Dogus editie 206

Page 1

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Eylül/September 2015 yıl/jaar 16 sayı/editie 206

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

Dünya insanlığının, merhamet ve insanlıkta kıyıya vuruluşunun resmidir...

Umuda yolculuk serüveni Aylan’ın cansız minik bedeni kıyıya vursa da hep devam edecek... O minik bedene bakıp gözyaşı dökmek, Suriyeli göçmenlerin sorunlarını maalesef çözmüyor. Gözyaşlarımızı ve öfkemizi unutmayalım, ancak gözyaşı ve öfkemizi en azından bu ülkede daha iyi bir yaşam sağlamak için onlarla dayanışmaya, Suriyeli sığınmacıların hakları, insanca yaşam koşulları için mücadeleye çevirelim. Unutmayalım, Aylan’ın katili biraz da, bu insanları ve yaşadıklarını görmezden gelen bizleriz!

Bu son olsun... Kan ve göz yaşları dinsin, ülkeme barış gelsin, kardeş kavgası sona ersin!.. Türkiye’de, Filistin’de Mekke ve Dünya’da yaşanan ve bizleri derinden üzen olaylarda hayatını kaybeden bütün canlara Allah’tan rahmet, insanlığa başsağlığı diliyoruz...

GÜN, BİRLİK GÜNÜ, VAKİT, YEKVÜCÛD OLMA VAKTİDİR! KURBAN BAYRAMINIZI TEBRİK EDER, ESENLİKLER DİLERİZ

S 08

İNSANLIK ÖLÜRSE NE YAŞAR?

BAŞKONSOLOS TOGAN ORAL YURDA DÖNÜYOR

S 29

S 02

S - 24-36


redactie

02 yayın odası Editörden

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - Eylül/September 2015

adnan@dogus.nl

Adnan Şahin

Sözün bittiği yer... Değerli okurlarımız hepinize güzel bir çalışma dönemi dileyerek kocaman bir ‘MERHABA’ diyorum. Yakıcı sıcaklar altında, bazen kentte bazen köyde ama en çok yollarda yoğun bir tatil geçirmiş olduğunuzu zannediyorum ve tekrar ‘baba vatanınıza hoş geldiniz’ diyorum. Ben de pek çoğunuz gibi memlekete sıla-i rahim için gidip döndüm elhamdülillah. Tatil nasıl geçti? Nerelere gittik? Neler yaptık? Bunları “tatil anıları” başlığı altında sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Sizlerin anılarınızı bize yolladığınız takdirde yayınlayacağımızı bir önceki yazımda duyurmuştum. O nedenle sizlerden yazı ve fotoğraf bekliyoruz. Ülkemizi tanımak ve tanıtmak amacıyla bunu önemsiyoruz. Birçok yönüyle ülkemizden övgüyle bahsedebiliriz. Havasından, suyundan, yolundan filan bahsedebiliriz. Ama işin “insan ilişkileri” boyutuna gelince pek çok konuda sınıfta kaldığımızı söylememiz mümkün. Elbette bu konularda herkes farklı şeyle söyleyebilir. Bu da çok doğaldır. Bunları duymak isteriz. Dileğimiz odur ki, ülkemiz yakın bir gelecekte tam da düşlediğimiz gibi bir ülke olsun. Ama maalesef görünen o ki, bizi bize bırakmıyorlar. Birileri bizimle tarih boyu olduğu gibi uğraşıp durmaktadır. Su uyuyor ama o uyumuyor. Bizlere “cambaza bak” diyor ve biz o yana bakar bakmaz yapacağını yapıyorlar. Atıveriyor bir kuyuya bir taş ve binlerce insanımız o taşı çıkarmaya çalışıyor. İçerden ve dışardan çemberi daraltmaya çalışıyorlar. Bu konuda da hayli yol alındığını söylemek durumundayız. Çevremiz ateş çemberine döndürülmüş durumda. Aynı zamanda milyonlarca mülteci üzerimize boca edilerek başımıza yeni dertler açılmak istenmektedir. Bunun da ardı arkası kesileceğe de benzemiyor, sürekli yeni çoraplar örülmeye çalışılıyor. Silkinip kendimize gelemiyoruz bir türlü. Biri ile uğraşırken bir yenisi çıkıveriyor karşımıza. Yedi başlı ejderha ile savaşıyoruz âdeta. “Filistin’de kan ağlayan kardeşlerimizin imdadına koşalım” derken, Mısır’ı çıkardılar ortaya. “Afganistan bitti” derken Irak yoktan bahanelerle paramparça edildi. Yetmedi Suriye ile aramızda derin uçurumlar oluşturuldu. O da yetmedi, dünyayı kana bulamaya ceht etmiş, gözü dünmüş yaratıklar ordusu “IŞID” diye bir bela türetildi. Ve olanlar oluyor işte. Bu beladan kaçmak isteyen on

binlerce masum insan yerlerinden yurtlarından oldukları bir yana, her şeylerini geride bırakarak, önünü sonunu hesap etmeden “ölüm yolculuğuna” çıkıyorlar. Ve sözün bittiği yere gelindi işte! Zira denizlerimiz ağzı süt kokan körpe çocuk cesetleri kusuyor kıyılarına!.. Aylan’lar kusuyor..

Bayram mesajı

"Camilerimize ‘Bir Cami Bir Aile Bir Umut’ projesi geliyor"

İnsanlık ölürse ne yaşar? Vicdanlar sessiz kalırsa neyin sesi çıkar?!

Ve insanlık nutku durmuş bir şekilde bunu seyrediyor… Biz bunun kıyamet alametleri olduğunu hadislerden öğrenmekteyiz. “Müslümanlar sayıları çok olmalarına rağmen azınlık karşısında çer-çöp gibi olacakları”nı, hadisler haber veriyor. Peki, neden çer-çöp gibi olacaklar? “Allah’ın ipine sımsıkı sarmadıkları için” diye buyuruyor. Sevgili Peygamberimiz. Allah’ın ipi “Kur’an’dır” “sünnettir” Müslümanlar bir bunu anlayabilip yaşayabilseler onları hangi güç mağlup edebilir ki… Ülkemiz yine bir seçimin eşiğine dayanmış durumda. Ancak bir yandan devam eden terör saldırıları ve bunun sonucunda yürekleri dağlayan şehit cenazeleri. Sürekli gerilen bir ortama sürüklenmekteyiz. Esasen gidişat çok parlak gözükmemektedir. Nereden nereye geldik. Kısa bir süre önce Türkiye’de çok başka şeyler konuşuluyordu. Köprüler, tüneller, yollar, çılgın projeler, devasa planlar vs. konuşuluyordu. Ne oldu da ülkenin gündemi bu kadar olumsuz yönde değişti. Bizim geleceğimiz başkalarının iki dudağı arasından çıkan birkaç cümleye mi bağlı artık. Koskoca devlette her şey bu kadar çarçabuk ters yüz edilmeye müsait olmalı mıydı? Bizim sapasağlam yerinde duran neyimiz kaldı merak ediyorum. Elbette ümitsizlik bize yakışmaz. Dileğimiz 1 Kasım’da yapılacak seçimlerin ülkemize huzur, refah, ve saadetler getirmesidir. Bu vesileyle tüm okurlarımızın kurban bayramlarını tebrik ediyorum. Gelecek sayımızda görüşebilmek umuduyla Allah’a emanet olunuz.

“Bu beladan kaçan on binlerce masum insan yerlerinden yurtlarından oldukları bir yana, her şeylerini geride bırakarak, önünü sonunu hesap etmeden “ölüm yolculuğuna” çıkıyorlar. Ve sözün bittiği yere gelindi işte! Zira denizlerimiz ağzı süt kokan körpe çocuk cesetleri kusuyor!”

S

aygıdeğer kardeşlerimiz, bir yaz dönemini ve sıla-i rahim ziyaretlerimizi geride bıraktık. Bütün kardeşlerimizin salimen Hollanda’ya dönmesinden dolayı Allah’a hamd ediyoruz. Hollanda’da 24-31 Ağustos tarihlerinde eğitim ve öğretimin başlaması ile beraber, Teşkilat çalışmalarımıza da start vermiş olduk. 24 Eylül Perşembe günü inşallah Kurban Bayramını idrak etmiş olacağız. Bu vesileyle Hollanda’da yaşayan bütün Müslüman kardeşlerimizin Kurban Bayramını tebrik ediyor, bütün insanlığın kurtuluşuna huzur ve barış içerisinde yaşanmasına vesile olmasını, sağlık sıhhat içerisinde ailenizle beraber bir bayram geçirmenizi yüce Allah’tan temenni ve niyaz ederim, Günümüz dünyasının en büyük sorunlardan biri de, evinden yurdundan kovulmuş, çaresiz bir şekilde bir yerlere sığınmak için yer arayan mülteciler konusudur, Savaşlardan ve çaresizlikten, insanca yaşayabilmek, çocuklarına bir gelecek sağlamak isteyen on binlerce mazlum Avrupa’nın kapısına dayandı yüzlerce insan Akdeniz’de hayatını kaybetti.

Bunun en somut örneğini geçtiğimiz günlerde cansız bedeni Bodrum’da kıyıya vuran, daha 3 yaşlarındaki Suriyeli Aylan oldu. Aslında kıyıya vuran insanlıktı. İnsanlık ölürse ne yaşar? Vicdanlar sessiz kalırsa neyin sesi çıkar?! Gözler kör, kulaklar sağır, kalpler duyarsız hâle gelmişse orada insanlıktan söz edilebilir mi?! Küçük Aylan’ın sahile vuran cansız bedeni, dünyanın ilgisizliğini, Avrupa’nın duyarsızlığını resmeden bir sembol oldu. Macaristan’a kadar gelmiş Suriyeli küçük bir çocuğun kendisine uzatılan mikrofonlara verdiği şu cevap da ibretlik idi: “Biz Avrupa’ya gelmek istemiyoruz. Suriye’ye lütfen yardım edin. Savaşı durdurun, yeter” Millî Görüş Teşkilatları olarak Hollanda’da ve Avrupa’da mültecileri karşılamak ve kalıcı çözümler, projeler üretmek adına bir eylem planı ortaya koymuş bulunmaktayız, Barınma, yeme içme, giyim, rehberlik, ibadet paketleri, Kurban Bayramında kurban etlerinin dağıtılması gibi bir çok kalıcı yardımlar, Millî Görüş Sosyal Hizmetler birimi ve Hasene derneğimiz ile ortak hizmet olarak sunulacaktır.

