Dogus 234

Page 1

19

YAŞINDA

N ÇIK A E N Ö AN YILINYLARIND ... OLA EMELER L ÜN DER BÜT N I N YI L I İ Ç İ N 8 1 0 DÎ 2 NLIK SİLE MİLA İ N S A A R A V E İ Z !.. IRL İLER H AY A S I N I D 6 15-1 >> S OLM

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Sevgiye, Özgürlüğe, Adalete; Barışa...

Ocak/Januari 2018 yıl/jaar 19 sayı/editie 234

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

8

nma a ş o “B nda u m duru m u otur k liğine şi deği t!.. a dik k 3 >> S

0

KURESEL TAHAKKUMUN DIGER ADI:

SOSYAL MEDYA Sosyal Medya: “Özgürlük mü, Esaret mi?”

ya , Dün ya s ı n ü D İslam s?! udü ve K 04 >> S e d ya m l a Sosy a ın fık h lan duyu ç a i ht i y 07 >> S ’nın a d n la “Hol ak ları nh insa esi k a r n l a d o l u” lar k ırık 1

>> Gerçekle Sanalın Karıştığı Yeni Bir Yaşam ve Varlık Alanı: Sosyal Medya “Sosyal medyaya dair tartışmalarda gözden kaçırılan şey; birey özgürleştiğini, sosyalleştiğini, bütün mahalle baskılarından kurtulduğunu düşünürken, çok daha makro ölçekte ne tür bir küresel tahakküm ile karşı karşıya kaldığı gerçeğidir” Artık hepimiz sosyal medyada yaşıyoruz. Evimizde, işyerimizde, okulumuzda ne kadar vaktimiz geçiyorsa sosyal medyada da bir o kadar vaktimiz geçiyor. Sosyal medya âdeta yaşam alanına dönüştü. Kahvehane gibi, stat gibi, alışveriş merkezi gibi kendine has özellikleriyle yeni bir yaşam alanıyla karşı karşıyayız. Sosyal medyada gülüyor, ağlıyor, seviniyor, üzülüyor, özetle burada yaşıyoruz. Saatlerimiz, günlerimiz sosyal medyada geçmesine rağmen, sanırım sosyal medyanın direkt kendisi üzerine düşünmekten oldukça uzağız. Hâlbuki basit bir mantıkla, insan en çok vakit verdiği şey üzerine azıcık da olsa düşünmeli değil midir? DÜNYA HAYATININ FÂNİ OLDUĞUNU UNUT(MA)MAK

S 09

TRUMP’IN KUDÜS KARARINDA EVANJELİKLERIN ROLÜ

S 10

İSLAM FELSEFE-BİLİM TARİHİ ÜZERINE...

S 12

>> S

2

>> S 04 - 07

19 yıldır yayım hayatını aksatmadan sürdüren Doğuş gazetesi, Ocak 2018 itibariyle 19’uncu yılını dolduruyor. Yayın politikasını üç sac ayağına oturtan Doğuş, bu amaca matuf bir hizmet sundu. Türkçenin yaşaması ve yaşatılmasına, Türkiye insanının asgari müştereklerde bir araya gelebilmesine, aralarındaki duvarlarının yıkılmasına ve Hollanda toplumuyla olan ilişkilerinin sağlıklı hâle gelebilmesine zemin hazırlayan bu sosyal ve kültürel hizmete, maddî ve manevî katkı sunan, destek veren herkese teşekkürler...

o

ÖZLENEN TABLO: “CEMAATLER BULUŞMASI”

DERVİŞ MEŞREP BİR MUALLİM: “ARİF NİHAT ASYA”

S 13

S 28


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 234 - Ocak/Januari 2018

redactie

Editörden

dogus@dogus.nl

Zeynel Abidin

Hırsıza teslim edilen emanetler Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist aynı işe başvururlar. Görüşmeci matematikçiye sorar: - İki kere iki kaç eder? Matematikçi cevap verir: - Dört. Görüşmeci sorar: - Kesin dört mü? Matematikçi kendinden emin cevaplar: - Evet, kesin dört. Matematikçi çıkar ve ekonomist odaya girer. Bu sefer görüşmeci aynı soruyu ekonomiste yöneltir. Ekonomist cevaplar: - Ortalama dört eder, yüzde 10 aşağı veya yukarı oynayabilir, ama ortalama dört eder. Ekonomist de çıkar, muhasebeci odaya girer, aynı soru ona da sorulur. Muhasebeci ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve görüşmeciye yaklaşarak sorar: - Kaç etsin istersiniz? İnsanın sermayesi kendisine verilen ömürdür. Bundan dolayıdır ki, ömrümüzü en verimli şekilde kullanmak hepimizin asli görevi ve her kişinin şiarı olmalıdır. Bu konuya Allah Resûlü şöyle buyurarak dikkat çekiyor: “5 Şey gelmeden önce 5 şeyin kıymetini biliniz: Hastalık gelmeden önce sıhhatin, yaşlılık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin, meşgûliyet gelmeden önce boş vaktin, ölüm gelmeden önce dünya hayatının” Yazacaklarımın muhatabı öncelikle kendi nefsimdir. 365 günü geride bıraktık. Bu aslında insan ömrü için çok büyük bir zaman. Yaşadığımız günlerdeki sağlığımız, maddî kazancımız, vaktimiz, gençliğimiz, için hesaba çekilirken; kilitleyeceğimiz kapı, indireceğimiz panjur ve kulağına fısıldayıp ikna edeceğimiz kimse olamayacağı için şimdiden sıkı bir muhasebe yapmalı ve her canın tadacağı ölüme hazırlıklı olmalıyız. Biten yılın bize nasihatı da “muhasebe yapın!” olmalı… Bu sayıda dosyamızı kısmen “Sosyal Medya”ya ayırdık. 7’den 77’ye herkesi bağımlı hâle getiren ve âdeta esir eden bu alanın, yukarıdaki hadis-i şerifteki kayıplarımızla hayli ilgisi var. Herkes bu meydana çıkarken eline en ağır silahları alarak çıkıyor. Meydan muharebesi sonrası da her yer savaş alanına dönüyor. Arkada, tamir edilemeyecek, onarılamayacak onca hasar bırakarak bir savaş kahramanı gibi dönüyorlar. Bir tek kendileri haklı, kendi görüşleri doğru, kendi gittiği yol, güttüğü düşünce hak; onun dışındaki hepsi batıl. “Nereden alıyorlar bu cesareti?” diye bakıyorum; kendi şeyhi, kendi parti lideri, kendi düşünce babaları da kürsülerde, meydanlarda, mecliste aynı dili kullanıyorlar. Yani sosyal medyada birbirlerini tekfire kadar giden suçlamaların kaynağı belli: Onların örnek aldığı liderler... Allah’ı anan dile “küfür”, O’nun sevgisinin olduğu kalbe “kin” yakışmaz. Tek örneğimiz de, O’nun Kutlu Elçisi olmalı. En cahillerin bile bu alanda birer âlim kesildiklerini ve kılıçlarını bileyleyerek kardeşlerinin kanlarına girdiklerini üzülerek seyrediyoruz. Hatta bilge insanların bile dışarıdan esen rüzgârın etkisiyle, dolduruşuyla

akla ziyan açıklamalar, paylaşımlar yaptıklarını görüyor, üzülüyoruz. Bu zihin tutulmasını görünce de, “bize düşmana ne gerek, biz bize yeteriz” diye üzüntüyle derin bir iç geçiriyoruz. Birilerini de, sunduğumuz bu manzara karşısında sevinçten kendilerinden geçiriyoruz. Yapmamaları için uyardığınızda da çok ucuz suçlamaların arkasına sığınarak sizi belli bir şablonun içerisine oturtuveriyorlar... “Miting alanlarına, toplantı salonlarına taşınan ruha sahip çıkılsın” isteniyor. O ruhta, menfaat var. O yüzden o ruh kimseye hayat veremez, diri tutamaz. Biz ancak, İslam’ın bize emrettiği kardeşlik ruhuyla ayakta kalabiliriz. Tek sığınağımız, barınağımız ve dayanağımız o ruhtur… Bu alan bize bir özgürlük sahası vadederken alında bizi nefsimizin tutsağı hâline getiriyor. Okur muhabbetleri… Bazı sinema salonlarının “İslam” ve “Türk” tandanslı filmlere kota uyguladığını duyuyor, biliyorduk. Farklı gerekçelerle filmi oynatmayan, seyirciye zorluk çıkartan, bilet satmamak için telefonlarda uzun beklemelerle müşterilerini geri çeviren pek çok salonun adını bu olumsuzluklar nedeniyle duyuyorduk. Ancak, Kore Savaşı’nda yaşanan gerçek ve çok dramatik bir hikayeyi beyazperdeye taşıyan “Ayla” adlı film için de benzer bir durum yaşanmış. Sinema salonu görevlileri bu filme seyirci almamak için her türlü engellemeyi yapmışlar. Ve bu durum, hem seyirciye yapılan büyük bir haksızlık hem de film yapımcısına acı bir fatura olarak dönecektir. Böyle yürekli insanların emekleri karşılıksız bırakıldığı için belki de bu sektörden uzaklaşacaklardır. Bu durumu yaşayan H. K. adındaki duyarlı bir okurumuz bizim bu konuyu araştırmamızı istedi. Konuyu araştıracağız ancak, gazetenin tam basılma zamanına denk geldiği için bu sorunu önümüzdeki sayıya bırakacağız. Eğer sizin de bu manada yaşadığınız bir sorun varsa, lütfen bizimle paylaşın ve aynı haksızlıklar tekrar etmesin. Hastane beklemeleri… Geçen sayıda polisin haksız muamelesiyle karşılaşan ve o sebeple Hollanda’ya küsen iki dostun yaşadıklarını paylaşmıştım. Bu sefer de doktor ve hastane ile sorun yaşayanlardan tepki ve duyum aldık. Bunları dosya hâlinde önümüzdeki sayılarda işlemeyi şikâyet edilen kurumlarla bizzat görüşerek sorunları dile getirmeyi ve çözüm için gerekenleri yapmaya çalışacağız. Yine okurlarımızdan biri, çocuğunun gözlerindeki şikâyetleri için hastaneye sevk edilmiş. Hastane 4 ay sonraya gün vermiş. Belinden rahatsız olan biri için 3 ay sonraya randevu verilmiş. Kalp atışlarında büyük sıkıntı olan birine 2 ay sonraya gel demişler. Okurumuz, “bu sorunları dinleyecek, çözüme kavuşturacak bir müessese yok mu?” diye soruyor. Güvenliğimizi, canımızı, emanet ettiğimiz polis ve doktor muamelesi böyle olursa, bizim de sonumuz, gara(kara) dede gibi köprüden aşağıya com diye düşmek olacak galiba… Başlığın içini doldurarak vedalaşalım: Gözümüzden bile sakındığımız, muhafaza ettiğimiz neslimizi dünya ve ahiretimizi çalan hırsızların; sanal âlemin inisiyatifine bırakmayalım…

Av. Kemal Tosun:

“Çocukların diğer yetişkin insanlarla, akrabalarıyla bir ilişki kurmasına zemin hazırlamak anne ve babanın öncelikli bir görevidir.”

Boşanma sonrasında dede ve ninenin torunlarını görememe durumu

B

üyükanne ve büyükbabalarının torunları ile aralarında özel bir ilişkisi vardır. Son yıllarda büyükanne ve büyükbabalar torunlarının hayatlarında önemli bir rol oynamaktadır. Çünkü ebeveynleri sürekli çalışmak durumunda kalıyorlar ve çocukları ile yeterince ilgilenemiyorlar. Bu tür durumlarda dede ve nineler aynı zamanda çocukları için ebeveyn olurlar ve torunları için anne-babalarının boşluklarını doldurmaya çalışırlar. Maalesef son zamanlarda bazı dede ve nineler torunları ile yeterince iletişim kuramıyorlar. Çünkü çocukların anne-babası ayrılıyor ve ayrı yaşamaya başlıyorlar. Ayrıca başka bir sorun ise evlilik sona erdikten sonra anne ya da babadan biri çocuklarının diğer ebeveyni ile yani annesi ya da babası ile görüşmesini, onlarla iletişime geçmesini engelliyor. Bu tür durumlarda bazı şeyleri büyükbaba ve büyükanneleri değiştirebilir mi? Çocukların diğer yetişkin insanlarla, örneğin dedesi, ninesi vb. gibi diğer akrabaları ile bir ilişki kurması anne ve babanın öncelikli bir görevidir. Eğer anne ya da babası görüşmesine ya da onlarla iletişime geçmesine izin vermiyorsa büyükbabası ya da büyükannesi mahkemeye başvurarak torunları ile görüşebilmeleri için bir anlaşma veya bakım planı hazırlamasını isteyebilir. İki Aşamalı İşlem... Kanunlar, büyükanne ve büyükbabaya hukuksal bir hak vermemektedir. Büyükanne ve büyükbabalar da çocukların akrabalarıdır ve aynı zamanda büyükbaba ve büyükanneleri de çocuklarla aynı soybağı içerisinde yer alıp aynı kandan geliyorlar. Kanunların yeterince hak sağlamamasına karşın büyükanne ve büyükbaba mahkemeden torunları ile daha yakın bir ilişki kurulması için gerekli işlemlerin

yapılmasını talep edebilir, onlarla daha yakından ilgilenebilmek için izin isteyebilir. Eğer mahkeme gerçekten torunları ile aralarında sıkı bir bağ olduğunu tespit ederse büyükanne ve büyükbabanın torunları ile daha yakından ilgilenmesine, iletişim kurmasına izin verebilir. Bunun, torunları ile daha yakın temasta bulunmasına izin veren bir düzenleme olduğu tam olarak söylenemez. Mahkemeye başvurma süreci büyükanne ve büyükbabanın torunları ile daha yakından ilgilenebilmesi için izlemesi gereken ilk adımdır. İkinci adımı ise çocukla daha yakın bir temas kurabilmek için böyle bir rejimin kurulmasının, anlaşmanın yapılmasının çocuğun çıkarlarına uygun olup olmadığına hâkim tarafından karar verilmesi oluşturur. Dede-nine, torunları İlişkisi... Tabi ki sorulacak ilk soru şudur: ‘Yakın bir kişisel ilişki ne demektir?’ Mahkeme kararları gösteriyor ki dede ve nine ile torunları arasındaki normal bir ilişki onlarla iletişime geçmek için yeterli bir hak kazandırmıyor. Bu sorun farklı yöntemlerle aşılabilir. Örneğin; bazı zamanlar çocuk büyükanne ve büyükbabasının yanında kalabilir, onlarla birlikte yaşayabilir ya da haftalık bir bakım planı yapılıp büyükanne ve büyükbabası ile daha fazla vakit geçirmesi sağlanabilir. Bunlara ek olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yaptığı son bir değerlendirme bize büyükanne ve büyükbaba arasında da diğer ailelerde olduğu gibi bir aile hayatının olduğunu gösteriyor. Lahey Mahkemesi bu konuda bir karar vermiştir. Karar incelendiği zaman bir çocuğun büyükbabası ve büyükannesi ile arasındaki ilişkinin kendi anne-babası ile arasındaki ilişkiden daha sıkı bir ilişki olduğu tespit edildi. Annebabası arasındaki evlilik henüz 4.5 ay önce sona ermesine rağmen Lahey Mahkemesi bu yönde bir karar vermiştir. Ayrıca bu çocuk düzenli olarak yaz tatillerini

ve hafta sonlarını büyükanne ve büyükbabasının yanında geçiriyor. Ebeveynlerin çocuk ile ilgilenmediği zamanlar birkaç ay boyunca büyükanne ve büyükbabasının yanında yaşadı. Facebook’ta yapılan araştırmalar çocuk ile büyükanne ve büyükbabası arasında hâlâ yakın bir ilişkinin var olduğunu gösteriyor. Eğer çocuk ile büyükanne ve büyükbabası arasında eğlenceli, sıkı ve düzenli bir bağ var ise mahkeme bu konuları tartıştıktan sonra kararını veriyor. Durum böyle olduğuna göre yakın bir ilişkinin olup olmadığının tespiti daha esnek kurallara bağlanmış gibi görünüyor. Çocuğun Menfaatleri... Büyükbaba ve büyükanne ile torunları arasında yakın bir ilişki tespit edildiği zaman, ortada büyükannenin ve büyükbabanın henüz hukuksal bir hakkı yoktur. Diğer bir sorun ise bu anlaşmanın çocuk için yük olup olmayacağı konusudur. Çünkü bu anlaşma çocuğa yarardan daha çok zarar da verebilir. Lahey Mahkemesi dava devam ederken bu soruya cevap verememiştir ve mahkeme bu konuyu araştırması için Çocuk Esirgeme Kurumuna talimat vermiştir(araştırma hâlâ devam ediyor). Bir çocuk ile ailesi arasında bir anlaşmazlık var ise veya çocuk ile ailesi arasındaki bağlar kopuk ise bazen bu tür durumlar da bile büyükbabası ve büyükannesinin torunları ile olan yakın ilişkisi çocuğun menfaatine olmayabilir. Büyük anne ve büyükbabaların bir avukat yardımı ile torunlarıyla nasıl daha yakın bir şekilde ilgilenebileceklerini, temasa geçebileceklerini değerlendirmeleri gerekmektedir. Mahkeme kararları bize sürekli değişen bir durum sunuyor. Fakat yukarıda bahsedilen Lahey Mahkemesi’nin kararı bu konuda ümitsiz olan büyükanne ve büyükbabalara yeni bir bakış açısı sağlayabilir. Büyükanne ve büyükbabalar ile torunları arasındaki bağ özel ve sıkı bir bağdır ve bu konularda teşvik edici uygulamalar gerektirmektedir. hukukburosu.nl

«

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...


hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 231 - Ekim/Oktober 2017

Yavuz Ünal:

Ş. Süzen-Akdemir:

“Hz. Muhammed, dünyayı aydınlatan, ısıtan güneşe benzer”

“Eğer oturum kartınızın arkasında “eş yanında ikamet” yazıyorsa, boşandığınız takdirde oturum kartınızı da değiştirmeniz gerekir ”

Boşanma durumunda oturum değişikliğine dikkat!…

“Rol Model olarak Hz. Peygamber”

G

ünümüzde bir çok evliliğin boşanmayla bittiğini görüyoruz. Boşanmanın getirdiği bir çok değişiklik ve yükümlülük vardır. Nafakadan tutun da mal paylaşımına kadar. Boşanmanın bazen aynı zamanda oturum hakkınızı da etkilediğini duymuşsunuzdur.

L

ahey Din Hizmetleri Müşavirliğine atanan Prof. Dr. Yavuz Ünal Hollanda’ya ayak basar basmaz konferans serisiyle görevine başladı. Mevlid Kandili ve Siret Haftası dolayısıyla Hollanda’nın çeşitli bölgelerindeki büyük camilerde organize edilen konferanslara konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Yavuz Ünal, “Rol Model olarak Hz. Peygamber” konulu konferanslar verdi. 29 Kasım - 3 Aralık 2017 tarihleri arasında Harderwijk, Rotterdam, Zaandam, Tilburg ve Deventer şehirlerinde verilen konferanslara Hollanda’da yaayan Müslümanları tarafından büyük ilgi gösterildi. Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Yavuz Ünal konferanslarında, Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.v), Rabbinden aldığı vahyi insanlara tebliğ etmiş, dolayısıyla İslam dinini insanlara öğretmiş; kendi hayatında uygulamış ve güzel ahlâkına dikkat çekilerek, bizzat Allah tarafından insanlara örnek olarak gösterildiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Yavuz Ünal, bir Müslüman olarak kendimize “O benim için gerçekten bir rol model mi?” sorusunu yöneltmemiz gerektiği söyledi. “Hz. Muhammed’in anıldığı ahlâkî vasıflardan hangisi bizde var diye bakalım ve ona göre cevap verelim”, diyerek salonu düşünmeye davet etti. Hz. Muhammed’i dünyayı aydınlatan, ısıtan ve yaşam

belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olan güneşe benzeten Ünal, “Onun vesile olduğu güzellikleri görebilmek için, pencerenizin perdesini aralamalısınız; ondan nasiplenebilmek için pencerenizi açmalısınız; onunla yaşayabilmek için ise dışarı çıkmalısınız” dedi. Hz. Peygamber’in nasıl rol model yapılacağını anlatırken Ünal, dört aşamalı bir sürece dikkat çekti ve şu açıklamayı yaptı: “Onun ahlâkî güzelliklerinin ve getirdiği din ve değerlerin farkına varmak; Bu farkındalık onu merak etmeyi; merak ise onun hakkındaki her şeyi öğrenmeyi getirecektir; Onun tanınması, güzel ahlâkının bilinmesi ön yargısız her insanda hayranlık oluşturacaktır; Hayranlık ise ona benzemeyi, onun gibi olma arzusunu besleyecektir. Özetle farkındalık, merakı, merak bilgiyi, bilgi hayranlığı, hayranlık ise modellemenin önünü açacaktır. Bunu becerebilirsek daha güzel bir Müslüman ve daha güzel bir insan olma yolunda ciddi bir adım atmış oluruz” Bu yıl ilk kez Mevlid Kandili dolayısıyla gerçekleştirilen Hz. Peygamber konulu konferanslar serisine gösterilen ilgi ve talep üzerine, gelecek yıllarda daha geniş katılımlı ve daha çok şehirde programlar düzenlenmesi düşünülüyor. Doğuş Haber Merkezi

«

Burada en önemli soru tabi ki aile birleşimi sebebiyle Hollanda’dan oturum aldıysanız, boşandıktan sonra Hollanda’da kalmaya devam edebilir misiniz? Bu sorunun cevabı Hollanda’da ikamet ettiğiniz ve ilk oturum kartını aldığınız süreye bağlı. Bu süre 3 yıldan fazlaysa oturum hakkınız devam edebilir. Öncelikle oturum kartınızın üzerindeki oturum veriliş nedenini (verblijfsdoel) kontrol etmenizi tavsiye ederim. Eğer oturum kartınızın arkasında “eş yanında ikamet” yazıyorsa (verblijf bij echtgenoot/ partner), boşandığınız takdirde oturum kartınızı da değiştirmeniz gerekir çünkü kartınız geçerliliğini kaybeder. Bir çok kişi maalesef buna dikkat etmiyor. Hâlbuki bunun ihmali bazen yurtdışı edilmekle sonuçlanabiliyor. Boşandığınızı veya beraber yaşamadığınızı öğrenen Yabancılar Polisi ( IND) oturum hakkınızı geçmişe dönük olarak geri çekebilir. Yasal olarak şahsi durumunuzla ilgili ve oturumunuzla alakalı olan değişiklikleri IND kurumuna bildirmeniz zaten mecburidir. Oturum izninin devamı için gereken şartlar nelerdir? 1- Eşinizle kesintisiz 3 yıl birlikte yaşamak: Başvuru öncesi en az 3 yıl eşinizle beraber Hollanda’da kesintisiz birlikte yaşamanız ve oturum kartına sahip olmanızdır. Bu 3 yıl şartı sadece Türk vatandaşları için geçerlidir. Diğerleri için bu süre 5 yıldır.

‘Oturumun devamı’ (voortgezet verblijf) için IND kurumunun sitesinde bulabileceğiniz, “aanvraag verlenging verblijfsvergunning humanitair tijdelijk en humanitair niet tijdelijk (vreemdeling)” formunu doldurmanız gerekmektedir. Eğer eşiniz ile 3 yıl kesintisiz yaşamamış iseniz, bağımsız oturum başvurunuz kabul edilmez. 3 yılın başlangıcı eşinizle beraber yaşamak için yaptığınız oturum başvuru tarihidir. Evlilik süresinde şiddet gördüyseniz ve bunu belgeleyebilirseniz, (polis ve doktor raporuyla) veya eşinizin vefatı durumunda, bu 3 yıl şartı aranmaz. 2- Çalışmış olduğunuz iş: Eğer en az bir sene kesintisiz olarak bir iş yerinde işçi olarak çalıştıysanız ve başvuru yaptığınızda yine en az bir sene daha orada çalışma hakkınız var ise, iş üzerinden oturum alma hakkınız vardır. 3- Yeni bir ilişki: Eğer yeni bir ilişkiniz varsa onun üzerinden de oturma izni almanız mümkündür. 4- Çocuğunuz varsa: Eğer bir çocuğunuz varsa onun üzerinden oturma iznine başvuru yapabilirsiniz. Bu durumda çocuğunuzun sizin yanınızda yaşaması gerekiyor. Yukarıdaki belirtilmiş olan şartlara uyuyor iseniz, o zaman boşanma

davasıyla beraber yeni oturum izni için başvuruda bulunmanızı tavsiye ederim. Bunu boşanma davanıza bakan avukatınıza belirtmeniz son derece önemlidir. Başvurunuz kabul olduğu takdirde size 5 yıl geçerli olan yeni bir oturum kartı verilecektir. Oturum kartınızın arka kısmında iş izni olmadan çalışabileceğiniz yazmaktadır. Yani çalışma hakkınızda herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. Başvuru prosedürü süresince de çalışabilirsiniz. Oturum veriliş nedeninin değişikliği için başvuruyu avukat aracılığıyla veya kendiniz yapabilirsiniz. Ancak yapılan basit hataların ya da eksik bırakılan prosedürlerin çok fazla zaman bazen de hak kaybına neden olduğunu unutmayınız. Emin değilseniz profesyonel yardım almanızı kesinlikle tavsiye ederim. Başvuruyu postayla gönderebilirsiniz. Her zaman başvuru yapıldığına dair belge bulundurun. Bunu ilerde bir kanıt olarak kullanabilirsiniz. Başvuru formunun bir kopyasını da kendinize saklayın. Saygılarımla, Ş. Süzen-Akdemir www.erasmusak.nl

«

HUKUKSAL KONULARDA HER ZAMAN YANINIZDAYIZ!

Çalışma alanlarımız: Yabancılar Hukuku (Oturum, Vize sorunları) İş Hukuku (İşten çıkarılma, iş sözleşmeleri vs.) Aile Hukuku (Boşanma, nafaka, mal rejimi vs.) Kira Hukuku (Kira sözleşmeleri vs.) İcra Hukuku (Alacak-verecek, tahsil davaları) Sosyal Güvenlik Hukuku (işsizlik - hastalık ödemeleri vs.) Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...

Schiekade 560, 3032 AZ Rotterdam Tel: 010-4655115 Fax: 010-4657753 E-mail info@erasmusak.nl www.erasmusak.nl

mr. Ş. Süzen-Akdemir mr. M. Gümüş


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 234 - Ocak/Januari 2018

04 haber nieuws

Vuslat

gunduzziya82@gmail.com

Ziya Gündüz

Teknoloji Çağında, Organik Aile Olmak! Türkiye toplumunda ailenin yapısı önemli bir yere sahiptir. Malum, aile, anne baba ve çocuklardan oluşan bir kurumdur. Aile içerisinde herkesin farklı sorumlulukları var. Her birey ailesine karşı sorumludur. Toplumları ayakta tutan, ailedir. Ailelerinin dağılması, toplumun zayıflaması demektir. Aile bireylerinin her birinin ayrı ayır sorumluluk bilincinde olması, toplumunda güven içinde olması demektir. Bunun içindir ki bireylerinin, en çok aile bireylerine zaman ayırmaları gerekiyor. İster erkek olsun, ister kadın olsun, isterse yetişkin çocuk olsun, ailesini ihmal eden birey, hayat da her şeyi ihmal eder ve her şeyini yavaş yavaş yitirir. Bu hataya düşmemek için, önce aile bireyleri ile safları sıklaştırmak gerekiyor. Aile İçi Doğal İletişim Yok, Sanal İletişim Zirvede Günümüzde aileler kendi içlerinde çok ciddi bir iletişimsizlik yaşıyorlar. Ev ortamında sohbet yok, muhabbet yok, birlikte çay veya kahve içme bile neredeyse tarih oldu. Hızlı bir şekilde yenen, akşam yemekleri ve herkesin köşesine çekildiği bir mekân oldu aile yuvaları. Oysa “aile ev, eş, çocuk” demek, “sıcak samimi bir ortam” demekti. Bugün bu sıcak samimi ortamlarda buz gibi teknoloji rüzgârı esmektedir. Aileler bireylerinin bedenleri aynı çatı altında, düşünceleri, kalpleri, duyguları, hayalleri başka yerlerde. Hepimiz toplumun duyarsız gidişinden rahatsızız. Hepimiz toplumu konuşuyoruz. Yalnız toplumu ailelerin oluşturduğunu her defasında es geçiyoruz. Eğer topluma faydalı olmak

istiyorsanız, önce ailenize faydalı birer birey olun. Zaman sevdiklerinizi sizden almadan önce, onlara zaman ayırın. Sanal ortamda, sadece sanal mutluluklar vardır. Sanal mutluluklarla bir yerlere varmak imkânsızdır. Hissiz bir dünyada var olmak yerine, hisli ve canlı olan kendi ailemizin dünyasında var olalım. Doğal Organik Aile Olmak İçin Ne Yapmalıyız? Öncelikle şunu net çizmek gerekiyor: Aileler bir yere gitmemeli, ailelerin kendilerine gelmeleri gerekiyor. Aileyi yozlaşmaktan kurtaran, toplumun kurtulması adına bir tuğla olmuş demektir. Baba işten eve gelince, telefonunu bir köşeye bırakması gerekiyor. Anne şayet çalışıyorsa o da aynısını yapmalıdır. Evde yemek daima birlikte yenmelidir. Çocukların okulda derslerinin nasıl geçtiği sorulmalıdır. Çocuklara, onları bugün mutlu eden en önemli olayın neler olduğu sorulmalıdır. Çocukları bu sorulara bayılırlar. Ve size mutlaka derslerinden ve onları mutlu eden en güzel olayları anlatacaklardır. Eğer çocuklar yetişkinse, birlikte gerek Türkiye’nin gerekse dünyanın ve özelde ise Müslümanların durumu hakkında konuşulmalı muhabbet edilmelidir. Yemekten sonra mutlaka birlikte kitap okunmalı. Birlikte çay içilmelidir. Ev içerisinde birçok aktivite yapılabilir. Evin bireylerinin hepsi eve zamanında gelmelidir. İstisnalar hariç tabii ki… Sonuç... 21. yüzyıla baktığımızda, bulunduğumuz toplumda aileler parçalanmanın dağılmanın eşiğinde. Kimsenin kimseye tahammülü yok. Aile içerisinde şiddet oldukça fazla… Kendi çocuklarını kendi eşlerini ihmal edenlerin, toplumun ıslahı için yapacak bir şeyleri yoktur.

Açılış...

“Görevimiz, yaptığı her şeyi ibadet askıyla, cihad şuuruyla yapan ve ahlâk ve maneviyat üzerine iyaşayan insan yetiştirmektir”

Veenendaal Millî Görüş Tevhid Camii yeniden hizmette Uzun zamandan beri tamir ve tadilat işleriyle uğraşan Veenendaal Millî Görüş Tevhid Camii, muhteşem bir organize ile renkli bir açılış yaptı.

G

üney Hollanda bölgesi Veenendaal’a çıkarma yaptı. Behçet Ali Şeker tarafından sunulan açılış program, Veenendaal Diyanet cami imam hatibi Osman Kılıçoğlu’nun Kur’an-ı Kerîm tilavetiyle başladı. Açılış konuşması için davetlileri selamlayan ve caminin bu hâle gelmesinde emeği geçenlere teşekkürlerini sunan Veenendaal Tevhid Camii Başkanı İsmail Şentürk, özetle şunlara değindi: “Değerli kardeşlerim, şunu hepimiz iyi bilmeliyiz ki camilerde sadece ibadet yapılmaz. Camiler aynı zamanda insan yetiştirmek için birer karargâhtır. Bu bağlamda Millî Görüş, kendisine şunu hedef koymuştur: Ahlâk ve maneviyat üzerine insan yetiştirmek. Yani yaptığı her şeyi ibadet askıyla, cihad şuuruyla yapmak. Özellikle buradaki neslimize hem dünya ilimlerini ve hem de ahiret ilimlerini öğretmek zorundayız. Ne kadar

Ziyaret...

bilirsen bil, fakat Rabbini bilmezsen bir değer etmezsin. Sonra Müslüman uyanık olacak. Nerden ve kimden İslam’a zarar geleceğini bilir, ve onun bir ölçüsü vardır, Ehl-i Sünnet vel Cemaat yolu üzere gidenleri bilmek zorundayız. Birbirimizi çekiştirmeden ve birbirimizin ortak noktalarından yola çıkarak bir birimizi seveceğiz. Fesat ve fitne doğuran şeylerden uzak duracağız. Camilerimizi ilim ve irfan yuvası hâline getirmeliyiz. Burada hepimize büyük sorumluluklar düşmekte. Allah bütün Müslümanların yardımcısı olsun. Gerek ülkemiz üzerinde gerek İslam âlemi üzerinde oynanan oyunlar Rabbim boşa çıkarsın ve kurdukları tuzakları başlarına döndürsün, inşallah” Başkanın konuşmasından sonra caminin tadilat fotoğraflarının olduğu sinivizyon gösterisi yapıldı. Daha sonra Millî Görüş Güney Hollanda Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan bir selamlama konuşması

yaparak şunları söyledi: “Başta, Başkanımız İsmail Şentürk olmak üzere tüm yönetimdeki kardeşlerime teşekkürlerimi sunuyorum. Gerçekten cami çok güzel olmuş. Allah hepinizden razı olsun. Şimdi burada Daha güzel faaliyetler yaparak insanımıza hizmet etmeye devam edeceksiniz ve bu bölgede oturan kardeşlerimiz de bu camiye sahip çıkacaklar, içini dolduracaklarıdır”

Program, Bölge Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak’ı okuduğu Kur’an’ı Kerîm ve davetlilere sunulan ikramın ardından sona erdi. Haber-Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

«

“Bu tür ziyaretlerle, teşkilat ve yerel yönetimlerin yakınlaşmaları arzulanmakta...”

Şunu hatırlatmak gerekiyor: Elbette ki teknolojiden yararlanmak gerekiyor. Elbette ki arkadaş, dost, cemiyet çevremiz olacaktır. Yani dışarıda işlerimiz olacak, olmalıdır. Sahadan çekilmeyeceğiz. Yalnız “sahada var olalım” derken, sahanın beyni olan ailemizi ihmal etmeyeceğiz. Doğal aile ortamını oluşturmak için var gücümüzle çalışmalıyız. Muhabbet ile…

Türk Federasyon ziyaretleri devam ediyor Hollanda Türk Federasyon başlatmış olduğu belediye başkanları ziyaretlerini sürdürüyor.

H

TF, teşkilatlarının bulunduğu şehirlerin belediye başkanlarını ziyaret programlarının dördüncüsü Arnhem ziyareti ile gerçekleştirilmiş oldu. Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik, Hollanda Türk Federasyon Genel Sekreteri Erim Uğurlu ve Arnhem Hoca Ahmed Yesevi Türk Kültür ve Eğitim Merkezi Başkanı İbrahim Günay’dan oluşan ziyaret heyeti bu sefer Arnhem Belediye Başkanı Ahmed Marcouch’u ziyaret etti.

