Dogus 208

Page 1

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

r Kaplanla Soğutma lerle ş e d r a K ı Balc Hollanda da p i ya s a s ı n Kasım/November 2015 yıl/jaar 16 sayı/editie 208

>> S 12

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

e İd e a l Ai l in H ay a t ı İ ç r Tavsiyele

>> S 24

AİLE DAĞILIRSA, TOPLUM DAĞILIR...

TOPLUMUN ÖZÜNÜ DEĞERLERİMİZLE BESLEMELİYİZ!.. HOKAF, İŞADAMLARIYLA BULUŞTU

S 15

HOTİAD’DAN GELECEĞE DÖNÜK GİRİŞİMLER

S 19

CUMHURİYET, COŞKUYLA KUTLANDI

P 20

S - 10-11

ALMİNA PASTANESİ HİZMETE AÇILDI

SEÇİMLER ŞÖLEN HAVASINDA GEÇTİ

S 30

S 32


redactie

02 yayın odası Editörden

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

adnan@dogus.nl

Adnan Şahin

Korku dolu günler ve beklentiler… Değerli okurlarımız bir aylık aradan sonra hepinizi bir kez daha selamların en güzeli olan Allah’ın selamıyla selamlıyorum. Esselamüaleyküm… Maalesef insanlık son günlerde peşe yaşanan ve acımasızlaşan terör saldırılarıyla karşı karşıyadır. En son Fransa’da yaşanan ve ondan bir önceki gün Lübnan’da yaşanan terör olayları bir kez daha insanların irkilmesine, korkup paniklemesine yol açtı. Onlarca genç insan bir anda sebebini dahi anlayamadıkları bir durumdan ötürü kalleş kurşunlara hedef olup öldürüldüler. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Bunu elbette bizde peşinen lanetliyoruz. Böyle olayların bir daha asla yaşanmamasını diliyoruz. Ama maalesef görünen o ki, bu olaylar öyle kolayca biteceğe benzemiyor. Fransa bir önceki olayda yani Charli Hebdo olayından sonra güvenlik tedbirlerini artırmıştı sanırım. Ama sinsi terör yine de bildiğini yapabildi. İşin korkunç olan tarafı ise saldırıların dozunun artırılması, mahiyetinin değişmesi. 8 kişilik saldırganın 7’sinin intihar ettiği yer aldı basında. Saldırganlar Ankara’da olduğu gibi burada da ne kadar acımasız olduklarını göstermişlerdir. İnsanlar duyarsızlaştıkça terör şiddetini daha korkunç daha acımasız hâle getirerek daha çok dikkat çekmek istiyor. Son yıllarda Irakta, Suriye’de, onun öncesinde Filistin’de ve daha bir çok yerde yaşanan saldırılar ve ona bağlı olarak her gün ölen onlarca insan… İnsanlar Sanki kanıksadılar bu tür olayları. Üç kişi, beş kişi hayatını kaybetmiş, bu dikkatleri çekmeye yetmez oldu sanki. O yüzden midir nedir teröristlerde artık daha acımasız olmaya, daha çok korku salmaya başladılar… ve bunu büyük ölçüde başardılar da. Evet, hep birlikte korku dolu günler yaşamaktayız… Olayı IŞİD üslendi. Bu nasıl bir örgütse birden bire mantar gibi türeyiverdi ve şuan dünyaya kafa tutuyor. İnsan hayret ediyor tabii ki. Dünyadaki süper güçlerden habersiz(!) ve onlara muhalif böyle güçlü bir örgüt nasıl oluşabiliyor. Hatta bu örgüt savaştığı dünya ile alışveriş bile yapabiliyor. Gasp ettiği petrolü ucuza satıp onun karşılığında daha güçlü, daha da pahalı, daha da öldürücü silahlar alabiliyor!.. Bu konuda elbette daha pek soru üretilebilir ve sorulabilir… Terörü elbette lanetliyoruz ancak, bununla birlikte terörü besleyen nedenlerin bir kez daha mercek

altına alınmasında fayda olduğunu düşünüyoruz. Paris olayları üzerine NOS Radio1’in Kamerbreed adlı programında konuşan Sosyalist Parti eski Başkanı Jan Marijnissen, “terörün beslediği kaynakları işaret ederek bilhassa Irak, Suriye ve Filistin’de yaşanan haksızlıklara bakılması gerektiğini”söylüyor. Bizler de bunun altını çiziyoruz. Ama şunu da biliyoruz ki ülkeler ve onları idare eden liderler 50 yıl, yüz yıl ileri doğru bakarak ülkesinin geleceği konusunda adımlar atmaktalar. Büyük ve derin hesaplar yapılmakta. Petrol ve diğer yer altı ve yer üstü madenler, ticaret ortamları bu hesapların bir parçasını oluşturmaktadır. Tabi bu hedeflere doğru yürünürken bir dizi engellerle karşılaşılıyor. Bunları iyi analiz etmek lazım. Müslümanlar olarak, Allah’ın dünyaya tüm yaratılmışlara yetecek ve artacak kadar nimet verdiğine inanıyoruz. Ve bunun eşit, adil ve israf edilmeden paylaşıldığında herkesin mutlu olacağına inanıyoruz. Değerli okurlarımız, bu sayımızda “İdeal Aile Hayatı” başlıklı dosya konusu işledik. Bu konuda uzman görüşlerine yer verdik. İdeal aile konusunda genç ailelerle çeşitli söyleşiler gerçekleştirdik. Keyifle okuyup istifade edeceğinizi umuyoruz. Yazarlarımızda bu konuda kafa yorup sizlere kulaklarınıza küpe yapabileceğiniz türden taze fikirler ortaya koydular. Bir seçim yaşadık. Bu konuda ben bir değerlendirme yapmayacağım zira değerli yazarımız İbrahim Turgut hocamız çok net bir değerlendirme yapmış sağ olsun. Kısaca yine dolu dolu bir Doğuş’la karşınızdayız. Gazetemiz bildiğiniz gibi bedava olarak pek çok noktada bırakılmaktadır. Gazetemizi bırakılan yerlerden alıp evlerinize götürmenizi ve bilhassa genç nesillerimizin okumasını sağlamanızı öneriyoruz. Sizde yapılan söyleşilerde kendinizi bulacak ve söylenenlerden istifade edeceksinizdir. Ve tabii ki, her zaman olduğu gibi sizlerden gelen özel hikâye ve değişik yazılara da kapımız sonuna kadar açıktır. Yeniden görüşmek dileği ile emanetleri asla kaybolmayan Allah’a emanet olunuz..

“Sosyalist Parti eski Başkanı Jan Marijnissen, “terörün beslediği kaynakları işaret ederek bilhassa Irak, Suriye ve Filistin’de yaşanan haksızlıklara bakılması gerektiğini” söylüyor. Bizler de bunun altını çiziyoruz!”

Hukuk

"Kişilerin edinilmiş malları tasfiyede yarı yarıya paylaştırılırken, kişisel mallarda paylaşma olmayacaktır"

Boşanma davası ve mal paylaşımı, Türkiye – Hollanda farkı

Türk Medeni Kanunu’nun 01.01.2002’de yürürlüğe girmesi sonucu Türk Medeni Hukuku’nda birtakım değişikliklere yol açmıştır. Bu değişikliklerden bir tanesi eşler arasındaki yasal mal rejimi değişikliğidir.

E

şler, mal rejimi sözleşmesi ile istedikleri herhangi bir rejimi aralarında kabul edebilirler, mal rejimi sözleşmesi noterde onaylama veya düzenleme şeklinde yapılır. Eşler arasında herhangi bir mal rejimi sözleşmesinin bulunmaması durumunda kabul edilecek mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimi olacaktır. Buna göre, eşler boşandıklarında ya da mal rejimi başka bir sebeple (örneğin eşlerden birinin ölümü gibi bir sebeple) sona erdiğinde, eşlerin evlilik birliği kurulduktan sonra ve 01.01.2002 tarihinden sonra bir tarih olması durumunda edindikleri mallar, yarı yarıya eşler arasında paylaştırılacaktır. Hangi mal için hangi mal rejiminin uygulanacağı belirlenirken, malın edinildiği tarihi göz önünde bulundurmak gerekir. Örneğin: eşler 1993 yılında evlenmiş olsunlar ve eşlerden biri

1995 yılında bir ev, 1999 yılında bir araba ve son olarak 2003 yılında bir arsa almış olsun. Bu eşlerin 2015’te boşanmaları sonucu mal rejimi sona erecek ve 1995 yılında alınan ev ile 1999 yılında alınan araba mülkiyeti başta edinen eşte kalacakken, 2003’te edinilen arsanın yarısı diğer eşe geçecektir. Kişilerin edinilmiş malları tasfiyede yarı yarıya paylaştırılırken, kişisel mallarda paylaşma olmayacaktır, yani herkes kişisel malının sahibi olmaya devam edecektir. Türk Medeni Kanunu’nun 2. bendine göre, bir eşin sonradan miras yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri kişisel mallardır. Buna göre, Hollanda Hukuku’nun tersine Türk Hukuku’nda bir eşe sonradan miras yoluyla intikal eden malvarlığı değerleri o bireyin kişisel malı sayılır ve mal rejimi sona erip tasfiye sürecine geçildiğinde miras yoluyla intikal eden malvarlığı değerlerinin

yarı yarıya paylaştırılması gibi bir durum söz konusu olmaz. Örneğin; 2006 yılında evlenen eşlerden birine babasından bir ev ve bankada 50.000 TL para kalmış ve eşler de 2008 yılında boşanmışlar diyelim. Bu durumda, diğer eşin ev ve 50.000 TL para üzerinde herhangi bir hakkı olmayacaktır. Bununla birlikte. Türk Medeni Kanunu’nun 219. maddesinin 4. bendi gereği kişisel malların gelirleri edinilmiş mal sayılmıştır ve bu gelirlerin mal rejimi sona erip tasfiye sürecine geçildiğinde eşler arasında yarı yarıya paylaştırılması gerekmektedir. Yani, miras kalan ev kiraya verilmişse boşanmaya kadar bu evden gelen kira gelirleri ve 50.000 TL’nin boşanmaya kadar işlemiş faizi eşler arasında 1/2 oranında paylaştırılacaktır; ancak yukarıda da belirtildiği üzere evin kendisi ve 50.000 TL hâlâ tamamen mirasçı eşte kalacaktır. Avukat - Kemal Tosun www.hukukburosu.nl

Hollanda’nın geleceğine damga vuracak olan gençlerimiz...

Henüz 30’larında bile değiller. İyi bir eğitim almışlar ve babaları Şerif Aktürk’ün sahibi olduğu Özgazi Holding bünyesindeki 4 ayrı şirketin yöneticiliğine soyunmuşlar. Hollanda’da beyaz peynir üzerine rakipsiz olan, 40 dönüm arazi üzerinde bulunan fabrikada 20 ayrı markaya fason peynir üreten fabrikalarında günlük 50-60 ton peynir üretiliyor, bu da Hollanda’da tüketilen beyaz peynirinin yüzde seksenine tekabül ediyor. Böyle büyük bir sanayi devinin evlatları ve varisleri olmak onlara ayrı bir gurur veriyor. Babalarından aldıkları iş disiplinini ve dürüstlüğü ile geleceğe isimlerini altın harflerle yazmaya hazırlanan Adem ve Numan Aktürk kardeşler, bu konuda da hayli iddialılar. Numan Aktürk( sağda, küçük kardeş) Adem (solda, ağabey) evli ve Asya ile Mina adına iki pırıl pırıl evlâda sahipler...


gündem 03

Gündem

Kısa haber

Güvenlik ve Adalet Bakanı Ard van der Steur: "Korkmadan, yılmadan hayatınızı yaşayın!"

Rotterdamlılar teröre karşı omuz omuza R

otterdam’da faaliyet gösteren 66 camii ve platformunun üst çatı kurumu olan SPİOR ve Esselam Camii öncülüğünde farklı STK’lar Paris, Beyrut ve Ankara’da gerçekleşen terörü kınama amaçlı ortaklaşa bir program düzenledi. Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Aboutaleb’in inisiyatifi ile, farklı din, dil ve ırktan bini aşkın Rotterdamlı Esselam Camii meydanında bir araya geldi. Organize ekibinden bazı kuruluşların temsilcileri ve Esselam Camii yönetimi kısa konuşmalar yaptı. Özellikle bu toplantıyı teröre karşı net bir tavır ve onu reddetmek için organize ettiklerini vurguladılar. Ardından, Paris’te saldırılarda hayatlarını kaybetmiş 132 insan

agenda

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

anıldı. Bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Hayatlarını kaybedenler için yüzlerce beyaz balon Esselam Camii önünden havaya uçuruldu. Güvenlik ve Adalet Bakanı Ard van der Steur, birlik ve beraberlik ile terörün üstesinden gelineceğini söyledi. Steur “Terör saldırıları bizleri yıldırmamalı. Hayat devam ediyor. Bizlere durmak düşmez, yolumuza birlik ve beraberlik ile devam etmeliyiz.” dedi. “HUZURLU BİR TOPLUM İNŞA ETMEK İÇİN CESUR OLALIM” Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Aboutaleb, Fransa’da gerçekleşen terör saldırısını kınayarak bu saldırıların arkasında, kalpsiz, taş kafalılar ve ruhsuz insanlar olduğunu söyledi. Belediye Başkanı

Aboutaleb bu gün olduğu gibi her kesimden insanların bu tür terör saldırılarına karşı mücadelelerinden vazgeçmemesini söyledi. Aboutaleb: “Rotterdam halkı olarak size güveniyoruz huzurlu bir toplum inşa etmek için cesur olalım. Bu, barış için son derece önemli. Rotterdam’da organize edilen toplantıda, Paris, Beyrut ve Ankara’da gerçekleşen terör saldırılarını kınamaları son derece önemli idi. Burada tüm farklı din temsilcileri, politik partilerin önde gelen temsilcileri, dünyada artan teröre karşı ortak bir tavır sergilemeleri önemli idi. Rotterdam’dan bir sinyal vererek birlikteliklerini sergilediler. Bu

açıdan tertip heyetini kutluyorum.” şeklinde açıklamada bulundu. TERÖRE KARŞI KENETLENİLDİ SPİOR Başkanı Mehmet Akbulut, Paris’te ki ve diğer yerlerdeki terör vahşetine karşı net bir tavır ile Rotterdam’da geniş katılımlı bir programla karşı çıkıldığını söyledi. Akbulut “Rotterdamlılar bu gün bir dayanışma içinde ve birlikte olduklarını net bir tavır ile göstermiş oldular. Her kesimden insanlar burada bir amaç için, sevgi için, barış için ve kardeşlik için ortak bir duruş için teröre karşı kenetlendiler.” dedi. Doğuş Haber Merkezi

«

İnce hesap peşinde Aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders, sınırların yabancılara kapatılması gibi istemlerini, belirleyici referandum ile gerçekleştirmeyi umuyor... Wilders, De Volkskrant’ta yayımlanan makalesinde belirleyici referandum sisteminin hayata geçirilmesi gerektiğini savundu. İsviçre’yi örnek olarak gösteren İslamiyet düşmanı politikacı, “Halk sınırların kapatılmasını istiyor. Buna karşın ne yapılıyor? Sınırlar açılıyor ve daha fazla sığınmacı geliyor” ifadesini kullandı. Geert Wilders, belirleyici referandumu, “şiddetsiz ve demokratik siyasi devrim” olarak tanımladı. AB ile Ukrayna arasında yapılan ortaklık anlaşmasının Hollanda tarafından onaylanmasıyla ilgili olarak 6 Nisan tarihinde yapılacak olan istişari referanduma işaret eden Wilders, bunun iyi bir başlangıç olduğunu kaydetti. Hollanda’da şu an yalnızca istişari referandum yapılabiliyor. Wilders bu istemiyle, sınırların Müslümanlara kapatılması, Kuran’ın yasaklanması, yeni cami yapımına izin verilmemesi gibi taleplerini halk oylamasına sunmayı hedefliyor.

Soru ve sorunlarınız için: www.hukukburosu.nl

Ziektewet ile WIA değerlendirmeleri farklıdır Bir işçi, çalışma esnasında kendisini hasta bildirdikten sonra, hastalık ödeneği dediğimiz Ziektewet ödeneği alma hakkına sahiptir. Ziektewet ödeneği bir işçiye en fazla 104 hafta (2 sene) veriliyor ve 104 hafta geçtikten sonra WIA başvurusu (malulen emeklilik hakkı) yapma hakkı doğuyor. WIA başvurusu esnasında önemli olan işçideki rahatsızlıkların hâlen devam etmesidir. WIA başvurusu

Nişan atmanın bedeli nedir? esnasında UWV işçiyi davet eder ve bir uzman doktor (verzekeringsarts) tarafından rahatsızlıklarıyla ilgili muayene edilir ve rapor hazırlar. İş uzmanı (arbeidsdeskundige) ise, doktorun verdiği rapor çerçevesinde işçinin tespit edilmiş şikâyetleriyle başka bir iş yapma imkânının olup olmadığına bakar. Eski işiyle, yeni yapabilecek işin arasındaki maaş farkı, işçinin malulen emeklilik hakkını hukuken belirlemektedir. Örnek: Eğer bir işçi hasta olmadan önceki mesleği kaynakçı ise ve kaynakçı olarak saat ücreti € 35,00 kazanıyorsa, araştırma sonucunda işçinin, üretimci mesleği ile saat ücreti € 12,30 kazanabileceğini UWV işçi için uygun görmekteyse, bundan dolayı işçinin maaşı düşer, geriye kalan maaşını UWV hastalık oranına göre tamamlar.

sonra bu vaadi yerine getirmekten kaçması sonucu, evlenme vaadinin yerine getirilmemesi sonucu mağdur olan kişi, evlenme vaadini yerine getirmeyen taraftan kısıtlı bir maddi tazminat isteminde bulunabilmektedir (mesela kiralanmış salon, ödenmiş müzisyenler); ancak, herhangi bir manevî tazminat talebinde bulunamamaktadır. Türk Hukuku’nda ise ergin bireylerin birbirlerine karşılıklı evlenme vaadinde bulunmaları, Türk Medeni Kanunu madde 118 gereği nişanlılık kurumunu meydana getirmektedir ve bu kurumun Hollanda Hukuku’na göre daha kapsamlı sonuçları bulunmaktadır. Yazının devamı için www.hukukburosu.nl sayfasına bakabilirsiniz..

Yüksek Mahkeme WIA kriterlerini belirledi

Kaçak işçi çalıştıran işverene kesilen para cezası Yüksek Mahkeme, 2013 yılında yürürlüğe giren Bakanlığın para cezası yürütmeliğinin değişmesi gerektiği yönünde karar vermiştir. Bakanlık, kaçak işçi çalıştıran işverenlere standart olarak işçi başına € 12.000 para cezası kesiyor. Eskiden bu rakam € 8.000 olarak kesiliyordu. Yüksek Mahkeme € 12.000 para cezası kesilmesini orantısız ve haksız bulmuştur. Kanun Koyucu (meclis), daha ön-

Hollanda Hukuku’nda evlenme vaadini yerine getirmeyen kişiden maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulması mümkün değildir. Ancak, “akte van huwelijksaangifte” (ondertrouw) dediğimiz prosedürünün yerine getirilmesi, yani belediyeye başvurularak evlenme vaadinde bulunulmasının bir sonucu vardır. Bireyler belediyeye başvurarak evlenme vaadinde bulunup daha

ceden de kaçak işçi çalıştırmış olan işverenlere tekrardan kaçak işçi çalıştırmaya devam ettiklerinde kesilecek olan para cezasının € 12.000 olacağına dair karar almıştır. Fakat işçi denetleme kurulu ayrım yapmaksızın, bütün işverenlere aynı para cezasını kesmektedir. Halbuki ilk sefer bu suçu işlemiş olan işverene önce alt sınırdan, yani € 8000, para cezası verilmesi gerektiğini karara bağlamıştır. Yani Yüksek Mahkeme, Bakanlığın kendi başına herkese aynı cezayı uygulamasını kanun koyucunun amaçlarının dışında olduğuna hükmetmiş ve kesilen cezayı € 8.000’ya indirmiştir. Bu kararla Yüksek Mahkeme ayrıca ceza hukuku sisteminde, ilk kez kaçak işçi çalıştırana uygulanacak yaptırımın uyarı cezası olması gerektiğini vurgulamaktadır.

Bu dava içerisinde bayan 2 sene hastalık ödeneği (ziektewet) alma hakkı bittikten sonra WIA başvurusu yapmıştı. UWV başvuruyu kabul etmeyerek, red cevabı verdi. UWV karar gerekçesinde bayanın, yüzde 65’den fazla kendi maaşından kazanabilme durumu olmasını tespit ediyordu. Bayan verilen olumsuz kararla hemfikir olmadığı için ilk etapta itiraz etti, itirazı kabul edilmediği için mah-

kemeye ve sonra da Yüksek Mahkemeye başvurdu. Yüksek Mahkeme (Centrale Raad van Beroep) aşamasında bayan gerekçe olarak iki sene hastalık ödeneği, yani Ziektewet’ten aldığını öne sürerek, hastalığının aynı şekilde devam ettiğini ve bu arada herhangi bir iyileşme olmadığını savundu. Yüksek Mahkeme bayanın gerekçelerini hukuken yetersiz bularak, kabul etmedi. Yüksek Mahkeme gerekçeli kararında WIA değerlendirmesinin Ziektewet değerlendirmesiyle çok farklı olduğuna hükmetti. Yazının devamı için www.hukukburosu.nl sayfasına bakabilirsiniz...


nieuws

04 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

İbrahim Turgut - MİHENK

Dosya

ortaummet_45@hotmail.com

1 Kasım seçimleri ve geride bıraktığı izler... 1 Kasım 2015 seçimleri, ülkemiz, milletimiz ve bütün insanlık için hayırlar getirmesini dileriz. Zor şartlarda yapılan bu seçimde, kazananlar olduğu gibi kaybedenler de olmuştur. Son altı ayda meydana gelen hadiselere bakıp, biraz tefekkür edip hafızamızı tazelersek, Türkiye için ne anlam ifade etiğini kavramak, o kadar zor olmayacaktır. Her gün birkaç kişinin hayatını kaybettiği bir ortamda, seçimin, her hangi bir olay meydana gelmeden, güvenlik içinde yapılmış olması, milletin en büyük tesellisi olmuştur. Her gün bir kaç ölüm haberinin alındığı bir ülkede, bu durum vatandaşlar için bir teselli kaynağı olmuştur. Ülkenin zor bir süreçten geçiyor olması ve seçimlerden tek başına bir partinin iktidar çıkması, farklı beklentilerin suya düşmesi, Türkiye adına önemli bir sonuç olmuştur. Halkın istikrardan yana tercihini yapmış olması, ülke ekonomisi için ayrıca bir kazanç olmuştur. Seçimden bir gün sonra, piyasaların olumlu sinyal vermesi, yatırımcıların güvenini artırmaya devam edecektir. 7 Haziran’da çıkan sonucun, ülkeye huzur getirmediği, var olan partilerden koalisyon çıkmaması, seçmen oylarının en büyük partiye yönelmesine sebep olmuştur. Seçmen istikrardan taraf tercihini yapmıştır. Seçmenlerin oy kullanmada karar vermesi, kamplaşan tarafların ve meydana gelen bilgi kirliliği yüzünden, netice de vatandaşların kararına fazla etki etmemiştir. Bununla birlikte çıkan neticenin, ülkenin geleceği yararına sonuçlandığını, uzmanlar tarafından belirtilmiştir. Başbakan Davutoğlu’nun balkon konuşmasında: “Bu seçimlerde kaybeden olmamıştır. Türkiye kazanmıştır” sözü önemliydi. Siyasi ihtirasları bir kenara koyarak, doğru karar vermek önemlidir. Dava adamlılığıyla, parti yandaşlığını birbirine karıştırmamalıyız. Partiler kalıcı kurumlar değillerdir. Bugün varlar yarın yoklar… Çıkan sonuca saygı duyulması gerekir. Bu ise ülke menfaatlari açısından çok önemlidir. Başarılı olamayanlar, oturup kendilerini sorgulamaları en isabetli davranıştır. Demokrasilerde, halkın iktidarı temel ilkedir. Buna göre verdiği karara herkesin saygı duyması beklenir. Hem “demokrasi” diyeceksiniz, bu yönetim şeklinin dışında, hiçbir yönetimi şekli kabul etmeyeceksiniz ve arkasından çıkan sonuca razı olmayacaksınız. Bu tam çifte standarttır. Önce helvaya kutsiyet atfedeceksiniz, işinize gelmeyince onu dönüp yiyeceksiniz. Bu kendini inkar anlamına geliyor. Herkes durduğu yeri korusun,

lakin herkes birbirine saygı duysun. Kendine Demokrasi’yi layık görüp, başkalarına Otokrasi’yi yamamak, hoş bir davranış değildir. Önce bu kaprislerden kurtulmak gerekir. Peygamberimiz bir hadisinde: “Siz nasılsanız, öyle idare edilirsiniz” buyurur. İdare edenlerle, idare edilenler arasında güçlü bir bağ vardır. Bunlar, birbirinden farklı şeyler değildir. Sorumlulukta ortak bağları vardır. Hiç kimse kul olarak, sorumluluktan azade değildir. Her birey, yaşadığı ortam ve şartlarda, bütün gelişmelerden sorumlu tutulacağı bilincinde olmalıdır. İşin sadece günü kurtarma peşinde olanlar, büyük davaların müntesipleri olamazlar. Onlar sürekli enaniyetlerinde seyrederler. Orada esen yele, yağan yağmura, uçan kuşa ve ötüşen bülbüllere, küserek, kendilerini sorgulamazlar. Sürekli ihtilaf içinde yüzerler. İbni Haldun Mukaddime’sinde: “Bunun sebebi, görüş ve arzulardaki ihtilaftır” der. İhtilaf ve ihtirasla çalkalanan dünyada, huzurlu ve mutlu olabilmek en büyük başarıdır. Bize veya size uzakta olanlar, aslında bizden veya sizden kopuk değillerdir. Bir ülkede bir sıkıntı varsa, bunun tezahürlerinin başka başka ülkelerde görülmemesi mümkün değildir. Ülkeler arasında iyi ilişkiler son derece önemlidir. Bir köye dönüşen dünyamızı güzel idare etmek, herkesin arzu ettiği şey olmalıdır. Türkiye’de istikrarın olması, bütün Orta Doğu ve diğer dünya ülkeleri için son derece önemlidir. Stratejik bölge ülkesi olması, önemini daha da artırmaktadır. 1 Kasım genel seçiminden sonra, millî iradenin meclise yansıyacak hâliyle, bütün partiler el ele vererek, ülkenin âdeta kanseri olan, terör belasından bir an önce kurtulması gerekir. Ülkenin Güneydoğu’sundaki yaranın iyileştirilmesi, acilen yapılması gereken şeydir. Her ülke birer insan gibidir. Bir insanın bir yerinde yarası varken, başka yerleriyle uğraşmak, tıbben nasıl doğru değilse, ülkenin bu terör belasından kurtulması, herkesin yer alacağı bir konsensüsle mümkündür. Yine İbni Haldun: “Bir devletteki küçülme, önce o devletin etrafında ve uç noktalarında görülür” diyor. Müthiş bir tespit… Bir kişinin sinir uçlarına dokunulduğu zaman, vücudun nasıl tepki verdiğini bilenler bilir… Son olarak diyeceğimiz şey, duamızda, her şeyin hayrını istemektir. İyi gördüklerimiz de şer, şer gördüklerimizde de hayır olabilir. Bizce bilinen bir durum değildir. Önemli olan mümince bir duruş sergilemektir. Bize lazım olan odur ki, büyük sahabi, Abdullah bin Mesut (r.a) pişmanlığında paydaş olabilmektir: O, “Üzerinde güneşin battığı, ömrümün eksildiği, ancak amelimin artmadığı bir güne duyduğum pişmanlık kadar, başka bir şeye pişmanlık duymadım” diyor. Selâm ve dua ile!..

Eğitimci Reyhan Turgut-Şeker:

“Mükemmel bir yuva yo problemlerle baş edebil eşler vardır” Bu sayıda “İdeal Aile” başlıklı bir dosya konusu işliyoruz. Ailenin ne olduğunu bilmeden o müesseseyi oluşturmaya çalışıyoruz. Sonuç ortada... Bu konuda uzmanlarımızın görüşleri dikkate değer. İstifade edeceğinizi umuyoruz...

A

ile, toplumun en küçük birimi olarak kabul edilmektedir. Aile denildiğinde genellikle aynı evde yaşayan anne ve baba ile, varsa onların çocukları anlaşılır. Bu tip aileye “çekirdek aile” denilir. Toplumun en küçük birimi olmasıyla birlikte topluma kazandırılan şahsiyetlerin bu kurumdan çıkması, bu kurumun ne denli önemli olduğunu bize gösteriyor. Yuva içerisindeki kişilerin birbirlerine olumlu ya da olumsuz anlamda verdikleri mesajlar, toplum içerisindeki psiko-sosyal ve ruhsal durumlarını yakından etkiler. Çünkü ne alırsanız onu yansıtırsınız. Bilinçli ya da bilinçsiz aldığımız her şey topluma yansır. O nedenle aile içinde eşler birbirlerine karşı olan sorumluluklarını iyi bilmeli ve gerekli yerlerde toleranslı davranmalıdırlar. Mutlu yuvanın temelleri evlilik öncesi eş adayını seçmekle başlayan bir süreçtir. Çünkü evliliğe karar verdiğinizde, kiminle yaşayacağınıza, sizi yeni yuvanızda sorumlulukların beklediğini, çocuklarınızın babasının veya annesinin kim olacağına, karar vermiş oluyorsunuz. Dolayısıyla seçe-

neklerimiz bir anlamda bizim mutluluk rotamızı belirliyor. Öncelikle şunu iyi idrak etmeliyiz: Mükemmel bir yuva yoktur. Problemlerle baş edebilen eşler vardır. Problemlerle baş edebilen eşler mutlu yuvayı koruyabilirler. Mutlu yuvayı oluşturan eşlerin sahip oldukları özelliklerden bazılarına değinelim: 1. Sevgi ve saygı aralarında her zaman vardır… Aile fertleri birbirlerine hem sevgi hem de saygı duymalıdırlar. Eşlerin yaklaşımları çocukların sevgi-saygı kavramlarını doğru anlamda algılamalarında önemli rol oynamaktadır. Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rûm 21) Eşler arasında var edilen bu duyguyu muhafaza etmek ve saadeti yakalamak, eşlerin tutunacakları tavırlarla yakından alakalıdır. 2. Evliliklerini başka evliliklerle karşılaştırmazlar… Unutmayın ki, her evlilik kendine

özeldir. Günümüzde mutluluğu yakalayamayışımızın altında yatan nedenlerden biri de kendi yuvamızı başka yuvalarla karşılaştırıp aynı özelliklerin ve durumların kendi yuvamızda var olmasını istememizdir. İnsanların karakterleri bile birbirine benzemiyorken, bir bütün olarak kendi yuvamızı başka yuvalarla karşılaştırmamız ne kadar doğru bir yaklaşım olabilir! 3. Birbirlerini değiştirmeden oldukları gibi kabul etmeyi başarmışlardır… Kadın ve erkek yapı itibariyle aynı değillerdir. Bayanlar arzu ettikleri şeyleri eşleriyle paylaşırken duygularını da içine katarak ifade ettikleri için, konuşma gerektiğinden fazla sürebilmektedir. Bu durumu bilen eş sabırla eşini dinlemelidir. Erkekler ise, kısa sonuç odaklı konuşmalardan hoşlanırlar. Her ikisi de farklı karakterlerde olmakla birlikte orta noktada buluşmak için gayret sarf etmelidirler. Zaman ve mekân dikkate alınarak yapılan konuşmalarda orta noktada buluşmak anlatıldığı kadar zor değildir. 4. Birbirlerine karşı duygularını korkmadan açık bir üslûpla ifade


het leven

yaşam 05

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

ktur, len

etmekte zorlanmazlar... Toplum olarak maalesef birbirimizi dinlemek hususunda gerektiği gibi itina göstermiyoruz. Ya karşıdaki insanın fikirlerini çürütmek üzerine gayret sarf etmekte, ya da konuşmanın sonunu beklemeden kendi fikrimizi ifade etmeye başlamaktayız. Bu durum çok yaşandığı için kimi eşler biraz da geleneksel aile yapısından dolayı fikirlerini gerektiği gibi aktarmakta zorlanırlar. Eşimizin bunu aşmasında yardımcı olmalı, onun da bir birey olarak fikirlerine önem vermeliyiz. Bunu başardığınızda eşinizin size olan tutumunda “saygı” ön plana çıkacaktır. Çünkü her birey önemsendiğini hissetmek ister. 4. Birbirlerine zaman ayırırlar… Hayat şartları bazen gerektiği gibi eşlerin birbirine zaman ayırmasını zorlaştırsa da, “imkânsız” diyemeyiz. Hafta boyunca çalışan erkek, hafta sonu arkadaşlarıyla zaman geçirmek isterken, hafta boyunca eşinin çalıştığını söyleyen kadın ise kendisine eşinin zaman ayırmamasından hayıflanmaktadır. Eşinizi mutlu edebilmek adına ona ayıracağınız zaman yuvanızda var

İdeal aile ve mutlu bir yuva... Mutlu yuva dünya hayatıyla başlayıp sonu cennetle taçlanan bir yolculuktur. “Zevc” kelimesinin manası Arap dilinde bir çift ayakkabının her bir teki demektir. Bu yolculukta tek bir ayakkabıyla yol kat etmeniz mümkün değildir. Ayağınıza batacak bir dikenin acısı “bütün bedeninizde hissedilecektir. Bu yolculuğu güzel bitirmek varken, eziyet çekmek niye?”

olan gerginliği azaltacaktır. 5. Evlatlarının yetiştirilmesi hususunda ortak fikirlere sahiptirler... Mutlu eşler takım ruhuyla çalışırlar. Eğer söz konusu çocuksa bu sorumluluk daha da bir önem arz eder. En başta çocuğumuzun eğitimini, oyununu insan fıtratına aykırı ve vahiy dışı düşüncelerin yaklaşımlarıyla değil, bize ait değerlerle nasıl karşılaştırarak alternatif yaklaşımlar sunabileceğimiz hususunda ebeveynler olarak çaba göstermeliyiz. Ebeveynler, çocuklarının bir imtihan sebebi olduğunu unutmadan, karşılarında biblo varmış edasıyla davranmaktan vazgeçmeli, aksine hayatın zorlu şartlarına karşı dirençli nesiller yetiştirme çabasında olmalıdırlar. Bunu gerçekleştirmek için çocuklarını yetiştirme sürecinde tamamen bir eşe sorumluluk bırakılmamalı, eşit sorumluluk almalıdırlar. 6. Birbirlerinin hatalarını affetmeyi öğrenmişlerdir… İnsanın beşeri yönü hata yapmasına müsait bir zemin hazırlar. Kur’an insanın beşeri yönünden dolayı unutkan, nankör, zayıf ve haklı-haksız yere

tartışmayı seven bir varlık olduğunu bize bildirir. Bu olumsuz nitelikler var olmakla birlikte, insanoğlu birtakım olumlu alanda özellikleri de bünyesinde barındırır. Karşımızdaki insanın mükemmel olmasını bekleyemeyiz. Aile içinde gerçek anlamda yuvayı çatırdatacak büyük hatalar (telafisi mümkün olmayan) olmadığı müddetçe muhatap aldığımız eşimizi affetmeyi öğrenmeliyiz. Bazen eşimizde hata olarak gördüğümüz şeylerin müsebbibi farkında olmadan biz de olabiliriz. Bu hataların çıkış noktasına bakarak düzeltme yoluna gitmeliyiz. Netice olarak şunu söyleyebiliriz ki, mutlu yuva dünya hayatıyla başlayıp sonu cennetle taçlanan bir yolculuktur. “Zevc” kelimesinin manası Arap dilinde bir çift ayakkabının her bir teki demektir. Bu yolculukta tek bir ayakkabıyla yol kat etmeniz mümkün değildir. Ayağınıza batacak bir dikenin acısı bütün bedeninizde hissedilecektir. Bu yolculuğu güzel bitirmek varken, eziyet çekmek niye?! Reyhan Turgut-Şeker

«

Popülist söyleme evet! Ve... Kâbus gibi sonuç Devam eden sığınmacı krizi, İslam karşıtı PVV’yi (Özgürlük Partisi) kamuoyu araştırmalarında 38 sandalyeye taşıdı. Anketlerden son dönemlerde birinci parti olarak çıkan Geert Wilders’in siyasi oluşumu PVV, bugün seçimler yapılsa Maurice de Hond’un araştırmasına göre 38 sandalye ile sandıktan en büyük parti olarak çıkacak. 2012 seçimlerinde Temsilciler Meclisi’ne toplam 79 milletvekili ile giren koalisyon ortakları liberal VVD ile sosyal demokrat PvdA, ankete göre 29 sandalyede kalacak. Maurice de Hond’un araştırmasına göre, bugün seçimler yapılsa sandalyelerin 150 kişilik Temsilciler Meclisi’nde parti-

lere dağılımı şöyle olacak: VVD(-22) 19, PvdA(-28) 10, PVV(+23) 38, SP(+1) 16, CDA(+5) 18, D66(+5) 17, CU(+1) 6, GL(+10) 14, SGP 3, PvdD(+2) 4, 50Plus(+2) 4, Diğer 1. Camiyi kül etmek istediler Kuzey Brabant eyaletine bağlı Roosendaal kentinde çoğunlukla Faslıların gittiği bir camiye kundaklama girişiminde bulunulduğu bildirildi. Polis, kimliği belirlenemeyen kişi ya da kişilerce yakılmaya çalışılan camide kundaklama sonucu

hasar oluştuğunu açıkladı. Cami yöneticileriyle görüştüklerini belirten polis, saldırı girişiminin ciddiyetle araştırıldığını dile getirdi. Polis, görgü tanıklarından ya da olay hakkında bilgisi olanlarından kendilerine başvurmalarını istendi. Geçen yıl inşaatı biten caminin bölgenin en büyük camisi olma özelliğine sahip olduğu belirtildi. Hollanda’da geçen ay da internet üzerinden camilere yönelik kundaklama ve şiddet çağrısı yapan 8 kişi mahkeme kararıyla para cezasına çarptırılmıştı.


