Dogus 210

Page 1

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Ocak/Januari 2016 yıl/jaar 17 sayı/editie 210

Dev Kampanya 2016

www.kutahya.nl

Tel:0618474283 /kutahyaporselennl

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

ithal ı r a l ç a r “A i ile eden k iş ı ya k ı n l a r bia n a l l u k da l e ce k l e r ”

S 02

ıza m ı r a l f a n “Es ir manevîtbam or ız ” y a t k a m sun >> S 36

Cennetten dünyaya sarkan dal;

ÇOCUK...

>>Çocuk terbiyesi üzerine öğtüler... >> SVB’e T.C. Kimlik Numaranızı vermeyin! >> 2015 yılı yine kan ve göz yaşlarıyla geçti >> 2016 yılında yapılacak köklü değişiklikler neler?

ÇOCUKLARINIZA ANNE VE BABA OLUN!

S 07

KAPİTALİZM HOLLANDA’DA DOĞDU

WHIPLASH SENDROMU NEDİR?

S 08

>> S 04 - 29

”KAMPTA, ÖRNEK DAVA ADAMLARI ANLATILDI”

P 13

S 24

GAYRİMENKUL ALIM SATIMINDAKİ AYRINTILAR

S 27


redactie

02 yayın odası Editörden

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

adnan@dogus.nl

Adnan Şahin

Merhamet (sizsiniz) Değerli okurlarımız, bir aylık aradan sonra hepinizi bir kez daha sevgi ve muhabbetle selamlıyorum. Bu ayki dosya konumuz “Modern dünyada çocuk yetiştirmek”. Bu konuda yazarlarımız değişik açılardan görüşlerini ortaya koydular. Hepimizi doğrudan alakadar eden bu konuda, yazılanlardan istifade edeceğinizi umuyorum. Ben bu kez köşemde dosya konumuzu çok net bir şekilde ele alan, Meryem Nida Hanımefendiye ait nefis bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Sizlerin de beğenerek okuyup istifade edeceğinize inanıyorum. İşte o yazı… Millet olarak, ümmet olarak “çocuk” dendiği zaman akan sular durur bizim için. Gülen bir çocuk, mutlu bir bebek, gördüğümüz zaman biz de güler ve mutlu oluruz. Hangi coğrafyada olursa olsun ağlayan bir çocuk, zor durumda olan bir bebek gördüğümüz zaman ise kalbimiz acır, hüzünleniriz. Bizim için çocuk her şeyden daha kıymetlidir. Onlara, bu dünyada bize yepyeni, taptaze bir nesil, asıl hayatta da cennet anahtarı olacak sebepler olarak bakarız. Böyle baktığımız için de herhangi bir sebepten dolayı acı çeken çocukları gördüğümüz zaman yüreğimiz dayanamaz. Ebeveynleri tarafından kızılan, darp edilen veya zalimlerin ellerinde türlü zulümler gören çocukların masum ve mazlum gözleri bizi derinden yaralar. Geçtiğimiz günlerde böylesi yeni bir yara daha aldık. Üvey annesi tarafından işkence gören çocukların haberlerini duyduk ve o görüntüleri yüreğimiz kanayarak izledik. İzlerken “insanlık nerede” dedik. Yaratılış olarak da daha şefkatli olan kadının nasıl olup da bu kadar vicdansın olabileceğini düşündük. Ne kadar ceza verilirse verilsin yetersiz olacağını düşündük. Vicdandan yoksun olmanın aslında bir insan için en büyük ceza olduğunu da… Öyle ya, Allah Rasûlü, çocuğunu hiç sevip öpmediğini söyleyen bir adama “Allah senin kalbine merhamet koymamışsa ben ne yapabilirim” diyordu ve bırakın işkence çektirip eziyet etmeyi, sevmemeyi, öpüp okşamamayı bile vicdansızlık olarak görüyordu. Biz, böylesi merhametli bir dinin mensuplarıyız bir çiçeği dahi dalından onun ağlayacağına inandırılarak büyütüldük ve kıyamadık. Çocuklarımızın, Rabbimizin bize verdiği en büyük emanetler olduğuna inandık ve el üstünde tutmaya çalıştık. Bu yüzden bu ve buna benzer haberler duyunca daha derinden sarsıldık. Kınadık, eleştirdik, kızdık, ateş püsküren paylaşımlarda bulunduk. Ama belki

bizim de çocuklarımıza işkence yapıyor olduğumuzu ve farklı farklı cezaları hak ettiğimizi düşünemedik, anlayamadık. Evet, medyaya yansıyan, yansımayan nice işkence haberi var hepimizin kızdığı, kızmakta haklı olduğu. Peki ya ey anneler babalar, biz çocuklarımızı nasıl yetiştiriyoruz acaba? Gördüğümüz fiili işkencelere, zulümlere en azından buğz etmek hepimizin dini bir görevidir elbette. Peki ya psikolojik işkenceler? Ya manevi zulümler? Farkında olarak veya olmayarak bizim yaptığımız eziyetler? “Biz çocuğumuza işkence yapmıyoruz” diyebilirsiniz. Fakat kast ettiğimiz dövmek, darp etmek, itip kakmak değil. Kast ettiğimiz onların kalplerini boş bırakarak veya olması gereken şeylerle doldurmasına yardımcı olamayarak manevi anlamda eziyet etmek. Haydi, soralım kendimize, birçoğumuz küçük kızımızın ısrarına dayanamayarak aslında giymesinin uygun olmadığı kıyafetleri ona almıyor muyuz? Yine birçoğumuz içinde olup bitenleri umursamadan, marketlerin renkli raflarını evimize doldurarak çocuklarımızı zehirlemiyor muyuz? Ya da hangimiz biz ev işlerimizi yaparken veya bir arkadaşımızla muhabbet ederken çocuğumuzun izlediği çizgi filmlerin içeriğinden tam olarak haberdar? Normalde diz kapağı ve göbek arasına bakmanın da göstermenin de haram olduğunu anlattığımız çocuklarımızın izledikleri en masum film ve çizgi filmlerin bile mini etekli yahut şortlu karakterlerle dolu olduğunu hangimiz görüyoruz? Tabletlerinde çocuklarımızın vicdandan yoksun büyümelerini sağlayan şiddet içerikli oyunlarla beyinlerini zehirlendiğine hangimiz şahit oluyoruz? İlla çocuk olmaları gerekmez. “Ben yaşayamadım kızım yaşasın, ben okuyamadım kızım okusun” diyen güya vicdanlı anneler! Ya da “Koca eline mi bakacaksın” diye kızlarını büyütenler, ya siz nasıl nesiller oluşturduğunuzun ve şeytanın, kadının fıtratını bozmaya yönelik çalışmalarına nasıl destek olduğunuzun farkında mısınız? “El ne der” inancıyla çocuklarını bir makine misali yetiştiren ve kapitalist düzenin bir kölesi olmaya mecbur bırakan babalar, ya siz asıl önemli olanın evinizi renklendiren onur kaynağı diplomaların değil, temiz ve yüreği zengin evlatların olduğunun farkında değil misiniz? Belki çoğumuz hak ettiği hâlde çocuğuna bir fiske vurmaya bile kıyamayız ama maalesef farkında olarak ya da olmayarak onlara çok fazla işkence ederiz. Asıl yaradılış gayemizi anlatmayarak, dinimizin gereklerini öğrenme işini yalnızca yazın gönderdiğimiz kurs hocalarına bırakarak, her beklediklerini yapıp her istediklerini vermek suretiyle şımarık yetişmelerini sağlayarak, zihinlerini akşama kadar gereksiz şeylerle doldurmalarına izin verirken kalplerini asıl gıdalarla beslemeyerek, kendi kullandığı eşyayı dahi alıp yerine götürmeyi düşünemeyen ve beceremeyen, vicdansız, sorumsuz, namazsız, abdestsiz, günah-sevap kavramlarından habersiz, umarsız evlatlar yetiştiririz ki bu da az fiili işkence kadar önemsenmesi ve önlemler alınması gereken bir konudur. O hâlde herkes elini vicdanına koysun ve sorsun kendine “Acaba ben de çocuğuma işkence ediyor muyum” diye…

Hukuk

THB Başkanı Ejder Köse: "Kanun, malvarlığı araştırma yetkisini veriyor ancak bunun bir hukuk düzeni içerisinde yapılmasını da istiyor"

“Araçları ithal eden ilgili kişi ile yakınları da kullanabilecekler”

Türk Hukukçular Birliği Başkanlığı, Kamu Tartışmaları Merkezi’nin (CPD) ikinci başkanlığı, YTB Hollanda Danışma Kurul üyeliği yapan Ejder Köse ile, Hollanda gündemi, malvarlığı araştırması, Türkiye’nin vatandaşlarımız için aldığı araç götürme, askerlik ve emeklilik gibi pek çok konu ile alakalı hoş bir sohbet gerçekleştirdik. İstifade edeceğinizi ve keyifle okuyacağınızı umuyoruz.

M

alvarlığı araştırması ne durumda? Yurtdışı Malvarlığı Araştırması meselesini 2014 yılı Şubat ayında Türk Hukukçular Birliği olarak biz gündeme taşımıştık. Başlattığımız hukuk mücadelesinde zirveye ulaştık, sona doğru yaklaşıyoruz. Danıştay’a dava dilekçelerimizi sunduk. Mayıs ayında büyük bir ihtimalle son yargı mekanizması olarak Danıştay, meseleye açıklık getirecek. Hukuk mücadelesi uzun zaman almakta. SVB ve Sosyal Dienst kurumunun böyle bir araştırma yapma hakları var mıdır? Evet vardır. Bizim tezimiz bu değil zaten ve hiçbir zaman da “araştırılamaz” demedik. Bizim istediğimiz, yapılan bu araştırmaların uluslararası hukuk esaslarına göre yürütülmesidir. Sizin teziniz nedir bu konuda? Mesela, bir şikâyet sonrasında Ejder Köse ile alakalı yurtdışı malvarlığı

araştırılması yapılacak. Ejder Köse’nin resmî ikametgâh adresi Kayseri. Araştırma yapmak isteyen kurum, uluslararası hukuk gereği T.C. Adalet Bakanlığı’na başvurarak, “Kayseri doğumlu Ejder Köse ile alakalı makul şüphelerimizden dolayı malvarlığı araştırması yapmamız gerekiyor” demesi lazım. Bu dilekçe sorası T.C. Adalet Bakanlığı kendi müfettişlerini belirler ve ilgili kişi ile alakalı bir araştırma yapar. Burada “özel hayat” denilen mevzu çok büyük bir önem arz ediyor. Benim özel hayatıma kimse müdahale edemez. Devlet de ancak ve ancak yasal çerçeveler ekseninde müdahale edebilir. Benimle ilgili yurtdışı malvarlığı araştırmasını da ancak ve ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yasaları çerçevesinde yapılabilir; Hollanda yasaları dikkate alınarak değil. Görevlendirilen müfettişler de Anayasa’nın 20’nci ve Ceza Kanunu’nun bazı maddeleri çerçevesinde hukuka uygun olarak araştırma yaparlar.

Hollanda ise bu tür araştırmalarını T.C. Devleti ve kurumlarını saf dışı yaparak gerçekleştiriyor. SVB, Türkiye’deki ataşeyi ya da buradan birilerini görevlendiriyor ve onlar da gidiyorlar, Kayseri’de Ejder Köse adına, T.C. Kimlik Numarasıyla araştırma yapıyorlar. Kanun bu araştırma yetkisini veriyor ancak bunun bir hukuk düzeni içerisinde yapılmasını da istiyor. Biz bu hukuk dışı uygulamaya karşıyız. Bizim tezimiz, eğer T.C. Devleti bu araştırmalara dâhil edilmiyorsa, yapılan şey hukuka aykırıdır; ondan dolayı da hiçbir zaman asla delil olarak kullanılamaz. Trafik polisinin yetkisini kötüye kullandığı ile alakalı buna örnek teşkil edecek bir olay yaşandı geçenlerde Hollanda’da… Trafik kontrolleri adı altında çevirme yapılıyor ve vatandaşın arabasında uyuşturucu buluyorlar. Suçüstü yakalanıyor. Ancak mahkeme, bu suçun o kişiye verilmesini kabul etmiyor. Mahkeme, trafik polisine, “Sen sana verilen yetkiyi o

NIF Kadınlar Teşkliatı üyeleri gazetemiz hakkında bilgilendirildiler

Hollanda İslam Federasyonu Kadınlar Teşkilatı gerçekleştirdiği Şube Başkanları toplantısında Hollanda’daki Türk basınının konumunu da değerlendirdi. Yazar ve Yayın Kurulu üyemiz Havva Koç, toplantıda bu konuda bir sunum gerçekleştirdi. Hem gazetemizle alakalı hem de Türk basınının Hollanda’daki konumuyla ilgili katılımcıları bilgilendiren Havva Koç, katılımcılardan gelen soruları da cevapladı. Gazete-okur ilişkisinin abonelikten geçtiğine vurgu yapan Koç, evlere mutlaka gazetelerin girmesi gerektiğinin altını çizdi.


gündem 03

Sorunlarımız... yetki dışında kullanamazsın” diyor. Adamı suçüstü uyuşturucuyla yakalamış olsalar da adam beraat etti. Neden? Polis kendisine verilen yetkiyi, yetkisinin dışında kullandığı için. Bizim de tezimiz aynı… Hâlen sürüyor değil mi bu hukuksuz araştırmalar? Evet hâlen sürmekte. Şimdi de Venlo Belediyesi sahnede. Oyunun kurallarını biraz değiştirerek bir çalışma başlattı Venlo Belediyesi. Yine kendimden örnek vereyim… Ejder Köse’nin mal varlığı bulunuyor ve bunu ödenek aldığı yere bildirmiyor. Venlo Belediyesi, Türkiye’den bir avukat vasıtasıyla Ejder Köse’nin malvarlığı olduğunu tesbit ediyor. Ejder Köse’nin haberi olmadan bütün malvarlığına ihtiyati tedbir kararı koyduruyor. Venlo Belediyesi bu tedbirin ardından Ejder Köse’ye bir mektup göndererek, malvarlığını tesbit ettiklerini ve gelip hesap vermesi gerektiğini bildiriyor. Bu mektubu alan Ejder Köse ilk uçağa atlayıp Türkiye’ye gidiyor ve üzerindeki malvarlığını devretmek, satmak istiyor. Ancak karşısına ihtiyati tedbir kararı çıkıyor ve kendi mallarını devredemiyor, satamıyor. Belediyenin bu uygulaması bizim tablonun tamamını görmemiz için biz hukukçulara iyi bir malzeme veriyor aslında. Bu konuyla alakalı Ocak ayı içerisinde Venlo’daki vatandaşlarla görüşeceğiz ve onlar adına bir hukuk

agenda

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

mücadelesi daha başlatacağız. Biz bu gibi davalarda uluslararası hukukun işleyişine katkı yapmak için diğer ülkelerdeki meslektaşlarımıza da her türlü bilgi ve belgeyi vermeye hazırız. Bedelli askerlik için getirilen şartları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda alınan kararın dengeli ve olumlu olduğunu düşünüyorum. Bedelli askerlik kanunu yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın yaşamlarını kolaylaştırmak için hayata geçirildi. Bu kanunun Hollanda’ya sonradan gelenleri kapsamaması nasıl dengeli olabilir? Özellikle Avrupalı Türklerin evlilik yolu ile Avrupa’ya gelen damatlar için kullandıkları tabir olan ithal damatlar bin Avro ödeyerek dövizli askerlikten yararlanamayacak. Çünkü dövizli askerliğin bin Avro’ya düşürülmesi ile ilgili şartlar ‘İthal damat’ları kapsamıyor. Buraya aile birleşimi sonrasında gelenlerin yaşlarının genellikle en az 22 olduğu varsayılırsa, bu kişi Türkiye’de zaten askerlik hizmetini yapmış demektir. Yapmadıysa zaten bu kişinin kendi sorunu ve tercihidir. Bu yolla hem bazı suiistimaller de önlenmiş olacaktır. Taşıtların 2 yıl Türkiye’de kalması için yürürlüğe konulan yasa neleri içeriyor?

YTB’nin 70 kişilik danışma kurul üyesi var. Zaman zaman başbakanın başkanlığında toplanıyor ve vatandaşlarımızın yurtdışında yaşadığı sorunlarını tartışıyor, istişare ediyor ve kendilerine çözümleriyle birlikte iletiyoruz. Araçların uzun kalabilmesi meselesi birkaç kez gündeme geldi. Ben de bu toplantılarda söz aldığımda başbakanımıza, Romanya ve Bulgaristan örneğini veriyor onlara verilen hakkın yurtdışında yaşayan Türklere de verilmesini talep ediyordum. Yabancı uyruklu biri Türkiye’de aracını iki yıl kullanabilirken, T. C. vatandaşının, yani kendi insanının 6 ay kullanması doğru değildi. Burada bir eşitsizlik söz konusuydu. Bakanlar Kurulu kararıyla sadece yurtdışında ikamet eden ve yurtdışından emekli olan gurbetçinin yabancı plakalı aracının Türkiye’de kalma süresi iki yıla çıkarıldı. Türkiye’ye giriş yapmanız için bir yıl içinde 185 günden fazla yurt dışında kalmanız şart. Bu konuda uygulanan şartlarda da bir denge gözetildiğini söylemek isterim. Kanun, araç kullanımını sadece sürücü ile mi sınırlıyor? Evet. Kanunda, araç sahibinin kullanımı yer alıyor. Ancak, Türkiye’de bulunduğu sürece arabayı sadece arabayı geçici ithal eden ilgili kişi ile bu kişinin yurtdışında yerleşik annesi, babası, eşi ve çocukları da kullanabiliyorlar. Bununla birlikte Türkiye’de

yerleşik kişiler, arabayı ancak acil durumlarda araç sahibinin araçta bulunması şartıyla kullanabilirler. Başka bir yaramız… Boşanmalar… Nasıl değerlendiriyorsunuz bir hukukçu gözüyle? Boşanmalar sadece Türk toplumunun sorunu değil, Hollanda’nın da en büyük sorunlarından biri. İstatistiklere göre Hollanda’daki evliliklerin yüzde 37’si boşanmalarla sonuçlanıyor. Büyük bir oran. Bir hukukçu olarak, Türkiye ayaklı yapılan evliliklerde boşanma oranının daha çok yaşandığını görüyoruz. Bu tür boşanmalarda, evlenenlerin birbirini iyi tanımamasının yanı sıra, kültür farklılığı büyü rol oynamakta. Türkiye’den gelen biri Hollanda’da sıfırdan başlıyor. Uzun bir süre eşine bağımlı olarak hayatını sürdürmek zorunda. Bütün temel bilgileri eşinden öğrenmek durumunda. Bu, çoğuna ağır geliyor, bu yükü kaldıramıyor bazıları. Bu da aile içerisindeki huzursuzluğu tetikliyor ve bağlar kopuyor. Elbette bu sadece Türkiye ayaklı evliliklerde olmuyor. Burada doğup büyümüş insanlarda da boşanmalar yaşanıyor. Bu tür boşanmalarda da, başta fikir ayrılıkları, ekonomik nedenler olmak üzere en çok da ailelerin etkisini görmek mümkün. Eskiden anne ve babalar, evliliğin ne olduğunu, sınırların nerede başlayıp bittiğini, erkek ve kadının birbirleri üzerindeki

haklarını çocuklarına anlatırlar ve onları bu yolculuğa donanımlı bir şeklide çıkarırlardı. Evlendikten sonra da anne ve babanın işi bitmez, çocuklarının her türlü ailevi şikâyetlerinde suçu kendi çoğunda bilir ve onu ikaz ederler, hatasını düzeltmesini tavsiye ederlerdi. Bu ikaz ve tavsiyeler, iki taraftan da gelince, çocuklar kendilerini bir muhasebeye çekerler ve iki taraf da hatasını düzelterek evliliklerini devam ettirirlerdi. Ama şimdiki anne ve babanın rolü değişti. Önce yapıcı bir tavır sergileyen ebeveynler şimdi, haksız da olsa kendi çocuğunun tarafını seçiyor ve “evladım, bir zibidinin kahrını mı çekme, boşan gel” diye tavsiyelerde bulunuyor ve o yuvanın yıkılmasında başrol oynuyorlar. Taraflar hakkaniyet ölçüsünde bu işi çözme gayreti içerisinde olmazlar ve saflarını kendi çocuğunun yanında belirlerlerse zaten o iş orada biter. Çok güzel bir kültür mirasımız var. Eskiler bu işi nasıl çözmüşler bakmak lazım. Ayrılık kaçınılmaz olursa elbette çocuğuna sahip çıkacaksın ama, hâlen onlar karı kocayken bırak da etki altında kalmadan onlar kararlarını versinler ve siz de kararı olumlu hâle çevirmek için çaba gösterin. Yapıcı olun, yıkıcı olmayın. Bunun faturası sadece iki kişiye kesilmiyor. Boşanmalar, onlarca insanı derinden ve menfi olarak etkiliyor. Gemileri yakınca geri dönüş yoktur. (Devamı gelecek sayıda)

Soru ve sorunlarınız için: www.hukukburosu.nl

Şirket yöneticilerinin dikkatine! 1 Kasım 2015 tarihinde ‘Uitvoeringsweg richtlijn jaarrekening’ uygulamaya girmiştir. Bu yasa, Ticaret Yasasında bazı değişiklikler beraberinde getirmiştir. En önemli değişiklik ise, tüzüksel firmaların finansal tabloları (yani şirketin balansı – winst- en verliesrekening/ jaarstukken) yayınlama tarihleriyle ilgilidir. Mali yılı 1 Ocak 2016 tarihinen sonra 13 aydan 12 ay’a indirilmiştir. Bu yasadan önce Ti-

Wet Flexibel Werken’, yeni kanun 1 Ocak 2016’da... cari Kanunda yıllık finansal tabloların en geç mali yıl bitiminden 13 ay sonra açıklanması gerekmekteydi. Yani eğer bir B.V.’nin mali yılı 1 Aralik 2012 tarihinden 31 Aralık 2012 tarihine kadar ise en geç 31 Ocak 2014 tarihinde finansal tablonun açıklanması gerekmekteydi. Fakat, bu süre 1 Kasım 2015 tarihinden sonra 13 aydan 12 ay’a düşürülmüştür. Yani bir B.V.’nin mali yılı 1 Ocak 2016 tarihinde başlayıp 31 Aralık 2016 tarihinde bitiyorsa, yıllık hesaplarının en geç 31 Aralık 2017 tarihinde açıklanması gerekmektedir.Önceki paylaşımlarımızda belirttiğimiz gibi, iflas durumunda hesaplarını geç yayınlayan yönetimin şüphesiz görevini başarısız gerçekleştirmiş olarak kabul edilir. Yazının devamı için www.hukukburosu.nl’e bakabilirsiniz...

olumsuz etkilediğini kanıtlayabildiğinde ve dolayısıyla ağır sebebler ve gerekçeler çerçevesinde ancak red edebilmektedir. Kanun böylece işverenin ‘sudan sebeplerden’ dolayı red etme imkânını kısıtlamayı öngörmektedir. İşvernin böyle bir talebi red edebilmesi için mesela, işçilerin işgüvenliği tehlikeye girebileceği, mesai saatlerinde ciddi sorunların oluşması veya çalışabilecek kadar iş mevcut olmaması (eğer işçi daha fazla mesai saatleri istiyorsa). Bu yeni kanun azami olarak 10 işçisi olan işverenler / işletmeciler için geçerlidir. Yazının devamı için www.hukukburosu.nl sayfasına bakabilirsiniz..

Son pişmanlık işe yarar(mı?)

Mağdurun zararı devlet güvencesi altında! 1 Ocak 2016 tarhinden itibaren bütün ceza davalarındaki mağdurlar, ceza hâkimi tarafından maddî ve manevî zararları belirlenmişse ve mahkûm edilmiş kişi bu zararı ödemezse veya zorluk çıkarırsa, mağdura bu zararını devletten tahsil etme hakkı veriliyor. Devlet en fazla € 5000 kadar mağdurun zararını karşılayacaktır.

1 Ocak 2016 tarihiden itibaren Wet Flexibel Werken kanunu yürürlüğe girecektir. Yeni kanun işçilere iş saatlerini ve iş yerlerini değistirmek veya başka yerler ve saatler ayarlamak için talepte bulunma hakkını beraberinde getirmektedir. Böyle bir başvuruyu, işçinin 6 ay çalıştıktan sonra yapabileceği belirtiliyor. İlginç olan ise, işveren böyle bir talebi sadece şirket menfaatlerini

Eğer ki bir mağdur, sanığın yargılanma aşamasında kendisini davaya dahil ederse (voeging in strafzaak als slachtoffer) ve maddî ve manevî zararının olduğunu belirtirse, bu zararı ıspatlaması gerekmektedir. Böyle bir durumda ceza mehkemesi sanığı mahkûm ettiğinde ve mağdurun zararının karşılanması yönünde karar verdiginde, mağdur, sanıktan zararını tahsil etme hakkına sahipti. Mağdurun, zararını devletten tahsil edebilmesi için en az 8 ay bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Yazının devamı için www.hukukburosu.nl sayfasına bakabilirsiniz..

1 Temmuz 2015 tarihinde yürürlüğe giren ‘Wet werk en zekerheid’ işçilerin imzaladıkları iş kontratının feshi için düşünme zamanı tanımaktadır. İşveren ve işçi ortaklaşa iş sözleşmesini fesh etme kararı alırlarsa genellikle sözleşme imzalanır, bu sözleşmenin adı ‘vaststellingsovereenkomst’dır. ‘Vaststellingsovereenkomst’ sözleşmenin feshini çevreleyen taraflar arasında yapılan anlaşmaları içerir. 1 Temmuz 2015 tarihinden itibaren kanun, çalışana 14 gün düşünme süresi vermektedir. Bu sözleşme-

nin imzalanmasından sonra on dört (14) gün içinde çalışanın anlaşmayı iptal etme hakkı olduğu anlamına gelir. Sözleşmenin feshi yazılı olmalıdır. Eğer işveren işçiye 14 günlük bir düşünme süresi olduğunu bildirmezse, bu süre iki hafta yerine üç haftadır. Dipnot: özellikle isverenlere şöyle bir tavsiyemiz olacaktır. Yukarıda belirtildiği gibi, vaststellingsovereenkomst’tan doğan işçiye bir ödeme yapılması gerekiyorsa, ödemenin 14 gün sonra yapılmasını (düşünme zamanı geçtikten sonra) tavsiye ediyoruz. Aksi takdirde, hem parayı ödersiniz, sonra sözleşme fesh edildiğinde, ödemiş olduğunuz paranın tahsili için çok çaba harcamanız gerekecektir. Kanun ‘yeni’ olmasına rağmen, şimdiden bu tür çok davalar görmekteyiz..


nieuws

04 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Mr. Onur Emre (Kaza Avukatı)

WHIPLASH NEDİR? Ani ve şiddetli bir darbe sonucu, baş ve boynun aniden öne ve arkaya doğru hareket etmesi sonucu meydana gelen ağrı ve şikâyetlerin tümüne denir. Whiplash için aynı zamanda boynun burkulması ya da boynun gerilmesi olarak da adlandırılır. Bu yaralanma ve incinmeler, baş ve boynun belirli bölümlerinde yer alır, örneğin: baş, kas, tendon, sinir, kan damarları, bağ dokusu, omurilik ve beyin gibi. Yaralanma ve incinmeler baş boyun sisteminin geçirdiği travma ile ortaya çıkar. Yani, ani hızlanma ve durma durumlarında, en çok görülen whiplash yaralanmaları, arabanın beklenmedik bir şekilde (aniden) arkadan çarpma sonucu meydana gelmektedir, başın arabanın içinde mutlaka bir yere çapmış olması gerekmez. Aynı zamanda kenarlardan meydana gelen şiddetli çarpmalarda baş ve boynun kırılması, yerinden kopmasına bile neden olabilmektedir. WHIPLASH SYNDROOM NEDİR? Yukarıda belirtildiği şekildeki bir darbeye maruz kalarak meydana gelen şikâyetler, rahatsızlıklar demektir. Ağrılar genellikle hemen kaza anında değil, kazadan sonra bir kaç saat ya da bir kaç gün sonra ortaya çıkar. Genelde şu rahatsızlıklar ortaya çıkar: - Baş, boyun ve omuzlarda ağrılar - Bir ya da iki kola doğru yayılan ağrılar - Kürek kemikleri - Karıncalanmalar - Bir ya da iki kolda, hatta parmaklara doğru hissetmeme ve geçici güç kaybı şikâyetleri - Baş dönmesi - Dengesini kaybetme şikâyetleri - Kulak çınlaması ve bulanık görme Bu tür şikâyeti olan hastalar genellikle bir yıl içinde büyük oranda iyileşebilmekteler. Üçte birinde ise bu rahatsızlık kalıcı olabilmekte, ‘whiplash syndroom’ denilen şikâyetleri devam eder: - sinirlilik

- ışık ve sese karşı aşırı hassasiyet - sinirli davranış hâli - konsantrasyon, dikkat, hafıza ve uygu bozuklukları - korku ve depresif ruh hali Yaralanma bir yandan, diğer yandan da kaza sonrası meydana gelen sağlık sorunları söz konusu olabilmektedir. Küçük sayılabilecek bir travma bile, kişiyi oldukça şiddetli ve uzun sürebilecek sağlık sorunlarını da beraberinde getirebilir. Sağlık araştırmalarında kolay ve çok net görülemeyen ya da belirlenemeyen bu rahatsızlık, whiplash hastaları için bir belirsizlik ve anlaşılmazlık olabilmektedir. Bu nedenle zaman zaman tartışma ve yalnızlık söz konusu olmakta ve şikâyetler artabilmektedir. O nedenle iyi bir teşhis ve sağlık sürecinin izlenmesi gerekir. KAZANIN HEMEN ARDINDAN WHIPLASH TEDAVİSİ NASIL YAPILMALIDIR? Her yönüyle uygulanacak bir sağlık süreci olmamasına rağmen, kaza sonrası ilk günlerde neler yapılması gerektiği noktasında tavsiyeler vermek mümkündür. - Ev doktoru aracılığıyla whiplash için özel röntgen filmi çektirilip, uzmanlar tarafından iyi ve düzenli bir sağlık takibi sürecinden geçmek gerekir. Sigorta şirketleri giderleri az tutmak adına, röntgen filmini hemen çektirmek istemiyor. - İlk 12-24 saat içinde boynun altına yumuşak yastık koyup yatakta dinlenmek gerekir. Ağırlıktan sakınarak, yatar şekilde baş ve boynun bölgesinin düz tutulması gerekir. - Aynı zamanda birinci ve ikinci günde boyun kenarlarına buz koymak; kanamayı önleme, ağrı ve kas spazmları için önemlidir. - Önce Parecetomol ağrı kesiciyi denemek ve fayda vermiyorsa NSAID özellikli daha ağır ağrı kesici diclofenac, tiaprofeenzuue, ibruporfen, naxproxen kullanmak gerekir. Ancak iltihap önleyici bu ağrı kesiciler ise genelde mide ve bağırsak şikâyetlerine yol açabilir. Doktorlar çoğu kez bu şikâyetleri önleyici ilaç da verir. Dikkat etmek de yarar vardır.. info@onuremre.nl info@kazaavukati.nl 0800-0815

Güncel

NIF’e bağlı cemiyetlerde Hayırlı Gece” programları çerçevesinde yapılan kutlamalar coşkulu geçti...

Mekke’nin Fethi farklı etkinliklerle kutlandı 31 Aralık akşamı Hollanda İslam Federasyonuna bağlı camilerinin çoğunda Mekke’nin Fethi anlatıldı. Eindhoven Mevlana Camii’de bunlardan biri idi.

T

ecrübeli ilahiyatçı-yazar Sebahattin Uçar sıcak bir ortamda bay bayanlara hitap ederek Mekke’nin fethini anlattı. Kendine has akıcı üslubuyla konuyu işleyen Uçar Mekke’nin Fethini anlatırken günümüzdeki olaylardan da ara sıra örnekler vererek olaylar ve insanlar arasında bir bağ kurmaya çalıştı. Bu din uğruna bizim neyimizden vazgeçtik ki? Bu dinin akılların alamayacağı büyüklükte fedakârlıklarla yaşatıldığına işaret eden Uçar özetle şöyle konuştu. “Mekke’den Medine’ye Hicret vaki olunca Allah Resûlünün yanında giden sahabelerin nelerden vazgeçtiğini düşününüz. Mallarını, evlerini, annelerini babalarını bırakıp giden sahabeleri düşününüz. Acaba günümüzde bizlerin bu din uğruna, hakkın hâkim olması yolunda vazgeçtiğimiz bir şeyimiz var mıdır? Biz bu din uğruna hangi fedakârlıklarda bulunduk?

Şimdi sormak lazımdır. Neden İslam şuan mahzun durumda? Sebebi budur işte. Müslümanlar İslam’a gerektiği gibi inanmıyorlar. İslam için gerektiği kadar çalışmıyorlar.” Bazı ilahiyatçıların söylemlerine dikkat çekildi Uçar, Müslümanların kendi aralarında yaşadığı sıkıntılara da dikkat çekti. Günümüzde bazılarının hoca veyahut profesör kisvesi altında âdeta şeytanın sözcülüğünü yaparak İslam’a zarar verebilecek açıklamalar yaptığını söyledi. “Biri kalkıyor ‘Ben Putin’den iman kokusu alıyorum diyor’ bir diğeri çıkıyor Bir Show programında meleklerle alay ediyor ‘benim eve melekler giremez’ diyor. Bir diğeri kalkıp ‘Allah senin kiminle evleneceğini bilemez’ haşa Allah gâybı bilemez diyor. Bir başkası çıkıyor ‘Kadere iman yoktur’ ‘Peygamberler de günah işler’ diyor. Bre adam bunun sana faydası ne? Yahu, bizim ilahiyatçı profesörlerin nelerle uğraştıklarına bakar mısınız?

Şeytanı konuştursan bu kadar zarar veremez. Bunlar şeytandan da ilerideler” diye konuşan Uçar, çoğu zaman bunların gençler üzerinde açtıkları hasarları tamir için uğraştığını söyledi.

Programa bölge adına katılan Teşkilatlanma Başkanı Abdullah Aşıran, ve Basın Yayın Başkanı Adnan Şahin birer kısa selamlama konuşması yaptılar bölge yönetim kurul üyesi İdari İşler Başkanı Ayhan Ateş de programda hazır bulundu. Aşıran konuşmasında Eindhoven Mevlana Cemiyetine ve Başkanı Arif Balcı’ya ve diğer yöneticilerine böyle bir program düzenledikleri için teşekkür etti. Bölge olarak her zaman teşkilatlarının yanlarında olduklarını belirten Aşıran cemiyet tabanında bu tür programların desteklenmesinin daha önemli olduğunu söyledi. Program Emrullah Yücel’n okuduğu aşrı şerifle hitam buldu. Doğuş Haber Merkezi

«

Hollanda’da hükûmet krizi yaşandı Muhalefet partilerinin hükümete karşı meclise sunduğu güvensizlik önergesi reddedildi Eski Güvenlik ve Adalet Bakanı Müsteşarı Fred Teeven’nin savcı olduğu 2001 yılında bir uyuşturucu baronuyla yaptığı anlaşmadan dolayı zor günler geçiriyor. Söz konusu anlaşmaya ilişkin meclisin eksik bilgilendirildiğini ileri süren muhalefet partilerinin ortak verdiği güvensizlik önergesi, parlamentoda çok az farkla reddedildi. Eski Müsteşar Fred Teeven’nin yaptığı anlaşmaya ilişkin bilgilerin meclisten bilinçli saklandığı iddialarına katılmayan Başbakan Mark Rutte, hükümet olarak bu konudan gerekli dersleri çıkardıklarını söyledi. Rutte, alınan derslerden sonra meclisin güvenini kazanmak için çaba göstereceklerini kaydetti.Ancak muhalefet partilerinin

hükümete karşı blok halinde hareket etmesinin, Liberal Parti (VVD) ile İşçi Partisi’nin (PvdA) oluşturduğu koalisyon hükümetini ilerleyen günlerde zorlayabileceği yorumu yapılıyor. Parlamento’nun alt kanadı Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu elinde bulunduran hükümetin, Senato’da azınlıkta kaldığından, meclisten geçen kanunların senatoda oylanması sırasında muhalefet partilerinin desteğine ihtiyacı olacağına işaret ediliyor. Hükümeti zorda bırakan kriz, Teeven’nin savcı olduğu 2001 yılında bir uyuş-

turucu baronuyla yaptığı anlaşmaya ilişkin haberlerin geçen mart ayında medyada yer almasından sonra başlamıştı. Adalet Bakanlığı, o dönem hesaplarına el konulan uyuşturucu baronuna, anlaşma kapsamında Lüksemburg’daki hesabından 1 milyon 250 bin Hollanda guldeni iade edildiğini açıklamış, ancak daha sonra bu tutarın 4 milyon 700 bin Hollanda guldeni olduğu ortaya çıkmıştı. Adalet Bakanı Ivo Opstelten, Müsteşar Teeven ve Meclis Başkanı da bu olaydan sonra istifa etmişlerdi.


actualiteit

aktüalite 05

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Analiz

KÜÇÜK PRENS A

ntoine deAntoine de SaintExupéry’ in dünyaca ünlü kitabı Küçük Prens’ i okuyalı yıllar oldu. Fakat konu ‘Batı toplumunda çocuk yetiştirmek’ olunca aklıma bir anda Küçük Prens geliverdi. Her ne hikmetse, bizim toplumda, özellikle son yıllarda anne-babalar için birer ‘prens’ konumuna geldiler bu ufaklıklar (yoksa kitaptaki prensle sadece isim benzerliğinden başka bir ortak özellikleri yok bizim ‘prenslerin.’ Bu çok beğendiğim tabiri, çocuklarla çalıştığı için yerine göre betimlemek için kullanan eşimden iktibas ediyorum. Ha prens derken, prens-prenses kastediyorum, yanlış anlaşılmasın).

yürek istiyor). İşin bir diğer komik kısmı şu: Karşılaştığım ve bu tür sorunları yaşayanlardan bazıları bölüm şefi, müdür pozisyonunda olanlar. İş yerinde ‘kral’ olan arkadaşlar, evde bir anda çocuğuna hükmedemeyen ‘süt kuzusu’na dönüşüvermişler. Sonuçta da kimisi çareyi pedagoglarda bulmaya çalışıyorlar, ya da bir ömür bu şekilde devam ediyor.

Anlatmak istediğim, Türkiyeli toplumumuzun çocuklarına, bir genelleme de yaparak, ne anne-babalar bir şey söyleyebiliyorlar, ne de başkaları tarafından bir şey söylenilmesine tahammül edebiliyorlar. Kısmen bunu Hollandalı ailelerde görmek de mümkün ama, çocukluk dönemiyle kıyaslandığında bizimkilerin ‘prenslik skalası ’ daha da geniş. Nasıl mı?

Bildiğim kadarıyla, Hollandalılar’da durum biraz farklı. Hiç şu ana kadar, çocuğunu kucağında ya da bacağında sallaya sallaya uyutan bir anne görmedim. Belki vardır ama ben görmedim. Yatağına bırakıyorlar, ilk bir kaç gün cıyak cıyak ettikten sonra çocuk naçar ‘böyle’ uyuması gerektiğine alışıyor ve uyuyor. Yine bir genelleme yaparak, Hollandalıların ‘nee’ kelimesinin ne kadar da ‘nee’ olduğunu toplumun neredeyse her kesiminde görebiliyoruz. Okulda, poliste, iş yerinde, hemen her yerde. Peki ya biz? Yaşadığımız hayatta hem kendimize hem de çocuklarımıza ne kadar tutarlıyız?

