Dogus 212

Page 1

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Mart/Maart 2016 yıl/jaar 17 sayı/editie 212

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

Gençler, güllerle e gönüller g i rd i l e r

>> S 20

“Genç, a tuzaklaer n ra ğ m inancıyl.a.. ay a k t a

>>S 11

ŞİMDİ BÜYÜKLERİMİZE

HÜRMET VAKTİ

Fotoğraf: Doğuş Arşivi

>> Türkiye’de emekli olmanın yolları... >> Geri Dönüş Yasası ile ilgili şartlar nelerdir? >> Çanakkale Zaferi, düzenlenen etkinliklerle kutlandı... >> Sabri Kenan Bağcı: “Yaşlılarımız sıkıntılarını dahi anlatamıyorlar” >> Ülkemizi karaya boğan terörü telin ediyor, sabır ve başsağlığı diliyoruz...

AVANTAGE DÖNER HİZMETE AÇILDI

LOKMAN HEKİM ŞİFA DAĞITMAYA DEVAM EDİYOR

S 04

MİLLÎ GÖRÜŞ LİDERİ ERBAKAN ANILDI

P 09

>> S 04 - 05

EYÜP SULTAN CAMİİ’NDE YENİ DÖNEM

S 14

S 18


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 212 - Mart/Maart 2016

redactie

Editörden

adnan@dogus.nl

Adnan Şahin

Gözünüz arkada kalmasın... Değerli okurlarımız, umarım her şey gönlünüze göre devam ediyordur ve siz Hollanda çok sık görülmeyen güzel havaların tadını çıkarıyorsunuzdur. Bu ay gazetemizin dosya konusu yaşlılarımız. Birinci neslimizdi. 50-60 yıl önce tahta bavullarla gelerek yaban ellerde kendini, kimliğini, kişiliğini kaybetmeden tarih yazan yaşlılarımız… Onları konuşalım, onlarla konuşalım istedik. Ne durumda olduklarını, ömürlerinin sonunu hak ettikleri gibi rahatlık içinde geçirip geçiremediklerini irdeleyelim ve şu anki genç nesilden bir arzuları, istekleri olup olmadığını öğrenelim istedik. Biz Doğuş olarak yaşlılarımıza her zaman yer vermeyi, onları başımızın üzerinde tutmayı bir vefa borcu bilmekteyiz ve bunun gereğini de sık sık yapmaktayız. Bu sayımızda da onlara ulaşmaya çalıştık. Gördük ki, köprünün altından çok sular geçmiş. Kurulan o dev hayallerden eser kalmamış. Artık vatana gitmek bir hayal olmuş. Anneanneler babaanneler, torunların tarafın tercih edip Hollanda’da kalmayı yeğleyince, dedelerin kesin dönüş planları suya düşmüş. Aslında çok karamsar değiller. Zira Türkiye’de kimi kimsesi kalmamış olanlar çoğunlukta. Konu komşuları da bırakıp geldikleri gibi yerli yerinde durmuyorlar. Dolayısıyla ülkeye gitmek birçokları için yalnızlığın kucağına düşmek demek anlamına gelmektedir. Yani bakıldığında 6 ay burada, 6 ay memlekette kalmaları daha akla yatkın geliyor. Her ne kadar bir kısıtlama uygulanıyor gibi görünse de Hollanda’nın sağlık hizmetleri çok çok ileri noktadadır. Eh, yaşlılarımızı da bundan sonra en çok ihtiyaç duydukları şey de bu olacak ve burada kalıp hem torunlarıyla oynasınlar hem de sağlık hizmetlerinden istifade etsinler. Onlar bunu en çok hak edenlerdendirler. Ben yaşlılarımıza, onları gururlandıracak, göğüslerini kabartacak bir olayı nakletmeden geçemeyeceğim. Bir zamanlar bakkaldan almak istediği yumurtayı tarif etmek için kırk çeşit figür sergileyen bu neslin torunları bu günlerde gözlerimizi yaşartacak güzel işler yapmaktalar. İşyerleri açtılar, fabrikalar kurdular, siyasete girip milletvekili oldular. Doktor oldular. Avukat oldular. Belediye başkanı oldular. Oldular da oldular hamdolsun. Tabi bunu çekmeyenler de oldu yabancıların bu ülkelerin kalkınmasına yaptığı katkı bazılarınca göz ardı edilerek onlar tüm olumsuzluklara sebep olarak gösterilmeye çalışıldı ve

çalışılmaktadır. Ama artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Artık kimin ne dediğini, niyetinin ne olduğunu kelime kelime anlayan ve takip eden bir nesil yetişti elhamdülillah. Gerektiğinde hak edene cevabını şak diye yapıştıran bir nesil. Son zamanlarda İslam aleyhtarlığı ayyuka çıkmaya başladı. Ülkeler çapında kurulan STK’lar buna bir şekilde dur demenin yollarını aramakla meşgul. İşte IGMG bu alanda çok net bir ve çok anlamlı bir adım attı. Merkezi Almanya’da bulunan İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları, geçen yıl bazı pilot bölgelerde ilk kez uyguladığı, çarşıda pazarda “gül” dağıtarak insanlarla iletişim kurup İslam’ın gerçek yüzünü anlatma çalışması bu yıl tüm Avrupa çapında 12 Mart Cumartesi günü yapıldı. 105 kentte 150 noktada yapılan bu çalışma esnasında on binlerce gül ve kısa broşür dağıtılıp 100 binlerce insana ulaşılmaya çalışıldı. Hollanda’da 14 şehirde yapılan bu çalışma gerçekten yaşlılarımızı duygulandıracak nitelikteydi. Pırıl pırıl bir hava vardı tüm Hollanda’da genç kızlarımız ve delikanlılarımız üzerlerinde “Hallo wij zijn Moslims” “Merhaba bizler Müslümanız” yazılı yazılı beyaz ceketlerini giyip kucaklarında sevginin ve neşenin sembolü olan güllerle ve yüzlerinde gülücüklerle sokaklarda en kalabalık yerlerde insanları aralarına daldılar. Aman Allah’ım ne anlamlı ne güzel bir çalışma. “Size bir gül ikram edebilir miyim” diyordu Adı Fatma ve Tuğba olan iki kızımız ellerindeki gülleri uzatarak karşısındakine. Uzatılan gülü alanlara hemen akıcı ve güzel Hollandacaları ile niçin böyle bir şey yaptıklarını anlatıyorlardı. Almak istemeyenlere de yine aynı güzellikte “Güle güle iyi alış verişler” demeyi ihmal etmiyorlardı. Zaman zaman uzun sohbetler gülüşmeler, hatta bazı yaşlı bayanların kızlarımızla sarmaş dolaş olduklarını görmek gurur vericiydi. Evet, sanki bu gün bütün güzellikler buradaydı. Keşke bu çalışmaları yaşlılarımız gelip de şöyle uzaktan seyredebilseler.. Bir görseler torunlarının artık neler yapabildiğini. Kim bilir nasıl sevinirler. Biz, buraları, buralarda yaptıkları eserleri, camileri dernekleri bırakarak vatana dönenler varsa onlara diyoruz ki, “Gözünüz arkada kalmasın, yetişen nesil bu güzellikleri aynen devam ettirecektir” siz emekliliğinizin tadını çıkarın… Bu satırları yazarken yine ülkemizden gelen bir patlama haberi ile sarsıldık. Ankara Kızılay’da yapılan saldırıda 37 canımız hayatını kaybetti. Allah mekânlarını cennet eylesin. Bu saldırıyı yapan alçaklarında en tez zamanda balalarını versin… Ülkemizin yedi düvelle savaşta olduğunu görmeyenler var mı bilmiyorum. Ama ana muhalefet partisinin başkanı hâlen görememiş olacak ki, olayı; başkente atanamamış bir emniyet müdürünün eksikliğine bağlaması ülke siyaseti adına ne acı verici bir şey. Bir önceki olayın, Emniyet Müdürü olduğu vakit yaşandığını biri ona niçin söylemiyor ki… Daha güzel günlerde yeniden birlikte olmak dileği ile Allah’a emanet olunuz…

Haklar

Eşlerden biri yaşamını yitirirse, geride kalan eş tek kişilik ödenek almaya devam eder

55 yaş geri dönüş yasası ile ilgili şartlar

Bildiğiniz gibi geri dönüş yasasında değişiklikler yapıldı. Yeni yasaya göre geri dönüş yaşı 55’e çıkarıldı. Bu konuda, asılsız pek çok duyumla kafaları karışan vatandaşlarımız, konuyla ilgili doğru bilgilere Hollanda Göç Enstitüsü’ne ulaşarak edinebilirler.

Y

yeni yasa ile ilgili bilinmesi gerekenler.

Şartlar: -Türkiye doğumlu olmak -Hollanda’ya 18 yaşından büyük olarak giriş yapmak -Sekiz yıl kesintisiz Hollanda’da yaşamış olmak -12 ay boyunca kesintisiz ödenek almış olmak -Hukuken özgürlüğünden mahrum edilmemiş olmak -Devlete borçlu olmamak -Eşler birlikte dönüş yapmak zorunda ve başvuruda bulunan kişi Hollanda pasaportunu iade etmek zorunda (Diğer aile bireyleri Hollanda pasaportuna sahip olabilirler) Haklar: -Pişmanlık uygulaması (1 yıl geçerli) -Ödenek miktarı her yıl ocak ayında yeniden belirlenir -Dönüş sonrası eşler ayrılırsa ödeneği eşler ayrı ayrı alabilir -Eşlerden biri yaşamını yitirirse, geride kalan eş tek kişilik ödenek almaya devam eder -Geri dönüş yapmış olan anne ve baba yaşamını yitirirse, çocuklar 18 yaşına kadar ödenek almaya devam eder. Ödenek Miktarı:

Evliler: 603,45 Euro Çocuklu olan Dullar: 512,09 Euro Yalnız yaşayanlar: 418,08 Euro Daha geniş bilgi için: 030 234 29 36 HBO’larda imamlık eğitimi yeniden gündemde Eğitim Bakan Jet Bussemaker, HBO Yüksek Meslek Okullarında, imam yetişmesine yeniden olanak sağlanmalıdır. Hollanda Eğitim Bakan Bussemaker InHolland, Windesheim ve Vrije Üniversitesi gibi eğitim kurumları ile imkanlar üzerine görüşmelerde bulunduğunu belirtti. Bakan Bussemaker, HBO’larda verilmesi planlanan imamlık eğitiminin, dört yıllık bir eğitim yerine pedagoji fakültesi bünyesinde ‘Minor’ (Yandal) İslam teolojisi verilebileceği örneğini verdi. Eğitim Bakanı Jet Bussemaker, “Pedagoji eğitimi alan bir öğrenci Minor olarak İslam teolojisi eğitimi alabilir. Yada tam tersi: İslam teolojisi içerisinde farklı bir alanda Minor eğitimi verilmesi sağlanabilir. ” şeklinde konuştu. Üniversite eğitimi yerine HBO eğitimine ihtiyaç olduğunu belirten

Bakan, radikalleşme ile mücadele edebilmemiz ve genç Müslümanların toplumumuza uyumunu arttırabilmemiz için iyi yetişmiş imamlara ihtiyacımız var, dedi. Studiefinanciering dolandırıcılığı araştırması başlatılıyor Hollanda genelinde öğrenci bursları (studiefinanciering) dolandırıcılığı yapanları tespit etmek için geniş çaplı araştırma başlatılacak.

Rotterdam encümen azası Hugo de Jonge yaptığı açıklamada, bir çok gencin sırf burs alabilmek için okula yazıldığını belirtti. Özellikle MBO okullarında burs konusunda suiistimal yapıldığına dikkat çeken de Jonge, ülke genelinde geniş çaplı araştırma başlatılacağını duyurdu. De Jonge araştırmanın kimin veya hangi kurum tarafından yapılacağı konusunda henüz net bir bilgi olmadığını ancak büyük ihtimal eğitim müfettişliği tarafından yapılabileceğini tahmin ettiklerini ifade etti. Rotterdam belediyesi, Eğitim Bakanlığı ve MBO okulları arasında yapılan görüşmenin ardından burs dolandırıcılığı araştırmasının yapılmasına karar verildiği aktarıldı. Haber Merkezi

«


Mehmet Yamaç

info@ibco.nl

Türkiye’de emekli olmanın yolları...

S

on yıllarda gelen taleplerden de görmekteyiz ki Türkiye’de emekli olabilmek için halkımız zorlanmakta ve bu nedenle de bunu her yıl ertelemektedirler. Artık bunu ertelemeye gerek kalmadı. Türkiye’ye gitmenize gerek kalmadan emeklilik için gerekli işlemleri sizin adınıza Hollanda’dan yapıyoruz. SGK’dan gelecek mektupta belirtilecek olan ve ödemeniz gereken borçlanma miktarını havale ile devlete ödeyerek emekliliğinizi başlatabileceksiniz. SGK’ya ödeyeceğiniz emeklilik primlerini alacağınız emeklilik maaşınızla en geç 3 yıl içinde geri ödersiniz. Ayrıca Türkiye’deki birçok banka ödeyeceğiniz emeklilik primleriniz için sizlere düşük faizle “emeklilik kredisi” imkanı sunmaktadır. Türkiye’deki SSK veya Bağkur Emeklilik işlemlerinizi Türkiye’ye gitmenize gerek kalmadan biz buradan hallediyoruz. Nüfus cüzdanınızla bize gelmeniz yeterli olacaktır. Emeklilik maaşınız sizin vereceğiniz banka hesabınıza yatacaktır. Bizim sizin adınıza emeklilik müracaat işlemlerinizi üstlenerek, maaşınızın bağlanmasını sağlıyoruz. Emeklilik için yatırılacak miktar her kişiye göre farklılık göstermektedir. Hollanda’da geçirilen süre için

hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 212 - Mart/Maart 2016

ödenecek emeklilik borçlanma miktarını sizin için hesaplıyoruz. Her ne kadar elektronik ortama geçildiyse bile kişinin emeklilik işlem süresi bazen üç aya kadar uzayabilir. Yurtdışında yaşayan birisi için bu işlemleri takip etmenin hiç te kolay olmadığını biliyoruz. Türkiye’de herhangi bir çalışmışlığınız yoksa bile ve Türkiye’de emekli olmak istiyorsanız bu mümkündür. Bunun için sadece müracaat tarihinden itibaren geriye doğru sayılarak emekliliğiniz için gerekli süreler için borçlanarak emekli olabilirsiniz. Ancak; kişi en son hangi kuruma sigorta prim ödemişse o kurum tarafından emeklilik işlemleri yapılır. Pratikte bunu şöyle açıklayabiliriz; bir kişi müracaat tarihinde Türkiye’de bir hafta SSK sigortalı olarak çalışmış olsa dahi, devlet o kişiye SSK’dan emekli olması için imkân sunmaktadır. Biz, birlikte çalıştığımız kurumlarla sizin adınıza bu imkanı sağlıyoruz. Türkiye’de çalıştıktan sonra Hollanda’ya gelerek burada çalışmaya başladıysanız, emekliliğiniz için eksik kalan yılları borçlanarak da emekli olabilirsiniz. Yurtdışında geçen sürelerin Türkiye’de çalışılan hizmet yıllarına eklenmesi de mümkündür. Ancak en kestirme yol,

Hollanda’ya geldiğiniz yıla dönük işlem yaptırmanız olacaktır. Biz Hollanda’dan emeklilik dilekçenizi sizin sicil numaranızla ve sizin adınıza hazırlayarak, işlemleri Türkiye’de başlatıyor ve takibe alıyoruz. Burada çalışma yıllarını belirten belgeleri sizin adınıza alıyor ve tercümeleriyle birlikte müracaatınızı biz yapıyoruz. Kadınlar için işlemler daha kolay; bir bayan hiç çalışmamış olsa dahi ev kadını olarak Bağkur’dan emekli olma hakkına sahiptir. Yurtdışına geldiği seneye bağlı kalmak kaydıyla en geç elli iki yaşında emekli olabiliyor. Sorunuz varsa buyurun gelini veya arayınız, sizin adınıza emeklilik müracaatınızı yapıyor ve size verilecek SSK sicil numaranızla işlemlerinizi yine sizin adınıza takip ediyor ve emeklilik maaşınızın bağlanmasını sağlıyoruz. Randevusuz da gelebilirsiniz ancak; info@ibco.nl veya 0622205633 numaralı telefonla randevu alarak gelirseniz sizi bekletmeden işlemlerinizi başlatırız. Mehmet Yamaç (Emeklilik Danışmanı & Yeminli Tercüman)

Soru ve sorunlarınız için: www.hukukburosu.nl

Facebook alışkanlığı nafakadan etti!

Manevî tazminat artık vergiden muaf değil! Yargıtay, iş sözleşmesinin feshinden doğan manevî tazminat üzerinden vergi kesilmesini düzenleyen önemli bir karara imza attı. Bir işveren ve çalışanı arasında var olan iş sözleşmesinin € 85.000,00 manevî tazminat ödenerek karşılıklı fesih edilmesi davasında ödenen € 85.000,00 manevî tazminatın gelir ve ücret vergisine tabi olduğunu kararlaştırdı. Normalde manevî tazminat gelir ve ücret vergisinden muaftır ancak bu davada Yargıtay, tarafların iş sözleşmesinin feshinden

dolayı ödenen tazminata verdikleri isim ve nitelendirmesinin bağlayıcı ve tayin edici olmadığını tespit etti. Yargıtay, işçinin aldığı ücretin maaş kabul edilmesi için, işçi olmasının ve belirlenen tazminat ödemesi ile iş sözleşmesinin feshi arasında bir bağlantı olup olmadığına bakılması gerektiğini belirtmektedir. Yargıtay manevî tazminatın işçiye verilen çıkışın şekli veya çıkış öncesi işçinin gördüğü muameleyle bağlantılı olduğunu tespit ettikten sonra manevî tazminatın doğruca işçinin daha önceki çalışmasıyla ilintili olduğu için maaş/ücret olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Sonuç olarak da Yargıtay, manevî tazminat miktarının da gelir ve ücret vergisine tabi olduğunu karara bağlamıştır. Bu kararla Yargıtay, işten çıkarma tazminatlarının sadece manevî tazminat başlığı ve ismi altında ödenmesiyle vergi kaçırılmasına engel olmuştur.

Rekabet sözleşmesinde hangi kanun geçerli? İşveren bir bakım kurumu işletmektedir. İşveren işçisiyle 1 Temmuz 2014 tarihinde iş sözleşmesini feshetmiştir. 2012 yılında düzenlenen iş sözleşmesinde ‘concurrentiebeding’ dediğimiz ‘rekabet yasağı’ madde olarak eklenmiştir.

Kısaca bu madde çerçevesinde, işçi en az 2 sene boyunca işverenine karşı herhangi bir rakip çalışma yapmamasını içermektedir. 1 Temmuz 2015 tarihinde bu konu ile alakalı yasa değişikliği olmuştur ve bu tarihten itibaren işverenler süreli iş sözleşmelerinde (arbeidsovereenkomst voor bepaalde tijd) rekabet yasağı düzenlenmesini yasaklamıştır. Yazının devamı için www.hukukburosu.nl’e bakabilirsiniz...

Sosyal medyada paylaşılanlar Mahkemeler tarafından artık delil olarak kabul ediliyor. Bu davada Amsterdam Yüksek Mahkemesi / Temyiz Mahkemesi, nafaka alan kadının, erkek arkadaşı ile “evli bir çift gibi” birlikte yasadığını kabul etti ve bundan dolayı nafaka hakkını kaybettiğine hükmetti. Çünkü kanunda nafaka alanın evlenmesi veya yeni sevgilisi ile “evli çift gibi” hayat sürdürmesi nafaka hakkının sonlanması demektir. Nafaka hakkı: Boşanma durumunda az kazanan eşe nafaka hakkı doğar. Eşler arasında nafaka hakkı 12 yıl sürer. Bu hak, ne zaman nafaka alan kişi yeniden evlenir veya “evliliğe benzer bir ilişki” yaşarsa sonlanır. Eğer nafaka ödeyen kişi eski eşinin evlendiğinden

veya “evli gibi” beraber yasadığından şüpheleniyorsa, avukatı aracılığıyla Mahkemeye nafaka hakkının sonlanması için başvurabilir. Mahkemede nafaka alanın evlendiğinin veya “evli gibi” beraber yaşadığının ispat edilmesi gerekir. Davanın içeriği: Amsterdam Yüksek Mahkemesi bir erkeğin eski eşine ödediği nafakanın sonlandırılması için açtığı davada nafaka alan bayanın Facebook paylaşımlarını delil olarak kabul etti. Bayan Facebook’ta şöyle mesajlar paylaşmıştı: – “Sevgilim bu sabah eve pembe güller ile geldi”; – “Onu şımartmayı ve ona yemek yapmayı seviyorum. Ona hayranım ve biricik tatlım. (…)”. Bana geçen haftalar 24/7 baktı ve bakmaya devam ediyor, beni sahipleniyor”. Yüksek Mahkeme Facebook mesajlarına bakarak bayanın “evli gibi” beraber yaşadığını kabul etti ve nafaka hakkını kaybettiğine hükmetti. Özetle, bayan Facebook’ta paylaştığı mesajlar yüzünden nafaka hakkını kaybetmiş oldu. Nafaka alanlara tavsiyemiz Facebook ve başka sosyal medya hesaplarında paylaştıkları mesajlarına dikkat etmeleri. Nafaka ödeyenlere tavsiyemiz ise, arada bir nafaka ödedikleri kişinin sosyal medya hesaplarına göz atmalarıdır.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 212 - Mart/Maart 2016

04 haber nieuws

Fidan

yunus322@hotmail.com

Reyhan Turgut-Şeker

Başladığın Yerdesin; “İhtiyarlık” Dünya yaşlandıkça, insanoğlu genç kalabilmek için çareler aramakta, kozmetik ürünler üretilmekte, bıçak altına yatmakta, fakat bütün bu çabalar yeryüzü çekiminin karşısında çaresiz kalmaktadır. İnsan doğduğu günden itibaren her gün yaşlanmaktadır. Fakat hakikat saçların ağarması ile fark edilmektedir. Yaşlılık süreci fiziksel olarak güçsüzleşmek ve toplum içinde aktif olamama durumu olarak tanımlanabilir. Yaşlılarımız psiko-sosyal sorunlar yaşayabilmektedirler. Psikososyal sorunlar bütün insanlar için söz konusu olabileceği gibi, yaşlılarımızda bu sorunların etkileri daha farklı ya da olumsuz olabilmektedir. Yaşlılık süreci zor olmakla birlikte kişiden kişiye farklılık arz etmektedir. Bazı büyüklerimiz bu dönemi kolay atlatırken, bazıları bu süreci zor atlatmaktadırlar. Yaşlılarımızın bu dönemi güzel geçirebilmeleri, kendi ailelerinin olumlu anlamdaki yaklaşımları ile daha kolay olacaktır. Yaşlılık bir anlamda başlanılan yere, yani çocukluk dönemine dönmektir. Fakat insanoğlu çocuğuna gösterdiği hassasiyeti yaşlılarına göstermemektedir. İnsan, çocuğu için gelecek adına büyük hayaller kurarken, yaşlanan anne ya da babasını bir yük olarak görebilmektedir maalesef. Hâlbuki, bir zamanlar o yaşlı teyzemiz ya da dedemiz çocuğu için de büyük hayaller kurmuştur. Bu anlamda insanoğlunun bencillik yönünü görmek mümkündür. Rabbimiz bizi bu hususta şöyle uyarıyor: “Ve Rabbin emretmiştir ki, kendisinden başkasına ibadet etmeyiniz ve ana ile babaya ihsanda bulunun. Senin yanında onlardan biri veya ikisi de ihtiyarlık çağına gelirse sakın onlara of (bile) deme ve onları men etme (azarlama) lâkırdılarını kesme ve onlara güzelce hitapta bulun.” (İsra 23) Bu ayetin ihtiva ettiği manayı hayata taşımak ve bir gün onların yerine geçeceğimizi düşünerek merhametle yaklaşmamız gerektiğini unutmayalım. Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyurarak bu işin ehemmiyetine vurgu yapmıştır. “Burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün! Deyince, kimin Ya Rasûlullah! Denildi. Cevaplarında: Ana ve babasından birinin veya her ikisinin ihtiyarlık halini idrak eder de, onlara iyi muamele

etmeyip, bu yüzden Cennete giremeyen kimsenin” buyurdular. (Müslim, Tirmizi) İlk nesil, Hollanda’ya gelirken bütün hayallerini geride bırakarak gelmişlerdi. Çünkü onların en büyük amacı vatana tekrar dönebilmek ve hayallerini kaldıkları yerden devam ettirebilmekti. Fakat arzu ettikleri gibi olmadı. Kolektif bir toplumda yetişen büyüklerimiz, Hollanda’nın bireysel hayat tarzına uyum sağlayamadılar. Bireysel hayat tarzı kişiden her şeyi tek başına halletmesini ister. Hâlbuki, geniş ailelerde yaşayan büyüklerimiz her mevzuda aile efradının desteğini görüyor iken, buraya geldiklerinde arzuladıkları hayat tarzını oluşturamadılar. Hollandalılar bireysel hayata alışkın oldukları için, birilerine bağlı kalmadan ekonomik ihtiyaçlarını karşılayabilmektedirler. İlk nesil buraya geldiğinde dil konusunda problem yaşadıkları için iş bulmakta zorlanmışlardır. Ya da dile bağlı olarak birilerinden sürekli yardım alma ihtiyacı hissetmişlerdir. Günümüzdeki fark şudur kanaatimce: İlk nesil ilk geldiklerinde dil konusunda problem yaşadıklarında kendi ailesinden olmayan biri ile doktora giderek problemlerini anlatmışlardır. Şimdi ise yaşlılarımız kendi aile efradından biri ile doktora giderek şikâyetlerini anlatmaktadır. Netice itibariyle sürekli birilerine bağlı kalarak hayatlarını yaşamaktadırlar. Yukarıda izah etmeye çalıştığım durumların depresyon üzerindeki olumsuz etkilerinin var olduğunu araştırmalar kanıtlamıştır. Yazımı şu cümle ile sonlandırmak istiyorum; İhtiyarlık bir imtihan sebebi olmakla birlikte, asıl imtihan gençlerin ihtiyarlarla sınanmasıdır.

Rabbimiz bizi bu hususta şöyle uyarıyor: “Ve Rabbin emretmiştir ki, kendisinden başkasına ibadet etmeyiniz ve ana ile babaya ihsanda bulunun. Senin yanında onlardan biri veya ikisi de ihtiyarlık çağına gelirse sakın onlara of (bile) deme ve onları men etme (azarlama) lâkırdılarını kesme ve onlara güzelce hitapta bulun.”

Güncel

Lokman Hekim Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkan

“Sağlık sektörü yüksek standar getirdik” Merkezi Ankara’da bulunan Lokman Hekim Sağlık Grubu TYönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Özel Hastaneler Platformu Başkanı Dr. Mehmet Altuğ ile Uluslararası İlişkiler Yönetmeni Tuğba Arız, çeşitli temaslarda bulunmak ve bu sektörde çalışan insanlarımızı “Sağlık Turizmi” hakkında bilgilendirmek için Hollanda’ya ziyarette bulundular.

L

okman Hekim Hastaneleri Hollanda temsilciliği tarafından düzenlenen kahvaltı programıyla Rotterdam’da, İskender Restoran’da bir araya gelen davetliler, hem konuyla alakalı bilgi aldılar hem de Hollanda’da bu sektörde yaşanan sıkıntıları, sorunları ilk ağızdan misafirlerle paylaştılar. Lokman Hekim Hastaneleri Hollanda temsilciliğini yürüten Zuiver Zorg sahibi Ramazan Akpınar ve Yılmaz Finans’tan İbrahim Acer’in koordinesinde yürütülen programa, Yılmaz Finans’tan Metin Yılmaz, Moslim Omroep’tan Arif Yakışır, Mimoza Thuiszorg’dan Hatice Bayar, EUBA Başkanı Hasan Aras, Kayserililer Derneği Başkanı Mevlüt Gürcü, Yeşildal Sigorta’dan Rasim Yeşildal, Türk Müzesi Müdürü Salih Dadak, Gökkuşağı Sanat Merkezi’nden Ömer Atıf, Hasene Hollanda Başkanı Mehmet Yaramış, Meliha Boğu-

tekin ve bu alanda hizmet yürüten girişimciler katıldı. Yılmaz Finans’tan ve Lokman Hekim hastaneleri Hollanda temsilcilerinden İbrahim Acer’in toplantıyla ve Hollanda temsilciliği olarak yaptıkları çalışmalarla alakalı verdiği bilginin ardından konuşmalara geçildi. Türkiye’de, özellikle 2003 yılının sağlık alanında bir dönüm noktası olduğuna vurgu yapan Özel Hastaneler Platformu Başkanı Dr. Mehmet Altuğ, son 20 yılda Türkiye’nin sağlık sektöründe geldiği noktayı grafiklerle anlattı. 74 Tıp Fakültesi ile Türkiye’nin, Dünya’da beşinci sırada olduğuna dikkat çeken Altuğ, 2014 verileri ışığında Türkiye’deki hasta, hekim sayısını da gözler önüne serdi. Yurtdışından en çok hastanın Almanya’dan geldiğine dikkat çeken Altuğ, Sağlık Turizmini etkileyen faktörleri de şu cümlelerle açıkladı:

“Gelişen ülkelerde iyileşen kalite, düşen fiyatlar, kolay ulaşım ve seyahat imkânı, uzun bekleme periyotları, hasta farkındalığının artması, kişisel bakım ve özen, sigortanın karşılamadığı hizmetler” Sağlık Turizminde hastalar için önemli olan faktörlerin sırasıyla, klinik kalitesi, kurum/marka kalitesi, itibar, bilgi, fiyat ve kolay ulaşım olduğunu belirten Altuğ, fiyatın bu anlamda sanıldığı gibi çok da tercih edilen bir durum olmadığını ifade etti. Altuğ, Sağlık Turizminde Türkiye’nin avantajları hakkında da, “Özel sağlık kurumlarının çoğu Batı’yla yarışabilecek seviyededir. Türkiye, uluslararası akredite olmuş hastane sayısı açısından 42 hastaneyle Dünya’da ikinci sıradadır. Türkiye’deki termal kaynaklar Avrupa’da 1’inci, Dünya’da ise 7’nci sıradadır. Türkiye, iklim, tarihi, turistik yerleri ile tam bir uygarlıklar merkezidir. Yine Türkiye, çevresinde yedi yüz milyo-


dosya 05 dossier

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 212 - Mart/Maart 2016

Kalemdâr

Yardımcısı ve Özel Hastaneler Platformu Başkanı Dr. Mehmet Altuğ:

Mehmet Şükrü Oflaz

üne rt

nu aşan bir topluluğa hitap edecek merkezî bir konumdadır” diyerek Türkiye’nin önemine işaret etti. Katılımcıların her biri söz alarak, Hollanda’daki sağlık alanındaki sıkıntıları dile getirdiler. Türkiye’nin bu manada ciddi bir yol aldığına ve tercih sebebi olduğuna dikkat çekilen konuşmalarda, istismar ve suiistimallerin önlenmesine dönük çalışmaların da yapılması gerektiği vurgulandı. Lokman Hekim Hastaneleri hakkında kısa bilgi veren Uluslararası İlişkiler Yönetmeni Tuğba Arız konuşmasında özetle şunlara değindi: “2002 yılından beri hastanemiz yurtdışı sigortalarla beraber çalışıyor. İyi bir tecrübeye sahibiz. Son derece profesyonel olarak bu hizmetleri yürütüyoruz. Bize ulaşan hastalarımızın işlemlerini ve sorunlarını en kısa zamanda çözmeye çalışan oturmuş bir yapımız var. Alanlarında uzman

Rutin; Mızrak Çuvala Sığmıyor

olan arkadaşlarımız hastanın sigortasıyla devreye girerek işlemleri kolaylıkla halledebiliyorlar. Havaalanı ve terminallerden hastalarımızı alarak ücretsiz olarak hastanemize getiriyoruz. Müracaatlar acil hasta kapsamın değerlendirilerek yarım gün içerisinde bütün işlemler tamamlanıyor. Vakti zaten sınırlı olan hastamıza vakit kazandırmaya çalışıyoruz. Yurtdışında beş temsilciliğimizden biri de Hollanda’da. Buradaki vatandaşlarımıza daha yakın olmak, onların sorunlarına çözüm bulmak için bilgilendirme toplantıları, seminerleri, ücretsiz danışmalık hizmetleri yürütüyoruz. Bizlere sağlığınız noktasında bütün sorularınızı iletebilirsiniz, raporlarını göndererek bilgi alabilirsiniz. Doktorlarımız raporlarınızı okuduktan sonra size gerekli bilgiyi veriyorlar. Bulunduğunuz ilde Lokman hekim Hastanesi olmayabilir, o noktada bile sizi doğru kurum ve kuruluşlara yönlen-

direbiliriz. Bizimle olan irtibatınız size mutlaka avantaj sağlayacaktır” Program, kahvaltının ardından yapılan çay sohbetinin ve katılımcılara verilen hediyelerin ardından sona erdi. Kısaca Lokman Hekim Hastaneleri… Lokman Hekim, 1996’dan beri sağlık alanında faaliyet gösteren bir kurum. Kurtuluş’ta poliklinikte başlayan faaliyetlerin ardından Etlik ve Sincan hastaneleri kuruldu. Büyümesini Van’da 2 hastaneyle sürdüren Lokman Hekim Grubu, son olarak Irak’ın Erbil kentinde Tanı Merkezi kurarak hastane sayısını 5’e çıkarmıştır. Hastane, Hollanda’dan Menzis, CZ, DSW, OZ, AGİS, TRİAS, Zilveren Kruis, PWZ, Gro Achema, VGZ, Unive, Anwb, Nuts adlı sigortalara üye olanlara hizmet vermekte. Doğuş Haber Merkezi

«

Centraal Planbureau: “Alım gücü artacak” Merkezi Planlama Ofisi (CPB) tüketicinin alım gücünün bu yıl yüzde 2,3 artacağını açıkladı.

M

erkezi Planlama Ofisi (CPB) tarafından daha önce yapılan yüzde 1,8’lik alım gücü artışı tahmini revize edildi. Geçenlerde yapılan CPB açıklamasında, bu yıl içinde tüketicinin alım gücünün yüzde 2,3 artacağı öngörüsünde bulunuldu. Önümüzdeki yıl ise ortalama artış yüzde 0,2 düzeyinde olacak. CPB alım gücündeki artışın nedenini enflasyon değerlerinin düşüşüne

ve vergi yükünün azaltılmasına bağlıyor. Bu yıl reel maaşların yüzde 0,9 artacağı tahmininde bulunan CPB, önümüzdeki yıl vergi düzenlemesinin etkilerinin azalacağını ve reel maaş artışının yüzde 0,6 dolayında olacağını öngörüyor. Çalışan kesim CPB’ye göre özellikle çalışan kesimin alım gücünde bu yıl yüzde 3,4 ve 2017 yılında da yüzde 0,6 artış olacak. Bu yıl, iki maaşlı

oflaz-aliya@hotmail.com

hanelerde yüzde 2,8 ve tek maaşlı haneler ile tek yaşayanlarda ise yüzde 1,7 artış olacak. Tahminlere göre tek maaşlı haneler ve tek yaşayanların alım gücü önümüzdeki yıl, yüzde 0,2 düşüş yaşayacak. Ödenekliler CPB ödenek alanlar ve emeklilerin alım gücünün bu yıl yüzde 1,1 artacağını ancak önümüzdeki yıl ödeneklilerin alım gücünün yüzde 1 emeklilerin ise yüzde 1,3 gerileyeceğini tahmin ediyor.