Avrupa’da bütün camilerimizde ‘Bir Cami Bir Aile Bir Umut’ projesine katılmasını teşvik edecektir. Bu proje çerçevesinde A kategorisindeki camilerimiz üç, B kategorisindeki camilerimiz iki, C kategorisindeki camilerimiz bir aileye bakarak; onların topluma entegre olması yönünde yardımcı olacak, hedefler verilecektir. İGMG Hasene derneğimizin kurban kampanyası 25 Eylül 2015 tarihine kadar devam edecektir. Kurban ibadeti kampanyasına katılmanızı ve yeryüzünde bir mazlumu da sizin sevindirmenizi gönülden rica ederiz. Şu ana kadar kurban kampanyamıza katılmış olan siz değerli kardeşlerimiz de mağdur ve mazlumların yanında olduğunuzu göstermiş oldunuz. Bu vesileyle, Millî Görüş Teşkilatlarımız Hollanda İslam Federasyonu adına sizlere şükranlarımızı sunar hayırlı ve sağlıklı bir ömür geçirmenizi yüce Allah’tan temenni ve niyaz ederiz. Bayramınız mübarek olsun... Mehmet Erdoğan Millî Görüş Hollanda İslam Federasyonu Başkanı

Fatma Koşer Kaya mecliste

Muhalefetteki Demokratlar 66 Partisi (D66) üyesi eski milletvekili Fatma Koşer Kaya, aynı partiden Gerard Schouw’un görevden ayrılması üzerine yedek listeden Temsilciler Meclisi’ne girdi. Kaya, özel sektörde çalışmak amacıyla 1 Ağustos’tan itibaren meclisteki görevini bırakan Schouw’un yerine bugün yemin ederek milletvekilliğine başladı. Kaya’nın meclise girmesiyle meclisteki Türk kökenli milletvekili sayısı 7’ye yükseldi. Daha önce 2004-2012 yılları arasında da milletvekilliği yapan Kaya, 13’üncü sıradan aday gösterildiği 2012 seçimlerde, partisi 12 milletvekili çıkardığı için meclise girememişti.


Sorunlarımız...

gündem 03

"Erkek, eski eşine ve çocuklarına nafaka ödemekle yükümlendirildi"

Nafaka alan eşin iş arama mecburiyeti var mıdır? E ğer eski eşinize nafaka ödüyorsanız, kendisinin de iş aramak için çaba göstermesi zaruri midir? Boşanma anlaşmasının (echtscheidingsconvenant, böyle bir sözleşmede taraflar boşanma şartlarını beraber anlaşabilirler. Boşanma anlaşmasında nafaka, mal mülk dağılımı, çocukların velayeti vs. gibi önemli konuları bağlayıcı olarak belirleme imkânı vardır) böyle bir durumda bir rolü var mıdır?

Nafaka alan eşin iş arama mecburiyeti var mıdır? Nafaka ödeyen kişi eski eşinin çalışmaması ve tabiri yerindeyse, evde oturum keyif yapması ve

agenda

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

“nasıl olsa nafakam geliyor” düşüncesiyle iş aramaması nafaka ödeyen kişiyi rahatsız edebiliyor. Bu problem son zamanlarda sıkça rastlanan bir problem hâline gelmiştir. Böyle bir duruma nafaka alan eşin aşağıda belirtilen temel kurala uyması gerekmektedir. Temel Kural Eğer bir kişi boşandığı eşinden nafaka alıyorsa, bunun yanında kendi geçimini sağlamak için elinden gelen her şeyi yapmak zorundadır. Bu zorunluluk boşanma anlaşmasında yazılmamış olsa dahi mevcudiyetini kaybetmez, zira bu yasal bir zorunluluktur. Bu zorunluluk çaba gösterme görevi

olarak nitelendirilir ve bunun bir yükümlülük olarak kişinin nafaka aldığı dönem içerisinde bir iş araması gerektiğini ortaya koyar. Ek koşullar Bazı ek koşullar çaba gösterme yükümlülüğüne engel olabilir. Bu koşullar boşanma anlaşmasında yapılan anlaşmalar veya günlük yaşantıdan kaynaklanabilir. Bunu örnek bir dava ile netleştirebiliriz. Günlük çocuk bakma mecburiyeti Erkek ve kadın ayrıldıktan sonra, erkek eski eşine ve çocuklarına nafaka ödemekle yükümlendirildi. 7 yıl sonra erkek Mahkeme aracılığı ile daha az nafaka ödemek için dava dilekçesi

sundu. Bunun sebebi ise erkek, eski eşinin artık kendi ayaklarının üstünde durması gerektiğini düşüncesi idi. Duruşmada öne çıkan ise, kadın ve erkeğin boşanmalarında kadının çocukların bakımını üstlenmiş olmasıdır. Her iki çocukta farklı sorunların olduğu anlaşılmış ve en küçük çocukğunun özel bakıma ve ilgiye ihtiyacı olduğu anlaşılmıştır. Buna rağmen kadın haftalık 13 saatlik bir işte çalışmaktadır. Kısa bir iş geçmişi olduğunu göz önünde bulundurarak, buna çocukların bakımı da ilave edildiğinde, kendisinin kalıcı bir iş bulmasının dahada zorlaşacağı kanaati Mahkemede ağırlık kazanmış olup şu anki geliri, geçim düzeyinin

altında olduğu Mahkeme tarafından tespit edilmiştir. Sonuç olarak Mahkeme bu koşulları göz önünde bulundurarak kadından iş bulma çabasını artırmasının ve daha fazla çalışmasının beklenememesi gerektiğini kararlaştırmış ve erkeğin baş vurusunu reddetmiştir. Yani bir kadın boşandıktan sonra çocuklarına bakma sorumluluğunu almışsa ondan standart şartlar altında çalışıp para kazanmasını beklemek gerçekçi olamaz. Zira mahkeme, bu sebepten dolayı başvuruyu reddetmiş ve böylece ‘kadın ve çocukları korumuştur’. www.hukukburosu.nl

«

Soru ve sorunlarınız için: www.hukukburosu.nl

Zamanaşımı süresi (verjaringstermijn) Ticaretle uğraşmanın, işletmeci olmanın rizikosu ödenmeyen faturalardır. Ve görüyoruz ki girişimciler ödenmeyen faturalarla uğraşmayı sevmiyorlar ve bu konuda zamanında gerekli adımı atmıyorlar. Uzun zaman borçluya karşı adım atılmadığında zamanaşımı süresi ile karşı karşıya kalma riski vardır. Zamanaşımı süresi alacağınızın Ticaret Mahkemesi’nde talep etme hakkını kaybettiğiniz anlamına

Tatilde hastalanan işçi, işinden oldu gelmektedir. Ödenmeyen fatura, kira, faiz gibi konularda zamanaşımı süresi 5 yıldır. Haksız yere bir ödeme yapılmış ise bunu geri almak içinde zamanaşımı süresi 5 yıldır. 5 yıllık süre karşı taraftan alacaklı olduğunuz günden sonra başlar. Eğer karsı tarafa ihtarname gönderirseniz ve hakkınızı şaklı tutarsanız zamanaşımı süresi yeniden başlar. Yukarıda görüldüğü gibi hakkınızı kaybetmemek için zamanında açık faturalara karşı adım atmanız gerekmektedir. Yazının devamı için www.hukukburosu.nl sayfasına bakabilirsiniz...

bildirmişti. İşçi zamanında işbaşı yapmadığından dolayı işten çıkartılıyor. İşçi avukatı aracılığıyla İş Mahkemesine başvuruyor. İşçi, savunmasında uçakta Fas’a giderken hastalandığını ve Fas’ta birkaç hastanede tedavi gördüğünü bildiriyor. Bu sebepten dolayı zamanında işbaşı yapamadığını savunmasında belirtiyor. İstinaf Mahkemesi verdiği kararında işçi Fas’a varır varmaz hemen işverenine hastalandığını bildirip ve doktor raporu sunması ve bunun yanı sıra işçinin işverene kaldığı yerin adresini, iletişim sorununun yaşanmaması için, bildirmesi gerektiğini yazılı kararında öne çıkarmaktadır. Bu gerekçelere dayanarak, yüksek mahkeme işçiye verilmiş olan çıkışın hukuksuz olmadığını kararlaştırarak, işten çıkarmayı onaylıyor.

Sahte maaş bordrosu mahkûmiyet getirdi

Sosyala bildirmeden tatile gitmek, pahalıya patlıyor Bu dava içerisinde Belediye bir araştırma sonucu kişinin pasaportunda mühürlerden dolayı (giriş/ çıkış mühürleri) yurtdışına gittiği ortaya çıktı. Dava içerisindeki kişi bu seyahatini/tatilini sosyal ödeneği aldığı belediyeye bildirmediğinden dolayı, belediye aldığı ödeneği bir ay süreliğine yüzde 30 düşürdü. Bu karara karşı itiraz ve mahkeme prosedürüne rağmen istinaf mahkemesi yine de Beledi-

Lahey İstinaf Mahkemesi bir işçinin tatil esnasında hasta olmasının işverenine bildirmediğinden dolayı işten çıkarma (ontslag op staande voet) için yeterli bir sebep olduğunu karara bağladı. İşçi işvereninden izin alarak Fas’a tatile çıktı. İşveren işçisine mektup göndererek 11 Ağustos tarihinde işbaşı yapmasını , sebepsiz yere 11 Ağustosta işe başlamadığı takdirde, işten çıkartılacağını

yenin almış olduğu kararın doğru ve geçerli olduğunu karara bağlamıştır. Not: Yukardaki kararı ofisimizdeki grup toplantımızda görüştüğümüzde, söz konusu şahsın belediyeye pasaportunun verip vermeme hakkını tartıştık. Çünkü, belediyenin araştırma hakkına karşılık olarak, şahısların ‘kendilerini suçlu duruma düşürmeme hakkı’ bulunmaktadır. Yani, kısacası eğer şahıs pasaportunu vermemiş olsaydı, belediyenin bu şahsın yurtdışına çıktığına dair herhangi bir delili olamayacaktı. Maalesef bu davada ‘pasaportu vermeme’ konusu hiç işlenmemiş ve böylelikle hukuki açıdan önemli olan ‘verme veya vermeme hakkının’ olup olmadığını içtihat çerçevesinde kesinleşmemiştir.

Bu davada sanık evrakta sahtecilik yaptığı için 7.500,– para cezasına ve 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. İpoteği alabilmesi için sahte evrak sunmanın cezasız kalmadığının bir örneği bu dava ile beraber tekrar gündeme gelmiştir. Sanık ipotek başvurusunda geliri olmadığı ve çalışmadığı hâlde kendini ipotek verecek olan kuruluşa karşı sanki bir şirkette

çalışıyormuş ve aylık € 3000,– küsur bir maaş/meblağ kazanıyormuş gibi göstermiştir. Mahkeme sanığın çalışıyor odluğunu iddia ettiği şirkette hiç çalışmadığını tespit etmiştir. Bu durumda sanığın sahte aylık kağıdı/maaş bordosu hazırlayıp ipotek başvurusunda bulunduğunu tespit etmiştir. Sanık savunmasında şirkette çalıştığını ve maaş kağıdının/ bordosunun sahte olduğunu bilmediğini savunmuştur. Bunun yanı sıra sanık bahsedilen ipotek başvurusunu mali danışmanlık aracılığıyla yaptığını ve sunulan evrakların sahte olduğunun farkında olamayacağını savunmuştur. Mahkeme bu savunmayı yeterli bulmamış ve sanığı suçlu bularak mahkûm etmiştir.


nieuws

04 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - Eylül/September 2015

Mr. Onur Emre (Kaza Avukatı)

Güncel

“Kâbe’yi ilk gördüğünüzde, içinizden geldiği gibi

Güney Hollanda adayları uğurlan

Kaza tazminatlarında özel hesap

Bu hesaptan para ne zaman çekilebilir? Eğer çocuğun tedavisi için para çekilmesi gerekiyorsa yerel mahkemeden izin almak zorunludur. Buna hakim karar verecektir. Bunun dışında tabii ki çocuk 18 yaşında olunca, zaten bir çok haklara sahip olacağı gibi, bu hesabını da rahatlıkla kullanması mümkün olacaktır.