Okula giden bazı prenslerin uyku gözlerinden akıyormuş, sabahları yataktan zorla kalkıyorlarmış. Sebebi de gayet basit; bizim prensler hangi yaşta olursa olsun, genelde kendileri belirliyorlarmış saat kaçta yatacaklarını da ondan. Anne-babaya sorulduğunda ise verilen cevap hem manidar, hem de komik: “Valla bizi dinlemiyor.” ‘Hadi yatalım artık’ denilince ortalığı velveleye veriyorlarmış. (Yatalımın altını çizdim, çünkü ‘yat’ demek

‘Hollanda modeli, çok ideal bir yöntemdir’ demiyorum. Çocuklarımız büyüklerinin yanında ayaklarını uzatsın da demiyorum. Fakat genel yaşam sürecinde Hollandalıların, bizden daha açık-net olduklarını görebiliyorum. Biz de bunun tam tersine, daha serbest, flu, bir sis bulutunun içerisinde çocuk yetiştirmeye çalışıyoruz. Açık değiliz, net değiliz, tutarlı ise hiç değiliz. Geçenlerde izlediğim bir belgeselde, çok sıkı, sert büyütülen bir baba, kendi evladına bunun tam tersini

uygulamış: Kendine baba değil ismi ile hitap ettirmiş, onu hiç sıkmamak adına neredeyse hiç kural koymamış. Bunun sonucunda ise, aşırı kuralsızlıktan dolayı 18 yaşından sonra, kimlik bunalımı ortaya çıkmış. Prens kültürü acaba nasıl oluştu? Bir kaç sebep dikkatimi çekti. Bunlardan ilki; çekirdek aile yapısı. Hollanda toplumu da dahil, eskiden ailelerde ebe ve dedelerin de bulunduğu ortamlarda çocuklar büyürdü. Bu değişiklik, köyden kente göçlerin yaşandığı hemen her ülkede hissediliyor. Bir diğer neden ise tüketim kültürünün baskısı ve yeni eğitim kültürü. Tüketim kültüründe, bizim prensler, sokakta çamur içinde top oynuyorlar ve verilen mesaj ise şu: Canının istediği gibi oyna, kirlet, hiç önemli değil. Bizim deterjanla annen bir güzel yıkar. Yeter ki zevk al; ‘sen çok değerlisin, Küçük Prens.’ Çok sade ve iyi niyetli görünen bu reklam, beraberinde bizim çocuklara bakış kültürümüzü tarumar ediyor. Onu bir anda ‘dokunulamaz’ bir obje hâline getiriyor. Eğitim kültüründeki açmaz ise, çocuklara enjekte edilen, ‘sen yeter ki iste, dilediğin her şeyi elde edebilirsin!’ yalanı. Ego şişiriliyor, ancak gerçek hayat hiç de öyle değil ve açıkçası çocukların duygu dünyasıyla oynanıyor. Doğru, eğer ben istersem, ancak ‘yapabileceklerim, kabiliyetlerim ölçüsünde’ istediklerimi elde edebilirim. Gerisi sadece insanları kandırmak. Yetiştirme Tarzı Kuralsız yetiştirmek ile aşırı kurallı

Avustralya Bölge Başkanı’ndan NIF’e ziyaret Avustralya Bölge Başkanı Hasan Göreşen ve IGMG Teşkliatlanma Başkan Yardımcısı Ramazan Başlık resmî bir ziyaret çerçevesinde Hollanda’ya geldiler. Hollanda İslam Federasyonu’nu da ziyaret ederek NIF Başkanı Mehmet Erdoğan ile bir süre görüştüler. Her iki bölge başkanı da bölgelerinde yürütülen çalışmalarla alakalı birbirlerini bilgilendirdiler....

yetiştirmek aslında iki uç nokta. Başarı ise sadece ‘denge’de gizli. Evren bile öyle. Hatta Allah, ‘Biz, her şeyi bir ölçü ve denge içinde yarattık’ (Kamer 49) buyuruyor. Hayatın iksiri de burada saklı. Ölçü-denge. Ne çok sıkmak, ne de çok gevşetmek. E peki nasıl olacak bu? Pedagog değilim, ama pedagogların da bir çok şey bildiğini düşünenlerden ise hiç değilim. Konu çocuklar ve çocuk yetiştirmek olduğunda, hepimiz ‘hayat okulundan’ geliyoruz. Evde, sokakta, iş yerinde, okulda yaşadıklarımızdır aslında bizi hayatta kalma mücadelesinde ayakta tutan. Yoksa 4 yılda HBO ve üniversitelerde öğretilenler değil. Hatta Okulsuz Toplum kitabının Avusturyalı filozof yazarı Ivan Illich, hayat için lazım olanlardan ancak yüzde 10-15 civarında bilginin okullarda öğretildiğini iddia eder. Açıkçası ben de öyle düşünenlerdenim. Çocuklarımı nasıl eğitip büyüteceğimle ilgili düşüncelerim daha çok kendi kişiliğim, kendi ailemde tecrübe ettiğim yetiştirilme tarzım, büyüdüğüm-yaşadığım sokak arkadaşlarımla şekillendi. Neler mi öğrendim orada? • Büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atmamayı, uzanmamayı. • İtiraz etmemeyi; fırça yediğimde, nefsim ‘sen haklısın’ demesine rağmen vicdanım ‘o babadır ve her zaman haklıdır’ demeyi. • Ergenlik döneminde, hormonlar vızır vızır kanda dolaşırken bile, bir fırça sonrası kapıyı sert çarpmanın hakaret olduğunu. Bugün ise aslında

Ergün Madak ergunmadak@hotmail.com

ebeveynlerin de her kızdıklarında içlerinden bir parça koptuğunu ve ne kadar üzüldüklerini. • Büyüklerden bir basit ‘bardak su bile’ istemenin ne kadar ayıp olduğunu, hatta çocuklara bile ‘bir bardak su getirmenin’ aslında ileride fırtınalar koparabileceğini (kim kral, kim prens). • Eve misafir geldiğinde ‘hoş geldin’ demenin ne kadar önemli olduğunu. • Çocukları uyarmanın, yeri geldiğinde kızmanın, hatta içimizi paramparça etse de onları ağlatmanın aslında, onların hayatta daha güçlü ayakta kalabilmeleri için ne kadar önemli ve gerekli olduğunu. • Kuralsızlığın, çocuklara ve gençlere yapılan en büyük kötülüğün olduğunu. • Sert, kaba, sıkıcı karakterle, diyalog kurmamanın en büyük tehlike olduğunu. • Çocuğa güven vermek ve ona güvendiğinizi hissettirmenin aslında bütün kapıları açan bir anahtar olduğunu. Listeye bakıldığında aslında ‘hiç de zor değil’, diye içinizden geçirmiş olabilirsiniz, ki doğru da. Zor değil! Hatta daha da kolaylaştırayım; anne anneliğini, baba babalığını, evlat da evlatlığını bilsin ve yüzlerce yıldır gelen çocuk yetiştirme kültürünün DNA’sıyla, firmaları para kazansın ya da ‘daha da modern olalım’ diye oynamasınlar, o zaman daha aklı başında, huzurlu insanlar yetişebilir ve bundan da ahlaklı bir toplum meydana gelebilir. ◄◄

Birlik Gençlik, “Hayırlı Gece çerçevesinde Tunahan Kuzu’yu ağırladı 1989 yılından beri Rotterdam-Zuid’te bölge insanına dinî, millî, sosyal ve kültürel alanda hizmet sunan Birlik Gençlik Teşkilatı yılbaşı gecesini alternatif kutlamaya ayırdı ve Denk Partisi Milletvekili Tunahan Kuzu’yu ağırladı. yoğun bir katılımla ve çok samimi ve sıcak bir ortamda gerçekleşen gecede Tunahan Kuzu, siyaseti ince ayrıntılarıyla anlatarak iki saat boyunca gençlerle sohbet etti.


Spaanse polder ve Ijsselmonde şubelerimiz pazar günleri saat 13:00 - 17:00 arası açıktır. Acil durumlar için bize 06-543 110 96’dan ulaşabilirsiniz. Groothandel Zoetermeer Edisonstraat 125 2723 RT Zoetermeer Tel: 010-342 28 85

Spaanse Polder Linschotenstraat 74 3044 AW Rotterdam Tel: 010-485 43 30 Fax: 010-415 00 99

Delfshaven Nieuwe Binnenweg 421 3023 EM Rotterdam Tel: 010-276 30 04 Fax: 010-244 75 26

Afrikaanderplein Pretorialaan 50A 3072 EP Rotterdam Tel: 010-485 77 54 Fax: 010-486 50 33

Waalhaven Sluisjesdijk 86 3087 AJ Rotterdam Tel: 010-294 02 40 Fax: 010-429 99 40

Vlaardingen George Stephensonweg 19 3133 KJ Vlaardingen Tel: 010-434 60 14 Fax: 010-434 50 58

Ijsselmonde Ridderkerkstraat 41 3076 JT Rotterdam Tel: 010-291 74 68 Fax: 010-291 74 69

Kralingen Crooswijk Jonker Fransstraat 84-86 3031 AW Rotterdam Tel: 010-411 11 95 Fax: 010-411 98 00

Breda Boschstraat 110 4811 GK Breda Tel: 076-520 93 53 Fax: 076-514 98 23

Dordrecht Van Oldenbarneveltplein 14 3317 EP Dordrecht Tel: 078-651 52 53 Fax: 078-618 40 76

Schiedam Van Berckenrodestraat 17 3029 AT Rotterdam Tel: 010-473 47 46 Fax: 010-473 86 08

Ridderkerk Mandenmakerstraat 17B 2984 AS Ridderkerk Tel: 0180-48 77 88

Toptan satışlar için adresiniz

Free-Parts

Yedek parça ithalatı ve BENELUX bölgesine dagıtımı


uitzicht

panorama 07

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Gündem

Genç kızlar 2016 yılına daha donanımlı giriyorlar...

Ayna

Havva Koç

Çocuklarınıza arkadaş değil anne/baba olun Bizler nesil olarak çok mu şanslıydık ne (!)? Okul sonrası annemizi, babamızı koşturacak ne yüzme derslerimiz, ne piyano derslerimiz, ne ek-dersimiz, kursumuz olurdu. Okuldan çıkar çıkmaz evde ödevlerimizi yapıp, akşama kadar dışarda gönlümüzce arkadaşlarla oynar, sohbet ederdik. Hiç kimse kimsenin ırkına, dinine, tenine bakmaz, hayata dair amaçlarımızdan, hedeflerimizden bahseder, hayaller kurardık en safından ve temizinden...

Kadınlar Gençlik Teşkilatı yatılı eğitim kampındalar 26-27 Aralık tarihlerinde, Güney Hollanda Kadınlar Gençlik Teşkilatının düzenlediği Yatılı Eğitim Semineri (YES), 92 kişinin katılımı ile gerçekleşti.

1

4 şubeden katılım sağlanan bu yılki YES’in konusu “7/24 proaktif Müslüman” olmaktı. Bu konu başlığı altında Almanya’dan gelen misafir hatibesi Tünay Ermiş, genç kızlara eğitici seminerler verdi. Bunun yanı sıra bölge hatibelerinden ve aynı zamanda bir dönem KGT başkanlığı görevini de üstlenen Özlem Köklü, Asr-ı Saadet’ten örnek şahsiyetler göstererek günümüzde nasıl

kendimize, ailemize ve topluma faydalı bireyler olabiliriz sorusuna cevap verdi. Son olarak genç kızların kalplerine dokunan ve maneviyatlarına hitap eden seminerlerden bir tanesi de Şeyda Köklü tarafından verildi. Programda birde okuma saatine yer verildi. Yatılı eğitim seminerine katılan genç kızlar beraberinde getirmiş oldukları kitaplarını okudular ve bunun sonrasında 4/5 grup halkalar ha-

linde, okuduklarını mütalaa ettiler. Akşam saatlerinde ise farklı aktivite ve oyunlar oynayarak katılımcılar birbirleri ile kaynaşma ve tanışma fırsatı yakaladılar. Programın içeriğinde bir de örgü saatine yer verildi. Yeni nesil genç kızların birçoğu bilmediği bu el becerisi gençler tarafından beğeni ile karşılandı. Başta zorlanan kızlar arasında bu bir saatin içerisinde ayracı bitirenler bile oldu.

KGT Ede şubesi, Abla-Kardeş Projesi’ni başarıyla yürütüyor “Mü’minler ancak kardeştirler” emrine uyarak, kardeşliği pekiştirmek, zorlu süreçlerde kardeşlerine yol göstermek ve gönüllerine dokunmak adına Ede KGT Suffa olarak “Abla-Kardeş Günleri” düzenlemekteler. Bölgemizin isteği ile bütün teşkilatlarda yapılmakta olan bu tür etkinlikler maksadına uygun olarak sürmekte. Ede KGT Suffa yönetiminden konuyla alakalı şu bilgileri aldık: “ Bu işin ehemmiyetine binaen kardeşlere ablalar seçerek hususi olarak ilgilenmelerini rica ettik. Bu konuda bizi kırmayarak onlar da kolları sıvadılar ve abla-kardeş projesini başlattılar.13 Aralık 2015 tarihinde ikinci buluşmalarını gerçekleştirdiler. Biz efendimizin: “Mümin, mümine karşı, parçaları birbirini kuvvetlendiren bina gibidir” hadisine yürekten inanan gençleriz. Birlik şuurunu teşkilat alanına taşıyarak bize gösteren büyüklerimizin emanetini sonradan omuzlayacağımızın farkında olarak hareket etme gayretindeyiz. Gençlerle beraber zaman geçiren ablaların bu yatırımı sadece

onlar için değil, kendi gelecekleri için de yapılan bir yatırım olarak görmektedirler. Bugün ablalar onlara, yarın ise onlar yavrularına güzel değerler katacaklarına inanıyoruz. Geçtiğimiz haftalarda kardeşlerimiz farklı bir faaliyet yapmayı arzu ettiler. 13 Aralık Pazar günü öğle vaktinde abla ve kardeşler teşkilatta toplanarak mutfağa geçtiler. Her abla kardeşiyle birlikte pizza hamuru açtı. Beraber arzu ettikleri şekilde süsleyerek pişirdiler. Pizzaların pişme aşamasında beraber oyunlar oynadılar. Güzel hazırlanmış bir masada muhabbet eşliğinde hem gönüllerini hem de midelerini doyurdular. Ablalarımız kardeşleriyle geçirdikleri o günün ardından, bir araya gelecekleri günün planlarını yapmaya başladılar bile…”

kochavva@live.nl

Belki de sandığımız kadar çok da şanslı değildik... Susturulduk... Dinlenilmedik... “El âlem ne der?” ile hep bir mücadele içerisindeydik... Büyükler varken bize konuşmak düşmezdi, ayıptı. Bir konuda fikrini söyleyecek olsan, “bacaksıza bak, büyümüş de akıl veriyor!” diye bastırılır, küçümsenirdik hep. Oysa kuşu ölen bir çocuğa başsağlığı dileyen, üzüntüsünü paylaşan, secdede iken sırtına binen ve inene kadar secdede kalan bir Peygamberin ümmetiydik biz. Nasıl bir hassasiyet, narinlik ve ince ruhluluk değil mi? Günümüzde de psikologlar, pedagoglar ailelere çocukları ile arkadaş olmaları yönünde önerilerde bulunuyorlar. Bu söylemler ailelerin bilinçaltına öyle yerleşmiş ki, her ortamda aileler ‘ben çocuğumla arkadaş gibiyim, onla arkadaşız’ gibi cümleler kurarak ne kadar elit olduklarını vurgulama çabası içerisine girmiş durumdalar. Hiç bir zaman kabullenememiştim bu ifadeleri. Hâlâ da kabullenemedim ve doğru da bulmuyorum. Bir anne, bir baba neden çocuğu ile arkadaş olsun ki? Bir çocuğun önce anne ve babaya ihtiyacı var. Çocuğun önceliği de sizin ona anne ve baba olmanız; annelik ve babalık yapmanız, arkadaşlık değil. Peki neden mi böyle düşünüyorum? Çünkü dünyaya neden geldiğini bilen ve istenilen şekilde yaşayarak, örnek olacak kişiler anne ve babalardır. Başı sıkıştığında hiç bir şekilde eleştirilmeden onu dinleyen kişi yine anne ve babadır. Hayat tecrübesini çocuğu ile paylaşabilecek, ona ışık tutacak olan kişi de anne ve babadır. Çocuğunun hedeflerini dinleyerek ona hedefine ulaşmasında yardımcı olacak kişi anne ve babadır. “El âlem ne der” derdinde olmadan, çocuğunu Allah (c.c.) sevgisi ile büyütecek olan kişi tabi ki anne ve babadır. Çocuklarınızın yaşamı boyunca onlarca belki yüzlerce arkadaşı olacak, bırakın da siz bari anne baba olarak kalın. Yollar ayrılınca arkadaşlara veda edilir, yeni arkadaşlıklar kurulur. Ama anne ve babaya ancak ahirete uğurladınız zaman veda edilir ya da edilmelidir. Karar sizin, çocuğunuza arkadaş mı olmak istersiniz yoksa anne baba mı; size kalmış. Elbet yeri geldiğinde çocuklarınızla

bir arkadaş gibi oynamalı ve eğlenmelisiniz. Hem de senede bir defa göstermelik yaş gününü kutlayarak değil. Haftada bir gün belirleyip, bu günün belli zaman dilimini “anne-kız günü, baba-kız günü, anne-oğul günü, baba-oğul günü” ayarlayabilirsiniz. Ama o zaman dilimi sadece size ait olsun. Birlikte eğlenebileceğiniz, anlamlı, anlamsız sohbet edip, deli gibi koşup, kahkahalarla gülebileceğiniz dakikalarınız olsun. Çocuk yetiştirmek için onca çocuk yetiştirme kitapları okuyup, kitaplarda yazanları harfi harfine uygulamaya zaman harcayacağınıza, kendinizi yetiştirmeye vakit ayırırsanız daha etkili olursunuz. Her çocuk üniktir, eşinin ve benzerinin olduğunu düşünmüyorum. Bu nedenle çocuklarınızı kitaplarda yazan kullanma kılavuzuna göre değil, İslam ahlâkı ve edebine göre yaşayarak yetiştirmeliyiz. Ayrıca çocuğunuzu en iyi siz tanırsınız yeter ki biraz vakit ayırın. Hz. Ali’ye isnat edilen bir söz var, “Çocuklarınızı yaşadığınız çağa göre yetiştirin.” diye. Ne kadar anlamlı bir söz. “Bizim zamanımızda, şöyleydi, böyleydi” demeyi bir kenara bırakın ve yaşadığınız çağı yakalayıp ona göre çocuklarınızı yetiştirin. Müslüman olmak, İslam’ı yaşamak çağlar öncesi kalmayı gerektirmiyor, aksine İslam’ı yaşamak çağlar sonrasını keşfetmeyi gerektiriyor.

“Çocuk yetiştirmek için onca çocuk yetiştirme kitapları okuyup, kitaplarda yazanları harfi harfine uygulamaya zaman harcayacağınıza, kendinizi yetiştirmeye vakit ayırırsanız daha etkili olursunuz. Her çocuk üniktir, eşinin ve benzerinin olduğunu düşünmüyorum. Çocuklarımızı İslam ahlâkı ve edebine göre yaşayarak yetiştirmeliyiz”


nieuws

08 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Gökkuşağı Elif Bayraktar elif _1705@hotmail.com

A

slında Çocuk; bizlere verilmiş en tatlı nimet, en güzel meşakkat ve en ağır imtihandır. Rabbimizden gelen bu güzide emanetlere nasıl sahip çıkabiliriz, onları en iyi şekilde nasıl yetiştirebiliriz, yavrularımıza güzel bir gelecek hazırlamanın yolları nelerdir, ne yaparsam hayırlı kişi yetiştirebilirim, hepimiz bu soruları yüzlerce kez kendimize sormuşuzdur. Konumuz; ‘Batı’da çocuk yetiştirmek’ fakat ben bununun Batı ile sınırlı kalacağını düşünmüyorum. Bana göre Mekke’de, Hollanda’da, Türkiye’de de çocuk çocuktur ve sorunlar hemen hemen aynıdır. Küreselleşen dünyada böyle bir sınırlama yapmak eskiye oranla daha zor. Çünkü internet, televizyon (medya) sayesinde dünya çok küçüldü. Önemli olan bir Müslüman olarak çocuğumuza kazandırmamız gereken vasıfların neler olduğunu biliyor muyuz? İmam Gazali ışığında bu konuyu mercek altına alıp, sizlere sunacağım inşallah. Bildiğiniz üzere İmam Gazali 11. yüzyılda yaşamış, fikirleriyle ve eserleriyle İslam âlemine çok büyük katkılar sağlamış bir âlimdir. İhya-u Ulumuddin eserinde çocuk terbiyesi üzerine şunları yazmıştır: Çocukların terbiyesindeki yol, işlerin en önemli olanlarındandır. Çocuk, ebeveyninin yanında emanettir. Onun tertemiz kalbi nakış ve sûretten boş, berrak ve soyut bir cevherdir. Bu mübarek kalp, kendisine nakşedilen her şeye kabiliyetlidir. Ne tarafa meylettirilirse oraya meyleder. Eğer kendisine hayrı öğretirsen, hayr üzerinde büyür. Dünya ve ahirete sahip olur, annesi ve babası da sevabında ortak olurlar. Ona edep veren ve öğreten de ortak olur. Eğer şerre alıştırılır ihmal edilirse, şakî olup helâk olur. Günah da onun terbiyesiyle mükellef olanın üzerindedir. Onun velisi sorumludur. Nitekim Allah Teâlâ (cc) şöyle buyurmuştur: “Ey inananlar, kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlar ve taşlardır.” (Tahrîm, 6) Madem ki edep, çocuğu dünya ateşinden koruyor, onu ahiret ateşinden koruması daha evlâdır. Evlatlarımıza iyi bir gelecek sunarken, onlara maddî imkânlardan çok ahiretini kurtaracak amel üzere yetiştirmeyi tercih etmeliyiz. Varsın çocuğunuz okul birincisi olmasın, varsın doktor, mühendis olmasın; iyi ve güzel ahlâklı bir insan olabiliyorsa gerisi çok da önemli değil. Bugünün materyalist ebeveynleri

İMAM GAZALİ’ DEN ÇOCUK TERBİYESİ ÜZERİNE ÖĞÜTLER sadece sekülerleşmiş dünya üzerine odaklı yaşadıkları için maalesef önceliği maddiyata bağlıyorlar. Gece gündüz çocukları için çalışan anne babalar, çocuklarını ihmal edebiliyorlar. Bu konuda annenin çalışmayıp evde çocuklarının eğitimiyle birebir ilgilenmesi daha fıtrata uygun bir davranıştır. Hem annenin hem çocuğun birbirine güvenli bağlanma sürecini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmeleri için bu gereklidir. İmam Gazali’nin de söylediği gibi “çocuk kalbi boş, berrak ve soyut cevher gibidir; üzerine ne nakşedilirse yani işlenirse çocuk o ahlâk üzere yetişir”. Büyük bir mesuliyet değil mi? Hem Allah Teala hem de çocuklarımız ahirette bize bunun hesabını sormaz mı?

başlamak, acele etmemek ve önünden yemek gibi… Çocuğa bazen katıksız ekmek vermeli ve basit yemek yemeye alıştırmalıdır ki, çocuk iyi yemekler yemeyi şart görmesin. 5- Çocuğa lüks kıyafetleri değil, sade elbiseleri sevdirmelidir. Zevke dalan ve israfa alışan çocuklardan çocuğunu korumalıdır. Erkek çocuğunu süslü giymekten muhafaza etmelidir. 6- Çocuğu, onun keyfine göre konuşan insanlarla oturup-kalkmayı menetmelidir. Çünkü çocuk, yetişmesinin başlangıcında ihmal edildi mi, çoğu zaman kötü ahlâklı,

çıkmasından perva etmez olur. 10- Çocuğu sık sık azarlamak doğru olmaz. Çünkü çok azarlamak, azarlamanın tesirini yok eder. Çirkin fiillerde bulunmayı ona kolay gösterir. Konuşmanın onun kalbinde tesiri kalmaz. Baba, çocuğuyla konuşmasının heybetini korumalıdır. Bu bakımdan çocuğunu arada sırada azarlamalıdır. Anne ise, çocuğa babaya saygıyı öğreterek çirkinliklerden uzaklaştırmalıdır. 11- Çocuğu gündüz uyumaktan menetmek uygun olur. Çünkü gündüz uykusu tembelliğe sevk eder. Gece uykusundan ise mahrum

14- Kendisinden yaşlı olanlar için kalkıp, yerini vermeyi ve onların huzurunda edeple oturmayı çocuğuna telkin etmelidir. Çocuğuna, öğretmenine saygı duymayı, ceza verse bile sabretmeyi, böyle yapmanın erkekliğin alâmeti olduğunu söylemelidir. Kendisinden yaşça büyük olanlara -ister yakınları olsun, ister olmasın- hürmet etmeyi, onların huzurunda ciddiyetle durmayı telkin etmelidir.

Peki izleyeceğimiz yol ve yöntem neler olmalıdır? 1- Çocuk dünyaya geldiği andan itibaren gözetim altında tutulmalı, ihmal edilmemelidir. Onu sâliha, dindar, helâl yiyen bir kadının sütüyle beslemek uygun olur. Çünkü haramdan meydana gelen sütte bereket yoktur. Haram sütle beslenen çocuğun tabiatı pisliğe meyleder! 2- Çocuğun korunması; ona edep öğretmek, ahlâkını tertemiz yapmak ve güzel ahlâkları tâlim ettirmektir. Bunun için onu kötü arkadaşlardan korumak, fazla nimetlere dalmayı kendisine âdet ettirmemek, süsü ve lüksü kendisine sevdirmemek gerekir. Çünkü böyle yetiştirilirse, büyüyünce bunların peşine düşmek sûretiyle hayatını zâyi edip, ebediyen helâk olur. 3- Çocukta aklı erme alâmetleri görüldüğü zaman, onu güzelce yetiştirmek gerekir. Bunun ilk alâmeti, hayâ duygusunun belirmesidir. Çocuk, utanarak bir kısım fiilleri terk etmeye başlamışsa, aklın nûru onun üzerinde doğmuş demektir. Bu Allah Teâlâ´nın çocuğa vermiş olduğu bir hediyedir. Bu durum, çocuğun ahlâkının olgunluğa döndüğünü, kalbinin saflığa kavuştuğunu gösterir ve çocuğun buluğ çağında aklının kemâle ereceğini de müjdeler. Bu bakımdan utangaç bir çocuğu başı boş bırakmak uygun değildir. Aksine ona utanması ve utanmaması gereken şeyleri öğretmek sûretiyle onun edebine yardım etmelidir. 4- Çocuğa ilk galebe çalan sıfat, yemeğe karşı oburluktur. Çocuğun yanında çok yemeyi kötülemeli, edepli ve az yiyen bir kimseyi övmelidir. Çocuğa, yemek hususunda arkadaşını kendi nefsine tercih etmeyi sevdirmelidir. Yemek adabını öğretmelidir. Yemekten önce ve sonra ellerini yıkamak, besmele ile

bunun düşük insanların âdeti olduğunu belirtmelidir. Çocuğu -ister doğru isterse yalan olsunyemin etmekten menetmelidir ki çocuk, küçüklüğünde böyle bir şeye alışmasın. Lânet etmek ve küfür etmekten menetmelidir. Böyle konuşanlarla oturup-kalkmaktan çocuğunu sakındırmalıdır. Çünkü bu çirkin şeyler, şüphesiz kötü arkadaşlardan insana sirayet eder! Çocukların terbiye edilmesinin esası ve temeli, kötü arkadaşlardan korunmalarıdır. Başkası konuştuğu zaman, onu ciddiyetle dinlemeyi, eğer kendisinden yaşlı ise hürmetle kulak vermeyi çocuğuna telkin etmelidir.

15- Çocuk mektepten dönünce, ona, oyun oynayarak mektebin yorgunluğundan kurtulması için izin verilmesi gerekir. Çünkü çocuğu daima oyundan menetmek ve hep öğrenmeye mecbur tutmak çocuğun kalbini öldürür, zekasını dumura uğratır. Hayatını altüst eder. Hatta çocuk böyle bir sıkılıktan kurtulmak için, ilmi terk etmek ister ve çeşitli hileli yolları denemeye mecbur olur. yalancı, hasedçi, hırslı, nemmam (kovucu), ısrarcı, fuzulî konuşan, fuzulî gülen, hilebaz ve hayâsız olur. Kişi çocuğu bu kötü ahlâktan ancak güzel terbiye ile koruyabilir. 7- Çocuk, Kur’an-ı ve bir kısım hadîsleri, iyi insanların hikâye ve hallerini öğrenmelidir ki, kalbinde sâlih kimselerin sevgisi yeşersin. Çocuk aynı zamanda hayasızlığı öven şiirlerden ve şarkılardan uzak tutulmalıdır. Çünkü böyle bir edebiyat, çocuğun kalbinde fesad tohumlarını geliştirir. 8- Ne zaman çocukta güzel bir ahlâk, iyi bir fiil görülürse, bundan dolayı çocuğu mükâfatlandırmak, çocuğa ikramda bulunmak, çocuğu sevindirecek şekilde davranmak gerekir. Onu insanlar arasında bu fiilinden dolayı övmelidir. 9- Eğer bazı durumlarda çocuk hata ederse göz yumulması uygun olur. Çocuğun hayâ perdesini yırtmamalı, ayıbını dışarıya vermemelidir. Hele çocuk bunu örtmek istediği zaman... Yoksa çocuk hataların açığa

etmemelidir. Çocuğu yumuşacık yataklara ve rahata alıştırmamalıdır. Günün bir kısmında yürümeye, hareketler yapmaya alıştırmalı ki çocuk tembelliğe alışmasın. Bütün bu hareketler esnasında avret yerlerini açmaya alıştırmamalıdır. 12- Çocuğu, ebeveyninin servetiyle, elbiseleriyle akranlarına karşı böbürlenmekten menetmelidir. Çocuğa, kendisiyle muaşeret edene karşı ikramda bulunmayı, tevâzu göstermeyi, onlarla beraber olduğu zaman incelik ve zerafet göstermeyi öğretmelidir. Çocuğa yüceliğin almakta değil, vermekte olduğunu öğretmelidir. Başkasından almanın çirkin, hasislik ve terbiyesizlik olduğunu söylemelidir. Kısacası çocuğuna paraya karşı tamahkârlığı çirkin gösterip, yılan ve akreplerden sakındırmaktan daha fazla bunlardan sakındırmalıdır. Çünkü tamahkârlık, çocuklar için zehirden daha zararlıdır. Büyükler için de böyledir. 13- Çocuğuna oturup kalkmayı, terbiyeyi öğretmelidir. Fazla konuşmaktan çocuğu menetmeli,

16- Çocuk erginlik yaşına vardığı zaman, tahâreti ve namazı terk etmesine göz yummamalıdır. Mübarek Ramazan-ı Şerifin bazı günlerinde çocuğa oruç tutmayı emretmelidir. Çocuğa muhtaç olduğu şer´î sınırları öğretmeli, hırsızlıktan, haram yemekten, hainlik, yalan ve fuhşiyattan ve çirkin fiillerden sakındırmalıdır. Ne zaman ki çocuk, çocukluk devresinde bu şekilde gelişirse, buluğ çağına yaklaştığı zaman bu işlerin sırlarını bilmesi mümkün olur. 17- Çocuğa dünyanın temelsiz olup bâki olmadığını, âhiretin daimî vatan olduğunu, akıllı bir kimsenin dünyasından çok, âhireti için azıklanan bir kimse olduğunu öğretmelidir. Böyle bir kimsenin Allah nezdinde derecesinin büyüyüp cennet nimetlerinin genişlediğini öğretmelidir. Ve unutmayalım, dua en büyük silahtır. Anne babanın duası çok kıymetlidir. Evlatlarımıza bol bol dua edelim. Rabbim hepimizin yardımcısı olsun. ◄◄


perspective

perspektif 09

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Güncel

“Bu yarışmaya katılan bütün çocuklarımız birincidir”

Çocuklar arası müezzinlik ve hutbe yarışması yapıldı

Kalemdâr

Mehmet Şükrü Oflaz

MEHMET’E AÇIK ÇAĞRI (M.A.Ç) Hocalarımızdan öğrendiğimize göre dostum, hadis külliyatları Fahr-i Kâinat Efendimiz’in (s.av) şu mübarek sözüyle başlar; “Ameller niyetlere göredir”. Müslümanın niyeti bile tek başına bir eylemdir. Niyet ilahî tecellinin makamı olan kalbin, Allah’a olan şeksiz ve şüphesiz bağlılığından aldığı doğrultucu güç ile, kendi dışına dönebilmesinin ifadesidir. Niyetimiz ne/dir? Kendimizle niyetimiz arasına giren şey/ler mi var? Bu soruları sorabilmeliyiz.

Hollanda İslam Federasyonu’nun her yıl düzenlediği şubeler arası Müezzinlik ve Hutbe yarışması 27 Aralık Pazar günü Oss Mescid-i Cuma Cemiyeti’nde yapıldı.

H

er iki dalda toplam 19 yarışmacının ter döktüğü yarışma oldukça heyecanlı geçti. Sosyal Hizmetler Başkanı İdris Kandemir’in tertip ettiği yarışmada Birlik hafızlık kursu müdürü Mehmet Emin Dündar, El Birünî yatılı kurs müdürü Bilal Yanık ve Bölge vaizi Halil Kaba jüri üyesi olarak hazır bulundular. Müezzinlerin yarışmasıyla başlayan program öğle namazını müteakip hutbe yarışmasıyla devam etti. Müezzinlik yarışması için katılanlar: Mehmet Başol, Mert Özalp, Yunus Şeker, Talha Çetin, Enver Başer, Hüsrev Ümeyr Altun, Alimcan Arık, Abdullah Kondu ve İbrahim Halil Karacoğlan. Hutbe için ise Serhat Doğan, Osman Bal, M. Furkan Durmaz, Ensar Yılmaz, Mehdi Ali Urgenç, Abdullah Işık, Mehmet Kolukısa ve Kerim Ahmet. Çok sayıda izleyici önünde kıran kırana geçen yarışmada heyecan doruğa erişti. Jüri üyeleri kılı kırka yararcası-

na yaptıkları oylama sonrası dereceye giren isimleri açıkladı. Müezzinlik yarışmasında, Birinci Abdullah Kondu - Schiedam, ikinci Mehmet Başol - İskender Paşa ve üçüncü Enver Başer Tilburg. Hutbe yarışmasında ise: Schiedam’dan Mehdi Ali Urgenc birinci, R’dam Ayasofya’dan Kerim Ahmet ikinci ve Den Haag’dan Abdullah Işık üçüncü oldu. Yarışmaya katılan Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan kısa bir konuşma yaparak şunları söyledi. “Hollanda İslam Federasyonumuzun organize etmiş olduğu müezzinlik ve hutbe yarışmamız hayırlara ve yeryüzündeki mazlum ve mağdur olanların kurtuluşuna vesile eylesin. Ben bu vesileyle bütün camilerimizin başkanlarına, imam ve hatibine, eğitimcilerimize ve bu çocuklarımızın üzerinde emeği olan kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Değerli kardeşlerim, bu yarışmalara katılmak gerçekten cesaret ister. Ama aynın zamanda bu yarışmalara katılmak bizler için onur ve guru verici

İdris Kandemir: “Bu Davaya Hizmet Etmek Bir Ayrıcalıktır“

bir olaydır. O nedenle bir kez daha bu yarışmacılarımızın hepsini tebrik ediyorum ve hepsinin alnından öpüyorum. Cenabı Allah utandırmasın. Rabbim bu çocuklarımızı ilelebet İslam bayrağı altında gölgelendirsin. Onlara bu şerefli bayrağı temsil etmeyi dalgalandırmayı nasip eylesin. Sevgili çocuklar, Bu günkü yarışmanın sonunda birinci ikinci ve üçüncü olanlar olacaktır. Dereceye giremeyenler de olacaktır. Ama teşkilatımızın gözünde bu müezzinlik ve hutbe yarışmasına katılan bütün çocuklarımız birincidir. Rabbim hepinizi İslam davasına hadim eylesin.” Programın başında hazır bulunan Mehmet Erdoğan daha sonra bölgede üç cemiyeti ziyaret edecek olan genel başkana eşlik etmek için programdan ayrıldı.Yarışmanın sonunda tüm çocuklara çeşitli ödüller verildi. Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan ev sahibi Teşkilat Başkanı Ali Çetin’e bir çiçek vererek teşekkür etti. Haber-Fotoğraf: Adnan Şahin

«

Oss Mescid-i Cuma Camii’nde düzenlenen tema akşamında konuşan NIF İrşad Başkanı İdris Kandemir, Millî Görüş davasına hizmet etmenin bir ayrıcalık olduğuna dikkat çekerek bu meyanda yaşadığı bazı ilginç anılarını paylaştı. Kandemir, namazlarda okunan Fatiha’nın esasen İslam’ı yermeye çalışan, namazı küçümsemeye çalışan müşriklere karşı onları tir tir titreten bir meydan okuma olduğunun bilinmesi gerektiğine ve Peygamber Efendimizin; Allah’ın yardımının kendisiyle olduğunu bildiği halde zaman zaman stratejik davranarak iki adım ileriye atabilmek için bazen bir adım geri attığına dikkat çekti. Cemaat, ilgi ile dinledikleri Kandemir’den, bu tür tema akşamlarında değişik hatipler yollamasını istediler.

oflaz-aliya@hotmail.com

Hollanda’ya ilk geldiğimde dükkândan bozma bir evin odasına mahkûm gibi yerleştiğim günden itibaren burada bulunuşumuzun mana kazanmasının yollarının neler olduğu üzerine kafa yoruyorum. Yani şu anda manasız mı? Genelden özele giderek bunun Türk Kültürü’ne sahip çıkmakla mümkün olacağına karar verdim. Karar vermesine verdim de, Türkler nerede? En yukarıdan en aşağıya ortalıkta dolaşan insanlar, kendilerinin kandırılması için can atan hâller içinde olduğunu gördüm. Bulundukları hâle göre nazar ediyor(uz)lar. “Nazar manzarayı meydana getirir”. İnsanlar, varacakları nihai yerin vaazını verirken, neden bulundukları yeri gözden kaçırmaya çalışıyorlar. Bunun rahatlatıcı, ayartıcı bir tarafı var. Fakat asıl cevabı “hafif toplum” oluşumuza bağlıyorum. Zuhruf suresi 54. ayet gerçekten bir çözüm olarak karşımızda duruyor. Karşımızda duruyorsa ne yapmalıyız? Akademik ve entelektüel fantezilere başvurmadan bir zemin inşasına başlayabilir miyiz. Mümkün. Fakat zihnimizin/niyetimizin dolayısıyla yaşantımızın berraklaşması gerekiyor. “Ezber bozmak” büyüğümüzün ifade ettiği şekliyle, Kur’an ezberimizi hedef alan bir kandırmaca olduğunu bilerek yol açmaya çalışmalıyız. Yol açalım, Köy Hizmetleri’ne (KH) haber vermeden yol açmaya çalışırsak bizlerde paralelci, düşman vs. sayılabiliriz. Yol açalım, sonu âhirete çıksın. Yol açalım dedim dostum, burada bulunuşumuzu temellendirmek dedim, bununla ilgili 2006 yılında 1. Millî Görüş Sempozyumu sonuç bildirisinde şöyle bir cümle geçiyor; “...ıslah ve ihya...”. Sünneti ıslah ve ihya kavramlarını bize Efendimiz (s.av) bildiriyor. Hadis şöyle; Enes bin Mâlik (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Resulullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Müslümanlık garip olarak başladı, başladığı gibi garip olarak avdet edecektir. Ne mutlu gariplere!” (Müslim) “Garipler kimdir?” diye sorulduğunda şöyle buyurmuşlardır: “Garipler o kimselerdir ki, halk tarafından bozulmuş olan sünnetimi ıslah ederler, öldürülmüş olan sünnetimi de ihyâ ederler.” (Tirmizî) Burada bulunuşumuzu bu hadis üzerine temellendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. “Garip” gurbette olan, az olan, muhacir vb. demek. Şimdi biz vatanımızdan cüda

buradayız. Burada “başıboş” bırakılmayacağımıza göre, sünnete/ yola uymamız gerekiyor. Modern hayatın zihin ve yaşayış iğfasının yolun üzerindeki engellerini ıslah ve ihya usulleriyle aşabiliriz. Muslih ve muhyi. “Dünyamız ile gerçeklik örtüşmüyorsa, ki şu anda öyle, bu şekilde yaşamaya devam edemeyiz. Hayâli bırakıp gerçekle yüzleşmek zorundayız. Bu bir iddia mı, değil? Dost bulma teşebbüsü.” Evet dostum. Geriye doğru giderek, dost bulduğumuzda, birbirine dost insanlar çoğaldıkça aramızda isyanı ve ahlâkı işlettikçe gerçekle hayâli ayırabiliriz belki de. Ama şu bir gerçek, imanımızla amelimiz arasında büyük bir uçurum var. Bunu kabul etmek durumundayız. Sünnetin onarımına içtenlikle açık olmak durumundayız. “Göller bölgesinde ada olmak affedilmez bir suçtur.” diyor yazar. Meydan yerinde “Neredeyiz” sorusunu sorsak bunun cevabına râm olacak kaç kişi bulabiliriz? Bütün dünyanın üzerimize geldiği bu çağda, meydan yerini boş bırakmak olmaz. Çok mu afakî şeyler yazıyorum. Büyük cümleler kurarak kendimi tatmin mi ediyorum. Ne dersin? Ha demekle olup bitecek şeyler değil. Fakat kendi içimize büzüldükçe, kendi kendimizi yiyip bitireceğiz. Bu çağrı biteviye devam edecek. Neye çağırıyorum? “Enbiyaya uğramaz ise yolun/ Göçtü kervan kaldık dağlar başında”. Dağlar başında kaldık, kervana yetişmek için yardımlaşmamız gerekiyor. Nihayetinde “Olanda hayır vardır.”.

“Dünyamız ile gerçeklik örtüşmüyorsa, ki şu anda öyle, bu şekilde yaşamaya devam edemeyiz. Hayâli bırakıp gerçekle yüzleşmek zorundayız. Bu bir iddia mı, değil? Dost bulma teşebbüsü.” Evet dostum! Sünnetin onarımına içtenlikle açık olmak durumundayız.


nieuws

10 haber Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Güncel

Duyar: “450 bini aşkın Türk kökenli vatandaşımızın yaşadığı Hollanda’da, 50 bin nüfus oranı ile Karamanlılar ilk sırada gelmekte”

İhsan Sohbetleri devam ediyor

Hollanda İslam Federasyonu bünyesinde faaliyetlerini sürdüren İhsan Sohbetleri sorumlusu Erkan Turan “Esnaf ve Sanatkârlara yönelik olarak başlattıkları ve esnafara manevî destek sunacak olan Sohbet Halkaları” adı altındaki ilk buluşmayı 30 civarında katılımcıyla gerçekleştirdi.

100. Yıl Barış Müzesinin Kahramanı Zehra Ana

20 senedir topladıkları Çanakkale obje ve fotoğraflarını kendi evlerinde 2015’ten beri sergileyen 80 yaşındaki Zehra Türker, oğlu Bülent Türker ve torunu Buğra Türker’in gönüllü hizmetleri, Hollanda’da olduğu gibi Türkiye dahil pek çok ülkeden gelenlerin ilgi odağı oldu.