Hayatın içinde kanaatimce en tehlikeli durum, ferd olarak hayatımızın rutinleşmesidir. Yaşadığımız hayat aynı zamanda “imkân” anlamına geliyor. Yaşadığımızı, diri olduğumuzu gösteren göstergelerden; bizi, nitelik ve nicelik olarak uzaklaştıran, bizlerden sadır olan işlerin rutine binmesidir. Bunu Müslümanca bir hayat tasavvuruna sahip insanlar üzerinden işlersek; bazılarımız iş-ev, bazılarımız iş-cami-ev, bazılarımız iş-ev-cami-dava olarak bir çizgide hayatlarımızı yaşıyoruz. Tabi yatay bir çizgide devam ettikçe derinliğini kaybederek rutinleşiyor. Rutinleşen hayatın içinde ise, hem kendi içimizde hem de kendi dışımızda sağırlaşıyor, tepkisizleşebiliyoruz. Bu rutin akışın içinden mesela aldığımız bir ölüm haberi bizi bir zaman uzak tutabiliyor. Ama belli bir zaman sonra ölüm bile rutinleşiyor. Bu rutinleşen akış içinde neredeyse bütün faaliyetlerimiz, hakikâtin üzerini örten bir konuma evriliyor. İnsanî davranışlarımız, sözlerimiz, düşüncelerimiz doğrunun, güzelin, hayrın vs. inşası için katkı sağlıyacağı yerde rutinin içersinde bizi eğlendirecek çerez hâlini alıyor. Görebildiğim kadarıyla, insanlarımız çok yoğun bir şekilde hikmetten ve bilgiden yoksun bir şekilde en ağır konuları, usûl ve uslûb olmaksızın rahat bir şekilde konuşabilmektedirler. Derinlik olmadığı için bu bataklık gibi bizi içine çekiyor ve rutine mahkûm ediyor. “Kalb-i selim, hiss-i selim ve zevk-i selim sahibi olmak” lazım gelirken ve bundan sonra kelam etmek gerekirken, bugün insanımız bunları es geçerek yol almayı beklemektedir. (İnsanımız derken seni-beni kastediyorum). Mesela “zevk-i selim”. Bir Müslüman “ben ibadetlerimden zevk almıyorum” diyorsa -ki ibadetlerden zevk alamayan kişi tamamıyla uyuşmuştur- bunun daha geniş anlamı varlık sebebini ve hedefini ıskalamaya başlamış demektir. Bakın İbn Ataullah el İskenderî “Gelin Tacı Hasta Kalplerin İlacı” adlı kitabında ne diyor; “İbadetlerden haz duymuyorsan Allah Resûlü’ne uymakta eksikliğin var demektir. Allah katında derece ve makamının yükselmesi de, yine ancak Allah Resûlü’ne uymakla mümkündür. Bu iki biçimde gerçekleşir: 1) Aşikâre uymak; namaz, oruç, hac vb. ibadetleri yerine getirmekle olur. 2) Gizlice uymak; namazda cem’i, Kur’an kırâatı esnasında tedebbür’ü gerçekleştirmekle meydana gelir.” “Kur’an-ı tedebbür, onun emir ve yasaklarını düşünmek demektir. Bu ise, kalb huzuru ve Kur’an-ı okurken zihni toplamakla olur. Kalb huzuru, kalbin dünya meşgalelerinden kurtulması ile, tedebbürün gerçekleşmesi ise Kur’an’ı ağır ağır okumakla mümkün olur.”

Üstadımızın söyledikleri dikkatimizi çekmelidir. Mahkûm olduğumuz rutini kıracak ve bizi özgürleştirecek ilkeleri veriyor. Modern hayatın bizi kuşattığı ve esir aldığı bu çağda, şikâyet ettiğimiz hâlimizi doğru göstermek için, çaldığımız veya çalınmasına göz yumduğumuz minareye kılıf hazırlamaktan vazgeçmeliyiz. Magazin ve popüler bir dil ve zihin ile, dayatılan gündemleri büyük bir şehvetle tartışarak razı olunacak bir iş yapmış olmuyoruz. Tabi bizim zihin ve aksiyon olarak rutinleşen hayatımızı yukarıdaki hakikate yönlendirecek en önemli unsur cehddir. Cehd bizi temizleyecek ve harekete geçirecektir. Karar almalıyız. Ferd olarak hayatımızın bir sonu var ve bizi bekleyen bir hesap var. Rutinleşen hayatımızda kaybettiğimiz özgürlüğümüzü geri kazanmalıyız. Cephede ve nöbette uyuklayanların veya kaçmanın hesabını yapanların idamlık bir hata içerisinde olduklarını bilmeliyiz. Kendi kalbine, kendi evine dönebilenler, ribat ehli olanlar kazanacak. Meydanların ayartıcı alkışlarından, övücü sözlerinden, “el âlem ne der” putunu kıranların yol alacağını bilmeliyiz. İhlas ve cehd ile ilme, hikmete, sanata ve şiire yönelenlerin kalb-i selim sahibi olacaklarını görmeliyiz. İlmin ve fikrin dedikodusundan, zamanı öldürmekten kaçınarak yola girmeliyiz. Bu satırları yazma cüretini nereden buluyorum? Bana bir köşe verildi. Bu köşe benim görebileceğim tek köşe. Kimseyi ikna etmek gibi bir derdim yok. Ortaklığımızın olduğunu düşündüğüm az sayıda insanla hasbihâl etmek için yazıyorum. Bir yerde duman varsa, ateş de var demektir.

Cephede ve nöbette uyuklayanların veya kaçmanın hesabını yapanların idamlık bir hata içerisinde olduklarını bilmeliyiz. Kendi kalbine, kendi evine dönebilenler, ribat ehli olanlar kazanacak. Meydanların ayartıcı alkışlarından, övücü sözlerinden, “el âlem ne der” putunu kıranların yol alacağını bilmeliyiz.


Groothandel Zoetermeer Edisonstraat 125 2723 RT Zoetermeer Tel: 079-342 28 85

Spaanse Polder Linschotenstraat 74 3044 AW Rotterdam Tel: 010-485 43 30

Delfshaven Nieuwe Binnenweg 421 3023 EM Rotterdam Tel: 010-276 30 04

Afrikaanderplein Pretorialaan 50A 3072 EP Rotterdam Tel: 010-485 77 54

Waalhaven Sluisjesdijk 86 3087 AJ Rotterdam Tel: 010-294 02 40

Vlaardingen George Stephensonweg 19 3133 KJ Vlaardingen Tel: 010-434 60 14

Barendrecht Zwaalweg 13 2991 ZC Barendrecht Tel: 010-291 74 68

Kralingen Crooswijk Jonker Fransstraat 84-86 3031 AW Rotterdam Tel: 010-411 11 95

Breda Boschstraat 110 4811 GK Breda Tel: 076-520 93 53

Dordrecht Van Oldenbarneveltplein 14 3317 EP Dordrecht Tel: 078-651 52 53

Schiedam Van Berckenrodestraat 17 3029 AT Rotterdam Tel: 010-473 47 46

Ridderkerk Noordenweg 37 2984 AS Ridderkerk Tel: 0180- 48 77 88

Almere Markerkant 1114 1316 AH Almere Tel: 036-23 10 300

n i ç i k i l i ay

B

5 8 8 2 42

3 9 07 geçiniz

a t a irtib


panorama 07 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 212 - Mart/Maart 2016

Gündem

“Engellilerin eğitim, sosyal, kültürel, ekonomik, hukukî, meslekî vb. hak ve menfaatlerini koruyup geliştirmektir”

Ayna

Havva Koç

“Yaşlanmak” demek, “yok olmak” demek değildir

Hollanda’da ‘Beyazay’ doğdu! Hollanda Beyazay derneği dün Rotterdam Oba Restoran’da düzenlenen törenle hizmet yarışı için kolları sıvadı.

H

ollanda Beyazay derneğinin yönetim kurulu üyelerinin ve yapacakları çalışmalar hakkında bilgi verilen toplantıya çok sayıda iş adamı ve basın mensubunun katılması dikkat çekti. Merkezi Türkiye’de bulunan derneğin Hollanda şubesinin açılışına Hollanda Türk İşadamları Derneği (HOTİAD) Başkanı Hikmet Gürcüoğlu ve Yönetim Kurulu Üyeleri, T.C. Rotterdam Başkonsolos Vekili Ulvi Darendeli de katılarak birer konuşma yaptılar. Gürcüoğlu konuşmasında engelli deyince akla engelliler için araba, araç gereç yardımı gelmekte, oysa engellilerin eğitimi ve onları topluma kazandırmak için yapılacak çalışmaların daha önemli olduğunu söyledi. Başkonsolos vekili Darendeli ise,

“Tarihimize baktığımız da özellikle Osmanlı döneminde engelliler için yapılan çalışmalar Avrupa için öncülük ederken bugün maalasef Avrupa’nın engellilere sunduğu imkanlara baktığımızda ülkemizin ve insanlarımızın Avrupa’nın gerisinde kaldığını görüyoruz” dedi. Beyazay derneğinin bu girişimini takdirle karşıladığını belirten Darendeli, buradaki engelli vatandaşlarımızın evlerinden çıkması, toplumda hak ettikleri yere kavuşması için gereken ne varsa yapmaya hazır olduklarını belirttiği konuşmasında,” Onlar bedensel olarak engelli olabilirler fakat zihinsel olarak bizlerden fazlaları var eksikleri yoktur. Dünyada bunun bir çok örneğini görebiliyoruz” dedi. Daha sonra Hollanda Beyazay Derneği Başkanı Mehmet Dağlıoğlu ve Fahri Başkan Hüseyin Öztürk

Derneğin Vizyonu ve misyonu hakkında slayt eşliğinde bilgi verdi. Beyazay Derneği Yönetim Kurulu şu isimlerden oluşuyor: Mehmet Dağlıoğlu – Başkan / Voorzitter, Hüseyin Öztürk – Fahri Başkan / (ere)Voorzitter, Mustafa Korkmaz – Fahri Başkan / (ere) Voorzitter, Aynur Gül Çakır – Başkan Yardımcısı / Vice voorzitter Ergun Kula – Basın ve Halkla İlişkiler / Pers & Communicatie, Gökhan Bayhan – Tanıtım ve Medya / PR & Marketing, İzzet İlksoy – Teşkilat Başkanı / Bestuurslid Afdelingen Zeynep Çakmak Kara – Sekreter / Secretaris, Adnan Şahin – Muhasip / Penningmeester, İbrahim Kökçi – Mali İşler / Financiën, Tuğçe İlksoy – Proje Sorumlusu – Projectleider Haber Merkezi

«

“Hollandalı Türkler olarak birlikte hareket etmeliyiz” 1988 yılından bu yana Lahey’de Sosyal ve Kültürel faaliyetler gerçekleştiren, Hollanda Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu’na bağlı Türk İslam Kültür Vakfı’nın Amsterdam’dan ziyaretçileri vardı.

M

isafirlerini kapıda karşılayan ve ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Türk İslam Kültür Vakfı Başkanı Tahsin Çetinkaya, Vakfın çalışmaları ve yeni hizmet binası hakkında konuklarına bilgiler vererek, birlik ve beraberlik içerisinde olduklarını söyledi. Lahey’in Kempstraat caddesinde eskiden okul olarak kullanılan bir binayı üyelerinin destek ve katkılarıyla satın alarak, Lahey şehrine dev bir külliye kazandırdıklarını anlatan Başkan Çetinkaya, “Yaklaşık 2 yıldır binanın alımı için büyük çaba sarf ettik. 2 bin 750 m2 ve 3 kat olan binamızı tadilattan geçirerek üyelerimizin hizmetine sunduk. Emeği geçenlerden Allah razı olsun” dedi. Konuklarına hizmete giren binanın içerisinde yer alan mescit, toplantı salonu, gasilhane, morg, gençlik –kadın kolları salonu, lokal, yönetim kurulu odası, dershaneler,

kütüphane ve birimleri gezdirer Türk İslam Vakfı Başkanı Tahsin Çetinkaya, külliyeyi çok amaçlı kullanıma uygun hâle getirdiklerini anlatarak, “Teşkilat olarak Türk milletine hizmet için var olduklarını ve de hedeflerinin bütün topluma hizmet götürmek olduğunu” söyledi. Den Haag Türk Toplumu’na böyle güzide bir eser armağan ettikleri için Başkan Çetinkaya nezdinde

yönetim kurulu üyelerine ve emeği geçenlere teşekkür eden konuklar, yeni hizmet binasının hayırlı olması temennisinde bulundular. Külliye binası hakkında bilgilendirilen konuklar daha sonra soru sorma imkânı da buldular. Güzel bir ortamda gerçekleşen ziyaret karşılıklı fikir alış-verişinden sonra çektirilen hatıra fotoğrafı ve verilen ikramlarla son buldu.

kochavva@live.nl

Ne kadar vefakâr, cefakâr büyüklerimiz var. Onlarla ne kadar gurur duysak az. Dillerini, dinlerini, coğrafyalarını, iklimlerini değiştirip bilmedikleri bir ülkeye geldiler ve buralarda, kimliklerini kaybetmemek adına organize bir şekilde bulundukları yerlerde bir araya gelebilecekleri, birlikte olabilecekleri vakıflar, camiler, dernekler kurdular. Müslümanların yoğunlukta yaşadığı ülkelerde yaşamak kolay fakat İslam’la, hiç bir alakası, âlameti olmayan bir yerde hem imanlarını korudular, hem ibadetlerini yaptılar. Gelecek nesillerin kaybolmaması, asimile olmaması için ellerinden gelen bütün gayretleri gösterdiler. Onlar üzerlerine düşen görevi yaptılar ve sıra şimdi bizlerde... Bizler ne kadar geleneksel bir toplum yapısına sahip olsak da aile yapımız zaman içinde bulunduğumuz toplumda dejenere oldu. Bu değişimi aileler içerisinde görmekteyiz. Bunun tabi ki bir çok etkenleri var. Yıllar önce iki odalı evlere iki üç aile sığarken ( bu konu dinen ne kadar uygun tartışmaya açık), şuan kendi ebeveynlerimizi bile evlerimizde sığdıracak oda bulamıyoruz. Bir de üzerinde durmamız gereken şu konu var ki; bizim yaşlılarımız ellili yaşlara geldikten sonra dünyadan elini eteğini çekip kenara çekiliyorlar. Bu durum yaşlılarımızı yalnızlaştırıyor, sosyal yaşamdan uzaklaşmasına sebep oluyor. Böylelikle gündelik hayatla boğuşan çocuklarından beklentisi fazlalaşıyor. Yaşlılar için sağlıklı yaşam, ancak aktif, hareketli bir hayatla mümkündür. Bu da yaşlıların sosyal ilişkileri ve üretkenliği devam ettikçe sağlanır. Tabi öncelikle yaşlılarımız bu yönde bilgilendirilmeli ve onlar da bunu istemeli ki sağlıklı yaşlılık yaşamı sürebilsinler. Burada biz yazarlara, gazetecilere, siyasilere, sivil toplum kuruluşlarına büyük iş düşüyor. Hollanda’da yaşlılık beraberinde getirdiği sıkıntıları en aza indirmek için elimizi taşın altına koymalıyız. Bunu da birlikte, paneller, tartışma ortamları organize ederek kafa yormamız gerek. Araştırmalar yaparak kendimizi bilinçlendirmeliyiz ki yaşlılarımıza doğru, hak ettikleri hizmeti, sosyal bakım ve destek hizmetlerini sunabilelim. Yaşlılarımıza hizmet veren kurum ve organizasyonların hizmetleri verimlilik açısından kontrol edip, incelenmeli. Gerekirse yaşlılarda nabız yoklaması yapılıp, hizmet alan yaşlıların memnuniyeti yönünde çalışmalar yapılmalı. Yaşlılarımızı kendilerine yönelik karar alma süreçlerine aktif olarak katılımlarını teşvik edelim, onları hakları ve sorumlulukları konusunda

bilgilendirelim. Hollanda genelinde yoksulluk ve yalnızlık durumu belirlenebilir ve gereksinimlerini karşılamaya yönelik projeler üretilebilir. Yaşlılarımıza kendi dillerinden, dinlerinden anlayanlarla konuşabileceği ortamlar hazırlanabilir. Yaşama sevincini artırıcı, kendi sorunlarını paylaşabilecekleri, bir araya gelerek sosyal grup çalışmaları yürütebilecekleri, spor yapabilecekleri, oyun oynayabilecekleri, sosyal çevreler ve mekanlar kurulabilir. Yaşlılarımız için özel sağlık, market, lokantası içinde olan sosyal konutlar inşa edilebilir. Kültürel ve sağlık turları düzenlenebilir. Yaşlılarımızın bağımsızlıklarını olabildiğince uzun süre korumalı, toplum içindeki yerlerini korumaları ve toplum yaşamına katkıda bulunmaya devam etmeleri için onlara destek olmalıyız. Yaşlılara tüm haklarını kullanmaları konusunda fırsat verilmeli ve hatta bu yönde teşvik edilmeliler. Üretkenliğini devam ettirme amaçlı üretim hizmetleri geliştirilebilir. Örneğin, örgüler, patikler, bebek kıyafetleri, nikah şekerleri, paketleme işleri gibi isleri yaşlılarımız oturdukları yerden üretip satabilirler. Diyeceğim o ki yaşlanmak vücudun zayıflamasından ziyade yaşama sevincinin azalmasıyla alakalı. Yaşlılarımızın yaşama sevinçlerini kaybetmelerine izin vermeyelim, onlara destek olalım, üretmelerine, sosyal hayata katılmalarına, aramızda birer birey olarak yaşama tutunmalarına yardımcı olalım. Yaşlanmak demek, yok olmak demek değildir; aksine daha güçlü var olmayı gerektirir! Bu vesileyle ömrünün son demine kadar hayatın içinde aktif olan ve bize her fırsatta vatan, millet sevgisi aşılayan babamı rahmetle yad ediyor, bu yazıyı izninizle babama armağan ediyorum...

Yaşlılarımızın bağımsızlıklarını sürdürebilmeleri, toplum içindeki yerlerini korumaları vetoplum yaşamına katkıda bulunmaya devam etmeleri için onlara destek olmalıyız...


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 212 - Mart/Maart 2016

04 haber 26 08 nieuws

Mr. Alperen Doruk

Güncel

Kaza Hukuku

hukukî destek ve kültürünü anlayabilen bir kadro olmasıdır. Bu açıdan Randstad Personenschade kadrosuna dâhil olmaktan memnuniyet duyuyorum.

ELFI ve Randstad Letselschade & Advies olarak uzun süreden beri Kaza Hukuku ile ilgili makalelerimiz bir çok dergi ve gazetede yayınlanmaktadır. ELFI ve Randstad iki kardeş kuruluş yıllardır Hollanda genelinde, yani ELFI Güney Hollanda, Randstad ise Orta ve Kuzey Hollanda’da kaza hukuku alanında hizmet sunmaktadır.

Tazminat sürecinde sizin özelliğiniz nedir? Yaklaşık 8 yıldır sigorta sektöründe yüzlerce hafif ve ağır kaza dosyalarını uzlaşı ile sonuçlandırdım. Çalışma hayatıma sigorta sektöründe başlamamın benim kaza dosyalarını analiz etmekte, sorun ve çözümlere hızlı adım atmak için bilgi de deneyim açısından artılar getirdiğine inanıyorum. Kaza mağdurlarının hakları olan tazminatlarını alabilmeleri için gerekli detaylara önem veririm. Diğer taraftan sürecin olumlu yürümesi ve gereksiz tartışmaların yaşanmaması için pratik düşünebilen bir yapım var. Attığım her hukukî adımın süreçte kaza mağduru için olumlu bir yansıması olması gerektiğine inanıyorum.

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Adım, Alperen Doruk. Hollanda’nın Heemskerk şehrinde doğdum. 31 yaşındayım ve evliyim. 2008 yılında Leiden Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra kaza ve tazminat hukuku alanında yaklaşık sekiz sene tecrübe edindim. Stichting Waarborgfonds Motorverkeer, Rialto Verzekeringen ve Nederlands Bureau der Motorrijtuigverzekeraars kurumlarında trafik kazalarında ortaya çıkan bedensel zararların tazminatları üzerinde çalıştım. Disiplinli çalışmayı seviyorum, sakin bir kişiliğim olduğuna inanıyorum. Neden Randstad Personenschade? Öncelikle belirtmek isterim ki sigorta kurumlarında edindiğim tecrübe ve bilgimi artık kaza mağdurlarının haklarını savunmak için kullanmam gerektiğini düşünüyorum. Mağdur tarafın en uygun tazminatı alabilmesi için süreçte hukukî destek ve yönlendirme çok önemlidir. Bu konuda benim uzmanlığım ön planda olacaktır. Özellikle kaza sonrası haklarını bilmeyenler veya tazminat sürecinde tekrar mağdur olan birçok kazazedeler var. Randstad Personenschade yıllardır istikrarlı ve güvenilir şekilde kaza mağdurlarına hizmet veriyor. Verdikleri hizmetin kalitesi kurumsal kimliğinin parçasıdır. Bir başka husus ise Randstad Personenschade kurumunda kaza mağdurlarının ihtiyaç halinde kendi dillerinde

Bu süreçte önem verdiğiniz değerler nedir? Tabii ki kaza mağdurların hakları onlar için tatmin edici alınması önceliğimdir. Bizlerin görevi kaza mağdurlarına haklarını izah etmek ve bunu sorumlu taraftan (sigortadan) doğru hesap edilerek talep etmektir. Bunun yanında kaza mağdurlarının davaları esnasında, süreç hakkında iyi bilgilendirilmeleri çok önemlidir. Süreçteki çıkabilecek sorunlar ve olası tartışmalar/riskler kaza mağduruna iyi anlatılmalıdır. Bize Ulaşmak Çok Kolay! Bize her şekilde ulaşmak çok kolay. Biz ELFI & Randstad Kaza Avukatı www.kazaavukati.nl kurumu olarak, kaza dosyanızı analiz eder ve hemen hukuk sürecini başlatırız. Siz de sadece sağlığınızla ilgilersiniz. Bizim hukuksal takip hizmetimiz ücretsizdir. Çünkü Hollanda yasalarına göre verdiğimiz hizmet masraflar sorumlu sigortadan talep edilmektedir. Böylece mağdur müşterinin kaza tazminatına hiç dokunulmaz. Hak edilen kaza tazminatı sorumlu sigorta tarafından direkt olarak mağdur müşterinin hesabına yatırılır.

Mutlu Aile ve Mutlu Evliliklerin Ardındaki Sır: “Sağlıklı İletişim”

“Kadınla erkek aynı değildir ama aynı değerdedir”

Rotterdam İslam Üniversitesi doçenti Hasan Yalçınkaya, Uden kentinde verdiği seminerde mutlu evliliklerin arkasındaki sırrı anlattı

U

den Süleymaniye Camii lokalinde düzenlenen “Aile ve Mutlu evliliklerin Ardındaki Sır” başlıklı semineri Rotterdam Üniversitesi doçentlerinden ve manevî rehberlik yapan Hasan Yalçınkaya verdi. Yalçınkaya, salonda bulunan kadın-erkek birçok gence hitap ederek, çiftlerin evlilikten sonra mutluluklarını sürdürebilmeleri için nelere dikkat etmeleri gerektiğini anlattı. Mutlu evliliklerin sağlıklı iletişimle kaim olacağının altını çizen Yalçınkaya slayt eşliğinde yaptığı sunumlarda her iki tarafın da iletişim kurarken dikkat etmeleri gereken noktalara işaret etti. Allah’a kul olarak yaratılan tüm insanların kulluk görevlerini yaparken mutlu olmak istediklerini bunu başarmak için de ilk önce çiftlerin birbirilerini iyi tanımaları gerektiğini söyleyen Yalçınkaya bundan da önemli olan bir başka şeyin “iletişim” olduğunun altını çizdi. İletişimin sadece konuşmaktan ibaret olmadığını söyleyen Yalçınkaya,

vücut dilinin çok daha önemli olduğuna dikkat çekti. Eşlerin birbirlerini aynı takımın oyuncuları olarak algılamalarını ve dolayısıyla takım bilici ve disiplini ile hareket etmeleri gerektiğine vurgu yaptı. Yalçınkaya konusunu işlerken hem Kur’an-ı Kerim’den hem de sünneti Resûlullah’tan örnekler verdi. Yalçınkaya ailede problemlerin çözümleri hakkında bazı örnekler vererek şunlara değindi: “Önce şu bilinmelidir ki, Allah Teala kadını da erkeği de “mükemmel” yaratmıştır ancak ” farklı” yaratmıştır. Kadınla erkek aynı değildir ama aynı değerdedir. Herkes Allah katında “insanlık cihetiyle” aynıdır. Ama yaratılış itibariyle ayrıdır. Bu gerçek zihinlerde bu şekilde kabul edildiği takdirde Müslümanlar arasında problem olmaz.” Yalçınkaya ailelerde görülen en büyük eksikliğin iletişim eksikliği olduğunu söyledi. Sözlü ve fiili olarak ikiye ayrılan iletişim kanalının her birinin diğerinden değerli olduğunu belirtirken iletişimin ailenin ana yapısı, çekirdeği olduğunu ifade etti.

Yalçınkaya, “Düzgün, mutlu, sağlıklı bir aile kurmak istiyorsak iletişim becerilerini çok iyi bir biçimde elde etmemiz gerekiyor. Ağzı olan konuşuyor. Ancak her konuşan konuştuğunu zannediyor ama tam olarak ne konuştuğunu bilmiyor. Etkin ya da olumlu iletişimin önemli bir yolu, kendinizi karşınızdakinin yerine koymaktır. Yani empati yapmaktır. Bu da pek zannedildiği kadar kolay değildir esasen. Bir erkeğin kendini kadının yerine koyabilmesi ya da tam tersini yapmak kolay değildir. Ama herkes bunu öğrenebilir bu mümkün” diye konuştu. Bir saati aşkın bir süre konuşan Yalçınkaya sunumunu interaktif bir şekilde sürdürdü. Sunumu sonuna dek izleyen gençler hayli etkilendiklerini, birçok yeni şey öğrendiklerini kaydettiler. Uden Süleymaniye Cemiyeti Gençlik Teşkilatı görevlileri benzer seminerlerle geçlerin sorunlarını masaya yatırmaya devam edeceklerini söylediler. Haber-Fotoğraf: Adnan Şahin

«

Çifte vatandaşlar mağdur olabilir! Hollanda vatandaşlığının bazı durumlarda geri çekilebilmesi için sunulan önerge onaylandı. Mecliste yapılan görüşmeler sonucu, Adalet ve Güvenlik Bakanı Ard van der Steur’ın önergesi kabul edildi. SP, Groenlinks ve Hayvanlar partisinin önergeye karşı çıkmasına rağmen muhalefetin çabası işe yaramadı. Yabancı kökenli kişilerin terör suçlarıyla yargılandığı takdirde Hollanda vatandaşlığı geri çekilebiliyordu. Ancak Ard van der Steur’ın sunduğu önergeye göre artık terör çalışmalarında adı geçen kişilerin vatandaşlığı da elinden alınabilecek. Kuralların katılaşmasından yana

olan koalisyon partileri önergeyi onayladı. Başka hangi durumlarda vatandaşlığın geri çekildiği ile ilgili detay açıklanmadı. Bu uygulamanın sadece çifte vatandaş olan kişilere geçerli olduğu aksi takdirde tek vatandaşlığı olan kişilerde devletsizlik söz konusu olacağından Uluslararası anlaşmalara aykırı olduğu açıklandı. Vatandaşlığın geri çekilmesine karar verecek olan tek merceğin Bakanlık olduğu ve vatandaşlıktan çıkarılmak istenilen kişilerin bu konuda mahkemeye başvurmaya hakları

olduğu aktarıldı. Bu önergeye karşı olan partiler, alınan kararın çifte vatandaş ve tek vatandaş olan kişiler arasında dengesizlik ve ayrımcılığa sebep olacağından dolayı uygun olmadığını düşünüyor. Bu durumda bir Hollandalı terör olaylarına karıştığı takdirde sadece hapis cezasına çarptırılabiliyor. Çifte vatandaşlığı olan insanların ise vatandaşlığı geri çekilip ülkeden gönderme cezası alabiliyor. Hükümetin bu dengesizlikle birlikte oluşacak olan mağduriyetleri nasıl değerlendireceği merak konusu.


aktüalite 09 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 212 - Mart/Maart 2016

Gündem

Ağız tadı ile yiyebileceğiniz, gönül rahatlığı ile uğrayabileceğiniz yeğâne mekânlardan biri daha hizmete girdi...

AVANTAGE DÖNER DORDRECHT’TE HİZMETE AÇILDI Dordrecht kentinin en işlek yeri olan Wielwijk bölgesinde 6 yıldır süpermarket işleten Abdurrahman ve Ömer Yalnız kardeşler, Admiraalsplein’de Avantage Döner adıyla yepyeni bir işletmeyi insanlarımızın hizmetine sundular.

İlhama sarılanlar bal yiyor Nahl süresinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Rabbin bal arısına ‘Dağlardan, ağaçlardan insanların yaptıkları çardaklardan evler edin. Sonra, her çiçekten ye de, Rabbinin yolunda ink ıyad ile git.’ diye vahyetti.” (Nahl, 16/68-69). Bu mealdeki ayet-i kerimesiyle Rabbimiz ilham hakikatini müslim, akil ve âlim kimselere göstermektedir. Ayetteki bal arısına vahiy tabiri elbette ki melek vasıtasıyla Peygamberlere gelen vahiy değil, ilhamdır. Eğer bal arısı bu ilhama sarılmasaydı, veyahut bu ilham sadece “beni bağlar” deseydi, biz asırlardır bal gibi bir nimetten mahrum kalacaktık.

Tural Koç

R

egenboog Sanat Merkezi tarafından organize edilen resmî açılışa, STK temsilcileri, siyasiler, esnaf ve bölge halkı katıldı. iştirak Açılış merasiminde, Hollandalıların da yoğun olarak katılımı gözlerden kaçmadı. Gün boyu süren açılışa âdeta insan seli aktı. Avantage Döner işletmecileri Abdurrahman ve Ömer Yalnız davetlilerle birer birer ilgilendiler. Hollanda Mehteranın, hem caddede yürüyüşü hem de dükkân önündeki gösterisi ile bölge insanı coşkulu anlar yaşadılar. Büyük bir ilgiyle izlenen mehter takımının verdiği konserin ardından dua ile açılış gerçekleştirildi. Dordrecht Mescid-i Aksa Camii İmamı Mustafa Bilen tarafından okunan dua ile kurdele kesimi yapıldı. Açılış organizesini yürüten Regenboog Sanat Merkezi Koordinatörü Sezer Değmez, bu tür girişimlerin önemine vurgu yaparak, hayırlı olsun dileğinde bulundu. Davetlileri selamlayarak ve hoş geldiniz diyerek konuşmasına başlayana işletme sahiplerinden Abdurrahman Yalnız, bu bölgede bu tür bir mekâna ihtiyaç olduğunun bunu da market içerisinde yıllardır karşıladıklarına anca yetersiz kalındığı için böyle bir işletmenin hizmete açıldığını dile getirdi. Kolay ulaşılabilir merkezî bir yerde hizmete açılan Avantage Döner, iç dizaynı ile insanların rahat bir ortamda ağız tadıyla ailecek yemek

yiyebilmesine imkân tanıyor. Başta döner olmak üzere, Konya Etli Pidesi, tatlılar ve snack ürünlerinin de güvenle yenilebileceği bir mekân olarak hazırlanan Avantage Döner, katılımcılara ikam olarak sunduğu kendi ürünlerinde de tam puan aldı. Dordrecht Belediyesi meclis üyesi ve aynı zamanda bir işveren olan Bahattin Güler de açılışta bir konuşma yaptı. Güler konuşmasında, “Bu kriz döneminde böyle girişimler çok önemlidir. Krizi fırsata çevirmek gerek. Bu girişimi yıllardır başarıyla yürüten Yalnız Kardeşleri tebrik ediyor, başarılar diliyorum.” diyerek duygularını dile getirdi. Gün boyu süren açılış vesilesiyle bir araya gelen davetliler, dükkân

içerisinde sunulan çay ve ikramlarla tanışma ve sohbet etme imkânı buldular....

Aynı bunun gibi İslam dünyası sayısız bal arıları nispetinde allameler yetiştirmiş; bu allameler kendilerine gelen ilhamları sadece beni bağlar diyerek saklı tutsalardı ve bizim istifademize sunmamış olsalardı, biz onların ortaya koymuş oldukları bal tadındaki irşadlarından ve yol göstermelerinden mahrum kalacaktık. Buna binaen gecen ki sayınızda genç kardeşim Talha Yıldız’ın köşe yazısına bir olumlu tepki olarak bu yazıyı kaleme aldım. Genç ve müdekkik kardeşim inşallah bu ilham konusunu biraz daha araştırsın. Bu araştırma için bir kaç ipucu: 1) Hadsiz vakıalarla ve rivayetlerle

şehitlerimizin kendilerini sağ bildikleri sabit ve katî’dir. Hatta şehitlerin efendisi olan Hazret-i Hamza Radıyallahü Anh, tekrar, tekrar, vakıatla kendine iltica eden adamları muhafaza etmesi ve dünyevî işlerini görmesi ve gördürmesi gibi çok vakıalar bunu isbat etmiştir. 2) Kuran’da peygamber olmadığı bilinen şahıslara geldiği bildirilen vahiy ilham ile tefsir edilmiştir. Allah Hz. Musa’nın annesine “çocuğu emzir, başına gelecekten korktuğun zaman, onu suya bırak, korkma, üzülme biz şüphesiz onu sana döndüreceğiz ve peygamber yapacağız” (el-Kasas, 28/7). 3) “Allah her semaya görevini vahyetti.”(Fussilet, 41/12) 4) “Hani, Rabbin meleklere, “Ben sizinle beraberim. Haydi, iman edenlere sebat ilham edin. Ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım” diye vahyediyordu. (Enfal, 8/12). 5) Havariler, Hz. İsa (as)’ya, hayatında tâbi olan arkadaşlarıdır. Bunlar da,“Hani havarilere ‘Bana ve Rasûlüme iman edin.’ diye vahyetmiştim.”(Mâide, 5/111) Kur’an’da sözü edilen bir başka vahiy şekli ise, şeytanların insanlara vahyetmesidir. “Şüphesiz şeytanlar, kendi dostlarına sizinle mücadele etmelerini vahyederler.” (En’am, 6/121) ayeti bunu dile getirmektedir. Buradaki vahiy ise, vesvese anlamında kullanılmıştır. Görüldüğü gibi, vahiy kelimesi Kuran’da sadece peygambere gelen vahyi göstermek için kullanılmamıştır. Arı bile ilâhî vahiyden nasibini almıştır.

Fırsat eşitliği yalanı

İslam okullarının önü kesilmeye çalışılıyor Hollanda’da İslam okullarının eğitimde diğer okullara göre daha başarılı olmasına rağmen yeni İslam okullarına izin verilmiyor. DENK partisinin Facebook sayfasında yaptığı paylaşımda Alphen aan den Rijn’da An Noer ve Schiedam’da Ababil ile El Furkan İlk öğretim İslam okullarında eğitim gören öğrencilerin Hollanda genelinde CİTO sınavında yüksek dereceler aldığı belirtiliyor.

Ancak buna rağmen Hollanda’da İslam okullarına sıcak bakılmadığı da orta dereceli İslam okullarının açılmasına izin verilmemesiyle gözler önüne seriliyor. Orta dereceli İslam okulu için yapılan 30 başvurudan sadece ikisinin kabul edildiği aktarılıyor. Devlet Sekreteri Dekkers’ın basın sözcüsü, eğitimde özgürlüğün göz ardı edildiğini belirterek, bu gibi eşitsizliklerin yaşanmaması gerektiğini vurguluyor DENK partisi konuyu meclise taşıyacağını ve eğitim sisteminde yapılan haksızlık ve kısıtlamalarla ilgili hükümet partileri VVD ile PvdA’nın nasıl bir tepki vereceğini merak ettiklerini belirtti.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 212 - Mart/Maart 2016

04 haber 10 nieuws

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

Sağlıkta, Hollanda-Türkiye kıyaslaması

Türkiye’de hizmet veren Lokman Hekim Hastaneleri Grubu adına Hollanda’yı ziyaret eden heyet, sağlık sektöründe hizmet veren kurum temsilcileriyle bir araya gelerek bilgi alışverişinde bulundular. Tuğba Arız, Hatice Bayar ve Meliha Boğutekin’in katıldığı toplantıda, yaşanan sorunlar dile getirildi...