KILINÇLAR B.V olarak, Almere şubesi ile sizlere hizmet vermekten gurur duyarız... Almere kentinde bulunun 14’üncü şubemize dost ve müşterilerimizin verdiği destekten ötürü teşekkürler...

Adres: Markerkant 11-12, 1316AG Almere - Tel: 036-5465926

Spaanse polder ve Ijsselmonde şubelerimiz pazar günleri saat 13:00 - 17:00 arası açıktır. Acil durumlar için bize 06-543 110 96’dan ulaşabilirsiniz. Groothandel Zoetermeer Edisonstraat 125 2723 RT Zoetermeer Tel: 010-342 28 85

Spaanse Polder Linschotenstraat 74 3044 AW Rotterdam Tel: 010-485 43 30 Fax: 010-415 00 99

Delfshaven Nieuwe Binnenweg 421 3023 EM Rotterdam Tel: 010-276 30 04 Fax: 010-244 75 26

Afrikaanderplein Pretorialaan 50A 3072 EP Rotterdam Tel: 010-485 77 54 Fax: 010-486 50 33

Waalhaven Sluisjesdijk 86 3087 AJ Rotterdam Tel: 010-294 02 40 Fax: 010-429 99 40

Vlaardingen George Stephensonweg 19 3133 KJ Vlaardingen Tel: 010-434 60 14 Fax: 010-434 50 58

Ijsselmonde Ridderkerkstraat 41 3076 JT Rotterdam Tel: 010-291 74 68 Fax: 010-291 74 69

Kralingen Crooswijk Jonker Fransstraat 84-86 3031 AW Rotterdam Tel: 010-411 11 95 Fax: 010-411 98 00

Breda Boschstraat 110 4811 GK Breda Tel: 076-520 93 53 Fax: 076-514 98 23

Dordrecht Van Oldenbarneveltplein 14 3317 EP Dordrecht Tel: 078-651 52 53 Fax: 078-618 40 76

Schiedam Van Berckenrodestraat 17 3029 AT Rotterdam Tel: 010-473 47 46 Fax: 010-473 86 08

Ridderkerk Mandenmakerstraat 17B 2984 AS Ridderkerk Tel: 0180-48 77 88

Toptan satışlar için adresiniz

Free-Parts

Yedek parça ithalatı ve BENELUX bölgesine dagıtımı


uitzicht

panorama 07

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

Dosya

“Hayat tozpembe yaşanacak bir yer değil, evlilik de kolay ayakta duracak bir müessese değildir”

Ayna

Havva Koç

“Kız evi naz evi” derler... Evlilik iki farklı cinsin beraber ortak kararı olup bir toplumun çoğalıp gelişmesine ve büyümesine, maddî manevî zenginleşmesine katkı sağlar. Biz Türk toplumu olarak evlilik denilince ilk aklımıza gelen şeyler; düğün dernek, kına gecesi, nikâh ve gelin arabasıdır. Bu arada gelin ve damadın bindiği arabaya neden sadece “gelin arabası” deniyor, onu da anlamış değilim...

“Dört dörtlük eş aramak yerine kendimiz dört dörtlük olmaya çalışalım” Dosya konumuz “İdeal Aile” çerçevesinde bu yapıyı ve anlayışı özenle sürdüren ‘örnek’ ailelerle görüşmeler gerçekleştirdik. Bunlardan biri de Emine Tugay Dursun ile eşi Abdullah Dursun idi. Emine Tugay Dursun, 1984 Erzurum doğumlu. İlahiyat ön lisans mezunu aynı zamanda Avrupa İslam Üniversitesi’nde lisans eğitimine devam etmekte. Abdullah Dursun 1980 Erzurum Oltu doğumlu. 2007 İktisat Fakültesi, 2012 Sakarya İlahiyat Fakültesi mezunu. Şuan Rotterdam Kocatepe Camii’nde din görevlisi. 12 yıllık evli 2 çocuk sahipleri. Sohbetimizden keyif alacağınızı ve istifade edeceğinizi umuyoruz.

D

oğuş okurlarına nasıl tanıştığınızdan bahseder misiniz? Emine Dursun: Bizim oralarda tanışma yoktur. Daha doğrusu bizim zamanımızdaki çoğu evlilikler görücü usulü ile olurdu belki üstünden çok geçmedi ama herkesin her yörenin kendine göre kuralları vardır. Bizim de aile yapımız ve aldığımız eğitim bunu gerektiriyordu. Ailelerin vesilesiyle ve çevrenin tavsiyesiyle başladı Nasıl karar verdiniz, ya da sizi etkileyen neydi? Emine Dursun: Ben eşimin hafız ve hoca olması sebebiyle kuracağımız yuvanın bir medrese havasında her daim Kur’an okunan bir ilim yuvası olabileceğini düşünerek bu adımı atmak istedim. Ayrıca evlilik arefesinde görmüş olduğum rüyalar beni tetikledi. Bir de isimlerimizin Peygamber Efendimizin anne babasının ismiyle uyumlu olması da etken oldu açıkçası. Bu işaretler, doğru yolda olduğum hissiyatı vermişti. Abdullah Dursun: Eşimi tanımadan önce Erzurum’da imam hatip olarak görev yaptığım dönemde eşimin babasını tanıyordum. Onun İslam’a olan yakınlığı ve din adamlarına olan hürmeti dolayısıyla, böyle bir ailede yetişen bir kız ile evliliğin, huzurlu bir yuva oluşturacağı kanaati hasıl oldu bende. Düğününüz nasıl oldu? Eş seçimi önemli olduğu gibi ailenin temelini kurma şekli de önemli. Bu nedenle düğün İslami usullere uygun olarak sohbetli bir düğün oldu. Mutlu aile ortamınızı neye borçlusunuz? Abdullah Dursun: Allah’a hamd ol-

sun ki çok sağlıklı, akıllı, güzel 2 çocuğumuz var. Aslında gerçekçi olmak gerekirse tam manasıyla hiç bir evlilik mutlu değildir. Çünkü hayat tozpembe yaşanacak bir yer değil, evlilik de kolay ayakta duracak bir müessese değildir. Önemli olan zorluklarla mücadele ederken birbirini görmezden gelmeden iki farklı hayatı bir yaşamaktır. Biz de 12 senelik evlilik hayatı boyunca hiç üzülmedik, hiç kırılmadık desek herkes güler galiba. Zaman zaman biz de gün geldi çok yıprandığımız, yorulduğumuz anlar oldu fakat pes etmedik. Her sıkıntıdan sonra bir rahmetin olduğunu, şeytanı sevindirmememiz gerektiğini bilerek hep onun sevmediği Rabbimizin sevdiği adımlar atmaya çalıştık. O yüzden bizce her şeyi dört dörtlük yaşayan değil, şükreden, mücadele eden mutludur. Gençlere neler tavsiye edersiniz? Gençlere tavsiye edecek yaşa geldik mi bilmiyoruz. Biz de genç sayılırız. Elbette gençsiniz, ama 12 yılda yaşadığınız evlilik hayatınızdaki

heybenizde epey birikim vardır. Henüz heybesi boş olanlar için tavsiyelerde bulunabilirsiniz. Emine Dursun: Tecrübe yaşla olmuyor galiba. Kusursuz dost arayan dost bulamaz düsturunca evlilikte dört dörtlük eş aramak yerine kendimiz dört dörtlük olmaya çalışalım. Çok beklenti içine girmeden öncelikli görev eşlerin birbirini memnun etmeyi düşünmesi değil yapmış olduğu davranışlarda her şeyde olduğu gibi burada da Allah’ın hoşnutluğunu düşünerek Allah için severek yola devam etmek lazım. Dünyalık heves için değil ahirette de beraber olmak için birbirine yardımcı olmalılar. Kısaca özetlersek pes etmeden şeytana karşı mücadele, kimseye minnet etmeden, elindekine şükür, karşılıklı haklarda Allah rızasını gözeterek iki cihan saadetine ulaşmaları kolaylaşacaktır. Sıcak ve bereketli yuvanızı bize açıp, yüreğinizdeki güzellikleri bizimle paylaştığınız için Doğuş gazetemiz adına teşekkürlerimizi sunarız. Haber-Fotoğraf: Havva Koç

kochavva@live.nl

Evlilik kararı ardından arka arkaya gelen her kesimin kendine göre gelenek ve görenekleri vardır. Bazı Türk Müslüman kesimlerde gelenek ve görenekler maalesef İslam dinînin önüne geçebilmektedir. Azınlıkta olarak yaşadığımız bu topraklarda gün geçmiyor ki kendi kimliğimizden, gelenek ve göreneklerimizden ödün vermeyelim. Bunun getirisi olduğu gibi götürüsü de olmaktadır. Yaşadığımız toplum “ben” merkezli olduğundan dolayı genellikle bunun bize yansıması da olumsuz oluyor. Bizim gençlerimiz artık aile, akraba, eş, dost kavramlarını ikinci plana atarak “ben ne dersem o olacak” havasında; İslam anlayışından uzak yetişiyorlar. Paylaşımdan uzak, empatiden mahrum nesil yetişiyor. Bunu anlamak için uzman olmaya gerek yok. Kız isteme anından itibaren, bu tip davranışları gözlemleyebilirsiniz. Malum bizim toplumda “kız evi naz evi” anlayışı var. Maalesef bu anlayış zaman zaman erkek evini bıktırır cinsinden olabiliyor. Malum, çağımız teknoloji çağı olunca düğün konusunda da kolaylıklar karşımıza çıkıyor. Düğün hazırlıkları, plan-program konularında gelin ve damat adaylarına yardımcı olmak için online sitelerin olduğunu ve birçok siteye ücretsiz giriş yapıp, düğün mekânları ile ilgili görsel ve fiyat bilgilerine firma yetkilileri ile iletişime geçip bilgilere ulaşılabiliyor. Bu sitelerden salon, ikram, gelinlik, damatlık, gelin çiçeği, kısacası düğünle alakalı her şey mevcut. Deyim yerindeyse, her şey elinin altında. Tüm bunlar hızlı yaşadığımız hayatımıza getirilen bir kolaylık. Bu kolaylık beraberinde akıl almaz eğlence farklılıklarını da beraberinde getiriyor. Saatlerce internet başında o site senin, bu site benim diyerek vakit harcanıyor. Sırf neden peki? “Benim düğünüm farklı olsun, muazzam olsun, değişik olsun. Herkes benim düğünümü konuşsun.” Oysa Müslümanların vakti çok kıymetli ve değerli değil mi? İslam ‘aşırılığa kaçmanın doğru olmadığını’ vurgularken, ‘israfın ne kadar kötü bir davranış olduğunu’ her fırsatta dile getirirken neden bu israf? Düğün öncesi ve düğün sürecinde yöresel örf ve adetlere, ananelere kilitlenmenin yanında olmazsa olmazların bir diğeri de zaman israfıdır. Allah (cc) ayetlerinde helal, haram, ahlâka aykırı davranışları açık ve net beyan etmiştir. Allah Rasulü, Peygamber Efendimiz de bunların neler olduğunu, hangi durumlarda nasıl davranılması gerektiğini, bunlara nasıl riayet edileceğini sünneti ile bizleri aydınlatmıştır.

Düğünün nasıl yapılması gerektiğini, nasıl yapılacağı detayları ile belirlenmemiş ancak böyle bir merasimde haram işlememek için, haramlara düşmemek şartı ile düğün merasimini Müslümanların örf ve âdetlerine, yaşadıkları sosyal şartlara bırakmıştır. Müslümanlar olarak İslami kimliğimizi koruyabilmek için beşeri kültüre, gelenek ve görenek hayatımızın büyük bir kısmını şekillendiren düğün/nikâh müessesinde İslami değerleri korumak zorundayız. Yaşadığımız çağa değerlerimizi koruyarak kimliğimizi kaybetmeden ayak uydurmalıyız. Çağımızın âlimleri bu konuya eğilmeli, bu konuyla ilgili kafalarını kuma gömmemelidirler. Bu konu tekrar gündeme alınıp konuyla ilgili çağımıza uygun fetvalar verilmelidir. Günümüzde eğlence ve müzik hava, su gibi insan ruhuna yerleşmiş unsurlardır. Müslüman Türk aileleri çok rahat bir şekilde düğünlerde aynı ortamda bulunup, müzik eşliğinde dans ediyor. Şayet bu tip ailelere, “diskoya git, orda eğlen” desen, seni topa tutarlar. “Ne işimiz var bizim öyle şeytanın bol olduğu yerlerde” diye. Lâkin durum düğünlerdeki eğlenceye gelince iş değişiyor. Her şey gayet normalmiş, sanki İslam dini bu eğlenceye icazet vermiş gibi davranılıyor. Bulunduğumuz çağda bu konu tekrar yorumlanmalı ve buna İslami çerçevede kurallar koyulup sınırlar çizilmeli. Aksi takdirde durum daha da kötüye gitmektedir. Netice itibariyle düğünlerde, yemede, içmede, kıyafetlerimizde ve davranışlarımızda İslami ölçülerden taviz verirsek geriye din olarak ne kalır?

“Benim düğünüm farklı olsun, muazzam olsun, değişik olsun. Herkes benim düğünümü konuşsun.” Oysa Müslümanların vakti çok kıymetli ve değerli değil mi? İslam ‘aşırılığa kaçmanın doğru olmadığını’, ‘israfın kötü bir davranış olduğunu’ bilinirken neden israftaki bu ısrar?


nieuws

08 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

Mr. Onur Emre (Kaza Avukatı)

Güncel

BATİM, bölgede hayli etkin ve aktif...

BATİM BİNASI YENİLENDİ İnsan odaklı hasarlarda önemli fonlar Het Schadefonds Geweldmisdrijven (SGM) & Het Waarborgfonds Motorverkeer (WBF) Şiddet odaklı mağduriyet ve hasarlar, (Schadefonds Geweld Misdrijven) herhangi bir şiddet sonrası fiziksel ya da psikolojik olarak mağdur duruma düşenler, zararlarının kısmen karşılanması mümkündür. Burada acı parası, sağlık masrafları ve gelir kaybı şeklindeki masraflar söz konusudur. Bu maddî destek fonundan yararlanmak için de bazı şartların yerine getirilmiş olması gerekir, örneğin: • Kasıtlı bir şiddet söz konusu mu? • Bedensel yaralanma ya da psikolojik etkilenme söz konusu mu? • Olay 3 yıl içinde mi olmuş? • Bu olayda kendi hatanız ya da suçunuz nedir? • Zararı başka bir şekilde karşıladınız mı? Bu fondan yararlanabilmek için olayla ilgili polis raporu ya da olayı ispatlayacak belgelerin olması gerekir. Bu fondan yapılacak maddî destek bin ile 35 bin arasında değişir. Akrabası vefat etmişlerin yakınlarının da ayrıca bu fondan yararlanma hakları vardır. Daha geniş bilgi www.schadefonds. nl ve www.slachtofferwijzer.nl sayfalarından edinmek mümkün. Motorlu Araçlar Destek Fonu (Het Waarborgfonds-WBF ) Taşıtlar için Bazı durumlarda araba hasarları için WBF hasarı kısmen karşılayabilir. Meydana gelen herhangi bir trafik kazasında sorumlu kaçmış, sigortasız ya da çalıntı bir araba kazaya sebep olabilir. Kazada mağdur oldunuz, arabanız hasarlı ve sizde yaralanma, incinme (letselschade) söz konusu olabilir. Ne yapmanız gerekir? Bu durumda WBF devreye girebilir. Burada araba hasarı (materiële schade) ve insan odaklı hasar (letselschade) söz konusudur.

Şartları nelerdir? Kazaya sebep olan kişi; • Kaçmış ya da kimliğine ulaşılamıyor; • Aracı sigortalı değil; • Zararı kısmen karşılamak söz konusu ise; WBF’dan yararlanmak mümkün olabilir. Bunun için de bazı ön çalışmaların yapılması gerekir, örneğin: polis raporu, şahit ifadeleri ya da bilgileri vb… İnsan odaklı hasarlarda; giysi ve özel eşyalar, sağlık, yol , evde bakım, eğitimde geri kalma, gelir kaybı, işyeri kayıpları ve acı parası gibi masraflar hesaplanmaktadır. Yurtdışı kazaları Yurtdışı kazalarında sigortanıza bağlı olarak WBF’in devreye girmesi söz konusu olabilir. Belirli şartların yerine getirilmesi gerekir, örneğin: • Eğer yurtdışındaki sigorta Hollanda’daki bir sigortayı devreye sokmamışsa; • Kaza tazminatı başvurusunda bulundunuz ama 3 ay içinde makul bir cevap alamamışsanız; • Kazaya sebep olan aracın bilgilerine ulaşılamıyorsa; • Yurtdışı sigortası 2 ay içinde belirlenemiyorsa, o zaman WBF devreye sokulabilir. Bütün bu çalışmaların düzenli yürütülmesi için ise, mutlaka temsilcinizin olması gerekir. Bize ulaşmak çok kolay! Bize her şekilde ulaşmak çok kolay. Biz ELFI & Randstad Kaza Avukatı www.kazaavukati.nl kurumu olarak, kaza dosyanızı analiz eder ve hemen hukuk sürecini başlatırız. Siz de sadece sağlığınızla ilgilenirsiniz. Bizim hukuksal takip hizmetimiz ücretsizdir. Çünkü Hollanda yasalarına göre verdiğimiz hizmet masraflar sorumlu sigortadan talep edilmektedir. Böylece mağdur müşterinin kaza tazminatına hiç dokunulmaz.

Mart 2013 tarihinden beri hizmet etmekte olan ve merkezi Rotterdam’da olan Batı Avrupa Türk İslam Merkezi (BATİM), hizmet etmekte olduğu teşkilat binasında bazı tadilatlar yaparak, daha kullanılır hâle getirildi.

B

atı Avrupa Türk İslam Merkezi ve Rijnmond Mülti Kültür Merkezi’nin açılışı, Delfshaven İlçe Bölge Komisyon Başkanı Tom Harreman, yardımcısı Inneke Palm Rotterdam, HTİKDF Başkanı Arif Yakışır, Bizim Hollanda Platformu Başkanı Fehmi Uzun, Güney Hollanda Eyalet eski Meclis üyesi Bahattin Erbaş, bazı STK’ların temsilcileri ve vatandaşların katılımıyla gerçekleştirildi.

ve bazı birimleri genişleterek, daha kullanılır hâle getirdik.” dedi. Delfshaven Bölge Komisyonu Başkanı Tom Harreman, özellikle çevredeki komşular ve kurumlarla iyi ilişkiler içinde olan BATİM’in yeni merkezi oldukça kullanışlı hâle gelmiş. Başkan ve yönetimi tebrik ediyorum.” şeklinde konuştu.

BATİM’e özellikle engelli insanların daha rahat şekilde girmelerini sağlamak için yeni dizayn da yapılmış. Konuşmaların akabinde BATİM’in yeni merkez binası kesilen kurdele ile hizmete girdi. BATİM Kadın Kolları tarafından hazırlanan yiyecekler ise misafirlere ikram edildi.

BATİM Başkanı Uğur Arısoy, “BATİM olarak, Türkçe dersleri, Din ve Ahlak dersleri, Hollandaca dil kursları, bayanların kendi aralarında çay-kahve sohbetleri, avukatlarımızın vatandaşlarımıza hukuksal yardımları, gençlere saz-gitar kursları, her yaştakilere karate dersleri, hasta ziyaretleri ve buna benzer faaliyetler yapıyoruz. Zaman içerisinde gördük ki, mevcut yerimizin ihtiyaca tam olarak cevap verememesi sebebiyle, bazı tadilatlar yaptık. Salon

Hak edilen kaza tazminatı sorumlu sigorta tarafından direkt olarak mağdur müşterinin hesabına yatırılır. info@onuremre.nl info@kazaavukati.nl 0800-0815


perspective

perspektif 09

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

Güncel

Anadolu insanına teşekkürler...

HDV’den mültecilere anlamlı destek

Kalemdâr

Mehmet Şükrü Oflaz

Maske ve Tahkîk Kentin girdabından kurtulup eve dönebilenler kahramandırlar. Eve dönerken yol üzeri zayiat verilebilir, lâkin bu büyük mücadelenin bir parçasıdır. Zira bütün çabalar fedakârlık gerektirir. Uyku ile uyanıklık arasında, ölüm ile yaşam arasında var olan ince çizgi, bizi tedirgin eder. Tedirginlik insanı hâlden hâle koyar. Tedirginlik, inanç zayıflığının insandaki belirginleşmiş hâlidir. İnancına bağlılığı kuvvetli olan insanlarda bu hâl farklıdır. Kutlu Nebi’nin (AS) yatağına yatan Hz. Ali (ra), derin bir uykuya dalmıştır. Kuvvetli inancı onu mutmain kılmıştır.

Hollanda Diyanet Vakfı ( HDV) sadece Türklerle değil içinde yaşadığımız Hollanda’nın sorunlarıyla da yakından ilgileniyor.

D

aha önce çeşitli zamanlarda Kan Bankası (Sanquin), Mülteciler Kurumu (VluchtelingenWerk Nederland) ve Ayrımcılıkla Mücadele Bürosu (Antidiscriminatiebureaus) başta olmak üzere yaptıkları çalışmalarla takdir toplamıştı. HDV şimdi de sahip olduğu sosyal sorumluluk gereği Hollanda’daki sorunların çözümüne katkı sunma çalışmalarına bir yenisini ekledi. Hollanda Diyanet Vakfı ile Hollanda Sığınmacılar Kurumu (VluchtelingenWerk Nederland) Temmuz 2015’te imzalanan işbirliği anlaşması çerçevesinde 18.09.2015 tarihinde Hollanda Diyanet Vakfı’na bağlı 144 şubesinde Cuma namazında Hollanda’daki mülteciler için Hollanda geneli yardım kampanyası başlatmıştı. Bu kampanyada toplanan 44.000 Avroluk yardım çeki, 29.10.2015 tarihinde HDV Yönetim Kurulu Üyeleri Deniz Özkanlı ve Cengiz Özdemir ta-

rafından Hollanda Sığınmacılar Kurumu Müdürü Dorine Manson’a teslim edildi. Hollanda Sığınmacılar Kurumu Müdürü Dorine, HDV’nin bu önemli desteğinden dolayı duyarlı Anadolu insanına teşekkür etti. HDV Başkanı Dr. Mehmet Malkoç, iki milyonu aşkın mülteciye ev sahipliği yapan bir coğrafyadan gelen millet varlığımızın yaşadığı ülkedeki mültecilere olan duyarlılığı ve verdiği desteğin anlamına işaret ederek Anadolu insanının Hollanda’nın geleceğine olan katkısının giderek artacağına işaret etti.

Irak Türkmenleri Derneğinden HDV’ye ziyaret Öte yandan, Irak-Kerkük Türkmenleri Derneği Başkanı A. N. Abdullah HDV’yi ziyaret etti. HDV Başkan Vekili Dr. Mehmet Malkoç tarafından misafir edilen Dernek Başkanı Abdullah’a HDV faaliyetleri hakkında bilgi verildi. Ve kendisinden Hollanda’da yaşayan 4.000 civarındaki Türkmenlerin durumları, sorunları ve ihtiyaçları hakkında bilgi alındı. HDV Başkan Vekili her zaman kardeşlerimizin yanında olduğunu belirtti.

Öztürk: “Wilders günümüzün Hitler’i!” Denk Partisi kurucularından Selçuk Öztürk, Özgürlükler Partisi Lideri Geert Wilders için “Günümüzün Hitler’i” dedi. Denk Miletvekili Selçuk Öztürk, Geert Wilders’ıun geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalara ateş püskürdü. Hazırladığı bildiriyi meclis üyelerine gönderen Öztürk, vekilleri PVV’li Wilders’ın sözlerine tepki vermeye çağırdı. Yazısını “Wilders yeni Hitler olmasın” başlığı ile kaleme alan Selçuk Öztürk, Wilders’ın önce Antilyanlar ve Faslılarla uğraştığını şimdi ise Hollandalı Türklerle uğraşmaya başladığına dikkat çekti. Wilders’ın söylemleri ile

birlikte Türk toplumu içinde korku salmaya çalıştığını belirten Öztürk, aynı zamanda bu hâllerinin Hollanda ekonomisine de zarar verdiğine dikkat çekti. Öztürk, Wilders’ın istihdamı tehlikeye attığını ama aynı zamanda diplomasi ve siyaset prestiji de kötü yönde etkilemeye devam ettiğini belirtti. Selçuk Öztürk’ün bu çağrısı sonrasında henüz PVV lideri Geert Wilders’tan bir cevap gelmedi.

oflaz-aliya@hotmail.com

İnsan, hayatla kendisi arasındaki ilişkiyi tanzim ederken patronun kendisi olduğunu, kuralları kendisinin koyduğunu zannedebilir. Bu ‘zan’dır. Ve zan kanaat ifade etmez. Ama hayatının işleyişinde mutlak tasarruf sahibinin kendisi olmadığını anladığında, bir istikamet kazanır. Manevraya, stratejiye ihtiyaç hissetmez. Bir bütünlük kesbeder. Bütünlük, yani bölmeden, ayrıştırmadan nazarını göğe yönlendirir. Kutlu Nebi’nin (AS) bir çok sözünde bize, ‘gökyüzüne nazar kılmamızı salık vermesi’ boşuna değildir. Teknik bir konudan bahsetmiyoruz. İnancımız kimliğimizi, kimliğimiz kişiliğimizi, kişiliğimiz tercihlerimizi belirler. Yani her neyi seçiyor ve yapıyorsak bu inancımızın bir sonucudur. Neye nasıl inandığımız, tercihlerimizden ortaya çıkar. İnanç-Kimlik-Kişilik üçlü saç ayağını kuramamış insanlar, dağınıktırlar, zayıftırlar. Ve o sebeple taklid ederler. Taklid eden insan cesareti olmayan, zayıf insandır. Tahkik cehd ve uyanıklık hâli gerektirir. Bu asgari şartları sağlayamayanlar taklid ederler. Taklid edenler, merkezden, asıldan uzak olmanın verdiği korkuyu ve utancı inançlarının formlarını kullanarak bertaraf etmeye çalışırlar. İşçisine iş

ve ücret konusunda haksızlık yapan patron, korku ve utancını herkese duyurduğu umre ile, bertaraf etmeye çalışır. Başkan, Hz. Ömer’den (ra) adalet ve başkanlık örnekleri verirken kendisini dinleyenleri motive etmek adına, dinleyenlerden gele/bile/cek en ufak eleştirileri ayet ve hadislerle itaatin önemini açıklayarak bertaraf etmeye çalışır. Çoğaltabiliriz. Taklid’den tahkîk’e gidiş, bir süreçtir. “Yakîn gelene kadar” devam edecek olan bir süreç. Mahiyetini ma hiye (bu nedir?) sorusunu sorarak öğrenebiliriz. Zira bu soru şekli doğurgandır. Bu süreçte; 1) İlmin, hikmetin kazanılması için, talim (okumanın her türlüsü), 2) Davranışın/ahlâkın kazanılması için terbiye/tedip, 3) Kişiliğin/şahsiyetin kazanılması için tezkiye (arınma, saflaşma) güzergâhını takip etmemiz gerekmektedir. Bu güzergâhı kim takip edecek? Biz mi? Biz kimiz? Hamaset ve ön yargılardan uzak etrafımıza bir bakalım. Bu çabayı sarf edecek, bu taşın altına elini koyacak insanlar var mı? Yok. Zira taklidin insanı donduran ve sorumluluktan (takvadan) uzak tutan hâli bizim için yeterlidir. Ortada dolaşan bayağılıkların üstüne inancın formunu giydirmek ile görevimiz tamamlanmış oluyor. Tahkik etmek veya bu işin ma-hiye-tine dair soru sormak bir mücadeleyi başlatmak demektir. Kim göze alabilir bunu? İlim öğrenmek için hocasının karşısına duran gence, hocası; “Derdin var mı, derdin yoksa git pazardan kendine bir dert satın al, eğer pazarda bulamazsan gel ben sana bir dert vereyim” demiş. Derdimiz ne, bir yoklayalım kendimizi. Maskeli yüzler şehrinde bulunmayan şey derttir. Zira derdi olanın maskesi olmaz.


interview

10 söyleşi

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

Gayret bizden...

“Yalnız değiliz” Dünya İş Konseyi (DTİK) ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Avrupa Bölge Komitesi Başkanı Turgut Torunoğulları, yurtdışındaki vatandaşların Ankara’dan müjde beklentisi içinde olduğunu söyledi. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB), yurtdışındaki vatandaşların önünde duran önemli meseleleri tespit ederek rapor haline getirip ilgili bakanlıklara sunduğunu anımsatarak, önemli beklentiler arasında yer alan araçların Türkiye’de kalış süresinin yoğun ça-

Mehmet - Emel Değer ailesiyle “İdeal Aile “üzerine sohbet... Dosya

balar sonucu 6 aydan 2 yıla çıkartıldığını vurgulayan Torunoğulları, “Yurtdışındaki vatandaşlarımız, 6 bin euro olan dövizli askerlik bedelinin bin euroya düşürülmesini ve seçimlerde seçilme hakkının da tanınmasını bekliyor. Hükümetin kurulmasıyla birlikte bu konular ile raporda yer alan diğer beklentilerin kısa sürede çözüme kavuşturulacağına inanıyoruz” ifadesini kullandı. Yurtdışında yaşayan milyonlarca vatandaşın, kendileri için büyük sorun hâline gelen konularda sevindirici haberler almasının “Yalnız değiliz” duygusuna güç kattığını anlatan Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu Onursal Üyesi Turgut Torunoğulları, sorunların takipçisi olacaklarını kaydetti.

Hollanda’da Türkler için Danışma Kurulu (İOT) Başkanı Emre Ünver, Hollanda vatandaşlığına geçiş süresinin 5’yıldan 7 yıla çıkarılmasını öngören yasa tasarısıyla ilgili meclis görüşmesi öncesi Meclis Güvenlik ve Adalet Daimi Komisyonu üyelerine birer yazı göndererek, vatandaşlık hakkının daha fazla sınırlandırılmasının ciddi sıkıntılar yaratacağına dikkat çekti. “Hollanda’da toplumsal dengelerin sarsılmasına yol açabilir” uyarısında bulunan Ünver, şu an da vatandaşlığa geçişin zor olduğunu anımsatarak, uyum sınavını başarı ile tamamlama

“Yuva, sevgi ve saygı temeli  Dosya konumuzla alakalı Mehmet ve Emel Değer çiftinin kapısını çalarak hoş bir sohbet gerçekleştir-

Hak gasbına son!

IOT’den, “Toplumsal dengeler sarsılır” uyarısı

dik. 19 yıllık evli olan Değer çiftinin her ailede olduğu gibi sorunlar yaşasa da, o sorunların üstesinden birlikte gelmeyi başarmışlar. İdeal bir çift ve ideal bir aile olarak onları dinledik. Kendi yaşadıkları tecrübelerle, evlilik yoluna çıkacak olanlara altın tavsiyelerde bulundular. İstifade edeceğinizi ve ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz...

koşulunu, yüksek harç bedelini ve birinci vatandaşlıktan çıkma zorunluluğunu örnek gösterildi. İOT Başkanı Emre Ünver, konuyla ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada, “Kısıtlayıcı uygulamalar sonucunda Hollanda vatandaşlığına geçen yabancıların sayısında son yıllarda ciddi düşüşler oldu. Giderek daha az sayıda yabancının Hollanda vatandaşlığına geçmesi nedeni ile Hollanda vatandaşı olmayan yabancıların sayısı bir milyona yaklaşmış bulunuyor. Bu gelişme Hollanda’da toplumsal dengelerin sarsılmasına yol açabilir. Çünkü bu ülkede yaşayan, çalışarak vergi ödeyen insanlar, bu verginin nasıl harcanacağı konusunda söz sahibi değiller. Yasalara uymak zorundalar, ama bu yasaları onaylayan milletvekillerini seçme hakkına sahip değiller. Devlet bu insanlardan vatandaşlık sorumluluğu bekliyor, ama insanlar vatandaşlığın en temel haklarından, seçim hakkından yoksunlar” ifadelerini kullandı.

TEBRİK

Hoşgeldin bebek! Yaşama sırası sende!..

Sinan ve Döne Sungur çiftinin 5 Kasım 2015 tarihinde Esila Naz adını verdikleri nur topu gibi bir kız çocukları dünyaya geldi. Gazetemiz Yayın Kurulu Üyesi Zeynel Abidin Kılıç’a dördüncü kez dedelik unvanı kazandıran minik Esila Naz’a dünyamıza ‘hoşgeldin’ diyor, genç çifti ve ailelerini tebrik ediyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz. Doğuş - Hollanda İslam Federasyonu...

S

izleri kısaca tanıyabilir miyiz? Mehmet Değer. 43 Yaşındayım. 1980 yılında aile birleşimi çerçevesinde Hollanda’ya geldim. 8 yaşında iken Oss şehrine yerleştik, Oss’un en eski Türk kökenli ailelerindeniz. Aslen Gaziantepliyim. Emel Değer… 1974 yılından beri Hollanda’da yaşıyorum. Ben de aslen Gaziantepliyim. Veghel kentinden evlilik vesilesiyle Oss’a taşındım. Nasıl bir evlilik gerçekleştirdiniz? Ailelerimiz tanıştığı için bizler de birbirimizi tanıyorduk. Ama aklımızın ucundan dahi geçmeyen bir şeydi. Mevlâm nasip etmiş beraberliğimizi, kısmet oldu evlendik. Arkadaşlık yaparak evlenmedik. Ailelerimiz bizi bize yakıştırmışlar, biz de birbirimizi tanıdığımız için kararımız evlilik yönünde oldu. Bir nevi görücü usulü de diyebiliriz. Kaç yıllık evlisiniz, kaç çocuğunuz var? 19 yıldır süren mutlu bir evliliğimiz var, şükürler olsun. Bir kız üç erkek evlâdımız var. Nasıl bir düğünle evlendiniz? Düğünümüz çalgılı çengili oldu. (Emel Hanım burada devreye girerek, “O günlerde ilahili-mevlitli düğün yoktu” demeye çalışıyor ancak, Mehmet Bey, “Olmaz olur mu, vardı ama hem biz daha bilinçsizdik hem de bir yönlendirme ile gayri-ihtiyari böyle oldu” diye pişmanlık ifadesiyle müdahale ediyor). Pişman mısınız öyle bir düğünle dünya evine girmenizden? Elbette, şimdi olsaydık, asla çalgılı, müzikli bir düğün yapmazdık. O zamanlar, herkese bir düğün programı empoze edilir, herkes de ona kayıtsız uyardı. Biz de düğünler böyle olur sanırdık. Bilinçsizlik yani. Aile gibi kutsal bir yapı oluşturuyorsun, onu da çürük şeylerin üzerine inşa ediyorsun, bu olur mu, olmaz, inşaat çöker. Bunu akıl ve mantıkla izah edemezsiniz. Herkes kendi inancının

gereğini yaşamıyla ortaya koymalıdır. Kendimize çekidüzen verdik. Şükürler olsun… Evdeki aile yaşamı nasıl gidiyor, çocuklar, yemekler kime ait, iş paylaşımı var mı aranızda? Emel Hanım “Yemekler Mehmet Bey’e ait, yoksa nasıl çıkılır işin içinden” diye bir yol açıyor. Mehmet Bey oralı olmadan, “Ben 8 saat çalışıp geldikten sonra açıkçası başka şeylerle ilgilenecek ne vaktim ne de gücüm kalıyor” diyerek kapıyı kapatıyor. “Eskiden çocuklar küçükken onlarla ilgilenirdim, ancak şimdilerde, bazen evi süpürürüm, geri kalan işler Emel hanıma aittir.” Gördüğümüz ve şahit olduğumuz kadarıyla 19 yıllık mutlu bir beraberliğiniz var; biz bu mutluluğun sırlarını gelecek nesiller ve yuva kurmak isteyenler için öğrenmek istiyoruz… En büyük sır sevgidir bence… Sevgiden de saygı doğuyor. Bu iki duygu sizi mutluluğa götüren en büyük etkendir. İnsan sevip saydığı kişiye zulmeder mi, kırıp incitir mi? Asla!. Sevgi olmazsa neden katlansın ki insanlar birbirine. Sevgi insanı hoşgörü sahibi yapar, seven insan fedakâr olur, seven insan merhametli olur, bunlar olunca da karşındakinin hatasını, yanlışını hoş görebilir, affedebilirsin. Evlilikte iki kişi bir yaşamı paylaşıyor. Bu iki kişinin kendi istedikleri değil, ikisinin ortak istekleri devreye girmeli. Ben bekar iken, yaptığım pek çok şey ve alışkanlık vardı, evlendikten sonra onları sürdürmem imkânsız; hepsini terk ettim. Eğer bu tür alışkanlıklarınız evliliğinize zarar verecek boyuttaysa evlenmemek gerek. Evlendikten sonra da mutluluğunuzu gölgeleyecek, evliliğinizi bitirecek bütün alışkanlıklarınızı dış kapıda bırakarak o eve adım atacaksınız. Huzur olmayan bir evde yaşanmaz. Orası size cehennem olur. Emel Değer: “Fedakârlık bu anlamda hayli önemli. İnatlaşmamak lazım. Yardımlaşma ve hayatı

birlikte paylaşma, evlilikte olmazsa olmazlardandır. Kırmamaya özen göstermeli insan, kırılan kalbin onarımı zordur. Çalışan kadın için evi çekip çevirmek daha zor. Bu durumda erkeğin eşine yardım etmesi, onun yükünü hafifletmesi mutlu bir yuvanın devamını sağlar. Babanın, özellikle çocuklarla ilgilenmesi çok önemli. Neslimizin iyi yetişmesi için çocuklarımıza büyük vakit ayırmalıyız.

