Dogus 233

Page 1

ey “Gün örüş G î l l a Mi d n MG a G I n Holl ı’nda r a l t a re t ila y k i ş z e e T r ke z e M el 16 Gen >> S

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Sevgiye, Özgürlüğe, Adalete; Barışa...

Aralık/December 2017 yıl/jaar 18 sayı/editie 233

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

nin ’ B T “Y rıyla a l a m çalış r daha ile ilişk lendi” üç da g 25 >> S

Batı mı Islamlaşıyor,

eşm amil

Musluman mı Batılılaşıyor?

ek

İsl mi, ndalıa Holl ak mı?! laşm 13 >> S

pa , Avru aşmıyor l İslam manlar lü M ü s a ş ı yo r lıl B at ı 18 >> S

>> Avukatlık masrafları için yardım alınabilir mi?... >> ASBİR Hollanda, Sivaslılara unutulmaz bir gün yaşattı... >> Edelstaal, başarılı elemanlarını altınlarla ödüllendirdi... >> NIDA Partisi Lideri Nourdin El Ouali’den ırkçılığa sert tepki... >> MÜSİAD Rotterdam 2 Aralık tarihinde resmî olarak açılıyor...

AOW, YAŞLILIK AYLIĞI NASIL HESAPLANIR?

Foto: interajans.nl

S 09

ÖZCAN HIDIR İLE YENİ KİTABI ÜZERİNE KISA SÖYLEŞİ

HOLLANDA’YA ŞU ANDA KORKU KÜLTÜRÜ HÂKİM

S 11

S 12

Fotoğraf: Doğuş Arşivi

leli ö K a

ğe

p Avru Olan inden m Ö z l e e m i yo r eç Vazg 24 >> S

>> S 13-18

HDV BAŞKANI, DİN HIZMETLERİ MÜŞAVİRİ GÖREVE BAŞLADI

S 21

ÖLÜM, GÖZLERİNDE 3 KERE GÖRÜLDÜ...

S29


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017

redactie

Editörden

dogus@dogus.nl

Zeynel Abidin

Umut olmaya, ışık saçmaya devam... Bu sayımızda, yine bir araştırma sonucunun bizlere vermek istediği mesajı sizlerle paylaşalım istedik. Aslında, dosya konularının, siz değerli okurlarımızla tamamlanmasını çok istiyoruz. Bunun için her sayıda açık bir çağrıyla, ‘konuyla alakalı görüşlerinizi bizlerle paylaşın’ diyoruz. Bu sayıdaki manşetimizle alakalı fikir ve görüşlerinizi bekliyoruz. Wilders ve onun gibi kafatasçı zihniyetle düşünenler “Avrupa İslamlaşıyor” diye inin inim inlerken, Sosyoloji Profesörü Jan Willem Duyvendak tam tersine, “Müslümanlar Hollandalılaşıyor.” iddiasını ortaya attı. Dosyamızla ilgili olarak yazarlarımızın yazılarını okumanızı tavsiye ederim. Bu konuyla ilgili olarak Ergün Madak’ın yazısından hayli istifade edeceğinize inanıyorum. Herkes durduğu yerden olaylara baktığından dolayı bazı tezat görüntüler, kutuplaşmalar göze çarpmakta ancak, ittifak edilen husus; Müslümanlar da bir “zemin kayması” yaşandığı yönünde. Denk Parti Lideri Tunahan Kuzu ile bir söyleşi yaptım. Sevgili Tunahan sohbette, “Hollanda’ya korku kültürünün hâkim olduğunu bundan dolayı da insanların kimliklerini gizlemek zorunda bırakıldıklarını” söyleyince, saksağan kuşunun hikâyesi geldi aklıma... Keklik çoğu kez çalıdan çalıya uçarak değil yürüyerek gider. Yürümeyi sevdiğinden, yürüyüş stili çok güzel olduğundan. Saksağan bir gün kekliğin yürüyüşüne özenir ve onu taklit etmek ister. Uzun uğraşlar sonunda keklik gibi yürüyemeyeceğini anlayınca pes eder ve kendi yürüyüşüne dönmek ister. Ama kendi yürüyüşünü de unuttuğu için, garip bir yürüme şekli ortaya çıkar. Sonuç: Ne keklik gibi yürümektir, ne de saksağan gibi zıplamak… Arada/ araf’ta kalmak… kendin olmaktan çıkmak… Kıssadan hisse: Bazen özentiyle başlar ayak kayması, bazen de korkutarak. Bazen sınırsız bir özgürlük hayali, bazen bir makam, kariyer vaadi… İçinde bulunduğumuz durumu bu kıssa özetliyor sanırım. Kendi değerlerimizden utanarak yeni bir anlayışın eteğine sarılmak, dünyevî kayıplarımızın hesabını yaparak, düşüncelerimizi korku sağanağının önüne bırakmak ne insanidir, ne de İslamidir... Bir tencere içerisine atılmış, ocak üzerine bırakılmış, hafif ateşte haşlanmayı bekleyen kurbağaların akıbeti bizlere çok şey anlatıyor aslında. Yavaştan ısınmanın üzerimize bıraktığı rehavet/gaflet hâli geçmeden piştiğimizi anlayacağız ama vakti çok geç, iş işten geçmiş olacak… Bir yanda yaşamımızın her alanında bize dayatılan bir hayat var, diğer yanda mensubu olduğum dinîn omuzlarıma yüklediği yükümlülükler, sorumluluklar. Bir yanda inandığım için olmam gereken duruşum, bir yanda beni o duruştan alıkoyan korkuşum… Toplumların üzerine üflenen korkuyla, onları değiştirmek, dönüştürmek, onlarda kimlik ve kişilik zafi-

yeti oluşturmak daha kolay oluyor. Malcolm X’in korkuyu anlatan şu olay pek manidar aslında… “Çok korkaktık. Oysa yetiştirilme çağımızda pek korku hâli yaşamadık. Araştırdım ve buldum: Beyazlar babamı köle olarak çalıştırırken annem bana hamileymiş. Babama annemin gözleri önünde işkence edilirmiş. Annem hiçbir şey yapamamanın çaresizliği ve korkuyla içine kapanırmış. O kapanış, o korku, rahimlerdeki canlara sirayet etmiş, tesir etmiş. Annemin yaşadığı o korku travmasını yaşıyoruz biz. Bu sadece benimle alakalı değil. Binlerce siyah insanın kaderidir”. Hz. Ömer’e ait olduğu rivayet edilen “İnandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi inanırsın” sözü burada tam da ahvalimizi ortaya koyuyor. Bizler, ne korkulara, ne dayatılan renkli hayatlara, ne de medeniyet diye yutturulan çalkantılara aldırmadan kendimiz olarak yaşamanın mücadelesini vereceğiz. Ve kazananın biz olduğunu yine biz göreceğiz. Bizler, yaşadığımız beldelerde, umut ve ışık olmaya devam edeceğiz… Okur muhabbetleri… Hüseyin abi var, çoğunuzun tanıdığı. Tatlı dilli, güler yüzlü, samimi, dobra, düzgün biri. Her karşılaşmamızda uzun uzun sohbet ederiz. Daha çok o konuşur ben dinlerim. Hollanda-Türkiye arasındaki gerginlik sonrasında, Hollanda basının yayınları ve bazı makamda oturanların keyfi uygulamalarını okuyunca, duyunca sinirlenmiş. O arada ben denk geldim ve sanki karşısında Hollanda basın mensupları var, sanki oturduğu makamların hakkını veremeyenler var, attığı bütün taşlar başıma yağdı. “Siz neyle uğraşıyorsunuz yahu! Adamlar topuyla tüfeğiyle saldırıdalar. ‘Bir yerlerden nemalanamayız, ekmeğimiz kesilir, oturduğumuz yerden oluruz’ diye ne korkuyorsunuz, sizler de yazın… Onların elindeki kalem kan fışkırtıyor, sizler de gülyağı akıtın. Onların usulsüzlüklerini, uygulamalardaki yanlışlarını serdedin, sofra edin açın. Korkmayın, desteğimiz kesilir, gazetemiz kapanır, diye. Yazın. Gerçekleri yazın”. Ben bunları o gün bütün gazeteciler adına üzerime aldım. Yük ağır geldi, ilgililerle paylaşayım istedim. Gerekeni yapanlar mutlaka çıkacaktır. Hüseyin abi, daha sonra darp edilmiş. Hem maddî hem manevî epey zararı olmuş. Polise olayı şahitleriyle, görüntüleriyle sunmasına rağmen, polis olayı soruşturmaktan kaçınmış ve olan bizim abimize olmuş. Polise olan güveni kaybolmuş. Dün sevdiğim dostlarımdan biri de aynı durumla karşı karşıya kalmış. Arkadaşla Polonyalı birinin bir sorunu olmuş. Arkadaş yüzde yüz haklı olmasına rağmen ve polisin böyle bir durumda aracı olacağına haksız olanın tarafında durması, 20 yılı aşkın bu ülkeye ve insanlarına hizmet eden bu arkadaşı derinden yaralamış. Kendine gelmekte hâlâ güçlük çekiyor. Gemileri yakıp, memlekete dönme düşüncesinde. “Polisin davranışını hazmedemiyorum” deyip duruyor. Biz mi değiştik, biz mi yoldan çıktık, bilemiyorum amma Hollanda çok değişti. Eski Hollanda’yı özlüyorum. Onun yeniden inşası için biz buradayız!.. Gelecek sayıda iyi haberler vermek duası ve ümidiyle...

Kadir Denizci:

10 yıl ve daha erken emekli olarak yüksek maaş alıp az borçlanma yapmak mümkün mü?

BİZCE MÜMKÜN! Y

urtdışı borçlanması yaparak emekli olan gurbetçi vatandaş, 3201 sayılı kanun ile gelen haklarını kullanırken, zamanında hareket ettiği zaman kârlı olur. Ama bildiğiniz üzere her altı ayda bir gelen zamlar artık bir yılda bir geliyor. Eee o zaman daha ne duruyorsunuz?.. Sosyal Güvenlikteki geniş mevzuata sahip bilmediğimiz bir çok yasalar hayatımızı olumlu ve olumsuz etkiliyor. “10 yıl erken emekli olacağım” derken geç emekli olanlar da maalesef yok değil. Bu tür durumlarda önemli olan, izlediğimiz yol ve yapılan hesaplamalardır. Özellikle kadınlar erkeklere göre daha avantajlı. Aylık bağlama oranını belirleyen faktörlere dikkat edersek maaşımız yüksek olacaktır. Buradaki en önemli nokta, ilk işe giriş tarihimizin seçimi. İlk işe giriş tarihimizi ne kadar doğru seçersek bir o kadar işlemde fark oluştururuz. Erken emekliliğe az borçlanma ve yüksek maaş ile bir adım atmış oluruz. Özellikle de bayanlarda geriye çekmelerle istediğimiz en erken tarihi almak mümkün. Beyler! Bu durum sizler için de neden geçerli olmasın. Hiç denediniz mi, bayanlar gibi erken emekli olmayı? Biz denedik ve sizler için araştırdık. Sonuç; “Erken emeklilik!”, Hatta bu sayede Mavi Kart’da geçen süreyi bile borçlanabileceksiniz. Artık Mavi Kart’tan çıkmanıza veya isteğe bağlı BAĞKUR yatırmanıza gerek yok. Uğraşmadan Mavi Kart da geçen süreleri borçlanabilirsiniz. Böylelikle emeklilik hayaline siz de

kavuşmuş olursunuz. Erken emeklilikteki bir diğer “püf nokta”da BAĞKUR kurumundan değil SSK’dan emeklilik yolunu izlemektir. Çünkü BAĞKUR, bir erkekten 9000 gün isterken SSK işe giriş tarihlerine göre daha az ister. Yöntemler saymakla bitmez ama yurtdışındaki doğumlarda bir o kadar önemli. Hem erkek hem de kadın için geçerli ve bu doğumların sizlere sağladığı yararlar saymakla bitmez. Size tavsiyem; 23.12.2017 tarihine kadar borçlanma işlemlerinizi başlatın aksi takdir yurtdışı borçlanmasına gelecek olan büyük zamdan etkilenerek yüksekten ödersiniz!!! Çünkü her altı ayda bir temmuz ve ocak aylarında yurt dışı borçlanmasına asgari ücretin % 32’sine göre zam gelir. Bu yıl asgari ücret ocak ayında yüksek oldu diye bir istisna yapıldı ve temmuz ayında zam gelmedi. Ocak ayının ilk iş günü (01) itibari ile kur değişecek ve sabah kalktığınız zaman bambaşka bir yurtdışı borçlanma kuru sizi karşılıyor olacak. Zam mağdurlarından olmamak için öncelikle sadece işlem yapmak değil daha önce yapmış olduğunuz işlemleriniz var ise mutlaka kontrollerini yapın. Yurtdışı borçlanmanızda tarih belirtmeye özen gösterin. Çünkü belirtmediğiniz tarihlerden dolayı maaşınız düşük bağlanacak. Maaşı yükseltmenin tek yolu, yapılan işlemleri iptal edip yeniden yurtdışı borçlanması yapmak. İşinizi başından kontrol ederseniz kârlı çıkarsınız. Ödemede zorluk çekiyorsanız ve

Türkiye’de geliriniz varsa, eviniz mal varlığınız veya kefil gösterebiliyorsanız kredi cebinizde. Eğer kredi taraftarı değilseniz en azından 5 yıl yurtdışı borçlanması yapın ailenizin geleceğini garanti altına almayı sağlayın. 18 yaşını doldurmuş çocuklarınız için 2018 tarihinde mutlaka bir dosya açın yatırabildiğiniz kadar borçlanmayı yatırın çünkü zamdan, yatırdığınız kadarı etkilenmez. Yatırmadığınız kadarı etkilenir hiç yoktan bir kısmını doldurursunuz.

100 günden aşağı yurtdışı borçlanması yapmayın. Haklarınız Türkiye’de saklı kalsın. 2018 kuru ve aylık bağlama oranı ile emeklilik işlemleriniz olsun ki maaşınız daha yüksek olsun. Detaylı bilgi için bizlere ulaşarak ücretsiz bilgi alabilirsiniz Ücretsiz danışma hattı: 0090312 431 19 11 0554 507 48 45 cozumemeklilik@gmail.com Doğuş Haber Merkezi

«


hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 233 - Aralık/December 2017

Mine Gümüş:

“Kişi, işverenin kendisini neden çok sıkıştırdğını merak etmektedir... Eğer işveren bunu yapmaz ise, UWV, işverenin ceza olarak 1 sene boyunca kişiye maaş ödemesi gerektiğine karar verebilir. Diğer yandan kişi yeterince çaba sarf etmez ise, UWV ‘den alabileceği ödeneğe yansıyabilir.”

“UWV davalarında (veyahut herhangi bir devlet kurumu) avukat masrafları için devletten yardım alabilir miyim?”

D

eğerli okuyucularımız, UWV ile alakalı soru yağmuru devam ettiği için, bu yazımda da bize yöneltilen önemli sorulara cevap vereceğim… Rahatsızlandıktan sonra UWV iş göremezlik oranımı hangi şekilde hesaplıyor? Örneğin Fatma Hanım markette çalışıyorsa, saat ücreti € 12,84 ise ve rahatsızlıklarından dolayı Fatma Hanım iş göremiyorsa, UWV onun rahatsızlıklarına rağmen görebileceği işleri tespit edecektir. Örneğin, rahatsızlıklarından dolayı yapılan sınırlamalarla, Fatma Hanım’ın resepsiyon görevlisi olarak çalışabileceği kanaatine varılmış ve de saat başı € 11,11 kazanabileceği belirtilmiş. Bu durumda Fatma Hanım resepsiyon görevlisi olarak çalıştığında, saat ücretinde % 13,47 düşüklük görüyoruz. Bu da Fatma Hanım’ın iş göremezlik oranının %13,47 olduğu demektir. Önceki yazımda belirttiğim gibi malulen emekli olabilmek için iş göremezlik oranınızın en az % 35 olması gerekiyor. “İşverenim beni neden sürekli kendi işime dönmeye zorluyor?” Fevzi Bey rahatsız olduğu için kendi işini yapamıyor. Bu durumda işverenin, maksimum 104 hafta boyunca Fevzi Bey’in aylığını ödemesi gerekiyor. Hollanda yasası (mesela Wet verbetering Poortwachter, Regeling procesgang eerste en tweede ziektejaar) bu durumda hem Fevzi Bey’e hem de işverene bazı zorunlukları beraberinde getiriyor. Öyle ki, işverenin, Fevzi Bey’in hastalığının ilk 52 haftasında kişiyi kendi işine geri döndürebilmek veyahut uygun bir iş verebilmek için çaba sarf etmesi gerekiyor (eerste spoor).

Eğer bu mümkün değilse, yani Fevzi Bey’in eski işine geri dönme imkânı yoksa ve de işverenin şirketinde uygun bir iş bulunamıyorsa, yeni bir dönem başlıyor. İkinci dönem de, 52 hafta olarak hesaplanıyor ve bu dönem içerisinde işverenin, Fevzi Bey’i başka bir işyerine yerleştirmek için çaba sarf etmesi gerekiyor. Bu 52 haftanın sonunda UWV ayrıntılı bir araştırma yapacaktır ve hem işveren hem de işçinin yeniden entegrasyon için yeterince çaba sarf edip etmediklerini kontrol edecektir. UWV eğer yeterince çaba sarf edilmediğinin kanaatine varırsa, hem işverene hem de işçiye karşı önlemler alabilir veyahut ceza kesebilir. Bazen kişiler işverenin neden kendisinin üzerine bu kadar çok düştüğünü merak etmektedir. Bu durum kişileri bazen sıkabiliyor. Eğer işveren bunu yapmaz ise, mesela UWV, işverene ceza olarak 1 sene boyunca kişiye maaş ödemesi gerektiğine karar verebilir. Diğer yandan kişi yeterince çaba sarf etmez ise, UWV’den alabileceği ödeneğe yansıyabilir. “UWV’den ulaşan bir karara itiraz etmek için bir avukata mı başvurmam gerekiyor yoksa kendimde itiraz edebilir miyim?” Erkan Bey’e UWV’den bir karar ulaşmış. Elbette kendisi bu karara itiraz edebilir. Önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi, bu itirazı yazarken dikkate almanız gereken çok önemli hususlar var. Bu önemli hususları Erkan Bey dile getirmezse, davasını olumsuz şekilde etkileyebilir. Erkan Bey’in öne sürmediği hususları, UWV karar verirken göz önünde bulundurmaya zorunlu değildir ve büyük bir ihtimal bulundurmayacaktır da.

Eğer yetersiz şekilde itiraz ederseniz, UWV durumunuzu o yetersiz bilgilere dayanarak değerlendirecektir. Ama eğer Erkan Bey, UVW’den karar geldikten sonra bir avukata başvurursa, avukat önemli hususları göz önünde bulunduracaktır. İtiraz ederken ve UWV’ye görüşmeye gidildiğinde dile getirilen tüm noktaları, UWV karar verirken Erkan Bey’in göz önünde bulundurması gerekiyor. Aksi taktirde (olumsuz bir karar verilirse eğer) avukatınız davayı adliyeye taşımanızı tavsiye edecektir. Bu şekilde yapılan yanlışları çözme imkânınız var. “Benim malulen emekliliğim durduruldu. Bu nasıl olabilir?” Mustafa Bey’in malulen emekliliği durdurulmuş. UWV’nin böyle bir kararı vermeden önce Mustafa Bey’i kontrole çağırmış olması gerekiyor. Herhangi bir randevu ve kontrol olmadan böyle bir kararı verme yetkisi yoktur. Ancak Mustafa Bey’le görüşüp ve de kontrol ettikten sonra doktor iş göremezlik oranını düşürmeye karar verebilir. Eğer senelerdir malulen emekliyseniz ve UWV sizi görüşme için davet ettiyse, büyük bir ihtimal bir doktor tarafından kontrol edileceksiniz. Bunun yanı sıra size sorular yöneltilebilir. Bu görüşmeden sonra UWV sizin hakkınızda yeni bir karar verebilir. Mesela Mustafa Bey’in malulen emeklilik ödeneği durdurulabilir veyahut düşürülebilir. Diğer taraftan UWV, Mustafa Bey’in yeniden entegrasyon yükümlülüğü olduğunu belirtip, gönüllü olarak çalışmasını veyahut sosyalleşmek için aktivitelerde bulunmasını isteyebilir. Eğer bu kararı uygulamazsa Mustafa Bey’in, ödeneğini durdurulabilir. Eğer bahsettiğim olayla karşı karşıya kalırsanız ve nelere dikkat etmeniz gerektiğine merak ediyorsanız, bizimle irtibata geçebilirsiniz.

UWV davalarında (veyahut herhangi bir devlet kurumu) avukat masrafları için devletten yardım alabilir miyim? UWV (veyahut diğer devlet kurumu) davalarında avukat masrafları için devletten yardım alabiliyorsunuz. Aşağıdaki tabloda bu, kişisel katkı payı “eigen bijdrage” olarak belirtilmiştir. Bu yardım için avukatınızın Raad voor Rechtsbijstanda başvuru yapması gerekiyor. Bu başvuruyu yaparken avukatınız Juridisch Loket ile irtibata geçip ‘diagnosedocument’ adlı bir doküman almanızı isteyecektir. Bu doküman sayesinde avukat masraflarında € 53, - indirim alacaksınız. Başvuruyu aldıktan sonra Raad voor Rechtsbijstand, ilk olarak kişinin 2 sene önceki senelik gelir durumuna bakıp karar veriyor. Aşağıdaki tablodan gelir durumunuza göre kendi ödemeniz gereken payı öğrenebilirsiniz. Eğer Raad voor Rechtsbijstand’ın, 2 sene önceki gelir durumuzu değil de, şu anki gelir durumunuza göre bir pay belirlemesini istiyorsanız, bunun için avukatınız bir talepte bulunabilir. Örneğin kişi 2015 senesinde senelik geliri € 22.000, - ve 2017’de senelik geliri € 11.000, - düşmüş

www.erasmusak.nl

«

Bu tablodan, gelir durumunuza göre avukata kendi ödemeniz gereken payı öğrenebilirsiniz Fiscaal jaarinkomen in het peiljaar Eigenbijdragen

Fiscaal jaarinkomen in het peiljaar

ALLEENSTAAND GEHUWD, SAMENWONEND OF EENOUDERGEZIN t/m € 18.700 € 196 t/m € 26.000 € 18.701 - € 19.400 € 360 € 26.001 - € 27.000 € 19.401 - € 20.400 € 514 € 27.001 - € 28.300 € 20.401 - € 22.300 € 669 € 28.301 - € 31.500 € 22.301 - € 26.400 € 823 € 31.501 - € 37.300 Boven de € 26.400 Aanvrager komt niet in aanmerking voor een toevoeging Boven de € 37.300 Aanvrager komt niet in aanmerking voor een toevoeging

HUKUKSAL KONULARDA HER ZAMAN YANINIZDAYIZ!

Çalışma alanlarımız: Yabancılar Hukuku (Oturum, Vize sorunları) İş Hukuku (İşten çıkarılma, iş sözleşmeleri vs.) Aile Hukuku (Boşanma, nafaka, mal rejimi vs.) Kira Hukuku (Kira sözleşmeleri vs.) İcra Hukuku (Alacak-verecek, tahsil davaları) Sosyal Güvenlik Hukuku (işsizlik - hastalık ödemeleri vs.) Schiekade 560, 3032 AZ Rotterdam Tel: 010-4655115 Fax: 010-4657753 E-mail info@erasmusak.nl www.erasmusak.nl

ise, bu avukat masrafındaki payınızı etkiler. O durumda kişinin avukat masrafındaki payı daha düşük olacaktır. Ayrıntılı bilgi için Juridisch Loket’i arayıp ücretsiz bilgi almak mümkündür. Aşağıdaki tabloda gördüğünüz gibi eğer senelik gelir durumunuz € 26.400, - veyahut 37.3000 Euro’yu aşıyor ise, avukat masraflarında yardım alamıyorsunuz demektir.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017

26 toplum 04

samenleving

Kardelen

yunus322@hotmail.com

Reyhan Şeker

Koca Çınarın Altında Gölgelenmek Baba, her çocuk için bir kahramandır. Çocuk, küçük boyuyla babasına bakarken o ana kadar hayal ettiği ve çizgi filmlerde gördüğü bütün kahramanların özelliklerinin babasında mevcut olduğunu düşünür. Büyüdükçe çizgi filmlerdeki kahramanların gerçek olmadığını ve babasının onlardan daha kıymetli özelliklere sahip olduğunu anlar. Bunları anladığında ya babasını ebedi hayata uğurlamıştır, ya da kendisi evlenerek başkaları için kahraman (çocuğu için) olma yolunda ilk adımını atmıştır.

Anne ve babanın rızasını kazanmanın hem dünya ve hem de âhiret için büyük kazanç olduğunu bilmeliyiz. Efendimiz sevabını Allah’tan umarak anne ve babasına iyi davranan kişiye, Allah’ın cennette iki kapı açacağını, şayet onu kızdırırsa onun rızasını alana kadar da Allah’ın ondan razı olmayacağını bize bildiriyor. Efendimiz en büyük günahların başında Allah’a şirk koşmaktan sonra ana-babaya isyan etmeyi saymıştır. Diğer bir hadiste Efendimiz babanın kıymetine vurgu yapmak şöyle buyurmuştur : “Baba cennetin orta kapısıdır. Dilersen bu kapıyı terk et, dilersen muhafaza et.” (Tirmizî, 27/3, H. No: 1822) Son olarak şunu eklemek isterim: Siz öyle baba olun ki, evlâdınız başka çocukların babalarıyla olan muhabbetlerini gördüğünde, “keşke benim babam da onun gibi olsa” diyecek mukayeseler yapmasın. Siz de öyle evlat olun ki, babanız iç geçirerek başka çocuklarda sizi görmek istemesin. Babalar, koca bir çınar gibidirler. O, kavurucu sıcaklara rağmen, gölgesiyle ailesini serinletme gayretindedir. Gölgeniz başınızdan ve başımızdan hiç eksik olmasın. Bu yazımı başta kıymetli babam olmak üzere bütün babalara armağan ediyorum...

HDV Kadın ve Aile Komisyonu, Harderwijk Mehmet Akif Ersoy Camii konferans salonunda bir araya geldi.

T

oplantıya, Din Hizmetleri Müşavir Vekili Mehmet Yürek, HDV Eğitim Koordinatörü Mücahit Batman, HDV Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Özkanlı ve HDV Kadın ve Aile Komisyonu üyeleri katıldı. HDV Kadın ve Aile Komisyonu çalışmalarının değerlendirildiği toplantı, Müşavir Vekili Mehmet Yürek tarafından yapılan açılış konuşmasıyla başladı. Yürek konuşmasında, HDV Kadın ve Aile Komisyonunun bugüne kadar yapmış olduğu çalışmalardan övgüyle bahsetti. Ancak HDV camilerinin bir kısmında Kadın Kollarının hâlâ bulunmamasının bu camilerimizi bu hizmet-

«

Hollanda Diyanet Vakfı (HDV), Kiliseler ve Tear isimli kurum ile işbirliği bildirimi imzalandı. Bu işbirliğin konusu “kalıcı çevre dostluğu” idi. HDV olarak yaşadığımız çevrenin ve küresel doğanın korunmasını önemsiyoruz. Bazı camilerin enerji israfı ve çevre kirliliğini önlemek için adım attıklarını görüyoruz ve bunun daha yaygın hâle gelmesini umuyoruz. Şu anda Yeşil Kiliseler (Groene Kerken) kurumu ile işbirliğimiz vardır. Bu kurum, 2011 yılından

itibaren çevrecilik konusunda aktiftir. Bu işbirliğin asıl hedefi, karşılıklı olarak elde edilen deneyimleri paylaşmak ve birbirimizi çevre dostluğu konusunda teşvik etmek. Bir kaç yıldır Yeşil Camii (“Groene Moskee”) isimli pankartlar mevcuttur. Bu pankart, caminin çevre dostluğunu önemsediğini ve bu konuda adımlar attığını simgeler. Camilerin bu afişi kullanabilmeleri için, aşağıdaki şartlar yerine getirilmesi gerekmektedir:

Enerji ve iklim: enerji tasarrufunu uygular ve çöp ayırımı gerçekleştirir.- Bilinçli alışveriş: Adil Ticaret (“Fairtrade”) amblemli ürünleri, yeşil enerji sertifikası olan enerji şirketleri ve uluslararası orman koruma çerçevesinde FSC sertifikalı kağıt kullanımını tercih eder. - İdarecilik: yönetim kurulu olarak bu konuları idari politikasına alıp, ilke edinir. Bilgi için, 06-30122133 veya d.ozkanli@diyanet.nl mail adresi ile irtibata geçilebilir.

• Muhasebe ve Vergi hizmetleri

• Mali Müşavirlik ve Denetim hizmetleri

• Muhasebe ve Finansal destek hizmetleri

• Vergi Beyannamesi hizmetleri

• Kurumsal finans

W

W

W

.IN

Yeminli Mali Müflavir (YMM)

+31 6 21 38 83 57 numan@inabaccountancy.nl

Bu sebeple, HDV Kadın ve Aile’nin koordinatörlüğünü Melisa Arslan Baran’ın yapacağını, Vakıf yönetiminde HDV Kadın ve Ailenin temsilciliğini Deniz Özkanlı’nın üstlendiğini duyurdu. Yeni yapılanmanın hayırlara vesile olmasını temenni etti. HDV Eğitim Koordinatörü Mücahit Batman ise, camilerdeki eğitim sistemdeki sorunları çözmeye başladıklarını anlattı. Yeni sisteme göre tüm camilerde eğitimde birliği

sağlamaya çalıştıklarını ve bu birlik sürecine ailelerin destek olması gerektiğini ifade eden Batman, HDV Eğitim Koordinatörlüğü olarak Kadın ve Aile Komisyonuna destek vermeye hazır olduklarını sözlerine ekledi. Deniz Özkanlı da sözlerine Kadın ve Aile’nin önemini vurgulayarak başladı. Bayanların bu kurumun parçası olduğunu ve bunu göstermek için ellerinden geleni yapacaklarının sözünü verdi. Hem kadın ve aile için hem de Kadın Kolları için yeni çalışmalar yapılacağını, Vakıf olarak yeni fikirlere açık olduklarını dile getirdi. Haber-Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

• Bordro hizmetleri

¸ Akyüz RA (Numan) drs. S. Koningsweg 2-15 3762 EC Soest (NL)

ten mahrum bıraktığını, dolayısıyla komisyonumuzun bu camilerimizde de yaygınlaşmasının öneminden bahisle yeni bir yapılanmaya gidilmesinin gerekli olduğunu belirtti.

HDV camileri çevre dostu oluyor

AB AC CO UN TA NC Y.

“Muhasebe, Mali Müşavirlik ve Vergide zirve nokta”

HDV Kadın ve Aile’nin koordinatörlüğünü Melisa Arslan Baran, Kadın ve Ailenin temsilciliğini Deniz Özkanlı üstlenecek...

Kadın ve Aile Komisyonu toplandı

NL

Babaların anneler kadar duygusal olmadığını düşünenler var. Aslında doğru bir tespit yapmıyorlar. Yetiştirilme tarzından olsa gerek, erkeklerin ağlamaması gerektiği anlayışı var. Küçük erkek çocuklarının ağladığını gören yakınları onlara : “erkek adam ağlar mı ?” diyerek duygusallık yönlerini bastırmaya çalışırlar. Baba, her ne kadar sert dursa da aslında fırtınalara karşı aileyi koruma içgüdüsünden öyle davranmaktadır. Onun omuzlarındaki yükü tartacak bir tartı yoktur. O, duygusallaştığında sevdiklerini üzmemek için gözyaşlarını içine akıtır. Fakat titrek elleri ve buğulanan gözleriyle yüreğe dokunur. O güçlü görünmek zorundadır. Akıtacağı gözyaşlarını gecenin karanlığına saklar. Telli duvaklı gelin ettiği kuzusunu uğurlarken güçlü gözükse de, yavrusunun geri bıraktığı çocukluk anılarıyla teselli olmaya çalışır. Çünkü o, ağlayan bir annenin yanında

güçlü görünmelidir. Babalarımızın ağladığına pek şahit olmadığımız için, onların ağladığını gördüğümüzde yüreğimiz sızlar. Anne ve babayı hoşnut etmenin önemi hususunda birçok hadis vardır. Bunlardan bazılarını zikrederek onların varlığının evlatlar açısından ne denli büyük bir kıymet olduğunu anlamaya çalışalım. “Bir adam, Allah’ın Resulü’ne (s.a.v)’e geldi ve ‘Ey Allah’ın Resulü, hicret etmek üzere sana biat etmeye geldim. Annemi ve babamı da (arkamda) ağlıyor olarak bıraktım.’ dedi. Allah’ın Resulü (s.a.v) ona şöyle dedi: ‘Anana ve babana dön, onları ağlattığın gibi her ikisini de güldür.” (Buhârî, Edebu’l Müfred, 1/13,H. No: 13)

Hizmete devam

• Yönetim danışmanlığı

• Risk yönetimi danışmanlığı

• Diğer hizmetler


hayat 05

het leven

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 233 - Aralık/December 2017

Göksel Soyugüzel:

Genç Gözüyle

“ASBİR Hollanda olarak rotamızı yaşadığımız ülkeye çevirdik”

Talha Yıldız

Avrupa Ahlâken Çöktü mü?

ASBİR Hollanda, rota belirledi! 2003 tarihinde kuruluşunu gerçekleştiren kısa adı ASBİR olan Avrupa Sivaslılar Birliği Federasyonu, o tarihten beri Avrupa’daki Sivaslılar için hizmetlerini sürdürüyor.