Yunus Emre Cemiyeti üye toplantısı yapıldı

Hollanda İslam Federasyonuna bağlı Eindhoven Yunus Emre Cemiyeti’nde, Ali Yılmaz başkanlığında üyeler toplantısı gerçekleştirildi. Bölge adına teşkilatlanma başkanı Abdullah Aşıran ve idari işler başkanı Ayhan Ateş katıldılar. Yılmaz teşkilat olarak Allah indinde “en iyisi” olma yönünde çalışmalar yapmayı amaçladıklarını belirtti.

HOKAF Yeni Yıl Resepsiyonu ile 2016’ya ‘merhaba’ dedi Hollanda Karamanlılar Federasyonu (HOKAF), Lahey Zuiderstrandtheater Salonu’nda yeni yıl resepsiyonu verdi.

D

üzenlenen resepsiyona Lahey Büyükelçiliği Müsteşarı Kurtuluş Aykan, Hollanda MÜSİAD Başkanı Ali Bekdur, Hollanda TÜMSİAD yöneticileri, Hollanda Yozgatlı İşadamları Derneği Başkanı Mehmet Doğan, Hollanda Sivaslılar Platformu Başkanı İbrahim Çitil, Hollanda Konya Kültür ve Dayanışma Vakfı Başkanı Hidayet Esenkaya, Liberal Parti eski Milletvekili Fadime Örgü, Güney Hollanda Eyalet Meclis üyesi Muzaffer Çetin, Amsterdam Yunus Emre Enstitüsü Müdürü Remzi Kabadayı, STK temsilcileri, işadamları, akademisyenler, Hollandalılar ve vatandaşlar katıldı. 50 BİN KARAMANLI, BUNUN 2 BİNİ İŞADAMI Resepsiyonda bir konuşma yapan (HOKAF) Başkanı Mustafa Duyar, yeni yılın Hollanda Türk toplumuna

Ayasofya Camii’nden Sadık Arslan’a ziyaret

Rotterdam Ayasofya Camii yönetimi T.C. Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan’ı makamında ziyaret ederek bir süre görüştüler. Ziyarette, cami başkanı Hakkı Özkan, Cami imamı Osman Koç, Numan Talas, Ramazan Yağlıoğlu ve Yalçın Ekici hazır bulundular. Sıcak bir atmosferde gerçekleşen ziyarette cami inşaatı ve faaliyetleri hakkında büyükelçi bilgilendirildi.

Trabzonsporlu Sierra Leone’de cami yaptırdı

Trabzonspor’un Fransa birinci ligi takımı Montellier’e kiraladığı Mustapha Yatabare Hasene Derneği’nin Afrika’da yürüttüğü çalışmalardan cami yapımı ve imarı projesine destek verdi. Aynı zamanda Mali Milli Takımı futbolcusu olan Yatabare projeye yaptığı bağışla Sierra Leone’de cami yaptırdı.

hayırlara vesile olmasını temenni etti HOKAF Başkanı Duyar, “Resepsiyonumuza katılımın fazla olması bizleri onurlandırmıştır. HOKAF, 2015 yılında yeni yönetimiz ile emin adımlarla, hedeflerine yürümektedir. Mayıs 2015 yılında açılış programımız ile onu takip eden iftar programının ardından Ağustos ayında Karaman’ın Tren Gar’ı meydanına, göçün 50. Yılı anısına ‘göçmen anıtı’ diktik. Bunun yanında Kasım ayında işadamlarımız ile geniş katılımlı bir program düzenledik.22 bini aşkın Türk kökenli işadamı arasında 2 bini aşkın Karamanlı işadamı bu ülke ekonomisine son derece önemli bir katkı yapıyor. 450 bini aşkın Türk kökenli vatandaşlarımızın yaşadığı Hollanda’da, 50 bin nüfus oranı ile Karamanlılar olarak bizler gelmekteyiz. Bir yıldır faaliyette olan bir federasyon olarak 15 kişilik yeni yönetim kurulumuz ile çalışmalar yürütüyoruz.” dedi.

Resepsiyon sonrasında folklor ekibi Anadolu yöresine ait bir birinden değişik halkoyunları ile katılımcılar büyük beğeni aldılar. SEMAZENLERİN MUHTEŞEM GÖSTERİSİ Resepsiyonun devamında ise ‘Turkish Delight Festival’ kapsamında HOKAF, The Netherlands Turkish Friendship Federation, Turks Platform Den Haag, Stichting Sanat ve Gemeente Den Haag’ın katkıları ile Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu, 800 kişinin katılımı ile muhteşem bir konser verdi. Semazenler gösteri yaptılar.

HOKAF Amsterdam Bölge Sorumlusu Ahmet Can, federasyon olarak geniş katılımlı bir yeni yıl resepsiyonu yapmaktan son derece mutlu olduklarını söyledi. Haber-Fotoğraf: Mehmet Ali Topcu

«

Utrecht Turizm Fuarı İstanbul’daki bombanın etkisinde Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal’ın katılımı Türk standının açılışı yapıldı. Hollandalıların tatil tercihlerini belirlemek için ziyaret ettiği Utrecht Uluslararası Turizm Fuarı, Jaarbeurs fuar merkezinde başladı Hollandalı turistlerin büyük ilgi gösterdiği ve Türkiye’nin de en büyük katılımcılardan biri olarak yer aldığı Uluslararası Utrecht Turizm Fuarı 17 Ocak’a kadar devam edecek.Bu sene 46’ncısı. düzenlenen Utrecht Turizm Fuarı Türkiye, Lahey Büyükelçiliği Kültür ve Tanıtma Müşavirliği’nin öncülüğünde açtığı yaklaşık 750 metrekare büyüklüğündeki stantla açıldı. Fuarın en büyük 10 katılımcı arasında Türkiye yaklaşık 50 özel işletme ve sektör kuruluşu ile birlikte yer alıyor. Fuarın açılması öncesinde İstanbul Sultanahmet’te canlı bomba saldırısı meydana geldi. Patlama sonucu, çoğu

yabancı turist 10 kişi öldü, 15 kişi de yaralandı. Bu vesile ile Utrecht Turizm Fuarı İstanbul’daki bombanın etkisinde kaldı. TURİZMİN ÇEŞİTLENDİRİLMESİ Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal’ın katılımı Türk standının açılışı yapıldı. Açılış konuşmasın da Turizm Bakanı Mahir Ünal, Türkiye turizm sektöründe son 10 yılda büyük performans göstermiştir. Ünal “ Turizmin dünyada ki 6. sırasında yer alması ile yıldız ülkesi olarak önemli başarılara imza atmıştır. Bundan sonrada aynı şekilde çalışmalara aynı şekilde çalışma-

larımıza ve etkinliklerimize devam edeceğiz. Hem turizmin çeşitlendirilmesi, hem turizmin tüm yıla yayılması amacı ile uzun vadeli stratejilerimizle işbirliğimizle destinasyon yönetimimizde tanıtım anlayışımızla kamu özel sektörel işbirliği içerisinde çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu kapsamda ülke olarak 2023 hedeflerimizi sektöründe katkılarını alarak revize ederek hedeflerimize erişmek için, adımları hızlı bir şekilde netleştiriyoruz.Hollanda, Avrupa’da Almanya ve İngiltere ile birlikte en önemli 3 pazar. Her yıl 1,3 milyon Hollanda vatandaşı ülkemizi ziyaret ediyor” şeklinde konuştu.


samenleving

toplum 11

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 207 - Ekim/Oktober 2015

İhsan Sohbetleri

YI

Ü K LLI

D E B YE

İ N İ EL

E D Ö

Z İ N Dİ

? İ M

“İşveren ve esnaflarımıza manevî bir ortam sunmaktayız” Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan, ile İhsan Sohbetleri üzerine kısa bir mülakat yaptık... İhsan sohbetlerinden ne amaçlanmaktadır? Erdoğan: Bu IGMG’nin hassaten Genel Başkanımız Kemal Ergün’ün geçen yıl Avrupa çapında bizatihi başlattığı bir girişimdir. İhsan sohbetleri adı altında bir manevî sohbet halkası oluşturarak işadamlarımıza, esnaf ve sanatkarlarımıza hak ettikleri değeri vermek amaçlanmaktadır. Bu bütün Avrupa’da 36 bölgemizde yapılması amaçlanmaktadır. Güney Hollanda bölgesi olarak biz de tabiatıyla bu çalışmanın içinde yer almış bulunuyoruz. Bu birime geçen yıl Erkan Turan kardeşimizi görevlendirdik. Alt yapı çalışmaları yapılıyor. Gelderland, Brabant ve Rijmond bölgelerinde küçük büyük tüm esnaf işadamı ve

sanatkarlarımızı göz önünde bulundurarak bu çalışmayı yapmaya başladık. Yoğun bir çalışma temposu içinde bulunan işadamlarımıza manevî bir ortamda biraz dinlendirmek, bir nefes almalarını sağlamak amacıyla bu üç bölgede 7 halka oluşturturduk ve çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Normalde birbirleri ile görüşme fırsatı bulamayan işadamlarımızı bazı dini meselelerinde konuşulduğu manevî bir ortamda bir araya getirerek hem ticari hem de manevi alanda bilgi alışverişinde bulunmalarını sağlamaya çalışıyoruz. İki hafta da bir de olsa değerli hocalarımız eşliğinde işadamlarımızı bir araya getirmeye çalışıyoruz. Şunu peşinen belirtmek isterim Belki yanlış yorumlar yapılabilir. Biz hiç bir zaman iş adamlarımızı maddi bir destek amaçlı bir araya getirmiyoruz. Kesinlikle bu böyle biline. Doğrusu iş adamlarımız zaten her fırsatta yardım ve desteklerini çeşitli yerlerde ve çeşitli şekillerde yapmaktalar. Bizimkisi gerçekten işadamlarımıza esnaf ve sanatkarımıza hak ettiği değeri vermektir. Oluşturmaya çalıştığımız bu halka esasen peygamberimizin ilk olarak Erkam bin Erkam’ın evinde başlattığı ev sohbetlerinin devamıdır. Umarız bereketli manevî ağırlıklı bu halkalar işadamlarımızın ilgi odağı olmaya devam eder.

Tebrik

Nurten ile İlker’in mutlu günü

Uzun yıllar Oss Cemiyet Başkanı olarak görev yapan Varol ve Sevgi Atak’ın oğlu İlker ile Mehmet ve Sevgi Güler’in kerimesi Nurten düzenlenen sade bir düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Nurten ile İlker’i kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

Tebrik

Dilara ile Yusuf’un mutlu günü

Millî Görüş Teşkilatlarında uzun yıllar görev yapan Halil ve Hanife Kaba’nın mahdumu Yusuf ile Yahya ile Ayşe Şahinbaş’ın kerimesi Dilara düzenlenen sade bir düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Dilara ile Yusuf’u kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz.


Avrupa’nın Kültür Başşehri Rotterdam’ın merkezinde İstanbul havası solumak, çay ve simitle ağırlanmak isterseniz bekleriz... Meent 15 A Rotterdam

(Belediye Sarayı ve eski postane arkasındayız)

SİZE çok yakınız!..

Artık yalnız ve çaresiz değilsiniz!..

Oz&Er FOOD B.V.

Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

vleeswaren

Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30


ideeën

düşünce 13

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Yeni Ufuklar

Prof . Dr. Mehmet Bulut:

“Kapitalizm Hollanda’da doğdu” H

ollandaca olarak İslami konularda vaazlar veren, sohbetler düzenleyen Islam Color bu alandaki çalışmalarını sürdürüyor. NIF bünyesinde hizmet veren Islam Color Vakfı bu ay, Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut’u Schiedam İslam Merkezi Vakfı salonunda ağırladı. “İslam ve Kapitalizm” konulu düzenlenen konferansa yoğun bir katılım oldu. 1989-2000 yılları arasında Hollanda’da doktorasını almak için bulunan ve o dönemde gazetemizin yazarlarından olan Prof. Dr. Mehmet Bulut, günübirlik bir ziyaret için geldiği Hollanda’da dostlarıyla buluştu, hasret giderdi. “İslam ve Kapitalizm” konulu bir de konferans veren Prof. Dr. Mehmet Bulut, Hollanda’da bulunuşunu şu sözlerle ifade etti: “İmam Şafi, ‘dünyada iki lezzet olmazsa, hayatın tadı kalmazdı. Bunlardan biri Teheccüd, diğeri de salih dostlarla birlikte olmaktır’ diyor. İşte ben bu lezzeti tatmak, sizinle birlikte olmanın hazzını duymak için buradayım” Kapitalizm Hollanda merkezli olarak doğdu… Bir buçuk saate yaklaşan konuşmasında Mehmet Bulut özetle şunlara değindi: “Ticari kapitalizmin izlerine 1300’lü yıllarda Roma Site Devleti ve Venedik’te rastlanmış olsa da, ticari kapitalizm 1500’lü yıllarda Hollanda’da doğdu ve o yüzyılın sonlarında da Avrupa’da kurumsallaştı. 19. yüzyılda İngiltere’de sanayi kapitalizmi, 20. yüzyılda da başta Amerika olmak üzere tüm dünyada bütün alanlarda kapitalizm hâkim oldu. Bize, “Avrupalı mucit adamlar ticaret yolunu keşfettiler, kapitalizmin yükselişiyle de İslam Medeniyeti geriledi. 1500’lü yıllara kadar Osmanlının sözü geçiyordu, ondan sonra kapitalizmin sözü geçer oldu” diye öğrettiler. Bu, yaygın bir paradigmadır. Avrupa merkezli bir bakıştır. Bu algı yönetimiyle Müslümanları etkilemeye ve İslam’dan koparmaya çalıştılar. Hâlen de sistematik bir şekilde bunu sürdürüyorlar. İstanbul’un Fethi’yle Avrupa büyük bir şok yaşadı. Sosyalizm faizi de kârı da yasaklar. Kapitalizmde ikisi de serbesttir. İslam, kârı serbest bırakır, faizi yasaklar. Bundan dolayı İslam, Doğu’ya tacirler vasıtasıyla gitti. Portekizliler gelene kadar ticaret serbestçe yapılıyordu. Onlar geldikten sonra “Bizim gücümüz var, bu alan bizden sorulur, kuralları ben korum” dediler ve kapitalizmin temeli atıldı. Osmanlı, 1850’li yıllara kadar Batı’dan her alanda üstün idi. Osmanlı yıkılmadı, masa başında, yerli işbirlikçilerle birlikte hukuken sonlandırıldı. 20’nci yüzyıl, Osmanlının, ilim, bilim, teknoloji ve üretimde geri kaldığı yalanlarını duymakla geçti. Hâlbuki, tam tersi idi.

Saçlarımı da genç yaşta bu konuda araştırma yaparken döktüm. Kaymakam olacaktım, Osmanlıyı yanlış anlatan hocanın yanlış bilgisinden sonra ilim adamı olmaya karar verdim. Macaristan Parlamento binasını gezerken 1000 yıllık tarihin izlerini hâlâ yaşattıklarına şahitlik ettik. CHP’li bir arkadaşa, ‘sizin neden yüzde 25’in üstünde oy almadığınızı söyleyeyim mi, işte bundan dolayıdır; siz Osmanlıya, geçmişe sövüyorsunuz, Batı sahip çıkıyor, memlekete vardığınızda partili arkadaşlarına söyle ve derhal Osmanlıyla barışsınlar’ dedim. Osmanlı başarılı bir devletti, Abdülhamid Han tahttan indikten sonra çözüldü. Bizim için önce Allah’ın emri, ardından Peygamberin sünneti gelir; hukuk ise dip noktadır. Peygamber önce mescid sonra pazar yeri kurdu. Sömürü ve tekelciliği kaldırdı. Ahlâkın dip noktası hukuktur. Müslümanların bütün sistemleri hukuk

üzerine kurulur. Allah’ın bize verdiği bütün mal-mülk emanettir. Yaşadığınız yerlere buğday saçın, kuşlar aç kalmasın. İslam ahlâkı, infakı ve paylaşmayı teşvik eder. Geçmişte bu tür bir yanılgıya düştüğümüz için bize ait bir medeniyet tasavvurundan maalesef söz edemiyoruz. Bunun mümkün olabilmesi için sosyal bilimlere gerektiğinden daha fazla önem verilmesi gerekiyor. Biz 20’nci yüzyılda âlimimizi kaybettik. Âlim odur ki, fıkıh, hadis, matematik, kimya, fizik, astronomi, siyaset, coğrafya ilimlerinin hepsine vakıftır. Şimdi âlim diye bize yutturulan kişiye bakıyoruz sadece bir alanda uzmanlığı var; gerisi boş. İşte, Batı medeniyetinin bizi getirip bıraktığı liman orasıdır; parçacı zihin… Politika ile medeniyet tasavvurunu aynı kefeye koymak yanlıştır. Politika ile medeniyet inşa etmek mümkün değildir. Müslümanlar, kapitalizmin yükseliş döneminde bile bütün kurumlarıyla ayakta kalmasını bildiler. Batı medeniyetinin bizi getirip bı-

raktığı liman; “parçacı zihin”dir… Osmanlı Devleti’nin geçmişte insanlığa hiçbir zaman zulmetmediğini görüyoruz. Aksine bu devlet günümüzde çok fazla iftiraya maruz kalmıştır. Osmanlı Devleti’nin Avrupa’da kalıcı olmasının en büyük sebebi ise var olan mevcut sistemi baskıyla değil, iknacı bir tavırla değiştirme girişiminde bulunmasıdır. Osmanlı bu sayede gayrimüslimlerin desteğini ve güvenini kazanmıştır. Geçmişte Portekizliler Asya’ya ilk gittiklerinde o bölgedeki ticaretin tekelini ele geçirmek istemişler. Tarih boyunca Asya kıtasının dünya ticaretine yön verdiğini ve bu yüzden Portekizliler tarafından önem arz ettiğini görüyoruz. Portekizlilerin bu sistemi kullandıklarını ve kapitalizmi dünyaya yaydıkları da açıkça ortada. Osmanlı ve Batı ekonomisinin farklılıklarını sebepleriyle bu şekilde ortaya koyduktan sonra, Osmanlı ekonomik sisteminin kapitalist olmadığını,

Osmanlı’nın tekelciliğe müsaade etmediğini, Müslüman ve gayrimüslim tüccarlar arasında ayrım yapmadığını, ihracata değil ithalata daha fazla önem vererek belirli bir sınıfın zenginleşmesinden ziyade halkın ihtiyaçlarının karşılanmasını öncelediğini ve bütün bunların da İslami değerlere uygun bir şekilde gerçekleştirildiğinin altını kalın çizgilerle çizelim. Osmanlı hakkında üretilen gerileme söylemine katılmıyorum. Osmanlı’nın 17. ve 18. yüzyıllarda topraklarını genişletmiş ve dış ticaretini arttırmıştır. Batı’nın 20’inci yüzyılda tek derdi vardı, o da Osmanlının hâlli meselesiydi. Onu da içerdeki işbirlikçiler ve aydınların ihanetiyle gerçekleştirdiler. Elbette yanlış yönetim ve ihtilaflar da büyük faktördü Osmanlının yıkılmasında. İslamcılar, Batıcılar, Türkçüler ve Osmancılar diye oluşan dört grup vardı dördü de Abdülhamid Han’a karşıydılar. Osmanlı’nın, İran ve Mısır Seferi yapmasından dolayı onu İslam dışılıkla suçlayanlar tarihe bir göz atarlarsa sebebini de bulurlar. İran ve Mısır, Por-

tekizlerle işbirliği yaparak, kapitalizmin Doğu’ya açılmasına zemin hazırlamışlardır. Ve o işbirliği döneminde İran Şiiliği siyasi bir boyut kazandı. İşte o dönemde İslam’la kapitalizmin ilişkisi ve mücadelesi başladı, sürüyor ve sürecek. Marks, sosyalizmin, sanayi ülkelerinden birinde olacağını söylerken ne oldu da Rusya’da sisteme hâkim oldu. Rus aydınları hep birlikte hareket ettiler de ondan. Daha sonra da dünyanın süper gücü oldu. Bizde ise tam tersi oldu. Dünyanın en büyük gücünü dış mihraklar halletmeye çalışırken içerdeki bu saydığım odaklar onlara yardım ve yataklık ediyorlardı. Bugün de İslam coğrafyalarında oynanan oyun o dönemkinden farksızdır. Büyük ülkenin aydını böyle olmalıdır. Vatanseverdir. Ülkenin birliği, beraberliği, menfaati için bir araya gelen, birlikte hareket edenlere biz “aydın” deriz. Yıkmaya, bölmeye çalışanlara

da “işbirlikçi, hain” deriz. Belçika’da bugün itibariyle bütün etkinlikler iptal oldu, yasaklandı. Fransa’da asker neredeyse yönetime el koydu. Hiçbir Belçikalı, Fransız veya Batılı bir aydından bunu eleştiren bir şey duydunuz mu? kimse ‘diktatör’ dedi mi ülke yöneticilerine, hayır… Eleştiri duydunuz mu, duyamazsınız, zira o karar o ülke halkının emniyeti ve selameti için alınmıştır. Türkiye’de bir patlama oldu, o aydın kesim, o vahşetin, Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından yaptırıldığını haykırdılar. Böyle bir aydın olur mu? En büyük sorunumuz bu. Aydın ihaneti böyledir. Burada bari “bir olalım”, “birlikte hareket edelim” be kardeşim, ne var yahu… Fitne, savaştan ve katilden beterdir… Biz bundan kaybettik ve bundan da kaybetmeye devam ediyoruz… Kapitalizmle İslam arasında fark neden açıldı? Kapitalizm, kul hakkı yedi, sınır tanımadı, önüne açılan her engeli kaldır-

Mehmet Bulut mehmet.bulut@izu.edu.tr

dı, hak-hukuk tanımadı... sömürdükçe zenginleşti. Müslüman bunları yapamazdı. Müslüman insan öldüren silahı bile icat etmemiştir. Bütün şirketleri Müslümanlar icat ettikleri hâlde Anonim Şirketini kurmayı akıl edememişlerdir. Neden? Çünkü o şirkette taahhüt ettiğin maldan sorumlusun. Diğerlerinde ise sahip olduğun mallardan. Yani burada bir hak-hukuk meselesi var. “Hak gelince batıl zail olur” düsturunca biz Müslümanlar olarak hakkaniyetli olursak, hiç korkmayın beklenen adil bir düzen dünyaya hâkim olacaktır. Elimizde kitap ve sünnet var ama uygulamalarımız çok bozuk. Biz yeniden iman ederek; ameli salihle hareket edersek maksada ulaşabiliriz ancak. Biz hiçbir zaman zalimlerin metoduyla hareket ederek onlarla başa çıkmayız. Onların zulümleriyle yarışamayız. İslam aklı, atom bombası üretemez. O bomba sadece hedefi vurmuyor, her türlü masum canlıyı da öldürüyor. Biz, hakkın, hukukun ve ahlâkın gereklerini yapmalıyız. Allah’ın vaadi gereği, roller ve görevler bazen değiştirilir. Demek ki biz bir şeyleri doğru yapmamışız ki, Allah bizi bu şekilde imtihan ediyor.” Prof. Dr. Mehmet Bulut Kimdir? 1970 yılında Çanakkale’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Çanakkale’de tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesinden İktisat alanında 1992’de lisans ve 1994’te yüksek lisans derecelerini aldı. 1994-1996 yılları arasında Ankara ve İstanbul’da iki farklı Üniversitede ayrı ayrı doktora derslerini bitirip “yeterlilik” sınavlarını da başarıyla tamamladıktan sonra çalışmayı planladığı konudan dolayı Hollanda’da doktora yapmaya karar verdi. Ekonomi Tarihi alanında 1998 yılında Posthumus Enstitüsü’nden ikinci yüksek lisans ve 2000 yılında da Utrecht Üniversitesi’nden doktora derecelerini aldı. Başkent Üniversitesi’nde 2001 yılında Yardımcı Doçent, 2003’te Doçent ve 2008 yılında Profesör oldu. İlgili Üniversitede, Öğretim üyeliği, İktisat Bölüm Başkanlığı, Fakülte Kurulu ve Fakülte Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. 2011 yılında Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kurucu Dekanı ve Rektör Yardımcısı oldu, 2012 yılında YÖK Üyeliği’ne atandı. Kasım 2013’te İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektörü oldu. Pek çok kamu ve özel kurumlarda Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Yine pek çok uluslararası yayın organında makaleleri yayınlandı. TÜBA Üyesi ve ADAM AKADEMİ Sosyal Bilimler Dergisi’nin Genel Editörüdür. Bulgarca, Arapça, Felemenkçe, İngilizce bilen ve Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, SBF İktisat Bölümü Öğretim Üyesi olan Bulut evli ve üç çocuk babasıdır. ◄◄


nieuws

14 haber Toplum

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Ömer Ilık: “Bütün göçmen kökenli kişi ve kuruluşları bu tür etkinliklerde kendimizi anlatmaya, tanıtmaya çağırıyorum”

Uluslararası Göçmenler Günü Rotterdam’da Kutlandı

Rotterdam kentinde bir araya gelen farklı etnik kökenlerden dernek, parti ve kurum temsilcileri Uluslararası Göçmenler Gününü kutladı. Rotterdam Başkonsolos Muavini Ulvi Darendeli ve NIDA Partisinden Rotterdam Belediye Meclis Üyesi Nourdin El Ouali’nin de katıldığı kutlamanın ilk bölümü Afrikaander Park’taki Misafir İşçi Anıtı önünde yapıldı. Anıta ev sahipliği yapan Feijenord Bölgesi’nin Komisyon Üyeleri Aart van Zevenberg ve Fatih Elbay bir çelenk koydu.

H

OLLANDA’DA İLK DEFA KUTLANIYOR Demokratik Sosyal Birlik Derneği DSB’nin Başkanı Feyza Albayrak, kutlamayı organize eden kuruluşlar adına yaptığı hoş geldin konuşmasında ‘Birleşmiş Milletler 25 yıl önce her sene 18 Aralık tarihinin “Uluslararası Göçmeler Günü” olarak kutlanmasını ve bu günde göçmenlerin sorunlarına sahip çıkılmasını kabul etti. Bu anlamlı gün Hollanda’da ilk defa bizim tarafımızdan kutlanıyor. Bunu her sene devam ettirmek istiyoruz’ dedikten sonra katılımcıları göçmen işçilerin anısına bir dakikalık saygı duruşuna davet etti. Saygı duruşunun ardından katılımcılar anıta çiçek bıraktı. İŞ PAZARI VE SOSYAL HAYATTA AYRIMCILIK Kutlamanın ikinci bölümü Demokratik Sosyal Birlik Derneği DSB etkinlik salonunda yapıldı. Misafir İşçi Anıtı çalışma Grubu adına konuşan Ömer Hünkar Ilik ‘birinci kuşak yabancılar Hollanda’ya çocuklarına iyi bir gele-

cek sunmak için çalışmaya geldi. Burada doğan yeni kuşakların da kendi çocuklarına iyi bir gelecek sunması için okullarında, mahallelerinde, iş yerlerinde ve sosyal hayatta başarılı olmaları gerektiğine’ dikkat çekti. Göçmenler olarak önlerinde yığınlarca sorun olduğunu dile getiren Ömer Hünkar Ilık ‘ iş pazarında, eğitimde ve sosyal hayatta yaşadığımız ayrımcılık devam ediyor. Artan terör saldırıları nedeniyle ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı körükleniyor. Gençlerimiz bu toplumda istenmediği duygusunu derinden yaşıyor. Bu sorunların çözümü için atılacak adımlar yeni göçmen grupların uyumunu da kolaylaştıracaktır’ dedi. Ömer Hünkar Ilık konuşmasında politikacılara ve göçmen örgütlerine bir çağrı yaptı: “Önümüzdeki yıl Rotterdam kentinin İkinci Dünya Savaşı’nın küllerinden yeniden dirilişinin 75. yıl dönümü etkinlikleri planlandı. Bu etkinliklerin hiç birinde göçmenler tema olarak yer almıyor. Oysa son 50 yılda göçmenlerin bu kente katkısı unutulmayacak değerdedir. Bütün göçmen kökenli kişi ve kuruluşları bu etkinlik-

lerde kendimizi anlatmaya, tanıtmaya çağırıyorum’ dedi. Rotterdam Başkonsolos Muavini Ulvi Darendeli Türkçe ve Hollanda’ca yaptığı konuşmasına ‘uluslararası bir etkinliğe katılmaktan duyduğu memnuniyeti’ belirterek başladı. Darandeli ‘artan sayıda yüksek öğrenim diplomalı gençleri, yükselen bir değer olan Türk girişimcileri, siyasette ve sosyal hayatta başarılı temsilcileri ile Türk Toplumunun Hollanda’ya katkı ve uyumu konusunda iyi yolda olduğunun altını çizdi.

Ebeveyn olmak zor zenaat

110 ebeveyn, çocuk eğitim sertifikalarını aldılar

E

indhoven Türk toplumundan 107 anne ve 3 baba bu kurslara katılıp sertifikalarını aldılar. 8 seanstan oluşan kurs haftada bir kere bir araya gelerek verild. Ebeveynler bu kursta, çocuklarını nasıl daha iyi eğitebilirler, sorunlara karşı nasıl daha etkili davranabilirler gibi konuları ders hâlinde uzmanlarca gördüler. Eindhoven´de faaliyet gösteren Neşe, Egeder, Turan Vakfı, Stichting Ik Wil

ve Yunus Emre Camii gibi Türk derneklerinin de teşvik ettikleri bu kursa katılım beklentilerin üstünde gerçekleşiyor. Pedagoglar Rukiye Gür ve Sibel Koçak-Gök tarafından verilen kurslar, zamanında Eindhoven Belediyesinde eğitim uzmanı görevlisi olan Necla Koçak tarafından Eindhoven Türk toplumunun hizmetine sunulmuştu. 2016 yılında da devam edecek bu kurslar aynı zamanda anne ve baba adaylara özel hazırlanmış programlarla zenginleşecektir.

Rotterdam Belediye Meclisi üyesi Nourdin El Ouali “Rotterdam’ın tarihinde göçmenlerin oynadığı olumlu role değinerek, yeni kuşakların bu tarihi okullarda öğrenmesinin önemine dikkat çekti. 75. yıl kutlamalarında göçmenlerin de gündeme gelmemesinin büyük bir eksiklik olduğuna değinerek ‘konunun mecliste takipçisi olacağım’ dedi. Her sene 18 Aralık’ta bu kutlama töreninin büyüyerek sürmesi dilekleriyle kutlama sona erdi.

Gül kokulu Nebi’nin doğum gününde gül dağıttılar

Mevlid Kandili vesilesiyle Schiedam Yusra Kadınlar Teşkilatı, cami ve kendi komşularına kapı kapı dolaşarak 125 adet gül dağıttılar. Peygamberimizin ““Allah Teala katında komşuların en hayırlısı, komşusuna en hayırlı olanıdır” hadisinden yola çıkarak uygulanan bu etkinlik bu kutlu günde pek çok kaynaşmaya da vesile oldu. İslam’ı medyadan alıntılarla öğrenmek yerine, önce kendi etrafımızdan başlayarak dinimizi tanıtmak için kapı kapı dolaşarak komşularla tanışmanın gerektiğine inanan yöneticiler, aldıkları tepkiden hayli memnunlar. Bu projenin diğer şehirlere de yayılması dileğinde bulunan teşkilat idarecileri bu projeyi geleneksel hale getirerek her yıl uygulayacaklarını da belirttiler.

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 Fax: +31(0)73 6220054 www.sws-simtronic.com info@sws-simtronic.com


politiek

siyaset 15

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Gündem

“Bizler içinde bulunduğumuz nimetlerden dolayı Allah’a ne kadar şükretsek azdır”

Spotlar

Kaya Turan Koçak

Derdimiz İnsan Yetiştirmek Olmalı...

Den Haag’dan Fransa Calais Mültecilerine yardım eli uzatıldı Suriye’deki iç savaştan kaçıp komşu ülkelere ve Avrupa’ya sığınan mültecilerin sayısı her geçen gün artıyor. Yetkililere göre böylesi bir durum İkinci Dünya Savaşı’nda dahi görülmedi. Toplamda sayıları 7 milyon 600 bini aşan mültecilerin 2 milyon 800 bini Türkiye’ye sığınırken 1 milyondan fazlası ise Ürdün ve Lübnan’a sığınmış durumda.

A

vrupa ülkelerin çoğunda sayıları daha binleri bulmazken, Fransa’ın Calais kampında umut yolcuğuna çıkan 5 bin civarındaki mültecinin durumu ise tam bir insanlık ayıbı. Uluslararası yükümlülüklerini yoktan sayan ve mültecilere sığınma hakkı vermeyen Fransa izlediği yanlış politikalarla âdeta bir insanlık suçuna ortak olmaktadır. Fransa Hükûmetinin vurdum duymazlığı ve kamp alanındaki prefabriklerin yetersizliği, göçmenlerin kendi çabalarıyla oluşturdukları derme çatma çadırlarda kaderlerine bırakılması, düzenli yemeğin dağıtılmaması ise ayrıca Avrupa Birliği için bir utanç tablosu olmaya devam etmektedir. Buna karşı mazlum ve mağdurların yanında olmak için Hollanda’nın Lahey şehrinde bulunan Furkan Eğitim Vakfı ve Medine Dershanesi bu yılbaşı tatilini bir fırsata çevirip ‘Açım, Yardım Edin!’ kampanyasıyla mültecilerin gönüllerini fethetmeyi başardı. Kısa bir zamana sığdırılan bu Kampanya neticesinde içeriği sağlık, gıda ve temizlik eşyasından oluşan 720 yardım paketini toplamayı başaran bu gönül erleri bir gurup gönüllüyü birlikte bir tır dolusu eşyayı kampa ulaştırmayı ve ihtiyaç sahiplerine dağıtmayı başardı. Yardım paketlerinin dağıtımı esnasında ve sonrasında duygu dolu anlara

ve hatta yürekleri parçalayan manzaralara şahit olundu. Kampanya gönüllülerinden Mehmet Güler anlatıyor: “Kamp alanını ve oradaki insanların bulunduğu imkânsızlıkları yerinde müşahede ettikten sonra ‘keşke çocuklarımı da götürseydim dedim’. Her türlü imkâna sahip olmakla beraber hiçbir şeyi beğenmeyen ve sahip oldukları ile mutlu olamayan çocuklarımızın, naylondan ve tahtadan yapılmış evlerinde bir tabak sıcak yemek umuduyla çamurlu yollarda umutla sıraya giren Avrupa’nın insan yerine koymadığı, aile mahremiyetinin bulunmadığı, duyguların incindiği, çocukluğun unutulduğu, yaşam savaşının içindeki insanları görüp de bir nebze ibret almalarını isterdim. Bizler içinde bulunduğumuz nimetlerden dolayı Allah’a ne kadar şükretsek azdır.” “Yüreğim parça parça oldu” Şahit olduklarını anlatan Şahin Yıldırım duygularını şu şekilde ifade etti: “İlk defa mültecilerin bulunduğu bir kampa geliyorum. Savaştan kaçan, hiç bilmedikleri bir ülkeye gelen, sıcak bir sobası ve kendilerini ısıtacak bir battaniyesi dahi olmayan mültecilerin ormanlık alanda kaderlerine terk edilmesi elem vericiydi. Sonrasında bir tırın yardım paketi dağıtacağını duyan ve yalın ayakla koşarak bana doğru yaklaşan çocuk ise yüreğimi param parça etti. Önce bariyerleri geçti sonra birikmiş suların içinden koşarak

tıra yaklaştı. Gözlerimin içine bakarak paketini aldı ve sessizce gitti. O çocuğun durumu biran aklıma Türkiye’deki deniz kenarına cansız bedeni kıyıya vuran Aylan bebeği getirdi. O esnada gözlerimdeki yaşa mani olamadım. Daha sonra az yutkunarak içimden; be çocuk!, burası senin yerin değil dedim. Akabinde gözlerimi açıp etrafıma baktığımda, küçük çocuk gözden kaybolmuştu” Sabahın erken saatlerinden gecenin karanlığına kadar soğuğa aldırış etmeden çalışan yetkililerin ve gönüllülerin mutlulukları gözden kaçmadı. Yapılan çalışma sonucunda Furkan Eğitim Vakfı ve diğer yetkililer adına Alaattin Erol tarafından yapılan açıklamada kısa sürede özverili çalışan herkese ve bilhassa paketleme işini yapan bayanlara sergiledikleri hassasiyetten dolayı teşekkür ettikten sonra bu yardımların devam edeceğinin kaçınılmaz olduğunu bildirdi.

kayakocak@gmail.com

Doğuş Gazetesi’nin bu ayki dosya konusu ‘Çocuk yetiştirmek’. İsabetli karar olmuş. Günümüzde her şeyin ‘ekonomileştirildiğini’ görüyoruz, ama insanların mutlulukları maalesef artmamakta . Bu ayki dosya konusuna benimde şöyle bir katkım olsun.

düzeltilmiş dünya haritasını görür. Şaşkınlıkla baba çocuğuna dönüp ‘bu inanılacak iş değil, bu kadar kısa zamanda nasıl olurda bu dünya haritasını düzeltebildin’ diye sorar. Çocuk, sevinçli bir şekilde babasına ‘Baba, bu dünya haritasının arkasında bir insan resmi olduğunu gördüm, bende bu insan resmini düzeltmeye başladım. Anladım ki eğer ben insanı düzeltirsem, dünyayı düzeltmiş olurum’.

Baba akşam işten yorgun halde eve geldiğinde küçük yaştaki çocuğu hemen boynuna sarılıp ‘Baba, beraber oyun oynayalım mı’ diye sorar. Baba yorgun, oyun oynayacak hâlde değil ama çocuğunu da kırmak istemez. Baba bu meseleyi nasıl çözerim diye düşünürken, bir anda gözü masanın üzerinde duran gazetedeki dünya haritası takılır. Baba çocuğuna ‘tamam, gel seninle bir oyun oynayalım’ der. Gazetedeki dünya haritasını eline alır ve çocuğuna derki “Şimdi ben bu dünya haritasını parça parça haline getireceğim, bozacağım yani, sende bunu tekrar bu eski hâline getireceksin, düzelteceksin yani’.

Evet, değerli Doğuş okuyucuları. Biz ne zaman insanı yaratılmışların en şereflisi olarak görmeye başlarsak, yani Rabbimizin istediği şekilde insan-ı kâmil olabilirsek, o zaman dünya kısa zamanda düzelecektir.

Çocuk babasının beraber oynama teklifini kabul ettiği için çok sevinçlidir ve mutlu bir halde ‘tamam’ der. Baba gazeteyi eline alır ve dünya haritasını parça parça haline getirmeye başlar. Bunu yaparken baba içinden çocuğunun bu dünya haritasını düzeltebilmesi için bir-iki saat uğraşır diye de düşünür ve böylelikle kendisinin en az bir saat koltukta dinlenebileceğinin keyfini yaşamaya başlar.

“Çocuk, sevinçli bir şekilde babasına ‘Baba, bu dünya haritasının arkasında bir insan resmi olduğunu gördüm, bende bu insan resmini düzeltmeye başladım. Anladım ki eğer ben insanı düzeltirsem, dünyayı düzeltmiş olurum”

Parçalanmış dünya haritasını çocuğuna veren baba ‘hadi bakalım, bu dünyayı eski hâline getir’ der. Çocuk sevinçli hâlde parçaları alır, sandalyeye oturur ve dünya haritasını düzeltmeye başlar. Baba koltuğuna uzanarak biraz kestirmek ister. Aradan şöyle bir beş dakika geçtik sonra, tam baba dalmaya başlamışken, çocuk babasına ‘yaptım baba, yaptım’ diye mutluluktan bağırmaya başlar. Baba koltukta neye uğradığına anlamaya çalışırken, çocuğun elinde

Anne ve babalar, önce kendi dünyamızı, yani kendi çocuklarımızı yetiştirmeye davet ediyorum… Hoşça kalın!

1992 yılında kurulan TUR-NED International Trading BV, başlangıçta Seylan çayının Avrupa’da yaygın satılmasına öncülük yaptı. 1995 yılından itibaren ilk etapta ECE markalı ürünleri daha sonra Türkiye’nin damak tadlarını temsil eden öncü markaları Hollanda pazarına taşııdı.

KGT, Ede Suffa Gençliğin ‘okuma halkası’na katıldı

Güney Hollanda Kadınlar Gençlik teşkilatı Başkanı Esra Yılmazer ve Bölge Yönetim kurulundan Hilal Bayraktar KGT EDE şubesinin okuma halkasına katıldılar. Ede şubesinde KGT tarafından alışkanlık hâline getirilen bu çalışma iki hafta bir süreklilikle yapılmakta. Kitap okumakla ve anlatım yapmakla görevli genç, kitabın içeriği ve konusunu katılımcılarla paylaşıyor, kitapta kendisinin etkilediği sayfalardan kısa bolümler okuyor; kitabın kendisine ne kattığını ve hayata bakış açısının ne yönde değiştiğini anlatıyor. Güney Hollanda KGT, gençlere okuma alışkanlığı kazandırmak için bu bağlamda 11-17 Ocak 2016 tarihleri arasında “Kitap Okuma Haftası ve Yarışması” düzenlemeyi planlıyor.


nieuws

16 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Dsotluk adına buluşmalar...

Hollanda Mehteran’dan Voleybol turnuvası 2011 yılında kurulan ve bu süre içerisinde adını bütün Avrupa’ya duyuran Hollanda Mehteran, farklı alanlarda da faaliyet yürüterek, Hollanda Türk toplumunu bir araya getirme uğraşını veriyor. 5 yıldır bütün Avrupa’yı neredeyse karış karış dolaşan Hollanda Mehteran, bugüne kadar verdiği yüzlerce konserle hem insanlarımızı bu ecdat yadigarıyla buluşturdu hem de Avrupa’nın sokaklarını mehter marşlarıyla inletti. Genel Koordinatörlüğünü Ünal Fırat’ın yaptığı Hollanda Mehteran, adına uygun olan her organizede yer alarak insanlarımıza büyük bir hizmet sunmakta. 30 kişilik bir gönüllü ordusundan oluşan Hollanda Mehteran çok cüzi bir meblağ karşılığında insanlarımıza hizmet vermektedir.