İnsanlık büyük bir yozlaşma yaşıyor. Dünyanın öbür ucundaki insanla görüşebiliyor ama anne ve babasını, eşi-dostu, akrabasını göremiyor, ihmal ediyor. Siz bu konuda neler düşünüyor neler yapıyorsunuz? Anne ve babanızı, akrabalarınızı ziyaret ediyor musunuz? Bizim için anne baba ve akraba çok önemlidir. O bağ bizde hiç yıpranmadan korunuyor ve çocuklarımıza da bunun önemini hep anlatıyoruz. Elbette bu alanda bizim çocuklar başta olmak üzere Müslüman Türk ailelerinde de bu tür bir yozlaşma ve kopma yaşanıyor. Çocuk, akrabasından çok arkadaşlarıyla vakti geçirmeyi seviyor. Biz bu bağın önemini bildiğimiz için koparmamaya, ayakta tutmaya çalışıyoruz. Bir hafta görüşemesek bile, ikinci hafta büyüklerin etrafında toplanmaya, birlikte vakit geçirmeye, dertlerimizle hemhâl olmaya çalışıyoruz. Bir kimse anne babasına, akrabasına değer vermiyorsa başkalarına ne kadar değer verir ki… Aşırı dünyevileştik. Dünya işlerine çok vakit harcıyoruz. Bunun olumlu bir sonucu yok, dengeli bir hayatı olmalı insanın. Elbette insan sosyal bir varlık. Hep kendi içerisinde kalmamalı, ama bu dengeyi de iyi kullanmalı. Arkadaşıyla da görüşsün ama akrabaya da vakit ayırsın. Gençler evleniyor, seviniyoruz ama çok kısa süren bir beraberlikleri oluyor, ayrılıyorlar, üzülüyoruz. Sizce sebepleri ne olabilir? Boşanmalar sadece gençlerde değil ki, 20 yıllık evliler bile ayrılıyorlar.


interview

söyleşi 11

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

Foto haber

Ayasofya ve NIF’ten Benim Sigortam’a ziyaret

Restorasyonu süren Rotterdam Ayasofya Camii yöneticilerinden bir heyet ile Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan, Tilburg’da sigorta sektöründe hizmet veren Benim Sigortam sahiplerinden Mehmet Keskin ve Nafi Keleş’i işyerlerinde ziyaret ederek bir süre görüştüler. Ziyarette, hem ekonomik kriz, hem toplumsal meseleler konuşuldu, NIF tarafından bir de tablo hediye edildi.

üzerine inşa edilmelidir”

Birlik Gençlik’ten ‘Aşura’ aşı dağıtımı

Rotterdam’da 30 yıla yakındır hizmet veren ve Gençlik Teşkliatı olarak kurulan Birlik Cemiyeti Gençlik Kolları geleneksel hâle getirdiği Aşure dağıtımını bu yıl yine insanların en yoğun olduğu Rotterdam-Zuid pazarının yanında gerçekleştirdiler. Yüzlerce tas aşure aşı dağıtan gençler, hem birebir sözlü olarak hem de broşürlerle aşureyi ve aşure gününü anlatmaya çalıştılar...

Bunun farklı sebepleri var elbette ama gençlerin boşanma sebepleri bana göre bir hevesle bu işe giriştiklerindendir. O heves kaybolunca geriye sadece boynu bükük, üzülen aileler ve çocuklar kalıyor. Oysa izah etmeye çalıştığım gibi evlenecek olanlar bu yola çıkarken heybelerine sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü alarak çıksalar, böyle üzücü sonuçlar yaşanmayacak. Uyduruk bir sevgi, geçici bir tutku, evlilik için yeterli değil. Boşanmalardaki bir diğer etken de bana göre, arkadaşlık yapanların gerçek yüzlerini birbirlerine göstermemeleridir. Ailelerin izniyle gençler iki yıl birbirlerini tanımak için arkadaşlık yapıyorlar ve birbirlerini tanıdıklarını zannedip evlendiriyorlar ama o süreçte ikisi de birbirinden asıl yüzlerini saklıyorlar. İkisi de, ‘evlendikten sonra nasıl olsa düzeltirim’ diye bazı yanlışlıklarını da sineye çekiyor, görmezden geliyor. Oysa o zaman bu konular konuşulsa, ‘ben böyle bir huyu olanla evlenemem’ dese belki karşıdaki o alışkanlığından vazgeçecektir. Evlilik müessesinin ne olduğunu ve gayesinin ne manaya geldiğini bilmeden yola çıkıyorlar. Az biraz sıkıyı görünce de çareyi boşanmalarda buluyorlar. Oysa az biraz sabretse, katlansa, sineye çekse belki de o mücadelesinin sonunda yuvasını kurtaracaktır. Evlenecek olanlara neler tavsiye edersiniz? Her şeyden önce evlenecek olanlar evleneceği kişiden önce onun ailesine bakmalıdır. Ailesi düzgünse, bir kopukluk yoksa ilerisi için bir sıkıntı olmaz, biiznillah!. Buradan hareketle, boşanmalarda ailelerin de etkisi büyüktür diyebilir miyiz? Elbette…Onların rolü hayli fazla. Gençleri kendi ayakları üzerinde durmalarına izin vermeyen aileler boşanmaları tetikliyorlar. Kız ailesi erkeği kendi yanlarına, erkek ailesi de kızı etkilemeye çalışıyor ve onların artık evli bir çift olduklarını unutuyorlar. Bazen de tam tersi oluyor… Burada Emel hanım müdahale ediyor ve “Böyle bir durum artık söz konusu değil, aileler ‘çocuklarımız mutlu olsunlar’ diye onları biraz daha kendi

hâllerine bıraktılar. Eskiden olduğu gibi kimse kimseye karışmıyor.” Önceden herhangi bir sorun olduğunda ailede, büyüklere anlattığında onlar problemi çözebiliyorlardı. Şimdi öyle bir durum yok. Herkes bir yol tutturmuş, kendi çocuğu ak sütten çakmışçasına ak pak, öbürü berbat… Yok böyle bir şey. Ben çocuğumu ezdirmem, elbette şiddet ve kötü alışkanlıklar olmamalı ama, bakıyoruz hep eften püften, fındık kabuğunu doldurmaz türden sebeplerle boşanmalara şahit oluyoruz. Kızına ‘ayrıl gel, ben sana bakarım’ diyerek yol da gösteriyorlar. Eskiden, ‘gelinliğinle gittiğin evden kefeninle çıkacaksın’ diye uğurlarlardı kızlarını aileler; öyle de olurdu. Sosyal medya bağımlılığı ailede nasıl çözülüyor? İtiraf edeyim ki, her ailede olduğu gibi bu sorunu bizler de yaşıyoruz. Akşam yemeği bu sorunları konuşmak ve çözmek için benim için çok önem arz ediyor. Sofra etrafında ailecek buluşmak bağları güçlendiriyor. Birbirimiz için vakit ayırma fırsatı veriyor. Sana inanan, sana güvenen, seni seven insanlar akşam yemeği etrafında toplanmışlar ve olumsuz gibi görünen o sosyal medyadan duydukları bizi ilgilendiren haberleri de verebiliyorlar. Bu yönüyle de meseleye bakmak lazım. Bir bıçağı ekmek kesmek için, adam bıçaklamak için de kullanabilirsin. Bu da böyle, olumlu ya da olumsuz yönde kullanmak kişinin kendi elinde. Biz sakıncalarını anlatmakla ve kontrol etmekle yükümlüyüz, onu yapıyoruz. Allah bağışlasın, 4 evlâdınız var. Bunları yetiştirirken nelere dikkat ediyorsunuz, iyi bir eğitimin yanında dinî eğitim almalarını da önemsiyor musunuz? Evlendikten sonra insan yaşamına çok daha dikkat ediyor, zira seni evde takip eden birileri var; çocuklarınız. Onlara iyi bir model olmak zorundasınız. Siz eğer okumuyor da okumasını, namaz kılmıyor da namaz kılmasını istiyorsanız, boşa beklersiniz. Bu manada bizler yapmadıklarımızı çocuklarımızdan istemedik, beklemedik. Camilerde hepsi de bu manada ders ve eğitim gördüler. Bu

çok önemli ama yeterli değil, bundan sonraki aşamada çocukların yanında hep aileleri olmalı. Kısacası, elimizden geldiği kadarıyla hem örnek olmaya hem de teşvik etmeye çalışıyoruz. Bundan da son derece memnunuz. Çocukların Türkiye’ye bakışları ve ilişkileri nasıl, seviyorlar mı memleketimizi? Emel hanım: Çocuklarımızın dördü de Türkiye sevdalısı, bugün gidelim desek hepsi hazırlar. Mehmet Değer: Çocuklar buradaki imkân ve fırsatları gittikleri yerde aramamalılar ki, burayı özlemesinler. Ben buradan kalkıp Türkiye’nin bir köyüne yerleşsem, çocuklar bu durumdan elbette şikâyetçi olurlar ama onlarla Gaziantep’e yerleşsek, oranın sunacağı imkân ve fırsatlar hemen hemen aynı olduğu için orada şikâyet etmeden kalabilirler. Türkiye’ye gittiğimizde de eğer Gaziantep’e uğramamışsak, ‘biz Türkiye’ye gittik, izin yaptık’ demiyoruz. En güzel bölgeyi, beldeyi ziyaret etsek de, illa Antep illa Antep!.. Son sözlerinizi alabilir miyiz… Evlilik için yola koyulanlar önce evliliğin ne olduğunu iyice öğrenmeliler. Yahu en basit bir meslekte dahi kurslar düzenleniyor, başarılı olduğunda da sertifikalar veriliyor. Ama bir ömür boyu sürecek olan evlilik müessesesi için ne bir kurs var ne de eğitim. Nereden öğrenecek bu gençler bu müesseseyi ayakta tutabilmeyi? Çevresindeki insanlardan akıl alsınlar, örnek aileleri ziyaret etsinler. Sorunları olduğunda ailelerinin, büyüklerinin tavsiyelerine başvursunlar. Ben sima olarak da huy olarak da babama benziyorum. Evliliğinde çok sorunlar yaşamasına rağmen onu asla dışarı yansıtmammış ve kendi metotlarıyla çözmeye çalışmış. Elbette her evde olduğu gibi bizim evde de sorunlar oldu… Bunu biz de karı-koca birlikte çözdük, üstesinden geldik. Eğer boşanma arefesinde olanların böyle bir imkânı, fırsatı yoksa, ayrılmadan önce etraflarındaki akil insanlarla görüşsünler. Söyleşi-Fotoğraf: Adnan Şahin

«

Şerif Aktürk, doğduğu evin portresinin önünde

Özgazi Holding Yönetim Kurulu Başkanı Şerif Aktürk, şirketinin girişine astığı bu tablonun kendisi için önemli olduğunu belirtiyor. Akrabalarından bir ressam, Erzurum-Ortaağız köyündeki doğduğu evi çizerek kendisine hediye etmiş. Aktürk, geçmişle olan ilişkisini koparmadan, anarak yaşamaktan mutlu.

Ayasofya Camii yönetiminden NIF’e ziyaret

Mevcut caminin restorasyonu için büyük bir yükün altına giren Ayasofya Camii yönetimi, son gelişmelerle alakalı bilgi vermek için Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan’ı makamında ziyaret ederek bir süre görüştüler. Cemiyet Başkanı hakkı Özkan “Mayıs 2016’ya yetiştirmeyi planladıkları cami tadilatı için destek ziyartelerini sürdüreceklerini” söyledi.

Saadet Partisi, Hollanda’da hizmet binası açtı

Yoğun bir katılımın gözlendiği açılış törenine Saadet Patisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Genel Başkan Yardımcısı İsmail Akkiraz, SP Hollanda Bölge Başkanı Bayram Başalan ve partililer katıldı. Hizmete açılan bina, bütün birimlerin rahatça faaliyet yürütebileceği geniş bir alana sahip olmakla birlikte, her yönüyle çalışma ortamı için hazır hâle getirilmiş bulunmakta.


nieuws

12 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

“Önceliğimiz, müşteri memnuniyetidir”

“Nefes kesici, müthiş güzel ve nesilden nesile ulaşacak dayanıklı ürünlerin adıdır, Kaplanlar Soğutma...

Kaplanlar Soğutma Avrupa’ya pençe attı

S

oğutma sektörünün öncü firmalarından “Kaplanlar Soğutma” Geçtiğimiz günlerden Hollanda’nın Eindhoven kentinde törenle açılışı yapılan “Kaplanlar Soğutmanın” yönetimi ve ış adamı Arif Balcı tarafından yürütülecek. Üstün Ar-Ge çalışmaları sonucu ortaya çıkardığı çevreci ve enerji tasarrufu sağlayan ürünleriyle, rakiplerine fark atan “Kaplanlar Soğutma” Avrupa’da daha geniş kesimlere ulaşmayı hedefliyor. Yetkililer 1978 yılında kurulan ve soğutma sektöründe faaliyet gösteren Kaplanlar Soğutmanın, ulusal ve uluslararası arenada sektörün lider firması olma hedefi doğrultusunda tüm kararlılığıyla yoluna devam ettiğini belirtiyorlar. Düzenlenen açılışta Hollanda Türk İşadamları Derneği (HOTİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Gürcüoğlu ve Yönetim Kurulu üyeleri Şerif Aktürk, Faruk Halıcı, Veysel Hut, Osman Çelik, Adil Karakaya Tahsin Yıldırım ve HOTİAD üyesi Metin Yılmaz’ın yanı sıra NİF Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan’da hazır bulundular. Pek çok Hollandalı firma sahibinin de hazır bulunduğu törende T.C. Lahey çalışma Ataşesi Tayfun Erkan ve Kaplanlar Soğutma yönetim kurulu başkanı Ertuğrul Kaplan ve genel müdiresi Duygu Kaplan hazır bulunup birlikte açılış kurdelesini kestiler. Törende Kaplanlar firmasını tanıtan bir video gösterildi. Törende kısa bir konuşma yapan Kaplanlar Avrupa Merkez genel müdürü Arif Balcı böyle bir sistemin Hollanda’da yer edinmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Tüm davetlilere teşekkür eden Balcı davetlilere günün anısına birer teşekkür plaketi verdi. “Hem Türkiye hem de Hollanda adına önemli bir adım”

Hikmet Gürcüoğlu da böyle köklü bir firmanın Hollanda ile entegre olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Gürcüoğlu bir Türk kökenli Hollandalı olarak ve başkanlığını yaptığı dernek adına hem Türkiye’nin Avrupa’ya ürün ihraç etmesi adına hem de Hollanda’nın böyle kaliteli bir ürüne kavuşmuş olmasına çok memnun olduğunu dile getirdi. “Bu denli güzel işler yapan firmaların olduğunu bilmek gurur verici”

T.C. Lahey ticaret Ataşesi Mehmet Tayfun Erkan’da izlediği firmanın tanıtım filimi üzerine; “Öncelikle ben Kaplanlar şirketini daha öncenden inceleme şansım olmadı. Onun için özür diliyorum. Gösterilen tanıtım videosunu izleyince ne kadar büyük, ne kadar güzel işler yapan bir firma olduğunu görmüş olduk. Kaplanlar şirketinin buraya yatırım yapması bizi çok memnun etti. Bundan sonrası için Balcı kardeşlere çok başarılar

diliyorum”. İfadelerinde bulundu. “Nesilden nesile ulaşacak nefes kesici, müthiş bir ürün”

Eindhoven belediyesi encümenlerinden (Wethouder van Innovatie en Design, Duurzaamheid en Cultuur) bayan Mary-ann Schreurs (D’66) yaptığı konuşmasında kaplanların yaptıkları çalışmayı “adembenemend” nefes kesici olarak niteledi. Müthiş güzel ve nesilden nesile ulaşacak dayanıklı ürünler olarak niteledi. Bayan Schreurs yaptıkları bu güzel çalışmadan dolayı Arif Balcıya da övgüler yağdırdı. Kentte böyle bir zenginliğin olmasından memnuniyet duyduklarını dile getirdi. “Kaplanlar Soğutma“, en yeni teknolojileri mükemmeliyetçi çerçevede müşterileriyle buluşturma gayreti içerisindedir”

Firmanın Genel Müdiresi Duygu Kaplan da İngilizce olarak bir konuşma yaptı. Duygu Kaplan firmayı özetle şu cümlelerle tanıtmaya çalıştı: “Teknolojinin gelişmesiyle birlikte 3o yılı aşkın süredir sektörde uyguladığı yenilikçi ve gelişmelere açık anlayışın yanı sıra piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda” müşteri

memnuniyeti” önceliğiyle hareket eden “Kaplanlar Soğutma“, en yeni teknolojileri mükemmeliyetçi çerçevede müşterileriyle buluşturma gayreti içerisindedir. Dünya çapında başlatılan pazarlama atağıyla beraber sektörün öncü firması özelliğini koruyan Kaplanlar Soğutma, şüphesiz ki bu özelliğini bir aile olarak kabul ettiği müşterileriyle sevgi, dayanışma ve güven duygusuyla yürütülen ilişkilerine borçludur. Yüksek düzeyde iş ahlakına sahip tecrübeli ve dinamik çalışma arkadaşlarıyla, müşterilerin ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda profesyonel çözümler üreten Kaplanlar Soğutma, geniş ürün yelpazesiyle de pazar içerisindeki farkını ortaya koymaktadır. Müşterilerin gıda ürünlerini hiçbir endişe taşımadan güvenle saklayabilecekleri uzun ömürlü raf teknolojisiyle, kaliteli aynı zamanda

düşük maliyetli sistemleriyle Kaplanlar Soğutma, perakende sektörü için etkin çözümler sunmaktadır. Kaplanlar Soğutmanın sürdürülebilir başarı, kalıcı güven duygusu ve geniş müşteri portföyü ile yerel ve global alanda sektörün öncü kuruluşu olma hedefi, ilk günkü heyecanla ve özveriyle devam etmektedir. Avrupa standartlarına uygun hizmet anlayışı, güvenilir servis ağı, tüm standartlara uygun kalite belgeleriyle Kaplanlar Soğutma, geleceğin soğutma teknolojilerini Bursa’da yer alan gelişmiş üretim merkezinde, 300 kişiden oluşan üretim ordusu ile üretmektedir.”

Haber-Fotoğraflar: Adnan Şahin


financieel

ekonomi 13

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

Gündem

Hata yapıyorlar ve baskı uyguluyorlar!

Tüketici ve Pazar Denetleme Kurumu (ACM), haciz bürolarının çok fazla hata yaptıklarını ve kişiler üzerinde yersiz baskı uyguladıklarını belirtti. Bazı haciz bürolarının çalışma sistemleriyle insanların rencide edildiğini belirten ACM, haciz bürolarının muhatap oldukları insanların genelde düşük gelirli ve çok borcu olan kişilerden oluştuğuna dikkat çekti

A

çeyrekte aktif olarak iş aramayanların işinden çıktığına vurgu yapıldı. Diğer yarısı ise yaklaşık 3 ay öncesinde işsiz kalanlardan oluşuyor. CBS’e göre 2008 yılından bu yana işsiz kalanların yeni bir iş bulma durumları giderek daha zor hâle geldi. 2008 yılının ilk çeyreğinde işsiz olanlar her 10 kişiden 3’ü 3 aylık işsizlik döneminden sonra yeni bir iş bulabiliyordu. Ancak bu sayı 2014 yılının aynı döneminde her 10 kişiden 2 kişiye geriledi. 2015 yılı verileri ise geçen yıla göre daha iyi sonuçlar alındığını gösteriyor. CBS verilerine göre bu yılın başında işsiz olanların yüzde 22’si ikinci çeyrekte yeni bir işe başladı. Ombudsman temizlik yardımını mercek altına aldı Kabine ve muhalefet partileri arasında varılan anlaşma gereğince sağlık ve bakım alanında 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren yürürlüğe giren yasa ile ilgili şikayetlerin ardı arkası kesilmiyor. Özellikle bu alanda sorumluluğun belediyelere devredilmesi ile değişen sistem birçok kişiyi mağdur etti. Daha önce Sosyal Destek Yasası (WMO) uyarınca daha uzun saatler evde bakım hizmeti alan vatandaşların bu hizmetlerinde kesinti yapıldı. Enschede belediyesi ile ilgili hizmet saatleri kesilen yaşlılar ve engelli vatandaşların şikayetlerini incelemeye

Yozgatlı işadamları Meydan’da

alan Ulusal Ombudsman, Hollanda’da bu alanda bir ilke de imza atmış oldu. Sociaal Hart Enschede STK Ulusal Ombudsman’a başvuru yaparak konunun incelenmesini istediğini yazdı. Kuruluşun başkanı René Beunders “bize yüzlerce şikâyet geldi. İnsanlar bu konuda çok kızgın ve evlerinin temizlenmemesinden dolayı da utanç içinde yaşıyor” ifadesini kullandı. Beunders’a göre Enschede Belediyesi evde temizlik hizmeti verilen kişilerin büyük çoğunluğu ile birebir görüşme yapmadan sadece kağıt üzerindeki bilgileri değerlendirerek temizlik saatlerinde kesintiye gitti. Devlet Sekreteri Martin van Rijn daha önce yaptığı bir açıklamada, derinlemesine araştırma yapılmadan kimsenin yardım saatinin kesilemeyeceğini vurgulamıştı. Ulusal Ombudsman bu sorunların görüşüleceği konuşma saatleri organize edecek. Bu sayede yardımı kesilen kişilere de söz verilmiş olacak ve onların sorunlarını birebir dinleyebilecek. Ombudsman sözcüsü de 1 Ocak’tan itibaren WMO hakkında onlarca şikâyet aldıklarını belirtirken, “Öncelikle belediye ile vatandaşlar arasında bir görüşme oluşturmaya çalışacağız, ardından gereken yapılacaktır” ifadesini kullandı. Sonhaber.nl

«

Yaklaşık 9 yıl evvel kurulan Hollanda Yozgatlı İşadamları Derneği, 2016 yılına daha aktif girmek ve bundan sonra faaliyetlere daha fazla ivme kazandırmak için üyeleriyle istişare toplantısı tertip etti. Derneğe yeni üyeler bulmak ve önümüzdeki ay gerçekleştirilecek olan genel kurulda, genç ve dinamik yöneticileri yönetim kuruluna dahil etmek için Hollanda Yozgatlı İşadamları Derneği yönetimi, Rotterdam’ın ünlü restoranlarından Meydan’da biraraya geldiler. Rotterdam, Lahey, Tilburg, Dordercht ve çevre illerden katılan girişimcilerin öneri ve taleplerinin son derece önemli olduğu vurgusunu yapan Hollanda Yozgatlı İşadamları Derneği Başkanı Kadir Açkalmaz, “Hollanda’da ticari faaliyet yapan hemşeri işadamlarımızla bundan sonra daha fazla biraraya gelmeyi arzu ediyoruz. Derneğimiz yaklaşık 9 yıldır aktif durumda. Siz değerli işveren hemşerilerimizin destek ve çabalarıyla bu derneğimiz bundan sonra da Hollanda’da varlığını devam ettirecektir.” dedi.

oaslan@yilmaz.nl

Osman Aslan

Sıcak para ve doğru bilenen yanlışlar

“Haciz büroları vatandaşı kandırıyor” CM, bu insanların haksız pazarlık yöntemlerine maruz kaldıklarını ve yapmadıkları anlaşmanın ödeme koşullarına zorlandıklarını bildirdi. Tüketicinin şikâyet ettiği bir diğer konu ise genelde ödemeleri gereken borcun ne kadar olduğuna dair bilgi verilmemesi. Haciz bürolarının yasal olarak hakları olmadığı halde ekstra masraf alıp almadıklarını gelen bildirilerden göremediklerini belirten tüketiciyi ACM de haklı buldu. Başka bir şikâyet konusu da haciz bürolarının yetkilerinin olmadığı halde bir çok şeye yetkileri varmış gibi tüketiciyi kandırdığı ortaya çıktı. Haciz bürolarının bankaya el koyma veya ev eşyalarını alıp satmak gibi bir yetkisinin olmadığı aktarıldı. ACM haciz bürolarında yaşanan sorunları Finans Piyasaları Denetleme Kurumu (AFM) ile birlikte çözmek istediklerini ve tüketicinin de haciz bürolarıyla ilgili yaşadıkları sorunları ConsuWijzer‘a bildirmeleri ricasında bulundu. Yılın 2. çeyreği bereketli geçti Hollanda Merkezi İstatistik Ofisi verilerine göre yılın ilk çeyreğinde işsiz olan kişiler arasından 300 bini ikinci çeyrekte yeni bir iş buldu.CBS tarafından yapılan açıklamada, ikinci çeyrekte yeni bir işe adım atan 300 bin kişinin neredeyse yarısının birinci

Pusula

Değerli okurlar, toplumumuzda genel itibariyle yastık altı para saklama pek yaygındır. Konut kredisi alırken bunun sıkıntısını sıklıkla yaşıyoruz. Konut alırken alıcı, kendi yatırması gereken parayı yastık altında biriken paralarla bankaya yatırıp ödemek isterken, bankalar genelde sorun çıkarıyorlar. Banka gibi nispeten güvenli(!) bir kurumda biriktirmek yerine, çalınma riski olmasına rağmen kişi neden parayı evde biriktirir? Bu durumu mantıksız olarak gördüklerinden paranın kara para olabileceği ihtimalini daima göz önünde bulundurup, para ile ilgili ek belgeler istemekteler. Gelelim paranın neden yastık altında saklandığına... Burada da doğru bilinen bazı yanlışlar olduğunu görüyoruz. Para hesapta görünürse hemen vergi ödeyeceğini düşünüyor insanımız. Bilmediğimiz ise verginin sadece belli bir miktarı geçen para için ödenmesi gerektiğidir. 2016 yılı için kişi başı vergiden muaf olan birikim miktarı 21437 Euro olarak belirlendi. Evli bir çift için vergi ödeme ancak mal varlığı 42874 Euro’yu geçtiğinde söz konusudur. Bu miktarın üzerine çıkan her Euro için ödenen vergi yüzde 1,2’ye tekabül ediyor. Bir örnek verecek olursak: • Evli bir çiftin, bankada biriken sadece 60.000 Euro tasarrufu var ise ödenen yıllık vergi sadece 205,51 Euro’dur. Bu miktar için 60.000 Euro’yu yastık altında veya başka ülkelerde saklamanın bir anlamı var mı? Para, Hollanda’da yatırım veya başka amaçlarla gerektiğinde de buraya getirip kullanmakta büyük sıkıntılar çekiliyor. İşin güzel tarafı vergi ödemeniz gereken mal varlığı hesaplanırken mal varlığınızdan borçlar (kısmen)

düşülebiliyor. Örnek: Evli bir çiftin bankasında 100.000 Euro ve kredi olarak da 30.000 Euro çektiğini düşünelim. Mal varlığı 100.000 Kredi(30.000-(2 x 3000)) 24.000Vergi=(76.000-42874)x %1,2=397,51 yıllık vergi... Yukarıdaki oranları gördüğümüzde vergi miktarlarının hiç o kadar korktuğumuz kadar olmadığını görüyoruz. Mal varlığı elbette sadece paradan oluşmuyor. İkinci eviniz veya başka binalar da mal varlığına eklenen kalemlerdir. Buradan bir diğer doğru bilinen yanlışa geçelim. Günlük yaptığımız konut kredisi görüşmelerinde sıklıkla duyarız: ‘Borç kapanmamalı, aksi takdirde çok vergi öderiz’ deniliyor. Kendi oturduğunuz ve satın aldığınız ev için borç olsun veya olmasın mal varlığı vergisi ödenmez. Hatta borcun kapanması durumunda borçsuz olduğundan ek bir vergi indirimi (evin WOZ/değerinin yüzde 0,75’i tutarında) söz konusudur. Bu sebeple borcunuzu kapatmaktan çekinmeyin. Ancak ikinci gayrimenkulünüz ve sonrası mal varlığı için sayılır. Burada da yine bu gayrimenkul için kullandığınız krediyi değerinden) kısmen düşebilirsiniz. Bu konuyla veya merak ettiğiniz diğer konularla ilgili bana 078-6551655 no’lu telefondan, www.yilmaz.nl sitesinden veya oaslan@yilmaz. nl mailto:oaslan@yilmaz.nl adresinden ulaşabilirsiniz. Bir sonraki yazımızda buluşmak üzere, hoşça kalın.


nieuws

14 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

NIF Başkanı Mehmet Erdoğan:

Çamur at, izi kalsın!

“Misyonumuzu geleceğe taşıyacak nesil yetiştirmeliyiz”

“Hakkımda yazılanlar asılsızdır”

G G

enişletilmiş BYK’lar toplantısı olarak adlandırılan ve Hollanda İslam Federasyonunun ana yönetimi ve yan birimleri, NIF Gençlik Teşkilatı, NIF Kadınlar Teşkilatı, NIF Kadınlar Gençlik Teşkilatının bir araya gelerek gündemdeki konular ve rutin çalışmaları görüştükleri toplantı bu kez Rotterdam Birlik Camii yanındaki De Put toplantı salonunda yapıldı. Kur’an’ı Kerim tilavetiyle başlayan toplantı, Teşkilatlanma Başkan Vekili ve Teftiş Başkanı Mehmet Yücel tarafından yapılan yoklama ile devam etti. Daha sonra açılış konuşması yapan Federasyon Başkanı Mehmet Erdoğan toplantıya katılan yöneticilere hoş geldiniz dedi ve birim başkanlarına yaptıkları değerli hizmetlerden ötürü teşekkür ederek şöyle dua etti: “Bu hizmet görevinizden dolayı teşkilatımız adına, davamız adına, hepini-

ze teşekkür ediyorum. Yüce Rabbim azmimizi gayretimizi artırsın. Bizleri ihlastan samimiyetten ayırmasın. Rabbim bu imtihanlı dünyada imtihanı kazanarak kendi huzuruna varmayı bizlere nasip eylesin” Erdoğan, teşkilatın başarılı olabilmesi için ana teşkilat ve yan birimleri çok iyi bir iletişim ve sorumluluk duygusu içinde çalışması gerektiğinin altını çizdi. “Bizler bir arada çalışmaktayız ve âdeta bir vücudun uzuvları gibi koordineli bir şekilde çalışmak durumundayız. Birbirilerimize karşı sorumluluklarımızı tam olarak yerine getirmek zorundayız. Ancak böyle çalıştığımız takdirde başarılı olabiliriz.” diyen Mehmet Erdoğan teşkilatın misyon ve vizyonuna da değinerek şu ifadelerde bulundu: “Biz sadece günübirlik yönetimlerle yönetilen bir teşkilat değiliz. Biz on yıl, yirmi yıl, elli yıl sonrasını düşünüp tasarlayarak çalışmalarını ortaya koyan bir teşkilatız. Günü kurtarmak adına

çalışmalar yaparsak başarılı olamayız ve sonuçta sınıfta kalırız.” Teşkilatın, davayı geleceğe taşıyabilecek donanımlı insan yetiştirme konusunda çalışması gerektiğini belirten Erdoğan bu konuda Gençlik Teşkilatına ve Kadınlar Gençlik Teşkilatına çok iş düştüğüne işaret etti. Ardından yan birim başkanlarından Gençlik Başkanı Bahri Bulut, Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nejla Erdoğan ve Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı Esra Yılmazer, birer kısa sunum yaparak birimlerinin çalışmalarını anlattılar. Yan birim başkanları daha çok gündemde olan mülteci sorunu, bakıcı aile konusu üzerinde yapılan ve yapılması düşünülen konuları masaya yatırdılar. Teşkilatın mültecilere daha çok yardım etmesi gerektiği konusunda görüşler ağırlık kazandı. Daha sonra yöneticiler söz alarak konular üzerinde görüşlerini, dilek ve temennilerini dile getirdiler. bir dinleti için Yavuz Nufel’e ve Molenwijk Türk Derneği Başkanı Hasan Toy’u tebrik ederken duygularını anlatmakta zorluk çektiklerini ifade ettiler.

Avrupalı Türklerin hayatından kesitler

D

en Haag’da 30 yıldır faaliyetlerini sürdüren Molenwijk Türk Derneği tarafından geçtiğimiz hafta sonu düzenlenen gecede duygu dolu anlar yaşandı. Şair- Gazeteci Yavuz Nufel tarafından Avrupa’ya Göç’ün anlatıldığı gecede davetliler zaman zaman gülme krizine girerken; zaman zaman da göz yaşlarına hâkim olamadılar. Avrupalı Türklerin acı, tatlı, hüzünlü, trajikomik anılarını belgesel

niteliğinde şiirlerle harmanlayan Yavuz Nufel davetlilerden tam not aldı. Davetliler arasında bulunan T.C Lahey Büyükelçiliği Basın Müşaviri Emrullah Akgündüz, Müsteşar Selim Topçu, 2. Katip Hasan Hüseyin Güven, 3. Katip Mehtap Güven, HOTİAD Eski Başkanı Mehmet Soytürk, HOTİAD Yönetim Kurulu üyesi Faruk Halıcı, TOVER Başkanı Durmuş Doğan, HDV Din Görevlisi Osman Çelik ve İşadamı Nami Altıparmak, böyle

Bu programı gerek Avrupa’da gerekse Türkiye’de yaşayan herkesin izlemesi gerektiğini dile getiren davetliler, Avrupa’daki insanlarımızın doğdukları topraklardan ne için, neden, nasıl kopup buralara geldiklerine, hayallerine, planlarına, acılarına ve başarılarına bir şair- gazeteci gözü ile şahit olduklarını söylerken kafalarda oluşan, dillere pelesenk olan “ Alamancı” kavramının yerini farklı şeyler aldığını vurguladılar. Son Haber’e konuşan HDV Din Görevlisi Osman Çelik ise program hakkında şunları söyledi: “Yavuz Nufel gördük ki içinde yaşadığı topluma ayna olan bir şahsiyet. İyi gözlem yapan ve bunu kelama-kaleme döken bir aydın. Topluma rol biçmek yerine toplumu anlayıp kritik eden , tespitler yapan bir şair dinledik. Sevincini -hüznünü, ağlamasını gülmesini ede-

üney Hollanda Eyalet eski meclis üyesi Bahattin Erbaş Hollanda medyasında ve bazı Türkçe yayın organlarında yer alan haberlerle ilgili basın açıklaması yaptı. Rotterdam İskender Restoranda gerçekleştirilen basın toplantısında hakkında çıkan haberlerin asılsız olduğunu dile getiren Bahattin Erbaş konuşmasında şunlara değindi: “2014 Yılında Mecliste kendi grubumu oluşturdum bu konu ile ilgili bana bütçe tahsis edilmişti. Yaptığım çalışmalarda bütçeden harcamalar yapıldı. Yıl sonunda biz meclis gruplarına 1 Nisan’dan önce mali raporumuzu sunmamızı istediler,bizler de mali raporumuzu sunduk. Bu raporlar dışardan görevlendirilen mali müşavir tarafından da kontrol edildi. Bu kontrol sonucunda da bazı tespitler yapıldı. Bir çok meclis grubundan ek bilgiler ve belgeler istenildi. Mayıs ve Haziran aylarında istenilen belgeleri sundum. Mali müşavirlik tarafından incelemeler yapılarak meclis komisyonuna belgeler verildi. O rapora göre de 2,323 euroluk miktarın iç yürütmelik kapsamında yapılmadığı konusunda bir düşünce oluştu-

biyata ve mizaha malzeme yapabilen bir öz güvenli adam dinledim. Kendi hayatındaki dönemler ile ülkenin, dünyanın gidişatını kesiştiren bir üslup” dedi. Müsteşar Selim Topçu ise, “Bugüne kadar izlememiş olmamız bizim ayıbımız. Mükemmel bir programdı. Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızı bilmediğimiz yönleri ile öğrendik. Tarifi imkansız keyif aldık.” dedi. ATV Vizyon programının da çekimler yaptığı dinleti hakkında Yavuz Nufel ise, “Davet edildiğim her yere gidiyorum. Bu benim 30 yıldır üzerinde çalıştığım, sahneye çıkıp anlattığım bir proje. Bir nevi ahde vefa da diyebiliriz. Gözlemlerimi, şiirlerimi paylaşıyorum. Şair yaşadıklarını yaşatan hissettiklerini hissettirendir. Yaşadığı dönemin ve olayların canlı tanığıdır ve olmak zorundadır. Demek ki yaşadıklarımı, hissettiklerimi, gözlemlerimi davetlilere iyi aktarabiliyorum, o yüzden keyif alıyorlar. İşin sırrı bence bu” dedi. Sonhaber.eu

ğunu toplam 6,900 euroluk harcamada ek bilgiye ihtiyaç olduğu belirtildi. Bu karar aşamasında ben Türkiye’de olduğum için,bilgileri kendilerine sunamadım ve bana gelen mailde benim meclis grubumun kararını sonbahara bırakıldığı duyuruldu. Ne yazık ki meclise sunulan belgeler çarpıtılarak Hollanda basınında yer aldı. Bu haberi tercüme eden bazı Türk medya yayın organları tarafından haber saptırılarak yansıtıldı. Ve durum sanki karar altında bir konu yada usulsüzlük yapılmış gibi lanse edildi.

“Bu durum beni rahatsız etti..”. Bu durum beni rahatsız ettiği için basın açıklaması yapma gereği duydum. Bu işin böyle olmadığını sadece benim bilgime başvurulmasına karar verildiğini, ben de Türkiye dönüşü bu bilgileri kendilerine vereceğimi beyan ettim ve bu doğrultuda önümüzdeki haftalarda bir toplantı yapılacak. Bu toplantıda benim yapacağım açıklamalar doğrultusunda olay tekrar değerlendirilip meclis grup başkanlarının onayları alınarak meclise karar yönünden bir sunum yapılacak. Sosyal medyada yer alan bu haberler tamemen asılsız ve amacından saptırılmıştır”

Hollanda’nın en çok basılan, en çok dağıtılan, en çok abonesi bulunan ve okunan gazetesi Doğuş, yeni yayın dönemine büyük sürprizler ve değişikliklerle hazırlanıyor. Yeni yayın dönemi için uygulanacak olan reklam kampanyamız hakkında bilgi alınız. Sizi Hollanda kamuoyuna en iyi ve en etkin bir şekilde tanıtmak Doğuş’un işidir. Reklam kampanyamızdan memnun kalacaksınız. Arayınız!


samenleving

toplum 15

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

“Karamanlılar, en fazla nüfusa sahipler....