1 Eylül 2017 tarihinde Arnhem Belediye Başkanı olarak göreve başlayan Marcouch’a hem hayırlı olsun dendi hem de Türk Federasyon’un çalışmaları anlatıldı. Ziyaretten duyduğu memnunluğu dile getiren Ahmed Marcouch Belediye Başkanlığı görevinden önce Hollanda parlamentosunda milletvekilliği görevini yürütüyordu. Türk Federasyon daha önce Amsterdam, Rotterdam ve Enschede Belediye Başkanlarını ziyaret etmiş ve Arnhem Belediye

Başkanı ziyareti ile dördüncü ziyareti gerçekleştirmiş olmaktadır. Bu ziyaretlerle teşkilat ve yerel yönetimlerin yakınlaşmaları arzulanmakta olup, Türk Federasyon’un ve böylece teşkilatlarının daha iyi tanıtılma amacı hedeflenmektedir. Var ise önyargıların giderilmesi ve topluma katkı sağlamada ortak girişimlerin hayata geçirilmesi dile getirilmektedir. Haber-Fotoğraflar: HTF Basın Masası

«


prizma 05 prisma

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 234 - Ocak/Januari 2018

Murat Altun

B

Muştular

murat.7701@hotmail.com

Allah için tesbihi kırmak gerek...

ir gün bir derviş, bir kucak dolusu elma ile bayırlar aşan bir genç kıza rastlamış... “Nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına?” diye sormuş. Uzak bir tarlayı işaret etmiş kız. “Sevdiğim çalışıyor orada. Ona elma götürüyorum.” demiş. “Kaç tane” diye soruvermiş baba derviş. Kız şaşkın ve biraz da kızarak: “İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?..” deyince, derviş, derin derin düşünmüş... ve usulca elindeki tesbihi kırıvermiş.

hamd ve şükür olarak da Allah’ı (cc.) hatırlatıyor: “Tuvalet âdabımızdan cinsel ilişkimize kadar (ne varsa) hepsini biz O’ndan (sav.) öğrendik.” buyurmuşlar. Evet öyle. Biz tuvalete girince Allaha sığınır, çıkınca hamd ederiz. Yemeğe O’nunla başlar (Besmele), doyunca yine O’nu hatırlar, şükrederiz. Sabah kalkınca, arabaya binince, işe girince, hastalıkta, ölümde... Düğün-dernek, cenaze de... Bir markete girince (haram mı-helal mi) diye...

Bektaşi ne güzel söylemiş. Unutamayan, hakikatin tesiriyle yanan biri de, az da olsa rahatlamak için bir yol arar dururmuş:

İnsan, hayret ettiği ve hayran olduğu şeyi, hem kalbi ile anar, hem de dili ile söyler/zikreder. Bütün mevzuyu ona bağlar. Eğer biraz daha dozu fazla ise (sadakat ve aşk derecesin de) bu sefer, belli bir zaman, mekân ve sınırlamaz; her zaman ve her yer de onu anar, onu anlatır. Her şeyde onu görür, onu arzular ve hep ona yanar. İşte gerçek manada İlâh edinmek de budur zaten. Hikâyede dervişe samimiyet dersi veren kız, bize de vermeli değil mi?.. Gerek Türkiye’de gerek burada az anılıp, haber türü geçilecek -ev, arsa, inşaat, miras gibi -mala dayalı konular, âdeta muhabbetin özü, varlığın yegâne gayesi oluverdi. Dünya malı “Müslümanın fitnesi” oldu ve Allah unutuldu.

Avrupa’daki Müslümanların çoğu ve gözlerinden öpülesi sevgili çocuklarımız dâhi bu -domuz mamullü jelatinli yiyeceklerkonusunda çok daha hassastırlar. İşte bu hassasiyet/takva da zikrin ta kendisidir! Çünkü zikir, Onu hesaba katıp, gündemine alıp, aktüel yaşam içinde O’nunla beraber olmaktır. Tıpkı vefat etmek üzere iken: “Üzülme Allah ile beraber olacaksın efendim” diyen Hasan Can’a: “Sen bizü yıllardır kimünle bilürdün ey Hasan Can!” diyen Yavuz Sultan Selim gibi.

Gece işiydi, yalnızdı ve saat de: 3:15 sularındaydı. Almere’den Amsterdam’a gidiyor ve yalnızlıktan kıvranıyordu. Biri hatırlasa da olur ya... “Kim anar söyle kim anar?...” bu saatte ne eşi, ne çocukları, ne de dostları. “Annem!.. “O hiç unutmaz” dedi. Fakat saate baktı, “uyumuştur” dedi. Yalnızlığın girdabında boğulurken imdadına şu ayet yetişiverdi: “Beni an(ın) ki Bende seni/sizi anayım...” (Bakara 152) işte gerçek dost böyle olur. Herkesin, senin bile kendini unuttuğun yerde, seni hiç unutmayan ne yüce bir dost: “Ey ademoğlu, sen beni içinden zikredersen, ben de seni içimden zikrederim. Sen beni bir topluluk içinde zikredersen, ben de seni onlardan daha hayırlı bir cemaat içinde zikrederim. Eğer bana bir karış yaklaşırsan ben sana bir arşın yaklaşırım. Eğer bana bir arşın yaklaşırsan ben sana bir kulaç yaklaşırım. Eğer bana yürüyerek gelirsen ben sana koşarak gelirim.” (Kenzu’l-Ummâl, h.1181; Râmûzu’lEhâdis, s.514)

Çektiğimiz tesbih/zikirler ne olacak dersek; ‘mâbudu(Allah) mâbede (cami) mahpus(hapis) etmeden’ gerçek bir kulluk aşkıyla, her yerde Onu anmak ve aramakla hakiki zikre ereceğiz... “Mescitte, meyhanede, hanede, viranede, Kabe’de puthanede çağırıram dost dost... Allah Allah İllallah...” diyen, Niyaz-i Mısrî hazretleri gibi. Biz zikri,(Allah’ı gündemde tutmak) sadece dervişlerin, sûfilerin mesleği, meşrebi sanırız. Hâlbuki Allah cc., akıl sahibi olanların: “ayakta, otururken ve yatarken (her durumda) O’nu andığını” (Âli imran 191) ve yine tüm iman edenlerin: “Gecegündüz (her daim) hesapsızca (tesbihleri kırarak) kendisini çok tesbih etmelerini” istiyor. (Ahzab 41.) Bir gayrimüslim sahâbe-i kirâma: “Peygamberiniz size ne öğretti?” diye sorunca; Sahabe-i Kirâm öyle bir cevap vermiş ki hayatın tamamını içine alıyor; edep ve metot olarak Peygamberimizi (sav),

Hak-hukuk (şeriat), siyasette de O’nu hatırda tutmak gerekir. Yoksa dervişlik, Allah dostluğu (evliyalık) birtakım klişelerden, şekilcilikten ibaret değildir. “Şeriatın (İslam hukukunun) bir taşı yerinden oynasa, müridlerimin evrâdı düşer.” diyen hakiki mürşit, böyle bir durumda asıl zikrin ve ibadetin ne olduğunu bize işaret ediyor. Bugün şeriatın taşlarının tamamı sökülmüş; zikri, sayı taşından ve posta çökmekten ibaret sanıp, siyasette ve hukuktaki zulümlere ses çıkarmayan “tarikat ve tasavvuf ehli” kemâle ermiş bu dini sadece ruhbanlıktan ibaret mi sanıyor?.. Hayır kesinlikle!... O (cc.) her durumda, her yerde, savaşta dâhi unutulmaz: “Allah Allah Allah...” nidalarıyla zikredilir. (Bak. Enfal 45.) Zikir, ‘unutulan bir şeyi hatırlamaktır’ denilir. Doğrudur. Zikir, aslında unutulmayan, unutulamayandır aynı zamanda. Bu manada zikrin zıddı “gaflet” ve “unutmak”. Anlamı da; “agâh olmak”, “şuur”, “idrak”, “ilgi” ve “muhabbettir”. Herhâlde kemâli de aşktır. Çünkü âşık maşukunu istese de unutamaz. Bektaşi zikir yapanlara sormuş: “Ne yapıyorsunuz siz böyle?” Onlar da: “Allah’ı zikredip hatırlamaya çalışıyoruz.” demişler. Bektaşi şaşkın bir şekilde: “Siz Allah’ı unutuyor musunuz bide?...” demiş.

“Elinde tesbih ne arıyorsun?...” diyenlere; “Gaflet arıyorum gaflet!..” demiş. Bu derece şuur ve tefekkür, gaflet aratacak kadar insanı yakarmış meğer... “Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş, Fikir çilesinden büyük işkence.” N. Fazıl Kısakürek.

Aziz dostum! Ömür geldi geçiyor ve biz hâlâ oluşturulan gündemlerle oyalanıp, kimini sürekli överek, kimine de lânet edip söverek vaktimizi heder ediyoruz. Namazın gayesi bile O’nu (cc.) zikretmek içinse (Taha 14.) ne diye falanı filanı dilimizin zikri, virdi yapalım. Modern insan iç huzurun çaresini arıyor; psikoloğa gidiyor, aktivitelere katılıyor, alıyor-satıyor, oyun oynuyor vs..vs... Bir sürü para ve emek harcadığı hâlde bir türlü huzura eremiyor. Bunlar kalbini tatmin etmiyor. Gönül nasıl tatmin olur/doyar peki?.. “Haberiniz olsun ki kalbler ancak zikrullah ile mutmain olur.” (Ra’d 28) Not: “Tesbihi kırmak” tabiri bizim için mecazidir. Namazlardan sonra 33’er defa çekilen zikirler de çoğaltılamaz. Çünkü Efendimiz (sav) böyle öğretmiştir. Burada çok olması vurgulanan zikir genel zikirdir. ◄◄

Analiz

ergunmadak@hotmail.com

Ergün Madak

Dünya, İslam Dünyası ve Kudüs? Tarihçiler, ilk medeniyetin Fırat ve Dicle arasındaki bereketli topraklarda kurulduğunu söylerler. Kur’an’dan; Hz. Adem ve Hz. Havva’nın Mekke’de buluştuğundan yola çıkarsak insanlığın ilk temelinin bu bölgeden kuzeye doğru yayıldığı sonucunu çıkarabiliriz. Kudüs ise bir çok peygambere ev sahipliği yapması nedeniyle geçmişi oldukça enteresan hikâyelerle doludur. Kur’an’ı okuyup anlayabilen herkes aslında detaylı bir Hz. Musa bilgisine sahip olabilir. Mısır’daki Firavun zulmünden kaçan Musa kavminin sadece erkeklerinin sayısının tahminen 600.000 olduğunu yazıyor tefsirler. Rotalarını Kudüs’e çevirdiklerinde ise, Musa’ya destek olup Kudüs’ü ele geçirmek için savaşmak istemediler. Allah da onları Sina Çölü’nde 40 yıl ‘başıboş’ dolaşmakla cezalandırmış. 40 yıl oradan oraya başıboş dolaşmak nasıldır acaba? Üstelik belki de 2 milyonluk bir topluluktan bahsediyoruz. Belki Kudüs’ü fethetselerdi biraz daha rahat ederlerdi, Allah bilir. Kur’an’a göre Yahudiler Kudüs’ten iki kez kovulmuşlar. Ama şimdi dikkat edilirse yavaş yavaş, yeniden aynı çabanın içindeler. Aslında dürüst olalım. Filistin’deki son 50 yılın yayılma haritalarına bakıldığında manzara ortaya çıkacaktır. Yani, adil olsun ya da olmasın, ÇALIŞIYORLAR... Müslümanlar olarak adil olmak mecburiyetindeyiz. Üstelik gözü kapalı adalettir İslam’ın dünyanın her yanına yayılmasına sebep olan. Oturduğumuz yerden ahkâm kesip yargılamayla olmuyor. Çünkü Kur’an tabiriyle, ‘başımıza kötü ne geliyorsa kendi yaptıklarımız sebebiyledir’ temel neden. Eğer bir sürü asker bir çocuğun gözlerini bağlıyorsa, bunun sorumlusu olarak hep kendi pasifliğimi gördüm ve her zaman daha fazla bir şey yapabileceğime inandım. Hiç bir şey yapmıyor değilim ama daha fazlasını yapabilirim. Kim ne derse desin ne Yahudilerin, Hristiyanların bizi anladıklarını ne de bizim onları anladıklarını düşünüyorum. Aklıma hep şu fitne manzarası gelir: Bir çoğu Hz. Osman’dan şikâyetçidir. Hz. Ali’nin hiç bir dahli olmamasına rağmen sorumlu tutulur. Ortalığı derin bir sessizlik kaplar ve kimileri kılıç kuşanıp Hz. Osman’ın karşına dikildiler. Ve dudaklarından şu kelimeler döküldü: Baban (Ebubekir) seni bu hâlde görseydi ne olurdu?... Bitti, tükendi kelimeler ve elin dermanı kesildi, kılıç elden düştü Eğer Hz. Ebubekir İslam dünyasının şu hâlini görseydi ne olurdu? ‘Her taraf Müslüman dolu ama mü’minler nerede acaba’ diye sorar mıydı?

Etraf her konuda fikir sahibi insanlarla dolu. O kadar bilgiliyiz ki, bizimle aynı fikirde olmayanları bir kalemde harcıyoruz. Tarih gösteriyor ki yeni bir olgu da değilmiş tüm bu yaşananlar: İmam Ebu Hanife, oğlu Hammad ve talebelerini kelam tartışmalarına girmekten men ederdi. Oğlu, babasına şöyle demiş: ‘Siz kelam münakaşalarına giriyordunuz, bizi ise ondan men ediyorsunuz.’ Ebu Hanife şöyle cevap vermiş: ‘Evet, biz kelam münakaşalarına giriyorduk. Arkadaşımızın yanılması korkusuyla aklımız başımızdan gidiyordu. Siz ise kelam münakaşalarına giriyor ve arkadaşınızın yanılmasını istiyorsunuz. Arkadaşının yanılmasını isteyen, onun küfre gitmesini istiyor demektir. Arkadaşının küfre gitmesini isteyen kişi önce kendi küfre gider.’ (M. Ebu Zehra, Mezhepler Tarihi) Bu nasıl bir psikolojik hâldir? Kendi haklılığınızı ispat için mangalda kül bırakmamak hâli değil midir Kudüs’ü bu hâle getiren? Birbirinden bu kadar nefret etmek, anlamamak için çaba sarf etmek hangi amaca hizmet eder? İş gereği, eşler arası terapi uygularken ilk olarak şunu söylerim: Burada istediğiniz kadar haklılığınızı savunun, sonunda bir ‘haklılık plaketi’ almayacaksınız. Önemli olan ‘sadece ve sadece problemlerinizi çözmek. Bırakın haklılığınızı bir kenara! Aile huzurunuz için sen neler yapabilirsin, onu konuşalım.’ Hepimiz bırakalım haklılığımızı, çok bilmişliğimizi ve düşünelim: İslam dünyasının daha huzurlu ve yaşanılır bir hâle gelebilmesi için ben neler yapabilirim? Kendim gibi düşünmeyeni anlayabilmek için nasıl bir ahlâkî duruş sergileyebilirim? Ondan nefret edip tekfir mi etmeliyim? Yoksa benim gibi düşünmeme hakkına bir başkasının da sahip olması kadar güzel bir zenginlik olabilir mi? (Üstelik kimse içkiyi, faizi helal yapma çabasında değil, hep tali meseleleri konuşuyor İslam dünyası). Aslında özetle patolojik bir hâlden bahsediyoruz. Bu kısır döngüyü kırmak aslında çok zormuş gibi görünse de hiç de öyle değil. Birazcık Ebu Hanife metodu, inanın hem Kudüs’e hem de tüm İslam dünyasına ilaç gibi gelecektir.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 234 - Ocak/Januari 2018

04 toplum 26 06

samenleving

Hizmete devam

“Derneğin Hollanda’da olması, hem Avrupa’daki ticari ilişkiler hem de üyelerimizin büyümesi ve gelişmesi açısından çok önemlidir”

MÜSİAD, Hollanda’da üç şube açılışı gerçekleştirdi Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Hollanda’nın Lahey, Rotterdam ve Utrecht kentlerinde şube açılışlarını gerçekleştirdi.

A

msterdam Park Otelde düzenlenen gala etkinliğine, Türkiye’nin Amsterdam Başkonsolosu Tolga Orkun, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Mehmet Köse, MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan MÜSİAD’ın yurt dışındaki şubelerinin başkanları Sivil Toplum Kuruluşlarının başkanları ve çok sayıda işadamı katıldı. MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: “MÜSİAD olarak 24 yılda Avrupa’da 11 farklı ülkede 24 noktaya ulaşmıştık Bugün 3 şube açarak Hollanda’da şube sayımızı 4’e yükselttik. MÜSİAD, İstanbul’da küçük bir ofisle bu yolculuğa başladı.

Gelinen nokta, Türkiye adına gurur verici bir başarıdır. Yurtdışı ağlarını genişletmek için yoğun çaba sarf harcamaktayız. Ekonomi diplomasisini genişletmek noktasında önemli hizmetler veriyoruz. Diğer ülkelerle ticari ilişkilerimizi geliştirmeyi, dolayısıyla Türkiye ekonomisine katkı sunabilmeyi öngörüyoruz. Türkiye ile Hollanda arasındaki ticari ilişkiler 400 yıl öncesine dayanmaktadır. Hollanda’daki 4 şubemizle birlikte, ticari diplomasiyi ve ilişkileri büyüteceğimizi düşünüyoruz. Derneğin Hollanda’da olmasının hem Avrupa’daki ticari ilişkileri açısından hem de üyelerimizin büyümesi ve gelişmesi açısından önemli olduğunu düşünüyoruz”

Başkonsolos Tolga Orkun “Türkiye, Dünyadaki ekonomide yıldızı parlayan ülkeler arasındadır. Hollanda Türkiye’de en çok yatırım yapan ülkelerdendir Avrupa ile Asya arasında köprü vazifesi görmektedir, bu yüzden yatırım için cazibesi yüksektir. Türkiye ve Hollanda arasındaki ilişkiler, iki ülkenin dünyanın en büyük ekonomiler arasında olması ve Hollanda’da yaşayan yarım milyona yakın insanımızın olması. bir çok insanımızın da Hollanda’da girişimci olarak ticaretle uğraşması değerlendirildiğinde bugün yapılan açılışlar çok önemlidir.” diyerek sözlerini tamamladı. Haber-Fotoğraflar: Mustafa Koyuncu

«

İslami İlimler Kursu’na yoğun ilgi 3 Aralık 2017 Pazar günü Güney Hollanda Millî Görüş Teşkilatlarına bağlı Uden şehrinde IGMG İslami İlimler Kursu başlatıldı.

İslami İlimler Kursu, kimlik ve aidiyet gelişimi, eğitim, irşad görevlileri, idari yönetici ve üye yetiştirmeyi hedeflemektedir.

Kurs, bu yönüyle de Hakk’a ve halka hizmet götüren bir anlayışla hareket eden bir neslin yetişmesini de amaç edinmektedir.

Şuana kadar 50’ye yakın kayıt alan kurs, Uden ve çevre illerdeki insanlar tarafından yoğun ilgi ile karşılandı.

I N A B A C C O U N TA N C Y.

N L

Seviye tespit sınavları tamamlandıktan sonra öğrencilerin bu sınavda aldıkları sonuçlara göre hazırlık ve 1. sınıf olarak dağılımları yapıldı.

“Muhasebe, Mali Müşavirlik ve Vergide zirve nokta”

• Muhasebe ve Finansal destek hizmetleri

• Vergi Beyannamesi hizmetleri

• Kurumsal finans

• Yönetim danışmanlığı

W

W

W

.

Yeminli Mali Müflavir (YMM)

+31 6 21 38 83 57 numan@inabaccountancy.nl

• Mali Müşavirlik ve Denetim hizmetleri

• Bordro hizmetleri

¸ Akyüz RA (Numan) drs. S. Koningsweg 2-15 3762 EC Soest (NL)

• Muhasebe ve Vergi hizmetleri

• Risk yönetimi danışmanlığı

• Diğer hizmetler

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...


hayat 07

het leven

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 234 - Ocak/Januari 2018

Genç Gözüyle

Aykut Torunoğulları: “Bu bir yardım çalışması değil,

Talha Yıldız

bu bizim sosyal sorumluluk görevimizdir”

Sosyal medya fıkhına duyulan ihtiyaç

“1000 çift gözdeki ışığı, sevinci mutluluğu görmek çok güzel” Hollanda Beşiktaşlılar Derneği yönetimi Aykut Torunoğulları başkanlığında, Nazar Restoranda bir basın toplantısı düzenleyerek 2018 çalışmaları hakkında bilgi verdi.

B

aşkan Aykut Torunoğulları dolu dolu geçen 2017’den sonra 2018 yılında da birçok aktivitelerinin olacağını belirterek “2018 de hem spor hem de sosyal bir çok faaliyetimiz olacak. Bunların başında şubat ayı içinde sosyal çalışmalarımızın dördüncüsünü yaparak Türkiye’de Millî Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen Mardin’e ait 4 köyde, bin ilkokul öğrencisine özel yapım, 4 mevsim giyilebilecek ayakkabı ve çorap hediye ederek, minik ayakların üşümemesine destek olmaya çalışacağız.” dedi. 2014 yılında 15 tekerlekli sandalye bağışı ile başladıkları sosyal yardım çalışmalarına, 2015 yılında 1250 öğrenciye kırtasiye yardımı ile devam eden Hollanda Beşiktaşlılar Derneği, 2017 yılının Mayıs ayında yine Hollanda’da bir ilki gerçekleştirerek huzurevi ziyaretleri yaparak Türk ve Hollandalı yaşlılarla bir araya gelip kendilerine Beşiktaş armalı Battaniye, terlik gibi hediyeler verdiler. Son olarak da Mardin’de 4 köyde bin öğrenciye yapılacak olan bu çalışma ile Hollanda Beşiktaşlılar Derneği, ülkede bulunan birçok şehir derneğinin yapamadığı çalışmayı da gerçekleştirmiş oluyor. Başkan Torunoğulları bu yılın Ekim ayında başlattıkları minik ayaklar üşümesin kampanyasının

hâlen devam ettiğini belirterek “Kampanyamıza hâlen katkıda bulunulabilir. Şubat 2018’de Bayern Münih ile yapacağımız deplasman maçı sonrası yönetim kurulundan arkadaşlarımız ve Türkiye’den de büyük bir ihtimal sayın Başkanımızın da katılacağı bir grup ile Mardin’e gidip bin öğrencimizi bu şekilde sevindirmek istiyoruz.” dedi. 2018 yılının Beşiktaş için ayrı bir öneminin de olduğunu vurgulayan Aykut Torunoğulları “2018 Mart ayında Beşiktaş Kulübümüzün 115. yıl dönümü kutlamalarımız olacak ve Hollanda’daki taraftarlarımız ile birlikte muhteşem bir kutlama yapacağız.” dedi. Torunoğulları dernek yapılanması ve amacı noktasında da şunlara değindi: “Bu tür yardım çalışmalarında güven çok önemli. Bizim bu yolculuğumuzda bizi hiç yalnız bırakmadılar. Ve hep, ‘onlar yapıyorsa mutlaka yerine ulaşır’ düşüncesi hâkim oldu. 2007 yılından beri her yıl düzenli olarak Türkiye gezisi düzenliyoruz. Ve bu gezimize Avrupa’nın pek çok yerinden katılmak için talepler alıyoruz. Çünkü, bizim yaptığımız çalışmalar farklı oluyor, göz dolduruyor ve yerini buluyor. “Hakkınla oyna, şerefinle kazan!” prensibi gereği hep hakkın ve doğrunun yanında olmaya çalıştık. Bu tür sosyal yardım

projelerimiz ihtiyaca binaen artarak ve çıta her yıl yükselerek devam edecektir. Bu idari yapılanma da kim yer alırsa alsın derneğimizin ana politikası ve stratejisi budur ve böyle de devam edecek.” 2016 yılının şampiyonluk kutlamasının yapılamamasına da değinen Torunoğulları “2016 yılında şampiyon olduğumuzda Ramazan dönemine geldiği için bir kutlama yapamamıştık, sonrasında da izin zamanı diye yapamadı, izin dönüşü de ligler başlayınca kutlamamızı bir türlü gerçekleştiremedik. Ama bu yıl yine şampiyonluk bizim olacak ve bu yıl iki yıllık bir kutlama yaparak taraftarlarımıza geçen yıl yapamadığımız kutlamayı da yaşatmış olacağız.” dedi. Başkan Aykut Torunoğulları son olarak, Beşiktaş’ın, tarihinden bu yana marşlarının yer aldığı bir CD çıkarttığına değinerek “Ben Beşiktaş için bir marş çalışması yapıyordum, müzisyen arkadaşım Taylan Özgür Ölmez de bana “Bunu besteleyip marş yapalım” deyince birlikte bunu marş hâline getirdik ve şuan her maçımızda en az 2-3 kez bu marşımız tüm statta okunuyor. Bunun Beşiktaş camiasında tarihinden bu yana olan tüm marşlar içinden 10 tanesi seçilerek CD’ye alınması benim içinde ayrı bir gururdur.” dedi. Haber-Fotoğraflar: Özcan Özbay-Radyo Deniz

«

BİR YENİ YIL MESAJI... Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum? Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum.

İslâm’dır bu vatanın dini, kitabı Kur’an-ı Kerîm’dir. Müslümanın bayramı, Ramazan ve Kurbandır.

Bir mânâ veremedim, şu Milâdî yılbaşına! Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!

Kalamaz bu böyle Fatih’in, Yavuz’un diyarı, Noel kutlamada, geçerek hıristiyanları.

Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar. Gördüm ki, Noel için hazır, yer-yer çarşı-pazar.

Maziyi düşündüm de, hayran oldum istiklâle Ecdadıma söz verdim, varmak için istikbâle,

Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete. Heyhat! Duyuramadım, ne Âhmed’e ne Mehmed’e.

Çanakkale’de şehidlerim kefensiz yatıyor!.. Sakarya’nın rengi, hâlâ kıpkızıl kan akıyor!..

Ey Âlem-i İslâm’ın baş tacı, büyük Türkiye! Mukaddesatı unuttun, Avrupa diye diye!

Şehidlik, gazilik şerefidir Müslümanların. Düşmanlara alkış tutmak, işidir alçakların.

Yurdumu işgal eylemiş, şu garbın safsatası, Kiminin maymunu var, kiminin “Noel babası!”

Şu alçakça yaşayanların aklına yanayım. Gel ölüm gel, neredesin? Kanımla yıkanayım!

Anladım, zaman geçmekte bugün dünden de beter. Kim bilir? Yarın ne hâle düşecek bu şaşkın beşer.

İstemem bu hayatı, Sultan etseler cihanda. Ölürüm, şerefimle yatarım, toprak altında. Ya Rab! Hidâyet ver kurtulsun bu millete.

Kulaklar tıkanmış, gözlere çekilmiş perde. Nankör adam, fazilet arıyor geçmiş giderde.

(Mehmed Akif Ersoy’a atfedilen anonim bir şiir)

talhayildiz_@hotmail.com

Son yazımda, İslam dinînin hayatın her alanına dair ahlâk kuralları belirlemiş olmasına rağmen, mütedeyyin olarak bilinen çevrelerde kadın-erkek ilişkisi merkezli bir ahlâk tasavvurunun egemen olduğunu belirtmiştim. O yazıda ayrıca, bazı örnekler ışığında kadın-erkek ilişkisine verilen önemin ticaret, iş ve siyaset ahlâkına verilmediğini ve bundan dolayı ahlâkın eksik anlaşıldığının altını çizmiştim. Bu yazıda ise, mezkur ahlâk tasavvurunun sosyal medya’daki tezahürleri üzerinde durmaya çalışacağım. Teknolojinin gelişmesiyle önce akıllı telefonlar, daha sonra sosyal medya hayatımızın ayrılmaz parçasına dönüştü. Sosyal medya günlük yaşantının neredeyse her anının paylaşıldığı bir ortam olma özelliğine sahiptir. Sosyal medyanın sahip olduğu bu özellik, gerek haya duygusunun azalmasına gerekse aile kurumuna ciddi zararlar görmesine sebebiyet vermiştir. Bununla beraber sosyal medyanın sadece aile kurumuna değil, hayatın başka alanları içinde olumsuz sonuçlar beraberinde getirmiştir. Zira sosyal medya aynı zamanda siyasi tartışmaların yoğun olarak vuku bulduğu bir mecradır. Sosyal medya hayatımıza girdikten sonra, bilhassa bizim toplumumuzda tartışma adabının dibe vurduğunu herhâlde söylememiz mümkün. Nitekim sosyal medyada siyasi nitelikli sıradan bir haber hakkında yapılan yorumlara göz atıldığı takdirde, en sıradan konu hakkında bile insanların birbirlerine en ağır sözleri fütursuzca sarf etmesi, büyük bir ahlâk sorunuyla karşı karşıya kaldığımızı göstermektedir. Aynı durum dinî nitelikli tartışmalar içinde geçerlidir. Zira aynı kıbleye dönen Müslümanların aralarındaki görüş ayrılıkları nedeniyle birbirlerine karşı hüsn-i zan beslemek ve kardeşlik hukukunu muhafaza etmek yerine, sosyal medyada birbirlerine en ağır hakaretleri sarf etmeleri, hatta tekfir etmeleri büyük bir utanç olarak görülmelidir. Diğer taraftan zikrettiğimiz sosyal medya ahlâkının dünyanın geneline hâkim olduğunu, bilhassa sosyal medyada İslam dinî ve Müslümanlarla ilgili en çirkin yorumların yapıldığını yabana atmamak gerekir. Bununla beraber sosyal medyanın dünya genelinde böyle bir sorunu

meydana getirmiş olması, kendisini dindar olarak niteleyen kişilerin bu şekilde davranmasını meşrulaştırmaz. Çünkü bir Müslüman, insanın dışa yansıyan davranışlarının tamamını düzenleyen fıkha göre hareket etmek zorundadır. Fıkıh, insanın beşikten mezara kadar takip etmesi gereken kuralları belirleyen bir ilim olması nedeniyle, insanın zorunlu olarak yapması gerekenleri “farz/vacip”, yapması yasak olanı “haram”, yapılmaması yapılmasından daha iyi olanları “mekruh”, yapılması sevap kazandıran “mendup” ve yapılması ve yapılmaması arasında fark olmayan davranışları “mubah” olarak nitelendirilmiştir. İnsanın sergilediği her davranış için bir değer yargısı belirlemiş olan fıkhın, bu kuşatıcı özelliğinin gereği olarak sosyal medyayı kapsamadığı düşünülemez. Dolayısıyla bir Müslüman, sosyal medyada yaptığı yorumlar ve paylaşımlar için fıkhın gözetimi altında olduğunu unutmaması gerekir. Sosyal medyanın yeni bir olgu olmasından dolayı, sosyal medyaya ilişkin fıkıh kurallarının; yani “sosyal medya fıkhının” klasik fıkıh kitaplarında bulunmasının mümkün olmadığını göstermektedir. Dolayısıyla sosyal medya fıkhının muasır âlimlerimiz tarafından geliştirilmesi gerektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak günümüz âlimlerinin – bilhassa sosyal medyayı aktif kullananların – bu konuya yeterli hassasiyeti gösterdiklerinden ben şahsen pek emin değil. Zira sosyal medyada paylaşılan sohbet, ders ve yazılarda, sosyal medyanın aile kurumuna zarar verdiğinden bahsedilmekte ve diğer konulara neredeyse hiç temas edilmemektedir. Dolayısıyla aile kurumunun muhafazasına gösterilen hassasiyetinin sosyal medyada hâkim olan üslupsuzluğa verilmemesinin, yazımın başında zikrettiğim ahlâk tasavvurunun sadece toplum hayatında değil, topluma önderlik yapması gereken kişilerde de güçlü bir şekilde yer aldığını göstermektedir. Yani anlayacağınız, büyük bir çıkmazın içerisindeyiz ve bu çıkmazın içinden çıkmak için evvela ahlâk tasavvurumuzu yeniden ele almamız gerektiğini düşünüyorum.

Taziye... Ede MGT Cemiyet Başkanı, yazar ve bölüm editörlerimizden Sevgili Behçet Ali Şeker’in kıymetli babası

CEVDET ŞEKER

Rahmeti Rahman’a kavuşmuştur. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz.


08

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 234 - Ocak/Januari 2018

2018 yılının, bütün insanlık için sağlık, huzur, adalet, barış, refah ikliminde geçmesi dileği ve duası ile esenlikler diliyoruz...


hayat ve inanç 09 leven en religie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 234 - Ocak/Januari 2018

“Öyle bir beldede yaşıyoruz ki bütün hesaplar dünya üzerine, bütün endişeler madde ile kayıtlı. Bütün çalışmalar dünyalık hayatı tanzim için. Bütün planlar daha fazla refah için. Bütün hazırlıklar daha çok alma daha çok harcamak için. Hayat, ölümü unutma üzerine kurulu.”

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

DÜNYA HAYATININ FÂNİ OLDUĞUNU UNUT(MA)MAK

İ

nsan için dünya hayatı şüphesiz ki bir gün sona erecek ve herkes geldiği yere dönecek. Bu dünya insan için gurbettir. Günü gelince anavatana, geldiği yere dönecek. Birileri buna ister inansın ister inanmasın. Bu ezeli bir gerçektir ve hayatın yasasıdır. Kur’an bu gerçeği şöyle haber veriyor: “Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minûn 23/115) ‘Dünya’ sözü, daha yakın, daha uygun manasındaki ‘ednâ’ kipinin dişil (müennes) şeklidir. Dünya hayatı âhirete yakın olduğu için bu isim verilmiş. Dünya kelimesinin Arapça’daki ‘denâet’ kökünden geldiğini söyleyenler de olmuştur. Buna göre ‘dünya’; basit, iğreti, adi, hakir, alçak, değersiz demektir. ‘Dünya’ kavramı, âhiret veya âhiret hayatının karşılığı olarak âhiretten veya ölümden önceki hayatın sıfatıdır. ‘Dünya’ bir sıfat olmasına rağmen, üzerinde yaşadığımız yeryüzünün ismi olarak algılanmıştır. Buradan hareketle, İslâm’ın üzerinde yaşadığımız dünyayı (yer küreyi) kötülediği sanılmıştır. Hâlbuki Kur’an, üzerinde yaşadığımız yer küresini, yani jeolojik anlamdaki dünyayı anlatmak üzere ‘arz-yer’ kelimesini kullanıyor. ‘Dünya’ kelimesi ise, yeryüzünde yaşanan hayatın basitliğini, değersizliğini, geçiciliğini ifade eden dinî ve ahlâkî bir anlam kazanmıştır. Bu kelime ile yer küresi değil âhireti hesaba katmayan yaşama zihniyeti tenkit edilmiştir. Kur’an’a göre dünya hayatı fânidir.

Bunun yanında insana nisbetle; “Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir...” (En’am 6/32. Muhammed 47/36) Cazibeli, albenili, tatlı ve hoş ama aldatıcı bir meta’dan (fayda, alınıp-satılan şey’den) başka bir şey değildir. (Âli İmran 3/14, 185. Tevbe 9/38. Ra’d 13/26) Fiyatı olacak kadar değersizdir. “... Onlara de ki: “Dünya menfaati önemsizdir, Allah’tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez.” (Nisâ 4/77)

uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metaından (geçimliğinden) başka bir şey değildir.” (Âl-i İmran 3/14, 185. Tevbe 9/38, vd.) Kur’an bu ifadelerle dünyayı ve üzerindeki hayatı kötülemiyor. Bilakis onun fâni (geçici) oluşunu, ebedi olmayışını, oyalanma ve oyun gibi bir şey olduğunu, insanın bu aldanıp da insanlık görevlerini ve ölümden sonrasını unutmamasını hatırlatıyor.