BEM-Clausule (Beschikking Eigen Middelen) Özellikle çocukların karıştığı bisiklet, araba gibi trafik ve diğer kazalar sonrası, çocuklara ödenecek tazminatlar için yasal olarak özel banka hesabı açmak gerekmektedir. ‘BEM-Clausule’ denilen bu uygulamayı sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Bu hesabın vergi bağlantısı nedir? Bu hesaptan vergi kesilmez. Bir gelir ya da malvarlığı olarak da kabul edilmez. Kişiye tanınmış bir haktır. Yetişkinler için de özellikle acı parası için vergi uygulaması yapılmaz. Genelde dosya kapanması esnasında belirli bir miktarın üstündeki tazminatlar için ‘belastinggarantie’ adı altında vergi garantisi formu imzalanır.

Yıllardır en iyisini yapmaya çalışan Millî Görüş Hac ve Umre organizasyonu başarılı çalışmalarını sürdürüyor. Bu hizmetin Güney Hollanda bölümü olan Hollanda İslam Federasyonu 2015 yılı hacı adaylarını her yıl olduğu gibi bu yılda rahat bir şekilde Amsterdam Schiphol havaalanından Medine’ye uğurladı.

Kaza tazminatları haricinde böyle bir hesap açılabilir mi? Sadece kaza tazminatlarında değil, 18 yaş altındakilere miras kalması ya da bir hediye şeklinde para verilmesi durumunda da BEM-Clausule hesabı açılabilir. Sonuç olarak 18 yaşına kadar bu hesaptan para çekilemez ve para çekilmesi ancak mahkeme kararı tabi tutulmaktadır.

oğun bir kalabalık tarafından uğurlanan hacılar bir yandan mübarek beldelere varacaklarının sevincini yaşarken öte yandan geride bıraktıkları yakınlarından ayrılmanın hüznünü yaşadılar.

BEM-Clausule nasıl bir hesaptır? 18 yaşından küçük çocuklar için bankalarda açılan özel bir hesap numarasıdır. 18 yaşına kadar bu hesaptan para çekilmesinin önüne geçilmesi söz konusudur. Yani çocuğun hesabını yasal olarak koruma altına almak amaçlanmaktadır. Çocuk, anne babası ya da yasal temsilcileri bu hesaptan para çekmeleri mümkün değildir. Neden böyle bir uygulama vardır? Kısaca söylemek gerekirse çocuklar, gençler başka bir deyişle 18 yaşı altındakiler, yasal olarak koruma altına alınmaktadırlar. Bu hesaptan ne kendileri, ne anne babaları ne de yasal temsilcileri para çekemezler. Çocuklar için kaza tazminatı hangi bölümlerden oluşur? Kaza tazminatlarında ‘schadeposten’ denilen bir çok masraf kalemi vardır. Aslında kaza tazminatları hesaplamaları da yetişkinler için de aynıdır ve iki bölümden oluşur. Kazadan dolayı anne ve babanın yapmış olduğu masraflar ‘voorschot’ yani avans olarak sorumlu sigorta tarafından anne babanın hesabına ödenir. Ayrıca ikinci bölüm olarak niteleyebileceğimiz ‘smartengeld’ denilen acı parası ve ‘toekomstige schade’ yani gelecekteki masraflar vardır. Bu bölümü ise çocuklar için bankada açılacak bu özel hesaba yatırılır.

Bize ulaşmak çok kolay! Bize her şekilde ulaşmak çok kolay. Biz ELFI & Randstad Kaza Avukatı www.kazaavukati.nl kurumu olarak, kaza dosyanızı analiz eder ve hemen hukuk sürecini başlatırız. Siz de sadece sağlığınızla ilgilenirsiniz. Bizim hukuksal takip hizmetimiz ücretsizdir. Çünkü Hollanda yasalarına göre verdiğimiz hizmet masraflar sorumlu sigortadan talep edilmektedir. Böylece mağdur müşterinin kaza tazminatına hiç dokunulmaz. Hak edilen kaza tazminatı sorumlu sigorta tarafından direkt olarak mağdur müşterinin hesabına yatırılır. Kaza sonrası haklarınız için başvuruda gecikmeyin.

Y

Büyük ve küçük iki kafileden oluşan Güney Hollanda milli görüş hacıları bu yıl toplam 178 hacı adayından oluşmaktadır. 8 Eylül 2015 günü ilk olarak giden 135 kişilik uzun kafile hacı adayları önce Medine’ye varacaklar sekiz gün sonra yani kırk vakit namaz kıldıktan sonra Mekke’ye gidecekler. Hacı adaylarını yolcu etmek için hava alanında bulunan bölge başkanı Mehmet Erdoğan hacılar polis kontrolünden geçmeden önce onlara hitap ederek duygularını dile getirdi. Erdoğan şöyle konuştu, “Allah’ın mi-

safirleri olarak buraya toplanmış olan çok değerli hacı adayı kardeşlerim ve onları uğurlamaya gelen değerli kardeşlerim. Hepinizi Allah’ın selamıyla, rahmetiyle selamlıyorum. Esselamüaleyküm! Milli görüş teşkilatları olarak 46 yıldan beri “Hac Milli Görüş ile yapılır” sloganı ile Allah’ın izniyle siz Müslüman kardeşlerimizi salimen götürüyor ve onlara makbul bir hac vazifesi yaptırarak tekrar ikamet edilen ülkeye geri getiriyoruz. Yüce rabbimize hamd-ü senalar olsun. Birçok insana niyetlenir ancak hac nasip olmaz. Siz cenabı Allah’ın emrine uydunuz O da sizi davet etti. Ne mutlu sizlere ki, davet edildiniz. Bu güzel görevi yapmak üzere önce mescidi Nebevviye yani Medine’yi Münevvere ’ye gideceksiniz. Peygamber efendimizin huzuruna varacaksınız. O’nu selamlayacaksınız. Sakın ola ki, efendimizin huzurunda birbirinizin kalbini kırmayasınız. O

manevi atmosfer içinde kalacağınız sekiz günü dolu dolu yaşayarak tamamlaya çalışın. Daha sonra hac farizası için tekrar hazırlanacaksınız. Yanınızda bulacak olan Kafile başkanımız Ahmet Yılmaz Hocamız ve Sefa Bağcı, İbrahim Ersin ve Beyza Madak’tan oluşan gurup imamlarımız sizlere hac boyu refakat edecekler. Sizleri en iyi şekilde hac yapabilmeniz için canla başla çalışacaklar. Bizim de sizlerden ricamız onları iyi dinleyip söylenenleri aynen uygulamanızdır. Bu sizin sağlığınız ve güvenliğiniz için çok önemlidir değerli kardeşlerim. Siz normal bir seyahate çıkmıyorsunuz. Sizler Allah’ın evi Kâbe’ye gidiyorsunuz. Oraya vardığınızda kendinizi, aynı anda tavaf yapan, dili başka, rengi başka, kültürü başka milyonlarca kardeşinizin ortasında bulacaksınız.

Ayrıca kaza tazminatı (letselschade) konusunda Kaza Avukatı www. kazaavukati.nl olarak bizimle bir an önce iletişim kurun. Ücretsiz danışmanlık hizmeti verir, gerekli hukuksal süreci hemen başlatırız. info@onuremre.nlinfo@ kazaavukati.nl - 0800-0815


perspective

perspektif 05

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

Kalemdâr

dua ediniz. Avrupa’da imana susamış olan gençlerimiz için dua edin”

Mehmet Şükrü Oflaz

“Gölge Varlık” ve Ayna

hacı ndı

Sefer Yazıları-1 Sigaranın sağlığa zararları hakkında doktorlarımız, bizleri ikna edecek delillerle arz-ı endam etmektedirler. Paketler üzerinde, sigara içenlerin vücutlarının içinin çok berbat olduğuna dair resimler ve can alıcı ikazlar cabası. Kapalı alanlarda sigara içmek yasak ve maddî cezası var. Âlimlerimiz diye saydıklarımız, mekruh dairesinin harama döndüğüne dair fetvalarını duyuruyorlar bize. Meclislerde sigara içmeyenler, dumanın kendilerini rahatsız etmesinden kurtulmak için oradan buraya yer değiştiriyorlar. Kızgınlıkları ayyuka çıktığında ise hak ihlalinin olduğunu söyleyerek, cennet kapılarını sigara tiryakilerinin yüzüne kapatıveriyorlar.

Kâbe’yi ilk gördüğünüzde içinizden geldiği gibi dua ediniz. Avrupa’da imana susamış olan gençlerimiz için dua edin. Suriye’deki, Irak’taki ve bütün İslam beldelerindeki mağdur ve mazlum kardeşlerimiz için dua edin. Ve duaları kabul olunduğu yer olan Arafat’ta dua edin. Orada hocalarımızın yaptıkları dualara öyle bir âmin deyin ki, yer gök inlesin. Yürekleriniz titresin. Zira orası duaların geri çevrilmediği bir mekândır.

Bolca tövbe istiğfar ediniz ve Arafat dönüşü yeniden doğmuş gibi günahlardan arınıp tertemiz bir hacı olarak Hollanda’ya döneceksiniz inşallah. Ve biz de sizleri burada yine güllerle karşılayacağımızı taahhüt ediyoruz. Millî Görüş teşkilatımız adına hepinize teşekkür ediyorum. Sağ salim gidip, mebrur bir hac ile dönmenizi diliyorum. Kafile başkanı Ahmet Yılmaz’da kısa bir konuşma yaparak tavsiyelerde bulundu. “Hacı adaylarımızın iyi bir

hac yapabilmeleri için her türlü yönlendirmeleri, hazırlıkları yapacağız inşallah. Sizden ricamız talimatlara dikkat ederek uymanızdır. Allah hepimizin yardımcısı olsun” Uğurlama programı İbrahim Ersin Hocanın yaptığı dua ile son buldu. Yakınları ile vedalaşan hacı adayları gözyaşları içinde ayrıldılar. Haber-Fotoğraflar: Adnan Şahin

«

Hollanda’da ev kredisine yeni uygulama getiriliyor Finans danışmanları ve bankaların başlattığı yeni test uygulamasıyla birlikte fleks ve iş bulma firmaları tarafından kiralık olarak çalışan kişilere de ev kredisi verileceği belirtildi. Günümüzde bir çok firmanın elemanlarını kadrolu çalıştırmadığından dolayı fleks ve kiralık elemanların artışı ev kredilerini olumsuz etkiliyor. Bu durumu değiştirmek isteyen De Hypotheekshop en Huis & Hypotheek ve Obvion en Florius bankaları aldığı ortak bir kararla, bu tip çalışanlara da ev kredisi imkanı sunacağını açıkladı. Ancak bunun gerçekleşmesi için başlatılan bu test uygulamasının 5 yıl süreceği ve bu süreçten positif sonu. elde edilirse, kadrolu işi olmayan kişilerde ev kredisi alabilecek.