Hedef kitle...

“Federasyon olarak dil, din, kültürel ekseninde, bilhassa gelecek nesillerimize yönelik çalışmalar yapmak istiyoruz”

HOKAF işadamlarıyla buluştu Kısa adı HOKAF olan ve bu yılın başında kurulma çalışmalarını tamamlayan Hollanda Karamanlılar Federasyonu, Hollanda’daki Karamanlı girişimcileri kahvaltılı istişare toplantısında buluşturdu.

R

otterdam Köşk Restoran’da biraraya gelen işadamlarına, “Kurulduğundan beri neler yaptı, bundan sonra neler yapacak, siz değerli hemşeri işadamlarımızla fikir alışverişinde bulunmak, sizlerin değerli tecrübelerinizden istifade etmek için bu toplantıyı düzenledik” diyen HOKAF Başkanı Mustafa Duyar, “Özellikle Hollanda’daki köy derneklerimiz aracılığıyla, Hollanda’da ne kadar Karamanlı girişimcimizin olduğunu tespit edip, onlarla irtibat kurmak istiyoruz”, açıklamasında bulundu. “TECRÜBELERİNİZDEN FAYDALANMAK İSTİYORUZ” HOKAF Başkanı Duyar, “Karamanlılar olarak Hollanda’da en fazla nüfusa sahip (yaklaşık 50 bin) biziz. Bu potansiyeli iyi değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bazı istatistiki verilere göre Hollanda’da 23 bin civarında Türk kökenli girişimci olduğunu biliyoruz. Bunun büyük bir oranını hemşeri girişimcilerimiz oluşturuyor. Bu bir araya gelişimizin sebebi esasen sizleri dinlemek, sizlerin tecrübelerinden yararlanmak içindir. İnanıyorum ki, birlikte elele vererek daha güzel -hayırlı işler yapacağız. Özellikle köy derneklerimiz, işadamlarımız ve işkadınlarımızla yeni projelere imza atmak istiyoruz. Siz değerli girişimcilerimiz;

federasyonumuzun ayrılmaz bir parçasısınız.” şeklinde konuştu. HOKAF Başkan Yardımcısı Mehmet Kabakyer ise, geçen süre içinde yapılan çalışmalar ve bundan sonra planlanan çalışmalar hakkında bilgiler verdi. “ÇALIŞMALARIMIZ; DİN-DİLKÜLTÜR EKSENİNDE OLACAK” Kabakyer, “Federasyon olarak dil, din, kültürel ekseninde, bilhassa gelecek nesillerimize yönelik çalışmalar yapmak istiyoruz. Bu yüzden Gençlik Kollarımız, Kadın Kollarımız ve Kültürel Faaliyet Birimimiz’i oluşturduk. Bu oluşumlarımızın bundan sonra HOKAF adına daha da verimli işler yapacaklarına inanıyorum.” dedi. Kabakyer, “HOKAF çatısı altında çalışmalar yapması için ‘Karamanlı Girişimciler Komisyonu’ birimini oluşturduk. Federasyon yönetimimiz istişare sonunda Karamanlı işadamlarımızdan Nebi Sancar’ı bu komisyonun başkanı olarak görevlendirdi. Kendisinin, Hollanda’daki Karamanlı girişimcilerimizi federasyonumuzun çatısı altında toplamak için canla başla çalışacağından şüphemiz yok.” açıklamasında bulundu. “EN İYİSİNİ YAPMAYA ÇALIŞACAĞIM” Karamanlı Girişimciler Komisyonu

Başkanı Nebi Sancar ise şunları söyledi: “Doğruyu söylemek gerekirse bu görev benim için süpriz oldu. Ancak bana layık görülen bu görevi de hakkıyla, elimden geldiğinin en iyisini yapmaya çalışacağım. Başarılı olmak ve güzel işlere imza atmak için gerek köy dernekleriyle gerekse Karamanlı işadamları ile karşılıklı istişare ederek çalışmalar yapmak istiyorum.” Karamanlı İşadamı Cemal Özel ise, “Benim özellikle vurgulamak istediğim durum, önceleri yapılan benzer toplantılara katılım sekiz on kişiyi geçmezken, bugünkü katılımın yüz kişiye yakın olması son derece önemli ve anlamlıdır. Yönetim demek ki iyi ve doğru şeyler yapıyor, bizlere düşen ise maddi ve manevi destek olmaktır.” dedi. Hollanda’da seyahat sektöründe tecrübeli ve bazı STK’ların oluşumunda bizzat yer alan Benelüx Trabzonlular Derneği Başkanı işadamı Aydın Bayka da, toplantıya katılanlarla bazı tecrübelerini paylaştı. Programın son bölümünde ise dilek, temenni ve isteklerin yer aldığı konuşmalar oldu. Konuşmacılar, Hollandalı Türkler olarak birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulduğu şu günlerde HOKAF’ın çalışmalarını takdirle karşıladıklarını söylediler ve başarı dileklerini ilettiler.

“Başarının sırrı, işini sevmek” Edelstaal/Simtronic Şirketler Grubu, ‘başarılı olmanın sırları/etkili satış teknikleri’ konusunda satış temsilcilerine konferans tertip etti. Edelstaal/Simtronic Şirketler Grubu Yönetim Kurulu üyesi ve Fenerbahçe Kongre üyesi Ertan Torunoğulları, Fenerbahçe Hedef 1 Milyon Üye Satış Yöneticisi Neslin Çetinaslan ve V.Ö.Travel temsilcisi Kamil Saygı konuşmacı olarak katıldılar. Edelstaal Şirketler Grubu’nun Den Bosch kentindeki genel merkezinde gerçekleşen konferansta, Hollanda’nın yanısıra Avrupa’nın değişik kentlerinde görev yapan satış temsilcileri de hazır bulundu. Edelstaal Şirketler Grubu’nun tarihçesi ile birlikte Hollanda ve Türkiye’de yaptıkları yatırım ve girişimleri anlatan Ertan Torunoğulları, “Biz her hafta satış temsilcilerimizle değerlendirmeler yapıyoruz. Tabir yerindeyse burası bir üniversite. Çünkü, haftalık değerlendirmelerimizde gelişmeleri, tecrübeleri burada birbirimizle paylaşarak bilgi sahibi oluyoruz. Şirketimiz 1981 yılında Hollanda’da kurulan aile şirketi olup, Avrupa’nın 12 ülkesinde ve Türkiye’de mutfak ürünleri pazarlama, turizm, inşaat, sağlık, gıda gibi birçok sektörde ciddi yatırımlarımız mevcut. Şirketimizin Avrupa genelinde binin üzerinde temsilcisi var. Bu temsilcilerimiz, randevu yöntemiyle ev ev satış gerçekleştiriyorlar. Her temsilcimiz haftada ortalama 5 randevu alarak, ailelerle birebir irtibat kurup, ürünlerimizin pazarlamasını yapıyorlar. 35 yılı aşkın süredir bu sistemle çalışıyoruz. Şirketimiz bugünlere bu değerli temsilcilerimizin gayretli, prensipli ve başarılı çalışmalarıyla gelmiştir.” dedi.

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 Fax: +31(0)73 6220054 www.sws-simtronic.com info@sws-simtronic.com

Neslin Çetinaslan, Edelstaal şirketinin satış elemanlarının neredeyse tamamına yakınının bayanlardan oluşmasından son derece memnuniyet duyduğunu ifade ederek, ‘Türk kadınına imkan verilmesi halinde başarılı olacağından şüphe duymadığını’ belirtti. Neslin Çetinaslan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ben de bir kadın olarak pazarlamanın, kadınlara ait bir iş olduğuna inanan biriyim. Çünkü bizim dilimizden kurtulabilecek insan olmadığına inanıyorum. Ben Fenerbahçe kulübünde çalışıyorum ve bu yıl 10.yılımı dolduracağım. İşim gereği yeni yeni insanlar, yeni yeni Fenerbahçeliler tanıyorum, bu da beni çok motive ediyor. İşimde başarılı olmama neden oluyor. Başarılı bir satış temsilcisi olabilmek için bana göre en öncelikli kural, işini sevmek. Bir insan işini sevmiyorsa o insandan verim alınmaz diye düşünüyorum. Kadın olmanız size büyük avantaj sağlıyor. Çünkü mutfak ürünleri pazarlama alanında kadın olmanız sizin başarılı olmanıza pozitif etki yapar. Ayrıca sattığınız ürüne öncelikle kendinizin inanıp, güvenmeniz şart. Pazarladığınız ürünün, dünyanın en iyi ürünü olduğuna inanmanız lazım.” şeklinde konuştu. V.Ö.Travel temsilcisi Kamil Saygı ise, “Başarılı bir satış için öncelikle hedef kitleyi iyi belirlemek lazım. Doğru seçim yapıldığında satış daha kolay olacaktır” ifadelerini kullandı. Bazı satış temsilcilerinin sorularına yanıtların verildiği toplantı, hatıra fotoğrafının çekilmesiyle son buldu.


Avrupa’nın Kültür Başşehri Rotterdam’ın merkezinde İstanbul havası solumak, çay ve simitle ağırlanmak isterseniz bekleriz... Meent 15 A Rotterdam

(Belediye Sarayı ve eski postane arkasındayız)

SİZE çok yakınız!..

Oz&Er FOOD B.V.

Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

B.T.H Bemiddeling Wolphaertsbocht 285 3083 MP ROTTERDAM Tel:010-4954875 - Mob: 0641362096 email:bthgroup@gmail.com Onze zalen: SCHALMEI - Krabbendijkestraat 520 3084 LP Rotterdam MARGRIET HAL- Nieuwe Damlaan 5 3119 KA Schiedam


politiek

siyaset 17

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

Gündem ayildirim@attent.biz

“50 yıl sonra gelen bir hakkın, sevinç ve huzur içinde kullanılabilmesi, önemli bir andı”

Kıymetini bilene! D

kişinin özgürlüğüne, düşüncesine saldırmakla, kendine göre haklılığını savunacaksa, olmaz olsun böyle demokrasi.

Demokrasi Roma İmparatorluğunda, altıncı asırda (510 yılında) Atina ‘da bir çığır açan “demokrasi” kavramının, 15 asır sonra hayatımıza tam anlamıyla geçtiğini zannetmiyorum.

Demokrasi eşittir seçim yakmak ve paylaşma mıdır? Yaklaştık bence.

Barack Obama (ABD Lideri) yakın bir zaman içinde, hâlen 2015 yılındayız başlıklı konuşmasında şu cümleyi kullandı: “’Özgürlüksüz bir refah, bir çeşit fakirliktir’’ dedi. Bu sözleri, Çin Cumhuriyeti’nin insan hakları ve ticaret alanında yaptıkları doğrultusunda sarf etti. Yani Çin Devleti’ne, “siz zengin’ olabilirsiniz, güce sahip olabilirsiniz, ama paylaşımdan, demokrasiden, yani özgürlükten mahrumsunuz!” demek istedi… Özgürlük, eşittir demokrasi midir? Bence eşit değildir. Birisi diğer bir

Demokrasi eşittir kendi kararını vermek, paylaşmak ve saygı içermek. Evet, ben bur(a)da varım işte! Hollandalı Türklerin seçimi… 1 Kasım 2015 seçimlerine ben de bir gönderme yapmam gerekirse kısaca şunları söyleyebilirim: Ben de Rotterdam Ahoy’da oyumu kullandım. Atmosfer mükemmeldi. Bayram havası gibiydi. Hani fuarlara gezmeye gidiyoruz ya, çoluk çocuk cümbür cemaat, o anı yaşadık.

kayakocak@gmail.com

Kaya Turan Koçak

Avrupalı Türklerin demokrasi destanı Hollanda’da, ister yerel, ister bölgesel, ister ülkesel genel seçimleri olsun, hakkım olduğu günden itibaren tüm seçimlerde oyumu kullanmışımdır. Her oyun çok önemli olduğu bilinciyle vatandaşlık görevimi yerine getirmişimdir.

Ahmet Yıldırım

Sevgili okurlarımız, kendi alanlarında uzman ve aynı zamanda yıllardır siyasetin içerisinde olan iki güzel insan, Kaya Turan Koçak ve Ahmet Yıldırım bundan böyle her ay düzenli olarak ortak bir konuyu farklı bakış açısıyla değerlendirecekler. Bu sayıda siyaset-eğitim ilişkisi üzerinde durdular. İlgiyle okuyacağınızı umuyoruz... eğerli Kaya bey, güzel makalenize, ilave yaparak konuya devam etmek istiyorum.

Spotlar

normalmiş gibi geliyor. 50 yıl içerisinde hayatında ilk defa bir seçime katılan ve oy hakkını kullanmak isteyen bir kişiyle, duygularda ve o anı yaşamak farklıdır, farklı olmalıdır; hayat da budur zaten. 114.000’den fazla oy pusulasını sandıklara atan, seçimini özgürce, saygı çerçevesinde kullanan ve kullanmasını bilen Hollanda’da yaşayan Türklerimizi ve herkesi tebrik ederim! Kaya Bey, ben de diyorum ki; bu bir demokrasi zaferi ama, kutlamasını bilene, oy hakkının kıymetini bilene olsun!! Özgürlüğün değerini, kıymetini bilene!

Tamtamına 50 yıl sonra gelen bir hakkın, sevinç ve huzur içinde kullanılabilmesi, önemli bir andı. Ben bir eski politikacı olarak, hayatımda çokça oy kullandığım için, bana

“Yurtdışından getirilen araçları başkaları kullanamaz”

Dünya siyasetine yakın ilgi duyduğum için Türkiye’de 1 Kasım’da gerçekleşen 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimini (sosyal) medyadan yakın takip etmeye çalıştım. Bazı izlenimlerimi ve tesbitlerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Türkiye dışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına seçme hakkı verilip, yaşadıkları ülkede oy kullanabilmeleri, demokrasi açısından 50 sene sonra olsa da, çok önemli bir gelişmedir. 54 ülke ve 113 temsilcilikte kurulan sandıklarda oy verme işlemlerini başarılı bir şekilde gerçekleştirmek, her ülkenin yapabileceği bir çalışma değildir. Bir çok ülkenin yurt dışında yaşayan vatandaşlarına seçme hakkı verdiklerini biliyorum. Ama bu denli geniş kapsamlı seçim sandıklarını yakına getirmeleri, ya çok az, ya da hiç görülmemiştir. Bunu doğru bir şekilde algılayıp idrak etmemiz; yani, demokrat bir millet olarak bu olumlu gelişmeden gurur duymamız gerekiyor kanaatindeyim. Demokrasinin sadece sandıktan ibaret olmadığını bilenlerdenim. Ama demokrasilerde “olmazsa olmaz”ların baş unsurunun milletin önüne sandığı koymak olduğunu düşünüyorum. Gömleğinizin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz, geri kalan düğmelerinin de ters ilikleneceği kaçınılmaz sonuç olacaktır. Demokrasilerde sandığı vatandaşın önüne koymazsanız, yapacağınız diğer tüm çalışmalarınızın tartışılır hâle gelmesi sonucu ile karşı karşıya kalırsınız. Hollanda - Amerika Ticaret Odası

Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık seçimlerinde, seçim sonuçlarını izlemeyi Hollanda’nın en görkemli mekânlarından Scheveningen Kurhaus’da gerçekleştiriyor. Hollanda’da yaşayan ABD vatandaşlarının yanı sıra siyaset ve iş dünyasından seçkin misafirler davet ediliyor bu etkinliğe. Hollanda’da hiç kimse ABD vatandaşlarına, ‘siz Hollanda’da yaşıyorsunuz, neden ta okyanusun ötesindeki ABD ülkesinin seçimlerinde oyunuzu kullanıyorsunuz’, diye sormuyor. Sormamaları lazım tabii ki. Oy hakkı bir vatandaşlık hakkıdır, tartışılamaz. Bu anlamda Hollanda’da ikamet eden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup da seçme hakkına sahip olan bazı vatandaşlar çıkıp da ‘ben Hollanda’da yaşıyorum, Türkiye’deki seçimlerde oyumu kullanmayacağım’ şeklindeki açıklamalarını (sosyal) medyada görüyoruz. Sen bu verilen hakkı kullanmamayı tercih edebilirsin, bireysel hakkındır, kimse buna bir şey diyemez. Fakat genel anlamda tüm vatandaşlara verilen bu hakkı, kullanmak isteyen vatandaşları da zan altında bırakma gibi bir hakkın da yoktur. ‘Ben Türkiye seçimlerinde oy hakkımı kullanmıyorum, bak ben Hollanda’ya daha iyi entegre oldum ve uyum sağladım’, anlamı çıkmaması gerekiyor. İnanıyorum ki, 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinde, yani bir sonraki Milletvekili seçimlerinde, Avrupalı Türklere sadece seçme hakkı değil, aynı zamanda seçilme hakkı da verildikten sonra, Lahey, Berlin, Brüksel, Paris ve Londra gibi bir çok Avrupa ülkelerinin başkentlerinde, Ticaret Odaları öncülüğünde yapılacak seçim sonuçlarını takip etme etkinlikleri düzenlenecektir. Hollanda’da gerçekleşecek ilk seçimde, Türklerden yoğun bir katılım olacağını umut ediyorum. Hep birlikte yaşayıp göreceğiz inşallah…

Gümrük ve Ticaret Bakanı Cenap Aşcı, yurt dışından getirilen kişisel kullanıma mahsus kara taşıtlarının başkaları tarafından kullanımına izin verilmeyeceğini belirterek, “Böyle bir yeni alan çıkmış değil. İdari yaptırımları var. Bu şekilde yapanlar cezalarla muhatap olurlar. Bu araçları başkasının kullandığının tespit edilmesi halinde araçların yurt dışına gönderilmelerini sağlıyoruz” dedi. Bakan Aşcı, yaptığı açıklamada, yurt dışından getirilen kişisel kullanıma mahsus kara taşıtlarının Türkiye’deki kalış süresinin 6 aydan 24 aya çıkarıldığını hatırlattı. Bu değişikliğin, gurbetçilerden gelen “Bu süre bize yetmiyor. Daha uzun süre kalmak istiyoruz” gibi talep-

ler üzerine yapıldığına dikkati çeken Aşcı, bu uygulamanın “Bir araç buraya gelecek. Hiçbir vergi vermeksizin serbestçe alınıp, satılacak” anlamına gelmediğini vurguladı. Aşcı, Almanya’da yaşayan bir gurbetçinin Antalyalı olduğunun varsayılması halinde Antalya’da aracını amcasının oğluna, dayısının kızına kullandırma şansının bulunmadığına işaret ederek, bunun yapılması halinde “geçici ithalat izninin ihlali” olarak yorumlandığını ve araç sahibinin cezalandırıldığını kaydetti.

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30 Faks +31(0)71 581 00 33


jeugd

18 gençlik

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

Gezi-Yorum

Kurban Gönüllülerin İzlenimleri

Fakirliğin kitabını yazanlar...

Ben, Ekrem Özmen, 22 yaşındayım ve Rotterdam’da yaşıyorum. Bu sene kurban görevlisi olarak Meksika’ya gittim. Evet, Rabbim bizlere aklımıza gelmeyecek ülkelere gitmeyi de nasip eyledi. Teşkilatımız sağ olsun. İlk kurban görevim olduğu için hayli heyecanlı ve istekli idim. Yolculuğum Amsterdam’dan başlayıp Londra aktarmalı toplam 16 saat sürdü. Ve o uzun yolculuk sonrası görev yapacağımız yere gelmiş bulunduk. Gittiğimiz şehir Meksika-City idi, dünyanın en büyük ve kalabalık kenti. İlk gözlemlediklerim fakirlik idi. Oradaki insanlar fakirliğin kitabını yazmış desek yalan olmaz. Bizlere yardımcı olan partner kuruluş Müslüman olmuş Meksikalı kardeşlerimiz idi. Orada konuşulan dil İspanyolca idi, bizler de İngilizce konuşup anlaştık. Orada bulunduğumuz günlerde çok Müslümanlarla karşılaşamadık. Oradaki Müslüman kitle kendi grupları dışında diğer topluluğa pek karışmıyorlar. Yaklaşık 5000 Müslüman var fakat, hepsi parça parça, dağılmış. Bir tek bayram namazında ve ondan sonraki yaptığımız yemekte hep birlikte olabildik. Tabii ki 5000 kişi yoktu fakat 200 kişi ancak vardı. Bayram namazını bir spor salonunda kıldık, bayanlar arkada erkekler önde. Hamd olsun ki oradaki Müslüman kardeşlerimize kurbanlarınızı dağıtabildik. İnanın ki çok memnun kaldılar ve duacınız oldular. Çok samimi insanlar ve bütün olumsuzluklara rağmen yüzleri daima gülen insanlar. Kısaca neler yaşadığımı buraya aktarması bile zor. Çünkü çok şey yaşadım ve bu yaşananların, benim hayatımı değiştirdiğini düşünüyorum. Rabbim bana ve sizlere de oralarda ümmete hizmet etmeyi nasip eylesin; kesinlikle pişman olmazsınız. Ekrem Özmen/Meksika

“Senelerdir görmediğimiz, çocukluk arkadaşıymışız gibi birbirimize sarıldık” Bu sene kurban görevlisi olarak Bolivya’ya gittim. Havalimanında benimle beraber Bolivya’ya gidecek olan Almanya’dan Selim Beltekin isimli kardeş ile tanıştım. İspanya aktarmalı Bolivya’ya gittik. Uzun süren pasaport kontrollerinden sonra çıktık. Bizi karşılamaya gelen iki Filistinli kardeşi ellerindeki Türk bayraklarından dolayı tanıdık. Senelerdir görmediğimiz çocukluk arkadaşlarıymışız gibi birbirimize sarıldık. Buradaki Filistinli kardeşlerimizin babaları seneler önce Filistin’den göçüp Bolivya’ya gelmiş ve burada ufak bir toplum oluşturmuşlar. Bolivya’da nüfus 10 milyon civarında ve Müslüman nüfusu 5000 civarında. Otelimize vardık, otelin sahibi bir Filistinli kardeşti. O da bize senelerdir özlem ile beklediği bir kardeşini görmüş gibi sarıldı.

Muhtaçlara kurban eti ulaştırmanın haricinde İslam’ın tanıtımını da yapmış olduk. Orada Müslüman cemaati fazla değil ve maddî durumları iyi. Bu nedenle daha çok Müslüman olmayanlara dağıtıldı kurbanlar. Zaten Bolivya’da İslam çok hızla yayılıyor. Mescide, İslam hakkında bilgi edinmek ve Müslüman olmak için her gün onlarca insan geliyor.

bir Bolivya vatandaşının şehadet getirip Müslüman olduğuna şahit oldum. Bu da çok güzel bir anıydı benim için. Bayram bittikten sonra yolculuk başladı. Oradaki kardeşlerimiz ile sanki senelerdir beraber yaşıyormuşuz gibi huzur içinde ayrıldık. Ahmet Başalan/Bolivya

Birinci gün Santa Cruz, ikinci gün Cochabamba isimli şehirde kurban dağıttık. Orada da bizi Faslı kardeşlerimiz ağırladı. Orada sadece 12 tane koyun kestik. Ve bayramın üçüncü günü La Paz şehrine gittik. Orada Filistinli, Bangladeşli ve Pakistanlı kardeşlerimiz bizi bekliyordu. Orada da kardeşlerimiz sanki senelerdir görmediği bir kardeşine kavuşmuş gibiydiler. Ve La Paz şehrinde de kurbanlarımızı dağıtmak için yetimhanelere ve huzurevlerine uğradık. La Paz’daki kuruluşun çok küçük bir cemaati var. Ama her şeylerini kendileri organize etmişler. Orada helal et bulamadıkları için mescitlerine birkaç tane dondurucu almışlar, hayvan kesmek için kendilerine yer ayırmışlar. Orada kendi kesimlerini yapıp, cemaatlerine oradan et veriyorlar. Ve

Otelin hemen yanı başında bir mescit vardı. O ülkeye ilk yapılan mescit. Ve bizi çok sevindiren bir şey ise o mescitte günde 4 defa ezan okunuyordu. Devlet, sabah namazı hariç diğer vakitlere izin vermiş. Bu çok güzel bir başarı. Ertesi gün kurban pazarlıklarımızı yaptıktan sonra kurban dağıtımlarına başladık. Oradaki yetimhanelere ve huzur evlerine dağıttık.

Gönüllülerin izlenimleri

“Sömürgenin getirdiği hâl içler acısı...” Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd, Peygamber Efendimize salat ve selam olsun. Bu sene kurban gözlemcisi olarak Afrika kıtasına, Fil Dişi Sahilleri’ne gitmek nasip oldu. Hasene kurumumuzun bu çalışması gerçekten muazzam. Avrupa’daki Müslümanların farklı ülkelere gidip, farklı ırk, farklı renk, farklı kültürden olan ve on bin kilometrelerce ötede bulunan kardeşleri ile tanışıp onlara kavuşma imkânı doğdu. Hakikaten ümmet bilincinin ne anlama geldiğini bu kardeşlerimiz ile hasbihal ederek anlamış olduk. Bizlerin Avrupa’dan gelip, onlara Avrupa’daki kardeşlerinin kurbanlarını ulaştırmaya geldiğimizi aktardığımızda, hepsinin gözleri doldu ve yüzlerine o sevinç ifadesi yansdı. Adaletsizliğin, haksızlığın, sömürgenin ve sistemin bu kardeşlerimizi getirdiği hâl içler acısı.

Avrupa’daki Müslümanların tenezzül etmedikleri, attıkları (yemekler veya temel ihtiyaçları) Afrika’daki kardeşlerimiz bulamıyor. Senede bir defa et yiyebilen insanların olduğunu bilmek/görmek beni derinden etkiledi. İnanın bu yaşamımızın vebalini veremeyiz! Partner kuruluşumuz Fil Dişi Sahilleri’nde aktif bir kurum, kendileri ile yeni tanışmama rağmen sanki yıllardır görüştüğüm bir kardeşlerim/abilerim gibi hissiyata kapıldım. Kendilerinden Allah razı olsun, siz Hollanda’daki kardeşlerimizi arattırmadılar. Allah’a hamd olsun 500 büyükbaş kesip dağıttık, on binlerce kişilere ulaştık. Her birinin sizlere dualarını getirdik. Rabbim nasip ettikçe onların yanında olacağımızı, onları unutmadığımızı, mesafelerin uzak olmasına rağmen gönüllerin bir olduğunu aktardık. Ben buradan Fil Dişi Sahilleri’ndeki kardeşlerim adına hepinize teşekkür ediyor, hayrınızın kabul ve makbul olmasını diliyorum. Rabbim sizlerden razı olsun, Rabbim ümmetin birlik ve beraberlik içinde olmasını nasip etsin. Durmuş Ali Karataş

“Fakir ile zengin arasında uçurumlar var” Selamün aleyküm!.. Ben M. Ali Özel. 25 yasındayım, ziraat mühendisliğini bitirdim. Schiedam’da ikamet ediyorum. Geçtiğimiz kurban bayramında Millî Görüş Hasene adına Malezya’ya kurban kesim görevlisi olarak gittim. Malezya adı duyulduğunda, zengin bir ülke olarak akla geliyor. Gidip oraları görünce bu sözün gerçek olmadığını müşahede ettik. Fakir , aşırı derecede fakir, zengin ise aşırı derecede zengin. Fakir ve zenginin arasında orta hâlli insanları görmek zor. Hasene olarak 126 büyükbaş kestik. Bu da 882 adet kurban hissesine tekabül ediyor. Kestiğimiz kurbanları Arakan’dan gelen mülteci kamplarına, yetimhanelere, dul ve öksüzlere, Malezya’nın en ücra kö-

şelerindeki köylere dağıtma fırsatı oldu. Malezya’nın insanları devamlı güler yüzlü ve hayata devamlı olumlu bakıyorlar. Bizleri çok güzel bir şekilde karşılayıp ağırladılar. Fakir köylerdeki insanlar dahi çok misafirperverler. Evlerinde ne varsa bizlere ikram etmek için telaşa giriyorlar. Malezya’daki Müslüman kardeşlerimizin bol bol selam ve dualarını sizlere getirdim. Vesselam M.Ali Özel


mozaïek

mozaik 19

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

Kültür - Sanat...

“Gücümüze inanalım, yıllarca ‘bizden ‘bir şey olmaz’ dedik... Ama bizdeki cevherleri keşfedemedik”

Deniz Çatıkkaş

HOTİAD’dan 4 dalda ödül Depresyonun asıl sebebi, nefsimizden ve evimizden başlıyor...

Kısa adı HOTİAD olan Hollanda Türk İşadamları Derneği, ikincisini düzenleyecekleri başarı ödülleri törenine hazırlanıyor. HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu, Başkan Yardımcısı Şerif Aktürk, Yönetim Kurulu Üyeleri Veysel Hut, Faruk Halıcı ve Mehmet Terkivatan, Rotterdam’da Meram Restoran’da basın mensuplarına açıklamalarda bulundular.

T

oplantı öncesi, HOTİAD’da yaşanan üye ayrılmalarıyla alakalı yazılmamak kaydıyla bilgi veren Başkan Hikmet Gürcüoğlu gerçekleştirecekleri programla ilgili şunları ifade etti: “2013 yılında başlatılan ve 3 dalda verilen ‘HOTİAD Başarı ödülleri bu yıl 4 kategoride verilecektir. 29 Kasım 2015 tarihinden Capelle a/d Ijssel’de İsala Tiyatro salonunda gerçekleştireceğimiz program geçen seneden farklı olacaktır. HOTİAD Yılın Öğrencisi Ödülü, HOTİAD Yılın Kültür Sanat Ödülü, HOTİAD Yılın Başarılı Sporcu Ödülüne ilave olarak bu yıl HOTİAD Genç Girişimci Ödülü’nü de ekledik. Her ödül için müracaatların beklediğimizden fazla olduğunu görmek bizi son derece umutlandırdı, mutlu etti. Jüri üyeleri, “en iyiler”i seçmek için oldukça zorlanacaklar. Bu müracaatların yoğunluğu ve adını bile bilmediğimiz dallarda başarılı insanlarımız, yıllarca ‘ Bizden bir şey olmaz’ şeklindeki düşüncemizin haklı

olmadığını gösterdi. Yaşadığımız ülke Hollanda bunun örnekleri ile doluymuş. Bu ödüllerle insanlarımıza vermek istediğimiz mesaj şudur: “İzleyin, inanın ve harekete geçin” HOTİAD ödüllerine aday olmak için belli bir kriterin olmadığını söyleyen Gürcüoğlu jüri üyelerinin çalışması hakkında ise; “Jüri üyeleri kendi öz iradeleri ile her dalda ilk üç adayı belirleyip notere gönderecek. Noter tarafından tüm jüri üyelerinin gönderdikleri değerlendirilecek ve en iyiyi tespit edip bir zarfa koyacak. Kimlerin seçildiğini bizler de, Jüri üyeleri de ödül töreninden zarf açıldığında herkesle birlikte göreceğiz” dedi. Bu konuda basın mensuplarına da çok iş düştüğünü belirten HOTİAD başkanı Hikmet Gürcüoğlu 29 Kasım akşamı düzenlenecek tören için Türkiye’den bir sanatçı ve sunucunun geleceğini ayrıca Rotterdam Klasik Türk Sanat Müziği korosunun bir konser vereceğini belirttiği toplantıda bir de sürpriz sahne sanatçının yer alacağını duyurdu. Doğuş Haber Merkezi

Yaşlı kadın, usulca odasından çıktı. Salondan torunu ile gelininin sesleri geliyordu. Gelin oğluna: “Oğlum, sofra hazır, çorbanı koydum; haydi gel de soğutmadan ye!..” Salonun en kuytu yerine geçti, yerde kendine ait köyden getirdiği minderin üzerine oturdu. Çocuk, babaannesini görünce: “Babaanneciğim, gel beraber yiyelim!..” dedi. Yaşlı kadın mânidâr bir şekilde iç çektikten sonra: “Evin erkeği gelmeden akşam sofrasına oturulmaz. Hele babanız gelsin, beraberce yeriz inşallah!” dedi. Evin gelini: “Aman anneciğim, eskidenmiş onlar!.. Şimdi acıkan yemek sofrasına oturur, o da gelince yer.” dedi. Yaşlı kadın: “Kızım, nasıl insanların bir edebi, hayâsı, iffeti varsa, evlerin de iffeti ve edebi vardır.” Torunu dayanamayarak alaycı bir tavırla söze karıştı: “Yaa babaanne, neymiş bu evlerin iffeti... Anlat bakalım, merak ettim!..” dedi. Yaşlı kadın söze başladı: “Biz küçükken annelerimizden önce babalarımızın karşısında edepli oturmayı öğrenirdik. Evde babamız, annemiz varken ayağımızı uzatıp oturmaz, büyüklerimiz konuşurken söz hakkı verilmedikçe söze dâhil olmazdık. Büyüklerimiz odaya girdiğinde hemen toparlanır, kalkıp onlara oturmaları için yer verirdik. Asla babamız sofraya oturmadan sofraya el uzatmazdık. Babamız gelir, ‘Besmele’ çeker, ‘Haydi buyurun’ derdi. Huzurla hepimiz başlardık yemeğe... Sonunda da sofra duâsını kardeşlerimiz aramızda sıra ile okurduk. Hiç ailece yenen yemek kadar lezzetli yemek olur mu? Bu sofranın edebidir, yavrum!..” Torunu: “Bu kadar baskı karşısında depresyona girmez miydiniz babaanneciğim!” dedi.

Rotterdam Klasik Türk Müziği Korosu’ndan muhteşem konser

2001 yılında kurulup çalışmaya başlayan müzik grubu Zuidplein Tiyatro Salonu’nda unutulmaz bir konser icra etti. Programın başında, Klasik Türk Müziğinin tarihi hakkında Türkçe ve Hollandaca dinleyicilere kısa bilgi verildi. Nihavent ve Rast makamındaki şarkıların ağırlıkta olduğu konsere ilgi büyüktü ve dinleyicilerden tam not aldı. Saz heyetinde yabancı uyruktaki kişilerin de bulunması ise sürpriz oldu. “Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin?”, “Şarkılar seni söyler dillerde nâğme adın”, “İnleyen nağmeler ruhumu sardı” seslendirilen eserlerden bazılarıydı. Koro, 2009 yılında dernekleşerek faaliyetlerini bu zamana kadar yürütmüş ender müzik derneklerinden biri. Dernek, Erhan Günbulut başkanlığında çalışmalarını sürdürüyor. Koro şefliğini Meriç Artaç yürütüyor.

“Hayır, yavrum bizim zamanımızda saygı olduğu için sevgi hep bâkî kalırdı. Sevgi var oldukça da hiç depresyona giren olmazdı. Yemekler lezzetli, uykular dinlendiriciydi. Biliyor musun? Ben depresyon kelimesini ilk defa burada duydum, hattâ köyümüzde bir tane akıldan mahrum birisi vardı, “Deli İbram” derlerdi. Vallahi, o bile o kadar mutluydu ki, anlatamam. Akşama kadar sokakta çocuklarla oynar, acıkınca bir kapıyı tıklatır; ‘Aba acıktım, aba su ver!’ derdi. Hangi kapıyı çalsa, boş çevrilmezdi. Berber saçları uzadıkça tıraş eder, hamamcı arada yıkardı. Cumaları esnaf elinden tutar, namaza bile götürürlerdi. Yani hiç kimse onu

dışlamazdı…Şimdi hiçbir şeye saygı kalmadı. Bak evlere bile saygı yok bu şehirde! Herkes akşam olduğu hâlde perdelerini örtmemiş, bütün evlerin içi görünüyor, ama kimse utanmıyor. Biz daha hava kararmaya başlamadan kalın perdelerimizi çeker, ondan sonra evin ışıklarını yakardık. Hattâ perde kapalıyken üzerimizi değiştirmeye edep eder; ışığı söndürür, yere çömelir öyle üzerimizi değiştirirdik. Gölgemizin bile dışarıdan görünebileceğini düşününce yüzümüz kızarırdı.” Bu sırada gelini, oturduğu yerden kalktı, mahcup bir edâ ile salonun perdelerini çekti. Babaanne, “Evin bir edebi daha vardır ki, en önemlisi de budur herhâlde... Evin içinde yaşananlar, aslâ dışarıda anlatılmaz; yenenler, içilenler, muhabbetleşmeler, kavgalar... Bu da evin iffetinden sayılır ve hiç kimseye anlatılmazdı. Bu yüzden problemler ev içinde kolaylıkla çözülürdü. Zaten Peygamberimiz de özellikle karı-koca arasında olanların etrafa yayılmasının ne büyük bir günah olduğunu hep hadislerinde anlatıyor, değil mi Leylâcım!..” dedi gelinine... Leylâ mahcup bir şekilde: “Evet anneciğim.” diyebildi. Torunu: “Babaanneciğim, şimdi Facebook diye bir şey var; insanlar gittikleri lokantalarda yedikleri şeylerin fotoğrafını çekip binlerce kişiye gösteriyorlar!..” “Aayy ne ayıp... İnsan hiç yediğini söyler mi?” “Âh anneciğim, her hâllerinin fotoğrafları var. Gezdikleri yerlerin, yedikleri yiyecek-içeceklerin, aldıkları eşya ve kıyafetlerin, hattâ beylerinin aldığı çiçekleri üzerinde yazdıkları notlarla paylaşıyor insanlar...” “Yavruuum, sen neler diyorsun? Kıyamet koptu kopacak desene... Evler çırılçıplak kaldı desene...” dedi gözyaşları içinde anlatmaya devam etti: “Biz beylerimizle yan yana yürümeye ar edinirdik; dul kalanlar var, evlenemeyenler var. Onların gönül yaralarına tuz basmayalım diye, beylerimizin bir adım gerisinden yürürdük... Şimdi kavgalar ortada, sevmeler ortada... Tabiî ki, hiç mahremiyet kalmayınca samimiyet de kalmıyor. Evin bereketi, büyüklere saygıdadır. Evin iffeti, örtülen perdedir. Sevginin iffeti, gizliliktedir. Gözün iffeti, göz kapaklarındadır. Utanma, hayâ, imandan bir şubedir. Hayânın makamı gözdür. Bu yüzden hem gözümüzü korumak önemlidir, hem de göze hitap eden şeyleri kontrol altında tutmak...” Gelini: “Haklısın anneciğim, biz iffetimizi kaybettikçe buhranlarımız arttı.” dedi. Torunu kaşığı sessizce bırakıp: “Ben babam gelince yemeğe başlayacağım, anneciğim!” dedi. Babaanne de söylediklerinin evlatları üzerindeki tesirini görünce sessiz bir şekilde Allah’a hamd etti. Hoşça kalın...


nieuws

20 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

Yurtdışı temsilciliklerine teşekkürler...