H

o l l a n d a ’ d a teşkilatlanarak, bu amaç doğrultusunda 2011 yılından beri faaliyetlerini sürdürmekte olan ASBİR Hollanda Şubesi, bir ilki gerçekleştirerek Hollanda’daki Sivaslıları Rotterdam’da bir araya getirdi. 500 civarında bir katılımcıyla gerçekleştirilen programa başta ASBİR Federasyonu Genel Başkan yardımcısı Gazi Kılınç, HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu, EUBA Başkanı Hasan Aras, Olde Beth B.V. sahibi Adil Karakaya, Anatolia Nuts sahibi Said Yılmaz, Tandartsen Praktijk adına Ahmet ve Hülya Haya, Benim Sigortam adına Mehmet Keskin Nafi Keleş, JILPAQ adına Faruk Halıcı, Köftehor adına Sefa Çopur, LAOPN adına Arif Yakışır, yerel siyasetçiler, Oktay Ünlü, Necat Kaya olmak üzere, Hollanda’daki Sivaslılar, STK temsilcileri, girişimciler, hemşeri dernek yöneticileri, basın mensupları ve Sivas âşığı pek çok davetli katıldı. Programda, sevilen ses sanatçıları Mustafa Karagöz, Turan Yıldırım, Grup Es, sevilen türkülerle davetlilere unutulmaz anlar yaşatırken, Hollanda Mehteran’ın, Mehteran halay ekibinin gösterileri de salondakiler tarafından heyecan ve coşkuya izlendi. “Din, dil, mezhep, görüş ayrımcılığı yoktur” ASBİR Hollanda üyelerinden Zeynel Abidin tarafından sunulan

programın açış konuşması, ASBİR Hollanda Şube Başkanı Göksel Soyugüzel tarafından yapıldı. Göksel Soyugüzel konuşmasında özetle şunlara değindi: “Yıllardır özlem duyduğumuz Sivaslıları bir araya getirmenin mutluluğu içerisindeyim. Hollanda Avrupa Sivaslılar Birliği olarak 2011 yılından beri faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz ancak 2016 yılında resmî kuruluşumuzu gerçekleştirdik. ASBİR ailesi olarak 2011 yılından beri Sivas’a götürülen akülü engelli arabalarda en çok katkıyı Hollanda şubesi olarak biz yaptık. Sivas’a yatırım için zaman zaman gelen heyetlere toplantılar düzenledik. Yatırımcıları teşvik ettik. Ancak faaliyetlerimiz artık Hollanda ağırlıklı olacak. Burada doğup büyüyen gençliğe Sivas’ımızın değerlerini örf, âdet, gelenek, görenek ve kültürünü öğrenmeleri için çaba sarf edeceğiz. Tabi ki Sivas’la olan bağlantılarımızı ilişkilerimizi aynen sürdürmeye çalışacağız. İçerisinde yaşadığımız Hollanda toplumuna, kendi öz değerlerimizi kaybetmeden, taviz vermeden uyum sağlamamız önemlidir. Topluma hizmet veren her kesimde gençlerimizi görmek bizi umutlandırıyor Topluma katkı sunmaları ve bu toplumun değerlerine saygı duymaları bizim için çok önemlidir. Biz ASBİR Hollanda olarak hiç bir kimseye ayrım yapmadan, bir çatı altında Sivas’ın mozaiğini oluşturmak

talhayildiz_@hotmail.com

istiyoruz. Bizim misyonumuzda, din, dil, mezhep, görüş ayrımcılığı kesinlikle yoktur ve buna da müsaade etmeyeceğiz.” Hollanda Mehteran kahramanlık Türkülerinden oluşan bir konser verdi. Mehter Başı Ünal Fırat’ın kendi bestelediği “Sivaslılar Geliyor” marşı büyük bir coşkuyla ve beğeniyle izlendi. ASBİR Federasyon Başkan Yardımcısı Gazi Kılınç, ve HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu birer konuşma yaptılar. ASBİR Hollanda Tanıtım Sorumlusu ve Muhasibi Mikail Yılmaz tarafından okunan Sivas Şiirlerinin ardından Almanya’da yaşayan sevilen sanatçı Mustafa Karagöz seslendirdiği eserlerle davetlileri kah hüznün kah coşkunun kucağına attı. Halil Yanar tarafından koordine edilen Mehteran halay ekibi, Anadolu’yu baştan aşağı dolanarak farklı yörelerin oyunlarıyla katılımcılara hoşça vakit geçirttiler. Gecenin son sanatçısı Amsterdam’da yaşayan Sivaslı Turan Yıldırım, Sivas türkülerinden oluşturduğu repertuarıyla dinleyenlerin gönül tellerini titretti. Yüreklerde Sivas’a duyulan hasret, özlem ateşinin üzerine âdeta su serpti. Program, Grup Es’in seslendirdiği birbirinden güzel türkülerle sona erdi. Haber-Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

«

Hayatın her alanını kurallarla kuşatmış olan İslam dini, bu özelliğinin gereği olarak iş hayatı, eğitim, siyaset ve ekonomi gibi farklı alanlara ilişkin ahlâk kuralları belirlemiştir. İslam dininin bu kuşatıcı özelliğine rağmen, bugün hatırı sayılı mütedeyyin Müslümanın, kadın-erkek ilişkisi merkezli bir ahlâk anlayışına sahip olduğu kanaatindeyim. Nitekim bu çevrelerde Avrupa’da evlilik dışı birlikteliklerin çokluğu, eşlerin birbirlerini kıskanmaması, namus kavramının hayatta yer almamasından dolayı Avrupa’nın ahlâken çöktüğü iddiasının sıklıkla dile getirilmesi, bunu teyit etmektedir. Dahası bu çevrelerde, Avrupa’nın kadın-erkek ilişkisine dair gelenek ve alışkanlıkların Müslümanlara sirayet etmesinden dolayı, Müslümanların da ahlâktan hızla uzaklaştığına dair bir endişenin olduğu da bilinmektedir. Kadın-erkek ilişkisinin İslami zemine oturtulması ve buna aykırı davranışların önüne geçilmesini sağlayacak çalışmaların yapılması, elbette meşru kabul edilmelidir. Fakat bu konuya sarf edilen önemi acaba ticaret, iş ve siyaset ahlâkına verebiliyor muyuz? Örneğin, Hollanda Türk toplumunun mensuplarının, bir Türk şirketi yerine Hollanda şirketinde çalışmayı tercih ettiği çokça karşılaşılan bir durumdur. İstisnaları bir tarafa koyacak olursak, Türk şirketinde çalışan kişiler, genellikle maaşların ödenmemesi, iş saatlerinin belirsiz oluşu, verilen sözlerin yerine getirilmemesinden; yani işçi haklarının kötü olmasından şikâyet etmektedir. Bu durumun Türkiye, Fas ve diğer İslam ülkelerinde daha da kötü olduğunu bilmekteyiz. Buna mukabil Hollanda şirketinde çalışan bir kişinin, yukarıda saydığım hususlarla alakalı şikâyetlerin daha düşük seviyede olması, utanç kaynağı olarak görülmelidir. Zira sevgili Peygamberimizin (sav) bu alana ilişkin buyruklarını göz önünde bulundurduğumuz zaman, bu dinin buyruklarının Müslümanlar tarafından değil de, gayrimüslimler tarafından yerine getirildiği gibi garip bir durumla karşılaşıyoruz. Örneğin, bir hadis-i kudside Cenab-ı Hak, “işçi çalıştırıp ondan yararlan-

dığı hâlde ücretini vermeyenlerden kıyamet gününde hesap soracağını” bildirmektedir (Buhari, “İcara”, 10). Bununla beraber Peygamberimiz (sav), Müslümanların kabul ettikleri şartlara uymak zorunda olduklarının altını çizmiş (Buhari, “İcara”, 14) ve yapılan sözleşmeye uymamayı münafık âlameti olarak nitelendirmiştir (Buhari, “İman”, 24). Konumuza İslam ülkelerindeki bürokrasi ve siyasetin sahip olduğu kötü alışkanlıklarla devam edecek olursak, rüşvet alıp verme, torpil ve birinin selamıyla iş yapma gibi kötü alışkanlıkların, Avrupa ülkelerine nazaran İslam ülkelerinde daha fazla yaşandığı bilinmektedir. İslam ülkelerindeki refah ve eğitim seviyesinin Avrupa’ya nazaran daha alt seviyede olması bu alışkanlıkların oluşmasına belirli ölçüde zemin hazırlamış olmakla birlikte, benim görebildiğim kadarıyla asıl sorun, bu alışkanlıkları hayatın değişmez bir parçası olarak algılanmasında yatmaktadır. Zira bu alışkanlıkları değiştirecek ciddi önlemlerin alınmaması, bu iddiayı destekler niteliktedir. Öte yandan 50 yıldır Hollanda’da yaşayan Müslümanların, kendi ülkelerindeki kötü alışkanlıklarını buralarda yaşatmaya devam ediyor olması, bir başka içler acısı durumdur. Dahası, toplum içerisinde randevuya geç kalma, hırsızlık yapma ve vergi kaçırma gibi hususların Müslümanlarla özdeştirilmesi, hatta Müslümanların bile bu hususlarla alakalı şakalar yapması, sahip olduğumuz ahlâka dair bazı ip uçlar verdiği kanaatindeyim. Sözün özü, sahip olduğumuz ahlâk tasavvurundan hareket ederek, Avrupa’nın ahlâken çöktüğünü iddia etmekteyiz. Fakat İslam ahlâkı, yalnız kadın-erkek ilişkisinin bir zemine oturtulmasını değil, hayatın her alanında Müslümanın nasıl yaşaması gerektiğini belirlemiştir. Hayatın her alanında yerine getirilen davranışları çerçevesinde İslam dünyasını Avrupa ülkeleriyle karşılaştırdığımız zaman, haklı olarak şu soruyu sorabileceğimizi düşünüyorum: Acaba ahlâken çöküntü içerisinde olan biz miyiz?


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017

04 haber 06 nieuws

İbrahim Turgut

MİHENK

“Kâinatın ve mevcudatın kanunlarını koyan kimdir?” diye sorulduğu vakit, Müslüman tereddüt etmeden, “ALLAH” der. Bu, onun imanının kemale erdiğini gösterir. Aynı zamanda “bilinçli” verilmiş bir cevaptır. Bunun yanında, dinî alt yapı ve kültürünün sağlamlığını da ayrıca nazara verir... Küçükken Kur’an kursuna gidiyorduk. Orada verilen bilgi, İslam’ı anlamayı bir tarafa, otuz iki farz ve Kur’an’ı öğrenmekten öteye geçmeyen eğitim alıyorduk. Sadece, sözlü geleneğe uygun bir tarzdan ibaretti. Cumhuriyetin ilan edilişinden sonra, Tevhid-i Tedrisata geçilmesiyle oluşan havanın ve bu bağlamda, vatanın her tarafına yaygınlaştırılmasıyla, eğitim de kalite yerine geriye gidiş hızlanmıştır. Yıllarca dayatılan resmî ideolojinin din anlayışının, korkuya dayalı ve örfe dönüşen bir anlayışla, İslam, ne kadar anlaşılabilirdi? 1950 yılından sonra gelişen İslami duyarlılık ve hassasiyet, 1970’den sonra hız kazanmış ve Arapçadan Türkçeye tercüme edilen kitapların faaliyetleriyle, İslam yeniden, örften asıl olana rücu etmeye başlamış ve güçlü bir cemaatin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu işin bayraktarlığını yapanları minnetle ve hürmetle anıyoruz. Mekânları cennet olsun!.. Bütün bu gelişmeler neticesinde yeni nesil, şunu öğrenmiştir: Allah (c.c), hayatımızın her alanına müdahildir. Sadece bireysel hayatımıza değil, sosyal hayatımızla ilgili de kanunlar koyandır. Namazda okuduğumuz kısa surelerden olan Tin suresinde: “Allah, Hâkimlerin Hâkimi değil midir?” ayetini okuduğumuz hâlde, haşa!

“Musa Carullah’ın bizim için örnek alınacak bir yönü de hiç şüphesiz, onun vakanüvis özelliğidir”

Ünlü İslam düşünürü Musa Carullah Amsterdam’da anıldı

ortaummet_45@hotmail.com

Dünyayı Doğru Algılamak ve Mutlak Hâkim-i Tanımak!..

Anma...

Hayatın bazı alanlarından Rabbimizi tecrid eder bir anlayışa nasıl geçmeye çalışıyoruz? Anlamak mümkün değildir. Buna İslam’da “iman” değil, “şirk” denilmektedir. Hakikat, ayan beyan ortadayken, gizemli şeylerin peşine takılmanın, akla ziyan bir iş olduğu, inanmışlar tarafından bilinmesi gerekmez miydi? Kaf Dağı önümüzde dururken, arkasındaki ve içindekilerle uğraşmak beyhudedir. İslam ulemasının, yeni gelişmeler karşısında, yeni çözümler getirmesi gerekir. Artık dinîmizi iyi öğrenme zamanıdır. Yanlış eğitimden ve bilgiden meydana gelen gelişmeleri görüyor ve bir Müslüman olarak üzülüyoruz. Her türlü imkânların var olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Kendimizi kandırmanın bir anlamı kalmamıştır. İslam’ı doğru kanaldan öğrenenler, hayata bakışları değişecektir. İnsanlığa hizmet etmenin bir ibadet olduğunu unutmadan, gelecek dünyanın ve insanlığın mutluluğuna katkı sağlamada hazır olduklarını, ibadet şuuru içinde deklare ederek, İslam’ın evrensel anlayışını, ortaya koyacaklardır. Yoksa, Allah katında mesul olurlar…

Türkevi Topluluğu’nun geleneksel Amsterdam Biyografi Okumalarının 6’ncısında ünlü İslam düşünürü Musa Carullah Bigiyef anlatıldı.

Y

eni bir medeniyet tasavvuru için Biyografı Okumaları kültür tarihimizin temel referanslarını gündeme getirerek, onların hayat tecrübeleri ve fikirlerini ortaya koymakta. Musa Carullah’ın biyografisi bizlere, hassaten Avrupalı Türklere kısaca şu dersleri veriyor:

- Çok çalışmak, ama çok çalışmak durumundayız. - Okumalıyız, not almalıyız, yazmalıyız, tarihe not düşmeliyiz. - Aklımızı kullanmalıyız. Tefekkür etmeliyiz. Taklid değil düşünmeyi öğrenmeliyiz. - Seyahat etmeliyiz, gözlem ve inceleme yapmalıyız. - Teslimiyetçi değil, sorgulayıcı olmalıyız.

- İçinde yaşadığımız Avrupa ülkelerinin dil ve kültürlerini bilmeli aynı zaman da kendi kültür ve inanç değerlerimize hakim olmalıyız. - Sahip olduğumuz maddi ve manevi imkânların kıymetini bilerek, bunları en iyi şekilde değerlendirerek insanlık için sorumluluklar almalıyız... Haber-Fotoğraflar: Türkevi Basın Masası

«

Her gün sosyal paylaşım sitelerine verdiğimiz zamanın onda birini dinîmizi öğrenmeye versek, hayat anlayışımızın değiştiğini, dünyaya bakışımızın, olayları değerlendirişimizin ve sistemleri algılayışımızın değiştiğini görmüş olacağız... Mevlânâ’nın, tefekkürle ilgili şu güzel tespitiyle sizleri baş başa bırakarak Allah’a emanet ediyorum... “Dibi yosun tutan denizlerle ilgilenme, sen dağları seyret. Yenik düşüyorsan özlemlerine aldırma, kalbindeki o uçsuz bucaksız sevgiyi hisset. Işıklar sönmüşse ve karanlıksa ona da aldırma ay ışığını seyret. Sabret! Sabret ki her şey hissettiğin kadar derin ve sonsuz olsun. Sabret ki her şey gönlünce olsun”.

Taziye... Genel Yayın Yönetmenimizin kayınbiraderi Sevgili

Asaf Duman

Allah’ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz.


prizma 07 prisma

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 233 - Aralık/December 2017

Murat Altun

H

Muştular

murat.7701@hotmail.com

Hayat ve İnanç Bütünlüğü

ayata gözümüzü açıp anlam vermeye çalıştığımız günden beri sürekli hakikat ve hurafeler arasında gel-gitleri yaşar dururuz. Genç yaşta “ideoloji” ve biraz olgunlaşınca da “en üst değer” olan din, düşüncenin/felsefenin yâni hayatı anlama ve yaşamanın başı iken, illâ her meselede “haram” veya “helal” diye yargılamasını beklemek aslında bir harici/ IŞİD mantığının göstergesidir. Ve din hikmetsiz yaşandığı anda, ya zevksiz bir yığın kurallar silsilesi, ya da düşünceden yoksun bir dogma ki en büyük zulümler bu din ideolojisiyle yapılır. Çünkü bunu “Tanrı ve din adına” yaptığınızdan dolayı itiraz edilmez ve hikmetinden sual olunmaz. Din, deyn(borç) kökünden gelme itibariyle ibadet ve emirleriyle bizi mecbur ederken, bunun dışında kalan, fıkıhta “mübah” olarak adlandırılan kısım ‘ne günah ne de sevap’ ise dinde nereye koyacağız?... Bir yere koymayacağız çünkü günah ve sevabın haricinde insan gibi yaşamakta, dini ve Tanrı’yı işlevsiz bırakıp rahatsız etmeyecektir. Merhum Aytunç Altındal: “Tanrı senin elindekine bakmaz, elindekinin haram mı-helal mi olduğuna bakar.” der. İşte burada hak din İslam, hayatın tamamını kapsamakla birlikte düşünceye, bir takım mübah insani ilişkilere (örf diyebiliriz) hüküm vermeden kendi hâline bırakıyor. Bunun için hayat ve dini(geniş mânâda alırsak) eş anlamlı iki kelime gibi kullanabiliriz. Din aktüel olarak hayatın içinde. Yani kategorik bir ayırım olmaksızın, bir kitabın iki kapağı gibi, din ve dünya bir hakikatin ayrılmaz iki yüzüdür. Her ne kadar laikler ve ham sofular bu bütünlemeyi (Tevhidi) sevmese de Allah’ın sünneti budur. Din ile dünyanın ilişkisi (ayrılmazlığı) tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan bilmecesi gibidir. Daha ileri bir adım atarak; aslında “din” demek “dünya”, “dünya” demenin de “din” olduğunu şuradan anlıyoruz: Biz dinî emir ve yasakları, iman edilecek ne varsa bütünüyle Allah’ın buyruklarını bu dünyada yapmakla mükellefiz. Ahirete gittiğimizde ne ibadet ne de bir görev verilecek. Yâni orada “din” olmayacak. Sadece zevk-i

sefâ ve hakikate ermek söz konusu mümin için. O hâlde “din” deyince aklına “ahiret” gelenlerin derin bir çelişki içinde olduklarını bilmekle, dinîn tamamen dünyevi olduğunu da söyleyebiliriz. İslam’daki bu tabiilik onu sadece ibadet, emir ve yasaklar boyutundan aşırıp insana veya varlığa dâir ne varsa: bilim, sanat, felsefe, psikoloji, tıp, tarih, sosyoloji, siyaset, iş ve aile hayatı, hukuk ve diplomasi vd. şeyler gibi iç ve dış aleme ait; Kur’an’ın kendi tabiriyle “yaş ve kuru” (ne varsa) her şeyi içine almıştır. Ve böylece ibadetlerle dini yaşıyor, mübahlarla da: ne helal ne haram, fıkhın, bir yönüyle dînin dışında kalan alanı kuralsız yaşamış oluyoruz. İslam, Allah’a ait hak bir din, insanla barışık, onun özüne ilişik, tabii/doğal, yaratılışa uygun, hayati bir din olduğu için her şeyi rahmetle kuşatıyor: “(Resûlüm!) Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah’ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rum 30) İslam’ın fıtrat dîni olduğunu, fıtratın da: tabii/doğal, dolayısıyla güzel ve hakikat olduğunu anladıktan sonra, Allah cc. ve Rasulullah (sav.) hayata dâir ne buyurmuş veya ne tavsiye etmişse, bunu sadece dar mânâda -günah sevab - açısından düşünmek olsa olsa “ham dindarlık” olur. Mesela, sakalın fıtrattan olduğunu buyuruyor Efendimiz (sav.) Yani insanoğlunun erkek türünün tabiatı gereği. O hâlde sakal fıtrî/doğal güzelliğinden dolayı sünnet olmuştur değil mi?.. Dîni, ideolojik bir imaj için oluşu, daha sonra ona karşı olanların, o tarza girmemesinden veya Müslümanın o tarz ile onlardan ayrılmasından kaynaklanıyor. Bu durumda sakala Arapların âdeti diyen akıl fukaralarına: “Bütün peygamberler Arap mıydı? Veya Allah sakalı Araplar için mi yarattı?..” diye sormalı. Bunun gibi bütün sünnetleri de işin sadece ibadet kısmıyla değil, bunu biraz aşarak hikmetine, doğasına yâni tabiatına inerek estetiğine vakıf olmak, meseleyi sevap kazanmak algısından öte daha zevkli bir hâle sokacaktır. Kadında tesettür de aynı güzelliğin/ estetiğin bir gereği olarak sünnettir. Sıddıka Meryem ana, Efendimizin eşleri(annelerimiz) de ve peygamberlerin hepsi de erkek olmakla birlikte baştan aşağı kapalı idi. Çünkü giyinmek, aynı zamanda medeniyetin/ insaniyetin/edebin ve Kur’an’a göre yine zinetin/güzelliğin bir göstergesidir.(Araf 31) Allah Rasülünün hayata bakışı ile “dindar”ların bakışı arasında

dinîn açılıp-daraldığını görüyoruz. Her meselede haram-helal arama alışkanlığı da katı ve dar dindarlığın bir sonucu. Bu anlayışa örnek: Sahabeden bir zât Efendimizin yanından selam vermeden geçer. Peygamberimiz (sav.) sebebini sorunca o sahabe, cünüplükten dolayı “pis” olduğunu söyler. Efendimiz (sav) hayretle “Sübhanallah!.. Müslüman hiç pis olur mu?..” diyerek gusülsüzlüğün bir illet, musibet olmadığını ortaya koyar. Bunu söylerken zina etmekten korkmayıp, cünüplükten korkan ve tiksinen, sonra da kışın buzu kırıp gusleden “dindar” yiğitleri hatırlayıverdim. Kur’an’da helal-haram, emir ve yasakları toplasak bir cüz eder mi acaba?.. Geriye kalan beş yüz seksen sahife neyi anlatıyor bize, hiç düşündük mü?.. Mesela bunlardan biri “düşünmek” olabilir. Üst başlık ve ilkeleri Kur’an ve sünnetten öğrenmekle birlikte, yaşadıkça insanın önüne çıkabilecek her meselede kıyamete kadar içtihat kapısı açık bırakılmıştır. Allah cc. “düşünmez misin?” derken içine insan ile ilgi dinî dünyevi her şey girebilir Yoksa Kuranda her şey yazıyor diye, teknik ve detay konuları başlık olarak sarahaten aramak: “düşünmez misiniz, akletmez misiniz?..” ayetlerinin düşünebilen, akledilen her şeyi kapsadığını anlamamaktan kaynaklanıyor. İnsana düşünmek ve yapmak konusunda bu kadar geniş manevra alanının bırakılması, Allah’ın merhametinin, insan iradesine saygısının bir gereği ve insanı deneme konusunda bir hikmeti olarak görebiliriz. Spartacus filminde, Kralların, bitmek bilmeyen buyrukları, zulümleri sonunda gladyatörleri isyan ettirmişti. Ateist olan Spartacus Yahudi gladyatörün Tek Tanrıya/ Allah’a inandığını öğrenince, ona dert yanarak, Krallarla Allah’ı kıyaslayarak derdini anlatıyor: “Senin tanrın ne güzel tanrı. Gözükmüyor, başımızda sürekli Krallar gibi emir ve yasaklar verip bizi korkutmuyor. Sözümüzü kesmiyor ve bizim özgürlüğümüzden rahatsız olmuyor...” Aman Allah’ım!... İşte Rabb’imiz tam da böyle değil mi? İrademize saygılı, dilediğimizi yapabiliyoruz. Bir karabulut gibi başımızda dikilip, gök gibi gürleyip korkutmuyor. Her yaptığımız yanlışı yüzümüze çarpmıyor. Merhamet ediyor, affediyor ve ayıplarımızı setrediyor. O hâlde “Allah” veya Onun dini olan “İslam”; merhameti, müsamahası, saygınlığı, insanlık onuru ve iradeye saygısıyla da ele alınca bir yönüyle de “özgürlük” demektir. Çünkü “Allah” dedikten sonra geriye “kullar” kalıyor. Her kul birbirine eşit olunca da Allah bizi insanlık içinde kula kul olmaktan kurtararak özgürleştiriyor. Tabii ki sonuç olarak; en doğrusunu Allah (cc) bilir.

Haklarımız

info@ibco.nl

Mehmet Yamaç

Türkiye’de SGK Emekliliği ile Geleceğiniz Güvencede! Yurtdışı Borçlanma İşlemlerinin Şartları Nelerdir? Ülkemiz ile Sosyal Güvenlik Antlaşması imzalanmış ülke olsun veya olmasın yurtdışında çalışan Türk vatandaşları ve doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler yurtdışında geçen hizmetlerini ve ev kadınlığı sürelerini ülkemiz sosyal güvenlik kanunlarına göre emeklilik, malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde Türkiye’de geçmiş hizmet gibi değerlendirilmesini sağlamak amacıyla borçlanabilirler. Borçlanma kapsamındaki süreler yurtdışında geçen sigortalılık süreleri, bu süreler arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri, ev kadını olarak geçen sürelerdir. Yurtdışı hizmet borçlanmasından yararlanabilmek için borçlanma yapmak istenen sürelerde ve borçlanma başvuru tarihinde Türk vatandaşı olmak (doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler dahil olmak üzere) , ev kadınlığında geçen süreleri veya hizmetleri belgelendirmek ve yazılı istekte bulunmak şartları aranır. Yurtdışı hizmet borçlanmalarında, “Türk vatandaşı olmak” şartının iki durumda yerine getirilmesi zorunludur. Bunlardan birisi, borçlanılması istenilen sürelerde ilgilinin Türk vatandaşı olması, diğeri ise yurtdışında Türk vatandaşlığında geçen sürelerini borçlanma talebinde bulunan sigortalı veya hak sahibinin yazılı başvuru tarihinde (doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler hariç olmak üzere) Türk vatandaşı olmasıdır.

Türk vatandaşlığı ile birlikte yabancı ülke vatandaşlığı devam edenler de, söz konusu yasa ile getirilen düzenlemeden yararlanabilmektedirler. Yurtdışı hizmet borçlanması için ilk olarak ne yapılmalıdır? Yurtdışı hizmet borçlanması yapabilmek için öncelikle Yurtdışı Hizmet Borçlanma talep dilekçesi doldurulmalıdır. Bu belge dışında yurtdışı hizmet borçlanması isteğine dair yazılı dilekçe ile yapılan başvurular da kabul edilir. Yurtdışı Borçlanma başvurusu yaparken Yurtdışı Borçlanma Talep dilekçesi ile birlikte sizden hangi belgeler istenir? Yurtdışında geçen sürelerin borçlandırılması için bunların borçlanma başvuru sırasında belgelendirilmesi zorunludur. Yurtdışı hizmet borçlanması başvurularında Yurtdışı Hizmet Borçlanma talep dilekçesi ekinde yurtdışı çalışmalarını gösterir durumlarına uygun hizmet belgelerinden biri alınır. Gelecek sayımızda borçlanmanın yapılabilmesi için Kuruma ibraz edilmesi, sosyal güvenlik sözleşmesi akdedilen ve akdedilmeyen ülkelerde geçen hizmet süreleri ile ev kadınlığında geçen süreler itibariyle gereken belgeleri yine bu sayfada dikkatinize sunacağız. Bütün bu işlemeleri elbette kendiniz de Türkiye’ye giderek yapabilirsiniz ama isterseniz Türkiye’ye gitmeden bütün işlemlerinizi sizin adınıza biz takip edebiliriz. Daha geniş bilgi için bizi arayabilirsiniz. Emeklilik Uzmanı & Tercüman Mehmet Yamaç - 06222 056 33


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017

04 haber 08 nieuws

Murat İleri:

Hak dava yolcuları “Ahde Vefa” programı ile anıldılar...

Haber- Fotoğraflar: Zeynel Abidin

“Avrupa’ya ışık saçmaya, umut olmaya devam ediyoruz!” Hollanda İslam Federasyonu tarafından düzenlenen Ahde Vefa programında, yaklaşık yarım asır önce teşkilatlanarak Avrupa’daki Müslüman topluma dinî, millî sosyal ve kültürel alanda hizmete öncülük eden Millî Görüş camiasının emektarları hayır ve minnetle anıldılar.

H

ollanda İSchiedam Yıldız Eğitim Merkezi’nin konferans salonunda düzenlenen programa bu davaya emek vermiş, çilesini çekmiş çok sayıda davetli katıldı. NIF Tanıtma Başkanı Sezer Değmez tarafından sunulan buluşma, İskender Paşa Camii imam hatibi Mustafa Kılıç tarafından okunan Kur’an-ı Kerim ile başladı. Program, yarım asır önce başlatılan bu mücadeleye emek verenlerin görüntülerini ve kısa mesajlarını içeren sinevizyon ile devam etti. Güney Hollanda Millî Görüş Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan katılımcıları selamlayan bir konuşma yaptı. Mehmet Erdoğan konuşmasında özetle şunlara değindi: “Gecesini gündüzüne katarak, maddî manevî fedakârlıkla davamızın oluşumunda, hayat bulmasında ve bugünlere gelmesinde Avrupa’da yüzbinlere ulaşmasında ve bir kimlik etrafında buluşmasında ter akıtan, çile çeken, emek veren herkesi saygıyla selamlıyorum.Bugünlere gelebilmek için çok büyük sıkıntılar çekildi. Ama o elleri öpülesi her bir dava eri canı pahasına bu emaneti bir adım ileri götürmenin mücadelesini verdiler. Verilen bu mücadeleyi sözlerle ifade etmek mümkün değil. Her biri ecrini Allah’tan umarak O’nun davasını omuzlanarak bir adım ileriye taşımanın gayretiyle çalıştı, çabaladılar. Başta, Avrupa’da bu çığırı açan, bu meşaleyi yakan, İslami şuur kazanmamıza vesile olan merhum Erbakan hocamızı ve bu davaya bir saat de olsa emek veren herkesi rahmetle, minnetle ve sevgiyle yad ediyorum. Rabbimiz, “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve

ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur” buyuruyor. Biz, bu manada hizmet veren bütün gönül dostlarımızın bu ayete mazhar olacağına inanıyoruz. Bu gibi programlarla bu davaya bir saat bile emek vermiş insanları hayırla ve minnetle anacağız, katılabilecekleri çağırarak onların bilgisinden, tecrübesinden istifade edeceğiz, ahirete irtihal edenleri de rahmetle yad edeceğiz ve asla unutmayacağız. Bizler sadece dinî, sosyal ve kültürel faaliyetler için yola çıkmış bir teşkilat değiliz, bizler bütün insanlığa mesajı olan ümmet birliğini esas alan ve o uğurda çalışan bir teşkilatız. İçerisinde bulunduğumuz ülkede yaşayan bir milyon Müslümana hitap etmemiz gerektiğini de biliyoruz. “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olanıdır” buyuran Efendimizin bu buyruğu, idareciler olarak tutunduğumuz en kutlu müjdedir. Bu düsturla yolumuza devam ediyoruz. Bizler sizler için duacıyız, sizler de bizler için bu yolda sıkıntıya duçar olmamak, doğru yol üzere sabit kalmak için dua ediniz.” Konuşmanın ardından Sezer Değmez, katılımcılara mikrofon uzatıp yaşadıkları o benzersiz yılları ilk ağızdan dinletti. Mehmet Kılcı, Mustafa Güngör, Yaşar Sevinç, İbrahim Mermer, İlhami Gülmüş, Cemalettin Akyar, Nurettin Akkulak, Naci Keskin, Yusuf Baloğlu, Ali Akbaş gibi bu davaya emek vermiş, çilesini çekmiş pek çok dava eri, o günleri anlatırken âdeta o günleri yeniden

yaşadılar. IGMG Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri, “10 metrekarelik ibadet yerlerinden binlerce metrekarelik alanlara geçerek Avrupalı insanlara umut olmaya, Avrupa’ya ışık saçmaya devam ediyoruz” diyerek başladığı konuşmasında şunları dile getirdi: “Bu buluşmamızı Rabbim cennetle taçlandırsın, cihad ibadeti arasında kabul buyursun. Bugün burada, zor zamanlarda ayakta kalanların, emektarların buluştuğu özel bir günü yaşıyoruz. Yoğun bir koşuşturma içerisinde bu hizmetler yürütülürken zaman zaman arkaya bakmayı unutabiliyoruz. Bu nedenle bu tür buluşmaları çalışma takvimimiz içerisine aldık ki, vefa borcumuzu zamanında ödeyebilelim. Önümüze bakarken arkamıza da bakmamız lazım. Nereden nereye geldik? Vefalı olmak lazım. Emeği geçenleri hayırla yad etmek, onlara dua etmek lazım. Bugün bizler var isek ve bu teşkilatın hizmetlerinden istifade ediyorsak, o ihlaslı çalışmaların sayesindedir. İnsanın, imkânın, lisanın olmadığı, yol ve yöntemin bilinmediği zamanlarda sizler öncü oldunuz. Yılmadınız, yıkılmadınız ve omuzlarınıza yüklenen bu yükü layıkıyla taşıdınız, bu devasa kuruluşun bu hâle gelmesine vesile oldunuz; bir tarih yazdınız ve arkanızdan gelenlere bu bayrağı daha da ileri taşımları için devrettiniz. Bu münasebetle başta merhum hocamız olmak üzere, bu davaya hizmet eden herkesi sevgi ve saygıyla anıyor, kaybettiğimiz canlara Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlık ve huzur dolu ömürler diliyorum.