oflaz-aliya@hotmail.com

Yukarıda yazdıklarım, Türkiye’ye giderken yolculukta aklımda birikenlerin bazıları. Zira yolculukta en fazla zorlanılan şey, sigara içmek için zaman. Bunlar aklımdan geçerken bıraktıkları izlerden kendimi kurtardığımda,’ yanmaz kefen’ olur mu olmaz mı ko-nusu-nun, Ehl-i Sünnet âlimleri şemsiyesi altında faaliyette bulunan insanların tartışması aklıma geldi. Suriye meselesi, rabıta var mı, sahih hadisler, “Levlake levlake...’’ sözünün olmadığı, İbn Teymiye ve İbn Arabi müdafaaları, girdiği tarikat sebebiyle yuvasını yıkanlar, cemaatler, tarikatlar, partiler, dernekler, vakıflar, muhafazakâr oteller,.... başlıkları ile baş etmeye çalıştım. Ankara garında, üç çocuğu kucağında yere serilmiş yorgan ve kap kaçakların arasında Suriyeli insanları görene kadar. Acaba erkeği olmayan bu üç çocuklu kadının benim aklımda çadır kurmuş konular hakkında bir fikri var mı? Yaşadıkları, ümitleri ve hayal kırıklıklarını nasıl ifade ediyordur. Mütemadiyen her beş dakikada bir yanınıza “Allah” diyerek yanaşan ve para dilenen bu insanlar Mars’dan mı geldiler? Caminin önünde heybetli ve vakur edayla, başını önüne eğmiş dilenmeye çalışan o kadın Hızır olmasın! Hızır kadın kılığında görünür mü? Otobüs yolculukları artık eskisi gibi tat vermiyor. Yanı başınıza oturacak kişinin sağlam pabuç olma ihtimali milyonda bir olma duygusu hâkim. Gördüğünüzde, petrolü ve yeşil abd dolarını hatırlatan insanların ağırlığı cabası. Kardeşiz. Şehrin en kalabalık caddelerinde insanlar arkalarını kolluyorlar. Çizgi filmlerde parayı bulmanın yolunu bulan kahramanımızın gözlerinde dolar işaretinin belirmesi gibi, Dersaadet’te, İslâmbol’da esnafımızın gözlerinde aynı işaret yanıp sönmekte… Burası Türk yurdu mu? Elinizi sallasanız camiye denk geliyor. Bir bakıma İslam’ın inkişafının en açık belirtisi cümleleri ile takdim ediliyor. Ama insanlar selam vermiyor. Karşılaşmamak için kenar geziyor. Bir de yapılan yeni camilerin kadim eserlerle yarışma iddiası taşımaları var, insanın ağzı açık kalıyor. Kötü işçilik, vurdumduymazlık, klima, yeşil renkli minare aydınlatmaları… Çok ama

çok bina var. Kaçacak en ufak boş alan yok. Mahalle maçları yapacak, gölgesine sığınacağımız ağaç yok. Şehir, depremi kamçılıyor. “Mevsimlik işçiler meselesi var bu ülkede arkadaşım” denildiğinde, beni mi kastediyor diye düşünüyorum. Mevsimliğiz. Ama her konuda mevsimliğiz. Kış ayları, büyük davaların peşinde koşarken yaz aylarında ara verip kendimizi bir tatil köyüne atmanın hesabını tutuyoruz. Tevbe istiğfar etmeliyiz. Mahalle baskısına ihtiyaç hissediyoruz. Ferd olmaklığımızın tekabül ettiği bir uç yok. Özgüven patlamasının yaşandığı yer, sınırdan ilerde her gördüğü devlet memuruna “Maaşını benim verdiğim vergilerden alıyorsun”. olarak ayyuka çıkıyor. Bu ergen pozların delili feesbukta (Facebook) mevcud. Bakılabilir… Tatil dönüşleri, bir daha ki tatile kadar anlatacağımız malzeme sağlıyor bize. Tabi birazda olup bitenlerden herkes kendi mensubiyetini tahkim edecek delillerle dönüyor. Yani yukarıda sıraladıklarımın bu ülkede yaşayan bizlerin (‘bu ülkede yaşayan bizlerin’ kelimesini çok kullanıyorum, zira yeni bir kelime öğreneceğim ortam henüz oluşmadı. Sayın Erik ve sayın Akbaş bunu bizden esirgiyor) ne işine yarayacak. Sahip olduğumuz müktesebatı rafine edecek ve yükseltecek, bunu yaparken de yakaza hâlinde bir tezkiyeye ben’imizi muhatap kılacak bir harekete bizi icbar edecek mi etrafımızda, uzağımızda, bu dünyada bu çağda olup bitenler? Sıkışmışlık hâlini -maddî/manevî- herkes kendince aşmaya çalışıyor. Ama tutunduklarımız, sığındıklarımız, savunduklarımız bizim öze vuslatımızı sağlayacak mı? Yine döndük mukim olduğumuz yere. Seferiliğin zahmetinin sağladığı kolaylıklar bitti. Bu iz-inde takip ettiğimiz iz-i bir daha ki seferimizde bulabilecek miyiz, ihtimâl. Ömrümüz oldukça bu seferler devam edecek. Hayatın keşmekeşi içinde bizi bekleyen imtihanların ya farkında olacağız ya da olmayacağız. Araf da var işin doğrusu. Odanın ortasında duran fili fark edemeden gitmekte var. Acınacak bir hâl bu. Dostum, aynanı hangi kuyuya attın?

İnsanlar selam vermiyor... Karşılaşmamak için kenar geziyor. Kardeş Şehrin en kalabalık caddelerinde insanlar arkalarını kolluyor. Burası Türk yurdu mu?



interview

söyleşi 07

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

110 kişinin istihdam edildiği dev bir müessese... Kılınçlar Automaterialen Sahibi Hüseyin Kılınç:

Hedefimiz, satış noktamızı 25’e çıkarmaktır” Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan ve ekibi, gerçekleştirdiği işveren ve esnafları ziyaret turu çerçevesinde Kılınçlar araba parçası mağazaları sahipleri İlyas ve Hüseyin Kılınç kardeşler ile görüştü.

Z

oetermeer’de bulunan ana dağıtım merkezindeki çalışma ofisinde gerçekleşen ziyaret karşılıklı hâl hatır sormanın yanı sıra, Hüseyin Kılınçlar’dan çalışmaları hakkında bilgi aldık. Yıllardır yaptıkları azimli çalışma sonucu, Hollanda’da araba parçası üzerine iddialı bir konuma geldiler. Şu an Hollanda genelinde 13 satış mağazaları 110 çalışanları bulunduğunu belirten Hüseyin Bey satış noktası sayısını 25’e çıkarmayı planladıklarını söyledi. Sırtlarında iş giysileri ile gün boyu personelle birlikte koşuşturan kardeşler, çalışmanın hem sağlıklı hem sosyal iletiş açısından çok önemli olduğunun altını çiziyorlar. Gerçi büyük ağabey İlyas Bey kardeşi Hüseyin’in biraz fazla çalıştığını, kendine vakit ayırmadığını söylese de Hüseyin Bey hâlinden memnun gözüküyor. Kaç kardeşsiniz şeklindeki sorumuza Hüseyin Bey gülerek şu ilginç cevabı veriyor. “İki kardeşiz ama aslında biz, kardeşten de öte bacanağız” diyor. Hüseyin Bey, kısaca bu işe nasıl başladığınızı öğrenebilir miyiz?. 1972 yılında Hollanda’ya geldim 1981 yılında henüz 3 yaşında bir otomobil aldık. Araç arızalandı. Arızanın tamiri için servise götürmek zorunda kaldık. Bize yüklü bir fatura çıkardılar. Bunun üzerine biz de hurdalıktan bu parçayı alarak kendimiz taktık. Böylece oto ye-

dek parça satış işinin de ilk adımını atmış olduk. Ve o durum bizim hayatımızın dönüm noktası oldu diyebilirim. İş hayatına 1989 yılında manav dükkânı ile başladık. Bunun yanı sıra da motor tekniği üzerine 4 yıllık eğitim aldım. Yeterli sermaye edindikten sonra bu işe başladık. Hamd olsun, şimdilerde 110 kişinin istihdam edildiği bir müessese hâline geldik. Ağabeyim, bacanağım, ortağım ve büyük patronum İlyas Kılınç şu sıralar iki oğlu ve bir damadı ile 3 ayrı işletmede onlar duruyorlar. 1 oğlan 4 kız da benim var. Büyük damadım, genel idareyi yürütüyor. Büyük kızım muhasebe işlerine bakıyor. Diğer 3 damadım da bizim diğer dükkânların işletmesiyle ilgileniyorlar. Ağabeyim, 6 ay Türkiye’de 6 ay burada olduğu için onu fazla görmek mümkün değil. Bu şubeyi ne zaman açtınız? Zoetermeer’deki şubemizin açılışını 13 Nisan 2013 tarihinde gerçekleştirdik. 12 bin metrekare bir alanda hizmet vermekteyiz. Ve burası 15 şubemizin merkezi hâlinde işlev yürütüyor. Hollanda genelinde 15 şubemiz var. Bunun 6 tanesi bize ait; diğerleri de temsilci ve işletme usulüyle çalışmaktadır. Toplam 110 çalışanımız var. Biz hem toptancılık hem de perakende olarak Hollanda’nın her yerine araba parçası satıyoruz. Yoğun bir talep var ama herkesle de iş yapılmıyor. Helal ve haramı bilecek insanlarla iş yaptığımız

Kılınçlar Automaterialen Sahibi Hüseyin Kılınç:

“1972 yılında Hollanda’ya geldim 1981 yılında henüz 3 yaşında bir otomobil aldık. Araç arızalandı. Arızanın tamiri için servise götürmek zorunda kaldık. Bize yüklü bir fatura çıkardılar. Bunun üzerine biz de hurdalıktan bu parçayı alarak kendimiz taktık. Böylece oto yedek parça satış işinin de ilk adımını at mış olduk. Ve o durum bizim hayatımızın dönüm noktası oldu diyebilirim. İş hayatına 1989 yılında ma nav dükkânı ile başladık. Bunun yanı sıra da motor tekniği üzerine 4 yıllık eğitim aldım.