Sistematik bir şekilde uygulamaya konulan her türlü kışkırtma, karala

Seçimler şölen havasında geçti...

2

6. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’nde yurt dışında yaşayan 2 milyon 880 bin 554 kayıtlı seçmenin yüzde 45,07’si sandığa gitti. Yurt dışı temsilcilikleri ve gümrüklerde kurulan 8 bin 525 sandıkta kullanılan 1 milyon 298 bin 319 oydan 1 milyon 285 bin 108’i geçerli sayıldı. AK Parti yurt dışı oylarının yüzde 56,22’sini alırken seçmenlerin yüzde 18,2’si HDP’ye, yüzde 16,38’i CHP’ye, yüzde 7,12’si de MHP’ye oy verdi. Hollanda’da 114 bin 555 seçmen oy kullandı. AK Parti, bu ülkede yüzde 69,66 oy alarak birinci olurken, CHP’nin oy oranı yüzde 11,65, MHP’ninki yüzde 9,07 ve HDP’ninki yüzde 7,9 oldu. Yurt dışında en çok seçmenin kayıtlı olduğu Almanya’daki gurbetçilerin tercihi AK Parti oldu. AK Parti, Almanya’da kullanılan 575 bin 564 oyun yüzde 59,7’sini alarak birinci çıkarken, HDP yüzde 15,93, CHP yüzde 14,78, MHP yüzde 7,47 oy kazandı. ABD’de seçmenlerin çoğu ise sandıkta CHP’yi tercih etti. CHP, 24 bin 909 seçmenin yüzde 49,31’inin oyunu alarak birinci çıkarken, HDP yüzde 22,31, AK Parti yüzde 19,96, MHP yüzde 5,72 oy aldı. Avusturya’da AK Parti sandığa giden 43 bin 824 seçmenin yüzde 68,96’sının oyunu alarak birinci olurken, seçmenlerin yüzde 13’ü HDP’ye, yüzde 9,74’a CHP’ye, yüzde 6,27’si MHP’ye oy verdi. 56 bin 113 seçmenin oy kullandığı Belçika’da AK Parti yüzde 69,40 oy oranıyla sandıktan birinci parti olarak çıkarken, HDP’nin oy oranı yüzde 11,29, CHP’nin yüzde 10,02, MHP’ninki ise yüzde 7,36 oldu. Birleşik Krallık’ta HDP, kullanılan 33 bin 558 oyun yüzde 54,47’sini alarak birinci olurken, CHP yüzde 21,43, AK Parti yüzde 20,14, MHP yüzde 2,44 oy oranına ulaştı. AK Parti, Danimarka’da verilen 13 bin 629 oyun yüzde 50,05’ini alarak ilk sıraya yerleşirken, HDP yüzde

34,55, CHP yüzde 7,24, MHP yüzde 6,83 oranında oy aldı. Fransa’da sandığa giden 142 bin 950 seçmenin 58,36’sı AK Parti’ye, yüzde 25,84’ü HDP’ye, yüzde 8,56’sı CHP, yüzde 5,3’ü ise MHP’ye oy verdi. Gümrüklerde oy kullanan 138 bin 448 seçmenin yüzde 54,98’i AK Parti’yi seçerken, yüzde 24,6’sı CHP’yi, yüzde 10,07’si HDP’yi, yüzde 7,72’si MHP’yi tercih etti. HDP, İsviçre’de oy kullanan 41 bin 733 seçmenin yüzde 45,65’inin tercihiyle birinci parti oldu. İsviçre’de seçmenin yüzde 29,11’i AK Parti’yi, yüzde 17,84’ü CHP’yi, yüzde 5,64’ü ise MHP’yi tercih etti. AK Parti, 32 bin 599 seçmenin oy kullandığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yüzde 49,33 oy alarak birinci olurken, CHP yüzde 24,07, HDP yüzde 14,90, MHP 10,09 oy oranına ulaştı. AK Parti’nin en yüksek oy aldığı ülke yüzde 87,73 ile Lübnan, en düşük oy aldığı ülke ise yüzde 6,69 ile Tayland oldu. Ana muhalefet partisi CHP en düşük oyu yüzde 4,99’luk oranla Lübnan’da, en yüksek oyu ise yüzde 62,82’yle Birleşik Arap Emirlikleri’nde aldı. HDP, en yüksek oy oranını Birleşik Krallık’ta yüzde 54,47 ile görürken, en düşük oy oranını yüzde 2,93 ile Lübnan’da gördü. MHP ise yüzde 15,51 ile Kosova’da en yüksek oy oranına ulaşırken, en düşük oranı yüzde 1,9 ile Lübnan’da gördü. AK Parti; Almanya, ABD, Avustralya, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Bosna Hersek, Cezayir, Danimarka, Fransa, gümrükler, Hollanda, İsveç, Kazakistan, Kırgızistan, Kosova, KKTC, Lübnan, Makedonya, Mısır, Norveç, Özbekistan, Romanya, Sudan, Suudi Arabistan, Türkmenistan ve Ürdün’de sandıktan birinci parti olarak çıktı. Arnavutluk, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Çin, Güney Afrika, Gürcistan, İran, İrlanda, İspanya, İsrail, Katar, Kuveyt, Macaristan, Rusya Federasyonu, Umman, Yeni Zelanda ve Yunanistan’daki

sandıklarda en yüksek oyu CHP aldı. HDP ise Birleşik Krallık, Finlandiya, İsviçre, İtalya, Japonya, Kanada, Polonya, Tayland ve Ukrayna’da seçmenlerin birinci tercihi oldu. MHP, yurt dışındaki temsilciliklerde ve gümrüklerde kurulan 8 bin 525 sandığın hiçbirinden birinci parti olarak çıkamadı. Yurt dışında kayıtlı seçmenlerin sandığa en çok ilgi gösterdiği ülke, katılım oranının yüzde 54,61 olduğu Arnavutluk olurken, en düşük katılımın gerçekleştiği ülke yüzde 6,13’lük oranla Yunanistan oldu. Hollanda medyası ne dedi? Hollanda medyası da Türkiye’de yapılan genel seçim sonuçlarına geniş yer verdi. AK Parti’nin açıklanan ilk sonuçlara göre seçimde büyük başarı sağladığını belirten Hollanda yayın kurumu NOS televizyonu, bu sonuçla tek başına iktidarın elde edildiğini kaydetti. Haziran ayındaki seçimde oylarında yaklaşık yüzde 10’luk bir düşüş yaşanan AK Parti’nin bu seçimde yüzde 50’nin üstünde oy aldığına işaret edilen haberde, HDP’nin de barajı aştığı kaydedildi. De Volkskrant gazetesi ise “Erdoğan’ın AK Partisi kazanmaya doğru” başlığını kullandığı haberinde, ilk sonuçlara göre AK Parti’nin oyların yüzde 51’den fazlasını aldığı belirtildi. Sonuçların değişmemesi halinde AK Parti’nin mecliste çoğunluğu elde ederek tek başına iktidar olabileceğini belirten gazete, ana muhalefetteki CHP’nin yüzde 22 civarında oy alabildiğini kaydetti. Gazete, seçim büyük güvenlik önlemleri altında gerçekleştiğine de dikkati çekti. De Telegraaf gazetesi de “Erdoğan’ın AK Partisi başarı sağladı” başlığıyla haberi duyurdu. Alınan ilk sonuçlara göre AK Parti’nin çoğunluğu elde ettiğini yazan gazete, partinin bundan sonra tek başına iktidar şansının oldukça yüksek olduğunu duyurdu. Kürt yanlısı HDP’nin büyük ihtimalle meclise gireceğine yer verilen haberde, bu partinin yaklaşık yüzde 11 oranında oy aldığı kaydedildi. Haber-Fotoğraflar: Adnan Şahin -AA

Ulvi Darendeli (Muavin Konsolos) Oy’unu kullanırken...

İşte partilerin aldığı oylar

HOLLANDA Toplam Sandık : 390 Toplam Seçmen: 245.523 Açılan Sandık : 390 Açılan Sandık Oranı: %100,00 Kullanılan Oy : 114.555 Geçerli Oy : 113.111 Parti Adı Aldığı Oy Millet Partisi 16 Vatan Partisi 192 Cumhuriyet Halk Partisi 13.183 Hak ve Özgürlükler Partisi 153 Saadet Partisi 663 Demokratik Sol Parti 15 Demokrat Parti 33 Bağımsız Türkiye Partisi 46 Milliyetçi Hareket Partisi 10.264 Halkın Kurtuluş Partisi 155 Liberal Demokrat Parti 61 Halkların Demokratik Partisi 8.936 Büyük Birlik Partisi 467 Adalet ve Kalkınma Partisi 78.793 Komünist Parti 103 Doğru Yol Partisi 31

Oy Oranı (%) 0,01 0,17 11,65 0,14 0,59 0,01 0,03 0,04 9,07 0,14 0,05 7,90 0,41 69,66 0,09 0,03


verkiezingen

seçim 21

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

ama, kamplaştırma, kutuplaştırma, bölme girişimleri, vatandaşlarımızın sağduyulu tavırlarıyla bertaraf edildi...

Mehmet Erdoğan (NIF Başkanı)

Sadin Ayyıldız (Rotterdam Başkonsolosu)

Sadık Arslan (Lahey Büyükelçisi)

Kudret Bülbül (YTB Başkanı)

4’ü bir yerde...

Emrullah Akgündüz (Basın Müşaviri)


nieuws

22 haber Elif Bayraktar

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

elif_1705@hotmail.com

Gökkuşağı

CENNET YUVAM, EVİM!..

beğenir.” (Muslim, Rada’ 61) Kimse dört dörtlük değildir. Eşler birbirine sabır ve tahammül gösterdiği müddetçe evlerde huzur olur.

Hemen herkesin mutlu bir evlilik kurma, hayırlı salih/a eşe ve sevimli, akıllı, uslu çocuklara sahip olma hayali vardır. İsteriz ki hayatta her şey istediğimiz gibi olsun. Hep mutlu olalım, hiç derdimiz sıkıntımız olmasın. Aksi durumda “çekilmez olur bu dünya” diye düşünürüz. Özellikle gençlik yıllarında, henüz evliliğe adım atmadan önce kurulan hayaller bambaşkadır. Belki bu yazdıklarımın iki misli kadar. Ya sonrası…

Ve öyle ki; o evler bizim cihad meskenlerimizdir. Beyler, hanımları ve çocuklarından mesuldür. Helal rızık kazanmak için gece gündüz çalışırlar. Hanımlar eşlerini memnun edebilmek için evlerine özen gösterir ve tüm gün çocuklarına güzel eğitim ve terbiye vermek için çabalarlar. Böyle evlerde yetişen mücahid ve mücahide gençler İslam’ı dimdik ayakta tutmak için bilinçli ve şuurlu bir şekilde yaşarlar.

Sonra anlar ki insan; evlenmek, yuva kurmak, çocuk sahibi olmak sanıldığı kadar kolay değilmiş. Birbirini tam anlamıyla tanımayan iki insan aynı evde yaşamaya başlıyor, evliliğin ilerleyen günlerinde aralarında sorunlar çoğalıyor. Eşler arasında karakter çatışmaları, yanlış anlamalar, dışardan müdahaleler, sorumsuzluk, geçimsizlik sonucu dağılan yuvalar oluyor. Bütün olumsuzlukların yanında ideal evliliğin sırrı; evliliğin bir imtihan olduğunu bilmekten geçer. Yani başına gelen her türlü sıkıntıda, “bu benim imtihanım” diyerek tevekkülü kuşanan kişiler mutluluğu ve huzuru yakalarlar. Rabbimiz yüce kitabımızda buyuruyor ki; “Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer fitnedir (imtihandır) ; Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.” (Teğâbun, 64/15) Bu dünyaya gelip de imtihan olmayan hiçbir insan yoktur. Peygamberler dahi, aileleriyle türlü sıkıntı ve imtihanlarla baş başa kalmışlardır. Efendimiz, çok sevdiği ve değer verdiği hanımı Hz. Hatice’yi kaybettiğinde, o yıla “Hüzün yılı” diyerek üzüntüsünü ifade etmiştir. Hz. Fatıma haricindeki tüm evlatları kendinden önce vefat etmiştir. Tahmin edersiniz ki evlat acısı en büyük imtihanlardandır. Hz. Nuh (a.s) evlâdının isyankâr kâfirlerden olması sebebi ile, Hz. Lut(a.s) karısının ona itaatsizliği ve küfre sapması ile, Hz. İbrahim (a.s) babası ile imtihan olmuşlardır. Fakat her şeye rağmen Rabbimiz bizlere başımıza gelen musibetlere karşı gösterdiğimiz sabır ve selamete karşılık cennet vadediyor. Hem dünyayı hem ahireti kazanmaya talip olmalıyız. Ahir zamanda, en güvenli sığınağımız evlerimizdir. Dışarıda, binlerce kötülük varken, nefisleri dizginlemek, imanları sağlam tutmak ve birbirlerinde sükûnet bulmak için Rabbimiz bize eşler lütfetmiş. Ebu Hureyre (r.a)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu

Fakat günümüzde kadının konumu, eskiye göre farklılık gösterdiğinden evliliklerin ömrü her geçen gün kısalmaktadır. Feminizmin etkisiyle, kadınlar kendilerini erkeklerle bir/ aynı seviyede tutmaya başladığı günden itibaren evlerdeki sorunlar çoğaldı. Oysa ki Bakara suresi 228’inci ayette Rabbimiz şöyle buyurur: “…Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah Azizdir, Hâkimdir.” Hanımlar, beylerine itaati ve onların memnuniyetini kendilerine asıl vazife kabul etmeli. Başkalarına verdiği değeri, enerjiyi, zamanlarını öncelikle beyleri için sarf etmeliler. Peygamberimiz (s.a.v) kendisine “Ey Allah’ın Rasulü, hangi kadın daha hayırlıdır?” şeklindeki bir suale “ Kocası bakınca onu sevindiren, emredince hemen itaat eden, nefis ve malında kocasının hoşuna gitmeyen şeyde ona muhalefet etmeyen kadındır.” (Nesai, Nikah’14) diyerek cevap vermiştir. Bunların yanında Efendimiz; “Sizin en hayırlınız, hanımlarına karşı en iyi davrananızdır.” (Tirmiziİbn’i Mace) buyurarak erkeklere de hayırlı kişi olmaları yolunda öğüt vermiştir.

Güncel

“Kur’an nazil olduğu günden kıyamet sabahı

“Kur’an bizim rehberimizdir IGMG İrşad Başkanlığı 27. Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması 31 Ekim 2015’de Leverkusen’de gerçekleştirildi. Heyecanın dorukta olduğu yarışma sonunda Freiburg-Donau ve Köln Bölgelerinin adayları birinciliği elde etti. Çeyrek asrı aşkın bir süredir aynı heyecan ve coşku ile yapılan 27. Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması Leverkusen’de Kur’an aşıklarını buluşturdu. Almanya’dan Fransa’ya, Danimarka’dan Hollanda, Avusturya, Belçika’ya değin pek çok Avrupa ülkesinden katılımcının iştirak ettiği yarışmaya yoğun ilgi oldu.

Y

arışma ile ilgili konuşan Genel Başkan Yardımcısı ve İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç, “Teşkilatımızın Kur’an’a hizmet yolundaki çabaları ilk günkü heyecanla hiç değişmeden devam etmektedir.” dedi. Yalınkılıç, Kur’an’a hizmet yolunda 27 yıllık bir geçmişe sahip olan Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması’nın birkaç nesli temsil ettiğini, şu anda ilk yarışmaya katılan gençlerin talebeleri, hatta onların da talebeleri ile yarışmanın yapıldığını sözlerine ekledi. Yarışmanın amacının Kur’an’ın mesajını kavrayabilmek olduğuna dikkat çeken İrşad Başkanı, “Mesele sadece Kur’an’ın okunması meselesi değil elbette. Kur’an’ın okunmasını da içine alan, ama özünde

Kur’an’ın hayatımızın, gönlümüzün, fikrimizin yönlendiricisi olduğunu idrak edebilme, Kur’an’ı anlama meselesidir. Kur’an güzel tilavet edilip öğrenilmekle birlikte bize ne diyor, bizden ne istiyor onu bilmektir temel amacımız. Kur’an bizim hayat rehberimizdir. Bu yüzdendir ki bu yarışma Kur’an’a hizmet yolundaki teşviklerden sadece birisidir.” şeklinde konuştu. Genel Başkan Kemal Ergün, Kur’an’ın çağlar üstü bir rehber oluşuna dikkat çekti. Ergün, “Kur’an nazil olduğu günden kıyamet sabahına kadar aynı canlılığını sürdürecek ilahi bir rehberdir. Hiç şüphesiz en doğru rehber insanı en güçlü manada olgunlaştıran ve kemale erdiren mürşit Kur’ân-ı Kerîm’dir. Onun öğretileriyle hareket

eden insanlar için sonsuz mükafat kaynağı ve yanılmayan kılavuz da yine Kur’ân-ı Kerîm’dir. Kim ki Kur’an rehberliğinde hayatına yön verir, onun hayatında şiddet olmaz. Kim Peygamber Efendimiz’in yöntemiyle hayatına yön verirse, onun hayatında öfke olmaz. Kim ki rehberliği ile yolda devam ederse onun hayatında terör olmaz, öldürme olmaz, kamu malına ve çevreye zarar verme olmaz. İnsanı ötekileştirme olmaz. Ancak bugün yaşamış olduğumuz dünyada Kur’an’la hükmettiğini söyleyen bir kısım, âdeta Kur’an’a saldıran hareketleriyle ve davranışlarıyla, İslam’a en büyük zararı onlar vermektedir. Onların Kur’an ve Kur’an müntesipleriyle hiç bir zaman bağlantıları olmaz.” dedi.

Dünyamızı güzelleştirme, hayırlı yuvalara sahip olma temennisi içindeysek, beklentilerimizi en aza indirmemiz gerekir. Eşler birbirlerini olduğu gibi kabullenip, saygı ve sevgi içinde yaşamalı. Evlerin neşesi, meyvesi olan çocuklar da böylece evde huzur bulup, sükûnet içinde yetişirler. Geleceğe yatırım yapmanın en güzeli hayırlı evlat yetiştirmek değil midir? Evlerinin cennetten bir yuva olduğunu idrak eden kişiler, birbirlerine her zaman sevgi ve şefkatle yaklaşıp, dünyada iken saadeti yakalamayı becerebilirler. Bir de, cennet kuşu, yavrulara sahiplerse; “şükür sebebim, cennet nimetim, evlatlarım” diyerek; İslami bir bilinç ile onları Allah’a lâyık hayırlı bir kişi olarak yetiştirdiklerinde ahirete en güzel yatırımı yapacaklardır. Allah Teala, cümlemize böyle hayırlı ve huzurlu evler nasip eylesin.

Şanlı Bayrağımızı Fransa’da dalgalandırdılar Mayıs 2005 tarihinden itibaren faaliyetlerini sürdüren, bağımsız ve son derece evrensel bir motor kulübü olan T-Bikers Türk Motor Kulübü, birkaç hafta önce yine bir Fransa turu yaptılar. Motorcu aileler olarak bir araya gelmeyi ve birlikte güzellikleri paylaşmayı amaç edinen tura ilk gün 17 motorcu katıldı. Amsterdam’dan 800 km uzakta olan MAGNY COURS pistine yakın bir otelde istirahat eden grup, ikinci gün Fransa’yı gezdiler. Üçüncü gün yarışmaya katılan yarışmacılara destek ve moral vermek için yarış alanına gidildi. O gün yarışmada Toprak Razgatlıoğlu ve Kenan Sofuoğlu şampiyonluklarını ilan edip yine şanlı bayrağımızı dalgalandırdılar. Harun Çabuk isimli yarışmacı, yarışmada dereceye giremedi. Dönüş gününde, inanılmaz bir yağmur bulutunun takip ettiği motorcular 800 kilometreyi ıslanarak kat ettiler. Konuyla alakalı geniş bilgi ve fotoğrafları şu linklerden takip edebilirsiniz. https://www.facebook.com/tbikers.tmk/media_set?set=a.1679650542247258.1073741947. 100006069847130&type=3 https://www.youtube.com/watch?v=ixWdbgPSk0A&list=PL1AKy8z0GeOq_Le1XqILn1oNPx5_sOfhL


meningen

görüşler 23

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

Dağarcık Kalemdâr

ına kadar aynı canlılığını sürdürecek ilahi bir rehberdir. ”

Mehmet Hatice Döne Şükrü Oflaz

hayat ”

İki ayrı yaş grubunda yapılan yarışmada küçükler kategorisinde Freiburg-Donau, Württemberg, Ruhr-A ve Bremen Bölgesi temsilcileri yarıştı. Köln, Rhein-Neckar-Saar, Viyana ve Bremen Bölgesi birincileri ise büyükler kategorisinde Avrupa birinciliği için mücadele etti. Yarışma sonuçları... Konuşmaların ardından yarışmaya geçildi. Yarışmacılar Kur’ân-ı Kerîm’i hem ezber, hem de yüzünden okuyarak en güzel tilavet için gayret ettiler. 4’er gencin yer aldığı iki kategoride önce 10-13 yaş grubunda, sonra da 14-18 yaş grubunda finale kalan talebeler yarıştı. Doç. Dr. Mehmet Emin Maşalı’nın

başkanlığını yaptığı yaptığı jüride Gürsel Turhan, Mustafa Yalçın ve Mustafa Duman yer aldı. Jüri değerlendirme sonuçlarını aktarırken heyecan doruğa çıktı. 10-13 yaş grubunda Freiburg-Donau Bölgesinden Muhammed Erkam Adalar birinci, Württemberg Bölgesinden İklil İlemin ikinci, Ruhr-A’dan Niyazi Can Gebeş üçüncü, Bremen Bölgesinden Mehmet Emin Öksüz dördüncülüğü elde etti. 14-18 yaş grubunda ise önceki yıllarda yapılan yarışmalarda çeşitli dereceler alan Köln Bölgesinden Abdulkerim İleri 2015 yılının Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması birincisi olarak ilan edildi. Bu kategoride ikinci

Nazar Makinası Onlar toplu taşıma araçlarında şu büyük kulaklıkları takanlar. Sırt çantası olanlar var ya. İşte onlar. Ellerinde gözlerini ayıramadıkları akıllı telefonlar. Ve yavaş yavaş sessizce dünyayı değiştiren onlar. Namı diğer milenyum gençliği, hem iş dünyasında hem sosyal hayatta hem de aile oluşumunda ayarımızı belirliyor. Toplumun diğer kısmını, ara sıra yetişiyorlarmış gibi gösterip, hızını ayarlayamadan arkada bırakarak. Yirminci yüzyılın sonlarına doğru, gelişen (!) teknolojiyle birlikte yumurtlamaya başlayan bu nesil, dijital yerliler olarak, bilgisayarsız bir hayatı hiç tanımadılar. Ve onların toplum üzerindeki etkisi şimdi hem onlardan önceki nesli hem de onlardan sonra gelen nesli, sürtüne sürtüne sürüklüyor, kimyamızı değiştiriyor.

Rhein-Neckar-Saar’dan Hüseyin Ferhat Yazır, üçüncü Viyana’dan Eyüp Oğultay, dördüncü Bremen’den Ferhat Yeter oldu. Hafızlık sunumu Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması gündeminde hafızlık sunumu da yer aldı. IGMG teşkilatlarınca yürütülen hafızlık kurslarından diplomalarını alan 8 hafız sahneye davet edildi. Gürsel Turhan moderatörlüğünde yapılan sunumda hafızlar Kur’an’ın muhtelif yerlerinden ilk ayeti okunan surenin devamını okudular. Hafızların tamamı, ayetlerin devamını kusursuzca ezberden okumayı başardı. Haber-Fotoğraflar: IGMG İrşad Başkanlığı

«

“Terörün amacı, toplumu bölmek ve korku salmaktır” Kuzey ve Güney Hollanda Millî Görüş Teşkilatları Paris’te vuku bulan terör saldırılarını bir basın bildirisiyle kınayarak, toplumu birliğe, diyaloğa, sağduyuya davet ettiler. Rotterdam, 14 november 2015 Aanslagen in Parijs De aanslagen in Parijs zijn een aanslag op onze samenleving. Een samenleving die bestaat uit mensen met verschillende etnische en religieuze achtergronden. Verschillend in onze achtergronden, verenigd in ons verdriet en afschuw. Terreur en aanslagen hebben het doel onze samenleving te verdelen en angst te zaaien. Angst is het wapen van terroristen en niet die van ons. Als samenleving moeten wij ervoor waken om niet het wapen van terroristen te gebruiken

en ons door angst te laten leiden. Nu meer dan ooit is het belangrijk om een steentje bij te dragen om vrede en angst te bestrijden met dialoog en tolerantie. De Nederlandse Islamitische Federatie (NIF) roept de Nederlandse samenleving op om met zijn allen een geluid te laten horen tegen iedere vorm van haat en geweld. Een geluid van liefde en vereniging, blind voor kleur en religie. Als NIF leven we mee met alle slachtoffers van terrorisme in 2015. Zij die omgekomen zijn in Frankrijk, Turkije, Denemar-

dogus@dogus.nl

ken, Yemen en andere landen over de hele wereld, onze gedachten gaan uit naar de nabestaanden. Het grootste slachtoffer van terrorisme is de mensheid, echter is het grootste verlies, het verlies van onze menselijkheid. Wij roepen een ieder op om nu meer dan ooit de dialoog met elkaar aan te gaan en elkaar te steunen in deze moeilijke tijden.

Ezelden beri yeniliklere açık olmayan ve kelime anlamıyla dahi muhafazakar olan bir toplumu sürekli yenilik ve değişim ile yüzleştirerek, her şeye bir arzu nesnesinin albenisiyle yaklaşarak, uçuruma sürüklüyor. Sinsi sinsi. Garibim neye uğradığını anlamadan kendini bir felaketin içinde buluyor. Parçalanan kendi benliği, sonra ailesi, sonra toplum, çorap söküğü gibi hayatta yapmam dediği şeyler, “asla giymem, yemem, gitmem, görmem” dediği olayların içinde buluyor insanlar kendini. Her yönüyle bize ideal ama aslında hayal ürünü olan şeylerin bize gerçek saadeti verecekmişçesine inandırmak isteniyor. Yeter ki çark dönsün, tüketim devam etsin. Bir hekim olarak ille de teşhis koymak gerekirse, izninizle ben buna “sınırsızlık” hastalığı demek istiyorum veya “ölçüsüzlük”, her yönüyle. Sonuna kadar her konuda özgürlük sloganı altında aslen tam bir tutsaklık. Her şeyi tatmak, her şeyi almak, her şeyi giymek, herkesle arkadaş (!) olmak, her yere gitmek, her şeye bakmak ve hızla sunulan yenisiyle bir öncekini hemen değiştirmek ve ifşa etmek. Hemen ortaya koymak ve beyan etmek. “Keşşşke benim de olsa” gözüyle bakanları beslemek. Ve yine de hâlâ mutsuzsak bunun sebebinin sadece bizden kaynaklanan bir eksiklikten dolayı olduğuna inandırmak. Evli değilsek bekâr olduğumuz için, evliysek kendi evimiz olmadığı için, evimiz varsa arabamız olmadığı için, arabamız varsa evimiz küçük olduğu için, evimiz büyükse arabamız küçük olduğu için, çocuğumuz yoksa çocuk olmadığı için, çocuk varsa kadının çalışmadığı için, kadın çalışıyorsa güzel olmadığı için, güzelse zayıf olmadığı için, zayıfsa o çantadan almadığı için, çantadan varsa okulda çocuğu süper olmadığı için, çocuk zekiyse adam kaslı olmadığı için, kaslıysa boyu kısa olduğu için, boyu uzunsa kariyer yapmadığı için vs. vs. vs. Sonu gelmeyen dünyevi bahaneler. Artık ağız tadıyla ölemiyoruz bile. Ölen için “neden öldü?” sorusu var çünkü. Mutlaka bir hata veya ihmal aranır oldu. Vesselam her arzunun cevaplanması, her eksikliğin sebebi, her şeyin dünyevi bir açıklaması aranır oldu. Ne oldu bizim inançlı tarafımıza? Nereye gitti? Bütün bu bilgi paylaşım

hastalığı içerisinde, araya bir Kâbe fotoğrafı ve Mevlânâ’dan birkaç söz yerleştirmiştik oysa! Tutmadı mı? Hay Allah! Korkarım bu rehavetten silkinmezsek başımıza dullar kampına dönen gençlerimizin başına gelenlerden daha fazlası gelecek. Hayatımızı içimizden 24 saat mevlit okuyarak geçirsek de bazı şeyler için geç kaldık gibi geliyor bana. Çevreci dostlarım nasıl artık doğayı korumak değil, kurtarmaktan bahsediyorsa, en iyimser yanımla kendimizi acilen toparlamamız gerektiğini düşünüyorum. Gençlere ise sınır koymak, ölçüyü bilmekten başlamayı tavsiye ediyorum. Her şeye bakmayın, her yere gitmeyin, her şeyi almayın, her şeyi tatmayın, hemen her şeyi kabullenmeyin, çabuk tüketmeyin. Düşünün, sabredin, mesafe koyun, onarın, nefsinizi tanıyın. Kendinize bir liste yapın. Bana sorarsanız hemen ama dönüm noktası olma adına, nasıl her yılbaşı insanlar sigarayı bırakmak, kilo vermek veya daha fazla spor yapmak için niyet ediyorlarsa siz de 2016 için değiştirmek istediğiniz 10 maddelik bir liste hazırlayın. Ve hacda nasıl sembolik olarak taşlanan şeytan insanın kendi nefsindeki şeytanları taşlamak ise, siz de tek tek belirlediğiniz maddeler konusunda nefsinize telkinde bulunun ve değişin. Bize dayatılan, bizden olabilirmiş gibi gösterilen, “örtülü kadın şık olamaz mı, Müslüman genç body yapamaz mı?” diye soğuk ve alaycı bir şekilde fakat inancımızla hiç alakası olmayan takkeli Tarkan’lar ve örtülü Gülşen’ler olmayalım. Kaslarımızı geliştirmek yerine fikrimizi genişletelim, gardırobumuzu genişletmek yerine ufkumuzu geliştirelim. Değişime başlamak için birkaç örnek madde şunlar olabilir: 1- Sosyal medyada hiçbir konuyu/ fotoğrafı üzerinde düşünmeden, fikir üretmeden veya anlamlı bir yorum yapmadan beğenmemek 2- Telefona Kur’an-ı Kerîm app`i indirmek ve her gün bu app’i en az 1 defa açmak ve içeriğine bakmak 3- Haftada bir günü offline günü tayin etmek ve o gün kitap okumak 4- Ayda bir gün Meryem orucu denen, susmayı denemek 5- Senede bir ay detoks yapmak: 1 ay boyunca zaruri yeme içme hariç hiçbir şey almamak/ para harcamamak Büyüklerimize de bu tüketime “dur” demek adına gençlere her şeyi anında çokça sunmaktan vazgeçmelerini tavsiye ediyorum. Zamanında kemiklerinize kadar yabancı olduğunuzu hissettiğiniz bu ülkeye getirmeye çalıştığınız o güzelim dinî hassasiyetler, insanı insan yapan edep ve görgü ilkelerimizi hatırlayın, hatırlatın ve yaşatmaya çalışın. Düğünlerimizi, derneklerimizi, evlerimizi, ailemizi, ticaretimizi, Peygamberi davet edebilecek şekle getirmeye çalışalım. “Başını örtsün” diye o kadar uğraştığınız kızınız, “namaz kılsın” diye uğraştığınız oğlunuz şimdi bunları yapıyor galiba ama, “abdestli gezsinler” diye uğraşılsaydı hem başını örtmesi hem de namaz kılması daha faziletli olacaktı. Her sabah uyandığımızda; “bugün kendimin ve ailemin hayatına nasıl Kur’an’la yön verebilirim” diye sorun kendinize. Gözünüz gibi koruduğunuz evlâtlarınıza istemediğiniz başka bir göz değmeden...


nieuws

24 haber

“Bir erkek annesine nasıl davranıyorsa eşine de o şekilde davranır” Doğuş gazetesinin değerli okuyucuları için “Mutlu Aile” konulu dosyamız için Hollanda’yı alt üst ettik ve yollara düştük. Farklı ailelerle tanışıp hemhâl olduk. Aile adına, mutluluk adına şekerden tatlı sohbetlerimiz oldu. Sözü daha fazla uzatmadan sizleri söyleşi yaptığımız aileler ile baş başa bırakıyorum. Mehtap Gökay Hanım 36 yaşında Hukuk Danışmanı. Yıldırım Gökay Bey 41 yaşında, Proje Mühendisi. 15 yıllık evliler. Harun (8) ve Lina (5) adlarında 2 çocuk sahibiler.

D

oğuş, Nasıl tanıştınız? Yıldırım Gökay: Her ikimizin ortak aile dostu vesilesi ile tanıştık. Annemin hac arkadaşı “senin oğlun var, benim de tanıdığım bir ailenin kızı var, sizi tanıştırayım” dedi ve böylelikle hem ailelerimiz hem de bizim için bir tanışma ortamı oluşturuldu. Tanıştırıldıktan sonra söz, nişan ve evlilik olayımız gelişti. Evlilik öncesi hayallerinizle evlendikten sonra karşılaştığınız tablo nasıldı? Yıldırım Gökay: Mehtap Hanımı ilk gördüğümde fizik olarak beğenmiştim. Tanışıp konuşmaya başlayınca fikir olarak kendime yakın bulmuştum. Benim için en önemli şey konuşabileceğim birisi

olmalıydı. Ayrıca Mehtap Hanımın düşünceli ve mütevazi oluşu beni cezbetmişti. Şuan için aynı şeyi düşünüyorum, iyi ki Mehtap Hanımla evlenmişim. Mehtap Gökay: Benim için de aynı şeyler geçerli. Lâkin Yıldırım Bey’le tanışırken en çok annesine nasıl davrandığını gözlemledim. Bir erkek annesine nasıl davranıyorsa eşine de o şekilde davranır düşüncesi vardı ki bunu yaşayarak görüyorum. Yıldırım Bey annesine karşı çok saygı ve sevgi dolu. Sizce mutlu/ideal aile formülü nedir? Mehtap Gökay: Sevgi saygı çerçevesi içinde bir ailenin hayatını sürdürmesi. Yıldırım Gökay: Biz hiç kimseye, mutlu ailenin formülünü veremeyiz.

Doğuş gazetesi olarak bizler mutlu/ideal aile formülünü almaya geldik;) Mehtap Gökay: Herkes farklı olduğu için “mutluluk formülleri”nin de farklı olduğuna inanıyorum. Yani herkes kendilerinden yola çıkıp bizi neler mutlu ediyor sorusuna cevap aramalı. Bir de her an mutluluk diye bir şey yok. Bizim de zor zamanlarımız oluyor, zaman zaman tartışmalarımız oluyor. Bu evliliğin tadı, tuzu. Peki tartışmalarınızı nasıl çözüyorsunuz? Yıldırım Bey derin bir nefes aldıktan sonra “ilk önce sessizlikle başlıyor. Sessizliğin daha fazla sürmesi rahatsız edince, mantık devreye giriyor ve bir şekilde konuşup olayı çözmemiz gerektiği dürtüsü ve-

Kısa haber

“Her zaman her konuda hem fikir olmak zorunda değiliz. Hemfikir olmama konusunda hemfikir olmak da bir başarı”

Söyleşi-Fotoğraf: Havva Koç

Dosya

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

riyor. Biraz zaman geçince, sakin bir ortamda problemi konuşarak çözmeye çalışıyoruz. Tabi her defasında problemi çözme olayı olmayabiliyor da. Bu durumu da bu şekilde kabullenerek yolumuza devam ediyoruz. Benim fikirlerim var, Mehtap Hanımın kendi fikirleri var. Her zaman her konuda hemfikir olmak zorunda değiliz. Hemfikir olmama konusunda hemfikir olmak da bir başarı. Peki yaşadığınız problemi çözmek adına ilk adımı kim atıyor? Mehtap Gökay: Olaya göre değişiyor. Bazen ben “sanırım üzerine fazla gittim” diyorum ve ilk adımı atıp konuşma talebinde bulunuyorum. Bazen de Yıldırım Bey konuşmak için ilk adımı atıyor. Yani her ikimiz de yaşadığımız probleme göre alttan almayı biliyoruz.” Yeni evlilere, evleneceklere ne gibi tavsiyede bulunursunuz? Yıldırım Gökay: Realist olsunlar. Herkesin kendisine göre idealleri, düşünceleri vardır. Hiçbir insan başka bir insanın çizdiği kalıba, puzzel parçaları gibi sığmaz. Bunun bilincinde olsunlar ve her iki taraf da vermeyi ve almayı bilmeli. Ayrıca tartışma sonrası çok fazla beklemeden, yani ara soğumadan bir an önce çözüme gitsinler. Şayet arayı uzatırlarsa, insan ne için kızdığını unutuyor fakat içindeki kızgınlık, kırgınlık duygusu kalıyor ve bu da çiftlerin birbirlerinden soğumasına yol açabilir. Neyin varsa onunla mutlu olmayı bileceksin. Daha geniş evin olabilir, daha güzel araban olabilir, çok iyi işin olabilir lakin bunun sonu yok. Nimetlerin değerini bildikten sonra daha küçük evde de otursak, daha küçük arabamız da olsa işinizi gördükten sonra, evinizde huzur olduktan sonra en mutlu kişi sizsiniz. Mehtap Gökay: Çok hırslı olmasınlar, mutluluklarını eşyalarda arayıp, materyalist olmasınlar. Sınırlarını aşmasınlar. Herkes kendi ve eşinin sınırını biliyor, şayet sınırını aştığını fark edince daha fazla çöküşe gitmeden geri adım atmayı bilsinler. Gençler çok istekliler. Her şey daha güzel olsun, başkalarınınkinden daha farklı olsun, pahalı olsun. Mutlu ediyorsa yapsınlar tabii ki de lakin mutlu eder mi bilmiyorum... Mutlu yuvanızı ve yüreğinizi bize açtığınız için teşekkür ederiz...