Vefa en başta Allah’a gösterilir. O bizi mü’min olarak yarattı. Ondan sonra O’nun kutlu elçisine, Resulullaha göstereceğiz. Zira O, çok vefalıydı. Onun yaşantısı bizim yaşantımız olmalı. O’nun her şeyine saygı duyacağız, emanetlerine sahip çıkacağız. Onların bize bıraktığı davaya vefa göstereceğiz. Ve şu an olduğu gibi o davanın yükünü omuzlayan ve o uğurda mücadele edenlere vefa duyacağız. İnsan fanidir, dava bakidir. Kimse alkış için, taltif için tebrik için bunca sıkıntıya girmez. O mücadele ancak Allah rızası için verilir. Dava, kıyamete kadar inanan insanların omzunda gidecektir. Camilere uğradığımda aksakallıları görünce içim açılıyor. Onlar en zor anlarda bile camileri, cemaati boş bırakmadılar, safları terk etmediler. İşte bizler, bu ruhu yeni nesle verdiğimiz zaman gelecekten emin olabileceğiz. Daha dün, bir caminin iki safını dolduracak insanımız varken, bugün 156 bin üyemiz oldu. Hamd olsun!.. 600’ün üzerinde camimiz, 2500 teşkilatımız, 100’ün üzerinde resmî okulumuz, 60’a yakın hafızlık kursumuz, inançlı, şuurlu bir neslin yetişmesi için resmî olarak hizmet veren pek çok İmam Hatip okulumuz, kolejlerimiz var. Yarım milyonu aşkın insana hizmet götüren bir teşkilat hâline

geldik. 2 hafta önce Avrupa’nın en büyük külliyesinin temelini Almanya-Duisburg’da attık. Şuurlu, kimliğine, imanına ve cihad ruhuna sahip ve bu topraklarda gelecek nesle öncülük yapacak insanların yetişmesi için var gücümüzle çalışıyoruz. İnsanlarımızın teşkilatımıza olan güveni ve teveccühü her geçen gün artıyor. 3 kurban ile başladık. Şimdilerde 200 bin insana ulaşıyoruz. Dünyanın neresine giderseniz gidin, size dua eden insanları bulacaksınız. İşte bu da, sizin 50 yıl öncesinde atmış olduğunuz o hayırlı temelin sayesindedir. O zamanlarda imkân yoktu ama iman vardı. İman olunca imkân da oldu. Birimiz bin oldu, binimiz yüz bin…Camilerimiz cihad karargâhı olduğu gibi bir mekteptir, medresedir. Avrupa genelinde 150 bin çocuğumuz buralardan ders almaktalar. Bu yıl 500’ün üzerinde insanımız dünyaya yayılarak sizlerin emanetlerini ve mesajlarını ilettiler. İlk genel merkezimiz 35 metrekarelik bir alana sahipti. Şimdi Köln merkezde 12 bin metrekarelik kapalı mekânda tüm kurumlarıyla, Avrupa’ya ışık saçmaya, umut olmaya devam ediyoruz” Program, birlikte yenilen yemeğin ve o günün anısına davetlilere sunulan güllerin ardından sona erdi. ◄◄


gündem 09 agenda

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 233 - Aralık/December 2017

Ahmet Yıldırım

Pusula

ahmethulya@live.nl

Gerçek Olan Sistem!

R

utte III Hükûmeti, sıkı pazarlıklardan sonra bakanları belirlendi ve 4 yıllık “Geleceğe Güven” programıyla güven tazeledi. Çiçeği burnundaki hükûmete ana muhalefet PVV, derhal D66 partisindeki İçişleri Bakanı Ollongren için güven oyu istedi. PVV’ye göre bu Bakan, geçmişte “eğer Amsterdam’da PVV birinci olursa Cumhuriyetlik kurulur” diye beyan etmişti.

PVV’liler, CDA’lı Güvenlikten Sorumlu Bakan’a da çatarak, “bu kişi bize bile ayrımcılık yaptı, güvenliğimizi nasıl sağlar ki” diye veryansın etti. Yani anlaşılan Rutte III Hükûmetinin, PVV ile başı bir hayli dertte. Rutte III Hükûmeti’nde bir ilk yaşandı; her bakanlıklarda, bir de yardımcı Bakan tayin edildi. Sanki bir Bakan, sorumlu olduğu departmanı tek başına idare edemiyor görüntüsü çıkıyor. Bazı çevreler, bazı kişilere statü fırsatı verildiğini, bazı çevreler ise, değişimin denenmesi gerektiği görüşünde. “Zaman her şeyin ilacı derler” ya, bakcez, görcez inşallah, hangisi eğri, hangisi doğru. 2017 ve sonraki yıllarda, vergiler, sağlık bütçeleri, cezalar, idare kanunları, çevre kirliliği kanunları, eğitim borçlanması, ek gelir belirlemeleri (toeslagen), refah ve de toplu sözleşmeler (maaş artışları ve çalışma koşulları) gündemden hiç düşmeyecek, tartışma üzerine tartışmalar yapılacak ve bu hep sürüp gidecek. Peki, sizce bu şekliyle etki-tepki sistemi zamanla çöker mi? Hangi sistem tercih edilirse edilsin, kimine göre yeterli kimine göre de yetersiz sonuçlar alınacak. Susayan biri, yarım bir bardak suyla yetinir, bahane arayan ise, “bardağın yarısı boş be, yetmedi” der. Fabrikacı “sağlam bir bardak üretmişim” diye bakar, kullanıcı tüketici, “bu bardağı kermesten ucuz almıştım” diye bakar. Reklamcılar “nasıl bir bardakmış ki bu kadar kişi ilgileniyor”, sigorta şirketi ise, “bu bardaktan dolayı

su taşkınlığı olabilir mi, cihazı bozmuş olabilir mi” sorusuyla ilgilenir. Kimyacı ise “bu bardağın içine hangi maddeyi katsam da, yeni bir ürün bulsam”, fakir ise “böyle bir cam bardağım olmadı ki” diye sitem eder; zengin ise “kristal ile dizayn edilmiş bardak mı?” diye bakıyor. “Ne bardakmış be!” dedirtiyor insana, içinde ki suyu Rabbimiz verdi; şükredeni kim merak ediyor? Bütçeler paylaşılıyor, programlar yazılıyor, stratejiler yapılıyor, taktikler uygulanıyor, geriye kalan ise sadece çerez parası. İşte bununla da sendikacılara, Sivil Toplum Kurumlarına ve diğer aktif veya etkili olmak isteyen çevrecilere alan kalıyor, “alan” denilirse… Yer kalırsa… Bunları biliyor muydunuz? Siz biliyor muydunuz, Vergi Dairesi’nin sistemine göre 31 Aralık ve 1 Ocak’ın kontrol tarihleri olduğunu? Banka hesap bilgilerinizin 31 Aralık ve 1 Ocak tarihlerindeki miktarlarının Vergi Dairesi’nin sistemine aktarıldığını, biliyor muydunuz? Siz biliyor muydunuz, her yıl 31 Aralık’tan önce sağlık sigortanızın seçimini yaparak ya aynı sağlık sigortasında poliçe yenilediğinizi veya yeni bir sağlık sigortasına geçiş yapabildiğinizi? Siz biliyor muydunuz, sigortanızın içeriği neyi veya neleri kapsadığını? Gerçekten kapsam alanı sizin ihtiyacınıza göre mi sigorta altına alındığını? Siz biliyor muydunuz, ipotek faizleri son 20 yılın en düşük seviyesinde seyrettiğini? Siz biliyor muydunuz, konut fiyatlarında son 5 yılda, ortalama % 10 % 15 artış olduğunu? Siz biliyor muydunuz, ekonomik büyüme gücünün, 2018 yılında % 2,75 olarak büyüyeceğini? Siz biliyor muydunuz, toeslağ müracaatlarının her yıl içerisinde değiştirebildiğinizi? Siz biliyor muydunuz, çocuklar için eğitim yardımının DUO’dan temin edil-

AOW (Yaşlılık Aylığı) Emeklilik, Hollanda’da iki esas üzerinde gerçekleşmektedir: AOW (Genel Yaşlılık Yasası -Algemene Ouderdomswet) temel bir aylık olup Hollanda’da ‘herkesin’ hak ettiği bir aylıktır. Burada baz alınan, kişinin yasal olarak Hollanda’da oturuma sahip olmasıdır. Prensip olarak, istisnayı durumlar hariç, ev hanımı hiç çalışmamışsa da, yaşı dolduğunda AOW ödeneği alacaktır. Hollanda’da çalışıyor ve ikamet ediyorsanız AOW’nin yanında, Özel Emeklilik Fonları’na da (Bedrijfspensioenfonds-BPF) birikinti yaparsınız. BPF Hollanda’daki emekliliğin bir diğer esasıdır. AOW birikintileri Hollanda’da bulunduğunuz, sigortalı olduğunuz her yıl için % 2 oranında toplarsınız. AOW yaşını doldurmadan önceki 50 yıl sigortalı bulunduysanız, tam AOW yaşlılık aylığına hak kazanırsınız. Hollanda dışında geçen ikamet süreleriniz bu 50 yıldan düşürülür ve AOW yaşlılık aylığınız daha düşük olabilir. 1 Ocak 2013 yılı itibari ile AOW yaşı kademeli olarak yükseltilmiştir. AOW yaşı 2018 yılında 66 yaşına ve 2021 yılında 67 yaşına çıkacaktır. 2022 yılı itibarıyla AOW yaşı, yaşam beklentisine bağlı olacaktır. 2022 yılında AOW yaşı 67 yaş, artı 3 aydır. 1 Ocak 2015 yılında AOW ek ödeneği kaldırılmıştır. Bildiğiniz üzeri geçmişte siz AOW yaşını doldurduğunuz taktirde AOW emekliliğine bağlanıyor ve bu arada eşinizin geliri yoksa size AOW-partner ödeneği veriliyordu. Bu ek ödenek kaldırılmıştır. Ailevi/ikamet durumunuz, alacağınız AOW yaşlılık aylığının tutarını etkiler. Tek başınıza mı yoksa birisiyle beraber mi yaşıyorsunuz? Eşiniz AOW yaşını doldurmuş mu doldurmamış mı? Tek başına yaşayan bir kişinin net AOW yaşlılık aylığı, net asgari ücretin % 70’i oranındadır. Yalnız olan, bu AOW emeklilik sahibi brüt €1153,35 alır. Evli olan ya da birisiyle beraber yaşayan bir kişinin, eşi AOW yaşını doldurmamış ise net AOW yaşlılık aylığı, asgari ücretin % 50’si oranındadır. Tek kişi olarak alacağı brüt meblağ €794,59. AOW yaşını doldurmuş bir eşiniz varsa, birlikte net asgari ücretin % 100’ünü alırsınız. İki kişi için brüt meblağ €1589,18. Yukarıdaki rakamlar 1 Ocak 2015 itibari ile emekli olanlar için olup, kişinin 15‘den sonra Hollanda’da 50 yıllık bir sigortalığı varsa, olabilecek meblağlardır. Yani AOW’nin % 100 birikintisine sahip olanlar için geçerlidir.

diğini? Siz biliyor muydunuz, hakların verilmediğini, alındığını? Siz biliyor muydunuz, her kararın, seçimin bir sonucu olduğunu? Siz biliyor muydunuz, Hollanda’da s a d e c e “gerçek” olanın sistemin ta kendisi olduğunu? Bence siz bu sistemden haberdarsınız! Meğer kalıcı olan sistemmiş! Selam ve saygılarımla,

◄◄

Hollanda’da 2016 istatistik rakamlarına göre 3.397.630 kişi AOW ödeneği almaktadır. Aynı yıl Hollanda’nın nüfusu 16.979.120 kişi saymaktaydı. Bu nüfusun dört yüz binini Türkler oluşturmaktadırlar. AOW Yaşlılık Aylığı alan Türklerin sayısı 27.520 kişi. Bunlardan sadece 120’si, 50 yıl üzeri AOW birikintisi yapıp, aylığının % 100’ünü almaktadır. Yani 27.400 AOW sahibi Türkler, ödeneğini eksik almakta. Birinci neslin AOW birikintisi.. Birinci nesil altmışlı, yetmişli yıllarında 15 yaşından sonra gelip 5, 10 yıl veya daha fazla bir süre kaybı olup, AOW birikintisinin bir kısmını yapmamıştır. AOW ek ödeneğinin (AOW-partner toeslag) kaldırılması, ve AOW yaşını doldurduğunuz günden itibaren AOW yaşlılık aylığınızın başlaması Türklerde hayli bir sıkıntı meydana getirmiştir. Birinci nesil Türklerde öne çıkan durum, eşlerin arasında yaş farkının olması. Eğer siz şuan AOW yaşını doldurup, 40 yıl sigortalık üzeri emekli oluyorsanız ve eşinizle aranızda 5 yıl yaş farkı varsa, siz 5 yıl boyunca brüt € 794,59 x %80 = € 635,67 ila geçinmeniz gerekebilir. Tabi ki BPF, Özel Emeklilik Fonu’ndan alacağınız meblağ hariç. Eğer ikinci bir evlilik olup yaş farkı daha da yüksek ise ve ya ikinci eşin Hollanda’da birikintisi yok ve ya az ise, bu vatandaş 50 yılını Hollanda’da geçirmiş ise, brüt 794,59 Euro ile nasıl geçinecek? Sociale Verzekeringsbank (SVB), Hollanda’daki halk sigortalarını icra eden kurumdur, yukarıda belirlenen durumlarda vatandaşın imdadına yetişmekte. AOW yaşlılık aylığı alıyor ve toplam geliriniz asgari ücretin altında kaldığı takdirde, AOW yaşlılık emekliliğinin yanında sizlere AIO (Aanvulling Inkomen Ouderen) teklif edebilir. AIO almaya başladığınız an itibari problemler de başlayabilir. AIO alabilmeniz için varlıklı olmamanız gerekir. Hollanda dışında olan varlık sınırınız çift için € 11880,- ve tek kişi için € 5940,- olarak belirlenmiştir. Bir çok yaşlımız bunu bilmese de, neticede AIO Sosyal Yardım ödeneğidir. Hollanda da AOW yaşlılık emekliliğinin yanında mecburi kalıp Sosyal yardım alan kişi sayısı 2016 yılında 41.000 kişiydi. Hatırlatalım, AOW hak sahibi Türklerden sadece 120 kişi AOW ödeneğinin tümünü almaktadır. Gidelim mi Kalalım mı? Ahmet Alakay, NMI Danışmanı ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017

04 haklarımız 26 10 onze rechten

Ethem Emre - Kaza Eksperi

Ertan Torunoğulları:

“Avrupa’da şu an 1500 olan müşteri temsilcisi sayımızı, önümüzdeki yıllarda 2000’in üzerine çıkarmayı hedefliyoruz”

e.emre@letseladvies.nl

Yeni Hukuk Bürosu Roosendaal’da Hizmette Roosendaal’da “ZWN Letselschade & Advies” ismi altında Ethem Emre ile Sinan Menteşe ortaklığında yeni bir Kaza Hukuku Bürosu, Ekim 2017 tarihi itibarıyla hizmete başladı. Roosendaal kentinin Ethem Emre için özel bir önemi vardır. Geçmişte bütün projelerine buradan start vermiş, çeşitlendirmiş ve hizmetlerini artırarak Hollanda içi ve dışında devam ettirmektedir. Özellikle Kaza Hukuku hizmetlerine ELFI Letselschade & Advies ile Roosendaal kentinde başlamış, sonradan Amsterdam’da Randstad

Letselschade & Advies ismi ile ikinci bir kaza hukuku kurumu açmış ve daha sonra da Rotterdam, Amsterdam, Den Haag ve Utrecht şehirlerinde Randstad Personenschade BV olarak devam ederken, ELFI ise oğlu Mr. Onur Emre ELFI Letselschade Advocaten olarak, Rotterdam’da 1-1-2016’ da açtığı yeni bürosunda hizmet vermeye devam etmektedir. Roosendaal’da açılan bu yeni büro, daha önce Rotterdam’da hizmet veren Sinan Menteşe koordinatörlüğünde yeni kadrosu ile bu bölgedeki müşterilerine daha yakından hizmet sunmaya devam edecektir. ZWN Letselschade & Advies Nieuwe markt 67- D 4701 AD Roosendaal Tel. 0165-391565 www.zwnletselschade.nl info@zwnletselschade.nl Tel: 088-808 78 78

◄◄

Edelstaal Group, başarıyı ödüllendirdi Hollanda’daki başarılı Türk şirketlerinden Edelstaal Group, ekonomik krize rağmen bu yıl da ciro artışı gerçekleştirdi.

2

016 yılında da büyümesini sürdüren şirket, 2017’de satış grafiğini ve müşteri temsilci sayısını arttırmasını sürdürdü. Ürettiği Simtronic ve SWS marka ömür boyu garantili tencereleri Hollanda’nın yanı sıra Almanya, Belçika, İngiltere, Avusturya, Norveç, Danimarka, İtalya ve Fransa’da da pazarlayan Edelstaal Group, satışlarını ikiye katlayan Hollanda’daki müşteri temsilcileri ve satış menajerlerini plaketle ödüllendirdi. Sertifika alanların yanı sıra 2017 yılında en çok satış yapan Menajer Sebahat Akdeniz’e, ödül olarak 10 Cumhuriyet Altını hediye edildi. Firmanın Den Bosch kentindeki genel merkezinde düzenlenen toplantıda konuşma yapan Edelstaal Group Yöneticileri Ertan Torunoğulları, Hasan Seçilmiş ve Reyhan Öztürk “Satışlarımız, süren krize rağmen geçtiğimiz yılın çok çok üzerine çıktı. Bu başarıda siz temsilci ve menajerlerimizin rolü ve katkıları çok büyük. Firma olarak başarılı çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Başta Hollanda ve Türkiye olmak üzere 16 ülkede faaliyetlerimiz ve çalışmalarımız sürüyor. Bu başarıyı siz çalışma arkadaşlarımızla birlikte

ulaştık. Sizlerle birlikte 2018 yılında hep beraber yeni başarılara imza atacağız” diye konuştular. Ertan Torunoğulları, İtalya ve Belçika’da üretilen tencerelerin “Avrupa’da tencerelerin Rolex’i” olarak tanındığını ifade ederek, müşteri memnuniyetinin sorumluluklarını daha da arttırdığına vurgu yaptı. Torunoğulları, Avrupa’da şu an 1500 olan müşteri temsilcisi sayısının önümüzdeki yıllarda 2000’in üzerine çıkarılmasının hedeflendiğini anlattı. Edelstaal Group’un 2018 de de Türkiye’de başta turizm olmak üzere bazı yeni çalışmalar yapacaklarını hatırlatan Ertan Torunoğulları, önümüzdeki yıl Avrupa’da yeni pazarlara gireceklerini ve başarılı müşteri temsilcilerinin değişik sürprizlerle ödüllendirileceklerini kaydetti. Torunoğulları, “Sizlerin de bildiği gibi, 30 yılı aşan bir süredir başta Hollanda olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde ürünlerimizi pazarlıyoruz. Pazardaki payımız her geçen gün artmaktadır. 30 yılda hedeflediğimiz yere geldik. Bu başarımızı gelecek yıl en güzel bir biçimde siz değerli çalışma arkadaşlarımızla birlikte görkemli bir şekilde kutlayacağız” dedi.

Edelstaal Group genel merkezinde düzenlenen toplantıya katılan menajerler ve satış temsilcileri Esma Öztürk, Züleyha Yıldız, Emire Kaygısız, Meryem Uyuşmaz, Gülten Açıkel, Arzu Polat, Sevda Sır, Zeynep Öz, Sebahat Özkan, Leyla Karaca Şahan ve Sebahat Akdeniz, başarılı bir çalışma yılı geçirdiklerini, yakaladıkları bu başarıda ekip ruhunun çok önemli olduğunu ve sattıkları ürüne müşteri nezdinde olan güvenin de bu başarıda önemli bir rol oynadığının altını çizdiler. Şirkete ve şirket yöneticilerine ve şirket müşterilerine de kendilerine verdikleri destek için teşekkür ettiklerini belirten, temsilciler yeni dönemde de yeni rekorlar kırmak istediklerini belirttiler. Haber-Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

«

Arnhem’de kongre ve 29 Ekim coşkusu yaşandı Hollanda Türk Federasyon’a bağlı Arnhem Hoca Ahmed Yesevi Türk Kültür ve Eğitim Merkezi’nde (HAYKEM) iki coşku bir arada yaşandı.

H

AYKEM’in 12. Olağan Kongresi ‘nin ardından 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın kutlaması gerçekleştirildi. Kur’an-ı Kerim tilaveti, şehitler için bir dakika saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından yapılan kongrede HAYKEM Başkanı İbrahim Günay güven tazeleyerek tekrar başkan seçildi.. Haber: HTF Basın Masası


söyleşi 11 interview

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 233 - Aralık/December 2017

DENK Parti lideri Tunahan Kuzu:

Söyleşi: Zeynel Abidin

“Kimlik politikaları, özellikle çifte vatandaşlık için getirilen “sadakat” sorgusu tam bir trajikomedi. Biz bu yanlış gidişata “dur” demek için hem ülkesel hem de yerel bazda mücadelemizi vereceğiz”

“Hollanda’ya şu anda korku kültürü hâkim”

15 Mart 2017 tarihinde yapılan seçimler sonucunda 3 milletvekili ile Hollanda meclisine giren DENK partisi lideri ve milletvekili Tunahan Kuzu ile geçen ay gündeme ilişkin hoş bir sohbet gerçekleştirmiştik. Söyleşimizin ikinci bölümünde, Yerel seçimler, Hollanda gündemi ve Surinam gezisi ile alakalı izlenimlerini dinleyeceğiz.

B

elediye seçimleriyle stratejiniz nedir? Yerel seçimlere DENK Partisi olarak katılacağız. Ancak Hollanda’da 390 tane belediye var hepsine katılmamız şu aşamada çok zor. “Belediye de seçimlere katılın” diye çok müracaat alıyoruz. Bu insanlarımızın arzularını yerine getirmeyi isterdik ama, bizi anlayışla karşılayacaklarını umuyorum. Yeni bir partiyiz. Adımlarımızı bilerek ve ölçülü atmalıyız. Bazı kriterlerimiz var. Parti, bir ekip işidir. Sadece Tunahan’ın, Selçuk’un ve Farid’in partisi değil. Hollanda’nın en ücra köşelerinde bile yaptıklarından dolayı konuşulan bir partidir. Birkaç şehirde seçime katılma kararı aldık. Oradaki arkadaşlarımızın bu işi yürütüceğine inandık. Veenendaal, Roermond ve Alkmaar belediyelerinde zaten aktif meclis üyelerimiz var. Amsterdam ve Utrecht gibi büyük şehirler başta olmak üzere, Enschede, Veendaal, Deventer ve Schiedam gibi 12 yerde yerel seçimlere katılacağız. Den Haag’daki arkadaşlarla seçim öncesi yaptığımız anlaşma gereğince, genel seçimlerde onlar bizi yerel seçimlerde de biz onları destekleyeceğiz. Rotterdam’daki arkadaşlarla uzun süredir görüşmelerimiz devam ediyor, umuyoruz ki buradan da “hayırlı”, “olumlu” bir netice alarak insanlarımızın hizmetinde olmaya devam edeceğiz. Türkiye-Hollanda gerginliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Uluslararası siyasi ilişkilerde meseleleri daha geniş bir perspektifte değerlendirmek, analiz etmek lazım ki, doğru bir sonuca ulaşalım. Dünyadaki dengeler değişiyor, yeniden şekilleniyor. Bu değişiklikler çerçevesinde de, İngiltere’nin terk ettiği Avrupa Birliği ülkeleri de kendilerine göre bir pozisyon belirliyorlar. Hollanda da bu değişikle göre strateji belirleyen ülkelerden biri. Ekonomisi ile göz dolduran ve sürekli gelişen Çin, Brezilya, Endonezya gibi ülkelere arasında Türkiye’de yer almakta. Avrupa Birliği’ne aday olan, dünyanın değişen dengeleri sebebiyle ve gelişmekte olan bir ülkenin bu tür sorunlarla karşılaşması normaldir. Ancak bu gerginliğin faturası maalesef hem burada yaşayan insanlarımıza hem de Türkiye’de yaşayan Hollandalı vatandaşlara kesildi. Öğrencisi, isçisi, meslek sahibi olan herkes bu sorunun muhatabı olarak hesap vermek durumunda kaldı. Bu gerginliğin faturası fikir hürriyeti bağlamında kendisini daha açık gösterdi galiba. .. Evet, maalesef öyle oldu. Hollanda “fikir hürriyeti” alanında ün yapmış, model olmuş bir ülke idi. Ancak, sırf bu olaydan dolayı, kendi düşünce ve görüşlerini saklamak zorunda kalan

rinde vardık, dünyanın merkezi biziz” Bu mantalite, o “alt kültürü”, o “ezik düşünce”yi oluşturmaya çalışıyor. Buna karşı durmak lazım. Bu oluşumu yıkmak lazım. Bunun için de sağduyulu herkesle bu mücadeleyi vermenin uğraşısı içerisinde olacağız. (Tunahan Bey bu ara sözünü kesip, parti binasında masa başlarında oturan çalışanların kimliklerini saymaya çalışıyor… “Bakın şu arkadaş, Kolombiyalı, şu Faslı, şu Hintli, şu Surinam, şu Türk, şu Hollandalı… Her kesimden, her ırktan insan var”.

binlerce insanımız oldu. Korku kültürü hâkim şu anda. Öğrenci, “ben şu siyasi partiye sempati duyduğumu söylersem, staj yerimi kaybederim” diye düşünüyor... İşçi işini kaybetmekten korkuyor. Ticaret yapan yine aynı sıkıntıyı yaşıyor. Bu durum bizleri derinden üzüyor. Neden? Çünkü bu tutumla, bu ülkenin temel değerlerine karşı cephe alınmış, hatta savaş başlatılmış durumdadır. “Fikir hürriyeti”nden bahsediyoruz… Eğer bir insan kendisi olamıyorsa, kendi fikrini açık bir şekilde beyan edemiyorsa, yanlış bir yoldayız demektir. Anayasa’da garanti alınan ifade ve fikir özgürlüğü maalesef siyasilerin oylarına kurban gitmiştir. Basında sıkça konu olan Surinam gezinizle alakalı izlenimlerinizi alabilir miyiz? Aslında Selçuk Bey’le seçimlerden önce böyle bir planımız vardı. Hollanda’nın sömürgesi altında bulunmuş olan ülkeleri ziyaret etmek ve oradaki Hollanda varlığını gözlemlemek istiyorduk. Endonezya, Hollanda Antilleri, Güney Afrika, Surinam ve Afrika kıyılarındaki Hollanda’nın ticari merkezleri hâline gelmiş adaları gezip, görmek istedik. Surinam ile başladık, gerisini de Mevla’m izin verirse, ömrümüz yeterse gidip görmeyi düşünüyoruz. Surinam, Hollanda için önemli bir ülke. Şuan iki ülkenin diplomatik ilişkileri çok kötü bir durumda. Sürekli konuşulduğu için de biz “kendi gözümüzle görmek ve sorunların kaynağını bilmek istiyoruz” dedik ve ziyaret ettik. 5 gün sıkı bir çalışma programı uyguladık. Arkadaşlar, Brezilya sınırına, güneye gittiler. Ben de, batı sınırına gittim. Paramaribo içerisinde farklı kurum ve kuruluşlarla görüşmeler yaptım. Parlamentoyu ziyaret ettim. 51 milletvekili ile küçük bir binada ülkeye hizmet veriyorlar. Doğu sınırına da gittim. Pek çok deneyim ve gözlemle döndük ama beni en çok etkileyen şey şu oldu: 600 bin nüfuslu bir ülke. Bir kesimi Afrika’dan getirilmiş. Bir kesim insan Hindistan’dan getirilmiş. Çin’den, Endonezya’dan gelenler olmuş. Gelenler ve getirilenler orada birleşmiş ve orayı yurt edinmişler. 1667 yılında Hollandalılar ve İngilizler arasında yapılan bir savaş sonrasında o zaman adı New Amsterdam olan New York’u, İngilizlerle Surinam karşılığında değişmişler ve Hollanda Surinam’a sahip olmuş. Çok verimli toprakları var. Hollanda o verimli topraklara, binlerce dönümlük arazi hâlinde işlerlik kazandırmış. O topraklarda şeker pancarı, kahve çekirdeği ve kakao yetiştirmiş. Bunları üretmek için Afrika’dan köleler getiriyorlar. Batı Afrika’dan köleleri gemilerle Surinam’a götürüyorlar. Ve bunun ticaretini yapıyorlar. Her tarlada 300 civarında köle çalıştırı-

Tunahan Kuzu: “Küçük bir ülke olmamıza rağmen 8000 kilometre uzaklıktaki Surinam’a, nüfusu en büyük olan Müslüman ülkesi Endonezya’ya sahip olmuşuz, demek ki biz dünyanın her yerinde vardık, dünyanın merkezi biziz. Bu mantalite, o alt kültürü, o ezik düşünceyi oluşturmaya çalışıyor. Buna karşı durmak lazım. Bu oluşumu yıkmak lazım. Bunun için de sağduyulu herkesle bu mücadeleyi vermenin uğraşısı içerisinde olacağız” yorlar. Hiçbir hakları yok tabi ki. İş yapmazsa, kaytarırsa, kaçmaya kalkarsa, ölüm dâhil ceza metotları devreye giriyor. Bunları biliyorduk ama, bunları olayların yaşandığı yerde görünce, bazı meseleleri daha iyi anlıyorsunuz. Tarihinde bu tür sömürgeleri olan Hollanda’nın ve diğer Avrupa ülkelerinin geldiği refah seviyesinin nerelere dayandığını görünce içiniz sızlıyor. Bu refahın bir kısmı o kölelerin omuzlarında taşınarak buralara gelindi. Yani bu refahın özünde o insanların emekleri, kanları, canları, hakları var. İşte bundan dolayıdır ki, bu ülkenin, yani Hollanda’nın bir sorumluluğu ve yükümlülüğü vardır. Göz önünde bulundurması gereken bir gerçek vardır. Bu bir “diyet” ya da “bedel” değil, isteyerek yapılması gereken bir yükümlülüktür. Çok acı çektirmişler. O acıyı yaşayanların torunlarını görünce, dinleyince, asırlar öncesinde de kalsa o acı bugün bile hâlâ aynı şiddetiyle hissediliyor. İşte bundan dolayıdır ki, bizim ziyaretimiz günlerce konuşuldu… “İki Türk ile bir Faslının Surinam’da ne iş vardı?” diye soruyorlar. Bizim ortak bir çıkarımız, ortak bir tarihimiz var. DENK olarak amaçlarımızdan biri de, farklı azınlıkları ve farklı düşünen yerlileri bir araya getirerek bir fark oluşturmaktır. Hollanda’da bu birliktelik ruhunu yeniden inşa edebilmek için, bir Türk vatandaşı olan Tunahan Kuzu’nun, Surinam vatandaşının hakkını koruması, gözetmesi ve vermesi için mücadele etmesi gerekiyor. Tam tersi de olabilir. Bir Surinamlının, bir Faslının bir Hollandalının hakkına sahip çıkması gerekiyor ve bir Hollandalının da, ilke ve idealler çerçevesinde yabancıların, azınlıkların haklarına sahip çıkması, saygı duyması gerekiyor. Biz işte tam da bunları yapmaya çalışıyoruz. yani o “birlik ruhu”nu yeniden inşa etmeye uğraşıyoruz. Ziyaretimizin temel esprisi, amacı buydu. Çok verimli geçti. Çok şey öğrendik. Ve herkesin, özellikle Hollandalıların Surinam’ı gidip görmeleri gerek. Irkçılıktan bahsediyoruz, birisinin ten renginden, İsamlofobiden bahsediyoruz dine verilen tepkidir. “Bunun kaynağı nedir?” diye baktığımızda da bir kesim insanın dünyaya bakış açındaki yanlışlığında görüyoruz. Bu bakış açısının değişmesi için de anlayışın, bu mantalitenin değişmesi gerekiyor. Bu mantaliteye sahip bir kesim insan “biz iyiyiz, üstünüz, bize benzemeyen herkes kötü ve aşağıdır” düşüncesiyle bakıyor. Yine bir kesim Hollandalı da aynı şeyleri söylüyor: “Küçük bir ülke olmamıza rağmen 8000 kilometre uzaklıktaki Surinam’a, nüfusu en büyük olan Müslüman ülkesi Endonezya’ya sahip olmuşuz, demek ki biz dünyanın her ye-

Son sözlerinizi alabilir miyiz? Hükûmet kuruldu. Ülke ve insanlarımız için hayırlı olsun. Koalisyon protokolünde halka olumlu olarak yansıyacak hiçbir şey yok. Sadece 4 partinin hobilerini karşılayacak yerlere bütçe aktarılıyor. Bir vizyonu yok. Kısa, orta, uzun vadeli geleceğe dönük hedefleri yok. Ülkenin sorunları nedir, bunlarla nasıl baş edilir, nereden aldık, nereye götüreceğiz, diye bir düşünceleri yok. “2030 yılında Hollanda’yı getireceğimiz yer şurasıdır” diye bir vizyonları yok. Bu yüzden ömürleri de fazla yok. Bazı partiler tatmin olacaklar. Büyük işverenlerin karnı biraz daha şişecek. Zenginler daha çok doyacak, dar gelirliler, fakirler daha çok zorlanacak. Büyük şirketlere vergi muafiyeti getirilirken, dar gelirlilerin vergi yükü ağırlaştırılıyor. Kimlik politikaları da iç açıcı değil. Özellikle çifte vatandaşlık için getirilen “sadakat” sorgusu tam bir trajikomedi. Biz bu yanlış gidişata “dur” demek için hem ülkesel hem de yerel bazda mücadelemizi vereceğiz. Bizler 15 Mart’ta bir tarih yazacağımızı söylemiştik, o tarih yazıldı. Şimdi yazılan o tarih kitabının sayfaları teker teker açılarak bu ülkenin sorunlarını çözmek için okunacak. 21 Mart 2018 tarihinde belediye seçimleri olacak. Tarih kitabının ikinci cildi de o gün yayımlanacak. Vatandaşın güvenini tutmak, onun güvenini kazanmaktan daha zordur. Bize oy veren vermeyen herkes bilsin ki, bizler inandığımız bir dava olduğu için bunu yapıyoruz… Gecemizi gündüzümüze katarak, kendimizi, ailemizi bazen feda ederek yapıyoruz. Yaptığımız bu fedakârlığı şikâyet olarak anlamayın lütfen, bunu bizler sorumluluk bilinciyle yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz. Üzerimize gelinse de, bizleri yolumuzdan döndürmeye, yıldırmaya, karalamaya, çamur atmaya, öcü olarak göstermeye çalışsalar da, yılmadan, büyük bir azimle, sorumluluk bilinciyle doğruları yapmaya, doğruları söylemeye devam edeceğiz. İnsanlarımız da bu verilen mücadeleyi yakından takip ediyor. Doğruyu eğriyi fark ediyor… Bazıları da bu yalan yanlış söylentiye inanmasınlar, aldanmasınlar yahu!.. Oyuna gelmesinler, birlikte bu oyunu bozalım… ◄◄


12 gündem

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017

agenda

Prof. Dr. Özcan Hıdır:

“Amsterdam’da, 17 Aralık’ta yapılacak “Ehl-i Sünnet” panel-sempozyumunda kitabımızı da tanıtıp imzalayacağımız ayrı bir toplantımız olacak. İlgilenenleri bekleriz”

“İslam’ın, Kur’an’ın ve Hadislerin Yahudi kökeni teorisi”ni İslami perspektiften inceledim” Rotterdam İslam Üniversitesi’ndeki derslerinin yanı sıra İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Özcan Hıdır ile yeni yayımlanan Hıristiyan Kültürü ve Hadisler (İnsan Yayınları, İstanbul 2017) adlı hacimli kitabı üzerine kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.