için Kılınç’lar adı temiz olarak ülkenin her yanına yayılmış bulunmakta. Her isteyene de ismimizi vermiyoruz. Şube açmak isteyeni araştırıyoruz, inançlı, güvenilir, çalışkan olmasına dikkat ediyoruz. Biz görmüyoruz ama bizi rakip olarak görenler de var. Biz rızkımızı helalinden kazanma peşindeyiz. Allah’a bu manada tevekkül etmiş, rızkımızı O’nun iradesine bırakmışız. O ne verirse başımızın üstündedir. Hüseyin Bey, başarınızın sırrı nedir? Dürüstlük, verdiğin sözün arkasında durmak, yalan söylememek, haram yememek ve güneş doğmadan işinin başına geçmektir. Ve, her halükarda her şeyin sahibi olan Allah’a şükretmeyi bilmektir. Ticarî alanda bir atılım yapılacaksa, girişilecek olan alanın iyice tanınması lazım. Sen bilmiyorsan, yanındakilerin, eleman ve çalışanların bu işten anlaması lazım. Adam açıyor dükkânını, bütün bilgiler kendinde; en yakınına bile güvenip vermiyor. Böyle iş yürür mü, yürümez. Gençlerimize verilecek mesajını var mı? Ben öyle mektep medrese görmedim. Bu nedenle gençlerimize mesaj değil de yaşadığım tecrübelerimi anlatabilirim. Babam derdi ki, yalan konuşmayın, kul hakkı yemeyin, harama bulaşmayın. Biz bunları önümüze kılavuz ederek yol aldık. Doğru olacaksın, dürüst davranacaksın, haram lokma yemeyeceksin, kimsenin namusuna yan gözle bakmayacaksın, güneş doğmadan kalkacaksın, işini takip edeceksin. Bence iki dünyanın saadeti burada yatıyor. Bunların haricinde benim başka bir özelliğim yoktur. Allah bizlere maddî anlamda bir şeyler lütfeylediyse, bu saydıklarımı hayat prensibi olarak bellediğimiz ve uyguladığımız içindir. Bir de hanımlarımızın bu başarının ardındaki güçleri ve katkıları asla inkâr edilemez. Eğer onlar bizim bu zorlu çalışma hayatımıza tahammül etmeselerdi, biz şu anki konumda olmazdık. Ben 5 yıl izine gidemedim. Bir gün hanım, kızımıza dünür geleceklerini söylediğinde, şaşırdım ve hanıma kızdım: ‘Ne dünürü be, çocuk mu gelin edece-

ğiz’ demişim. Ama baktım ki çocuklarım evlenecek çağa gelmişler. O vakit anladım, bu süreçte neleri feda ettiğimi… Başka biri olsa, ‘senin işin de, kazandığın da senin olsun’ der ve bu ihmali kabul etmez çeker giderdi. O yüzden hanımlarımıza bir teşekkür borçluyuz. Sizin aracılığınız ile bunu da ödemiş olalım. Önce destek olanlar, şimdi de köstek oluyorlar. Bunu da yeri gelmişken söyleyelim. Onlara da hak vermemek elde değil hani. Yapacağım işle ilgili istişareleri yaparım, kararımı verir ve uygularım. Tereddüt yaşamam. ‘Batarsa batsın’ der, hayata geçiririm “Teknolojiyi yakından takip ediyor” Firmanın rekabet edebilmesi için alış verişte iletişim teknolojisini çok iyi kullanmak durumunda olduğunu belirten Hüseyin Bey yeni teknolojiye büyük ilgi duyuyor. Ve onları yakından takip ediyor. Şu an en son teknoloji ile çalıştıklarını söyleyen Hüseyin Bey müşterinin sipariş verirken kolayca daha çok seçeneğe ulaşabilmesinin aradığını kolayca bulabilmesinin hatta sırf aracının şase numarasını giren sıradan bir kimsenin kendisine lazım olabilecek tüm seçeneklere ulaşabilmesinin önemli olduğunun altını çiziyor ve bu alana yatırım yapmaya devam ettiğini belirtiyor. Kılınçların Türkiye ile önemli ölçüde ticari ilişkisinin olduğunu da hatırlata-

rak yapılacak seçim sonuçlarının ülkeye hayırlar getirmesini diliyor ve son yaşanan olaylardan duyduğu vicdani rahatsızlığı “Bana göre ülke menfaati için hepsi birleşmelidirler, tek vücut hâlinde hareket etmeliler” diyerek düşüncelerini dile getirdi. “Spor olmazsa olmaz” Sağlıklı yaşamın “hareket” ile kaim olacağına inanan Hüseyin Bey onca yoğunluk arasında yıllardır yapageldiği Teakwando sporuna devam etmeyi de ihmal etmiyor. Haftada birkaç kez bu spora devam ediyor. Zaman zaman Kılınçlar’a ziyarette bulunan NIF Başkanı Erdoğan ramazan çerçevesinde işverenlere yaptığı ziyaretten büyük onur duyduğunu söyledi. “Allah böyle işyeri sahiplerimizin sayılarını artırsın” diye dua eden Erdoğan diğer işyerlerinde olduğu gibi Kılınçlar’a da üzerinde “Onlar gâyba iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler” yazılı serlevhayı hediye etti. Mehmet Erdoğan aynı gün Kılınçlar’ın Rotterdam Spanse Polder’da bulunan satış mağazasını da ziyaret etti. Satış sorumlusu Osman Bey’le görüşerek Osman Bey ve arkadaşlarına hayırlı çalışmalar diledi. Söyleşi-Fotoğraf: Adnan Şahin


message

08 mesaj

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - Eylül/September 2015

Bayramınız kutlu olsun! “Akdeniz’i umut denizine çeviren ve ümitsizlik vadilerinde yuvarlanan insanlık adına ümit olalım”

K

urban, yakın olmak ve yakınlaşmak anlamına geldiğinden bizlere en başta Allah’a yakın olmayı öğretir. Allah’a yakın olan bir insan ise selim aklın ve sağlıklı vicdanın kabul etmeyeceği her türlü düşünce, eylem ve söylemden uzak kalabilendir. Her bir dini ritüel, onu hakkıyla yerine getirenler için insan-ı kâmil olmada, huzur, sevgi ve barışa ulaşmada bir vesiledir. Kurban sadece bir hayvanın kesilmesi değil aynı zamanda canın yongası olan malımızın bir parçasını gerçek sahibine sunabilmek, insanlığımızı esir alan bütün süfli taraflarımızdan uzaklaşarak ulvi özelliklerimizi geliştirebilmektir. Hac vesilesiyle Arafat’ı dolduran Müslümanlar, Allah ile misaklarını yenilerken, kurbanlarını sadece O’nun adıyla keserek ubudiyetlerini tahkim ederler. Arafat’ta ihrama bürünen Müslümanlar artık Allah’tan başka sığınılacak bir melcenin olmadığına, farklılıkların birer rahmet olduğuna, tutku ve isteklerin geçici olduğuna; buna karşılık asıl emek verilmesi gerekenin takva olduğuna bilfiil şehadet ederler. Allah’ı birlemenin ve ona teslimiyetin bir nişanesi olarak Hz. İbrahim, oğlu İsmail’i Rabbine kurban etmesi tüm insanlığa bir mesajdır. İslam ümmeti bugün bir taraftan sevincin ve huzurun bayramını yaşarken diğer taraftan acının bayramını yaşamaktadır. İslam beldelerinin sokaklarında akan kanlar, İbrahim’in İsmail için akıttığı kanlar değil; İsmail’in canına karşı verilen kurbanların kanları

da değil, evlatlarımızın, kardeşlerimizin, canlarımızın kanıdır. Kurbanlarımızla Allah’a yaklaşmak istiyorsak bunu, insandan ve insanlığımızdan uzaklaşarak yapamayız. Müslüman olsun olmasın tüm insanları hikmet, sevgi ve merhamet ile ellerinden tutarak yapabiliriz. Akdeniz’i umut denizine çeviren ve ümitsizlik vadilerinde yuvarlanan insanlık adına ümit olalım. Gaflete bürünmüş insanlık adına, kin ve nefretin, ırkçılığın ve ayrımcılığın hükmettiği âleme ümit olalım. Bayram sevincini evlerinden, yurtlarından, topraklarından ayrılmak zorunda bırakılarak Hollanda’ya sığınan Suriyeli kardeşlerimizden de esirgemeyelim. Kimsesizlerin kimsesi olalım. İçinde yaşadığımız Hollanda başta olmak üzere insanlığın birlik ve beraberliğine kasteden, masum insanları katleden, yurtlarından eden, huzuru tehdit eden terör fitnesinin de ortadan kalkması için dua edelim. Bu duygular içinde Hollanda Diyanet Vakfı olarak Hollanda’daki ve tüm İslam âlemindeki kardeşlerimizin, Arafat’ta Cenab-ı Allah’a mülaki olmaya çalışan kardeşlerimizin, Kurban bayramını kutluyor, bu bayramın iç dünyamıza, hanelerimize, yaşadığımız ülkeye, dünyamıza huzur ve mutluluk getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Dr. Mehmet MALKOÇ Hollanda Diyanet Vakfı Başkan V. Din Hizmetleri Müşaviri

Buruk bir bayrama girerken ve insanlık kıyılara sürüklenirken...

H

er gün birkaç şehit haberi duymakta veya okumaktayız. Dış destekli bölücü terör örgütünün her konunun

özgürce konuşulabildiği ülkemizde saldırıların gün geçtikçe artırması düşündürücü ve çok üzücü. 1000 yıllık Türk Milletinin kardeşliğine, birlik ve beraberliğimize karşı yapılan bu saldırıları hiç bir şey mazur gösteremez. Çifte standartlı yaklaşımlar terörün varlık sebebidir. Ancak, Anadolu insanının sağlam mayasını, ahengimizi, kardeşlik ve birlik ruhunu terör asla bozamayacaktır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabırlar ve başsağlığı diliyorum. Avrupa, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana hiç görmediği oranda mülteci dalgası ile karşı karşıya. Tüm dünyadaki mültecilerin sayısı 60 milyonu geçmiş durumda. Başta Orta Doğu olmak üzere, masa başında emperyalistlerin sınırlarını çizdiği bölgelerden kan ve gözyaşları akmakta. Sözde Arap Baharı’yla, ilkel bir biçimde devre dışı bırakılan diktatörleri aratır durumda oldu. Suriye`ye komşu ülkelerin başında ülkemiz olmak üzere, Lübnan, Ürdün ve Irak gibi sayıları milyonları geçen mültecilere yıllardır ev sahipliği yapmaktalar.

losluk tarafından belirtilen adres ve yerlerde oylarımızı kullanabileceğiz. Ancak, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan oy kullanmadaki katılım oranını yükseltmek için dijital imkânların devreye sokulması bir elzemdir. Şimdiden ülkemize, milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Vatandaşlarımızın mübarek kurban bayramlarını samimi duygularımla kutlar, bu bayramda insanlarımızın huzur, mutluluk, birlik, beraberlik, kardeşlik duygularımız pekiştirmesini diler, barış getirmesi, Türk milletine, Müslümanlara ve dünya insanlığına hayırlara vesile olmasını Ceneb-ı Allah’tan temenni eder, bütün olumsuz olayların son bulması dileğiyle selam, saygı ve hürmetlerimi sunarım. Arif Yakışır, Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu Başkanı

“Kalemin yazamadığı, dilin konuşamadığı hüüznlü demlerdeyim”