Kuzu Telegraaf’a ateş püskürdü!

Paris olaylarına istinaden baş sayfasında “Ne yapıyoruz?” başlıklı bir ilan yayınlayan Telegraaf gazetesine ateş püsküren Denk Milletvekili Tunahan Kuzu, gazetenin ikiyüzlü tavrını eleştirdi.Sosyal paylaşım sitesi Facebook üzerinden gazetenin baş sayfası ile birlikte bir açıklama yapan Kuzu, “öncelikle ‘Biz kimiz?’ sorusunu cevaplamak gerekir” dedi. Yayınlanan ilanla birlikte insanları ikiye bölmeye çalışıldığını ve dünyada olan bu kadar olaya rağmen halen daha sessiz kalındığını ima eden Tunahan Kuzu şunları dile getirdi: “Wat doen wij?” staat er op de voorpagina van De Telegraaf. Wie is “wij”? Laten we dat eens invullen. ‘Wij, van De Telegraaf’ berichten weer eens selectief om de onderbuik van een hoop mensen weer eens te voeden. ‘Wij, van De Telegraaf’ noemen zelfs de aanslag in Beirut op 12 november niet, waar minstens 43 mensen omkwamen en circa 200 mensen gewond raakten. ‘Wij, van De Telegraaf’ laten ook gemakshalve weg dat er dagelijks tientallen mensen in Syrië, Irak en Afghanistan sterven door het terreur van ISIS. ‘Wij, van De Telegraaf’ zijn uiteraard selectief verontwaardigd, omdat voor ons het ene onschuldige mensenleven meer waard is dan een ander onschuldig mensenleven. ‘Wij, van De Telegraaf’ zaaien graag tweedracht en zetten graag mensen tegen elkaar op. ‘Wij, van De Telegraaf’ kunnen ons weer met recht de foutste krant van Nederland noemen.

Hizmet İçi Eğitim Seminerinde önemli bir adım atıldı

“Öğrenciye yaklaşım, çocukla iletişim ve eğitimcinin özellikleri” konulu Hizmet İçi Eğitim Seminerinin bu seferki uzman konuğu IGMG Genel Merkez’den ve Çocuk Kulübü Dergisi yazarlarından Meryem Özmen idi. 15 şubenin katılımıyla gerçekleştirilen programa Den Haag Mimar Sinan Cemiyeti ev sahipliği yaptı. Anasınıfı eğitmenlerine yönelik düzenlenen seminer, katılımcılar tarafından dikkatle takip edildi. Eğitimcilere bir yol haritası çıkarılması noktasında hayli önemli bir işleve sahip olan bu tür seminerlerin yılda birkaç kez düzenlenmesi hususunda görüş birliğine varıldı. Seminer NIF Başkanı Mehmet Erdoğan tarafından da takip edildi.


dossier

dosya 25

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

Gündem

Nourdin el Ouali : “Nefret ve korku sesleri bazen sert olsa da, nihayet kalbin sevgisi kazanacaktır”

NIDA, Wilders’ın nefret kampanyasına çiçeklerle karşılık verdi

Geleceğe yatırım...

Mimar Sinan Cemiyetinde veliler bilgilendirildi 8 Kasım Pazar günü yapılan eğitim konulu toplantıda Den Haag Mimar Sinan Camii cemaati bilgilendirildi. Cemiyetin şu anki eğitim çalışmaları hakkında bilgiler verildi. Kullanılan eğitim materyalleri tanıtıldı. Ayrıca geleceğe dönük bazı hedefler

duyuruldu. Önceki yıl “İslami ilimler” kursuna start veren cemiyet yeni sezonda bir yeniliğe daha imza atmaya hazırlanıyor. Diğer cemiyetlerden ilham alan Den Haag Cemiyeti, bünyesinde “Hafızlık Eğitimi” kursu başlatacağını duyurdu. Den Haag Eğitim Başkanı Necip Erdem ve Eğitim Müdürü Ramazan Akgül 2016 yılında hafızlık kursunu başlatacaklarının sözünü verdiler. Toplantıda hazır bulunan Bölge Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak verilen bu vaatten memnun olduğunu belirtti. Kızılırmak, kendilerine çalışmalarında başarılar dilerken konunun takipçisi olacağını da sözlerine ekledi.

Yaşasın Devletin Kasası

Rotterdamın yerel siyasi partisi NİDA mültecilerle beraber 7 Kasım 2015 tarihinde Vlasmarkt ve Binnerotte’da bulunarak çiçeklerle Wilders’in mültecilere karşı düzenlediği nefret kampanyasına karşılık sevgi kampanyası gerçekleştirdi.

W

ilders da, aynı gün ve aynı mevkide Beverwaard’da gerçekleştirilecek olan mülteci barınağının açılışının engellenmesi için broşür dağıttı. Listebaşı el Ouali, kampanya öncesi fikirlerini şöyle beyan etti: ‘Wilders korku ve güvensizliği mobilize ederek nefret üretiyor. Biz kendi şehrimizde buna izin veremeyiz ve dolayısıyla güven ve sevgi ile karşılık vereceğiz’. Kalp veya kalpsizlik Nefret ve korku sesleri bazen sert olsa da, nihayet kalbin sevgisi kazanacak’ diyerek konuşmasını sürdüren Nourdin el Ouali. ‘PVV gibi partiler, halkın korkularını körükleyerek sorumsuz ve çok tehlikeli bir şekilde mülteciler konusunda üstünlük sağlamaya çalışıyor. NİDA özellikle mülteci konusunda yürütülen nefret kampanyalarına karşılık hak, basiret ve en önemlisi sevgiyle karşılık veriyor.’ dedi.

Mültecilere sahip çıkıyor... NİDA’ya göre PVV ve Leefbaar Rotterdam, haksız olarak Rotterdam’ın mültecilere karşı olduğunu ifade etmeye çalışıyor. El Ouali ‘Bu varsayımlar yanlıştır. Rotterdamlılar çeşitli yardım kampanyaları ve aktivitelerle Rotterdam’da mültecilere daha rahat bir yaşam sunmak için çaba sarf ediyor. Mülteciler gelecekte hemşerimiz, vatandaşımız olacaklar. Mülteciler aynı biz gibi şiddet ve savaştan kaçıp daha özgür ve insanca bir hayat yaşamak için buralara kadar geldiler’ dedi. Sanal sevgi NİDA’nın sosyal medya hesaplarında geniş yankı bulan “sevgi kampanyası” birkaç saat içerisinde 300 defadan fazla paylaşıldı ve 30.000 kişi tarafından okundu. Sosyal medyada Rotterdamlıların ortak tepkisi ‘Onlara iyilik ve sevgi dolu duygularımızla karşılık verelim’ oldu.

Ayrıca çoğu insan, “sevgi kampanyası”na gönüllü olarak iştirak etti. El Ouali ‘Bütün gönüllülerimize sevgi ve kardeşlik dolu bir gün geçirmesi için mail yoluyla bilgilendirdik’. Ayrıca sevgi kampanyası basın tarafından ilgiyle takip edildi ve Algemeen Dagblad ve RTV başta olmak üzere haber olarak takipçilerine sunuldu. Kampanyayla alakalı geniş bil NIDA Facebook sayfalarından ve aşağıdaki linklerden takip edilebilir. http://www.nidarotterdam.nl/nieuwsberichten/nida-en-vluchtelingen-bieden-tegenwicht-met-bloemen-aanw i l d e r s - h a a t c a m p a g n e - i n- r o t t e rdam/#.VkIfgK4ve8U http://www.nidarotterdam.nl/nieuwsberichten/nida-bestrijdt-vluchtelingenhaat-met-flowerpower/#.VkIf164ve8U Doğuş Haber Merkezi

Yıllarca fazla trafik cezası mı ödedik? Trafikte kural ihlali yapanlar yıllarca fazla ödeme yapmış. Bölge mahkemesine göre cezalar, devlet hazinesini doldurmak için arttırılmış. Olay nasıl gelişti? Bir sürücü 2014 yılında azami hız limitini saatte 5 kilometre aştığı gerekçesiyle 32 euro para cezasına çarptırılır. Şahıs gelen para cezasına itiraz eder. Bölge mahkemesi adamı haklı bulur ve lehine karar verir. Cezanın miktarı neden sorun oldu? Hollanda’da sürücüler hız limiti üzerinden 4km/s düzeltme yapma hakkına sahip. Ancak 2008, 2011 ve 2012 yıllarında ‘düzeltme’ uygulamasını hayata geçirebilmek için cezalarda, gereksiz yere yüksek oranda artışa gidildi. Bu yasak mı?

Arnhem Bölge Mahkemesine göre, Evet. Mahkeme, devletin kasasının bu şekilde dolduramayacağına hüküm verdi. Bu durumda devlet, vatandaşa 9 euro geri ödemek zorunda. Hangi cezaları kapsıyor? Maksimum 340 euro olan küçük trafik ihlallerini içeren, Mulder yasası olarak da bilinen “Mulder cezalarını” kapsıyor. Mulder yasası, azami hız limitini en fazla saatte 30 kilometre aşanları içeriyor. Bölge mahkemesinin kararı bağlayıcı mı? Hukuk Profesörü Henny Sackers’e göre karar önemli bir etkiye sahip olabilir. Profesör, “aslında mahkeme, son yıllarda yapılan artışların mevcut kanunlarla ihtilafa düştüğünü söylüyor. Fiyat endeksi yapılabilir, ancak bu şekilde devlet kasası doldurulamaz.” dedi. Şimdi ne olacak? Bölge mahkemeleri ancak istisnai durumlarda indirime gidebilir. Buna ek olarak her bölge mahkemesi, aynı kararı vermeyebilir. Bu nedenle Savcılık, çok az kişiyi etkileyeceğini düşünüyor.

1992 yılında kurulan TUR-NED International Trading BV, başlangıçta Seylan çayının Avrupa’da yaygın satılmasına öncülük yaptı. 1995 yılından itibaren ilk etapta ECE markalı ürünleri daha sonra Türkiye’nin damak tadlarını temsil eden öncü markaları Hollanda pazarına taşıdı.

NIF Kadınlar Teşkilatı Şube Başkanları toplandı

Hollanda İslam Federasyonu Kadınlar Teşkilatı, mutat olarak gerçekleştirdikleri Şube Kadınlar Teşkilatı Başkanları toplantısını tam katılımla gerçekleştirdi. Kur’an-ı Kerîm ile açılan toplantı yoklama ile devam etti. Bölge KT Başkanı Nejla Erdoğan’ın selamlama konuşmasının ardından toplantıya geçildi.Toplantıda, yapılan ve yapılacak olan çalışmalar hakkında değerlendirmelerde bulunuldu. Fikir alış verişi çerçevesinde yürütülen toplantıda IGMG Genel Merkez hatibesi Ayşe Gül Güldü hazır bulunarak, çalışmalarla ilgili düşüncelerini ifade etti. Toplantı, Ayşe Gül Güldü’nün verdiği seminerin ardından sona erdi.


nieuws

26 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

“Sizler ülkemizin kültür elçilerisiniz” Hollanda Kayserililer Vakfı Sosyal ve Dayanışma Gecesi’ne ilgi yoğun oldu...

“Amacımız, birlik ve beraberlik içinde kaynaşmayı sağlamak” 1. Hollanda Kayserililer Vakfı Sosyal ve Dayanışma Gecesi, Rotterdam’da gerçekleştirildi. Rotterdam Schalmei Salonu’nda gerçekleşen geceye Rotterdam Başkonsolos Yardımcısı Ulvi Darendeli, Kayseri Hacılar Belediye Başkanı Doğan Ekici, Kayseri Bünyan Belediye Başkanı Şinasi Gülcüoğlu, Hollanda Denk Partisi Milletvekili Tunahan Kuzu, Kayseri Valiliği Protokol Müdürü Fatih Çağan, politikacılar, işadamları, STK temsilcileri ile vatandaşlar katıldı.

Y

aklaşık 750 kişinin katıldığı gece saygı duruşu, istiklal marşı ve Kur’an tilaveti ile başladı.

BİRLİK, BERABERLİK VE KAYNAŞMAYI SAĞLAMAK Hollanda Kayserililer Vakıf Başkanı Mevlüt Gürcü, “Hollanda merkezli kurmuş olduğumuz vakfımız, geçtiğimiz 3 Nisan tarihinde kuruldu. Bu vakfı kurmaktaki amacımız, birlik ve beraberlik içinde kaynaşmayı sağlamak, Hollanda’daki hemşerilerimizle irtibat hâlinde olmaktır. Vakfımız, özellikle gençlerimizin daha iyi bir eğitim almalarına ve onlara staj imkânı sağlanmasına yardımcı olmak için elinden gelen çabayı sarf etmektedir. Bu programımız aracılığıyla, Hollanda’daki bize ulaşamayan hemşerilerimizin internet sitemiz vasıtasıyla ulaşmalarını rica ediyor ve hemşerilerimizin vakfımıza üye olmalarını arzu ediyoruz..” şeklinde konuştu. HOLLANDA’DA 40 BİN KAYSERİLİ Rotterdam Başkonsolos Yardımcısı Ulvi Darendeli, “Türkiye-Hollanda arasında 400. yıl kutlamaları oldu. İki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin taçlanmasında katkısı olan ve 1964 yılından itibaren

buralara gelen büyüklerimizin katkıları çok fazla. Türkiye’den Hollanda’ya gelen vilayet bazında en fazla Kayserili vatandaşlarımız olduğunu Lahey Türk Müzesi’nde öğrenmiştik. Yaklaşık 40 bin Kayserili olduğu söyleniyor. Bu azımsanmayacak bir rakam. Birbirimizi tolere edebilen bir milletiz, bunun kıymetini bilmemiz lazım. Ben 1 yıldır görevdeyim ve Hollanda Türk toplumunun her alanda başarılı olduğunu müşahede ettim. Sadece biz Dışişleri mensupları değil, sizler de birer kültür elçilerisiniz. Bizim ne kadar misafirperver olduğumuzu Hollandalılara göstermemiz lazım. Hollandalı komşularınızı davet etmeniz, onlarla irtibat hâlinde olmanızı tavsiye ediyoruz.” dedi.

cht kentinde, yaklaşık 7 bin 200 Kayserili hemşerimiz yaşıyor gurur verici. Siz değerli hemşerilerimizden ricamız, memleketimizle irtibatınızı devam ettirmenizdir.” açıklamasında bulundu.

MEMLEKETLE İRTİBATTA OLUN! Kayseri Hacılar Belediye Başkanı Doğan Ekici, “Bugün aranızda olmaktan son derece gururlu ve mutluyum. Siz değerli Kayserili hemşerilerimizin Hollanda ekonomisine ne derece katkıda bulunduğunuzu görmek bizleri sevindiriyor. Ekonominin yanı sıra, siyasi alanda da Hollanda Türklerinin gelmiş olduğu seviye de göz ardı edilmemelidir. Öğrendiğimiz kadarıyla Hollanda’nın Dordre-

Kayseri Valiliği Protokol Müdürü Fatih Çağan ise şunları söyledi: “53 yıl önce memleketlerinden çıkmış ve bin bir zorluklarla buralara gelmiş siz değerli hemşerilerimizi muhabbetle selamlıyorum. Burada bulunmaktan, birlik ve beraberliğinizi hissetmekten son derece mutlu oldum. Buralarda yabancı değilsiniz, buranın da vatandaşısınız, her alanda toplumun içindesiniz. Memleketimizle olan bağınızı da kesmemenizi rica ediyoruz.”

Kayseri Bünyan Belediye Başkanı Şinasi Gülcüoğlu, “Bünyan kadim tarihiyle, tarih öncesi bir ilçemiz. Anadolu’da başka örneğini göremeyeceğiniz Karatay Han’ı ve Sultan Han’ı sizlerle buluşmak adına önemli ve sizleri buralara bekliyoruz. Bu tür buluşmalar, birlik-beraberlik ve dayanışma adına son derece önemlidir. Türkiye’de birçok şey değişti ve değişmeye devam ediyor. Sizlerin sorunlarıyla bizler hemhal olmaya çalışıyoruz. Bu gibi programlar aracılığıyla birlik-beraberlik ve dayanışma içinde olmaya devam ediniz.” dedi.

HOLLANDA’DA HER ALANDA DEĞİŞİM Denk Partisi Milletvekili Tunahan Kuzu, “İçinde yaşadığımız ülke, 196070’li yıllarda daha cazip, daha yaşanılır haldeydi. Ancak son 10 -15 yıldır aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Hollanda’da her alanda değişimler oldu. Biz bu ülkedeki hak ettiğimiz yerimizi daha fazla talep etmemiz lazım. Büyüklerimizin ne zorluklarla bugünlere geldiklerini biliyoruz. Kayseri’yi Karaman’ı sevdiğimiz kadar, içinde bulunduğumuz ülkeyi de sevmemiz lazım.Toplumdaki yerimizi almak istiyorsak üzerimize düşen görevi yapmamız lazım.” ifadelerini kullandı. Programda, Tiyatro Grubu Regenboog oyuncuları 1. Nesil hakkında oyun sergilediler. Yaklaşık 5 saat süren programa, Türkiye’den gelen sanatçı Sami Çelik birbirinden güzel türküleriyle renk katarken, Hollanda’da yaşayan âmâ Ozan Ömer Gadan da Hollandaca-Türkçe eserler okudu

1. Hollanda Kayserililer Vakfı Sosyal ve Dayanışma Gecesi’nde, tiyatro sanatçısı Funda Müjde’nin gösterisinin ardından çekilişler yapıldı, hediyeler takdim edildi. Haber - Fotoğraf: Basri Doğan

Tren, gemi, uçak biletleri, araç kiralama tatil ve seyahatlerinizde kalite ve güvenin adresi...

Goeman Borgesiusstraat 20 7604 XH Almelo Tel. 0546 - 43 34 49 Fax: 0546 - 43 34 49 E-mail info@sarayreizen.nl www.sarayreizen.nl

a Almelo’d

SARAY REIZEN

Tebrik...

Oss kentinde yaşayan Bilal Gür’ün oğlu Hakan ile Bayram Öztürk’ün kızı Başak düzenlenen bir merasimle dünya evine girdiler. Başak ve Hakan’ı tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz...


interview

söyleşi 27

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

“Nerede olduğumuz değil, nasıl olduğumuz önemli” Ramsey Giyim Firmaları Sahibi Remzi Gür:

“İşini doğru yapan ve dürüst olan kazanır” Hollanda’nın Oss kentinde yaşayan amcası oğlu Bilal Gür’ün oğlu Hakan ile Bayram Öztürk’ün kızı Başak’ın düğün törenine katılmak için Hollanda’da bulunan Remzi Gür düğünde nikâh şahitliği yaptı. Doğuş olarak bizler de genç çifti ve ailelerini tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz...

R

amsey Giyim firmaları sahibi ünlü yatırımcı Remzi Gür gazetemizin sorularını cevaplayarak okurlarımıza değerli tavsiyelerde bulundu. Ünlü işadamı Remzi Gür Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın dostluğu ile bilinmektedir. İnsan ilişkilerinde oldukça mütevazı bir hal üzere olan Remzi Gür’e hoş geldiniz dedikten sonra Hollanda’ya ne kadar sık gelip gittiğini ve ne tür bağları olduğunu sorduk önce. “MİSAFİR GELDİK AMA ARTIK KALICIYIZ” Remzi Gür: Hollanda’ya son yıllarda bayağı sık geldim. Bizim Hollanda’yla ortak bazı işlerimiz var. Domates işimiz var, çiçek seracılığımız var. Bu işlerden dolayı Hollanda’ya birkaç sefer geldim. Ve halen de gidip gelmelerimiz devam etmektedir. Tabii Türk vatandaşlarının 1960’larda göç ettiği Avrupa’nın önemli ülkelerden biri de Hollanda. Ben şunu da gözlemledim. Çok şükür buradaki vatandaşlarımız öyle zaman zaman basında yansıtıldığı gibi ikinci sınıf bir vatandaş değil. Birinci sınıf vatandaş olarak yaşadıklarını gördük. Gerek sosyal hayatları gerek aile hayatları gayet iyi. Ve gördü ki, parlamentoda, iş hayatında, üniversitede, hukukta temsil edilmekteyiz. Bunlar bizim açımızdan çok önemli şeylerdir. Türkler olarak biz buraya misafir geldik ama görünen o ki kalıcıyız. O hâlde ye-

teri derecede çocuklarımızı eğitmemiz lazım. Yeterli şekilde iş hayatına ortak olmamız lazım. Dünya insanların ortak malıdır. Sınırlar insanlar tarafından çizilmiştir. Esasen nerede olduğumuz çok önemli değildir. Önemli olan nasıl olduğumuzdur. Ben şuna da inanıyorum ki bizler Türk milleti olarak aklı başında vakur, çalışkan ve dürüst insanlar olarak dünyanın her yerde başarılı oluruz. Dolayısıyla yurt dışına çıkanların yüzde seksen doksanının başarılı olduğuna inanıyorum. Tabi ki, başarısız olan ya da kaderi istediği yönde tahakkuk etmeyen arkadaşlarımız vardır. Ama o da insan hayatı işte. Allah bile cennetini yaratmış ama herkesi koymamış. Onun için buradaki iyiyi hayatımıza örnek almalıyız. İyi çalışanları, iyi okuyanları, siyasete girenleri örnek almamız lazım ve çocuklarımızı iyi okutmamız lazım. Hollanda’da yaşayan ve burada yetişen “genç girişimcilere” neler tavsiye etmek istersiniz? Remzi Gür: Birincisi genç girişimciler bu memleketin teknolojisini iyi takip etmeleri lazım. İkincisi bu memleket Türkiye gibi değil. İstedikleri yerlere daha kolay ulaşabilirler. Ekonomik yatırım kolaylıkları iyi, para iyi, teknoloji iyi. Bu durumda sadece girişimcilerin kendilerini iyi yetiştirmeleri gerekmektedir. Hiçbir şey kolay değildir ve masanın üzerinde hazır değildir. Hatta

“Doğru insan, doğru yer ve doğru zaman”

Küçük Bir Atölyeydi, Şimdi 20 Ülkeye Satış Yapan Bir Dünya Devi Markası Ramsey, İngiltere’de şu ana kadar Türk olarak sadece Sultan Abdülaziz’e ve Bolulu iş adamı Kazım Akkuş’a verilmiş olan ‘Fahri Hemşerilik ve Dokunulmazlık Beratı’ anlamına gelen Freeman Onur Ödülü’nü kazandırdı Remzi Gür’e. Sadece Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı değil yabancı ülkelerin başbakanlarını da giydiren bir markanın kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Remzi Gür…

Remzi Gür kimdir?

Remzi Gür, 1953 yılında Kastamonu’da doğdu. Babası, Kastamonu’nun önemli kişilerine elbise dikerdi. Lise öğreniminden sonra üniversite sınavlarına giren Remzi Gür, hukuk fakültesini kazandı. Fakat kendisi avukat olmak istemiyordu. Bu yüzden öğretmenlik sınavlarının ardından öğretmenlik yapmaya başladı. Fakat o yıllarda Anadolu’da öğretmenlik yapmak zor zanâat. Bu yüzden 1 yıl kadar dayanabildi öğretmenliğe. Babası o sıra Londra’ya gitmişti çalışmaya. Babasının isteği üzerine Londra’ya okumaya gitti..1968 yılında öğretmen okulunu bitirdikten sonra Londra’da babasının yanında terzilik yaptı. Gür ailesi, 1985 yılında birikimlerini Türkiye’de değerlendirmeye karar verdi ve Merter’de bir tesis açtı. Daha sonra memleketi Kastamonu’da fabrika kurdu. Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yaptığı Gürmen Group’ta Ramsey, Emilio ve KİP markaları bulunuyor.

bizim tabirimizle her şey aslanın ağzında ama biz onu alabiliriz. İlk geldiğimiz yıllarda birçok eksiğimiz vardı. Ama artık o eksiklerimiz yok. Zira artık kaldığımız ülkelerin lisanını biliyoruz. Ülkelerin siyasetlerini biliyoruz. Buradaki nüfus potansiyelimiz iyi. En azından kendi aramızda iş yapmaya başlayarak ülkeler arasında bunu büyütebiliriz. Bilhassa gençlerimize korkmamalarını tavsiye ediyorum. Dürüst olmalarını söylüyorum. Ticarette, siyasette, her alanda dürüst olalım. Dürüst olduğumuz müddetçe de kazanırız. Dürüstün yanında hem insan var hem Allah var. Bizim inancımız odur ki, “iki doğru ortağın üçüncü ortağı Allah’tır” onun için Allah hepimize yardım etsin. Ben gençlerimize güveniyorum. Korkmasınlar. Tabi ki hayat zordur. Kolay değil. Bakıyorsunuz bir asır evvel altı buçuk milyar olan dünya nüfusu şimdilerde sekiz milyar oldu. Nüfus artıyor, bununla birlikte yenilikler çoğalıyor. Dolayısıyla bu yenilikleri takip etmek durumundayız. İnnovation denilen bir şey var. Yenilik. Yeniliği hiçbir zaman unutmayacağız. Ama şunu da unutmayalım; okumak, okumak, okumak… Doğru okumak, doğru okumak, doğru okumak… Hollanda’da çok sayıda girişimcilerimiz var. Ve onların oluşturdukları dernekler var bunlarla görüşüyor musunuz? Remzi Gür: Tabi, ben zaten MÜSİAD’ın da DEİK’in de yöneticisiyim. DEİK’in sayman ve yönetim kurulu üyesiyim. MÜSİAD’ın da İngiltere kurucu başkanlığını yaptım. Şu anda yönetimdeyim. Şuan MÜSİAD’da kurumsal ilişkiler başkanıyım. Sivil Toplum Kuruluşları insan hayatında önemlidir. Toplum hayatı da önemlidir. Eğer içinizde güçlü bir sivil toplum kitlesi varsa hem siyasette, hem ticarette hem de uluslararası ilişkilerde söz sahibi olursunuz. Tıpkı bir atasözümüzde “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” denilerek vurgulandığı gibi. Biz sivil toplum örgütlerinden hiç kopmamamız lazım. Tabi ki sivil toplum örgütleri de halkın içine inmesi lazım. Yukarıdan sırça saraylardan halk idare edilmez. Halkın içine inip dert-

lerini dinlemek ve ona göre de siyaset ve politika üretmek lazım. Sivil toplum örgütlerimiz de olmazsa olmazlarımızdan birisidir. Hollanda’da imkânı olanların nasıl yatırım yapmasını önerirsiniz? Remzi Gür: Tabi ki, şu iş çok iyidir demek yanlış olur. Neden? Ben kömürü severim, siz elektriği seversiniz. Birisi uzayı sever birisi madeni sever. Bu insanın becerisi ve yaptığı tahsille alakalıdır. Bir diğeri ise bulunduğu ortamla alakalıdır. İşadamının biri yatırım için Afrika’ya araştırmacı göndermiş. Araştırmacı patronu arayıp “efendim bunların hiç birinin ayağında ayakkabı yok!” diye ortamı rapor etmiş. Patronu cevap vermiş “İyi. O vakit ayakkabı sat”. Ama hiç kimse giymiyor ki?.. Burada marifet aslında ayakkabısız da yaşamayı öğrenmiş olan Afrikalıya ayakkabı giydirebilmektir. Yani yatırım insanların ihtiyaçlarına ve günün şartlarına göre yapılmalıdır. İnsan yiyecek, içecek, ulaşacak. Her şey günün şartlarına göre değişiyor. Diyelim ki, dün en büyük sanayi ve yatırım sektörü tekstil iken bugün, yiyecek olabilir. Ama uzay sanayisi var. Ulaşım var. Telekomünikasyon var. İnternet var. Yani yenilikler bunlar. Takip etmemiz lazım. Bir kez daha altını çiziyorum çocuklarımızı okutmamız lazım. Sivil toplum örgütlerine sahip çıkmamız lazım. Adamın çok aklı var. Becerisi var. Ama parası yok. Yardım edip önünü açmamız lazım. Kısaca sırt sırta verip ilerlememiz lazım. “Rabbena, hep bana” ile olmaz. Hep “birlikte” olacak inşallah. Kısaca Remzi Gür.... Londra’da okurken ruhunda girişimcilik vardı, çalışmak istiyordu. Babası karşıydı bu duruma. Fakat Türk insanının girişimci ruhunun önünde duramadı babası. Adaşı olan Kıbrıslı bir arkadaşı ile bir atölye kiraladı. Öyle bir durumda kiraladı ki atölyeyi Gür, cebinde kirayı ödeyecek parası bile yoktu. O, mekân sahibine doğruyu söylemeyi tercih etti. Kirayı ancak üç ay sonra ödeyebileceğini. Atölyenin sahibi önce reddetse dahi, iki gün sonra kabul etti bu teklifi. İlk işine böyle başladı Remzi Gür. Bir kere hayat fır-

sat kapılarını açmıştı Remzi Gür için. İşleri 1985 yılına kadar iyi gitti Remzi Gür’ün. Tekstilde gittikçe büyüyordu. 1985 yılında İngiltere’de o dönemlerin iktidar olan partisi lideri Margaret Thatcher’ın tekstil üzerindeki yükleri arttırmasıyla beraber birikimlerini Türkiye’de değerlendirme kararı aldı. İstanbul’a dönen Remzi Gür, Merter’de bir işyeri açtı. Bu işyeri sonradan, her geçen gün değerine değer katan Ramsey markasının merkezi oldu. İşlerin gittikçe büyümesiyle Gür, Kastamonu’nun Safranbolu ilçesine bir fabrika kurdu. İlk olarak sadece 50 işçiyle üretime başlandı. Daha sonra Araç’a da bir fabrika kurdu ve 450 işçiye istihdam yarattı. Üretimi büyüterek Safranbolu’da bir tesis kurarak 650 kişiye daha iş olanağı sunmuştur. Remzi Gür’ün Safranbolu’da yaptığı yatırım hem kendisi hem de yöre halkı için çok avantajlı oldu. Açılan fabrikanın ardından diğer markalar da buraya fabrika kurmaya başladı. Ürün yelpazesini geliştirerek Kastamonu merkezde bir gömlek fabrikası kurdu. Safranbolu bölgesinde tekstil fabrikalarında çalışan işçi sayısı 5 bin kişi civarında ve yörede Gürmen Grup fabrikalarında çalışmak bir statü sembolü. Londra’daki atölyeden bir dev yaratan Remzi Gür’ün markası Ramsey, şuanda 20 ülkede giyiliyor. Tekstil sektöründe yakaladığı başarının ardından Remzi Gür, sadece bu sektörde kalmadı, 1 milyon TL sermaye ile Türev Gayrimenkul Geliştirme Şirketi’ni kurdu. Gıda sektörüne de giren başarılı girişimci, seracılık, zeytin ve zeytin yağı üretimi, hayvancılık ve süt üretimi yapmaktadır. Attığı her adımda Türk insanının yurtdışındaki itibarını düşünerek hareket etti. 11 Eylül olaylarında İngiltere’de kendilerinin etkilenmesinin ardından geri çekilmek istedi Remzi Gür ama vazgeçti. Bunun tek sebebi, kendisi çekilirse diğer Türk işadamlarının da çekileceğini düşünmesiydi. Sırf bu durum ortaya çıkmasın diye 600 bin sterlin kaybetti. Remzi Gür, hayatını doğruları üzerine kurmuş, kurduğu yoldan hiç sapmamış bir insan. Başarısının sırrını üç doğru ile anlatıyor Gür, ‘doğru insan, doğru yer ve doğru zaman’.


leven en religie

28 yaşam ve inanç

İSLÂM’IN BARIŞ ÇAĞRISI (9)

Böyle bir tavır insanı insaflı, dikkatli olmaya ve adaletle davranmaya sevk eder. Böyle davranmak da insanlar arasındaki iyi ilişkiyi sağlamlaştırır, güveni ve barış hâlini artırır.

Kur’an iman edenlere şöyle sesleniyor: “Ey iman edenler, adaleti ayakta tutarak Allah için şâhitlik edenlerden olun. Kendinizin, ana ve babanızın aleyhinde bile olsa (şahidlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir de olsalar da adaletten ayrılmayın. Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. Adalet konusunda hevâ ve hevesinize (yanlış kanaatinize) uymayın. Eğer eğri davranır veya yüz çevirirseniz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa 4/135)

İnsanları “muâdil” bir şekilde, yani bütün organlarını dengeli, biçimli ve maksada uygun yaratan Allah (cc) (İnfitar 82/6-7) onlara “âdil olmayı” emrediyor. İnsanın yapısına (fıtratına)

Görüldüğü gibi Kur’an ısrarla, “Ey iman iddiasında bulunanlar, kendi aleyhinize, kendi akrabanızın aleyhine olsa bile sakın ha, adaletten ayrılmayın. Kimsenin hak-

Adaletin anlam sahasında doğruluktan da söz edilir. Yani işinde, sözünde, özünde doğru olmak. Hak üzere olmak, haktan sapmamak, hakkaniyet ölçüleri içerisinde hareket etmek.

Hayatın daha süslü, daha mutlu, daha sakin ve daha selâmette olmasını isteyenler Kur’an’ın bu emrine kulak vererek; insaf, merhamet ve adalet sahibi olmalılar. İnsanlara bu prensiplerle davranmalılar. Sonuçta Kur’an’ın pek çok ilkesi ve ölçüsü insanlar arasındaki ilişkilerde adaleti ve barışı, bir arada huzur içinde yaşamayı gerçekleştirmeye yöneliktir.

Onlar merhametin gereğini yaptıkları gibi, birbirlerine merhametli olmayı öğütlerler. İnsanlar arasında merhamet yaygınlaşsın, merhametli kimseler çoğalsın diye çaba gösterirler. Merhameti olmayanda meymenet de yoktur. Böyleleri yarın hesap gününde ceza haberlerini/kitaplarını sol taraflarından alacaklar. Bunlar ‘meş’um’ (uğursuz, kötü, meymenetsiz) kimselerdir. (Beled 90/19-20)

Yaratılmışların hepsine sevgi ve şefkatle yaklaşma, onları koruma ve kollama, yardım etme gibi bütün güzel davranışlar insaf ve merhamet duygusundan kaynaklanır. Rahman ve Rahîm olan bir Allah’a iman eden, her işine Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla başlayan, her rek’at namazda Rahman ve Rahîm isimlerinin geçtiği Fatiha’yı okuyan, âlemlere rahmet olarak indirilen bir Peygamber’e (Enbiya 21/107) uyan, insanlara rahmet olsun diye indirilen Kur’an’ı (Lokman 31/3. En’am 6/157. Nahl 16/64, 89) rehber edinen mü’min insaf ve merhamet ahlâkı kuşanır. Merhamet ahlâkı da insan haklarının, güzel ahlâkın, insanlar arası güzel ilişkilerin, barış ve insana değer vermenin en önemli garantilerinden biridir.

Mes’um (uğursuz) adamların çok olduğu toplumlarda maalesef hak ihlalleri, suçlar, saldırılar, haksızlıklar, hatta savaşlar olur. İslâm ise insanları meymenetli, insaflı ve merhametli olmaya, adaletle iş görmeye davet ediyor. Zira bu dört ahlâk toplumsal barışı, huzur ve emniyeti, karşılıklı güveni sağlayan, sağlamlaştıran en önemli imkândır. Bir ülkede , bir beldede insanlar zalimlerin elinde inliyorlarsa, haksızlık yapanların gadrine uğruyorlarsa, bu yüzden kalp kırıklığı, üzüntü, hak kaybı ve göz yaşı oluyorsa; orada barış-

Başkalarına insanca ve adaletle davrananlara gıpta edilir, örnek alınır, böy-

Başkasına merhamet edip acıyan, yüreğinde şefkat ve iyilik duygusu olan başkasını rahatsız eder mi? Başkasının hakkını yer mi? Başkasını ağlatarak gülmeyi dener mi? Kendi çıkarı, ucuz dünyalıklar için, daha çok kazanmak hileye, yolsuzluğa, haksızlığa baş vurur mu? Vicdan sahibi bir yiğit kendi rahatı için başkalarını rahatsız eder mi? Kendi menfaati için başkalarını ateşe atar mı? Yükselmek için başkasını sırtına basar mı? İslam iman edenlerin insaf ve merhamet sahibi, yani vicdanlı olmalarını emrediyor. Zira toplumsal barışı, ancak böyle insanlar korur. Hakları sahiplerine ancak böyleleri verirler.

Böyleleri nerede olursa olsun, yetki sahibi olduklarında adaletle davranırlar. Ancak böyleleri yetime, yoksula, güçsüze el atarlar. Ancak böyle kimseler; “aman kimse rahatsız olmasın, aman kimse incinmesin, aman benim yüzümden kimse zarar görmesin” diye dikkat ederler. Evet iddia ediyoruz ki, İslâm insanları kavgaya, anlaşmazlıklara, sürtüşmelere, düşmanlıklara, savaşa değil; barışa, kardeşliğe, karşılıklı anlayışa, haklara saygıya, adaletli olmaya ve yerine göre başkalarını kendine tercih etmeye, toplumda başkalarını da hesaba katmaya davet ediyor. Gerçek barış olsun diye çaba gösteren ahlâklı ve insaflı adalet erlerine selâm olsun. ◄◄

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

u

cu

iz : R TL Telev

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

nu

si

Adalet, dengeli ve düzenli olmayı gerektiren bir şeydir. Bir şeye hak etmediği muameleyi reva görmek haksızlık ve zulümdür.