Dünya hayatı şuna benzer. Yağmur yağar, pınarlardan su fışkırır, ırmaklarda su akar; bu sularla çeşit çeşit bitkiler büyür, göverir. Böylece yeryüzü sanki en güzel elbiselerini giyer, ziynetlerini takınır, süslerini kuşanır. Bu durum bakanları sevindirir, ferahlık verir ve mutlu eder. Ancak gün gelir kurur, çer çöpe dönüşür. Ya da tabii bir afet gelir, o süsleri, ziynetleri alır götürür. Hiç solmayacak zannedilen süsler solar, sürecek zannedilen güzellikler biter, insana saltanat gibi görünen varlık, toz toprak olur. Ona sahip olduğunu sananlar da günün birinde elde avuçta bir şey kalmadığını görürler. (Yûnus 10/24. Kehf 18/45) Çünkü onlar da dünya hayatı gibi fâni. İnsana bir müddet fayda ve mutluluk verse de, insanı biraz sevindirip oyalasa da; sonunda gelip geçici.

‘Dünya’ kavramını kendisine göre anlar. İnsanlar onu, kendi meslek, arzu, istek, hedef ve gayelerine göre değerlendirirler. Dünya, bir çiftçiye göre ekmek-biçmek, bir ilim adamına göre ilim (bilgi) alanı, bir âbide göre bir ibadet yeri, bir sarhoşa göre içme ortamı, nefsinin esiri olan bir kimseye göre de gönlünce eğlenme mekânıdır.

Kur’an, insan ve canlılar için dünya hayatın fâni olduğunu bir de şöyle açıklıyor: “Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden

Âhireti hesaba katıp güzel bir hayat yaşayanlar için ‘dünya’ övülmüş, âhireti hiç düşünmeden, nefsinin arzularına uyarak yaşayanlar, dünyayı Allah’a kulluk yapmaya tercih edenler için de yerilmiştir İnananlar için dünya hayatı âhirete

Kimileri onu geçici bir zaman olarak görür ve ona göre değerlendirir. Kimileri de hiç ölmeyecekmiş gibi ona sarılır, ölüm ve ötesini hesaba katmaz. Âyetlerde ve hadislerde ‘dünya hayatı’ ve ona olan tutkunluk yerilmekte; buna karşın bazen de ‘dünya hayatı’ övülmektedir. Bu çelişki değil, ‘dünya’ hayatını farklı ölçüde sevenlere göre değerlendirmedir.

doğru giden bir yolculuktur: Abdullah b. Ömer (ra) diyor ki: Rasûlullah (sav) benim iki omuzumu tuttu ve: “Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol” buyurdu. İbni Ömer (ra) şöyle derdi: “Akşama ulaştığında sabahı gözetme, sabaha kavuştuğunda da akşamı bekleme. Sağlıklı anlarında hastalık zamanın için, hayatın boyunca da ölümün için tedbir al.” (Buhârî, Rikak/3 no: 6416. Tirmizî, Zühd/25 no: 2333. Bir benzeri: İbni Mâce, Zühd/3 no: 4108) Peygamber (sav) dünya hayatını şu nefis benzetme ile değerlendiriyor: “…Dünya (hayatı) ile benim ilgim, bir ağacın altında gölgelenip sonra da bırakıp giden yolcunun durumu gibidir.” (İbni Mâce, Zühd/3 no 4109. Tirmizî, Zühd/44 no: 2377) Öyle bir beldede yaşıyoruz ki bütün hesaplar dünya üzerine, bütün endişeler madde ile kayıtlı. Bütün çalışmalar dünyalık hayatı tanzim için. Bütün planlar daha fazla refah için. Bütün hazırlıklar daha çok alma daha çok harcamak için. Hayat ölümü unutma üzerine kurulu. Mezarlıklar gözlerden ırak. Birisi öldü mü sessiz sedasız defnediyorlar, yakıyorlar. Ölümden bahsetmekten hoşlanmıyorlar.

giden senenin elden çıktığına hayıflanmıyorlar. “Eyvah bu yıl da zarar ettik” demiyorlar. Dünya hayatının akışına, cazibesine, sevdasına o kadar bağlanmış ki giden yıla üzüleceğine gelen seneye seviniyor, âdeta bayram yapıyorlar. Yeni yıl dolaysıyla doyasıya eğlenmeyi, içmeyi, çılgınlık yapmayı hak olarak görüyorlar. Hâlbuki giden her sene; genç ise onu ihtiyarlığa, siyah saçlı ise onu beyaz saçlılığa, ihtiyar ise onu mezara biraz yaklaştırıyor. Mezara yaklaşmak mı? “Ağzından yel alsın, dur hele, daha genciz” diyenler olabilir. Ancak ilâhî kanun işliyor. İnsan gözlerini kapasa da, aklına getirmese de, üzerinde düşünmese de seneler geçip gidiyor. Ve herkes yavaş yavaş, acılı acısız, yani bazen hastalıkla, bazen sağlıklı, bazen hüzünlü, bazen şen şakrak o tarafa doğru gidiyor. Gece ve gündüzün, ayların ve senelerin peş peşe gelişi, giden yıl, yeni yıl; hepsi aslında insan için bu hayatın fâni olduğunu – anlamak isteyenlere- haber veriyor. Esas mesele, dünya hayatının fâni olduğunu unutmamak, hayatı ölümden sonrasını da kazanacak bir şekilde yaşamaktır. ◄◄

İnsanlar köstebek gibi “lazım olur mu, olmaz mı?” diye düşünmeden habire yığıyorlar, servetlerine servet, eşyalarına eşya katıyorlar. Hayat “kapitalin, eşyanın, maddenin, kazanma ve harcamanın, daha lüksüne, daha yenisine sahip olma anlayışı üzerine kurulu” desek yanlış olmaz. Yeni senenin geldiğine sevinenlerin,

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 234- Ocak/Januari 2018

04 haber 10 nieuws

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

Dosya

“Suud Müftüsü katı Vehhabi eş-Şeyh ile Ka’be İmamı es-Sudeys,

Deventer Millî Görüş Camii’nde değişim

Deventer Millî Görüş Teşkilatında 19 Kasım 2017 tarihinde yapılan başkanlık istişaresinin sonuçlandı. Teşkilatın yeni Başkanı Metin Ekici’ye görev ve yetki belgesi Bölge Başkan Yardımcısı Eğitim Başkanı Fatih Yıldırım tarafından takdim edildi. Önceki başkan Hasan Baydar’a hizmetlerinden dolayı teşekkür edildi.

“Kudü’ün Gizemli Tarihi” kitabı tahlil edildi

Hollanda Kitap Kulübü, kitap okuma ve tahlillerini devam ettiriyor. Eğitimci İsmail Coşkun başkanlığında yapılan buluşmaların son toplantısında gündemde olması hasebiyle “Kudüs’ün Gizemli Tarihi” adli kitap tahlil edildi.

Trump’ın Kudüs Kararın Bu kararın içeride onu belli bir süre rahatlatacağı da muhakkak.

A Gençlerin buluşma adresi: “Birlik Gençlik”

Birlik Gençlik tarafından geleneksel olarak düzenlenen 2017 Futbol Turnuvası kapsamında futbolseverler bir araya geldi. 16 Aralık Cumartesi günü final müsabakası oynanan organizasyonda, birincilik, ikincilik ve üçüncülük kupaları ile bireysel ödüller sahiplerini buldu....

’Hoogeveen Camii İnşaatı Tamamlandı’

Yapımına 2017 yılı başlarında başlanan HDV Hoogeveen Hicret Camii inşaatı büyük ölçüde tamamlandı. HDV İnşaat Komisyonu üyeleri Recep Ayaz ve Tuncay Biber 1 Hoogeveen’e yaptıkları ziyarette Cami inşaatını yerinde inceleyerek yönetim kurulundan inşaat hakkında bilgi aldı. Çevre düzenlemesinin ardından ibadete açılacak.

Avrupalı Türklerin sorunları için Çalıştay...

Saadet Avrupa Temsilciliği, yurtdışında yaşayan ve pek çok sorunla tek başına mücadele etmek zorunda bırakılan Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenli vatandaşların sorunlarını tesbit etmek ve çözüm yolları bulmak amacıyla çalışma başlattı. Başta kimlik, uyum, ayrımcılık, eğitim, hukuk, ekonomik sorunlar vb. olmak üzere insanlarımızın yaşadıkları sorunlar, iki toplum yapısını bilen genç beyinler tarafından masaya yatırıldı.

BD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve Amerikan Elçiliği’ni Kudüs’e taşıyacağını açıklaması, ABD’deki Hristiyanların en tutucu kesimini temsil eden Evanjeliklerin yönetim üzerindeki etkisinin de bir göstergesi. ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyıp, Tel Aviv’deki Amerikan Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıyacağını açıklaması, derinlerinde İslam karşıtlığı ve (aşırı) Hristiyan-Evanjelik çevrelerin izlerini taşıyan yeni Amerikan yönetiminin Müslümanlar ve İslam dünyasına ilişkin muhtemel adımlarına dair öngörüleri doğrular nitelikte. Bu adımın atılmasında başka sebeplerin yanı sıra, Trump’ın seçilmesinde alabildiğine etkili olan Evanjeliklerin önemli rolünün olduğu söylenmelidir. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da, “Arkasında Evangelikler var; bizzat Sayın Başkan’dan dinledim” sözüyle bunu açıkça ifade etti. Yine Trump’ın resmî ve gayriresmî olarak danışmanlığını yaptığı belirtilen önemli bazı isimlerin de ya sıkı birer Evanjelik ya da İsrail yanlısı olduğu biliniyor. Amerikan basınında yer alan bilgilerden anlaşıldığına göre Trump’ın bu kararında, Evanjeliklerin yanı sıra “İsrail lobisi”nin de etkili olduğu görülüyor. Seçim döneminde Trump’ın danışmanlarının İsrail’e gidip Kudüs ile alakalı bir deklarasyon yayınladıkları biliniyor. Dolayısıyla içeride iyice sıkışan Trump’ın, Kongre’de ve başka zeminlerde Yahudi-İsrail Lobisi’nin desteğine ihtiyaç duyduğu anlaşılıyor.

Ortadoğu’daki konjonktür Öte yandan Ortadoğu’da da konjonktürün geçmişe oranla olabildiğince müsait hâle geldiğini düşünen Trump’ın bu adımı attığı söylenebilir. Zira bölgede İsrail’i şu veya bu şekilde dengeleyen devletler ya iç savaşlarla sarsılmış durumda ya da iç kavgalar ve İran’dan algılanan tehdit gibi sebeplerle Tel Aviv ile yeni bir ittifak zemininde birleşiyorlar. Suudi Arabistan ve BAE’de fiili kral olduğunu söyleyebileceğimiz “iki Muhammed” (MBS ve MBZ) de burada başı çekiyor. Suud Müftüsü katı Vehhabi eş-Şeyh ile Ka’be İmamı es-Sudeys, İsrail ile ilişkilerin teolojik zeminini hazırlayan ifadelerde bulunuyorlar. Yani bölgedeki şartlar, yaklaşık 100 yıl önce Haçlıların Kudüs’e gelişi öncesindeki şartlara çok benziyor. Aynı şekilde tarih kaynaklarında geçen “Mısır düşmeden Kudüs düşmez” sözünü doğrularcasına, Mısır’ın şu anki hâl-i pürmelalinin de bunda rol oynadığını gösteriyor. İran-Suud gerginliğinin yol açtığı bölgesel bloklaşma ise bir diğer handikap. Bu olgu aslında Evanjelistlerin neden daha önceki başkanlara -mesela çok daha sıkı bir Evanjelik olan ve Haçlı savaşından söz eden Bush gibi- değil de Trump’a bu adımı attırdılar sorusuna da bir yönüyle cevap teşkil ediyor. Öte yandan elde mevcut ilk verilerdeğerlendirmeler ışığında “irrasyonel” olarak gördüğümüz bu kararın, ABD karar mekanizmaları da göz önüne alındığında aslında kendince “rasyonel”, üzerinde düşünülmüş, ortaya çıkaracağı dalgalanmaları hesap etmiş bir karar olması da beklenmelidir. Bu ise bizi Trump’ın bu kararının ardında başka teo-politik önemli saiklerin olması gerektiği sonucuna götürür. Trump’ın kararındaki esas sebep veya sebepler ne? Trump’ın küresel infiale yol açan Kudüs kararı, seçim çalışmaları esnasında verdiği vaadinin gerçek-

leştirilmesi olarak okunabilir. Ancak bunu diğer Amerikan başkanları gibi erteleyebilirdi. Kararın, Türkiye’deki analizlerde öne çıkarıldığı hâliyle, iç kamuoyundaki sıkışmışlıkla bağlantılandırılması, bir sebep olarak zikredilebilirse de yeterince açıklayıcı değil. Bu itibarla Ortadoğu’da Suudi Arabistan Veliaht Prensi’ne “ılımlı İslam” açılımı yaptırılmasının üzerinden fazla bir zaman geçmemişken Trump’ın, bu cepheyi-açılımı zayıflatacak bu kararı neden şimdi aldığı sorusunun cevabı net değil. Üstelik Brookings Enstitüsü’nün yaptığı araştırma, Amerikalıların yüzde 63’ünün Trump’ın aldığı Kudüs kararına karşı çıktığını gösteriyor. Öte yandan eski İsrail Başbakanı Ehud Barak başta olmak üzere, Netanyahu’yu bu karar sebebiyle “irrasyonel” ve “mesiyanik” politikalar uygulamakla suçlayan ve bunun şiddet üreteceğini ve neticede İsrail’in ya Yahudi ya da demokrat olmaktan çıkacağını söyleyenler de yok değil. Trump’ın kararları ve özellikle Evanjeliklerin etkileri de söz konusu edilerek, eski Başkan Obama’nın “Ya demokrasiyi kurtaracağız ya da ‘Nazi Almanyası’nın yoluna kayma riski ile karşı karşıya kalacağız” açıklaması da dikkat çekici.

Yine bu meyanda zaten İsrail ile ilişkileri iyi olan ve bu adımla İsrail ile ilişkilerinde ilave bir fayda da sağlamayacak, buna karşılık dünyanın geniş bir kesimini küstürecek olan ABD’nin, bu karardan ne kazanacağı da net değil. Ayrıca bu süreç, bölgenin daha fazla Rusya ve İran nüfuzuna girmesi potansiyeli de taşıyor. Nitekim Putin’in “Trump’ın Kudüs kararı, çatışmanın fitilini ateşleyebilir” sözü, bu anlamda not edilmeli. Şu hâlde bu sorunun, ABD-Washington’daki Yahudi-İsrail lobisi ile özellikle bu konuda onlar paralelinde hareket eden Evanjeliklerin etkisi dışında, rasyonel ve tatmin edici bir cevabı yok. Amerika’da Evanjelikler ve politikaya etkileri Dünyada takriben 550 milyon Evanjelik Hristiyan olduğu söyleniyor. Amerikan nüfusunun yüzde


gündem 11 agenda

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 234- Ocak/Januari 2018

İsrail ile ilişkilerin teolojik zeminini hazırlayan ifadelerde bulunuyorlar.”

bir ana-temel cevap olmalıdır. Bu cevap aslında, bilinenin aksine bir Evanjelik olduğuna dair bilgiler de bulunan Trump’ın son Kudüs kararının nedenini fazlasıyla açıklayıcı olacaktır.

nda Evanjeliklerin Rolü

30-35’ini Evanjeliklerin oluşturduğu ve bunun da 90-100 milyona tekabül ettiği söylenir. Hristiyan sağ blok olarak bunlar ve belli konularda bu çevrelerle birlikte hareket eden Katoliklerden oluşan Hristiyan grupların büyük kısmı, Trump’ı ama özellikle de yardımcısı Pence’i desteklemişti. Sivil toplum görünümlü organizasyonlarda oldukça aktif olan bu gruplar içinde, dünyanın başlıca Evanjelik Üniversitesi Liberty’nin Başkanı Jerry Falwell Jr., Johnnie Moore, Sarah Palin, Billy Graham, Joyce Meyer, Pat Robertson, Tim Keller gibi isimler öne çıkıyor. Bu çerçevede yeni Hristiyan sağın önemli-etkili temsilcilerinden ve İsrail’in de sıkı bir destekçisi olan Jerry Falwell’in kurduğu Moral Majority ile Christian Coalition, Focus on the Family, Family Research Council gibi Evanjelik organizayonlar-STK’lar etkilidir. 2016 başkanlık seçimlerinde bu beyaz Evanjelik Hristiyanların yüzde 81’inin Trump’ı desteklediği belirtilmektedir.

ABD’de, Trump’ı “Tanrı’nın gönderdiği” bir başkan olarak gören Evanjelik Hristiyan sayısı bir hayli fazladır. Mesela “Wall Buliders” adıyla bilinen ve Amerikan Hükûmeti’nin Kitab-ı Mukaddes’in/ Hristiyanlığın-Evanjeliklerin değerlerine uyması için çalışan grubun başkanı David Borton’un şu ifadeleri önemlidir: “Trump bize Tanrı’nın bahşettiği bir adaydır ve yalnızca başaramayacağımızı, Tanrı bize onun sayesinde göstermiştir. Bakarsınız Trump’lı birkaç yıl sonra şöyle geriye bir bakarız ve ‘gerçekten de hiçbirimizin beklemediği bazı işleri bu adam yaptı’ diyebiliriz”.

Bütün bu özellikleri sebebiyle Evanjelikler ABD’de “Siyonist Hristiyanlar”, “Amerikan Talibanı” ve “aşırı sağ” olarak da isimlendirilir. Mike Pence: “Beyaz milliyetçi, koyu bir Evanjelik” Çocukluğunu Katolik olarak geçirmiş olan Pence, gençliğinde Demokrat Parti üyesi olmuş, üniversite yıllarında Evanjelik-Protestan mezhebine geçmiştir. Akabinde Cumhuriyetçi Parti’ye katılan ve sonraki hayatını muhafazakâr-koyu dindar bir Evanjelik olarak sürdüren Pence, Indiana Valisi olduğu dönemlerde de, aşırı HristiyanEvanjelik görüşlere sahip beyaz Amerikalı profili çizmiştir. Yine onun “Tea Party/Çay Partisi” diye bilinen ve İslamofobik görüşleriyle de öne çıkan grubun toplantılarına katıldığı biliniyor. Dolayısıyla Trump’tan ziyade aslında Pence’in seçilmesi, ABD ve AB başta olmak üzere bütün dünyadaki Protestanlar-Evanjelikler tarafından bir umut olarak görüldü; nitekim bu çevreler, muhafazakâr taleplerini Trump’tan ziyade Pence üzerinden gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Öte yandan ABD’de Hristiyanlar arasındaki radikal dinî akımlara dair kitapları ile bilinen Jeff Sharlet’e göre, gerek Trump gerekse Pence düşmanlık derecesinde sekülerlik karşıtıdır ve iş ile ekonomi konuştuklarında, özellikle Pence’in çevresinde hâkim olan anlayış ‘Hristiyan Kapitalizmi’dir. Bu durum, Trump’ın da aslında sosyo-kültürel ve ekonomik açılardan hayata bakışında da Pence ile yer yer benzer Hristiyan-Evanjelik düşüncelere sahip olduğunu, ancak pragmatist bir iş adamı olması

yönüyle, bunları Pence kadar öne çıkarmadığının ve-veya çıkaramadığının işaretidir. Zira Pence, HristiyanEvanjelik değerlerle birebir uyumlu görüşlerini açıkça ortaya koymaktan çekinmemiş, hatta bunları poltikalara dönüştürmek için çaba sarfetmiştir. Evanjelikler neden İsrail’i destekliyor? 1517’de Protestanlığı kuran Martin Luther, üç grubu “düşman-deccal (antichrist)” ilan etmişti: “Papa”, “Türkler-Müslümanlar” ve “Yahudiler”. Yahudilere yönelik Luther’in bu inancı-söylemi, bilindiği ve üstelik başka pek çok teo-politik farklılıklarla, Yahudilerin de Protestanlardan hazzetmediği bilindiği hâlde, bir Protestan mezhebi olan Evanjelizm’in neden İsrail’i desteklediği sorusu burada önemlidir. 2006 tarihli Pew araştırmasında, Evanjeliklerin diğer Amerikalılara göre İsrail’e çok daha fazla sempatik baktığı görülmüştür. Buna karşılık ABD’deki Yahudilerin -ki çoğunluğu liberal-reformist Yahudilerdir- neredeyse yarıya yakınının Evanjeliklerden hoşlanmadıkları hatta düşmanlık beslediği ortaya çıkmıştır. Yine de bu durum, Evanjeliklerin Kudüs’ün İsrail’in kontrolüne geçmesini istemelerini, Batı-Şeria’daki İsrail yerleşimlerini ve neredeyse kayıtsız şartsız İsrail’in politikalarını desteklemelerini engellememiştir. ProtestanEvanjelik olsun, Katolik olsun koyu dindar Hristiyanların büyük kısmının İsrail’e destek verdiğinin ortaya çıktığı aynı araştırmalarda, ilginçtir ki liberal Hristiyanların İsrail’e ve politikalarına çok daha az destek verdiği anlaşılmıştır. Şu hâlde bu soruya verilecek, yukarıda işaret edilen cevaplar dışında,

Evanjeliklere göre Tanrı ilk insandan bu yana 7 dönem yarattı. Bunlardan altı tanesi geçmiş durumda ve “milenyum” ya da “yeryüzü cenneti” denilen yedincisi ise gelmek üzere. Onlara göre “Tanrı tarafından seçilmiş bir topluluk” olarak Yahudiler, dünyanın sonu geldiğinde yaşanacak büyük Kıyamet Savaşı olduğuna inanılan “Armageddon” -ki Eski Ahit’in Daniel ve Ezekiel, Yeni Ahit’in ise Vahiy bölümünde bu manada pasajlar vardır- döneminde başkenti Kudüs olan ve Süleyman Mabedi’nin (Temple) yeniden inşa edileceği İsrail’de yaşamalıdır. Bu esnada Deccal (Antichrist) “barış yapıcı” rolünde çıkacak ve sonunda Mesih’in gelmesiyle yenilgiye uğrayacaktır. Bu yenilgiyi tadacaklar arasında Evanjeliklere göre “kâfirler” olarak kabul ettikleri Yahudiler de vardır. Armageddon Savaşı’ndan zaferle çıkan Hz. İsa ve etrafındaki “iyiler” için yeni bir dünya düzeni ile birlikte son dönem- “milenyum dönemi (1000 yıl)” başlayacaktır. Günümüzde Amerika’da özellikle Evanjelik Protestantanlar arasında çok sayıda ‘millenyum tarikatı’nın olmasının bir açıklaması da budur. Bu Armageddon inancı, Yahudilerden daha çok Hristiyanlar için önem taşır. Zira Yahudiler, Hz. İsa değil, başka bir kurtarıcının geleceğine inanırlar. Evanjelikler, Kudüs kararıyla Mescid-i Aksa ve çevresinin yıkılıp yerine “Süleyman Mabedi”nin yeniden inşası sürecinin hızlanacağına ve Mesih’in ancak bu mabed inşa edildikten sonra geleceğine inanırlar. İsrail’in ana akım Yahudileri arasında ise Süleyman Mabedi yakında inşa edilmezse, ülkenin yok olacağı inancı yaygındır. Evanjeliklere göre Millenyum’a ulaştırmada gerekli olan ara safhalardan biri, tüm Yahudilerin İsrail-Filistin’de toplanmasıdır. Bu ara dönem yaşandıktan sonra son aşamada Hazreti İsa gelecek, Yahudilere Hristiyanlığa dönmelerini emredecek, bir kısmı bunu kabul ederken, reddedenler de yok edilecektir. Evanjeliklerin şu an için İsrail’e tam destek vermelerinin ardında bu teo-politik inanç vardır. Time dergisi ve CNN tarafından yapılan bir ankete göre Amerikalıların üçte birinden fazlası, 11 Eylül 2001 terör saldırısının dünyanın sonuna giden süreci başlattığına inanıyor ve ayrıca 11 Eylül saldırısının Kitab-ı Mukaddes’te geçtiğine de inanıyor. Ayrıca yüzde 59’luk bir oran, Vahiy kitabında ifade edilenlerin yakında gerçekleşeceğine, beşte birlik bir oran ise bunu kendilerinin de göreceğine inanıyor. Buna göre Evanjelikler ve Yahu-

dilerin burada, nihai planda farklılık olsa da, belli bir ortak hedefe sahip olduğu söylenebilir. Bu konuda Yahudilere, neden Evanjeliklere destek verdikleri sorulduğunda ise genelde “o zaman ne yapacağımızı düşünürüz” cevabını verirler. Onların önemli kararlarda birbirine destek verip, aralarındaki yer yer çok keskin iç teolojik-politik ihtilafları görmezden gelmelerinin önemli nedenlerinden biri de varoluşsal bir tehlike olarak gördükleri İslam ve Müslümanlara karşı güç birliği yapma amacıdır. ABD’de “Evanjelik-Hıristiyan Siyonizmi” Hristiyan “Evanjelikler-Dispensationalistler” arasında var olan İsrail’de Kudüs’ü başkent yapacak bir Siyonizm inancı, aslında Yahudi Siyonistlerden de daha önceye dayanır. 1878’de ABD’de sıkı bir Siyonist Evanjelik olan ‘Jesus is Coming’ adlı kitabın yazarı William Blackstone bir bildiri kaleme almış ve Filistin’de bir İsrail devletinin kurulmasını önermiştir. Üstelik bu siyonizmim kurucusu Teodore Herzl’in bir Yahudi devletinin kurulmasından söz etmesinden beş, ilk Siyonizm kongeresinden de altı yıl öncesine yani 1891 yılına rastlar. Bu bildiri, 400 önde gelen kişi tarafından imzalanmıştır ki bunlar arasında Anayasa Mahkemesi başkanı, Beyaz Saray sözcüsü, John D. Rockefeller, J.P.Morgan ve başka pek çok önde gelen Amerikalı vardır. Bunların hemen tamamına yakını Evanjelik-Hristiyandır. Ne var ki dönemin ABD Başkanı Benjamin Harrison’un bunu görmezden gelmesi, süreci akâmete uğratmıştır. Ancak Blackstone yılmamış ve 1916 yılında konuyu tekrar gündeme getirmiş, dönemin Başkanı Woodrow Wilson’a da bunu kabul ettirmiştir. İsrail yanlısı bir Evanjelik olan Wilson, Filistin’de bir İsrail devletinin kurulmasına yol açan ve yine sıkı bir Protestan olan İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour’un deklarasyonunu da desteklemiştir. Kasım ayı başında 100. yıl dönümü olan Balfour Deklarasyonu, 1948’de İsrail’in resmen kurulmasına yol açan sürecin en önemli adımı olmuştur. Bu itibarla, nasıl ki Balfour Deklarasyonu, süreci başlatıp yaklaşık 30 yıl sonra nasıl İsrail Devleti kur(dur) ulduysa, “Trump Deklarasyonu” olarak niteleyebileceğimiz Trump’ın Kudüs kararı da benzer bir süreçle sonuçlanma yani Kudüs’ün tamamıyla Yahudilerin-Evanjeliklerin hâkimiyetine geçmesiyle sonuçlanabilir. İstanbul’da toplanan İİT liderler zirvesinden, bu süreci engelleyecek bir kararın çıkması, hemen bütün Müslümanların beklentisi hâline gelmiştir. (Yazı, toplantı öncesi kaleme alındı) [Prof. Dr. Özcan Hıdır, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi ve Rotterdam İslam Üniversitesi’nde öğretim üyesidir] İktibas: AA Analiz-haber Doğuş Haber Merkezi

◄◄

«


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 234 - Ocak/Januari 2018

04 haber 12 nieuws

Haklarımız

info@ibco.nl

Mehmet Yamaç

Türkiye’de SGK Emekliliği ile Geleceğiniz Güvencede! Bu sayımızda yurtdışı borçlanmasının yapılabilmesi için kuruma ibraz edilmesi gereken belgeler, sosyal güvenlik sözleşmesi akdedilen ve akdedilmeyen ülkelerde geçen hizmet süreleri ile ev kadınlığında geçen süreler itibariyle gereken belgeleri yine bu sayfada dikkatinize sunacağız: 1- Sosyal güvenlik sözleşmesi akdedilmiş ülkelerde geçen sigortalılık süreleri; - Çalışılan ülkede bağlı bulunulan sigorta (UWV ve SVB ) merciinden alınacak hizmet cetveli veya sigorta kartları, Sigortalıların çalıştıkları iş yerlerinin resmi kuruluşlara ait olması veya resmî kuruluşlarca ya da kamu kurumu olarak kabul edilen kuruluşlarca düzenlenmesi halinde, belgelerin ayrıca tasdikine gerek kalmaksızın; çalışılan ülkede iş yerinin ait olduğu belediyelerce düzenlenmiş hizmet belgeleri, vergi dairelerince çalışılan sürelere ilişkin düzenlenmiş belgeler, iş bulma kurumlarınca işsizlikte geçen sürelere ilişkin verilen belgeler, ilgili meslek kuruluşları veya birliklerince veya diğer resmî kuruluşlarca verilen hizmet belgesi, - Yurtdışında kendi nam ve hesabına çalışanların bağlı oldukları vergi dairesi, ilgili meslek kuruluşu veya birliklerince verilen hizmet belgesi, - Bulunulan ülkelerdeki Türk temsilciliklerinden (konsolosluk, çalışma ve sosyal güvenlik müşavirlikleri veya ataşelikler vb.) alınacak ve yurtdışı borçlanma için kullanılacağı belirtilen hizmet belgeleri gibi hizmetin niteliğine uygun bir belge ile belgelendirilmelidir. 2 -Sosyal güvenlik sözleşmesi akdedilmemiş ülkelerde geçen sigortalılık süreleri; -Bulunulan ülkelerdeki Türk konsoloslukları, çalışma ve sosyal güvenlik müşavirlikleri veya ataşelikler gibi temsilciliklerden alınacak ve yurtdışı borçlanma için kullanılacağı belirtilen hizmet belgeleri, -Yurtdışında çalıştıkları iş yerlerinden alacakları hizmet sürelerini gösterir bonservisleri ile birlikte pasaportlarında bulunan çalışma izinlerinin tercümeleri, - Gemi adamları, çalıştıkları geminin bayrağını taşıdıkları ülkelerde bulunan Türk konsoloslukları, çalışma ve sosyal güvenlik müşavirlikleri veya ataşelikler gibi

Buluşma... İnisiyatif Leiden’lı Türklerden:

Hollanda’daki üst düzey işadamları bir araya geldi

temsilciliklerinden alacakları ve yurtdışı borçlanma için kullanılacağı belirtilen hizmet belgelerini veya iş yerlerinden alacakları sigortalılık sürelerini gösterir bonservisleri ile gemilerde çalıştıklarını gösterir belgelerde kayıtlı bulunan çalışma izinlerinin tercümeleri ya da pasaportlarında çalışma süreleri ile örtüşen giriş-çıkış tarihlerini gösterir sayfaların örnekleri, gibi hizmetin niteliğine uygun bir belge ile belgelendirilmelidir. 3- Ev kadını olarak geçen süreler... Ev kadınlarının yurtdışında oturduklarına dair alacakları ikamet belgesinin; a) Yurtdışında bulunan Türk temsilciliklerince akredite edilmiş kayıtlı tercümanlarca yapılmış ve ilgili Türk temsilciliğince onaylanmış tercümesinden, b) Çalışma ve sosyal güvenlik müşavirlik veya ataşeliğinin bulunduğu Türk temsilciliklerince ikamet belgesine istinaden düzenlenecek belgeden, c) Yukarıdaki a ve b de sayılan belgeler temin edilemiyorsa yurtdışına çıkış ve yurda giriş tarihlerinin, fotoğraf ve künye bilgilerinin bulunduğu pasaport sayfalarının fotokopisi ya da emniyet müdürlüklerinden alacakları yurda giriş-çıkış çizelgesinden biri ile belgelendirilmelidir. Borçlanma için yazılı istekte bulunan ancak, ibraz ettikleri belgeleri borçlanma işleminin yapılması için yeterli görülmeyenlerin istekleri reddedilmeyecek, belgelerini tamamlamaları kendilerinden talep edilecektir. Gerektiğinde belgelendirilme için ülkemizin sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmış olduğu ülke mercileri aracılığıyla idari yardımda bulunulabilir. Bu amaçla, il müdürlüklerimizce belgeleri yetersiz ya da eksik görülenlerin yurtdışında geçen çalışmalarının bu ülkelerle yapılacak olan yazışma ile Genel Müdürlüğümüzce (Yurtdışı Sözleşmeler ve Emeklilik Daire Başkanlığı) tespiti talep edilebilir. Gelecek sayımızda; Yurtdışı borçlanma işlemlerinde nereye başvurulur; Yurtdışı Borçlanma İşlemleri Sonucu Tahakkuk Ettirilen Miktar Ne Kadar Süre İçerisinde Ödenmelidir; Borçlanılan Sürelerin Değerlendirilmesi Nasıl Olacaktır gibi konuları yine bu sayfada dikkatinize sunacağız. Bütün bu bilgiler SGK resmî sayfasından alınmıştır. Bütün bu işlemleri elbette kendiniz de Türkiye’ye giderek yapabilirsiniz ama isterseniz Türkiye’ye gitmeden bütün işlemlerinizi sizin adınıza biz buradan başlatır ve takip edebiliriz. Daha geniş bilgi için bizi arayabilirsiniz. Emeklilik Uzmanı & Tercüman Mehmet Yamaç 06222 056 33

“Kriz, Hollandalı Türkleri etkiliyor”

Hollanda’nın çeşitli kentlerinde faaliyet gösteren Türk İş Dünyası Dernekleri ve bazı STK Temsilcileri, 11 Mart sonrası yaşanan krizi masaya yatırdılar.

2

017 yılında duraklama dönemine giren Türkiye ve Hollanda ilişkilerini tekrar canlandırmak için Rijnland Türk Girişimciler, Derneği’nin (TOVER) ev sahipliğinde Leiden Hilton Inn’de gerçekleşen toplantının moderatörlüğünü de Tover Başkanı Durmuş Doğan yaptı.

Bizler Hollanda’da yaşayan Türk Girişimciler olarak buna seyirci kalmak istemedik ve Hollanda genelinde bulunan tüm Türk Girişimci Derneklerini bir araya toplayarak karşılıklı görüş alış verişinde bulunmak ve ortak bir yol haritası belirlemek için toplandık.” şeklinde açıklamada bulundular.

Yaklaşık 3 saat süren oturumda katılımcılar, “Kriz, Hollanda’da yaşayan Türk kökenli Hollandalıları hâlen etkilemeye devam ediyor. Böyle bir sorunun varlığını hepimiz biliyoruz. Bu sorunun çözümü konusunda yapabileceklerimizi konuşmak için bir araya geldik.