Uğur Arısoy - Batı Avrupa Türk İslam Merkezi Başkanı

Evrensel değerleri ağzında sakız yapan Avrupa ülkeleri maalesef bu konuda sınıfta kalmıştır. Türkiye`nin bu konudaki çaba ve harcamaları tüm BM’ninkinden kat kat fazladır. Öte yandan maalesef büyük çoğunluğu Müslüman ülkelerden gelen mültecilere biz yerleşik Müslümanlarında daha duyarlı davranarak, gönüllü inisiyatifler alarak onlara gerekli yardım ve desteklerimizi esirgememeliyiz. Her yıl Eylül ayının üçüncü salı günü Hollanda’da bir nevi yeni bütçe yılı olarak, yeni siyasi ve ekonomik tartışmaları da beraberinde getiriyor. Eski ekonomik performansından uzak hükümetlerin aldığı kısıtlamalar ve tedbirlerden en çok göçmenlerin etkilendiği malum. Bunun için eğitim ve netwerk başta olmak üzere, iş piyasasında şansımızı arttırmanın yollarına bakmalı, geleceğin istikbal vadeden çocuklarımızın eğitimlerine çok önem vererek onlara destek olmalı ve yakından ilgilenmeliyiz. Türkiye 1 Kasım’da erken seçime gidiyor. Yurt dışında oy kullanma konusunda randevu sisteminin iptal edilmesi ile alınan tedbirlerde iyileşme olması sevindirici. Oy kullanma süreleri artırılarak, 21 ekimden 25 ekim akşamına kadar saat 10.00’dan, 19.00’a kadar oylarımızı Başkonso-

ameliyesi âdeta bir bayram olarak ilan edilmiştir. İslam coğrafyasının zulüm ve savaşlarda inim inim inlediği bir zamanda, yine hüzün dolu bir Bayram geçireceğiz, maalesef. İslam aleminin bulunduğu coğrafya sanki insanlığa kurban edilmekte, yurtları talan edilmekte, ekonomileri geri bırakılarak ikinc asır sömürgeciliği uygulanmaktadır. Sayısı bir büçük milyarı geçen Müslümanların bölük pörçük hâli, içler acısı durumu ve insana dokunan, düşmana karşı değil de, kendi kendine yaptığı zulüm ve kıyım… Allah’ım her şeyde bir hayr vardır, senin hikmetinden sorulmaz. İnanıyoruz ki, bunlar da İslam âleminin uyanışı için bir vesile olacaktır. İslam âlemi bayramları vesile kılarak artık dinde birlik ve kardeşlik tohumları saçmalı; İslam ve din düşmanlarına fırsat vermemelidir Kurban Bayramınızı en içten dileklerimle kutlar ve tüm İslam âlemine ve insanlığa huzur ve saadet getirmesini dilerim.

“Kurban Bayramınızı tebrik ediyor, Hac yolculuğunuzun mübarek olmasını diliyorum”

A

llah Teâlâ’nın her emrinde birçok hikmetlerin bulunduğunda şüphe yoktur. Ama bu hikmetlerin tamamının biz kulları tarafından bilinip idrak edilmesi mümkün olmayabilir. Kurban kesmek de Allah Teâlâ’nın bir emri olması hasebiyle sayısız hikmetlerinin olduğunda şüphe yoktur. Fakat bizler bu hikmet ve faydalardan dolayı değil, sadece ibadet amacıyla kurban vazifesini yerine getiriyoruz. Kurban, Allah Teâlâ’nın emrinin yerine getirilmesidir. Kurban kesmekten asıl maksat Allah Teâlâ’nın hatırlanması, zikredilmesidir. Zira bizim varlık gayemiz Allah Teâlâ’yı bilme, tanıma ve O’na yaklaşmadan ibarettir. Burada Allah Teâlâ’ya yaklaşma

T

ÜMSİAD olarak bütün Müslümanların Kurban Bayramını tebrik ediyorum. Bu mubarek günlerin insanlığın kurtuluşuna, akan kanların durmasına vesile olmasını diliyor, Hac için yola çıkacak olanlara hayırlı yolculuklar temenni ediyorum. Hasan Aras TÜMSİAD Hollanda Başkanı

“Kurban Bayramınızı tebrik ediyor, insanlık âleminin kurtuluşuna vesile olmasını diliyoruz... “


mozaïek

mozaik 09

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

Osman Aslan:

Geleceğe yapılan yatırım meyvesini veriyor...

“Onlar gayba iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler”

NIF, işveren ve esnafları ziyaret etti Hollanda İslam Federasyonunun bu yıl yeniden başlattığı esnaf ve işverenleri ziyaret turu tüm hızıyla devam ediyor. Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan üç kişilik bir heyetle, ülke ekonomisine katkı sağlayan, topluma hizmet sunan işadamlarını ziyaret etti.

“Tatile gidenler evraklara dikkat etsinler” NIF’in gereçkleştirdiği ziyaretin ilk durağı Dordrecht kentinde bulunan Yılmaz Finans oldu. Yurt dışında bulunan Metin Yılmaz’ın yerine damadı Osman Aslan ile görüşen heyet Osman Aslan’dan Yılmaz Finans’ın çalışmalarına ilişkin bilgi aldı. Aynı zamanda her türlü sigorta yapma imkânı sunan yılmaz finans sözcüsü Aslan, tatile gidenlerin evraklarına dikakt etmelerine ve bilhassa

yeşil kartlarının tarihlerini kontrol etmeleri gerektiği yönünde uyarıda bulundu. Bir nezaket ziyareti niteliğinde olan görüşmede hem hâl hatır soruluyor hem işverenlerin çalışmaları hakkında bilgi ediniliyor hem de işadamlarının Hollanda İslam Federasyonuna yönelik bir istek veya tavsiyelerinin olup olmadığı bilinmeye çalışılıyor. Başkan her ziyaretin sonunda işadamlarına, genel merkezin hazırlattığı, Bakara suresinin 3. ayetinin yazılı olduğu, “Onlar gayba iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler” mealindeki, hat sanatı ile yazılmış tabloyu hediye ediyor.

Abdurrahman Yazır:

H

OLLANDA’DA ÖZGAZİ, TÜRK PEYNİRİ ALANINDA RAKİPSİZ...

Hollanda İslam Federasyonu’nun başlattığı ziyaret turunun bu seferki adresi, Etten-Leur’de bulunan Özgazi Holding Yönetim Kurulu Başkanı Şerif Aktürk’ün şirketi Özgazi süt ürünleri fabrikası idi. Aktürk, ziyaret heyetini işyerindeki çalışma ofisinde kabul etti. Hollanda’da beyaz peynir üzerine rakipsiz olduklarını söylen Aktürk fabrika hakkında heyete geniş bilgi verdi. 40 dönüm arazi üzerinde bulunan fabrikada 20 ayrı markaya fason peynir üretildiğini ifade etden Aktürk, günlük 50-60 ton peynir üretildiğini belirtti. Aktürk, bunun da Hollanda’da tüketilen beyaz peynirinin yüzde seksenine tekabül ettiğini söyledi. Yeni yatırımlar devam ediyor Yeni yatırımların devam ettiğini açıklayan Aktürk 30 milyonluk yeni yatı-

Faruk Halıcı:

rımla daha modern teknoloji sayesinde mevcut üretimi üç katına çıkarmayı hedeflediklerini ifade etti. “Ürettiklerimizin yüzde otuzunu Avrupa’da 20 ülkeye ve Avrupa dışında, Amerika, Kanada, Avusturalya, Arap ülkeleri ve Türk cumhuriyetlerine, yüzde yetmişini ise Türk ve peyniri tanıyan balkan ülkelerine satıyoruz.” diyen dev fabrikanın sahibi Aktürk fason iş yaptıkları için dışarıda kendilerinin hakkıyla bilinmediklerini belirtiyor. Aktürk, “Biz 60 ton mal üretiyoruz yakında 150 tona ulaşacağız inşallah. Ama tüketiciler bunu dışarıda böyle bilmiyorlar. Bilmelerine de gerek yok esasında, zira biz fason mal üretiyoruz. Bizim kendimize has bir reklamımız yok. Biz kim gelirse ona mal yapmaktayız. Ama şu anda kapasitemizi aştık. Yeni ürün yapmamızı isteyenler var. Ama alamıyoruz maalesef. Günlük 30 ila 40 tanker ham madde giriyor ve yine günlük 15-20 TIR işlenmiş ürün çıkıyor.” diye konuştu. Aktürk aynı zamanda Etten-Leur’e 5 kilo metre mesafede bulunan bir yer-

de, 50 bin metrekarelik bir arsa üzerinde kurulu bir fabrikada salça üretimi yaptıklarını belirtti. Aktürk heyete fabrikayı gezdirerek, az sayıda insanın çalıştığını ancak son derece modern teknikle tonlarca peynirin el değmeden nasıl üretildiğini gösterdi. Şerif Aktürk, 1959 Erzurum doğumlu. 1978-1989 Almanya Aachen Teknik Üniversitesi Makina Bölümü ve aynı Üniversitede Yüksek Lisans Eğitimi yaptı. 1989 yılında aile birleşimi dolayısıyla Hollanda’ya yerleşti. 1992 yılında Sliedrecht’te çok küçük bir yerde beyaz peynir üretimine başladı. Ancak çok kısa bir süre sonra büyümesi gerektiğini fark etti. 1995 yılında Özgazi adıyla Etten–Leur kentinde Nijverheidsweg 39 adresinde kiraladığı ve 1997 yılında satın aldığı 2000 metre kare bir arsa üzerinde hızla büyüdü. Şu an yıl bazında 75 milyon kilo sütten tonlarca beyaz peynir üreten dev bir işyeri hâline geldi.

“Paket hizmet sunuyoruz” Tilburg’da bulunan Jılpaq Holding Yönetim Kuru Başkanı Faruk Halıcı’yı ziyaret eden NIF heyeti, Halıcı’dan çalışmaları hakkında bilgi aldı. Faruk Halıcı şu bilgileri verdi. “Jılpaq tecrübe olarak 18 yıllık bir firmadır. Aktif olarak ise 10 yılını doldurdu. Biz Hollanda’daki restoranlara, dönercilere,