Müslüman bilir ki o hem kendi kişiliğinin, hem de inandığı dinin temsilcisidir. Nerede yaşarsa yaşasın bu ilkelerden hareket eder. Âdil ve insaflı olmanın, insan ilişkilerinde son derece önemli olduğunu, barışa hizmet ettiğini, karşılıklı saygıya ve güvene yardımcı olduğunu bilir.

İşte İslâm insanları böyle ahlâka, merhametli olmaya, adaletle davranmaya çağrı yapıyor. Kur’an iman ettikten sonra birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye edenleri övüyor. Merhamet ve insaf sahiplerine “ashâbu’l-meymene-sağ ehli, yani uğurlu ve hayır sahibi kimseler, vicdan sahibi erler” diyor. (Beled 90/16-17)

tan, huzurdan, toplumsal ahenkten söz edilemez.

n i ve r site

Adalet bir başka açıdan her şeyi ait olduğu yere koymak, her şeye hak ettiğini vermektir. Bunun tersi zulümdür. Yani her şeyi ait olduğu yere koymamaktır, hakkını vermemektir.

leleri iyilik ettikleri kimselerden saygı kazanırlar. İnsanlar arasındaki saygı ve sevgi ne kadar çok olursa emniyet ve barış da o kadar güçlenir.

Adalet; eğrilikten doğruya yönelmek, her şeyin ve herkesin hakkını vermek, dengede tutmak, haksızlıklardan uzaklaşarak orta yolu tutmaktır.

İslam’da adaletli, insaflı ve merhametli olmak bir Müslüman için güzel ahlâktır, vicdanlı olmaktır. Bu ahlâk da dağ başında değil, sosyal hayatta, insanların olduğu yerde işe yarar. İslâm bu anlamda insanların ahlâklı ve adaleti yerine getiren kimseler olmalarını istiyor. (Bakınız: Nahl 16/90. Mâide 5/8)

kını herhangi bir sebeple yemeyin” diyor. Eğer insan hevasına, yani kendi keyfine, çıkarına veya yanlış/ temelsiz kararlarına uyarsa hata yapar, zarara sebep olur. O yüzden Kur’an mü’minlere: “hevanıza değil, adaletin gereklerine uyun” diyor.

tri

ch

- Adaletli ve insaflı olmak barışın bir başka imkânıdır. İnsaflı olmak hakka hukuka riayettir, haklara saygıdır, şefkat ve merhametin özüdür. İnsaflı insanlar âdil olurlar, insanların haklarına saygı gösterirler.

yerleştirilen bu adalet (denge) aynı zamanda insanın da adaletle hareket etmesine, hayatını dengeli ve düzenli sürdürmesi gerektiğine bir işarettir.

ır t m a s o n

slam’ın barış çağrısını anlatmaya devam ediyoruz.

a şt

Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

ar

Hikmet Pınarı

İ

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

ve M a as

Postadres: Postbus 51188, 3007 GD Rotterdam Bezoekadres: Zegenstraat 120, Rotterdam T. (010) - 495 15 80

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 Fax (010) - 262 45 35 E-mail directiealghazali@gmail.com www.al-ghazali.nl

Ibn-iSina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 Fax (010) - 428 20 91 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 Fax (078) - 639 04 21 E-mail ikra@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel (010) 240 94 46 Fax (010) 240 99 53 E-mail info.noen@sipor.nl www.ibsnoen.nl


aktüalite 29 Analiz

İdeal Aile Hayatı için tavsiyler... T

arihte Peygamberler ve Eşleri

İnsanlık tarihinin ta en başına gidecek olursak, acaba Allah’ın yasakladığı ağaca yaklaşırken, Hz. Adem ile Hz. Havva kendi aralarında tartışmışlar mıdır? Ehl-i Kitap, Hz. Adem’i, bir kadın olarak karısının aklını çeldiğini vazederlerken, İslami kaynakların hiçbirinde böyle bir kayıt mevcut değil, varsa da kuvvetle muhtemel İsrailiyattır. Üstelik Kur’an, her ikisinin ortak kararıyla bu günahı işlediklerini ifade eder. Fakat bu karar sürecine, kavga ederek mi, anlaşarak mı ya da hangi yöntemle ulaştıklarını maalesef bilemiyoruz, ama bilmek çok da güzel olurdu.

actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

İlk kanı, Kabil’in kardeşi Habil’i öldürerek döktüğünü cümle alem zaten biliyor. Peki, insanlık tarihinin ilk karıkoca tartışması, kavgası hatta yazmak bile hoşuma bile gitmese de o ilk iğrenç dayak ne zaman olmuştur onu da bilmiyoruz. Bu konuda Kur’an’da en çok hoşuma giden kıssa ise, Hz. Eyyub’un kıssasıdır, eğer konu kavga ve dayak ise. Pek açık olmamakla birlikte, tefsirlerden anladığımız kadarıyla, belki de Hz. Eyyub’un karısının, kocasına 17 yıldan fazla bakmak zorunda kalmasından dolayı bir gün ‘of’ dediğinden olsa gerek, Hz. Eyyub, “iyileşince karısına 100 sopa vuracağına” yemin eder. Gün gelir iyileşir ve Allah, ona yeminini uygulamaktan vazgeçtirmez fakat kolaylaştırır, çünkü Allah yeminlerin yerine getirilmesini çok önemser. Ve Eyyub’a, oldukça ince 100 çubuğu bir deste yapmasını ve hafifçe karısına 1 kez vurmasını vahyeder. Böylelikle sorun da çözülür. Burada hem Eyyub’un acısını, hem de karısının ne kadar zor bir işi yıllarca nasıl yürüttüğünü hissetmek lazım. Bugünün batı dünyasında şu sıralar çok sık karşılaştığım gibi, eşi kanser ya da yatalak olanların yaptığı gibi evi terk etmemiş Hz. Eyyub’un karısı. Bunun sırrı ne ola acep? Bir diğer merak konum ise eşleri iman etmeyen Hz. Nuh ve Hz. Lut. Bu peygamberlerin, iman etmeyen eşleri ile ilgili olarak işin daha çok psikolojik boyutunu merak ediyorum doğrusu. Bir de acaba bu peygamberler eşlerinin iman etmediğini sonradan mı öğrenmişlerdi. Hepsi enteresan sorular. Dikkatimi çeken bir diğer örnek de Hz. Yunus. O da Allah’a dua ederek, imtihanının dünyada olmasını ve ahirete hiç bir şeyin kalmamasını ister. Allah da ona geçimsiz bir eş verir. Bir gün evinde misafirler varken, peygamberin çok eziyet çektiğini görürler ve neden tahammül ettiğinin sorulduğunda Hz.

Yunus, yukarıdaki duasından bahsederek, bunun imtihanı olduğunu ve sabredeceğini söyler. Yerine göre gerek mesleki olarak ve gerekse özel hayatta bu örneği sıklıkla iktibas ederim sabretmenin önemine işaretle. Eş Nasıl Bulunur? Yaratılanların en şereflisi, eşref-i mahlukat olarak insan zaten ihtiyaçları, ihtirasları, beklentileriyle birlikte çok komplike, karmaşık, zor bir varlık. Böyle bir varlığı, ona en uygun bir eşle bir araya getirmek de o yüzden bir o kadar çok meşakkatli ve maharet gerektiren bir mesele tabii ki. Eskiler, yerine göre “görücü usulü” dedikleri yöntemle, yani, ‘oğlumuzun karakterine ancak şöyle bir kız uygundur’ diyerek eşler ararlar ve sonunda bir ömrü beraber yaşayabileceklerine inandıkları gençlerin izdivaçlarını sağlarlardı ve hâlâ da bu yöntemi kısmen de olsa uygulayanlar vardır muhtemelen. “Kısmen” diyorum, çünkü okuduğum bazı hatıratlarda, evlendiği kızı ancak gerdek gecesi duvağını açtığı anda ilk kez gören damatlar da oluyormuş eskiden. (Bugünün post-modern dünyasında düşünemiyorum böyle bir şeyi, kıyamet kopar alim Allah). Üstelik bu evliliklerin büyük bir çoğunluğu da mezara kadar sürermiş. Çocukluk yıllarımda boşanma gibi olaylarla hemen hemen yok denecek kadar karşılaştığımı, duyduğumu zor hatırlıyorum. Boşanmak çok zor duyduğumuz ve duyunca şok olabileceğimiz bir kavramdı o yıllarda. Dedelerimin dönemlerinde ise köylerde bazı kadınların “önce şuna vardı, ondan sonra buna vardı” dediklerini de duyardım. Savaş sonrası eşlerini kaybeden kadınlar mıydı Allah-u âlem. Bugün de insanı hâlâ şok ediyor boşanmak ama geçmişle kıyaslandığında insanlar son dönemlerde sanki biraz daha kanıksanmaya başlamışlar gibi, hem batıda hem de Türkiye’de. Bir şeyler tuhaf gitmiyor mu? Geçmişteki evliliklerin hepsinin isabetli ve mutlu olduğu sonucunu da çıkarılmamalı tabii ki. Erkeğin daha da baskın olduğu ve ekonomik sorunların, fakirliğin olduğu toplumlarda da boşanmaların ister istemez daha da az olması kaçınılmazdır. Bir de boşanmanın ‘ayıp’ olmasını da eklerseniz evliklerin daha uzun soluklu olmasına etki ettiği de görülür tabii ki. Fakat 40-50-60 yıl öncesi Türkiye’deki evlilikler ve boşanmalarla ilgili sağlıklı istatistikler var mı bilmiyorum. Ancak bundan 10 yıl kadar önce Türkiye ve Hollanda boşanmalarını karşılaştırdığımda rakamların aynı olduğunu ama oran olarak Hollanda’da boşanmaların

4 kat daha fazla olduğunu görmüştüm. Fakat bu yazı önümüzdeki ayın konusu değil miydi? O yüzden şimdilik es geçelim. “Eş nasıl bulunur?” sorusuna ilk olarak ‘görücü’ yönteminin yanında, bir de eş-dostun referans oldukları yöntem var. Her ne kadar sonu başarısızlıkla bitme ihtimali de olduğundan insana ürküntü de verse, bu yöntemle kurulan ve başarılı-başarısız yapılan evlilikler de mevcut. Bireylerin kendisinin bulduğu, birbirlerini beğendiği evlilikler de bilinen yöntemlerden. Okuldan, iş yerinden, internetten bulunan eşlerden bahsediyorum. Bu noktada ailelerin görüşleri kimileri için çok önemliyken, kimileri için pek de önemli olmayabiliyor. Her ailenin kendisine göre dayandığı referanslar mevcuttur. Örneğin evlenilecek şahsın karakteri (edepli mi, hırlı mı hırsız mı, konuşma tarzı), dış görünüşü ( örtülü-açık, uzun saçlı, dar giyimli, mini etekli), ırkı-dini-mezhebi (Türk-Kürt-yabancı, AleviSünni), Müslüman ya da inandığını yaşayıp yaşamadığı gibi konular genelde belirleyici unsurlar olmuştur. Buradan hareketle aileler, eğer aşkın gözü körse ve evlâdınız bazı nüans farklılıklarını göremiyorsa çocuklarını uyarırlar. Uyarmanın da sonuçları yine her aileye göre değişkendir. Kimine göre, evlenilmesine kesinlikle izin verilmez, o zaman da ya itaat edilir ya da karşı eş kaçırılır ya da kaçılır. Diğeri ise aileye itaat edilir ve evladın içinde ya bir ukde olarak bir ömür boyu kalır ya da başka bir eşle mutlu ya da mutsuz başka bir evlilik kurulur. Hayat böyle! Eş belirlenmesi yapıldıktan ve düğün aşamaları da bittikten sonra burada da ailenin evlâdına yaklaşma kültüründe farklı uygulamalar karşımıza çıkıyor. En uç noktada, ‘bu eve bundan böyle ancak kefenin girer’ diyenden, evladının evinden çıkmayan ve evdeki her olan bitene karışan ebeveynlere kadar yelpaze geniş olabiliyor.

İdeal Aile İçin Öneriler Mutlu-huzurlu bir aile yaşantısı için, özellikle karşılıklı güven temeli esas alındıktan sonra, ‘birbirinizi sevin’ gibi muğlak öneriler yerine, ‘Aile İçi İletişim’ sunumumda kullandığım bir kaç pratik tavsiyede bulunacağım. Hepsini tek tek açıklamaya imkân yok ama, umarım yazılanlar okunduğunda ne demek istediğim anlaşılır... • Açık ve net konuşmaya dikkat edin (kaba konuşmak değil: Örnek: “Bana soğuk davranıyorsun?” demek yerine beklentiyi net olarak ifade etmek. “İşten gelince, kapıda güler yüzle karşılar mısın, hoş geldin der misin, güler yüz gösterir misin, kandil gecelerinde, özel günlerde bir buket çiçek alman çok hoşuma gider” demek gibi. • Negatif cümleler yerine maksadı pozitif cümlelerle anlatmak: Örnek: “Bize zaman ayırmıyorsun!” suçlayıcı cümlesi yerine, “seninle ve çocuklarla beraber vakit geçirmek beni mutlu ediyor” cümlesi maksadı pozitif olarak anlatır. • Karşınızdakinin düşüncelerini ‘hıı, ben senin ne düşündüğünü biliyorum’ diyerek okumayın, açıkça ne düşündüğünü sorun ve aldığınız cevaba da, karşılıklı güven olduğu müddetçe inanın, eğer güven yoksa, en başta güvenin kazanılması için bu konuya odaklanılması gerekir. • Eşinizi ailesi ile yargılamamak: “Senin annen, senin baban” demek karşı taraftakine de aynı savunma refleksini verir. • Eğer bir eleştiri ya da iltifat aldıysan, senin için ne anlama geldiğini söyle, duygularını ifade et: “üzüldüm, acı veriyor, hayal kırıklığı yaşıyorum, sevindim, teşekkür ederim”, vs. • “Sen bana yardım etmiyorsun! Çünkü 1 bardak suyu bile benden istiyorsun” gibi eleştiriler geldiğinde, “acaba öyle mi yapıyorum? Doğru mu? Tanıdık geliyor mu?” sorusunu sorarak özeleştiri yap. Savunma refleksine girerek “ama sen de şöyle yapmıyorsun” demek konuyu daha da anlaşılmaz hâle getirir ve sorunu çözmez.

Ergün Madak ergunmadak@hotmail.com

• Senin kendini nasıl gördüğün önemli değil, karşı tarafın seni nasıl gördüğü önemli. Bir eleştiri aldığında “nasıl böyle düşünebilirsin!!!” dememek, karşı tarafın düşüncesine saygı göstermek, anlamaya çalışmak. Örneğin: “Sen çok egoistsin!” denildiğinde, eğer egoist olmadığını düşünüyorsan ve karşı tarafın böyle düşünmesi seni üzdü ise; “Kendimi egoist görmüyorum, fakat beni böyle görmen üzdü beni” diyerek üzüntünü belli edersin. Akabinde ise, “acaba, karşı tarafın böyle düşünmemesi için ben neler yapabilirim?” sorusunu hem eşine hem de kendine sorabilirsin. • Geçmişte başlayan ve bugün hâlâ aktüel olan konuları konuşun. Kapanan konuları tekrar ortaya getirerek istismar etmeyin. • Anlatılan konuya tepki ver, konuyu bırakarak başka konuya anlatma. • Eşinin ne demek istediğine odaklan, ne demek istediğini kavra ve “evet ama, ama sen de” gibi cümleler kurmaktan özellikle kaçın. Birbirlerini çok sevdikleri hâlde, iletişim kurmakta sorun yaşayabiliyor eşler. İnşallah yukarıdaki tavsiyeler biraz yardımcı olabilir, aksi hâlde profesyonel yardım almaları da faydalı olabilir. Kim bilir belki ileride NIF bünyesinde yeni projeler üretme fırsatı ve zamanı bahşeder Rabb. Eşler birbirini anlasa, gözlerinin içine bakıp mutluluk duysa, arada güzel sürprizler yapıp hediyeler alsa, varlığında da yokluğunda da özlese, karşılıklı yürekler kıpır kıpır etse, ‘ilk günkü gibi sevse’, ben yerine ‘sadece sen’ deseler, hayatı birbirlerine zindan etmek yerine daha da yaşanılır hâle getirmiş olmazlar mı? Sonuçta hepimizin yaşadığı ömür okyanusta bir damla ve varacağımız mekân da huzur-u mahşer ve yüce Mevlâ. Yaşadığımız hayatı mutlu hâle getirmek de bizim elimizde. Herkese huzurlu bir yuva diliyorum... ◄◄


nieuws

30 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

Esas olan bina değil, içindekileri yetiştirmektir

Fatih Camii yeniden hizmette

H

ollanda İslam Merkezi Vakfı’na (SICN) bağlı olarak 40 yıldır Rotterdam-Zuid’te bölge insanına dinî, millî, sosyal ve kültürel alanda hizmet götüren Fatih Camii, bir yıl önce başlattığı restorasyon çalışmasını tamamlayarak külliyeyi yeniden hizmete açtı. Dört gün süren kermesle taçlandırılan açılış merasimine İslam Kültür Merkezleri Birliği Başkanı Mehmet Duran, SICN Hollanda Başkanı Adem Akgün, Rotterdam Fatih Camii ve Manolya Vakfı Başkanı Vehbi Akkoç, Denk Partisi milletvekili Tunahan Kuzu, CDA Partisi Güney Hollanda Eyalet Meclis Üyesi Muzaffer Çetin, STK temsilcileri, siyasiler, cami cemaati ve bölge sakinleri katıldı. Köln’den merasime katılan kurra hafız Faruk Özsaka’nın sunduğu Kur’an ziyafeti ile başlayan program, Almelo Cemiyeti Kur’an-ı Kerîm ve din dersi hocası Ahmet Hilmi Özarslan tarafından takdim edildi. Fatih Cami Başkanı Vehbi Akkoç, program açış konuşmasında Fatih Camii’nin tarihçesi hakkında bilgi verdi. 40 yıldır bu müesseseden binlerce

T

.C. Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanı Doç. Dr. Kudret Bülbül başkanlığındaki heyet Hotiad’ı ziyaret etti. Hollanda’da Türkiye 26. Dönem milletvekilliği seçimlerinin yapıldığı 21-25 Ekim 2015 tarihlerinde Hollanda’ya gelen T.C. Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanı Doç. Dr. Kudret Bülbül başkanlığındaki heyet Hotiad’ı

çocuğun ilim, irfan, Kur’an öğrenerek ayrıldığına ve hayatını, aldıkları bu eğitime göre şekillendirdiklerine dikkat çeken Akkoç, konuşmasında şunlara değindi: “1976 yılında Wapenstraat’taki bir mekânda hizmete başlayan camimiz, 1989 yılında Polderstraat’taki şimdiki bulunduğumuz bu yere kiralık olarak taşındı. 2004 yılında 550 bin Euroya burayı satın aldık ve tadilatıyla birlikte bir milyon 350 bin Euroya mal oldu. Bina arsamız 2000 metrekare, hizmet için kullanım alanı ise 1600 metrekaredir. Binamız kız yurdu olarak hizmet vermekle birlikte, günlük ibadetlerin yapılabileceği mescid, dershaneler, kütüphaneler, toplantı salonları ve yemekhanelerden meydana gelmektedir. Bugüne kadar bu müesseseden yüzlerce çocuk, genç ve yetişkin dinî anlamda istifade etmiş, binlerce çocuğumuz kurslarımızdan mezun olmuştur. Bu hizmet kervanında bizlerle birlikte yürüyen dostlarımıza şükranlarımızı sunuyor, ahirete uğurladıklarımıza rahmetler diliyorum.” Mahmut Bulut ve Zübeyir Altun tarafından okunan ilahi ve kasidelerin ardından günün hatibi Mehmet Duran’a söz verildi. Esas olanın binaları açmak

değil, içindeki bülbüleri yetiştirmek olduğuna vurgu yapan Mehmet Duran konuşmasında özetle şunlara değindi: “Bina açılınca işimiz bitmiyor; asıl iş o zaman başlıyor. Bugüne kadar halka hizmeti Hak’ka ulaşan ibadet bilerek bu hizmetleri yürüttük. İnsanı en mükerrem bir varlık olarak yaratan Allah, her şeyi onun hizmetine sunmuştur. İnsanın da asli gayesi Yaradan’ına hizmet etmektir. Peygamberimiz, Veda Hutbesi’nde “bizlere iki emanet bıraktığını ve onlara sıkı sıkı sarılmamızı” buyurmuştur. O emanete sahip çıkmak sadakattir; onlara sırt çevirmek ihanettir. Sadıkların yeri cennet, hainlerin yurdu ise cehennemdir. Ehl-i Sünnet vel Cemaat içerisinde olarak bu hizmetleri yürütenler dört büyük mükafatla müjdelenmektedir. Birinci müjde, Allah, kulunun sevgisini O’nun dostlarının kalbine yerleştirir. İkincisi, düşmanlarının gönlüne o kulunun korkusunu salar. Üçüncüsü, dünya yaşamları kaliteli hâle gelir, hastalık vermez, rızkı artar, bela, musibet gelmez. Dördüncüsü ise, din de güvenilir insan hâline gelir.”

Program, cami için yapılan bağışların açıklanmasının ardından Davut Demirci’nin yaptığı dua ile sona erdi.

Bu ziyaret meyvelerini yakında verecek ziyaret etti. HOTİAD Merkezinde Hikmet Gürcüoğlu başkanlığında HOTİAD heyeti ile bir görüşme yapan Büklbül ve heyeti, Hollanda Türk iş dünyası ve HOTİAD hakkında bilgi aldı. HOTİAD’ın çalışmalarını takdirle ve hayranlıkla karşılayan YTB Başkanı Doç. Dr. Kudret Bülbül de YTB’nin kuruluşundan bugüne kadar geçen 4 yıllık sürede Yurtdışı Türkler için

yapılan çalışmaları, hayata geçirilen projeleri anlattı. Yapılan mali destek proğramları, gençlik köprüsü projesi ve burslar başta olmak üzere yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Bülbül, karşılıklı işbirliği için bu ziyaretin önemine değindi. HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu ise Hotiad’ ın Hollanda’daki Türk Toplumu için bir model olduğunu belirtiği konuşmasında , Hollanda’daki

Türk Toplumunu önemseyen ve önceleyen çalışmalara dikkat çekti. Bu çerçevede Ögrenci Buluşmaları, Başarı Ödülleri, Türkiye-Hollanda ekonomik ilişkilerinin geliştirilmesi için yapılan çalışmalar ve proje destek proğramları hakkında heyeti bilgilendirdi. Ziyaret, gelecek dönemde sosyal ve ekonomik temalı programlarda beraber çalışmalar yapılabileceği temennisiyle son buldu.

Hollanda’nın en çok basılan, en çok dağıtılan, en çok abonesi bulunan ve okunan gazetesi Doğuş, yeni yayın dönemine büyük sürprizler ve değişikliklerle hazırlanıyor. Yeni yayın dönemi için uygulanacak olan reklam kampanyamız hakkında bilgi alınız. Sizi Hollanda kamuoyuna en iyi ve en etkin bir şekilde tanıtmak Doğuş’un işidir. Reklam kampanyamızdan memnun kalacaksınız. Arayınız!


perspective

perspektif 31

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

Ürünlerimizdeki farklılık hemen hissedilecektir

Fotoğraflarla açılış...

“Kalitemizin ve lezzetimizin sırrı, ürünlerimize sadece emeğimizi değil sevgimizi de kattığımızdandır”

Almina Pastanesi şimdi size çok daha yakın... Türklerin yoğun olarak yaşadığı Rotterdam Zuid bölgesindeki Beijerlandselaan çarşısının alt sokağı Groene Hilledijk Caddesinde hizmete başlayan Almina Pastanesi dualarla açıldı. Yılmaz ve Hüseyin Ekici aileleri tarafından açılan Pastane, ağız tadına önem verenlerin ve tatlı severlerin vazgeçilmez mekânı olmaya hazır.

Yılmaz Ekici Kimdir?

5 çocuklu bir ailenin ferdi olarak 1973 yılında Aksaray’da dünyaya gelen Yılmaz Ekici’nin Hollanda serüveni 1995 yılında başladı. Farklı işlerde çalıştıktan sonra, 2001 yılında Almina Baklava adı altında baklava ve kuru pasta alanında imalata başlayan Ekici, evli ve 4 çocuk babasıdır.

Uzman ve güleryüzlü personeliyle hizmette...

Dostları açılışta yalnız bırakmadı...

A

lmina Pastanesinin açılış törenine Hollanda İslam Federasyonu (NIF) Başkanı Mehmet Erdoğan, Ijsselmonde Belediye meclis üyesi Necat Kaya, Boulevaard Zuid çarşı temsilcisi Abdel El Bouchibti, STK temsilcileri, işadamları ve diğer davetliler katıldı. Gökkuşağı Sanat Merkezi tarafından organize edilen açılış merasiminde söz alan Almina Pastanesi sahibi Yılmaz Ekici, “14 yılı geride bırakan Almina Baklava, aile şirketi olup, her geçen gün daha da büyüyen, gelişen bir seyir izliyor. Rotterdam Kralingen de, 2001 yılında baklava&kuru pasta imalatına başlayıp bugünlere gelmemize katkıda bulunan bütün dost ve müşterilerimize, sizlerin huzurunda buradan teşekkür etmek istiyorum. Toptan olarak Hollanda’nın yanı sıra Belçika ve Fransa’ya da deneyimli personelimizle hizmet vermenin haklı gururunu yaşıyoruz. Ürünlerimizin daha fazla insanlara tanıtımını sağlamak ve daha geniş kitlelere ulaşmak için bu yeri açmaya karar verdik. İddiamız; kendi imalatımız olan, kaliteli ve günlük taze ürünlerimizle, RotterdamZuid bölgesinin kalbi durumunda olan Beijerlandselaan Çarşısı’nın alt bölümü Groene Hilledijk 217 numarada 7 gün hizmet vermektir. Çarşıya canlılık getireceğine inandığımız bu nezih iş-

yerimizin şube sayısını önümüzdeki yıllarda artırmayı hedefliyoruz. Ürünlerimizdeki farklılığı müşterilerimiz hemen hissedeceklerdir. Bunun nedeni de, biz ürünlerimize sadece emek değil sevgi de katıyoruz. ‘Erdemli, güzelliği önemseyen, yılmayan, düşünen ve irdeleyen’ anlamları taşıdığı ve her dilde söylenebilir bir kolaylığı olduğu için ‘Almina’ ismini uygun gördük.” dedi. Beijerlandselaan çarşı temsilcisi Abdel El Bouchibti, “Türk insanının girişimci ruhu her zaman takdire şayandır. Groene Hilledijk caddesinde bugün hizmete açılan Almina Pastanesi için bol kazançlar temenni ediyorum” ifadesini kullandı. Yapılan konuşmaların ardından Almina Pastanesi dualar eşliğinde hizmete açıldı. Her gün sabah 9’dan itibaren kahvaltı için açık olan pastanede çorba, poğaça, börek çeşitleri ve tatlılar günlük taze olarak hazırlanıyor. Aile ortamının hâkim olduğu ve modern Türk pastaneleri tarzında dizayn edilen Almina’da, güler yüzlü personel tarafından karşılanıyorsunuz. Rotterdam Zuid’te Groene Hilledijk 217 numarada açılan Almina Pastanesi müşterilerini bekliyor. Haber-Fotoğraf: M. Ali Topcu

Feijenoord’a baklava tadında lezzet geldi...

Hizmet bizden, tevfik Allah’tan, takdir halktan


nieuws

32 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

Cumhuriyet kutlamaları coşkulu geçti...

Hollanda’da Cumhuriyet coşkusu

C

umhuriyet’in kuruluşunun 92. yılı münasebetiyle Rotterdam Başkonsolosluğu tarafından Mainport Hotel salonunda verilen resepsiyona çok sayıda seçkin davetli iştirak eyti. Başkonsolos Sadin Ayyıldız ile eşi Mehtap Ayyıldız’ın ev sahipliği yaptığı resepsiyona T.C. Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan, Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş, Amsterdam Başkonsolosu Tolga Orkun, Hollanda Denk Partisi eş başkanları Selçuk Öztürk ve Tunahan Kuzu, HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu, Hollanda MÜSİAD temsilcileri, Hollanda İslam Federasyonu (NİF) Başkanı Mehmet Erdoğan, BTİM Başkanı Uğur Arısoy, Edelstaal Grup üyesi Ertan Torunoğulları, STK temsilcileri ile çok sayıda Hollandalı ve Türk davetli katıldı. Rotterdam Başkonsolosumuz Sadin Ayyıldız davetlilere kısaca hoş geldiniz dedikten sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle yayınladığı mesajı okudu. Cumhurbaşkanımız mesajında şunlara değindi: “Bugün, millet olarak istiklalimiz ve istikbalimiz için verdiğimiz son büyük mücadele olan Kurtuluş Savaşımızı zafere

ulaştırmamızın ardından ilan ettiğimiz Cumhuriyetimizin 92. kuruluş yıldönümüdür. 81 ilimizde ve dünyanın dört bir yanında yaşayan tüm vatandaşlarımızın Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum. 29 Ekim 1923’te ilan ettiğimiz Cumhuriyetimizin 92. kuruluş yıldönümü coşkusunu, millet olarak hep birlikte paylaşıyoruz. Cumhuriyetimizin 92 yıllık tarihi, milletimizin en zor şartlarda nasıl yeniden ayağa kalkabileceğini gösteren, geleceğimiz için bize umut veren, attığımız her adımda ders almamız gereken bir dönemdir. 600 yıllık bir cihan devletinin mirası üzerinde yükselen genç Cumhuriyetimizi, Gazi Mustafa Kemal’in veciz bir şekilde ifade ettiği “muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma” mücadelesini, ilk günkü heyecanla, azimle ve şevkle sürdürüyoruz. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sadece kendi vatandaşlarının değil, aynı zamanda bölgemizdeki ve dünyadaki tüm mağdurların, mazlumların, soydaş ve kardeş toplulukların da umut kaynağıdır. Birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize yönelik saldırıların gerisinde, Cumhuriyetimizin işte bu seviyeye ulaşmış olmasından duyulan rahatsızlık vardır. 1919’da çok zor şartlarda başlattığımız

Kurtuluş Savaşımızı, 1923’te nasıl yeni devletimizin kuruluşunu ilan ederek taçlandırdıysak, bugün karşılaştığımız sıkıntıları da, inşallah, 2023 hedeflerimize ulaşarak geride bırakacağız. Milletimizin ortak eseri olan Cumhuriyetimize sahip çıkmak, ülkemizin ve milletimizin geleceği için çalışmak, mücadele etmek, gerektiğinde fedakârlıkta bulunmak, hepimizin müşterek vazifesidir. 78 milyon vatandaşımızın her bir ferdi, bu ülkenin, Cumhuriyetin, aynı haklara sahip, ortak bir geçmişi ve ortak bir geleceği paylaşan, tasada ve kıvançta bir evlatlarıdır. Milletimizin fertlerini kökeni, inancı, mezhebi, meşrebi, kültürü, kılıkkıyafeti üzerinden ayrıştırmaya kalkan herkes, Cumhuriyetin ruhuna, özüne ihanet içindedir. Geçtiğimiz yıllarda, devletle milletin, tıpkı 92 yıl önce olduğu gibi, birlik ve beraberlik içinde büyük hedeflere yöneldiği bir dönemi hep birlikte inşa ettik. Önümüzdeki dönemde, ülkemizin diğer tüm kazanımlarıyla birlikte bu mirasa da, yine hep beraber sahip çıkmalıyız. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılına, hem 2023 hedeflerimize ulaşmış, hem de birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi en üst seviyeye çıkarmış olarak gireceğimize yürekten inanıyorum. Bu duygularla, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı kutluyorum”


Uw bijeenkomst in alle vrijheid en rust? Mennorode conferentiehotel 

Centraal gelegen op de Veluwe

Midden in de natuur

Goed bereikbaar

Flexibel en gastvrij

Gespecialiseerd in speciale diëten

Duurzame locatie

30 zalen en 172 hotelkamers

Goede samenwerking Islamitische groepen

Mennorode conferentiehotel | Apeldoornseweg 185 in Elspeet | 0577 498 111 | info@mennorode.nl | www.mennorode.nl

NIF Başkanı Mehmet Erdoğan:

“Gergin bir ortam oluştuğunda sükûneti sağlayacak olanlar, karamsarlığa düşüldüğünde insanları ümitlendirip, itidalli olmaya davet edecek olanlar sizlersiniz”

İmamlar kampta buluştu

H

ollanda İslam Federasyonu bünyesinde hizmet veren cami imamları ve temsilcileri Mennerode Kamp Merkezinde bir araya gelerek ortak konularda istişare ettiler. 26/27 Ekim 2015 tarihlerinde iki günlük kampa katılan cemiyet imamları çeşitli konularda istişarede bulundular. İrşad Başkanı İdris Kandemir’in düzenlediği kampa federasyona bağlı 18 cemiyetin imamları veya temsilcileri katıldılar. Kampın ilk günü genel merkezden İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç hitap etti. Yalınkılıç konuşmasında ge-

nel merkez irşad çalışmaları hakkında bilgiler verdikten sonra, cami imamlarının bilmesi gereken birçok hususu detaylı bir şekilde anlattı. Aynı gün imamları dinleyen Federasyon Başkanı Mehmet Erdoğan da günün sonunda imamlara hitap ederek bir değerlendirmede bulundu. Erdoğan kampa katılan imamlara teşekkür etti. İmamların, haftanın her günü yoğun bir şekilde çalıştıklarını belirten Erdoğan bu tür yerlerde biraz dinlenmelerinin daha verimli olabileceğini ve bu istirahatın onlara iyi gelebileceğini söyledi. Erdoğan, imamların 1437’inci

Hicrî yeni yılını, Muharrem ayı ve aşure günlerini tebrik etti. Erdoğan imamları, insanları oldukça meşgul eden sanal dünya, yani sosyal medya hakkında dikkatli olmaya davet etti. Bu ortamlarda yapılan yazışmalarda ya da diğer şekillerde yapılan paylaşımlarda ifrat ve tefrite gidildiğini ifade ederek, kuruluş amacı Allah rızası için “insana hizmet” etmek olan Millî Görüş Teşkilatlarının bu amacın dışında hareket etmemesi gerektiğini söyledi. İmamların büyük ve önemli işlev içinde olduklarına dikkat çeken Erdoğan “Gergin bir ortam oluştuğunda

Kamp Merkezi

sükûneti sağlayacak olanlar, karamsarlığa düşüldüğünde onları ümitlendirip itidalli olmaya davet edecek olan siz imamlarsınız. Dolayısıyla imamlarımız bu anlamda çok önemli bir görev ifa etmektedirler. Her gönülde bir aslan yatabilir. Ancak bunları sanal âleme taşıyarak tartışmak teşkilatımızı sıkıntıya sokacağından bunlardan şiddetle kaçınmamız lazım. Zira bunları üçüncü şahıslar kullanarak insanlarımız arasında fitneye fesada yol açıyorlar.” diye konuştu. Mehmet Erdoğan imamları, camilerde maaş alıp görev yapan biri gibi değil de o camiyi en güzel şekilde

yaşatmak, ona yeni üyeler kazandırabilmek için daha özverili bir şekilde çalışan birer irşad görevlisi olarak görmeyi arzu ettiğini söyledi. İmamlar günün serbest saatinde birlikte kendi aralarında sohbet edip ilahiler söylediler. Toplantıda hazır bulunan Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak ise hocaları memnun etmek için kolları sıvayıp çiğ köfte yoğurdu. İmamlar, kamptan memnun kaldıklarını dile getirdiler. Kampın oldukça verimli geçtiğini belirten İrşad Başkanı İdris Kandemir bu çalışmaların tekrarında fayda mülahaza ettiğini söyledi.


nieuws

34 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

Toplum

“Birbirimizi ötekileştirme lüksümüz olamaz” Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız basınla buluştu

1 Ekim itibari ile Rotterdam Başkonsolosluğu’na atanan Sadin Ayyıldız, Hollanda’da görev yapan Türk gazetecilerle bir araya geldi. Toplumun yaşadığı sorunlar konusunda bilgiler alan Ayyıldız, birlik ve beraberlik içinde sıkıntıların zaman içinde aşılabileceğine inandığını kaydetti. Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız Kimdir: 10 Şubat 1974 tarihinde Elazığ’da doğan Sadin Ayyıldız, ilk ve ortaöğrenimini Elazığ ve Malatya’da tamamlamıştır. 1992 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’ne giren Ayyıldız mezuniyetini müteakip 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı’na girmiştir. Ülkemizin Taşkent Büyükelçiliği, Birleşmiş Milletler Viyana Ofisi Nezdinde Daimi Temsilciliği ve Moskova Büyükelçiliği’nde çeşitli görevlerde bulunan Sadin Ayyıldız, son olarak Türkiye’nin Almatı Başkonsolosu olarak hizmet etmiştir. Ekim 2015 tarihinde Rotterdam Başkonsolosu olarak göreve başlayan Ayyıldız, evli ve iki çocuk sahibi. Başkonsolos Ayyıldız, İngilizce ve Rusça bilmektedir.

Bizim Hollanda Platformu Başkanı Fehmi Uzun, seçim atmosferinden dolayı Hollanda’daki Türkler arasında ayrışma ve kutuplaşma yaşandığına dikkat çekerek yaptığı sağduyu çağrısında, “Hollanda’da yaşayan Türk toplumu olarak birbirimizi ötekileştirme gibi bir lüksümüz olmamalıdır. Türkiye’deki seçimler için Hollanda Türkleri olarak bizler; seçim atmosferi nedeniyle, maalesef haddinden fazla ayrıştık ve kutuplaştık. Öyle ki, bu ayrışma ve kutuplaşmalar hayatımızın her alanına yansımış durumdadır. Gerek dost sohbetlerimizde gerekse sosyal paylaşım sitelerinde günden güne belirginleşmiştir.” ifadesini kullandı.

DENK Partisine tescilli ‘güzel’ destek

Muharrem Aşuresi’nde buluştular

Başkonsolos Ateş: “Ortak hareket edin”

Milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk’ün, kurdukları siyasi oluşum DENK’in basın sözcülüğü görevini Hollanda eski Güzeli Tatjana Maul üstlendi. Tacını 2015 Hollanda Güzeli’ne devrettikten sonra çalışmalarını siyasetle bağlantılı olarak sürdürmeyi tercih eden Tatjana Maul, DENK’in yeni basın sözcüsü olarak görev yapmaya başladı.