Henüz netlik kazanmasa da benzer bir toplantının önümüzdeki günlerde tekrarlanabileceği konusunda hemfikir olundu. Toplumun farklı dernekleri ve temsilcilerinden

iş dünyası bazı STK toplantıya

katılanlar: TOVER: Durmuş Doğan, Arzu Şenel, Fatih Ocak ve Mahmut Yaşar, DTİK: Turgut Torunoğulları, Ali Bekdur ve Saadet Koral, HOTİAD: Hikmet Gürcüoğlu, Faruk Halıcı, İlhan Döne, Netuba: Hatice Bekker ve Ertan Torunoğulları, TOV Arnhem: Aziz Zeyrek ve Nevin Dikici, TOV Utrecht: Ömer Soner, EUBA: Hasan Aras ve İskender Tosun, MÜSİAD Den Haag: Hamza Çelik ve Harun Saraç, MÜSİAD Utrecht: Ali Köklü ve Ayvaz Keskin, MÜSİAD Rotterdam: Mustafa Duyar ve İlhami Gülmüş, HTTD: Kamil Saygı. Haber-Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

«

Anma...

“Böyle bir ecdadın torunu olmaktan vatanı için canından vazgeçen vatan sevdalısı bir nesil yetiştirmiş Türk milletinin ferdi olmaktan gurur duyduk”

Sarıkamış şehitleri Den Haag’da anıldı

Azerbaycan Türk Kültür derneğinin ve yönetim kurulu üyelerinin katkılarıyla Sarıkamış şehitlerini anma programı düzenlendi.

P

rogramla ilgili dernek tarafından yapılan açıklama şöyle: “Dernek lokalimizde üç etkinliği birden ifa ettik. Derneğimizin yönetim kurulunda olan değerli kardeşimiz Osman Bey’in kız kardeşinin vefatından dolayı taziyelerimizi ilettik ve kardeşimizin acısını paylaştık. Daha sonra bin yıllar geçse de Türk Milleti tarafından asla

unutulmayacak olan yüreğimizi bugün bile yakan bundan 104 sene önce vukuu bulan Sarıkamış Allahuekber Dağı’nda Türk vatanı için şehadet şerbetini içen Aziz ve kahraman ecdadımızı Kur’an-ı Kerim okuyarak dualarla rahmetle ve bir o kadar da gururla yad ettik. Daha sonra Hollanda’da yaşayan ÖZBEK Kandaşlarımızla Türk ve Türk Dünyası üzerine fikir alışverişinde bulunduk.

İnşallah önümüzdeki günlerde Özbekistan BUHARA Türk Derneğimizi de kuracağız. 2018 yılı Nevruz kutlamalarımızı da daha çok katılımla kutlamayı düşünüyoruz. Bu vesileyle başta Türk Dünyası olmak üzere 2018 yılının tüm insanlığa huzur, barış, kardeşlik getirmesini diliyoruz”. Azerbaycan Derneği Adına, İlhan Aşkın

«


perspektif 13 perspective

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 234 - Ocak/Januari 2018

Protesto...

Filistin, Hollanda ve Türk bayrakları taşıyan göstericiler “Kudüs Filistin’in başkentidir” yazılı dövizler taşıyarak, ABD’nin Kudüs kararına tepki gösterdi.

ABD’nin Kudüs kararı, Lahey’de protesto edildi

“ABD’nin Kudüs’ü başkent olarak tanıma kararı, Lahey’de protesto edildi.”

A

vrupa Millî Görüş Teşkilatlarına bağlı Hollanda İslam Federasyonu ve Millî Görüş Federasyonu üyeleri, cuma namazı sonrası ABD’nin Lahey Büyükelçiliği önünde toplandı.

dövizler göstererek ABD’nin Kudüs kararına tepki gösterdi. Federasyonlar adına yapılan basın açıklamasında, uluslararası insan hakları örgütlerinin bölgede ciddi hak ihlallerinin yaşandığına ilişkin tespitlerine yer verildi.

Filistin, Hollanda ve Türk bayrakları taşıyan göstericiler “Kudüs Filistin’in başkentidir” yazılı

ABD Başkanı Donald Trump’un, işgal altındaki Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığı yönündeki

açıklamasının siyasi, diplomatik ve ahlaki değerlerle bağdaşmayan bir tutum olduğu vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi: “Bölgede eğitim, istihdam, sağlık gibi alanlarda ağır hak ihlalleriyle başa çıkmak zorunda kalan ve bugüne dek Filistinİsrail çatışmasında hayatını kaybeden on binlerce insanla

alay eder gibi ve uluslararası kamuoyunun ortak vicdanını yok sayar bir şekilde Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etmek, yalnızca siyasi açıdan vahim bir hata değil aynı zamanda vicdani açıdan da büyük bir kara lekedir. Bu kara lekenin, başkanlık yarışından itibaren İslam karşıtı, yabancı düşmanı,

cinsiyetçi, ötekileştirici, popülist söylemleriyle dikkat çeken Trump tarafından ortaya konması şaşırtmamış, fakat yıkıcı söylemlerde boyut atlandığını ortaya koymuştur.” Protesto, Kudüs ve tüm Müslümanlar için yapılan duayla son buldu. Haber-Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

«

Güle güle gidiniz!..

Kuzey ve Güney Hollanda Bölge umrecileri uğurladı “Bir Mübarek Sefer Olsa da Gitsem, Ya Muhammed Canım Arzular seni.”

Kuzey ve Güney Millî Görüş Hac ve Umre organizasyonu ile kutsal topraklara giden umreciler, Güney Hollanda Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan, Kuzey ve Güney Hollanda Hac - Umre sorumluları, Kuzey Hollanda kafile Başkanı Sebahattin Uçar ve grup başkanlarının konuşma ve dualarından sonra dualarla uğurladılar. 125’i gençlerden oluşan toplam 295 umreci, kutsal topraklara büyük bir heyecan içerisinde yolcu edildiler.

Gündem

İmamlar, yoğun bir gündemle toplandılar... Bu kampanya, tertip edilen kurumlar adına IGMG Sosyal Hizmetler Başkanlığınca yürütülmektedir. Hollanda’dan yapılacak bağışlarınız için: NMOG - Hollanda Cami Yapma ve Yaşatma Vakfı Telefon: 00 31 10 243 30 30

Hesap Numarası: NIF - NL85 ABNA 0831 4318 14

Hollanda İslâm Federasyonu mutad olarak düzenlediği imam hatipler toplantısını Leiden şehrinde hizmet veren Fatih Sultan Camii’nde gerçekleştirdi.

NIF İrşad Başkanlığı tarafından düzenlenen toplantıya, bölgeye bağlı camilerde görev yapan imamlar katıldı. Yoğun bir gündemin ardından Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan bir değerlendirme konuşması yaptı. Erdoğan, hem Kudüs hem de yaklaşan Hollanda seçimleriyle alakalı federasyonun izlediği ve izleyeceği yol haritasıyla alakalı bilgi verdi.


14 gündem

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 234 - Ocak/Januari 2018

agenda

Nevvaf et-Tekruri:

“‘Ümmet Âlimleri Misakı’ bildirisinde, “Siyonist İsrail ile normalleşme, imanın muktezasına ters düştüğü için Dinen haramdır. Müslümanlara yardım etmekse vaciptir” ifadeleri yer aldı.

“İsrail’le normalleşmek haramdır!” NORMALLEŞTİRME POLİTİKASININ VE BU POLİTİKAYI GÜDENLERİN HEDEFLERİ Siyonist rejimin güttüğü bu politikanın arkasında, varlığını bölgesel ve uluslararası anlamda daha da sağlamlaştırmak, yayılmacılığını artırabilmek, İslam ümmeti üzerinde hakimiyet kurmak ve bu işgale karşı oluşturulan direnişi kırmak amaçları yatmaktadır.

T

oplantıda konuşan yurt dışındaki Filistinli Âlimler Heyeti Genel Sekreteri Nevvaf et-Tekruri, “Âlimler, insanlara izzetlerini muhafaza etmenin ve kurtuluşun yolunu açıklamakla yükümlüdür. Dolayısıyla bizler bütün siyasi görüşleri ve sivil toplum örgütlerini, İsrail ile normalleşmeye karşı ‘Ümmet Âlimleri Misakı’ bildirisinde yer alan maddeleri hayata geçirmek konusunda adım atmaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı. ÂLİMLERİN GÖREVİ UYARMAKTIR Türkiye, Filistin ve Suriye’nin yanı sıra Mısır, Irak, Malezya, Moritanya ve farklı ülkelerdeki İslam âlimlerinin katıldığı basın açıklamasında; Âlimler, İsrail ile ilişkilerin sonlandırılması çağrısında bulundu. 300 âlim, İstanbul’da toplanarak önemli kararlar alırken, bir de bildiri yayımladı. “Ümmet Âlimleri Misakı” sözleşmesi adıyla yayımlanan 44 maddelik bildirinin ana omurgasını “İsrail’le normalleşme ile mücadele” oluştururken, Siyonizm’in tanımı da yapılıyor.

Mavi Marmara’da 10 vatandaşımızı şehit eden İsrail’le gerilen ilişkilerimiz, kamuoyu tarafından tepkiyle karşılansa da hükümet nezdinde normalleştirildi. İslam ülkelerinin büyük çoğunluğu da Siyonist İsrail rejimiyle ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. Kudüs’ü başkent yapabilmek için lobi faaliyetleri yürüten Siyonistler, ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul ettiğini açıklamasıyla iyice cesaretlendi. İİT TOPLANDI DAĞILDI, YAPTIRIM YOK Kudüs için olağanüstü bir toplantı gerçekleştiren İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti kabul ettiklerini deklare etse de açıklamanın hiçbir bağlayıcılığı bulunmuyor. Sonuç bildirgesinin açıklandığı günden bugüne kadar da herhangi bir somut adım atılmadı. 300 alim, İstanbul’da toplanarak önemli kararlar alarak bir de bildiri yayınladı. Katılımcılar arasında, Uluslararası Müslüman Alimler Birliği, Ehli Sünnet Alimler Birliği, Filistin Alimler Birliği, Fas Alimler Birliği, Irak Müslüman Alimler Birliği, Libya Fetva Kurulu başta olmak üzere bir çok sivil toplum kuruluşunun da bulunduğu toplantı İstanbul’da İHH

Genel Merkezi’nde yapıldı. Türkiye, Filistin ve Suriye’nin yanı sıra Mısır, Irak, Malezya, Moritanya ve farklı ülkelerdeki İslam âlimlerinin katıldığı basın açıklamasında; alimler, İsrail ile ilişkilerin sonlandırılması çağrısında bulundu. İSLAM ÜLKELERİNİN YÖNETİCİLERİNE ÖNEMLİ UYARILAR “Allah Teala’nın ‘Onu (hakikati) insanlara açıklayacaksınız ve onun gizlemeyeceksiniz’ (Ali İmran-187) emrinden hareketle, Rasulullah’ın (SAV) ‘Din nasihattir’ hadisi mucibince, dünyanın birçok yerinden bir grup Müslüman alim bu felaket hususunda hakkı söylemek, topluma nasihat etmek, ümmetin bu konuda istisnasız bir şekilde anlaştığını ve işgalcilerle her türlü meşru düzende mücadele edilmesinin gerekli olduğunu vurgulamak üzere birleştiler” açıklamasıyla başlayan bildiride İslam ülkelerinin yöneticilerine de önemli uyarılar yapıldı. “Ümmet Âlimleri Misakı” sözleşmesi 44 maddeden oluşuyor. Sözleşmenin ana omurgasını “İsrail’le normalleşme ile mücadele” oluştururken, Siyonizm’in tanımı da yapılıyor. Açıklamada konuşan yurt dışındaki Filistinli Âlimler Heyeti Genel Sekre-

teri Nevvaf et-Tekruri, “Bildiriyi imzalamamızın sebebi Allah’ın kendileriyle güçle muamele etmekle emir olunduğumuz Siyonist, işgalci İsrail ile ilişkiler hususunda hükmü beyan etmektir. Âlimler, insanlara izzetlerini muhafaza etmenin ve kurtuluşun yolunu açıklamakla yükümlüdür. Dolayısıyla bizler bütün siyasi görüşleri ve sivil toplum örgütlerini, İsrail ile normalleşmeye karşı ‘Ümmet Âlimleri Misakı’ bildirisinde yer alan maddeleri hayata geçirmek konusunda adım atmaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı. “ÂLİMLER YOL GÖSTERECEK, GENÇLER YÜRÜYECEK” Tekruri, “Ümmetin hareket etmesi için gençlerin öncülük yapması gerekliliği görülmektedir, Kudüs’ü Yahudileştirmeye karşı gençler meydanlara inmelidir. Âlimler açıklamalarıyla yol gösterecek, gençler de yürüyecektir” şeklinde konuştu. ‘Ümmet Âlimleri Misakı’ bildirisinde, “Siyonist İsrail ile normalleşme, imanın muktezasına ters düştüğü için Dinen haramdır. Müslümanlara yardım etmekse vaciptir” ifadeleri yer aldı. NORMALLEŞME NASIL BAŞLADI?

Mavi Marmara katliamıyla Türkiye ile İsrail arasında yaşanan kısa bir gerginliğin ardından açılan davanın Meclis kararıyla düşürülmesiyle “normalleşme”ye geçilmişti; Kudüs’ü başkent yapabilmek için lobi faaliyetleri yürüten Siyonistler ise ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul ettiğini açıklamasıyla iyice cesaretlendi. 44 MADDELİK MANİFESTO YAYINLANDI 1- Bu tüzük, İslam âlimlerinin Siyonist rejim ile normalleşme ve bu konu hususundaki dini vecibeleri beyan etmek amacıyla karar verdikleri ilke ve şerî hükümlerden meydana gelmektedir. 2- Siyonist rejim, ırkçı, yayılmacı, işgalci ve insanlık için zararlı bir oluşumdur. Filistin’i işgal etmiş, kutsallığını kirletmiş, bölge halkının hürriyetine el koymuş ve insan haklarını ihlal etmiştir. 3- Normalleştirme; temsilcilik bazında veya Siyonist rejimin bizzat kendisiyle, Filistin’in işgaline karşı koymayı ve gasp edilen topraklarda hak iddia etmeyi engelleyebilecek her türlü ilişki içerisinde bulunmaktır. Manifestonun tamamını www.dogus.nl’de okuyabilirsiniz...

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...

Oz&Er FOOD B.V. Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl - Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30


spotlar 15 spotligt

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 234 - Ocak/Januari 2018

Zeynel Abidin

Anılardan Geriye Kalanlar...

Kamil’in Ardından...

K

amil’in vefat haberini duyunca içim acıdı, yüreğim sızladı... Ölüm.. ne kadar yakın... Üzerine hastalığı bile yakıştıramadıklarımız, ölümün soğuk ellerine teslim oluyorlar birer birer. Güle güle güzel insan. Rabbim rahmetiyle muamele buyursun. Mekânın cennet olsun. Onunla yaşanan günlerden aklımda kalanları o hayattayken paylaşmayı çok istememe rağmen bir türlü kısmet olmadı... Vefat ettiği günün akşamı -çok geç kalmama rağmen- yazayım ve paylaşayım istedim. “Onu tanımayanlar, ya da onun bu yüzünü görmeyenler vardır” diye onu anlatmaya çalışacağım… Eksik kalacağımın farkındayım, lütfen onu tanıyanlardan bu boşluğun doldurulmalarını rica ediyorum… …. Kamil, saf, tertemiz, çalışkan mert bir Karadeniz evlâdıydı. Gözlerinde bazen öyle bir hüzün bulutu dolaşırdı ki, sanki her an sağanak hâlinde inecek sanırdınız. Bakışlarındaki çocuk masumluğu sizi hemen kendine çeker, bağrına basar, dost ederdi. Kimseye muhtaç olmamak için var gücüyle çalışırdı. Pek çok iş de çalıştı. İlk zamanlar fotoğrafçılık yapardı. “Üstten deklanşöre bas, alttan fotoğrafı ver” usulü şipşak fotoğraf makinası ile… “İyi çıkmamış” diye para vermeyenler olurdu. “Canınız sağ olsun” der, bir daha çeker, 5 kuruşa tenezzül eden emek hırsızlarına bu sözüyle okkalı bir tokat vururdu. Konsolosluk binası önünde simit sattı… Mutlaka orada da “bayat”

deyip parasının üzerine yatanlar olmuştur. Bir ara cam silmeye başladı. Burada da emeğine, alın terine kıymet vermeyenlerle karşılaşmıştır mutlaka… Hep mahşere bıraktı hesaplaşmaları… Şimdi hesap vakti… Orası, “iyi çıkmamış, “bayat”, “iyi temizlenmemiş” diyenlerle, “canın sağ olsun” deyip hesabı ötelere bırakanların hesaplaşma yeri… Yani ekmeğini taştan çıkarmasını bilen biriydi. …. Türkiye’den evlendi. Eşini getirebilmesi için evinin olmasını şart koşuyorlardı. Her şeyi usulüne göre halletmeyi sevdiği için hukuk dışı bir alana tevessül etmedi. Ama onu o kadar zorladılar ki, eşini getirebilmek için polisle pazarlığa oturdu. Rotterdam-Zuid pazarının sokağındaki 5 katlı bir binanın çatısına çıktı ve kendisini inmesi için ikna etmeye çalışan polislere “ev bürosunun bugün kendisine ev vermemesi hâlinde kendisini aşağı atarak intihar edeceğini” söyledi.. Polis, söz verdi, Kamil intihar etmekten vazgeçti. Olaya şahitlik eden herkes sevindi. Aşağı inince merakla sordum; “Kamil, polis ikna olmasa gerçekten atacak mıydın kendini?” İlk kez gözlerindeki yeşillikte masumluğun farklı bir tonunu gördüm. Bıyık altından gülümseyerek, “Enayi miyim ben. İntihar günah. Eşimi çok seviyorum, kıyar mıyım ben ikimize..” deyişiyle rahatladım. Zira, tekrarından korkuyordum... …. Ev bürosuyla masaya oturuldu. “Tamam” denmesine rağmen Kamil oyalanıyor ve bir türlü kendisine vaad edilen evine ve dolayısıyla eşine kavuşamıyordu.

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...

Bu durum Kamil’in canına ‘tak’ etmişti. Yine bir gün ev bürosuyla randevusu vardı. Eli her zaman olduğu gibi boş dönen Kamil her şeyi göze almıştı. Ev bürosu önüne park ettiği arabasına biniyor. Koltuğuna yaslanıyor. Zemin katta bulunan ve kapısı dahi camdan oluşan ev bürosunun içine arabayla dalıyor. Çalışma odasındaki eleman canını zor kurtarıyor. Cam yağmuru yağıyor arabanın üzerine. Biraz nefes aldıktan sonra Kamil dışarı çıkarak, korkudan tir tir titreyen büro elemanına sesleniyor “Söyle Jan!. Hâlâ sana ev yok mu diyeceksin?” .... Millî Görüş Schidam Merkez Camii için belediye olumsuz bir karar almış ve caminin boşaltılması isteniyor. Belediyeyi protesto için yürüyüş tertip edilmiş, oraya katılacağız. Kamil yine bizimle beraber. “Abi, ben bu konuda tecrübeliyim. Caminin çatısına çıkarım, ‘eğer camimize dokunursanız kendimi aşağı atarım derim’ dedi”. Kamil’in kararlılığını görünce korktum. Zira belediyenin öyle bir girişim karşısında ne yapacağını kestirmek zordu. “Hele olay yerine varalım, gerekirse beraber çıkarız, Kamilim” deyip yatıştırdım. Protesto gösterisinde şükür Kamil’e fazla bir iş çıkmadı. Sessizce eylemimizi yapıp döndük. .... Sıradan bir günün sabahı saat 10 gibi cemiyetin lokalinde oturuyorum. Tam hatırlamıyorum ama, gönüllü hizmet ve nöbet günümdü galiba. Kamil girdi içeri. Elinde bir yığın kağıtla. Benim de oturduğum evin sahibi olan büronun antenli zarfı içerisinde kalınca bir mektup uzattı. “Zeynel ha bu mektup ev bü-

redactiedoğus@gmail.com

rosundan gelmiş. Hele bi pak pakayum ne nesi...?” Bana getirene kadar 5-10 kişiye okuttuğu gelen evrakların yıpranmasından belliydi. Sordum, “Kamilim, doğru söyle, benden önce kaç kişiye okuttun?” Kamil hiç oralı olmadan cevapladı: “Ya boş ver onları, hepsi başka şeyler söylüyor... sen iyi anlıyon bu meselelerden..” Mektubu okuyunca başımdan kaynar sular döküldü sanki. Ev bürosuna arabayla girişi sırasında hasar tesbiti yaptırmışlar ve tam 23 bin küsur Gulden borçlu çıkarmışlar. Bu meblağın da iki hafta içerisinde ödenmesi gerekiyormuş. Ödenmediği takdirde hapis cezası ile cezalandırılacağı yazıyordu. Şimdi bunu Kamil’e nasıl söyleyecektim. Biri gelse de yardımcı olsaydı bana. “Saf, temiz yürekli Kamil bu kararı nasıl karşılayacak, nasıl tepki verecek?” diye endişe ediyorum. “Yanlış mı okudum?” diye tekrar okuyorum. Hem birisi gelsin diye vakit kazanmaya çalışıyorum. Gelen giden yok. Bu kara haberi tek başıma vereceğim. Fenalaşırsa artık tek başıma halletmeye çalışacağım. “Kamil” dedim. “Hani ev bürosuna arabayla girmiştin ya” diye söze başlamıştım ki, sözümü yarıda kesip “he, oldu öyle bir şey” dedi sakince. Ondaki sakinliği görünce biraz rahatladım, cesaretlendim.. “Hah işte, o kazanın hasar tesbitini yapmışlar” diye devam ediyordum ki, sözümü kesip bana biraz daha yaklaştı ve kağıda beraber göz atmaya başlayarak “Eeeee” dedi. Sabırsızlandığını anlayınca, kelimeleri peş peşe sıralayarak hemen tamamladım sözümü... “Kamil, işte o kaza için senden 23 bin Gulden para istiyorlar,

iki hafta içinde ödemezsen hapis cezası uygulanacakmış” dedim, ama ben beni unuttum, Kamil’in vereceği tepkiye odaklandım. Kamil, beni duymamış gibi gözlerini gelen mektuba dikerek sakince sordu: “He Zeynel! Ha bi pak pakyum ona, o 23 bin Guldeni pozuk para olarak mı yoksa tüm mü isteyiler?” Kamil’den, “Ben ne edeceğim, kime gideceğim, nasıl edeceğim?” türünden diz dövmeler beklerken, verdiği tepki aynen bu oldu... Benim bütün ezberim bozulmuş, sabahtan beri gerilen sinirlerim boşalmış ve gülme krizine giriştim... Olay o kadar gerçek ve ciddiydi ki, Kamil o büyük yüreği ile, Erbakan Hocamın tabiriyle meseleyi “fasafiso” olarak değerlendiriyordu. Ve ben Kamil’in o hâline hayran kaldım... Sanıyorum o paranın bir kısmı taksit olarak tahsil edildi. Kamil’i ve onun o saflığını, temizliğini sohbet ortamlarında bu olayı ile yüzlerce kez anlattım. Onu andık... Şimdi de onu rahmetle ve sevgiyle bir kez daha anıyorum... Nur içinde uyu güzel insan... Bu yazıyı sanal ortamda paylaştım ve onu tanıyan ve tanımayan insanlardan yüzlerce olumlu tepki aldım. Onun bu tepkileri duymasını çok isterdim. Demek ki, yanı başımızdaki insanlara, onlar gitmeden evvel onları sevdiğimizi ve onların güzel hâllerini söylemek gerekiyormuş. Ben bu hâli hep ıskaladım... Siz sakın geç kalmayın!..

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 www.sws-simtronic. com info@sws-simtronic.com

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...


jaaroverzicht

16 panorama ARALIK

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 234 - Ocak/Januari 2018

OCAK

ŞUBAT

MART

NİSAN

Zulüm bu yılı da kana ve kire boğdu

2017 yılı böyle geçti... 2017 yılında yaşanan önemli olaylar... Savaşlar, çatışmalar, siyasi krizler, terör saldırıları, kazalar ve doğal afetler, 2017’de de dünya gündemini meşgul etti.2017 yılına damgasını vuran olaylar, Suriye’de 6. yılını dolduran iç savaş, Myanmar ordusunun operasyonlarıyla yerlerinden olan yüz binlerce Arakanlı Müslüman, Kuzey Kore’nin nükleer denemeleri, Trump yönetiminin göçmenleri ve Müslümanları hedef alan politikaları, Venezuela’daki ekonomik kriz ve yönetim karşıtı gösteriler ile Güney Kore’deki siyasi nüfus skandalı oldu.

OCAK 1 OCAK – İstanbul Ortaköy’de Reina adlı gece kulübüne silahlı saldırı düzenlendi. 39 kişi hayatını kaybetti, 65 kişi yaralandı. 5 OCAK - İzmir’de bomba yüklü araçla adliyeye girmek isteyen teröristler, bombalı aracı patlattı. Saldırıda 1 polis ile bir adliye çalışanı şehit olurken, 2 terörist de öldürüldü. 20 OCAK - Donald Trump yemin ederek 45. Amerika Başkanı oldu. 21 OCAK - Anayasa değişikliği teklifi TBMM’den geçti. OCAK - 2017 FIFA En iyi erkek oyuncu dalında yarışan Neymar, Messi ve Ronaldo’dan zafere ulaşan isim Portekizli yıldız Ronaldo oldu. 29 OCAK - Kanada’da, Quebec İslam Kültür Merkezi yakınındaki Quebec City Cami’de gerçekleştirilen silahlı saldırıda altı kişi öldü, on yedi kişi yaralandı. 29 OCAK - Wimbledon’da tek erkekler finalinde Marin Cilic’le karşılaşan Roger Federer şampiyon oldu.

ŞUBAT 8 ŞUBAT - OHAL kapsamındaki 686 Sayılı KHK ile toplam 4 bin 464 kişi kamu görevinden çıkarıldı. 330 akademisyen ihraç edildi. 27 ŞUBAT - Oscar ödülleri sahiplerini buldu. 89. Oscar Ödül Töreni’nde En iyi film toplam 6 ödül kazanan La La Land olarak açıklandı, ardından Moonlight’ın seçildiği duyurularak Oscar tarihinde bir ilk yaşandı. En iyi erkek oyuncu Cassey Affleck, en iyi kadın oyuncu ise Emma Stone seçildi. En iyi yardımcı erkek oyuncu seçilen Mahershala Ali, bu dalda Oscar kazanan ilk Müslüman oyuncu oldu. En iyi yardımcı kadın oyuncu ise Viola Davis seçildi. En iyi yabancı film ödülü, The Salesman filmi ile İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin oldu. Farhadi, Trump’ın Müslüman ülkelere uyguladığı vize yasağından dolayı Oscar törenine katılmadı.

MART 11 MART - Hollanda, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçuş iznini iptal etti. 11 MART –Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın, Türkiye’nin Rotterdam Konsolosluğu’na girmesine izin verilmedi. 20 MART - ABD’li milyarder, işadamı David Rockefeller 101 yaşında öldü. Gazeteci Tayfun Talipoğlu 55 yaşında hayatını kaybetti. 31 MART - Sinema sanatçısı Halit Akçatepe 79 yaşında hayatını kaybetti. 31 MART - Kolombiya’da meydana gelen sel felaketinde 250 kişi hayatını yitirdi.

NİSAN 4 NİSAN - Suriye İdlip kentine bağlı Han Şeyhun kasabasına rejim veya Rus uçakları kimyasal bombalar attı. 100’den fazla sivil hayatını kaybetti.

4 NİSAN - Kolombiya’da çamur fırtınası sonrası 400 kişi yaşamnını yitirdi. 16 NİSAN - Anayasa değişikliği için yapılan refaranduma sonuçları: % 51,41 evet, %48,59 23 NİSAN - Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Türkiye’yi siyasi denetim altına alma kararı verdi. Türkiye, 13 yıl sonra yeniden siyasi denetime alındı. 26 NİSAN - Emniyet Genel Müdürlüğü FETÖ bağlantılı olduğu değerlendirilen 9 bin 103 polisi açığa aldı. 29 NİSAN - Türk hükümeti Vikipedi’ye erişimi engelledi.

MAYIS 1 MAYIS - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 16 Nisan 2017 halk oylamasıyla kabul edilen anayasa değişikliği ile kurucusu olduğu AK Parti’ye yeniden üye oldu. 1961 Anayasasından beri cumhurbaşkanlarının partileriyle ilişiklerinin kesilmesi hükmü yer alıyordu. 7 MAYIS - Sağcı Ulusal Cephe’nin lideri Marine Le Pen’i yenen 39 yaşındaki Emmanuel Macron, Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı seçildi. 12 MAYIS - Ses sanatçısı İbrahim Erkal hayatını kaybetti. 12 MAYIS - Süper Lig 2016-2017 sezonu şampiyonu Beşiktaş oldu. 12 MAYIS - 150 ülkeden 200 bine yakın kurbanla tarihin en büyük siber saldırısı gerçekleştirildi.İngiltere’de bir bölgede sağlık IT sisteminin siber saldırı sonucu çöktü. Saldırıdan Türkiye’de etkilendi. 14 MAYIS – Hollanda Ligi’nde Feyenoord şampiyon oldu. Hollanda Eredivisie’de, Dirk Kuyt’un 3 gol attığı maçta Heracles’i 3-1 yenen Feyenoord şampiyonluğa ulaştı. 21 MAYIS – THY Euroleague Finali’nde Fenerbahçe, Yunan ekibi Olympiakos’u yenerek Avrupa şampiyonu oldu. Tarihte İlk kez bir Türk takımı Avrupa Şampiyonu. 22 MAYIS - İngiltere’nin Manchester şehrinde bir konser salonuna düzenlenen bombalı saldırıda 23 kişi hayatını kaybetti, 59 kişi yaralandı. 29 MAYIS - Yeni Akit Genel Yayın Yönetmeni Kadir Demirel öldürüldü.

HAZİRAN 15 HAZİRAN - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasının ardından Ankara’dan İstanbul’a ‘Adalet Yürüyüşü’nü başlattı. 16 HAZİRAN - Almanya eski Başbakanı ve ülkenin 1990’daki bütünleşmesinin mimarı Helmut Kohl, 87 yaşında öldü

19 HAZİRAN - Londra’nın kuzeyindeki Finsbury Park Camisi yakınlarında bir kişi, teravih çıkışı aracını Müslümanların üzerine sürdü. Saldırıda 1 kişi hayatını kaybetti, 10 kişi yaralandı. 21 HAZİRAN – 1173 yılında inşa edilen Musul Ulu Camii, Irak ve Şam İslam Devleti militanları tarafından patlayıcılarla havaya uçurularak yok edildi. 25 HAZİRAN – Pakistan’ın Bahavalpur kentinde bir akaryakıt tankerinin kaza yaparak infilak etmesi sonucu 140 kişi hayatını kaybetti, 100 kişi yaralandı.10 HAZİRAN – Konya’da taziye dönüşü kaza: 10 ölü 26 HAZİRAN - 2017 Kadınlar Avrupa Basketbol Şampiyonası finalinde Fransa kadın millî basketbol takımını 71-55 mağlup eden İspanya tarihindeki üçüncü şampiyonluğunu elde etti. 30 HAZİRAN - Polonya’da düzenlenen 2017 Avrupa 21 Yaş Altı Futbol Şampiyonası finalinde İspanya’yı Mitchell Weiser’in 40. dakikada attığı golle 1-0 yenen Almanya ikinci kez şampiyonluğa ulaştı

TEMMUZ 1 TEMMUZ – İran’ın Ahvaz kenti dünyada şimdiye kadar ölçülen en yüksek sıcaklığa erişti. 54 derece. 2 TEMMUZ – 2017 FIFA Konfederasyonlar Kupası finalinde Almanya millî futbol takımı Şili’yi Lars Stindl’in 20 dakikada attığı golle 1-0 yendi ve ilk kez bu kupada şampiyonluğa ulaştı. 6 TEMMUZ – Avrupa Parlamentosunda AB-Türkiye müzakerelerinin dondurulmasını öngören rapor 477 oy ile kabul edildi. Karara Türkiye’den sert tepki geldi. 31 TEMMUZ - OHAL üç ay daha uzatıldı. 21 Temmuz 2016’dan beri OHAL’deyiz. 31 TEMMUZ - Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez emekliye ayrıldı. Başkanlığa Yalova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Erbaş atandı. TEMMUZ - Sinema sanatçıları Hakan Balamir, Fikret Hakan, ve Pop Müzik Sanatçısı Harun Kolçak yaşamını yitirdiler.

AĞUSTOS 6 AĞUSTOS - 2017 Avrupa Kadınlar Futbol Şampiyonası finalinde Danimarka’yı 4-2 yenen Hollanda, ilk kez kupanın sahibi oldu. 10 AĞUSTOS - Londra’da düzenlenen 2017 Dünya Şampiyonası’nda 200 metre final yarışına çıkan Ramil Guliyev Dünya Şampiyonu oldu. 20.09’luk derecesiyle Türkiye’ye erkekler 200 metrede ilk altın madalyasını kazandırdı. 13 AĞUSTOS - Burkina Faso’nun başkenti Ouagadougou’da, Mağrip el-Kaidesi tarafından “Aziz İstanbul” isimli Türk

MAYIS

restoranına düzenlenen terör saldırısında 18 kişi hayatını kaybetti, 22 kişi yaralandı. 14 AĞUSTOS – Sierra Leone’nin başkenti Freetown’da toprak kayması ve çamur selinde 500’den fazla kişi hayatını kaybetti, 800 kişi kayboldu, 3,000 kişi evsiz kaldı. 17 AĞUSTOS - İspanya’nın Barselona kentinde, araçlarını La Rambla caddesindeki yayaların üzerine sürerek gerçekleştirilen saldırı sonucu 13 kişi hayatını kaybetti, 50 kişi yaralandı 22 AĞUSTOS - Millî güreşçimiz Rıza Kayaalp Estonyalı Heiki Naibi’yi yenerek üçüncü kez Dünya Şampiyonu oldu! 24 AĞUSTOS - 2016-17 Türkiye Kupası, turnuvasının oynanan finalinde rakibi İstanbul Başakşehir’i penaltılar sonunda 4-1 yenen Konyaspor, tarihinde ilk kez kupa şampiyonu olmuştur. AĞUSTOS - Sinema sanatçısı Kuzey Vargın, TRT spikerlerinden Mesut Mertcan, sunucu Vatan Şaşmaz yaşamını yitirdiler.

EYLÜL 1 EYLÜL - Myanmar güvenlik güçleri Arakan’da sivilleri hedef aldı. En az 400 kişi öldü. BM Arakan’da insani felaketin önlenmesi için Myanmar güvenlik güçlerine, sükunet ve itidal çağrısı yaptı. 3 EYLÜL- Kuzey Kore başarılı bir hidrojen bombası denemesi gerçekleştirdi. 6 EYLÜL - Sosyolog ve siyaset bilimci Prof.Dr. Şerif Mardin hayatını kaybetti. 13 EYLÜL - Meksika’da 7.1 büyüklüğünde yaşanan depremde en az 224 kişi öldü. 22 EYLÜL - İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş İstifa etti.