“Bu günlere gelmek kolay olmadı” İşverenleri ziyaret turu çerçevesinde NIF Başkanı Mehmet Erdoğan Oudenbosch’da bulunan Abdurrahman Yazır’a ait Seatsking ve Boxspringpro adıyla yatak üretimi yapan fabrikayı ziyaret etti. 65 çalışanı bulunan fabrikada yüzde seksen Hollandalı firmalara son derece modern ve konforlu yatak üretimi yapılıyor. 1995 yılında bir arkadaşı ile koltuk işine başladıklarını belirten Abdurrahman Yazır inişli çıkışlı yollardan geçtiklerini, dolayısıyla düşe kalka bu günlere geldiklerinin altını çiziyor. 2008 yılında birkaçı dışında koltuk üzerine çalışan pek çok firmanın iflas ettiklerini, kendilerinin de o dönemden sonra bu sektöre girdiklerini pizzacılara, başta ana ürünümüz döner olmak üzere paketleme malzemesini, içeceğini, peynirini kısaca ne lazımsa toplu bir şekilde servis yapıyoruz. Bu ürünlerin birçoğu kendi markamızdır. Bir şirketimiz daha var o da makine üzerine. Döner makinası, fırını, dolabı, masası sandalyesi bu gibi şeyler veriyoruz. Hem yeni hem kullanılmış ürünler. Amacımız müşteriye paket olarak her ihtiyacını karşılayacak şekilde hizmet sunmaktır. Özetle bizimle tanışan bir kişiye, kendisine lazım

belirten Yazır “Elhamdülillah şu anda Hollanda’nın en büyüklerinden bir tanesiyiz.” diye konuştu. Altmışın üzerinde modellerinin olduğunu söyleyen Yazır, tekli, çiftli her çeşit yatağı ürettiklerini ifade etti. Full kapasite çalıştıklarını belirten Abdurrahman Yazır, iki yıldır müşteri alamadıklarını, bu nedenle fabrikanın büyütmeleri gerektiğinin altını çiziyor. Çok sıkı bir kontrol altında olduklarını belirten Yazır, banka ile çalışmadıklarını, tamamen kendi imkânları ile bu işi yürüttüklerini söylüyor. Abdurrahman Yazır, ileriye yönelik Suud’da 30 metre kare üzerine bir iş yeri açmayı planlıyor. Heyete fabrikayı gezdiren Abdurrahman Yazır, bu ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Aynı zamanda Hollanda İslam Federasyonuna bağlı Birlik Camii üyesi olan Abdurrahman Yazır, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da yapılan tüm çalışmalara her zaman maddî ve manevî destek olmaya hazır olduğunu ifade etti. olacak her hangi bir malzeme için bir başkasını aramasına gerek bırakmamaya çalışıyoruz.” Genç işletmeci Faruk Halıcı bu işi şu an on kişi ile yürütüyor. Federasyon Başkanı Mehmet Erdoğan tüm işadamlarımıza başarılar dilerken onları teşkilatın “İhsan Sohbetleri” adı altında başlattığı ve başkanlığını Erkan Turan’ın yürüttüğü işadamları ve esnaflara yönelik iki haftada bir değişik yerlerde düzenlenen sohbet halkalarında yer almalarını istedi.


nieuws

10 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - 2015

Gündem

Hollanda İslam Federasyonu bünyesinde görev yapan şube eğitimcileri bir araya geldi

ÖN

EM

ÇA

ĞR

I!

Halil Yanar

Senin problemin benim problemim! Çok kıymetli doğuş okurları, Acı tatlı, bazen gülüp eğlenip bazen de sinirlenip, ama genel hatlarıyla güzel bir tatil dönemini daha geride bırakıp şimdiden önümüzdeki senenin tatilini planlamaya başladık bile. Kimimiz arabalarla kavuştuk vatana, kimimizde uçakla vardık sevdiklerimize; hasretini çektiğimiz topraklara. Sorulduğunda bir çırpıda söylediğimiz “evet izine gittim geldim” cümlesi bazen birçoğumuz için işkenceye dönüşebiliyor. Uçak saatlerinin, siz havaalanına varınca değişmesi, bagajlarda yaşanan problemler, giriş çıkışta insanı canından bezdiren kontroller filan… Ve bunlar, uçak yolculuğunu seçenler için arabaya oranla daha zahmetsiz. Bir de bu serüvene arabayla çıkan memleket sevdalıları var ki onların yaşadığı bazı sorunlar insanın tahammül sınırlarını zorlayan cinsten. Peki bu problemlerden kimlerin ne kadar haberi var? Acaba haberi olması gerekenler mi yoksa sadece size de yaşadığı başka problemleri anlatacak dernek cami ya da iş arkadaşları mı.

Bu sene de geçmiş diğer seneler gibi birçok problemle izin yolculuğunu tamamlayan kardeşlerimiz döndüklerinde bu problemleri ya eş dost ortamında ya da dernek ve camilerde anlatır, onun için de bir anı olarak kalır. Bazen düşünüyorum da yıllardır burada yaşamamıza rağmen mevcut haklarımızdan bir haber durumdayken, Türkiye’nin tüketici hakları numarasından, SSK BAĞ-KUR gibi sosyal haklarına kadar her şeyini biliyoruz. Sizce de biraz garipsenecek bir durum değil mi? Buradan hareketle inşallah bu sene biz Doğuş gazetesi olarak, sizlerin yaşadıkları sıkıntılara tercüman olmaya, elimizden geldiği kadar kanuni yollardan bu problemlerin üstüne gitmeye ve bir daha aynı problemi başka bir kardeşimiz yaşamasın diye çaba sarf etmeye hazırız. Lütfen bize yazın. Gerek izin yolunda yaşadıklarınız, varsa ANWB ile olan problemler, havaalanında yaşadığınız sorunlar, ne varsa yazın. Sadece yolculuk değil, burada yaşadığınız kamusal ya da kurumsal problemler varsa, tüketici haklarıyla ilgili problemleriniz varsa onları da yazın. Bazen sadece sizin basınıza geldiğini düşündüğünüz olaylar belki de birçok insanı mağdur etmekte. Konunun uzmanlarıyla konuşup kanuni yollardan yaşadığınız problemleri hep birlikte çözmeye çalışalım. Çalışalım ki başkaları da mağdur olmasın! Bekliyoruz, efendim… Dertlerinizi, şikâyetlerinizi, anılarınızı, yaşadığınız sıkıntıları… Paylaştıkça azaltacağınız dertlerinizi ve yine paylaştıkça çoğaltacağınız sevinçlerinizi, bekliyoruz…

Hollanda İslam Federasyonu’nun kendisine bağlı olan cemiyetlerde eğitim veren görevliler ve eğitim başkanları için düzenlediği teşkilat içi eğitim seminerine (HİES) Genel Merkez Eğitim Materyal Sorumlusu Zülüf Gül ve Tashih-i Huruf Uzmanı Mustafa Yalçın konuşmacı olarak katıldılar.

Y

aklaşık 1 saat süren seminerinde Zülüf Gül Eğitim Öğretim Esasları-Kur’an-ı Kerim Öğretme Teknikleri üzerinde durdu. Diğer konuşmacı Mustafa Yalçın ise Tashih-i Huruf dersi ve önemi üzerinde bir seminer verdi. “Öğretmenler öğreniyor” sloganıyla hareket eden eğitim başkanlığı bütün şubelerdeki kursları tatil ederek tam katılımlı bir program gerçekleştirdi. Şubelerde daha iyi, kaliteli, verimli bir eğitim çalışması başlatmayı hedefleyen programa 200 civarında eğitmen katıldı. Semineri açış konuşmasında Bölge Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak özetle şunlara değindi: “Sayın davetlilerimiz, 2015-2016 eğitim yılımız, Avrupa’da yaşayan bütün Müslüman âlemine hayırlı olsun. Öncelikle, özelde ülkemizin, genelde dünya

Müslümanlarının çektiği iç ve dış terörden emin olmalarını, ülkemizden ve İslam coğrafyalarından bertaraf olmasını temenni ediyor, bu vahşet kınıyorum. Bir gaye için Avrupa’ya gelen dede ve babalarımızın manaya dönüşen niyetlerinin meyveleri verilmeye başlanmıştır. Altın ve aydınlık bir nesil yetişiyor, Elhamdülillah!. Biz IGMG olarak Avrupa genelinde 121.675, Güney Hollanda Bölgesi olarak da 2175 talebeye sahip büyük bir kuruluşuz. 206 öğretmenle, 449 anasınıfı öğrencisi okutarak geleceğin temellerini atmaktayız. İtalya’sından Fransa’sına, Kanada’dan Norveç’e; kıtalar ötesi Avustralya’ya kadar hizmet alanlarımız genişleteceğiz. “Avrupa’da hafızlık olur mu?” so-

rularına, 2010 yılında Birlik Cemiyetinde meşalesi yakılan Hafızlığın Schidam, Rotterdam Ayasofya, Uden olmak üzere, 18 ay gibi bir sürede 2 talebemiz hafızlık görevini tamamlamıştır. Buradan bir kez daha Schidam cemiyetini ve hafızlık kurs müdürümüzü ve onlara emek veren başta Kenan hocamı ve emeği geçen diğer tüm hocalarımızı yürekten kutluyoruz. Yine geçtiğimiz sezon içinde İslami İlimler kursunu başlatan Den Haag şubemize Eğitim Başkanına ve Eğitim Müdürümüz Ramazan Hocamıza, bu kursun ikincisini Leiden şehrinde başlatan Hasan Hocama ve katılımızdan dolayı hepinize teşekkür ediyoruz. Hayırlı çalışmalar diliyor, Allah’a emanet ediyorum.” İsmail Kızılırmak, konuşmacılara ve eğitimde başarılı olan cemiyetlere çiçek takdim etti. Program okunan Kur’an-ı Kerim ile sona erdi.

Halil Yanar Beden Eğitimi Öğretmeni hm_yanar@hotmail.com

Kısıtlamalar protesto edildi

Deventer aynı adreste... Diğer sandıkların adresi Ahoy

VVD ile PvdA’dan oluşan koalisyon hükümetinin sağlık alanında yapmak istediği kısıtlamalar düzenlenen gösteride 15 bin kişi tarafından protesto edildi.

1 Kasım 2015 tarihinde yapılacak 26. Dönem milletvekilliği seçimleri için Hollanda’da oy verilecek adresler belli oldu.

Amsterdam Damrak’ta toplanan eylemciler, Westerpark’a yürüdüler. Yapılan konuşmalarda hem sektördeki işverenleri, hem de çalışanları ve yardıma muhtaç olanları zor günlerin beklediğine vurgu yapılarak, kısıtlamalardan vazgeçilmesi istendi. Protesto gösterisini düzenleyen FNV’nin (Hollanda Sendikal Hareket Konfederasyonu) Genel Başkanı Ton Heerts FNV’nin sesini duyurmayı başardığını belirtirken, Sosyalist Parti Genel Başkanı Jan Marijnissen de

“muhteşem bir eylem” ifadesini kullandı. Kısıtlamalara karşı başlatılan kampanyada 800 bin imza toplandığı açıklandı. Gösteride bir konuşma yapan Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Van Rijn, sağlık bakım hizmetlerinin gelecekte de verilmeye devam edebilmesi için kısıtlamaların zorunlu olduğunu savundu. Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Van Rijn, konuşması sırasında göstericiler tarafından ıslıklandı.