Güncel

Rotterdam “de Enk” salonunda, Belediye görevlilerinden ve Tunay Sarpdağ ile Müslüm Şengül’ün katkılarıyla 4’üncüsü gerçekleştirilen turnuvadan Hollanda Mehteran ekibi birincilik kupasını kazanarak çıktı. Zaandam ZAS ikinci olurken Nogay ekibi üçüncülük elde etti. Dünya market dördüncü, Mehteran 2, beşinci, Ayyıldız 6’ncı, Schiedam 1, 7’nci, Schiedam 2, 8’inci oldular. Turnuva, kupa dağıtımının ve ikramın ardından sona erdi.

“10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” S.A.N.A.T Vakfı Etkinliği ile Kutlandı

Hollanda Türk basın mensupları NIDA Vakfı’nda buluştular “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” S.A.N.A.T Vakfı’nın öncülüğünde Rotterdam Nida Vakfı’nda kutlandı.

Dünya Market (Dördüncü)

Hollanda Mehteran’ın, 4’üncüsünü düzenlediği ve geleneksel hâle getirdiği Voleybol Turnuvası’na bu yıl Hollanda’nın farklı şehirlerinden 8 takım katıldı. İnsanlarımızın buluşmasına, tanışıp, dost olmasına vesile olması amacıyla düzenlenen turnuva her zaman olduğu gibi dostluk havası içerisinde geçti. Turnuva açılışında bir konuşma yapan Hollanda Mehteran Koordinatörü Ünal Fırat, bu bu tür etikliklere yaşadığımız şu dönemlerde çok büyük bir ihtiyacın olduğuna vurgu yaptı. Fırat, “Herkesin içine kapandığı, ilişkilerin yozlaştığı, arkadaşlık ve dostluk bağlarının koparıldığı bir zamanda bu tür buluşmalar büyük öneme haizdir, biz bu buluşmaları 17 yıldır hem Doğuş gazetesi hem de Hollanda Mehteran olarak yaptık, yapmaya da devam edeceğiz” dedi.

Ayyıldız (Beşinci)

Schiedam (Yedinci)

H

ollanda Sanat ve Yetenek Vakfı Başkanı Vecih Er öncülüğünde Rotterdam Nida Vakfı’nda düzenlenen programa ulusal ve yerel basın mensuplarından çok sayıda gazeteci ve yazar katıldı. HABER İÇİN 8 SAAT ZAMAN HARCIYORSUNUZ BU ÇOK DEĞERLİ Basının, demokrasinin en önemli kurumlarından birisi olduğunu belirten Hollanda Sanat ve Yetenek Vakfı Başkanı Vecih Er “Anayasal bir hak olan haber alma özgürlüğünüzü siz değerli basın mensupları aracılığı ile alıyoruz. Özellikle yaşadığımız toplumda neler meydana geliyor, hangi hadiseler oluşuyor ve bu hadiselerin yansımaları nelerdir neler olacaktır. Bunun yanı sıra neler yapılmalı bunlar ile ilgili doğru bilgilerin insanlara ulaştırılması, toplumun bu manada bilgilendirilmesi hep sizlerin emeği-

nizden geçiyor. Bir çok yerde sizlerle karşılıyoruz. Bazen şu oluyor. Benim şahsen dışarıdan gözlemlediğim bir konu şudur. Bir yere habere gideceksiniz, sizi davet eden kişi için aslında çok basit bir şeydir diye gözüküyor. Gazeteciler gelecek programımızı yapacağız ve bitecek. Fakat iş öyle olmuyor. Buraya gelirken bir saat yolda geçiyor. 3-4 saat orada program takip ediliyor. Ve akabinde program bitiyor. Fakat siz gazeteciler için bundan sonra program başlıyor. Fotoğraftan ses çözümü ve görüntülerin ayıklanmasına ve haber hâline getirilmesine kadar da bir 2-3 saat geçiyor. Ortaya nerede ise bir haber için 7-8 saat süren bir emek çıkıyor. Bu açıdan yaptığınız emekler çok değerli. Bu noktada haberleri bizlere ulaştıran siz değerli basın mensupları arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz. S.A.N.A.T Vakfı olarak programa ev sahipliği yaptığımızdan dolayı onur duyduk.” şeklinde

açıklamada bulundu. Hollanda Sanat ve Yetenek Vakfı organizesi ile Rotterdam Nida Vakfı’nda düzenlenen programa katılan ulusal ve yerel basın mensupları gazetecilik yaptığı yıllardaki anılarını paylaşma fırsatı buldular. Programda çeşitli ikramların ardından Süvari Müzik Grubu’nun söylediği birbirinden güzel şarkılar basın mensuplarına unutulmaz bir akşam yaşattı. Program daha sonra gazetecilerin toplu resimleri ile sona erdi. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü hakkında internetin bilgi deposu Vikipedi, bu günü şöyle tarif ediyor: “1961 Anayasasında gazeteciler lehine yer alan hükümlerden sonra “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kabul edilmiştir ancak, 12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra bu hakların bir kısmının geri alınması üzerine “ 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” olarak değiştirilmiş.”

Ali Bekdur, yeniden MÜSİAD Hollanda başkanlığına seçildi Kısa adı MÜSİAD olan, Müstakil Sanayi ve İş Adamları Derneği Hollanda şubesi olağan genel kurul toplantısını Rotterdam’da gerçekleştirdi

Zaandam ZAS (İkinci)

Nogay (Üçüncü)

G

enel başkanlığa tek aday olarak katılan Ali Bekdur yeniden başkan seçildi. MÜSİAD 5. Dönem Başkanlığına yeniden seçilen Ali Bekdur, genel kurul toplantısı sonrası yaptığı basın toplantısında, 2016 yılında yapılması planlanan çalışma ve faaliyetler hakkında açıklamalarda bulundu. Başkan Bekdur yaptığı açıklamada, üye sayılarının 46’ya ulaştığını, yeni yılda bu sayının bekleyen başvurularla daha da artacağını belirtti. MÜSİAD ’a, üyelik kriterlerine uyan, her kesim ve anlayıştan şirket sahiplerinin katılabileceğine işaret eden

Bekdur, Mevlana hazretlerinin “Ne olursan Ol, yine de gel” söylemiyle ve “Ahilik” anlayışıyla hareket ettiklerine vurgu yaptı. 2016 yılında 4 büyük şehirde şube açacaklarını, bölgesel ve sektörel bazda sorumluluklar vereceklerini söyleyen Bekdur, her bölgeden yılda en az bir kere faaliyet ve etkinlik düzenlemelerini beklediklerini belirtti. Başkan Bekdur, 2016 yılında Türkiye’den gelecek heyetlerin kabulü ve karşılanmasına devam edileceğini bunun yanı sıra kendilerinin de Türkiye’nin değişik yörelerine iş gezisi ve ziyaretleri düzenleyeceklerini söyledi.

2015 yılında çok başarılı geçen ve tüm Avrupa MÜSİAD üye ve başkanlarının katıldığı ‘Forum’un bu yıl yapılmayacağını, 2016’da daha çok iş görüşmeleri, ziyaretleri ve birebir görüşmelere yer vermeyi planladıklarını belirtti. Başkan, ayrıca üyeleri ve yönetim kurulunda görev ve sorumluluk alan Saadet Koral gibi iş kadınlarımızın da MÜSİAD ailesine katılmalarını ve aktif görev almalarını beklediklerini söyledi. Genç MÜSİAD’ın çalışmalarından da övgü ile bahseden başkan Bekdur, yıl sonuna kadar en az 100 genç MÜSİAD üyesi hedeflediklerini belirtti.


uit het oog van het jeugd

genç gözüyle 17

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Gençlik Platformu... mek. 2- Bu iddiayı kabul etmek. 3Bu iddiayı ilmi açıdan araştırmak. Ben burada üçüncü seçenek çerçevesinde bu konu üzerinde durmaya çalışacağım.

Talha Yıldız

İlhama sarılanların hüsranı

G

ün geçmiyor ki bir cemaatin, meşrebin veya grubun mensubu, kendi hocası veya üstadının rüya veya herhangi başka bir yolla gizli bilgilere eriştiğini duymamış olalım. Eğer burada bahsettikleri kişinin bazı bilgiler aldığını söylemekle yetinseler, biz bu durumu sorun olarak görmeyebiliriz. Ancak alınan gizli bilgiler o grubun doğru yolda olduğunu veya o bilgiler üzerinden dünya yönetilmeye kalkışıldığı zaman, bu mesele ciddi bir sorun oluşturuyor. Bu durumda önümüzde üç seçenek vardır: 1- Bu iddiayı kökten reddet-

Bilgiye ulaşmanın yolları Bu mesele, hangi yollar ile bilgiye ulaşabileceğimiz ile alakalıdır. Âlimlerimiz üç tane bilgi kaynağının olduğunu söylemişlerdir. Bunlar sırasıyla duyu organları, sadık haber ve akıldır. Duyu organları beştir; görme, işitme, koklama, tatma ve dokunmadan oluşmaktadır. Mesela gözümüz bize bir şeyin görülmesini sağlamaktadır. Keza kulağımız ile bir sesi duyabilmekteyiz. Ne var ki duyu organları bize her bilgiyi sağlamamaktadır. Bu sebepten dolayı bizler güvenilir habere muhtacız. Mütevatir haber ve Peygamberimizin (sav) başta vahiy olarak ulaştırdığı haberler ile başka bilgilere ulaşabilmekteyiz. Bunun yanında Cenab-ı Hakkın bize vermiş olduğu akıl ile mesela vahiy yoluyla gelen bilgileri idrak edebiliyoruz ve yorumlayabiliyoruz. Burada kısaca bahsettiğim üç bilgi kaynağı, İmam Matüridi gibi İslam tarihinde önemli yeri olan âlimler tarafından eserlerinde bilgi kaynakları olarak kabul edilmiştir. Fakat tarih içerisinde ilk başta Şia, daha sonra Bâtınîler ve Sûfîler ilhamı kesin bilgi kaynağı olarak kabul etmiştir. Şimdi

bu üç bilgi kaynağı dışında kalan ilhamın mahiyeti nedir onun üzerinde duralım. İlhamın tanımı Kur’an’da peygamberler dışındaki bazı insanların Allah’tan bilgi alabileceklerinden söz eden ayetleri bulmak mümkündür. Nitekim Kur’an’da, Hz. Musa’nın annesine oğlu Musa’yı denize bırakmasının vahyedilmesinden bahsedilmektedir (Kasas 28/7). Buradaki vahiy ile ilham kastedilmiştir. İslam âlimlerinin bir çoğu, şeytanın vesvese ile insanlara kötü şeyleri kalbine telkin etmesine karşılık Allah’ın veya meleklerin insanları hakka yöneltecek bilgileri ilham yoluyla kalbine ulaştıracağı düşüncesini taşımışlardır. Tasavvuf ehline göre ilham ve buna benzer bilgi kaynakları, Allah tarafından bir lütuf olarak özel kulların kalbine aktarılmıştır. İlhamın değeri Her ne kadar İslam âlimlerin bir çoğu kulun ilham yoluyla bilgiler alabileceğini kabul etmiş olsalar da, alimler ilhamın kesin bilgi kaynağı olup olmaması hakkında ihtilafa düşmüşlerdir. Tasavvuf ehlinin ilhamı özel bilgi kategorisinde görmesine karşılık, âlimlerin çoğunluğu ilham ile bir şeyin gerçeklik değeri kazanmasının mümkün olmadığını söylemişlerdir. Şayet ilham kesin bilgi kaynağı olarak kabul edilecek olursa, o takdirde in-

sanların kendi hissine ve sezgi gücüne göre konuşmasının önü açılacaktır. Bu sebepten dolayı İslam âlimlerinin bir çoğu, ilhamın sadece o bilgiyi alan kişi için bağlayacağı olabileceğini söylemişlerdir. Buna göre ilham, yalnızca o tecrübeyi yaşayan kişi için kendi hayatında yol gösterici olabilir. Hatta ilhamın o kişinin kendi hayatında bağlayıcı olabilmesi için, o bilginin İslam’ın hükümlerine ters olmaması gerektiği âlimler tarafından söylenmesi, dikkate değerdir. Yukarıdaki açıklamalardan, bir hocanın veya üstadın rüyasında Allah (cc) tarafından bilgi aldığını veya kalbine bazı bilgiler ulaştığını söylemesinin mümkün olduğu sonucuna ulaşabiliriz. Bunun yanında o kişinin başka insanların bu bilgi doğrultusunda yaşaması gerektiğini veya o kimseye uyanların doğru yolda olduğunu söylemesi, hiç bir açıdan kabul edilecek bir durum olmadığını söyleyebiliriz. Aynı şekilde bir rüya üzerinden dünya politikalarına yön vermeye kalkılması veyahut rüya üzerinden İslam dinine aykırı olan davranışları bile bile yapılmasının emredilmesi de, kabul edilecek bir durum değildir. Sonuçta bizler bu bilginin doğru olup olmadığını tespit edecek durumda değiliz. Keza peygamberler dışındaki insanlar, ne kadar çok fazilet sahibi olsalar da, her insan gibi hata yapabilirler. Peygamberler dışında hiç bir insanın ismet

sıfatına sahip olmadığını göz önünde bulundurduğumuz zaman, peygamberler dışındaki insanların aldıkları bilginin yanlış olabilme ihtimalinin bulunduğunu söylemek zor değildir. Zira ismet sıfatına sahip olmayan biz aciz insanlar, şeytani vesveselerin bize verdiği bilgiler etkisinde hareket edebiliriz. Netice itibariyle ilhamın sadece o tecrübeyi yaşayan kimse için bağlayıcı olduğunu söylemenin doğru olduğunu düşünüyorum. Zaten tarih içerisinde ilhamı kesin bilgi kaynağı olarak değerlendiren ve ilhamla hareket eden kimseler sürekli hüsrana uğramışlardır. Son olarak; dün olduğu gibi, bugün de ilhama mutlak bilgi kaynağı olarak sarılanların da aynı akıbeti yaşamaya mahkûm olduğunu söylemek zor değildir.

t.yildiz@iue-edu.nl


nieuws

18 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

2016 YILINDA NELER DEĞİŞECEK?

D

e belangrijkste maatregelen en afspraken voor 2016... De blauwe envelop van de Belastingdienst gaat na honderd jaar verdwijnen. De envelop zal niet meer nodig zijn als de fiscus overstapt naar volledig digitaal berichtenverkeer met burgers en bedrijven. De koopkracht stijgt in 2016, zeker voor werkenden. Ondertussen krijgen werknemers minder lang recht op WW. Verder stijgt de kinderopvangtoeslag en mogen winkeliers geen gratis plastic tasjes meer meegeven. Een overzicht van de veranderingen. Werknemers krijgen, in stappen, maximaal 24 maanden recht op WW. Dat was 38 maanden Het bleef lang spannend, maar ruim een week geleden nam de Eerste Kamer dan toch het belastingplan aan. Naast regeringspartijen VVD en PvdA stemden CDA, D66 en de Onafhankelijke Senaatsfractie (OSF) voor het kabinetsplan, dat 5 miljard euro aan lastenverlichting regelt. Lange tijd was onzeker of het belastingplan op voldoende politieke steun kon rekenen. Het kostte staatssecretaris Eric Wiebes (VVD, financiën) naar eigen zeggen ‘een delirium aan koffie’ om oppositiepartijen erachter te krijgen. Uiteindelijk ging ook D66, na enkele toezeggingen, in december overstag. Een dag na de stemming in de Eerste Kamer kon minister Lodewijk Asscher (PvdA, sociale zaken) nog meer goed nieuws bekendmaken: de gemiddelde koopkracht stijgt in 2016 met 1,8 procent, 0,4 procent meer dan op Prinsjesdag werd voorspeld. Een gevolg van het belastingplan waar vooral werkenden van profiteren.Volgens Asscher gaat ruim 90 procent van de mensen er financieel op vooruit. Een huishouden houdt volgend jaar gemiddeld bijna 800 euro meer over, werkenden zelfs gemiddeld bijna 1200 euro. De maatregelen waarmee het kabinet dat wil regelen, staan hieronder op een rij.

Werkloosheid en WW - Werknemers krijgen, in stappen, maximaal 24 maanden recht op WW. Dat was 38 maanden. Per 1 april wordt de maximale duur 36 maanden, per 1 juli 35 maanden en zo gaat er ieder kwartaal een maand af. - Werknemers bouwden met ieder gewerkt jaar het recht op één maand WW op. Dat geldt vanaf 1 januari alleen voor de eerste tien jaar dat iemand werkt. In de periode daarna is ieder arbeidsjaar goed voor de opbouw van een halve maand recht op WW. Deze opbouw geldt ook voor het recht op een WGA-uitkering (gedeeltelijke arbeidsongeschiktheid). - Nieuwe uitkeringsgerechtigden die het Nederlands niet beheersen of die onvoldoende doen om de taal te leren, worden gekort op de uitkering Werk

- Een werkgever mag aanpassing van de werktijden alleen weigeren met zwaarwegende argumenten. Dit geldt ook voor een verzoek van de werknemer om tijdelijk minder uren te werken. Thuis werken kan alleen nog worden afgewezen na overleg met de werknemer. - Salaris, tot het bedrag van het wettelijk minimumloon, mag niet meer contant worden uitbetaald, maar moet giraal worden gestort. Dit om fraude te voorkomen. Om te zien of de ingehouden kosten redelijk zijn, moeten de bedragen daarvoor zichtbaar zijn op de loonstrook.

AOW

- De AOW-leeftijd wordt 65 jaar en zes maanden (dit was 65 jaar en drie maanden). - De opzegtermijn voor een AOW’er met een baan wordt beperkt tot één maand. Wordt een werkende AOW’er ziek, dan moet de werkgever hem of haar maximaal dertien weken doorbetalen in plaats van twee jaar, zoals bij een ‘gewone’ werknemer. Reïntegratieverplichtingen zijn voor werkgever en werknemer beperkt. Voordat een werkgever een AOW’er in dienst moet nemen, kan hij in vier jaar tijd zes keer een tijdelijk contact aangaan. Als er een reorganisatie is bij de overheid, worden AOW’ers als eersten ontslagen. Deze regel gold al voor het bedrijfsleven. Bijstand - Nieuwe uitkeringsgerechtigden die het Nederlands niet beheersen of die onvoldoende doen om de taal te leren, worden gekort op de uitkering. Voor mensen die nu al in de bijstand zitten, geldt de taaleis pas op 1 juli 2016.

Inburgering - Asielzoekers moeten verplicht een participatieverklaring tekenen waarmee ze aangeven betrokken te willen zijn bij de Nederlandse samenleving. Op niet tekenen staat een boete van 1250 euro. - De prijs van het inburgeringsexamen dat nieuwkomers in het land van herkomst moeten doen voor gezinshereniging of voor het sluiten van een huwelijk, zakt van 350 naar 150 euro. Ook de prijs van het zelfstudiepakket daalt, van 99,50 naar 25 euro en het wordt digitaal gratis beschikbaar. - Wie werkt, profiteert vooral van de hogere arbeidskorting. Die stijgt met bijna 900 euro naar 3103 voor de lagere inkomens

Loon & belasting - Het kabinet verlaagt de inkomstenbelasting. In de eerste schijf (inkomen tot 20.000 euro) blijft het tarief 36,55 procent. Voor de tweede schijf (inkomen tussen 20.000 en 33.715 euro) gaat het tarief van 42 naar 40,4 procent. Ook voor de derde schrijf (inkomen tussen 33.715 en 66.421 euro) wordt dit het nieuwe percentage. Deze derde schijf is opgerekt met ongeveer 8.000 euro tot 66.421, waardoor meer mensen 42 procent betalen in plaats van het hogere tarief van 52 procent. - De aanpassing van de heffingskortingen hebben als belangrijkste doel om mensen met een baan een belastingvoordeel te bieden. Deze groep houdt meer geld over: gemiddeld 100 euro per maand. De algemene heffingskorting voor lage inkomens stijgt met 39

euro naar 2242 euro. De hogere inkomens krijgen een lagere aftrek. - Wie werkt, profiteert vooral van de hogere arbeidskorting. Die stijgt met bijna 900 euro naar 3103 voor de lagere inkomens. Tweeverdieners kunnen daarnaast profiteren van een hogere inkomensafhankelijke combinatiekorting. Deze gaat omhoog naar maximaal 2769 euro (dit was 2152). - Het bedrag dat iemand belastingvrij mag sparen, stijgt met 3000 euro naar 24.437 per belastingplichtige. - Tot nu toe kon bij vermogende ouderen een extra bedrag belastingvrij op de rekening staan. Deze zogeheten ouderentoeslag vervalt. Kinderen - De kinderopvangtoeslag gaat omhoog. Hoe lager het inkomen, hoe hoger de tegemoetkoming. Ouders kunnen per kind voor maximaal 230 uur per maand aan kinderopvangtoeslag krijgen. - Het kindgebonden budget gaat omhoog. Voor het eerst sinds 2012 gaat ook de kinderbijslag omhoog: voor kinderen tot 5 jaar gaat de toeslag naar 197,67 euro per kwartaal, voor kinderen van 6 t/m 11 naar 240,03 en bij 12 t/m 17 naar 282,39. - Ook alle vijfduizend kinderen op Bonaire, Sint Eustatius en Saba komen in aanmerking voor kinderbijslag. Tot nu toe konden zij profiteren van een belastingvoordeel, maar dat bleek voor de lage inkomens vaak geen soelaas te bieden. - Pleegouders krijgen per maand een paar euro meer per pleegkind. De ouderbijdrage in de jeugdhulp verdwijnt. (Devamı sayfa 21’de)

Kaza Avukatı

MUTLU YILL AR AMSTERDAM Tussen Meer 1 B 1068 EX Amsterdam

ROTTERDAM

UTRECHT

Weena 717 3013 AM Rotterdam

Ondiep Zuidzijde 6 3551 BW Utrecht

DEN HAAG Vaillantlaan 366 A 2526HV Den Haag

ROOSENDAAL Nieuwe Markt 65 A 4701 AD Roosendaal

www.kazaavukati.nl Ücretsiz Danışma Hattı - 0800-0815



jaaroverzicht

20 panorama

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Zulüm bu yılı da kana ve kire boğdu

2015 yılı böyle geçti...

2015 yılında yaşanan önemli olaylar... 2015 yılını geride bırakırken, birçoğumuzun hemfikir olacağı üzere gerçekten unutulmaz birçok olayla hatırlayacağımız bir yıl olacak. Komşularla yaşanan sorunlar ve ortadoğuda alevlenen silahlı hareketler, İslam coğrafyalarına atılan fitne tohumları nedeniyle dökülen kardeş kanları, Hollanda ve Türkiye içerisinde yaşadığımız soruşturmalar, araştırmalar, harareti yüksek seçim dönemleri ve maalesef birçok can kaybının yaşandığı iş kazaları, 2015 yılına dair hatırlayacağımız olaylardan olacak. İşte 2015 yılın içerisinde akıllarda kalanlar

OCAK - 7 Ocak’ta Paris’te mizah dergisi Charlie Hebdo’ya saldırı düzenlendi. 17 kişi hayatını kaybetti. - Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz el Suud 90 yaşında öldü.

ŞUBAT - Ünlü ses sanatçısı Müzeyyen Senar hayatını kaybetti. - Özgecan Aslan, Mersin’de 20 yaşındayken bindiği minibüsçü ve arkadaşları tarafından katledildi. - TSK’nın 50 tankla yaptığı operasyonla Süleyman Şah Türbesi’ndeki kutsal emanetler Türkiye sınırındaki bir başka Suriye toprağına nakledildi. - Usta yazar Yaşar Kemal hayatını kaybetti.

MART -Hollanda’da hükümet krizi... Güvenlik ve Adalet Bakanı Ivo Opstelten ile Devlet Sekreteri Fred Teeven, görevlerinden istifa ettiler. Bakan Opstelten, 2000 yılında Cees H. adlı uyuşturucu baronu ile yapılan anlaşmayla ilgili olarak Temsilciler Meclisi’ne bilgi akışının gerektiği gibi sağlanamamasından dolayı görevini bıraktığını bildirdi. Aynı olayda savcı olarak görev yapan Devlet Sekreteri Fred Teeven de inanırlığını yitirmesini istifasına neden olarak gösterdi - Meclis Başkanı istifa etti Temsilciler Meclisi Başkanı Anouchka van Miltenburg, ‘Teeven anlaşması’ olarak adlandırılan olayla ilgili araştırma yapan Marten Oosting başkanlığındaki komisyonun raporunda hatalı gösterilmesi üzerine görevinden istifa etti. - 87. Oscar Ödülleri Sahiplerini Buldu! Dünyanın en prestijli sinema ödüllerinin verildiği 87.Oscar ödül töreni gerçekleştirildi.Oscar ödül töreninde yılın en iyileri belli oldu.En İyi Film ödülünü Birdman, En İyi Yönetmen ödülünü Alejandro G. Inarrutu (Birdman), En İyi Erkek Oyuncu ödülünü Eddie Redmayne (The Teheory of Everything) En iyi Kadın Oyuncu ödülünü de Julianne Moore (Still Alice) kazandı. - Savcı Mehmet Selim Kiraz, İstanbul Adalet Sarayı’ndaki odasında 2 terörist tarafından 7 saat 50 dakika rehin alındıktan sonra şehit edildi. - Ünlü sanatçı Erol Büyükburç, evinin yatak odasında ölü olarak bulundu.

NİSAN - Ünlü şarkıcı Kayahan hayatını kaybetti. - Çanakkale Kara Savaşları’nın 100. Yıl Dönümü

ARALIK

OCAK

dolayısıyla 24-25 Nisan’da yapılan anma törenlerine, 21 ülkenin lideri katıldı. -Nepal’de 7.8 şiddetinde deprem meydana geldi, 10 bin civarında insan hayatını kaybetti. -Avrupa Parlametosu ‘Soykırım Tasarısı’nı Kabul Etti.

MAYIS - Türk sinema ve tiyatro oyuncusu Zeki Alasya hayatını kaybetti. - 12 Eylül Darbesi’nin mimarı Kenan Evren hayatını kaybetti. - Türkiye liginde sezonun şampiyonu Galatasaray oldu. - PSV Şampiyon Hollanda birinci Futbol Ligi’nde (Eredivisie) bitime üç hafta kala şampiyonluğunu ilan eden PSV, sezonu galibiyetle kapadı.

HAZİRAN - 7 Haziran: Türkiye sandık başına gitti. 7 Haziran seçimlerinde AKP 258, CHP 132, MHP ve HDP ise 80’er milletvekili çıkardı. Seçime katılım oranı yüzde 83.92 olarak gerçekleşti. 13 yıldır iktidarda bulunan AK Parti 7 Haziran seçimiyle birlikte ilk kez tek başına iktidar için gerekli çoğunluğu yakalayamadı. - Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel hayatını kaybetti.

TEMMUZ -Şanlıurfa’nın Suruç İlçesi’ndeki Amara Kültür Merkezi önünde patlama meydana geldi. Patlamada 32 kişi hayatını kaybetti. - Yurt genelinde terör operasyonları başlatıldı. PKK’nın saldırılarından sonra yurt genelinde terör operasyonları başladı. 22 Temmuz’dan bu yana 4 bin 328 operasyon gerçekleştirildi. 231 bölgede güvenli bölge uygulaması yapıldı. 2 binin üzerinde terörist öldürüldü.

AĞUSTOS - TSK’nın yeni komuta kademesi şekillendi. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar oldu. - Hakkında tutuklama kararı çıkarılan savcı Zekeriya Öz yurtdışına kaçtı. -7 Haziran seçimlerinden sonra koalisyon kurulamayınca erken seçim kararı alındı.

ŞUBAT

EYLÜL - Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle ülkelerinden kaçmak zorunda kalan yüzlerce mülteci açık denizlerde hayatını kaybetti. Kıyıya vuran Aylan bebeğin fotoğrafı ise 2015’de en çok konuşulanlardan oldu - Genelkurmay, PKK’nın Dağlıca’da düzenlediği saldırıda hayatını kaybeden asker sayısının 16 olduğunu açıkladı. - Iğdır’daki saldırıda 14 polis hayatını kaybetti. -Hac ibadetinde izdiham yaşandı, 2 bin kişi hayatını kaybetti.

EKİM - Ankara’da ‘’Barış Mitingi’’ne saldırı düzenlendi. 102 kişi hayatını kaybetti... - Ünlü sanatçı Levent Kırca hayatını kaybetti. -Ünlü boksör Sinan Şamil Sam hayatını kaybetti. - Ünlü boksör Sinan Şamil Sam hayatını kaybetti. - Gazeteci- yazar Çetin Altan, 89 yaşında hayata veda etti.

KASIM - 1 Kasım Milletveili seçimleri... AKP Seçimden Zaferle Çıktı 1 Kasım’da yaklaşık 54 milyon seçmen, 175 bin sandıkta 26’ncı dönem milletvekillerini belirlemek için 5 ay sonra bir kez daha sandık başına gitti. Seçimlerde 16 siyasi parti ve 21 bağımsız aday yarıştı. Önceki seçimlere kıyasla çok hızlı açılan sandıklardan AKP’ye %49.48, CHP’ye, 25.31, MHP’ye 11.90, HDP’ye ise 10.75 oranında oy çıktı. AK Parti oyların neredeyse yarısını alarak, 7 Haziran’daki durumu tersine çevirdi ve tek başına iktidar olmayı garantiledi. -Paris’te eş zamanlı terör saldırıları yaşandı, Paris tarihin en kanlı katliamıydı. 130 kişi hayatını kaybetti. -G20 zirvesi Antalya’da yapıldı. -Mali’nin başkenti Bamako’da bir otele düzenlenen saldırıda 27 kişi hayatını kaybetti. -Türkiye sınır ihlali yapan Rus uçağını düşürdü. -Gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandı.

MART

NİSAN

- Diyarbakır Baro Başkanı Elçi, basın açıklaması yaptığı sırada öldürüldü. - Çözüm sürecinin askıya alındığı 7 Haziran seçimi ile 1 Kasım seçimleri arasında artan terör olaylarında 167 şehit verdik. - BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin açıkladığı bilgilere göre, Suriye’deki savaştan kaçanların sayısı Kasım ayı itibarıyla 4 milyon 185 bini geçti. En fazla mülteci barındıran ülke konumundaki Türkiye’de ise kayıtlı mülteci sayısı 2 milyon 207 bini aştı. AFAD’ın verilerine göre 2 milyondan fazla Suriyeli’nin sadece 300 bine yakını AFAD barınma merkezlerinde kalıyor.

ARALIK - Ülkelerindeki iç karışıklıklar, siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar nedeniyle Avrupa ülkelerine gitmek üzere eski tekneler ve lastik botlarla umut yolculuğuna çıkan sığınmacılar, yıl içinde en fazla kaybı aralık ayında verdi.Bu ay bindikleri tekne ve botların batması sonucu Ege Denizi’nin soğuk sularında yaşam savaşı veren göçmenlerden 7 bin 564’ü Türk sahil güvenlik ekipleri tarafından kurtarılırken, 24 günde 78’i Türkiye karasularında olmak üzere 106 kişi hayatını kaybetti.Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı ekipleri, “Ege’de Umut Harekatı” kapsamında gerçekleştirdiği arama kurtarma faaliyetleri kapsamında bu ayın 24 gününde 7 bin 564 göçmeni Ege Denizi’nin soğuk ve karanlık sularında boğulmaktan kurtardı.Yalnızca aralık ayının 24 gününde 106 umut yolcusunun yaşamını yitirdiği Ege Denizi, 2011 yılında 5, 2012’de 64, 2013’te 24, 2014’te ise 69 göçmene mezar oldu. - Nobel Kimya Ödülü’nü Türk bilim adamı Aziz Sancar aldı. Vefat edenler... - Oyuncu Oğuz Oktay, TRT sanatçısı Ayla Gürses, Yazar Afet Ilgaz (78), sanatç Seyfi Doğanay, oyuncu Hakkı Kıvanç, MİT eski Mensubu, Mahir Kaynak, Türk şarkı sözü ilk kadın yazarı Fikret Şeneş, Yönetmen Tolgay Ziyal, kuantum kimyacısı, biyolog Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, Karikatürist Bedri Koraman, sanatçı Behiye Aksoy, oyuncu Sümer Tilmaç, oyuncu Başar Sabuncu, Gazeteci Cüneyt Arcayürek, Mısırlı aktör Ömer Şerif, oyuncu Pervin Par, gazeteci-yazar ve ressam Fikret Otyam, Türkiye Spor Yazarları Derneği eski Başkanı Onur Belge, Cevahir Holding Başkanı İbrahim Cevahir, Eski Millî futbolcu Uğur Dağdelen, Söz yazarı, edebiyatçı Ayten Baykal, oyuncu Sırrı Elitaş, yönetmen Memduh Ün, Ankaralı Namık, yazar Çetin Altan, oyuncu Yılmaz Köksal, komedyen Atilla Arcan, eski bakan, siyaset adamı Kamran İnan, gazeteci Hasan Pulur, spor gazetesi yazarı Necati Bilgiç, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nde Başbakan olan Saim Bülend Ulusu, Spiker Hüseyin Başaran, siyasetçi, eski bakan Ekrem Pakdemirli, ve yazar Hasan Karakaya Medine’de hayatını kaybetti.

MAYIS


jaaroverzicht

21 yılın görünümü 07

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

D

2016 YILINDA NELER DEĞİŞECEK? e belangrijkste maatregelen en afspraken voor 2016...

Zorg

- Het eigen risico van de zorgverzekering stijgt van 375 naar 385 euro. Kinderen tot 18 jaar hoeven voor gehoortoestellen geen eigen bijdrage meer te betalen. Die bijdrage vervalt ook voor tinnitusmaskeerders (tegen oorsuizen). - De vlokkentest en vruchtwaterpunctie, die volgen op een positieve prenatale Nip-test afgenomen in het buitenland, komen in het basispakket. - Ook het vervoer van en naar een verpleegkundig kinderdagverblijf komt in het basispakket, net als urgent ambulancevervoer bij de jeugd-ggz. Vanaf 2016 zijn plastic tasjes in winkels niet meer gratis. - Per 1 juli moet iedereen die werkzaam is in de zorg binnen zijn eigen organisatie onzorgvuldigheden en incidenten in de zorgverlening veilig kunnen melden - De maximale zorgtoeslag stijgt voor alleenstaanden van 934 naar 992 euro. Voor partners gaan de bedragen omhoog van 1791 naar 1905 euro. - Zorgverleners moeten het arbeidsverleden van nieuwe medewerkers controleren, voordat zij hen aannemen. Nieuwe medewerkers in de ggz en langdurige zorg moeten daarnaast een Verklaring Omtrent Gedrag overleggen. - Ontslaat een zorgverlener een medewerker wegens ernstig disfunctioneren, dan moet hij dit melden bij de inspectie. Ook alle vormen van geweld tegen cliënten moeten worden gemeld. Per 1 juli moet iedereen die werkzaam is in de zorg binnen zijn eigen organisatie onzorgvuldigheden en incidenten in de zorgverlening veilig kunnen melden. - Cliënten krijgen het recht op goede informatie als er bij een behandeling iets mis is gegaan. Een zorgaanbieder moet het voorval met de cliënt bespreken en in het dossier opnemen. Ook moet een arts vertellen hoe vaak hij een bepaalde ingreep heeft verricht en met welke resultaten als een cliënt hiernaar vraagt. - Avondapotheken mogen niet meer dan 45 euro per recept rekenen. Sociale huur - De inkomensgrens voor een sociale huurwoning gaat van 34.911 naar

35.739 euro. - Woningcorporaties mogen per maand maximaal 710,68 euro aan kale huur vragen voor een sociale huurwoning. Dat is ook de maximale huurprijs om in aanmerking te komen voor huurtoeslag. - Corporaties mogen van huishoudens bestaande uit één of twee personen maximaal 586,68 euro vragen; aan huishoudens met meer personen maximaal 628,76 euro. Voor aangepaste woningen voor senioren en gehandicapten mogen ze meer vragen. - Winkels mogen geen gratis plastic

tasjes meer verstrekken - Woningzoekenden die te veel verdienen voor een sociale huurwoning en te weinig voor een hypotheek kunnen soms toch terecht bij een woningcorporatie: die mag in elk geval 10 procent aanbieden aan inkomens tot 39.874 euro. - Huurders onder de AOW-leeftijd met huurtoeslag mogen 3000 euro méér spaargeld hebben, oudere huurders juist veel minder: de grens gaat voor hen van ongeveer 35.000 naar 24.437 euro. - Woningcorporaties moeten meer verhuurdersbelasting over hun woningen gaan betalen: 0,491 procent van de WOZ-waarde van de woningen. Dat is samen goed voor 1,59 miljard euro. Milieu

- Wie een zonneboiler, warmtepomp, biomassaketel of pelletkachel wil (laten) plaatsen, kan hier vanaf 4 januari subsidie voor aanvragen. - Hetzelfde geldt voor mensen en instanties die van een asbestdak af willen. Winkels mogen geen gratis plastic tasjes meer verstrekken. - In enkele gemeenten start een proef waarbij consumenten een beloning krijgen als zij plastic flesjes van een halve liter of minder inleveren. - Het wordt fiscaal aantrekkelijker om gezamenlijk te investeren in zonneenergie, bijvoorbeeld door het plaatsen van panelen op scholen of buurthuizen.

HAZİRAN -TEMMUZ AĞUSTOS-EYLÜL

- De belasting op gas stijgt, het tarief voor elektriciteit daalt. Eigen huis - Kopers kunnen een hypotheek afsluiten tot 102 in plaats van 103 procent van de woningwaarde. - Kopers die kiezen voor energiebesparende maatregelen zoals dakisolatie of zonneboilers, kunnen 9000 euro extra lenen. Eigenaren van energieneutrale woningen kunnen 27.000 euro extra financieren. - Ouders kunnen eenmalig 52.752 euro belastingvrij schenken aan een kind tussen de 18 en 40 jaar als diegene het geld gebruikt voor het kopen, verbouwen of afbetalen van een woning. Dit bedrag gaat in 2017 weer omhoog, naar een ton. Ook ‘derden’ mogen dan schenken. - Woningzoekenden die te veel verdienen voor een sociale huurwoning en te weinig voor een hypotheek kunnen soms toch terecht bij een woningcorporatie.

- Eigenaren van een hybride auto of auto met een lage CO2-uitstoot hoeven nog maar de helft van de wegenbelasting te betalen - De eerste zes maanden van dit jaar komen koopwoningen tot 245.000 euro in aanmerking voor Nationale Hypotheek Garantie; op 1 juli gaat die bovengrens omlaag naar 225.000 euro. - Tweeverdieners kunnen iets meer geld lenen om een huis te kopen: het laagste salaris telt niet langer voor een derde, maar voor de helft mee bij het vaststellen van het maximale hypotheekbedrag. - De maximale hypotheekrenteaftrek in de hoogste belastingschijf daalt van 51 naar 50,5 procent. - Particulieren en bedrijven kunnen vanaf 4 januari subsidie aanvragen om een asbestdak te (laten) verwijderen. Eigenaren en beheerders van galerijflats moeten vóór 1 juli 2017 de veiligheid van de galerij- en balkonvloeren onderzoeken en indien nodig maatregelen nemen. Verkeer en vervoer - Eigenaren van een hybride auto of auto met een lage CO2-uitstoot (1 t/m 50 gram per kilometer) hoeven nog maar de helft van de wegenbelasting te betalen. Voor een volledig elektrische auto geldt helemaal geen wegenbelasting meer. - Wie in 2016 een leaseauto aanschaft,

EKİM

is in de meeste gevallen duurder uit. De bijtelling stijgt in bijna alle categorieën. Alleen volledig elektrische auto’s blijven in de 4 procent-categorie vallen. Hybride-auto’s gaan van 7 naar 15 procent. Voor deze plug-ins moet ook fors meer aanschafbelasting (bpm) worden betaald. - Het snorfietskenteken voor de high speed e-bike is gratis om te zetten naar een bromfietskenteken. Voor het eerst sinds 2012 gaat ook de kinderbijslag omhoog

Overheid - Een paspoort mag maximaal 64,44 euro kosten (51,20 voor kinderen); een identiteitskaart hoogstens 50,40 euro (28,48 voor kinderen). Voor volwassenen zijn beide documenten tien jaar geldig, voor kinderen vijf jaar. Sinds Rutte-II zijn er 25 gemeenten verdwenen: de teller staat nu op 390. Overheidspost, bijvoorbeeld van de Belastingdienst, komt minder vaak op papier en vaker via een digitale brievenbus, te activeren op mijn.overheid. nl

Onderwijs Excellente basis- en middelbare scholen mogen van de regels afwijken om innovatie te bevorderen. Ouders, leraren en leerlingen moeten wel instemmen. - Basisscholen mogen maximaal 15 procent van het onderwijs in het Frans, Duits of Engels geven. Bijvoorbeeld aardrijkskunde in het Duits of biologie in het Engels. - Middelbare scholen mogen de helft van de opleidingstijd van een leerling uitbesteden aan andere scholen. Het idee is dat scholen met teruglopende leerlingaantallen beter samen kunnen werken en gebouwen en praktijkruimten zo goed mogelijk gebruiken.

dan kunnen ouders de kosten onder voorwaarden wel van de belasting aftrekken. - Het CBP wordt het makkelijker gemaakt om boetes op te leggen bij privacyschendingen

Consumenten - De belasting op een liter vruchtensap, groentesap of mineraalwater gaat omhoog met 3,1 eurocent; de belasting op een liter limonade met 1,2 cent. Een pakje shag gaat vanaf april 54 eurocent meer kosten. Die maand volgen ook de jaarlijkse accijnsaanpassingen. Bank, fiscus en andere diensten en bedrijven die met persoonlijke gegevens werken, moeten een datalek direct melden bij het College Bescherming Persoonsgegevens (CBP). - Het CBP wordt het makkelijker gemaakt om bestuurlijke boetes op te leggen bij privacyschendingen. Zo kan het ook boetes gaan uitdelen als persoonsgegevens niet zorgvuldig zijn verwerkt, langer worden bewaard dan nodig of als de beveiliging niet op orde is en gevoelige informatie over burgers op straat belandt. En dan dit nog: - Persoonlijke gegevens van slachtoffers zoals adres, telefoonnummer of woonplaats, worden niet langer standaard beschikbaar gesteld aan de verdachte en zijn advocaat. - De topsalarissen van nieuw aangetreden topfunctionarissen in de sectoren zorg, wonen en wetenschappelijk onderwijs gaan met ruim 50.000 euro naar beneden. Zij mogen niet meer dan 100 procent van het ministersalaris verdienen. Dat betekent maximaal 179.000 euro per jaar. In 2015 gold dit al voor topfunctionarissen in de andere publieke en semipublieke sectoren. - Het wordt eenvoudiger om financiering te verkrijgen via crowdfunding. Dit is rechtstreekse (online) financiering van ondernemingen door het publiek.