Okumanın adresi: Hollanda Kitap Kulübü

Hollanda Kitap Kulübü üyeleri her ay belirledikleri bir kitabı düzenli olarak bir araya gelerek tahlil ediyorlar. Kulüp Başkanı İsmail Coşkun, okudukları 31’inci kitabın Dan Brown’ın Melekler ve Şeytanlar adlı kitap olduğunu söyledi. Kulüp üyeleri, 3 Nisan 2016’da Ziya Gökalp’in “Türkçülüğün Esasları “ adlı kitabı okuyacaklar.

Dosya

Dosya konularımızla alakalı ilgili kurum ve kişilerle söyleşilerimiz sürüyor. Batı’nın arzuladığı gençliği konu edinen dosyamızla alakalı olarak geçen sayıda Hollanda İslam Federasyonu Gençlik Teşkilatı Başkanı Bahri Bulut ile gerçekleştirdiğimiz söyleşimizi bu sayıda sizlerle paylaşıyoruz. Hoş bir sohbet oldu, istifade edeceğinizi ve keyifle okuyacağınızı umuyoruz...

B

Hollanda Mehteran Dordrecht sokaklarında

Arabaşı bahane, buluşmak şahane...

Genç nedir sizce, nasıl bir anlam yüklüyorsunuz gence? Bu dava yani İslam, gençlerle başladı. Yetişkinler, yaşlılar Peygamberimizi yalnız bırakırlarken, gençler Efendimizin yanında, etrafında bulundular. İslam, tabir-i caizse gençlerin omuzlarında yükseldi, zirveye çıktı, dünya insanlığına gençlerin gayretiyle ulaştırıldı. Genç budur, böyle bir gayesi, hedefi vardır. Şuurlu, ahlaklı, kimlikli, kişilikli, Rabbinin kendisine verdiği nimetin bilincinde olan ve bu nimeti etrafındakilerle paylaşmak isteyen kişidir genç. Heyecanlıdır, Rabbinin rızasını her ortamda kazanmak için çalışan, yarışandır genç.

Sessiz çoğunluğun sesi, DENK Partisi

5 yıl önce kurulan ve 35 kişilik ekiple Hollanda’nın ilk, tek ve profesyonel ekibi Hollanda Mehteran Avrupa genelinde verdiği yüzlerce konser ve gösteriyle adını Hollanda’nın kültür-sanat tarihine altın harflerle yazdırdı. Avantage Döner açılışında yaptığı gösteri seyredenleri büyüledi...

Hollanda Çataklılar Derneği tarafından her yıl geleneksel olarak düzenlenen Arabaşı gecesinde, Hollanda’nın değişik şehirlerinden gelen yaklaşık 350 Çataklı bir araya geldi. Gecede, dernek olarak yapılan çalışmalar değerlendirildi, görüş alışverişinde bulunuldu, hasret giderildi.

Hollanda İslam Federasyonu Gençlik

“Genç, Rabbinin rıza her ortamda kazanm için çalışandır” aşkanlığını yaptığını NIF Gençlik Teşkilatından bahseder misiniz, nasıl bir yapılanması, vizyonu, misyonu var? Hollanda İslam Federasyonu’na bağlı, Gençlik Teşkilatı birimiz olarak faaliyet yürütüyoruz. Böyle bir yapılanmamız var. Federasyonumuz da, merkezi Almanya’da bulunan IGMG’ye bağlı olarak hizmet yürütmektedir. 14 kişilik bir icra kurulumuz var. Güney Hollanda bölgesinde hizmet veren 18 tane gençlik teşkilatıyla koordineli bir şekilde ülke insanına hizmet vermeye çalışıyoruz. Sadece Müslümanların değil, bütün insanların dünya ve ahiret hayatının saadeti için çalışan bir misyona sahibiz. Millî Görüş davasının bulunduğumuz ülkede kök salması için çalışmalar yapmak ve bu davayı yaşadığımız yerdeki insanlara, özellikle gençlere tanıtmak, anlatmak yine misyonlarımızdandır. Müslümanlarda bir “ümmet” duygusunun oluşması için gayret gösteriyoruz. Bu davayı gayrimüslimlere anlatmak ve onları da böyle bir hareketin varlığından haberdar etmek diğer görevlerimiz arasındadır.

TOVER’ın (Turkse Ondernemers Vreniging ) organize ettiği bilgilendirme akşamında konuşan DENK Partisi kurucularından ve milletvekili Tunahan Kuzu, Hollanda’da ki gündemde olan sorunları ve çözümleri dile getirdi. Programda, Latife Uğur kendi yaptığı bir tabloyu Tunahan Kuzu’ya hediye ederken TOVER Başkanı Durmuş Doğan’da bir değerlendirme konuşması yaptı.

Eskiden “Batı Gençliği”nin kötü bir örnek teşkil ettiği varsayılırdı. Şimdi ise dünya

küçüldü. Avrupa’daki gençlik kendisini nasıl tanımlıyor? Avrupa’da yarımı asrı tükettik. İlk gelen neslimiz ve özellikle teşkilatımız 45 yıldır Avrupa’nın her yerinde cami-cemiyet anlamında yapılandılar. Bu hayırlı girişim Müslüman gençliğin içerisinde bulunduğu ortamdan etkilenmesini önledi. O dernekleri, cemiyetleri açanların evlatları şimdi cami yönetimindeler, onların çocukları da gençlik teşkilatlarında görev yapıyorlar. Bu halka büyüyerek devam edecek inşallah. Gençlerimizin işi gerçekten zor. Burada doğmuşlar ancak iki kültür arasında yaşamak belli sorun ve sorumlulukları da beraberinde getiriyor. Yaşadığımız toplumdaki örf ve âdetlerin kendi değerlerimizle örtüşmediğini hatta taban tabana zıt olduğunu da görüyoruz. Kendi ahlâk kurallarımızla Batı’nınkini karşılaştırdığımızda arada büyük bir mesafe olduğunu biliyoruz. Bu noktada ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Ancak, bu gibi teşkilatların gerekliliğini, büyüklüğünü görünce de Rabbimize hamd ediyoruz. “Önce ahlâk ve maneviyat” düsturuyla yola çıkan bir teşkilat olarak, gençlerimize kendi kimlik ve değerleriyle gurur duymaları gerektiği bilincini veriyoruz. İslam aleyhine yürütülen karalama kampanyası sonucunda çoğu gencin bu kimliğini öne çıkarma cesaret olmadığına şahitlik ediyoruz. Oysa bizim teşkilatlarda ve bir cami ortamında yetişen gençliğin bu ülkeye ve bu ülke insanına ancak hayır ve faydası dokunur. Genç, dünyevî zevklerin ve nefisinin peşinde giden değildir, o zevkleri elinin tersiyle itendir. Ahiretine yatırım yapandır. Büyüklerini sayandır. Aile ve akrabasına sahip çıkandır. Dünyanın cazibesi karşısında dik ve sağlam duran bir gençliğin yetişmesi için çalışıyoruz. Bir imtihan dünyasında yaşıyoruz. Bu da bizim sınavımız. Rabbim yüz akıyla bu imtihanı geçmeyi nasip etsin. Efendimiz bir gün ashabıyla sohbet ederken, “Mutlaka kardeşlerime kavuşmamı arzuladım.” dedi. (Bunun üzerine kendisini

dinleyenler) şöyle dediler: “Biz senin kardeşlerin değil miyiz?” O şöyle cevap verdi: “Sizler benim ashabım ve kardeşlerimsiniz. Benden sonra da beni görmedikleri hâlde bana inanan bir topluluk gelecektir.” İşte, böyle bir gençlik var. O’nu görmeden inanan ve O’nun getirdikleriyle amel etmeye çalışan. Kendisini Rabbinden uzaklaştıracak o kadar tuzak var ki, genç buna rağmen inancıyla ayakta kalmayı başarabiliyor.

Müslüman bir gencin içerisinde yaşadığı ülkedeki görev ve sorumlulukları nelerdir? Ümmet şuuruyla yetişen bir genç, önce kendinden ve çevresinden başlayarak büyüteceği halkada hizmet edecektir. Nerede, hangi konumda olursa olsun bir hizmet anlayışıyla hareket etmesi ve işini en doğru ve dürüst bir şeklide yapması gerekiyor. Peygamber Efendimiz bize en güzel örnektir. O yaşamı boyunca bir davet yolu izledi. Bizler de o yoldan gitmeli ve insanların dünya ve ahiret saadetine giden yollarını açmalı, davet etmeliyiz. İnandığımızı yaşayacağız, tatlı dilli, hikmetli olacağız. Toplumun sıkıntılarıyla hemhal olacağız, kaygı duyacağız, ilgilenip, çözüm ve çare olacağız. Gündemi takip etmeli, fikir üretmeli, ona göre adım atmalıyız. Gündemden bihaber olan genç, toplumdaki sıkıntıları bilemediği için çözüm sunamaz, faydası olamaz. Efendimiz, ““İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olanıdır” buyurarak bize ışık tutuyor, yol gösteriyor. Burada ferdi olarak sorumluluklarımız olarak bunları sayabiliriz ancak bu gibi hizmetle teşkilat bazında yürütülürse verim artar. Çift kültür, çift aidiyet gençlik için ne anlama geliyor, biz zenginlik mi, bir çatışma sebebi mi? Bir zenginliktir, bir nimettir. Bir lisan bilen biri o dilden anlayana bu davayı anlatabilir. Ancak birkaç lisan bilen biri de bu davaya pek çok insana kolayca ulaştırabilir. Bu toplumda yetişmek ve bu toplumun bir parçası


söyleşi 11 interview

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 212 - Mart/Maart 2016

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

Teşkilatı Başkanı Bahri Bulut:

asını mak

Lokman Hekim Hastanesi’nden bilgilendirme

Rotterdam İskender Restoran’da düzenledikleri bir toplantıyla sağlık sektöründe iş yapan girişimcileri bir araya getiren Ramazan Akpınar ve İbrahim Acer, toplantı sonrası STK’ların da bu konuda görüşlerini dinlediler. Arif Yakışır ve Salih Akpınar bu konuda yaşanan sorunları kendileriyle paylaştılar.

Bahri Bulut Kimdir?

Yeşildal Sigorta uzun soluklu koşusu

1972 İstanbul doğumluyum. 41 yıldır Hollanda’da ikamet etmekteyim. Anaokulundan yüksek tahsilime kadar olan eğitim hayatımı Hollanda’da tamamladım. Ev doktoru olarak görev yapmaktayım. Hollanda İslam Federasyonu Gençlik Teşkilatı Başkanlığı görevini yürütmekteyim. Evli ve iki çocuk babasıyım.

olmak bizlere pek çok imkân sunmakta, zenginlik katmaktadır. Bu davanın birileri tarafından anlatılması gerekiyor. Ekmek parası için buralara gelmiş gibi zahiren bir sebep ve görüntü olsa da, sırf bu amaçla burada bulunduğumuzu bilmemiz lazım. Rabbimiz, bizlerin buralarda doğup büyümemizi murad etmiş, o nedenle biz burada kendimizi, müntesibi olduğumuz dinin omuzlarımıza yüklediği sorumluluğu yerine getirmekle mükellefiz. Biz İslam’ı bulunduğumuz yerde anlatamazsak, anlatmazsak bunu başkalarından beklemek gülünç olur. Rabbimiz bize güvenerek böyle bir rol biçmiş, bundan daha güzel bir görev ve sorumluluk olur mu? Bizler de bu görevi en güzel bir şekilde yerine getirmek için canla, başla çalışacağız. Bu davayı karşımızdaki muhatabımıza anlatabilmemiz için onun düşünce ve kültür yapısını iyi bilmemiz gerekir. Burada doğup büyümemizin böyle avantajı var. Onlara hangi dil ve hâl ile ulaşacağımızı çok iyi biliyoruz. Tabi ki böyle bir gayemiz varsa. Hedefimiz Rabbimizin rızası ise… Yoksa Allah muhafaza, bu toplum içerisinde hiçbir hizmette bulunamadan o toplumda dünya telaşı içerisinde kaybolur gidilir. Elbette her şeyin güllük gülistanlık olduğunuz söylemek mümkün değil. Dede ve baba hala bu dava yolunda giderken, koşarken evladının bu gaye dışında hareket ettiğini de görüyoruz. Kimlik ve ahlâk erozyonu yaşıyor gençlik. Rabbimiz yardımcımız olsun. Gençlik teşkilatlarının olması bir nimettir. Gençlik teşkilatlarının bu çalışmaları olmamış olsa, gelecekten endişe duyarım. Ancak cami gençlik birimleri dur durak bilmeden gece gündüz çalışmalılar. Bu durumda olan gençlere rehberlik edecek, yol gösterecek donamıma, birikime ve faaliyetlere sahip olmalılar. Siz nasıl bir gençlik inşası için uğraşıyorsunuz? Yukarıda kısmen özetlemeye çalıştık. Gayesi olan, hedefi belli, geleceğe umut ve güvenle

bakan, iki dünya arasında denge kuran, içerisinde yaşadığı topluma hizmeti esas alan, heyecanlı, samimi, kimliğinden gurur duyan, paylaşımcı, mücadeleci, özgüven ve ahlâk sahibi bir gençliğin inşası uğraşıyoruz. Herkese faydası olacak bir gençliğin oluşmasını arzuluyoruz. Tahsilini yapmış, toplum içerisinde mücadele eden, sıkıntılara göğüs geren, sorunlara çözüm üreten bir genç modeline herkes gıpta ile bakar. Biz böyle bir gençlik istiyoruz. İlmî ve ahlâkî yönden üstün bir gençliğin inşasını istemekteyiz ve o yönde uğraşıyoruz. Kolay olmadığını biliyoruz, ancak bizim hedefimiz, gayemiz, isteğimiz bu. Rabbim bizi bu hizmette başarılı kılsın inşallah. Gelecekten ve gençlikten ümitli misiniz? Hem de çok ümitliyim. Etrafımda gördüğüm gençler, bana bu duyguyu taşımama sebep oluyorlar. Deminden beri profilini çizdiğimiz gençlik yanı başımızda elhamdülillah. Sayımız az da olsa, çalıştığımız şubelerde bu heyecanı görüyorum. Bizim el uzatmamızı bekleyen binlerce genç var. Yani işimiz çok, yolumuz uzun ve çetin. Bu nedenle, ciddi ve samimi çalışmalar yaparak “bize de el uzatın” diyen gençliğe ulaşmamız gerek. Buna rağmen gençlikten ümitvarız… Zafer anında gevşemeyen, yenilgi anında üzülmeyen bir inanca sahibiz. Rabbim dilerse sular büklüm büklüm burulur. O, bizden sadece bu din uğruna mücadele etmemizi, gayret sarf etmemizi istiyor. Biz de O’nun buyruğu gereği hareket etmeye çalışıyoruz. Neler tavsiye edersiniz gençliğe? Bireysel yol almak zordu. Rabbim “cemaat olun” buyuruyor. Yaptığımız bütün çalışmaları gençlik teşkilatları bünyesinde yaparsak verim artar, sebeplenenler artar, heyecan artar, hizmet aşkı, şevki artar. Peygamberimiz, “Allah’ın rahmetinin cemaat üzerinde

olduğunu” haber veriyor bizlere. Genç, kendi birikim, tecrübe ve donanımını bir cemaat içerisinde kullanmalıdır. Bu manada gençlere de bir çağrımız olsun: Başta aileniz olmak üzere, bu ülke ve bu ülke insanları sizlere çok şeyler verdiler. Bunları ödeme sırası sizde. Hiç kimse borçlu kalmayı istemez, sevmez. Bu borcun ödeneceği yerler de gençlik teşkilatlarının yönetimleridir. Bu manada bir yolculuğunuz olacaksa bizlere eşlik edebilirsiniz. Bu yükü birlikte taşırız, daha çabuk hedefe ulaştırırız. İmanlı ve ahlâklı bir gençliğin oluşması gayesini güden herkese kapımız açıktır. Gençlik teşkilatımızın olduğu şubelerimize mutlaka üye olsunlar. Orada yürütülen çalışmaların içerisinde bulunsunlar, o bölgede hizmet veren kuruluşların gidişatında söz sahibi olsunlar. Bizler nasıl bu dava uğruna koşturuyorsak, şeytanın da boş durmadığını, onun da bizim ayağımıza çelme takmak için koşuşturduğunu unutmamalıyız. Onun de hedefi belli; geleceği iyiliğe doğru değiştirmeye çalışan genci yolunda alıkoymaktır. Tek başımıza kalınca da şeytan amacına daha kolay ulaşır. Son sözlerinizi alabilir miyiz? Rabbime, bu çalışmalarımızın hayırlı sonuçlar vermesi için dualarda bulunuyorum. Eksik kaldığımız yerlerde bizi tamamlamasını niyaz ediyorum. Gençliğin imanının sağlamlaşmasına, kökleşmesine vesile olan bu çalışmalarımız ancak onun yardımıyla başarıya ulaşabilir. Her zaman olduğu gibi duaya ihtiyacımız var. Dualarınızda bizi ve gençliği unutmayın. Böylece Allah’ın rızasına kavuşmuş olabilelim.

1992 yılından beri Rotterdam’da sigorta ve emlakçılık alanında hizmet veren Rasim Yeşildal, annesi ve Coşkun Yeğenoğlu sağlık sektörünün sorunlarının konuşulduğu bir toplantıda bir araya geldiler. Rasim Yeşildal, işletme olarak bu alanda da belli bir çalışmalarının olacağını duyurdu.

Erbakan anıldı, Millî Gazete tanıtıldı

Prof. Dr. Necmeddin Erbakan beşinci vefat yıldönümü nedeniyle farklı etkinliklerle anıldı. Rotterdam’da düzenlenen programda, Seyfali Sertçelik, “Erbakan Hoca’nın Millî Gazeteye sahip çıkın” tavsiyesi gereği, Millî Gazete Avrupa abone sorumlusu ile yakından ilgilendi, abone olunması için koşuşturdu...

Farklı da olsak, bizi buluşturan sebepler var

ESAM tarafından düzenlenen Erbakan’ı Anmak adlı programda, farklı düşüncedeki insanları bir araya geldiler. Ömer Baler, Abdulkadir Aktalan, Abdurrahman Yazır, M. Ali Özyer, Cafer Gümüş, Bahattin Korkmaz aynı masada bu özel günün değerlendirmesini yaptılar.

Organizelerin arkasındaki güzel eller...

Söyleşi Fotoğraf: Tâhâ Yalçın

«

Hollanda’da profesyonel manada düzenlenen etkinliklerin organize ve koordinesinde onların hep arka planda isimlerine rastlıyoruz. Her organizeyi de başarıyla yürüten Gökkuşağı Kültür Sanat Vakfı elemanları Ömer Atıf, Hüseyin Tanrıverdi, Furkan Aktalan ve Buhari Yaralı’yı yine bir organizede görüntüledik...



ekonomi 13 financieel

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 212 - Mart/Maart 2016

Gündem

Hollanda’da yaşayan yoksulların yarısının en az üç yıl boyunca zor şartlar altında hayatını idame ettirdiğini belirtiyor...

Hollanda’da kalıcı fakirlik artıyor Hollanda genelinde yapılan araştırma sonuçlarına göre, yoksullar için yaşam koşulları her geçen gün kötüye gidiyor.

S

osyal ve Kültürel Planlama Bürosu’nun (SCP) hazırladığı ‘Hollanda’nın sosyal durumu’ veri raporlarına göre, “Eenmaal arm betekent vaak blijvend arm” (Bir kez fakirsen, hep fakirsin) şeklindeki özdeyişinin ülkenin acı gerçeğine işaret ettiği görülüyor.

Klijnsma, düşük gelirliler için bütçe ayrıldığını ve bazı yasal değişiklikler yapıldığını belirtti. Böylece insanlardaki alım gücünün, yüzde 5,8 oranında yükseldiğini ifade etti. Bakan yardımcısı ayrıca, yoksulluğun azaltılması için yıllık 100 milyon euronun ayrıldığını sözlerine ekledi.

Uzun vadeli yoksulluğa dikkat çeken uzmanlar, Hollanda’da yaşayan yoksulların yarısı (600 bin) en az üç yıl boyunca zor şartlar altında hayatını idame ettirdiğini belirtiyor. Bu rakamlar, geçmiş yıllarla kıyaslandığında ise iki kat arttığı gözlemlenmekte.

Modern kölelik

Ekonomik kriz Rapora göre, Hollanda’da 2007 yılında 850 bin kişi yoksul yaşarken, küresel ekonomik krizinin başlamasıyla, bu rakam 2013 yılında 1,25 milyon insana ulaştı. Özellikle işsizler, emekliler ve tek başına çocuk yetiştirenler yoksulluk riskiyle karşı karşıya. SCP’ye göre yoksulluk sınırı, yalnız yaşayanlarda ayda 1000 euro, çocuk yetiştirenlerde ise bu sınır biraz daha yüksek. “Acil müdahale çok önemlidir” diyen, araştırmacı Stella Hofs, insanlar ne kadar uzun yoksulluk içinde yaşarlarsa, bu durumdan kurtulmalarının da bir o kadar zorlaştığına dikkat çekiyor. Raporlar gösteriyor ki, küresel ekonomik kriz bizi ciddi anlamda sarstı, diyen Sosyal İşlerden Sorumlu Bakan yardımcısı Jetta

Hollanda tersanelerinde Rumenlerin 1 euro brüt saat ücreti karşılığı çalıştırıldıklarını bildiren ülkenin en büyük işçi sendikaları konfederasyonu FNV, hükümetin bu konuda önlem alması gerektiğini belirtti. İşverenlerin artık günümüz şartlarına uygun olmayan, A1 olarak adlandırılan bir uygulamadan yararlandıklarını ifade eden FNV yetkilileri, kötüye kullanılan bu uygulamaya bir an önce son verilmesini istediler. Bu uygulamada geçici istihdam bürolarının işçileri yurt dışında ortak çalıştıkları bir istihdam bürosundan aldıkları ve böylece sosyal primleri Romanya ve Polonya gibi ülkelerdeki düşük asgari ücret üzerinden ödedikleri kaydedildi.

Bu durumda yabancı işçilerin sömürüldüklerine, Hollanda’daki işsizlerin “pahalı” oldukları için iş bulamadıklarına ve hazineye daha az vergi geliri girdiğine vurgu yapıldı. FNV, bu durumun GS Yards adlı tersanede çalışan 120 Rumen’in maaşıyla ilgili incelemelerde ortaya çıktığını bildirdi. Bazı Rumenlerin 7, 8 yıldır bu tersanede çalıştığına işaret edilerek, bu kişilerin kesinlikle geçici işçi olmadıkları ve belirsiz süreli iş sözleşmesi hakları bulunduğu ifade edildi. “İşsizliğin nedeni yabancılar!” Geçtiğimiz yıl Hollanda genelinde 7.4 olan işsiz oranı Groningen’de 8.5 olarak ülkede en fazla işsizliğin yaşandığı eyalet oldu. Öte yandan İstatistik Enstitüsü CBS tarafından yapılan açıklamaya göre geçen yıla göre ülke genelinde işsizlik oranı 7.4’den 6.9’a düştü. En düşük işsizlik Zeeeland bölgesinde yaşanırken bu bölgede işsizlerin oranı nerdeyse ülke genelinin yarısı ( 5.5) olarak istatistiklere yansıdı. Diğer büyük şehirlerde ise durum ülke genelinin aksine değişmedi hatta arttı. Hollanda genelinde bir önceki yıla göre yaşanan düşüş şehirlerde de devam ediyor. Rotterdam’da yüzde 12; Den Haag’da yüzde 10; Utrecht’te yüzde 7.3 olan işsiz oranının ülke genelinden fazla olmasının nedeni bu şehirlerde çok sayıda yabancı uyruklunun ve göçmenlerin yaşamasına bağlandı Doğuş haber Merkezi

«

Hollanda’da cami ve Müslümanlara saldırılar artıyor

oaslan@yilmaz.nl

Osman Aslan

Vergi beyanında sürpriz Mart ayının yaklaşmasıyla Vergi Dairesi’nden mavi zarf içerisinde 2015 yılına ait vergi beyanında bulunulması gerektiğine dair birçok vatandaşımıza mektup geldi. Bu mektubu alan kişinin vergi beyanı bildirim zorunluluğu vardır. Vergi beyanının gecikmesi veya yapılmaması durumunda ceza ödenmek zorunda kalınabilir. Vergi beyanı yapılırken bazı bilgilerin önceden doldurulmuş olduğunu göreceksiniz. Bu birkaç yıldır süregelen bir uygulama ve yıllar ilerledikçe Vergi Dairesi’nin doldurduğu bilgiler artmakta. Örneğin gelir bilgilerinizi kendiniz yazmadan görebileceksiniz. Bu bilgilerin yanlış veya eksik olabileceğini unutmayın. Bazı işverenler gerekli verileri Vergi Dairesi’ne geç ilettiklerinden bu bilgiler görünmeyebilir. Vergi beyanını bu yıl 1 Mayıs tarihinden önce göndermeniz gerekiyor. 1 Nisandan önce göndermeniz durumunda ise vergi dairesi 1 Temmuzdan önce bilgi vereceğini taahhüt ediyor. Gençlerimizin vergi beyanı konusunda ilgisiz ve bilgisiz olduğunu düşünüyorum. Özellikle eğitiminin yanında ardışık olarak (yani aynı anda birden fazla işveren yerine ardı ardına birkaç işyeri) işyerlerinde çalışılmışsa vergi iadesi ihtimali daha yüksektir. Gençlerin ve ebeveynlerinin vergi formu doldurulurken baktırmaları kendi çıkarlarına olabilir. Seyahat masrafları: Eğer işinize toplu taşıma vasıtaları ile gidiyorsanız vergiden bunu düşme imkânınız var. Seyahat edilen mesafenin tek yönlü en az 10 kilometre olması gerekir. Kendi aracınızla yapacağınız seyahatler geçerli değildir. Eğitim masrafları: Özellikle eğitim yardımı almıyorsanız eğitim masraflarınızı vergiden düşebilirsiniz. Eğitiminizin MBO, HBO veya WO kurumunda olma şartı yok. Aranan tek şart alınan eğitimin kişinin işinde ilerlemesini sağlayacak bir eğitim olmasıdır. Örneğin bir hobi kursu bu nedenle vergiden düşülemez. Okul masrafları, özel alet ve edevatlar, sınavlar vs. vergiden düşülebilecek miktarlardır.

ması gerektiğini savunan Van der Valk, ülkede Müslüman kesime karşı saldırıların arttığını dile getirdi. Van der Valk 2016 yılında saldırı sayısının daha şimdiden 18’e ulaştığını ifade ederek durumun vahimliğini ortaya koydu.

öğrencilere Ramazan Bayramı’nda bir gün tatil verme planlarıyla ilgili sorularını yanıtlayan Müsteşar Dekker, kararın okul yönetimleri tarafından alınacağını, ancak bunda okul aile birliğinin de onayının gerektiğini kaydetti.

Emeklilik veya gelir kaybını önleyen sigortalar: Sıklıkla karşılaştığımız durumlardan biri de vergi mükelleflerinin yaptırdıkları özel emeklilik (lijfrenteverzekering) veya hastalıktan dolayı oluşacak gelir kaybını ödeyen sigortaların primlerinin vergiden düşülmediğidir. Bu sigortaların primlerini de bazı şartlar altında vergiden düşebiliyorsunuz.

Bayramı tatiline okul karar verecek Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Sander Dekker, Müslüman öğrencilere Ramazan Bayramı tatiliyle ilgili kararın okullar tarafından verilebileceğini belirtti. İslam karşıtı PVV’nin (Özgürlük Partisi), başkent Amsterdam’daki okulların

Müsteşar Dekker, Hollanda’da herkesin dinini yaşama hakkı bulunduğuna vurgu yaptı. Eğitim Bakanlığı Müsteşarı ayrıca, ilkokullarda öğrencilere dinlerle ilgili genel bilgilerin verildiğini ve öğrencilerin farklı inanç ve görüşlere saygılı olmayı öğrendiklerini ifade etti.

Eski eşe ödenen nafaka: Eski eşinize ödediğiniz nafaka da vergiden düşülebilir. 2015 yılı vergi beyanından itibaren kişinin yanında oturmayan veya kendi bakımını üstlenecek gelire sahip olmayan çocuk veya gençlere yapılan ödemelerden ötürü verilen vergi indirimi ne yazık ki kaldırıldı.

Hollanda’da yapılan araştırmada cami ve Müslümanlara karşı saldırılarda artış olduğu gözlemlendi. Amsterdam Üniversitesinden İneke van der Valk, cami ve Müslümanlara karşı saldırıların düşünüldüğünden daha fazla olduğunu açıkladı. Yaptığı araştırmasını değerlendiren Van der Valk, “Müslüman toplumu yapılan saldırıları genelde kendi içinde çözmeye çalışıyor ve gün yüzüne çıkmasını istemiyor. Bu nedenle saldırı sayısının bilinenden daha fazla olduğu kamuoyu tarafından fark edilmiyor” dedi. Van der Valk, sadece geçtiğimiz yıl 28 saldırının olduğunu belirtti. Geçtiğimiz cumartesi günü Enschede’de bulunan bir camiye yapılan molotoflu saldırıya çokta şaşırılma-

Pusula

Bağış: Yapılan bağışların Vergi Dairesi’nde özel bir listeye (ANBİ) kayıtlı bir kuruma yapılması durumunda vergiden düşülebilir. Bağış yaparken muhakkak kurumun bu listede olmasına özen gösterin. Bazı kurumların vatandaşları yanlış bilgilendirdiğine şahit oluyoruz. Geçtiğimiz yıllarda bununla ilgili birçok araştırma yapıldı. Birçok kişi aldığı miktarları geri ödemek zorunda kaldı. En güzeli bağışları banka yoluyla ödemektir. Aksi hâlde ispat konusunda sorun yaşanma ihtimali var. Sağlık harcamaları: Yaptığınız bazı sağlık harcamalarının belli sınırları geçmesi durumunda (sınır gelirinizin yüksekliğine göre değişiklik gösterir). Ödediğiniz prim ve ‘eigen risico’ dışındaki birçok masraf bu sınırı geçip geçmediğinizi belirlerken sayılır. Özellikle bazı mide rahatsızlıklarından dolayı özel diyet uygulayan ve bundan dolayı özel yiyecekler yemek zorunda kaldığından fazla masrafı olanlar için vergi dairesinin belirttiği diyet listesindeki miktarları vergiden düşebilirsiniz. Bundan yararlanabilmeniz için vergi dairesi istediğinde doktorunuzdan o diyeti uyguladığınıza dair bir belge gerekir. 2015 yılı itibariyle gözlük ve lens masrafları da artık ne yazık ki vergiden düşülemiyor. Ev satışında oluşan zararın faizinin vergiden düşülmesi: 28 Ekim 2012 tarihinden itibaren yapılan konut satışında bir zarar olması ve bu zararın (ipotekli)kredi ile ödenmesi durumunda kredi faizi 15 yıl boyunca vergiden düşülebilir. Vergi formunu pekâlâ kendiniz de doldurabilirsiniz. Fakat ipotekli krediniz (özellikle de ayrılık geçirmişseniz veya bir taşınma söz konusuysa), özel emeklilik sigortanız varsa işin uzmanına doldurtmanızda fayda var. Size vergiden çok para aldıracağını söyleyenlere değil yıllardır bu işi yapan ve müşterilerin başını ağrıtmayan birine doldurtun. Aldığınız fazla paraları daha sonra vergi dairesi faiziyle geri alabilir. Dolduran vatandaşları da sonra bulamayabilirsiniz. Doğum izni: Doğum izninden ötürü (ouderschapsverlof) alınabilecek vergi iadesi (ouderschapsverlofkorting) 2015 yılından itibaren yine kaldırılanlar arasında. Eğitim masrafları: 2015-2016 eğitim yılından itibaren eğitim yardımı veya kredisi (studiefinanciering) alanlar için eğitim masraflarını vergiden düşmek ne yazık ki mümkün olmayacak. Bu veya merak ettiğiniz diğer konularla ilgili bana 0786551655 numaralı telefondan, www.yılmaz.nl sitesinden veya oaslan@yılmaz.nl adresinden ulaşabilirsiniz.



mozaik 15 mozaïek

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 212 - Mart/Maart 2016

Gündem

DIŞ Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Dünya Türk İş Konseyi (DTİK) Avrupa Bölge Komitesi Başkanı Turgut Torunoğulları:

“Avrupa Türk ailesinin bir üyesiyim ve ailemin sorunları beni de ilgilendiriyor”

Merhamete ihtiyaç var

Rotterdam da artık merhamet şehri... Jakarta’dan Los Angeles’a kadar toplam 68 dünya şehri tarafından uluslararası merhamet tüzüğü imzalandı. 20 mayıs 2016 tarihinden itibaren Rotterdam’da büyük bir şenlikle merhamet tüzüğünü imzalayan şehirlerin arasında yer alacak. Merhamet tüzüğünün imzalanması için NİDA 2014’te belediye meclisinde ‘Merhamet şehri Rotterdam’ konulu bir önerge sunmuştu.

DIŞ Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Dünya Türk İş Konseyi (DTİK) Avrupa Bölge Komitesi Başkanı Turgut Torunoğulları, Hollanda’nın Spijkenisse kentindeki Atlas Otel’de düzenlenen toplantıda DTİK üyelerini ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini geride kalan 4 yıllık süreçte yapılan çalışmalarla ilgili olarak bilgilendirdi.