EKİM 1 EKİM - ABD Las Vegas, Mandalay Bay Oteli’nin yanındaki müzik festivaline otelin 32. katından otomatik silahlarla ateş açıldı. En az 58 kişi öldü. Yaralı sayısı 500. 3 EKİM- Irak eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani, 84 yaşında vefat etti. 8 EKİM - ABD, Türkiye’den yapılan vize başvurularının askıya alındığını bildirdi. 9 EKİM - EAFF Avrupa Ampute Futbol Şampiyonası final maçında İngiltere ile karşı karşıya gelen Türk Millî Takımı maçı 2-1 kazanarak Avrupa şampiyonu oldu. 15 EKİM - Somali’nin başkenti Mogadişu’ya bomba yüklü kamyonla saldırı düzenlendi. 276 ölü, 275 yaralı. 26 EKİM - Hollanda’da 225 gün sonra dört parti tarafından oluşan hükümet resmen kuruldu. 27 EKİM - İspanya’nın Katalonya özerk yönetimi parlamentosu, tek taraflı bağımsızlık ilan etti. 28 EKİM - Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek istifa etti. 30 EKİM - Demir İpek Yolu olarak nitelendirilen, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı açıldı. 12 KASIM - Irak’ta 7.3 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Irak’ta 7, İran’da ise 341 kişi öldüğü, 5.953 kişi yaralandı. 18 KASIM - Olimpiyat şampiyonu eski milli halterci Naim Süleymanoğlu, hayatını kaybetti. 24 KASIM 2017 - Mısır’ın Ariş kentinde bir camiye yapılan saldırı sonucunda 305 kişi öldü, 100’den fazla kişi yaralandı. 6 ARALIK 2017 - Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan tarihteki ilk ülke, Donald Trump başkanlığında ABD oldu. ◄


HAZİRAN -TEMMUZ

07 yılın görünümü 17

AĞUSTOS-EYLÜL

EKİM

KASIM

ARALIK

VERANDERINGEN IN 2018

D

e Eerdere afspraken Hoewel het nieuwe kabinet nog gevormd moet worden en de begroting 2018 nog ver weg lijkt, zijn eerder afspraken/wetten gemaakt die vanaf 2018 worden ingevoerd. Met een verwijzing naar de meer uitgebreidere teksten in HR-kiosk, gaat het om de volgende onderwerpen (in alfabetische volgorde): AOW-leeftijd naar 66 jaar De AOW-leeftijd gaat vanaf 2016 versneld omhoog: naar 66 jaar in 2018 en 67 jaar in 2021 . Lastenverlichting

jaaroverzicht

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 234 - Ocak/Januari 2018

Het CPB rekende alle plannen door: in totaal een lastenverlichting van 5,2 miljard euro voor gezinnen en een lastenverzwaring van 0,1 miljard voor het bedrijfsleven. Loonkostenvoordelen De wet vormt de bestaande premiekortingen voor oudere uitkeringsgerechtigden en mensen met een arbeidsbeperking om tot loonkostenvoordelen (LKV’s): een tegemoetkoming aan werkgevers voor het in dienst nemen van deze werknemers. De bepalingen inzake het lage-inkomensvoordeel zijn al per 1 januari 2017 van toepassing (V-N 2016/47.13). Minimumjeugdloonvoordeel De wijzigingen m.b.t. het Minimum Loon in de Wet tegemoetkomingen loondomein (minimumjeugdloonvoordeel) treden in werking met ingang van 1 januari 2018 (in plaats van 1 juli 2017, aangezien het minimumjeugdloonvoordeel per kalenderjaar wordt uitgevoerd). Pensioenleeftijd naar 68 jaar Als gevolg van de gestegen levensverwachting zal de pensioenrichtleeftijd met ingang van 1 januari 2018 worden verhoogd van 67 naar 68 jaar. Premiekortingen Met de introductie van de Wetsvoorstel Tegemoetkomingen Loondomein (WTL) worden alle huidige premiekortingen afgeschaft en vervangen door een zogenaamd loonkostenvoordeel.. Werkbonus vervalt Vanaf 1 januari 2015 is de (door)

werkbonus voor nieuwe gevallen afgeschaft. Voor bestaande gevallen wordt de werkbonus in 2018 geheel afgeschaft.. Uitgelekte afspraken Wat weten we al van de plannen van het nieuwe kabinet? Vrij veel, onderwerpen die passen in de site HR-kiosk in alfabetische volgorde: Aanstelling Werkgevers moeten een werknemer na drie jaar vast in dienst te nemen, nu is dat nog twee jaar. Dit betekent dat de ketenbepaling uit de Wet werk en zekerheid wordt teruggedraaid. Werkgevers kunnen werknemers aan wie zij een arbeidsovereenkomst van twee jaar of langer aanbieden een maximale proeftijd van drie maanden bedingen. Als een werkgever bij de aanstelling een contract voor onbepaalde tijd aanbiedt, kan er een maximale proeftijd van vijf maanden gelden. Belastingen

Er komt er een nieuw belastingsysteem met nog slechts twee schijven. In de eerste schijf betaalt men dan 36,9 % inkomstenbelasting. In de tweede schijf betaalt men een tarief van 49,5% voor inkomens van circa € 68.000 en hoger. Vooral mensen met een middeninkomen zullen van voornoemde veranderingen profiteren. Minder inkomsten van de schatkist wordt gecompenseerd met een verhoging van de energiebelasting voor bedrijven en voor huishoudens. NB: In feite is sprake van sociale vlaktaks - een belastingschijf voor iedereen - alsmede een tarief voor de 5 procent rijkste Nederlanders. Het effect van die twee schijven: vergroting van de inkomensverschillen. De vermogensbelasting in box 3 gaat omlaag. Het bedrag waarover geen belasting hoeft te worden betaald, wordt verhoogd van € 25.000 tot € 30.000. Het gaat om spaargeld, aandelen, obligaties, een tweede huis en ander vermogen. Mensen met een vermogen van meer dan € 25.000 hebben hierbij baat. NB: Voor mensen met een fiscale partner geldt dat het heffingsvrije vermogen twee keer zo hoog

ligt. Voor deze personen gaat het heffingsvrije vermogen dus omhoog naar € 60.000 (2 € 30.000). De ruimte om de belastingen op inkomen nog verder te verlagen wordt gevonden door een verhoging van het lage BTW tarief van 6% naar 9%, verdere vergroening van het belastingstelsel en door aftrekposten, waaronder de hypotheekrenteaftrek en de zelfstandigenaftrek, vanaf 2020 in 4 jaarlijkse stappen van 3%-punt te verlagen naar het basistarief. Door het verhogen van het BTW-tarief worden medicijnen, boodschappen, uit eten gaan, boeken, bioscoop, cultuur en kapper duurder. Een gemiddeld huishouden is straks € 20 per maand extra kwijt aan alledaagse zaken. Er komt een milieubelasting op vliegtickets. Roken wordt (weer) duurder. Jongeren 18-plussers die zes maanden vrijwilligerswerk doen ten dienste van de samenleving krijgen voorrang op een baan bij de overheid. In feite gaat Rutte III een vorm van maatschappelijke dienst invoeren, maar wil deze dienst niet verplichten. Op basisscholen komt meer aandacht voor burgerschapszin en gedeelde waarden: alle leerlingen krijgen les over het Wilhelmus, bezoeken het Rijksmuseum en de Tweede Kamer. Iedereen die 18 wordt, krijgt een boekje over de geschiedenis van Nederland. Onderwijs en opleidingen

Werknemers hebben vanaf het begin van hun arbeidsovereenkomst recht op een transitievergoeding, in plaats van na twee jaar. De ontslagvergoeding kan de helft hoger uitvallen dan voor 2018. Kinderen De kinderbijslag wordt verhoogd. (zie ook onderstaande alinea Toeslagen en kortingen) Loondoorbetaling bij ziekte Kleine werkgevers tot 25 werknemers moeten langdurige zieke werknemers 1 jaar in plaats van 2 jaar doorbetalen. Om dit te financieren, zullen kleine werkgevers meebetalen aan een verzekering. Het inkomen van een langdurig zieke werknemer blijft dus ongewijzigd. Milieu De nationale milieudoelen worden vastgelegd in een bindende Klimaatwet waaraan de overheid zich moet gaan houden: in 2030 moet er bijna 50 procent minder CO2-uitstoot zijn dan in 1990. Toeslagen en kortingen Het kindgebonden budget en de kinderopvangtoeslag worden verhoogd. Voor AOW-ers wordt de ouderenkorting verhoogd. Vaderschapsverlof Het vaderschapsverlof wordt in 2019 uitgebreid van twee naar vijf dagen. Tijdens dit verlof betaalt de werkgever het volledige loon door. Daarnaast krijgen partners vanaf 2020 vijf weken aanvullend verlof. In die weken kan de partner de vrije dagen nemen met een uitkering van het UWV van 70% van zijn of haar salaris. Vennootschapsbelasting

Studenten betalen in 2017 € 2.006 collegegeld, in 2018 gaat daar € 1.000 af. De drempel om te gaan studeren aan een HBO of universiteit wordt daarmee verlaagd. NB: De basisbeurs keert dus niet terug. In 2018 en de jaren daarna ontvangen leraren in het basisonderwijs er € 270 miljoen extra. Daarnaast wordt de werkdruk op de basisscholen verlaagd, kosten € 500 miljoen. In totaal dus € 770 miljoen. Ontslag Voor werkgevers wordt het gemakkelijker om werknemers te ontslaan.

Het tarief voor winstbedragen tot € 200.000 euro wordt verlaagd van 20% naar 16%. Daar staat tegenover dat voor ondernemingen die met geleend kapitaal zijn gefinancierd de belastingaftrek wordt verminderd. Voor hogere winsten zal het tarief van 25% in 2017 worden verlaagd naar 21%. Ondernemers met een eigen BV moeten mogelijk meer belasting betalen over winsten uit het verleden die zij in hun bedrijf hebben laten zitten.

Verkeer Hardnekkige overtreders worden zwaarder bestraft. De boetes voor minder ernstige verkeersdelicten gaan omlaag. Auto’s zullen in 2030 emissieloos moeten zijn. Er komt 2 miljard euro beschikbaar voor de aanleg of verbetering van autowegen, waterwegen en fietspaden. Er komen meer treinen buiten de Randstad. Vervoer Er komt een nieuwe kilometerheffing voor vrachtverkeer, voor vervuilende vrachtwagens moet meer worden betaald. Vluchtelingen en immigratie Vluchtelingen met een verblijfsstatus hebben in de eerste twee jaar in Nederland geen recht op zorgtoeslag, huurtoeslag en bijstand. Huisvesting, zorgverzekering en begeleiding bij het integratietraject worden door gemeenten in natura uitgekeerd. De overheid neemt de regie in de inburgering terug. Zorg Het eigen risico in de zorg blijft € 385. Om de gestegen kosten op te vangen, wordt de zorgpremie verhoogd. ZZPEr komt een minimumuurtarief voor ZZP-ers. Wie minder verdient, is geen zelfstandige. Het zal tussen de 15 en 18 euro liggen, Het uurtarief van de meeste ZZP-ers ligt ruim boven dit minimumtarief. De maatregel is vooral gericht tegen uitwassen aan de onderkant. Binnen de Deregulering beoordeling arbeidsrelaties (DBA) wordt het systeem van modelovereenkomsten vervangen door een opdrachtgeversverklaring, waarmee opdrachtgevers vooraf duidelijkheid en zekerheid kunnen krijgen bij het inhuren van zelfstandigen. De verklaring wordt via internet ingevuld. De zelfstandigenaftrek voor ZZP-ers gaat omlaag. Met de invoering van de vlaktaks dalen ook aftrekposten. ----◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 234 - Ocak/Januari 2018

04 mozaik 26 18 mozaïek

MİHENK

ortaummet_45@hotmail.com

İbrahim Turgut

‘Hayırlı Cumalar’ Demek, Niçin Yanlış Olsun? Dostlar! Sosyal medyada, Cuma ile ilgili, “Cumanız hayırlı olsun veya Cumanız Mübarek olsun” cümlelerini kullanmanın doğru olup olmadığı konusunda, bazı kardeşlerimizin tartıştığı ve gündem olması nedeniyle, bu mevzuda söyleyeceklerimizi, sizinle paylaşmak istiyorum. Sosyal medyada tanınan ve takip edilen, “Medyatik” bazı Hocalarımız, Cuma günü için “HAYIRLI CUMALAR” demenin doğru olmadığı ile ilgili takipçilerine, sohbet paylaşımı yaptıktan sonra, belki buna istinaden, böyle bir mevzuyu onlarda, Sosyal Paylaşım Sitelerinde gündeme getirmeyi, faydalı bulmuş olabilirler… Aslında, bu mevzularda hassas davranarak veya ehline sorarak, araştırma yaptıktan sonra, böyle bir paylaşım yapmaları daha doğru olurdu. Yanlış anlamalara karşı böyle bir tedbirin alınması, dinî mevzularda topluma ışık tutan Hocalarımızdan beklerdik. Çünkü, bu mevzularda “Fetva vermek”, İslam Âlimlerinin görevidir. Bu mevzuda hassas olmayı ve dini ilgilendiren meseleler olması bakımından daha dikkatli olmayı gerektirir. Bazı dindaşlarımız, şunu söylenebilir: “Efendim! Dinî anlamda itibar sahibi Hocalarımız, bu mevzuda , filan Sosyal Paylaşım Sitesinde, aynen dinledik ve buna istinaden böyle bir paylaşımda bulunma ihtiyacı duyduk”. Yukarda ifade ettiğimiz gibi, hassas davranılması gerekir. Sonra her konuşan “yetki makamında” bir zat değildir. Belki kendisi böyle bir görüşe varmış ve takipçileriyle paylaşmış olabilir. Mutlak uyulması gereken bir “Fetva” olması dinen gerekmeyebilir. Bu mevzularda, uyanık olmak gereklidir. Cuma gününün kutsiyeti ve mübarek oluşu, aynı gün içinde yapılan ibadetten gelmektedir. Cuma Suresinde geçen Ayeti Kerime’nin, bu mevzuya ışık tuttuğunu, “Cuma günü ibadetten sonra, diğer günlerde olduğu gibi, mü’minlerin ticarete dönmelerini, Allah’ın kendileri hakkında takdir ettiği rızkı aramalarını” emrederek, mü’minlerin, bu mübarek günde, nasıl davranacaklarını onlara öğreterek, Cuma vaktinin, ibadetle sınırlı olduğunu, Cuma namazından sonra da, günlük işlere dönmelerini, inananlara bildirmektedir. Cuma Suresinin 10.11. ayetleri mütalaa edildiğinde, bu mübarek günlerde, iki ayrı eylemden bahsedildiği görülecektir. Bunlar: “İBADET VE ÇALIŞMAK’tır” Yani, normal hayattır. İbadet mahza hayırdır. Bunun için, “Cumanız hayırlı olsun” demenin doğru olmadığı açıktır. Namazdan sonrası için, “Cumanız hayırlı ve bereketli olsun” dileğinde bulunmanın bir dua yerine geçeceği ve muhatabın bundan memnun olacağı, toplumsal iletişim ve barışa da katkı olacağı muhakkaktır ki, İslam dini, bu tür sosyal iletişim vasıtalarını kullanmayı mubah kılmıştır.

“Ey inananlar! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman Allah’ı anmaya koşun; alım satımı bırakın; bilseniz, bu sizin için daha iyidir. Namaz bitince yeryüzüne yayılın; Allah’ın lütfundan rızık isteyin; Allah’ı çok anın ki saadete erişesiniz.” (Cuma:10-11) Hadislerde, Cuma gününün faziletinden bahsedilmiş ve “o günün içinde bir saat vardır ki Mümin ibadetinde ve duasında ona denk geldiğinde, Allah, mutlak kabul edeceğini ve isteğinin verileceğini” beyan ediliyor. (Müslim,Cüma,13) Fıkhı Usulde, şöyle bir kaide vardır: “BÜTÜN İŞLER MAKSADLARA GÖREDİR”. Burada niyet esastır. Niyetsiz amel, amelsiz ihlâs olmaz. Cuma günü için veya diğer günler için, kullanılan bu dilek ve temenni cümlelerin altını çizerek, şunu ifade etmek mümkündür: “Cuma günü önemli bir gündür. İnşallah bundan mahrum olmazsın”. Yoksa, burada Cuma ibadeti kastedilmiyor. Bayramlaşmak, selamlaşmak, Kandillerde tebrikleşmek “Kandiliniz mübarek olsun” demenin dine aykırı tarafı nedir? Peygamber’in (s.a) sünnetine aykırılık söz konusu değildir. Halk arasında, “Cuma, Müslümanların Bayramıdır” denildiği vakit, bir başkası kalkar şöyle diyebilir: “Müslümanların iki Bayramı vardır; Kurban ve Ramazan Bayramı.” Unuttuğumuz bir şey var, sözlü kültürümüz… Normal bir Müslüman, bilgi seviyesine göre olayları anlar ve iddiada bulunur. Ama sözlü kültür her zaman baş vurulan bir yöntem ve bilgi kaynağı olarak, ilk insandan günümüze kadar kullanılmıştır. Güncel hayatımızda, itikatla ve ibadetle ilgili mevzularda, iddia sahipleri, iddialarını ayet ve hadisle isbatlayamıyorlar. Fakat iddialarının, bir ayete ve hadise dayandıklarını bilemiyorlar. Bunu ancak, (Nakil Sahipleri) anlar ve ortaya koyar. Örnek verece olursak, Peygamberimizin (a.s), Cuma ile ilgili şu hadisini verebiliriz: İbni Sebbak’tan Peygamber Efendimiz, cumalardan bir cuma (günü) şöyle buyurdu: “Ey Müslüman Topluluk! Muhakkak, Allah, bu Cuma gününüzü, bayram kılmıştır. (Muvatta,Taharet) Bayram, mutlak hayattan kopmak değildir. Hadisleri anlama usulü vardır. Bu Hadislerin sebeb-i vurudunu bilmez isek, doğru bir neticeye varmamız mümkün değildir. Cuma gününü bu şekilde anlamamız gerekir. Peygamberimiz, “Hayır ve Mübarek” sözcüklerini, her konuda “Yemede, içmede, oturmada, kalkmada, idarede, ticarette, eğitimde” kullanmış ve ümmetine sünnet olarak bırakmıştır. Bu sünnet, Müslümanların her işinde kullandıkları “iki altın kelime” olarak, vazgeçilmez olmuştur. Son olarak, illa bir şey yazmak için, sosyal medyada tartışma açmanın, ne ümmet için bir faydası var ve ne de, Kur’an ve Sünnet açısından bir geçerliliği yoktur. Kendi yanlışlarımızla uğraşırsak, başkalarının yanlışlarını araştırmak için zaman bulamayız. Elbette ki, İslam’ın ruhuna aykırı eylem ve söylem olursa, düzeltmek gerekir!..

Köprü vazifesi yapan kurumlar

“Hollanda ile Türkiye arasındaki ticari faaliyetler 400 yıl öncesine dayanmaktadır”

NETUBA Türkiye’deki ofisini İstanbul’da faaliyete geçirdi Kısa adı NETUBA olan Hollanda Türkiye İş Konseyi, Türkiye’deki ilk ofisini İstanbul’da faaliyete geçirdi

B

ilgilendirme Hollanda ile Türkiye arasındaki ticari ilişkileri geliştirmek ve iki ülke arasındaki ilişkilere ivme kazandırmak için çalışmalar yürüten kurum, Türkiye’de yeni çalışmalara imza atmayı hedefliyor. İstanbul Zorlu Center’daki açılışa, özel sektör temsilcilerinin yanı sıra Türk ve Hollandalı girişimciler de katıldı. Hollanda’nın İstanbul Başkonsolosu Bart Van Bolhuis, Hollanda merkezli Edelstaal Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve DEİK-DTIK Avrupa Bölge Komitesi Başkan Yardımcısı Turgut Torunoğulları, TÜSİAD Genel Sekreteri Bahadır Kaleağası, BJK Yönetim Kurulu Üyesi Erdal Torunoğulları, Amsterdam Yatırım Ajansı Temsilcisi Mustafa Tanrıverdi, NETUBA Türkiye Temsilcisi Mükremin Altuntaş, Organik Kimya Hollanda temsilcisi Emre Kaya, Edelstaal Grup yöneticisi Ertan Torunoğulları’nın yanı sıra yaklaşık 100 kişi katıldı. Hollanda merkezli olan NETUBA İş Konseyi, yaklaşık 10 yıldır

Hollanda ile Türkiye arasındaki özel sektöre yönelik çalışmalarının yanı sıra, faaliyetlerini Hollanda dışında da resmî olarak sürdürmeye başladı. Hollanda ile Türkiye arasındaki ticari faaliyetler 400 yıl öncesine dayanmaktadır. Bu Ticari faaliyetleri ise günümüzde NETUBA İş Konseyi gibi, iki ülke arasında köprü vazifesi yapan kurumlar tarafından geliştirilmekte ve geleceğe taşımak için projeler gerçekleştirmektedir. NETUBA İş Konseyi, Hollanda’da Amsterdam, Rotterdam Yatırım Ajansı, Hollanda Ticaret Odası, Hollanda’daki Belediyeler ile işbirliği halinde ticari faaliyetlerini sürdürmektedir. Hollanda içerisinde Türkiye’ye yatırım yapan Hollanda kurumlarının ise, Türkiye’deki Ticari adımlarında danışman olmakta, yatırımcıları Türkiye’ye yönlendirmektedir. Hollanda içindeki Hollandalı kurum ve yatırımcıların Türkiye’deki aktivitelerinin gerçekleştirilmesi

konusunda ise, Türkiye yatırım Ajansı (ISPAT)ve Türkiye’deki başta İstanbul Ticaret Odası ve tüm ticaret odaları ile işbirliği halindedir. NETUBA İş Konseyi’nin İstanbul’da açılan ofisinde, Türkiye’de yer alan ve Avrupa’ya açılmak isteyen kurumlara, Hukuksal ve stratejik destek sağlamayı planlanmaktadır. Açılış programının açılış konuşmasını, Amsterdam Yatırım Ajansı yetkilisi Mustafa Tanrıverdi yaptı. Tanriverdi, NETUBA’nın Turkiye’de neden bir ofis açma ihtiyacı hissettiğini ve sürdürülecek faaliyetler ile ilgili olarak katılımcıları bilgilendirtirdi.

NETUBA Hollanda adına, EDELSTAAL Grup Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Torunoğulları ayrıntılı bir konuşma yaptı. Turgut Torunoğulları konuşmasında, Hollanda ile Türkiye arasındaki ticari faaliyetlerin son durumu hakkında açıklamalarda bulundu. Doğuş Haber Merkezi

«

de Optiek’ten herkes memnun ayrılıyor... Denemek ister misiniz? Biz burada, hizmetinizdeyiz...

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...

de Optiek’ten memnun ayrılan bir müşterimiz daha...


aktüalite 19 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 234 - Ocak/Januari 2018

İlhan Bilgü:

“Peygamber Efendimiz iyi bir mü’mini tarif ederken, ‘diğer insanların elinden, dilinden emin olduğu kişidir’ der”

KALEMDÂR Mehmet Şükrü Oflaz

“Selman İsen Ali’ye Yâr Ol”

Amsterdam Ayasofya’dan muhteşem bir program 1990’lı yılların başında inşaatına başlanan ve yaklaşık 25 yıllık bir hasretten sonra Nisan 2016’da açılışı yapılan Amsterdam Ayasofya Camii ‘Nesilden Nesile Ayasofya’ adı altında muhteşem bir program düzenledi.

A

msterdam De Koning Party en Events salonunda gerçekleşen programa Mavi Marmara gazisi ve ünlü sanatçı Ömer Karaoğlu da katılarak ezgileri ile renk kattı. Kuzey Hollanda Millî Görüş hafızlarından Elişkan Karayiğit’in açılış Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda açılış konuşması yeni atanan Ayasofya Camii Başkanı Gazi Çırık tarafından yapıldı. Önceki başkan Muhittin Aydın yaptıkları hizmetler hakkında bilgi verdi ve Ayasofya’nın yapımında emeği geçenlere teşekkür etti. Kuzey Hollanda Bölge Başkanı Oktay Dalmaz ise inşaatı yaklaşık 25 yıl süren Ayasofya’nın ilk günden son güne kadar olan sürecinden örnekler verdi. Dalmaz: “Eskisiyle, yenisiyle emeği geçen hak rızası için çalışan herkese canı gönülden teşekkür ediyorum, programın hayırlı olmasını diliyorum” dedi. Konuşmanın ardından gösterilen dünden bugüne Ayasofya adlı sinevizyon izleyicilerin duygulanmasına vesile oldu. Programa IGMG adına katılan günün hatibi Gazeteci-Yazar, İlhan Bilgü katılımcılara hitap etti. Bilgü konuşmasında özetle şunları söyledi: “Her şeyden önce kendimize acaba bu programı 100 yıl sonra yapabilecek miyiz diye bir soru sormamız gerekir. Müslümanlar buralarda varlıklarını göstermek

zorundadır. Bizi suçlayanlar var fakat bizim de güzel çalışmalarımız ile kendimizi göstermemiz lazım. Gerek daha önceden beraber çalışmış olduğumuz rahmetli Emrullah hocamız olsun, gerek eski başkanlarımızdan İsmail Eryiğit ağabeyimiz olsun, buradaki eski simaların birçoğunu tanıyorum. Peygamber Efendimiz iyi bir mü’mini tarif ederken, ‘diğer insanların elinden, dilinden emin olduğu kişidir’ der. Aziz kardeşlerim, bu hizmetleri ayağınıza getiren fedakâr insanlarımızın hepsine sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz”. Moladan hemen sonra sanatçı Muhammed Ali Erdem’in bestelediği ve Hedefmedya’nın klibini çektiği Dar’ül Furkan Ayasofya adlı çalışma izleyicilere sunuldu. Ayasofya anaokulu öğrencileri Minik Yürekler ellerindeki dövizler eşliğinde sahneye çıktılar ve ilahîler söylediler. Daha sonra Kari Ahmed Mirza, kendisi için hazırlanmış olan koltukta büyük bir heyecan ve coşku ile yüce Kur’an’ımızı tilavet etti. Kari Ahmed Mirza, muhteşem sesi ve sedası ile katılanları mest ederek gönülleri fethetti. Son olarak kürsüye gelen sanatçı Ömer Karaoğlu, iyi bir sanatçı olmasının yanında iyi bir hatip olduğunu da gösterdi. Karaoğlu izleyicilere “Türkiye’de yaşanan hadiseleri eminim buradan can kulağı ile dinliyorsunuzdur, bundan

Yukarıdaki başlığı önceden, hoşuma gittiği için not etmiştim. Yani başlığı buldum, yazıyı sonra hallederiz dedim. Tevafuk mu diyelim, 24 Ocak 661 tarihinde Hz. Ali (r.a) efendimiz Kûfe’de şehit edildi. Hz. Ali efendimiz bizim milli kültürümüzde çok önemli yeri olan bir mübarektir. Türk millet hayatında, milli şuurun aksiyon hâlinde hem maddi ve hem de manevi olarak teşkilatlanmasının dayanağı ve ilham kaynağıdır. Özellikle Turuk-ı’ Aliyye’nin, Anadolu’nun fethi ve mayalanmasını gerçekleştiren Alperenler’in öncüsü, aynı zamanda iktisadi hayatın (kendine mahsus özellikleriyle) teşekkülünü ve kurallar içinde sürdürülmesini sağlayan Ahilik Teşkilatı’nın piri sayılır. Hz. Ali (r.a) efendimizin hayatı menkıbeleşmiş ve hayatı etrafında 22 tane destan teşekkül etmiştir. Bunlara Cenknâme denilmektedir. Halkımız arasında ortak şuurun ve dolayısıyla tavrın mayalanmasına katkı sağlamıştır. Tarih içinde millet hayatının oluşması, yukarıdan ve baskıyla veya toptancı emirlerle olmamıştır. Böyle bir yönteme tevessül edenler, kabul görmedikleri gibi ‘isyanlı sükût’ hâliyle mukabele görmüştür. Oğuzlar’ın medrese ile şehre intikâli yanında, tekke ile şehri imar etme çabaları at başı gider. Tabi bu insandan bağımsız değildir. Kaz Dağları’nın tepesinde Sarı Kız yatırı vardır. Bosna’da Neretva Nehri’nin kaynağının hemen yanında Sarı Saltuk Tekkesi var. (Burada sarı, “derviş” demektir). Bunların topraktan başlayarak bir yerin vatanlaşması ve dolayısıyla insanın vatan sahibi olmasını sağlayan dokunuşlardır.

hiç kuşkumuz yok. Rabbim o yurdu vatan kılan sevdayı da, o sevdayı da vatansız bırakmasın inşallah” dedi ve ezgileri ile katılımcıları mest etti. Program hediye takdimi ve çektirilen aile fotoğrafları ile son buldu. Haber: Fotoğraflar Recep Soysal

«

oflaz-aliya@hotmail.com

Muhammediyye, Ahmediyye, Cenkname vb. kitaplar ve anlatılar, halk arasında ortak bir dil ve şuurun oluşmasını sağlamıştır. İslam’ın siyasi organizasyonu olarak Osmanlı tarihten çekilirken, ortaya çıkan büyük boşluğun yarattığı hengamede, milletimizin kaldığı bocalama hâlini aşmada bu ruh nispeten yardımcı olmuştur. Maruz kaldığımız dağılma sadece siyasi alanda değil, aynı zamanda zihin, dolayısıyla zihniyet alanında olmuştur.

Burada en büyük açmazımız, modern hayatın ve zihniyetin dayatmasına karşı tepkiyi verirken, bizlerin sahip olduklarımızı modern hayatla uzlaştırma, kabullendirme çabamızdır. Bilimsellik adına, akılcılık adına, bunu en fazla dillendirenlerin bu toplumun çocuklarının olması, üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur. Uzun yıllar, Moskof zulmü altında dini yok sayılmış bir Azeri kocası, çocuklarına hacca gitmeleri gerektiğini, fakat İstanbul’a uğramadan hacca gitmemelerini öğütlemesi tefekkür edilesi bir husustur. Bu damarı kaybettiğimiz için şimdilerde, ortalıkta korkuluk gibi dolaşan insanlar çoğunlukta ve sesleri gür çıkmaktadır. Burada bizlerin yapacağı nedir? Bu konuda verebileceğimiz cevaplarımız maalesef fabrikasyondur. Ana yolu ıskaladığımız için. Televizyon şeytan kutusudur diyenlerin tamamının evinde duvardan duvara plazma televizyonu bulunmakta. İşin ilginç tarafı, buralardan akan şeyler, sadece menkıbeleri inkâr edenlerin hezeyanları değil, sünneti inkâr edenlerin vandallıklarıdır. Burada mukabelemiz, eh bizimde televizyonumuz olsun olduğu günlerden bugüne geldik. Burada sözü bağlamam gerekiyor. Kördüğümle bağlama gayreti içinde olmaktır muradım. Arz-ı endam edip otuz iki, elli dört farzı, bu ne ilkellik sözleriyle burun kıvıran kişilerin, kaçırdıkları bir husus vardır... Gazi devletin halkı üç zevk bilirlerdi hayatlarında “Atlarını tımarlarken, oklarıyla talim ederken ve helalleriyle cem olurken”. Vakti gaza sebebiyle az olanların hemen öğrenmelerini sağlayacak bu kolaylığı, konforun ve israfın içinde olanların anlaması mümkün değildir. Hz. Ali (r.a) efendimize yâr olan Selman’ın nasibi hikmet ve cennet, bizim ise sağ elinde tuttuğudur.

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...


04 26 20

nu

si

n i ve r s i t e

tri

ch

ır t m a s o n

u

iz : R TL Telev

yo

a şt

cu

Mavera

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

ar

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

ve M a a s

Bezoekadres: Paradijsplein 1 - 3034 SL Rotterdam www. sipor nl - T. (010) - 240 94 46

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 E-mail nbelah@sipor.nl www.al-ghazali.nl

Ibn-i Sina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 E-mail ssalem@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel. (010) - 240 94 46 E-mail fkocak@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Ibn-i Sina

(Dislocatie) Overijselsestraat 49 3074 VA Rotterdam Tel. (010) - 4484 87 50 E-mail aarabou@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...

Avrupa Girişimciler Birliği

Brouwersdijk 149 Dordrecht

Putselaan 127-A Rotterdam

Volkerakstraat 10 Arnhem

Konut kredisi uzmanınız 1991 yılından bu yana hizmetinizde

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...

Danışmanlık ücreti SADECE

€ 1899* HAYALİNİZDEKİ EVİ Mİ BULDUNUZ?

• En kapsamlı banka seçenekleri • En düşük aylık giderler • 2013 yılının en iyi konut kredisi uzmanı adayı gösterilen danışmanımız hizmetinizde • 24 yıllık deneyimle kişiye özel danışmanlık hizmeti

PARA TRANSFERi MÜBAREK AYLARDA FÍTRE, ZEKAT VE KURBAN PARALARINI EN HIZLI, GÜVENÍLÍR VE HESAPLI GÖNDERMENÍN TEK ADRESÍ HAVALEM.

Beklemeye son, havaleniz 10 dakikada Türkiye'de. İsme veya banka hesabına para gönderilir. Euro gönderin, Euro alınsın. Alıcı komisyon ödemez.

Randevu için 078-6551655 nolu numaramızdan bizi arayabilir veya en yakın şubemize başvurabilirsiniz

yilmaz.nl

Çeklerinizi ödeyebilirsiniz.

EN YAKIN ACENTAMIZA UĞRAMAYI UNUTMAYIN ! www.havalem.com | facebook.com/havalem

* Sartları sorunuz

sigorta, kredi, ipotekli kredi, finansal danışmanlık

+31(0)78 655 16 50 | info@havalem.com


21 mesaj 23 message

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 234 - Ocak/Januari 2018

Hükûmetler raporlarla yüzleşiyorlar...

“Zira Müslümanlar, yetkililere güvenmediklerinden, misillemeden korktuklarından; tekrar saldırıya uğrama endişesinden dolayı başlarına gelen olayları bildirmeye çekiniyorlar”

Prof. Dr. Kadir Canatan: (Sabahattin Zaim Üniversitesi öğretim üyesi)

“Hollanda’nın insan hakları karnesi kırıklarla dolu’” İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi ve gazetemiz emektarlarından Prof. Dr. Kadir Canatan, Hollanda’da yaşayan Türkiyeli kanaat önderlerinin “ideal entegrasyon algısı”nı ölçmek amacıyla gerçekleştirdiği anket çalışması ile alakalı aşağıdaki değerlendrimeyi yaptı.