- De studiekosten van kinderen met recht op studiefinanciering zijn niet langer fiscaal aftrekbaar. Heeft een kind geen recht meer op studiefinanciering,

KASIM

ARALIK


meningen

22 görüşler

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Söz Sizde... de bu uygulamaya tâbi tutarak Hz. Ali’nin elini tutarak “bu da benim kardeşimdir” buyurmuşlardır. Yâni bunu bir liste hâlinde düşünürsek ilk sırada, sevgili peygamberimiz, Abdullah oğlu Muhammed’le(sas) Ebu Talip oğlu Ali’yi (ra) göreceğiz.

Murat Altun

Arâfta Mülteci Bismillahirrahmânirrahîm Aslında dostlar, ilk Mülteci Hz. Adem ve Havva Anamız, yani insan(lık)dır. Cennetini (anavatanını) kaybetmiş, korku, kaygı, hüzünle, sürgün yurdu dünyada: “Rabbena zalemna enfüsena... Rabbim biz kendimize zulmettik.” diye yalvararak yine Allah’a iltica etmiş/sığınmışlardır. Buna mukabil İblis, iltica etmeyi kibrine yediremeyip reddederek şeytanlaşmıştır. Bundan dolayı bu iltica hâli aslında insanlık hâli, insanın kadim hikâyesidir. İnsanlık tarihini tek tek sayıp dökmeden Efendimiz (as) devrinden misal verecek olursak hicreti, yani Medine’ye ilticayı, Muhacir’le Ensar’ın kardeşliğini hatırlamamız gerekecek. Efendimiz (sas) her Muhacir’i bir Ensar’a (birbirine) emanet etmiş, ikişer ikişer kardeş yapmış ve kendisini

Niçin bunu anlatıyoruz? Memleketimiz ve aziz milletimiz, Suriyeli kardeşlerimize tıpkı Ensar gibi gönlünü açtılar ve Türkiye’yi âdeta onlar için “Medine” eylediler. Evini beş-altı çocuklu bir kadınla paylaşan doktor hanım: “Gün gelir, çocuğum, insanlığa dair bir şey sorduğu zaman ne cevap veririm!” düşüncesiyle yaşadığı âna damgasını vuruyor. Ne yiğit ne cömert insanımız var, vallahi gıpta ediyorum. Buna mukabil içimizde olup da: “Bunlar fazla oldu; ekmeğimize, yurdumuza ortak oldular, defolsunlar!” diyen bir cahil güruh da yok değil. Bu kardeşlik ki başta İslam kardeşliği ve paylaşma duygusundan mahrum zevatın misali, Abdullah ibn-i Ubey’in (münafıkların başı) Muhacirler hakkında, ki onların da ilki Resûlullah (sas)’dır: “Medine’ye varınca aziz olanlar zelil onları çıkaracaktır” diyen bedbahtın misali gibidir. Bakınız ayette: “Hem size ne oluyor da Allah yolunda ve: ‘Ey bizim Rabbimiz, bizleri halkı zalim olan bu memleketten çıkar, tarafından bize bir sahip gönder ve yine tarafından bize bir yardımcı gönder.’ diye yalvarıp duran o ezilmiş erkekler, kadınlar

Sevgililer sevgilisi hakkında anlatılanları pek çok kez dinledik kürsülerden, minberlerden yada ekranlardan ve boynumuz büküp nemli gözlerle özlemimizi teyid ettik her dinleyişimizde. Şiirler yazdı şairler, okudu mevlidhanlar ve biz sırf onu anlattığı için ezberledik onları. Hattatlar yazdı ismini kufi, divani, sülüs, talik yada reyhani ile, biz de kaybolduk bakarken o çizgiler arasında.

Mücahit Batman

Güzel sesli Peygamber: Hz. Muhammed (as)

Ancak O’nun sesi hakkında ya çok az ya da hiç bir bilgi duyamamışızdır. Tabi ses derken, konuşma üslubu, sesinin yükseklik yada kısıklığından bahsetmiyoruz. “Acaba tüm peygamberlerin özelliğini kendinde meczetmiş altın silsilenin son halkasının sesi Kuran tilaveti esnasında nasıldı? Biz dinleseydik O’nu nasıl bir hissiyata kapılırdık?” Merakımız bu. Hani O, Ümmetin hayran olduğu paha biçilmez siyah inci Ebu Abdullah Bilâl bin Rebah’ı sesinin güzelliği sebebiyle seçmişti ya ilk müezzini

ve yavrular uğrunda çarpışmıyorsunuz?” (Nisa 75) buyruluyor. Doğu/İslam Medeniyeti ve Batı Mantalitesi Evet, bizim milletimiz tabiî olarak ekmeğini-aşını paylaşırken, Avrupalı bu meseleyi (belayı) başından savmanın yollarını arıyordu, ki Aylan bebeğin sahile vuran (insanın yüreğine vuranmı demeli bilmem) o kırmızı kazağın içindeki dramın resmi az da olsa vicdan sahiplerini harekete geçirdi. Fakat en çok merhamet ve şefkat membaı olan kadın, bir Avrupalı olunca; kucağında yavrusuyla koşan adama elinde kamerasıyla çelme takarsa, var sen gerisini hesap eyle. Hesap eyle de, Yunanistan’a yaklaşan mültecilerin “imdat” beklediği güvenlik görevlisinden, botlarının kancalanıp, delinerek öldürülmeye kastedildiğini gör. Times gazetesi göçmenleri, “ekonomik katkı sağlayan müşteri” olarak görürken, yıllar önce de İsviçreli Maks Frisch de Türkler hakkında: “Biz iş gücü istedik fakat oradan İnsan geldi.” diyerek aslında Darwin’in öğretilerinin iç dünyalarında önce maymunlaşarak sonra nasıl canavara dönüştüğünü izhar ediyorlar. “İnsan insanın kurdu”, “insan, alet kullanan hayvan” gibi daima insanı alt kategoride ‘Esfel-i Sâfîlîn’, aşağılığın aşağısı- olarak görüyor. Bu anlayış elbette orman kanununa göre düşünüp, ‘yaşamak için öldürmelisin’ mantığıyla önce ötekileştirip sonra “ekmeğimi pay-

olarak. Hani Abese Suresinin inmesine sebep olan, Peygamberin kendisi sebebiyle uyarıldığı âmâ sahabe Ibni Ümmü Mektum’u sesinin güzelliği sebebiyle diğer müezzini seçmişti ya. Hani bir de Ebu Mahdura vardı önce dalga geçer gibi Bilâl-i taklid etmişti. Ama sesinin güzelliği sebebiyle Sevgililer sevgilisinin muhabbeti onu Mekke’de Kabe’nin müezzini yapacaktı. Saçlarını da sırf peygamber okşadı diye kesmeyecekti ya ölene dek. Ya da Sa’d bin El Karraz, Hicret ederken Peygamber (as)’ın Kuba‘ya gelişini Bilal yerine gönüllü olarak kalkıp ezanla duyurunca onun sesine hayran kalıp 4’üncü müezzin olarak seçmişti ya.. Ve şunları söylemişti ona: “Ne zamanki Bilal yanımda olmazsa, sen benim müezzinimsin”. Güzel sese bu kadar önem veren bir Peygamber demek ki sesteki güzelliği tanıyordu ve kendi sesi acaba nasıldı? Vahyi “tertil” ile okuyun emrini veren Kur’an-ı Kerîm’de “Davud,

laşacak” kaygısıyla daima parazit ve düşman olarak görüyor gayrısını. Bizim medeniyetimizde “mazlumun dinî yoktur (bakılmaz yani), “insan, sırf insan olduğu için değerlidir, eşref-i mahlukattıryaratılmışların en şereflisidir. ‘Ahsen-i Taqvim’ üzeredir insan, en güzel kıvamda.” Osmanlının Yahudileri kurtarması ve başka milletleri muhafaza etmesi insana, mazluma, Mülteci’ye nasıl baktığını gösteriyor. İşte bunun için biz de, insan insanın kurdu değil yurdu, umudu ve Broer’u (kardeşi)dur. İnsanlığın Kaderi ve İmtihanıdır Mülteci Meselesi İş bu göç, Müslim ve gayrimüslim olarak herkesi alakadar ediyor. Viyana, Almanya, Hollanda ve diğer bölgelerde milletimiz, kardeşlerini sahiplendi elhamdülillah. Teşkilatlarımız Millî Görüş, Diyanet ve muhtemelen başka teşkilatlar da vardır; giyecek ve barınak malzemeleri, kurban etlerinin paylaşımı gibi az-çok elinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Camilerimizde boşalan safların yeni canlar/nefeslerle dolduğunu görüyoruz. Türk toplumu olarak bizden memnuniyetlerini ve Hilafetin kalesi, insanlığın kurtuluşu olarak da hâlâ umutlandıklarını müşahede ediyoruz. Bu yardımların dahi yetmediği durumda camimizin başkanı Mehmet Alakay ve Şakir Bilmez gibi dostlarımızın Ulft ve civarı bölgelerde, birkaç yıl önce de Güney Hollanda Eğitim önceki Başkanı Hüseyin Yanmaz Hocanın iki Türk çocuğuna (Tilburg)

indirilen ayetleri okurken dağlar, taşlar, hayvanlar ve cinler onu dinlemeye meylederlerdi” diyor Allah (cc). İbni Kesir de: “Allah (cc) peygamberlerine vahyi okuyabilecek öyle güzel bir ses vermiştir ki ve O, elçilerinin vahyi güzel sesleriyle okuyuşlarından memnun olur” bilgisini paylaşıyor. Kur’an-ı Kerîm’i okurken seslerinizle süsleyiniz diyen Resûlullah (as)ın sesini sahabeler rivayetlerinde “mükemmel derecede güzeldi” diye tarif ediyorlar. Buhari, Bera’ dan bir haber nakleder: “Ben yatsı namazında Peygamber (as) ı Tin suresini okurken dinlemiştim. Hayatımda onun sesinden daha güzel bir ses işitmedim.” Abdullah bin Mugaffel el Muzeni de Peygamberimiz (as) ın Mekke’yi fethederken Fetih süresini Terci ile (sesini titreterek, süsleyerek, tekrar ederek

evlerinde bakmaları aslında evi müsait olan her Müslüman’a bir vazife yüklemektedir. Çünkü bizim için ilk koruyucu aile, lider ve örneğimiz Hz. Muhammed (sas)’dir. Evlatlığı Zeyd (ra)’dır. Bir gün Zeyd’i kendi öz babası arar, bulur, ister de fakat Zeyd (ra) gitmez. Peygamber Efendimizle memnun olduğu için onunla kalır. İnşallah bu kardeşlerimiz burada kaderimizi müsbet/pozitif yönde etkileyip İslam güneşine katkı sağlayacaklar diye umut/dua ediyorum. Ümitvarım! Siz de umutlu olun “ümitvar olunuz; şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sâdâ İslam’ın sâdâsı olacaktır.” (Said-i Nursi) Evet muhterem dostum! İnsanlık namına genel ve özel, cemiyet ve ferdiyle sınavdan geçiyoruz. Onun için dilimizle, gözümüzle/bakışlarımızla olsun birtakım kısır dünyevi hesaplarla bu garipleri incitmeyelim. Allah (cc), Resûlullah’a (sas) ve O’nun şahsında bize Duha Suresinde: “Seni bir yoksul iken zengin etmedi mi? “Öyle ise, sakın yetime kahretme (onu horlama)! El açıp isteyeni de azarlama! İNCİTME” buyuruyor. Hiç bir olumsuzluk bu garibanları incitmeye vesile olmamalı vesselam. İncitme... Hazer kıl! Kırma kalbin kimsenin cânını incitme! Esîr-i gurbet-i nâlân olan insanı incitme! Felekde hâsılı insan isen bir cânı incitme! Günahkâr olma, Fahr-i Âlem-i Zî-Şânı incitme! (Alvarlı Efe Hazretleri)

ve sesini yayarak)okurdu diyor. Müminlerin annesi Ummu Seleme (raha) Peygamberimiz Kur’an-ı tane tane net anlaşılır bir şekilde okurdu derken, Enes (ra) de ayetleri uzatarak okuduğunu söylerken sesinin de harika olduğunu anlatır. S. Uludağ kitabında “O’nun icrasının Çargah makamına benzer bir icra olduğu ayrıntısına dahi iner ve ayrıca Kur’an-ı güzel sesli sahabesinden duymayı da çok sevdiğini” söyler. Onun sesini dinleme şerefine nail olamadık belki, ondan bir parçacık da olsa Kur’an tilaveti dinleyemedik belki ama tek tesellimiz de şudur ki: O’nun beğendiği bir üslup ile Kitabullah’ı okuma gayretinde olmak, bu ilmi tahsil için bilenlerin dizinin dibinden ayrılmamak ve dahi Mevla’dan Kevser Irmağının yanında O’nun tilavetini dinleme şerefine nail olmak için dilimizden duayı gönlümüzden de amini düşürmemeye çalışıyor bu satırların okurları..


mening

görüş 23

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

MİHENK

İbrahim Turgut

Batı Toplumunda Çocuk Büyütmek… Batı ile Doğu toplumları arasındaki farkı anlamak için, yaşadıkları coğrafyanın ve içindeki şartların, çocuk eğitimi üzerindeki etkilerini göz ardı etmemek gerekir. Oturduğunuz yerin havasından tutun yiyeceklerine, oradan hayat standartlarına kadar her şey, çocuk eğitimin de tesirler meydana getirmektedir. İslam Medeniyetinin yetiştirdiği bir çok bilginlerin kitaplarında sistematize edilmiş bilgiye ulaşmak mümkündür. Bunlardan bir kaçını saymak gerekirse, mesela: İbn-i Haldun, İbni Rüşt, İmam-ı Gazâli ve diğerleri… Batı toplumunda aşırı koruyucu anlayışın olmayışı, çocukların gelişiminde öz güven kazanmalarına yardımcı olmaktadır. Gerek aile ortamında ve gerekse okul hayatında çocuklar,(düşe kalka) bir eğitime tabi olmaktadır. Bu durum, doğumla birlikte başlayan ve ilkokuldan üniversiteye kadar devam eden bir süreci kapsamaktadır. Böylelikle kendi ayakları üstünde durabilecek

Serkan Durmuş

Günümüzde muhtaç olduğumuz kardeşlik İçerisinde yaşadığımız şu zaman diliminde insanların kardeşlik duygusundan ne kadar da uzakta kaldığını içimiz acıyarak seyrediyoruz. Şeytanın sözünü hatırlayalım: Hani o bir gün Rabbimize “Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım demişti.”(1) İşte kardeşlerim şeytan bizleri sap-

bir şahsiyet ortaya çıkmaktadır. Kurulu düzenin kendine özgü formatı içinde yetişen nesil, başkalarına fazla muhtaç olmadan kendi geleceğini inşa etmeyi başarmaktadır. Bu da zaman içinde bireysel hayat anlayışının meydan gelmesine yol açmaktadır. Temelde olumlu gözüken eğitim sistemi, sonunda çekirdek aile hayatını ortadan kaldırmaktadır. Bakıldığında görülen şudur ki, yaşlı insanlar ya yalnız veya eşleriyle yaşamaktadırlar. Gençlerde ise çok daha farklı hayat anlayışlarının geliştiği görülmektedir. Sürekli güncellenen eğitim sistemi, bütün alanları etkisi altına almaktadır. Doğu Toplumlarında ise, daha koruyucu anlayışın hâkim olduğu ve buna paralel çocukların yetiştiği, kontrolsüz bir neslin meydana geldiği ortadadır. Küçük çocuklar, ana babalarını âdeta bir koltuk değneği olarak kullanmaktadırlar. Çocuklar istikballerine bağımsız bakamamaktadırlar. Ana babadan sürekli yardım beklemekte ve geleceğe yatırım yapamamaktadırlar. Burada dile getirilen fikirlerin müstesnaları olduğunu unutmamak gerekir. Doğu Toplumlarının aile yapıları, Batı’ya oranla daha kuvvetlidir. Çekirdek aile ilişkileri bireysel değildir. Her ne kadar modernite ile birlikte bu ilişkiler zarar görmüşse de, yine ayakta kalmayı sürdürmektedir. Mevlânâ Celaleddini Rumî Hazretleri çocuğun gelişimini anlatırken âdeta (mânevî) bir doktor olarak şöyle der: “İnsan ana karnında iken gıdası kandır. Kan damarından gelen gıda ile beslenmektedir. Kan pis bir şey iken o yavruya gıda olmuştur. Çocuk, anasından doğup da, kan içmekten kesilince, bu defa gıdası süt olur. Sütten kesilince de lokma yemeye başlar. İnsan, kemâle gelince, olgunlaşınca; lokmadan, yani nefsanî gıdalardan kendini çekince, lokman

tırmak için her yola başvuracağına söz veriyor, başvuracağı yollardan birisi de kardeşlik bağını ortadan kaldırmaktır. Hiç şüphesiz ki biz ümmet olarak kardeşçe birlik içinde yaşadığımız müddetçe bize kimse dokunamaz. Nitekim Rabbimiz Kur’an-ı Kerîm’de “Mü’minler ancak ve ancak ardeştirler.” (2) buyuruyor. Buna mukabil Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (zalimlere de) teslim etmez. Kim, din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir” (3) Ayet ve hadisten anlaşıldığı üzere kardeşlik ilahî bir emirdir. O hâlde günümüzdeki din kardeşliğini sahabelerle mukayese ettiğimiz zaman, düşmüş olduğumuz hâl bize apaçık şeytanın oyunlarına aldandığımızı ve dünya üzerindeki din kardeşlerimizi kaderlerine terk ettiğimizi acı bir gerçek olarak karşımıza çıkarmaktadır. Eğer biz gerçek anlamda din kardeşliğini üstün tutsaydık bugün bu aşamaya gelinir miydi? Din kardeşlerimizin üzerinde bu denli büyük oyunlar oynanır, zulümler yapılır mıydı? Gerek şeytan gerekse şeytanın dostları, bırakın sıhriyyet (soy) kardeşliğini, mefkûre (din) kardeşliğini de yıkmaya and içmişler, kökünden kazımak için göz dikmişler. Bugün “din kardeşliği” denildiği

olur; gizli sevgiliyi açıkça istemeye koyulur.” (Mesnevi, T, Şefik Can) Müthiş bir benzetme sanatını kullanarak, iki farklı zihniyette olan bireyleri tasvir etmektedir. Manevî ve ruhanî zevklerden mahrum olanların dünyasını, ana rahmindeki ceninin sıkıntılı dünyasına benzetmektedir. Buraya kadar olan devrenin çok önemli olduğunu, ana karnındaki çocuğun beslendiği kan, hangi gıda maddeleriyle güç kazandığını, dünyaya geldikten sonra da beslendiği süt ve yiyeceği lokmanın da, sağlıklı yetişmesinde ana âmil olacağına dikkat çekmektedir. Yani, çocuğun eğitiminin ana karnında başladığına; kan, süt ve lokmayla helal veya haramla temelin atılmış olacağına dikkat çekiyor. Çocukların iki dünya ilişkisini bu çerçevede ele alarak, geleceğe hayırlı veya hayırsız evlat olacakları öngörüsünü ortaya koymaktadır. Kur’an’ın bir çok ayetinde, çocuk eğitimiyle ilgili ayetler bulunmaktadır. Ancak burada bir kaç ayetle iktifa edeceğiz... “Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucağım! Doğrusu şirk, zulümdür, demişti.” (Lokman,13) Demek ki, doğumla birlikte çocuğun ilk duyacağı ses, bir kulağına ezan, diğer kulağına kamet olacaktır. Daha sonra da tevhidi (Allah’tan başka İlah olmadığını, Hz. Muhammed(a.s)’in onun kulu ve Resûlu olduğunu) öğrenecektir. Eğer ana baba, çocuklarının Cennet gibi bir hayat yaşamasını istiyorlarsa, çocuklarını, kendi görüşlerine göre değil, Kur’an ve Sünnete göre yetiştirmeleri gerekir. Bunu başarabilirlerse, o zaman çocuklarından itaat bekleme hakları bulunacaktır. Yoksa ekilmeyen tarladan mahsul beklemenin bir anlamı olmayacaktır. Ayette, oğluna hitap şeklinin ne kadar müşfik bir eda taşıdığını ve baba evlat arasında ki iletişimin bir formülünü vermektedir. Sert ve şiddet taşıyan davranışların çocuk

üzerinde olumsuz etki yapacağına işaret etmektedir. Rabbimiz yine ayetinde: “Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonar da ana babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.” (Lokman,14) Ana baba hakkının ne kadar büyük olduğu bu ayetten anlaşılmaktadır. Peygamber(s.a)’e birisi “Ben kime iyilik edeyim? diye sormuştu. Buyurdu ki: “Anana, sonra yine anana, sonra yine anana.” “Ya ondan sonra?” dedi, “babana” diye buyurdu. (Buhari, Edep)

zaman elimizde sadece bir eşyanın üzerindeki toz kadar değer taşıyan bir kardeşlikten eser kaldığını görmekteyiz. Günümüzde gerçek anlamda din kardeşliğine toplumca ve ümmetçe ne kadar da muhtacız. Sadece milletçe birlik olmamız fayda etmeyecektir. Zira mensubu olduğumuz din, ırk ve renk gözetmeksizin kardeşliği emretmektedir. Resûlullah(s.a.s.) şöyle buyurdu: “Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.”(4) Bugün ümmetin düştüğü duruma bir bakın! İslam ülkeleriyle birleşmemiz gerekirken Yahudi ve Hristiyanlarla masalara oturup alışverişlerimizi ve birlikteliğimizi pekiştirmeye çalışıyoruz. Bugün dünyanın bir çok yerinde ümmet, kan ağlayıp “nerede benim din kardeşim” diye feryat ederken, bizler yüce Rabbimizin emrini kulak ardı ediyoruz. Rabbimiz, “Ey inananlar! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez”.(5) buyurmaktadır.

zu, alışverişimizi ve ortaklığımızı pekiştirerek onlara en büyük zulmü biz yapmış olmuyor muyum? Bütün bu olan bitenler karşısında din kardeşimi gerçek manada sevdiğimi söyleyebilir miyim? Yoksa onları kaderlerine mi ter kettim(k)sorusunu önce vicdanımıza sonrada kalbimize sorabiliyor muyuz? Bugün İslam toplumuna yapılan zulümler acı bir şekilde durmamaksınız devam ederken bunun bir nevi sebebi de biz değil miyiz. Biz kardeş olmadığımız ve olamadığımız müddetçe bir olamayız ve bir olamadığımız için de gerçek anlamda iman etmiş bir ümmet olamayız: Bu şekilde Kur’an-ı Kerîm’in övmüş olduğu üstün ümmet sıfatını asla elde edemeyiz. Nerede hani o, emperyalizmi yeryüzünden kovmaya and içen yiğit veya yiğitler. “Hadi oradan!” diyebilmek ve ehli İslam’a yapılan zulümlerin ortadan kaldırılabilmesi için evvela İslam Birliği yani D8 Projesinin hayata geçirilmesi gerekir. İşte bu vesileyle biz, ümmet şuuruyla birleşmiş olacağız; tıpkı Resûlullahın Medine’de, ensar ve muhaciri birbirlerine kardeş kıldığı gibi. Resulûllahın o günkü hareketi, bugün D8 yani İslam Birliği Projesi ile mukayese edilebilecek harekettir. Biz Neredeyiz ey ümmeti Muhammed? Ne zaman uyanacağız? Irakta Afganistan’da ve bugün Suriye’de

Kardeşlerimizi bugünkü savaşların ve zulümlerin vahametine terk ederek, Yahudi ve Hristiyanlarla dostluğumu-

“Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.”(Lokman,15) (Lokmân, öğütlerine şöyle devam etti:) “Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.” (Lokman,16) “Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.” (Lokman,17) “Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez.” (Lokman,18) “Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz

eşeklerin sesidir!” (Lokman,19) Lokman (a.s)’ın oğluna yaptığı nasihat, âdeta bir eğitim manifestosudur. İslam Medeniyet Tarihinde, Kur’an ve Sünnete bağlı geliştirdikleri insan yetiştirme ve eğitim modellerinde, bunları görmek mümkündür. Nizamul mülk medreseler ve Endülüs İslam Medreseleri burada örnek verilebilir. Yukardaki ayetler özetlenecek olursa, Lokman (a.s) oğluna: Şirk koşmamasını, Anaya babaya iyilik yapmasını, önce Allah’a sonra ana-babaya şükretmesini, Allah’a şirk koşmaları hâlinde onlara itaat etmemesini, onlarla iyi geçinmesini, yalnız Allah’a yönelenlere uymasını, yaptığı iş ne kadar küçük olursa olsun onu Allah karşısına çıkaracağını, namazı kılmasını, iyiliği emretmesini, kötülükten sakındırmasını, başına gelen musibetlere sabretmesini, insanları küçümsememesini, böbürlenmemeyi, yürüyüşte tabii olmasını, sesini alçaltmasını tavsiye etmiştir. Sonuç olarak bütün konuyla ilgili Kur’an’da geçen ayetlere ve hadislere bakıldığında bütün bunların, Lokman Süresinin 11-19. ayetleri özetlemektedir. Batı toplumunda çocuk yetiştirmede aile, cami ve okul önem kazanmaktadır. Eğer çocuk ailede bu prensiplere göre yetiştirilir, camide ehil insanlar tarafından İslami eğitimini alırsa, okul hayatında kendine öz güveni daha da artacak, başarılı bir eğitim geçirerek, gelecekten ümitvar olarak, hayat sahnesine atılacak ve bütün insanlığa hizmet eden bir şahsiyet olarak çıkacaktır. Bütün dünyanın böyle nesillere ihtiyacı vardır. Son olarak Peygamber (a.s)ın şu hadisiyle konumuzu nihayetlendirelim… Hz. Enes (ra) anlatıyor: “Resûlullah (a.s) buyurdular ki: Çocuklarınıza gereken ikramı yapın ve terbiyelerini güzel yapın) buyuruyor.” ortaummet_45@hotmail.com

ve daha nice İslam devletlerinde yaşananları bizimde mi yaşamamız gerekiyor; aklımızın başımıza gelmesi için… Ne oldu bize? Ne zaman ehli İslam birleşecek? İslam’da nemelazımcılık yoktur. Ehli İslam’ın üzerine çökmüş olan bu zulüm ve vahametlerin sebebi biz olmayalım, olup bitenlerden ahirette sorumluyuz: Kendi hesabımızı bile vermekten aciz iken, şeytanın ve dünyanın şatafatlı hâli bizi aldatmasın. Nitekim Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Kıskanmayın ve hased etmeyin ey Allah’ın kulları, kardeş olun” (6) Resûlullahın, Medine’ye gelişiyle birlikte, oluşturduğu kardeşlik bağına benzer bir kardeşlik bağı kurulmalı. Ve bizim bugün, öyle bir kardeşliğe ihtiyacımız var. Aksi hâlde Allah’ın ve Resûlullahın emirlerini yerine getirmeyip biz kendi kendimize zulmetmiş olacağız; bugün olduğu gibi. metmiş olacağız aynı bugünki gibi. Kaynakça: 1:(Araf,16) - 2:(Hucurat,10) 3: (Buhârî, “Mezâlim”, 3; “İkrah”,7; Müslim, “Birr”, 58;Tirmizî, “Hudud”,3.) 4: (Ahmed b.Hanbel, II,478. Müslim,” Îmân”, 93-94. Ayrıca bk. Tirmizî, “Et’ime”, 45, “Kıyamet”, 56; İbni Mâce, “Mukaddime”, 9, “Edeb”, 11) 5: (Maide,51) - 6: (Buhari,Müslim, Birr 30),


nieuws

24 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Şube idarecileri toplandı...

Güney Hollanda Bölgesi kampında örnek dava insanı anlatıldı

“O, kendisine ölüm fermanı verenleri bile bağışladı” Hollanda İslam Federasyonu yöneticileri, cemiyet başkanları ve bazı birim başkanları Elspeet Kamp Merkezi’nde bir araya geldiler.

D

olu dolu geçen iki günlük kampta yoğun bir şekilde bilgi alışverişi yapıldı. Kampa davet edilen Dr. Yusuf Işık ve Prof. Dr. Özcan Hıdır tarafından değişik konularda seminerler verilirken, diğer bir salonda güncel konularda paneller düzenlendi. NIF’e bağlı Kurumsal iletişim birimi, Hollanda’da siyasetle ve akademik ilgilenen bazı gençleri kampta bir araya getirerek; “Hollanda’da Siyaset ve Biz” başlıklı bir panel düzenledi. Bu manada gerçekleştirilecek panel ve seminer için NIF Kurumsal İletişim (KİB) Başkanı Hasan Hüseyin Göğüş, NİDA Partisi meclis üyesi Aydın Peksert, Arnhem Verenigd Arnhem kurucusu Kürşat Bal, CMO Başkanı Raşit Bal, Leiden SP’den Mustafa Kuş ve akademisyenlerden Bahaeddin Budak, Mehmet Erik, Muhammed Akbaş, Eyüp Demirdaş, Halil Karaaslan, Mustafa Aslan ve Ergün Madak kampa davet edilen isimlerdendi.

Kampın ilk gününde Dr. Yusuf Işık “Örnek Dava İnsanı” başlıklı bir seminer sundu.Işık, dört büyük halifenin özelliklerini anlatarak başladığı konuşmasında, bu özelliklerin her birinin her Millî Görüşçü de olması gerektiğinin altını çizdi. Işık konuşmasında özetle şunlara değindi: “Müslüman, Hz. Ebubekir gibi davasına sadık, samimi ve bağlı olmalı. Hz. Ömer gibi Hakkı bâtıldan ayırmalı, adil

Cihad ve Nefis terbiyesi...

olmalı, doğruyu yanlışı çok iyi bilmeli, sezmeli. Hz. Osman gibi edep ve hayâ timsali olmalı. Hz. Ali gibi ilimde üstün, bilgili, kıvrak zekâlı olmalı, inandığı dava hakkında yeterli derecede bilgili olmalıdır. Bu özellikleri kendi nefislerinde yaşamaya çalışan örnek liderler vardı. Bunlardan bazıları Aliya İzzet Begoviç, Muhammed Cinnah, Muhammed Sami Ramazanoğlu, Muhammed Zahid Kotku, Seyyid Kutup, Abbas Medeni Hasan, Turabi, Mehmet, Akif Ersoy, Süleyman Hilmi Tunahan, Said Nursi, Malcolm X, Muhammed Hamidullah, Necip Fazıl ve Necmettin Erbakan’dır.” Dr. Yusuf Işık daha sonra “örnek dava insanı” çok yakından vakıf olduğu merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’nın biyografisinden kesitler anlattı. Erbakan Hocanın insanları İslam davasına hizmete davet ettiğini ve bu en güzel şekilde yaptığını söyleyen Işık onun azılı düşmanlarını bile kırmadan incitmeden nazik ve dostlukla onları ikaz ettiğini, dilinin çok yumuşak olduğunu, kendisine ölüm fermanını verenleri bile bağışladığını ve onlara bile hakaret etmediğini, aşağılamadığını hatırlattı. Işık, onun davasını anlamak kavramak ve yaşatabilmek için onu çok iyi tanımak gerektiğini söyledi. Işık, merhum Erbakan’ı anlayanların anladıklarını belirterek şu tespitlerde bulundu. “Bunun içindir ki vefatından sonra onu sevmeyenler dahi Erbakan’ı “anladık ama geç anladık” dediler. Bunun içindir ki 34 ülkeden hiç kimseye

Özcan Hıdır: “Müslümanların içinden çıkmış bir takım sıkıntılı gruplar yüzünden cihad kelimesini maalesef kullanamaz hale geldik, getirildik. Hâlbuki Batı insanına cihad kelimesini biz çok iyi anlatmalıyız. Müslümanlara, bilhassa akademisyenlere en çok sorulan soru “cihad” hakkındadır”

Dr. Yusuf Işık:

“Bunun içindir ki vefatından sonra onu sevmeyenler dahi Erbakan’ı “anladık ama geç anladık” dediler. Bunun içindir ki 34 ülkeden hiç kimseye nasip olmamış gıyabi cenaze namazı kılındı. Her İslam ülkesinin toprağından Topraklar getirilerek mezarına kondu.” Işık Milli Görüş davasının sürdürülebilmesi için suni gündemlere takılmadan rahmetli Erbakan Hoca gibi hedefe kilitlenerek ona ulaşmak için uğraşılması gerekir”

nasip olmamış gıyabi cenaze namazı kılındı. Her İslam ülkesinin toprağından Topraklar getirilerek mezarına kondu.” Işık, Millî Görüş davasının sürdürülebilmesi için suni gündemlere takılmadan rahmetli Erbakan Hoca gibi hedefe kilitlenerek ona ulaşmak için uğraşılması gerektiğinin altını çizerken bunun dava etrafında eskiden olduğu gibi sımsıkı birlik ve beraberlikle olabileceğine işaret etti. İkinci gün ise Prof. Dr. Özcan Hıdır “Rabb’e Giden Yol” başlıklı bir seminer verdi. Hıdır, Rabb’e giden yolu dinimizin iki temel kaynağı olan Kur’an ve Sünnet ışığında anlatmaya çalıştı. Bu iki kaynakta “yol” kavramının nasıl anlaşılıp nasıl kavrandığını anlatmaya çalıştı. “Bu yol” nasıl tanımlanmış? Engelleri nelerdir? Bu “yol’a” götüren kılavuz ve yapı taşları nelerdir” bu sorular üzerinde durdu. Hıdır, Ankebut suresinin 69’uncu ayetini hatırlatarak buradaki üç kavramın önemine değindi. Birincisi “cihad” mücadele kavramı. Bu kavrama İslam âlimlerinin 12, hatta daha fazla anlam verdiklerini ve “silahla savaşmanın” bu 12 unsurdan sadece biri olduğunu belirten Hıdır oysa geriye kalan anlamlarla anlatılmaya çalışılan “nefis mücadelesinin” çok daha önemli olduğunu söyledi. Hıdır “Müslümanların içinden çıkmış bir takım sıkıntılı gruplar yüzünden cihad kelimesini maalesef kullanamaz hale geldik, getirildik. Hâlbuki Batı insanına cihad kelimesini biz çok iyi anlatmalıyız. Müslümanlara, bilhassa akademisyenlere en çok sorulan soru “cihad” hakkındadır” diye konuşan Hıdır bunu anlatmanın bir yolu bulmalıyız diye konuştu. Hıdır, ayette geçen diğer önemli bir kavram ise Allah yolunda ihlasla mücadele edenlere “yolların gösterileceği, önlerinin açılacağı” yönündeki müjdesinin olduğunu söyledi. Özcan Hıdır Aynı ayette geçen bir diğer önemli kavramın ise; sebil’in çoğulu olan “Subülena” yani yollarımız kavramı olduğunu belirtti. Allah Teala’nın, “Ama bizim yolumuzda cihad edenleri kendi yollarımıza eriştireceğiz” mealindeki ayette birden fazla yolun varlığına işaret ettiğini hatırlattı ve bunun da üzerinde durulması gereken önemli bir kavram olduğunu söyledi. Hıdır, bu yolların tek yol olan “Sırat-ı

Mustakîm”i oluşturan ince ya da değişik yollar olduğu düşünülmesi gerektiğini belirtirken gününüz yollarıyla bir benzetme yaparak; aynı istikamete giden, uçak, tren veyahut bisiklet yollarını örnek gösterdi. Kampta federasyon yöneticilerinden bazı birimler 10’ar dakikalık sunumlar yaparak çalışmaları hakkında bilgiler verdiler. El Birunî yatılı eğitim yurdu müdürü Bilal Yanık bir konuşma yaparak önce yurdun kuruluş amacını anlattı. Yurdun, gelecekte Müslümanları temsil edecek, kendi din ve kültürünü bilen, omurgalı insanların yetiştirmek için açıldığını hatırlattı. Yanık yöneticilerden Millî Görüşün bu çok ünik olan yurduna daha çok destek vermelerini istedi. Ardından Avicanne College (İbn Sina) ortaokulu öğretmenlerinden Eyüp Demirdaş bir konuşma yaparak bu okul hakkında bilgiler aktardı. Kısa bir süre sonra okulun yeni bir binaya taşınacağını ve çok güzel çalışmaların olacağını duyurdu. Bu geçiş döneminde çok sık bir şekilde kontrol edildiklerini belirten Demirdaş, kontrol edenlerin okul hakkında çok olumlu intibalarla ayrıldıklarını ifade etti. Kampta Çınar Cenaze Vakfı görevlisi Fevzi Aksoy da bir sunum yaparak Çınar Cenaze Vakfı’nın ne olduğu ve neler yaptığını ve daha neler yapmayı hedeflediğini anlattı. Çınar’ın sadece Türk vatandaşlarına değil Türk Hava Yolları’nın uçtuğu her ülke vatanda-

şına hizmet sunduğunu, ancak bunun ülkelere göre değişen şartları olduğunu söyledi. İkinci günün son bölümünde ise şube başkanları toplantısı yapıldı. Şube başkanları şubeleri hakkında bilgiler verdiler ve ayrıca dilek ve temennilerini de dile getirdiler. Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan başkanları dinledikten sonra hepsine teşekkür etti. Sorulan sorulara cevap verdi. Dilek ve temennilerin bölge yönetiminde değerlendirileceğini söyledi. Erdoğan bu kampın başkanların istekleri doğrultusunda gerçekleştirildiğini belirterek, kampa istenilen sayıda katılımın olmadığının altını çizerek başkanların buna biraz daha itina göstermelerini istedi. Başkan Erdoğan, “Bu kampımızda bir kez daha “örnek dava” adamı temasını işledik. Bunu elbette başkanlarımız bilmektedirler. Ancak yönetici ve idareci kadromuzda sürekli yenilenmeler olmaktadır. Bu yeni idarecilerimize; Millî Görüş Teşkilatlarının Avrupa’da cihad şuuruyla bu hizmetleri nasıl yaptığını bir şekilde vermek durumundayız.” İfadelerini kullandı. Başkan kampın genel manada güzel geçtiğini söyleyerek katkıda bulunanlara teşekkür etti. Programda sosyal faaliyetler çerçevesinde yüzme ve Gökkuşağı Sanat Merkezi oyucularının sahne gösterisi yer aldı. Sezer Değmez ve Mehmet Yücel’in sunduğu program okunan Kur’an tilavetiyle son buldu. Haber - Fotoğraf: Adnan Şahin

NIF Başkanı Mehmet Erdoğan:

“Bu kampımızda bir kez daha ‘örnek dava adamı’ temasını işledik. Bunu elbette başkanlarımız bilmektedirler. Ancak idareci kadromuzda sürekli yenilenmeler olmaktadır. Yeni idarecilerimize; Millî Görüş Teşkilatlarının Avrupa’da cihad şuuruyla bu hizmetleri nasıl yaptığını bir şekilde vermek durumundayız.”


agenda

gündem 25

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Gündem

“Dünlerimizin genç nesiller tarafından bilinmesi lazım”

TÜRK TOPLUMU TARTIŞILDI Kısa adı PVON olan Bizim Hollanda Platformu tarafından, ‘Hollanda Türkleri’nin Dünü, Bugünü ve Yarını’ başlıklı panel düzenlendi.