Ö

zcan Hıdır, çalışmalarını Yahudi ve Hristiyan kültürünün İslâm, Kur’an ve hadislere etkisi tartışmaları, dinler ve kültürlerarası etkileşim, İslamofobi-İslam karşıtlığı, “Protestanlık-Martin Luther ve İslâm”, “Avrupa ve Batı’da İslam”, “Kur’an ve Hz. Peygamber imajı”, “Batı’da Kur’an ve Sünnet’e yaklaşımlar”, “hadis oryantalizmi ve oksidentalizmi” ve “Avrupa’daki Türkler ve Müslümanların dini-manevi, sosyo-kültürel, eğitim ve âile ile ilgili problemleri” gibi konular üzerinde sürdürüyor. Özcan Hıdır ayrıca AA Analiz Haber ile Star ve Yeni Şafak gibi gazetelerde alanıyla ilgili ve güncel konularda analitik yazılar yazıyor. Ayrıca Gazetemiz Doğuş’ta da zaman zaman Özcan Hıdır’ın yazıları yayımlanıyor. Doğuş: Sayın Hocam, öncelikle hayırlı olmasını diliyoruz. Neden böyle bir kitap? Efendim, teşekkür ediyorum. İlgi ve alakanız için de ayrıca şükranlarımı sunuyorum. Hatırlarsanız, benim Marmara İlahiyat’ta tamamladığım doktora tezim, Yahudi Kültürü ve Hadisler (İstanbul, İnsan Yayınları) adıyla yayımlanmıştı. Dolayısıyla bu çalışmada, literatürde “İsrailiyyat”

diye bilinen Yahudi kültürünün hadislere etkisi tartışmalarını; aslında daha doğrusu Batılı araştırmacılaroryantalistlerin –özellikle de revizyonist oryantalistlerin- yaklaşık 200 yıllık bir dönemde geliştirdikleri “İslam’ın, Kur’an’ın ve Hadislerin Yahudi kökeni teorisi”ni İslam kaynakları ve İslami perspektiften incelemiştim. Yeni yayımlanan Hıristiyan Kültürü ve Hadisler (İnsan Yayınları, 2017) adlı çalışmamda ise, literatürde “mesihiyyat” diye isimlendirilen Hıristiyan kaynakları ve kültürünün hadislere etkisine dair Batı’dan-Doğu’dan tartışmaları-iddiaları Hıristiyanlığın en önemli yönelimi olan “ascetismzühd” düşüncesi ve literatürü bakımından ele alıyorum. Hocam, bu alanda pek fazla çalışma da yok takip edebildiğimiz kadarıyla, değil mi? Konu başta Türkiye olmak üzere oldukça aktüel aslında. Bir çok kesimden insanlar bu konuları şu veya bu şekilde gündeme getiriyor, iddialarda bulunuyor. Bununla beraber, hadislerin, İnciller (kanoniksinoptik-apokrif) ile karşılaştırılması, Türkiye’de olduğu kadar, İslâm ülkelerinde de bugüne kadar genelde ihmal edilmiş oldukça önemli bir konu. Özellikle tefsir-tarih kitapların-

da yer alıp “israiliyyât-mesîhiyyât” olarak adlandırılan rivayetlerin tedkîkine dair İslâm dünyasında genel anlamda pek çok çalışma yapılmışsa da, meseleyi hadisler özelinde arka plan bilgileriyle inceleyen ilmî mesailer yok denecek kadar az. Buna karşılık, söylediğimiz gibi, oryantalistler özellikle de “revizyonistindirgemeci” ekole sahip oryantalistler ise konuyu sürekli “İslâm’ın, Kur’an’ın ve hadislerin Yahudi-Hıristiyan kökeni” teorisi çerçevesinde ele alıp pek çok iddiada bulunmuş, bulunuyorlar. Bütün bu iddiaların bir bütün olarak İslam’ın genel hükümleri, İslam’ın geçmiş din ve kültürlere genel bakışı muvacehesinde hadis kaynaklarındaki ilgili rivayetler bağlamında ele alınması önem arz ediyordu. Biz de, gerek doktora çalışmamızda gerekse de yeni yayımlanan bu çalışmamamızda hasbe’l-kader bunu yapmaya çalıştık. Tabiatıyla konu oldukça geniş olup üzerinde iddia olan hadisleri spesifik anlamda mukayeseli/interdisipliner olarak ele alan başka araştırmalara da ihtiyaç duyuyor. O hâlde bu minvalde yeni çalışmalar da yolda diyebilir miyiz? Evet, bu alanda zaten çalışıyoruz. Türkçe, İngilizce ve Arapça dillerinde

de makaleler yayımladık bu konuda. Ayrıca bu serinin bir üçüncü kitabını da büyük oranda tamamladık sayılır. Bu 3. Kitapta daha ziyade Hıristiyan kültüründen-kaynaklarından (kanonik-apokrif) etkilendiği ileri sürülen farklı konulara ait yaklaşık 100 hadisi ve bu hadislerden hareketle ortaya çıkan bazı teorik-metodolojik problemleri inceliyorum. Henüz tam ismini koymadığımız bu çalışma da 2018 yılı içinde yayımlanacak, inşallah. Hocam, bu tür çalışmalar çok önemli. Ancak İngilizce ve Arapça gibi dillere de çevrilebilse etkisi-önemi çok daha artar sanırım. Ne dersiniz, var mı bu yönde bir çalışmanız? Bu çok önemli bir konu. Ancak takdir edersiniz ki, biri yaklaşık 600 diğeri ise 700 sayfa olan bu hacimli bilimsel eserlerin tercümesi hiç kolay olmadığı gibi maddî külfeti de var. Bu yönde niyet ve araştırmalarımız devam etmekle beraber, şu ana kadar somut bir netice elde edebilmiş de değiliz. Ancak bu çalışmalarımın özeti mahiyetinde sayılabilecek birkaç makaleyi İngilizce olarak yayımladım. Yeni çalışma için de benzer makale çalışmasının hazırlıklarını yapıyorum. Doğuş: Kitabı henüz okumamış

okuyucularımız için, yeni kitabınızın ele aldığı temel konulara dair neler söylersiniz? Kitap, kavramsal çerçeve, metot ve kaynaklara dair zengin bilgi ve değerlendirmelerin yer aldığı giriş bölümünün ardından; ana hatlarıyla Hıristiyanlık tarihi, kutsal kitapları ve Arap Yarımadasındaki Hıristiyanların kutsal kitap, mabed-manastır ve Hz. Peygamber ve ilk Müslüman nesillerle (sahâbe-tâbiûn) ilişkisini; Kur’ân, Hz. Peygamber ve genel anlamda Hıristiyan kültürünün hadislere etkisi iddialarını farklı perspektifler, problemler, sebepler, alanlar ve iddialar bağlamında inceliyor. Eserin son bölümünde zühd-ahlâk ile alakalı 15 hadis-rivayet karşılaştırmalı olarak tek tek değerlendiriliyor. Bu itibarla kitabımız, hadis başta olmak üzere, dinler tarihi, şarkiyatçılık-oryantalizm, tasavvuf-zühd ve tarih alanlarını yakından ilgilendirmekte ve bu alanlara dair Doğu’dan-Batı’dan önemli literatür de sunmaktadır. Bütün bu yönleriyle çalışma, bundan sonra yapılabilecek bu minvaldeki araştırmalar için önemli perspektifler sunduğunu düşünüyorum.

Teşekkür ederiz, Muhterem Hocam. Kitabınız hayırlı olsun.

Oz&Er FOOD B.V. Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl - Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30


spotlar 13 spotligt

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 233 - Aralık/December 2017

Ergün Madak

İslamileşmek mi, Hollandalılaşmak mı?

H

oogleraar sociologie Jan Willem Duyvendak: “Nederland islamiseert niet, moslims vernederlandsen.” (Volkskrant). Bir adama 40 gün “deli” dersen “deli” olurmuş, derler. Yani telkinle, algı ile bazen elde etmek istediğiniz sonuçları alabiliyorsunuz. Bunun Hollanda örneği, Leefbaar Nederland ile başlayıp, PVV’nin devraldığı şu slogandı: “Hollanda İslamlaşıyor!” Ellerinde zaten yeterli malzeme var: Bir kaç minareli cami, yolda çocuk arabasıyla yürüyen burkalı bayanlar, İslam okullarının bahçesinde oynayan başörtülü minik çocuklar. Oldu size bir algı operasyonu, yani ‘Hollanda elden gidiyor’ algısı. Yıllarca önce aynı operasyon Türkiye’de 28 Şubat döneminde, ABD ve BM’de ise Irak’a elindeki (uydurma) kimyasal silahlardan dolayı yapılmış ve her ikisinde de istenen sonuçlar alınmıştı. Birleştikleri ortak nokta ise koskoca bir yalan, iftira ve söndürülen ocaklar, öldürülen binlerce Müslümandı. Sebep ise Irak’ta enerji yollarının garanti altına alınması, bu da ABD – Batı’nın refah düzeylerinden bir şey kaybetmemeleri anlamına geliyordu. 2001’den bu yana sadece Batı dünyası bu işten kârlı çıktı. Bunlar yakın tarihin en canlı algı operasyonlarıydı. Bunları ise dünya siyasetinde algının nasıl işlediğini göstermek için anlattım. .. Gelelim asıl konumuza.

Analiz Acaba başlıkta olduğu gibi, Hollanda İslamlaşmıyor, Müslümanlar Hollandalılaşıyor mu? Biraz araştırmaya dönelim: J. W. Duyvendak (57), öğretim üyesi ve entegrasyon uzmanı. Uva’da çalışan Josip Kesic ile bir makale yayınlıyorlar ve ortaya enteresan düşünceler, sorular çıkıyor: “Acaba homo ve kadın hakları, Müslümanların kulaklarını çekmek için mi raftan indirildi? Üstelik Hollanda, homo ve kadın hakları konusunda geçmişte oldukça muhafazakâr (konservatif) olmasına rağmen. Gün geçtikçe Hollanda’daki Müslümanlar homo evliliklerden yana.” ... “İronik olarak PVV taraftarları ile Müslümanlar, kadın ve homo hakları konusunda birbirlerine yakın duruyorlar. Sadece PVV’liler biraz daha ilericiler. Hollanda’daki Müslümanlar ise diğer Avrupa ülkelerindeki Müslümanlardan biraz daha ilericiler (progressiever.)” Duyvendak: “Gençlerin büyük bir çoğunluğunun muhafazakâr olduğu sonucu çıksaydı endişelenirdim. Ama araştırmadan bu sonuç çıkmadı. Büyük çoğunluk ebeveynlerinden daha ilerici. Küçük bir grup ise daha da muhafazkâr... Azınlıkların, bu ülkeyi ele geçireceklerini, Wilders dışında, kim ciddi ciddi düşünüyor? Kim gerçekten Hollanda’nın İslamlaştığını düşünüyor? Tam tersine: Müslümanlar Hollandalılaşıyor.” ... Araştırmanın en dikkat çekici kısmı, Hollandalılar ve Müslümanlar için genel bir tablo çizilmiş. Biz de buradan hareket ederek, acaba Müslümanların Hollandalılaştığını teyit edebilir miyiz? Elimizde herhangi bir istatistik, araştırma yok. Sadece gözlem-

lerimize dayanarak bir sonuca varabiliriz. Akabinde de bunu bir algı operasyonuna dönüştürmeden tabii. Hollanda’daki Müslümanları baz alacak olursak, önce Müslüman toplulukları, Türkiyeliler, Faslılar, Surinamlı, Hintli, Pakistanlı ve son dönemde de Afganlı ve Suriyeliler olarak sınıflandırabiliriz. Benim gözlemlerim ise ancak Türkiyeli Müslümanların sadece, muhafazakâr kısmı için geçerli olabilir. Onun dışında, Kürtler, Aleviler ve sosyal-demokratlar için bir yargıya varmam ne yazık ki mümkün olamayacak. Çünkü, tanımıyorum, görüşemiyorum. Yollarımız kesişmiyor, herkes kendi dünyasında yaşıyor ve herkes bir diğeri hakkında bazı yargılara sahip. Bir örnek: Bir kaç hafta önce, eşimle Ankara’dan uçağa bindiğimde yanıma, 1968’den beri Almanya’da yaşayan 70 yaşlarında, sarı saçlı, modern görünümlü, hatta ilk bakışta yabancı sanılacak hanımefendi oturdu. Sohbetimizi İstanbul’a uçağın tekerleri sert bir şekilde inince, pilot böldü. Utana sıkıla, terleyerek ama lafını esirgemeden ilk sözü şu oldu: “Aşırılık iyi değil”. Neden öyle düşündüğünü uzun uzun anlattıktan sonra onu hayrete düşüren cevabım şu oldu: “Haklısınız!” Gerçekten haklıydı... Sonra onu, eşimle beraber İstanbul’da bineceği uçağa kadar götürdük. Hatta eşimle kucaklaştılar bile. Ama o ilerici biz ise muhafazakâr görünümlüydük. Oysa dünyaya, inançlara aynı pencereden bakıyorduk. Oysa yukarıdaki araştırmada ise sadece iki uç var. Muhafazakâr (conserfatief) ya da ilerici (progressief.) Bunun orta yolu yok mu? Yani insan hem muhafazakâr hem de ilerici olamaz mı? Açıkçası çevremdeki bir sürü arkadaş bu

ergunmadak@hotmail.com

kategoride. Yani orta yolu tutanlar. Devam edelim araştırmayı yorumlamaya... Hollandalılaşma ile neler kast ediliyor olabilir? Gençlerde camiye gitme oranının azalması mı? Namaz kılmamak, oruç tutmamak olabilir mi? İçki ve uyuşturucu kullanımı mı? Ve bunların adı Hollandalılaşma ve ilerici olmak mı? Yoksa sadece homo evliliklere verilen cevaba göre mi bir algı oluşturuluyor? Tekrar kendi algıma döneyim... Türkiyeli gençler için bendeki algı ise şöyle: • Namaz kılan ve oruç tutan sayısı oldukça az • Kendi aralarında galiz küfürler ediyorlar • Verdiği sözü tutan, randevusuna vaktinde gelene ise çok az rastladım • Özellikle kumar bağımlılığı bariz kendini belli ediyor • Uyuşturucu kullanımı ve satıcılığı konusunda ciddi sorun var, ama kimse daha araştırmasını yapmamış (ya da ben görmedim). Fakat şöyle bir algı yok mu: Faslılar hırsızlıktan, Türkiyeliler de uyuşturucudan hapse giriyorlar. • Kültürel erozyon olarak, Doğuş’un eski sayılarını inceleyip, gençliğin sorunları üzerine neler yazıldığını görebilirsiniz. • Bir de düğünler konusuna girmiştik. Hem muhafazakâr hem de ilerici düğünlerin eleştirisini yapmıştık. Hâlimizin içler acısı olduğunu oradan okuyabilirsiniz. Bu liste uzar gider. Bana sorarsanız, Müslümanlar Hollandalılaşmıyor. İçimden ‘kendi değerlerinden uzaklaşma’ var demek geliyor, fakat bu da doğru olmayan ama sık kullanılan yanlış bir algı. Şimdi size, oldukça muhafazakâr düşüncelerimi ifade edeyim:

Yeryüzü ekseninde sizce Müslümanlar ne zaman kendi değerlerine, ya da İslami değerlere yakın durabildiler? Doğuş-Kasım sayısındaki düşüncelerimi tekrar edeyim: Ortada hâlâ samimi bir örneğin olmadığını, İslam dünyasının Kur’an’a tezat yaşadığını (ahlâk ilkelerini kendi bireysel yaşamlarına tercüme etmediklerini), kendisini Müslüman olarak tanımlayan ama pratiği olmayan, hatta pratiği ters olanlarla aramıza mesafe koyalım, demiştim, diyorum ısrarla. Bundan dışlayıcı bir tutum çıkarılabilir. Evet maksadım da bu. Kötü olan dışlansın, “tu-ka” ilan edilsin demiyorum. Ama hiç bir şey yokmuş gibi, anormal olan normal kabul edilmesin. Riyazu’s Salihin’de Allah Rasulü Yahudilerin nasıl bozulduğunu, anormal olanın normal görülmeye başlanmasından sonra olduğunu uzun bir hadiste anlatıyor. Aslında demem o ki: eğer bir Müslüman ne kadar Kur’an değerlerini algılar (ilk basamak Allah’ı bilmek), bunu pratiğe dökerse, yani Allah’ın yeryüzündeki işaretlerini görüp hayrete düşer ve sorumluluk bilincine sahip olur, O’nu sever ve korkarsa, o kadar vicdanlı, insan sever (hümanist), çevreci (nehirden abdest alsan bile israf etme) ve orta yolu tutan dürüst, inandığını yaşayan mü’min olur. Olur mu? Hayal mi? Yoksa imtihanın ta kendisi mi?

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 www.sws-simtronic. com info@sws-simtronic.com


14

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017


hayat ve inanç 15 leven en religie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 233 - Aralık/December 2017

Üstelik -S. Karakoç’un Masal adlı şiirinde dediği gibi- “Avrupa’nın dinamik güçlerinden birisi de: ‘DEĞİŞTİRMEK’tir. Siz buna “asimile etmek” de diyebilirsiniz”.

DİNAMİK BİR GÜÇ OLARAK

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

“DEĞİŞTİRMEK” ve GÖÇMENLER...

A

vrupa son yüzyıllarda kendi kimliğinden memnun olmayanlar, kendini aşağı görenler için bir ütopya. Avrupalı gibi olmak, Avrupalı gibi yaşamak, Avrupalı gibi kalkınmak... Avrupa “üçüncü dünya” denilen ülkelerdeki okumuşların, yöneticilerin, hatta halkın rüyası, hayali. Neredeyse herkes bunlar gibi olmanın derdinde. Pek çok insan buraya gelmeye can atıyor. Bugün kapılar açılsa ne kadar insanın buraya hücum edeceğini hesap edemezsiniz. Zor şartlara, tehlikelere rağmen “hele kapağı Avrupa’ya atalım” diye yollara düşenlerin haddi hesabı yok. Bunu sadece ekonomik nedenlerle, refah arayışı ile açıklamak zor. Bunun asıl sebebi Avrupa hayranlığıdır dense yanlış olmaz. Bizde bu takıntı çok eskiden başladı. Bizde Osmanlıdan beri “batılılaşma” diye bir kavram var. Batılılaşmadan kasıt da Avrupa’ya benzemek, Avrupalı gibi olmaktır. İlk başlarda Osmanlı Devleti’nin sorunlarına çözüm bulmak amacıyla başlatılan Batılılaşma çalışmaları zamanla bir tutkuya dönüştü. Batı, bazı yöneticilerin ve aydınların “idol”u hâline geldi. Bu çaba sorunlara çözüm üretme, ülkeyi daha iyi yönetme, kalkındırma amacından çıktı; kimlik, uygarlık ve kültür tercihine dayandı. Bazı İslâm ülkelerinde yönetimi ele geçirenler devlet eliyle halkın sahip olduğu bütün değerleri, tarihten beri sürüp gelen kazanımları, kültürü, uygarlık anlayışını, hatta dinî hayatı bile değiştirmeye, Avrupa’ya benzemeye çalıştılar. Halka ait olan değerlere “irtica”

(gericilik), Avrupa’dan gelen her şeye “çağdaşlık” dediler. Onlara göre ölçü, tarz, biçim, şekil Avrupa idi. Avrupa’nın başını çektiği bu gelişme, “uygarlıktır”, “kalkınmadır”, insanlığın ulaştığı en “ideal” şeylerdir. Bu yöneticiler amaçlarını gerçekleştirmek, vatandaşları Avrupalı yapmak, ülkeyi Avrupa’ya benzer yapmak için devletin bütün imkânlarını seferber ettiler. Yeri gelince zor kullandılar. Bunlar ülkenin her şeyini değiştirmeye çalıştılar. Kılık kıyafetten müziğe, kanunlardan kutlamalara, cenaze merasimlerinden devlet yapılanmasına, alfabeden eğlenceye, kavramlardan felsefeye kadar hayatın her alanına müdahale ettiler. Bilimsel gelişmeleri, ilim, kültür, tarih, insan ve dünya görüşü anlayışlarını onlardan devşirdiler. Bunun adına da “çağdaş uygarlık” dediler. Avrupa’yı “medenî dünya” diye hayal ettiler. “Çağdaş uygarlıktan geri kalamayız, medenî dünyadan kopamayız, medenî dünyanın ulaştığı düzeyden uzak kalamayız” diye eklediler.

çiğneyenleri o sokakların sahipleri adam olarak mı, yoksa buradaki çarkların dönmesine katkı sağlayan ucuz işgücü (çağdaş köle), şimdilerde ise “sorun” olarak mı gördüler/görüyorlar, tartışılır. Avrupa sözüm ona Batılılaşan bu mühtedileri (müstağribleri) kendinden saydı mı/sayar mı, kabullenir mi? Bilmem, bu da tartışılır ama bir gerçek var ki, Avrupa ülkeleri açıktan söylemeseler bile, buraya yerleşen yabancıların değişmelerini, her açıdan uyum sağlamalarını, yani asimile olmalarını ister. Bütün dünya Avrupalılaşmak için, hatta işçilerin geldiği ülke neredeyse uzun zamandan beri Avrupa’ya benzemeye çalışırken buraya işçi olarak gelenlerin değişmemesi, buraya adapte olmaması, hâlâ kendi kültürüne, kimliğine, inançlarına ve âdetlerine sahip çıkması –onlar açısından- anlaşılır bir şey değil. Sözün özü: Avrupa, batılı değerlere karşı çıkanlardan hoşlanmıyor.

Gün geldi bu hedefin bir parçası olarak 60’lı yıllarda Avrupa’ya işçi gönderilmeye başlandı. Bu işçi göçünü yalnızca ekonomik sebeplere bağlamak yanlış olur. Nitekim o günün yöneticisi gerçeği şu sözü ile açıkladı: “(İşçilerimiz) Avrupa şehirlerinin sokaklarını çiğnesinler, belki adam olurlar.” Bu anlayışa göre bizim insanımız “adam” değildi. İkincisi; Avrupa’ya gidenler “adam” olurlar, zira adamlığın ölçüsü “Avrupalı” gibi olmaktır.

Genelde Avrupa ülkelerinde, özelde Hollanda’da yaşayan Müslümanlar Avrupa’nın İslamlaşmasına sebep mi oluyorlar? Yoksa özellikle üçüncü nesil yavaş yavaş asilime mi oluyor? İnanç, anlayış, kafa yapısı, yaşantı şekli ile bütünüyle yerliler gibi olanların sayısı mı çok, Hollandalılardan ihtida edip Müslümanca yaşayanların sayısı mı çok? Bu çift taraflı değişime etki eden en güçlü faktör ne? Burada dominant kültür Hollanda kültürü mü, yoksa Müslümanların kültürü mü? Müslümanlar hangi güç ve dinamikle, hangi çalışma ve kurum ile bunu yapabilirler?

Avrupa şehirlerinin sokaklarını

Müslümanlar burada azınlıkta ve

buradaki eğitim kurumlarında yetişiyorlar, buradaki iş yerlerinde çalışıyorlar, buranın sokaklarında yaşıyorlar. Kendilerine ait neredeyse camiden başka kurumları yok. Bu durumda onlar buradaki toplumsal gelişmelere, toplumun İslam’a yönelmesine ne kadar etki edebilirler? Üstelik -S. Karakoç’un Masal adlı şiirinde dediği gibi- Avrupa’nın dinamik güçlerinden birisi de: “DEĞİŞTİRMEK”tir. Siz buna “asimile etmek” de diyebilirsiniz. “Yedinci oğul/Bir şafak vakti Batıya erdi/En büyük Batı kentinin en büyük meydanında/Durdu ve tanrıya yakardı önce/Kendisini DEĞİŞTİRMESİNLER diye/Sonra ansızın ona bir ilham geldi/Ve başladı oymaya olduğu yeri/Başına toplandı ve baktılar Batılılar/O aldırmadı bakışlara/Kazdı durmadan kazdı/Sonra yarı beline kadar girdi çukura/Kalabalık büyümüş çok büyümüştü/O zaman dönüp konuştu:/Batılılar!/Altı oğlunu yuttuğunuz/Bir babanın yedinci oğluyum ben/Gömülmek istiyorum buraya hiç DEĞİŞMEDEN/Babam öldü acılarından kardeşlerimin/ Ruhunu üzmek istemem babamın/ Gömün beni DEĞİŞTİRMEDEN/ Doğulu olarak ölmek istiyorum ben/Sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var:/Karşınızdakini DEĞİŞTİRMEK...” Avrupa bu değiştirmeyi kendi içinde ve etkili olduğu ya da sömürgeleştirdiği ülkelerde iki şekilde yapar: Birincisi: Zorla. İkincisi: Sevdirerek. Değişimi zor kullanarak yapmak hem pahalı, hem de iyi sonuç vermez. Ama sevdirerek değiştirmek hem ucuz, hem de uzun vadelidir, kalıcıdır.

Bunun için başta eğitim olmak üzere bütün imkânları seferber eder. Bunu da entegrasyon (uyum) altında yapmak ister. Zira asimile sevimsiz bir kelime. Değişenlere de gülücükler dağıtır, sırtlarını sıvazlar, imkânlar verir. Buna karşın da kendi kimliğinden, kişiliğinden ve değerlerinden memnun olan bu olumsuz ve tek taraflı entegrasyonu kabul etmeyecek, kendini kaybetmemeye çalışacaktır. Bir taraf onları değiştirme mücadelesi verirken, diğer taraf olumsuz değişime direnecektir. Yani asimile olmamak, kaybolmamak, köle, eşya, uydu gibi, değersiz olmamak için mücadele verecektir. Bu noktada şu muhteşem tesbiti hatırlamak gerekir: “Savaşı öldüğünüz zaman değil; düşmana benzediğiniz zaman kaybedersiniz.” (A. İzzetbegoviç) Buradaki savaşı siz sözünü ettiğimiz mücadele, rekabet, müsabakaya; düşmanı da sizi değiştirmeye, asimile etmeye çalışan dominant kültür sahipleri/yöneticiler olarak çevirebilirsiniz. Evet, dünyada ve Avrupa’da bu mücadele sürecektir. Ancak bu mücadeleyi sahada yenildiğiniz zaman, imkânlarınızın azlığından, gurbetçi/yabancı olmanızdan dolayı değil; sizi değiştirmeye çalışanlara benzeyince, yani asimile olunca kaybedersiniz. Ancak burada istenen; kesimler, gruplar, yerliler ve göçmenler arası rekabet, sürtüşme, kavga ve birbirlerini değiştirme niyeti değil; başkalarını da hesaba katarak, hakka hukuka riayet ederek, toplumsal görevleri yerine getirerek uyum içinde birlikte yaşamaktır. ◄◄

Cami ve Vakıflar için “ANBİ” başvurusu ve takibi yapılır

Cami ve Vakıflar için özel vergi iade imkânları sunulur


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017

04 haber 16 nieuws

Huzur İklimi

info@compasscare.nl

Esma Küçük

Narsistik bir ebeveynin çocuğu olmak Ebeveynlerin çocuklarını yetiştirirken yapabilecekleri bir çok yanlış vardır. Bu yanlışlar çocuğa zarar verebilecek kadar tehlikelidir. Bunları tek seferde ele almak kolay değil ama, ebeveynlerin çocuklarına verebilecekleri en büyük zararlardan birisi olan “ebeveyn tipi”ni bu yazımda açıklayacağım. Bir çocuk için en kötü ebeveyn tipi kendisini “mükemmel” gören ebeveyn tipidir. Çünkü bu anne ve babalar objektif olamaz, yanlışlarını göremez ve çocuklarının şikâyetlerini duymazlar. Narsisizm nedir? Narsist ebeveynleri açıklamadan önce “narsisizm” nedir onu açıklamalıyım. Narsisizm, bir kişilik bozukluğudur; erişkinliğin erken dönemlerinde başlayan, üstünlük hisleri, beğenilme ihtiyacı ve insanlara uygun yaklaşımlarda bulunamama ile seyreden bir rahatsızlıktır. Bu kişiler sürekli kendilerinin başkalarından çok daha önemli, çok değerli, çok daha güzel ve üstün olduğu duygusu içindedir. Başkalarıyla empati kuramazlar ve çoğu zaman kalplerinin istediğini elde etmek için manipüle ederler. Sevgi ve ilgi isterler, ancak bunu bir narsistin geri vermesi neredeyse imkânsızdır. Bir narsist kendini diğerlerinden daha büyük ve daha iyi olduğunu göstermek için her fırsatı istismar edecektir. Gerçek bir narsist aslında sadece kendini sever. Bu kişiler için, ilişkileri sürdürmek son derece zordur. Birçok ilişki narsistin davranışlarından dolayı bozulmuştur, çünkü çevre bir süre sonra buna direnemez. Narsist ebeveyn ve çocuğu Devamlı ebeveyn(ler) tarafından yetersiz olduğunuzu hissettiniz mi? Ebeveyn(ler)inizin her zaman haklı olduklarını ve bunun karşıtı kesinlikle izin verilmediği söylendi mi? O hâlde, ebeveyn(ler)inizin bazı narsistik özellikleri olabilir. Yeni mezun olan ve kısıtlı bir bütçeyle öğrenci evinde yaşayan Sevim, doğum günü için, annesinden elektrikli süpürge istiyor. Anne bunu vaat ediyor, ancak ertesi günü bir cilt bakımı için bir hediye kartı alıyor. Sevim sinirleniyor (böyle bir soruyu annesine sormak için uzun bir terapi almıştır) neden söz vermiş olduğu elektrikli süpürgeyi almadığını soruyor. Annesi, suçlanmış birinin üzücü tonuna göre cevap verir: “Ama ihtiyacın olduğunu düşündüğüm için aldım” der. Annesi kendisine alınmasını istediği bir hediyeyi kızına veriyor aslında ve kızının neden onunla daha mutlu

olmadığını samimi olarak anlamadığını söylüyor. Sevim ile terapi esnasında annesini kırmanın yanlış olduğunu ve bunun manevî sorumluluğunun sonucu olarak her an bir cezalandırma korkusuyla yaşadığını bildirdi. Sevim için öyle çelişkili bir durumdu ki bu. Kendisi de sağlıklı ve samimi bir sevgiyle büyütülmediği için hem bunun yoksunluğunu, acısını, öfkesini yaşarken bir taraftan da doğru davranmaya çalışmanın ağırlığını yaşardı. Sevim ile öncelikle kendi ihtiyaçlarını ve zaaflarını fark ederek işe başladık. Sevim’in değerli olma, sevilme, kabul edilme ve onaylanma anlamında yaraları, boşlukları var. Bu yüzden de, bunları telafi etme pahasına doğruyu ve kendi kararlarını yaşama özgürlüğünden vazgeçiyordu. Büyümek ve yetişkin gibi davranmak gereken yerlerde, sırf onaylanma ve sevilme ihtiyacı yüzünden küçük bir çocuk gibi davranabiliyordu. Oysa büyümesi için, ruhu özgürleşmesi için tüm hastalıklı bağımlılıklarından azat olması gerekiyor. Bunu yaparken de kırıp dökmek gerekmiyor, sessizce ve kararlı bir basiretle de başarabilir bunu. Şuan Sevim için yeni olan durumlar gerçekleştirdik, “farkındalık” ve onun annesine verebilmiş olduğu “sağlıklı tepki”sidir. Artık Sevim duygularını gösteriyor ve suçluluk hissine kapılmadan kendisini ifade ediyor. Her ne kadar ‘suçluluk hissine kapılmamak’ Sevim için daima zorlandığı bir durum olsa gerek. Terapiye narsist ebeveynler değil onların mağdurları olan çocukları geliyor. Bunu düzeltmenin yolu ise, ebeveynlerden narsistik özellikler gösteren varsa, diğer ebeveynin duruma el koymasıdır. Anne veya baba bu sorunu için mutlaka bir uzmana danışmalıdır. Her çocuğun sağlıklı bir benlik saygısını geliştirmesi için gerekli olan bir temel ihtiyaç: Koşulsuz “sevgi” ve “güven duygusu”dur! Ebeveynlerin, çocuklarını her an tutarlı ve koşulsuz bir şekilde onaylamasıyla kurulacak güvenli bağlara ihtiyaçları vardır. Yetişkin olduğumuzda, başkalarıyla kurduğumuz ilişkilerde, kendimize bakışımızda hatta stresle başa çıkarken, çocukluğumuzda biçimlenen bu güvenli bağlardan güç alırız. Ebeveynlerle kurulan bu bağların zarar görmesi insanın bütün hayatını etkileyebilir. (Psiko-Sosyal Danışman) Tlf: 00316- 17 59 29 70 info@compasscare.nl http://www.facebook.com/CompasscarePsikolojikDanışmanlık htttp://www.compasscare.nl

Her çocuğun sağlıklı bir benlik saygısını geliştirmesi için gerekli olan bir temel ihtiyaç: Koşulsuz “sevgi” ve “güven duygusu”dur!

IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün:

“Gelecek neslimize bırakacağım

Güney Hollanda Bölge Genel Merkeze çıkarm

Güney Hollanda Millî Görüş Bölge Federasyonu, bünyesinde hizmet yürüten camilerin üye ve cemaatine dönük bir günlük Almanya gezisi düzenledi.

G

eziye, bölgeye bağlı bütün camilerden 300’e yakın insan katıldı. İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatlarının yeni merkez binasına yapılan ziyarette, Genel Başkan Kemal Ergün ve ekibi ile NIF Başkanı Mehmet Erdoğan ziyaretçileri kapıda karşıladılar. “Evinize hoş geldiniz” hitabıyla karşılanan ziyaretçiler, merkez binasının muhteşemliğini hayranlıkla seyrettiler. Gün boyu süren program, merkez binasının toplantı salonunda İskenderpaşa Camii emektarlarından Nurettin Akbulak’ın Kur’an tilaveti ve Genel Merkez Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı Mehmet Ateş’in selamlama ve program takdim konuşmasıyla başladı. Program boyunca genel merkez binasında bulunan Genel Başkan Kemal Ergün, Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri, Eğitim Başkanı Abdülhalim İnam, Ali Bozkurt, Mehmet Şenel, Hakkı Çiftçi, katılımcılardan gelen soruları da birebir cevaplandırdılar. Başkanlık yaptığı bölge insanını Almanya Genel Merkez’de ağırlayan

Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan yaptığı kısa selamlama konuşmasında şunlara değindi: “Bölgemizde hizmet verdiğimiz on binlerce insanımız adına genel merkezimize yaptığınız ziyaretten dolayı müteşekkiriz. Avrupa Millî Görüş Teşkilatları olarak 600’ün üzerinde cemiyetiyle, 2300’ün üzerinde teşkilatıyla birlik ve beraberlik içerisinde, ümmet anlayışı çerçevesinde Avrupa’nın en güçlü Sivil Toplum Kuruluşu olarak yıllardır hem kendi insanlarımıza hem içerisinde yaşadığımız topluma hem de dünyanın en ücra köşesindeki mazlum ve mağdurlara hizmet götürmekteyiz. İnsanlığın kurtuluşuna vesile olacak bu çalışmalar ve hizmetler de sizler tarafından yapılıyor. O yüzden burada kendi evinizdesiniz. Sizler medarı iftiharımızsınız. Yapılan bütün çalışmaların Allah rızası olduğunu bilen ve o uğurda gecesini gündüzüne katan yürekli dava erlerisiniz. Allah hepinizden razı olsun”. Konuşmanın ardından, binanın tanıtımını konu alan sinevizyon izletildi.