Ü

lkedeki Türk STK’ları bir araya getirme yönündeki çabaları anlatan Torunoğulları, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sizler de biliyorsunuz ben bir girişimciyim ve amacım yatırım yaparak para kazanmak. Ama ben aynı zamanda Avrupa Türk ailesinin bir üyesiyim ve ailemin sorunları beni de ilgilendiriyor. Burada yaşadığımız sorunların çözümü konusunda kendimi de sorumlu görüyorum. Toplumumuz yararına bir şeyler yapabilirsek kendimizi daha çok mutlu hissediyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle, sizlerin de katkı ve desteğiyle önümüzdeki dönemde geçmişte olduğu gibi ses getirecek çalışmalar yapmayı hedefliyoruz. Bu amaçla Nisan ayında Hollanda’da STK’ları bir araya getirmek için girişimlerde bulunacağız. Burada yanlış anlaşılmasın, herhangi bir çatı örgüt kurma gibi bir düşüncemiz yok. Tek düşüncem toplumumuzun birlik ve beraberliğine katkı sağlamak, yaşadığımız ülkelerin de hak ve hukukuna saygı duyarak hareket etmek. Bugüne kadar yaptığım faaliyetlerden elde edilen kazanımlar şu gerçeği açık şekilde ortaya koyuyor. Eğer biz içinden çıktığımız üyesi olduğumuz toplumsal ailemizle ilgilenir, sorunları iyi tespit edip, çözümü için ortak hareket edebilirsek aşamayacağımız engel yoktur. Avrupa ülkelerinde günden güne artan yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı giderek hepimizi olumsuz etkilemektedir. İslami kuruluşlara yönelik tehdit ve saldırılar hızla artıyor, yerli yabancı ayrımı belli siyasi çevreler tarafından sürekli kışkırtılıyor. Bu temel sorunlardan kaynaklanan dışlanmışlık, eğitimsizlik ve işsizlik ortak hareket etmemizi zorunlu kılıyor” Konuşmasının bir bölümünde 26-27 Mart tarihinde yapılacak DTİK kurultayına da değinen Torunoğulları, sözlerini şöyle sürdürdü, “Kim iş yapacaksa, kim toplumumuzun birlik ve

beraberliğini sağlayacaksa, yaz kış demeden elinde raporlarla kim Ankara’ya ziyaretlerden bıkmıyorsa, kimin sivil toplum kuruluşlarını fikir ve düşünce gözetmeden ve hiçbir çıkar beklemeden bir araya getirerek iş yapacağına inanıyorsanız, hep beraber oyumuzu ona verelim, zira toplumumuzun şimdi buna daha çok ihtiyacı var. Yıllardır DTİK kurultayını takip ediyorum. Daha önce DTİK kurultayında yurtdışından hiçbir girişimcimiz bulunmuyordu. 2004 yılında kurultaydan sonra oturuma katılan arkadaşlarla beraber DTİK’te yurtdışından hiçbir girişimci bulunmamasından memnun olmadığımızı belirtmiştik. Daha sonra da çeşitli zamanlarda memnuniyetsizliğimizi dile getirdik. DTİK Avrupa Bölge Komitesi olarak sivil toplum kuruluşlarıyla beraber geniş kapsamlı raporlar hazırladıklarına dikkati çeken Turgut Torunoğulları, “Hazırladığımız raporlar sayesinde gerek hükümetimiz, gerekse sayın bakanlarımız biz gurbetçilerin isteklerine ve sorunlarına çok ilgi gösterdiler. Çözüme kavuşan birçok sorunumuzda DTİK Avrupa Bölge Komitesi ve YTB olarak hazırlamış olduğumuz raporların katkısı büyüktür. DTİK Avrupa Bölge Komitesi olarak sadece Türk girişimcilerin değil, tüm Türk toplumunun sorunlarıyla da ilgileniyoruz” ifadesinde bulundu. Türk girişimcilerin Avrupa’da yaptıkları yatırım, sağladıkları iş imkanı ve sahip oldukları cironun gün geçtikçe arttığına vurgu yapan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Dünya Türk İş Konseyi (DTİK) Avrupa Bölge Komitesi Başkanı Turgut Torunoğulları, şunları kaydetti: “68 milyar Euro ciroya ulaşan Avrupalı Türk girişimcilerin sayısı da 140 bin rakamını aşmış durumda. Avrupa’da 5 milyon 200 bin nüfusa sahip olan Türkler, artık ‘yönetilen’ değil ‘yöneten’ durumunda. Bu güzel başarılarla

kendi kendimizi alkışlamayı hak ettik diye düşünüyorum. Avrupa’da girişimcilik konusunda çok sayıda toplantı yaptık ve çok güzel sonuçlar aldık, birbirimizi tanıdık, ortak işler gerçekleştirdik. Hepimizi daha güzel günler bekliyor yeter ki birbirimize saygılı olalım, artık cesaretimizin, gücümüzün farkına varalım, hayalimizi büyük tutarak, yabancı ortaklıklarla birer dünya markası olalım. Bu kesinlikle zor bir şey değildir. Yeter ki yaptığımız işi sevelim ve geliştirmek için düşünelim.” ASKERLİK KONUSU Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu, dövizli askerlik bedelinin 6 bin Euro’dan bin Euro’ya indirileceği sözünü verdi. Bu konu, DTİK olarak hazırladığımız raporlarda yer alıyor. Dövizli askerlik konusunda toplanan paraların Avrupa’daki Türklere harcanması ya da tamamen kaldırılması gerektiğini daha önce vurgulamıştık. DTİK Avrupa Bölge Komitesi olarak askerlik konusunda da yaptığımız çalışmalar meyvesini vermiştir. PASAPORT HARÇLARI DTİK Avrupa Bölge Komitesi olarak çalışma yaptığımız bir konu da pasaport harçlarının azaltılması yönündeydi. Bu konuda da çalışmalarımız meyvelerini verdi ve 210 Euro olan pasaport harcının 100 Euro olacağı açıklandı. Kuşkusuz bu durum Avrupalı Türkler açısından sevindirici bir gelişmedir. Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu dahil ilgili baknalara raporlar halinde sorunlarımızı ve isteklerimizi sunduk. Çok hızlı olumlu veya olumsuz cevaplar aldık, hepsine DTİK adına şükranlarımızı arz ediyorum.

Merhamet Tüzüğü Uluslararası merhamet tüzüğü onlarca dünya şehrinin merhameti çalışmalarının merkezine alacağına dair taahhüt verdiği bir tüzüktür. Ayrıca insanlar arasında nefret ve hor görmenin önüne geçmek & kültür çeşitliliğinin önünü açmak için şehir yönetimleri tarafından iyi niyetin taahhüde çevrildiği tüzüktür. Tüzük aynı zamanda her yıl başarılı gönüllülere dağıtılan merhamet ödülleri töreninde imzalanacaktır. Merhamet Tüzüğü’nün Hollanda kolu imza töreni için NİDA ve Rotterdam belediyesi ile ortak bir çalışmaya başlamıştır. Ayrışma ve bölünme döneminde

önemli bir taahhüt Rotterdam’ın merhamet şehri olması için uzun süre gayret eden ve NİDA adına önergeyi belediye meclisinde sunan Aydın Peksert, merhamet tüzüğünün imzalama tarihinin belirlenmesi sonrasında şu açıklamalarda bulundu: ‘Rotterdam’ın şehr-i merhamet olmak istemesi kültürler arası uzaklaşma, insanların yaşam stilinden ötürü çatışma ve zengin-fakir farkının büyüdüğü bu dönemde önemli bir taahhüttür. Verdiğimiz bu sözü gerçekleştirmek için sürekli bir gayret içerisinde olmalıyız ve merhameti önceliğimiz haline getirmeliyiz’. 2016 Merhamet ödülü: İnsani ekonomi 2011 yılından itibaren geleneksel olarak her yıl sahibine kavuşan merhamet ödülü Hollanda’da gerçekleşen kalpleri ısıtan, insanları birbirilerine bağlayan ve refahı destekleyen inisiyatif sahiplerine başarılı gayretlerinden dolayı tanınmaktadır. Merhamet ödülünün bu yılki teması insani ekonomi olarak belirlenmiştir. 2016 merhamet ödülleri ile değerli insani ekonomi merkezli inisiyatifler destekletilecektir. www. handvestvoorcompassie.nl sitesi üzerinden değerli inisiyatifler 8 nisan 2016 tarihine kadar aday gösterebilecektir. Büyük bir organize ile ‘2016 Merhamet Ödülleri’ töreni Rotterdam’da gerçekleşecektir.

DENK, seçime hazır

“Politikada güçlü ve tarafsız olmalıyız” Hollanda’nın üniversiteler şehri Leiden merkezli TOVER (Turkse Ondernemersvereniging Rijnland / Rijnland Türk Girişimciler Vakfı ) Hollanda gündemini masaya yatırdı. Davetlilerin sorularını cevaplayan Tunahan Kuzu, DENK Partisi olarak yaklaşan seçimlerle parti olarak nasıl hazırlandıklarını anlattı.. Leiden Gol Sport tesislerinde DENK Partisi Lideri ve Hollanda Parlamontosu milletvekili Tunahan Kuzu’yu konuk eden TOVER, davetlileri Hollanda’nın ekonomik ve sosyal durumu hakkında bilgilendirdi. Davetlilerin sorularını cevaplayan Kuzu, DENK Partisi olarak yaklaşan seçimlerle parti olarak nasıl hazırlandıklarını anlattı.

Hollandalı Türklerin bir arada hareket ederek geleceklerini hazırlaması ve her alanda gittikçe artan ayrımcılıkla mücadele etmek gerektiği vurgulanan konuşmalarda, birlik ve beraber içerisinde hareket etmenin önemine değinildi. TOVER Başkanı Durmuş Doğan ise toplantının asıl amacını “Türkiye ye yönelmiş düşüncelerimizin, bir nebze olsun yaşadığımız ülke gerçeklerine çekmek, etrafımızda ne olup bittiğinden haberdar olunması için yapılan çalışmalardır” sözleri ile açıkladı.


Oz&Er FOOD B.V. Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

Artık yalnız ve çaresiz değilsiniz!..


siyaset 17 politiek

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 212 - Mart/Maart 2016

Gündem ayildirim@attent.biz

Bir sistem, bir para, bir kıta, bir din, bir kültür, bir bayrak, bir bütünlük, bir çıkış, bir sunuş, bir de bir, işte bu AB!

Ortaklık cesaret ister!!

Ahmet Yıldırım

Değerli okurlar, Kaya Bey’le hazırladığımız yazılarımızı “Bir konu, iki farklı yorum” eksenine oturtmaya çalışıyoruz. Bu yazımızda “Ortak hareket etmek, ortaklık” konusunu ele aldık. Umarız keyifle okur, istifade edersiniz. Görüş, düşünce ve eleştirilerinizi izlere bildirirseniz seviniriz.

G

ünümüzde, ortamın, çağın gerektirdiği gibi mi hareket etmeli, yoksa uzun vadeye dayanan, ortaklığa, beraberliğe, dostluğa, güven yelpazesine mi göre tavır belirlemeliyiz? İki kişinin veya iki kurumun ortak hareket etmesi, alt yapısında (karakterinde), vizyonunda, misyonunda, dünyaya bakışında benzerlik olmalıdır, örtüşmelidir. Düşünün, bir takım içerisinde herkesin düşüncesi, isteği, arzusu, çabası, gayesi aynı ise, bak işler nasıl da iyi yürüyor. Uyumsuzluk sergilendiğinde, huzursuzluk baş gösterdiğinde, ayrışmalar, ayrılıştırmalar gibi sonuçların geleceği pek de zor tahmin edilmiyor. Sonuç: Ya başarısızlık veya kaotik bir ortam. Ben biraz kibar takılayım dedim! Bir başka husus daha var bu ortaklık konusunda: Samimiyet! Tabir-i caiz ise, adam “A” diyor; “B” yapıyor. “B” diyor “C” yapıyor. Esasında ise sorumluluk taşımak istemiyor. En küçük olaylarda bile, konuyu veya konuları fırsat biliyor ve geri tepmeye başlıyor. Eğer “samimiyet, dürüstlük, dik du-

rabilmek, kararlılıkla devam etmek, caymamak, pes etmemek, güvenli olmak” gibi unsurlar yok ise, aman aman siz olun ortak bir işe girmeyin. Elleri öpülesiler atalarımız ne demişler: “İş ayrı, dostluk ayrı” Bunlar boşuna söylenen sözler veya atasözleri değil ki! Ortaklık denilince Avrupa Birliği aklıma geliyor. Bir sistem, bir para, bir kıta, bir din, bir kültür, bir bayrak, bir bütünlük, bir çıkış, bir sunuş, bir de bir, işte bu AB! Ortaklık umudu ile yıllardır AB kapısında bekleyen Türkiye, ağır şartlar altında bu ekonomik krizin üstesinden gelen bir ülke olarak, tüm sınırlarını milyonlarca Suriyelilere açan, barındıran, ‘gelin ne olursanız olun gelin’ diyen bu Türkiye Cumhuriyeti’ni, soğuk bir duş bekliyor. Aldığım AB haberine göre, o

kadar kritik bir rapor hazırlanmış ki, Türkiye için, AB’ye üye olması imkânsız gibi bir şey hâline geldi. Araştırmacıların, AB politikacılarının ve muhabirlerin edindiği bilgiye göre, Suriye krizi aşıldıktan sonra, yani bütün sorunların aşıldığı andan itibaren, bu rapor sunulacakmış. İlk önce sen 3 milyar avroyu bir öde, ondan sonra diğer ortaklıkları masaya yatır. Yok bir öyle, bir böyle. Eğer ortak(lı)lık, allians, sinerji getirecekse, ben de varım! Bunu da samimi söylüyorum!

Spotlar

kayakocak@gmail.com

Kaya Turan Koçak

Sinerji... Şimdi ortak hareket etme vaktidir! Geçtiğimiz haftalarda, Türkiye Cumhuriyeti 23’üncü Başbakanı ve 54’üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Başbakanı merhum Prof. Dr. Necmeddin Erbakan, Hollanda’da değişik programlarda anlatıldı ve anıldı. Bizde buradan kendilerini rahmet ile anıyor, mekânı cennet olsun diyoruz. Doç. Dr. Süleyman Akdemir Beyefendi MÜSİAD Hollanda’ya konuk oldu ve bilgisini bizlerle paylaştı. “İslam’da banka olur mu, borsa olur mu, olursa nasıl olmalı? Ülkeler arasında ticaret nasıl olmalı? Finans krizinin arkasından hemen gelen ekonomik kriz, neden Batı ülkelerinde hâlen devam etmekte? En iyi iş modeli olan ‘kooperatif’ neden İslam coğrafyasında yeterince yaygın ve etkili değil?” gibi konularla alakalı kapsamlı bir sunum gerçekleştirdi. Batı Avrupa’da ‘Rijnlands’ model olarak da bilinen birçok dev şirket; bunların arasında banka ve sigorta şirketleri de dâhil, kooperatif model üzerine kurulmuştur. Ve bu kooperatif şirketler 100 yaşını çoktan doldurdular bile. Programa katılanların, sunulan bilgilerden memnun kaldıkları yüzlerinden açık bir şekilde belli oluyordu. Ne çok doğru bilgiden mahrum kalmışız, bir bilsek. Finansmanın altın kuralı vardır: Paranın yönünü izle, gerçeğe ulaş. Medeniyetler, gece ve gündüz gibi birbirini takip ederler. Şu an gecenin en koyu olduğu ve şafağın sökme anının yaklaştığı dönemdeyiz aslında. Karanlık bir dönemden, aydınlık bir döneme geçişin arifesindeyiz yani.

Evet, doğru bilgiye ulaşmalı ve beraberce hareket etmeyi becermeliyiz artık. Kurumlar arasındaki çalışmalarda sinerji oluşmalı ve efektif çalışmayı başarmalıyız. Hollanda’da sevdiğim ve saydığım bir işadamının söyledikleri hatırıma geldi. “Hollanda’da 20.000’den fazla Türk girişimcinin olduğu söyleniyor. Mesele sadece bu sayının 20.000 olması veya 30.000’e çıkması değil. Mesele, yeri geldiğinde bunların kaç tanesi ortak hareket edebiliyorlar, asıl mesele burada yatmaktadır”. Hollanda’nın AB dönem başkanlığı münasebetiyle Türkiye’den bir çok resmî konuk ve heyetler gelip gitmekte. Ayrıca Hollanda bu sene Türkiye’ye ihracatını artırmak ve ticarî ilişkilerini daha iyi seviyelere çıkartmak için Türkiye’yi öncelikli ülke olarak belirledi. MÜSİAD Hollanda bu çerçevede bir dizi etkinlikler düzenleyerek bu çalışmalarda hak ettiği yeri mutlaka alacaktır. Eee dedik ya, vakit sinerji oluşturma vakti diye! Hoşça kalın....

“Mesele sadece bu sayının 20.000 olması veya 30 bine çıkması değil. Mesele, yeri geldiğinde bunların kaç tanesi ortak hareket edebiliyorlar, asıl mesele budur”

Bilinmeyen numaralardan aranırsanız telefonu açmayın! Bu numaralardan aranıyorsanız telefonunuzu açmayın ve kesinlikle geri aramayın! Telefonunuz çaldı ve ekranda +22 veya +44 ile başlayan bir numara gördünüz. Bu numarayı görüyorsanız telefonunuzu kesinlikle açmayın ve asla geri aramayın. Fraudehelpdesk ve çeşitli Telekom şirketleri tarafından yapılan bu uyarıda, dolandırıcıların yeni bir metotla kurbanlarını ağına düşürmeye çalıştığı belirtildi. Tele2 tarafından yapılan açıklamada, “Bu numarayı geri aradığınızda hiçbir ses duymayacaksınız ancak bağlantı kurulduğu için yüksek miktarlarda ödeme yapmanız gerekecek. Dolandırıcılar telefonunuzu ele geçirmeyecekler. Eğer telefonu açarsanız para ödemeyeceksiniz ancak geri aradığınız-

da onlarca euronuz gidecek.” Bu yöntemin son aylarda oldukça aktif kullanıldığını belirten Fraudehelpdesk, sadece ocak ve şubat ayları içinde gelen şikâyetlerin sayısının 2015 yılı toplamından fazla olduğunu kaydetti. Bazı numaraların Madagaskar veya Pakistan alan kodu ile başladığını belirten yetkililer, bazı kişilerin ise “paketiniz var” bahanesi ile aradığını söylüyor. Ne yapabilirsiniz? * Eğer arayan kişi Pakistan veya

Hindistan aksanı ile İngilizce konuşuyorsa, büyük ihtimalle Microsoft aracılığıyla aranıyorsunuz. Genelde kullandıkları bahane bilgisayarınızda bir arıza olduğudur. Hemen telefonu kapatın. * Arayan size kendi veya ailesi ile ilgili bir sorunu olduğunu ve bunu halletmek için yardımınızı istediğini söyleyebilir, buna aldanmayın ve telefonu kapatın. * Bilgisayarınızın kontrolünü ele geçirecek bilgileri paylaşmayın.

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30 Faks +31(0)71 581 00 33


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 212 - Mart/Maart 2016

04 haber 18 nieuws

Murat Türkmen:

“Burası ‘cami’ diye gelip bedavaya yer isteyene veya camimize, dinimize ve Türkiye’mize karşı eylem ve harekette olanlara kiralık yerimiz yoktur”

Gündem

HTF Genel Başkanı Murat Gedik: “En büyük düşmanımız cehalettir”

Fırat Yılmaz Çakıroğlu Utrecht’te anıldı Ege Üniversitesinde şehit edilen Fırat Yılmaz Çakıroğlu Utrecht Türk Kültür Merkezi tarafından tertiplenen programla anıldı

İbrahim Görmez ve Murat Türkmen

“Cemaatimiz, 30 yıllık mücadelesinin karşılığını aldı” Murat Türkmen’i kısaca tanıyabilir miyiz? Murat Türkmen, Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde 1972 yılında doğup, aynı yıl Aile birleşimi yoluyla Hollanda’ya gelen ve 5 yıl sonra tekrar annesi ve kardeşleriyle Türkiye’ye geri dönüş yapıp, ilk-orta ve liseyi Türkiye’de bitirerek 1989 yılında tekrar Hollanda’ya dönüş yapıp burada dil kursuyla başlayıp, yüksek okul okuyup, Amsterdam Belediyesinde Sosyal İşler bölümünde ve değişik kademelerinde 16 yıl hizmet etmiş ve şu anda kendine ait mobilya mağazalarıyla Amsterdam ve çevresine hizmet vermektedir. Ne zamandan beri ticaret hayatındasınız ve ne iş yapıyorsunuz? Hollanda’da 1991 yılından beri ticaretle uğraşmakta olup, son 6 yıldır sadece mobilya sektöründe hizmet etmekteyiz. Cami başkanlığını ne zamandan beri yürütüyorsunuz? 2012 yılının şubat ayında yapılan genel kurul seçimlerinde hasbelkader, vatandaşlarımızın desteğiyle, Hollanda Diyanet Vakfına bağlı Amsterdam Eyüp Sultan Camii’nin Yönetim Kurulu Başkanlığına seçilmiş oldum ve hâlen de yürütmekteyiz. Yaklaşan genel kurulda genç arkadaşlara yerimizi bırakmak istemekteyim.

yüğümüzün önderliğinde kurulmuş olup, 2015 tarihine kadar değişik adreslerde kiralık binalarda camii görevini üstlenmiş olup, 2009 yılında içerisinde bulunduğumuz binaya yine kiracı olarak girmesiyle beraber, 2014 yılında Amsterdam Oost Belediyesi tarafından ve politik baskı nedeniyle 1 Nisan 2014 tarihinde kira kontratı tek taraflı iptal edilmiş olup sadece cami bölümünü 184 metrekare alanı 2800 euro karşılığında kiralamak şartı ile tekrar kira kontratını uzatabileceklerini dile getiren belediye yetkililerine bu işin olmayacağını ve bizlere bu binayı satmalarının uygun olacağını dile getirerek bu binayı büyük bir hukukî mücadele vererek mayıs 2015 tarihinde satın almayı Allah’ın izniyle başardık. Yapılan tadilatlar sonrasında insanlarımızın rahatça gelip oturabilecekleri, erkek ve kadın cemaatimizin ve gençlerimizin her türlü sosyal ve kültürel faaliyete katılabilecekleri ve daha önemlisi camimizin kendi maddî imkânlarıyla masraflarını karşılayabileceği imkânları oluşturmaya başladık ve birçoğu bitti. Üye aidatı ödeyen üye sayımız biz çok düşük ve bunu da camimize gelen insanımızın yıllarca bir oturacak sohbet edecek yerlerinin olmamasından kaynaklanıyordu ve kantinimiz, yemekhanemizin de açılışıyla üye sayımız günden güne artmaktadır. Hafta arası ve hafta sonunda öğrencilerimiz camimizde dinî ve millî derslere devam etmektedir. Aynı za-

manda bayanlarımıza yönelik programlar da devam etmektedir. Kiralık lokallerinizin olduğunu duyduk, hangi amaçla kullanılabilir mekânlar bunlar ve kaç metrekarelikler..? Cami binamız toplam 1514 metre kare olup, 3’üncü katında, fizik tedavi uzmanı kiracı olarak kalmaktadır. Yine 3’üncü katta 3 ayrı lokal de Hollandalı bir kurum tarafından kiralanarak Hollandaca dil kursu verilmektedir. 1’inci, 2’inc ve 3’üncü katlarda ayrı ayrı kullanılabilecek ofis görevi yapabilecek veya diş kliniği, avukat ofisi, muhasebe ofisi olarak kullanılabilecek niteliklerde ayrı ayrı bölümler mevcuttur. Her katta lavabolar mevcut olup, her kat ayrı bir şekilde kilitlenebilir olduğundan uygun şartlarda kiraya vermek isteriz. Burası cami diye gelip bedavaya yer isteyene veya camimize dinimize ve Türkiye’mize karşı eylem ve harekette bulunacak kişilere kiralık yerimiz yoktur. Bundan dolayı her türlü uygun fiyatı teklif eden ve camimizin menfaatlerini gözeten herkesin teklifine açığız. Son sözler alabilir miyiz? Hollanda Diyanet Vakfına bağlı Amsterdam Eyüp Sultan Camii ve cemaati 30 yıl sonrasında umutlarının karşılığını almış olduğunu düşünmekteyim ve bu konuda bizleri yalnız bırakmayan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

2

1 Şubat 2015’te bölücü terör örgütünün mensupları tarafından şehit edilen Fırat Yılmaz Çakıroğlu için tertiplenen programa yoğun ilgi gösterildi. Anma programının sunumunu yapan Gül Çelik açılış konuşması için ilk sözü Utrecht Türk Kültür Merkezi Başkanı Salim Çam’a verdi. Başkan Salim Çam kısa konuşmasında Fırat’ın ülküleri için şehit edildiğini ve geride kalan gönüldaşlarının onu ve binlerce ülkücü şehitleri unutmayacaklarını söyledi.

Çakıroğlu anısına yapılan film gösterisi ardından genç kızların okumuş oldukları şiirler katılımcıları duygulandırırken Nihal Atsız’ın “Kahramanlık Şiiri” ayrı bir ilgi gördü. Konuşmasını yapmak için kürsüye gelen Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik ise konuşmasında gençlerin bilgiye önem vermelerini dile getirdi.

Türk milliyetçilerinin en büyük düşmanının cehalet olduğunu söyleyen Gedik bunun da panzehrinin okumak olduğunu söyledi. Murat Gedik: “Fırat Yılmaz Çakıroğlu açılım ihanetinin kurbanı olmuştur. Üniversitelerimiz bölücü unsurların işgali altındayken ülkeyi yönetenler açılım diye bir türlü oralara el atmamışlardır. Fırat işte Ege Üniversitesine yuvalanan teröristler tarafından şehit edilmiştir. Burada şehit Fırat için bir araya gelmiş bulunmaktayız, fakat bütün şehitlerimizi bu vesileyle de anmış olmaktayız. Onları yaşatmak ve ülkülerine hizmet etmek için anma programlarından ziyade onlara layık olabilme mücadelesi vermekte yatmaktadır. Yaradan bizleri mahcup etmesin.”

İlahilerin okunmasının ardından Utrecht Türk Kültür Merkezi Kadın Kolları mensuplarının hatim duası ile anma programı son buldu.

Camiyle alakalı bilgi alabilir miyiz? Amsterdam Eyüp Sultan Camii 1983 yılında bir kaç değerli bü-

Adres: Binckhorstlaan 340 2516 BL Den Haag İleti: info@borabouw.nl Web: www.borabouw.nl Telefon: +31(0)634 33 91 41


görüşler 19 meningen

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 212 - Mart/Maart 2016

MİHENK Mihenk lanacak. İleriye baktığında ise, “Ömür” denilen zaman, bitmekte olduğunu görünce, “Rabbim! Beni, hayatını iyiliklerle geçirmiş ve sana tertemiz ulaşmış kullarının içine dahil eyle. Ölüm kapısına dayandığım şu günlerimi, senin rızana uygun eylemlerle doldur” diyecek.

İbrahim Turgut

Yaşlılığa Yolculuk… İnsan, zaman içinde olgunlaşan bir varlık olarak dünyaya gelir. Bu olgunluk haline “ihtiyarlık” demek mümkündür. Tabiatıyla burada, hem fiziki ve hem manevi boyutu nazara verilir. Asıl anlaşılması istenen şey, insanın bilgi boyutudur. Çünkü bilgi, insanı mükemmel kılar ve davranışlarına yansır. İşte buna “rüşd” demek, amaçlanan manayı tam verebilir. İslam fıkhından kullanılan bu kelime, “erginlik” anlamında kullanılmaktadır. Erginlik yaşına girmemiş kişi için “teklifi hükümler” tatbik edilmez. Burada dahi belirli bir olgunluk aranmaktadır. Bütün bunlar “zaman” kavramıyla açıklanabilir. Çünkü her yeniyi eskitenin, zamanın kendisi olduğu bilinir. İnsanoğlu da zaman içinde “izafi” olsa da buna göre tanımlanır. Maddî boyutu ise, doğar, büyür ve ölür. Ölüm, ahiret hayatının ilk kapısıdır. İnsan geriye dönüp baktığında “Keşke iyilikler yapsaydım. Ömrümü güzelliklerle donatsaydım” diyerek hayıf-

İnsan, bu dünyada bir yolcu olduğunu unutmamalıdır. Bu yolculuğun mekanı dünya, varış yeri ise ahiret hayatıdır. Bu yolculuk devam ederken, lazım olan her şeyin tedariki için bütün tedbirler alınır da, varılacak yer “ahiret” hayatı için lazım olanlar, buradan götürülmez mi? Bir insan doğduğu ve büyüdüğü yerden ayrılması, iktisadi bir gerçekliği vardır. Hayat şartlarının yaşamı, olumsuz yönde etkilediği zaman, yeni bir sosyolojik değerlendirme yapmanın zamanı gelmiş demektir. Sağlıklı bireylerin yapacağı ilk şey, hayat standartlarının daha elverişli olduğu mekanları seçmeleri, onlar için yeniden dirilme anlamına gelmektedir. Bütün bu hakikatleri, kısa olarak ortaya koyduktan sonra, asıl konuya giriş yapalım. 1960 yılında, Avrupa Türkiye’den işgücü talebinde bulunmasıyla, yurt dışına ekonomik hicretler başlamıştır. Ancak bu tarihten önce bir takım ferdi girişimlerle, Avrupa’nın çeşitli ülkelerine gelenler olmuştur. Ama bunların sayısı sınırlıdır. Birinci neslin Avrupa’ya gelişiyle, bir takım sıkıntılarla karşılaşmış, ancak bu durumu kendi lehine çevirememiştir. Geldikleri günden itibaren işe girmiş, dil öğrenmeye

fırsat bulamamışlar. Bu onlar için çok zor olmuş, yurt dışında para kazanmanın zorluklarını birebir yaşamışlardır. Onların, ülkelerinde yaptıkları planların, burada kaldıkları süre içinde; kısa zamanda, geçerliliğinin olmadığını taraflarınca anlaşılmış, geriye dönme arzuları suya düşmüştür. Artık kendilerinden dünyaya gelmiş ikinci kuşak, onları yeniden düşündürmeye başlamıştır.

sayesinde ( bütün mahlukatı içine alan bir cümledir) rızıklandığımızı beyanla, muhataplar sadece bireyler olmakla birlikte, aynı zamanda devletin kendisidir. Bu Hadisi Şerif’in mana bütünlüğü içinde çıkarılacak hükümlerle amel edilecek olursa, bu konu kökünden çözümlenmiş olur. Burada en büyük sorunumuz, inancımıza uygun bir hayat anlayışını geliştirmemiş olmamızdır.

Böylelikle ikinci jenerasyon için, geleceklerine uygun bir plan inşa etmeleri gerekiyordu. İlk yaptıkları hesap, geldikleri ülkenin sosyoekonomik yapısına uygun değildi. Burada yetişen nesil, buranın dilini, kültürünü almış, geriye dönme olayı, yerini kalıcılığa bırakmıştır. Birinci neslin çocuklarından, ikinci neslin çocukları meydana gelmiş, onların yetişmesine yardımcı olmanın derdine düşmüşlerdir. Torun sevgisi, onların günlük hayatlarının bir parçası olmuş, veya onların ellerinden tutup ya okula veya boş zamanlarında gezmeye, camiye vs. götürme işini deruhte etmeye başlamışlardır.

Başka bir Hadis-i Şerif’te ise şöyle buyurulur: “Her hangi bir genç yaşlılığından dolayı bir ihtiyara hürmet ederse, Yüce Allah da yaşlandığında ona hürmet edecek kimseler yaratır”. (Tirmizi, Birr:15. Ebu Davud, Edeb:58). Ne yazık ki, günümüz gençliği, bu olgunluğu göstermemektedir. Bunun en büyük müsebbibi analar ve babalardır. Adab-ı muaşeretin (davranış kuralları) bu genç kuşağa öğretilmesi, bütün bir toplumun görevidir.

Bundan sonra, onların çocuklarından ve torunlarından bekledikleri şey, onlara sevgi ve saygı göstermeleridir. Çünkü, yaşlıların öncelikle yakınlarından ve daha sonra bütün insanlardan merhamet beklentileri, yaşlılıklarına paralel olarak artmaktadır. Peygamber ali şan Efendimiz: “Düşkünleri görüp gözetiniz, zira siz ancak düşkünleriniz sayesinde yardım görür ve rızıklanırsınız” buyurur. (Tirmizi: C, 24. Ebu Davud:C,70). Dinimiz İslam yaşlılar konusunda bu kadar hassas olması, son derece calib-i dikkattir. Düşkünlerin

Türk işverenler dernek çatısı altında toplandı Hollanda’daki Türk işverenler derneklerine bir yenisi daha eklendi. Ülkenin Limburg Eyaleti’nin çeşitli kentlerindeki Türk girişimciler ortak sorunlara karşı güç birliği oluşturmak amacıyla Limburg İşverenler Derneği TULP çatısı altında bir araya geldiler. Venlo merkezli derneğin kuruluş toplantısında üyeler ile sivil toplum kuruluşlarından temsilcilere yürütülecek çalışmalara ilişkin detaylı bilgiler aktarıldı. Yönetim kurulu başkanlığını avukat Elvan Şahin’in üstlendiği Limburg İşverenler Derneği TULP’un başkan yardımcılığını Kadri Soğukçeşme yürütecek.

Kızılderililerin bir atasözünde: “Gençliğinde bilgi ağacı dikmeyen, yaşlılığında rahatlayacağı bir gölge bulamaz” der. İşte bunun manası: Yetişmek yetiştirmektir. Büyüklerin en büyük noksanlığı burada olmuştur. Herkes “Biz bilmiyorduk” demekle sorumluluktan kurtulmanın mümkün olmadığını bilmelidir. En azından bilenlerin yanına götürerek, eğitimlerine katkıda bulunarak, İslami anlamda sorumluluktan kurtulabilirlerdi. Yaşlıların sorunlarının telafi reçetesini ortaya koyan, ebeveyn ve evlat ilişkilerinin sağlıklı ve sosyal yaşama uygun işlerliğini ifade eden, Kur’an ayeti ortaya koymaktadır. Önemli olan bunun gereğini yerine getirmektir.

“İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: “Bana ve anne babana şükret. Dönüş Bana’dır.” “Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak Bana’dır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim”. (Lokman,1415) Sonuç olarak: Yaşlıların sorunları oldukça fazladır. İkinci ve üçüncü kuşağın anlayış ve hayata bakışı, onların hayata bakışıyla çelişmektedir. Onların kültür yapısıyla, bu neslin kültür yapısı ve anlayışı farklıdır. Bundan sonra kalan ömürlerini, burada tamamlayıp dar-ı bekaya asıl olana hicrete hazırlanmalarıdır. Mevlânâ şöyle der: “Genç adamın kuvvet ve şehvet çeşmeleri akar durur. Bu suretlerden bahçesini yeşertir. Gençlik; yapılmış, döşenip dayanmış, tavanı yüksek, dört duvarı sağlam, onarma gereği bulunmayan bir eve benzer. Ne mutlu ihtiyarlık günleri gelip çatmadan; hastalıklar, üzüntüler, çaresizlikler yakasına yapışmadan insanlık vazifesini yapana…” Allah hepimize onun rızasına uygun bir anlayışı yeniden inşa ederek, kendisine ulaşmamızı nasip eylesin. Hayatı ifsat üzere kurmaya çalışan kimselerden eylemesin!.. Amin!.. ortaummet_45@hotmail.com

Utrecht’te mutlu sona ulaşıldı Yönetim kurulunda Engin Oruç, Devriş Yıldırım ile Azer Demirci adlı işverenler de görev alıyorlar. Toplantıda konuşan dernek başkanı Elvan Şahin, eyalette geç de olsa bu yönde bir adım atılmasından dolayı girişimcilerin mutlu olduklarını belirterek, birlik ve beraberlik içinde ortak sorunların kısa sürede aşılacağına inandığını kaydetti. Aynı zamanda belediye meclisi üyesi de olan Başkan Yardımcısı Kadri Soğukçeşme, eyalette Türkiye kökenli 400 dolayında işverenin bulunduğunu ve önümüzdeki süreçte bu grubun bir araya getirilmesinin hedeflendiğini söyledi.

Utrecht ve çevresine hizmetleri ile kendini ispatlamış olan Utrecht Türk Kültür Merkezi uzun uğraşılar sonrası yeni binasının tapusunu almış oldu. Utrecht Tractieweg 200 numarada bulunan yeni teşkilat binası iki katlı olup geniş bir alana sahiptir. Utrecht Türk Kültür Merkezi Ocak 2014 tarihinde bu binaya taşınmış ve taşındıktan sonra binada büyük çapta tamirat gerçekleştirilmiştir. Bina çok amaçlı kullanımlı olarak Türk halkının takdirini kazanmıştır. Zemin katta büyük bir camisi, lokali, seminer ve spor salonu olan binanın ikinci katında

ise idare ve toplantı odaları bulunmaktadır. Toplam 1.600 m2 alana sahip olan teşkilat binası yapılan son çalışmalar ile mülkiyetine Türk Kültür Merkezi’nin olmuştur. Utrecht Türk Kültür Merkezi Başkanı Salim Çam yapmış olduğu basın açıklamasında mutluluklarını dile getirerek kendilerinden maddî ve manevî katkılarını esirgemeyen Utrecht Türk halkına teşekkürlerini sundu. Utrecht’te gerçekleştirilen bu çalışma sonrası Hollanda Türk Federasyon Hollanda’da var olan teşkilat ağını daha da güçlendirmiş oldu.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 212 - Mart/Maart 2016

04 haber 20 nieuws

“Böyle bir çalışma çok daha önceleri yapılmalıydı” Yüz binlere gül ile ‘Merhaba’ denildi... 100.000’den fazla değerli görüşme için teşekkürler... 28 Ş IGMG İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları bünyesinde hizmet veren gençler, geçen yıl ilk kez, “Buyurun Ben Müslümanım” sloganı ile başlatılan gül dağıtma kampanyası bu yıl daha geniş yelpazede ve Avrupa’nın bir çok yerinde aynı anda start verdiler. Üzerlerinde “Hallo Wij Zijn Moslims” yazlı ceketleri ve ellerinde güller ve amaçlarını anlatan kısa

Siyasilerden ve bürokratlardan projeye destek Saat tam 11.00’de start alan projeye siyasilerden ve bürokratlardan destek geldi Leiden’de projeye DENK partisi eş başkanı Tunahan Kuzu destek vererek gençlerle birlikte gül dağıttı. Amersfoort’ta bir belediye başkanı Lucas Bolsıus gençlerle birlikte projeye start verdi. Çok olumlu tepkiler alındı Böyle bir çalışmayı çok olumlu bulduğunu söyleyenlerin çoğunlukta olduğu bilgisini ediniyoruz. Bunun yanı sıra “siz neden kendinizi savunma ihtiyacı duyuyorsunuz ki biz zaten sizleri biliyoruz. Sizlerin insan kellesi

Millî Görüş, Güllerle Sokaklara İndi, Gönüllere Dokundu...

artan terör belasından kaygı duyulduğunun altı çiziliyordu. Aslında terörden en çok zarar gören Müslümanlara karşı artan bir önyargının çığ gibi büyüdüğüne dikkat çekiliyor. Bu gelişmelerin, çok sayıda Müslümanın birlikte yaşadığı toplumu parçaladığı ifade ediliyordu…

Reactie van een leden NIF Gençlik Başkanı Bahri Bulut ve Tanıtma Başkanı Sezer Değmez bu günkü çalışmanın içinde yer aldılar ve şu değerlendirmelerde bulundular. Sezer Değmez. “Bu anlatılmaz güzel bir duygu.