Y

unus Emre Eğitim Merkezi’nde gerçekleşen panele Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız, yardımcı Konsolos Ulvi Darendeli, Hollanda Türkler İçin Danışma Kurulu (İOT) Müdürü Ahmet Azdural, Rotterdam Büyükşehir Belediyesi eski Başkan Yardımcısı Hamit Karakuş, Pedagog Hatice Gözüküçük, STK temsilcileri ile vatandaşlarımız katıldı. Bizim Hollanda Platformu Başkanı Fehmi Uzun, “Hollanda’daki yaşamın her alanında nerdeyiz? Hollandalılarla ilişkilerimiz ve diyologlarımız istenilen seviyede mi? Türkiye gündemini takip ettiğimiz gibi yaşadığımız ülkenin gündemini de takip ediyor muyuz? Geleceğimiz olan çocuklarımız ve gençlerimize millî ve manevî değerlerini (aidiyet duygusuyla) kaybetmeden Hollanda’daki yaşamda nasıl daha etkin olmalarını sağlayabileceğiz? Bu soruları kendimize sormak, bir nevi bugünün muhasebesini yaparak, gelecekte Hollanda toplumunda her alanda daha etkili olabilmek adına bu paneli tertip ettik” dedi. “GELECEĞİMİZİ ÇOK PARLAK GÖRÜYORUM” Başkonsolos Sadin Ayyıldız “Bu akşamki tartışmayı ve diyaloğu çok sevinerek izledim, çünkü Hollanda’da yaşayan vatandaşlarımızın yaşadığı ortak sorunların neredeyse tamamı bu programda tartışıldı. Konuşmacıların kendi bakış açılarından verdikleri bilgiler son derece önemliydi. Göreve başladığım günden bugüne kadar değişik platformlarda, başta eğitim olmak üzere yatırımcılarımızın sorunları, gençlerin önündeki sorunlar, asimilasyon vs. birçok meseleyi konuşma imkânı bulduk. Geleceğimizi çok parlak görüyorum çünkü, uluslararası platformda Hollanda çok istikrarlı, geleceğe güvenle bakan saygın bir ülke ve bu

ülke içinde son derece demokratik şartlarda STK’larımız haklarını dile getiriyorlar. Yüksek öğretimde 20-25 bin civarında öğrencimiz var ve bunun katlanarak artacağına inanıyorum. Önemli olan Hollanda’yı Hollanda yapan alanlara gençlerimizin kanalize edilmesi. Öte yandan bilgi teknolojisi şirketlerinde daha fazla üst düzey yöneticilerimiz olmalı. Ziyarete gelen her vatandaşımızla konuştuğumuzda ortak konuyu Türkçe dersleri oluşturdu. Benim şahsi kanaatim, anadil eğitim olmazsa olmazdır. Burada yaşayan toplumumuzu orta ve uzun vadede bekleyen en büyük tehlikedir. Bizim bu sorunu bir şekilde aşmamız lazım. Demokratik bir ülkede yaşıyorsunuz ve SKT’lar çok önemli. STK’lar eliyle bu konuyu belli bir noktaya getirdikten sonra şayet iş öğretmene kalırsa, Türkiye’den öğretmen gönderilmesi konusunda elimizden gelen her türlü çabayı sarfetmeye hazırız. şeklinde konuştu. Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu kurucularından Mehmet Emin Ateş’in yönettiği panelde, ‘Göçün 50. Yılında Hollanda’da Türk Toplumu’ konusunda sunum yapan Hollanda Türkler İçin Danışma Kurulu (İOT) Müdürü Ahmet Azdural, “60’lı yılların başında Hollanda’da işçi çocuklarının sadece yüzde 10’u yüksek bir eğitimi takip edebiliyordu, şimdilerde ise bu oranın yüzde 50’ye yükselmiş durumda. Günümüzde ise ikinci ve üçüncü kuşak Türk gençlerinin yüzde 48’i yüksek eğitimi takip ediyor. Türkler arasında ev sahibi olanların oranı yüzde 40 dolayında seyrediyor. Bir ev sahibi olanlar, Hollanda’da genel olarak orta sınıfa dahil oluyorlar. Özellikle ikinci kuşak gençlerin yarısı Hollanda’da ev sahibi. Hollanda’daki Türk toplumu olarak geçen 50 yılda, kendi öz sermayemizi en iyi (en karlı) şekilde kullandık, ama yabancı sermayeyi ise kullanamadık. Burada sermaye derken sadece finansal açıdan değil kültürel

sermayeden sözediyoruz. Parlamento ve belediye gibi Hollanda kamu yönetimi organlarında, Türklerin nüfus sayısı temel alındığında, daha yüksek oranda temsil edildiğini görüyoruz. Örneğin hâlen Hollanda Meclisi’nde 7 Türk kökenli milletvekili bulunuyor. Geride bıraktığımız 50 yılın en başarılı alanlarından birisi de, girişimcilerin başarısıdır. Diğer azınlık grupları ile karşılaştırdığımızda Çin’lilerden sonra en girişimci grubu Türkler oluşturuyor. Toplumsal gelişimimiz açısından önemli konu ise, kadınlarımızın hayatın her alanında eşit şekilde hak ettikleri yeri almalarıdır. Sonuç olarak Hollanda’da geride bıraktığımız 50 yılda, bireysel işçi göçünden yerleşik toplum hayatına geçmiş bulunuyoruz. Bizler artık burada kalıcıyız. Bu toplumun ayrılmaz bir parçasıyız. Geleceğimizi buna göre kurgulamalıyız. İki dönem Rotterdam Büyükşehir Belediye Başkan yardımcılığı yapan ve halen Platform 31 müdürlüğününü yürüten Hamit Karakuş, “Topluma katılımın siyasi, ticari, eğitim vs. yönleri var. Türk toplumu olarak neredeyiz? Bu soruya cevap aramak yerinde olur. Eğitim konusunda eskiye nazaran daha iyi durumdayız, ancak yeterli değil. İş alanında yeterli oranda kalifiyeli değiliz. Gençlerimiz eğitimlerini bitirmeden iş hayatına atılmaları yanlışlarımızdan biridir. Hollanda genelinde işsizlik ödeneği alan Türklerin sayısı azımsanmayacak orandadır. Toplum olarak fakirlik sınırındayız ve buna dikkat etmemiz lazım” dedi. Pedagog Hatice Gözüküçük ise şöyle konuştu: “Hollanda Türkleri’nin dünü, bugünü ve geleceğini konuşmak, hepimizi hem daha sağlam hem daha emin adımlarla ilerlememizi sağlayacağına inanıyorum. Velilerin eğitimdeki rolleri gitgide değişiyor, eskiye göre velilerimiz daha bilinçli ve duyarlı ancak yeterli değildir.”

Bağnazlıkta sınır...

Müslüman öğrencilerin teklifi PVV’yi çıldırttı Amsterdam’daki bir ilkokulda okuyan bazı Müslüman öğrenciler dinî bayramlarının resmi tatil olarak kabul edilmesi talebinde bulundu. Amsterdam’daki Oostelijke Eilanden (BOE) adlı ilkokulda eğitim gören öğrencilerin talebine kentteki okul birlikleri destek verirken, Müslümanlara yönelik muhalefetiyle bilinen aşırı sağcı Geert Wilders’in liderliğini yaptığı Özgürlük Partisi (PVV) ise teklife karşı çıktı. Belediyeye mektup yazan okulun 8 B sınıfı öğrencileri, Hollanda’da yalnızca Hıristiyanlara ait bayramların resmi tatil olarak kabul edildiğini hatırlatarak, toplum yapısının değiştiğini ve Müslüman öğrencilere de bu hakkın tanınmasını istedi. Öğrenciler ilk etapta Ramazan Bayramı’nda okulların tatil olması önerisinde bulundu.

Öğrencilerin isteğine olumlu yaklaşan Amsterdam İlkokullar Birliği, kent nüfusunun yaklaşık yüzde 13’ünü oluşturan Müslümanlara bu hakkın tanınabileceğini açıkladı. Mevcut geleneklerin yanında yenilerine açık olmanın önemli olduğunu belirten Birlik Başkanı Herbert de Bruijne, vatandaşların büyük çoğunluğu böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsa bu konunun tartışılabileceğini dile getirdi. Okul Müdürü Tamar Suss da öğrencilerin teklifinin okullarının yapısıyla uyumlu olduğunu belirterek, öğrencilerin yanı sıra Müslüman öğretmenlerin de aynı görüşü paylaştıklarını dile getirdi. Öneriye sert tepki gösteren aşırı sağcı PVV partisi, konuyla ilgili Eğitim Bakanlığının yanıtlaması isteğiyle meclise önerge verdi. Önergeyi sunan PVV milletvekillerinden Harm Beertema, eğitimin temel hedefinin kendi kimliklerini gelecek nesillere aktarmak olduğunu ileri sürerken, milletvekili Machiel de Graaf da “Amsterdam’daki okul idarecileri İslami bir bayram günü istiyorlar. Eğilmemeliyiz, İslam’ı durdurmalıyız” ifadelerini kullandı.

Abla-Kardeş el ele

“Seviyorum ben Müslüman kardeşimi!” Eindhoven Mevlana Camii Asrun Nisa Gençlik, “Abla - Kardeş Projesi” çerçevesinde abla ve kardeşleri kaynaştırma amacıyla çeşitli aktiviteler yapmakta. Daha önce gerçekleştirilen “Glow ve lichtjesroute” gezileri sonrası birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı yakalayan gençler, kendi aralarında yaptıkları istişareler sonucunda verimli bir kamp yapmaya karar verirler. Abla

ve kardeşler arasında sevgi ve muhabbet ortamı oluşturmak, ümmet kardeşliğini pekiştirmek, dava şuurunu yerleştirmek, Millî Görüşün hakkıyla tanıtımını yapmak gayesiyle yürütülen bu çalışmalardan biri de geçenlerde gerçekleştirildi. Güney Hollanda Kadınlar Gençlik Teşkilatının da katıldığı kamp, sunumlar ve workshoplarla devam etti. Dolu dolu gecen kampta verilen “Ümmet Kardeşliği” ve “Namaz” konulu seminer hayli verimli geçti. Atölyelerde (Workshop) Abla ve Kardeşler birlikte kolyeler ve kekler yaptılar. “Bana tesettür yakışır” adlı sunumda, kızlara günlük hayatta tesettürün nasıl olması gerektiği örneklerle gösterildi. Program sıcacık bir “High Tea” saatiyle sona erdi.

TAZİYE Regenboog Sanat Merkezi Vakfı Başkanı

Ömer Yaralı ’nın kıymetli babası

Halil Yaralı

hakkın rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah’tan rahmet, geride kalanlara sabr-ı cemil ve başsağlığı dileriz. NIF - DOĞUŞ

AK Parti İstanbul

Mustafa Yeneroğlu ’nun babası Milletvekili

hakkın rahmetine kavuşmuştur. Merhum baba Yeneroğlu’na Allah’tan rahmet, başta Mustafa Yeneroğlu olmak üzere acılı ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileriz. NIF - DOĞUŞ



mozaïek

mozaik 27

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Gündem

Tunahan Kuzu: “İslamofobi, Müslümanlara karşı nefrete yol açtığı an ciddi boyutlara ulaşmış demektir”

“Kutuplaşmaya çare, medenî ilişkilerdir”

Amsterdam Tartışmalarının 43’üncüsü 4 Aralık Cuma akşamı yoğun bir katılımla gerçekleştirildi. “İslamofobiyle nasıl başa çıkılabilir?” temasının işlendiği tartışmaya milletvekili Tunahan Kuzu, araştırmacı yazar Ewoud Butter ve yerel politikacı Kürşat Bal konuşmacı olarak katıldılar.

T

artışma Ewoud Butter’in istatistiki bilgilerden oluşan bir bilgi testiyle başladı. Sorulara verilen cevaplardan bir çok kişinin gerek Müslümanlar gerekse İslamofobi hakkındaki bilgilerinin gerçek verilerle örtüşmediği anlaşıldı. Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) verilerine göre Hollanda’da kendilerini Müslüman olarak nitelendiren 660.000 yetişkin yaşamaktadır. Bir başka veriye göre, Müslümanlar internet ortamlarında gündelik olarak ayrımcılığa maruz kaldıkları hâlde 2014 yılında İnternette Ayrımcılığı Şikâyet (MIND) Bürosuna yapılan 305 müracaatın sadece küçük bir kısmı Müslümanlar tarafından yapılmıştır. Yine internet ortamlarında ayrımcılıkla ilgili bir başka büronun (MDI) verilerine göre yapılan 1117 şikâyetin sadece 219’u Müslümanlar tarafından yapılmıştır. Bu verileri gerek Ewoud Butter gerekse Tunahan Kuzu buz dağının sadece görünen kısmı olarak nitelendirmektedirler. Ewoud Butter, 2013 yılına ait Sosyal Kültürel Plan Bürosu (SCP) verilerine göre Hollanda’da yaşayan Müslümanların % 65’inin ayrımcılığa uğradığı hissini taşıdıkları belirtti. İstatistiklerde öne çıkan bir başka husus ise özellikle Müslüman kadınların gerek fiziki gerekse sözlü şiddete maruz kaldıklarıydı. Şikâyet sayısı ile gerçekler arasındaki büyük farkın, hem Ewoud Butter, hem katılımcılar hem de misafir konuşmacı Tunahan Kuzu’ya göre insanların şikâyetlerinin bir sonuç vermeyeceği kanaatinde olduklarından kaynaklanmaktadır. Mesele kanunların yaptırım gücünden ziyade şikayetlerin daha ilk aşamada elenip işleme konmamasındadır fikri gerek katılımcılar gerekse katılımcılar arasından bulunan hukukçular tarafından teyit edildi. Hollanda Parlamentosu Temsilciler Meclisi üyesi Tunahan Kuzu konuşmasına, islamofobi ve Müslümanlara karşı nefret söylemiyle ilgili farklı tanımlamaların olduğunu, ancak bütün bu farklı tanımlamalarda öne çıkan ortak noktanın, İslamofobinin Müslümanlara karşı olumsuz tavır ve hisler olduğunu ifade ederek başladı. Kuzu bu kavramların tanımından ziyade onların sosyal ve politik etkilerine işaret

etmek istediğini belirtip bir takım istatistiki bilgileri katılımcılarla paylaştı. Kuzu’nun paylaştığı verilere göre Hollanda toplumunun % 55’i İslam ülkelerinden göç istememektedir. Yine halkın % 72’si terör eylemleriyle Müslümanları ilişkilendirirken, % 68 Hollanda’da çok fazla Müslüman olduğu fikrine sahiptir. Yine halkın % 63’ü yeni cami inşasına da karşıdır. Kuzu’ya göre İslamofobi Müslümanlara karşı nefrete yol açtığı an ciddi boyutlara ulaşmış demektir ve günümüzde de bu artık bilinen bir gerçektir. Bu nefret aynı zamanda ve özellikle Müslüman kadınlara yönelik olmak üzere kamuya açık alanlarda hem sözlü hem de fiziksel şiddete de sebep olmaktadır. Bir takım verilere göre bundan camiler de büyük ölçüde nasibini almaktadır. Kuzu’ya göre, eğer nefret mağdurlarına yönelik yeterli bilgilendirme olmazsa ve hukuki yaptırımlar da etkin hâle getirilmezse bunun önüne geçilmesi mümkün olmayacaktır. Buz dağının görünen kısmı... Tunahan Kuzu, her terör eylemi sonrası İslam’a karşı nefret söyleminin şiddetlendiğini ve bunun da Müslümanlara yönelik gerek sözlü gerekse fiziksel şiddete yol açtığını söyledi. Kuzu’ya göre kamuya açık alanlarda şiddete maruz kalanlara karşı çevredekilerin kayıtsız olması kaygı verici bir gelişmedir. Yine her terör eylemi sonrası eylemlerle hiç alakası olmayanlardan kolektif bir tavır beklendiğini belirten Kuzu, bu durumun hem Müslümanları rahatsız ettiğini hem de onlara karşı bir haksızlık olduğunu söyledi. Tunahan Kuzu, gelinen noktada siyaset ve siyasetçilerin rolünün büyük olduğunu ve siyasetçilerin İslamofobie kavramını ağızlarına almaktan imtina ettiklerini söylerken, özellikle PVV ve VVD’li politikacıların İslam hakkında en olumsuz tavrı takındıklarını iddia etti. Kuzu’ya göre aşırı sağ İslamofobiyi besleyen kaynak olmakla beraber, siyasi rant uğruna yaptıkları yalan yanlış söylemlerle toplumda bölünmeye de sebep olmaktadırlar. Arnhem Belediye Meclisi üyesi Dr. Kürşat Bal tarih boyunca Doğu ile Batı arasındaki çatışmaları ve onların arka planlarını anlatarak başladığı konuşmasında her dönemin bir çatış-

ması olduğunu ve şimdi de Batı ile İslam çatışması yaratılmak istendiğini belirtti. Aslında sırada Batı ile Uzak Doğu/Çin çatışması olduğu, ancak Batının petrol çıkarları, Batıdaki aşırı sağın siyasi çıkarları ve Doğundaki Batı karşıtlığı ve bir takım dini çıkarlar gibi sebeplerden dolayı Batı ile İslam arasında bir çatışma zemini olduğu algısının oluşturulduğunu iddia eden Bal, terör eylemleri ve farklı grupların manipülasyonlarının bu durumu daha da pekiştirdiğini söyledi. Bal’a göre fanatikler oyunu oynarken büyük çoğunluk sessizliğe bürünmüştür. Şayet mevcut duruma karşı bir şeyler yapmak istiyorsak, gündemi belirleyen olumsuz aktörlerden kurtulmamız gerekir diyen Bal, barışçıl, güvenli ve müreffeh bir dünya için harekete geçilmesi, organize olunması, Müslim ve gayrimüslim herkesle işbirliği yapılması, karşılıklı tanışılması ve karşılıklı güvenin artırılması, bunun dışarıya yansıtılması ve en önemlisi de birbirimize olan inancın gösterilmesi gerekir dedi. Bal’a göre, kalpleri kazanmak için çaba sarf edilmeli ve bu arada da daha kötü günlere de hazırlıklı olunmalıdır. Tartışmada öne çıkan hususlar: İslamofobi ve Müslümanlara karşı şiddet söylemi konusunda: • Kanunlar yeterince uygulanmamaktadır; • Şikâyetler yeterli ciddiyetle işleme konulmamaktadır; • Çifte standart söz konusudur (antisemitizme karşı hemen tedbir alınırken islamofobi görmezden gelinmektedir); • Kamuoyu doğru bilgilendirilmemektedir; • Türklerin yeterince aktif olmadıkları gözlemlenmektedir; • Irkçı ve İslamofobik söylemlerin kanıksandığı gözlemlenmektedir; • Siyasetçilerin ya körükleyici ya da pasif olduğu gözlemlenmektedir; • Nefret söylemi ve buna bağlı olarak da sözlü ve fiziksel şiddetin arttığı gözlemlenmektedir. Sonuç olarak da bütün bu tespitlerin kaygılanmak için yeterli sebep olduğu ve artık kabuğumuzdan çıkıp etkin mücadele etme zamanının geldiği fikri gerek konuşmalar gerekse katılımcılar tarafından ifade edildi. Haber. M. Ali Topcu

Tamer Karademirli

Gayrimenkul alım-satım işlemlerinde dikkat edilmesi gereken hususlar Sayın okuyucularımız, Bina ve arazide emsal kira bedeli, yetkili özel mercilerce veya mahkemelerce takdir veya tespit edilmiş kirası, bu suretle takdir veya tespit edilmiş kira mevcut değilse Vergi Usul Kanunu’na göre belirlenen vergi değerinin %5’idir. Diğer mal ve haklarda emsal kira bedeli, bu mal ve hakların maliyet bedelinin, bu bedel bilinmiyorsa, Vergi Usul Kanunu’nun servetlerin değerlendirilmesi hakkındaki hükümlerine göre belli edilen değerlerinin %10’udur. Emsal Kira Bedeli Esasının Uygulanmayacağı Haller 1. Boş kalan gayrimenkullerin muhafazaları maksadiyle bedelsiz olarak başkalarının ikametine bırakılması, 2. Binaların mal sahiplerinin usul (üst soy), füru (alt soy) veya kardeşlerinin ikametine tahsis edilmesi usul, füru ve kardeşlerden her birinin ikametine birden fazla konut tahsis edilmiş ise bu konutların yalnız birisi hakkında emsal kira bedeli hesaplanmaz. (Kardeşler evli ise eşlerden sadece biri için emsal kira bedeli hesaplanmaz.), 3. Mal sahibi ile birlikte akrabaların da aynı evde veya dairede ikamet etmesi, 4. Genel bütçeye dahil daireler ve katma bütçeli idareler, il özel idareleri ve belediyeler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca kiralanması hallerinde emsal kira bedeli uygulanmaz. Emsal Kira Bedeli Esasının Uygulanacağı Haller Kira bedelinin hiç olmaması veya düşük olması halinde, “emsal kira bedeli” esas alınır. Buna göre; - Kiraya verilen gayrimenkulün kira bedelinin emsal kira bedelinden düşük olması, - Gayrimenkulün bedelsiz olarak başkalarının kullanımına bırakılması, hallerinde emsal kira bedeli uygulanacaktır. Emsal Kira Bedelinin Hesaplanması Kiraya verilen bina ve arazilerde emsal kira bedeli, yetkili özel makamlarca veya mahkemelerce saptanmış olan kira bedelidir. Böyle bir makam yoksa, o bina ya da arazi için kira takdiri veya tespiti yapılmamışsa; emsal kira bedeli, emlak vergisi değerinin % 5’idir. Örneğin; yabancı uyruklu bir kimse, emlak vergisi değeri 100.000 TL olan bir konutunu arkadaşına kirasız (bedelsiz) olarak vermişse; kira geliri elde etmediği hâlde, emsal kira bedeli olarak en az (100.000 x %5) = 5.000 TL kira geliri beyan edecektir.

Verginin Ödeme Zamanı ve Yeri Beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisi Mart ve Temmuz aylarında olmak üzere 2 eşit taksitte ödenir. Hesaplanan vergi, vergi dairelerine veya vergi tahsiline yetkili banka şubelerine ödenebilir. Kira Geliri Elde Edildiği Halde Beyanname Verilmemesinin veya Eksik Beyan Edilmesinin Sonuçları Konutlardan elde edilen kira gelirleri beyan edilmez veya eksik beyan edilirse, kanunda öngörülen istisnadan yararlanılamaz. Beyan edilmesi gereken kira gelirinin bildirilmemesi halinde, mükellef adına “iki kat I. derece usulsüzlük cezası” kesilir ve gelir takdir komisyonunca takdir edilir. Takdir edilen gelir üzerinden, gelir vergisi ile vergi cezası hesaplanır. Ayrıca gecikilen her ay için gecikme faizi talep edilir. Bu şekilde tahakkuk eden vergi, ceza ve gecikme faizinin tahakkuk tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi zorunludur. Ödenmediği takdirde, vergi dairesince ayrıca her ay için (ay kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilmek üzere) ayrı ayrı gecikme zammı hesaplanmak suretiyle cebren tahsil yoluna gidilir. Geçmiş takvim yıllarına ait kira gelirlerini ilgili beyan döneminde hiç beyan etmeyen veya eksik beyan eden kira geliri sahibinin bu gelirlerini, Vergi Usul Kanunu’nda yer alan “Pişmanlık ve Islah” hükümlerinden yararlanarak beyan etmeleri mümkündür. Kira gelirlerini pişmanlık yoluyla beyan eden mükellefler istisnadan yararlanacak ve Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre vergi cezaları kesilmeyecektir. Bu mükellefler hakkında sadece pişmanlık zammı uygulanacaktır. Kira Gelirinden İndirilebilecek Giderler Gayrimenkul sermaye iradında safi iradın saptanması için, kira gelirlerinden indirilecek giderler konusunda seçilebilecek iki yöntem vardır; - Gerçek Gider Yöntemi - Götürü Gider Yöntemi Götürü veya gerçek gider yönteminin seçimi, taşınmaz malların tamamı için yapılır. Bunlardan bir kısmı için gerçek gider diğer kısmı için götürü gider yöntemi seçilemez. Sorularınız ve sorunlarınız için: Mail: tamer@karademirli.com. Telefon: 0031- 73 - 737 00 87


leven en religie

28 yaşam ve inanç

Kur’an’ı okuyup anlayan her Müslüman bu âyetin hükmü karşısında yüreği titrer, şiddetli azabı hak edecek her türlü saldırganlıktan geri durur. Bu da toplumsal barışa bir katkıdır.

Müslümanlar da her zaman ve her yerde Kur’an’ın ve sünnetin (Peygamberin) ölçüsünden sapmamalı, öfkelerine ve hevâlarına kapılıp yanlış yapmamalı, kimseyi rahatsız etmemeli, kimsenin hakkını yememeli. Huzur ve barış ortamını bozmamalı.

Kur’an, tarihte peygamberin ve Allah’ın indirdiklerine kulak asmayıp, isyan edip taşkınlık yapanların aşağılık (zillet) ve yoksulluk cezasına çarptırıldığını anlatıyor. (Bekara 2/61)

-“Dinde zorlama yoktur” gerçeği de barışa katkı sağlar Kur’an şöyle buyuruyor: “Dinde zorlama yoktur. Gerçekten rüşd yolu (iman) ile sapıklık yolu (ğayy) ortaya çıkmıştır...” (Bekara 2/256)

Bir çok âyette Allah (c.c.) haddi aşanları, konulan ölçüleri ve hükümleri dinlemeyip kendi hevâsına (keyfine) uyanları kınıyor. Onların yanlış yaptıklarını söylüyor. (Bakınız: Bekara 2/229. Nisâ 4/14. Talak 65/1)

Bir başka âyette de şöyle deniliyor: “Biz, insanı karışık bir nutfeden yarattık. Onu deneyeceğiz. Onun için onu

Mü’minler Rablerinin bu çağrısını ve

Bu yüzden Kur’an “dinde zorlama yoktur” diyor. Yani insanlar diledikleri dini seçebilirler. İnandıkları din ne kadar yanlış ve saçma olsa bile bu konuda zorlama söz konusu değildir. Çünkü inanma bir gönül işidir. Bir şeyin doğruluğu ve hakk oluşu kalp ile kabul edilmezse, yumruk ve silah zoruyla, baskı ve tehditle kimseye bir şey sevdirilemez. Buna göre Müslümanlar başkalarını Müslüman olmaya zorlayamazlar. Bu hüküm dünyanın her yerinde geçerlidir. Zorlama olmayacağına göre bu anlamda onlar kimseyi rahatsız etmezler.

Zaten İslam’ın hedefi zorlama, baskı, haksızlık, sömürü, hakları ortadan kaldırma, işgal ve benzeri kötülükler değil; bunun aksine hayatı ve işleri kolaylaştırma, insanların mutlu olabileceği şartları, bir anlamda herkes için barış ortamı hazırlamadır. (Devamı var) ◄◄

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

u

cu

iz : R TL Telev

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

nu

si

Şüphesiz bu âyeti her okuyan, ‘âyet bana hitap ediyor, bundan ben sorumluyum’ deyip kendine göre müşrik/kafir cezalandırmaya kalka-

Bir başka âyette haddi aşanlar, saldırganlık yapanlar hakkında şöyle deniyor: “Ancak (başka) insanları baskı altına alan ve yeryüzünde gaddarca davranarak her türlü haksızlığı yapanlar suç işlemişlerdir: onları şiddetli bir azap beklemektedir.” (Şûra 42/42)

İnsanı yaratan, ona fıtratını veren, onu insanlık görevi ile görevlendiren ve görevini yerine getirebilecek kabiliyetlerle donatan Allah’tır. O Allah (c.c.) bu kabiliyetlerin yanında insana doğru yolu da, sapıklık yollarını da akıl, vahiy ve peygamberlerle göstermiştir. Bundan sonra insan ister inanıp şükredici olur, ister inkâr edip nankör birisi olur. Bu seçim insanın hür iradesine bırakıldı. Sonuçta insan serbest seçimiyle yaptıklarından sorumludur.

n i ve r site

Burada şu soruyu sormak gerekir: Kur’an’ın o günkü suçlulara verdiği bu görevi kim yerine getirecekti? Bu âyeti duyan veya okuyan o günkü her sahabe mi, yoksa otoritenin, yani Peygamber’in (s.a.s.) görevlendirdiği kimseler mi?

Kur’an Hudeybiye’de Peygamberle (s.a.s.) birlikte olup Mekkeli saldırganlara karşı vakarını ve metanetini koruyan, Peygamberin emrinden dışarı çıkmayıp öfkelerine hâkim olan, saldırganlığa kalkışmayan sahabeleri örnek veriyor: “O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet (sekîne) ve güvenini indirdi, onların takva sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna layık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.” (Fetih 48/26)

işiten ve gören yaptık. Biz ona yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.” (İnsan 76/2-3)

Bu ve bundan sonraki âyetler, Müslümanlar için savaşın meşruiyetinin yalnızca (kelimenin en geniş anlamıyla) kendini savunma amacına bağlı olduğunu tereddütsüz bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu savunma amaçlı savaşın da “Allah yolunda”, yani Allah tarafından konulmuş ahlâkî ilkeler uğrunda olması gerekir. Hac 39. âyette “.... kendilerine haksız yere saldırılan kimselere (savaşma) izni verilmiştir” sözleriyle bu amaç daha da açık bir şekilde ifade edilmiştir. (Ayrıca bakınız: Mümtahane 60/8. Nisâ 4/91) (Esed, M. Kur’an Mesajı, 1/54)

Kaldı ki bu âyette hem o dönemde İslam’ı arkadan vuranlar hakkındaki hüküm, hem de daha sonradan Müslüman otoriteler ile anlaşma yaptıktan sonra anlaşmalarına ihanet edenlere ve Müslümanları arkadan hançerleyenlere karşı nasıl bir tavır takınılacağının hükmü var.

Bu, İslam’ın mü’minlere saldırgan ve ceza verici değil, affı ve gönül kazanıcı olmayı, yani barış ortamını hazırlayıcı olmalarını tavsiye ettiğini gösterir. Âyette bir kaç hüküm bir arada bulunuyor. Haklarında yakalama ve cezalandırma emri çıkarılanlar o gün Hicaz’da yaşayan bütün müşrikler ve kafirler değil, anlaşmalarına ihanet ettikten sonra Müslümanlara zarar verenler, yani suç işleyenlerdi. Onlar da tövbe edip af dilerlerse, ya da Müslüman olup İslam’ın kurallarına uyarlarsa cezadan kurtulacaklardı.

tehdidini ciddiye alır, her türlü saldırganlıktan, haksızlıktan ve başkasının hakkına tecavüzden titizlikle kaçınırlar. Bir toplumda bu anlayışa, bu ahlâka sahip insanların sayısı ne kadar çok olursa, o toplumda o kadar barış olur, hak sahipleri rahat eder, haksızlıklar aza iner.

tri

ch

Kur’an, Müslümanlara meşru savaş gibi çok ciddi ve olağanüstü şartlarda bile Müslümanların kendilerini frenlemelerini, öfkelerine kapılıp haksızlık ve zulüm yapmamalarını istiyor. “Size savaş açanlara karşı Allah yolunda savaşın, ama (amacınızı aşıp) saldırganlık yapmayın. Doğrusu Allah haddi aşanları sevmez.” (Bakara 2/190)

maz. Ona böyle bir yetki verilmemiştir. Her Kur’an okuyan âyeti böyle anlarsa hem yanlış anlamış olur, hem de haksızlıklara sebep olur.

ır t m a s o n

- Haddi aşmama emri barışa katkı sağlar Kur’an, Müslümanları ölçülü hareket etmeye, çizilen sınırları aşmamaya, saldırganlık yapmamaya davet ediyor. Daha önemlisi kendi aleyhlerine, akrabaların aleyhine olsa bile her durumda adaletten ayrılamamalarını onlara emrediyor. (Mâide 5/8)

Peygamberle (s.a.s.) anlaşma yaptıktan sonra bu anlaşmaya ihanet etmekle kalmayıp ellerinden geldiği kadar Müslümanlara ve İslam’a zarar vermeye devam eden inkârcı zalimler hakkında Mekke’nin fethinden sonra takip edilmeleri, bulundukları yerde yakalanıp ya hapsedilmeleri veya cezalandırılmaları hükmü verildi. Ancak âyetin devamında görüldüğü gibi onlara bile af yolu açık bırakıldı. Eğer yaptıklarından vazgeçerlerse, yani tövbe ederlerse serbest kalacaklardı. (Tevbe 9/5)

a şt

slam’ın barış çağrısını anlatmaya devam ediyoruz...

ar

Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

Hicretin 5. yılında Hudeybiye’de

İSLÂM’IN BARIŞ ÇAĞRISI (11)

Hikmet Pınarı

İ

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

ve M a as

Postadres: Postbus 51188, 3007 GD Rotterdam Bezoekadres: Zegenstraat 120, Rotterdam T. (010) - 495 15 80

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 Fax (010) - 262 45 35 E-mail directiealghazali@gmail.com www.al-ghazali.nl

Ibn-iSina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 Fax (010) - 428 20 91 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 Fax (078) - 639 04 21 E-mail ikra@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel (010) 240 94 46 Fax (010) 240 99 53 E-mail info.noen@sipor.nl www.ibsnoen.nl


samenleving

toplum 29

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Kardelen

Cennetten Dünyaya Sarkan Dal; Çocuk H

ayatın zorlu ve çetin yollarında bize lütuf olarak bahşedilen bir nimettir çocuk. Hasta olduğunda sabahlara kadar başucunda beklediğimiz, uyusun da büyüsün, tıpış tıpış yürüsün hayalleri kurduğumuz ve telli duvaklı gelin olsun ümitleri beslediğimiz kıymetli varlıktır çocuk. Kur’an ve sünnet penceresinden bakıldığında; imtihan, nimet, göz aydınlığı, kapanmayan amel defteri, emanet ve dünya hayatının süsleridir. Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Siz ey imana ermiş olanlar! Bakın, eşlerinizden ve çocuklarınızdan bazısı size düşmandır. Öyleyse onlara karşı dikkatli olun! Ama (hatalarını) hoş görür, tahammül eder ve affederseniz, bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, bir rahmet kaynağıdır.” (Tegâbun-14) Diğer bir âyet-i kerimede ise malların ve evlatların bir imtihan sebebi olduğuna vurgu yapılıyor. Çocuk, mutluluk kaynağı olmasıyla birlikte ebeveynlerin çetin imtihanlarıdır. Hayatın içerisinde her şeyin normal bir şekilde akıp gitmesini beklemek, dünyadaki varoluş sebebimizi tam olarak idrak edemeyişimizin bir göstergesi olur. Hayat inişli ve çıkışlı bir süreçtir. Bu süreçte mutluluk kadar üzüntü de hayatımızın belirli aşamalarında yaşanması muhtemeldir. Kimileri malından, evlatlarından, eşlerinden, dostlarından veya herhangi bir şeyden imtihan olunacaklardır. Her şeyin bir imtihan sebebi olduğunu bilen bilinçli bir mü’min, sahip olduğu şeylere gereğinden fazla muhabbet besleyerek büyük bir gaflete düşmez. Dünyaya ait hiçbir sevgi Allah sevgisini aşmamalıdır. Böyle olduğu takdirde kaybedilen “her ne ise” bizi büyük buhranlara sürükler. Hâlbuki, her şey gibi çocukta bu dünyada bize emânet olarak verilmiştir. Zamanı gelince geri verilecek bir şeyi sahiplenmek nedendir? Doğumdan ölüme kadar olan hayat serüveninde, insanoğlunu hayatın her aşaması etkiler. Çocukluk, gençlik ve

yaşlılık dönemlerinin hepsi birbirini etkileyen süreçlerdir. Özellikle insanın bedenî ve ruhî gelişmesinde çocukluk evresi büyük bir önem arz eder. Çünkü hayatın temelini çocukluk evresi oluşturmaktadır. Temeli güzel atılmamış bir bina uzun ömürlü olmayacağı gibi, güzel bir çocukluk dönemi geçirmeyen fert, hayat boyunca yaşadığı psikolojik olumsuzlukları atlatmakta zorlanacaktır. O nedenledir ki, anne ve babalar çocukları için evlerinde küçük bir dünya oluşturmalıdırlar. Evdeki bu küçük dünyalarında iyiliğe, merhamete, sevgiye ve paylaşmaya yer verilmelidir. İlgi gören, sevilen ve önemsenen çocuk ile; ilgi görmeyen, itilip kakılan, sıkı disiplinli ve mükemmeliyetçi aile ortamında yetişen bir çocuğun kişiliği aynı olmamaktadır. Birinci aile ortamında çocuk olumlu anlamda kimlik kazanırken, ikinci aile tipinde ise çocuğun yetişkin dönemlerinde davranış bozuklukları görülebiliyor. Dünyanın her yerinde çocuklar birbirine benzer. Mâsumiyetin en güzel örnekleri onlardır. Fakat çevresel faktörler, kültür, değer yargıları ve aileden aldıkları eğitim çocukları birbirinden ayırır. Çocuğun karakterini ya olumlu ya da olumsuz anlamda şekillendirmeye başlar. Gelecek nesillerimizin kimliklerini kaybetmeden bu topraklarda yaşamaları, bizim çocuklarımıza kazandıracağımız âidiyet duygusuyla yakından alakalıdır. Nereye ait olduğunu bilmeyen gençlik, kendi kültür ve dini değerlerini kaybetmeye mahkûmdur. Âidiyet bir yere tutunma ve benimseme çabasıdır aslında. Âidiyet duygusunun gelişmesinde etki yapan aile ortamı, camiler ve kültürel faaliyetlerin yapıldığı mekânlara çocuklarımızı yönlendirmeliyiz. Bu mekânlar âidiyet duygusu kazanmış nesiller yetiştirerek toplumunda düzenine katkı sağlayacaktır. Âidiyette belirleyici olan etkenlerden biri dindir. Gerçek manada aile ve cami ortamında şekillenen aidiyet duygusu, toplumda kötülüğe sebep olacak durumları ortadan kaldırmaya yardımcı olacaktır. O nedenle çocuğumuzun aidiyet duygusunun gelişmeye başladığı

yaşlardan itibaren onları cami ortamıyla buluşturmalıyız. Çocuklarımızı cami ortamına yönlendirirken, katıldıkları bu mekânın ehemmiyetini tavırlarımızla ve katılımımızla göstermeliyiz. Çocuk camiyi sadece babasının Kur’an dersi almak için bıraktığı ve aldığı bir mekân olarak ileride hatırlamamalı. Camiler, çocuklarımızın dini kimliklerinin oluşmasına gerçek anlamda katkı sunan mekânlardır. Şimdiki neslin değer algısı… İlk neslin çocukluk anılarını dinlediğimizde, hayallerinin ve beklentilerinin ikinci ve üçüncü nesilden farklı olduğunu görürüz. Mesela, kendilerine alınan bir kıyafeti ya da bir oyuncağı hatırlayıp iç çekebiliyorlar. Bayram için alınan eşyalara sabaha kadar bakıp heyecan duyduklarını söyleyebiliyorlar. Günümüzün çocuklarına baktığımızda ise tatmin olmayan bir nesli görmekteyiz. Neden mi? Aslında çocuklarımıza sürekli veren ebeveynleriz. Fakat ne verdiğimizin bilincinde olmadan bazen hareket etmekteyiz. Şunu unutmamalıyız ki, çocuğumuza kıymet vermek, sadece onun maddî anlamda ihtiyaçlarını en üst düzeyde karşılamak anlamına gelmez. Her anlamda ihtiyacı karşılandığı hâlde, sevgi açısından ihmal edilen çocuklar, bu açığı çok farklı şeyler ile kapatmaya çalışmaktadırlar. Özellikle buluğ çağında çok ilgi bekleyen çocuğumuza yakın olmalıyız. Sıkıntısı olduğunda paylaşabileceği kişinin biz olduğuna kanaat getirecek güven ortamını oluşturabilmeliyiz. Bize açılamayacağı durumlarda ise güvenilir insanları rehber gösterebilmeliyiz. Çocuklarımıza zaman ayıralım… Çocuklar, bizim onlar için ne kazandığımızdan çok onlarla ne kadar zaman harcadığımızla ilgilenirler. Bir baba işten eve geldiğinde çocuğu onunla oynamak istediği zaman yorgun olduğunu, onlar için yoğun çalıştığını, dolayısıyla kendisine zaman ayıramayacağını söylemesinin çocukta gerçek anlamda bir karşılığı yoktur. Çocuğa göre babalık görevi, onun işe gittiği zaman değil işten döndüğü zaman başlamaktadır.

Burada örnek olarak zikredilen baba yerinde annenin de olması mümkündür. Bu durumu daha iyi açıklayacak bir misal vermek istiyorum. Bir gün, bir çocuk kendisiyle ilgilenmeyen babasına kaç saat çalıştığını sorar. Baba, sekiz saat çalıştığını söyler. Çocuk, tekrar babasına sekiz saatte ne kadar para kazandığını sorar. Baba kazandığı meblağı söyleyince, çocuk kumbarasını kırarak içindeki parayı sayar ve babasına uzatarak şöyle der: Burda iki saat çalıştığında kazanabileceğin miktar var. Sen o iki saati bana ayırabilir misin baba? Çocuklarınız büyüdüklerinde sizinle paylaştıkları anıları hatırlayacaklardır. Büyüdüklerinde sizi anarken yüzlerinde tebessüm oluşturacak anıları onlara miras bırakmalısınız. Çocuklarımızı biz mi yetiştiriyoruz? İtibar asıl olanadır. Hiçbir şeyin asıl olanın yerini doldurabileceği söylenemez. Peki neden bizden çok diziler ve programlar çocuklarımızın ve gençlerimizin temiz dünyasını esir alır? Hatta bu karakterler neden gençliğin ulaşmayı arzu ettiği ve örnek aldığı bir model hâline dönüşür? Çünkü biz ebeveynler olarak çocuklardan önce televizyonun başına geçip diziler için sofra hazırlamaktayız ve bunu sanal ortamda paylaşarak mühim bir icat bulmuş edasıyla çocuklarımıza örneklik teşkil etmekteyiz. Böyle bir ortamda yetişen çocuk elbette ebeveyninin önemsediği bu tabloyu hayatına taşır ve o karakterlerin önem arz ettiğini düşünür. Çünkü çocuklar dediklerinizi yapmaz, yaptıklarınızı yapar. Ne zaman dizi saatinde çocuklarımızı karşımıza alıp, “sana Hz. Fatma’yı anlatmak istiyorum yavrucuğum. Bu ismi sana neden verdik biliyor musun?” Böyle başlayan gerçek hayat hikâyelerini çocuklarımıza anlatırsak, o zaman burada yetişen neslin geleceğinden ümitvar olabiliriz. Biz ebeveynler olarak nesillerimizi kurtarmak adına elimizden geleni yapmalıyız. Gayret gösterilmeyen bir eylemin sonunda hayal kırıklığı yaşanırsa, suçluyu etrafta aramak akıllı insanların yaklaşımı olamaz. Böyle bir konudan bahsedildiği zaman aklıma hemen

Reyhan Şeker Turgut dogus@dogus.nl

İmam Gazali’nin şu sözü gelir: “Ana, baba ve muallim düzgün bir ağaç gibi olmalıdır ki, çocuk da onun gölgesi gibi dosdoğru olsun.’’ Avrupa’da çocuk yetiştiren ebeveynler Türkiye’de çocuk yetiştiren ebeveynlere göre daha fazla donanımlı ve bilgili olmak zorundadırlar. Çünkü yaşadığımız toplumda iki kültürün etkileriyle büyüyen bir neslin var olduğunu unutmamalıyız. Okuldan veya çevrelerinden duydukları sözlerin doğru olup olmadığını teyit etmek adına size bir soru sorduklarında cevap verebilmelisiniz. Ya da arzu edipte gerçekleştiremedikleri şeylerin kendi dinlerindeki karşılığını anlatabilmelisiniz. Zor bir zamanda, zorluklarla yetiştirilen ve emeğinin karşılığının daha dünyada iken görülmesi arzu edilen bir çabanın meyvesidir evlat. Gayret göstererek ardımızda hayırlı evlatlar bırakalım. Efendimiz (s.a.v)’in buyurduğu gibi; “İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat.”(Müslim, Vasiyyet 14) Üstad Necip Fazıl’ın “Çocuk” adlı şiiriyle bitiriyorum. Konuyu böyle güzel bir şiirle bağlamak yerinde olacaktır. Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk; Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk... Çocukta, uçurtmayla göğe çıkmaya gayret; Karıncaya göz atsa ‘niçin,nasıl?’ ve hayret... Fatihlik nimetinden yüzü bir nurlu mühür; Biz akıl tutsağıyız, çocuktur ki asıl hür. Allah diyor ki:’Geçti gazabımı rahmetim!’ Bir merhamet heykeli mahzun bakışlı yetim... Bugün ağla çocuğum, yarın ağlayamazsın! Şimdi anladığını, sonra anlayamazsın! İnsanlık zincirinin ebediyet halkası; Çocukların kalbinde işler zaman rakka◄◄ sı.


jeugd

30 gençlik

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Teşkilatlarımızı tanıyalım....