Ardından öğlen namazı ve yemeğe geçildi. Teşkilatı oluşturan birimler, sırasıyla, Teşkilatlanma, EMUG, Hac-Umre, Eğitim, Sosyal İşler ve Genel Başkan, kendi makamlarında ziyaretçileri yaptıkları çalışmalarla alakalı bilgilendirdiler. Bina gezisi ve tanıtımı sonrası IGMG Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri “Niçin IGMG, neden Millî Görüş” konulu bir sunum gerçekleştirdi. Sunumun ardından, bölge camilerinde 40 yılı aşkındır hizmet veren birinci nesil ve bütün katılımcılar, hediye ve plaketlerle ödüllendirildiler. “Burası sizin evinizdir. Evinize hoş geldiniz!” IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün misafirlere yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi: “Şu güzel tabloya bakar mısınız… 7’den 70’e, kadınerkek hepiniz buradasınız. ‘Biz Bir Aileyiz’ sloganımızın içini dolduran muhteşem görüntü. Sizin bu ziyaretiniz bizleri ziyadesiyle memnun etti, çalışma azmimizi, şevkimizi , aşkımızı artırdı, motife etti.

22 yaşındaki Ömer Köksal, evinin önünde öldürüldü Hollanda’daki cinayetlerine bir yenisi daha eklendi. Venlo’da yaşayan 22 yaşındaki Ömer Köksal evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Edindiğimiz bilgilere göre önceki gün öğlen saatlerinde Venlo’da, Nieuwborg sokağında bulunan evinin önünde silahlı saldırıya uğrayan 22 yasındaki Ömer Köksal olay yerinde yaşamını yitirirken olay yerinden hızla kaçmaya çalışan katil zanlılarından birinin yakalandığı öğrenildi. Polis olayla ilgili yoğun araştırmalarını sürdürüyor. SON 3 AYDA 6 TÜRK ÖLDÜRÜLDÜ Hollanda’da son 3 ay içerisinde bu yaşanan son cinayet ile birlikte 6 Türk uğradıkları silahlı saldırılar

sonucu yaşamlarını yitirdiler. İlk olarak 22 Temmuz gecesi 50 yaşındaki Mustafa Ateş vurularak öldürüldü. Ardından 27 Temmuz gecesi 41 yaşındaki Zeki Yumuşak ve 23 Ağustos tarihinde ise Hollanda’nın Venlo kentinde kafe işleten Kemal Zengin (44) kapısının önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülmüştü. Daha sonra 41 yaşındaki Ergin Başakçı ise 2 Eylül tarihinde Rotterdam şehrinde bir kafeteryanın bahçesinde uğradığı silahlı saldırı sonrası hayatını

kaybetti. Yine 11 Eylül gecesi de Amsterdam şehrinde Halal Fried Chicken (HFC) restoranları sahibi Ali Ekrem Kaynak(48) vurularak öldürüldü. Son olarak Ömer Köksal’ın (22) cinayetiyle birlikte son üç ay içinde 6 Türk vatandaşı vurularak öldürülmüş oldu. “ÇOK ÜRKÜTÜCÜ BİR OLAY” Olayın ardından Venlo Belediye Başkanı Antoin Scholten, geçen akşamki olaydan ciddi olarak endişe duyduğunu olayla ilgili istişarede bulunulacaklarını da belirtti.


aktüalite 17 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 233 - Aralık/December 2017

mız en güzel miras, onlara güzel ahlâk kazandıracak kalıcı eserler bırakmaktır”

Ensar’dan bir sahabe Resûlullah’a soruyor: “İnsanların en faziletlisi kimdir ya Resûlullah?” Efendimiz cevaplıyor: “Ahlâkı güzel ve düzgün olandır” işte bu teşkilatın bütün kurum ve birimleri ahlâklı insanlar yetiştirmek için seferber olmuşlardır. Teşkilatımızın kuruluş temel esaslarından biri de budur. Bunu da cihad aşkıyla yapıyoruz. Millî Görüşçüler olarak ‘önce ‘ahlâk ve maneviyat’ diyoruz. Ahlâk yoksunu olanların ne kendisine ne ailesine ne de topluma verebileceği bir şeyi yoktur. Sahabe tekrar soruyor Efendimize: “Pekâlâ, Ey Resûlullah!! En akıllı mü’min kimdir?” Efendimiz cevap veriyor: “Ölümü en çok hatırlayandır ve ölüm ötesi hayat için hazırlık yapandır” Bu çalışmaları yürütürken kimin eleştirmesine, kimin çamur

70 – 80 – 90’lı yıllarda mı büyüdün? Nasıl oldu da hayatta kalmayı başardın?

atmasına, kimin hakaret etmesine neden sabrediyoruz? İşte bu hadis-i şerifin müjdesine mazhar olabilmek, erdemli olabilmek ve ölüm ötesi hayata hazırlık yapabilmek içindir. İnsanlarımızdan biri şube başkanlarımızın ne kadar maaş aldığını sordu. Ona dedim ki, bizim teşkilatlardaki insanların iki banka hesabı vardır. Biri çalıştığı işyerinden aldığı maaşın yatırıldığı hesap numarası diğeri de emekli olunca devreye girecek olana hesap numarası. O hesaba ancak mezarda, ahirette ulaşılabiliyor. Burada dokunamıyor. Bizim teşkilatta çalışanlarımız bu ağır işi, sorumluluğu sadece inandıkları için yaparlar. Allah rızası için yaparlar, ölüm ötesine hazırlık için yaparlar… Biz burada yorulacağız ki, ahirette dinlenelim. Hocamız derdi

ya, ‘inanç tekeden süt çıkarır’. Biz inanacağız, çalışacağız, Allah bizimle beraber olacaktır. Biz bu davada olmakla ancak şeref kazanırız. Biz olsak da olmasak da Allah nurunu tamamlayacak. İşte, o nur tamamlanırken biz nerede olacağız, önemli olan odur. İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları hiçbir zaman bulunduğu terde tehdit, korku oluşturmaz. Aksine bulunduğu yerlerde huzurun, esenliğin, sevginin, barışın, adaletin hak ve hukukun teminatı olur. Gelecek neslimize bırakacağımız en güzel miras, onlara güzel ahlâk kazandıracak kalıcı eserler bırakmaktır. İslam ve Müslümanlık Avrupa’nın değişmez bir gerçeğidir. Biz buraların birer parçalarıyız. Her ne kadar İslam karşıtı sesler yükselse de bizler bu düsturları elden bırakmadan, yaşadığımız ülkenin anayasasına bağlı kalarak, topluma katılımı hızlandırarak çalışmalarımıza devam edeceğiz”. Program, Rotterdam El Birunî öğrenci yurdu Müdürü Mustafa Kılıç’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim ve bütün katılımcılara verilen hediyelerin ardından sona erdi. Haber - Fotoğraflar: Zeynel Abidin

«

kochavva@live.nl

Havva Koç

Nasıl oldu da hayatta kalmayı başardık?

esi, IGMG ma yaptı

Ayna

1.- Arabaların emniyet kemeri, kafalıkları ve kesinlikle hava yastıkları yoktu. 2.- Arka koltuk tehlikeli değil de eğlenceliydi. 3.- Bebek yatakları ve oyuncaklar renkliydi. Ya da en azından kurşunlu, muhtelif, zehirli maddeler ile boyanmıştı. 4.- Prizlerin, araba kapılarının, ilaç şişelerin ve kimyasal ev temizleyicilerinin üzerinde çocuk kilitleri yoktu… 5.- Kasksız bisiklete biniliyordu. 6.- Steril su şişelerinden değil de bahçe hortumundan, ya da muhtelif başka kaynaklardan su içiliyordu… 7.- Oyun oynamaya çıkmanın tek şartı, hava kararmadan önce eve dönmekti. 8,- Cep telefonu yoktu ve hiç kimse nerelerde gezdiğimizi bilmiyordu. İnanılmaz… 9.- Okul öğlen bitiyordu… Ve öğlen yemeği için evimize geliyorduk. 10.- Bir sürü yaramız, kırılmış kemiğimiz ve kırılmış dişimiz vardı, fakat hiçbir zaman birileri bu yüzden mahkemeye verilmiyordu. Kendimizden başka kimse sorumlu değildi. 11.- Bolca tatlılar ve tereyağlı ekmekler yiyorduk, ve gerçek şekerli içecekler içiyorduk ve hiç kilo sorunumuz olmazdı – çünkü hep dışarda oynardık, aktif olarak… 12.- Dört çocuk bir limonatayı paylaşabiliyorduk… Aynı bardaktan içebiliyorduk ve kimse bu yüzden ölmüyordu. 13.- Playstation, Nintendo 64, X boxes, Vídeo oyunlarımız, 99 kablolu kanalımız , Dolby surround, Cep telefonumuz, Bilgisayarımız, Internet de Chat odalarımız YOKTU. onun yerine ARKADAŞLARIMIZ vardı bolca!!! 14.- Yürüyerek veya bisiklet ile

uzakta oturan arkadaşlarımızı ziyaret edebiliyorduk, kapılarını çalıp hatta çalmayarak içeri girip onları oyun oynamaya çağırabiliyorduk!!! 15.- Evet dışarda, o acımasız korkunç dünyada! Korumamız olmadan, nasıl mümkün oluyordu bu? Tek kale üzerine maç yapardık ve birisi takıma alınmadığında psikolojik travma oluşmuyordu ya da dünyanın sonu gelmiyordu. 16.- Bazı öğrenciler diğer öğrenciler gibi başarılı değildi ve sınıfta kalabiliyordu. Fakat bu yüzden kimse psikoloğa ya da pedagoga gönderilmiyordu. Kimse de Dislexia, konsantrasyon sorunu veya hiperaktiflik yoktu, basitçe o okul yılını tekrarlıyordu. 17.- Özgürlüğümüz , üzüntülerimiz, başarılarımız, görevlerimiz vardı. Ve bunlar ile yaşamayı öğreniyorduk... Soru: Nasıl oldu da bütün bunlara rağmen hayatta kalmayı başardık??? Ve daha da önemlisi Kendi kişiliğimizi bu şartlar altında nasıl oldu da geliştirebildik??? Ve daha da önemlisi: Kendi kişiliğimizi bu şartlar altında nasıl oldu da geliştirebildik??? Fakat bizler çok güzel ve mutlu yaşadık....


04 haber 18 nieuws

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017

Hollanda nereye gidiyor?

Wilders, Rutte hakkında suç duyurusunda bulunacak Hollanda’da asıl yerli vatandaşın ayrımcılığa maruz kaldığını belirten Wilders, Başbakan Rutte hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıkladı. Hollanda’da haksızlıkla karşı karşıya kalan ve eşit şartlarda muamele görmeyenin asıl yerli vatandaşın olduğu ifade edili. PVV suç duyurusu ile ilgili vatandaşın destek vermesi için bir websitesi hazırladı. Websitede yayımlanan bilgilerde yabancı şirketlerde vergi muafiyetine karşılık Hollandalı vatandaşın vergisine zam yapılması örnek olarak gösterildi. Diğer örnekler arasında ise kiralık konutlar ve sağlık katkı payı (eigen risico) gibi konuların yer aldığı görülüyor. Radboud Üniversitesi’nden Hukuk Danışmanı Henny Sackers konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “hükûmetin aldığı bir karar hakkında sadece Başbakanı sorumlu tutup suç duyurusunda bulunmanın mümkün olmadığını, Rutte’nin ayrımcılık yaptığına dair ifadeler gibi delillerin olması gerektiğini” belirtti. ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

Haklarımız...

AB üyesi olmayan ülkelerin vatandaşları, Schengen Bölgesi sınırlarına girdiklerinde elektronik ortamda kayıt altına alınacak...

AB, yeni Schengen kontrol sistemini onayladı AB Konseyi, Schengen Bölgesi’ne giriş ve çıkış yapan üçüncü ülke vatandaşlarına ait bilgilerin saklanması ve üye ülkelerin ortak kullanımına açılması yönündeki yeni sınır kontrol sistemine onay verdi. Avrupa Birliği (AB) Konseyi, Schengen Bölgesi’ne giriş ve çıkış yapan üçüncü ülke vatandaşlarına ait bilgilerin elektronik ortamda kaydedilip saklanması ve üye ülkelerin ortak kullanımına açılması yönündeki yeni sınır kontrol sistemi düzenlemesini onayladı. AB Konseyi, bazı Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler arasında serbest seyahati sağlayan Schengen sisteminde reform yapılması yönündeki düzenlemeye son onayın verildiğini açıkladı. una göre, AB üyesi olmayan ülkelerin vatandaşları, Schengen Bölgesi sınırlarına girdiklerinde elektronik ortamda kayıt altına alınacak. Üçüncü ülke vatandaşlarının Schengen Bölgesi gümrüklerinde isim, pasaport veya seyahat belgesi, parmak izi, fotoğraf, giriş ve çıkış tarihi gibi bilgileri kaydedilerek ortak kullanıma açılacak. Schengen Bölgesi ülkelerinin ortak bilgi bankası haline gelecek bu bilgiler, vize sürelerini aşanları tespit etmeye yarayacak. Yeni sistem ayrıca sahte pasaport ve kimlik kullanımını da önleyecek. Yeni sistemde kaydedilen bilgilere gümrük kontrol görevlileri, vize başvurularını değerlendirenler ve Europol erişebilecek. AB Komisyonunun 2016’da hazırladığı Schengen reformu planının bir parçası olan düzenleme 2020’de yürürlüğe girecek. Schengen bölgesi, AB üyesi Almanya, Avusturya, Belçika, Çekya, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İspanya, İsveç, İtalya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovakya, Slovenya, Yunanistan ile AB üyesi olmayan İsviçre, ◄◄ İzlanda, Norveç ve Lichtenstein gibi ülkeleri kapsıyor.

“Başörtülü polise ayrımcılık yapıldı” kararı çıktı Hollanda İnsan Hakları Komisyonu, Müslüman polis İzat’ın çalışırken başörtüsü takmasına izin verilmemesinin ayrımcılık olduğuna hükmetti. Hollanda’da Müslüman polis Sarah İzat’ın, çalışırken başörtüsü kullanmasına izin verilmemesi hakkında “ayrımcılık” kararı verildi. Hollanda İnsan Hakları Komisyonundan yapılan yazılı açıklamada, İzat’ın bulunduğu polis bürosu şikayet bölümünde başörtüsüyle çalışmasına izin verilmemesinin “ayrımcılık” olduğu belirtildi. Komisyon, polisin dini sembolize eden eşyaları kullanmanın yasak olması gerekçelerinin, İzat’ın polis bürosunda çalıştığı bölümde şikayetlerin telefon üzerinden alınmasından dolayı geçerli olmadığı için başörtülü ve üniformalı çalışabileceğini kaydetti. İzat, kararın ardından, sosyal medya üzerinden, “Biz kazandık. Üniforma ile başörtüsü takma hakkım var. Bu çok şey ifade ediyor ve bu hepimizin zaferi. Benim yerimde olan herkesin zaferi.” mesajını paylaştı. İzat, çalışırken üniformasıyla başörtüsü takmasına izin verilmemesini din özgürlüğüne aykırı ve ayrımcılık olduğu gerekçesiyle Hollanda İnsan Hakları Komisyonuna taşımıştı. Adalet ve Güvenlik Bakanlığına bağlı olan Hollanda İnsan Hakları Komisyonunda alınan kararların bağlayıcılığı bulunmuyor. Hollanda’da, polislerin tarafsız gözükmeleri amacıyla üniforma giydiklerinde dini sembolize eden eşyaları kullanmaları yasak. Amsterdam İl Emniyet Müdürü Pieter-Jaap Aalbersberg, verdiği bir röportajda, emniyet teşkilatına farklı etnik kökenlerden kişilerin istihdam edilmesini sağlamak için başörtüsünün polis üniformasının bir parçası olması ◄◄ hususunu görüşebileceklerini söylemişti.

“Avrupa İslamlaşmıyor, Müslümanlar Batılılaşıyor” Latife Uğur

B

u konuya Kerbela Şehitleri’nden başlıyorum. Sevgili Peygamberimizin (sav) torunu Hz. Hüseyin’in (ra) burada kalleşçe şehit edildiğini hepimiz biliyoruz. Kerbela ve çevresinde bu yüzden kan akması hiçbir zaman durmayacaktır. Bu bir nevi “ceza” anlamına geliyor ve benim fikrim bu cezayı hak ettiler. Tabi ki cezayı hak etmeyenler de var ama bunlar da imtihan ediliyor. İmtihanı sabırla kazanırsalar kurtulmuşlardan olacaklar. Allah’ın rızasını kazanarak cenneti hak edebilmek için bu gibi imtihanları kıyamete kadar yaşayacağız. Dünya “huzur” ve “dinlenme” yeri değildir biz Müslümanlar için. Burası, samimi bir şekilde Allah’a itaat ve tefekkür ederek, her türlü ibadeti yaparak ahiretimize hazırlık yapma yurdudur. Rabbim hiçbir zaman kuluna veya kullarına ceza vermez. Ama biz insanlar, kulluk görevini yapmayarak “bana lütfen ceza ver.. at beni cehennemine” dercesine, cezayı istiyoruz. Yine de tövbe kapısını bize açık bırakmış ‘kulum pişman olursa, affederim onu’ diye. İşte böyle bir Allah’tır tüm cihanı ve âlemi yaratan. Kullarına değer veren ve onları cennetinde görmek isteyen. Gelelim esas konuya... Kendi dinîmizi, kendimiz kötülüyoruz, kolaylaştırıyoruz. Dinîmizi hafife alarak kafamıza göre yaşıyoruz. Kuralları kendi yaşantımıza göre uyduruyoruz. Yani çoğumuz, dinîni iyi yaşamıyor. Bu biraz da rahat bir hayat yaşamak için yapılıyor. Bu da imanın zayıflığından kaynaklanıyor. Müslümanların gitgide imanı zayıflamaya başladı. Çünkü Müslümanların ilim, zikir sohbet meclislerinde bulunmaları azaldı. Bu da kendilerini dünya işine işlerine kaptırdıkları için oluyor. Nedir bu vazgeçilmez olan işler? Dinden bizi uzaklaştıran, dinîmizi bize hafife aldıran bitmek tükenmek bitmeyen işler? “Çocuklarımızı büyütüyoruz, onların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için harıl harıl çalışıyoruz. Bu yüzden ibadet yapmaya yorgun oluyoruz. İbadet önemli değil bizim için. Şuan önemli olan çocuklarımızın bulunduğu mekânda uyum sağlamaları, mahcup olmamaları, öbür çocuklardan düşük görünmemesi, isteklerini karşılayabilmek için harıl harıl çalışıyoruz. Daha genciz. İbadetimizi yaşlandığımızda yaparız çünkü zaman çok olacak. İş güç olmayacak. Çocuklar okumuş evlenmiş yuvalarında olacak.. Bizde bu zamanı ibadetle geçiririz”

Gözlem diye düşünülüyor ve ahiret hayatı öteleniyor. Planınızı yapmış olduk. Böylelikle ne çocuklarımıza ne de Müslüman olmayan komşularımıza gerçek bir Müslümanın yaşantısını gösteremiyoruz. Gösterdiğimiz ‘onlar gibi oluşumuz!’. Sadece bu değil dünya işi. Geldiğimiz ülkede evimiz olsun. Bir değil, iki-üç tane olsun ki, kira gelir getirsin. Yaşlılığımıza yatırım olsun. Hani çok boş zamanımız olacak ya. Sanki ömrümüzü garantiye almışız. Bunu yeni nesil yapmaz demeyelim. Yeni nesil de yapıyor. Birinci-ikinci kuşak yaptı. Üçüncü kuşak böyle. Yatırımı, oturduğu, doğduğu yani Avrupa’da yapmaya başladı, çünkü ne de olsa burada okudu büyüdü ve daha geri dönmeyeceğinden de emin. Türkiye’ye tatillerde gider. Otellerde kalır. Artık onlar için tatil memleketi çoğaldı. Dünyanın her tarafına gitmek kolaylaştı. Güzel işlerde çalışılıyor, çok para kazanılıyor. Bu da Avrupalılar gibi yaşamanın göstergesidir. Böylece biz Müslüman Türkler, “Müslümanın elhamdülillah” diyoruz ama dinimizden de hiç farkına varmadan uzaklaşıyoruz. Yaptığımız ibadet kurban kesmek, (etini derin dondurucuya koyuyoruz), Ramazan orucu. (bu da namazla süslenmeyerek, kuru kuruya), çocuğumuz doğduğunda camide mevlid okutuyoruz (bu da birinci ve ikinci nesil yaptırdığı için), çocuklarımızı haftada bir gün camiye gönderiyoruz ama evimizde kendimiz fazla din bilgisi vermiyoruz. “kafası karışmasın çocuğun” diyoruz. Bu yaşadığımız ülkenin hayat metotları, şartları ve onlara ait değerleri, biz Müslümanların çok hatalı yaşamamıza sebep oldu ve hurafelerle dolu ve batıl bir hayat sundu; dinimize zarar verdi... Biz bir güzel örnek olamıyoruz ve olamadık Müslüman olmayanlara ve çocuklarımıza. Sadece hafta sonu camiye göndermekle, çocuğun dinî açıdan yetişmesi yeterli gelmiyor. Din tekrardan ve bir çocuk anne ve babasından kopya alarak öğrenir ve uygular hayatında. Dinîn içeriğini sohbet meclislerinde ve kitaplardan öğrenmeli. Bu imanı kuvvetlendirir. İlim bir kalkan gibidir her kötülüğe, cahilliğe. Son zamanlar Avrupalıların Müslüman olduğunu görüyoruz. Bazıları biz Müslümanlardan daha iyi Müslümanlığı biliyor ve yaşıyor. Müslüman olan Avrupalılar bizden örnek alarak ve bizim dinî yaşantımıza imrendiği için seçmiyor. Aksine önce güzel araştırma yapıyor. Araştırdığı ve Müslümanlığın güzelliğini bulduğu için Müslümanlığı seçiyor. Bakmıyor Müslümanların birbirini kırdığına.

latife_ugur1964@hotmail.com Çünkü araştırma yaptığında öğrendi, bunun dinle bir alakası olmadığını. Bu Avrupalı Müslüman bayanlar için, kendi insanları, ‘bizden biriyle ilişki kuramadığı için, bir eş bulamadığı için, Müslüman oluyor ve bir Müslümanla evleniyor’. Belki böyle olanlar da vardır. Ama bu doğru olmayan bir yol. Sağlıksız yol. Zayıf temel. Böyle kişinin eşiyle ilişkisi bitince, onun zayıf temel üzerine kurduğu dinî hayatı, hemen yıkılır. Bir de “cahil insanların İslam dinîni seçtiklerini” de söyleyenler oluyor. Müslümanlık bir kere cahillerin dini değil! Tam aksine. Müslümanlık akıllı insanların dinidir. Yeni Müslüman olanlar da bu yüzden Müslümanlığı seçiyor. Biz doğma büyüme Müslüman olarak dinîmizi öğrenmeyip cahilce yanlışlıklarla yaşıyoruz. Sadece “elhamdülillah” demeyle, cahilce yarı yamalak ibadet yaparak, sadece namaz kıldığımız da kapanarak, kurban kesip dondurucuya koymakla, sadece ramazan ayında fitre ve sadaka vermekle, düğünlerde açık saçık tepinmekle, benim “düğünüm daha güzel oldu, daha fazla insan geldi, ben gelinime herkesten fazla altın aldım” demekle de Müslüman olunmuyor.

Bizim asıl göç olarak/hicret ederek buraya gelme görevimiz, Müslümanlığı yaşayarak ve yaşatarak, irşad ederek İslam’ı yaymaktı. Biz güzel örnek olamadık ve bundan sonra da olamayız. Asıl görevimizi unutarak Batılılar gibi yaşar olduk. Bizim için artık her şey normale döndü. Yani çalgılı düğünler, açık saçık gezmek, sıla-i rahim yapmamak, su ile taharet değil de sadece kağıtla taharet eder olduk. Yani Batılılaşıyoruz. Bu sadece Avrupa’daki yaşayan Türklerle, Müslümanlarla ilgili de değil. Türkiye’deki Müslümanlar için de geçerli. Hatta Avrupa’daki Türk Müslüman toplumu Türkiye’deki Müslüman toplumundan bir derece dine daha yakın. Bu guruba “geri kalmış, Avrupa topraklarını boşa çiğnemiş” deniliyor. Asıl ben bunlara diyorum ki: Türkiye’nin “Allah! Allah!” diye alındığı topraklarda şimdi “Allah’ı tam anlamayanlar tarafından çiğneniyor”. Yazık!.. (Latife Hanım’ın “Yol Anıları”nın ikinci bölümü önümüzdeki sayıda yayımlanacaktır, bilginize...) ◄◄


dossier

dosya 19

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 233 - Aralık/December 2017

Toplumsal hayattan yansımalar....

Saygıdeğer okurlarımız, bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz, hem kendi fotoğraflarınızı, hem de ilginç bulduğunuz fotoğrafları yorumlarınızla birlikte paylaşabilirsiniz... Bekliyoruz...

Orada bir sanatçı var, bizim bilmediğimiz...

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

Bu ay yolumuz, Kuzey Hollanda’da bulunan, eski bir gemi tersanesi olan NDSM-Gebouw’a düştü. Amsterdam Belediyesi tarafından sanatçılara tahsis edilen eski tersanede Türk sanatçı Okan Akın’ın da bir atölyesi var. Kendisinden çalışmaları ve ilk gelen Türklerin yerleştirildiği Atatürk Kampı hakkında bilgi aldık. Çatkapı yaptığımız Okan Bey bizi Türk çayı ile misafirperver bir şekilde karşıladı. Kendisine teşekkür ediyor ve çalışmalarında başarılar diliyoruz.

Sadin Ayyıldız’dan, Venlo Tevhid Camii’ni ziyaret

Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız, eylül ayında ırkçı ve İslam düşmanı kişilerin saldırısına uğrayan Venlo Tevhid Camii’’ni ziyaret etti. HDV Tevhid Camii inşaatı hızla devam etmekte. Vatandaşlarımızın desteğiyle Mayıs 2018’de ibadete açılacak olan Tevhid Camii, mimarisiyle ve bünyesinde yapılacak faaliyetlerle ırkçı ve İslam karşıtlarına en güzel cevabı verecektir

Çocuklar hâllerinden memnun!..

Hitabet Yarışması’nı Ekrem Çıbıkçı kazandı

Fest-i Hijap Geliyor! Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan, NIF’e bağlı olarak hizmet veren İskender paşa Camii bünyesinde 17 yıldan beri eğitim faaliyetlerini devam ettiren El Birunî yurdunu ziyaret ederek yurt müdüründen bilgi aldı. Çocuklarla da hasbihal eden Erdoğan izlenimlerini değerlendirirken, “onların orada olmalarından dolayı duydukları memnuniyeti öğrenince, bölge olarak, cemiyetler olarak yaptığımız işlerin önemini ve güzelliği ile bir kez daha görmenin haklı gurur ve huzurunu yaşadım” dedi.

Hollanda’da ilk defa 16- 17 Aralık tarihlerinde düzenlenecek olan Fest-i Hijab, tesettür giyim, trend butikler, moda ve güzellik, kültür ve yiyecek stantlarıyla görücüye çıkıyor. Rotterdam’ın The Crown Fuar ve Sergi alanında Asude Moda’nın düzenleyeceği festival, iki gün boyunca katılımcıları ağırlayacak.

Geleneksel hâle gelen hitabet yarışması, Avrupa’da yaşayan genç neslin, topluluk karşısında etkileyici konuşmayı teşvik etmek için ‘EMİN GENÇ, EMİN GELECEK’ sloganı ile bu yıl 5-11-2017 tarihinde Fransa’nın Lyon şehrinde gerçekleşti. Yarışmada Hannover bölgesinden Ekrem Çıbıkçı yarışmayı kazanan isim oldu..

Harun Keskin ve eşi, çocuklar için koştular... 39’uncusu düzenlenen İstanbul Maratonu’nun bu yıl Hollanda’dan da katılımcıları vardı. 12 Kasım 2017, Pazar günü düzenlenen maratona 125 bin kişi katıldı. Erkeklerde Kenya asıllı Fransız atlet Abraham Kiprotich, kadınlarda ise Kenyalı sporcu Ruth Chepngetich’in kazandığı maratona, PvdA (İşçi Partisi) Amersfoort Belediye Meclis Üyesi Harun Keskin eşi ve yakınları ile birlikte katıldı. Bu senenin teması “#çocuklar için koş” olan maratonun katılımcı limiti 3000, zaman limiti ise 6 saat idi. Maratonu, ağırlığından dolayı katılımcıların sadece yüzde 10’u bitirebiliyor.

Mustafa Muma Hoca, Türkiye yolcusu

Uden Millî Görüş Teşkilatı’nda uzun yıllar hizmetlerde bulunan güler yüzü, hoş sohbeti, samimi kişiliği ile tüm Uden halkının ve diğer cemiyetler ve cemaatlerin takdirini kazanan Mustafa Muma Hoca Türkiye’ye kesin dönüş yaptı. Uden Cemiyeti emektar hocaları için vedalaşma programı düzenledi.

NIF Şube Başkanları Rotterdam’da toplandı

Millî Görüş Güney Hollanda Bölgesi Şube Başkanları Toplantısı Rotterdam Ayasofya Camii’nde gerçekleştirildi. NIF Başkanı Mehmet Erdoğan başkanlığında tam katılımın sağlandığı toplantıda, hem gündem değerlendirildi hem bölge ve şubelerin çalışmaları hem de 2018 faaliyetleri gözden geçirildi. Birimler, son yapılan çalışmalarla alakalı sununlar gerçekleştirdi...

MÜSİAD Rotterdam resmî açılışa hazır Rotterdam MÜSİAD 2 Aralık’ta açılıyor Açılış hazırlıkları kapsamında Schiedam Padişah Restoran’da düzenlenen kahvaltılı toplantıya basın mensupları ve üyeler katıldı. Resmî açılış töreni ve üyeleri ile yapılan Aksaray iş gezisi sonrası bilgi ve değerlendirme toplantısında konuşan MÜSİAD Rotterdam Başkanı Mustafa, resmî açılış töreni ve akşam düzenlenecek gala gecesi ile ilgili ayrıntılı bilgi verdi. 9-13 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilen İstanbul, Karaman, Aksaray ve Nevşehir ziyaretleri hakkında da bilgi veren Duyar, özellikle Aksaray iş gezisinin sonuçlarından son derece memnun olduğunu ifade etti.

MÜSİAD Hollanda Başkanı Ali Bekdur, yaklaşık iki dönem başkanlığını yaptığı MÜSİAD Hollanda’nın, ilk dönemlerde yapılanması için çaba sarf ettiklerini, ikinci dönemde de en az 4 şube açma hazırlıklarını yaptıklarını bu kapsamda da, 2 Aralık Utrecht, Rotterdam ve Den Haag şubelerinin resmî açılışlarının yapılacağını duyurdu. Bu açılışlar sonrası da MÜSİAD Hollanda’da ki görevlerinin son bulacağını bildirdi. Kahvaltıda eski başkanlar Mehmet Akbulut, Sinan Tosun ve Gülali Alkılıç ve Rotterdam Genç MÜSİAD Başkanı Elif Cansu da birer selamlama konuşmsı yaptılar.

Kuzey Hollanda Bölge toplantısı icra edildi

Hollanda Diyanet Vakfı Kuzey Hollanda Bölge Toplantısı Amsterdam Eyüp Sultan Camii’nde gerçekleştirildi. HDV Başkanı ve Lahey Din Hizmetleri Muşaviri Prof. Dr. Yavuz ÜNAL’ın başkanlığında toplanan yöneticiler, yeni çalışma takvimini değerlendirdiler. Ünal’ı yeni görevinde başarılı olması için kutlayan yöneticiler, toplantıda eksiksiz hazır bulundular...


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017

04 haber 26 20 nieuws

İslam karşıtı liderler buluşacak

Hahamdan PEGİDA’yı kınayan mektup

Wilders’ın da aralarında bulunduğu Avrupa’nın İslam ve göçmen karşıtı parti liderleri 15-16 Aralık’ta Prag’da düzenlenecek konferansta bir araya gelecek. Çekya’da izlediği İslam ve göçmenlik karşıtı politikalarla ön plana çıkan Özgürlük ve Doğrudan Demokrasi Partisinin (SPD) Genel Başkanı Tomio Okamura’nın daveti üzerine Avrupa’daki İslam ve göçmen karşıtı partilerin liderlerinin Prag’da bir araya geleceği belirtildi. Okamura, konferansla ilgili yaptığı açıklamada, “Avrupa Parlamentosundaki Özgürlükler ve Uluslar Avrupası (ENF) grubunun toplantısı 15-16 Aralık’ta yapılacak. SPD de bu grubun üyesi olduğu için konferansın düzenlenmesini bizim üstlenmemiz gayet doğal.” dedi. Konferansa, Fransa aşırı sağcı Ulusal Cephe (FN) partisi lideri Marine Le Pen, Hollanda’da aşırı sağcı Özgürlükler Partisinin (PVV) lideri Geert Wilders, İtalya Kuzey Birliği Partisi (Lega Nord) lideri Matteo Salvini, aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) yetkililerinin yanı sıra ENF’nin Rumen, Bulgar ve İngiliz milletvekillerinin de katılması bekleniyor.