Bunu herkes fark edebiliyordu. Kaşındakinin gönlüne girebilmek için de zaten bu gerekirdi. Yani başardık elhamdülillah. Seneye daha iyisini yapabileceğimizi şimdiden görüyorum.” Yetkililerden edindiğimiz bilgiye göre Hollanda genelinde 12 bin gül, 10 bin broşür dağıtılarak tahminen 30 bin kişiye ulaşıldı. Tüm Avrupa’da ise toplan 105 kentte 150 noktada bu çalışmalar yapıldı 10 binlerce gül ve broşür dağıtılarak 100 binlere ulaşıldı. Adnan Şahin - Doğukan ErginRotterdam - Den Haag - Leiden

Millî Görüş Teşkilatları, İslam’a karşı oluşan önyargıya son vermek için Avrupa sokaklarında yüzlerce genç ile, 100 binlerce insana gül uzattılar, İslam hakkında yazılan broşür dağıttılar... broşürleri ile 12 Mart Cumartesi günü saat 11.00’de sokaklara inen gençler ülke vatandaşlarına kendilerini bir kez daha tanıtmaya çalıştılar. İslam’ın bir barış dini olduğunu en güzel şekilde anlatmaya çalıştılar. Tüm Avrupa’da 105 kentte 150 noktada bu çalışmayı yapan gençler, önceki yıla nazaran bu yıl daha etkin daha donanımlı daha girişken bir tavır sergilediler. Bilhassa genç kızların gayretli çalışmaları göz doldurdu. Rotterdam’ın en merkezi yerlerinde üç noktada gençler bu çalışmayı yaptılar. Binlerce gül ve broşür ile on binlere merhaba dediler Güney Hollanda olarak bilinen Hollanda İslam Federasyonu (NIF) ile Kuzey Hollanda, Millî Görüş Noord Nederland’ın birlikte gerçekleştirdiği proje Hollanda’da havanın da oldukça güzel gitmesi ile birlikte göz kamaştırıcı güzellikte devam etti. Binlerce gül ve broşür dağıtan geçler dağıtan gençler 10 binlerle iletişim kurdular bu rakamın bu yıl Avrupa genelinde 100 binleri bulacağı tahmin ediliyor.

kesmediğinizi biz biliyoruz” diyen oldum olası İslam’ın bir hoşgörü dini olduğunu beyan edenlerin olduğunda öğreniyoruz. Bilhassa yaşlı bayanların kendilerine gül dağıtan genç kızlarla uzun diyaloglara girdiği ve sonunda sarmaş dolaş bir vedalaşma yaptıkları gözden kaçmıyordu. Gül dağıtanlar olumsuz tepki verenlerinde odunun altını çiziyorlar. Neden Gül Gençlerin dağıttıkları mini broşürde niçin bu çalışmayı yaptıklarını özetleyen kısa ve vurucu açıklamalar yer alıyordu. “Gül’ün” sevginin, güzelliğin ve neşenin sembolü olduğu belirtilirken onun Müslümanlar indinde daha başka ve çok daha önemli bir anlam ifade ettiği de belirtiliyordu. Gül’ün tüm insanlığın huzuru ve kurtuluşu için Allah tarafından gönderilen, yüce peygamberimizi temsil ettiği de belirtiliyordu. Son zamanlarda insanların İslam’ı bir tehdit unsuru olarak görmeye başladıkları belirtilerek sürekli

Gerçekten bunu yaşamak lazım. Bunun ne kadar elzem bir çalışma olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Yapılan konuşmalar alınan tepkiler çok çok önemli. Gençlerimizin bu çalışmanın içinde olması bizi son derece mutlu ediyor. Allah onlardan razı olsun” Bahri Bulut ise şunları kaydetti. Gençlerimizin bu toplumlar içerisinde, bay bayan olarak çarşılarda, pazarlarda dolaşarak gül dağıtıp onunla birlikte de “buyurun muhabbet edebiliriz. Dinim hakkında bir sorunuz varsa buyurun sorun. Bildiğim kadarıyla cevaplamaya çalışırım” demeleri karşısında çok güzel tepkilerin olduğunu görmekteyiz. Seneye aynı inanç ve gayret devam etmeyi düşünüyoruz. Bunun bir gelenek haline gelmesini arzu ediyoruz.” diye konuştu. Proje komisyon başkanı Mustafa Kuş çalışmaları şu cümlelerle değerlendirdi. “Ben Amsterdam ve Rotterdam’daki çalışmaları izledim. Beni etkileyen gönüllü olarak görev alan gençlerimiz bu işe dört elle sarılmış olmaları ve işlerini yürekten, gönülden yapmalarıydı.


etkinlikler 21 aktiviteiten

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 212 - Mart/Maart 2016

“Bu güzel atmosferi farklı etkinliklerle pekiştireceğiz.”

Gül yüzlü gençler, İslam’ın barış ve dostluk mesajlarını sundular...

“Allermooiste evenement, die georganiseerd is tegen de radicalisering!”

Manevî tazminat artık vergiden muaf değil! Hollanda Türk Federasyon Kadın Kolları’nın düzenlemiş olduğu Yatılı Eğitim Seminerine Hollanda’nın çeşitli yerleşim yerlerinde bulunan ve teşkilatlarımıza bağlı olan ülküdaş ve gö-

nüldaşlarla bir araya gelindi. Hollanda Türk Federasyon Kadın Kolları Başkanı Neslihan Büyükhan-Dicle’nin yanı sıra Yatılı Eğitim Seminerine Ankara’dan uzman psikolog Hülya Korkmaz da katıldı. Hülya Korkmaz seminer sırasında katılımcılara stres yönetimi, öfke yönetimi ve çeşitli konular hakkında bilgiler aktardı. Seminerin ikinci gününde eğitim seminerine katılan Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik Hollanda Türk Federasyon ve Kadın Kolları hakkında genel bir sunum yaptı. Gedik aynı zamanda Kadın Kollarının neden önem arz ettiği konusuna da değindi. Konuşma sonrası katılımcıların sorularını da cevaplayan Murat Gedik daha sonra konuk misafir Hülya Korkmaz’a bir plaket hediye etti. Her yıl yapılan üç günlük yatılı eğitim semineri katılımcılar arası yapılan değerlendirme toplantısı ile son buldu.

Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu yeni yönetim kurulu oluştu 28 Şubat 2016 pazar günü Hollanda Diyanet Vakfı (HDV) Soest Fatih Camiinde gerçekleşenTİCF Genel Kurulu toplantısına, HDV camilerinde faaliyet gösteren çok sayıda delege ve üye katıldı. TİCF önceki Genel Başkanı Arif Yakışır görevleri süresince yap-

tıkları faaliyet ve çalışmalar hakkında geniş bir bilgilendirme yaptı. Divan Başkanı Mehmet Emin Ateş’in gündemi oylamaya sunmasının ardından, faaliyet, muhasebe denetleme kurulu raporlarının okunması ve yönetimin ibra edilmesiyle seçimlere geçildi. Tüzüğün kuralları neticesinde TİCF Federasyonun yeni yönetim ve denetleme kurulu üyeleri seçildi. Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu yeni seçilen yönetim kurulu ilk toplantısını yaparak, kendi arasında görev taksimini şu şekilde yaptı. Aydın Üre (Genel Başkan ve Basın Sözcüsü), Oktay Yüksel (Genel Başkan Yardımcısı ve Basın Sözcüsü), Kamber Şener (Genel Sekreter ve Basın Sözcüsü), İsmail Akyol (Genel Muhasip), İsmet Keçeci (Üye), Hüseyin Türk (Üye), Sinan Doğan (Üye), Kerem Karahisar (Üye), Metin Özyürek. Denetleme kuruluna ise Ali Mercimek, Yasin Bozacı ve Mustafa Karaduman seçildiler. Yeni Genel Başkan Aydın Üre, TİCF yönetim kurulunun tamamen değiştiğini genç ve dinamik arkadaşlardan oluşan ekip federasyonu en iyi şekilde temsil edeceklerini vurguladı. Bu ekibin bazı yenilikler getirerek hizmeti tabana yayarak kolaylaştıracaklarını dile getirdi.

Resepsiyonda NETUBA’ya taze kan geldi...

Hollanda basınına karşı imza kampanyası

Kısa adı NETUBA olan Hollanda Türkiye İş Konseyi tarafından Den Haag WTC’de düzenlenen resepsiyonda NETUBA yönetimine katılan yeni isimleri lanse etti. T.C Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Dünya Türk İş Konseyi (DTİK) Avrupa Bölge

Türkiye’de yaşanan terör olaylarına karşı Hollanda Medyasının taraflı yayın yaptığı gerekçesi ile imza kampanyası başlatıldı. Sosyal Medya üzerinden başlatılan kampanyaya bir gün bile olmadan 3 bine yakın kişi tarafından imzalandı. E posta ile kampanyayı başlatan Erdoğan Akkoç, kampanya hakkında bilgi verdi. Akkoç, kampanyanın amacının bir kısım Hollanda medyasının Türkiye’de yaşanan terör olaylarına karşı taraflı yayın yaptığına dikkat çekmek olduğu bildirdi ve şu açıklamayı yaptı: “Hollanda Türk toplumunun da ödediği vergilerle devletten sübvansiyon alarak çalışan (Publieke Omroepen) kanalların Türkiye aleyhinde yalan/ yanlış haberler yapması kabul edilemez. Her ne kadar bu kanalların resmi misyonu ve görevi Hollanda vatandaşların tarafsız ve doğru bir şekilde bilgilendirmek olsa da, günlük hayatta yaptıkları ve yazdıkları haberlerin bu misyon ve vizyon ile uzaktan yakından alakası yok. Malumunuz ne hikmetse söz konusu Türkiye olduğu taktirde haberlerde hiç bir şekilde denge olmadığı; tamamen terör örgütü aşıklarının yaptığı haberlere benziyor. Hiç bir dernek, vakıf, kurum veya kuruluşa bağlı değiliz, sessiz çoğunluğun sesi olmak için bu kampanyayı başlattık”

Komitesi Başkanı Turgut Torunoğulları, TÜSİAD Hollanda temsilcisi Bahadır Kaleağası’nın yanı sıra işadamlarında oluşan davetlilerin katıldığı resepsiyonda NETUBA hakkında bilgi veren NETUBA Başkanı Bastian van der Knaap, amaçlarının Hollanda ile Türkiye arasında mevcut ticaret hacmini artırmak olduğunu söyledi. NETUBA yönetimine seçilen Diş Hekimi Ahmet Kaya ve Edelstaal Yönetim Kurulu Üyesi Ertan Torunoğulları’nın iki ülke arasındaki ticari faaliyetlere ivme kazandıracağı belirtildi.



toplum 23

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 212 - Mart/Maart 2016

Gündem

IGMG’nin hazırladığı “Yönetici Gelişim Programı” şubelerde uygulanmaya başlandı...

YÖGEP Projesi ilgiyle takip ediliyor

IGMG’nin bir yıl önce başlattığı ve Avrupa genelinde bulunan 36 bölgesinden davet ettiği 125 yöneticiye Türkiye’den getirttiği uzmanlara verdirdiği “Yönetici Gelişim Programı” kursunda sertifika alan yöneticiler, şimdi araziye inerek öğrendiklerini şubelerdeki diğer yöneticilere aktarmaya başladılar.

B

u yıl ilk kez uygulanmaya konulan (YÖGEP) Yönetici Gelişim Programı Güney Hollanda bölgesinde Uden Süleymaniye Camii’nde start aldı. Bu programa Tilburg. Eindhoven Mevlana, Eindhoven Yunus Emre, Oss ve Uden cemiyetlerinin yanı sıra Gorinchem Gençlik Teşkilatı katıldı. Bu programa ana teşkilat ve yan birimlerin başkanları ve teşkilat başkanları davet edildiler. Programda üç uzman konuşmacı, değişik konularda sunumlar yaptılar. Bunlar; bölgeden uzmanlık kursunu tamamlayan Teşkilatlanma Başkanı Abdullah Aşıran, eğitimci Mustafa Öztoprak ve Genel Merkezden Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı Ramazan Başlık idiler. 28 Şubat 2016 Pazar günü saat 11.00’de başlayan program 17.00’de son buldu Bölgeler her seferinde birkaç şubenin yöneticilerini bir araya getirerek onlara uzmanlar tarafından çeşitli başlıklar altında bir yöneticinin şubelerde hangi konularda nasıl bir tavır sergilemesi gerektiğini anlatıyorlar. İnteraktif olarak yapılan sunumlarda yöneticiler hem dinliyor hem soruyor hem de sorulana cevap veriyor. Programı yöneten Bölge Teşkilatlanma Başkanı Abdullah Aşıran bu programla nelerin amaçlandığını şu şekilde özetledi. “Hedefimiz, işini iyi bilen, bildiğini hakkıyla uygulamaya koyan kadrolar yetiştirmek. Mevcut insan kaynaklarımızı, donanımlı ve aktif hâle getirmektir. Yeni ve

vasıflı insan kaynakları oluşturarak çalışmaların daha verimli hale gelmesini sağlamaktır.” Aşıran, aynı programın diğer şubelerde de yapılacağını ve de tüm yöneticileri kapsayacağını kaydetti. Uden’de gerçekleştirilen bu ilk programın son bölümünde hazır bulunan Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan yöneticilere hitap etti. Genel Merkezin katkıları ile ortaya çıkan bu programa katılarak bulundukları şubelerde daha iyi, daha güzel, daha etkin hizmet vermeye gayret eden yöneticilere teşekkür etti. Başkan yönetici olmanın, insanları yönetip yönlendirmenin kolay bir iş olmadığının altını çizdi. “İnsanları yönetmek gerçekten çok zor bir iştir. Ama sizler bu anlatılanları büyük ölçüde bilmektesiniz zaten. Bu sizler için bir yenilenme olacak ve bu sizin enerjinize enerji, bilginize bilgi katacaktır” ifadelerinde bulunan Erdoğan, sunum yapan uzmanlara da teşekkür etti. Kim hangi konuları işledi? Abdullah Aşıran “Teşkilatımızı tanıyalım” Mustafa Öztoprak “Duygu Yönetimi”, “Liderlik”, “Ahlâk ve Şahsiyet” ve Ramazan Başlık “Zaman yönetimi” konusunu işledi.

Ramazan Başlık Genel Merkezin bu programı çok düşünerek ortaya koyduklarını söyledi. Öncelikle ellerindeki mevcut tecrübe ve bilginin aktarılmasını amaçladıklarını bununla birlikte yöneticilerin el yordamı ile değil bilinçli bir şekilde yönetici olmalarını amaçladıklarını belirtti. Dersleri tamamlayan tüm katılımcılara birer sertifika verildi.

Ramazan Akpınar

“Binlerce hastamız şifa kapısı olduk” Sağlık hizmeti sunumundaki 20 yıllık bilgi ve birikimi ile halkın güvenini kazanan Lokman Hekim Hastaneleri, bu süre içerisinde binlerce hastaya “şifa kapısı” oldu. Mayıs ayında ilk hastane yatırımı olan Etlik Hastanesi’nin kuruluşunun 14. yılını kutlayan Lokman Hekim ailesi, o günden bu yana çağdaş yönetim sistemi, tıbbi uygulamaları ve sahip olduğu teknolojisi ile örnek gösterilen, toplumun beklentileri ile hastaların tüm sağlık gereksinimlerini karşılayan saygın bir sağlık kuruluşu olmanın gururunu yaşıyor. Nitelikli kadrosu ile teşhis, tedavi, bakım ve rehabilitasyon hizmetlerini kapsayan uygulamalarda etik değerlere bağlı, hasta haklarına saygılı, din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin kaliteli ve ekonomik sağlık hizmeti sunmaya özen gösteren Lokman Hekim Hastaneleri, 20. yılına Etlik, Sincan, Van Hayat, Van ve Erbil’deki Tanı Merkezi ile 5 büyük hastane olarak girdi. 1996 yılında Engürüsağ A.Ş.’nin kurulmasıyla sağlık sektörüne ilk adımını atan Lokman Hekim Hastaneleri, aradan geçen yıllarda pek çok insanın sağlığına kavuşmasına vesile oldu. 2002 yılının 15 Mayıs’ında Lokman Hekim Etlik Hastanesi, 2008’de Lokman Hekim Sincan Hastanesi açıldı ve bunlara bir yenisini 2011 yılında Van’da eklendi. Lokman Hekim Hastanelerinin sahibi olan Lokman Hekim Engürüsağ A.Ş. 2011 yılının başlarında halka arz ederek borsada yer alan Ankara’nın ilk, Türkiye’nin ise ikinci sağlık kuruluşu oldu. Bugün itibariyle 400 yatağa sahip 4 hastanede, 1200’e yakın personel ile hizmet veren Lokman Hekim Hastaneleri 100 binlerce hastanın teşhis ve tedavisini yapmış ve sektörde önemli bir sağlık grubu olduğunu göstermiştir. Gerçekleştirdiği binlerce doğum ile “Bebek Dostu Hastane” unvanının hakkını veren Lokman Hekim Hastaneleri, başarılı kalp ve damar ameliyatları ile de halkın takdirini ve güvenini kazandı. Beyin sinir cerrahisinden göz hastalıklarına, ortopediden dermatolojiye, kadın hastalıklarından çocuk hastalıklarına, fizik tedaviden plastik cerrahiye kadar geniş bir yelpazede hizmet veren Lokman Hekim Hastaneleri, “hastane denilince akla gelen ilk kuruluş” olmak hedefine giden yolda kısa sürede büyük mesafe kat etmiştir. Hasta memnuniyetinin tüm sektörlerdeki müşteri memnuniyetinde olduğu gibi en önemli başarı göstergesi olduğunun bilincindeyiz. Geçmişte olduğu gibi önümüzdeki gün ve aylarda da başarımızı arttıracak her türlü

çalışma ve uygulama hedefimiz olacaktır. Beklenen kaliteli hizmeti hastalarımızın önerilerini de hizmet sunumunun en önemli göstergesi görerek hizmet sunumumuzu sürdürmekteyiz. Hasta odaklı sağlık hizmeti adına tüm çalışanlarımızın eğitim ve gelişimleri sağlanmaktadır. Hem yurdumuzun farklı yerlerinden hem de yurt dışından hastanelerimizi tercih eden hastalarımızla sağlık grubumuz hem ulusal hem de uluslararası alanda olduğunu da ispatlamıştır. Son dönemlerde ülkemizdeki sağlık politikaları ile de desteklenen sağlık turizmi alanında da grup olarak önemli çalışmalar yapılmaktadır. Kurulmuş olan Uluslararası İlişkiler Departmanı sağlık turizmi departmanıyla da konuya vermiş olduğumuz önemi de göstermekteyiz. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın ülkemize geldiklerinde vermiş olduğumuz hizmetlerimiz yılların birikimi ve tecrübesiyle her gün daha ileriye sloganıyla devam etmektedir. Özellikle bu konuda planlı hastaları da ilk defa gündeme getirmiş olan Eurocross ile beraber diğer Hollanda sigortalı hastalara da en az prosedürle ihtiyaç duydukları teşhis ve tedavi hizmetlerini en iyi şekilde yapmakta ve sigortalarının gereği en iyi hizmet verilmeye çalışılmaktadır. Hollanda’dan gelen hastaların sigorta kartları, kimlik ve pasaport belgeleri ile hastanemize başvurmaları tedavi olmaları için yeterlidir. Kişi Hollanda’dayken Hastaneye gitmeyi planlıyorsa, Hastaneye gelmeden önce sigorta kapsamı ve ön onay için Hollanda Temsilciliği’nden destek alabilir. Acil durumlarda ise hastaya ait giderlerin tamamı hastanın sigortası tarafından karşılanma Ramazan AKPINAR / Lokman Hekim Sağlık Grubu Hollanda Temsilcisi

Hollanda’dan gelen hastaların sigorta kartları, kimlik ve pasaport belgeleri ile hastanemize başvurmaları tedavi olmaları için yeterlidir. Kişi Hollanda’dayken hastaneye gitmeyi planlıyorsa, sigorta kapsamı ve ön onay içi Hollanda Temsilciliğinden destek alabilir.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 212 - Mart/Maart 2016

04 yaşam ve inanç 24 leven en religie

KUR’AN’A GÖRE YAŞLILIK GERÇEĞİ

- Şeyh kelimesiyle; Şeyh; yaşlanmış, yaşı ilerlemiş kimseye denir. Ayrıca yaşlılarda bol tecrübe ve bilgi olduğu için bilginler hakkında da kullanılır. (R. elIsfehânî, el-Müfredât, s: 396) Şeyh, Kur’an’da üç yerde tekil, bir yerde çoğul olarak geçiyor. Birincisi; hz. Şuayb’ı (Kasas 28/23), ikincisi; hz. İbrahim’in çocuk sahibi olamayacak kadar yaşlılık halini (Hûd 11/72) üçüncüsü; Hz. Yakub’un oğullarının Mısır azizinin yanında babalarını anlatırken (Yûsûf 12/78), dördüncüsü; çoğul (şuyûh) olarak insanın çocukuluktan, olgunluk yaşından sonra yaşlanacağını anlatmak üzere geliyor. (Mü’min 40/67)

- Yaşlanmayı anlamak... Yaşlanmak ilahî bir yasadır. Bütün insanlar bir araya gelseler, bütün imkânları seferber etseler bile bu gerçeği değiştiremezler. Yaşlanmak herkes için mukadder olduğuna; önce bu gerçek zihinlere nakşedilmeli. Sonra da “ben de günün birinde yaşlanacağım” diye düşünmeli. Yaşlılarla olan ilişkilerde empati yapmalı, “ben onun yerinde olsaydım, ya da günün birinde ben de öyle olacağım” diye bilmeli. Ve yaşlılara ona göre muamele etmeli. Yaşlılığı tevekkülle karşılamak Allah’ın iradesine, takdirine, hükmüne rızadır. Allah’ın takdirinden razı olanın yüreğinde sevinç, hayatında sakinlik, davranışlarında olgunluk vardır. Piri fani bir mü’min yaşlı, ailesi ve çevresi için bir lütuftur. Zira o arkadan gelenler (ahfad) için yerine göre bir örnek, öğretmen, bilge, sembol, sığınak ve ilham kaynağı, aile için bir tutkal olur. Yaşlılık bir Müslüman açısından acı, pişmanlık ve hüzün sebebi

Ancak yaşlı olmak her türlü faaliyetten emekliye ayrılmak, âtıl hâle gelmek, bir köşeye çekilmek veya itilmek, çevreye yük olmak değil; her yaşı, her çağı, her günü değerlendirmek için bir başka fırsattır. Geçmişteki hataları telafi etmek, eksiklikleri tamamlamak zamanıdır. Yaşlılık hayattan kopmak değil, hayatı ölüm için yaşamak vaktidir. Yaşlılık uyanmak, kendine gelmek için bir imkândır. Yaşlanmak bir açıdan elbette zor veya kendine ait zorlukları olan bir ömür kesiti. Ama hayatta hangi şey çok kolay ki? Peygamber (sav), ihtiyarlayıp ele avuca düşmekten (Müslim, Zikir/73 no: 6906) ve yaşlılığın kötülüklerinden Allah’a sığınırdı. (Müslim, Zikir/75 no: 2723. Tirmizî, Daavat/13. Ebu Dâvûd, Edeb/110 no: 5071) Bir Müslümanın evinde yaşlı varsa yüzünü buruşturma yerine sevinç çığlığı atmalı. Zira ihtiyarlar evlatlara, arkadan gelenlere Allah’ın lütfudur. Aynı zamanda bir deneme sebebidir. Cenneti kazanmaya bir imkandır. Şu hadiste söylendiği gibi: Peygamber (s.a.v.) üç defa, “Yazıklar olsun o kimseye!..” dediğinde sahabeler; “Kimdir o? Ey Allah’ın Rasûlü” diye sordular. “Anne babası veya bunlardan birisi yanında ihtiyarladığı halde Cenneti kazanamayan kimse.” (Müslim, Birr/ 9 no: 6510) Birisi dese ki

“evde yaşlı annem (veya babam, dedem, ninem, amcam, halam) var”. Ona “sana müjdeler olsun. Demek ki senin cennetin yanında imiş” demek gerekir. Anne babaya iyiliği emreden âyetler İslam’da yaşlılara karşı nasıl davranılması gerektiğinin ipuçlarını veriyor. (İsrâ 17/23) Bazı âyetlerde ise anne babaya saygının yanında diğer akrabalara da iyilik edilmesi emrediliyor. (Bakara 2/83. Bir benzeri Nisâ 4/36. En’am 6/151) Kim ihtiyarlığında kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa şimdi yaşlılara öyle davransın. Unutulmasın ki çanağa doğrananlar kaşığa mutlaka gelecektir. Nitekim Peygamber (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Bir genç yaşından dolayı bir kimseye hürmet ederse, Allah (cc) da o yaşlanınca ona saygı gösterecek kimseler nasip eder.” (Tirmizî, Birr/75 no: 2022) Peygamber (s.a.v.) yaşlılara saygı göstermeyi iman etmenin bir gereği saymaktadır. “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize hürmet etmeyen bizden değildir.” (Tirmizî, Birr/15 (1919-1921)

- Son söz Yaşlıların kıymetini, günün birinde yaşlanacağını, yaşlanınca da bunun Allah’tan bir lütuf/ikram olduğunu bilenlere selâm olsun. Yaşlıların yeri de sokaklar, izbe köşeler, gözden ırak yerler, bakımevleri/huzurevleri değil; onların yakınlarının evi/yanı ve imanla dolu yüreği olmalı. Bugün yaşlısına saygı ve ilgi gösteren, iyilik eden ona değil aslında kendi yaşlılığına iyilik ediyor, kendini yaşlılığa hazırlıyor demektir. Zira her genç günün birinde ihtiyar olacaktır. Yaşlıları ve yetimleri perişan, itilen, kakılan, sokağa terkedilmiş, posa veya fazlalık sayılan toplum medenî toplum olamaz. Tıpkı evdeki yaşlısına iyi bakmayan kişinin iyi bir adam, iyi bir Müslüman olmadığı gibi. ◄◄

cu

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

iz : R TL Telev

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

si

- Erzeli’l-omr ifadesiyle; Erzel’in aslı rezil kelimesidir. Bu da kötü, bozuk, adi, kendisinden uzak durulan, terkedilen ve tasvib edilmeyen şey demektir. (R.elIsfehânî, el-Müfredât, s: 282) ‘Erzeli’l-ömr’ ise ömrün en kötü, en istenmeyen, en güçsüz çağı demektir. ‘Erzeli’l-ömr’, iki âyette aynı manada geçmektedir. (Nahl 16/70. Hac 22/5)

- Kehl kelimesiyle; Kehl, kişin saçının ağarmaya başladığı dönemi ifade eder. (R. El-Isfehânî, el-Müfredât, s: 665) Kehl; tam ihtiyarlık manasına gelmese de yaşlığa doğru giden olgunluk yaşını anlatır. Bu ifade Kur’an’da sadece İsa (as) hakkıda geçiyor. (Âli İmran 3/46. Ayrıca bakınız: Mâide 5/110)

değil; tam tersine hayatın bir başka güzelliğidir. İhtiyarlık ölümün yaklaştığını haber verir. Hayatın fani olduğunu bir kez daha hatırlatır. Bu ise iman eden için felâket borusu değil, sevinç müjdesidir. Demek ki vuslat zamanı yaklaşıyor. Bu ayrılık yurdundaki gurbet bitiyor ve asıl vatana geri dönüş başlıyor.

n i ve r site

- Şeyb (şîb) kelimesiyle; Şeyb, şîb veya meşîb saçın beyazlaşmasını, kırlaşmasını dolaysıyla yaşlanmayı ifade eder. (R. el-Isfehânî, el-Müfredât, s: 396) Hz. Zekeriyya’nın ihtiyarlığı (Meryem 19/4-7), Allah’ın insana güçlülüğün ardından yaşlılık verdiği (Rûm 30/54), kıyametin dehşetinin çocukları ak saçlı ihtiyaralara çevireceği (Müzemmil 73/17) bu kelime ile anlatılıyor. ‘Şeyb’ iki hadislerde de yaşlılığı anlatıyor. (Bakınız: Buhârî, Rikak/5 no: 6420. Tirmizî, Tefsir/56 no: 3297)

- Acuz kelimesiyle; ‘Acuz’ kelimesinin aslı ‘acz’dir.‘Acuz’, ihtiyar kadın/kocakarı demektir. Pek çok şeyi yapmaktan âciz olduğu için böyle isimlendirilmiştir. (R. el-Isfehânî, el-Müfredât, s: 484) Kur’an’da dört yerde geçiyor. İki âyette hz. İbrahim’in (a.s.) hanımı İshak’ın annesini (Hûd 11/72. Zariyât 51/28-30), iki âyette Lût’un (a.s.) inanmayan karısını nitelemek üzere yer alıyor. (Şuarâ 26/171. Saffât 37/135)

Bir âyette yeniden dirilişi inkâr edenlere insanın topraktan başlayarak ana rahminde faklı aşamalardan geçirilerek yaratıldığı, sonra da çocukluk, olgunluk ve yaşlılık hâli hatırlatılıyor. (Hac 22/5) Kur’an, farklı kelime ve ifadelerle yaşlılık gerçeğine dikkat çekiyor. - Kiber kelimesiyle; büyüklükle ilgili çeşitli manalara gelen kiber’in bir anlamı da zaman vurgusu göz önünde bulundurularak kişinin yaşlandığını anlatmasıdır. (R. elIsfehânî, el-Müfredât, s. 636) Bir âyette kişinin zayıf çocuklarıyla yaşlılığa terkedilmeyi istemediğini anlatıyor. (Bakara 2/266) ‘Kiber’ kelimesi üç âyette Hz. İbrahim ve Hz. Zekeriyya’nın yaşlılığını (Hicr 15/54. İbrahim 14/39. Meryem

19/4), bir âyette de anne babanın çocukları yanında yaşlanmalarını anlatmak etmek üzere kullanılıyor. (İsra 17/23)

nu v tri e M a as

ch

A

na konusu insan olan Kur’an, insana hitap ediyor, onunla ilgili şeyleri ona bildiriyor, hayatı ve hayattan sonrasını onun için tanımlıyor. Bu bağlamda Kur’an’ın insanın doğumundan, çocukluğundan, gençliğinden, olgunluk yaşından ve ihtiyarlığından bahsettiğini görüyoruz. Zira hayat doğumdan ihtiyarlığa doğru yürüyen bir süreçtir. İlahî irade insanı böyle planladı. İnsanın bu çizginin dışına çıkması mümkün değildir. İnsanın dünyaya gelişinden haber veren Kur’an, onun yaşlanarak günün birinde bu dünyayı terk edeceğinden de bahsediyor. Hem de vurgulu bir şekilde. İnsanın yaşlılık hâline dikkat çeken Kur’an ona şu gerçeği hatırlatıyor: Ey insan günün birinde yaşlanacaksın ve öleceksin. “Ama (şunu daima hatırlasınlar ki) Biz bir insanın ömrünü uzatırsak, aynı zamanda onun güç ve yeteneklerinde (yaşlandıkça) bir azalma meydana getiririz; (buna rağmen) hâlâ akıllarını kullanmazlar mı?” (Yâsîn 36/68)

ş tır t m a s o n u

Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

a ra

Hikmet Pınarı

Postadres: Postbus 51188, 3007 GD Rotterdam Bezoekadres: Zegenstraat 120, Rotterdam T. (010) - 495 15 80

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 Fax (010) - 262 45 35 E-mail directiealghazali@gmail.com www.al-ghazali.nl

Ibn-iSina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 Fax (010) - 428 20 91 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 Fax (078) - 639 04 21 E-mail ikra@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel (010) 240 94 46 Fax (010) 240 99 53 E-mail info.noen@sipor.nl www.ibsnoen.nl


yaşam 25 het leven

doğuş aylık gazete/maandblad,

nr. 212 - Mart/Maart 2016

Ahir zaman fitnesi:

Kardelen

Dünyevileşme-Vehn Hastalığı “

Bilin ki (âhiret kazancına yer vermeyen) dünyâ hayâtı ancak bir oyundur, bir eğlencedir, bir süstür, aranızda bir öğünüşdür. Mallarda ve evlâdlarda bir çoğalışdır. (Bunun) misâli, bitirdiği nebat ekicilerin hoşuna giden bir yağmur gibidir. (Fakat) sonra o (nebat) kurur da sen (onu) sapsarı bir hâle getirilmiş görürsün. Sonra da o, bir çerçöp olur. Âhirette çetin azâb vardır, Allah’tan mağfiret ve rıza vardır. Dünyâ hayâtı (ndan fâidelenmek) bir aldanış fâidesinden başka (bir şey) değildir.” (Hadid 20) Bugün insanların en çok küs olduğu kimseler, genelde aile ve akrabalarıdır. Çünkü Allah’ın ‘bir deneme/ imtihan olarak’ verdiği malların; maksadı anlaşılmadığından “vay bana az verildi, yok bana ihanet edildi” gibi miras vd. alış-verişlerdeki taksimler kimseyi tatmin etmiyor ne yazık ki. İnsan dünyaya dalıp, bağlandı mı samimiyet, Allah rızası gibi duygular kayboluyor ve ihtiraslar her türlü hataya, kötülüklere sevk ediyor… “Dünya sevgisi bütün hataların başıdır.” (Hadis) Aslında bu miras meselesinde haksız olan kadar, haklı olup da affetmeyen, bir ömür kinle, küskünlükle geri adım atmayan da mesuldür. Niçin?.. Gözyaşlarıyla okuduğumuz veya televizyonda seyrettiğimiz Yusuf (as) mağdur ve mazlum iken hain kardeşlerini affetmesi ve fırsat elinde olduğu hâlde “Bugün size kınama, ayıplama yoktur” (Yusuf 92) diye hakkından feragat etmesi hâşa tarihten bir masal mı? Nedense hep büyüklerin kendilerini severiz de, onları büyük yapan amellerini yapmaktan hoşlanmayız. İnsan dünyanın sahtekârlığını kavrarsa onun oltasındaki yemleri yutmaz. Efendimiz (sas): “Benimle dünyanın hâli ancak bir ağacın gölgesinde bir müddet dinlenip de bırakıp giden bir yolcu gibidir” derken acaba nasıl bir mesaj veriyor?.. İmtihanda olduğumuzu unutup aldandığımız, sis ve makyajından aslını göremediğimiz DÜNYA bakın meğer ne imiş: Anlatıldığına göre İbn Abbas (ra) der ki: “Kıyamet günü, dünya kır saçlı, gök gözlü, sırıtık dişli, müptezel davranışlı ve gören herkesin tiksineceği bir acuze (yaşlı kadın) kılığında Allah’ın

huzuruna çıkarılır ve insanlara gösterilerek: — Bunu tanıyor musunuz? diye sorulur. İnsanlar: — Onu tanımaktan Allah’a sığınırız, diye cevap verirler. Bunun üzerine onlara denir ki: — İşte bu, kendisi ile böbürlendiğiniz ve uğruna birbirinizin kanını döktüğünüz dünyadır.” “Dünya dediğin yalancı, maskeli cadı” İnsanın zâhiri güzel zahîr, bâtını tahîr olmalı. İhtişam baktığında değil, bakışlarında olmalı. Biraz zenginliği arttı mı birisi imrenip, iç çekerek “Allah yürü kulum dedi. Adam köşeyi döndü” deriz. Neyin köşesini döndüğünü hesap etmeden reklamını yapar dururuz bir ömür boyu. Halbuki Efendimiz (sas): “Eğer dünyanın Allah katında sivri sineğin kanadı kadar değeri olsaydı, kafirlere bir damla su vermezdi.” derken mübarek sözlerinden bize dünya ve içindekilere -Müslümancabakmamızı, bundan daha güzel hangi söz ifade eder! Böyle deyince; “Canım çalışıp kazanmayalım mı?” tepkisi hemen ardından gelir. Tabî ki, “Veren el alan elden üstündür.” “Kuvvetli Müslüman zayıf Müslümandan hayırlıdır.” Hz. Muhammed (sas). İslam; eşitlik -herkes aynı olsunanlayışındaki komünizmi tasdik etmez. Zenginliği de; zekâtını, sadakasını verdiği takdirde, nimeti şükür bilir. Fakat, kapitalizmi, sömürüyü de boykot eder. Kendine düşman bilir. Çünkü zulümdür. Hz. Mevlânâ “Dünya malı denize, gönül de gemiye benzer. Eğer içine almazsan batıramaz” buyurmuş. Dostlar, Zühd’ün manası fakirlik / züğürtlük değil, zengin de fakir de olsa dünyanın kulu / kölesi olmamak, efendisi olmaktır. Dünyayı sırtına değil, ayaklarının altına almak ve aldanmamaktır. Yani, “Dünya, seni Allah’tan alıkoyan her şeydir.” Bizim uğruna birçok değerlerimizi harcadığımız dünyanın Allah katındaki yerine bir bakar mısınız: “Şayet insanların küfürde birleşmiş bir tek ümmet olması (tehlikesi) bulunmasaydı, Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını ve çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık.” (Zuhruf 33) Niçin?.. Çünkü dünya fâni ve ahirete nispetle bir kocaman HİÇ’tir.