Mürsel Sofuoğlu – Ravza Gençlik Başkanı: “Şuan bizler fidan dikmekle meşgulüz, meyvesini inşallah ileride hep birlikte alacağız.”

RAVZA GENÇLİK TEŞKLİATI

endinizi tanıtır mısınız? Bendeniz Mürsel Sofuoğlu, Nevşehirliyim, 27 yaşındayım, 6 yıllık evliyim ve bir çocuk babasıyım. Bir şirkette satış danışmanlığı yapıyorum. Rotterdam’da kalıyorum. Ve Ravza Gençlik Teşkilatı Başkanlığını yürütmekteyim.

Manevî açıdan Allaha şükürler olsun ki zorlandığımız bir konumuz yok, gençlerimize ilk adımı attığımız zaman gerisi elhamdülillah geliyor. Belki maddî yönden gençlerimize daha çok bir şeyler verebilme imkânımız olsaydı çok daha güzel olurdu. Ama Allaha şükür bunun için de birkaç çalışmamız bulunuyor. Gençlerimiz için elimizden gelenin daha fazlasını yapmaya çalışıyoruz ve yapacağız da inşallah. “İman varsa imkân da vardır” düsturunca gayret etmeye, görev ve sorumluluklarımızı hakkı ile yerine getirmeye çalışıyoruz.

Teşkilat ile nasıl tanıştınız? Teşkilat ile tanışmam diye bir söz konusu değil aslında, zaten doğup büyüdüğüm yere (Allah emeği geçenlerden razı olsun) küçükte olsa bir mescidin açılması ile oldu. Sıkça giderek oradaki cemaat ve yönetimle de tanışma fırsatımız oldu. Gençliğimde El Birunî yurdunda da kaldığım için bütün hayatım boyunca teşkilatın içinde bulundum. Bu teşkilatla, cemaat ve yönetimle tanışmam bana bir hayır olarak geri döndü elhamdülillah.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı? Rabbim çıktığımız bu çetin yolda bizi yalnız bırakmasın, yardımı hep bizimle ve inananlarla olsun inşallah. Gençlerimize biz kendi enerjilerimizi yansıtırsak onlardan da geri dönüşü olacaktır elbette. Bu da verimi arttırır. Şuan bizler fidan dikmekle meşgulüz, meyvesini inşallah ileride hep birlikte alacağız. Bütün bu çalışmalarımız bizlere güzel bir şekilde geri döneceğine inanıyo

K

o birim ne anlama geliyor? Bu sene, cemiyette bir de Gençlik Kolları olsun istediler ve benim de bu hizmet kervanında görev almamı istediler. Böylece beni Eğitim Başkanı olarak görevlendirdiler ve gayet güzel, bana uyan bir birim. Her şey güzel gidiyor. Ancak, öğreneceğim çok şey var. Projeleriniz ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz Şuana kadar bir projemiz olmadı ama ileriki dönemlerde kesinlikle projelerimiz çoğalacaktır. Şimdilik gençler ile bağlarımızı güçlendirmeye, birbirimizi tanımaya ve bir altyapı oluşturmaya çalışıyoruz.

Projeleriniz ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz... Millî Görüş Teşkilatlarının çok önem verdiği haftalık ev sohbetleri düzenliyoruz. Bu sohbetlerimiz Cuma günleri eda ediyoruz, ardından da salon futbolu organizasyonumuz oluyor. Onun haricinde Ayda bir eğlence programlarımız, tema akşamlarımız oluyor. En zorlandığınız konu?

rum. Ve son olarak, bu yolda emek veren, çile çeken, ter döken kardeşlerimden Allah razı olsun, diyorum. Serhat Doğan – Ravza Gençlik Eğitim Başkanı: “Gençlerimize özgüven vererek hayata hazırlıyoruz” Kendinizi tanıtır mısınız? Serhat Doğan, 17 yaşındayım, Urfalıyım ve (Sosyal Hizmetler) okuyorum Albeda College Rotterdam’da. 4 çocuklu mutlu bir ailenin ikinci çocuğuyum. Teşkilat ile nasıl tanıştınız? Mescidi Ravza’ya bir kaç yıldır geliyorum, cemaat ve talebe olarak. Kendim de zaten bu yakınlarda kaldığım için, burası benim de camim O sebeple de teşkilatımız ile tanışmış oldum. Hangi birim üstleniyorsunuz ve

lerek kendimi teşkilata bağlanmış hissettim. Artık elhamdülillah, beni kimsen çağırmasına gerek kalmadan cemiyetimize uğruyor, her türlü hizmetine koşturuyor aynı zamanda da yönetimine girerek hizmet ağımızı daha da genişletmiş oldum.

Son bir mesajınız var mı? Yok, sağ olun bizleri bu fırsatı verdiğiniz için. Gençleri bekliyoruz kapımız ve gönlümüz kendilerine her zaman açıktır. Gelen gelmeyeni davet etsin çorbada sizin de tuzunuz olsun diyelim. Allah razı olsun.

Hangi birim üstleniyorsunuz ve o birim ne anlama geliyor? Ravza Gençlik Sosyal Hizmetler ve Muhasip birimini üstleniyorum. Hasene’ye ve bölgemize bağlı olan hizmetlerden şube içerisinde sorumluyum. Bu gerek kurban, zekat, fitre olsun, gerek çevre ve komşular ile bir bağ kurmak, hasta ziyaretleri olsun bizim görev alanımız dâhilindedir. Yöneticilik ekip işidir, benim

Furkan Yücedağ – Ravza Gençlik Orta Öğretim Başkanı: “Abi – Kardeş Projesi” ile pek çok gencin sorununu çözebiliyoruz” Kendinizi tanıtır mısınız? Benim adım Furkan Yücedağ, Trabzonluyum, 17 yaşındayım ve 5 kardeşin en büyüğüyüm. VMBO 4’üncü sınıfı okuyorum ve Rotterdam’da kalıyorum. Teşkilat ile nasıl tanıştınız? Geçen sene camide bulunan İbrahim Hoca beni bir kez sohbete davet etmiş idi. O andan itibaren sohbetlere hep katılmış bulundum. Allah ondan razı olsun.

En zorlandığınız konu? Daha zorlandığım konular yok. Zaten ev sohbetlerimize başladık çok şükür, benim zorlandığım bir tek konu var o da gençleri toparlamak, katılımı sağlamak. Bazı gençlerimiz çok üşengeç, bazıları zorlanıyorlar ama her şeye rağmen yine de onları dâhil etmeye çalışıyoruz sohbetlerimize.

Hangi birim üstleniyorsunuz ve o birim ne anlama geliyor? Ben Ravza’da yaklaşık 6-7 aydır Gençlik Başkanlığını yürütüyorum. Bu, gençlik de olan her şeyden benim sorumlu olduğum anlamına geliyor. Şükürler olsun ki güzel bir ekip ile gençlerimizi camilerimize nasıl daha çok çekebiliriz, ne gibi faaliyetler yapabiliriz, bir abi kardeş ilişkisi içinde güzel hizmetler yapmaya çalışıyoruz.

Son oarak söylemek istediğiniz bir şey var mı? Elhamdülillah kısa bir zamanda gençlerimiz çoğaldı, çok güzel muhabbetimiz sohbetimiz var onlarla. İnşallah çok hayırlı hizmetler veren büyük bir gençlik teşkilatı oluruz bir gün Ersan Yurdakul – Ravza Gençliği Sosyal Hizmetler Başkanı ve Muhasibi: “Kapımız ve gönlümüz gençlere açıktır.” Kendinizi tanıtır mısınız? İsmim Ersan Yurdakul, 1987 Kırşehir doğumluyum. Bir erkek çocuk babasıyım. Proposal Engineer (Danışman Mühendis) olarak bir şirket de çalışıyorum. Rotterdam’da kalıyorum.

yetişmediğim yerde diğer arkadaşım yükümüzü kaldırır, onun yetişemediği yerde ben yardıma koşarım. Muhasip olarak da gelir gider olarak harcamaları takip etmekteyim. Bütçe oluşturmak ve bu bütçeyi korumak diyebiliriz. Projeleriniz ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz... Şimdilik teşkilat içi çalışmalarımızı yürütüyoruz. Yönetimde bulunan diğer arkadaşların projelerine çalışmalarına destek vermeye çalışıyorum. Sosyal Hizmetler olarak taslak olarak elimizde gerçekleştirilmeyi bekleyen bir proje var onu da en kısa zamanda uygulamaya geçireceğiz inşallah. En zorlandığınız konu? Tasarladığınız projeleri hayata geçirmektir. Her şey umduğumuz gibi gitmiyor, o da bizleri bir hayli yoruyor ama, durmak yok. Olumlu sonuçlar elde edeceğiz inşallah.

Hangi birim üstleniyorsunuz ve o birim ne anlama geliyor? Ravza Gençlik Orta Öğretim birimini üstleniyorum. Orta öğretim 17 yaşına kadar olan gençleri kapsar. “Odun yaş iken eğilir” sözü bu yaş arası gençleri kapsıyor. Onları eğitmek bizlerin elinde. Kendilerini geliştirmeleri bizlerin yönlendirmesi ile gerçekleşir. Yani kısaca geleceğin yöneticilerini eğitmek diyebiliriz.

Projeleriniz ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz “Abi – Kardeş Projesi” var. Bu proje birkaç gencin bir Abi’nin sorumluluğu altına verilmesi ve bu Abi’nin de onlarla bir nevi öz abisiymiş gibi onlarla ilgilenmesi, desteklemesi ve yönlendirmesi gerekiyor. Bu Abi’lerin de kendilerine örnek olabilecek bir “Abi” olması gerekmektedir. Son söylemek istediğiniz bir şey var mı? Allah’a şükür her şey yolunda. İnşallah her şey daha da güzel olur. Sohbet grubumuz halkalar hâlinde çoğalır. Ekrem Özmen/Rotterdam

Teşkilat ile nasıl tanıştınız? Gençlik Başkanımız Mürsel kardeşimiz sayesinde. Kendisi benim okul arkadaşım idi. O beni sürekli davet ederek, sohbetlere katılmamı, cemaatle tanışmamı istedi, gidip ge-

Şube ziyaretleri...

Den Haag-Arnhem

Ulft - Ayasofya

Ravza- Schiedam

Ayasofya-Arnhem

Ravza - Leerdam


SIFA CLINIC

OR TA G i S N iL E BÜTÜ i R E ET L Ş i R K MAKTAYIZ ÇALIŞ

ş

SiNC E 2007

2007 yılından bu yana sizlere hizmet vermekte olan ş ifaClinic yeni adresimizle ve daha geniş kadromuzla sizlere en mükemmeli sunmaktan gurur duyar...

cY medics -

FiZiK TEDAVi HACAMAT AKUPUNTUR DONDURARAK YAGLARI ERiTME .. LAZER EPiLASYON CHEK UP TEDAVi LAZER VE GUZELLiK BiTKiSEL iLACLAR ..

Avita+ Yağ depolamaya son

www.sifaclinic.nl

Cryo zayıflama cihazı Soğuk lipoliz cihazı

info@sifaclinic.nl

Yaoteq Sistematik hastalığı önleme Hızlı iyileştirme

TM

Makinelerimiz Üstün Alman Teknolojisi ile üretilmiştir.

Diode Son teknoloji ağrısız lazer epilasyon

Premium BıÇaksız estetik ameliyatı

Tel: 026 379 94 73 Waalstraat 22 6826 BP Arnhem

B Şifa Clinic


nieuws

32 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Toplum

Den Haag Şeyh Ahmet Efendi Camii hizmette 120 Gençle Umre Programı Tamamlandı

Hollanda Diyanet Vakfının Organizesi ve katkısıyla 120’si genç olmak üzere toplam 158 kişiden oluşan Hollanda Diyanet Vakfı yılbaşı umre organizesi başarıyla tamamlandı. 20 Aralık-03 Ocak tarihlerinde dört grup halinde on dört günlük umre yapan kafile 03.01.2016 pazar akşamı Hollanda’ya ulaştı.Umre kafilesi 03.01.2016 tarihinde Amsterdam Havaalanında yoğun bir kalabalık tarafından yapılan karşılamada, HDV Başkan Vekili Dr. Mehmet Malkoç, Hac Ve Umre Organizasyon sorumluları Cevdet Keskin ve Abdullah Kaya tarafından güllerle karşılandı.

Hollanda Diyanet Vakfı’nın 142. Şubesi olan HDV Şeyh Ahmet Efendi Camii Den Haag’da kuruldu. Noter işlemleri tamamlanarak Hollanda Diyanet Vakfına bağlanan ve çoğunluğu Yozgatlılar66 Vakfı üyelerinden oluşan HDV Şeyh Ahmet Efendi Camii yönetim kurulu başkanı İlhan Özcan ve fahri din görevlisi Ata Sarıtaş, HDV Genel Merkezini ziyaret etti. 04.01.2016 tarihinde gerçekleşen ziyarette HDV Başkan Vekili Dr. Mehmet Malkoç tarafından kabul edilen heyete, Hollanda’da Diyanet hizmetleri şubelere ait tüzük ve yönetmelikleri hakkında bilgi verildi.

Oppositie ve Denk güçlerini birleştirdi

Dostluk bağları perçinlendi

Başbakan Rutte, koşulsuz uyum istedi

Enes Yiğit başkanlığında kurulan Gençlik Hareketi Oppositie, Denk Partisi ile güçlerini birleştirdi.Geçtiğimiz yıl kurulan Oppositie, bu geçen kısa süre içinde 150 üyeye ulaşarak, Hollanda’da en hızlı şekilde büyüyen hareket unvanını aldı. Politika içinde gençlerin sesi olmayı vaat eden Oppositie Başkanı Enes Yiğit, politikanın ‘değişim, kararlar ve sonuçlar’ açısından bakıldığında başlangıç noktası olduğunu aynı zamanda toplumdaki değişimlerin de bu sayede gerçekleştiğini dile getirdi.Siyaset ve gençler arasındaki uçurumun son yıllarda daha da büyüdüğünü ve bu birlikteliğin bir köprü vazifesi üstleneceğini”söyledi.

Arnhem’de faaliyet gösteren Yozgat Bektaşlılar Derneği’nin düzenlemiş olduğu etkinlikte hemşeriler arasındaki dostluk bağları güçlendirildi. Dernek tarafından düzenlenen yılın son etkinliğine kurum ve kuruluşlardan temsilcilerin yanı sıra ülkenin çeşitli kentlerinden vatandaşlarımız katıldı. Sahip olunan değerlerin genç nesillere aktarılması, gelenek ve göreneklerin yaşatılması amacıyla 1999 yılında yola çıkıldığını anlatan Bektaşlılar Derneği Başkanı Ahmet Ekinci, “Köyümüzün ihtiyaçlarını karşılama yönündeki çabalarımız artarak devam edecek. Hemşeriler arasındaki bağları daha da güçlendirmeyi hedeflemekteyiz” dedi

Başbakan Mark Rutte, Köln kentinde yılbaşı gecesi yaşanan toplu taciz, gasp ve şiddet olaylarıyla ilgili olarak, “Buraya gelenler koşulsuz olarak bizim norm ve değerlerimize uymak zorundalar. Taviz yok. Biz bu güzel ülkeyi yüzlerce yılda inşa ettik” ifadesini kullandı. Rutte, böylesi suçların faillerinin, kim olurlarsa olsunlar, karşılarında hukuk devletini bulacaklarını kaydetti. Rutte, kültürler çatışmasından söz etmek istemediğini belirterek, “Köln’de yaşananların kültürler çatışmasıyla hiçbir alakası yok” dedi ve yaşananlardan dolayı tüm sığınmacıların suçlanmalarının da son derece yanlış olacağının altını çizdi.

Gençlere sosyal medya aydınlatması HDV Kadın ve Aile Komisyonundan DİTİB’e Ziyaret

HDV Kadın ve Aile Komisyonu, 12 Aralık 2015 tarihinde 23 kişilik bir grupla Almanya’nın Köln şehrinde bulunan DİTİB Genel Merkezini ziyaret etti. HDV tarafından desteklenen ziyarette DİTİB Kadın, Aile, Gençlik ve Sosyal Hizmetler Merkezi Müdürü Ayten Kılıçarslan tarafından karşılanan HDV Kadın ve Aile Komisyonu üyelerine, DİTİB yeni binasını gezdirildi ve DİTİB Kadın, Aile, Gençlik ve Sosyal Hizmetler Merkezinin faaliyetleri hakkında bilgiler verildi. Ziyarette görüş alışverişinde bulunan her iki kurumun Kadın ve Aile komisyonu üyeleri, Selefi ve Tekfirci akımlara karşı yapılması planlanan çalışmalar ile ırkçılığa karşı mücadele gibi konularda birbirlerine tecrübelerini aktardılar.

Deventer kentinde çeşitli Türk sivil toplum kuruluşları tarafından ortaklaşa düzenlenen toplantıda gençlerin internet ve sosyal medya kullanımı ele alındı. Deventer kentindeki Kindcentrum Rivierenwijk ilkokulunda düzenlenen ve yoğun ilgi gören toplantıda konuşan Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş, sosyal medyanın akılcı ve işe yarar bir şekilde kullanılmasının son derece önemli olduğunun altını çizdi.Sosyal medyanın getirdiklerinin yanı sıra kullanıcılarından götürdüklerinin de olduğuna dikkati çeken Başkonsolos Ateş, uzun süreli kullanımın sağlığı olumsuz yönde etkilediğine vurgu yaptı.


doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

samenleving

cemiyet 33

YOZGATLILAR YENİ BAŞKANINI SEÇTİLER

DEİK AVRUPA, YENİDEN TURGUT TORUNOĞULLARI DEDİ

Hollanda Yozgatlı İşadamları Derneği 4. Olagan Genel Kurulunu yaptı, başkanlığa Mehmet Doğan getirildi.

Yönetim Kurulu yeni dönemde yeni üyeler bulmak üzere bir dizi etkinlikler düzenleneceğini açıkladı.

DEİK 2015 Yılı Olağan Genel Kurulu’nda yeni yönetim belirlendi. Turgut Torunoğulları da DEİK/ DTİK Avrupa Bölge Komitesi Başkanlığı görevi ile DTİK Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerine devam edecek. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun katılımıyla düzenlenen genel kurulda Ömer Cihad Vardan yeniden başkan seçildi.DEİK Genel Kurulu’nda yapılan seçimler ile 2015-2019 dönemi DEİK Yönetim Kurulu belirlendi. Ömer Cihad Vardan’ın güven tazeleyerek yeniden başkan seçildiği DEİK Yönetim Kurulu’nda, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Halim Mete, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sedat Şükrü Ünlütürk, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Nail Olpak ve Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Mithat Yenigün yönetim kurulu başkan yardımcıları olarak yer aldı. DEİK’in 2015-2019 dönemi yönetim kurulunda üye olarak yer alan isimler ise şöyle sıralandı: “Ahmet Çalık, Ahmet Erdem, Ahmet Nazif Zorlu, Ali Kibar, Ali Yıldırım Koç, Başaran Ulusoy, Berna İlter, Cüneyt Zapsu, Çetin Nuhoğlu, Ebru Özdemir, Ekim Alptekin, Ethem Sancak, Ferit Şahenk, Fuat Tosyalı, Güler Sabancı, Halil Aydoğan, İbrahim Burkay, İbrahim Çağlar, Mehmet Ali Aydınlar, Mahsun Altunkaya, Murat Kolbaşı, Murat Ülker, Orhan Cemal Kalyoncu, Orhan Sabuncu, Rona Yırcalı, Steven Young, Tuncay Özilhan, Yaşar Doğan ve Zeynep Bodur Okyay.” DEİK/DTİK Avrupa Bölge Komitesi Başkanlığı görevi ile DTİK Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerine ise Turgut Torunoğulları devam edecek.

ROTTERDAM NİDA VAKFI KUTLU DOĞUM PROGRAMI DÜZENLEDİ

ALBAYRAK&YILMAZ AVUKATLIK BÜROSU AÇILDI

Nida Eğitim Kültür ve Sanat Vakfı tarafından Hollanda’nın Rotterdam şehrinde tertip edilen “Hz. Muhammed’i (s.a.v) Anma ve Anlama Programı” isimli Kutlu Doğum programında 1250 kişilik Melody Kongre ve Toplantı Merkez salonu doldu taştı. Sunuculuğunu Ahmet Bozkuş’un yaptığı Kutlu Doğum programı Hz. Muhammed’i (s.a.v) Anma ve Anlama Programı” isimli Rotterdam O’nu anıyor Kutlu Doğum programı Nida Vakfı adına Mustafa Dağ’ın konuşması ile başladı. Dağ, 2007 yılında Rotterdam ve çevresinde faaliyete başlayan Nida Vakfı’nın dini, kültürel, sosyal ve eğitici aktiviteler ile faaliyete başladığını söyledi. DOĞUMU İLE İNSANLIK SEVGİYE BANDI Mustafa Dağ “ Nida Vakfı toplumumuzda bu anlamda oluşan, ihtiyacı cevaplayabilmek için, bir vazife şuuru içerisinde görevini yerine getirmeye devam etmektedir. Özellikle gençlerimizin İslam’ın güzelliklerini yaşantıları ile öğrenmeleri ve bunu temsil edebilmeleri gayreti içerisindeyiz. Bu anlamda insanlığa büyük bir rehber olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) kutlu doğum haftasından istifade ediyoruz.Çünkü onun doğumu ile insanlık sevgiye bandı. Fitne ve fesat yok oldu. Kardeşlik hüküm ferman oldu. O geldi zulmün sesi kesildi.Mazlumun ahı dindi. Ve sinelerde adalet duygusu dirildi.” dedi. Programda Dünya Kur’an-ı Kerim okuma birincisi Hafız Abdurrahman Sadien bini aşkın katılımcıya Kur’a-ı Kerim tilaveti okudu.

Rotterdam’da, Türklerin ve diğer göçmenlerin çoğunlukta yaşadığı Zuid bölgesinde, Türk asıllı avukatlar tarafından ALBAYRAK&YILMAZ adlı avukatlık bürosu açıldı. Avukat Nursel Köse – Albayrak ve Avukat Havva Yılmaz – Altındağ tarafından çalışmaların yürütüleceği ALBAYRAK&YILMAZ Hukuk Bürosu geniş bir katılımla Rotterdam’da açıldı. Avukat Nursel Köse – Albayrak, açılışını yaptıkları Avukatlık Bürosunun sadece Rotterdam kentine değil diğer kentlerdeki müvekkillerine de hizmet vereceğini söyledi.Nursel Köse – Albayrak: “Ben 2 yaşındayken aile birleşimi yoluyla Hollanda’ya geldik, burada büyüdüm, eğitimimi burada tamamladım, aslen Sinopluyuz. Ofisimizde aile, iş, tazminat hukuku ve idari hukuk alanında hizmet vereceğiz. Müvekkil kitlemiz her geçen gün artış kaydediyor. Benim uzman olduğum alan, iş hukuku. Öte yandan özellikle son dönemlerde ‘Toeslag’ dediğimiz ve vergi dairesiyle alakalı davalarda epey artış var. Türkiye ile bağlantılı olarak çalıştığımız avukatlık büroları mevcut. Aile hukuku kapsamında her türlü davaya da bakıyoruz.”Nursel Köse-AlbayrakHalen Havva Yılmaz – Altındağ ve ben avukat olarak hizmet veriyoruz, yakın bir zamanda bir üçüncü arkadaşımız da aramıza katılacak. Öte yandan üç yardımcı arkadaşımız ve birde sekreterimiz mevcut. İleride ümit ediyoruz ki, kadromuz daha da genişler. Arkadaşım Havva hanım ile uzun zamandır tanış olduğumuz için bu ofisi beraber açma kararı aldık, bayan olmamızın avantajlarını da kullanmak istiyoruz. Aramızda iş bölümü yaparak, uzmanlık alanımıza göre davalar alıyoruz.” şeklinde konuştu. Haber.nl

Hollanda’da ikamet etmekte olan Yozgatlılar arasında, birlik ve beraberliği sağlamak ve yeni girişimcilere destek vermek için 2008 yılında kurulan Hollanda Yozgatlı İşadamları Derneği’nin genel kurulu HDV Rotterdam Laleli Camii Salonu’nda yapıldı. Saygı duruşu sonrası, İstiklal Marşı ve Kuranı Kerim okunmasının ardından başlayan genel kurulda Başkan Kadir Açkalmaz kısa bir teşekkür konuşması yaptı. Behzat Eren, Turan Yazır ve Faruk Halıcı’dan oluşan Divan Kurulu, faaliyet ve mali raporu delegelerin onayına sundu ve kabul edildi. Daha sonra yapılan seçimlerde 9 kişilik yönetim kuruluna şu isimler seçildi: Başkan Mehmet Doğan, Başkan Yardımcısı Durak Altıok, Sekreter Recep Kaya, Muhasip Salim Işıksoy, üyeler Tahsin Öz, Abdurrahman Yalnız, Bektaş Yıldırım, Şahin Arslan ve Birol Koçak. 4 kişilik denetleme kuruluna ise Bahadır Selçuk Yeşilay, Bülent Gürsel, Fahri Avcıoğlu ile Emin Karaarslan seçildiler.


nieuws in het kort

34 kısa haberler

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Kısaca Hollanda gündemi Harmoni Hollanda AB’nin başına geçiyor Avrupa Birliği (AB) dönem başkanlığı 1 Ocak 2016’da Lüksemburg’dan Hollanda’ya geçti. Hollanda’yı, Türkiye ile imzalanan mülteci anlaşmasının uygulanması, ‘terör’ tehdidi, sınırların güvenliği ve İngiltere’nin AB içinde tutulması gibi önemli konular bekliyor. Avrupa Parlamentosu liderleri, üyeler arasındaki güven bunalımı ve birliğin geleceği konusunda Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin “mucize oluşturmasını” umut ediyor. Hollanda’da cinsel taciz ihbarı kolaylaştırılıyor Son zamanlarda cinsel taciz durumunda uygulanan prosedürlere, farklı çevrelerden gelen tepkiler üzerine 1 Ocak tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere önemli değişiklikler getiriliyor. Yeni yasa ile, cinsel taciz mağdurlarının, tacize uğramalarına rağmen şikâyette bulunmalarına engel olan gereksiz ve caydırıcı engellerin kaldırıldığı belirtildi. Örneğin; Mevcut yasaya göre, Groningen eyaletinde cinsel tacize uğrayan bir kadının, yaşanan bu olayı ihbar etmesi için iki hafta beklemesi gerekmekte. Ön görüşme Volkskrant’ın haberine göre, yeni çıkan yasa uyarınca Ulusal Polis ve Ahlak Büro Amirliği Ekipleri tarafından, mağdurla yapılan görüşmede sorulan soruların azaltılması ve mecburi görülen bazı aşamaların en aza indirilmesi öngörülüyor. Ayrıca, 2016’dan itibaren mağdurlar, iki hafta olarak bilinen düşünme süresi yerine, polis memurlarına danışarak belirli bir gün sayısı belirleyebilecek.

Hollanda’da Akraba evliliği yasaklandı Yıllardır tartışılan akraba evliliklerini yasaklayan Hollanda’da yapılan yasa değişikliği ile Suriye’de başta olmak üzere diğer ülkelerden de “Çocuk gelin” getirilmesini suç kapsamına aldı. Ailelerin rızası ile 18 yaşının altında yapılan evlilikleri de tanımayacağını açıklayan Hollanda’da, Hollanda dışındaki ülkelerde yapılmış evliliklere müdahale edilemiyordu. BBC Türk Televizyonunda yayınlanan Yusuf Özkan imzalı haberde bu yılın başından itibaren Suriye’den 13-17 yaş arasında 34 çocuk gelinin mülteci olarak Hollanda’ya gelmesi, yasa boşluğu tartışmalarına yol açtı, denilmekte. Bu 34 kişiye ek olarak, 22 çocuk yaştaki gelinin de Ter Appel kentindeki mülteci kampına gelmek için başvuru yaptığı belirtilirken; İşçi Partisi (PvdA), bu durumun “çocuk istismarına göz yumma anlamına geldiğini” savundu. Senato’nun “acil” olarak onayladığı yeni yasa yürürlüğe girdi. Yeni yasaya göre Hollanda’da 18 yaşından küçük çocuklarla cinsel ilişki, kendi rızası olsa da suç sayılacak. Akraba evliliği yapanlar ise yasalar önünde suç işlemiş olacak. Hollanda’da ırkçı PEGIDA gösterisi 2014 yılında dar gelirli aileler için başlatılan ‘ çocuk paketi ‘ yardımı büyük ilgi görüyor. Bu yıl 9 bin ailenin bu yardımdan faydalanmak için Amsterdam belediyesine başvurduğu belirtildi. Normal şartlarda yardım çekinin 150 euro olduğu ve H&M,Coolcat ve İntertoys gibi anlaşmalı firmalarında bu miktarın üzerine kendi yardım paylarını koymasıyla birlikte aileler yaklaşık 183 euroya çocukları için alışveriş yapabilecekler. Yaşları 4 ile 9 arası çocuklar için ailelerin İntertoys mağazasından 23 euroya kadar oyuncak alabilecekleri aktarıldı.

Amsterdam Belediye encümeni azası Arjan Vliegenthart, Amsterdam’da 34 bin çocuğun yoksulluk içinde yaşadığına dikkat çekti. Alışveriş yardım paketinin yanı sıra spor derneklerinin de bu çocuklar için kolları sıvadığını belirten Vliegenthart, ailelerin ücretsiz yüzme ve buz pateni biletleri de alabildiklerini açıkladı. Dar gelirli ailelerin çocuklarına alışveriş çeki Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da ikamet eden gençlerin yarısından fazlası borç içinde yaşıyor. AT5’de yer alan haberde verilen bilgilere göre, Amsterdam’da 130 bin gencin 76 bini borçlu. Gençlerin özellikle sağlık sigortası primlerini ödemekte zorlandıklarının belirtildiği haberde, trafik cezası borçlarının da oldukça fazla olduğuna dikkat çekildi. Gençlerin borçlarından kurtulmak için yardım kuruluşlarına başvurmalarına rağmen yaşadıkları maddî sıkıntıları düzene sokamadıkları öğrenildi. Yardım için başvuran gençlerin sayısının yüzde 50 arttığı görüldü. Bakan Asscher Müslümanlara özür borçlu Daha önce Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı tarafından yapılan sözde araştırmanın sonuçlarının gerçeği yansıtmadığının ortaya çıkması Müslüman gençlerinin Bakan Asscher’dan hala özür bekledikleri hatırlatıldı … Daha önce Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı tarafından Hollanda’da yaşayan Müslüman gençlerin IŞİD’i desteklediği iddia edilen sözde araştırma sonuçlarına SCP araştırmasından tokat gibi sonuç çıktı. SCP Paris’te gerçekleşen terör saldırısının ardından başlattığı ve Müslüman gençlerin Hollanda toplumundaki yerinin ele alındığı bir araştırmaya imza

attı. Faslı ve Türk gençlerinin terör örgütü ile ilgili görüşlerini sorulduğu ve yaklaşık 3 bin Müslüman gencin katıldığı araştırmaya göre, Müslüman gençlerin yüzde 90’ının İŞİD terör örgütüne ilgi duymuyor ve terör eylemlerini desteklemiyor. Araştırmanın ilginç bir sonucu ise Hollanda’da yaşayan Müslüman gençlerin kendilerini Hollanda toplumu tarafından dışlanmış hissetmeleri. SCP hazırladığı raporda, Müslüman gençlerin genellikle kendi vatandaşlarıyla arkadaşlık ettiği ve kendi toplumlarının dışına çıkmadıkları görülüyor. Araştırma sonuçlarının açıklanmasının ardından başta Türk gençleri olmak üzere Hollandalı Müslüman gençler Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Lodewijk Asscher’den özür beklediklerini belirttiler. Daha önce kaynağı net olmayan araştırma sonuçlarının paylaşılmasını kabul edilemez olarak nitelendiren Türk gençleri, o zaman Sayın Asscher’in Türk gençleri ile bir araya gelip konu hakkında görüşmesinin yeterli olmadığını belirttiler. Gençler arasında SCP’nin araştırmasında ortaya çıkan gerçek doğrultusunda bakan Asscher’in Hollanda’da yaşayan Müslüman gençlere özür borcu olduğu dile getiriliyor. 2016’da Hollanda’nın nüfusu 17 milyon olacak Hollanda Merkezi İstatistik Ofisi (CBS) ülke nüfusunun önümüzdeki yıl itibari ile 17 milyonu geçeceğini duyurdu. Cuma günü Hollanda Merkezi İstatistik Ofisi (CBS) tarafından yapılan açıklamada, önümüzdeki yıl ülkeye aralarında mültecilerin de olduğu 240 bin kişinin göç edeceği belirtildi. Göçmenler ve mülteciler ile birlikte çalışmak için ülkeye gelenler ve geri dönüş yapacak olan Hollandalılar hesaplandığında, nüfusun 17 milyon kişiyi bulacağını belirten CBS’e göre Hollanda’da 2035 yılında 18 milyon kişi yaşayacak.

Yapılan açıklamaya göre, Hollanda’ya göç edenler nüfusun artmasında önemli rol oynuyor. Önümüzdeki yıl ortalama 173 bebeğin dünyaya geleceği buna karşı 148 bin kişinin hayatını kaybedeceği tahmini yapılıyor. Bu rakamlara göre net olarak 113 bin kişi artacak olan Hollanda nüfusu 2000 yılındaki yüzyıl geçişinden bu yana ilk kez bu kadar artış gösterdi. “İnadına mücadeleye devam!” Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB) Genel Başkanı Mustafa Ayrancı, yayınladığı yeni yıl mesajında “2016’da inadına mücadeleye devam” ifadesini kullandı. Olağanüstü gelişmelerle dolu bir yılın geride bırakıldığın belirten Ayrancı, şunları kaydetti: “Acısıyla, tatlısıyla bir yıl daha geride kaldı. Geçtiğimiz yıl içerisinde dünyada, Avrupa’da, Hollanda’da ve Türkiye’de olağanüstü gelişmeler yaşandı. Ne yazık ki gelişmelerin çoğu –İklim Konferansı kararları hariç- olumsuzdu.” “Yoksullar daha da yoksullaştı” Yüzbinlerce insanın canından olduğuna dikkati çeken HTİB Genel Başkanı Mustafa Ayrancı, “En başta, dünyada savaş tehlikesi arttı. İslam referanslı grupların terörü bütün insanlığı tehdit etmeye başladı. Milyonlarca insan evinden, yurdundan oldu, çoluk, çocuk, genç, yaşlı demeden yollara düştü. Yüzbinlerce masum insan canından oldu. Ekonomik kriz küresel çapta genişledi. Kapitalizm adeta krizden krize koşuyor. Büyük sermayedarlar, tekeller ceplerini şişirirken, yoksullar giderek yoksullaşıyor. Bununla birlikte, otoriter, diktatoryal, totaliter eğilimler güçleniyor” sözlerini kullandı. Zorunlu hastalık maaşı sigortası önerisi Hollanda’da birçok büyük işletme 2015’in son, 2016’ın da ilk günlerinde iflas bayrağını çekti.Ülkenin en büyük mağazalar zincirleri arasında yer alan Vroom&Dreesman (V&D) ile parfümeri zinciri DA’nın iflasının açıklanmasının ardından, iflas kararı verilen Macintosh Retail firması bünyesindeki ayakkabı mağazaları zincirleri Dolcis, Invito, Manfield, PRO Sport ve Hoogenbosch Retail Group için de iflas başvurusunda bulundu. Scapino ise borç ertelemesi istedi.Amerikalı Sun Capital’e ait Vroom&Dreesman (V&D) Hollanda’da 62 mağaza, 55 restoran ve 10 binden fazla çalışana sahipti. Macintosh’un da Hollanda’da 500’ün üzerinde mağazası ve 5 bin 500 kadar çalışanı bulunuyor. Hollanda’da ortam sertleşiyor

NIF Gençlik Teşkliatı, onlarca genci iki günlük kampta ağırladı

Hollanda İslam Federasyonu Gençlik Teşkilatı, Eğitim ve Orta Öğretim birimlerinin ortaklaşa olarak düzenledikleri kampa yoğun bir katılım oldu. iki gün süren ve gençlerin tanışıp kaynaşması, abi-kardeş projesinin geliştirilmesi ve gençlerin eğlenmesi amacıyla organize edilen kampta kendi alanında uzman olan Hasan Koç, Zekeriyya Budak, Bilal Yanık, Mehmet Öztürk ve Ramazan Oturak birer seminer verdiler. Güney Hollanda bölgesine bağlı olan şubelerin gençlik teşkilatlarında görevli olan idarecilerin eğitilmesini de gaye edinen kamp programı değerlendirme konuşmasıyla sona erdi.

Dordrecht’te bulunan Al Fath Camii’ne yapılan baskınla ilgili cami yönetimi bir basın bildirisi yayınladı.Aşırı sağcı ırkçı grup İdentitair Verzet’ın baskınına uğrayan Al Fath cami yönetimi, yaşananların Hollanda’nın norm ve değerlerine aykırı olduğunu belirtti. Hollanda toplumunun son dönemlerde sertleştiğini vurgulayan yönetim kurulu, ırkçıların caminin çatısına çıkıp ırkçı sloganlar atıp ” İslam’ı durdurun ve daha az daha az ” yazılı pankartlar astığını bildirdi. Cami yönetimi, Hollandalıların Müslümanlara ve İslam’a karşı bu kadar tepkili olmasında siyasilerin etkili olduğunu savundu. Yöne-


het leven

yaşam 35

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Ortak dilin adı

tim Kurulu Başkanı Hassan Moujid, ” Biz barışçıl bir toplumuz. Bu nedenle çevreye karşı açık ve net olmaktan çekinmiyoruz ” dedi. Önümüzdeki günlerde Dordrecht sakinleri, Belediyesi ve Cami yönetiminin yaşanan çirkin olayı görüşmek üzere bir araya geleceği belirtildi.

“Hollanda kendini evinde gibi hissedenlerin ülkesi” Kral Willem Alexander yayınladığı Noel mesajında Hollanda’nın herkesi kucakladığını ve vatandaşın kendini evinde hissedeceği bir ülke olduğunu

Bakım hizmeti belediyede beş kat daha pahalı!e Yardıma muhtaç vatandaşların belediyelerin belirlediği günlük ücretlerin pahalı olmasından dolayı mağdur olduğu belirtildi. Volkskrant gazetesinde yer alan habere göre, bakım hizmeti ücretlerini belediyelerin belirlemesinin ardından bir çok kişi ödeyemediği için bu hizmetten faydalanmaktan vazgeçiyor. Özellikle geliri iyi olan vatandaşlardan neredeyse beş kat daha fazla ek ücret (eigen bijdrage ) talep edildiği bildiriliyor. Bakım hizmeti belediyelere geçmeden önce bu hizmetten faydalanan herkes 14,20 euro sabit bir ücret ödüyordu. Ancak belediyelerin ücretleri belirlediği dönemde ek ücret miktarının 70 euroya kadar çıkabildiği görülüyor. Bir çok vatandaşın ödemek zorunda kaldıkları yüksek miktarlardan dolayı zorlandıkları ve bu nedenle bakım hizmetinden faydalanmayı bıraktıkları belirtiliyor. Bazı vatandaşlar ise ücretleri duyduklarında bakım hizmetine hiç girmemeyi tercih ediyor.