Hollanda’da, haham olarak görev yapan Lody van de Kamp, Enschede kentinde yaşayan Müslümanlara, İslam ve göçmen karşıtı PEGİDA’yı kınayan mektup yazdı. Van de Kamp, mektubunda, Enschede kentinde PEGIDA mensubu bir grubun cami yapılması planlanan alanda yaptıkları İslam karşıtı hareketlerin utanç verici olduğunu belirtti. Çocukluğunu Enschede kentinde geçirdiğini aktaran van de Kamp, “Eşkıyalar, korkunç bir şekilde yaptıkları bu hareketle oraya yapılması planlanan camiye leke süremeyecek. Eski hemşeriniz olarak bu kelimeleri utanarak yazıyorum ama buna karşılık sizin ve topluluğunuzla aramızdaki dayanışmayı hissediyorum.” dedi. Mektubu dua ederek sonlandıran van de Kamp, yapılması planlanan caminin resmî açılışını Müslümanlar gibi sabırsızlıkla beklediğini kaydetti. Yasaları Koruma Bakanı Sander Dekker da bugün mecliste yaptığı konuşmada, “PEGİDA endişe duyduğumuz bir hareket. PEGİDA Hollanda’da giderek küçülüyor ama diğer yandan radikalleşmeye doğru gidiyor. Savcılık olayla alakalı araştırma başlattı.” dedi.Enschede kentinde, geçen hafta İslam ve göçmen karşıtı PEGIDA mensubu bir grup, cami yapılması planlanan alanda kurdukları kiliseyi temsil eden çadırın önüne yerleştirdikleri tahtadan haç işaretine domuz kanı sürmüştü. Enschede Belediye Başkanı Onno van Veldhuizen, yapılan hareketin iğrenç olduğunu ve faşist Ku Klux Klan örgütünü anımsattığını söylemişti.

................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

.................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................. ..................................................................................................................................................................................................................

Sessizlerin sesi, iş başında

Rotterdam’da, Klasik Türk Müziği Korosu “Unutulan Şarkılar” konseri verdi “Kimin Hollandalı olup olmadığına Wilders değil, ülkenin anayasası karar verir”

Tunahan Kuzu, Wilders ve Can Dündar’ı haşladı Hollanda’da firari Can Dündar’ı rezil eden Türk asıllı milletvekili Tunahan Kuzu’nun, ırkçı ve Müslüman düşmanı Geert Wilders’e de ağzının payını verdi. Hollanda Parlamentosu’nda Türkiye’yi karalamaya çalışan firari Can Dündar, Türk Milletvekili Tunahan Kuzu’nun sözleri karşından ne yapacağını şaşırdı. Can Dündar’ın sözlerinin ardından araya giren Türk Milletvekili Tunahan Kuzu, Can Dündar’ı âdeta yerin dibine soktu. “BURADA DEVLET SIRLARINI AÇIKLAMAK 15 YIL” Yayınlanan görüntülerde, Türk Milletvekili Tunahan Kuzu, Türkiye’deki davalarını Hollanda’ya taşıyarak, iki ülkeyi ve vatandaşlarını olduğundan daha fazla birbirlerine düşman etmeye çalışan Dündar’a tepki gösterdi ve “Türkiye’nin devlet sırlarını ifşa ettiniz. Bunu Hollanda’da yapsanız 15 yıl ceza alırdınız” dedi. İKİNCİ TUNAHAN KUZU NAKAVTI Tunahan Kuzu, aşırı sağcı PVV lideri Geert Wilders’i rezil etmişti. O toplantının görüntüleri sosyal medyada paylaşıldı ve güne ikinci “Tunahan Kuzu yumruğu” olarak damga vurdu. “PARLAMENTODA TÜRK YA DA FASLI İSTEMİYORUM” Wilders, parlamentoda yaptığı konuşmada, “Burası Hollanda parlamentosu. Burada Hollandalı olman gerekir. Ben parlamentoda Türk, Faslı ya da bir İsveçli olmasını istemiyorum. Bunu söylemeye hakkım yok mu benim? Burası benim ülkem” dedi. Milletvekilinin veya bakanın çifte vatandaş olmasına karşı olan Wilders, iki ülkeye sadakat yerine parlamentosunda bulunduğu ülkeye sadık olması gerektiğini savundu. “KİMİN HOLLANDALI OLUP OLMADIĞINA SEN KARAR VEREMEZSİN” Wilders’a tepkisini gösteren Denk Partisi siyasi lideri Tunahan Kuzu, “Kimin Hollandalı olup olmadığına Wilders değil, ülkenin anayasası karar verir. Çifte vatandaşlık bir kişinin ülkeye olan sadakatı hakkında hiçbir şey ifade etmez. Bir kişinin sadakati davranışlarıyla ölçülebilir.” ifadelerini kullandı. “EVİNDEN ÇOK İSRAİL BÜYÜKELÇİLİĞİNDESİN” Kuzu, Wilders’in bu konuda daha çok kendi sadakatini sorgulaması gerektiğini belirterek, “Wilders, geçmişte evinde bulunmaktan daha çok İsrail Büyükelçiliğinde bulundu. Bu o kadar dikkat çekiciydi ki Hollanda İstihbarat Birimi bu durumu araştırmak zorunda kaldı.” diye konuştu. PVV, parti programında, ülkedeki camileri kapatmayı, Kur’an-ı Kerim’i yasaklamayı ve sığınmacılara verilen oturma izinlerini iptal etmeyi vadetmişti. Wilders liderliğindeki PVV, ülkede mart ayında yapılan genel seçimlerde mecliste 20 sandalye elde ederek ikinci büyük siyasi parti olmuştu. Tunahan Kuzu: Hollanda’da terör örgütleri sembolleri yasaklansın “TERÖR ÖRGÜTLERI SEMBOLLERİ YASAKLANSIN!” Denk Partisi lideri Tunahan Kuzu, İçişleri Bakanı Kajsa Ollongren’i terör grupları konusunda köşeye sıkıştırdı. Kuzu: “Hollanda’da terör gruplarının bayrak ve sembollerini yasaklayalım.” Kuzu, mecliste yaptığı konuşmasında, “Sizin kabul ettiğiniz bir terör örgütü eger bu meclis binasının önünde bayrak açmış olsaydı ve siz de bu meclise gelirken bunu görseydiniz, ne yapardınız, nasıl tepki gösterirsiniz?” dedi. Kuzu, “Bazı terör gruplarına göz mü yumalım yoksa çok hızlı bir şekilde güvenlik güçlerini ve yetkilileri harekete mi geçirelim? Eger teröre karşıysak gelin hep birlikte Hollanda’da terör gruplarının bayrak ◄◄ ve sembollerini yasaklayalım”

Rotterdam Klasik Türk Müziği Korosu Vakfınca her yıl organize edilen Sonbahar Konseri ne, Türkiye’nin Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız, Denk Partisinin lideri Tunahan Kuzu ve 500’den fazla müziksever katıldı. Rotterdam Konservatuarı Dünya Müziği bölümünde yüksek lisans yapan genç müzisyen Emine Bostancı’nın yönettiği koronun seslendirdiği eserler müzikseverlerin beğenisini topladı. Müzik severler konser boyunca söylenen eserlere eşlik etti. Rotterdam Klasik Türk Müzik Korosu Vakfı Başkanı Erhan Günbulut konser sonrası yaptığı açıklamada “Osmanlı’dan günümüze Türk klasik müziği eserlerinden oluşan ve unutulmaya yüz tutmuş eserleri icra ettik. “Unutulan Şarkılar” adını verdiğimiz konserimize müzikseverler büyük ilgi gösterdiler. Herkese çok teşekkür ederiz. Amacımız Türk kültürünü ve sanatını insanlara tanıtmak, yaşatmak ve genç nesillere aktarmaktır. Bunun için de yılmadan ◄◄ her yıl özenle hazırladığımız eserlerle müzikseverlerin karsısına çıkmaya devam edeceğiz” dedi.

Dövizli askerlikte hangi yenilikler yolda?

AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, dövizle askerlik yapacakları ilgilendiren önemli açıklamalar yaptı. Yurtdışında yaşayanlar açısından en önemli konular arasında yer alan “Dövizli askerlik” ile ilgili 2018’de bazı değişiklikler yapılacak. Hamburg’da Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileri ile bir araya gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu şu bilgileri verdi: - Ödenen miktarda indirim olmayacak... - Sık sık ödenmesi gereken döviz miktarında değişikliğe gidileceği ve miktarın düşeceği iddiaları ortaya atılıyor. Bu gerçekleri yansıtmıyor. Miktarda bir değişiklik olmayacak. (Şuan 1000 Euro). - Ödemeler konsolosluğa yapılacak. - Ücretler şuana kadar bankadan havale yoluyla yapılıyordu. Bu zaman zaman sıkıntılara yl açıyordu. Bu 2018’de değişecek. - Kişi parayı konsolosluğa ödeyecek. - 3 yıl çalışma şartı kalkacak - Şuana kadar kişinin dövizli askerlikten faydalanması için üç yıl çalışmış olma şartı aranıyordu. Bu şart gençler için kaldırılmak isteniyor. Çalışmalar bu yönde sürüyor. Yenilik yapıldığında 18 yaşın altında olan ve en az 5 yıl eğitim görmüş olanlar ◄◄ “3 yıl çalışma” şartından muaf olacaklar.

Mustafa Yeneroğlu, sosyal yardım alanların yüreğine su serpti AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Avrupa’da sosyal yardım alıp Türkiye’de malvarlığı bulunanları tedirgin eden vergi anlaşmasında, vergi dışında bilgi verilmeyeceğini söyledi. AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, son dönemde sıkça gündemde yer alan OECD kapsamında imzalana vergi kaçakçılığını önleme anlaşmasıyla ilgili olarak Türkiye gazetesine konuştu. Bilgilerin kişinin açık rızası olmadan yurt dışına aktarılamayacağını söyleyen Yeneroğlu, “Kişisel veriler sadece vergi amaçlı kullanılabilir. Ayrıca hangi şartlarda paylaşım olabileceği belirtilmektedir. Vatandaşımızı endişelendirenlerin bazıları anlaşmayı okumamış gibi. Veri paylaşım talebinde bulunan ülke sakıncalı görülürse Türkiye’nin bilgi vermeme hakkı vardır” dedi. 1 Ocak 2018’de yürürlüğe girecek olan “Otomatik Bilgi Transferi” anlaşmasıyla ilgili çok fazla bilgi kirliliği oluştuğunu ve vatandaşlarımızın endişelendirildiğini vurgulayan Yeneroğlu, “Bu anlaşmanın amacı, vergi kayıp ve kaçağı ile mücadele etmektir” ifadelerini kullandı. Sosyal yardım alanların endişe etmesini gerektiren durum yok “Anlaşmanın içeriği ile ilgili yurt dışında maalesef uzman olarak birçok noktada demeç veren arkadaşlara ben şaşırıyorum herhalde bunlar anlaşmayı okumamıştır diye düşünüyorum. Çünkü anlaşmanın meselesi karşılıklı olarak vergi konularında idari yardımlaşma. Yani bu mevzuatta zaten çok açık bir biçimde yazıyor kredi kurumları, banka ile ilgili konularla ilgili hesabın olduğuna dair bilgiler verilebilir. Ama ne zaman verilebilir. Mesela deniliyor ki işte 2018’in ocak ayı itibarlı böyle bir paylaşımda bulunulacak. Öyle bir şey söz konusu değil bir kere anlaşmanın 6. maddesinde hangi şartlarda hangi ülkeyle bilgilerin paylaşılacağı özel bir anlaşmaya tabi olduğu açıkça belirtilmiş. Dolayısıyla şu anda Türkiye çerçeve anlaşma üzerine özellikle herhangi bir ülkeyle ilgili yani 4. maddede belirtilen hangi bilgilerin paylaşılacağı ile ilgili bir anlaşma yapmamış. O açıdan yani şimdi 2018’in 1 Ocak itibariyle herhangi bir ülkeyle herhangi bir bilgi paylaşımı kesinlikle söz konusu değil. Bunun ötesinde Türkiye böyle bir bilgiye hangi ülkeyle paylaşırsa, bunun ilk tarihi zaten yine anlaşmada belirtildiği gibi 2018’in ortası. Geriye dönük olarak da 2017’nin temmuz ayı itibariyle paylaşımda bulunabilir. Bunun ötesinde 10 yıl geriye dönük gibi bir paylaşım zaten sonuç itibarı ile anlaşmalar ruhuna aykırıdır. Yine şu da unutulmaması gerekiyor. Vatandaşlarımızın menfaatlerine aykırı bir durum teşkil edecek bir bilgi paylaşımınız söz konusu olmayacağını defaatle ifade ettik. Burada da özellikle şunu da vurgulamak istiyorum bunun yasal dayanağının de oluşturduk. Geçen yıl yine Kişisel Verileri Koruma Kanunu çıkarttık kişisel verileri koruma kanununda da vatandaşlarımızın menfaatlerine aykırı bir bilgi paylaşımının yurtdışıyla söz konusu olmayacağını bu çerçevede de vatandaşlarımızın menfaatlerine aykırı olup olmaması ile ilgili kuşkunun olması veyahut soru işaretlerinin olması durumunda kişisel verileri koruma kurulu birlikte durum değerlendirilecek. Hangi bilgilerin paylaşılıp, paylaşılmayacağı vatandaşımızı menfaatine aykırı olup olmayacağına göre şekillenecek. Vatandaşlarımızın öyle endişe etmelerini gerektiren bir durum zaten yok. Kamuoyunda paylaşılan bilgilerin çok büyük bir bölümü ◄◄ yanlış ve gerçek dışıdır” dedi.


21 mozaik 23 mozaïek

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 233 - Aralık/December 2017

NİDA lideri Nourdin’den yabancı düşmanlığına sert tepki Rotterdam Belediye Meclisi’nde yoksulluk ile mücadele konusunda Leefbaar Rotterdam’ın kesintiye giderek sorunu etnik kökene dayandırmasına NİDA lideri Nourdin El Ouali’nin verdiği haklı tepkiye Belediye Başkanı Aboutaleb’den uyarı geldi ancak El Ouali başkanı da susturdu. Rotterdam Belediye Meclisi’nde kentte yoksullukla mücadele konusunun görüşüldüğü esnada Leefbaar Rotterdam’ın bu konuda kesintiye gitmek istemesi ve ana sorunu etnik kökene dayandırması NİDA lideri Nourdin El Ouali’yi çileden çıkardı. Dialoog Award 2017 ödülüne layık görülen ve daha önce de Rotterdam’da en iyi siyasetçi ödülü alan NİDA lideri Nourdin Ouali, kentte zirve yapmış yoksulluk ile ilgili mücadele çalışmalarına kesinti yapılacak olması ve Leefbaa Rotterdam’ın konuyu etnik kökene bağlamasına tepki gösterdi. Leefbaar Rotterdam ile ilgli yaptığı konuşmada “Xenofoob” (yabancı düşmanı) kelimesini kullanmasına Belediye Başkanı Aboutaleb uyarıda bulunarak bu kelimeyi kullanmanın doğru olmadığını ifade etti. El Ouali başkanın uyarısına da tepki göstererek yasalar çerçevesi içerisinde konuşmasını tamamladığını ve “Xenofoob” kelimesini kullanmasında yasal olarak bir sakınca olmadığını belirterek başkanı da susturdu. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Hayırlı görevler diliyoruz...

Münire Manisa da PvdA’dan ayrıldı

“Yüzyılın İslam Kültür Hizmet ve Onur Ödülü”nü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden almıştır...

Yeni Din Hizmetleri Müşaviri görevine başladı Hollanda Din Hizmetleri Müşavir Vekili Dr. Yusuf Acar’ın sıkıntılı bir şekilde Türkiye’ye gitmesinden uzun bir süre sonra yeni Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Yavuz Ünal görevine başladı Prof. Dr. Yavuz Ünal Kimdir? 1963 yılında Ordu Fatsa’da doğdu. 1988 yılında 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı yıl Mardin İmam-Hatip Lisesinde meslek dersleri öğretmeni olarak göreve başladı. 1990 yılında 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne Hadis Araştırma Görevlisi olarak atandı. 1993 yılında yüksek lisansını, 1997 yılında doktorasını tamamladı. 1998 yılında 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim dalına Yardımcı Doçent olarak öğretim üyeliğine atandı. 2002 yılında Doçent, 2008 yılında da Profesör oldu. 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisinin yazı işleri müdürlüğü, Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi’nin yayın editörlüğü ve fakültenin bilgi işlem sorumluğu görevlerini yürütmektedir. 29.08.2008 tarihinde Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeliğine seçildi. Yürütmekte olduğu 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı görevinde süresi dolduktan sonra 15.08.2013 tarihinde Ordu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı olarak atandı. Halen bu görevlerini yürüten Prof. Dr. Ünal, 4. ve 5. Din Şurasının genel sekreterlik görevini de üstlenmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığının prestij eserleri olarak kabul edilen, 2 bin ilim adamının otuz yıl süren çalışmalarıyla nihayete eren ‘İslam Ansiklopedisi’, yüz hadis hocasının on yılda hazırladığı ve Prof. Yavuz Ünal’ın koordinatörlüğünü ve metin yazarlığını üstlendiği ‘Hadislerle İslam’ ve sekiz yılda hazırlanan ‘İstanbul Kadı Sicilleri’ adlı üç dev eserin oluşmasında büyük çaba ve gayretleri ile yaptığı katkılarından dolayı layık görüldüğü “Yüzyılın İslam Kültür Hizmet ve Onur Ödülü”nü Cumhurbaşkanı Recep ◄◄ Tayyip Erdoğan’ın elinden almıştır.

Hollanda’da 15 Mart genel seçimde tarihî hezimete uğrayan PvdA’da bir ayrılık daha yaşandı. Yerel seçimler için önce aday olması istenilen Münire Manisa, ‘daha uygun bir profil istiyoruz’ gerekçesiyle aday gösterilmedi. Bunun üzerine Manisa, kendi hakkını bile savunmak için alan bulamadığı PvdA’dan ayrıldığını bildirdi. Bir zamanlar yabancı kökenli vatandaşların gözdesi olan PvdA bu imajından uzaklaşmaya başladı. İlk olarak DENK Partisi kurucuları Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk ile problemli bir şekilde yollarını ayıran PvdA’da sular durulmuyor. Özellikle partinin etnik kökeni farklı olan kesimlere karşı tutumu ve Türkler üzerinden yapılan algılarda önemli rol oynaması partide görev alan Türk kökenli siyasetçilerin tepkilerine neden olmuştu. Selami Coşkun da bu örneklerden biri. Yaşanan bu gelişmelere bir yenisi daha eklenerek Münire Manisa’nın yerel seçimlerde ‘uygun profile’ sahip olmadığı gerekçesiyle aday gösterilmemesi yabancı kökenlilerin ülkede kendi çabaları dışında bir yerlere gelebilmek adına yeterli desteği görmedikleri dikkat çekiyor. Konu ile ilgili sosyal medyadan paylaşım yapan Münire Manisa, “parti içerisinde dahi kendi hakkımı savunma alanı bulamazken vatandaşlarımızın hakkını nasıl savunacağım” ifadesini kullanarak partiden ayrıldığını duyurdu. Manisa siyaset ◄◄ hayatına şu an için bağımsız olarak devam edeceğini bildirdi.

“Geleneksel Sivas Hingel etkinliği düzenlendi” Sivas dışında yaşayan Sivaslılar, her fırsatta bir araya gelerek birlik ve beraberliklerini perçinlemeye devam ediyorlar. Hollanda Sivaslılar Platformu tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen “Geleneksel Sivas Hingeli” etkinliği gerçekleştirildi. Sivas’a özgü geleneksel yemek çeşitlerinden biri olan patatesli hingel, Amsterdam Eyüp Sultan Sofrası’nda düzenlenen etkinliğe katılan Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcileri ve vatandaşlardan büyük ilgi gördü. Hollanda’da 8. yıl etkinlikleri kapsamında Hollanda‘daki Sivaslı hemşerilerine yönelik sosyal ve kültürel etkinlikler düzenleyen Hollanda Sivaslılar Platformu’nun Başkanı İbrahim Çitil yaptığı selamlama konuşmasında, birlik, beraberlik ve ◄◄ kardeşlik duygularının pekişmesi adına Hingel günü düzenlediklerini belirtti.

DENK, Amsterdam’da adaylarını belirledi

Polis, çocuklara orantısız güç kullanmış Son yıllarda Hollanda polisi vatandaşa karşı kullandığı orantısız güç ve şiddet olaylarıyla gündemden düşmüyor. Geçtiğimiz hafta 10 yaşlarında bir Türk çocuğu ve şimdi de 15 yaşındaki çocuğa uygulanan sert müdahele tepkilere neden oldu. Tilburg kentinde bulunan Campus 013 okulunda gençler arası çıkan kavgaya müdahele etmek için olay yerine gelen polisin çocuklara orantısız güç kullanması ülke gündemine oturdu. Çocukların gördüğü muamele tepkilere neden olurken olayın incelemeye alındığı bildirildi. Yapılan açıklamada okulda büyük bir kavganın olacağı duyurusu yapılmasının ardından yaklaşık 100 gencin toplandığı, bu gençlerden çoğunun adı geçen okulda okumadığı ve polise haber verildiği bildirildi. 20 Polis memurunun olay yerinde bulunduğu ve çocukların sert müdaheleye maruz kaldıkları görüntülerin sosyal medya üzerinden yayılmasıyla birlikte polis eleştirildi. Polisin orantısız güç kullandığı genç konuyla ilgili açıklamasında, “Polisin iddia ettiği gibi ben kavgaya karışmadım. Orada olanlarla bir ilgim yoktu. Sadece polise, ‘biraz sakin olun!’ diye bağırdım. Bunun ardından polis bana sert bir şekilde müdahele etti. Kendisinden şikâyetçi olacağım” dedi. Geçtiğimiz hafta da Den Haag Schilderswijk’te Fas’ın Dünya Kupası’na katılma şansı yakalamasının ardından sokaklarda taşkınlık yapan Faslılara müdahele eden polis, düğünden geldikleri belirtilen bir Türk ailesine de müdahelede bulundu. Türk ailenin 10 yaşlarında olan çocuğuna da sert müdahelede bulunan ◄◄ polis eleştirilere maruz kalmıştı

Geçtiğimiz Mart ayında yapılan genel seçimlerde meclise 3 milletvekiliyle girme başarısı gösteren DENK Partisi, 21 Mart 2018 yerel seçimlerinde de iddialı olacağa benziyor. Bu bağlamda DENK Partisi, 21 Mart belediye meclisi seçimlerine Amsterdam’dan göstereceği ilk beş adayı açıkladı. Buna göre, Mourad Taimounti (37) listebaşı, Ayşegül Kılıç (43) ikinci, Sheher Khan (30) üçüncü, Raymond Pinas (52) dördüncü ve Numan Yılmaz (29) beşinci sıradan aday gösterildiler. DENK Genel Başkanı Selçuk Öztürk, hedeflerinin başkent Amsterdam’da en azından 5 sandalye ele geçirerek koalisyon kapısını aralamak olduğunu ifade etti. 15 Mart 2017 genel seçimlerinde DENK Partisi Amsterdam’dan 28 bin oy almıştı. Oyların yüzde 6,9’unu alan DENK Partisi, böylece başkentte Sosyalist Parti (SP) ve Geert Wilders’in siyasi oluşumu Özgürlük Partisi’ni (PVV) geride bırakmıştı. Amsterdam’ın Nieuw West ilçesinde ise DENK, oyların yüzde 20’sini alarak en ◄◄ büyük parti olmuştu.

Hollanda’da öldürülen Kılıç, Trabzon’da toprağa verildi Amsterdam’da, iş çıkışı eve gittiği sırada 4-5 kişilik bir taraftar grubunun saldırısına uğrayan ve bıçaklanarak öldürülen işçi evli ve 2 çocuk babası 41 yaşındaki Alaattin Kılıç, memleketi Trabzon’un Of İlçesi’nde toprağa verildi. Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da oynanan ve Fas takımının Fildişi Sahili’ni 2-0 yendiği maç sonrası kutlamaların yapıldığı parktan iş dönüşü geçtiği sırada 4-5 kişilik grubun saldırısına uğradığı ve bıçaklanarak öldürüldüğü belirtilen Alaattin Kılıç’ın cenazesi olaydan 6 gün sonra memleketi Trabzon’a getirildi. Of ilçesi Cumapazarı Beldesi’ne getirilen Alaattin Kılıç için Cumapazarı Merkez Camii’nde öğlen vakti cenaze namazı kılındı. Babası Seyfettin ve kardeşi Selahattin Kılıç ile yakınları ve vatandaşların katıldığı cenaze namazı sonrası Kılıç, Serindere Mahallesi’ndeki aile kabristanlığında toprağa verildi. Ağabeyinin parkta 4-5 kişilik grubun saldırısı sonucu bıçaklanarak öldürüldüğünü anlatan Selahattin Kılıç, “Bizde fazla bir şey bilmiyoruz. Polis olayı araştırıyor. Fas uyruklu 1 kişi gözaltına ◄◄ alınmış ve hâlen gözaltındaymış.Olayın aydınlatılmasını bekliyoruz” dedi


04 22

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017


perspektif 23 pespective

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 233 - Aralık/December 2017

Elif Bayraktar

Bakış Açısı

elif_1705@hotmail.com

Müslüman Dj’den Gelen Davul Sesi

M

üslümanlar Batılılaşıyormuş, olur mu hiç öyle şey! Biz hem kültürümüzü, hem dinîmizi Batı’ya kurban etmeyiz. Elimizde Kur’an varken, önümüzde Peygamberimiz dururken, olacak iş mi bu! Hem Batılılaşma da neymiş! Müsaadenizle anlatayım neymiş bu Batılılaşmak! Çocukluktan başlayalım... Henüz doğmamış günahsız bebeklerden. Tabi onların yaptığı şey değil, ailelerin “babyshower” yapma âdetinden bahsedelim. Cinsiyet öğrenmek için balon partileri düzenledin. Henüz bebek doğmadan bebeğin fotoğraflarını sosyal medyada paylaştın. Doğan çocuklara değişik olsun diye anlamsız isimler verdin. Çocukları küçük yaşta marka sevdasına soktun. Kendini beğenmiş, marka tutkunu bir evlat yetiştirdin.. (Batılılaşmanın tesiri altında değil miyiz bi soralım kendimize! Yoksa yan komşumuz olan Avrupalı birinin âdetleri mi bunlar? Çocuklara güzel ve anlamlı isim vermek çocuğun anne baba üzerindeki hakkıydı hâlbuki, O’na dini öğretmek O’nun hakkıydı. Marka sevdasında değil de, mütevazilikte ve kanaatte aramalıydı mutluluğu. Gerçek mutluluğun sırrını verebilmeliydik onlara.) Sonra başlar okul maceraları bizim minik Müslüman yavrumuzun. “Yabancı dili daha iyi olsun” diye evde sürekli o dili konuşalım. Türkçe çok da işe yaramayacak ne de olsa! Hem daha iyi okullara gidebilmesi için bu şart. Ha, İslam okulu varmış duymuştum ama yok, benim evlâdım Hollanda okuluna gitsin, dili daha iyi konuşabilsin. Dini çok da önemli değil! İyi meslek sahibi olmalı. Toplum içinde saygı görebilmesi için kariyerinin yüksek olması şart. Artık insanlık mı kaldı ki, saygılı terbiyeli güzel ahlâklı olana “enayi” derler bu devirde. Önemli olan kariyerli olması. (Bak işte yine yanıldık! Efendimiz, “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyuruyor. O, merhametli, güvenilir, dürüst, sadık ve vefakâr bir insandı. Her şeyden önce, hangi meslekten olduğu önemli değil; benim evlâdım güzel ahlâklı olmalı diyebilmeliydik.) Genç Müslüman kardeş, okuldan çıktıktan sonra elinde Starbucks kahvesi ile bardağın üzerine yazılmış ismini göstere göstere bir Selfie çekip instagramda paylaştın. Sonra gidip Mc Donalds’dan hamburgerini alıp karnını bi güzel doyurdun. Tabi buralar da bulunmak sana imaj katıyordu. Tüm gençlik burada değil mi? Saatlerce yabancı dizileri izlerken, filmlere giderken senin için bunların kaybedilmiş bir zaman olduğunu hiç düşünemedin. Bi de bilgisayar oyunları var tabi. Geceleri kaç defa uykusuz kaldın bu sebepten. (Gecenin üçte birinde teheccüde kalkan, Rabbiyle buluşan

“Batılılaşıyoruz evet... Giyimimizle, oturuş kalkışımızla, yiyip içtiklerimizle. İzlediklerimizle. Ne yazık ki duygularımızla ve ahlakımızla onlara benzemeye başladık. Ne yazık ki hepimiz bu hengamenin içindeyiz” Peygamberin genç ümmeti! Bu geceler değerli hem de çok değerli. Sen çok değerlisin. “Namaz kılan yaşlıyı severim, ama namaz kılan gence aşığım” der Hz. Ömer. Gençliğini namaz ve Kur’an’la geçirmeye, sonra ah vah demeden bu dünyadan göçmeye talip olsan! İsmini kahve bardaklarına değil de, meleklere ahiret defterine yazdırsan daha güzel olmaz mıydı?) Düğün telaşı başladı sonra. Düğün öncesi vrijgezellenfeest (bekârlığa veda partisi) yapmadan asla olmazdı. Sahi bu kimin âdeti? Arkadaşların hepsi bir örnek elbise giydi ve seni saçma sapan kıyafetlerle sokakta gezdirdiler. Çok da eğlendiniz. Düğünde en pahalı salon, en gösterişli gelinlik damatlık olmalıydı. Bi de Müslüman Dj davula vurmalıydı. Tabi bayanlar arasında olunca sakıncalı değil diye düşündün. Fakat sakıncalı olan başörtülü DJ’in davul çalmasıydı. Sence de garip değil miydi bu tablo? Evini mütevazilikten uzak dört dörtlük yerleştirdin. Düğünde bi dünya takı istediler senden, bir sürü tartışma, tatsızlık sonunda evlendin. Tam mutlu olacaktın ki eşinle anlaşamadın ve hemen ayrılığı seçtin. Ben ömür boyu kahır çekemem dedin. (Hani birden Hz. Fatıma’nın çeyizi geldi gözümün önüne. Sadece yatacakları bir yatak, yorgan ve yastık. Birkaç tabak, çanak. Hepsi ihtiyaç kadar. Biz kapitalizmin kölesi değil de neyiz? Dünya kadar eşyayı, dünya kadar altını ve hep daha fazlasını arzulayan nefsimize soralım. Mütevazi olmanın, aza talip olmanın, kanaatkâr olmanın, sevdiğine Allah rızası için sabretmenin adı ‘Saf’lık oldu değil mi? Evliliğe bakışımız da değişti. Hayata bakışımız da!) Moda uğruna giyimini değiştiren de sendin. Müslüman bayan olarak altında sadece pantolon üstüne eşarp ve bi ton makyaj ve ojelerle gezmek sana abes gelmedi. Çünkü hemen herkes senin gibiydi çevrende. Eşarp reklamı yapmak için sosyal medyada makyajlı suratınla sevimli masum gülücüklerle eşarp modelleri yaparak tüm kızlara faydan dokundu! Çok sevap işledin bi bilsen! Ne iyi örnek oldun ama. Sen eşarp modeli

yapmasan kızlar başı açık çıkardı sokağa! Sonra bir de kıyafet reklamı yapmalıydın. İnsanlığa faydan olsun tabi. Bu sene ilk defa Paris’te tesettür modası yapıldı. Keşke oraya da gidebilseydin. Neyse bir daha ki seneye artık. Müslüman erkekler de aşağı kalmadı modadan. Daracık pantolonu giyerken onlarda moda dergilerindeki erkekleri örnek aldılar. Saç modeli, sakal desen aynı şekilde. Esmer olmasan fark etmezdim Türk ve Müslüman olduğunu! Yakında ten rengini de değiştirmek isteyenler olabilir! Ee ahir zamandan her şey beklenir. Cinsiyet değiştirmek de sıradanlaştı ne de olsa! ( Tesettürün bir tek modası var kardeşim.. O da Kur’an’da yazandır. “Eşarplarınızı omuzlarınızın üzerlerini örtün. Yabancı erkek veya kadınlara karşı kendinizi setredin. Sakının, namahreme dikkat edin. Sade olun. Allah’ın istediği gibi olun, kula kulluk etmeyin” denildi oysa! Zor değildi istenen. Saatlerce ayna karşısında durup makyaj yapıp beğenilmeme korkusundan ağır değildi senden istenen. Temiz bir yüzle, sade uzun bir elbise ve büyük bir eşarp ile dışarı çıkacaktın hâlbuki. Fakat Batı dünyasının istediği, kadını farklı bir obje olarak kullanmaktı. Amacına ulaştı. Bundan Müslüman kızlar da nasibini aldı. Müslüman erkekler de!) Batılılaşıyoruz evet. Giyimimizle, oturuş kalkışımızla, yiyip içtiklerimizle. İzlediklerimizle. Ne yazık ki duygularımızla ve ahlâkımızla onlara benzemeye başladık. Ne yazık ki hepimiz bu hengamenin içindeyiz. Peygamberimiz tırnaklarını keserken bile onlardan farklı olabilmek adına, tırnağını kesmeye sağ elinin işaret parmağıyla başlamıştır. (“Yahudi bir çocuğa soruyor ‘baban nasıl keser tırnağını’ diye, o da ‘sağ elinin baş parmağıyla başlar’ diyor”) Bu kadar hassas ve dikkatli iken Efendiler Efendisi; bizim gayrimüslime benzemeye çalışma hevesimiz hem dünya hem ahiretimizi bedbaht ediyor. İslam kültürünü yaşayıp, dinî hassasiyetlerle yaşam kalitesine dikkat eden, ahlâklı olmayı kendine öncelik tanıyan insanlar o kadar azaldı ki! Dünyevîleşmek (Sekülerleşmek) hepimizin vazifesiymiş, olmazsa olmazıymış gibi. Bu çark bizi de içine çekiyor biz farkında olmadan. “Ahir zamanda iman, ateşten kor gibi insanın elinde duracakmış” diye buyurmuştu Peygamberimiz. İmanı muhafaza etmek o kadar zor ki! Bir “Ahhh” diyorum sadece. Bir de dua ediyorum hâlimize. Bu ümmeti sen şaşırtma Yarabbi!.. ◄◄

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

Gelenek bozulmadı, Birlik Gençlik sokaklardaydı Her yıl farklı etkinliklerle içerisinde yaşadığı topluma İslam’ı anlatmak, tanıtmak için çaba sarf eden Birlik Gençlik Teşkilatı, bu yıl yine Muharrem ayında “Aşure” dağıtımı yaptı. Pazarların giriş ve çıkışında insanlara sunulan aşurenin yanında İslam’ı tanıtan mini broşürler de verildi, birebir kendilerini tanıttılar.