Dinle, Diyanetle ilgisi olmayanlar anlaşılır da; kendini “Dindar” gören kitlelerin her oturumda gecegündüz muhabbeti: “sen nereyi aldın, ben şurayı sattım, şurada arsalar iyi para yapıyor, falanca yeri kaçırma” gibi tükenmeyen laflarından fakire gına geliyor, akşamlar da yetmiyor. Aman sabahlar olmasın... Milletin ağzının açık kaldığı gökdelenler, onlarca, yüzlerce katlı apartmanlar, medeniyetin değil görgüsüzlüğün, bedevîlîğin ve ahir zamanın âlametidir sadece. Hz. Muhammed (sas): “Deve çobanları bina yarışına girmedikçe kıyamet kopmaz” buyurması bize hem Dubai hem de Mekke’deki Zemzem Towers’ın bedevilerini hatırlatıyor. “Her nefis ölümü tadacaktır” ayeti modern Müslümanın gerçekten de ağzının tadını kaçırıyor, bunun için mezarları yerleşim yerlerinin dışına taşıyorlar. Buna mukabil dünyayı ebedileştirmek için her yolu deniyor. Ve çöldeki kaktüs gibi gözüken “görkemli” binalarını yalan dünyanın mezar taşı hâline getiriveriyorlar. Âd (âdi) kavmini eleştiren Hûd (as) da: “Koca koca köşkler, şatolar, saraylar, âbideler, dikerek, ebedî yaşayacağınızı mı umuyorsunuz?” (Şuara 129) derken aslında bugün bütün “medeniyeti” yapıdan, teknolojiden ibaret zannedip yıllardır “Avrupa, Batı Batı” diye bağıran izzetten yoksun kompleksli biz Müslümanların maddeye nasıl bakacağımızı binlerce yıl evvelden hatırlatıyor. Şimdi gelelim işin can alıcı yerine... Sevban’dan (r.a) rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Yakında milletler yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi size karşı (savaşmak için) birbirlerini davet edecekler.” (Mesela Irak işgalinde Amerika’nın İngiliz vd. ülkeleri bu sömürüye davet etmesi gibi.) Birisi: “Bu, o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak?” dedi. Rasûlullah (sas), “Hayır, aksine siz o gün kalabalık fakat selin önündeki çerçöp gibi zayıf olacaksınız (sayınız mesela 1,5 veya 2 milyar olacak ama şahsiyetsiz, şuursuz olacaksınız). Allah, düşmanlarınızın gönlünden

sizden korkma hissini soyup alacak sizin gönlünüze de vehn atacak” buyurdu. Orada bulunanlardan biri: “Vehn nedir ya Rasûlullah?” diye sorunca: “Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir” buyurdu. (bk. Ebu Davud, Melahim, 5) Şimdi anlaşılıyor Müslümanların kanının neden bu kadar ucuz döküldüğü. Bizde Vehn hastalığı olunca Allah düşmanın kalbinde zerre miktarı korku bırakmıyor. Abdullah b. Ömer (ra), Rasûlullah (sas)’ı şöyle buyururken dinlediğini haber vermiştir: “Iyne yoluyla alışveriş yaptığınız, (haram olan bir çeşit vadeli alış veriş) öküzlerin kuyruğuna yapıştığınız, tarımı seçtiğiniz ve cihadı terk ettiğiniz zaman Allah size öyle bir zillet musallat eder ki dininize dönünceye kadar onu üzerinizden atamazsınız.” buyururken cihadı terk etmeyi ‘Dinî terk etmek’ gibi hüküm vermiş aman ya Rabbi... Öküzün kuyruğu, tarım/tarla misalleri bize “dünya öküzün boynuzlarındadır” sözünü hatırlatıyor. Demek ki dünyevileşmenin alternatifi cihadmış. Fakat maalesef ne zaman cihad’dan söz etseniz hemen reaksiyonla, korku ve panik hâlinde bizim ne olduğumuzdan çok ne olmadığımızı savunmak zorunda kalmışızdır. Mesela “biz IŞİD değiliz. Biz şöyle değiliz, böyle değiliz” gibi. Bir zamanların hızlı mücahitleri; yazarları, uleması, kendini ve görüşünü ‘Millî’ gören zatların yanında: Şeriat, Cihad, Hilafet, Saltanat gibi İslamî kavramlardan bahsettiğiniz anda azarı yersiniz. Bu sözler ütopik, problemli; bir zamanlar kendisinin savunduğu bu değerler bugün için “Radikal”, “ifrad”/ aşırı görüşler olarak görülüyorsa, dünya (lüks, makam vs.) çamuruna çökmüş e... den fazla bir farkı kalmamıştır bu zevatın aslında. Buna mukabil laiklik, Demokrasi gibi seküler, beşeri kavramları, ki bunlarla yıllardır Müslümanları aşağılayarak zulmettiler. Şimdi bu bizim beyler de âdeta kurtuluşu burada görerek bekçiliğini yapmaya başladılar. Gerçekten de, ne yazık ki “onların yoluna adım adım, karış karış uyuldu” ve “mücahitler” “müteahhit” oldu abiciğim. İlâhî / yüce nimeti; men ve selva’yı, sarımsak ve soğana değişecek kadar dünyaperest olan bir kavmin nihayeti, Allah’ın gadabı ve laneti

Murat Altun murat.7701@hotmail.com

oldu: ‘Hatırlayın ki, bir vakit; “Ey Mûsâ, biz, bir türlü yemeğe (kudret helvası ile bıldırcın etinden ibaret olan yemeğe) mümkün değil katlanamayacağız; artık sen, bizim için Rabbine duâ et de, arzın yetiştirdiği şeylerden: sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarıversin” dediniz. Mûsâ da: “O hayırlı olanı, şu daha aşağı (âdi) olana mı değişiyorsunuz dedi.” (Bakara 61) Ve yine bunun gibi Kur’an’da Yahudilerin Hz. Mûsâ’ya (as) eziyetinden bahsederken: “Bize Allah’ı açıkça göstermezsen iman etmeyiz...” “Şu kavmin putu gibi bize de bir put yap...” “Yerin bitirdiklerinden; sarımsak, soğan, fasulye gibi şeyler iste rabbinden...” Böyle, sürekli elle tutulur, gözle görülür, yenilir-içilir türden şeyler istemişler ve nihayet buzağıyı da bu yüzden (altından yapılıp böğürmesinden) dolayı ilah edinmişlerdi. “Ellezîne yü’minune bilğayb” - Onlar ki; ğayba (elle tutulmayan, gözle görülmeyen, yenmeyen-içilmeyen) şeylere iman ederler.” Bahsindeki mücerret / soyut şeyleri; özellikle Hristiyanların; melekleri, şeytanı, Adem baba ve Havva anamızın cennetteki çıplak figürü ve bir çok ğayba ait varlığın hep resmedildiğini, portreleştirildiğini, müşahhasa / somuta çevrildiğini görürsünüz Avrupa’da. Bu materyalist düşünce yapısının eşyaya yansımasının kaçınılmaz bir sonucudur aslında. Ehl-i Kitab’ın Kur’an’da uzun uzadıya anlatılması Müslümanlara başka bir şey değil sadece ibret içindir. Dostlar! Biz namazın her rekatında Fatiha okuyor ve her okumada -ğayril mağdûbi aleyhim veleDDâllîn- yâni: “Bizi, bile bile hakkı inkar ettiklerinden dolayı gazaba uğrayan Yahudiler ve sapıtıp yoldan çıkan Hristiyanlardan olmaktan muhafaza eyle Allah’ım” diye dua ediyor sonra da “amîn!” diyoruz. Bu tekrarların (bu kadar sakınmanın) bir anlamı olmalı değil mi? “Kahbe dünya eğri büğrü dönerest Dost yerine düşmanını överest, Lale, sümbül came bulamaz giymeye Acı soğan kat kat urba giyerest.” (Nasreddin Hoca) Allah (cc) bizi; davasını, imanını, patatese, soğana, makama, güce satanlardan, dünyaya dalıp, şeytana aldananlardan eylemesin. ◄◄ Amîn!


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 212 - Mart/Maart 2016

04 haber 26 nieuws

Önden Gidenler anılıyor...

Erbakan Hocam şöyle diyordu: “Siz cihad ruhunu kazanmanız için, ittifak yapmanız lazım. Yani birlik olmanız lazım. Allah, “Topluca Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın” diyor.

“Hür Olmayan Önden Gidemez”

Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Hollanda’da da son asrın “Önden Gidenler”i anılmaya devam ediliyor.

B

u çerçevede Hollanda İslam Federasyonu da Shiedam Merkez Camii salonunda düzenlediği mütevazi bir programla son yüz yıla damgasını vuran, “Kur’an’a göre bir hayat yaşamayı kendilerine düstur edinen” Müslüman liderleri andı ve onları bir kez daha anlamaya çalıştı. Programda Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Zahid Kotku, Bediuzzaman Said Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan, Hasan el Benna, Malcolm X, Aliyya İzzetbegoviç, ve Millî Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın örnek hayatlarında veciz söz ve örnekler anlatılarak, bu liderleri bir kez daha anıldı ve onlar için dualar edildi. Program Schiedam İslam Merkezi Hafızlık Kursu Müdürü Kenan Aslan tarafından okunan Kur’an-ı Kerim ile başladı. Çok sayıda bay, bayan, genç, yaşlı teşkilat mensubunun katıldığı programda Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan açılış konuşmasını yaptı. Erdoğan programa katılanlara ve programı gerçekleştiren çalışma arkadaşlarına teşekkür etti. Erdoğan özetle şöyle konuştu: “Bu teşkilatta görev yapmak, İslam davasına mensup olmak gerçekten büyük bir şereftir. Bundan dolayı da yüce rabbimize hamd ediyoruz. Çok kıymetli kardeşlerim Millî Görüş Teşkilatlarımız Avrupa’da, 36 bölgede, 530 cemiyeti, 2300 teşkilat ve müteşebbisleriyle nerede bir Müslüman varsa orada teşkilatlanmış ve insanlara hizmet etmeyi kendisine şiar edinmiştir. Bu vesileyle de milli görüş teşkilatları, büyüklerini unutmaz. Millî görüş teşkilatları önden gidenlerini unutmaz. Millî görüş teşkilatları en azıdan ecdadına layık bir nesil

olmaya çalışır. Dolayısıyla sizlerin bu programa önem verip katılmanızdan dolayı hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Değerli kardeşlerim, bu gün bizler, az önce isimleri sayılan büyüklerimiz rahmetle anmak için buradayız. Bu gün Millî Görüş Teşkilatlarımız Avrupa’da bu denli güçlü olmasında rahmetli hocamızın çok büyük payı vardır. Erbakan hoca yıllar önce. ‘Bir gün Suriye karışırsa, bilinsin ki sıra Türkiye’dedir’ diyerek, Ortadoğu’da oynanan oyunun büyük İsrail projesi olduğunu ortaya koymuştur. Ama Müslümanlar buna maalesef çok kayıtsızlar.” Program boyunca zaman zaman Erbakan hocanın tarihi konuşmalarını içeren video klipleri gösterildi. Den Haag gençleri söyledikleri anlamlı ilahilerle programa renk kattılar. “Siz onları görseydiniz yahu bunlar ‘deli’ derdiniz” Türkiye’den programa davet edilen günün hatibi Geylani Akan yaklaşık bir saat çok akıcı bir üslupla yaptığı konuşmasında önden gidenleri anlattı. Geylani Önden gidenleri anlatmaya başlarken, önden gidenler olabilmek için hür olmak gerektiğine dikkat çekti. “Hür olmayanın önden gidemeyeceğini” ifade eden Geylani Akan şöyle konuştu. “Hür olacaksın, hür. Ceza evlerindeki mahkûmlar mahkûmdur ama hürdürler, esir değillerdir. Nice insan makamında esirdir. Nice insan mertebesinde esirdir. Nice insan malının başında esiridir. Hürriyet, ölüm korkusunu yenmektir. Ahireti düşünmeyen ölüm korkusunu yenemez. Çünkü şehadet başka bir nimettir. Onu yenmeyen hür olamaz. Hürriyet, rızık korkusunu yenmektir. Bu korkuyu yenemeyen hür olamaz. Bakma Mercedes’le

gitmesine, bakma milletvekili, vali, müftü olmasına. Kim hangi makamda olursa olsun, rızık korkusundan, makam sevdasından, şundan, bundan titriyorsa olduğu yerin kölesidir, esiridir. Asıl Allah’ın kapısına teslim olanlar, ‘Önden Gidenlerdir’. Önden gitmek kolay bir iş değildir. Hasanı Basri hazretleri diyor ki, ‘siz onları görseydiniz yahu bunlar deli derdiniz’. Zaten onların devrinde de onlara ‘deli’ diyenler vardı. Musab bin Umeyir’e de ‘deli’ dememişler miydi?. O güzelim genç, bütün malını bırakmış, İslam yoluna düşmüştü. Bugün de önden gidenlere ‘deli’ dediler. 1971 yılıydı. Ben ortaokul talebesiydim. Okuldan çıktık, elimiz aynalar verdiler. “Bu aynalar ne olacak dedim?” Dediler ki “birisi gelecek konuşacak, aynayı onun gözüne yansıtın ki, konuşamasın.” “Eh, kimmiş o” dedik biz, “Erbakan” dediler. Ben 15 yaşında bir çocukken Erbakan ismini duydum. “E, bu adam ne yapıyormuş ki?” dedik. “Bu adam iyi bir adam değilmiş” deniliyordu. Ama bilmiyorlardı, biz ilk okuldayken bile namaz kılıyorduk. Biz sabah namazını hiç evinde kılmayan, karları, yağmurları yara yara camiye giden bir babanın evlâdıydık. Erbakan Hocayı bir dinledim ben, Aaa, “Ahlâk” diyor. Benim Kur’an’ım’da, Muhammed Mustafa’sını methederken onun ahlâkını öne çıkarmış. Bu adam “maneviyat” diyor, “ağır sanayi” diyor. Bu adam tam bize göre adamdı. 15 yaşında Allah onu bize sevdirdi. O dönemlerde bu davaya hizmete başladığımda, devlet memuru idim. Meslektaşlarının ve yakın akrabalarım “bunu kim başbakan yapar ki, sen bu gidişle ekmeğinden olacaksın ” şeklinde pek çok alaylı hitaplara muhatap oldum. Sonra ne oldu, Hocamızın ce-

naze namazını kılmak için değil Fatih Camii’nin avlusuna girmek bir yana, etrafına bile yaklaşamadık. Ve şimdi herkes onu konuşuyor.

şayanlar dertli olurlar. Onlara gündüz yetmez, onlar geceyi nurlandırdılar. Gecesi nurlanmayanın gündüzü nurlanmaz. ”

“Davasının fiyatı olanlar iz bırakamazlar” Siz gücünüzü Yaradan’dan alırsanız, siz Hz. Muhammed Mustafa’nın (sav) yoluna düşerseniz, siz iz bırakmak için değil sorumluluk duygunuzu yerine getirmek için yaşarsanız, kilonuzdan iz kalmaz davanızdan iz kalır. Önden gidenler, cüzdanının peşine düşmeyenlerdir. Hayatı vicdanıyla tartanlardır. Bu dünyada insanlar, ya cüzdan merkezli yaşaralar ya da vicdan merkezli yaşarlar. Bu dünyada kimi insanların davasının fiyatı vardır, kimilerinin ise davasının değeri vardır. Davasının fiyatı olmayan Allah Resûlü’dür. Kadın verdiler, para verdiler, makam verdiler ne dedi; “Vallahi bir elime Ay’ı diğer elime de Güneş’i verseniz, yine de davamdan vazgeçmem” dedi. Davasının fiyatı olanlar iz bırakamazlar. İnsanlar bu dünyada ya değerlerine göre yaşarlar, ya da diğerlerine göre yaşarlar. Değerlerine göre ya-

“Türkiye’de badireler içinde neler yaşandı?” Erbakan Hocam şöyle diyordu: “Siz cihad ruhunu kazanmanız için, ittifak yapmanız lazım.” Yani birlik olmanız lazım. Allah, “Topluca Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın” diyor. Yeryüzünde Müslümanlar Müslümanların kanını akıtıyor. Niçin? Fitne, bir virüs gibi vücuda girdi. Mezhep, tarikat, meşrep diye böldü. Hocamız sadece Türkiye’nin hocası değildi. Afrikalının da hocasıydı. Dünyanın da hocasıydı çünkü O, “İslam kardeşliği” diyordu. “Müminler kardeştir” diyordu. “İhlas” diyordu. İhlassız ibadet meyvesiz ağaca benzer. Gazetecilerden biri Erbakan Hocamıza şöyle der. “Siz konuşurken herkesi etkiliyorsunuz. Ama bizi etkileyemediniz” Hocam şu cevabı verir: “Bizim mıknatısımız tahtaları çekmez” Program, Mustafa Bilen Hocafeendinin yaptığı hatim duası ile son buldu. Haber - Fotoğraf: Adnan Şahin



maandblad/aylık gazete doğuş nr. 212 - Mart/Maart 2016

04 haber 28 nieuws

Toplum

Aykut Torunoğulları’nın ilk kitabı yayınlandı

Yılmaz ve Höke ailelerinin mutlu günü

Metin ve Aysel Yılmaz’ın kızları Emine ile Abdurrahman ve Ülkü Höke’nin oğulları Muhammed 27 Şubat 2016 tarihinde Nieuwegein NBC Congrescentrum salonunda yapılan görkemli bir düğün merasimiyle dünyaevine girdiler. Emine ve Muhammed’i tebrik ediyor, genç çifte ömür boyu mutluluklar diliyoruz.

Hollanda Beşiktaşlılar Derneği Başkanı ve Edelstaal Group Yönetim Kurulu Üyesi Aykut Torunoğulları’nın ilk kitabı olan “Karmakarışık” yayınlandı. Türkiye’de Altın Bilek Yayınları’ndan çıkan kitap ile bir hayalinin gerçekleştiğini ifade eden Aykut Torunoğulları, “Çağımızda takip edilmesi olanaksız hale gelen olaylar hızla artarken, birçok insani değerlerimizi ve yargılarımızı unutmuş durumdayız” dedi. Sevgi, aşk gibi insanı insan yapan değerlerin büyük bir erozyona uğradığı günümüzde, bu duyguların dillerde sadece bir kavram olarak kaldığına ve yaşanmadığına vurgu yapan yazar, “Kitapta, birçok gözlemim, zaman zaman şiirsel, zaman zaman öykü tarzında anlatıldı” ifadesini kullandı

Mirjam van het Veld: “Korkmuyorum”

“Türkiye’yi saf dışı bırakın”

Nefret ve ayrımcılık suçlarından yargılanacak

Hollanda’da geçici sığınmacı merkezi oluşturulması planına onay veren Amsterdam yakınlarındaki Amstelveen Belediye Başkanı Mirjam van het Veld, ölümle tehdit edildi. Van het Veld belediye meclisine gönderdiği yazıda, kim tarafından yazıldığı belli olmayan, adına gönderilen tehdit mektubuyla ilgili suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı. Savcılığın olayla ilgili araştırma başlattığını duyuran belediye başkanı, mektubun kentlerinde yapılması planlanan sığınmacı merkeziyle bağlantılı gönderildiğini dile getirdi. Tehdidin kendisini şok ettiğini ama buna karşın geri adım atmayacağını kaydeden Van het Veld, belediye meclisi üyelerinden de aynı tavrı beklediği mesajını verdi.

Hollanda’da Hıristiyan demokratlar (CDA), sığınmacı krizinin çözümünde Türkiye’nin saf dışı bırakılmasını savundular. Muhalefetteki CDA’nın lideri Sybrand Buma, BNR radyosuna yaptığı açıklamada, Türkiye’nin geçtiğimiz yıl kasım ayında yapılan anlaşmaya uymadığını ileri sürerek, “AB ne yapıyor? Yeni bir anlaşma yapıyor ve eski anlaşmaya uyulması için üzerinde 3 milyar euro ekliyor” ifadesini kullandı. Buma, Türkiye’nin saf dışı bırakılıp sığınmacıların Yunanistan’da toplanmaları gerektiğini savundu. CDA lideri, sığınmacıların Yunanistan’dan Avrupa’ya geçememelerinin insan tacirlerini de saf dışı bırakacağını ileri sürdü.

Aşırı sağcı Hollandalı politikacı Geert Wilders’in, “daha az Faslı” söyleminden dolayı nefret ve ayrımcılığı körüklemek suçlarından yargılanacağı öğrenildi.Özgürlük Partisi (PVV) lideri Wilders, 2014 yerel seçimlerinden sonra yaptığı konuşmada tabanına, “Şehirde daha az mı yoksa daha fazla mı Faslı istiyorsunuz?” sorusunu yöneltmiş ve aldığı “daha az, daha az” yanıtı üzerine “öyleyse bunu halledeceğiz” demişti. Geert Wilders hakkında yaklaşık 6 bin 400 kişi suç duyusunda bulunmuştu.Geert Wilders, Twitter mesajında “Beni kimse susturamaz. Faslılar hakkında da susmayacağım” ifadesini kullandı ve savcılık tarafından hazırlanan iddianameyi “saçmalık” olarak yorumladı.

Pazar Günü yasası kaldırılıyor Batı’da İslam hukuku ‘Bizim haklarımız. Benim kararlarım!’

Öğrenci derneği Studenten Unie Nederland, Hukuk’un ve hakların esas temellerini anlatıp, İslam dininde bu hakların yerine açıklık getirmek amacıyla Vrije Universiteit Amsterdam’da farklı konuşmacılarla ‘Bizim haklarımız, Benim kararlarım!’ adlı bir seminer düzenledi. Seminere yaklaşık 200 kişi katıldı. SUN Yönetim Kurulu üyesi Ferhat Dursun’un açılış konuşmasıyla başlayan seminerde, Hogeschool Utrecht’te ceza hukuku dersi veren, 2010 yılında yılın öğretmeni seçilen ve bunun yanı sıra danışman olarak görev yapan Veysel Tan, Leiden Üniversitesinde, Hukuk Felsefesi bölümünde eğitimci ve araştırmacı olarak görev yapan Hakan Külcü ve İslam eğitimcisi, manevî rehber olarak görev yapan Bahaeddin Budak birer sunum gerçekleştirdiler. (Tuğba Bağcacı)

Hollanda’da uygulanan Pazar günü aktifitelerini engelleyen yasanın kaldırılacağı belirtildi. 2012 yılında görüşülen Pazar günü yasasıyla ilgili bugüne kadar gelişme yaşanmadığını eleştiren İçişleri Bakanı Ronald Plasterk, yasayı kaldırmak istediklerini açıkladı. 1953 yılında Hristiyan kesimin Pazar günü kilise ibadetinin engellenmemesi için tasarlanan yasaya göre Pazar günü çarşı ve diğer dükkânların kapalı olması gerekiyor. Son yıllarda esneklik getirilen bu yasanın önümüzdeki günlerde tamamen kaldırılacağı ve bu sayede Pazar günü de hayatın normal akışının devam edeceği bildirildi. Pazar günü yasasının kalkmasının ardından söz hakkının belediyelerde olacağı aktarıldı.


doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 212 - Mart/Maart 2016

samenleving

cemiyet 29

HOLLANDA’DA EMEKTAR İŞÇİLER MÜZEDE ANILARINI TAZELEDİLER

TÜRKIYE’DEKİ OLAYLAR, DÜNYA’YI VE HOLLANDA’YI YAKINDAN İLGİLENDİRİYOR

Lahey şehrinde açılan Avrupa’nın ilk ve tek Türk Müzesi Hollanda’nnın dört bir yanından ziyaretçilerini kabul etmeye devam ediyor. Özellikle Hollanda’daki Türk gençlerinin yoğun ilgi gösterdiği Türk Müzesi’nin son ziyaretçileri ise Amsterdam’dan birinci nesil Türk İşçileriydi Hollanda Sivaslılar Platformu tarafından organize edilen ziyarette anılarını tazeleyen birinci nesil Türk işçileri, Hollanda Türk Müzesi Başkanı Salih Dadak tarafından yapılan sunumla, Müzenin kuruluş amacı ve önemi konularında bilgi sahibi oldular, birinci nesil Türklerin yaşadıkları sıkıntılar ve memleket özlemleri tekrarlandı. Sosyal ve kültürel programlar kapsamında Hollanda Türk Müzesi’ni ziyaret eden ilk nesil Türk İşçileri, 1960’lı yıllardan günümüze ulaşan yazışmalar, mektuplar, gazete haberleri, aile resimleri olmak üzere tarihten günümüze Osmanlı İmparatorluğu ve Hollanda Kraliyet ilişkilerinin sergilenen araç ve gereçlerini yakından görme imkânı buldular. Birinci nesil dedeler ve torunları arasında bir köprü oluşturmayı amaçladıklarını ifade eden Hollanda Türk Müzesi Başkanı Salih Dadak, “Hollanda’da yetişen Türk gençlerinin araştırma yapmalarına ve eğitimlerine de katkıda bulunmak amacıyla ‘’Hollanda Türk Müzesi’’ni hizmete sunduk. Tarihi bilgileri yeni nesle aktarmak amacıyla sosyal ve kültürel programlar düzenledik. Kuşkusuz müzemiz geçmişle gelecek arasında bir köprü vazifesi görüyor. Ziyaretçilerimiz bu programlarda tarihi kişileri ve bıraktıkları eşsiz eserleri tanıma, birebir yaşama ve yakından görme imkânı buluyorlar.” dedi. Hollanda Sivaslılar Platformu yönetim kurulu üyesi Zeki Cenan, “Hem birinci nesil işçilerimizin, hemde tarihten günümüze Osmanlı ve Hollanda’lıların arasındaki samimi ilişkileri, resmi yazışmalar hakkında yakından bilgi sahibi olduk” şeklinde konuştu.

Hollanda Türkleri Konseyi (HTK) Rotterdam’da yaptığı genel değerlendirme toplantısında Türkiye’de yaşanan olan olayların, Dünya’yı da Hollanda’yı da, yakından ilgilendirdiğine dikkat çektiler. Hollanda Türkleri Konseyi (HTK) Başkanı Sefa Yürükel, bu konseyin bir halk hareketi olduğunu, herkesin gönüllülük bazında olaylara yaklaşım göstererek duyarlılık gösterdiğini söyledi. Yürükel, yapılan işte kaliteye önem verdiklerini, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerini sürdürdüklerini söyledi. Hollandalı Türkler adına çalışmalar yaptıklarına değinen Yürükel “ Uygar Türk anlayışını temsil ediyoruz. Hollanda genelinde bulunan 1400 Türk kökenli dernek ve vakıftan bir tanesiyiz. Bizim amacımız Hollanda’da ki Türklerin sorunlarını ve ülkemizde ki sorunlara nasıl çözüm bulunabiliriz ve nitelikli bilgi aktarırız konularında çalışmalar yürütüyoruz. Ülkemizin birliği ve bölünmez bütünlüğü konularında programlar yapıyoruz.”

BADE ÇAKIR SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI

KIRMIZI LALE FİLMLERİ 4’ÜNCÜ DEFA HOLLANDA’YLA BULUŞACAK

Hollanda’da ilik nakli beklerken vefat eden 4 yaşındaki Bade Çakır’ın cenazesi, Trabzon’un Yomra ilçesinde defnedildi. Baba Muhammed Çakır, gazetecilere yaptığı açıklamada şunları dile getirdi: “Kızım, 4 Temmuz’dan itibaren kanser tedavisi görüyordu. Fakat kanserin çok agresif çeşidi olduğu belirlendi. Onun için kemoterapi fayda etmiyordu. Eylül’ün 9’undan itibaren ise ilik nakline ihtiyaç duyuldu. İki abisi vardı ve onların kan analizlerini bekledik ama sonuç alamadık. Biz de çevremizdeki insanlardan yardım istedik. İlik naklini herkes organ nakli ile karıştırıyordu. Bunu anlatmaya uğraştık. Yaklaşık 200 bin civarında donör bulundu ama başaramadık. Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu da i ziyaret ettiler. Sağ olsunlar bize çok destek oldular. Türkiye’de donör araştırması yapıldı ama fayda etmedi. Dün de sağ olsunlar kendileri bizi aradılar. Son anlarında aklı başındaydı. Doktorlar ‘Bayıltalım mı’ diye sordu. ‘Ayık kalmak istiyorum’ dedi” Zorlukla ayakta duran anne Esra Çakır ise acısının tarifi olmadığını anlatarak “Sare Davutoğlu hanımefendi, bizimle çok yakından ilgilendi. Yanımıza geldi ve bize elinden geleni yapacağını söyledi. Sözünü de tuttu. Ona çok teşekkür ederim” diye konuştu. Öte yandan Bade’nin babaannesi Hatice ile amcası Abdullah Çakır, Bade’nin pembe elbise ve ayakkabılarıyla donatılmış tabutuna sarılarak uzun süre gözyaşı döktü. Bade’nin 6 yaşındaki abisi Tunahan da cenaze sırasında ”Bade bu ayakkabıları ve elbiseleri giydi, ona çok yakıştı. Bunları çok severdi” dedi

Hollanda – Türkiye Kültür Vakfı tarafından düzenlenen Kırmızı Lale Film Festivali’nin dördüncüsü, 27 Mayıs 2016 Cuma günü düzenlenecek olan açılış töreni ile yeniden sinemaseverler ile buluşacak. 27 Mayıs – 4 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek 4. Kırmızı Lale Festivali, Türkiye sinemasından yılın en iyi film, belgesel ve kısa filmlerinden oluşan özel bir seçki ile 6 büyük şehirde sinemaseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Her yıl farklı bir tema vurgusu yapılan RTFF’nin bu yıl ki temasının “Zorunlu Göç” olarak belirlendiği duyuruldu. Festival komitesi bu çerçevede seçilen filmlerin yanı sıra, bu tema çerçevesinde düzenlenen fotograf sergisini de izleyicilerle buluşturacak.Pek çok ödülün sahibi ve bu yıl “Word Press Photo” fotoğraf yarışmasının jürisinde de bulunan Emin Özmen’in fotograflarından oluşan ve LİMBO (Araf) adını verdiği bu özel sergi; Rotterdam Niffo Galeri, Eindhoven Natlab ve Amsterdam Yunus Emre Enstitüsü salonlarında yer alacak. Sanata ve sanatçıya duyarlılık RTFF’nin en önemli çıkış noktasıdır; bu yıl ki festival etkinlikleriyle de bu noktaya dikkat çekecek. Foto muhabir Emin Özmen’in çalışmaları TIME, The New York Times, BBC, CNN, Guardian, Le Monde, L’Obs, Paris Match gibi saygın yayın organlarında yayımlandı. Sanatçı aynı zamanda Wold Press Photo gibi pek çok önemli yarışmada dereceler elde etti. Geçtiğimiz festivallerde Nuri Bilge Ceylan, Ferzan Özpetek gibi önemli konukları ağırlayan Kırmızı Lale Film Festivali, bu sene de pek çok ünlüyü konuk edecek. Daha fazla bilgi için: www.rtff.nl

OLAYLAR HOLLANDALI TÜRKLERİ YAKINDAN İLGİLENDİRİYOR Türkiye’de yaşanan olan olayların, Dünya’yı da Hollanda’yı da, yakından ilgilendirdiğine dikkat çeken HTK Başkanı Yürükel “ Özellikle bu olaylar Hollandalı Türkleri tabii ki yakından ilgilendirir. Bölge şuanda karma karışık. Şuanda bölgede hatta 3. dünya savaşı endişesi yaşanıyor. Bu savaşın olacağı bölge belli burası ise Türkiye. Türkiye bizim anavatanımız. Maalesef Türkiye’de ki hükümete yakın gazete ve televizyonlara baktığımızda büyük bir bilgi eksikliği ve kirliliği görüyoruz.” Haziran ayında ise Türkiye’de ki siyasi parti temsilcilerinden, Sadet Partisi, Vatan Partisi, AKP, CHP ve MHP oluşan temsilcileri buraya getirerek, Türkiye’de ki anayasa meselesini ve Ortadogudaki karışık durumu tartışacağız.”


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 212 - Mart/Maart 2016

04 haber 30 nieuws

Gündem

Ancak çok zaruri olunca bakım evlerine gidiyorlar. İnsanın evin gibi huzurlu bir yeri yoktur. Bir komşumdan şu sözleri duydum: “Ben yıllardır burada oturuyorum şimdi bana çık diyorlar. Ben gidip oralarda yemek sırası, yat saati bekleyemem. Ben kendim dilediğim gibi yatıp kalkmam lazım.”

Gitmek mi Zor, Kalmak mı?

Dosya konumuz olan, “Yaşlılık ve Sorunları” ile ilgili olarak bu hâli yaşayanlarla sohbetler gerçekleştirdik. İşte onlar ve sorunları… Hâllerini hatırlarını sorduk. Hâlâ bir gitme planlarının olup olmadığını, ne tür sorunlar yaşadıkların ve bizden bir istekleri olup olmadığını sorduk. Bu kez yolumuz İskender Paşa Camii’ne düştü ve işte o caminin kurucularından olan üç büyüğümüzle biz bize bir sohbet gerçekleştirdik. Bir çok yaşlımızın düşünce ve arzusuna tercüman olacak nitelikte konuları dile getirdiler. Yürek sohbetlerden birini gerçekleştirdik. Ramazan Yaramış (80) Nurettin Akbulak (76) Osman Kandemir (65) her biri Anadolu’muzun bir başka köşesinden yıllar önce kopup gelmişler. Kader onları bu diyarlarda bir araya getirmiş ve kardeşten de ileri “dost” olmaları takdir edilmiş. Bir petek etrafında uçuşan arılar gibi, bir ideal etrafında otağ kurmuşlar. Anayurt nere, baba yurt nere, artık belli değil. Bakın bir zamanlar ellerinde tahta bavullarla üç beş yıllığına gelmiş olan birinci nesil büyüklerimiz şimdilerde neler söylüyorlar…

R

amazan amcamız birçok büyüğümüz gibi yazları Türkiye’de kışları ise Hollanda’da geçiriyor. Kendini tanıttığı konuşmasına besmele ile başlıyor.