Hollandalılar ‘Göç’ ve ‘Uyum’ konusunda endişeli

ifade etti. Willem Alexander konuşmasında “Hollanda’da bir çok kişi ülkenin geleceğinden endişe duyuyor ve kimileri de kendilerini dışlanmış hissediyor. Kendi değerlerini yitirmeden Hollanda toplumunda nasıl yer alacaklarını düşünenlerin endişelenmesine gerek yok. Hollanda herkese kucak açan ve herkesin kendini evindeymiş gibi hissetmesini sağlayan güçlü bir ülkedir. Bizden önceki jenerasyonların yaşadığı zorluklar günümüzde olmadığından birlikte yaşamak o kadarda zor değil. Korkularımızı yok saymak yerinde dile getirmek güzel ancak bunu doğru bir dille ifade etmeliyiz. Bu korkuların hayatımıza yön vermesine izin vermemeliyiz” sözlerine yer verdi. Bakanlık adına dolandırıcılık! Aldığı bir e-posta ile âdeta şoke olan İzah Zorg Müdürü Durak Altıok, hemen sözü geçen bakanlığı aradığını ve aldığı cevap karşısında hayrete düştüğünü söyledi. Bakanlığın böyle bir e-posta göndermediğini öğrenen Altıok, vatandaşların bu konuda uyanık olmasını istedi.

Din adamlarına terörist muamelesi Hollanda’nın Eindhoven kentinde düzenlenmesi planlanan İslam konferansına katılacak olan din adamlarının vaaz vermesine izin verilmedi. Waqf derneği tarafından organize edilen ve Al Fourqaan camisinde yapılacak olan İslam konferansında vaaz verecek olan din adamlarının kadın hakları, eşcinsellik, Yahudiler ve kafirler hakkında yaptıkları negatif yorumları gerekçe gösteren Terörle Mücadele ve Güvenlik Ulusal Koordinatörü Eindhoven belediyesini uyardı. Belediye başkanı Rob van Gijzel bu nedenle konferansa katılacak olan din adamlarının vaazlarına izin verilmediğini belirtti. Mısır, Suriye, Suudi Arabistan , Sudan ve Kuveyt’ten gelen din adamlarının aynı zamanda Allah yolunda cihat etmeyi övdüklerinden dolayı da kabul edilmedikleri gelen bilgiler arasında. Hollanda’da siyasilerin Müslümanlar, İslam ve yabancılar hakkında kullandıkları çirkin itam ve yorumları görmezden gelen Hollanda medyası, İslam dininde yer alan bilgileri olduğu gibi paylaşan din adamlarına terörist muamelesi yapmaya başladığı görülüyor. Her fırsatta aşağılanan İslam ve Müslümanlar söz konusu olduğunda düşünce özgürlüğü ve demokrasiye sığınan Hollandalıların özellikle Müslümanların görüşlerine saygı duymadıkları açıkça belli oluyor. Son dönemlerde artan radikal ırkçıların gösterilerinde yaşanan taşkınlıkları bile çok fazla gündemde tutmayan Hollanda, konu Müslümanlar ve İslam olunca düşünce özgürlüğünün arkasına sığınmaktan çekinmiyor.

veriyor: Betalen Wij verzoeken u om het verschuldigde bedrag van 350,50 Euro binnen 2 dagen over te maken naar tegenrekening NL20 INGB 0683 2123 70 ten name van C.J.I.B. Te Leeuwaarden. Vermeld uw CJIBnummer 25468588 als betalingsomschrijving.

Bakanlığın logosunu da kullanmaktan çekinmeyen dolandırıcıların, vatandaşların yeni yıl telaşı ile bu tür ödemleri araştırmadan ödeyeceğini belirten Altıok, “Belki çoğumuz dikkat bile etmeden özellikle meblağ küçükse ödeme yapıyoruz. Bir Euro dahi olsa sözü geçen yerlerin aranmasında fayda var. Gözü dönmüş dolandırıcılar koskoca bakanlığın bile logosunu kullanmaktan çekinmiyorlar. Gerekli suç duyurusunda da bulundum. Sizin aracılığınızla vatandaşlarımızı da uyarmak istedim” dedi. CJIB adında gönderilen mektupta özellikle verilen tarihten önce ödenmemiş olan miktarın ödenmesi gerektiği aksi halde banka hesaplarını dondurulacağı tehdidini savuran internet korsanları, bu şekilde kurbanlarının ağına düşürmeye çalışıyor. Durak Altıok’a gelen mailde de buna benzer bir cümle yer alıyor: “Het volledige bedrag van 350,64 Euro (inclusief kosten) moet uiterlijk 27-12-2015 worden betaald. Doet u dit niet, dan wordt u per 28-12-2015 geregisteerd bij BKR. Voorkom blokkade van uw rekening.” Ödemenin banka yolu ile olması gerektiğinin üstünü çizen korsanlar hesap numarası bilgisi olarak da şunu

Geçtiğimiz aylar içinde Hollandalıların en fazla endişe duyduğu şeylerin başında “Göç” ve “Entegrasyon” geldi. Hollanda Sosyal Kültürel Planlama Ofisi (SCP) tarafından açıklanan son anket sonuçlarına göre, düzelmeye devam eden Hollanda ekonomisi konusunda halk artık çok fazla endişelenmiyor. Ancak en fazla endişe duyulanların başında Hollanda2ya olan göç ve uyum geliyor.

2015 yılının son çeyreğine yönelik açıklanan rapor sonuçlarına göre halkın büyük çoğunluğu toplum içinde artan gerginlikten endişe duyuyor. Bunun yanı sıra büyük bir çoğunluk göçmenlere ayrılan bütçeden ve sunulan imkanlardan şikayetçi oluyor ve toplumun alt kesiminde yaşamak için parası olmayan veya bir konut için yıllarca bekleyen kişilere yardım yapılmazken, gelen göçmenlere maddi destek verilmesini dürüst bulmuyor. Katılımcıların büyük bir çoğunluğu da gelen mülteciler arasında teröristlerin olduğu korkusunu yaşıyor. Sadece yüzde 13’lük bir bölüm Hollanda’nın daha fazla mülteciye yardım edebilecek güce sahip olduğunu belirtiyor ve Hollanda’nın misafirperverlikten uzaklaştığı için kızgınlık yaşıyor. Ekonomik gidişata bakıldığında ise bu durumdan hoşnut olanların oranı üçüncü çeyrekte yüzde 64 iken son çeyrekte yüzde 74’e kadar çıkmış durumda. Kendi mali durumundan hoşnut olanların sayısının oldukça yüksek olduğunu belirten SCP, bu kişilerin önümüzdeki dönem için de daha olumlu düşündüğünü belirtiyor. Büyük işletmeler de iflas bayrağını çektiler Hollanda’da birçok büyük işletme 2015’in son, 2016’ın da ilk günlerinde iflas bayrağını çekti.Ülkenin en büyük mağazalar zincirleri arasında yer alan Vroom&Dreesman (V&D) ile parfümeri zinciri DA’nın iflasının açıklanmasının ardından, iflas kararı verilen Macintosh Retail firması bünyesindeki ayakkabı mağazaları zincirleri Dolcis, Invito, Manfield, PRO Sport ve Hoogenbosch Retail Group için de iflas başvurusunda bulundu. Scapino ise borç ertelemesi istedi.Amerikalı Sun Capital’e ait Vroom&Dreesman (V&D) Hollanda’da 62 mağaza, 55 restoran ve 10 binden fazla çalışana sahipti. Macintosh’un da Hollanda’da 500’ün üzerinde mağazası ve 5 bin 500 kadar çalışanı bulunuyor.

“Çocuklarımızın eğitim kurumlarını ziyaret ediyoruz” Hollanda Beyaz Ay Vakfı ve ADO Evde Sağlık Bakım ve Rehabilitasyon Kurumu tarafından organize edilen etkinlikte Türk Yaşlılar, Rotterdam’daki Avrupa İslam Üniversitesi’ni ziyaret ettiler. Gezi, çocuklarımızın ve torunlarımızın eğitim gördüğü kurumları ziyaret ediyoruz sloganıyla gerçekl eşti.İki grup halinde Rotterdam’daki Avrupa İslam Üniversitesine giden Türk Yaşlılar Üniversiteyi gezerek , yetkilerden bilgi aldılar. Türk yaşlılara , Avrupa İslam Üniversitesi öğretim üyeleri Cemil Uslu ve Mevlut Koç tarafından İslam’ın doğru anlatılması için yapılan çalışmalar anlatıldı. Akademisyenler İslam’ın Avrupa da doğru anlatılması için yapılan çalışmalar önemlidir. Avrupa İslam Üniversitesi üzerine düşen görevi en iyi şekilde yapmak, yüklenmiş olduğumuz vizyon ve misyonu yerine getirmek için çalışmalarımız sürüyor. Avrupa İslam Üniversitesi tarafından gerek akademik anlamda gerek te eğitim anlamında yürüttüğümüz çalışmalar kısa orta ve uzun vade olarak sürüyor.Hollanda ve Avrupa da gelişen İslamofobi konusunda İslam dinini en doğru bir biçimde anlatmak ve batılı dostlarımıza gerçek İslam’ı anlatıyoruz. Çocuklarımızın ve torunlarımızın eğitim gördüğü kurumları

ziyaret ediyoruz İslam dini yaşlılara ayrı bir önem veriyor. Siz yaşlılar uzun yıllar çalışarak gerek Türkiye ye gerek Hollandaya katkıda bulundunuz. Türkiye’nin ve Hollanda’nın bu günkü refah ve kalkınmışlık sevisinde gelmesinde emeğiniz ve alın teriniz mevcuttur. Sizlere teşekkür ediyoruz. Üniversitemizde eğitim faaliyetlerinin yanı sıra Arapça dil kursları, sosyal etkinlikler düzenlenmektedir. Ziyarette bir konuşma yapan Hollanda Beyaz Ay Vakfı ve ADO evde Bakım Kurumu yöneticisi Neşet Ayhan Avrupa İslam Üniversitesi yöneticilerine kurumlarımız ve yaşlılarımız adına teşekkür ediyorum. Biz her iki kurum olarak gerek yaşlılarımıza gerek engelli yurttaşlarımıza yönelik faaliyetler yürütmekteyiz. Bu ülkenin kalkınmasında büyük emeği olan dünün gençleri bu günün yaşlıları olan sizlere en iyi ve en profesyonel çalışmayı yapmak için tüm ekiple canla başla çalışıyoruz. Ayrıca başta gençlerimiz olmak üzere engelli vatandaşlarımıza yönelik olarak ta bir dizi etkinlikler düzenliyoruz. Engelli vatandaşlarımızın engelini kaldırmak ve onları kurtarmak için Hollanda lı kurum ve kuruluşlar ile beraber bazı ortak çalışmalar ve projeleri uygulamaya çalışmaktayız. Ayrıca 2016 yılında Türkiye ile de bazı ortak çalışmalar düzenleyeceğiz. Avrupa İslam Üniversitesi, Hollanda Beyaz Ay Vakfı ve ADO Evde bakım ve hizmet kurumu arasında beraber ve ortak çalışmalar yapılması için anlaşma imzalandı. Daha sonra konuklara yiyecek içecek ikramı yapıldı. Günün sonunda tüm katılımcılara, üniversite yönetimi tarafından katılım sertifikası verildi.

Bir nesil yetişiyor...

Hafızlık Kursu şükran ve takdir programı Kursa maddî ve manevî destek verenlere teşekkür etmek ve tüm eğitim gören öğrencilere takdir niteliğinde sertifika sunmak için Amsterdam Selimiye Camii, Kristal düğün salonunda Şükran ve Takdir programı organize etti. Hafızlık kursu hocalarından Huseyin Külah’ın Kuran ziyafetiyle başlayan programa Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu Başkanı Oktay Dalmaz, Millî Görüş camiasının farklı birimlerinde görevli idareciler, değişik STK temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Selimiye Camii başkanı İbrahim Gülkara’nın açılış konuşmasının ardından hafızlık yapan öğrencilerin sınıf sınıf sunumları

gerçekleşti. Ekim 2010 yılında Amsterdam Selimiye Camii imamı Ahmet Kaya hoca önderliğinde eğitime başlayan Emrullah Çelik hafızlık kursu, başarılı beş yılını geride bırakmanın mutluluğunu yaşamaktadır. 12 öğrenci hafızlıklarını tamamlayarak kurstan mezun oldular Bu süreçte 12 öğrenci hafızlıklarını tamamlayarak kurstan mezun oldular. Mezun olan öğrencilerin sekiz tanesi TC Diyanet İşleri Başkanlığından resmi diplomalarını aldılar. Duygu yoğunluğunun yaşandığı gecede katılım oldukça yüksekti Program, Hafızlık kursu başkanı Yasin İnan ve Oktay Dalmaz’ın tüm öğrencilere sertifika dağıtımının ardından Kuzey Hollanda Millî Görüş İrşad başkanı Ali Kartal’ın duasıyla son buldu. Emrullah Çelik Hafızlık Kursu Kadrosu: Müdür; Ahmet Kaya Hafızlık hocaları; Figen Kaya, Emrullah Sultan Kaya, Huseyin Kulah, Fethullah Sultan Kaya Teknisyen, Mehmet Akın, Abdurrahman Akın


meningen

36 görüşler Gündem

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

IGMG Başkanı Kemal Ergün:

“Cihad, savaş yollarını tıkamanın adıdır” IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün boş zaman buldukça bölgelere gerçekleştirdiği ani hasbihal ziyaretleri çerçevesinde bu kez Güney Hollanda bölgesine bağlı Oss, Uden ve Eindhoven teşkilatlarını ziyaret etti.

T

eşkilat mensupları ile görüşen Ergün onlarla hem sohbet etti hem de onların güncel konularda sordukları çeşitli sorulara cevaplar verdi. Kemal Ergün, Güney Hollanda Bölgesinde gerçekleştirdiği ziyaretini Oss Mescid-i Cuma Camii’nde başlattı. Ergün aynı gün burada yapılan şubeler arası Müezzinlik ve Hutbe Yarışması programına katılarak, çocuklara ve onları izlemeye gelen cemaate hitap etti. IGMG’nin hiyerarşik yapısı içinde yer alan üç başkan “Şube, Bölge ve Genel Başkan” birlikte yarışma yapan çocuklarla bir hatıra fotoğrafı çekindiler. Allah ve Resûlü var “gam” yok Kemal Ergün bu programda yaptığı konuşmasında şunları kaydetti. “Değer kardeşlerim, güzel bir mekânda, yürekleri Allah’ın davası için atan, yürekli Müslümanlarla Cenabı Hakk bizi bir araya getirdi. Allah bu birlikteliğimizi, Fahri Kâinat Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav)ile birlikte cennette beraber eder inşallah. Müslümanlar olarak iyi tefekkür ettiğimiz zaman gerçekten çok üzücü, çok sıkıntılı günlerimiz var. Ancak kitabımız olan Kur’an, rehberimiz olan Hz. Muhammed (sav)’in söylemleri bunların geçici izafi şeyler olduğunu bize ifade ediyor. Mademki, Kur’an var. Madem-

ki Allah var. Mademki rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in sünneti var. O hâlde gam yok. Allah’ın izniyle. Bunların tamamı geçecek. Yeter ki, biz Allah’ın bizden beklediği sorumluluğu yerine getirelim. “Peygamber nezaketiyle, zarafetiyle anlatalım” Değerli kardeşlerim, üzüntülü ama hiçbir zaman ümitsizliğe düşmememiz gereken bir dönemde yaşıyoruz. Kur’an-ı Kerimin Ankebut süresinin 10’uncu ayeti kerimesinde Cenabı Hakk, bu üzüntülerimizi ortadan kaldırabileceğimiz, güzel bir ilahi fermanı bizim önümüze koyuyor: “Ey Resulüm! Kitaptan sana vahyolunduğu gibi oku ve anlat. Yani bu kitapta ne varsa, eğip bükmeden onu yerine getir… Falancanın filancanın nasıl anlayıp nasıl algılayacağını düşünme! Neden, çünkü tesir ettirici sen değilsin. Sen onlar üzerine bir baskıcı da değilsin. Senin vazifen ancak anlatmaktır. Eğer bunu anlatmazsan peygamberlik vazifeni yerine getirmiş olmazsın” deniyor. Peki, bu nasıl anlatılacak? Bu günkü sıkıntıların temelinde anlatma sıkıntısı yatmaktadır. Biri yaşanamaz bir İslam olarak İslam’ı anlatıyor. Bir diğeri sulandırılmış bir İslam olarak anlatıyor. Kur’an’da nasıl söyleniyorsa öyle anlatacağız. Efendi-

miz (sav)’in nezaketiyle, zarafetiyle, hoşgörüsüyle, kırmadan, dökmeden kimseyi dışlamadan, herkesi kucaklayarak ama dava prensiplerimizi de yavaş yavaş işleyerek anlatacağız. Genelde bir Müslüman, özelde ise bir Millî Görüşçü kapısını hiçbir kimseye kapatamaz. Bu günlerde yaşanan sıkıntıların temelinde kitabın vahyedildiği gibi aktarılamaması yatmaktadır” “Çocuklara çok iyi davranmalıyız” IGMG Başkanı Kemal Ergün Müslümanların her alanda insan yetiştirmesi gerektiğinin altını çizdi. Camilere gelen çocukların geleceğin siyasetçisi, mühendisi, sanatçısı ve ilim adamı olacağını söyleyen Ergün onlara çok iyi davranılması gerektiğini aksi hâlde onların buralardan uzaklaşmalarına sebep olunabileceğine işaret etti. İdarecileri sıkıntılara karşı sabırlı olmasını tavsiye eden Ergün “Bunun karşılığını inşallah cennette göreceğiz” diye konuştu. “Müslümanlar neden ‘Cihad’ demeye korkar oldu Kemal Ergün, Kur’an-ı Kerîm’de beş yüz küsur yerde geçen cihad ayeti olmasına rağmen bu gün bunun anlatılmasında çekingenlik gösterildiğini vurgulayarak bunun; birilerinin cihadı kafeste adam yakmak, canlı canı insan boğazlamak şeklinde göstermesinden kaynaklandığını belirtti.

“Böyle cihat olur mu?” diyen Ergün bu konuda şöyle konuştu. “Efendimiz düşmanın ölüsünün karnını yaran, gözünü oyan bizden değildir” buyurmuştur. Bırak düşmanı, Müslümanı kesiyor, yakıyor ve böylece cihad ettiğini söylüyor. Değerli kardeşlerim, “Cihad öldürmek değil diriltmektir. Cihad yok etmek değil yaşatmaktır. Cihad nefret ettirmek değil sevdirmektir. Rahmetli Erbakan Hocamız cihadı şöyle tarif ederdi: ‘Takatin kalmayıncaya dek hakkın hâkim olması için çalışmandır’ İmamı Maturidi de Cihadı şöyle tarif eder. ‘Cihad savaş yollarını tıkamanın adıdır.’ Ehlisünnet vel Cemaat mezhepleri disiplini içinde olan bir insan, cihadı kelle kesmek olarak algılayabilir mi? Ehli kıble olanı dışlar mı? Tekfir edebilir mi, asla…?” “İbadetlerde kaçak olmasın” Kemal Ergün surenin devamında “Namaz kılın ibadet edin” denildiğini hatırlatarak bu emirle, kılınan rutin namazların ötesinde daha başka ibadetlerin anlaşılması gerektiğine dikkat çekti. Teşkilat kurmanın, cami açmanın okul açmanın ev sohbeti yapmanın da bu ibadetlerden olduğunun altını çizerken, yapılan ibadetlerin de kişileri kötülüklerden alıkoyması gerektiği belirterek “eğer ibadeti kişiyi kötülüklerden alıkoymuyorsa o ibadetlerde bir sıkıntı var, bir yerinde bir kaçak var” diye konuştu. “Her yerde temsil edilmeliyiz” Düzgün nesil yetiştirmek için çalışmaların ihlasla ve azimle sürdürülmesinin gerektiğini belirten Kemal Ergün, Millî Görüşün, temsil edilmediği, camisinin olmadığı bir kentin kalmaması gerek-

tiğini söyledi. Ergün sözlerini şöyle tamamladı. “Çünkü biz namaz kılmak için cami açan teşkilat değiliz. İnsanların şuurlanması için cami açan teşkilatız. Biz sadece eğitim vermek için okul açan bir teşkilat değiliz. Şuurlu, vasıflı, heyecanlı, toplumlara faydalı olan insanların yetişmesi için okullar açan bir teşkilatız. Bizim eğitimde sloganımız, düsturumuz birdir ve bellidir. “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır” Ergün Allah’a hamd ederek okullar konusunda şu bilgileri verdi. “Teşkilatımız Avrupa genelinde yetmiş sekizinci okulunu açtı. Altı imam hatip ve de Almanya’da imam ve hatip yetiştirecek tam teşekküllü bir ilahiyat fakültesini açmış bulunuyoruz” dedi. Oss Cemiyet Başkanı Ali Çetin genel başkana bir çiçek vererek yaptığı bu ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Genel Başkan Ergün ve Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan daha sonra Oss’dan ayrılarak, birlikte diğer teşkilatları ziyaret etmek için yola çıktılar. Haber-Fotoğraf: Adnan Şahin

Adres: Binckhorstlaan 340 2516 BL Den Haag İleti: info@borabouw.nl Web: www.borabouw.nl Telefon: +31(0)634 33 91 41


message

mesaj 37

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Gündem

Denge

“Anadili eğitimine gerekli önem ve destek verilmelidir”

Sema Maraşlı

Kocanız Romantik Midir? Hayır kesinlikle değil. Kendisi öküzün önde gidenidir. Aaaa... Evet evet. Erkeklik gazla çalışır derler, bizim ki hakaretle çalışıyor... Yukarıdaki konuşmaya televizyonda karı-kocaların katıldığı bir yarışma programında denk geldim. Kadın bunları söylüyor, başta kocası olmak üzere herkes de gülüyor. Diğer hanımlara da soruyorlar, onlar da kocalarının romantik olmamasından şikâyetçi.

Saadet Partisi’nden Başkonsolos Ayyıldız’a ziyaret

Romantizm baskısı diye erkekler üzerinde ciddi bir baskı var. Bu da bence erkekleri değersizleştirmenin ve düşmanlığının bir parçası. Kavvamlığın önündeki engellerden biri. Bu devirde erkeksen ve romantik değilsen öl daha iyi. Adam değilsin. Eskiden adamlığın ölçüsü, yiğitlikle, güvenle, erkeğin ailesine sahip çıkması ile ölçülürdü. Şimdi ne kadar romantik olduğun ile ölçülüyor. Evlilik öncesi başlıyor... Nasıl evlenme teklif ettin? Pastadan yüzük çıktı mı? Gökyüzüne onun adını yazdırdın mı? Kimsenin aklına gelmeyen bir şey yaptın mı? Herkesin içinde yere diz çöküp yalvardın mı?...

Siyasi partilerin yurtdışında da temsilcilikler açabilmesine imkân veren yasanın kabul edilmesinin ardından Hollanda’da oluşumunu tamamlayan Saadet Partisi Hollanda Bölge Temsilciliği, bir süre önce Rotterdam Başkonsolosluğu’na atanan Sadin Ayyıldız’ı makamında ziyaret etti.

R

otterdam Başkonsolosu Ayyıldız’a yeni görevinde başarı dileklerinde bulunan Saadet Partisi Hollanda Başkanı Bayram Başalan yaklaşık bir saat süren görüşmede bir yıl önce resmî kuruluşunu gerçekleştiren SP Hollanda Temsilciliğinin bugüne kadar yaptığı faaliyetler ve yapmayı planladığı çalışmalara ilişkin bilgiler aktardı. Sıcak bir atmosferde yapılan ziyaret, SP Hollanda Başkanı Bayram Başalan, Teşkilatlanma Başkanı Ahmet Şengönül ve Gençlik Başkanı Berk Atsan tarafından gerçekleştirildi. 1 Kasım seçimlerinde temsilciliklerin gösterdiği üstün performans nedeniyle Ayyıldız ve diğer konsolosluklara da toplum adına teşekkürlerini ifade eden Başalan, sosyal bir vakıa olarak çözüm bekleyen toplumun sorunlarını da dile getirdi. Irkçılığın, ayrımcılığın iyiden iyiye kendini belli ettiğine bu nedenle gençlerin iş ve staj yeri bulmakta zorlandığına dikkat çeken Başalan, toplumun ortak sorunlarında bile bir araya gelmekte zorlandığına

vurgu yaptı. Türkçe derslerinin de ele alındığı görüşmede Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız, ülkede doğup büyüyen yabancı kökenli çocukların kendi anadillerini öğrenmelerinin bir hak olduğuna işaret etti. Katıldığı bir toplantıda ödüle alan gençlerin bile Türkçe lisanını düzgün konuşamadığından duyduğu üzüntüyü dile getiren Ayyıldız, “Ben ve çalışma arkadaşlarım vatandaşlarımızın tüm sorunlarına yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bu bağlamda kapılarımız vatandaşlarımıza sonuna kadar açıktır” dedi.

Başkonsolos Sadin Ayyıldız daha sonra şunları söyledi: “Hollanda Türk toplumunun kat ettiği yol azımsanmayacak derecededir. Üniversitelerde öğrenim gören öğrenci sayımızın her geçen gün artış göstermesi sevindirici bir durum. Türkiye’den gelen vatandaşlarımızın artık ‘işçi’ statüsünden çıkıp, ‘girişimci, üretken, birkaç dil bilen’ bir toplum olarak temayüz ediyor. Bu süreci desteklemek, ortaya çıkabilecek sorunları gidermek için elimizden geleni yapmalıyız. Doğuş Haber Merkezi

«

İhsan Sohbetleri büyük bir boşluğu dolduruyor Hollanda İslam Federasyonu bünyesinde faaliyetlerini sürdüren İhsan Sohbetleri sorumlusu Erkan Turan “Esnaf ve Sanatkârlara yönelik başlattıkları Sohbet Halkaları” adı altındaki ilk buluşmayı 30 civarında katılımcıyla gerçekleştirdi.

E

snaflara, girişimcilere manevî destek olma doğrultusunda gelen ciddi bir talebi değerlendirerek hayata geçirilen İhsan Sohbetlerinin ilk buluşması daha çok karşılıklı görüş alışverişi ve tanışma faslıyla geçti. İnsanımızın manevî manadaki ihtiyacına binaen hizmete başlayan proje, ilk etapta, Eindhoven, Den Haag, Arnhem ve Rotterdam’da hizmet yürüten cemiyet bünyelerinde yürütülecek. Ocak ayı itibariyle Güney Hollanda’yı içeriisne alan bölgede, özel ders ve sohbetlerini başlatacaktır. İhsan Sohbetleri sorumlusu Erkan Turan “ilk defa gerçekleştirdiğimiz bu sohbetimiz beklentimizin üzerinde bir

katılıma sahne oldu. İnşallah devam ettirmek istediğimiz bu sohbetlerimizle hem esnaf ve sanatkârlarımızın

semamarasli@gazetevahdet.com

beklentilerine müsbet cevap vermiş oluruz hem de bizlerin yaptıkları çalışmaları herkese duyururuz” dedi.

Yok mu? Baştan kaybettin. Bu kız nasıl evlenme teklifi aldın sorusuna nasıl cevap verecek? Tam bir rezalet! Çocuklarına torunlarına bunun hikâyesini nasıl anlatacak zavallıcık! Özel bir şey yapmadıysan ne büyük utanç! Hadi bütün bunları yapmadın, yine de evlenmeyi başardın. Karına gül götürüyor musun? Ona nasıl hitap ediyorsun? Arada hoş sürprizler yapıyor musun? Karını mutlu ediyor musun? Etmiyorsan işin bitmiş. Her türlü hakareti hak ediyorsun! Hele ilk tanışma günü, söz günü, nişan günü, sevgililer günü, evlilik yıldönümü, karının doğum günü gibi neredeyse mübarek gün gibi görülmeye başlanan, asla unutulmaması gereken hem hediye alınıp hem sürprizler yapılması gereken günlerden birini unutmuşsun zaten işin bitmiş. Kendine kötü sözlerden söz beğen artık. Karın mı? Onun bir şey yapmasına gerek yok. Kadın olması ona yeter. O her halükarda haklıdır. Ev işi yapmayabilir, isterse seninle yatmayabilir, özgürdür, istediği gibi gezebilir, çalışabilir, hiç bir şeyde senin onayına ihtiyacı yoktur. Güçlüdür ayaklarının üstünde durur, kendini taşır, gerekirse seni de taşır... Onun güzel ahlaklı olması da gerekmiyor. Ayrıca kocaya hizmet etmek gibi bir mecburiyeti de yok. Sen ona hizmet etmek zorundasın. O bir azizedir, ona tapman gerekiyor. Kanunlar ondan yana, seni şikayet ederse, sen kesin suçlusun, şahit bile aranmaz. Vicdanlar ondan yana. Kadın değil mi kesin eziliyordur! Medya ondan yana. Kadınsan haklısın. Kimse kadınların iyi bir eş olup olmadığını, kadınların sorumluluklarını konuşmuyor, herkesin derdi erkeklerin iyi eş olmadığı üzerine. Bütün kadınlar dört dörtlük ve mükemmel;

erkekler ise onların kıymetini bilmeyen odunlar. (!) Erkekler: Modern çağın köleleri. Ne yaparlarsa yapsınlar kadınları mutlu edemiyorlar. Erkeğin kavvam olmasını, evin yöneticiliğini almasını konuşurken erkekliğin şerefini de konuşmamız lazım. Feminizmin başarısı mı desek, modernliğin doğal getirisi mi desek bilmiyorum son yıllarda başta batı ülkeleri olmak üzere erkekler üzerinde kuvvetli bir baskı ve sindirme politikası uygulanıyor. Hem kanunlarla hem medya baskısı ile hem de toplum vicdanında. Kötü olduklarına artık erkeklerin çoğu da inanmış durumda. Erkekler artık erkek olmaktan dolayı utanacak duruma geldiler. Medya vasıtası ile kadınların yükseltilen beklentileri, erkekler üzerinde ciddi bir baskı oluşturmuş durumda. Erkekler dizi ve filmlerdeki yakışıklı, zengin, romantik, süper kahramanlarla yarışmak zorunda. Sanki erkeklerin dünyaya geliş amacı kadınları mutlu etmek içinmiş gibi bir algı oluşturuldu. Fakat her gün değişen ve artan beklentiler yüzünden kadınlar bir türlü mutlu olamıyorlar. Dindar erkeğin medyanın dayattığı romantik davranışlara ihtiyacı yok. Mü’min erkek zaten nezaketli-dir. Önce Allah rızası için, yuvasında muhabbet için eşinin gönlünü hoş etmeye çalışır. Eğer karısına gül getirecekse bunu romantik olmak için değil, bir mümini sevindirmenin Yaradan’ı sevindirmek olduğunun bilincinde yapar ve buna en çok en yakınındaki eşinin layık olduğunu bilir. Zaten gül gönülden gelmiyorsa karşıdakine sadece dikeni ulaşır. Erkeklerin üzerindeki bu romantik olma baskısı erkekleri olumsuz olarak etkiliyor. Erkeklerin çoğu da kendilerini kadınları mutlu edemeyen odunlar olarak görmeye başladı. Bu onları daha mı iyi yapıyor? Hayır. Daha kötü yapıyor. Hem kadınlardan hem kendilerinden umutlarını kesiyorlar. Suçluluk psikolojisi kişide öfke yapar. Öfke de kişiyi doğru düşünemez hale getirir. İnsan başarılı olduğuna inandığı sürece gayrete gelir. Oysa medya erkeklere romantik olmadıkları ve başarısız koca oldukları konusunda. Onun güzel ahlaklı olması da gerekmiyor. Ayrıca kocaya hizmet etmek gibi bir mecburiyeti de yok. Sen ona hizmet etmek zorundasın. İktibas: www.gazetevahdet.com

“Onun güzel ahlâklı olması da gerekmiyor. Ayrıca kocaya hizmet etmeye de mecbur değil”


ons pagina

38 bizim sayfa

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Tebrik Taziye Şifa dileği - Taziye... Hollanda Türk Dünyası Çalışma Grubu üyesi, Hollanda Nogay Vakfı kurucularından ve Mali Sekreter Sevgili Mehmet Can’ ın (45), uykuda geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybettiğini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Yeminli tercüman, Sosyal Danışman ve yerel siyasetçilerimizden Sevgili Şerafettin Babacan’ın amcası Mustafa Babacan’ın hakkın rahmetine kavuştuğunu üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Pazar günü düzenlenen sade bir düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Süheyla ile Mücahit Mustafa'yı kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik NIF Üniversiteliler Birliği Başkanı Sevgili Doğukan Ergin ile Amine Taş, düzenlenensade bir merasimle nişanlandıklarını ilan ettiler. Amine ve Doğukan’ı kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Şifa Dileği... Eurocar Garage Sahibi Sevgili İlhan Özpolat'ın eşi Songül Özpolat'ın rahatsızlığı sonucu müşahede altına alındığını ve başarılı bir operasyon geçirdiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa Dileği... Usta ve deneyimli gazetecilerden Sevgili Ali Okşak'ın rahatsızlığını teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Taziye... Batı Avrupa Türk İslam Merkezi Başkanı Sevgili Uğur Arısoy’ın kıymetli validesi, Hacı Rıfat Arısoy’un değerli eşi Duriye Arısoy’un vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Abonelerimizden ve Çınar Cenaze Vakfı üyelerinden Sevgili Kazım, Nedim ve Süleyman Yeşiloğlu’nun kıymetli valideleri Firdevs Yeşlioğulu’nun vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Tebrik SV Nieuwe Utrecht Spor Kulübü emektarlarından Sevgili İmdat ve Bahçegül Soner’in mahdumu Kenan ile Shoukry Abd Elftah ve Jolanda van Leeuwenkamp’ın kerimesi Suemaya 26 Aralık 2015 Cumartesi günü düzenlenen sade bir merasimle nişanlandıklarını ilan ettiler. Sumaya ile Kenan’ı kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/ Yayın Yönetmeni Mehmet Erdoğan Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Doğukan Ergin Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Mob. 06-43 85 74 32 Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Havva Koç, Mehmet Şükrü Oflaz, Esra Yılmazer, Zeynel Abidin Kılıç, Sezer Değmez Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam tel. (010) 471 68 47 fax (010) 471 95 13 / Mob. 06-43 85 74 32 e-mail dogus@dogus.nl website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, B. Doğan Ingezonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Wegener

- Tebrik Hoş geldin bebek! Yaşama sırası sende!.. NIF Gençlik Teşkilatı Eğitim Başkanı ve Avicenna İslam Koleji öğretmenlerinden Sevgili Mehmet ve Rümeysa Öztürk çiftinin 8 Ocak 2016 tarihinde Elif adını verdikleri nur topu gibi bir kız evlâdı dünyaya geldi. Minik Elif'e dünyamıza hoş geldin diyor, genç çifti ve ailelerini tebrik ediyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.

- Tebrik Rotterdam Birlik Camii önceki yöneticilerinden Sevgili Mustafa ve Emine Çelikkaya’nın kerimesi Sühelya ile Can Mehmet ve Serpil İlgin’in mahdumu Mücahit Mustafa 20 Aralık

B.T.H Bemiddeling Wolphaertsbocht 285 3083 MP ROTTERDAM Tel:010-4954875 - Mob: 0641362096 email:bthgroup@gmail.com Onze zalen: SCHALMEI - Krabbendijkestraat 520 3084 LP Rotterdam MARGRIET HAL- Nieuwe Damlaan 5 3119 KA Schiedam

- Taziye... Hollanda Mehteran ekibinden Sevgili Gazi Özkara’nın ablasının, Yıldıray Çınar'ın annesinin vefatını üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz...

Colofon

- Tebrik Hoş geldin bebek! Yaşama sırası sende!.. NIF Kurumsal İletişim Başkan Yardımcısı Sevgili Mehmet Erik ile Zehra Erik çiftinin Meryem Betül adını verdikleri nur topu gibi bir kız evlâdı dünyaya geldi. Minik Meryem Betül'e dünyamıza hoş geldin diyor, genç çifti ve ailelerini tebrik ediyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.

Abone


doğuş aylık gazete/maandblad nr. 210 - Ocak/Januari 2016

Bulmaca

puzzels - raadsels

bilmece - bulmaca 39 Hazırlayan: Mücahid Çeçen

Soldan sağa: 1- Müstakil İşadamları ve Sanayiciler Derneği * Soylu Arap atı. 2-Aldırış etme, önem verme * Uygun bulmak, tasvip etmek * Erdemleri bakımından çok büyük, yüce. 3- (Tersi) radonun simgesi * Beyaz renk * Bir şeyin akmasına yarayan üst yanı açık boru * Oksijenli asitlerin alkollerle birleşmesinden oluşan sıvılar.4- Azarlama, paylama * Hükümdar ailesinden olan erkeklere verilen unvan * Eski dilde su. 5- Argonun simgesi * Eş * Düşkünlük * İtriyumun simgesi. 6- Alfabemizin son harfi * Aynştaynyum elementinin simgesi * Başkaldırı. 7- İslam’a göre göğün en yüksek katı * (Tersi) kamer * Gaye. 8-Eski dilde su * Seda, ün * Uzaklık işaret eder * Bir tembih sözü. 9- Resimde görülen, 1265, Floransa doğumlu ve 1321’de Ravenna’da vefat eden İtalyan ozan ve politikacı * Doğum yaptıran kadın * Genişlik. 10- Bir yağış şekli * Birbirinden uzak iki yüksek yer arasında, havada gerilmiş bir veya birkaç kablo üzerinde kayarak hareket eden asılı taşıt. 11- Bulmaya çalışma * Tavuğun lades kemiğini iki kişinin birer ucundan tutarak kırmasından sonra birinin bir şeyi aklımda *veya hatırımda demeden ötekinden almasıyla yenik sayılmasıyla biten oyun * Hollanda’nın Kraliyet hava yolları. 12- Kükürdün simgesi * Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün kabiliyet * Aktinyumun simgesi * Gelecek. 13- Atılmış, atılan * Bir yüzeyin üzerinde çizgi biçiminde olan, sarmal girinti veya çıkıntı * Allah’ın haram kıldığı içerisinde alkol bulunan içecek * Argonun simgesi. 14- Tahta, çinko vb. hafif şeylerden yapılmış, temelsiz eğreti yapı * Kısa zaman parçası * Argonun simgesi * Parlaklık, aydınlık. 15- Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi'nde Bingöl Dağları’nın Erzurum il sınırları içinde kalan kuzey yamaçlarından doğup, Kura Nehri ile birleşerek Hazar Denizi’ne dökülen bir nehir * Sanı * Oy kullanma işi. Yukarıdan aşağıya: 1- Düzgün * Şehirden küçük, köyden büyük, henüz kırsal özelliklerini yitirmemiş olan yerleşim merkezi, belde. 2- Hac mevsimi dışında Kâbe'yi ve Mekke'nin öbür kutsal yerlerini ziyaret etme * Radyo dalgalarının yankısını alarak cisimlerin yerini ve uzaklığını bulabilen, genellikle uçak ve gemilerde kullanılan cihaz * Doğu Anadolu ile Azerbaycan'da çalınan bir çalgı türü. 3-Dünyanın dörtte biri * Çocuk yuvası * Çok sıklıkla olmayan. 4- Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü, istenç * Kalayın simgesi * Bir eksen çevresinde dönebilecek biçimde çapraz eklemlenmiş, birbirine bakan yüzleri keskin iki çelik lamadan oluşmuş, arasına yerleştirilen herhangi bir şeyi kesmeye yarayan araç, sındı. 5-Argonun simgesi * Yeterli miktarda olma, yetme, kâfi gelme * Kısa zaman parçası * Potasyumun simgesi. 6-Bir nota * Başkanlık * Kuru soğuk. 7-Numaranın kısa yazılışı * (Tersi) beyaz * Kardeş eşlerinden her birinin ötekine göre adı * Argonun simgesi. 8- Kesik koni biçiminde deri, kürk veya kumaştan yapılmış başlık * Bir nota * Doğu Anadolu’da bir göl. 9- Aldırış etme, önem verme * Alfabemizde on beşinci harf * Davranış, tavır * Azodun simgesi. 10-Bunun gibi * El altından yüksek faizle ödünç para veren kimse, faizci, murabahacı * Oksijenin simgesi. 11-Ulamak * Ekmek * Gereksiz, yersiz, boş * Dereden büyük, ırmaktan küçük akarsu. 12-İtriyumun simgesi * İsimler, adlar * Rütbesiz asker * Beyaz renk * Alfabemizde on beşinci harf. 13-Hz. İbrahim’in yeğeni olan bir Peygamber * Kemirgen bir hayvan * Yetinme. 14-Minarenin tepesindeki Ay Yıldız * Belirli bir süre çalıştıktan sonra kanunlar gereği işi ile ilgisi kesilerek kendisine aylık bağlanmış olan kimse * Emmekten emir. 15-Ay’ın parlaklığı, Ay ışığı anlamına gelen bir bayan ismi * Birine karşı duyulan öç alma isteği, garaz * Kısaca metre * Fasıla.


Brouwersdijk 149 Dordrecht

Putselaan 127-A Rotterdam

Volkerakstraat 10 Arnhem

Konut kredisi uzmanınız 1991 yılından bu yana hizmetinizde

Danışmanlık ücreti SADECE

€ 1799* HAYALİNİZDEKİ EVİ Mİ BULDUNUZ?

• En kapsamlı banka seçenekleri • En düşük aylık giderler • 2013 yılının en iyi konut kredisi uzmanı adayı gösterilen danışmanımız hizmetinizde • 24 yıllık deneyimle kişiye özel danışmanlık hizmeti Randevu için 078-6551655 nolu numaramızdan bizi arayabilir veya en yakın şubemize başvurabilirsiniz * Sartları sorunuz

yilmaz.nl

sigorta, kredi, ipotekli kredi, finansal danışmanlık


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.