DENK, Gençlik Hareketi yönetimini seçti

Yerel seçimlere hazırlanan DENK Partisi, Gençlik Hareketi (Jongerenbeweging Oppositie ) yönetimini belirledi. Buna göre, Fatma Ouass (Başkan), Neslihan Çelikel (Sekreter), Achraf Chouhabi, Michelle Camacho Gomez (Yönetim Kurulu), Nurullah Öktem (Yönetim Kurulu üyesi) ve İmane Taheri (Yönetim Kurulu üyesi) olarak görev yapacaklar.

Ergün: “Eğitim çalışmaları bizim önceliğimiz”

İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatı Genel Başkanı Kemal Ergun, Uden’de yapılacak olan İslam Merkezi’nin çalışmaları hakkında yöneticileri ziyaret ederek bilgi aldı. NIF Başkanı Mehmet Erdoğan’ın da hazır bulunduğu toplantıda, Uden Teşkilatının bu özverili çalışmasından duyduğu memnunluğu ifade eden Ergün, destek olanlara dua ederek şehirden ayrıldı

Rotterdam’da Atatürk Sokağı’nda Atatürk anıldı Rotterdam şehrindeki Prinsland bölgesindeki ATATÜRKSTRAAT’ ta 30 dolayında vatandaşımızın katılımı ile Atatürk 79’uncu ölüm yılnda anıldı. Bülent Türker ve Vahittin Acıöz’ün organize ettiği anma törenine Azerbaycan Derneği Başkanı ve üyeleri ile vatandaşlar katıldı. Bir dakikalık saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı okundu.

Zeki Başaran SP Hollanda’nın misafiriydi

Hollanda’da kuruluşunu gerçekleştiren ve yoğun bir programla çalışmalarını sürdüren Saadet Partisi Hollanda temsilciliği, gerçekleştirdiği Divan Toplantısı’nda Ağrı ili eski belediye Başkanlarından Zeki Başaran’ı ağırladı. Yoğun bir katılımla gerçekleştirilen toplantıda konuşan Başaran, dünya üzerinde oynanan oyunları çarpıcı örneklerle gözler önüne serdi..


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017

04 tanıtım 26 24 introduction

Recep Soysal

Mavera

Avrupa Köleliğe Olan Özleminden Vazgeçemiyor...

Huylu huyundan vazgeçmez” diye güzel bir atasözümüz vardır. Bazı insanları veya toplulukları bazı huylarından veya alışkanlıklarından bir türlü vazgeçiremezsiniz. İlla bir yolunu bulup o alışkanlığını yerine getirmek ister. İlla yeni kanunlar çıkarıp veya mevcut kanunları işine geldiği şekilde değiştirip eski alışkanlığını devam ettirmek ister. Kumar oynama veya içki alışkanlığı olan birisini bu huyundan vazgeçirmenin ne kadar zor olduğunu o insanlarla yakından ilgilenmek zorunda olan kişiler çok iyi bilirler.

Buna güzel bir örnek olarak, Uşaklı bir imamın anlattığı bir olayı sizlerle paylaşmak isterim: Bizim oturduğumuz kasabaya görevli olarak gelen Uşaklı Ali Hocamızı askerliği sırasında görevli olarak cezaevine vermişler. Orada zaman zaman gardiyanlık da yapıyormuş. Mahkûmlar bir gün; “Hocam yarın cuma biliyorsun, şöyle bize biraz büyükçe bir kolonya getirsen de duştan sonra kolonyamızı sürünsek, cuma günü hürmetine tertemiz güzel kokular içinde olsak” demişler. Tutuklular ısrar edince, Ali Hocamız kabul etmiş, kolonyayı getirmiş ve mahkûmlara vermiş. Hoca yaşadıklarını şöyle anlatıyor, “Kolonyayı verdikten sonra, bizim mahkumlar güzelce duşlarını yapmışlar kolonyalarını sürünmüşler ve dışardaki yola bakan camın kenarına oturmuşlar. 3-4 kişi, dışarı bakıyorlar bir şeyler yazıp çiziyorlar ve küçük bardaklara doldurdukları bir şeyi içiyorlar. Ne yaptıklarını merak ettim ve bardakları kontrol edince bunun benim verdiğim kolonya olduğunu, dışarı bakıp yazdıkları şeyin de yoldan geçen arabaların plakalarının son iki rakamı olduğunu kendilerinden öğrendim. ‘Bu nedir böyle?’ diye sorduğumda ‘İdare et hocam’ diyorlardı” diyor Ali Hoca. Meğerse bizim mahkûmlar Ali hocanın verdiği kolonyayı, içinde alkol olduğu için içki olarak içiyorlarmış. Kumar alışkanlıkla-

soysal123@hotmail.com

rını da yoldan geçen arabaların plakalarının son iki rakamına göre ayarlıyorlarmış. Rakam tek olursa Ali kazanıyor, çift olursa Veli kazanıyor. Ne demiştik, huylu huyundan vazgeçmez. Daha doğrusu vazgeçmemek için direnir. Aynı şey Batı dünyası için de geçerli. Avrupa ve Amerika, kısacası Batı dünyası, uzun yıllar Afrika’yı ve dünyanın değişik bölgelerini sömürdü. 1862’de uzun uğraşlar ve mücadelelerden sonra kölelik kaldırılınca sömürme alışkanlığından, sömürme huyundan birazcık olsa vazgeçmek zorunda kaldı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da işçi açığı ortaya çıkınca ilk etapta 1950’lerin sonunda, İtalyan, İspanyol ve Yunanlı işçiler getirilerek bu açık kapatılmaya çalışıldı. Tam istenilen verim alınamayınca 1960’ların başlarında bu defa Türk ve Faslı işçiler getirilmeye başlandı. İlk getirilen işçiler önce sağlık kontrolünden geçiriliyorlardı. Bu insanlar, nerede ise anadan üryan soyuluyor, dişlerine kadar kontrol ediliyordu. Beyaz elbiseler içindeki bir doktorun, nerede ise çıplak olan bir vatandaşımızın dişlerini kontrol ettiği fotoğrafı mutlaka görmüşsünüzdür. Evet anladınız siz onu, 1862’de kölelik kaldırıldı. 1962’de ilk Türk işçiler Avrupa’ya geldi. Avrupalılar köle pazarından köle satın alırken, köleler nerede ise

çıplaktı ve onların sağlıklı olup olmadıklarını anlamak için dişlerine kadar kontrol ediyorlardı. Aslında mesele çok basitti, Batı’nın, kıtaları, ülkeleri, insanları ve insanların beyinlerini sömürmek gibi bir kötü alışkanlığı vardı ve bu alışkanlığından bir türlü vazgeçemiyordu. Eğer onun dininden değilsen, tenin onun tenine benzemiyorsa, senin sömürülmek ve karın tokluğuna çalışmaktan başka şansın olamazdı. Avrupa’ya ilk gelen babalarımız, dedelerimiz ağır ve pis işlerde çalıştı. İlk gelenlerin hemen hepsi yalnızdı. Para biriktirmek, Türkiye’de geride bıraktıkları eşlerine, çocuklarına para gönderebilmek için uzun saatler, cumartesileri, pazarları da çalıştılar. Bazen bir değil birkaç işte birden çalıştılar. Zaman geldi, çalıştıkları bölümü yönetir hâle geldiler ama istisnalar hariç hiçbir zaman yönetici duruma gelemediler, getirilmediler. Hep dönüş modunda olan birinci nesil zamanla, eşini ve çocuklarını getirdi. İkinci nesil dil öğrendi, okudu diplomalar aldı. Birinci nesle göre daha iyi işlerde çalışmaya başladı. Yerleşik hayata geçti. Baktılar Türkleri, Faslıları ne kadar sömürseler de istedikleri gibi sömüremiyorlar. Yeni kaynak arayışına gittiler ve sonunda, Bulgaristan’ı, Romanya’yı, Polonya’yı Avrupa birliğine dâhil ettiler. Şimdi Polonyalıların, Bulgaristan’dan

gelenlerin bir evde 20-30 kişi kaldığını ve normal işçilerin çalıştığı fiyatın yarısının yarısına çalıştığını öğreniyoruz. Yerleşik hayata geçen, dinîni yaşamak, kültürünü yaşatmak için çaba gösteren Müslümanlar, hem sömürüye direniyor hem de sömürülenlere ağabeylik yapıyor. İşte bütün problem de burada başlıyor. “Avrupa elden gidiyor” naralarının altında yatan gerçek sebepte bu. Onlar hâlâ beyaz atına binmiş, kutsal beyaz adamın yanındaki siyah genç kölelere, çocuklara şekerler dağıtsın ve beyazların üstün olduğu imajı çocuk beyinlere kazınsın istiyorlar. Bu şekilde yetişen çocuklar maalesef “üstün ırk” olduklarını görerek yetişiyor. Böyle bir tablodan rahatsız olan ve gösteri yapmak isteyen siyahların gösteri yapması engelleniyor. Tıpkı Hollanda’nın Dokkum kasabasında olduğu gibi. Sint Nicolas’ın gelişini protesto etmek isteyen 120 göstericiyi taşıyan otobüsün yolu, Hollandalı kasaba sakinleri tarafından kesiliyor, otobüs kaza yapmaktan son anda kurtuluyor ve otobüsteki birkaç kişi yaralanıyor. Buna benzer sadece Hollanda’da birçok hadise yaşanıyor. Avrupa sömürüye olan aşkından ve köleliğe dönme arzusundan bir türlü vazgeçemiyor. Belki bunu şu şekilde de özetleyebiliriz. “Eski Avrupa, yeni Avrupa’ya direniyor”.

Zorgverzekering vergelijken Ook dit jaar hebben we aantrekkelijke afspraken gemaakt met diverse verzekeraars. U krijgt daardoor korting op uw zorgverzekering. Via onderstaande links kunt u de mogelijkheden zelf berekenen en afsluiten. Indien u persoonlijk advies wilt, kunt u ons bellen via 078-6551655 of bereiken via whattsapp: 0614-210002 Brouwersdijk 149 Dordrecht

Putselaan 127-A Rotterdam

Volkerakstraat 10 Arnhem

Konut kredisi uzmanınız 1991 yılından bu yana hizmetinizde

Danışmanlık ücreti SADECE

€ 1899* HAYALİNİZDEKİ EVİ Mİ BULDUNUZ?

PARA TRANSFERi MÜBAREK AYLARDA FÍTRE, ZEKAT VE KURBAN PARALARINI EN HIZLI, GÜVENÍLÍR VE HESAPLI GÖNDERMENÍN TEK ADRESÍ HAVALEM.

• En kapsamlı banka seçenekleri • En düşük aylık giderler • 2013 yılının en iyi konut kredisi uzmanı adayı gösterilen danışmanımız hizmetinizde • 24 yıllık deneyimle kişiye özel danışmanlık hizmeti

Beklemeye son, havaleniz 10 dakikada Türkiye'de. İsme veya banka hesabına para gönderilir. Euro gönderin, Euro alınsın. Alıcı komisyon ödemez. Çeklerinizi ödeyebilirsiniz.

Randevu için 078-6551655 nolu numaramızdan bizi arayabilir veya en yakın şubemize başvurabilirsiniz * Sartları sorunuz

yilmaz.nl

EN YAKIN ACENTAMIZA UĞRAMAYI UNUTMAYIN ! www.havalem.com | facebook.com/havalem

sigorta, kredi, ipotekli kredi, finansal danışmanlık

+31(0)78 655 16 50 | info@havalem.com


25 toplum 23

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 233 - Aralık/December 2017

Eski Başbakan’dan çarpıcı ‘İsrail’ açıklaması Hollanda eski Başbakanlarından Dries van Agt, ‘İsrail, Arap ülkeleri arasında bulunan küçük bir yer olarak hep tehdit altında yaşıyormuş gibi dünya kamuoyuna yansıtılıyor’dedi. Van Agt, Hollanda’da, Utrecht Genç Sosyalistler tarafından organize edilen Filistin-İsrail meselesi ile ilgili seminerde, tüm dünyanın abluka altında olan Gazze’ye göz yumduğunu, buna Hollanda’nın da dahil olduğunu söyledi. İSRAİL ORTADOĞU’DAKİ EN TEHLİKELİ ÜLKEDİR Siyaseti bıraktıktan sonra Filistinlilerin hakkını savunmak için mücadele eden van Agt, “İsrail, Arap ülkeleri arasında bulunan küçük bir yer olarak hep tehdit altında yaşıyormuş gibi dünya kamuoyuna yansıtılıyor. Çoğu insan bilmez ama İsrail’de çok sayıda atom bombası var. İsrail Ortadoğu’daki en tehlikeli ülkedir.” diye konuştu. FİLİSTİN SORUNU UNUTTURULMAYA ÇALIŞILIYOR Üç yıl öncesine kadar Filistin sorununun tüm dünyanın ilgisini çektiğini kaydeden van Agt, “Filistin sorununa ilgi son yıllarda inanılmaz derecede azaldı. Bunda bazı etkenler var ama en önemlisi insanların bunu artık normalmiş gibi görmeye başlamasıdır. Bunun yanı sıra Ortadoğu şu an inanılmaz bir şekilde dağılmış. Sünni-Şii tartışması, Suudi Arabistan-İran savaşı tartışması gibi konular ortaya atılmış ve Filistin sorunu bu yüzden unutturulmaya çalışılıyor. Başka bir örnek ise Suriye’de son yıllarda yaşananlar Filistin sorununun üzerini kapattı.” ifadesini kullandı. “Haksızlığa karşı haykırış, Filistin halkının trajedisi” adlı kitabı olan Hıristiyan Demokratlar Birliği (CDA) üyesi Dries van Agt, 1977-1982 yılları arasında ülkede başbakanlık yapmıştı.” ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Abdullah ÖZBAY:

Söyleşi: Zeynel Abidin

“Yurtdışında verilen boşanma kararlarının basit usulle tanınmasına ilişkin kanun değişikliği 30052 Sayılı ve 29.04.2017 Tarihli Resmî Gazete’de yayınlanmıştır”

“YTB’nin çalışmalarıyla ilişkiler daha da güçlendi” Avrupa’da yaşayan insanlarımızın, Türkiye odaklı karşılaştıkları pek çok sorun çözülmeyi beklerken, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) sorunların çözümü noktasında ciddi adımlar attı ve atmaya devam ediyor. Başkanlığa yönelttiğimiz sorular çerçevesinde bize, Kurumsal İlişkiler ve İletişim Daire Başkanlığı’ndan Abdullah ÖZBAY imzalı aşağıdaki cevaplar ulaştı. Sizler adına, YTB’yi ve çalışmalarını yakından tanımaya çalıştık. İstifade edeceğinizi umuyoruz.

Y

TB ne zaman kuruldu? Başbakanlığa bağlı müsteşarlık düzeyinde bir kamu kurumu olarak 6 Nisan 2010 tarihinde kurulan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) yurtdışındaki vatandaşlarımız, soydaş ve akraba topluluklarımız ile Türkiye’de öğrenim gören uluslararası burslu öğrencilerimize yönelik çalışmaları koordine etme, bu alanlarda verilen hizmetleri ve yapılan faaliyetleri geliştirme görevini üstlenmiştir. Yeni Türkiye vizyonunu ortaya koyan kurumlardan biri olan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın çalışmalarıyla gerek yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızla gerekse soydaş ve akraba topluluklarla ilişkiler güçlendirilmekte, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak daha yakın ilişkiler tesis edilmektedir. Türkiye’nin uluslararası elçileri olan Türkiye Burslusu öğrencilerimiz ise; tarihten gelen köklü ilişkilerimizin yeniden inşasında önemli roller üstlenmekte, dünyanın dört bir yanındaki gönüllü elçilerimiz olmaktadırlar.

larına uygun olarak yürütmekten sorumludur.

Yapılanması hakkında kısa bilgi verebilir misiniz? Başbakanlığa bağlı olarak kurulan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nda Başkan, Başkanlığın en üst amiri olup, Başkanlık hizmetlerini, mevzuata, Başkanlığın amaç ve politikalarına, stratejik planına, performans ölçütlerine ve hizmet kalite standartlarına uygun olarak düzenler, yürütür ve hizmet birimleri arasındaki koordinasyonu sağlar. Başkan, Başbakana veya görevlendireceği Bakana karşı sorumludur. Başkana yardımcı olmak üzere, üç başkan yardımcısı atanabilir. Başkan yardımcıları, Başkan tarafından verilen görevleri yerine getirir ve Başkana karşı sorumludur. Başkanlıkta özel önem ve öncelik taşıyan konularda Başkana yardımcı olmak üzere üç başkanlık müşaviri görevlendirilebilir. Başkanlığın her kademedeki yöneticileri, görevlerini mevzuata, stratejik plan ve programlara, performans ölçütlerine ve hizmet kalite standart-

Yurtdışı Türklerin sorunlarına dönük çözümlerde YTB’nin rolü nedir? Yurtdışında yaşayan 6 milyondan fazla vatandaşımızın bulundukları ülkelerde sosyal, siyasi, hukukî, ekonomik, kültürel ve diğer bazı alanlarda çeşitli sorunları ve ihtiyaçları bulunmaktadır. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, bu sorunların giderilmesi ve ihtiyaçların karşılanmasına yönelik çalışmalar yapmak üzere kurulmuştur. Başkanlığımız bu çalışmaları ilgili paydaşlarla koordinasyon ve işbirliği içerisinde yürütmektedir. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın eğitim, aile, dinî, kültürel ve ekonomik konularda yaşadıkları sorunlarının çözümüne ilişkin programlar yürütmektedir. YTB, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerde maruz kaldıkları ayrımcılık, ırkçılık, İslam düşmanlığı, toplumsal dışlanma ve hak ihlallerine karşı bilgilendirme,

Avrupa’dan seçilen Danışma Kurul Üyeleri ile olan ilişki ve işbirliğinden bahsedebilir misiniz? Amerika’dan Avrupa’ya, Balkanlar’dan Avustralya’ya kadar Dünya’nın çok geniş alanlarına yayılan ve sayıları 6 milyonu aşan vatandaşlarımızın geçmişe nazaran farklı sorunlarının, ihtiyaçlarının ve beklentilerinin ifade edileceği bir platformu gerekli kılmış, bu doğrultuda Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu (YVDK), Başkanlığın görev alanına giren konularda belirlenecek politikaların oluşturulmasına yardımcı olmak üzere oluşturulmuştur. YVDK üyeleri ilk kez 2012 yılında belirlenmiş ve ilk toplantısını yapmıştır. Üyelerimiz 5 yıllığına seçildiği için görev süreleri 2016 yılı sonu itibarı ile sona ermiştir. Kurulun, kamu kurumları arasında eşgüdümü sağlayıcı bir nitelik kazandırılması maksadıyla yeniden yapılandırılmasına ilişkin çalışmalar devam etmektedir.

bilinçlendirme, hukukî destek ve ağ oluşturma odaklı çalışmalar yürütmekte ve bu çalışmaları teşvik etmektedir. YTB, yurtdışında yaşayan çocuk ve gençlerimizin yaşadıkları ülke dilinde ve anadillerinde yetkinlik kazanmaları amacıyla çift dilli eğitimi teşvik etmekte ve bu alanda anaokulu, dil kursları, eğitici yetiştirme, müfredat geliştirme ve materyal üretme çalışmalarını desteklemektedir. YTB, yürüttüğü çalışmalarla yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın aile yapısı ile sosyal ve kültürel değerlerinin korunması ve bu alanlara yönelik çalışmaların desteklenmesini amaçlamaktadır. YTB, gençlerimizin eğitimlerini, sosyal ve kültürel gelişimlerini destekleyici programlar gerçekleştirmekte, bu kapsamda uygulamaya konan Kültürel Hareketlilik Programları ile yurtdışında yaşayan gençlerimizin, Türkiye ile tarihi, sosyal ve kültürel bağlarını güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Programa katılan gençler anavatanlarının tarihsel ve kültürel zenginliklerini keşfederek, Türkiye’den ve farklı ülkelerden programlara katılım sağlayan akranları ile zaman geçirerek sosyal bağlar kurmalarını, programlarda anadil Türkçeyi kullanarak, anadil yetkinliklerini artırmayı amaçlamaktadır. Başkanlığımız yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde daha etkin ve nitelikli bir konuma gelmeleri için çalışmalar yapmaktadır. Askerlik bedelinin indirilmesi sevinçle karşılanırken, şartlarının ağırlaştırılması hakkında iyileştirme yapılması düşünülüyor mu? Askerlik Kanundaki şartların ağırlaştırılmasına yönelik bir çalışma yapılmamıştır. Mevcut şartların yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız açısından daha da elverişli hâle getirilmesi yönündeki çalışmalar ise devam etmektedir. Malvarlığı araştırması meselesinde kapıların 2018’de tamamen açılmasına neden müsaade edildi? 2018’de uygulamaya geçilecek bilgi paylaşımı bankacılık işlemleri ile ilgili uluslararası yükümlülüklerden doğan zorunlu bir düzenlemedir. Bankacılık ile ilgili olarak, kişisel verilerin korunmasına uygun şekilde sınırlı bilgi paylaşımı yapılacaktır.

Yurtdışında boşanmaların Türkiye’de tanınması yasa olarak yürürlüğü girmesine rağmen, konsolosluklar bunun kendilerine tamim olarak gelmediği için uygulama başlatamadıklarını söyleyerek vatandaşın işlemini yapmıyor, bu konuda gerekli bir adım atılacak mı? Yurtdışında verilen boşanma kararlarının basit usulle tanınmasına ilişkin kanun değişikliği 30052 Sayılı ve 29.04.2017 Tarihli Resmî Gazete’de yayınlanmıştır. Değişiklikle, Nüfus Hizmetleri Kanununa 27’nci maddesinden sonra gelmek üzere 27/A maddesi eklenmiştir. 27/A maddesinin 4. Fıkrasında da belirtildiği üzere, söz konusu kanuni düzenlemenin uygulamaya geçebilmesi için “usul ve esasları içeren bir yönetmelik” gerekmektedir. Söz konusu yönetmelik çalışması İçişleri Bakanlığı Nüfus Ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü nezdinde devam etmektedir. Yurtdışında yaşayan vatandaşların araç götürme ve orada uzun süre kalmasına imkân tanındı ama, şartlar yine ağır, (sürücülerin sınırlandırılması) bu konuda düzenleme yapılacak mı? Başkanlığımız yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız için uzun yıllar sorun olan yolcu beraberi taşıtların konusunda gerekli düzenlemelerin yapılması için çaba göstermiş ve bu çabalar sonucunda daha önce Türkiye Gümrük Bölgesi dışında yerleşik kişilerin taşıtı ile birlikte Türkiye’de kalabileceği azami süre 6 aydan 2 yıla çıkarılmıştır. Konunun farklı hususları ile ilgili gelen talepler doğrultusunda yeni çalışmaların başlatılması öngörülmektedir. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017

04 haber 26 nieuws

Toplum

de Optiek’ten memnun ayrılan bir müşterimiz daha...

MÜSİAD Hollanda’nın üç ayrı noktasında şube açıyor Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), yurt dışı şube açılışları ve temsilcilik atamalarıyla uluslararası arenadaki markasını güçlendiriyor. Dernekten yapılan açıklamaya göre, MÜSİAD, yurt dışı şube açılışları ve temsilcilik atamalarıyla tüm dünyada markasını güçlendirmeye devam ediyor. MÜSİAD’ın Yurt Dışı Teşkilatlanma Komisyonu Başkanı İbrahim Uyar ise şube açılışları ve temsilcilik atamalarına ilişkin şunları kaydetti:“Hollanda’nın Rotterdam, Den Haag ve Utrecht şehirlerinde şube açılmasını planlıyoruz. 1-3 Aralık 2017 tarihleri arasında yapılacak olan açılış, Yurt Dışı Genel İstişare Kurulu (YGİK), Sektör Kurulu Başkanları ve Genç MÜSİAD Başkanları’nın katılımlarıyla gerçekleştirilecek.

DENK’in sunduğu Uygur halkına ilişkin önerge kabul edildi Denk Partisi’nin, Çin’de yaşayan Uygur halkının dini yaşantılarına yapılan kısıtlamalara yönelik uygulamaları, hükümet tarafından uluslararası ilişkilerde dile getirilmesi ve diplomatik yollarla görüşülmesi için sunduğu önerge çoğunluğun oyuyla kabul edildi. Hollanda Temsilcililer Meclisinde, Çin’de yaşayan Uygur halkının insan haklarının korunması için hükümetin Çin devleti ile diplomatik yollarla görüşmesi için hazırlanan önerge kabul edildi. Denk Partisi’nin, Çin’de yaşayan Uygur halkının dini yaşantılarına yapılan kısıtlamalara yönelik uygulamaları, hükümet tarafından uluslararası ilişkilerde dile getirilmesi ve diplomatik yollarla görüşülmesi için sunduğu önerge çoğunluğun oyuyla kabul edildi.

Asgari ücret 2018 yılında ne kadar olacak? Hollanda’da 1 Ocak 2018 tarihinen itibaren geçerli olacak aylık, haftalık ve günlük asgari ücretler belli oldu. Hollanda’da asgari ücret kişinin yaşına göre değişiklik gösteriyor. Günlük, haftalık ve aylık olarak kabul edilen en düşük ücretleri aşağıdaki tablodan görebilirsiniz. Göreceğiniz rakamlar 2018 verileridir. 1 Ocak 2018 tarihinen itibaren geçerli olacak Aylık, haftalık ve günlük asgari ücret. Hollanda’da asgari ücret her 6 ayda bir değişiyor. Tablo: Aylık, haftalık ve günlük asgari brüt maaşı içermektedir. (1 Ocak 2018 tarihinden itibaren geçerli)

Filistin’in Hollanda devleti tarafından resmi olarak tanınması ve terör örgütlerine ait sembollerin yasaklanması için geçen hafta verilen önergeler ise kabul edilmedi. Denk Partisi, Filistin devletinin Hollanda tarafından resmi olarak tanınması ve ülkedeki terör örgütlerine ait sembollerin yasaklanması için Temsilciler Meclisine önerge sunmuştu. Hollanda’da geçen yıl Sosyalist Parti (SP) tarafından Filistin devletinin tanınmasına ilişkin önerge, Temsilciler Meclisinde yapılan oylamada 5 ret oyu ile kabul edilmemişti.

Hollanda’da konut fiyatları rekordan rekora koşuyor IGMG Kadınlar Teşkilatı Başkanı’nın şube ziyaretleri verimli geçti

IGMG Genel Merkez Kadınlar Teşkilatı Teşkilatlanma Başkanı Adeviye Temel Güney Hollanda Bölgesinde şube ziyaretleri gerçekleştirdi. Tabanı ziyaret edip, aynı zamanda merkez ile daha iyi iletişim içinde olmalarını sağlamak amacıyla düzenlenen ziyaretler hedefine ulaştı.Teşkilatlanma birimi olarak yapılan bu ziyaretlerde şube idarecileri ile hasbihal edildi, dilek ve temenni, öneri ve şikâyetleri dinlenildi. Dört günde 17 şubeye ziyaretler yapıldı. Yapılan değerlendirmelerde alınan sonuç, olumluydu. Haber - Fotoğraf: Esma Taner Bölge KT KİB Bşk.

Konut fiyatları artışında son 16 yılın rekoru kırıldı. Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) tarafından yapılan açıklamaya göre, Hollanda konut piyasasındaki ev fiyatları, ekim ayında bir önceki yılın ekim ayına göre yüzde 8,2 oranında arttı. Bu artış ile son 16 yılın en yüksek artışı yaşandı. Kadastro bilgilerine göre aynı ay içinde toplam 20 bin 143 konut satıldı. Yılın ilk on aında satılan konut sayısı ise 195 bin 815 olarak açıklandı. Bu sayının bir önceki yılın ilk iki ayına göre yüzde 14 oranında arttığı belirtiliyor.


doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 233 - Aralık/December 2017

samenleving

cemiyet 27

‘SİYAH KARGA’ HOLLANDA’DAN ÖDÜLLE DÖNDÜ

HOLLANDA KAYSERİLİLER VAKFI BASIN ÖDÜLLERİ VERMEYE HAZIRLANIYOR

Hollanda’da bu yıl 5’incisi düzenlenen Kırmızı Lale Film Festivali’nde (RTFF), Tayfur Aydın’ın yönettiği “Siyah Karga”, “En İyi Film” ödülüne layık görüldü. Hollanda’da bu yıl 5’incisi düzenlenen Kırmızı Lale Film Festivali’nde (RTFF), Tayfur Aydın’ın yönettiği “Siyah Karga”, “En İyi Film” ödülüne layık görüldü. Rotterdam kentinde düzenlenen törende, Türk ve Hollandalı jüri üyelerinin değerlendirmeleri sonucu birinci seçilen filmin yönetmeni Aydın, 3 bin 500 avro ile ödüllendirildi. Festivalde, “En İyi Yönetmen” ödülünü “Sarı Sıcak” filmiyle Fikret Reyhan ve “Ağustos Böcekleri ve Karıncalar” filmiyle Erhan Tuncer aldı. İki yönetmen bu başarılarıyla biner avro ödül kazandı. Bu yıl ilk defa yapılan “En İyi Kısa Film” ödülünü Onur Yağız’ın çektiği “Toprak” filmi kazandı. “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” de Uluslararası Adana Film Festivali (UAFF) Direktörü İsmail Dikilitaş tarafından Erdal Özyağcılar’a verildi. UAFF Direktörü İsmail Dikilitaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk sinemasının Avrupa’ya açılan kapısının desteklenmesi gerektiği için UAFF ile RTTF arasında kardeşlik ve ortaklık protokolü üzerinde çalışmaların olduğunu söyledi. Dikilitaş, “Türk sineması, yeni yeni kimlik kazandığı dönemde Avrupa sinemasının ilgisini çekmeye başladığından dolayı Avrupa’da Türk filmini tanıtan festivaller önem kazandı.” diye konuştu. Hollanda Yunus Emre Enstitüsünün desteğiyle Hollanda-Türkiye Kültür Vakfınca düzenlenen festival kapsamında Hollanda’nın Utrecht, Enschede, Lahey ve Rotterdam kentlerinde 19 Türk filmi gösterildi Festival, 10-12 Kasım tarihlerinde Delft şehrinde yapılacak gösterimlerle sona erdi.

Kısa adı HKV olan Hollanda Kayserililer Vakfı bu yıl ilki gerçekleştirilecek ve geleneksel hale dönüşmesi hedeflenen bir organizasyonla Hollanda’da basın ödülleri vermeye hazırlanıyor.

HOLLANDA’DAN KARAMAN’A YATIRIM İÇİN GİTTİLER

MELLOWSHIP VLAARDINGEN’E YENİ BİR ZENGİNLİK KATTI

MÜSİAD Rotterdam üyesi 30 işadamında oluşan heyetin 9-13 Kasım 2017 tarihleri arasındaki Türkiye turunun ilk durağı Karaman oldu. Karaman, Aksaray, Nevşehir ve İstanbul’u ziyaret ederek çeşitli temaslarda bulunan Hollanda Türk iş dünyasınn başarılı isimleri iki ülke arasında yeni ticari köprülerin temelini atmak için kolları sıvadı. Hollanda işadamları heyetinin Karaman ziyaretinin ilk durağı Özel Karaman Hastanesi oldu.Hollanda heyetini kahvaltı programında ağırlayan Hastahane yetkilileri işadamlarını aynı zamanda sağlık kontrolünden de geçirdi. Özel Karaman Hastanesi adına şirket ortaklarından Okhan Tolga Sayan, Nezih Bülent Yavuz ve Serdar Uzunköprü’nün ev sahipiliği yaptığı hastahane ziyareri çerçevesinde yapılan toplantıda konuşan Okhan Tolga Sayan Özel Karaman hastanesi hakkında detaylı bilgi verdi. MÜSİAD Rotterdam başkanı Başkanı Mustafa Duyar ise konuşmasında Karaman ziyaretinin amacının Karaman’a yatırım için iş adamlarını buluşturmak olduğunu vurguladı. Heyette bulunan MÜSİAD Hollanda’nın kurucusu ve ilk başkanı Gül Ali Alkılıç da konuşmasına Hollanda’da Karamanlı iş adamlarının başarılarına değinerek başladı. Alkılıç; “Hakikaten Hollanda’da Karamanlı işadamları çok aktif çalışıyorlar. Bu geziye katıldık organizasyonu yapanları tebrik ediyorum. Karaman’da yatırım için Karamanlı işadamları ile buluşacağız ve imkânları değerlendireceğiz” dedi. Son Medya Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Aşıran, ziyaretle ilgili olarak yaptığı değerlendirmede, “Hollanda’dan gelen 30 iş adamımızı Karaman’da ağırlamaktan mutlu olduk. Bilindiği üzere bir süre önce ben de Hollanda’dan kesin dönüş yapmış biriyim. Kesin dönüş yapmak herkesin aklında var ama cesaret edemiyorlar. Bu yüzden bu kararı alanlar önce Türkiye’de ne iş yapacaklarına karar vermeleri gerekiyor” dedi.