Ramazan Yaramış: “Son 20-25 senedir rahatsızım. Ama Allah’a hamdolsun ayaktayım. Ekmeğimi aşımı kendim yiyorum. Elim ayağım tutuyor. Ama geceleri biraz uyku sorunum oluyor. Onu da idare ediyorum elhamdülillah. Burada olduğum zaman düzenli olarak hastaneye gidip geliyorum. Türkiye’de de gidiyorum ama az gidiyorum. Günde yedi tane ilaç alıyorum. İlaçlarımı yutunca vücudum biraz kendine geliyor. O zaman camiye geliyorum. Her vakte gelemiyorum. Yılın altı yedi ayını Türkiye’de gerisini burada kalıyorum. Maddî sorunum hem var hem yok. Emekli maaşına biraz yardım ediyorlardı; Türkiye’de evin var diyerek onu kestiler. Ama çocuklarım yardım ediyorlar. Allah

kendilerinden razı olsun. 5 çocuğum var hepsi dört dörtlük Allah’a şükür, idare ediyorum. Önemli bir sorunum yok. Osman Kandemir: “Ben Osman Kandemir. Yozgat Boğazlıyan Dereçetni köyünden 1974 yılında Hollanda’ya geldim. 40 yılı aşkın buradayım. Allah’a şükür dört tane oğlum var. Herkes işini buldu çalışıyorlar. Hepsinden torunlarım oldu. Yıllar önce gelip işçi olduk. Bir süre çalışıp, biraz sermaye biriktirip dönelim dedik ama dönemedik. Çoluk çocuk gelip de buraya yerleşince bir daha buradan kendimizi kurtaramadık. Şuan yaşım altmış beş olmak üzere. Doğrusu ben Türkiye’ye gitmek istiyorum ama hanım gitmek istemiyor. ‘Çoluk çocuk var, kışın soğuk olur filan’ diyor. Ben de, ‘yahu kalorifer yakarız, kazımız var, tuzumuz var, seni sultanlar gibi yaşatırım’ filan diyorum ikna etmeye çalışıyorum ama, bakalım sonuç ne oluacak. Burada da sorunlarımız var elbette.

Daha doğrusu herkesin sorunu var. Yaşı ilerlemiş insanlar olarak artık bir ayağımız hastanede. Yıllar önce yaşadığımız lisan sorunu yeniden karşımıza çıkıyor. İlk yıllarda dil öğrenmediğime şimdi çok pişmanım. Çocukların işleri nedeniyle her zaman gelemiyorlar. Biz kendimiz de gidip derdimizi Hollandaca olarak anlatamıyoruz. Bu gibi hususlar gerçekten hâyli zor. Maddî durumumuza gelince, Euro çıktı çıkalı zor durumdayız. Şuan emekliliğe bağlanmak üzereyim. Maaşımız az, giderimiz hayli çok. Doğrusu yetiştiremiyoruz. Bu arada Türkiye’ye de gidip üç beş ay kalıp güneş vitaminimizi alıp geliyoruz.” 51 yıl önce Hollanda’ya geldiğini hatırlatarak kendini tanıtmaya başlayan Nurettin Akbulak amcamız şu an içinde bulunduğumuz İskender Paşa Camii’nin kurucuları arsında bulunmuş. Ve o gün bu gün aynı azim ve inançla hizmetini sürdürmeye çalışıyor. Nurettin Akbulak: “Adım Nurettin Akbulak. 1964 yılında geldim ve bu caminin ilk kurucularındanım. Allah’a hamd olsun bu güne kadar büyük bir zevkle teşkilatıma, cemaatime hizmet ettim. Beş çocuk babasıyım üç kız, iki oğlan. Hepsi buradalar. Kızlarım evli, oğlanlar daha bekâr. Biri hukuk okudu şuan avukat olarak çalışıyor. Ben buradan memnunun, her hangi bir sorunum yoktur. Türkiye’ye istediğim zaman gidip geliyorum. Öyle aylarca kalmayı düşünmüyorum. Canım

istediği zaman gidip bir iki ay kalabiliyorum. Doğrusu ben bu teşkilattan bu cemaatten ayrılınca sanki kıymetli bir şeyimi kaybetmiş gibi oluyorum. Buradaki sıcaklığı, muhabbeti yakınlığı başka yerde bulamıyorum.”

Peki sizler eli ayağı tutan, kendi işini kendi görebilen insanlarsınız. Ama bir de başkalarının yardımına bağımlı olanları düşünelim. Onlar ne tür sorunlar yaşıyor? Bakım evini mi yoksa kendi evinimi tercih ediyorlar? Ramazan Yaramış: “Mümkün mertebe evlerinde kalmak istiyorlar. Ancak çok zaruret hasıl olunca, mecburen bakım evlerine gidiyorlar. İnsanın evi gibi huzurlu bir yeri yoktur. Bir komşumdan şu sözleri duydum: “Ben yıllardır burada oturuyorum, şimdi bana ‘çık’ diyorlar. Ben gidip oralarda yemek sırası, yat saati bekleyemem. Ben kendim dilediğim gibi yatıp kalkmam lazım. Ben buraya dört yaşımda geldim ve yetmiş yaşındayım.

Ben buradan çıkmam” diyordu ve dediğini de yaptı. Sonunda o evde hayata veda etti. İnsanlar yuvalarından öyle kolay çıkmak istemiyor. Nurettin Akbulak: “Huzur evlerine gidenler var. Ancak gidenlerin pek memnun olduğunu söylemek zor. Şimdi evlere de gelip bakım yapıyorlar. İlaçların alınmasında, yemek ve temizlik konularında hizmetler sunulmaktadır. Bunu da inkâr edemeyiz. Ama öyle ağır vakalar oluyor, o tür hastaların oraya gitmeleri de daha iyidir, daha eftaldir bence. Hamdolsun bizler daha o durumlara düşmedik, Rabbim düşürmesin inşallah.” Osman Kandemir: “Tabi ki, bizim için evde bir yakınımızın bakması daha iyidir. Bir yabancının bakması ile kendi yakınınızın bakması arasında çok fark var. Elbette kendi gelinin, kızın daha iyi bakar. Sen söylersin onlar yapar. Ama huzur evinde girdiğinde onlar söyle sen yaparsın. Ya da ne söylenirse kurala uymak zorundasın. Emir altındasın yani.” Buradaki bakım ve hizmeti Türkiye ile kıyaslayabilir miyiz? Nurettin Akbulak: “Burası hizmet sektöründe bir hayli ilerdedir. Bunu kabul etmemiz lazım. Mesela hanım o derece rahatsız ki bir dış yardıma ihtiyacı var. Bir bakıcı için telefonla müracaat ediyoruz ve sonuçta istediğimiz bakıcı geliyor. Haftada bir kaç saat çalışıyor ve birçok şeyi


nr. 212 - Mart/Maart 2016

yapıp gidiyor. Hastanın şekerini, tansiyonunu ölçüyor ve birçok işini de yapıp gidiyor. Dolayısıyla buradaki bu imkânları inkâr etmek bize yakışmaz. Olanlar oldu, dönüş yapılamadı. Ama evler alındı. Yazlıklar alındı. Yatırımlar yapıldı. Şimdi sıra geldi hayatın tadını çıkarmaya. Ama tam gidecekken gidemiyorsunuz. Ne olacak şimdi? Ramazan Yaramış: “Çok doğrudur. Ben zamanında köyümüzün en kıymetli arazisi olan yerden bir tarla aldım ama ekip biçemedim maalesef. O dönemlerde memlekette terör gayet çok idi. Siyasi olaylar başını almış gidiyordu. Rahmetli annem bir an önce çocukların buradan götür deyince alıp geldim ve tarlada bağda geride kaldı. Bir daha da geri dönemedik.” Nurettin Akbulak: “Artık bu yaştan sonra bağ bahçe işi bize çok zevk vermez. Memlekette vardığımızda görüyoruz ki, eski tanıdıklardan, akrabalardan eşen dosttan kimse kalmamış. Pek çoğu ahirete göç etmişler. Garip bir soğukluk duyuyoruz maalesef doğduğumuz yerlere. Çünkü ne eski sıcaklık var ne de tanıdık simalar. Biz artık bundan sonra çocuklarımızla, torunlarımızla mutlu olmaya çalışıyoruz. Onları gördükçe huzur buluyoruz.

spotlar 31 soptlight

doğuş aylık gazete/maandblad

Osman Kandemir: “Bizim işleyecek uğraşacak toprağımız var hâlen. Ama artık ben onlarla uğraşmak istemiyorum. Ama ben ülkemde daha huzurlu oluyorum. Burada o huzuru bulamıyorum. Kâğıt ülkesi olan bu ülkede durmadan gelen kâğıt kürekler yüzünden strese giriyoruz. Birde yolculuktan bıktık. Valiz getir, valiz götür, indir bindir, şu hediyeydi al, bu hediyeydi derken bir yığın sıkıntı yaşanıyor. Bütün bunlar bıktırdı artık. Hamdolsun bizler Millî Görüş camiası içinde kendimizi kaybetmedik. İlk geldiğimiz yıllarda bütün herkes biraz kendimizi yitirmiştik. Ama içimizdeki iman bizi çevirip İslam’a döndürdü. Ve bu Millî Görüş camileri ile tanıştık. Değerli hocalar bizleri irşat ettiler. Şimdi de çocuklarım bu teşkilat içinde hizmet ediyorlar. Bu günlerimize çok şükürler olsun.” Ramazan Yaramış: “İlk geldiğimiz yıllarda çok sıkıntılar çektik. Ne cami vardı ne mescit ne de cemiyet hiç ama hiçbir şey yoktu. Bayram namazlarını orada burada kılmaya çalışıyorduk. Fabrika salonlarında veya benzeri yerlerde kılıyorduk. Ben kalmadım ama çoklarımız Hollandalıların evlerinde kalıyordu. Dolayısıyla çok zor şartlarda yaşıyorduk. Daha sonraları Mevlânâ Camii açıldı. Ben de açılışında bulunanlardanım. Ona yakın

oturuyordum ve üye de olmuştum. Daha sonra Millî Görüş Teşkliatları kurulunca, onlarla tanıştım ve oraya devam ettim. Şimdilerde Rotterdam ve çevresinde en 30 tane cami bulunuyor. Ne kadar hamd etsek azdır.” Memleket özlemi yüreklerde küllenmiş olarak yanıyor. Ama burada kalabilmenize ve daha iyi olan sağlık hizmetlerinden yaralanmanıza vesile olduğu için torunların ayrıca bir şükür vesilesi olduğunu söyleyebilir miyiz? Ramazan Yaramış: Elbette, buradaki hizmetlere söylenecek sözümüz yok. Keşke ülkemizde de aynı şekilde olsa. Bazen bir gözlük alabilmek için çok dolambaçlı yolları takip etmek durumunda kalıyoruz. Yoruyorlar bizi” Nurettin Akbulak: “Açıkçası biz artık Türkiye’ye gittiğimizde de, tıpkı buraya geldiğimiz ilk yıllarda olduğu gibi zorluk çekiyoruz. Bürokrasinin nasıl işlediğini bilemiyoruz. Bir Vergi Dairesi’ne, bir hastaneye, bir doktora gittiğimizde ne yapacağımızı nerden neyi soracağımızı tam olarak bilemiyoruz. Buralara âdeta yanımızda tercümanla gidiyoruz. Bir alış verişi bile yalnız yapmaya cesaret edemiyoruz. Kandırılmaktan korkuyoruz. Çünkü biz piyasaya uzak yaşamaktayız neyin fiyatı ne kadar bilemiyoruz. Elli liralık bir malı bize yüz liraya satıyorlar. Kısaca araya giren uzun yıllar bizi pek çok bakımdan ülkemizden uzaklaştırdı maalesef.” Osman Kandemir: “Türkiye’de yalnız olursan, kimin kimsen kalmamışsa, işin zor demektir. Çok zorluklarla karşılaşabilirsin. Ama çevren olursa ve belli bir de maaşa bağlanırsan o vakit Türkiye’ye gitmen iyidir bence. Arkadaşın dediği gibi bizim yabancı bir ülkeden geldiğimizi neremizden anlıyorlarsa hemen tanıyorlar. Ve maalesef ona göre bir fiyat uygulaması yapıyor. ” Gelecek nesillere, torunlara neler tavsiye etmek istersiniz kısa kısa onu alabilir miyim? Osman Kandemir: “Onlara Allah’ın emirlerine uymayı, peygamberin yolunda gitmeyi, dinlerini, imanlarını, insanlığı öğrenmelerini, yardımlaşmayı yaymalarını, anne ve babalarına bakıp hürmet etmelerini diliyor tavsiye ediyorum.” Ramazan Yaramış: “Ben de Osman Efendinin temennilerine aynen katılıyorum. Ayrıca gençlerin de kendilerinden sonra gelecek nesilleri düşünerek, tıpkı bizim onlara hazırladığımız imkânlar gibi onların da kendilerinden sonra gelecekler için sağlıklı ortamlar hazırlamalarını tavsiye ediyorum. Nurettin Akbulak: “Teşkilatlarımız, kuruluşlarımız ve gençlerimiz birbirlerine sahip çıksınlar. Gençlerin bir araya gelmeleri, birlikte oturup kendi meselelerini konuşmaları nesillerimizin geleceğe taşınması bakımından çok ama çok önemlidir. Biz tahta bavullarla geldik ve onlara böyle güzel ortamlar hazırladıysak onlarda ellerindeki imkânları, bilgiyi beceriyi seferber ederek güzel eserler ortaya koysunlar istiyorum.” Söyleşi - Fotoğraf: Adnan Şahin

L L I Y

YE Ü IK

L E D BE

Ö İ İN

N İ D DE

İ? M İZ


jeugd

32 gençlik

maandblad/aylık gazete doğuş

nr. 212 - Mart/Maart 2016

Kurumlarımızı tanıyalım....

El Birûni Yurt Müdürü Mustafa Kılıç:

“Genç, kararlı azimli, sabırlı ve planlı olmak zorunda”

EL BİRÛNİ YURDU

El Birûni Yurdu koordinatörü Mehmet Öztürk:

“Çocuklara, ‘büyük adam’ olacak diye bakılmalı”

diye sitemde bulunur. Ebu Hanife hazretleri ise babanın şahsında hepimize şu önemli hakikatin dersini cevap olarak verir: “Kırk gün önce ben de bal yiyordum. Çocuğa bal yeme deseydim belki beni dinlemez balı yemeye devam ederdi. Aslında ben kırk gündür bal yemeyi bıraktım” Kısaca değerli ebeveynler, ne görmek istiyorsak onu yapalım!

AYIN ÖĞRENCİLERİ...

El Birûni Yurt Müdürü Yardımcısı Fatih Başalan:

“Gayemiz, Dünya ve ahiret saadeti” KISA HABER...

Bismillahirrahmanirrahim her işin başı besmeledir. Besmele bütün kapıların anahtarıdır o her işe bereket katar onunla başlanılan yolda mesafe kat edilir. Çünkü o, içinde, Allah’ın gücünü, kuvvetini, bir şeye ol dediği zaman oluverme iradesini içinde barındırmaktadır. Tabi başarıyı hedefleyen birisinin iradesi de aynı yönde kararlılıkla azimle ve sabırla planlı programlı olmak zorunda. Kıymetli okurlarımız, bu bize ayrılan ilk sayımızda bir iftitah, başlangıç olarak şunu ifade edeyim ki bu güzide, ilim irfan ihsan İslam saçan, kurumumuz El Birûni yurdumuzun kuruluşundan bu zamana kadar emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Rabbim vefat edip ahirete intikal etmişlerin günahlarını af ve mağfiret eylesin, yaşayanlarına da sağlık sıhhat afiyet ve doğru yol üzere yaşamayı ve güzel bir akıbetle hayatlarını sonlandırmayı nasip eylesin. Yine bu zamana kadar maddî ve manevî olarak yardımlarını esirgemeyen iş adamlarımıza esnafımıza şükranlarımızı sunar işlerinde bol, bereketli ve hayırlı kazançlar Allah’tan dilerim. Ayrıca El Birûni yurdunun kuruluşundan şu ana kadar maddî ve manevî olarak bize yardımcı olan NİF ana kuruluşumuza da saygılarımızı ve şükranlarımızı en içten sunarız. Bu beyanda cemiyetimiz İskender Paşa Camii’mizin değerli yönetimine verdikleri desteklerden dolayı da teşekkürlerimizi sunar yardımlarının devamını dileriz. En nihayetinde bizim medyadaki sesimiz soluğumuz olan Doğuş gazetemize ve yönetimine başta Adnan Bey ve Zeynel Abidin Bey’e de şükranlarımızı bildirir çalışmalarında muvaffakiyetler dileriz. Rabbim gençlerimizle çocuklarımızla çıktığımız bu yolda menziline yetişenlerden seslerini işitenlerden, işlerini de Allah’ın rızasını dileyip yapanlardan eylesin. Dilek ve temenni, görüş ve düşüncelerinizi lütfen bizimle paylaşınız. Sağlıcakla ve selametle kalınınız. Allaha emanet olunuz. Vesselam.

Doğuş Gazetesinin bize ayırdığı bu bölümdeki ilk sayımızın öncelikle hayırlara vesile olmasını cenabı Allah’tan dilerim. Bendeniz Mehmet Öztürk, 1989 Rotterdam doğumlu, evli ve bir kız babasıyım. Avicenna Koleji’nde (Hollanda’da tek İslami ortaokul) matematik öğretmeni olarak çalışıyorum. Haftanın iki akşamı da El Birûni yatılı erkek öğrenci yurdunda koordinatörlük görevini yürütüyorum, ayrıca NİF Gençlik Teşkilatında Ortaöğretim Birim Başkanlığı görevini sürdürmekteyim. Bu ilk sayımızda sizleri çocuklara bakış açısını değiştiren üç kelimelik, “HER ÇOCUK İNSANDIR” cümlesi üzerinde bir analiz yapmak istiyorum… Evet “her çocuk insandır” ve yirmi otuz yıl sonrasının şu anki çocukları toplumun öznesi ve asli bireyleri olarak sosyal hayatta var olacaklardır. Bu nedenle çocuklarımıza, “bu çocuktur bu daha küçük” diye değil “bu şuan çocuk ama ileride büyük adam olacak” gözüyle bakmamız gerekmektedir. Çocuklarımız elbette hata yapacaklar, bizleri kızdıracaklar, bizleri üzecekler... Biz ebeveynler de şefkatle yaklaşmalıyız. Kızarak değil yanlışlarını onlara göstererek anlatmalıyız. Onların en büyük örnekleri anne ve babalarıdır. Anne ve babaların dediklerini değil yaptıklarını örnek alırlar. Bu nedenle beğenmediğimiz davranışları sergiliyorlarsa öncelikle kendimize dönüp bakmalıyız. Sigara içen bir baba oğluna “sigara içme” deme hakkını kendisinde bulamaz. Baba ailede çocuğun ilk rol modelidir. Bir gün büyük imama bir çocuk getirilir. Çocuğun babası Ebu Hanife’ye, fakir ve alım güçlerinin olmamasından dolayı oğlunun bal yememesini tavsiye etmesini ister. Fakat İmam Ebu Hanife çocuğun babasına şimdi gidip 40 gün sonra gelmelerini söyler. Baba Ebu Hanife’nin sözü üzerine oğlunu alır evine geri döner. Kırk gün geçtikten sonra tekrar çocukla Ebu Hanife’nin huzuruna gelir. İmam Ebu Hanife biraz çocuğun başını okşadıktan sonra çocuğa “evlâdım, bir daha bal yeme” der. Çocuk da İmam Ebu Hanife’ye, “olur amca bir daha yemem” der. Çocuğun babası, İmam Ebu Hanife’ye dönerek “bunu kırk gün önce söyleseydiniz”

Ocak ayında El Birûni ve İSEM ile ortaklaşa düzenlenen veli bilgilendirme toplantısı sonrası, özellikle kadınlar, çocuklarının nezih bir ortamda öğrenimlerini yapmaları için El Birûni erkek yatılı yurduna büyük ilgi gösterdiler. Bunun neticesinde 2016-2017 öğretim yılı için 7 veli çocuklarını El Birûni yurduna kayıt yaptırdılar…

Bendeniz Fatih Başalan, 26 yaşındayım. Aslen Orduluyum. 2006 yılında kimya okumak üzere Leiden Üniversitesinde eğitimime başladım. 2011 yılında kimya üzerine mastır diplomamı aldım ve ikinci bir mastır yapmak üzere okula devam ettim. Allah Teala nasip etti, ve 2’nci mastırımı kimya eğitmenliği üzerine tamamladım. Senelerdir Millî Görüş Teşkilatlarında farklı görevlerde bulundum. Şu an elhamdülillah teşkilatımızın Hollanda’da bulunan tek yatılı erkek öğrenci yurdunda müdür yardımcısı olarak görevimizi sürdürüyoruz. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, El Birûni yurdunun benim kişisel gelişimime çok büyük katkısı olmuştur. Elhamdulillah bu yurtta öğrenci olarak kalma imkânım oldu. Buradan tekrar teşkilatımıza, Abdulhalim ve Abdulvasih hocalarıma ve emeği geçen bütün abilerime tekrar teşekkür ediyorum. El Birûni yurdumuzun hedefi ve gayesi burada imanlı, inançlı, ve şuurlu gençler yetiştirmektir. Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın dediği gibi “Bir milletin asıl gücü topu tüfeği değil, inançlı ve imanlı gençliğidir’”. El Birûni yurdumuzda ahirette sınıfı geçecek, Müslümanlara örnek olacak, kaldığı bölgede toplumun ve özellikle Müslümanların temsilcisi olabilecek gençler yetiştirmek bizim ana hedefimizdir. Etrafımıza baktığımızda veliler çocuğun iyi bir diploma alması için elinden gelen bütün çabayı sarf ediyor. Bunu görmek tabi ki güzel bir şey. Ama üzülerek söylüyorum ki, ahirete yönelik yatırım yapmalarında bu çabayı yeterince göremiyoruz. Okul diploması tabi ki önemlidir, ama bu bizim ibadetlerimizin ve şuurlu bir genç yetiştirmenin önüne geçmemesi lazım. Bunun içindir ki El Birûni yurdu olarak her iki yönde de gençlerimize destek oluyoruz ve gençlerimizi eğitiyoruz. Bir hadis paylaşayım: “İlim öğrenmek isteyene, talebelik hâlinde bulunurken, ölüm gelecek olsa şehit olarak vefat eder”.

KISA HABER... El Birûni Yurdu olarak Rotterdam Baskonsolosu Sadin Ayyıldız’a “hoş geldin” ziyaretinde bulunuldu. Sıcak bir ortamda gerçekleşen ziyarette her iki taraf da çalışmaları hakkında bilgiler verdiler. Her iki taraf da ziyaretten duyduğu memnuniyeti ifade ederlerken, Başkonsolos Sadin Ayyıldız, en kısa zamanda yurdu ziyaret edeceğini bildirdi. Başkonsolosun yapacağı ziyaret, bütün öğrencileri daha şimdiden merak ve heyecana boğdu.

El Birûni Erkek Yatılı Öğrenci Yurdu İletişim Bilgileri:

Insulindestraat 236, 3037 BK Rotterdam Mail: info@elbiruni.nl Telefon: 06-39773103 / 06-41109435


tanıtım 33 introduction

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 212 - Mart/Maart 2016

Gündem

Şubede, daha verimli ve bilinçli çalışmaların yapılmasının zemini hazırlandı...

NIF Kadınlar Teşkilatı’ndan dolu dolu bir kamp programı

Hollanda İslam Federasyonu Kadınlar Teşkilatı ve Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nın, yöneticilere yönelik düzenlediği iki günlük Yatılı Eğitim Semineri kampında 120 yönetici bir araya gelerek durum değerlendirmesi yaptılar.

Gündem

Yoğun bir ders programı takip edildi...

Genç kızlar, eğitim kampında bir araya geldiler

Hollanda Diyanet Vakfı’ndan gençler için özel kamp programı

Diyanet Vakfının Gençler için dü-

S

on üç ayda yaptıları Çalışmaları hakkında bilgiler sunan Kadınlar Teşkilatı Başkanı N. Erdoğan konuşmasında, yapılan faaliyetlerin daha verimli hâle gelmesi için ayetler ve hadisler ışığında, Allah yolunda hizmet etmenin mükafatları üzerinde durdu. Birim çalışmalarını n ardından Genel Merkez Teftiş Başkanı Adem Kaya “Teşkilat Yapımız” adlı bir seminer verdi.

Kampın ikinci gününde Mehmet Baki Öztürk, verdiği seminerlerle günü canlandırdı katılımcıları heyecanlandırdı. Öztürk, “Her şey bizim ile başlar” sloganı ile verdiği seminerlerde, ümitsizliğin hayatımızda yeri olmadığını, yılmadan, yıkılmadan yolumuza devam etmemiz gerektiğini hatırlattı. Öztürk, yöneticiler olarak karşılaşılan zorlukların altından her şeye rağmen nasıl kalkılacağına dair önemli ipuçları verdi.

Teşkilat çalışmalar ı içerisinde iyi bir eş ve iyi bir evlat nasıl olması gerektiğini formüller vererek anlatan Öztürk, bilhassa genç kızların önüne yeni ufuklar açtı. Bütün katılımcılara için büyük bir motivasyon olan kamp, çok verimi bir şekilde sona erdi. Düzenlenen kampta, şube içerisinde yapılacak olan çalışmaların daha verimli hâle gelmesine zemin hazırlandı, faaliyetlerin daha bilinçli bir şeklide yürütülmesi kanaatine varıldı. (Nejla Erdoğan)

zenlediği umre programından sonra umreye giden genç kızlar, Belçika’nın Ardene şehrinde düzenledikleri bir kampta biraraya geldi. 30 genç kızın katıldığı kampta yoğun bir ders programı takip edildi. Rotterdam din görevlisi Lütfiye Öztürk ve Apeldoorn din görevlisi Şekere Kavaklı hoca hanımların görevlendirildiği kamp genç kızlar tarafından memnuniyetle karşılandı. HDV’nin de desteğiyle iki bayan görevli rehberliğinde düzenlenen genç kızlar grubu programdan arta kalan zamanda çevrede yürüyüş yaparak umre hatıralarını tazelediler.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 212 - Mart/Maart 2016

04 haber 34 nieuws

Genç Gözüyle

talhayildiz_@hotmail.com

Talha Yıldız

Egemen olan Allah mı yoksa insan mı? Türkiye’de siyasal sistemin varlığı ve işlevliği hakkında uzun tartışmalar yapıldığı dönemlerde, kendilerini “laikler” ve “İslamcılar” olarak tanıtanlar arasında büyük tartışmalar yaşandığını hepimiz biliyoruz. Örnek olarak o dönemlerde ‘egemenlik millete aittir’ ve ‘egemenlik Allah’a aittir’ söylemleri siyasi slogan olarak kullanılmaktaydı. Ancak bu iki söylemi, birbirinin rakibi veya alternatifi olarak görmek doğru muydu? Kanaatimce o günkü siyasi ortam, bu meselenin iç yüzünü araştırmadan yalnızca siyasal slogan olarak kullanmayı mecbur kılıyordu. Ben burada, siyasi tartışmaların dışına çıkıp bu meseleyi İslam düşüncesi açışından açıklamaya çalışacağım. Egemenlik kavramı Devlet içerisinde en üstün irade ve güce sahip olan unsura “egemenlik” denilmektedir. Bu üstün irade ve güç, devlet içerisindeki kuralları koymaya yetkilidir ve her birey, şirket, dernek vs. bu kurallara uymak mecburiyetindedir. Tarihte uzun dönem egemenlik, Tanrı’nın hükümdara verdiği yetki olarak kabul edilmiştir. Bu düşünceye göre hükümdarın koyduğu kural, aynı zamanda Tanrı’nın kuralı olarak algılanıyordu. Dolayısıyla hükümdara karşı çıkanlar aynı zamanda Tanrı’ya karşı çıkmış oluyorlardı. Günümüz demokratik sistemlerinde ise, egemenliğin kaynağı toplum olarak kabul edilmektedir. Bu düşünceye göre devletin işleyişi ve bağlı olduğu kuralları ihtiva eden anayasalar toplumun rızası ile kaleme alınmıştır ve keza toplum temsilciler vasıtasıyla devleti yönetmektedir. Dolayısıyla kanunları koyma yetkisine sahip olan parlamentolar, bu yetkiyi toplumdan almaktadır. İslam düşüncesinde egemenlik İslam düşüncesinde Cenab-ı Allah’ın kainatın yaratıcısı ve mutlak yöneticisi olmasından dolayı, mutlak manadaki egemenlik O’na tahsis edilmiştir. Bununla birlikte insanın Allah’ın halifesi olarak yaratılmasının gereği, aile, sınıf, ırk ayrımı olmaksızın her bireye, yeryüzünü Allah’ın kanunları doğrultusunda imar etmesi ve diğer insanları yönetme yetkisi verilmiştir. Ancak bütün insanların bu görevi ifa etmesinin imkânsız olması, insanların kendi aralarından birini idarecilik yapmaları için biat yoluyla seçmelerini zorunlu kılmaktadır. Biat ise şartlı bir yemindir; yani toplum devlet başkanının Kur’an

ve Sünnete uyması koşuluyla bağlılık yemini yapar. Görüldüğü üzere, İslam düşüncesinde devlet başkanının toplumun rızası ve onayı ile iktidara gelmesi kabul görülmüştür. Bu sebeple devlet başkanı toplumu, O’nun adına ve O’nun verdiği vekalet ile yöneten biri konumunda değildir. Diğer yandan toplumun iradesi mutlak değildir; yani toplumun davranışları bir takım ölçü ve kayıtlarla sınırlandırılmıştır. Mezkur sınırlandırma insana dünyayı idare etme yetkisini veren Allah tarafından yapılmıştır. Peki İslam düşüncesi açısından egemenlik bu durumda Allah’a mı yoksa insana mı aittir? Egemenliğin Allah’a ait olduğunu söylemek, insanların dünyayı Allah adına yönetmesi manasını taşımaz. Egemenliğin Allah’a ait olduğu sözü, yasama alanında (kanunların koyulması) insanların iradesinin, Allah’ın iradesinin üstüne çıkmalarının mümkün olmadığı anlamına gelmektedir. Kısa bir örnek verecek olursak, Allah Kur’an’da haksız yere adam öldürülmesini kesin bir şekilde yasaklamıştır. Eğer toplumun çoğunluğu bu yasağı değiştirmeye kalkarsa, İslam açısından hangi gerekçeyle olursa olsun, kabul edilemez bir durum teşekkül etmiş olur. Konuyu daha anlaşılır kılmak için, Osmanlı’nın son dönemlerinde yaşamış olan mütefekkir ve devlet adamı olan Said Halim Paşa’nın bu konu hakkındaki görüşleri üzerinde durmak istiyorum. Said Halim Paşa’ya göre ‘millî irade’ yanılmaz niteliğe sahip değildir. Zira Said Halim Paşa’ya göre millî irade toplumun tamamının iradesini temsil etmesi mümkün değildir. Bununla birlikte Said Halim Paşa millî iradenin varlığına karşı çıkmaz, ancak millî iradenin bir üst yapıya bağlı olması gerektiğini belirtir. Dolayısıyla millî irade din anlamına gelen Şeriat’a boyun eğmek zorundadır ve bu yüzden Şeriat’ın altında bir konumda bulunmaktadır. Egemen olan kim; Allah mı insan mı? Eğer ‘egemenlik millete aittir’ söylemi ile, egemenliğin mutlak manada insanlara ait olduğu ve o iradenin hiçbir şekilde Allah tarafından sınırlandırılması kabul edilmiyor ise, bu söylemin İslam açısından kabul edilemez olduğu aşikârdır. Aynı şekilde ‘egemenlik Allah’a aittir’ söylemi ile birileri Allah adına bu dünyayı yönettiğini kastediyorsa, bu durumda kabul edilebilir değildir. Kısaca tekrarlayacak olursak, İslam düşüncesinde İslam toplumunun tamamına dünyayı yönetmesi için sınırlı bir egemenlik verildiği anlayışı hâkimdir. Görüldüğü üzere, bir kavrama veya söyleme verilen mana, o kavram veya söylemi çok farklı bir duruma dönüştürebiliyor. Kanaatimce bize düşen görev, toplumun tamamını ilgilendiren kavramlar/söylemlerin manalarını tespit etmek ve bu şekilde gerilimleri mümkün mertebe engellemeye çalışmak olmalıdır.

Güncel

Sadık Arslan: “Çanakkale pek çok şeyi yerinden oynatmıştır. sonraki gelen yıllarını da belirlemişti. Yani Çanakkale Destanı

Çanakkale Cephe Sadece Bir Gün... “Seddulbahir” Bizim Hollanda Platformu’nun “Biz aynı toprağın çocuklarıyız” adı altında düzenlediği programda, Efsane Sahne Sanatları Vakfı’nın oynadığı “SEDDULBAHİR” başlıklı temsil ile Çanakkale’de yaşanan ve tarihe altın harflerle yazılan sayısız sahnelerden bazıları canlandırıldı.

R

otterdam, Eindhoven ve Zaandam kentlerinde sahnelenen oyunun ön gösterimi 8 Mart Salı günü Rotterdam Class Düğün Salonu’nda yapıldı. Gala akşamına Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan, Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız, programa destek veren STK temsilcileri, Türkiye’den Çanakkale valisinin eşi, iki şehit ailesi ve basın mensupları katıldılar. Bizim Hollanda Platformu başkanı Fehmi Uzun davetlileri selamlarken şöyle konuştu. “Türkiye Cumhuriyetimiz başbakanlık tanıtma fonunun maddî desteği ile Efsane Sanatlar Vakfı’nın sahneleyeceği, “Cephede Bir Gün – SEDDULBAHİR” etkinliğine hoş geldiniz. 101’inci yılını idrak etmekte olduğumuz, Çanakkale Zaferi etkinlikleri çerçevesinde Seddulbahir programının Hollanda’daki vatandaşlarla buluşturulması teklifinin, vakfımıza gelmesi bizi onurlan-

dı ve sevindirdi. Çünkü Çanakkale Zaferi bize hediye edilen bayrak uğruna, millet uğruna canını ortaya koyan ecdadımızın şerefli mücadelesini, gelecek nesillere aktarmak ve Hollanda’da onları yâd etmek bizim için bir onur ve bundan öte bir borçtur” “Büyük devletlerin tarihlerinde büyük destanlar vardır” Büyükelçi Arslan ise konuşmasında günün 8 Mart olması münasebetiyle önce salonda bulunan hanımefendilerin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı. “Kıymetli hanımefendiler, beyefendiler. Ben de bu çok anlamlı faaliyetin açılışında bulunmaktan büyük şeref duyuyorum. Öncelikle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle tüm hanımefendilerin kadınlar gününü kutlarım. İnşallah önümüzdeki yıllarda şiddetin, savaşın, adaletsizliğin, ayrımcılığın olmadığı nice kadılar günlerini bü-

yük bir heyecanla kutlamayı nasip eder. Kadınlarının sorunu olan bir toplum sağlıklı bir toplum olamaz. Toplumun madem yarısı hanımefendilerden oluşuyor, hâlde bu hanımefendiler lafı da havada kalmasın. Biz bu toprağın çocuklarıyız projesini başlatan Efsane Sahne Sanatları’na, ayrıca bu projeyi Türk diasporasının üçüncü büyük kitlesini oluşturan Hollanda Türk toplumuna getiren, bizim Hollanda Platformuna, onun değerli başkanı Fehmi Bey’e, bu projeye büyük katkısı olan Başbakan Yardımcımız Sayın Lütfi Elvan Bey’e, teşekkür ve saygılarımı sunuyorum. Bu gün icra edilecek olan kültür faaliyetlerimizden tiyatro gösterisi tabi ki, izlediğimizde hepimizin yüreğini burkacak nitelikte olacaktır. Ama bizim Çanakkale konusunda, şehitlerimiz, gazilerimiz konusunda heyecan duymak için belki böyle gösterilerde ihtiyaç yok. Çünkü hepimizin ailesinde, köylerinde, kent-

Toplantıdan çıkan sonuç: Camilere koruma yok! Faslılara ait bazı camilere gönderilen tehdit mektuplarıyla ve meydana gelen saldırı olaylarıyla ilgili olarak, Faslı Müslüman dernek yöneticileriyle görüşen Uyumdan sorumlu Başbakan Yardımcısı Lodewijk Asscher, İslamofobi konusunda çok iyi bir kayıt sistemi gerektiğini söyledi. Bakan Asscher, belediyeler ile Hollanda Terörle Mücadele ve Güvenlik Koordinatörü’nün ekstra güvenlik önlemleri gerekip gerekmediğini sürekli incelediklerini belirtti ve “Ancak çok iyi bir kayıt sistemi son derece önemli” ifadesini kullandı.Hollanda Fas Camileri Konseyi yetkilileri, Bakan Lodewijk Asscher ile kentteki İmam Malik Camii’nde yapılan görüşmeyi “yapıcı bir görüşme” olarak değerlendirdiler. Bakan Asscher, Faslı yöneticilerle iki hafta sonra tekrar bir araya gelecek.