H

ollanda, İslamofobi konusunda sık gündeme olan ülkelerin başında geliyor. Son yıllarda Hollanda’da İslamofobinin temelini teşkil eden birçok insan hakları ihlali yaşandı ve nefret suçu işlendi. İslamofobinin belli başlı tezahür biçimleri nefret söylemi, camii kundaklama, okullarda ve işyerlerinde artan ayrımcılık olarak kendini gösteriyor. Bunlarda ise başrolü Geert Wilders gibi siyasilerin nefret söylemleri oynuyor. Son iki yılın en önemli vakalarından biri, Wilders’in etnik bir gruba hakaret ve ırk ayrımcılığına tahrik suçlarından suçlu bulunmuş olması. Wilders, 2014 seçimleri sonrasında Hollanda’nın Faslı vatandaşları hakkında sarf ettiği nefret içerikli sözler ve “Hollanda’da daha az Faslı” çağrısından dolayı, Aralık 2016’da verilen bir kararla suçlu bulunmuştu. Wilders’in suçlu bulmasına rağmen, Amsterdam mahkemesi heyeti Hürriyet Partisi (PVV) liderini hapis veya para cezasına çarptırmamış, suçlu bulunmanın Wilders konumundaki bir siyasetçi için kâfi olduğuna hükmetmişti. Wilders çektiği video ile mahkeme heyetine ağır suçlamalar yöneltmiş, kararın milyonlarca Hollandalının ifade hürriyetini tehdit ettiğini ve herkesi cezalandırdığını iddia etmişti. Wilders’in İslamofobik örgütlenme ve propagandası merkez siyaseti de gittikçe sağa kaydırıyor. Aralık 2016’da verilen mahkûmiyet kararı, yıllardır ifade hürriyeti kalkanının ardından Müslümanlara karşı kin ve nefret kusan bir zata sınırlarını bildirmesi bakımından önemli bir gelişme. Bu kararın bir içtihada dönüşerek, artık Müslümanlara yönelik hakarete bir set çekilmesi elzemdir. Polise yapılan bildirimler sonucunda, 2016 yılında Hollanda’da yaşayan Müslümanların, din ve inançlarından dolayı önceki senelere oranla yaklaşık iki kat daha fazla ayırımcılığa maruz kaldıkları ortaya çıktı. Cami saldırıları, Hollanda İslamofobisinin en önemli unsurlarından birisi. Hollanda’da da 2015 yılında 28

olan camilere yönelik saldırı sayısı, 2016 yılında 72’ye çıktı. Uzmanlara göre son yılda Hollanda’da bulunan 475 cami en az bir kez ırkçı-İslamofobik saldırıya uğradı. Hollanda’da Müslümanların uğradığı baskı ve tehditlerden dolayı, Müslüman örgütler 2015 yılında hükumetten destek ve güvenlik hizmeti talep etmişti. Amsterdam Üniversitesi öğretim üyesi Martijn de Koning, raporu hazırlayan heyete Hollanda İslamafobisinin şu üç söylemi içerdiğini ifade ediyor: “İslam yabancıdır”, “İslam bir problemdir ve buna karşı bir şeyler yapılmalıdır” ve “Hollanda İslam’ın kendisini değiştirerek, kendi anlayışına uygun bir reforma tabi tutmaya çalışmaktadır”.

2016 yılı İslamofobi vakalarına bakıldığında, siyaset ve medyaya hâkim olan İslam’a karşı bu yaklaşım tarzı ve tutumun, birçok suçu ve insan hakkı ihlalini tetiklediği müşahede ediliyor. İslamofobi sanala taşınıyor! 2016 yılındaki cami saldırıları şu şekilde sınıflandırılmıştır: Yangın, grafiti, Vandalizm/tahribat, mektup veya internet aracılığıyla tehdit, domuz ve benzeri kalıntılarının bırakılması. Camii saldırılarının yanı sıra, 2016 yılı Hollanda’daki Türklere ve

Prof. Dr. Kadir Canatan Diyanet başta olmak üzere Türk kurumlarına yönelik baskıların arttığı bir yıl olmuştur. Bilhassa FETÖ’nün de kara propagandasıyla, Diyanet ve din görevlileri üzerinde baskı kurulmaya çalışılmıştır. Günümüzde ayrımcı ve İslamofobik nefret söylemlerinin önemli mecralarından biri de internettir. Hollanda’da internet üzerinden yapılan ayrımcılıkların bildirildiği MDI ve MIND gibi internet şikâyet hatlarına, 2015 yılında en çok Müslümanlara yapılan ayrımcılıklar bildirilmiştir. İnternetteki ayrımcı ifadeler sırasıyla Müslümanlar, Faslılar ve Türkleri hedef almıştır. MIND şikâyet hattına 2016’da 918 şikâyet ulaşmıştır: Bu rakam 2015 yılında 652, 2014 yılında ise 304 idi.

2016 yılında da İslamofobi (185) ve etnik ayrımcılık (305) en çok şikâyet edilen konular olmuştur. Bu şikâyetlerden sadece 97’si kanuna aykırı bulunarak internet ortamından kaldırılmaları talep edilmiş, 81 vaka ise savcılığa havale edilmiştir. Biyolojik temelli ırkçılık, ayrımcılık olaylarında geniş yer tutuyor 2016 yılında Hollanda’nın en yakıcı insan hakları sorunu ayrımcılık oldu. Hollanda anayasasının 1. maddesi ayrımcılık yasağı ve eşit muamele hakkını açıkça düzenlemesine rağ-

men, önyargı, ırkçılık, grup temelli insan düşmanlığı, nefret söylemi ve nefret suçları Hollanda’da 2016 yılında kaygı verici seviyelere ulaştı. Hollanda’nın ayrımcılık karşıtı büroları da 2016 yılında 4 bin 651 bildirim kaydetmiş. Biyolojik temelli ayrımcılık olayları toplam ayrımcılık olaylarının yüzde 75’ini teşkil ediyor. Bu bildirimlerin çoğu ırk ve etnik köken ayrımcılığından şikâyet etmekte ve bunların çoğu da iş hayatında yaşanan olaylardan oluşmakta. Bunun yanında engellilik, cinsiyet ve cinsel yönelim de ayrımcılık türleri arasında yer alıyor. İstatistiki verilere göre ırkçılığın İslamofobiyi sollamış olduğu görülüyor. Gözlemciler gerçekte bunun kayıtlarla ilgili bir sorun olduğuna dikkat çekiyorlar.

Zira yetkililere güvenmediklerinden ve misillemeden korktuklarından dolayı Müslümanlar, başlarına gelen olayları bildirmeye çekiniyorlar. Bu çekingenliğin birinci sebebi, Müslümanların ilgi çekmek istememeleri ve tekrar saldırıya uğrama korkusu. Tespit edilen ikinci sebep ise polise yönelik önyargıları. Ulusal polis tarafından yapılan araştırmaya göre, yaptıkları bildirimin herhangi bir sonuca ulaşmadığını düşündüklerinden, Müslümanlar polise müracaat etmiyor. Böylelikle, şikâyette bulunmak isteyen Müslümanlara karşı polisin de caydırıcı veya ayrımcı tavır sergilediği ortaya

çıkarılmış oluyor. İslamofobi Türkofobiye dönüşüyor! 2017 yılındaki gelişmelerin de teyit ettiği bir husus Amsterdam çalıştayına katılan Türkiyeli kanaat önderleri tarafından dile getirildi: Hollanda’da İslamofobiye ek olarak Türkofobiye doğru bir eğilim söz konusu. Bilhassa, Hollandalıların 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsünün Türkler üzerinde yarattığı travma etkisini anlamaktan uzak olmaları, Türkler üzerindeki siyasi ve psikolojik baskıyı artırmaları, önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Bu anlamda, özellikle 11 Mart 2017’de Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın Hollanda ziyareti sırasında diplomatik teamüllere uymayan muameleye tabi tutulması ve polisin Türkiye Başkonsolosluğu yakınlarında toplananlara karşı orantısız güç kullanması, uzun süre tamir edilemeyecek yaralar açtı. Bu talihsiz olaylar dizisi, Türk toplumunun demokratik haklarına ve onuruna yönelik bir saldırı oldu. Ayrıca Başbakan Rutte’nin seçim atmosferinde özellikle bir Türk gencine yönelik “defol git” sözü ve Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Aboutaleb’in 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasındaki günlerde, bazı Türk cami ve kurumlarını hedef alan ve Türklerin “demokrasi eğitimi” eksikliği olduğuna dair genelleyici ve ayrımcı açıklamaları, 2016 yılına ait oldukça kaygı verici gelişmelerdi. Çocuklar ve mülteciler mağdur durumda Çocuk hakları ve bilhassa çocuğun kimlik hakkı bakımından, bebek kutusu uygulamaları ve çocuğun kültürel arka planı dikkate alınmadan verilen koruyucu aile kararları sorun olmaya devam ediyor. Mülteci hakları bakımından, mültecilerin cezaevi benzeri yerlerde tutulmaları da önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Maalesef, Hollanda hükûmeti 20152016 yıllarında, Birlemiş Milletler ve BM İnsan Hakları Komisyonu tarafından çıkarılan talimatlara aykırı olarak, reddedilen sığınmacıları tehlikeli bölgelere sınır dışı etmeye devam etti. ◄◄


22

2018 yılının, bütün insanlık için sağlık, huzur, adalet, barış, refah ikliminde geçmesi dileği ve duası ile esenlikler diliyoruz...

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 234 - Ocak/Januari 2018


toplum 23

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 234 - Ocak/Januari 2018

Muhammed Akbaş

G

Felsefî Sohbetler

dogus@dogus.nl

İslam Felsefe-Bilim Tarihi Üzerine...

ünümüzde ideolojik savaşlar sadece “siyaset” ve “kültürel” alanlarda yapılmıyor. Bu mücadele, aynı zamanda “felsefebilim tarih” yazımı üzerinden de yapılmakta. Bunu “Orientalism” isimli kitabında bütün çıplaklığı ile ortaya koyan Edward Said’tir. Bu kitaptaki temel tezi, Avrupalıların kendi kimliklerini belirlemek için Doğuluları ötekileştirdikleri, ve bunu yaparak kendilerini Doğululardan üstün gördükleridir. Felsefebilim tarih yazımında bu tutuma bir çok örnek verilebilir. Mesela, Rubert Hall isimli bilim tarihçisi, modern bilimin ortaya çıkması için elzem olan hiç bir şeyi Doğululardan almadıklarını açıkça ifade eder. Yani “diğer medeniyetlerin ilim geleneklerine hiç bir şey borçlu değiliz” der. Bu bakış açısına günümüzde Avrupamerkezci (Eurocentrisch) bakış açısı deniyor. Bu bakış açısını eleştiren Arun Bala isimli felsefe-bilim tarihçisi, The Dialogue of Civilizations in the Birth of Modern Science isimli eserinde Avrupamerkezci bakışını şöyle tasvir ediyor: “Avrupa’da neşvünema bulan modern bilimin kökleri, tamamen Avrupa sınırları içindedir ve Avrupa dışından gelen etkilerin kayda değer bir rolü olmamıştır.” Böyle bir ideolojik bakış açısının felsefe-bilim tarihine giydirilmesi, bir çok tarihî gerçeğin görülmesine engel olmaktadır. Mesela, 12. yüzyılda günümüz İspanya’sının Toledo şehrinde Arapçadan Latinceye aktarılan yüzlerce eserin Avrupa’da nasıl bir etki oluşturduğunu bu bakış açısı gör(e)mez. Aksi hâlde Avrupamerkezci perspektif ayakta duramaz. İdeolojik gözlükleri kullanmadan felsefe-bilim tarihine baktığımız anda ise ortaya bambaşka bir tablo çıkacaktır. Her şeyden önce, kültürel ve politik manada olmamakla birlikte, entelektüel manada farklı dünyalardan bahsetmenin oldukça zor olduğu görülecektir. Çünkü felsefe-bilim tarihi açısından 1600’lü yıllara kadar, İslam Dünyası ve Avrupa arasındaki ilişkiler o kadar iç içedir ki, iki farklı dünyadan bahsetmek pek mümkün değildir. Buna yukarıda verilen Toledo örneğinden başka bir çok örnek verilebilir. Mesela, İslam Dünyasından Latinceye kazandırılan bir çok eser, Avrupa’nın çeşitli üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmuştur.

Mesela, İbn Sina ve İbn Rüşd’ün bir çok eseri üniversitelerde ders kitabı olacak derecede önemli olmuştur. Öyle ki, Aristoteles’in eserleri, İbn Rüşd’ün bu eserlere yazdığı şerhler ile birlikte okutuluyordu. Tıp ilminin tarihi seyrine baktığımızda, İslam ve Avrupa medeniyeti arasındaki entelektüel bağlantıların yanında, diğer medeniyetlerle de entelektüel bağlantıların olduğunu görürüz. İbn Sina’nın el-Kanun fi’t-tıbb isimli eserinin yüzyıllar boyunca el kitabı olacak kadar önemli olmasının sebebi, kendisinden önceki farklı medeniyetlerin tıp geleneklerini harmanlamasıdır. Kendisi bu eserinde Çin, Hint, Grek ve İslam Dünyasındaki tıp birikimini mecz edip bir bütün hâline getirmiştir. Bu eser, 12. ve 16. yüzyılda Latinceye tercüme edilmiş ve bir çok üniversitede 18. yüzyıla kadar ders kitabı olarak okutulmuştur Dünyanın herhangi bir yerinde yapılan ilmî faaliyetler, farklı sebeplerden dolayı diğer coğrafyalarda yaşayanlar için bir ilgi odağı ve çekim gücü teşkil eder. Söz gelimi 13. yüzyılda İlhanlılar devrinde Meraga matematik ve astronomi okulu dünyanın farklı yerlerinden ilim adamları için bir çekim gücü olmuştur. Bu okula Bizans ve Çin’den bilginler ilim öğrenmeye gelmiş, öğrendikleri ilmi kendi memleketlerine taşımışlardır.

Nasıl ki Eski Yunan felsefe-bilim mirası İslam Dünyası için bir cazibe ve çekim gücü teşkil etmişse, benzer şekilde İslam Dünyasında yazılan felsefe-bilim eserleri de 11. yüzyıldan itibaren 16.yüzyıla kadar Avrupalılar tarafından yoğun bir ilgi ile karşılaşmıştır

Daha geriye gittiğimizde ise medeniyetler arası daha büyük bir etkileşim ile karşılaşırız. 8. ve 9. yüzyıllarda Bağdat’ta muazzam bir tercüme faaliyeti gerçekleşmiş ve Eski Yunan felsefe-bilim mirası devralınmıştır. Tarihte ilk defa bu birikim bütünüyle başka bir dile, yani Arapçaya aktarılmıştır. Bunun yanında Pers ve Hint gibi diğer medeniyetlerin de felsefî ve bilimsel birikimi Arapçaya tercüme edilerek İslam Dünyasına aktarılmıştır. Bu birikim bir çok sorunun sorulmasına yol açmıştır. Mesela, astronomi alanında İslam Dünyasına hem Yunancadan hem Sanskritçeden farklı eserler tercüme ediliyor. Bu eserlerin içerdiği bilgilerin ne derece isabetli olduğunu anlamak için 9. yüzyılın başlarında Bağdat ve Şam’da

rasathaneler kuruluyor. Başka medeniyetlerden temellük edilen her disiplinden eserler eleştiriye tabi tutuluyor. Böylelikle ilerleyen yüzyıllarda Yunan felsefe-bilim paradigmasının dışına çıkılıyor ve İslam kültür havzasına mensup ilim adamları, illa Yunanî tarzda düşünmelerine gerek olmadığını görüyorlar. Nasıl ki Eski Yunan felsefe-bilim mirası İslam Dünyası için bir cazibe ve çekim gücü teşkil etmişse, benzer şekilde İslam Dünyasında yazılan felsefe-bilim eserleri de 11. yüzyıldan itibaren 16. yüzyıla kadar Avrupalılar tarafından yoğun bir ilgi ile karşılaşmıştır. Avrupa’nın Toledo ve Palermo şehirlerindeki Hristiyan mütercimler, başta İbn Sina ve İbn Rüşd olmak üzere bir çok Müslüman âlim, bilim adamı ve filozofun eserlerini tercüme etmiştir. Haksız yere İslam Dünyasındaki felsefe ve bilim faaliyetlerini bitirmekle suçlanan İmam Gazzâlî’nin bile eserleri Latinceye tercüme edilmiştir. Bu gibi ilmî aktarımların bir çok sebebi vardır. Örnek olarak günümüz İtalya’sının Palermo şehrinde tercüme faaliyetlerinde o devrin hükümdarlarının önemli rolü vardır. Aynısı Bağdat’taki tercüme faaliyetleri için de geçerlidir. Başka bir çok sebep saymak mümkün. Burada önemli olan, farklı medeniyetlerin ilim geleneklerine olan perspektifimizin nasıl olması gerektiği sorusudur. Avrupamerkezci bakış açısı yerine hangi perspektife sahip olmamız gerekir? Mesela, bunun tam tersini yapıp “İslammerkezci” bir bakış açısı ile felsefebilim tarihine nazar edersek, aynı hatayı yapmış olur muyuz? Evet! Çünkü bu sefer felsefe-bilim tarihinde ortaya çıkan bütün kalburüstü fikir ve buluşları kendi hanemize yazmış olur ve böylelikle başka medeniyetlerin ilim geleneklerini görmemezlikten gelmiş oluruz. Her iki perspektifin amacı tarihten kahramanlar üretmek ve “önce biz bulduk” diyebilmektir. Bu tutum bizi övgü ve sövgüden öteye götürmez, ki meşhur tabir ile övgü ve sövgü cehaletin iki farklı yüzüdür. Amacımız hakikat arayışı olduğunda ise, felsefe-bilim tarihinde karşılıklı etkileşimlerin olduğunu kolaylıkla görür ve tarihten kahramanlar üretmekten vazgeçeriz. Bu tarihe ilişkin sahici bir bakış açımızın olabilmesi için, geleceğe dair bir fikrimizin ve planımızın olması gerekir. İhsan Fazlıoğlu’nun deyimi ile, “geçmiş ile gelecekte karşılaştığımızda geçmişin bir faydasını görürüz. Yoksa gaz vermekten ve gaz almaktan başka bir fonksiyonu olmayacaktır”. Sözün özü, felsefe-bilim tarihine ideolojik gözlükler ile bakmadığımızda, bu tarihin gelişiminde rol oynayan bir çok faktör ve aktör ile karşılaşır, bunların etkisini daha iyi tespit eder, ve dolayısıyla bu tarihe ilişkin yargılarımız daha isabetli olmuş olur. Böylelikle geleceğimiz için geçmişimizden faydalanma imkânımız olmuş olur. ◄◄

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

NIF’ten HDV’ye nezaket ve hoş geldin ziyareti

NİF Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan ve Bölge Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak, T.C. Lahey Büyükelçiliği Din İşleri Müşaviri Prof. Dr. Yavuz Ünal’a makamında nezaket ziyaretinde bulundular. Karşılıklı tanışma ve görüş alışverişi şeklinde gerçekleşen ziyarette, Erdoğan, Prof.Dr. Ünal’a yeni görevinde başarılar diledi.

Abi-Kardeş Haftasında 5 vakit 5 Camii turu

Birlik Gençlik Ortaöğretim Birimi, “Abi-Kardeş Haftası” projesi kapsamında “5 Vakit, 5 Cami” faaliyetini gerçekleştirdi. Birlik Camii’nde kılınan sabah namazı ve kahvaltının ardından, öğlen namazı Amsterdam’da Westermoskee - Ayasofya Camii’nde, ikindi namazı HDV Utrecht Ulu Camii’nde, akşam namazı Schiedam Merkez Camii’nde, yatsı namazı da Esselam Camii’nde kılındı.

Özlenen tablo: Cemaatler buluşması sürüyor

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ve yardımcısı Selim Argun’dan oluşan heyet İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatlarının Almanya’daki merkezini ziyaret ettiler. IGMG Başkanı Kemal Ergün ve ekibi tarafından karşılanan ve sıcak bir atmosferde ağırlanan heyet karşılıklı görüş alışverişinde bulundular.

Islam Color biriminde bayrak değişimi yaşandı Islam Color birim başkanlığı görevini başarı ile tamamlayan Hollandalı Müslüman Farouk Van der Weele, yapılan istişareler sonucunda seçilen yeni başkan Dr. Bahri Bulut’a görevi devretti. Islam Color, yaptığı dışa dönük başarılı irşad çalışmalarıyla bilinmekte ve bu alandaki eksikliği gidermekte...

Zeki Başaran SP Hollanda’nın misafiriydi

Hollanda’da kuruluşunu gerçekleştiren ve yoğun bir programla çalışmalarını sürdüren Saadet Partisi Hollanda temsilciliği, gerçekleştirdiği Divan Toplantısı’nda Ağrı ili eski belediye Başkanlarından Zeki Başaran’ı ağırladı. Yoğun bir katılımla gerçekleştirilen toplantıda konuşan Başaran, dünya üzerinde oynanan oyunları çarpıcı örneklerle gözler önüne serdi..


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 234 - Ocak/Januari 2018

04 haber 26 24 nieuws

Kudüs tasarısının kabulüne Hollanda basını geniş yer verdi Hollanda basını, Türkiye’nin girişimleriyle hazırlanan ve ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs kararını eleştiren karar tasarısının Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda kabul edilmesine geniş yer verdi. Algemeen Dagblad gazetesi, “Trump, Kudüs’ü başkent olarak tanıma kararını geri çekmek zorunda” başlığını atarken Telegraaf gazetesi de haberi “BM, ABD’nin Kudüs kararını masadan sildi” başlığıyla duyurdu. Telegraaf, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın oylamanın sonucunu “zafer” olarak nitelendirdiğini belirtti. De Volkskrant gazetesi de “Trump’ın tehditleri işe yaramadı: BM’nin büyük kısmı onun Kudüs kararını reddetti” başlığını kullanırken, “BM üyeleri, topluca Trump’ın Kudüs kararına karşı” başlığını veren kamu yayın kuruluşu NOS, yüzün üzerinde ülkenin Trump’a meydan okuduğunu yazdı. ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

TIKLAYIN! ALACAĞINIZ HEDİYENİZE ULAŞIN!.. .................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................. ..................................................................................................................................................................................................................

2019’u bekleyeceğiz...

HOLSAMDER 10. kuruluş yıldönümünü coşkuyla kutladı

“Ekonomi, iyileşme döneminden gelişme dönemine geçiş yaptı ancak, vatandaşa yansımadı ”

Ekonomi büyümeye devam ediyor De Nederlandsche Bank (DNB) Hollanda ekonomisinin önümüzdeki yıl yüzde 3’ün üzerinde büyüme kaydedeceğini ve işsizlik oranında da düşüş yaşanacağını belirtti. DNB yaptığı açıklamada Hollanda ekonomisinin 2017 yılında yüzde 3,3 büyüme kaydederek son on yılın en yüksek oranına ulaştığını aktardı. Açıklamaya göre 2018 yılında da ekonomide yüzde 3’ün üzerinde bir büyüme bekleniyor. DNB genel müdürü Job Swank, “Hollanda’da ekonomi artık iyileşme seviyesinden gelişme seviyesine ulaştı. Önümüzdeki yıl için ekonomide yüzde 3,1 büyüme bekliyoruz. Bu oran 2019 yılında yüzde 2,3 olarak tahmin ediliyor. Ekonomide büyüme yaşanmasındaki en etken unsurlar tüketici harcamalarının artması, dünya ticaretinin gelişmesi, konut sektöründeki olumlu gelişmeler ve hükümetin devlet bütçeleriyle ilgili kararlardır” dedi. DNB, yüzde 4,9 olan işsizlik oranının 2019 yılında yüzde 3,5’e düşeceğini tahmin ettiğini bildirdi. Gastronomi ve ticaret alanlarında maaşların da yükseleceği açıklandı. DNM Merkez Bankasının tahminleri ABN Amro, ING ve Rabobank’a göre ◄◄ fazla pozitif olarak değerlendirildi

İyiye giden ekonomi vatandaşa yansımayacak

Merkez Bankası DNB’nin ardından Merkezi Planlama Bürosu CPB de ekonominin önümüzdeki yıl yüzde 3 büyüme kaydedeceğini belirtti. Ancak ekonomide yaşanan olumlu gelişmeler 2019 yılına kadar vatandaşa yansımayacak. Maaşlara yapılacak zam da beklenilen oranın altında olacak. Hollanda’da özellikle son iki yıldır hızla büyüyen ekonomi önümüzdeki yılda büyümeye devam edecek. Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalarda ekonominin artık iyileşme döneminden gelişme dönemine geçiş yaptığını ancak bu durumun henüz vatandaşa istenildiği gibi yansımadığını belirtti. Noel tatili öncesi mecliste yapılan bütçe görüşmelerinde ortaya çıkan bilgilere göre Rutte III hükûmetinin yaptığı anlaşma ele alındığında özellikle vergi zamları ve yapılacak kesintiler nedeniyle gelişen ekonominin vatandaşın cüzdanına yansımıyor. Maaşlara yapılacak zam oranı daha önce Bakanlık tarafından açıklanan tahminlerde yüzde 2,5 olarak belirlenmişti. Bu oranın yüzde 2,2 olması ve fiyatlarda yaşanan artışlarla birlikte vatandaşın gelir giderlerinde bir değişiklik olmayacağı aktarıldı. Bu durumda maaşlara yapılan zam diğer taraftan geri alınmış oluyor. Yetkililer, hükümetin planına göre 2019 yılında vatandaşın yükünün hafifletilecek olmasıyla birlikte alım gücünün 2 yıl sonra artışa geçeceği ve bu tarihten itibaren vatandaşın da büyüyen ekonomiden faydalanabileceğini bildiriyor.

Halk primlerden şikâyetçi

Hollanda’da vatandaşlar sağlık sigortası firmalarından memnun, ancak herkesin ortak sorunu primlerin çok yüksek olması. Hollanda Hastalar Federasyonu (Patiëntenfederatie Nederland) tarafından yapılan araştırmaya katılan 6 bin kişiden yarısı sağlık sigortası firmalarının hizmetinden memnun olduğunu, ancak prim fiyatların çok yüksek olduğunu düşünüyor. Federasyon başkanı Dianda Veldman konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “vatandaşın yarısı sağlık primleri fiyatlarının yüksek olmasından şikayetçi ise bunu ciddi anlamda dikkate almamız gerekir. Hükümetin eigen risico’yu 385 Euro’da bırakması önümüzdeki yıllarda primlere yansıyacağı kaçınılmaz bir durum. Katılımcılardan yüzde 80’i sigorta firmalarının hizmetinden memnun ama bu şirketlerin arkasına yaslanıp çıkan sonuca göre hareket etmemesi gerekir tabi” dedi.

Hollanda Samsunlular Derneği HOLSAMDER (2007-2017) onuncu yılını Amsterdam Rhone salonunda konser vererek kutladı. Konsere katılan Karadeniz’in iki yakışıklı dinamik enerji dolu genç sanatçıları Sinan Yılmaz ve Gizem Kara geceye katılan gurbetçilere unutulmaz bir gece yaşattılar. Sanatçı Sinan Yılmaz giydiği beyaz gömlek ve kırmızı kravatıyla Samsun ve Samsunspor rengini taşımaktan onur duyduğunu söyledi. Sabaha kadar kemençe, Saz ve Davul eşliğinde doyasıya eğlenen yaklaşık 800 davetli gurbette hasret giderdiler. 10.yıl kutlamalarının açılış konuşmasını yapan HOLSAMDER Başkanı Mümin Özsöy on yıl içerisinde üçüncü başkan ve yöneticilerin azimli çalışmaları derneğimize üye olan vatandaşlarımızın da yardımları sonucunda buraya kadar geldik. Bu dernek sizlerin desteğiyle daha nice ön yıllar boyu yaşayacaktır ve yaşadığımız ülkede kültürümüzden hiç bir şey kaybetmeden faaliyetlerini sürdürecektir, dedi. Geceye canlı bağlantı ayrı bir renk kattı Geceye canlı yayına bağlanan Samsun Terme Belediye Başkanı Şenol Kul HOLSAMDER’in 10’ncu yılını kutladı ve hemşerilerine nice yıllara diye başarılar diledi. Hollanda Samsunlular Derneği’nin onuncu yılı kutlamalarında verilen konser giriş ücreti yemek içmek dahil 25 Avro iken yapılan çok çeşitli çekilişlerde beş tane Türkiye’ye gidiş dönüş THY bileti, Samsunspor formaları, bir çok tabaklara işlenmiş Osmanlı Arması, Boğaz köprüsü, Samsun Atatürk heykeli, Samsun’un tarihi ve turistik yerlerin resimleri tabaklara işlenmiş olarak sahiplerini verildi. Geceye Hollanda’da yaşayan Samsunluların dışında Yozgat, Şanlı Urfa, Giresun, Trabzon’un yanı sıra, İstanbul, Almanya ve Belçika’dan da katıltılanlar, yılbaşı öncesi vatan hasreti gidererek doyasıya eğlendiler. Haber-Fotoğraf: Şenol Ocaklı | Amsterdam ◄◄

“Dövizle askerlikte ödeme usulü kolaylaştırılıyor!” AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu “dövizle askerlik” ödeme usulünde kolaylığa gidileceğini belirterek, “Yurt dışındaki vatandaşlarımızın ödeme yönteminin kolaylaştırılmasına ilişkin talepleri dikkate alınarak, ödemelerin doğrudan başkonsolosluklarda yapılabilmesi için gerekli düzenleme yapılmıştır. Uygulamanın başlamasıyla yurt dışındaki mükellefler için önemli bir kolaylık sağlanacaktır.” dedi. Yeneroğlu şunları kaydetti: “Dövizle askerlikten faydalanmak isteyen yurt dışındaki vatandaşlarımız ilgili başkonsolosluğumuza başvurularını yapmakta, muhabir banka aracılığıyla da ödemelerini gerçekleştirmektedirler. Bu durum başkonsolosluk ile muhabir banka arasında gidip gelmelere, dolayısıyla sürecin aşamalı ve uzun olmasına neden olmaktadır. Böylelikle zaman ve masraf açısından ek yük oluşmaktadır. Bu noktada örneğin, çalışan vatandaşlarımızın ödeme işlemi için ayrıca izin almak zorunda kalması işverenleri ile problem yaşamasına sebep olabilmektedir. Ödeme işleminin muhabir bankaya gerek kalmaksızın basit ve kısa bir şekilde yapılabilmesi için 696 sayılı son Kanun Hükmünde Kararnamenin ikinci maddesiyle yasal değişiklik yapılmıştır. Atılan bu adımla ödemelerin başkonsolosluklar üzerinden yapılabilmesinin yasal zemini sağlanmıştır. Uygulama, ilgili yönetmeliğin yayımlanması ve teknik altyapının hazırlanmasıyla birlikte başkonsolosluklarımızda başlayacaktır. Böylelikle bir yandan vatandaşlarımızın yükü hafifletilecek diğer yandan da konsolosluklardaki iş yükü azaltılacaktır. Ayrıca bir ülkede muhabir banka olmaması durumunda vatandaşımızın başka bir ülkeye ya da Türkiye’ye gelip ödeme ◄◄ yapmasına da gerek kalmayacaktır.”

Tunahan Kuzu PVV’yi uyardı DENK lideri Tunahan Kuzu mecliste yaptığı konuşmasında ırkçı parti PVV’nin İslam ve yabancılar dışında başka bir konu ile ilgili siyaset yapmadığını belirterek, “bu gidişat PVV’nin sonu olacak” uyarısında bulundu. Kuzu PVV’nin 12 yıldır sadece İslam ve yabancılar üzerinden siyaset yaparak bir yerlere gelmeye çalıştığını ifade ederek, partinin bugüne kadar ülkenin sorunlarıyla ilgili çalışmalarda bulunmadığına dikkat çekti. DENK lideri aynı zamanda partinin Hollanda toplumuna nefret tohumları saçmaktan başka bir katkısının bulunmadığını söyledi. Kuzu konuşmasında ırkçı partinin bu gidişle seçmenlerinin desteğini kaybedeceğini ve sadece İslam ile yabancılara değinerek siyaset yapmanın, partinin sonu olacağının altını çizerek uyarıda bulundu. Daha önce de basında çıkan haberlerde PVV yerel teşkilat üyeleri de aynı konudan şikâyetçi olup istifa etmiş, partinin İslam ile yabancılardan başka bir konuya değinmediği ve ülkenin gerçek sorunlarıyla mücadele etmediği gerekçesiyle parti içerisinde ◄◄ tartışmalara neden olmuştu

HDV eski başkanı Mustafa Ünver ihraç edildi Diyanet İşleri Başkanlığı Müşavirlik görevini yürüten Hollanda Diyanet Vakfı eski başkanı Prof. Dr. Mustafa Ünver de son KHK ile ihraç edildi. ‘Olağanüstü Hal’ uygulaması kapsamında hazırlanan 695 ve 696 sayılı iki yeni Kanun Hükmünde Kararname, Resmî Gazete’de yayımlandı. Kamu kurumlarından toplam 2 bin 756 kişi ihraç edildi. Daha önce ihraç edilen 115 kişi ise görevlerine iade edildi. Bu kapsamda Diyanet İşleri Başkanlığından 341 kişi ihraç edildi. İhraç edilenler arasında kısa bir süre önce TC. Lahey Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve Hollanda Diyanet Vakfı (HDV) Başkanlığı görevini yürüten ve daha sonra Diyanet İşleri ◄◄ Başkanlık Müşavirliğine getirilen Prof. Dr. Mustafa Ünver de yer aldı.


25 mozaik 23 mozaïek

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 234 - Ocak/Januari 2018

Wilders: “Toplu göçü durdurmak için Avrupa’ya duvar örülsün” Çekya’nın başkenti Prag’da hafta sonu gerçekleşen Avrupa’nın aşırı sağ liderlerinin katıldığı toplantıda Hollanda Özgürlük Partisi Lideri Geert Wilders, toplu göçü durdurmak için Avrupa’ya duvar örülmesi gerektiğini söyledi. Avrupa Parlamentosu’nda sağ taraf olan Avrupa Milletleri ve Özgürlük Grubu, İslam karşıtı Özgürlük ve Doğrudan Demokrasi Partisi’nin (SPD) ev sahipliğinde hafta sonu Çekya’nın başkenti Prag’da bir toplantı gerçekleştirdi. Avrupa’nın aşırı sağ liderlerinin katıldığı toplantıda, Brüksel’e ABD Başkanı Donald Trump’ın Meksika sınırına inşa etmeyi planladığı gibi bir duvar inşa ederek Avrupa’yı göçmenlerden koruma çağrısında bulunuldu. Hollanda Özgürlük Partisi Lideri Geert Wilders ve Fransa’nın Aşırı Sağcı Ulusal Cephe Partisi Lideri Marine Le Pen’de toplantıya katılanlar arasındaydı. AB ve göçmen karşıtı Özgürlük Partisi Lideri Wilders toplantıda, toplu göçü durdurmak için Avrupa’ya duvar örülmesi gerektiğini söyledi. Wilders, “30 veya 50 yıl sonra Çekya, nüfusun yüzde 20’sinin Müslüman olacağı ülkelerle çevrilecek, bu Çekya sanki Gazze Şeridi olmaya başlayacakmış gibi bir şey. Bir duvar inşa ederek toplu göçleri önlememiz lazım” dedi. Fransa Ulusal Cephe Partisi Lideri Marine Le Pen ise Avrupa’nın varlığını tehdit etmekle suçlanan AB için, “Avrupa’yı sevdiğimiz için, AB’nin onu öldüreceğini söylüyoruz” dedi. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

“İlişkilerin düzelmesi lazım”

Hollanda’da yaşayan her beş kişiden biri göçmen kökenli

“Avrupa’nın kronik sorunu koalisyon görüşmeleri, Katalonya, Brexit gibi ayrılıkçı hareketler, gündemde olacak”

2018’e, seçimler ve ayrılıkçı hareketler damga vuracak Hollanda’da ülke gündemine 21 Mart 2018’de gerçekleştirilecek yerel seçimler damgasını vuracak. Özellikle bir önceki yerel seçimlerde yalnız iki belediyede aday gösteren Geert Wilders’in lideri olduğu aşırı sağcı ve ırkçı Özgürlükler Partisinin (PVV) bu kez 60 belediyede seçimlere girmeyi hedefliyor olması, 2018 yerel seçimlerinin tahmin edilenden daha çekişmeli geçmesine yol açacak. Avrupa’nın kronik sorunu koalisyon görüşmeleri, Katalonya, Brexit gibi ayrılıkçı hareketler, birçok ülkede yapılacak yerel ve genel seçimler, 2018’de Avrupa halklarını en çok meşgul edecek konular arasında yer alacak. Hollanda’da güçlenen aşırı sağ gölgesinde yerel seçimler Ayrıca, ilk defa yerel seçimlere katılacak Türklerin kurduğu Denk Partisinin de hedefinde 12 belediyenin olması, ülkede yaşayan azınlıklar açısından heyecan oluşturacak. Hollanda’da 2017’de rekor uzunlukta sürede kurulan koalisyon hükûmetinin pamuk ipliğine bağlı olması, 2018’i ◄◄ meşgul edecek bir başka konu başlığı hâlinde öne çıkıyor...