Vlaardingen kentinin merkezinde ‘nezih, ferah, farklı lezzetleriyle iddialı ve hergün kahvaltı’ parolasıyla ‘Mellowship Restaurant’ geçtiğimiz günlerde kapılarını açtı. Seçkin davetli topluluğunun katılımıyla gerçekleşen açılışta özellikle Hollandalı davetliler ‘Mellowship’e hayran kaldıklarını ifade ettiler. Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız, Vlaardingen Belediye Başkan Yardımcısı Alderman Bert van Nieuwenhuizen, Hollanda MÜSİAD üyeleri, VVD Partisi eski Milletvekili Fadime Örgü, girişimciler ile Türk ve Hollandalı davetliler açılışta hazır bulundu. ‘Mellowship Restaurant’ sahipleri Ümit Akbulut ve İlhan Zengin, “Mellowship aslında Anadolu mutfağını Avrupalılara açmak için kurduğumuz bir konsept. Kahvaltı, öğle öğünü akşam ise ızgara ağırlıklı mönü olacak. Misafirlerimiz bundan sonra iş görüşmelerini, aile yemeklerini, dostlarıyla buluşmalarını burada rahatlıkla yapabilirler. Dostluk, arkadaşlık ve muhabbet anlamına gelen Mellowship, nezih ve ferah ortamıyla Hollandalılardan da büyük beğeni göreceğine inanıyoruz. Gençlerinde ilgi göstereceği şekilde tasarlanan bu yeni yerimiz, haftanın her günü açık olacak. Konseptimizi başka şehirlerde de uygulamak adına franchise olarak şube açmak planımız var.” şeklinde açıklamalarda bulundular. Vlaardingen Belediye Başkan Yardımcısı Alderman Bert van Nieuwenhuizen, “Türk girişimci ruhu Vlaardingen’de yolunu bulmuştur. Bugün kentimizde zarif ve gayet şık bir Türk restoranı açıldı, çok memnunuz. Türk kökenli Hollandandalı girişimciler gittikçe daha fazla sayıda yeni işyerleri açıyorlar, cesaretlerinden ötürü kendilerini kutluyorum.” ifadesini kullandı. Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız ise şunları söyledi: “Bugün açılan bu restoran Türk girişimciler tarafından açılan Hollandalı bir şirkettir. Türkler günümüzde Hollanda toplumundan ayrılmazlar. Kültürü, mutfağı ve çeşitli şeyleri ile Türk halkı her zaman Hollanda toplumuna olumlu katkıda bulunmuştur”

Bu kapsamda Vlaardingen’de bulunan MellowShip restaurant’ta bir tanıtım ve istişare toplantısı düzenlendi. Toplantıya Hollanda’da aktif olan medya kurum ve temsilcileri katıldı. HKV başkanı Hasan Tekeli’nin konuşması ile başlayan bilgilendirme ve istişare toplantısına genel sekreter Mehmet Safranti tarafından planlanan organize ile ilgili sunum ile devam edildi. Hollanda’da hemşeri dernekleri statüsünde olan Kayserililer Vakfının, Hollanda’nın toplumsal, siyasi ve sosyal yaşamı ile ilgili hassasiyetleri konu edinmesi, bu konuda yapılabilecek her türlü olumlu çalışmalarda inisiyatif alması amaçlı, yıllık çalışma planında, basın ödülleri dağıtılmasının anlam ve önemine vurgu yapıldı. Bu ödüllerin, özellikle iki ülke arasındaki her türlü hassasiyetlerin ve dini duyguların kutsallığının en önemli kriter olması gerektiğinin tartışmasız belirtildiği toplantıda; organizasyonun yeri, tarihi ve koşulları üzerinde fikir alışverişinde bulunuldu. Hollanda’da yazılı, sözlü, görsel ve İnternet haberciliği kategorilerinde belirlenecek basın ödül adayları, HKF vakfı yönetim kurulu tarafından belirlenecek ve üyeler tarafından seçilecek. Toplantı Başkan Hasan Tekten’in katılım ve katkılarla ilgili teşekkür konuşması ve toplu hatıra fotoğrafı ile sona erdi.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017

04 haber 26 28 nieuws

Irkçılıktan en çok Müslümanlar mağdur Hollanda’da geçtiğimiz aylarda kısa süre içerisinde 6 Türk vatandaşın ciİsviçre Federal Irkçılıkla Mücadele Servisi’nin, ‘İsviçre Irk Ayrımcılığı 2016 Raporu’ adıyla hazırladığı rapora göre ülkede ırkçılıktan en büyük mağduriyeti Müslümanlar yaşıyor. Raporda İsviçre Federal İçişlerinden Sorumlu Bakan Alain Berset’in, “Irkçılığın en büyük mağdurları Müslümanlar, siyahiler ve göçebe yaşam tarzına sahip kişiler” ifadelerine yer verildi. Irkçılık, raporda iş ve eğitim hayatı, barınma, sağlık, sosyal haklar, vatandaşlığa geçme prosedürü, siyasi katılım ve aşırı sağ gibi başlıklar hâlinde incelendi. ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

TIKLAYIN! ALACAĞINIZ HEDİYENİZE ULAŞIN!.. .................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................. ..................................................................................................................................................................................................................

Torunoğulları’nın ikinci kitabı yolda

3. Altın Lale Başarı Ödülleri Sahiplerini Buldu

Kitabı ile gönülleri fethetti… Geçtiğimiz yıl Türk yazın dünyasına “Karmakarışık” adlı kitabı ile hızlı bir giriş yapan Aykut Torunoğulları’na memleketi Kars’ta yoğun ilgi. 6 yıldır düzenli olarak SonHaber.eu’da köşe yazarlığı yapan Aykut Torunoğulları, başarılı bir iş adamı olmasının yanı sıra, sanatsal ve kültürel çalışmaları da ihmal etmiyor. Aynı zamanda Hollanda Beşiktaşlılar Derneği Başkanı olan Aykut Torunoğulları Kars’da yoğun ilgi gören imza günü için sorularımıza verdiği cevaplarda şöyle konuştu: “Memleketim olan Kars’a buradan ayrıldıktan sonra çeşitli zamanlarda çeşitli vesilelerle geldim. Fakat bu gelişim hepsinden farklı oldu. Sanatçı Kardeşim Ahmet Aslan ile geldiğimiz Kars’ta beklediğimden daha fazla ilgi görmek beni hem sevindirdi hem de bu insanlara, topluma, insanlara karşı sorumluluğumu bir kez daha hatırlattı” dedi. Kars Kültür Merkezi’ni hınca hınç dolduran Karslı hemşerilerine kitabından pasajlar okuyan, nasıl yazdığını, yazarken nelere dikkat ettiğini, yazmanın nasıl bir duygu olduğunu anlatan Aykut Torunoğulları, genelde hayata dair yazılar yazdığını söyledi. Özellikle unutulan değerleri, insan ilişkilerini, ahde vefayı, özlemleri, daha doğrusu güzel ve mutlu yarınlar için dünümüzü bugünümüzü yazmaya çalıştığını söyledi. Kendini dinlemeye gelenlerin yoğun ilgisinin ardından “Karmakarışık” kitabını okurlarına imzalayan Aykut Torpunoğulları, programın ikinci bölümünde sahneyi ve mikrofonu saz virtiözü Ahmet Aslan’a bıraktı. Hem söyleşi hem de konser izleme fırsatı bulan Karslılar, hemşerilerini Kars’ta daha sık görmek istediklerini söylediler. Sorulan bir soru üzerine Aykut Torunoğulları bir yılı aşkın süredir bir kitap üzerinde çalıştığını, “Karmakarışık” adlı kitabı gibi değil, çocukluğunun geçtiği Kars’tan başlayan bir öyküyü kaleme almaya çalıştığını ifade ederek “Bir dahaki gelişim inşallah ikinci kitabımla olur” dedi.

İnsanlık, sınır tanımıyor...

3. Altın Lale Ödülleri, 500’ü aşkın davetlinin katıldığı Cumhuriyet Balosu programında sahiplerini buldu. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan 3. Altın Lale-Cumhuriyet-Balosu, Altın Lale organizatörü Bülent Türker’in açılış konuşmasıyla devam etti. Türker kusmasında “Tamamen gönüllü arkadaşlarla bir araya gelerek, hiç bir siyasi amaç gözetmeksizin, Türkiye ve Atatürk sevdalılarını bir araya getirmek, Hollanda’da ve Dünya’da başarılı Türkleri ödüllendirmek, onlara bir nebze olsun moral ve motivasyon kazandırmak için organize ettiğimiz bu gecede bizleri yalnız bırakmayan bütün misafirlerimize teşekkür ediyoruz. dedi. Doçent Erol Sanburkan ve T.C. Rotterdam Konsolosu Mustafa Ünal’ın konuşmalarının ardından, tamamı çocuklardan oluşan, Hollanda şampiyonu Turkuaz halk oyunları ekibinin sergiledikleri muhteşem gösteri salondakileri coşturdu. 500 davetlinin oyları ile Altın Lale Güzeli Gorincem şehrinden Tuğçe Evren seçilirken, Cumhuriyet Güzeli olarak da Rotterdam dan Melda Çalı seçildi. Guinness rekortmeni Gazi Gururbey’de gecede meşhur Fark etmez Türkiye’m adlı eseri seslendirerek salondakileri coşkulu anlar yaşattı. Jüri tarafından yüzlerce aday arasından seçilen ve finale kalan 12 daldaki yarışmacılar ödüllerini törenle aldılar. 3. Altın-Lale-Cumhuriyet Balosu’nda ödül alanlar: Jüri Genç Girişimci Ödülü: Mimar, Cihat Çelikoğlu, Kültür Ödülü: Kırmızı Lale Film Festivali Komitesi adına, Mehmet Emin Alkanlar, Yılın Sporcusu Ödülü: Uzakdoğu sporcusu, Avrupa şampiyonu, Ali Özkal, Onur Ödülü: Stichting Sara (Tedavisi henüz olmayan bir hastalığın pençesindeki kızları ve ona benzer hastaları kurtarmak amacı ile yaptıkları çalışmalardan ötürü) Hollandalı Braam Verbrugge ve eşi Emine Kara, Yılın Derneği Ödülü: Leiden’de bulunan ve eğitim için yaptıkları çalışma nedeniyle Erzincanlılar Vakfı’na, Yılın Politikacısı Ödülü: Zeki Baran, Yılın işkadını Ödülü: Arnhem şehrinden, Hatice Bayer, Yılın Sağlık Ödülü: Doktor Melih Öymen, Yılın Gazetecisi Ödülü: Normal yayıncılık haricinde 20 yıldır kesintisiz 7/24 yayın yapan Deniz Radyo Televizyon sahibi 34 yıllık Gazeteci Özcan Özbay, Jüri Özel Ödülü: Ünlü karma astrolog, Görkem Yüce, Ve yılın işadamı Ödülü: Turgut Torunoğulları’na verildi. Amsterdam dan geceye katılan İstanbul Klasik Türk Müziği Korosu da Atatürk’ün sevdiği şarkılardan oluşan muhteşem bir konser verdi. Konserin ardından yılın Ömür Boyu Yaşam Ödülü de yılların sinema sanatçısı, Fatma Girik’e takdim edildi. Bir konuşma yapan Fatma Girik, “Aldığım en güzel ve en değerli ödül bu. Bugüne kadar bir çok ödül aldım ama bunlar hep filmlerle ilgiliydi. Bugün burada bana layık gördüğünüz bu ödül benim için çok önemli. Seneye bu ödül bir başka arkadaşıma takdim edilecek, ama o zaman da burada sizlerle olup o ödülü ben vermek isterim” dedi. ◄◄ Altın Lale Ömur Boyu Yaşam ödülü 1. yılında Naim Süleymanoğlu’na, 2. yılında da Türkan Şoray’a verilmişti.

HDV Şube Yöneticileriyle bir araya geldi

Beyazay Derneği Şırnak’ta Türkiye’de yaşanan terör olaylarında en fazla zarar gören şehirlerimizden olan Şırnak’ta açılacak “Sevgi Eli Mağazası’sı için tahsis edilen binanın tamiri için gerekli 20 bin TL için kahvaltı programları düzenleyen Hollanda Beyazay Derneği, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne Sevgi Eli Mağazası’nı yetiştirme gayreti içinde. İlki Rotterdam OBA restoranda düzenlenen yardım kahvaltısının ikincisi, Rotterdam Köşk Restoranda devam edecek. Kahvaltıya katılan yardım severlere hitaben bir konuşma yapan Hollanda Beyazay Derneği Başkanı Mehmet Dağlıoğlu, “Neden Şırnak?” diye soruyorlar. Çünkü ülkemizin her köşesi bizim. Geçtiğimiz yıllarda yaşan terör olaylarında ölen insanlarla birlikte şehir büyük hasar gördü. Tamir ettireceğimiz bu binaya açılacak Sevgi Eli Mağazası’ndan, başta engelli kardeşlerimiz olmak üzere ihtiyaç sahipleri, yardım severlerin yollayacağı ihtiyaçları bu mağazadan karşılayacak. Fazla bir miktar değil. 20 TL gerekli. Bu miktarı tek başına karşılayacak çok sayıda insanımız var. Fakat biz çorbada herkesin tuzu olsun, ülkemizin her karışında insanlarımızın gönül bağı olsun, gönüller köprüsü kurulsun diye düşündük ve bu kahvaltı programlarını düzenledik. Başta bu mekânı bize açan OBA restoran sahibi Veysel Karani Altıparmak ◄◄ kardeşimiz olmak üzere hepinize teşekkür ediyorum” dedi

Hollanda Diyanet Vakfına bağlı Şube yöneticileri Ede HDV Ulu Camii’nde toplandı. 19 Kasım 2017 tarihinde yapılan toplantıya Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Yavuz Ünal, HDV Yönetim Kurulu üyeleri, Rotterdam ve Deventer Din Hizmetleri Ataşe vekilleri ile HDV Şube yöneticileri katıldı. HDV Eğitim Koordinatörü Mücahit Batman tarafından tilavet edilen Kur’an-ı Kerîm ile başlayan toplantı, HDV Sekreteri Mehmet Yürek tarafından yapılan konuşmayla devam etti. Mehmet Yürek konuşmasında, HDV, Müşavirlik ve Ataşelikler olarak Hollanda’da yapılan Diyanet hizmetlerinden bahsetti. Daha sonra HDV Yönetim Kurulu Üyesi Ayhan Tonca tarafından Şube yöneticilerine sunum yapıldı. HDV Stratejik planın hazırlanması ve yürürlüğe konulması dolayısıyla yapılan sunumda 2022 yılına kadar hedeflenen projeler anlatıldı. HDV Yönetim Kurulu Muhasibi Yücel Aydemir ise Camilerin güvenliği konusunda bir sunum yaptı. Hollanda İçişleri Bakanlığı ile ortaklaşa yürütülen ve cami yöneticilerinin camilerin güvenliği konusunda eğitilmelerini konu alan sunum şube yöneticileri tarafından ilgiyle izlendi. Son olarak kürsüye Lahey Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Yavuz Ünal geldi. Prof. Ünal konuşmasında Diyanet hizmetlerinde gelinen noktayı sevindirici bulduğunu ifade ederek bu hizmetlere katkıda bulunan herkese teşekkür etti. Ünal konuşmasında ayrıca stratejik planda da belirtildiği üzere çocukların ve kadın erkek büyüklerin eğitiminin öncelik taşıdığını ifade etti. Camilerimizin birer model cami olarak sadece Müslümanlara değil, bulunduğu yerdeki bütün insanlara açık olması ve imkan sunmasının önemli olduğunu belirtti. Toplantı sonunda şube yöneticilerinin soruları HDV Yönetim kurulu tarafından cevaplandırıldı. HDV Ede Ulu Camii Yönetim ◄◄ Kurulunun ikramıyla toplantı sona erdi.


29 panorama 23 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 233 - Aralık/December 2017

‘İsrail’le savaşmak caiz değil’ fetvası veren Suudi müftüye İsrail’den tebrik

İsrail İletişim Bakanı Kara, Suudi Arabistan Müftüsü Şeyh’i, “İsrail’e karşı savaşmanın caiz olmadığı ve Hamas’ın terör örgütü olduğu” yönündeki fetvasından dolayı tebrik ederek ülkesine davet etti. İsrail İletişim Bakanı Eyüp Kara, Suudi Arabistan Müftüsü ve Ulema Heyeti Başkanı Abdülaziz Al-i Şeyh’i, “İsrail’e karşı savaşmanın caiz olmadığı ve Hamas’ın terör örgütü olduğu” yönündeki fetvasından dolayı tebrik etti. Dürzi asıllı Bakan Kara, Twitter hesabından şu mesajı paylaştı: Suudi Arabistan Müftüsü ve Ulema Heyeti Başkanı Abdülaziz Al-i Şeyh’i Yahudilere karşı savaşmayı ve onları öldürmeyi yasaklayan fetvasından dolayı tebrik ediyoruz. Al-i Şeyh, Hamas’ın terör örgütü olduğunu ve Filistinlilere zarar verdiğini, Aksa’da yapılan gösterilerin demagojik olduğunu ve İsrail ordusu ile Hizbullah’ı yok etmek için iş birliği yapılabileceğini söyledi. Ben Müftü’yü İsrail’i ziyaret etmeye davet ediyorum; yüksek düzeyli bir saygı ile karşılanacaktır.” Suudi Müftüsü Abdülaziz Al-i Şeyh, yerel bir televizyon kanalında katıldığı programa telefonla bağlanan izleyicinin geçen temmuz ayında Mescid-i Aksa’da yaşanan olaylarla ilgili sorusuna verdiği cevapta, “İsrail’e karşı savaşmanın caiz olmadığını, Hamas’ın terör örgütü olduğunu ve Hizbullah’a karşı İsrail ordusuyla iş birliği yapılabileceğini” ifade etmişti. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

“Bir Dehanın İzleri...”

Nazif is medisch wonder, kijkt dood 3 keer in ogen! Nazife Doğan henüz 34 yaşında iken başlayan 6 yıllık kanserle yaşam mücadelesinden sonra 40 yaşında iken onu 22 Kasım 2017 tarihinde kaybettik. Geçen yıl Şubat ayında Metro Gazetesinden Vincent van Dordrecht Nazife ile yaşadığı süreci değerlendiren bir söyleşi gerçekleştirmiş. 6 yıl içerisinde farklı aralıklarla 3 farklı organında kanser teşhisi konulan Nazife Doğan’ın hayata bakışını, tutunuşunu doktorlar, “tıbbî mucize” diye yorumluyorlar ve onun gözlerinde 3 kere ölümü gördüklerini ifade ediyorlar. İşte, geçen yıl yapılan o söyleşi.. Bizlere bırakılan önemli mesajlar var...

“2. Abdülhamid Han’ın Davası Kudüs” Konferansı Amsterdam’da “2. Abdülhamid Han’ın Davası Kudüs” konulu konferans düzenlendi. Tarihçi yazar Talha Uğurluel, Hollanda Sumud Vakfınca Rhone Events Salonu’nda düzenlenen konferansta Kudüs’ün tarihi ile ilgili sunum yaptı. Dünyada en eski ve yıkılmadan bugüne gelmiş olan binanın Kudüs’te bulunan Kubbet-üs-Sahra olduğunu belirten Uğurluel, “Kudüs tarihi bize unutturulmuş. Çok fazla beklemeden ve sıkıntı yokken Kudüs’e gidin. Bizim bu tarihi hatırlamamız lazım ve çocuklarımıza anlatmamız lazım. Kudüs’e önem veren yeryüzünde bir tek samimi topluluk var o da Türklerdir.” dedi. Uğurluel konferansın ardından “Bir Dehanın ◄◄ İzleri 2. Abdülhamid Han” adlı kitabını imzaladı.

İbn-i Sina İslam ilkokulundan mektup var... We hebben vandaag onze 4e gast in de klas gehad. Onze gast was meneer Cihan Gerdan. Meneer Gerdan is voorzitter College van Bestuur van de SIPOR scholen. Hij heeft mijn leerlingen over zijn functie verteld. De leerlingen waren een en al oor. Meneer Gerdan kan heel leuk vertellen. We hebben genoten van zijn verhaal en namens mijn klas wil ik hem nogmaals bedanken, omdat hij ondanks zijn drukke baan toch de tijd heeft genomen om ons te bezoeken. ◄◄ Namens de geweldige leerlingen van groep 6 en juf Mehtap

Nazif Dogan (38) overwon drie keer kanker. Artsen noemen haar een medisch wonder. Hoe vaak lees je niet dat je meer uit het leven moet halen. Dat je moet genieten van elke dag en dat je moet doen wat je echt gelukkig maakt. De woorden krijgen pas betekenis als het noodlot je treft. De Rotterdams, Turkse Nazif Dogan (38) keek de dood drie keer in de ogen, maar leeft als nooit tevoren. Een gewone vrouw met een buitengewoon verhaal. In haar kapsalon aan de Nieuwe Binnenweg in Rotterdam is ze in haar element. Ze praat met wat dames in de stoel, wast, knipt en verzorgt koffie en thee. Ze ziet er goed uit: nagels gelakt, haren in een paardenstaart, zwarte lakschoenen en ze ruikt naar bloemparfum. Een chronisch kankerpatiënt? Nee, in de verste verte denk je niet aan een vrouw die in haar leven meer tumoren in haar lijf had dan schoenen in haar kast. Ze lacht. Dat is Nazif: altijd lachen, zo vertellen collega’s. Haar verhaal is niet om te lachen. Alhoewel, haar verhaal is hoopvol en juist daarom mooi. ,,Je moet altijd blijven lachen. Ik heb mezelf nooit zielig gevonden. Nooit. En ik ben mezelf altijd blijven verzorgen. Ik was kaal, kon niet meer lopen, maar maakte mezelf op en trok een mooie pyjama aan.’ Nazif, je naam rijmt op positief. Dat ben ik ook. Heel erg. Mijn instelling en mijn geloof in God hebben ervoor gezorgd dat ik hier nog ben. Ik heb in vijf jaar alle soorten kanker gehad, maar het was mijn tijd nog niet. Zo heb ik dat altijd gevoeld. Deel je verhaal met ons. Ik heb drie kinderen. Een zoon van 12, een dochter van 9 en een dochter van 5. Ik was net zes maanden ervoor bevallen van mijn jongste meisje toen ik aan de rand van het zwembad in 2011 een knobbel in mijn borst ontdekte. Melkklieren dacht ik, maar ik besloot naar het ziekenhuis te gaan. Borstkanker kreeg ik te horen. Drie dagen voor de operatie bleek het uitgezaaid naar mijn botten. Ze gaven me op. De arts zei: je hebt nog maar twee jaar te leven. Hoe reageer je als iemand zegt: je hebt nog maar twee jaar te leven? Ik vertel het nu wat stoïcijns, maar het was heel heftig. Ik geloofde het niet en voelde aan alles: ik wil leven. Onder mijn oksels had ik knobbels. In mijn borst, ik had overal kanker: van mijn nek tot aan mijn knieën. Ik heb chemobehandelingen gehad. Iedereen moest me helpen met het huishouden, met koken, met eten. En het houdt niet op hè. In 2012 ben ik weer gaan werken en in 2013 was ik mijn ziekte helemaal vergeten. Het ging goed. Ik reed in datzelfde jaar de Maastunnel in toen de linkerkant van mijn lichaam wegviel. Ik werd duizelig en voelde me niet goed. Ik weet nog dat ik toen dacht: dit zal me toch niet gebeuren, ik overwin kanker maar kom om bij een auto-ongeluk. Met spoed werd ik daarom in 2014 weer opgenomen; ik bleek een tumor met de grootte van een mandarijn in mijn hoofd te hebben. Ik wist niet wat me overkwam. Opnieuw zeiden de artsen: als we je niet opereren dan heb je nog maar drie weken. Ik nam de risico’s van de operatie, blindheid, doofheid, uitval van ledematen, voor lief. Je hebt nooit getwijfeld? Nee. De arts zei tegen mij: besef jij wel wat jij gaat meemaken? Hij zei: je hebt een hele grote kans dat je niet meer wakker wordt, waarop ik antwoordde: hoe groot is de kans dat ik wel wakker word? En? Dertig procent. De hele familie, uit Turkije, Denemarken en Duitsland, was al naar Nederland gekomen om afscheid te nemen. De operatie duurde tien uur, toen ik wakker werd stak ik mijn duim omhoog, vertelde mijn tante later. Als je denkt dat het niet nog erger kan, dan wordt het dat toch. Er blijkt een kleine zandkorrel te zijn achtergebleven. Ik ging weer aan de slag, werken in de kapsalon. Het waren mijn collega’s die mij wezen op lichamelijke veranderingen. ‘Je oog doet raar, Nazif. En je mond trekt,’ zeiden ze tegen me. Toen ben ik teruggegaan naar de neuroloog die me uiteindelijk weer heeft behandeld. Een speciale vorm van radiotherapie heeft ervoor gezorgd dat ik nu schoon ben. Je bent zo krachtig. Zo ijzersterk. Zo niet van je stuk te brengen. Heb je je nooit afgevraagd waarom jij? Waarom ik niet? Kinderen van 5 krijgen kanker. Iedereen is kwetsbaar. Wie ben ik om die dans te ontspringen? Ik ben in de veronderstelling dat je niet voor niets op de wereld bent en dat je beproevingen moet doorstaan. Tot mijn 32e jaar had ik nooit iets meegemaakt. Ik was gezond, moeder van drie kinderen, had lieve familie en een geweldige man. Ik leefde mijn droom. Alles ging me voor de wind, maar iedereen krijgt zijn of haar portie. Hoe moet je dit tegengaan? Wat ik zeg: positief blijven. Niet klagen. Als ik mensen om mij heen hoor klagen dan verwijs ik ze altijd naar de neurologie-afdeling van een ziekenhuis. Ik probeer een voorbeeld te zijn voor anderen door me positief op te stellen. Vrouwen die een paar jaar geleden over de afdeling liepen in pyjama zie ik nu rondlopen in een rokje. Dat is de remedie. En nu? Wat nu? Je bent een tikkende tijdbom? Ik ben een chronische kankerpatiënt, draag een bom bij me, maar ben wel gelukkig. Ik heb drie kinderen, een geweldige man, een lieve moeder, een eigen zaak. Eens per week moet ik naar het ziekenhuis om een hele rits medicijnen in te nemen. Als het zo moet, dan maar zo. Ik leef! Jouw les? Ze zijn cliché, maar niet minder waar: doe leuke dingen. Geniet van iedereen, maak je niet druk om dingen en stress niet. ◄◄ Die acceptgiro’s worden echt wel betaald. Voor mij bestaat er geen morgen, ik leef vandaag.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017

04 bizim sayfa 30 ons pagina

Tebrik Taziye Şifa dileği

Hoş geldin bebek! Yaşama sırası sende! Sevgili Kürşat ve Sevinç Gültekin Özdemir çiftinin 9 Kasım 2017 tarihinde Rauf Kaan adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti; dedelik makamına oturan siyasteçi, önceki DSDF Başkanlarından Sevgili Ertuğrul Gültekin’i ve ninelik makamına oturtan Hatice Gültekin Temurbaş’ı tebrik ediyor, minik Rauf Kaan’a dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz

yo

- Taziye... Gazeteci- yazar Sevgili Fatih Özyar’ın kayınvalidesi Gülbeyaz Yıldırım’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumlara Allah’tan rahmet, kederli aileye sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Gazetemiz emektarlarından ve Ulu Impex şirket sahibi Sevgili Muhammed Ulu’un kıymetli amcası Ahmed Ulu’nun vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/Yayın Yönetmeni Adnan Şahin Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Oğuzhan Kılıç Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Mehmet Şükrü Oflaz, Zeynel Abidin, Ercan Kuzu, Sezer Değmez, Recep Soysal Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli Adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam Tel. (010) 471 68 47 e-mail dogus@dogus.nl website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, Verzonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Rodi

nu

si

u

iz : R TL Telev

- Taziye... Oss Mescidi Cuma’nın eski Başkanlarından Mehmet Ali Belindir’in vefat ettiğini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

n i ve r s i t e

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

- Tebrik... Okurlarımızdan ve Laleli Camii üyelerinden Sevgili Adem ve Sıddıka Erdoğan’ın mahdumu Necati ile Birdjan ve Wael’in kerimesi Sunbul 19 Kasım Pazar günü yapılan bir düğün töreniyle dünya evine girdiler. Sunbul ve Necati’yi tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Tebrik... Okurlarımızdan ve Birlik Camii üyelerinden Sevgili Mustafa ve Emine Çelikkaya’nın mahdumu Talha ile Levent ve Meral Çelebi’nin kerimesi Hilal 25 Kasım Cumartesi günü yapılan bir düğün töreniyle dünya evine girdiler. Hilal ve Talha’yı tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

tri

ch

- Taziye... Veendendaal Tevhid Camii cemaatinden Hacı Ali Bektaş’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Şifa dileği... Yazarlarımızdan ve Hollanda Mehteran ekibinden Sevgili Halil Yanar’ın rahatsızlığı sonucunda başarılı bir ameliyat geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa dileği... Yazarlarımızdan Sevgili Ahmet Yıldırım’ın annesinin rahatsızlığı sonucunda bir operasyon geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa dileği... Yazarlarımızdan Sevgili Mehmet Şükrü Oflaz’’ın kıymetli babasının rahatsızlığını duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa dileği... Okurlarımızdan ve Hollanda Mehteran ekibinden Sevgili Hulisi Kılıç ve eşi Hülya Kılıç’ın rahatsızlıklarını duyduk. Hastalarımız ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz.

cu

- Taziye... Okurlarımızdan ve Tilburg Süleymaniye Camii cemaatinden Sevgili Hacı Eyüp Yüksel’in vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Göçen cana Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Şifa Dileği...

Gazetemiz emektarlarından ve eski yöneticilerinden Sevgili Kasım Samutoğlu’nun değerli eşi Münevver Samutoğlu’nun rahatsızlığı nedeniyle uzun bir süredir tedavi gördüğünü üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız. Hastamıza geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz.

ır t m a s o n

- Taziye... Rotterdam Kocatepe Camii cemaatinden Ahmet Akkanoğlu’nun vefat ettiği haberini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Sevgili Abdülkadir ve Huriye Reyyan Ece çiftinin Zahide Ece adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti, kardeşleri Ahmed Yasin ve Mihriban’ı ve sekizinci kez dedelik makamına oturtan gazetemiz yazarlarından H. Kerim Ece’yi tebrik ediyor, minik Zahide’ye dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz

a şt

- Taziye... Benim Sigortam şirketi sahiplerinden Sevgili Mehmet Keskin’in kıymetli anneannesi Güllü Toktaş’ın (92) vefat ettiği haberini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Hoş geldin bebek! Yaşama sırası sende!

ar

- Taziye... Okurlarımızdan Sevgili Halis ve Sevgi Doğan’ın biricik evlâdı Nazife Doğan’ın genç yaşta (40) vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Yıllardır amansız bir hastalıkla mücadele eden Nazife’ye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

ve M a a s

Bezoekadres: Paradijsplein 1 - 3034 SL Rotterdam www. sipor nl - T. (010) - 240 94 46

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 E-mail nbelah@sipor.nl www.al-ghazali.nl

Ibn-i Sina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 E-mail ssalem@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel. (010) - 240 94 46 E-mail fkocak@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Ibn-i Sina

(Dislocatie) Overijselsestraat 49 3074 VA Rotterdam Tel. (010) - 4484 87 50 E-mail aarabou@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Abone

65ABNA0430045980


doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 233 - Aralık/December 2017

Bulmaca

bilmece-bulmaca 31 puzzels - raadsels

Hazırlayan: Mücahid Çeçen Soldan sağa: 1- Ana yollarda kervanların konaklaması için yapılan büyük han * Karışık renk. 2- Bir göz rengi * Sıkıntı, dert, keder, üzüntü * Atletizmle uğraşan kimse, atletizmci. 3- Karabuğdaygillerden, dere kıyılarında, sulak çayırlarda kendiliğinden yetişen, çok yıllık ve yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki, efelek * İşsiz güçsüz, başıboş, aylak * Bir bağlaç. 4- Bir uzvumuz * Kükürdün simgesi * Hoşlanarak bakma, seyretme * İslam inanışına göre göğün en yüksek katı. 5- Arıların yumurtalarını bırakmak ve bal depo etmek için yaptığı, düzgün altıgen ağızlı bal mumu yuvacıklar topluluğu * İnsan vücudunun dış yüzü, cilt * Yayvan, genişçe sepet. 6- Üretim * Arnavutluk’un başkenti * Bir bağlaç. 7- Alfabemizde yirmi birinci harf * Bir kıta * Aynştaynyumun simgesi * İlenme, beddua * Alfabemizde on beşinci harf. 8- Tayin etme * Koruma, gözetme, esirgeme, koruyuculuk, gözetim. 9- Bağışlama * Ün, şan * Kırmızı renk * Kuzu sesi. 10- Lakırtı * Potasyumun simgesi * Öteberi taşımakta, koymakta kullanılan örme, yassı sepet, meyve sepeti * Bir nota. 11- Beyaz renk * Yahudi din adamı * Oturma, eğleşme. 12- Bütün, hep, kamu * Kırmızı renk * Helyumun simgesi.13- Oksijenin simgesi * Rütbesiz er * Rubidyum elementinin simgesi * Son. 14- Verim * Güneş doğmadan önceki alaca karanlık, fecir * Bir nota. 15- Hafifce topallamak * Büyük kötülük, lanetlenecek iş veya davranış. Yukarıdan aşağıya: 1- Değerinden çok aşağı bir fiyatla alınan veya alınabilecek olan şey, okazyon * Geminin yan yatması * 2- Yabancılar, başkaları * Gereksiz, önemsiz * Beyaz renk. 3- Terbiye edici anlamında Allah’ın isimlerinden * Allah’ın buyruklarını yerine getirme, ibadet etme * Florun simgesi * Gözün saydam tabakasının üzerine doğrudan uygulanan, görmeyi düzeltici mercek. 4- Vanadyumun simgesi * 1975 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerinin haberleşme cihaz ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kurulmuş olan ilk sanayi kuruluşumuz * Eski maden parçası. 5- Fotoğrafta amblemi görülen Anadolu Gençlik Derneği’ni simgeleyen harfler * Bir ilçede devleti temsil eden en yetkili yönetim görevlisi, ilçebay * (Tersi) işaret zamiri. 6- Hz. Muhammed’in niteliklerini övmek, ondan şefaat dilemek amacıyla yazılan kaside * Yemek, yiyecek * Hurma ağacının meyvesi. 7- Bir nota * Bir besin maddesi * Zambakgillerden, 90-100 santimetre yüksekliğinde, güzel ve iri çiçekli, çok yıllık bir süs bitkisi. 8- Belirti, işaret, iz * Emmekten emir * Azotun simgesi. 9- Yumurta ve irmikle yapılan, fırında kabarıp piştikten sonra üzerine şerbet dökülen bir tür tatlı * Azotun simgesi * Kısa zaman parçası * Kısaca metre. 10- Argonun simgesi * Yemek * Eski hâline getirmek, sağlığına kavuşturmak. 11- Uçabilen memeli hayvan * Giysi, yorgan çarşafı, yastık kılıfı vb.nin gereken belirli yerlerine düğmenin geçirilebilmesi için iplikle örülerek, parça geçirilerek veya biye ile yapılan küçük yarık * Karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma. 12 -Bir tür cetvel * Kuranı Kerimde altıncı sure * Bir kış sebzesi. 13- Kırmızı renk * Almaktan emir * Olmamış meyve * Türk halk müziğinde kullanılan, ağzı yassı bir tür zurna * Azotun simgesi. 14- Bir tür balık * At, aslan vb. hayvanların ensesinde veya boynunda bulunan uzun kıllar * Batı Anadolu yiğidi. 15- Od * Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, beraberlik, araç, neden veya durum anlatan cümleler yapmaya yarayan bir söz * Bir binek hayvanı * Lezzet.

İndirimli satışlarımızı ve kampanyalarımızı takip edin! www.facebook.com/sahansupermarkten

AÇIK BÜFE KAHVALTI 0 - 10 YAŞ 10 YAŞ ÜZERİ

€ 4.95 € 8.95


32

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.