Gelderland Eyaleti’nin Nijmegen kentinde faaliyet gösteren Alevi Derneği tarafından Muharrem Aşuresi ve Şükür Kurbanı etkinliği yapıldı. Deventer Baskonsolosu Zafer Ateş, eşi Ayla Ateş, Bölge Uzmanı Hasan Şenok, Arnhem Hoca Ahmed Yesevi Teşkilatı Başkanı İbrahim Günay, Nijmegen Eyüp Sultan Camii Başkanı Tuncay Biber, Din Görevlisi Servet Tiryaki ile Dinlerarası Diyalog Kurumu yöneticilerinin yanı sıra çok sayıda yurttaşımızın katıldığı etkinlikte aşure ikramında bulunuldu. Etkinliğin açılışında Nijmegen Alevi Derneği Başkanı Dilaver Keltepe, bir konuşma gerçekleştirdi.

Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş, eşi Ayla Ateş ve Bölge Uzmanı Hasan Şenok’la birlikte Gelderland Eyaleti’nin Nijmegen kentinde STK’lardan Mozaik Vakfı’nı ziyaret etti. Yöneticilerden yürütülen çalışmalara ilişkin bilgiler alan Ateş, birlik ve beraberliğin önemine vurgu yaparak ortak sorunların aşılmasında güç birliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu kaydetti. Sorunların aşılabilmesinde mücadele azminin de son derece önemli olduğunu anlatan Ateş, STK’larınbir masa etrafından toplanarak çözüm konusunda fikir yarıştırmaları ve ortak hareket tarzı ortaya çıkarmaları gerektiğini söyledi.

Maul’ün iki yıl boyunca Hollanda’yı yurt dışında çok iyi bir şekilde temsil ettiğine vurgu yapan Kuzu, “Maul’ün DENK’in çifte standartla mücadele ve adalet ile eşitlik konularındaki düşüncelerinin kamuoyuna aktarılmasına önemli katkı sağlayacağından eminiz” dedi.

Yoksullara yardımı konuştular Yoksullara yönelik yardım çalışmalarına katkıda bulunmayı amaçlayan Arnhem Türk İşverenler Derneği (TOV) yöneticileri, Gıda Bankası yetkilileri ile bir araya geldiler. Yürütülen çalışmalar hakkında bilgiler aktaran yetkililer, 2002 yılında kurulan Gıda Bankası’nın 158 noktadan 8 bin 300 gönüllü ile 85 bin dolayında kişiye gıda yardımında bulunduğunu aktardı. Yetkililer, Gelderland ve Utrecht eyaletlerinde ise 24 şubeden haftada 4 bin dolayında yardım paketi dağıtıldığını, Arnhem civarında yardımlardan bin dolayında Müslüman’ın yararlandığını söylediler. TOV yöneticileri her türlü yardıma hazır olduklarını kaydettiler.


samenleving

cemiyet 35

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

Gündem

Hollandalı öğrenciler bu yıl da camiye gelip ders yaptılar

Bir gençlik geliyor...

Ulft’te gelenek bozulmadı Birlik Cemiyeti Suffe Hafızlık Kursu meyveye durdu 2010 yılında başlatılan Birlik Cemiyeti hafızlık kursu meyvelerini vermek üzere çalışmalarını sürdürüyor. Hollanda İslam Federasyonu Bölge Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak, İrşad Başkanı İdris Kandemir, Muhasip Bedrettin Budak ve Birlik Cemiyet Başkanı Cafer Gümüş’ten oluşan bir heyetle birlik hafızlık kursuna devam eden öğrencileri ziyaret eden Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan kurs sorumlusu Mehmet Emin Dündar hocadan kurs hakkında bilgi aldı.

Hollanda İslam Federasyonuna bağlı Ulft Selahaddin Eyyubî Camii ve cemiyetinde yıllardır devam eden gelenek bu yıl da bozulmadı. İsalacollege okulunun üçüncü sınıf öğrencilerinden 270 Hollandalı öğrencisi grup hâlinde gelerek Ulft Camii’nde İslam konulu derslerini yaptılar.

A

ynı öğrenciler bir başka gün de kilise ve sinagoga da giderek oralarda da ders yapıyorlar. Dinler hakkında gördükleri dersleri bilhassa dinlerin temsil edildiği mekânlarda yapmayı tercih eden İsalacollege Okulu bunu yıllardır yapıyor. Ulft camiine gelen gruplara caminin değişik mekânlarda değişik konularda, görseller eşliğinde İslam anlatılıyor. Cemiyet başkanı Mehmet Şükrü Alakay öncelikle sınıfta başlayan anlatımda evvela caminin genel fonksiyonlarını anlattıklarını daha sonra ise İslam’ın nerede ve nasıl doğduğunu, İslam’ın diğer dinlere bakışı, Kâbe’nin, Hacc’ın, Zemzem’in ne anlama geldiğini anlattıklarını ve daha sonra ise caminin içinde bulunan kürsü, minber, mihrap, abdest alma yerleri tanıtılarak oralarda nelerin nasıl yapıldığı anlatıldıktan sonra öğrenciler bayanlar bölümüne yönlendiriliyor. Orada ise bayanların İslam’daki konumu onların niçin ayrı bölümde ibadet ettiklerinin bayanlar tarafından anlatıldığını belirtiyor. Bu alanda çalışma yapan bayanlar Süheyla Alakay, Emine Göl ve Sultan Durmaz hanımefendilerden oluşuyor. Namazın nasıl kılındığını öğrencilere sadece anlatmadıklarını aynı zamanda tatbik ettirdiklerini söyleyen Alakay öğrencilerin bunu hayli ilginç bulduklarını belirtiyor. “Çok ciddi konularda sorular geliyor” Başkan Alakay öğrencilere bilgileri Hollandaca olarak birinci elden kendisinin ve bayan görevlilerin verdiğini söylüyor. Çocuklara bilgi verirken çok hassas davrandıklarının altını çizen Alakay onlardan çeşitli ve de çok ciddi konularda soruların geldiğini hatırlatıyor. Biz konular üzerinde bildiklerimizi söylüyoruz. Helal – Haram, domuz eti yememe konusu, örtünme ve İslam’ın

eşcinsellere bakışı gibi çok ciddi konularda soruların geldiğini belirten Alakay bunlara cevap verirken çok dikkat ettiklerini belirtiyor. Kaş yapalım derken göz çıkartılmamasının önemine vurgu yaparak şunları ekliyor. “Biz bildiklerimizi anlatıyoruz. Bilemediklerimiz de olabiliyor. Bazı konuların bize Allah’ın bir emri olduğunu ve onu sorgulama hakkımızın olmadığını’ ekliyor daha fazla detaylara girmemeye özen gösterdiklerini de. “Bu gelenek cemiyetimizde yıllardır devam etmektedir. Gelen öğrenciler Hollanda’nın hatırı sayılır okullarından birinden gelmektedirler. Dolayısıyla bu öğrenciler yarın bir gün Hollanda’da önemli mevkilere gelebilecek kapasitedeki öğrencilerdir. Onlara İslam’ı doğru ve güzel bir şekilde anlatmak çok önemlidir. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Hamdolsun bu çalışmalarımız kentte takdir almaktadır. Zira diğer okullardan da teklifler geldi ve onlarla da bu konuda benzer çalışmalarımız başladı. Bilhassa hizmet sektörüne devam eden öğrenciler İslam’ı ve Müslümanları, onların yaşam şeklini yakından bilmek istiyorlar. Bakım evlerinde yapılacak hizmetlerde bu konuların iyi bilinmesi bu sektörde verilecek hizmetin daha doğru daha isabetli bir şekilde verilmesinde çok önemli bir etken olacağı kabul edilmektedir.”

Alakay diğer cemiyetlerinde benzer çalışmaları başlatmalarını hararetle önerirken bunun esasen tüm Müslümanların yapmaları gereken bir görev olduğunun altını çiziyor.

Şuan 11 kız ve 2 erkek öğrencinin devam ettiği hafızlık kursu meyvesini vermek üzere. Bu kursa devam eden öğrenciler aynı zamanda okullarına da devam etmekteler. Öğrenciler haftada dört gün 2 saat kursa katılıyorlar. Kurs hocası Mehmet Emin Dündar öğrencilerden Alanur Çınar’ın hafızlık için sadece üç sayfa daha ezberlemesi gerektiğini Reyhan adlı öğrencinin ise 5 sayfa sonra hafız olacağını söylüyor.

Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan öğrencilere kendini ve diğer yöneticileri tanıttı. Bunun esasen gecikmiş bir ziyaret olduğunu belirten Erdoğan bundan sonra daha düzenli olarak ziyaretlerde bulunacağını vaat etti. Öğrencileri yaptıkları bu güzel çalışmadan dolayı tebrik eden Erdoğan bölge olarak her türlü desteği vermeye hazır olduklarını beyan etti. Erdoğan buradan hafız olan öğrencilerin genel merkezin hafızlık sertifika kursuna gönderileceğini, orayı da kazananların resmi tescillenmiş T.C. Eğitim Bakanlığının vermiş olduğu hafızlık diplomasını alabileceklerini haber verdi. Erdoğan çocuklara hocalarını dinleyerek, istikrarlı bir şekilde devam etmeleri yönünde temennide bulundu. İrşad Başkanı İdris Kandemir’de çocuklara anne-baba duasının zihni açacağını, dolayısıyla onların bol bol dualarını almalarını tavsiye etti. Cemiyet Başkanı Cafer Gümüş ise çocuklara başarılar diledi. Onları gösterecekleri başarının hem cemiyetin itibarını yükselteceğini hem de kendilerinin toplum içinde faydalı ve örnek şahsiyetler olarak İslam’a faydalı olacakları belirterek başarılar diledi. Kurs hocası Mehmet Emin Dündar ise bu ziyaretin kendilerini ihya ettiğini güç verdiğini bu güçle devam edeceklerini söyledi.

Haber-Fotoğraflar: Adnan Şahin/Ulft

DAVETLİSİNİZ!

11 ARALIK 2015 CUMA GÜNÜ KALİTEYİ, ÜSTÜN HİZMETİ, GÜLER YÜZ VE UYGUN HESABI WAALWIJK’A TAŞIYORUZ!..


1991’DEN BU YANA

Z IK İ S L T N E R MA C Ü IŞ N A D • • • •

Speciale Kişiye özel collectiviteitskortingen sigorta ve paket seçimi • Advies op maat over keuze verzekeringspakketSağlık sigortalarında Türkçe danışma hattı, sigorta priminize indirim uzman ekibimizle • 24 jaar ervaring tot uw dienst hizmetinizdeyiz Özel kollektif indirimler 25 yıllık tecrübe Tel: 078-6551655 •

SERVICEPUNT

Brouwersdijk 149 Dordrecht

Putselaan 127-A Rotterdam

Volkerakstraat 10 Arnhem


samenleving

toplum 37

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

Yazı-Yorum

Yabancı plakalı araçlar 2 yıl kalabilecek

Raşit Bal

T.C. Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı İbrahim Şenel:

“Türkiye’nin, 11.4 milyar dolar ile en fazla yatırım yaptığı ülke Hollanda’dır”

TÜRK GİRİŞİMCİLERİN ÖNÜ AÇILMALIDIR Hollanda’da yapılan Dünya Türk İş Konseyi (DTİK) Avrupa Girişimci Toplantısı Avrupa’daki girişimcileri buluşturdu. DTİK Avrupa Bölge Komitesi Başkanı Turgut Torunoğulları, Avrupa’daki Türk girişimcilerin önünün açılması gerektiğine vurgu yaptı.

D

ordrecht Van Der Valk Otel’de gerçekleşen toplantıya, T.C. Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı İbrahim Şenel, Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan, DTİK Başkanı Nail Olpak, DTİK İcra Komite Üyeleri Rona Yırcalı, Halim Mete ve Berna İlter, Hollanda Denk Partisi Milletvekili Tunahan Kuzu, Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız, DTİK ve DEİK üyesi Avrupa’daki işadamları ve DEİK şehir temsilcilerinden oluşan 400’den fazla davetli katıldı. Toplantıya ev sahipliği yapan DTİK Avrupa Bölge Komitesi Başkanı Turgut Torunoğulları, Türk girişimcilerin Avrupa’da yaptıkları yatırım, sağladıkları iş imkânı ve sahip oldukları cironun gün geçtikçe daha da arttığını belirterek, “Avrupa’da Türkler, 5 milyon 200 bin nüfus ile artık ‘yönetilen’ değil ‘yöneten’ durumdadırlar” dedi. ARAÇLAR 2 YIL KALABİLECEK

Yabancı plakalı araçların Türkiye’de kalma süresinin 6 aydan 2 yıla çıkarılması yönünde önemli girişimlerinin olduğunu belirten Torunoğulları, bu sürenin 2 yıla çıkarılması yönündeki çalışmaların hız kazandığının müjdesini Başbakan’ın Almanya’da verdiğini söyledi. Avrupa’daki Türk işadamlarının önünün açılması gerektiğini belirten Torunoğulları, Türk iş adamlarının Avrupa’daki fuarlara ürünlerinin geldiğini ancak kendilerinin ‘vize sorunu’ ile karşılaştıklarını söyledi. Aile şirketlerinin DEİK önderliğinde eğitime tabi tutulmaları gerektiğini söyleyen Torunoğulları, eğitim ile Avrupa ekonomisine de büyük oranda katkı sağlayacağını belirtti. 20,4 MİLYARLIK YATIRIM Türkiye ticaretine yönelik verileri katılımcılar ile paylaşan T.C. Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı İbrahim Şenel, “Birlik ve beraberliğe ihtiyaç duydu-

“HOKAF işadamları komisyonu” yolda

rasit.bal@inholland.nl

ğumuz bugünlerde düzenlenen bu toplantı ve yoğun katılımdan dolayı sizleri kutluyorum” GÜÇLÜ BİR DİASPORAMIZ VAR DTİK Başkanı Nail Olpak, “Türkiye’nin kendi diasporasını, kendi kalkınmamız, küresel hedeflerimiz etrafında konumlandırması gerekli. Daha önce, diaspora, lobi gibi kavramlara, korku ile yaklaştık. Kendi diasporamızın farkına varamadık. Oysa, bizim de, güçlü bir Türk diasporamız var” dedi. HOLLANDA’DA ROL MODELİZ Göçmenlerin girişimci, siyasetçi ve rol model olduğunu belirten Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan, “Hollanda, Avrupa Girişimci Toplantısı için uygun nokta çünkü girişimci tecrübesi Hollanda’da var” dedi. Edelstaal Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Ertan Torunoğulları ise, toplantının geniş bir katılım ile amacına ulaştığını söyledi.

Bu yılın başında kurulan ve yapılanma çalışmalarını tüm hızıyla sürdüren Hollanda Karamanlılar Federasyonu (HOKAF), Hollanda’daki Karaman’a bağlı köy derneklerinin yöneticileriyle istişare toplantısı gerçekleştirdi. HOKAF İşadamları Komisyonu’nun biran evvel hayata geçirilmesini isteyen köy derneklerinin yöneticileri , Dordrecht kentindeki Sancar Holding merkezinde bir araya geldiler. HOKAF ve Sancar Holding tarafından tertip edilen toplantıya Rotterdam, Den Haag, Amsterdam, Utrecht, Dordrecht, Vlaardingen ve Schiedam kentlerinden köy derneklerinin yöneticileri katıldı.HOKAF Başkanı Mustafa Duyar, “Hollanda’da güçlü ve bir o kadar da ciddiye alınan bir HOKAF için yapılanmaya ağırlık ve öncelik verdiklerini” söyledi.

Seçimler, Millî Görüş ve benim ‘uyuşukluğum’ Seçimler yapıldı, AK Parti muradına erdi ve tek başına iktidar oldu. Hollanda’da yaşayan Türklerin yüzde 70’e yakını oylarını AK Parti’ye verdiler. Diğer partiler az bir destekle yetinmek zorunda kaldılar, umduklarını bulamadılar. Saadet Partisi hiç bir varlık gösteremedi. Belki de ‘şok’ oldu. Mütedeyyin kesim, yokluk-varlık düzeyinde bir yüzleşme ile karşılaştıklarında ilk gösterdikleri tepki, ‘neticeden sorumlu değiliz, biz gayret etmekle görevliyiz’ olur. Bu durum bana, seksenli yıllardaki genel seçimi hatırlattı. O zaman Erbakan Hoca, bizi 200 milletvekili kazanacağımıza ikna etmişti. Ancak, netice ‘şimdiki’ gibi olduğunda ‘şok’ olmuştum. Bir kaç teşkilatla durumu değerlendirmek için görüşme yaptığımda, bütün arkadaşlar yine bu yaklaşımı ifade etmişlerdi. Kimsenin benim gibi düşünmediğini fark ettim. Oturup kalmıştım. Aslında o seçimde ‘şok’ olan sadece bendim. ‘Biz gayretten’ sorumluyuz deyip, bu tutumunda ısrar eden ve çalışan kesim, daha sonraki seçimlerde ‘başarılı’ oldular. Refah büyüdükçe büyümüştü. Daha doğru ifade ise, doksanlı yılların sonunda yakalanan başarıdan da gayret edenleri sorumlu tutmak olmazdı. Neticeden kim sorumlu ise veya ‘neticeyi’ yapılan gayrete bakmadan kim belirliyorsa ‘sorumlu’ olan da odur. Millî Görüş’ün siyasi alanda ürettiği ‘çağrı’ toplumda karşılık bulan bir şey olmaktan çıkmış gibi görünüyor. Türkiye’de yüzde 0.6 oy, Avrupa’da ise 2600 oy. Bu durumda, bir hareketten veya bir cemaatten bahsetmek bile mümkün olmaz. Millî Görüş, bir fikir ve dünya görüşü olarak büyük kesimlere bir şey söylemiyor ise de, bu sonuç çıkabilir. İnsanlar yaşadıkları toplumsal gerçeklikte ‘çağrının’ herhangi bir karşılığı yok veya ikna edici gelmiyor. Başka bir açıklama da, muhalif çağrıların daha ikna edici algılamaları olabilir. Yoksa, Millî Görüş’le Saadet Partisi’ni ayırmak mı gerekir. Belki de, ‘ehil’ olmayan insanların elinde ‘dava’ bu şekilde harcanır. Dava ne kadar güçlü olursa olsun, hakkını veremeyen insanlar elinde ‘hiç’ olur, erir gider. Bunun hesabını, SP’nin politik söyleminden sorumlu olan ‘üst’ kadrosuna mı kesmek gerekir? Neticeden değil gayretten anlayışının dini bir boyutu var. Bu yaklaşım, İslami gelenekte, kitap ve sünnette dayanak bulmakta. Netice ortaya çıktıktan sonra, ‘keşke şöyle yapsa idik’ veya ‘şu sahsın şu yaptığı etkili oldu’ gibi bir yaklaşım doğru olmamakta ve yadsınmaktadır. Çıkan neticeden bazılarını sorumlu tutmak, hesap sormak ve gerekirse suçluyu ortaya çıkartmak birinci yaklaşımla çelişmektedir. Bu durumda ne yapılacak? Özellikle benim gibi ‘tabandan’ olan insanlar nasıl bir tutum göstermeliler? Şimdi daha iyi anlıyorum. Seksenli yıllardaki ‘şok’ uygunsuz bir davranıştı. Veya, ‘Erbakan Hoca bizi oyuna getirdi’ (200 milletvekili hayaldi) gibi bir algı da oldukça yanlıştı. O, gecesini gündüzüne katmış çalışmıştı. Nasıl, onu suçlayabilirdik? Davadan malını

mı, vaktini mi, zihnini mi, ilmini mi esirgemişti? Hayır tabii ki. Şimdi de öyle. Başkan Kamalak hiç oturmamıştır. Yedi gün yirmi dört saat dava için koşturmuştur. Asiltürk de, tıpkı Erbakan Hoca gibi davaya ‘ömrünü’ vermiştir. Bu kadar gayret eden insanlara nasıl laf edeceksin? İnsanın vicdanı, ‘kendin ne yaptın, katkın ne kadar oldu’ diye seslenmez mi? Veya, ‘kaç saat koşturdun dava içinde, ömrünü veren insanlara laf ediyorsun’. Böylece, Kamalak, Asiltürk ve bütün lider kadrosu ‘dokunulmaz’ olmaktalar. Başımız öne eğiliyor ve bu soruları aklımıza getirdiğimiz için mahcup oluyoruz. İlk ‘şoktan’ hemen sonra, bu tutumumdan mahcup olmuştum Sonuç, ‘gayret’, ‘gayret’ ve bir daha gayret oluyor. Tıpkı, Erbakan Hoca, Kamalak ve Asiltürk gibi. Lider de, nefer de ‘gayret’ etmesi gerekiyor. Davası olan bir kesimde, ‘şok, hesap sormak ve suçlu aramak, davanın zayıflamasına, ‘fitneye’ ve ‘ihanete’ neden olmaktadır. Sorgulamak değil, suçlu aramak değil, hesap sormak değil. Erbakan Hoca da, Kamalak da hiç fark etmez. Erbakan göçtü bu dünyadan, dava devam ediyor. Varisi Fatih gelse de fark etmez. Neticeyi o değiştirecek değil ya. Netice, Allah’ın takdiri. Niçin başarı verir, niçin hezimet, bilinmez. Ondan gelen her şey ‘doğrudur’. ‘Olan’ her şey O’ndandır ve ‘olan’ doğrudur.Şimdi fark etmiş olmanız gerek. Problem ve çıkmaz daha da derinleşmekte. AK Parti’nin seçimlerde en çok oyu alması, tek başına iktidara gelmesi bir netice. Olacak olan oldu. Allah takdir etti ve O’nun takdir ettiği doğrudur. O hâlde, AK Parti’nin kazanması Allah’ın takdiri ve olmasını istediği netice. Allah bunu takdir etmiş ise, SP’nin iktidara gelmesini istememiş olmakta. Çünkü O’nun istemediği bir şey olamaz. Biz ne yaparsak yapalım. O’ndan gelen her şey doğru ise, AK Parti’nin kazanması ‘hak’, SP’nin kazanması ‘yanlış’ olmakta. Veya Allah’ın istemediği bir netice. Çok ilginç, AK Parti taraftarlarından mütedeyyin insanlar tam da böyle düşünüp, çıkan neticenin Allah’ın ‘dilediğidir’, o hâlde AK Parti ‘doğru yoldur’ demekteler. Allah’ın ‘dilemesi’ bunun delilidir. Şimdi problem ve tıkanıklık daha da büyümekte. Kamalak’a ve Asiltürk’e bir şey söyleyemeyeceğim, SP’nin eriyip yok olmasına ‘kayıtsız’ kalıp, sadece gelecek sefere ‘daha fazla gayret edeceğim’ sözünü vereceğim, AK Parti iktidarını Allah’ın takdiri ve doğru olan netice şeklinde niteleyeceğim ve ‘demek ki Allah SP’nin iktidarını istememiş’ diye inanacağım. İyice ‘uyuştum’ gibi. Yerimden hiç kıpırdayamıyorum. Aklım da durdu. ‘Gayret’ için bir yere de tutunamıyorum. Bir şey desem, ‘isyan’ olacak. Ya, Kamalak ve Asiltürk’e. Ya Allah’a. Ya da Türkiye’ye. Bu dinî-kültürel arka planın beni nasıl Türkiye’ye yabancılaştırdığını açıklamış oldum. Kendimi daha iyi anladım gibi. Kamalak, Asiltürk ve SP’nin lider kadrosuna da sözüm yok. Allah’ın takdiri AK Parti’nin iktidar olmasına neden oldu, buna da bir sözüm yok. Allah neylerse güzel eyler. Benim de sükûttan ve seyirci olmaktan başka seçeneğim yok. Böylece, tam bir ‘Ehl-i Sünnet vel Cemaat’ mukallidi olduğumu da kanıtlamış oldum. Hollanda’daki gidişatla ilgili tutumum da böyle bir arka plana oturuyorsa, işimiz zor. Bu konuda düşüneceğim.


ons pagina

38 bizim sayfa

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 208 - Kasım/November 2015

Tebrik Taziye Şifa dileği - Taziye... Rotterdam Kocatepe Camii emektarlarından, Feijenoord Belediyesi meclis eski üyelerinden Sevgili Arif Akdemir'in eşi Döndü Akdemir, genç yaşta hakkın rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Feijenoord bölgesi semt sakinlerinden ve aslen Sivaslı olan Mustafa Bozkurt'un (23), 29 Ekim Perşembe günü genç yaşta kalp krizi nedeniyle hakkın rahmetine kavuştuğunu üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Feijenoord bölgesi semt sakinlerinden ve VoleyZuid takımı oyuncularından Sevgili Fâris Ocak'ın halasının kızının (34) genç yaşta vefatını üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Den Haag Mimar Sinan Camii önceki başkanlarından Sevgili Ahmet Polat'ın yeğeni Ramazan Polat'ın (34) genç yaşta elim bir kaza sonucu vefatını üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Ender 24 Ekim Cumartesi günü düzenlenen bir düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Ebru ile Ender’i kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Abonelerimizden, Sevgili Mehmet ve Seher Turan'ın mahdumu Ferhat ile Selahattin ve Fatma Kalın'ın kerimesi Sema 14 Kasım Cumartesi günü sade bir düğün töreni ile dünya evine girdiler. Sema ile Ferhat'ı tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Sevgili Mehmet ve Nariye Dinç'in mahdumu Muzaffer ile Hayrettin ve Meryem Şener'in kerimesi Gamze 15 Kasım Pazar günü sade bir düğün töreni ile dünya evine girdiler. Gamze ile Muzaffer'i tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik Hoş geldin Bebek! Yaşama sırası sende!.. Uden Süleymaniye Camii Teşkilatlanma/Eğitim Başkanı Sevgili İbrahim Bayraktar ile gazetemiz yazarlarından Sevgili Elif Bayraktar çiftinin, Mahmud Zahid adını verdikleri bir erkek evlâdı dünyaya geldi. Genç çifti tebrik ediyor, bebeğe hayırlı ömürler diliyoruz.

- Taziye... Feijenoord bölgesi semt sakinlerinden ve Güvenlik Görevlisi olarak çalışan Denizlili Halil Çiçek'in (47), 30 Ekim Cuma günü genç yaşta kalp krizi nedeniyle hakkın rahmetine kavuştuğunu üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Avicenna İslam Koleji öğretmenlerinden Sevgili Salih Şimşek'in ağabeyinin vefatını üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Tebrik... Hollanda İslam Federasyonu Sosyal Hizmetler Başkanı Sevgili İsa ve Zehra Kandemir'in kerimesi Sümeyye ile Efendi ve Şükriye Gönen'in mahdumu Dursun düzenlenen sade bir düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Sümeyye ile Dursun’u kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Tebrik Hoş geldin Bebek! Yaşama sırası sende!.. Birlik Cemiyeti Gençlik Teşkilatı önceki başkanlarından Sevgili Yusuf ve Betül Öztürk çiftinin, Mehmet Emin adını verdikleri bir erkek evlatları dünyaya geldi. Genç çifti tebrik ediyor, bebeğe hayırlı ömürler diliyoruz. - Taziye... Hizmet gönüllüsü Ercan Torun (43), 2 Kasım Pazartesi günü Hakk'a yürüdü. Rotterdam'da eğitim gönüllüsü olarak çalışan Cosmicus Vakfı Başkanı Ercan Torun hayatını kaybetti. Pankreas kanseri ile mücadele eden Torun, Evli ve 3 çocuk babası idi. Torun'un cenazesi memleketi Ankara’da defnedildi. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Feijenoord bölgesi semt sakinlerinden ve Saadet Partisi Hollanda Temsilciliği Danışma Kurulu Üyesi Sevgili Bahattin Korkmaz'ın bacanağının genç yaşta vefatını üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Feijenoord bölgesi semt sakinlerinden Gülay Derman'ın dayısının vefatını öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/ Yayın Yönetmeni Mehmet Erdoğan Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Doğukan Ergin Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Mob. 06-43 85 74 32 Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Havva Koç, Mehmet Şükrü Oflaz, Esra Yılmazer, Zeynel Abidin Kılıç, Sezer Değmez Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam tel. (010) 471 68 47 fax (010) 471 95 13 / Mob. 06-43 85 74 32 e-mail dogus@dogus.nl website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, B. Doğan Ingezonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Wegener

- Tebrik... Duyar ailesinin mutlu günü Hollanda Karamanlılar Federasyonu (HOKAF) Başkanı -İşadamı Mustafa Duyar’ın oğlu Tunahan Duyar, Duygu Çetinkaya ile dünya evine girdi. Tunahan Duyar ile Duygu Çetinkaya'nın düğününe, Gökkuşağı Gurubu eşliğinde İlahi sanatçısı Sedat Uçan ile çok yoğun bir kalabalık davetli topluluğu katıldı. Duyar ve Çetinkaya ailelerinin gerçekleşen düğün töreni ilahiler ve dualarla gerçekleşti. Genç çifti tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Tebrik Hoş geldin Bebek! Yaşama sırası sende!.. Aktüel TV Genel Yayın Yönetmeni ve Ilık Productionas sahibi Sevgili Ömer Hünkar Ilık ile Özgür Canel'in ADA ELA CANEL YANKI adını verdikleri bir kız evlatları dünyaya geldi. Genç çifti tebrik ediyor, bebeğe hayırlı ömürler diliyoruz. (Dördüz değil, 4 isimli bir bebek...) - Şifa Dileği... Benim Sigortam sahiplerinden Sevgili Mehmet Keskin'in kıymetli babasının ciddi bir rahatsızlık sonucu müşahede altına alındığını ve başarılı bir operasyon geçirdiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa Dileği... SIPOR (Stichting İslamıtisch Primair Onderwijs Rijnmond) Müdürü Sevgili Cihan Gerdan'ın kıymetli validesinin ciddi bir rahatsızlık sonucu hastanede müşahede altına alındığını ve başarılı bir operasyon geçirdiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz.

- Tebrik... Sevgili Adem ve Kezban Zararsız'ın kerimesi Rüveyda ile İmran ve Servet Demir'in mahdumu Emre 18 Ekim Pazar günü sade bir düğün töreni ile dünya evine girdiler. Rüveyda ile Emre’yi kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik... Rotterdam Kocatepe Camii eski yöneticilerinden Sevgili Erdal ve Sonay Şahan'ın kerimesi Ebru ile Mehmet ve Melihat Akdağ'ın mahdumu

Abone

- Şifa Dileği... Mercan Balık Sarayı sahibi Sevgili Ercan Uyrum'un rahatsızlığı sonucu hastanede müşahede altına alındığını ve başarılı bir operasyon geçirdiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa Dileği... Abonelerimizden Sevgili Osman Düzgün'ün kayınvalidesinin, Nesrin Düzgün'ün kıymetli validesinin ciddi bir rahatsızlığı olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz.


puzzels - raadsels

bilmece - bulmaca 39

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 208 - Kasım/November 2015

Bulmaca

Hazırlayan: Mücahid Çeçen

425

ROTTERDAM

KOCATEPE

CAMII

Soldan sağa: 1- Fotoğrafta görülen; Hollanda Millî Görüş Teşkilatında uzun yıllar sekreterlik yapan ve 10 Eylül 2015 günü kalp krizi sonucu vefat eden kişi * Aç gözlülük. 2- Küçük Gümüş para * (Tersi) bir uzvumuz * Yüzyıl * Sivas’ta bir ilçe. 3- Fiyat artışı * Bir saatlik zamanın altmışta biri * İlenme, beddua * Karbonun simgesi. 4- Allah’ı övmek, ona dua etmek için yazılıp makamla okunan nazım * Bir meclis veya kurulun çözümlenmesi gereken sorunları görüşüp tartışmak için yaptığı birleşimlerden her biri, celse * Bir tür cetvel. 5- Bir nota * Geri karşıtı * Gaye * Alfabemizde yirmi birinci harf . 6- Erbiyumun simgesi * Hemen yapılması gereken, ivedi * Ün * (Tersi) üretmekten emir. 7- Uzaklık işaret eder * Dolaylı anlatım * Potasyumun simgesi * Geleceği öğrenmek, şans ve kısmeti anlamak amacıyla oyun kâğıdı, kahve telvesi, el ayası vb.ne bakarak anlam çıkarma. 8- Toprakta kıvam * Ara, aralık, uzaklık. 9- At ayakkabısı * Bir haber ajansımız * Kazakistan ve Özbekistan sınırları içerisinde olan ve 68,000 km² büyüklüğündeki Asya’nın ikinci büyük gölü * Kükürdün simgesi. 10- Ummaktan emir * Eski bir savaş aleti * İkinci Dünya Savaşı'nda Alman ordusunun kullandığı, günümüzde polisin kanunsuz sokak gösterileri gibi hareketleri bastırmak için yararlandığı, yüksek tekerlekli, zırhlı, hafif silahlarla donatılmış araç * Yabani hayvan avlama işi. 11- Verim * Deniz taşıtlarının yanaştığı, çoğu tahta ve betondan yapılmış, denize doğru uzanan yer. 12- Döteryumun simgesi * Yedirip içirme, besleme, bakma * Hayvan barınağı * Doğu Anadolu ile Azerbaycan'da çalınan bir çalgı türü * Döteryumun simgesi. 13- Utanma duygusu * Potasyumun simgesi * Geri çevirme * Meyvelerin şekerle kaynatılmasıyla hazırlanan tatlı. 14- (Ters)sorguç, Padişahların ve vezirlerin başlarına taktıkları başlıkların ön tarafında bulunan tüy veya püskül biçimindeki süs *Atletizmle uğraşan kimse * Masal dağı. 15- Kuru olmayan * Kavramak * Eski dilde su. Yukarıdan aşağıya: 1- Erdem * Mekke’de bulunan ve Hz. Muhammed (s.a.v)’e ilk vahyin geldiği dağ. 2- Kendini akıllı ve bilgili sanan kimse, bilgiçlik taslama * Tayin etme * Doğu Slav halkı veya bu halkın soyundan olan kimse. 3- Bir çeşit susamsız, kalınca, yağlı çörek * Argonun simgesi * Kırmızı renk * Nikelin simgesi * Türk parası. 4- Bir tür cetvel * Bir kimseyi, bir toplumu, bir düşünceyi, bir nesneyi, bir göreneği yermek için yazılmış yazı veya söylenmiş söz * Bir ışık veya ısı kaynağından yayılan ışınların toplandığı yer, mihrak * Argonun simgesi. 5- Azodun simgesi * Bir bütünden kesilmiş veya ayrılmış ince, yassı parça * Geçip gitme, sürüp gitme * Beyaz renk. 6- Ulamaktan emir * Bir göz rengi * Argonun simgesi * Sözüne güvenilen kişi. 7- Bir spor dalında erişilmiş derecelerin en üstünü * Panamanın plaka işareti * Bir göz rengi. 8- Alfabemizin on beşinci harfi * İtme işi * Birden bire, ansızın. 9- Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu * Argonun simgesi * Azodun simgesi * Azodun simgesi * Türk parası. 10- Arkadaş, yakın dost * Geçmiş * Alfabemizde yirmi birinci harf * Argonun simgesi. 11- Trityumun simgesi * Sonradan olma yumru * Tomrukların boyuna biçilmesiyle elde edilen ve marangozlukla inşaatta kullanılan nitelikli ağaç * Kısaca metre. 12- Ululuk, büyüklük * Durağan bir nokta çevresinde ağırlığının etkisiyle salınım yapan hareketli katı cisim, rakkas, pandül * Argonun simgesi. 13- Ay parçası, sevgili (eski dil) * Bir tür balık * Gaye. 14- Utanma duygusu * Trityumun simgesi * Üstüne öteberi koymak için duvara veya bir dolabın içine birbirine paralel olarak tutturulmuş, genellikle geniş, uzun tahta veya metal levha * Kırmızı renk * Mikroskopta incelenecek maddelerin üzerine konulduğu dar, uzun cam parçası. 15Kabenin bir köşesinde bulunan ve tavafa başlama noktası olarak belirlenmiş ve her dönüşte selamlanan mübarek bir taş *Bir nota.

KITAP FUARI

ARALIK

2015

ile

32016 OCAK

HER GÜN SAAT: 10:00 - 20:00

Son çıkan ve çok satan kitaplar. Hollandaca Kitaplar.

Satıṣ standları.

ANISINA

10 GÜNLÜK

Kitap ve Kültür Fuarında Buluṣalım...

GENiŞ BiLGi ve iRTiBAT iÇiN

Tel: 010-484 21 61 www.kocatepecamii.nl

KOCATEPE CAMii Afrikaanderplein 40 3072 EC Rotterdam-Zuid


DECEMBER UMRAH2015 We bezoeken het huis van Allah (swt) Milli Görüş maakt het verschil...

JONGEREN 12-25 JAAR HEEN

PRIJS 3 PERS. KAMER

20/12/15 € 1250 € 1310

2 PERS. KAMER

02/01/16 € 1375

OUDEREN 25+ HEEN

* Inclusief dagelijks 2 maaltijden. * Hotels bevinden zich in de nabij omgeving van Al haram.

PRIJS

* Deelname vanuit Turkije is mogelijk. * Laatste aanmelding eindigt 3 weken voor vlucht. * Deelname alleenreizende vrouwen jonger dan 45 jaar is niet mogelijk. * In geval van te late betaling ( 3 weken voor vlucht ) wordt er geen visumaanvraag gedaan.

Nederlandse Islamitische Federatie Strevelsweg 700 U413, 3083 AS Rotterdam

€ 1450 € 1510

TERUG

2 PERS. KAMER

02/01/16 € 1575

. SLAM FED I

NIF *1981*

ASYON ER

M: 06-81 03 43 53 hacc@nifonline.nl

3 PERS. KAMER

20/12/15

LANDA OL

* Kinderen van 2 tot 11 jaar € 950.

H

* Baby’s van 0 tot 2 jaar € 200.

U

Bepaalde zaken

T: 010 4716847 .nl www.nifonline.nl

TERUG


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.