Hollanda’dan Türkiye açıklaması Başbakan Mark Rutte, “İlişkilerin düzelmesinin iyi olacağını düşünüyorum. Türkiye bir NATO ortağıdır. Şu anda iki ülkede de büyükelçilik yok. Yani yaşananlar bir tiyatro değildi.” ifadesini kullandı. Mark Rutte, ülkesi ile Türkiye arasındaki ilişkilerin hâlen “soğuk” olduğunu belirterek, “İlişkilerin düzelmesinin iyi olacağını düşünüyorum.” dedi. Hamburg’ta yapılan G20 Zirvesi’nde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile aynı masada oturduklarını ama iletişim kurmadıklarını belirten Rutte, bakanlar seviyesinde iş birliği olduğunu söyledi. Hollanda hükûmeti, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın Türk toplumuyla bir araya gelmek amacıyla yapacağı ziyaretleri engellemişti. Rotterdam’da başkonsolosluğa geçmesine müsaade edilmeyen Kaya’nın önce korumaları gözaltına alınmıştı. Kaya’yı aracından çıkarmaya çalışan polis, vinçli çekici getirip aracı zorla çekme girişiminde bulunmuştu. Aracın kilidini açmak zorunda kalan Bakan Kaya, başka bir araçla ve polis eskortuyla Almanya’ya gitmeye zorlanmıştı. Hollanda güvenlik güçleri, Kaya’ya destek vermek için gelen binlerce Türk vatandaşına polis köpekleri ve atlı polisleri kullanarak sert şekilde müdahale etmişti. Dışişleri Bakanlığı da izinli olarak Türkiye dışında bulunan Hollanda Büyükelçisinin bir müd◄◄ det görevine dönmemesini istemişti.

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, her şeyin gönlünüzce olmasını diliyor, işlerinizde, başarılar, kolaylıklar, bereketler ve yaşamınızda esenlikler temenni ediyoruz... Mehmet Soytürk

Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) verilerine göre, 2017 yılı ilk 9 ayına göre Hollanda’da yaşayan yabancı sayısı 3 milyon 862 bin 753 oldu. Ülkede yaşayan yabancıların toplum nüfustaki payı ise yüzde 22,6 a yükseldi. 2017 yılı eylül ayı sonu itibariyle Hollanda nüfusunun 17 milyon 162 bin 724 olduğu belirtildi. Bu sayının yaklaşık 3,86 milyonunu yabancılar kökenli vatandaşlar oluşturuyor. 3,5 milyonluk yabancı nüfusun yaklaşık 2 milyonunu batılı olmayan yabancılar oluşturuyor. Bu yabancılar arasında ise Türkler yaklaşık 400 bine yakın nüfus ile başı çekiyor. Türklerin ardından ise Faslılar ve Surinamlılar geliyor. 2017 yılı eylül ayı sonu itibariyle, Hollanda Nüfus Verileri Ülkede yaşayan en büyük yabancı topluluklar: Türkler 400.367 Faslılar 391.088 Surinamlılar 349978 Hollanda Antilleri 153.469 Almanlar 356.875 Polonyalılar 161.158 Toplam Yabancı sayısı: 3 862 753 Hollanda’nın Toplam Nüfusu: 17 milyon 162 bin 724 kişi Toplam Yabancı sayısı: 3 862 753 ◄◄ Yerli halkın yani Hollandalıların sayısı: 13 218 754.

2018 yılında belediye vergileri yüzde 2,5 oranında artıyor Hollanda’da 2018 yılında belediye vergilerine ortalama yüzde 2,5 oranında zam geliyor. Belediyelerin kasasına 2018 yılında tahsil edilecek vergilerden toplam 9,7 milyar avro girecek. Hollanda’da belediyeler önümüzdeki yıl farklı belediye vergilerinden toplam 9,7 milyar avro tahsil edecek. Belediyeler tarafından tahsil edilecek vergiler, Taşınmaz Ma Vergisi, Kanalizasyon ve Çöp vergileri, turist vergileri gibi birçok kalemden oluşuyor. Kalem kalem belediyelerin toplam tahsil edeceği vergiler: Toplam emlak vergisi 3,950 milyar avro Atık vergisi 1,726 milyar avro Kanalizasyon ücreti 1,606 milyar avro Otopark ücretleri 799 milyon avro Ruhat ve izin ücretleri 449 milyon avro Diğer vergiler 357 milyon avro Belediye hizmet gelirleri 322 milyon avro Belediyenin toprağını kullanma ücreti 267 milyon avro ◄◄ Turist vergisi 238 milyon avro

Gurbetçilerin Bulgar çilesine AB el attı Avrupalı Türklerin Sıla Yolu çilesine Avrupa Birliği el atıyor. 200 şikâyet birden tek tek yerinde incelenip Bulgaristan’a çözüm baskısı yapılacak. Avrupalı Türklerin yaz aylarında otomobilleriyle Türkiye’ye yaptıkları yolculukta güzergâh üzerinde bulunan Bulgaristan’da yaşadıkları sorunlara Avrupa Birliği (AB) el atıyor. AB Komisyonu, rapor hâlinde Avrupa Parlamentosu’na sunulan sorunları yerinde araştırıp, çözüm bulunması yönünde çalışma yapacak. Komisyon üyeleri, 200 şikâyetin yer aldığı raporu rehber kabul edip, iddiaları en hızlı şekilde bağımsız olarak araştıracak. ◄◄ Yapılan açıklamada, “Yolsuzluklara son verilmesinin zamanı geldi” denildi.

Türkiye’den Hollanda’ya misilleme... Hollanda’nın başkenti Amsterdam’daki uluslararası Schiphol Havaalanı’nda Türkiye’ye seyahat edecek yolculara köpekli arama yapılınca Türkiye’den hemen karşılığı geldi. Atatürk Havalimanı’nda da Hollanda’dan gelen yolcular polis denetimine tutularak valizleri dedektör köpekle arandı. Atatürk Havalimanı polisinin, Türk Hava Yolları’nın TK 1954 sefer sayılı uçakla Amsterdam’dan gelen yolcular üzerinde arama yapması kamera görüntülerine yansıdı. Tarifeli uçakla Hollanda’nın başkenti Amsterdam’dan İstanbul’a ulaşan yolcular, pasaport kontrollerinin ardından valizlerini almak için bantların olduğu alana geldi. Burada uygulama yapan polis ekipleri, valizlerini alan bazı Hollandalı yolcuları durdurdu. Uygulama kapsamında söz konusu valizler narkotik köpekleri tarafından kontrol edildi. Herhangi bir bulgunun tespit ◄◄ edilememesinin ardından yolcular, gümrüklü alandan geçti.

45 yaş üzeri işsizler için yeni düzenleme Hükûmet 45 yaş üzeri işsizlerin yeniden iş hayatına dönmeleri için 30 milyon Euro bütçe ayırarak eğitim desteği verilmesine yönelik tasarı hazırladı. Bu sayede eğitimin ardından direk işe başlamaları hedefleniyor. Koalisyon partileri VVD, CDA, D66 ve CU, yaptıkları açıklamada, 45 yaş üzeri yaklaşık 12.500 işsiz vatandaşın yeniden çalışabilmesi için ayrılan bütçe ile eğitim sağlayarak elemana ihtiyaç duyulan sektörlere yönlendirileceklerini duyurdu. Yeni düzenlemeye göre bu kişilerin önümüzdeki yıl kişi başı maksimum 2500 Euro bütçe başvurusunda bulunabileceği aktarılıyor. D66 Milletvekili Steven van Weyenberg, “yaşı ilerlemiş bir çok işsiz vatandaş çalışmak istemesine rağmen iş bulmakta zorlanıyor. İş dünyasında onların da eşit şartlarda şans sahibi olabilmeleri için çaba sarf ediyoruz. Onların deneyim ve kalitelerinden faydalanmalıyız” dedi. VVD Milletvekili Wiersma ise bu düzenleme ile eğitimini tamamlayan kişilerin direk işe başlayabileceklerini ifade etti. ◄◄ Koalisyon partileri yeni düzenlemeyi içeren tasarıyı bütçe görüşmesi esnasında sunacağını bildirdi.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 234 - Ocak/Januari 2018

04 görüş 26 mening

Gözlem Seda Yeşilağaç info@perspektif.eu

“Olayları kısaca özetleyelim: 2014 yılında Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Lodewijk Asscher, Hollanda’daki Türk kuruluşlarını entegrasyona katkı sağlayıp sağlamadıklarını takip etmek için denetim altına almak istedi” .......................................................................................................................................................................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................................................................................................................................................... ..........................................................................................................................................................................................................................................................................................

MÜSLÜMAN KURUMLAR TÜRKİYE’YE NE KADAR BAĞLI?

H

ollanda ülkedeki Türkiye kökenlileri ve kurumlarını tartışıyor. Özellikle kurumların Türkiye ile bağı son araştırmaların da konusu. Hollanda Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı Hollanda’daki Müslüman Türk kuruluşlarına 2014 yılındakine benzer bir araştırma raporu yayınlandı. RadarAdvies araştırma kurumu tarafından bakanlığın talimatı ile yapılan ve doğrudan tercüme ettiğimizde “Bunlar ne tür kulüpler?” başlıklı araştırmada, Hollanda Diyanet Vakfı (ISN), Hollanda İslam Federasyonu, Süleyman Efendi Cemaati (SICN) ve raporda “Hizmet” hareketi olarak adlandırılan yapılanma ve faaliyetleri ele alındı. Bakanlığın öğrenmek istediği bir diğer şey ise, bu kuruluşların Türkiye kökenlilerin entegrasyonuna ne derece katkı sağladığıydı. Araştırmacılara göre bu kuruluşlar Hollanda’daki Türkiye kökenlilerin tamamını temsil etmiyor. Ancak raporda bakanlığın iddiaları ile ters düşen bulgular da yer alıyor. Türk kuruluşların Türkiye devleti tarafından finanse edilmediği ve yönetilmediği de bu bulgular arasında. Hollanda’daki Türk Kuruluşlar Mercek Altında... Söz konusu araştırma uzun süredir Hollanda’da yaşanan gerginliklerin son gelişmesi olarak gündemde yerini aldı. Olayları kısaca özetleyelim: 2014 yılında Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Lodewijk Asscher, Hollanda’daki Türk kuruluşlarını entegrasyona katkı sağlayıp sağlamadıklarını takip etmek için denetim altına almak istedi. Bu girişimin temelinde, Sunier ve Landman tarafından Türk kuruluşlarına dair yapılan araştırma vardı. Asscher’in bu isteğine karşı çıkan Türkiye kökenli milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk İşçi Partisi’nden (PvdA) çıkarak 2015’te DENK isimli bir parti kurdular. Tepki çeken bir diğer gelişme ise Bakan Asscher’in Motivaction tarafından yapılan bir araştırmayı gündeme taşımasıydı. Sonradan ciddi eksiklikler barındırdığı için masadan kaldırılan araştırmada, Hollanda’daki Türkiye kökenli gençlerin yüzde 90’ının Suriye’ye savaşmaya giden “cihatçıları” kahraman olarak gördüğü öne sürülmüştü. Bu araştırmanın birçok hatası olduğu ortaya çıkmış olsa da, Türkiye kökenli gençlere yönelik damgalayıcı bir söylemin taşıyıcı olmuştu. Hatta bunun üzerine tepki olarak gençler tarafından TurksNederlands Tegengeluid (TNT)

isminde bir düşünce kuruluşu kurmuş ve imza kampanyası başlatmışlardı. 2015’te Sosyal Kültürel Plan Bürosu’nun (SCP) yaptığı araştırmada Türkiye kökenli gençlerin Hollanda toplumu ile bağlılıklarının yetersiz olduğu iddiası da bulgular arasındaydı. Türkiye İle Bağın Kesilmesi İsteği... Müslüman Türk kuruluşlarına yönelik alınmak istenen önlemler arasında en son Hollanda Diyanet Vakfı’na bağlı camilerin yurtdışı finansmanının kesilmesi de vardı. Ancak bazı hak ve özgürlükleri kısıtlayacağından dolayı hükûmet bu karardan vazgeçti, fakat yaptığı açıklamada Hollanda Diyanet Vakfı’ndaki yetkili kişilerin diplomatik bir kimliğe sahip olmamasını şart koştu. Bunun altında yatan iddia ise Türkiye devletinin bu kuruluşlar aracılığıyla Hollanda’daki Türkiye kökenlileri yönlendirmek istediğiydi. Entegrasyon tartışmaları kapsamında Türk kuruluşlarına yönelik baskılar bu girişimlerle sınırlı kalmıyor. Müslüman-Türk kuruluşların Türkiye ile bağı Bakanlığın talimatı ile en son yapılan araştırmada tekrar sorgulandı. Kuruluşlar Türkiye Devleti Tarafından Mı Yönetiliyor? Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı’nın “Bunlar Ne Tür Kulüpler?” başlıklı araştırmasının temelinde milletvekilleri Sadet Karabulut ve Sjoerd Potters’ın önergesi yatıyor. Söz konusu milletvekillerinin 2015’te Temsilciler Meclisi’nde desteklenen önergesine göre Türk kuruluşlarına yönelik takip ve araştırmanın devam etmesi gerekiyordu. Bu önergeye binaen 2016’nın Haziran ayında araştırma için RadarAdvies’in Bakanlık tarafından görevlendirilmesi sonrasında sorunlar da yaşandı. Milletvekili Azmani’nin söz konusu kuruluşları artık hükûmetin muhatap almamasına dair Temsilciler Meclisi’ne sunduğu önergesine tepki olarak SICN, Millî Görüş ve Hollanda Diyanet Vakfı; RadarAdvies’in araştırmasına bu şekilde devam etmek istemediklerini belirterek geçici olarak protesto etti. Araştırma için Türk kuruluşlarındaki görevli kişiler, Türkiye kökenli cemaat ve uzmanlar da dâhil olmak üzere 114 kişiyle görüşüldü. DemNed, UETD Hollanda, HTIB gibi diğer Türk kuruluşların; söz konusu dört Müslüman Türk kuruluş hakkındaki düşünceleri için de röportaj yapıldı.

Rapora göre kuruluşlar Hollanda’da nüfusu 400 bini aşan Türkiye kökenlilerin mutlak temsilcisi değil. Birçok insan kuruluşların isimlerini ve hangi görüşe sahip olduğunu tam olarak bilmiyor. Herhangi bir cami veya kuruluşu ziyaret edenler, bunu o caminin görüşünden dolayı değil de, pratik sebeplerden dolayı tercih ediyorlar. Örneğin caminin evlerine yakın olması nedeniyle. Müslüman-Türk Kurumların Türkiye Bağı... Araştırmacıların dikkatini Türkiye’den Hollanda’ya imamlık yapmak için gönderilen ve maaşları Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ödenen imamlar ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından verilen burslar da çekmiş. Hollanda’daki cami inşaatlarının nasıl finanse edildiği de araştırılmış. Bunun sonucunda camilerin yapımı için yurt dışından finansal destek alınmadığı kanaatine varılmış. RadarAdvies dört kuruluşu birbiriyle karşılaştırdıktan sonra 48 cemiyeti bulunan SICN’yi “siyasetten uzak ve dindar” olarak nitelendirdi. Bu cemaate mensup olmayan ebeveynlerin dahi çocuklarını Kur’an öğrenmek için SICN camilerine gönderdiği bulgular arasında. Araştırmada SICN’nin ayrıca yurt dışından yönetilmediği söyleniyor. HDV Siyasetten Uzak... Hollanda’da 143 camisiyle en büyük Türk cami kuruluşu olan Hollanda Diyanet Vakfı (ISN), “resmî Türk İslam” vizyonuna sahip olarak nitelendirildi. Cemaati heterojen olan bu kuruluş, özellikle verdiği hizmetlerle ve Türkiye ile bağını koruyan bir organizasyon olarak özetlendi. Aynı zamanda kültür, dil ve Türkiye’nin imajına sahip çıkan bir kuruluş olarak görülüyor. ISN’nin de Türkiye devleti tarafından doğrudan yönetilmediği kanaati hâkim. Ancak Din Ataşesi Türkiye’ye dönmüş olmasına rağmen resmî olarak hâlâ ISN’nin başkanı konumunda. Ayrıca her sene, çoğunlukla eski din ataşeleri, Türkiye devleti için ISN ile toplantılar yapıyor. Araştırmacılar ISN’de görev alan yetkili kişilerin aynı zamanda diplomatik bir kimliğe sahip olmaması gerektiği görüşünde ve tavsiyeleri de bu yönde. Cami cemaati ve ayrıca Türkiye hükûmeti aleyhinde fikir beyan edenlerle yapılan röportajlarda (diplomatik kriz öncesi), ISN’e bağlı imamların siyasi bir konuda görüş belirttiklerine asla rastlanmamış.

Millî Görüş Farklılıkların Katılımını Destekliyor... Hollanda’da toplam 41 cemiyeti bulunan Millî Görüş’ün diğer kuruluşlara nazaran kamusal alanda temsil ettiği kitlenin haklarını daha fazla savunduğu ve farklılıkları kabul ettiği gibi bulgular dikkat çekiyor. Millî Görüş, İslam’ın Hollanda’nın vazgeçilmez bir parçası olduğunu söylüyor ve kendi dinini ve kültürünü muhafaza ederek toplumda yer edinmeyi talep ediyor. Millî Görüş rapora göre Türk hükûmeti tarafından belirlenen İslam’a, prensip olarak mesafe koyuyor. Hollanda’da imamlar yetiştirmek istiyor ve imam eğitimine ne Hollanda’dan ne de Türkiye’den bir müdahale istiyor. Millî Görüş’ün Türkiye’den değil de Köln’deki IGMG Genel Merkezi’nden yönetildiği vurgulanıyor. “Gülen Cemaati”nde Şeffaflık Eksik... Raporda “Gülen” yapılanması ve faaliyetleri konusunda şeffaflığın eksik olması göze çarpıyor. Sorumlu kişilerin nasıl yetkilendirildiğine dair bilgiye erişilememiş. Ancak uzmanlar ve diğer bazı kişiler bu hareketin hayatın farklı alanlarıyla uyumlu şekilde hareket ettiği, çokkültürlü bir yapısı olduğunu ve Müslüman olmayanlara da kapılarını açtığını iddia ediyor. SICN, ISN ve Millî Görüş’ün, “Gülen” yapılanması ile bir bağının olmadığı ve özellikle darbe girişiminden dolayı hakkında olumsuz düşüncelerin bulunduğu da raporda yer alıyor. Bu durum da araştırmacılara göre Türkiye devletinin “Gülencilere” yönelik başlattığı sürecin, Hollanda’daki Türkiye kökenlileri doğrudan etkilediğini gösteriyor. Camilerden “Gülen” yapılanmasına mensup kişilerin kovulduğu da araştırmadaki iddialar arasında. Kurumlar Türkiye’den Destek Almıyorlar... Araştırmada YTB de ele alınmış. YTB’nin Hollanda’daki Türk kuruluşlara proje destek imkânı sunduğu söyleniyor. Rapora göre Hollanda Türk toplumundaki genel kanaat, YTB’nin diaspora ile bağını korumak ve Türkiye’nin yurt dışındaki imajını geliştirmek istediğine yönelik olduğu. Araştırmaya göre Müslüman Türk kuruluşlar, başka devletlerden finansal destek almıyor. Gelirlerini cemaatin bağışlarından ve salon kiralama, ev ödevi yardımı ve din eğitimi gibi hizmetlerden sağlıyorlar. Hatta iddiaların aksine, Türkiye ve yurt dışına yönelik toplumsal

amaçlar için Hollanda’da bağış toplanıyor. Araştırmacıların belki de en önemli iddiası, Türkiye devletinin diasporayı yönlendirmesinin Hollanda’daki Türk kuruluşlar vasıtasıyla olmadığı. Bu tespit Türk kuruluşlarını, siyasetin kendilerine dair öne sürdüğü iddiadan soyutluyor. “Entegrasyon” Yerine “Katılım” RadarAdvies’e göre entegrasyon aslında kuruluşların üstlendikleri veya onlara verilmiş olan bir sorumluluk değil. Araştırma kurumunun yaptığı görüşmelerden, kuruluşların entegrasyonu engellemediği fakat entegrasyonu teşvik de etmediği neticesine varıldı. Hollandalı Türkler kendilerini Türkiye kökenli Hollandalılar olarak görüyor ve Hollanda hukukuna göre yaşıyorlar. Entegrasyon konulu tartışmalar Hollanda’da doğup yetişmiş olan Hollandalı Türklerde rahatsızlık uyandırıyor ve özellikle gençler entegrasyon için dile getirilen talepleri hiçbir zaman karşılayamayacaklarını düşünüyorlar. Türkiye kökenlilere göre entegrasyon kavramı sıkıntılı. Onlar entegrasyon yerine “katılım” kavramının kullanılmasından yana. Türkler yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve gençlerdeki işsizlik oranları konusunda endişeli ve kuruluşlar bu konuda Hollanda devleti ile birlikte çözümler aramak istiyor.

Türk gençlerin bu konular ile nasıl başa çıkacaklarına yönelik eğitici programlar da düzenlemek istiyorlar. DemNed ve HTİB röportajlarda, araştırma konusu olan Müslüman Türk kuruluşların din endeksli olmasından ve diğer sebeplerden dolayı entegrasyona katkı sağlayamayacağı düşüncesinde. Özetle Hollanda’daki Türk kuruluşlarının Türkiye devleti tarafından doğrudan yönetilmediği kanaati araştırmada hâkim olsa da, Bakan Asscher’in araştırmaya binaen şu açıklamada bulunması dikkat çekiyor: “Bu demek değildir ki Türkiye yönetmiyor veya yönetmeye çalışmıyor.” Bakana göre bu araştırma ile kesin açıklamalar yapmak mümkün değil. Türk kuruluşlarına yönelik baskılar devam ediyor. Örneğin ekim ayında Rotterdam belediye meclisinde yer alan göçmen karşıtı Leefbaar Rotterdam Partisi, Hristiyan Demokratlar Partisiyle birlikte, Rotterdam’daki Türk kuruluşların Türkiye devleti ile bağlarının daha ayrıntılı bir şekilde araştırılmasını istedi. Türkiye ile bağ konusu daha uzun süre tartışılmaya devam edecek gibi. İktibas: www.perspektif.eu ◄◄


27 toplum 23

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 234 - Ocak/Januari 2018

Cemiyet haberleri

Haarlem’de veda programı

Yıllardır Haarlem ve civarındaki Müslümanlara hizmet veren Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonuna bağlı olan Haarlem Fatih Şubesi, satın aldıkları yeni yerlerine geçmek için eski camide veda programı organize ettiler. Şube Başkanı Orhan Köse bu caminin isminin Merhum Necmettin Erbakan Hoca tarafından verildiğini ve bu camiye 7’sinden 70’ine katkısı olanlara teşekkür etti. Daha sonra geçmişten bugüne sinevizyon gösterisinde duygulu anlar yaşandı. İlk kurucular ve Fatih Camii’nde hizmet eden imam ve hatipler hatıralarını dile getirdiler. Kapanış konuşmasını yapan Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu Başkanı Oktay Dalmaz küçük bir teşkilat olan Haarlem Fatih Camii bünyesinden Haarlem Furkan Teşkilatını çıkardığını ve şimdi de hizmetlerinin daha ferah ortamlarda daha büyük hizmetler yapacağını dile getirerek katkısı olanlara teşekkür etti. Program çiğ köfte ikramıyla son buldu.

Amsterdam Cafer-i Sadık’tan eğitim semineri

KHMG Şube Başkanları toplandı

“Bir yıl sonrasını düşünüyorsan buğday ek. On yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik. Yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir.” Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu Amsterdam Şubelerinden Cafer-i Sadık Cemiyeti eğitim semineri düzenledi. Açılış konuşmasında eğitimin önemine işaret eden K.H. Millî Görüş Federasyonu Başkanı Oktay Dalmaz Hollanda Millî Görüş’ün eğitimde de bir öncü olduğunu ve bunun da Cafer-i Sadık şubesinde başlatıldığını vurguladı. Çalışmaların daha da artarak devam etmesi konusunda birimlere tavsiyelerde bulundu. Daha sonra Cemiyet bünyesindeki Öncüler, Hafızlık ve Hazırlık, Dar’ul Furkan, Hafta sonu Eğitim ve Anasınıfı öğrencileri katılımcıları gösterileriyle âdeta büyülediler. Öğrencilerin katılımcılara gül dağıtmasıyla program sona erdi.

IGMG Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu 2017 yılı 4. Şube Başkanları Toplantısını bölge binasında gerçekleştirdi. Toplantıya bölge BYK’sı, şube başkanları, şube teşkilatlanma başkanları ve İGMG Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri katıldı. Program Bölge İrşad Başkanı Ali Kartal’ın Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı ve Bölge Teşkilatlanma Başkanı Ahmet Duran’ın yoklaması ile devam etti. Kürsüye gelen Bölge Başkanı Oktay Dalmaz’ın açılış konuşmasının ardından Şube Başkanlarının çalışmaları, dilek ve temennileri dinlendi. Öğle namazına müteakiben bölge birim sunumları ve Genel Merkez Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri’nin konuşması ile program devam etti. Program Bölge İrşad Başkanı Ali Kartal’ın Kur’an-ı Kerim tilaveti ve toplu fotoğraf çekilmesi ile sona erdi.

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 234- Ocak/Januari 2018

04 sanat ve kültür 28 cultuur & kunst

Spotlar Mehmet Şükrü Oflaz oflaz-aliya@hotmail.com

Her Daim Bismillah “İşidün iy ulular âhir zamân olısar Sag müsülmân seyrekdür ol da gümân olısar Dânişmend okur dutmaz dervîş yolın gözetmez Bu halk ögüt işitmez ne sarp zamân olısar Gitdi begler mürveti binmişler birer atı Yidügi yohsul eti içdügi kan olısar Ya’ni er gelmiş erden elini çekmiş şerden Deccâl kopısar yirden âhir zamân olısar Aceb mahlûk irişdi göz yumuban dürişdi Helâl harâm karışdı assıziyân olısar Birbirne yavuz sanur itdügin kala sanur Yarın mahşer güninde işi beyân olısar İy yûnus imdi senün ışkıla geçsün günün Sevdügün kişi senün cânuna cân olısar.” Aralık ayında sizlerle olamadık. Tökezledik. Bir imtihan var herkesin başında. Yine beraberiz. Kültür-Sanat sayfasını hazırlarken Yunus Emre (k.s) hazretlerinin yukarıdaki şiiriyle bir kez daha karşılaştık. Muhterem Erkan Oğur Bey en son çalışmasında bu mübarek şiiri havalandırmış. Şiiri okuyup birde güftesiyle dinleyince, Cenab-ı Mevla’ya Yunus Emre gibi bir mübareği bize lütfettiği için şükrettim. Elhamdülillah... Bu ay Medine’den son Osmanlı askerleri Fahrettin Paşa komutasında çekildi. Bu ay Endülüs Devleti’nin nihayete erdiği tarih. Cenab-ı Ali (r.a) efendimizin şehit edildiği ay. Refah Parti bu ay kapatıldı. Mekke’nin fethi bu ay gerçekleşti... Biz bu çağda yaşıyoruz. Yine yaşıyoruz. Allah nefes verdikçe yaşayacağız. Bu ayda canımızı acıtan olaylar meydana geldi. Bu böyle devam edecek. İmtihan meydanında ben, sen, biz ne yapıyoruz. Sahi ‘BİZ’ kimiz? Başımızı kaldırmalı, ayağa kalkmalıyız. “Yeni Bir Dünya”yı kurmak için Bismillah diyebilmeliyiz. Bu sayıda işaret taşları bulacaksınız. Şiarı olanlar işaretleri göreceklerdir... Bir sayı ile yine huzurlarınızdayız. Eleştiri, teklif ve katkılarınızı bekleriz. Her dem Bismillah...

H

HURAFATTAN HAKİKATE...

AYATI Arif Nihat Asya (Mehmed Ârif), 7 Şubat 1904 / Hicrî: 20 Zilkade 1321’de, Çatalca’ya bağlı İnceğiz Köyü’nde doğmuştur. Babası Zîver Efendi, 14 Şubat 1904 tarihinde -muhtemelen askerdeyken yakalandığı- tâûn (veba) hastalığından vefat edince, henüz yedi günlükken dedesinin himayesine kalır. Annesi Fatma Zehra Hanım da üç yıl kadar kayınpederinin yanında kaldıktan sonra Filistinli bir subayla evlenip Filistin’e gider. Mehmet Arif hem yetim hem de öksüzdür. Çok geçmeden dedesi ve babaannesi vefat eder. Artık, üvey halası Gülfem Hanım’ın himayesindedir. Halasının kızları Asiye, Nûriye ve Şâdiye ile çok iyi anlaşırlar. Onlarla beraber Örçünlü Köy Mektebi’ne devam eder Daha ilkokuldayken şiir yazmaya başlayan Mehmed Arif, Kastamonu’da çok iyi bir sanat çevresiyle karşılaşmıştır: Millî Mücadele’nin en kuvvetli ateşleyicilerinden biri olan Mehmed Akif, daha sonra Maarif Vekilliği yapacak olan Mustafa Necati Bey, Fecr-i Atî topluluğu şairlerinden Mehmed Behcet Bey, Gençlik Mecmuasını yönetmekte olan hocası Enver Kemal Bey, Açıksöz Gazetesi sahipleri Hüsnü ve Hamdi Beyler Kastamonu’dadır. Onlardan destek görür. Şiir denemelerini Açıksöz Gazetesi ile hocası Enver Kemal Bey’in “Hey’et-i Tahrîriyye Müdîri” olduğu Gençlik adlı mecmuada yayımlar. Mehmed Ârif, 6.12.1927 tarihinde, İstanbul Yüksek Muallim Mektebi Edebiyat Zümresi’nden mezun olur. Mart 1928’de Adana Erkek Lisesi Muallim Muavinliği’ne tayin edilir; fakat göreve başlamaz. 15 Eylül 1928’de Adana Erkek Muallim Mektebi Edebiyat Muallimliği’ne “naklen” tayin olunur. 1933’te, Adana’da Fransızca öğretmeni olan Hakkı Mahmut Soykal aracılığıyla, Mevlevî dedesi Ahmed Remzi Akyürek’le tanışır, ondan el alır; dervişlik çilesinden geçer. 15 Mayıs 1934-31 Ekim 1935 tarihleri arasında askerliğini yapar. Askerdeyken “Asya” soyadını alır ve bundan böyle Mehmed Arif Nihat Asya’dır. Askerliğini bitirince Adana Erkek Lisesi Edebiyat Muallimliği’ne döner. On dört yıla yakın bir zamandır görev yaptığı Adana’dan, Malatya Lisesi müdürlüğüne atanmasıyla ayrılır. Müdürlük dönemi sıkıntılı geçmiştir: Maarif Vekili Hasan Âli Yücel’le aralarında sert bir tartışma geçer, 30 Nisan 1943’te müdürlük görevine son verilir. Bir buçuk ay açıkta kaldıktan sonra,

AY’IN KİTABI

U --------

DERVİŞ MEŞREP BİR MUALLİM:

ARİF NİHAT ASYA öğretmenliğe döner. Malatya’da üç yıl kadar çalıştıktan sonra, Erkek Lisesi edebiyat öğretmeni olarak Adana’ya döner. Burada yoğun bir sanat dönemi geçirir. 4.10.1948’de Edirne Lisesi’ne tayin edilir. Edirne Lisesi Edebiyat öğretmenliğini sürdürürken, iki devrede on yedi yıl civarında görev yaptığı Çukurova, kendinden saydığı “Arif Hoca”yı Seyhan (Adana)’dan milletvekili adaylığına davet eder; DP listesinden Seyhan adayı olur. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde, milletvekili seçilir. 1954’te aktif politikayı bırakır ve öğretmenliğe döner; Eskişehir Lisesi Edebiyat öğretmenliği görevine atanır. Yûnus Emre havasını teneffüs ettiği bu şehirde kısa bir müddet görev yaptıktan sonra, 1955’te Ankara Gazi Lisesi Edebiyat öğretmenliğine nakledilir. Ankara Gazi Lisesi Edebiyat öğretmeni iken, aralarında eşi Servet Asya’nın da bulunduğu 30 öğretmenle birlikte Kıbrıs’a gönderilir. Lefkoşa Erkek Lisesi (o zamanki adı: Celal Bayar Lisesi) Edebiyat öğretmenidir. Şiir ırmağına çok verimli bir kol daha eklediği Kıbrıs’ta iki yıla yakın kalan şair, yurda dönerek, kadrosunun bulunduğu Gazi Lisesi’nde dört ay daha öğretmenlik yapar ve 16 Şubat tarihi itibariyle emekliye ayrılır. Emekliye ayrıldığı tarihte 58 yaşını henüz doldurmuş bulunan Arif Nihat; çok yönlü tecrübeye sahiptir, hareketli bir meslek hayatı geçirmiştir; esaslı bir müşahede ve sezgi birikimine, tahlil gücüne ulaşmıştır... Çok sayıda eseri bu dönemin ürünüdür. Bu çok yönlü ve yoğun sanat çalışmalarına devam ederken, 1973’ten itibaren sık sık rahatsızlanmaya başlayan şair, birkaç defa kalp krizi geçirip hastaneye yatar. 1974 Aralık ayının sonlarında yeniden hastalanarak Ankara Numune Hastanesi’ne kaldırılır. Kendi tabiriyle “Dünyanın öbür yanağından öptüğü gün” tarih 5 Ocak 1975, günlerden Pazar, saat 21.10’dur. KİŞİLİĞİ VE SANATI Uzun sanat ve meslek hayatında, değişik çevrelerden çok sayıda dost edinmiş bir sanatkâr ve hem sanat sahasında hem de eğitimde birçok talebe yetiştirmiş bir “Hoca” olan Arif Nihat, 8 Ocak 1975 Çarşamba günü, şöhretiyle mütenasip bir merasimle, Ankara-Yenimahalle Karşıyaka Mezarlığındaki kabrinde toprağa verilmiştir. Arif Nihat, bulunduğu çevreye kolaylıkla uyum sağlayabilen, insanlarla ilişkileri zengin, hiçbir zaman alçak gönüllülüğü elden bırakmamış, Adana’da kaldığı yıllarda tam bir Adanalı olabilmiş, Malatya Lisesi müdürüyken okulun hizmetlisiyle oturup rahatça yemek yiyebilmiş, Edirne’nin zengin tarihî dokusuna -âdeta- eklemlenmiştir. Sanatçı, nefes aldığı, ağlayıp güldüğü, âşık olduğu mekânların bir parçası haline gelir. Ondan kopsa bile, zaman zaman dönüp orada geçen günlerini hatırlar.