Bu görüşmede tehditlerin analizinin yapılacağı öğrenildi. Hollanda Terörle Mücadele ve Güvenlik Koordinatörü Dick Schoof, camilerin, Yahudi okulları ve sinagoglarda olduğu gibi polis tarafından ekstra korunmalarına şu an gerek görülmediğini söyledi. Bazı camilere üzerinde gamalı haç bulunan tehdit mektupları gönderilmiş ve Enschede kentindeki bir camiye de, içerde çocuk ve yetişkinlerin bulunduğu sırada molotofkokteyli atılmıştı.


dosya 35 dossier

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 212 - Mart/Maart 2016

Analiz

Yaşadığımız coğrafyada boğazlarda dünya siyasetinin ondan olmasaydı Avrupa’nın tarihi bambaşka yazılacaktı.”

Ergün Madak

Biraz Edep Yahu!

sinde

lerinde mutlaka Çanakkale’de ve başka cephelerde vermiş olduğumuz aziz şehitlerimiz vardır. Onların aziz ve büyük hatıraları karşısında ne kadar eğilsek ne kadar minnettar olsak azdır. Onlar sayesinde biz bu gün aziz bildiğimiz vatanımızda huzur içinde, yine o aziz bildiğimiz o vatanımızın kökleri dolayısıyla, onun bazen gölgesinde bazen oradan beslendiğimiz kültür değerleri dolayısıyla Hollanda gibi Almanya gibi gurbette de ayakta kalmayı beceriyoruz., “Maalesef özgürlüğümüz, bağımsızlığımız, huzurumuz yine bedel ödemeden yürümüyor” Büyük milletler büyük destanlarla var olmuştur. Büyük milletlerin perde arkasına bakarsanız her zaman büyük fedakârlıklar vardır. Tıpkı bizim Çanakkale’de yazdığımız gibi büyük destanlar vardır. Bu, o gün için belki dünyadaki tüm mazlumlar

Torununun elinden tutarak Hz. Nuh’a gelen bir adam torununa şöyle der: Şu adamı görüyor musun? Bu adamın söylediklerine kesinlikle inanma! Beni, babam da bu adama getirmişti ve aynı şeyleri söylemişti... Bu sözleri eden Nuh peygamberin kavminden inanmayan yaşlı bir kişi ve muhatabı ise 950 yıl yaşayan bir peygamber. Zannedildiğinin aksine, sadece Nuh peygamber bu kadar uzun yaşıyor. Yani Nuh’un kavminin ömrü aslında çok daha kısa. Kur’an’a baktığımda, imtihan sürecinden geçmeyen hiç bir peygamber yok. Hz. Nuh’un da imtihanları, ömrünün uzun olması, 80 kişiden fazlasının iman etmemesi, hatta karısı ve oğlunun da bu gruba dahil olması ne kadar hazin de olsa bir vakıa.

için yazılmış bir destandır. Çanakkale pek çok şeyi yerinden oynatmıştır. Yaşadığımız coğrafyada boğazlarda dünya siyasetinin ondan sonraki gelen yıllarını da belirlemişti. Yani Çanakkale Destanı olmasaydı Avrupa’nın tarihi bambaşka yazılacaktı. Hani bir tarih değiştiren, çağ değiştiren zaferler arasında İstanbul’un Fethi’ni gösteririz. Emin olun en az onun kadar önemli ve bize de bu kadar yakın. İşte böylesi zaferler silsilesi temelinde kurulan ve yaşatılan bir yurtta maalesef özgürlüğümüz, bağımsızlığımız, huzurumuz yine bedel ödemeden yürümüyor. Aynı mücadele, bu gün başka bir mecralarda; başta terör olmak üzere devam etmektedir. O yüzden o mücadeleyi hepimiz adına, yüce Türk milleti adına yürüten kahraman askerlerimize, polisimize ve tüm güvenlik görevlilerimize, yine o şartlarda hain silahların namlusundan çıkan ateşlerle şehit

olan insanlarımıza, doktorlarımıza, öğretmenlerimize yine bu hain terör kampanyası içinde hayatını kaybeden masum sivil vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Onların da aziz hatıraları yine kahraman gazilerimizin büyük fedakârlığı karşısında saygıyla eğiliyorum” Konuşmalardan sonra Efsane sahne sanatları sanatçıları sahne alarak Abdulkadir Katra’nın yazıp yönettiği “Seddülbahir” adlı oyunu oynadılar. Hepimizin çok yakından bildiğimiz “On Beşliler” “Kınalı Hasan” “Seyit Onbaşı” kesitleri büyük bir ustalıkla canlandırıldı. Salonda duygulu anlar yaşandı. Gösterinin izlenmesinden sonra, Bizim Hollanda Platformu tarafından projeye destek veren vakıf temsilcilerine birer teşekkür plaketi verdi. Haber Merkezi

Rotterdam Belediyesinden büyük hata! Alınan bilgilere göre vatandaşın kimlik numarası (bsn), adres gibi kişisel bilgiler, aylarca herkese açık tutulmuş. Rotterdam Belediyesi tarafından konuyla ilgili olarak belediyede kayıtlı olan vatandaşlara bir uyarı mektubu gönderidli. Yaklaşık 25 bin Rotterdamlı vatandaşın kişisel bilgilerinin belediye çalışanının yaptığı hata sonucu iki ay boyunca internette başkalarına açık olduğu farkedildi. Açık tutulan bilgilerin 1996-2004 yılları arasında vergiden alınan isim, adres ve kimlik numaraları olduğu belirtildi.

Geçtiğimiz ocak ve şubat ayında internette vatandaşın kişisel bilgisinin yanlışlıkla belediye tarafından başkalarının erişebilmesine izin verilmesi konusu vatandaşa gönderilen bir bildiri ile aydınlandı. Açıkta bırakılan bilgilere sadece spesifik olarak aynı bilgileri arama yapılması sonucu başkalarının ulaşabildiği belirtildi. 25 Şubat tarihinde durumu farkeden Hollanda Belediyeler Konseyi’nin, Rotterdam Belediyesini uyardığı bildirildi.

ergunmadak@hotmail.com

«

Bir rivayete göre Hz. Nuh’a sorarlar, 950 yıllık ömür sana nasıl geldi diye, o da şöyle der: Bir kapıdan girip, öbür kapıdan çıkıp gitmek gibi... Konu dünya hayatındaki zaman olduğunda, aslında inananla inanmayan arasında hiç bir fark yok, inanan Hz. Nuh gibi hissediyor, inanmayanlar da, ahirette bu sorulduğunda, ‘belki 1 gün ya da ondan biraz daha az’ (Mu’minun 112-113) diyeceklerdir yaşadıkları dünya hayatı için. İnsan olarak hepimizin ortak beklentisi, ‘ele ayağa düşmeden, bakıma muhtaç olmadan’ ruhumuzu teslim edebilmek. Oysa madalyonun bir de öbür yüzü var; İslam düşüncesinde inananların çektiği her acının Allah katında muhakkak bir karşılığı var. Yani geçmişte işlenen günahlara bir kefaret olup, Rabbin huzuruna günahlardan arınmış olarak çıkabilmek için bir imtihan ve de fırsat aslında. Şimdi rahmetli olan ve ölmeden önce bir kaç yıl, nefes darlığı çektiğinden oksijen tüpüyle dolaşmak zorunda olan bir büyüğüme hislerini ve karşılaştığı zorlukları sorduğumda, şeytanın kendisini çok sıkıştırdığını, hatta isyan derecesinde zorladığını ifade etmişti. Ömrünüzün son evresindesiniz, nefes alamıyorsunuz, geceniz gece, gündüzünüz gündüz değil, sağa sola dönemiyorsunuz ve şeytan bir saniye olsun yanınızdan ayrılmıyor ve sürekli imanınızla test ediliyorsunuz. Böyle durumlarda aklıma Allah Resulu’nün ‘Hud suresi beni ihtiyarlattı’ cümlesi gelir. Yani imanı, son nefese kadar, sanki cruisecontrol, hız sabitleyicisi gibi sabitleyebilme becerisi ve ecel terleri dökerken, Kelime-i Tevhid getirirken, kimileri yanımızda ağlayıp sızlarken bile o iman seviyesini koruyabilmek. Başarabilenlere ne saadet! Allah’ım! Bize de nasip eyle. Tuhaf Bir Yaşlı Zümre Bazı insan figürleri hep zihnime takılır. Bilirsiniz işte, yaşlı inatçı tipler. Yedisinde neyse yetmişinde de aynı olan, kişilik özelliklerinden ödün vermeyen insanlar. Müsamahasız, sinirli ve aynı zamanda pek de mutlu olmayan tipler. Camilerde de sık sık karşılaşırım bu tiplerle. Ömürleri boyunca, hatta gençliklerinin en verimli çağlarında camiye selam vermeyenler, bir ayak çukura girmeye başlayıp, emekli olunca camiye doğru yönelirler.

Camii bütün mü’minlerin, bir şey demiyorum. Benim itirazım, bunlardan bazılarının camide ‘muhtarlık’ mührünün kendilerinde olduğunu zannedip, etliye sütlüye karışanlara. Mesela: Camii imamı, yetiştirdiği çocuklardan birine, bir vakit namazında imamlık yaptırır, buna laf edenler. Çocuklar kikirdese, biraz sesini yükseltse homurdananlar. Zannedersiniz ki, adam tam namaz esnasında semaya yükselecekken, bizim yumurcaklar amcayı tekrar arza geri indirdi de onun için homurdanıyor. Bu tür olayları yaşayan arkadaşlara hep şunu tavsiye ederim. Bu itiraz edenlere deyin ki: Gel amca, şu Kur’an’ı bir elimize alalım da bakalım, acaba sen Fatiha suresini nasıl okuyorsun? Başka ne var? Yine bu zevattan bazıları, muhtar amcalar, camilerde hocalara da huzur vermiyorlar. ‘Her hoca iyidir’ demiyorum ama her cemaat da sudan çıkmış ak kaşık değil. Hollanda’da, Almanya’da duyuyoruz. Durmadan hocaların camileri değiş tokuş ettiriliyor. Bu ne aymazlıktır, kibirdir, müsamahasızlık ve hoşnutsuzluktur anlayabilmiş değilim. Camii imamlarından sorumlu kurumlarımız, müşavirlikleri bir dinlemek lazım. Zannediyorum bir vurup bin ah işitiriz. Yine geçenlerde bir imam arkadaşla konuşuyorum şöyle diyordu: Eğer birisine bir şey yaptırmam gerekirse ve ‘birisi şuraya gidebilir mi’ dediğimde kimse üstüne alınmıyor. O yüzden artık, doğrudan adamın kendisine gidip ona söylüyorum. Yoksa iş yaptırmak mümkün değil... Bu emekli amcaların zaman öldürmekten başka bir meşguliyetleri de yok. Camilerin ‘kahvehanelerinde’ ya siyasetten, ya dedikodu-gıybetten, ya tansiyondan-şekerden, ya nerede ucuzluk olduğundan ya da sansürlü geçmiş anılarından konuşuluyor. Sadra şifa bir konu duyamazsınız. Bir de imam arkadaş gönüllü aradığında ise ortalığı kuzuların sessizliği kaplıyor. Aslında sesinizi yükseltecek zaman da tam o zaman. Hele yarışın ‘ben, ben’ diyerek. Nerdeeee. Kızmamak elde mi?! Ama görünen o ki, birisi çıkıp da bu muhtarlar heyetlerine, ‘Oturun oturduğunuz yerde, köstek olacağınıza, daha az konuşup, hatta hiç konuşmayıp, çok iş yapın! Hocalara karışmayarak onlara yardımcı olun, camiinin önünü, içini süpürün, camını silin ve en çok da tuvaletleri temizleyin de nefsinizi kırın...’ demiyor. Ben kendi adıma, eğer gençliğimde, millet camide namaz kılarken (tabirimi mazur görün lütfen) karı-kız peşinde koşmuş, kahvelerde okey, kumar oynamış olsaydım, madem ki tövbe kapısı açık ve her samimi tövbeyi Rabbim kabul ediyor, tövbemi ettikten sonra, bırak etliye sütlüye karışma nezaketsizliğini, bol bol susardım ve kendimde konuşma hakkının olmadığını nefsime sürekli telkin ederdim. Sonra da Allah’tan, camiinin kendisinden ve imamlardan, hocalardan taaccüp ederdim. Dizimi kırar, doğru düzgün Kur’an öğrenir ve yukarıda bir kaçını saydığım işleri sessiz sedasız yapar, yaşlılığın hakkını böyle vermeye çalışır, Rabbimden sürekli af dilerdim.Biraz gayret ve edep yahu!



tanıtım 37 introduction

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 212 - Mart/Maart 2016

Gündem

“Amacımız, yaşlılarımızın sağlık, sosyal, ekonomik ve hukuksal hakları için elimizden geldiğince mücadele etmektir”

“Yaşlılarımız dertlerini en yakınlarına bile açamıyorlar”

Tamer Karademirli

Türkiye’de Mortgage sistemi nasıl yürüyor? Sayın Sayın okuyucularımız, bir önceki yazımızda sizlere kentsel dönüşüm hakkında bilgi aktarmıştım. Bu yazımda ise sizlere Türkiye’de mortgage sistemi hakkında bilgi aktaracağım. Mortgage kredisi olarak tanımlanan kredi, Türkiye genelinde konut kredisi olarak da tanımlanıyor.

Dosya konumuz olan “Yaşlılar ve Sorunları” ile alakalı, HTİB, HTSKF, DSDF, IOT, TOF kurucuları arasında görev alan ve kendini topluma adayan Sabri Kenan Bağcı ile hoş bir sohbet gerçekleştirdik. Beğeneceğinizi ve keyif alarak okuyacağınızı umuyoruz…

O

kurlarımıza biraz kendinizden bahseder misiniz, kimdir Sabri Kenan Bağcı? 1 Mart 1946 Yozgat-Boğazlıyan Yazıçekme köyünde 4 çocuklu bir ailenin ferdi olarak dünyaya geldim. 6 yaşıma kadar köyde yaşadım. İlkokula Boğazlıyan kasabasında başladım. Köy hayatından kent hayatına geçişimiz zor da olsa biz bu hayata alışmaya çalışıyorduk. İlk ve ortaokulu Türkiye’de bitirdim. 4 çocuk babasıyım. Ancak 42 yaşında olan bir çocuğumuzu kanser hastalığından dolayı kaybettim. Başkanlığını yürüttüğünüz Türk Yaşlılar Federasyonu’nun (TOF) kuruluş amaçları nelerdir? Biz yaşlı yurttaşlarımızın Hollanda’da kalıcı oldukları düşüncesinden yola çıkarak bundan 5 yıl önce Türk Yaşlılar Federasyonu olarak örgütlenme yoluna gittik. Amacımız yaşlılarımızın sağlık, sosyal, ekonomik ve hukuksal hakları için elimizden geldiğince mücadele etmek. Bunun için de ilgili kurum ve kuruluşlarla masaya oturarak yaşlılarımızın sorunlarına çözüm arayışı içindeyiz. Gerek ülke çapında, gerekse eyalet ve belediyeler bazında hizmet veren kuruluşlara, Türk yaşlıların burada kalıcı olduğunu ve mevcut imkânlardan bizim de yararlanma hakkımız olduğunu iletiyoruz. Onlardan gelenek, görenek ve inançlarımızın verilen hizmetlerde dikkate alınmasını talep ediyoruz.

Türk yaşlıların karşılaştıkları sorunlar nelerdir? Hollanda mevzuatlarına göre emeklilik maaşı miktarı Hollanda’da ikamet yılına göre tespit edilmektedir. Tam emeklilik maaşı almak için 50 yıl Hollanda’da ikamet etme esas alınır. İleri yaşlarda buraya gelen birinci kuşak yurttaşlarımız, emeklilik yaşına geldiklerinde, burada 50 yıldan az ikamet etmiş oluyorlar. Dolayısıyla tam emeklilik maaşı almaları imkânsız. Bundan dolayı emekli yurttaşlarımız geçimlerini temin etmek için belediyelerin sosyal yardım kasasına başvuruyor. Ancak bu yardımı alabilmek de ağır şartlara bağlıdır. Hollanda’da bir ev sahibiyse sosyal yardım alamıyor. Türkiye’de mülkleri olup olmadığı araştırılıyor. Uzun süreli izine gidemiyorlar. Bilgilendirme çalışmalarına ağırlık veriyor musunuz? Bilgilendirme çok önemli. Federasyonumuzun amaçları çerçevesinde, geçtiğimiz 5 yıllık dönem içinde 180’i aşkın toplantı yaptık. Bakanlığın desteklediği bu toplantılarda, Yaşlılık Sigortası (AOW), malulen emeklilik (WAO) ve özürlülerin hakları başta olmak üzere çeşitli konularda yurttaşlarımızı bilgilendirdik. Sosyal İşler Bakanlığı, Hollanda Yaşlılar Sendikası ANBO ve Göçmen Yaşlı Kuruluşları Birliği NOOM ile birlikte ‘Yaşlılar emin ellerde’ projesini başlattık. Bu kuruluşların Türklere

Mehmet Akbulut’un ilk kitabı yayımlandı

yönelik çalışmalarını TOF olarak biz yürütmekteyiz. Gelecek talep üzerine TOF olarak böyle toplantılar yapmaya her zaman hazırız. Düzenlediğiniz bu toplantılarda edindiğiniz izlenimler nedir? Birlik, beraberlik, hoşgörü çok önemli. Mevcut yasalar, inanç, siyasi görüş, renk, ırk ayırımı yapmadan herkes için geçerli. Örgütlü bir şekilde birlikte hareket etmenin sonuçlarını görüyoruz. Birbirimizle uğraşmak yerine, birlikte hareket ederek haklarımızı elde etmek için çaba sarf etmeliyiz. Araştırmalara göre Türklerin yüzde 70’i yalnızlık çekiyormuş. Türk yaşlılar kendisini yalnız hissediyor mu gerçekten? Türk yaşlıların kendilerini yalnız hissettikleri bir gerçek, yalnız ortaya konan oran konusunda kesin bir şey söyleyemem. Yaşlılarımız dertlerini, sıkıntılarını en yakınlarına bile açamıyorlar. Sosyal ilişkileri yüzeysel. Çocukları kendi işlerinde güçlerindeler. Çocuklar yaşlıların bekledikleri ilgiyi zamanları olmadığından gösteremiyorlar. Çünkü onlar da kendi çocuklarıyla ilgilenmek zorundalar. Çocukları burada yaşlı anne-babalarının bakım ve sağlık hizmetleriyle ilgilenseler bile, tatil dönemi başladığında bu konuda büyük sıkıntılar ortaya çıkıyor. Çünkü yaşlı ve genç kuşağın tatil anlayışları da farklı.

Hollanda’da 40 yıla yakın bir geçmişi bulunan ve pek çok toplumsal hizmette başrol oynayan Mehmet Akbulut, göçmen gözüyle Hollanda yaşamını değerlendirdiği ve bir otobiyografi türü olan, “Andermans Land” adlı ilk kitabını yayımladı. Donor Kitabevi’nde düzenlenen tanıtım programına iki yüze yakın davetli katıldı. Rotterdam Anakent Belediye Başkanı Achmed Aboutaleb’in de katıldığı ve kitapla alakalı gözlemlerini aktardığı programın içeriğini ve kitabın geniş tanıtımını gazetemizin bir sonraki sayısında bulabilirsiniz.

Mortgage sistemi İpotek ya da rehin anlamına gelen ve “kira öder gibi ev sahibi olma” yöntemi olarak bilinen mortgage sisteminde, konut sahibi olmak isteyenlere finans kuruluşları tarafından 20-30 yıla varan vadelerle kredi temin edilmekte, bunun karşılığında da alınan konut üzerine ipotek tesis edilmektedir. Bir başka anlatımla mortgage sistemi; uzun vadeli ipotekli konut finansmanı sistemi olarak uygulanan sistemdir. Mortgage sisteminde, finans kuruluşu, müşterinin talep ettiği bir gayrimenkulü peşin olarak satın alarak müşteriye devretmekte, müşterinin bankaya olan borcunun karşılığı olarak da gayrimenkul, konut kredisini vermiş olan finans kuruluşu tarafından kendi lehine ipotek edilmektedir. Müşteri de bankaya olan borcunu, önceden belirlenmiş belli bir ödeme planına göre vade sonuna kadar aylık veya istenen dönemde ödemeler yapmak suretiyle kapatmaktadır. Mortgage ile aldığınız konuta hemen yerleşebilirsiniz ve kira ödemekten kurtulursunuz. Ama yükümlülüklerinizi tamamlayıncaya kadar o konut üzerinde bankanın ipoteği söz konusu. Ne zaman ki tüm kredi borcunuzu kapatırsınız o konut artık sizin olur. Yasa kullanılacak konut kredisinde 2 seçenek sunuyor: Değişken faizli ve sabit faizli kredi. • Sabit faizli kullanılan konut kredilerinde erken ödeme yapılmak istenirse ödenecek anaparanın %2’si tutarında bankaya komisyon kesilecektir. • Konut ekspertiz fiyatına göre belirlenecektir. Bu konuda uzman kişilerin yapacağı ekspertiz geçerli olacak ve bu kişilerin ücretleri de kredi kullanan tüketici tarafından karşılanacaktır. (Banka bu ücreti üstlenebilir). • Kredi kullanan kişiye hayat sigortası yapılması zorunlu olacaktır. (Bir vefat durumunda yakınların krediyi ödemesi gerekmiyor). • Konut ipotekli olacaktır. Banka sadece ipotek koyduğu konuta haciz getirebilecektir. Ama bazı bankalar yine de kefil isteyebilir. • Konut mutlaka sigorta attırılacaktır. DASK gibi sigortaların masrafı da büyük olasılıkla tüketiciden alınacaktır. Yurtdışında yaşayanlar için konut kredisi

Gelir elde etmek için yabancı ülkede çalışanlar, kazandıklarıyla yatırım yapmak istediklerinde akıllarına gelen ilk gelen yatırım yöntemlerden birisi de, memleketlerinde konut satın almak. İstenilen konutu almak için gereken para henüz birikmemişse, o konutu almak için konut kredisi mecburi bir yöntem olarak devreye giriyor. Yatırım olarak gayrimenkulün tercih edilmesindeki diğer bir sebep de, satın alınacak o konuttan elde edilecek kira geliriyle, konut kredisi taksitlerinin ödenebileceği fikridir. Yurtdışında yaşayan kişilerin kredi notunun belirlenmesi, banka için zaman alan bir işlem olsa da, bankaların aylık düzenli bir gelire sahip, gelirini belgeleyebilen, Türkiye’de ikamet adresi ve kefil gösterebilen Türk vatandaşlarına özel konut kredisi ürünleri bulunmaktadır. Özellikle tüketicinin yaşadığı ülkede Türk Bankası’nın olması işlemlerin daha hızlı ve daha kolay olmasını sağlamaktadır. Yurtdışında yaşayanlar için konut kredisi istenirse döviz cinsinden TL karşılığı istenirse de Türk Lirası olarak kullandırılabiliyor. 120 ay vadeyle kullandırılan konut kredisi, eğer mortgage ürünleri tercih edilirse 240 ay ile 300 ay arasında değişen vadelerde ödenmek imkânına sahip olunuyor. Örneğin Garanti Mortgage ürünü olan “Gurbetçi Mortgage” konut kredisi ürünü, 500.000 TL ya da döviz karşılığı TL tutarındaki konut kredisini 240 ay vadeyle talep edenlere sunuyor. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, TL karşılığı döviz lafıdır. Bakanlıkça 2009 senesinde yapılan düzenlemeye Türkiye’de faaliyet gösteren finansal kuruluşların, yabancı para cinsinden konut kredisi dâhil tüm kredi türleri için dövizle kredi kullandırmaları engellenmiştir. Yurtdışında yaşayanların konut kredisi kullanmak için gereken belgeler listesi genel olarak şu şekilde: (Bu belgelerin bankadan bankaya değişiklik gösterebileceğini önemle hatırlatırız.) 1. Türkiye’den alınmış vergi kimlik numarası ( T.C. Kimlik Numarası) 2. Ekspertiz raporu: Alınacak konuta ilişkin bağımsız eksperlerden alınan, evin gerçek değerini gösteren belgedir 3. Başvuran kişiye ait nüfus cüzdanı ya da pasaport örneği (önlü arkalı fotokopi) 4. Yaşanılan ülkede gelir sahibi olduğunu gösteren belge 5. Banka hareketleri ve kredi kartı ekstreleri 6. Başvuran tarafından alınmak istenen konutun tapu fotokopisi 7. Nadiren rastlanıyor olsa da, Adli Sicil Belgesi (temiz kağıdı) Bu yazımda sizi kısaca mortgage sistemi ve konut kredisi hakkında bilgilendirmeye çalıştım. Daha detaylı bilgi istediğiniz takdirde aşağıdaki ieltişim bilgilerinden bana ulaşabilirsiniz.. Mail: tamer@karademirli.com Telefon: 0031-73-737 00 87


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 212 - Mart/Maart 2016

04 bizim sayfa 38 ons pagina

Tebrik Taziye Şifa dileği - Taziye... Rotterdam-Zuid bölgesinin sevilen simalarından, Sivaslı Sevgili Mesut Demirci’nin (45) vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Schiedam’ın sevilen sakinlerinden Gaziantepli Sevgili Mehmet Köse’nin (Entepli Memo) vefatını üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Stichting Reflex Başkanı Sevgili Adil Çiftçi’nin kıymetli babası Kazım Çiftçi hakkın rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah’tan rahmet, geride kalanlara sabr-ı cemil ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Sevgili Atila Adanur’un kıymetli kardeşi Erdal Adanur’un genç yaşta vefatını teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Allah’tan rahmet, acılı ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileriz. - Taziye... Q Fast Telekom sahibi Sevgili Ömer Soner’in muhterem babası, Ahmet, İmdat ve Haluk Soner’in kıymetli amcaları Hacı Soner hakkın rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli aileye sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Yayın Kurulu Üyemiz Zeynel Abidin Kılıç’ın eşi Eftaliye Kılıç’ın halasının vefat haberini teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhumeye Allah’tan rahmet, sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Sevgili Ramazan ve Mustafa Darıcı’nın kıymetli validesinin vefat haberini teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhumeye Allah’tan rahmet, sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Hollanda Mehteran Koordinatörü ve gazetemiz bölüm editörü Sevgili Ünal Fırat’ın teyzesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhumeye Allah’tan rahmet, sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Rotterdam Mescid-i Ravza Başkanı Sevgili Zahir Güneş’in kıymetli validesi Zemzem Güneş’in vefat haberini teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhumeye Allah’tan rahmet, sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Rotterdam-Zuid sakinlerinden Sevgili Kenan Karakaya’nın biricik kardeşi Erol Karakaya’nın genç yaşta(30) vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Gazetemiz yazarlarından Sevgili İbrahim Yerden’in, genç yaşta yeğeninin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Bademizi Son Yolculuğuna Uğurladık Hollanda’da yaşayan lösemi hastası 4 yaşındaki Bade Çakır, 24 Şubat tarihinde hayatını kaybetti. Bade’ye Allah’tan rahmet, geride gözü yaşlı, gönlü yaslı kalan aile ve sevdiklerine sabır ve başsağlığı diliyoruz.

- Şifa Dileği... Hollanda Mehteran sancaktarlarından Sevgili Hulüsi Kılıç’ın aynı günlerde annesinin eşinin ve kızının rahatsızlıklarını öğrenmiş bulunuyoruz. Hastalarımıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa Dileği. Sevgili Dursun Darıcı’nın ciddi bir rahatsızlık sonucu tedavi gördüğünü öğrenmiş bulunuyoruz. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Kocatepe Camii üyelerinden Sevgili Cumali Öcalan’ın eşi Saniye Öcalan’ın ciddi bir rahatsızlık sonucu tedavi gördüğünü öğrenmiş bulunuyoruz. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz.

- Tebrik Yılmaz Finans sahibi Sevgili Metin ve Aysel Yılmaz’ın kerimesi Emine ile Abdurrahman ve Ülkü Höke’nin mahdumu Muhammed 27 Şubat 2016 Cumartesi günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Emine ile Muhammed’i kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Tebrik Rotterdam Birlik Camii önceki başkanlarından, Hollanda Mehteran Koordinatörü ve gazetemiz bölüm editörlerinden Ünal ve Hayriye Fırat’ın mahdumu Yaser ile İsmail ve Ayten Ayhan’ın kerimesi Rabia 28 Şubat Pazar günü sözlendiler. Rabia ve Yaser’i kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

B.T.H Bemiddeling Wolphaertsbocht 285 3083 MP ROTTERDAM Tel:010-4954875 - Mob: 0641362096 email:bthgroup@gmail.com Onze zalen: SCHALMEI - Krabbendijkestraat 520 3084 LP Rotterdam MARGRIET HAL- Nieuwe Damlaan 5 3119 KA Schiedam

- Tebrik Sevgili Süleyman ve Gülbeyaz Karakuş’un mahdumu Sedat ile Mehmet ve Zeynep Dağ’ın kerimesi Suna 21 Şubat 2016 Pazar günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Suna ile Sedat’ı kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Taziye... Deneyimli gazetecilerden Sevgili Yalçın Çakır’ın kayınvalidesi, Kadriye Çakır’ın kıymetli validesi Aliye Çıkrıkçı’nın vefat haberini teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhumeye Allah’tan rahmet, sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz.

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/ Yayın Yönetmeni Mehmet Erdoğan Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Doğukan Ergin Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Mob. 06-43 85 74 32 Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Havva Koç, Mehmet Şükrü Oflaz, Esra Yılmazer, Zeynel Abidin Kılıç, Sezer Değmez Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam tel. (010) 471 68 47 fax (010) 471 95 13 / Mob. 06-43 85 74 32 e-mail dogus@dogus.nl website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, B. Doğan Ingezonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Wegener

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 Fax: +31(0)73 6220054 www.sws-simtronic.com info@sws-simtronic.com

Abone


aktüalite 39

puzzels - raadsels

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 212 - Mart/Maart 2016

Bulmaca

Hazırlayan: Mücahid Çeçen Soldan sağa: 1- Fotoğrafta görülen, Plevne Muharebelerindeki üstün savunmasının ardından Sultan II. Abdulhamid tarafından “Gazi” unvanına layık görülen paşa * Argonun simgesi. 2- Paylama * Anadolu’da Türkçe şiirin öncüsü olan mutasavvıf ve Alim Yunus’un isminin kalan bölümü * Bir şey’in olmasına çok az kalmak. 3- Rivayet eden kimse * Kısaca metre * Yüksek ses * Karışık renk. 4- Dolaylı anlatım * Cet, soy * Beyaz renk * Argonun simgesi * Rütbesiz asker. 5- Meşe ağacı * Atom numarası 20, atom ağırlığı 40,80, yoğunluğu 1,55 olan, 845 °C’de eriyen, kireç ve alçının birleşimine giren, sarımtırak beyaz bir element.6- Kısaca Türk parası * Boyalı karton, kumaş veya plastikten yapılan ve başkalarınca tanınmamak için yüze geçirilerek kullanılan yapma yüz * Bazen, kimi vakit, bazı bazı * Potasyumun simgesi. 7- Potasyumun simgesi * Bir komşu ülkemiz * Birleşikgillerden, geniş ve uzun olan yeşil yaprakları taze olarak yenilen bir bitki. 8-Kamer * Tatlının zıttı * Emmekten emir * Eksik olmayan. 9- Atın bir yürüyüşü * Derinin gözeneklerinden sızan, kendine özgü bir kokusu olan, yapışkan, renksiz, tuzlu sıvı, arak * Bir bağlaç. 10- Duru, sakin havada çıkan kuru soğuk * Dede, ata * Tayin etmek. 11- Bor’un simgesi * Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan * Hayvan barınağı * Kısaca metre * (Tersi) yemek. 12- Tırnak boyası * Alfabemizin on dokuzuncu harfi * Soyadı El Roman olan sanatçı * Argonun simgesi * Azotun simgesi. 13- Son dönem Osmanlı ordusunda, askerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe ayrılan er * Eski Türk gelenek, görenek, töre ve hayatına uygun. 14- Belli bir tipe göre yapılmış veya ayrılmış, ölçün, ölçünlü * Lorentiyumun simgesi * Karışık renkli. 15- Argonun simgesi * Azotun simgesi * Genişlik * Bir şeyin yapılmasını, gönderilmesini, getirilmesini isteme, ısmarlama. Yukarıdan aşağıya: 1- Kimsesiz, zavallı * Piyasada olmayan bir malın gizlice yüksek fiyatla alınıp satılması işi. 2- Ululuk, büyüklük * Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç veya metal çubuk * Tepkili motorlarla çalışan, özel cihazların çıkardığı gazla basınç sağlanan, hızı çok olan uçak, tepkili uçak. 3- Acınacak kadar kötü durumda bulunan * Hükümdar, devlet büyüğü vb. bir kişiye dayanan soy, büyük aile. 4- Olağandan daha hacimli, olağanı aşan büyüklüğü olan * İyodun simgesi * Hz. Peygamberin (s.a.v.) evinin sınırlarını içine alan yer * Hayvan barınağı. 5- Oksijenin simgesi * Yırtıcı bir kuş * Genellikle çekilmiş etten, bazen de tavuk, balık veya patatesten yapılan, türlü biçimlerde pişirilen yemek. 6- Şehirde yerleşim bölgesi, yaka * Düşman ülkesine akın yapan savaşçı * Kısa zaman parçası. 7- Kısaca mili metre * Dingil * Gizler, sırlar. 8- Fasıla * Beyaz * Tirityumun simgesi * Üstün karşıtı. 9- Azk * Yapma, etme * Kükürdün simgesi. 10- Fosfor’un simgesi * Dingil * Dayanıklı, metin. 11- Arz * Oturma * Turpgillerden, yaprakları tüylü, çiçekleri beyaz, sarı, mor renkli bir bitki. 12- (Tersi) yemek * Bir aygıtın gereken işi yapabilmesi durumu * Boyun eğen, kendini başkasının buyruğuna bırakan * Alfabemizin yirmi birinci harfi * Argonun simgesi. 13- Gözleri görmeyen * Hz. Hamza’nın da aralarında bulunduğu ve yetmiş sahabenin şehid düştüğü Mekkeli müşriklerle yapılan savaş * Kısaca metre * Gelir getiren mülk. 14- Bayrak * Mayalı hamurdan tandırda pişirilerek yapılan ve yapıldığı yere göre büyüklüğü değişen ince ekmek türü * Dördüncü halife. 15- Gelir getiren mülk * Potasyumun simgesi * Bulunulan yer * Yemek.

Tren, gemi, uçak biletleri, araç kiralama tatil ve seyahatlerinizde kalite ve güvenin adresi...

Goeman Borgesiusstraat 20 7604 XH Almelo Tel. 0546 - 43 34 49 Fax: 0546 - 43 34 49 E-mail info@sarayreizen.nl www.sarayreizen.nl

a Almelo’d

SARAY REIZEN



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.