Arif Nihat’ın millî değer ve şahsiyetleri konu alan şiirleriyle dinî iman ve heyecanı işleyen şiirleri, 1950’den sonra yetişen yeni nesillerde tarih şuurunun ve dinî duyguların uyanmasında ve gelişmesinde önemli rol oynamıştır. “Bayrak”, “Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor”, “Fetih Davulları”, “Selimler”, “Kubbeler”, “Süleymaniye” gibi şiirleri bu konuda yazılmış olanların en tanınmışlarıdır. “Naat”ı ise duygu ve estetik bakımından son devirlerde bu vadide kaleme alınmış en mükemmel örnekler arasında yer alır. Şiirlerinde günlük Türkçe’yi bir sanat dili hâline getirerek kullanan Arif Nihat’ın rahat, özentisiz ve sade bir üslûbu vardır. Dilin âhengine önem vermiş, vezinsiz şiirlerinde bile bir iç âhenk kurmayı başarmıştır. Şiiri üzerinde Yahya Kemal’in açık tesiri görülmektedir. Arif Nihat’ın Eskişehir şiirlerinde üç tarihî şahsiyete yer verilmiştir: Yûnus Emre, Seyyid Battal Gâzî ve Nasreddin Hoca. Şaire göre, Türk çocukları uzun kış gecelerinde Battal Gâzî cenklerini dinleye dinleye büyümüştür ve Battal Gâzî insanımızın yüreğinde, vatanımızda yiğitliğin izi kalmışsa bir îman ve destan adamı olarak ana kaynağı olmuştur: Büyük halk filozofu Nasreddin Hoca ise iki şehri birleştiren, onları birbiri ile akraba kılan adamdır. Onun, Sivrihisar’da doğup Akşehir’de öldüğü bilgisini esaslı bir nükte şiir kalıbına döktüğü “Nasreddin Hoca” şiiri, sanki Akşehir ile Sivrihisar arasındaki çekişmeyi bitirmek amacıyla yazılmış gibidir: Battal Gâzî ve Nasreddin Hoca’ya birkaç şiir tahsis eden şair, asıl dikkatini Yûnus’a yöneltmiş; onun manevî büyüklüğünü, sanattaki ustalığını ve rahat söyleyişini, gelenek içindeki yerini şiirleştirmiş; özellikle, “Yûnus Emre” ve “Molla Kasım” başlıklı iki önemli yazısında ise, geniş ve çok kapsayıcı tasavvufî-edebî bir tahlil yapmıştır. Aileden âhîlik geleneğine de bağlanan Arif Nihat, Eskişehir’e geldiği zaman, yirmi yıldan fazla bir zamandır Mevlevîlik yolunda yürümüş ve bu yolun âdâbını erkânını hazmetmiş bir mutasavvıftı. Yûnus’la tanışması, bu yüzden, çok sağlam bir mistik kültür birikimi zeminine oturmuştur. 25 Mayıs 1958 tarihini taşıyan “Yûnus Emre” başlıklı yazısından aldığımız şu satırlar, onun Yûnus’a hem estetik seviye hem de düşünüş yönünden büyük bir yakınlık ve hatta hayranlık duyduğunu göstermektedir: “Biz kendimizi

“MODERNLİĞİN HİKMETİNDEN SUAL”

lkemizin önde gelen ilim ve fikir adamlarından Bedri Gencer, çığır-açıcı çalışmalarıyla modernleşmenin özünde hikmetten uzaklaşma süreci olduğunu keşfettikten sonra modernlikten çıkış ümidiyle hikmetin yeniden keşfine koyuldu ve böylece “modernliğin hikmetinden sual” edenlerin kapısını ilk çaldıkları isim oldu. O, kapitalizm, medeniyet, ideoloji gibi modern hayat ve düşünce tarzının unsurlarının hikmetten kopuş

tarzlarını ve böylece insanlığın hikmeti yeniden keşfinin imkân derecesini vukufla ortaya koydu. Bu yeni eserinde de Gencer, “hadis/fıkıh, hikmet/ sünnet, medeniyet/kültür, modernleşme/sekülerleşme” gibi anlam kaymasına uğrayan birçok temel kavramı aslî mânâlarını keşfederek sağlam bir tarife kavuşturduğu gibi, “hikmet/ medeniyet ilişkisi” gibi birçok temel meselenin işleniş tarzını ustalıkla gösteriyor; böylece modernliğin bunalımından çıkışın yegâne yolu olarak hem bir ilmî paradigmaya, hem bir amelî düs-

BEDRİ GENCER

tura dönüştürülecek bir “hikmet şuuru” geliştiriyor. Eser, onun kavramsallaştırma, teorikleştirme, problematikleştirme ve çözümleme yolundaki titiz çalışmalarının sonuçlarını yansıttığı gibi, bu çalışmalarının arka planına ışık tutuyor, dahası gelecek çalışmalarının ipuçlarını veriyor. Ömür boyu süren hikmet yolculuğundan süzülen fikirlerini yansıtan bu kitap, “hikmetin bayraktarı” hâline gelen Bedri Gencer’in külliyatına girişin en uygun yolu. - --◄◄

senden el almışçasına sana yakın ve adımız Yûnus Emre imişçesine seni biliyoruz. Senin dilini çözen çözmüş; bizim dilimizi sen çözdün. Yakın bir tarihten beri senin gibi söylemeye gayret ediyoruz. Benim neslimin âmin alaylarında İlâhilerin okunurdu. Bizi, elimizden tutup mektebe sen başlatırdın. Şimdi mektepte de, kitapta da bizimlesin, çocuklarımızlasın; seni okuyor, senden okutuyoruz. Menkıbendeki eğri odun- doğru odun olayından çıkardığımız doğruluk dersini çocuklarımıza ve birbirimize tekrarlıyoruz... Ve rüzgâr mazide estikçe yedi asır öteden bize selâmın geliyor...” Arif Nihat Asya’nın şiiri, memleketin insanına, törelerine, iman ve ahlâk değerlerine yatkındır. Mizacında ise, bunlar yeri geldiğinde kavgası yapılacak ve uğrunda ölünecek heyecanlar halinde görülür. Her vakit göze çarpan tevazuu, alçak gönüllüğü halktan öğrenmiş oluşundan, ayrıca gururu değersiz bulan Türk felsefesinden ileri gelir. Kendisini öylesine silmesini bilen şairin tabiatında şüphesiz ilk aldığı İslam terbiyesinin, halk içinde gördüğü rind örneklerin, Mevlana’ya ve Yunus’a duyduğu sonsuz hayranlığın ve birçok “aydın”da gördüğü “pozculuğa” karşı tepkilerinin varlığı sezilmektedir. Daima çelebi, kibar, rind olan bu mizaç yalnız inandığı davalarda, memleket işlerinde, prensiplerinde sertleşir, kavgacı bir renge bürünür. Başka bir deyişle kendi adına sade ve mütevazı olduğu kadar, vatan, millet, tarih ve din konularında ser ve mağrurdur. Yurda zarar vermesi muhtemel zümrelere, bizi yaşatan değerleri yıkmak isteyen görüşlerin sahiplerine karşı davacı ve savaşçı olur. ESERLERİ: ŞİİRLER; • Heykeltıraş (1924) • Yastığımın Rüyası (1930) • Ayetler (1936) • Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor (1946) • Kubbe-i Hadrâ (Mevlana üzerine, 1956) • Kökler ve Dallar (1964), • Emzikler (1964) • Dualar ve Aminler (1967) • Aynalarda Kalan (1969) • Bütün Eserleri (1975-1977) • Rubaiyyat-ı Ârif (rubailer, 1956) • Kıbrıs Rubaileri (rubailer, 1964, 1967) • Nisan (rubailer, 1964) • Kova Burcu (rubailer, 1967) • Avrupa’dan Rubailer (1969) • Şiirler (Ahmet Kabaklı derledi, 1971) • Bütün Eserleri (1975-1977, Ötüken Yayınları DÜZYAZILAR • Kanatlar ve Gagalar (özdeyişler, 1946)• Enikli Kapı (makaleleri, ---◄◄ 1964 )

KADİM YAYINLARI


kültür ve sanat

doğuş aylık gazete/maandblad

göçtü kervan, kaldık dağlar başında

nr. 234- Ocak/Januari 2018

, ER ER, . L ÜÇ DİL AR.. YE R K L KI “Yemin olsun, o harıl harıl koşular koşanlara, Ateşler çakıp saçanlara, Sabahleyin baskın basanlara, Derken bir toz duman savuranlara, O anda bir topluluğu ortalayıp dalan kuvvetlere” Adiyet (1-5). Kutsal kitabımızda atlar övülür; üstüne binince dolu dizgin giden, düşmanın içine korkusuzca dalan, süvarisini koruyup-kollayan, insan gibi rüya gören atlar… Yine; Enfal 60, Nahl 8, Sad 31-33, Haşr 6, Âl-i İmran 14. Ayetlerde methedilir at. Allah atı yaratarak, Türklere emanet ve armağan etmiştir. Çünkü; at, Türk’ün kanadıdır, uçunca. Yoldaşıdır, göçünde. Öz kardeşidir, yiğitlerin barışta ve savaşta. Miracıdır hayvanların, bu yüzden insan gibi ad verilir ona. İnsan gibi mezarı vardır. Andımız olur, at, avrat, pusat. Türk; çadırda doğar, at üstünde ölür. Atı ile gömülür mezara. Türk; atla öyle bütünleşmiş ve kaynaşmıştır ki ona, “ata yapışık millet” de denir. Yund, toruğ, göçüt diğer isimleridir atın. Dört ayağı, altı kanadı olan atların. Gökten, rüzgârdan, topraktan, sudan yaratıldığına inanılır efsanelerde. Atlar; rüzgârdan altı kanadı ile gökte uçar, toprakta su gibi akar. Köroğlu’nun atı, sudan çıkan bir aygırın, at sürüsü içinde bir kısrağa aşmasından doğmuştur. Pertev Naili, Paris rivayetinde bunun, “Amuderya’dan çıkan bir aygır” diye tasrih edildiğini haber vermektedir. Ak Han ve AtınTaycı adlı Altay-Türk masalında, çocuğa (kahramana) verilecek at (Ak-Kır at) ve elbise Tanrı tarafından gönderilmiştir. Dede Korkut Hikâyeleri’nde Kam Büre Bey-oğlu Bamsı Beyrek’e can, mallarını kurtardığı için bezirganlar bir deniz kulunu “Boz Aygır” hediye ederler. At sürülerine sahip olmak gibi, hayatlarının vazgeçilmez unsurları ile tanınan Kırgızlar, Er Manas için “Aymanboz” adlı atı layık görürler. Bu notlardan anlıyoruz ki; canlının yaşaması için elzem olan dört unsur (anasır-ı erbaa), atın geldiği menşeiler olarak kabul ediliyor. Prof.Dr. Şükrü Elçin “Atların Doğuşları ile İlgili Efsaneler” adlı makalesinde, atları dört grupta toplamaktadır: Gök Menşeli Atlar: Sibirya TürkMoğol kavimlerinin telakkilerinde at sürülerinin İlahî bir menşeden gelme inancı yatmaktadır. Rüzgâr Menşeli Atlar: Atın rüzgârdan doğduğu inancı, İslami kaynaklardan yayılmıştır. Rivayete göre, Allah, Poyraz yeline “dostlarıma sebeb-i izzet ve düşmanlarıma sebeb-i zillet olması için senden bir mahluk yaratayım” demiş. İşte bu attır. Mağara-Toprak Menşeli Atlar: İslami an’aneye göre şimdi bilinmekte olan atları Allah, Hz. Adem’in Kabe toprağından halk etmiştir. Sudan Çıkan Atlar: Bu motif tamamen Türkler’e mahsustur. Türklere komşu bütün kavimler, bu, su menşeli atları tercih etmiş ve aramışlardır. Prof. Ahmet Caferoğlu; “Atlar taşıdıkları üstün nitelikler dolayısıyla güç anlarda, hem konuşan, hem de binicisine öğütler veren ve böylece Tanrısal ve büyü gücüne sahip, insan zekası üstünde bir çok fikrî meziyetleri de kendilerinde toplayan bir kuvvet ve

“AT, BEN-İ ADEMİN KARINDAŞIDIR” kudret örneğidirler” der. Dede Korkut’da, Bamsı Beyrek, düşmanlar tarafından esir edilince atı “Boz Aygır” O’nu bekler. Beyrek mahpûsluktan kurtulunca otlamakta olan atına doğru ilerler, Boz Aygır, Beyrek’i tanır ve iki ayağı üzerine kalkarak kişner. Beyrek, Boz Aygır’ı şöyle öğer: “Açık açık meydana benzer senin alıncığın! / İki şepçerağa benzer senin gözceğizin! / İpeğe, ibrişime benzer senin yeleciğin! / İki ikiz kardaşa benzer senin kulacığın! / Eri muradına erdirir senin arkacığın! / At demem sana, kardaş derim, / Kardaşımdan yeg!/ Başım beraberi, / Başıma iş geldi yoldaş derim, / Yoldaşımdan yeg! dedi.” At başını yukarı tuttu, bir kulağını kaldırdı, Beyrek’e geldi. Beyrek, atın göğsünü kucakladı, iki gözlerinden öptü, sıçradı bindi. Destanlarda kahramanın atı, O’nu çoğu defa ölümden kurtarır. Bilhassa Köroğlu’nun “Kır At”ı efsanevi özellikler göstererek dikkati çeker. Köroğlu’nu, düşmanlarını takip eder, O, atını derin bir suya salar, takip edenler boğulurlar, atı O’nu yüzerek öbür tarafa geçirir. Bir başka rivayet, Köroğlu’nun babası atları seçerken, bir sürüyü “Tuz Göl”üne sürer, içinden yalnız “Kır At” kurtulur, ihtiyar da O’nu alır. Genel olarak atlarda sezgi gücü üstün derecededir. Destanlarda kahramanın atı, güç durumlarda daima sahibine yardımcı ve O’nu uyarıcı olur. Dede Korkut Hikâyeleri’nde Beğil-oğlu Emre, düşman üzerine yürüyünce, düşman kokusunu atı “Al Aygır” alır, ayağını yere vurarak sahibini haberdar eder. Aynı Hikâyeleri’ni Uşun Koca-oğlu Seğrek Boyu’nda, Seğrek uyurken altmış silahlı düşman, Seğrek üzerine gelirler. Seğrek’in bindiği Aygır, yularını çekerek O’nu uyandırır. Atların destanlarda rastladığımız özelliklerinden biri de kahramanın ölümünden sonra, insanlar gibi yas tutmalarıdır. Manas Destanı’nda, Er Manas bir kez öldüğü zaman atı, av köpeği ve av kuşu, Manas’ın mezarını beklemişler ve insan gibi konuşmuşlardır. Köroğlu’nun ölümünde Kır At, bir insan gibi yas tutmuş, kırk gün yem yememiştir. Bey Böyrek Hikâyesinde, Bey Böyrek’in atı “Benli Boz”, sahibi esir edilince, bir taşın dibinde yedi sene kalmış üstünü yosunlar bağlamıştır. Türklerde ata binmeden ad dahi alınamayacağını düşünürsek, atın kahramandan kopmaz bir parça olduğuna hükmetmiş oluruz. Kahramanın gerçek adı, ana ve babasının verdiği ad olmayıp, atı ile birlikte gösterdiği kahramanlıktan dolayı aldığı da oluyor. Nitekim Dede Korkut Hikâyeleri’nde başkahramanlar atlarının adlarıyla birlikte anılmaktadırlar: “Boz atlu Kam Ganoğlu Bayındur; Konur atlu Kazan; Boz Aygırlu Beyrek” gibi. Önden bir geyik çevikliği, yandan bir gemi oynaklığı, geriden bir kaya mehabetiyle görünüp, bileklerin narinliğiyle gövdenin kuvvetindeki tezadı birleştirerek, kuyruğuna kıvrak bir istifham edası, yelelerine sevimli bir kanat çevikliği, keyifli zamanlardaki ayak atışlarına yazı yazar gibi manalı bir eda veren at; diğer hayvanların seçkin taraflarını kendinde topladığını bilircesine kuğular misali boyun kırıp, bakışlarına merallerin yumuşaklığını sindirerek, şahlanışında arslandan da üstün bir mehabet gösterdiği hâlde, koşmasına kanatsız bir kuş süzülüşü hafifliğini verebilen at kişnemeye başladığı zaman, artık diğer hayvanlardan da, insanlardan da ayrı, sırf kendine mahsus bir imtiyaz hâline gelir. O kişnemelerde, ya dişisine karşı sesin tannan şehvetini, yahut sahibine karşı memnunluğunun kıvrak neşesini,

yahut da düşman baskınına karşı endişenin ikazlı edasını duyarız. Evet, at yalnız güzel değil güzellikler mecmuasıdır. “Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik / Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.” Beyitinde Yahya Kemal mübalağa yapmıyor, bir gerçeği ortaya koyuyor. Sayıca küçük Atlı Türk birlikleri; Çin Saraylarından Büyük Okyanus’a, Rusya’dan Kuzey Denizi’ne, Himalayalar’dan Hint Okyanusu’na kadar en görkemli fetihleri yaptılar. At ve binicisi arasında ruh ve gönül birliği bulunur. Geniş bozkırda binicisine hareket serbestîsini ancak at verebilir. Sılasından ayrılan süvari atıyla birlikte kader birliği kurar. Altı bin yıl önce başladı atla kardeşliğimiz. Dilimizde sözlük olacak büyüklükte atla ilgili kelime, deyim ve atasözü mevcuttur. “At murattır.” der, başlarız söze. Atın rengi yoktur, don’u vardır: kır, kula, yağız, alat, demirkır, boz, doru… Yürüyüşüne; eşkin, yorga, rahvan, tırıs, dörtnal denir. Atla yapılan sporlar; at yarışları, çöğen, cirit, kılıç sallama, yamba kapma, gökböri, at güreşi… Pek çok dildeki atla ilgili kelime ve kavramlar Türkçeden alınmıştır. Dünyada ilk orduyu kuran Mete, askerlerinin disiplin, sadakat ve cesaretlerini ölçmek için atlarını hedef alarak ok attırırdı. At, hem servet, hem yoldaştı. Ona zarar verilemezdi. Oğuz Kağan, çocuk yaşta at sürüleri güttüğü için övülür. Ormandaki ejderhayı at sürülerine ve halka zarar verdiği için öldürür. Zoya Tülek’in Aktulgar adlı atı gökte uçar, ayağı pek az yere değer. Efendimiz Mirac’a çıkarken Burak isimli ata benzeyen bir binite binmiştir. Yiğitlerbaşı Hz. Ali, atı Düldül ile nice kafir kalesini zapt etmiştir. Kaşgarlı Mahmut eserinde 200 civarında atla ilgili kelime verir. Evliya Çelebi, ata olan sevgisini şöyle anlatır: “Hakkaki atlar eşrefi mahlûkattır. Kum hallaki alem küheylan atların hakkında Kur’an’ı Azim’de ve fırkan-ı mecitte sure-i sata: “İza araza aleyhi bilâşyı safinatıl-ceyyt” buyurmuşlardır. Onun için bu hakir, atları pek sevip elli bir yıldan beri atsız olamamışımdır. Yiğite de küheylan at lazımdır. Zira at ben-i Ademin karındaşıdır.” On iki hayvanlı Türk takviminde aylardan biri Yund’tur. İnsanlara verilen alp ünvanı, Alp Saçı olarak Gültekin’in atlarından birinin adıdır. Fatih’in, Genç Osman’ın atlarının ziyaretlere açık mezarları bulunmaktadır. Şehitlik, gazilik gibi dini mertebeler atlara da verilmiştir. Attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kırdırmak bir Oğuz töresiydi. At üzerinde gün doğmadan bir akarsuyu yedi kere geçene sihir tesir etmez. Atın soluğu hastalıklara iyi gelir, eve bereket getirir. Nazardan korunmak için evlere at başı asılır. Suya atılan at başı yağmur getirir. At olan eve şeytan, cin girmez. At göğe, koç toprağa kesilir. Türk edebiyatında atla ilgili o kadar çok eserler verilmiştir ki, saymakla bitmez. Alp Er Tunga’da, “Erge at andak kim gökte ay.” (Gökte ay, erkete at süstür) denir. Keloğlan, Şahmeran masallarında at rivayetleri pek çoktur. Köroğlu’nun Kıratı, Battal Gazi’nin Aşkarı, Manas’ın atı, Zoya Tülek’in Aktulgarı kanatlıdır, gökte uçarlar, âb-ı hayat içmişlerdir, o yüzden ölümsüzdürler. Türk atı; tehlikeyi sezer, binicisini uyarır, sohbet eder, öğüt verir. Nef’i, IV. Murat’ın atları için

kaleme aldığı “Rahşiye” adlı Kasidesinde şöyle der: “BârekAllah zehî rahş-ı hümâyûn-simâ / Ki komuş nâmını sultân-ı cihân Bâd- Sabâ / Ne sabâ sâ’ika dirsem yaraşur sür’atde /Ki seğirdirken ana sâyesi olmaz hem-pâ” (Allah mübarek etsin! Ne de mübarek simalı at!/Ki – onun adını – cihan padişahı – IV. Murad – Bâd-ı Sabâ koymuş/ Sabâ rüzgarı da ne demek? Hızına, yıldırım desen yeri var, yaraşır/ Öyle ki koşarken, gölgesi bile ona arkadaş olamaz) Köroğlu, Kırat’ı övmekten zevk alır: “İnce uzun boylu kalem bacaklı,/ Terazi tabanlı göğsü yelekli,/ Bir geyik misali hatun bilekli,/ Kalkana benziyor döşü Kıratın. İnişe gidince ceylân inişli / Yokuşa gidince keklik sekişli / Karakuş boyunlu bozkurt bakışlı / Kız yeleli alma gözlü Kıratım Çamlıbel’den aştığımı görmüşler/ Kıratımın sekişinden bilmişler/ Şu gelen koç Köroğlu demişler/ Kız yeleli alma gözlü Kıratım Öte yandan Dadaloğlu, sevdiği ile atı ayırt etmeden metheder: “Şu yalan dünyaya geldim geleli Severim kıratı bir de güzeli Değip on beşine kendim bileli Severim Kıratı bir de güzeli Atın beli kısa boynu uzunu Kuru suratlısı elma gözünü Kızın iplik iplik süt beyazını Severim kır atı bir de güzeli Atın höyük sağrı kalkan döşlüsü Kalem kulaklısı çekiç başlısı Güzelim dal boylu samur saçlısı Severim kır atı bir de güzeli At koşu tutmasın çıktığı zaman Yalı kaval gibi yıktığı zaman At dört kız on beşe yettiği zaman Severim kır atı bir de güzeli Buna karşılık Gazi Giray Han; atı, ahu gözlü, peri şekilli sevgiliden üstün tutar. Severiz esb-i hünermend-i sabâ reftâri/ Bir peri şekl-i sanem bir gözü ahu yerine (Ahu gözlü, peri şekilli bir sevgili yerine, hünerli ve sabâ rüzgârı gibi giden atı severiz.) Aşk, cenk, kahramanlık türkülerinde atın kutlu adı anılarak murat getirici uğruna inanılmıştır. Keder ve sevinç atla paylaşılmıştır. Tarih yapan ve değiştiren kahramanların heykellerini atsız nasıl düşünebiliriz? Şaha kalkmış bir atın görkemini başka nerede bulabiliriz? Polonyalılar, “Türk atlarının Vistül ırmağından su içtiği gün” kurtulacaklarına, Giritliler, Ada’ya önce Türk atlarının daha sonra Türklerin ayak basacağına inanmışlardı. Kızılelma, Hakan’ın atının ayak basacağı yer değil miydi? Gökyüzü kocaman bir tuğ avucunda / Aha, almıştır uzağı Ağustos atlarımız. Serhat yiğitleri sefere çıkmayı türkülerle kutlardı / Yine de şahlanıyor kolbaşının kır atı Görünüyor bize sefer yolları/ Davullar çalsın da cengi cengi var deyu / Görünüyor bize sefer yolları /Sefersiz olmaz er evlatları İstiklal Savaşı’nda Ege’de söylenen şu türküde zaferi atla kazanma inancı ve ümidi vardır: “Kıratımı nallatırım/ Düz ovada oynatırım/ Beş bin Yunan karşı gelse/ Ben atıma çiğnetirim.” Savaşın zaferle biteceğinin müjdesini şahlanan atlar verir: “Bin gemle bağlanan yağız at şaha kalkıyor / Gittikçe yükselen başı Allah’a kalkıyor.” O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler, çekip gittiler. Yerin altındadır şimdi eli öpülecek insanlar ve üstüne binilecek güzel ---◄◄ atlar… Ahmet URFALI www.kirmizilar.com.

29

40 HADİS - (9) ------------

“Gâle Habîbü’l-Mü’min Aleyhi salâtü’l-Müheymin Es-salâtu nûru’l-mü’min “Namaz, mü’minin nûrudur.” ------------

Habibi Kibriya aleyhi ekmelittehaya hazretleri saadetle buyurdular “Namaz, gözümün nurudur”, “Namaz müminin nurudur”, “Namaz, dinin direğidir” O güzeller güzeli Efendimiz son nefesinde şehadet parmağını kaldırır ve üç defa “namaz, namaz, namaz” diye seslenir. Rabbinin huzuruna giderken de namazla gitmek ister. Misvakını eline alır ve namaza hazırlanır gibi dişlerini temizler. Namazına gider gibi “En yüce Dost’a” gider.

HEDİYELİ SORU

“Anneler ve Kudüsler?” adlı kitabının yazarı kimdir? Sorunun cevabını yukarıdaki mail adresine ulaştıran ilk 5 okurumuz arasında çekilecek kurada, adı belirlenecek olan talihli okurumuza

“Anneler ve Kudüsler?”

adlı kitap hediye olarak gönderilecektir. FOTOĞRAFLAR DİLE GELSE...


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 234 - Ocak/Januari 2018

04 bizim sayfa 30 ons pagina

Tebrik Taziye Şifa dileği

- Taziye... Yazarlarımızdan Sevgili Mehmet Şükrü Oflaz’ın kıymetli babasının rahmeti Rahman’a kavuştuğunu duyduk. Merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Okurlarımızdan ve Veghel Cemiyeti önceki başkanlarından Sevgili İbrahim Bilgin’in kıymetli babası Demirci Süleyman Bilgin’in vefat ettiği haberini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan ve Birlik Camii üyelerinden Sevgili Tahsin Tan’ın kıymetli validesi Bade Tan’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan ve Birlik Camii Başkanı Sevgili Cafer Gümüş’ün kıymetli kayınvalidesi Emine Gümüş’ün vefat ettiği haberini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan ve Eindhoven kent sakinleirnden Sevgili Mete Arıkan’ın genç yaşta vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Gazetemiz emektarlarından ve Ulu Impex şirket sahibi Sevgili Muhammed Ulu’un teyze oğlunun vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan ve Goirle kent sakinlerinden Sevgili Bahri Zengin’in vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan ve Mescid-i Cuma Oss Gençlik Başkanı Harun Tekin’in halasının vefat ettiği haberini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan Ulft kent sakinlerinden Ahmet, Mahmut, Safiye, Salih, Ayhan ve Resul Yılmaz’ın kıymetli valideleri; Salih Yılmaz’ın muhtereme eşleri Ayşe Yılmaz vefatını öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Aalten kent sakinlerinden Sevgili Süleyman Turunç’un vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/Yayın Yönetmeni Adnan Şahin Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Oğuzhan Kılıç Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Mehmet Şükrü Oflaz, Zeynel Abidin, Ercan Kuzu, Sezer Değmez, Recep Soysal Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli Adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam Tel. (010) 471 68 47 e-mail dogus@dogus.nl website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, Verzonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Rodi

Tebrik... Okurlarımızdan ve Birlik Camii üyelerinden Sevgili Naci ve Mukadder Yörü’nün mahdumu Resul ile Sadık ve Fodul Sorgucu’nun kerimesi Nurşen 30 Aralık Cumartesi günü yapılan bir düğün töreniyle dünya evine girdiler. Nurşen ve Resul’ü tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz...

Tebrik...

Gazetemiz emektarlarından ve NIF Basın Yayın Başkanı Sevgili Ercan ve Zeynep Kuzu’nun mahdumu Mikail Hüseyin Kuzu’nun Bosnalı Sabina ile sözlendiğini duyduk. Gençleri tebrik ediyor iki cihan saadeti diliyoruz.

- Taziye... Kocatepe Camii cemaatinden Sevgili Kamil Karhan’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Şifa dileği... Gazeteci, Sevgili Coşkun Yeğenoğlu’nun rahatsızlığı sonucunda başarılı bir ameliyat geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz.

Tebrik... Dutchturks nl. sitesi koordinatörü Sevgili Volkan Kaya’nın Ayşe Erdoğan ile dünya evine girdiklerini duyduk. Genç çifti tebrik ediyor iki cihan saadeti diliyoruz.

Hoş geldin bebek! Yaşama sırası sende!

Okurlarımızdan Sevgili Bayram ve Esra Baş çiftinin 25 Kasım 2017 tarihinde Berkay Anıl adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti; dedelik makamına oturan Sevgili Gazi ve ninelik makamına oturtan Fadime Baş’ı tebrik ediyor, minik Berkay Anıl’a dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.

- Şifa dileği... Okurlarımızdan Sevgili Abdullah Babacan’ın rahatsızlığı sonucunda başarılı bir ameliyat geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa dileği.. Okurlarımızdan Sevgili Metin Çığlı’nın oğlunun rahatsızlığı sonucunda başarılı bir ameliyat geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa dileği... Gazeteci, Anadolu Ajansı Hollanda önceki temsilcilerinden Sevgili Yusuf Bakırcı’nın rahatsızlığını duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz.

“HERKES OKUSUN, HER EVE GİRSİN” DİYE 2018 YILI İÇİN DOĞUŞ ABONELİĞİ SADECE 15 EURO Abone


bilmece-bulmaca 31 puzzels - raadsels

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 234 - Ocak/Januari 2018

Bulmaca

Hazırlayan: Mücahid Çeçen Soldan sağa: 1- Malların teker teker veya birkaç parça durumunda azar azar satılmasına dayanan (satış biçimi), toptan karşıtı * Bir haber ajansımız * Kısa zaman parçası. 2- Büyüklük, nicelik, derece bakımından iki şey arasında veya parça ile bütün arasında bulunan bağıntı, nispet, rasyo * Oyunculardan birinin ebe olması ve saklanan arkadaşlarını bulması temeline dayanan bir çocuk oyunu. 3- Araştırıp bulma, sağlama, elde etme * Baston * Kısaca metre * Trityumun simgesi. 4- Ağabey * Ön değil * Argonun simgesi * Ballıbabagillerden, yaprakları sapsız, çiçekleri beyaz veya menekşe renginde, güzel kokulu, yaprakları baharat olarak kullanılan, çok yıllık ve otsu bir kültür bitkisi. 5- Azotun simgesi * Bir nota * Ölü yıkama yeri. 6- Bir nota * Çocuk yuvası * Bir tür cetvel * Asmaktan emir * Kısaca metre. 7- İnsanı istenmeyen seçeneklerden birini, çoğunlukla iki seçenekten birini izlemeye zorlayan tartışma, durum * Otomobil, tren, gemi, uçak gibi taşıma araçlarının ortak adı, nakil aracı, nakil vasıtası, vasıta. 8- Yeniden, tekrardan * İtriyumun simgesi * Bir kimseyi kötüleme, yerme, yergi. 9- Aynştaynyumun simgesi * Amca * Valide * )Tersi) Beyaz. 10- (Tersi) saçları olmayan * Fotoğrafta forması görülen futbol takımımız. 11- Kısaca metre * Potasyumun simgesi *Atların ağzına takılan şey * Argonun simgesi * Üstün zıttı. 12- Aritmetik, cebir, geometri gibi sayı ve ölçü temeline dayanarak niceliklerin özelliklerini inceleyen bilimlerin ortak adı, riyaziye * Sarmaktan emir * Aynştaynyum elementinin simgesi. 13- Sermaye * Hz. Muhammed’in niteliklerini övmek, ondan şefaat dilemek amacıyla yazılan kaside * Savma. 14- Pişmanlık * Milimetre * Satranç oyununda taraflardan birinin yenilgisi. 15- Binek hayvanı * Sodyumun simgesi * Tüfek, tabanca vb. ateşli silahlarda namlunun en ileri bölümünde bulunan ve nişan alırken gezle birlikte göz ile hedef arasında aynı çizgi üzerine getirilen küçük çıkıntı * Oksijenin simgesi Yukarıdan aşağıya: 1- Gizli kalmış, henüz varlığı ortaya çıkmamış olan, gizil * Anlam. 2- Amaç, gaye, hedef * Bir sayı * Birine geçici olarak bırakılan ve teslim alınan kişice korunması gereken eşya, kimse vb., inam, vedia. 3- Radyo dalgalarının yankısını alarak cisimlerin yerini ve uzaklığını bulabilen, genellikle uçak ve gemilerde kullanılan cihaz * Bir büyükbaş hayvan * Lezzet. 4- Valide * Vücut kemiklerinin uç uca veya kenar kenara gelip birleştiği yer, mafsal * Dört teli olan, çenenin altına dayayarak çalınan yaylı saz. 5- Potasyumun simgesi * Radyumun simgesi * Son dönem Osmanlı ordusunda, askerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe ayrılan er * Bebek yemeği. 6- Koruma, himaye, vikaye * Bir rekoru yenilemek. 7- Yapıların duvar ve tavanlarına süslemeler yapan usta, bezekçi * Bütün çizgileri belirgin olan, gözün bütün ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen *Uzaklık işaret eder. 8- Danimarka’nın plaka işareti * Asmaktan emir * Güvenli * Alfabemizde yirmi birinci harf. 9- Bir göz rengi * Köpek (lakap) * Alfabemizde yirmi birinci harf * Silah olarak kullanılan, ucu sivri, iki ağzı da keskin uzun bıçak. 10- Soyluluk * Kalın kumaş * Gözleri görmeyen. 11- Çelişkili ve tutarsız iki cümleyi birbirine bağlamaya yarayan bir söz, amma, lakin * Hidrojenin simgesi * Işığı yansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilalı ve sırlı cam, gözgü, mirat * (Tersi) Bir spor kulübümüz * Karbonun simgesi.12- Eski dilde su * Ölen insanın vücudu * İlenme, beddua * Argonun simgesi * İşaret zamiri. 13- Acımasız, cana kıyıcı * Tarla, bahçe vb. yerlerde ağaç dallarından örülmüş barınak * 14- Tok olmayan * Neonun simgesi * Bir malın yapımının yalnızca bir kuruluşun elinde bulunduğu durum, inhisar, monopol * Bir besin maddesi. 15- Azotun simgesi *Bir tür cetvel * Kısaca metre * Eski dilde su * Zilli bir kasnağa geçirilmiş kursak zarından oluşan çalgı * Oksijenin simgesi.

İndirimli satışlarımızı ve kampanyalarımızı takip edin! www.facebook.com/sahansupermarkten

Miladî 2018 yılınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz... AÇIK BÜFE KAHVALTI 0 - 10 YAŞ 10 YAŞ ÜZERİ

€ 4.95 € 8.95


32

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017

GENÇLER!

BU FIRSATI KAÇIRMAYIN... 20 İLA 25 YAŞ ARASI ÜYE OLACAKLAR İÇİN KAYIT BEDELİ SADECE

30 EURO


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.