Yurtdışında en büyük seçim bölgesi olan T.C Rotterdam Başkonsolosluğuna yaklaşık 250 bin kayıtlı Türk kökenli seçmen yaşıyor. Deventer Başkonsolosluğuna kayıtlı Türklerin oy vereceği adres değişmezken Rotterdam Başkonsolosluğuna kayıtlı Türklerin ise Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi yine Rotterdam Ahoy Fuar ve Gösteri Merkezi’inde oy kullanması için görüşmelerin son aşamasına gelindiği öğrenildi. Amsterdam’da oy verme işlemi... Hollandalı Türkler, Türkiye’de yapı-

lacak 26. Dönem Türkiye Milletvekili Genel Seçimlerinde Amsterdam’da kurulacak sandıklarda da oylarını kullanabilecekler. T.C Rotterdam Başkonsolosluğunda kaydı bulunan ve ikamet adresleri Noord Holland Eyaletinde, özellikle Amsterdam ve çevresinde bulunan Türk vatandaşlarının Amsterdam’a kurulcak sandıklarda oy kullanabilecekleri tarihler de kesinleşti. Noord Holland Eyaletinde, özellikle Amsterdam ve çevresinde ikamet eden seçmen vatandaşlarımızın 21 – 25 Ekim 2015 tarihlerinde Amster-

dam Başkonsolosluğuna kurulacak sandıklarla ilgili YSK tarafından yapılan açıklama şöyle: Genel Seçimlerde, Yüksek Seçim Kurulu tarafından, seçmen kaydı Rotterdam Başkonsolosluğunda bulunan seçmenlerin 21 – 25 Ekim 2015 tarihlerinde Amsterdam Başkonsolosluğumuzca kurulacak sandıklarda da oy kullanabilecekleri kararlaştırılmıştır. “Yurt Dışı Seçmen Çağrı Merkezi” numarası:“+90 444 9 975” Anılan Çağrı Merkezi 2 Eylül- 2 Kasım tarihleri arasında 7/24 hizmet verecektir.


politiek

siyaset 11

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - 2015

Gündem

Külliyeye, 55 yaş üstü insanların ikamet edebileceği 20 konut ile birlikte, imanlar için de iki konut yapılacak...

Spotlar

kayakocak@gmail.com

Kaya Turan Koçak

Avrupa’da büyüyen din: “İSLAM” Avrupa kıtasının İslam ile tanışması yeni bir mesele değil. Türkiye ve Fas gibi Müslüman ülkelerinden 1960’lı yıllarda iş gücü göçü ile başlayan bir süreç de değil. Bundan 1300 sene önce, Tarık Bin Ziyad’ın İspanya’ya adım atmasıyla başlayan bir süreçten bahsedebiliriz aslında. Cebelitarık Boğazı’na adı verilen; 711 yılında Fas’tan İspanya’ya Akdeniz’den geçen ve İspanya’ya geldiklerinde gemileri yakıp arkada bırakan Tarık Bin Ziyad… Gemileri yakmışlardı, çünkü kalıcı gelmişlerdi Avrupa´ya. Geri dönmemek için; geleceklerini Avrupa kıtasında inşa etmek için yakmışlardı geldikleri gemileri.

Bakan Bussemaker Kocatepe’ye onay verdi

2010 yılında yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, Avrupa kıtasında 45 milyon Müslüman yaşıyor. Bu rakam tahminlere göre 2030 yılında 60 milyona çıkacak. Bu tahmine göre Avrupa nüfusunun yüzde 12’si Müslümanlardan oluşacak. Müslüman ülkelerdeki savaştan dolayı ülkelerini terk etme durumunda bırakılan göçmenler ise bu rakama dahil değil.

Rotterdam’da bulunan ve Hollanda Diyanet Vakfı’na bağlı olarak hizmet veren Kocatepe Cami ve külliyesi Hollanda’da koruma altına alınan 18 tarihi eser arasına girdi.

T

arihi dokusuna uygun olarak restore edilmesi için kolları sıvayan Hollanda Kültür Bakanlığı ile Tarihi Eserler ve anıtlar Yüksek Kurulu geçtiğimiz Cumartesi günü Cami’de incelemelerde bulundu. Camiyi ziyaret eden Hollanda Kraliyet ailesinden Prenses Margriet’in eşi Prof. Mr. Pieter van Vollenhoven, NRF ( Tarihi Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu ) Başkanı Bayan Willemijn Maas ile birlikte Eğitim ve Kültür Bakanı Mariette Jet Bussemaker ve berberindeki heyete Kocatepe Camii Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Gündoğdu, mimar Arzu Şenel ve İznik Vakfı sorumlusu Mehmet Akbaygil tarafından brifing verildi.

Yaklaşık 2 buçuk milyon avroya restore edilecek cami külliyesinin maliyetinin büyük bir kısmı çeşitli fonlar ve kültür bakanlığı tarafından karşılanacak. Bir yıl içinde tamamlanması planlanan restorasyon çalışmalarında 6 bin 500 metre kare kullanım alanı bulunan külliyede 55 yaş üstü insanların ikamet edebileceği 20 konut ile birlikte 2 de imanlar için konut yapılacak. Projeyi yerinde inceleyen Bakan Bussenmaker ve beraberindeki heyete Türk çayı ikram edildi ve caminin içi gezdirildi. Ayakkabılarını çıkartarak camiyi gezen heyet, aldıkları bilgilerden duydukları memnuniyeti dile getirip Kocatepe cami ve külliyesinin

18 tarihi eser arasına alınmasının ne derece doğru bir karar olduğunu vurguladılar. Yerel yöneticilerden ve Türk Politikacılardan Seyit Yeyden, Necat Kaya ve Deniz Özkanlı’nın da hazır bulunduğu bilgilendirme gününde Mimar Arzu Şenel, binanın tarihi dokusu bozulmadan yapacakları restorasyon için; “Bu ziyaret restorasyon çalışmalarımızın ve hazırlığımızın son aşamaya gelindiğinin göstergesidir. Önümüzdeki günlerde başlayacak çalışmalar bir yıl kadar sürecek ve bu tarihi bina her yönü ile Rotterdam’ın zenginliğine zenginlik katacaktır”dedi. sonhaber.nl

Multicultureel Plus Partisi şimdiden seçim startını verdi

Amsterdam’da yerel düzeyde siyasi arenada mücadele veren Multicultureel Plus Partisinin hem kendi seçmenine hem de yöneticiler dönük düzenlediği eğitim ağırlıklı kamp hayli verimli geçti. 2018 seçimlerine hazırlık amacıyla düzenlenen, idareci ve adaylardan oluşan15 kişi ile gerçekleştirilen kamp 3 gün sürdü. Kendi sahalarında uzman olan konuşmacıların davet edildiği program dolu dolu geçti. Tarihçi İhsan Süreyya Sırma, Siyasetçi Merve Kavakçı ve Yönetici Yusuf Işık akademik seviyede dersler verdiler. İhsan Süreyya Sıram “Prensiplerimiz”, Merve Kavakçı “Mücadelemiz”, Yusuf Işık ise “Metotlarımız konulu bir sunum yaptılar. Yayın Yönetmenimiz Adnan Şahin’in sesi ve yorumuyla, İhsan Hoca’nın yoğurduğu ve ikram etiği çiğköfteyle program çok keyifli anlara sahne oldu.

«

Bu gerçeği gördükten sonra Avrupa’yı yönetenler, şimdiden bazı çalışmaları başlattılar bile. Avrupa nüfusunun önemli bir kısmı Müslümanlardan oluşacak ise, bu Müslüman toplumunun Avrupa’ya uyumu, siyasilerin ve yöneticilerin gündemine girmiş olmasını doğal olarak karşılamak lazım. Siyasilerin ve yöneticilerin cevap aradıkları bir çok soru var kafalarında… Benim aktif siyaset yaptığım CDA Partisi bu sene uluslararası önemli iki programını bu konuya ayırdı. İlki nisan ayında gerçekleşen ve Belçika CD&V Partisinin Genel Başkanının konuşmacı olarak katıldığı “Active Pluralism as Foundation for a European Islam” başlıklı sunumu idi. İkincisi ise geçtiğimiz günlerde Alman Konrad Adenauer Stiftung ile ortaklaşa düzenlenen ve Almanya Parlamentosu İç İşleri sekreteri Prof.

Dr. Günter Krings’in “A European Path for Islam in State and Society” başlıklı sunumu idi. Sunumlar, “Demokrasi ve İslam bağdaşır mı?” Müslümanlar siyasette etkili olduklarında ve ülke yönetiminde görev aldıklarında demokrasiye sadık kalırlar mı? Belçika’da olduğu gibi İslam dini tüm Avrupa ülkelerinde resmi din olarak kabul edilmeli midir? İnsan hakları, bireylerin ve azınlıkların ifade özgürlüğü, din özgürlüğü nasıl yapılanmalı ve şekillenmeli?” gibi sorulara da cevap aramaya matuf bir çalışmaydı. Bu süreci Avrupa siyasetçileri ve yöneticileri nasıl yürütecekler, çok merak ediyorum doğrusu. Avrupa topluluğunu bu duruma nasıl dahil edecekler? Bu uyumu nasıl sağlayacaklar? Bu soruların cevaplarını hep beraber yaşayarak göreceğiz. Bu soruların cevabı, Müslümanları bertaraf ederek, dışlayarak asla bulunamaz. Yapılan bir diğer araştırma sonuçlarına göre Avrupalı vatandaşlarının yüzde 57’si, İslam dininden korktuğunu dile getiriyorlar. Bu rakamı önemseyerek konuyu dikkate almamız gerektiği kanaatindeyim. Her iki programda da Türkiye, İslam ve Demokrasinin beraber olabileceğine dair model bir ülke olarak gösterildi. Bu konuda Avrupa’da yaşayan Müslüman Türk toplumuna, yani bizlere, çok işler düştüğüne inanıyorum. Durum bu iken, bir hususu sizlerle paylaşmayı uygun görüyorum. Bazı kesim ve insanların, kendi menfaat ve istikballeri için toplumun önde gidenlerine, topluma hizmet edenlere çelme takmaya çalıştıklarını görmek, beni derinden üzmüştür. Ne insanlığa, ne Müslümanlığa, ne de Türklüğe, yakışmayan bu hâl ve hareketlerden uzak durulması ümidiyle…

B.T.H Bemiddeling Wolphaertsbocht 285 3083 MP ROTTERDAM Tel:010-4954875 - Mob: 0641362096 email:bthgroup@gmail.com Onze zalen: SCHALMEI - Krabbendijkestraat 520 3084 LP Rotterdam MARGRIET HAL- Nieuwe Damlaan 5 3119 KA Schiedam


PARA TRANSFERi MÜBAREK AYLARDA FÍTRE, ZEKAT VE KURBAN PARALARINI EN HIZLI, GÜVENÍLÍR VE HESAPLI GÖNDERMENÍN TEK ADRESÍ HAVALEM.

Beklemeye son, havaleniz 10 dakikada Türkiye'de. İsme veya banka hesabına para gönderilir. Euro gönderin, Euro alınsın. Alıcı komisyon ödemez. Çeklerinizi ödeyebilirsiniz.

EN YAKIN ACENTAMIZA UĞRAMAYI UNUTMAYIN ! www.havalem.com | facebook.com/havalem

+31(0)78 655 16 50 | info@havalem.com

Kurban Bayramınızı tebrik eder, insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını dileriz...


financieel

ekonomi 13

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

Gündem

Düşük gelirlilerin sağlık yardımı yükseltilecek ve zorunlu katkı payı enflasyon oranı düzeyinde arttırılacak...

Pusula

Osman Aslan

Nihayet! Işığın ucu görünmeye başladı... Değerli okurlar, bu yazımızda, 2016 yılı bütçesinin bize yansıyan bölümleri üzerinde durmaya çalışacağım. Bildiğiniz gibi her yıl Eylül’ün üçüncü Salı günü kabine, bir sonraki yılın bütçe planlarını açıklar. 15 Eylül’e kadar saklı kalması gereken bilgiler ne yazık ki bu sene de her yıl olduğu gibi vaktinden önce basına sızdı. Geçtiğimiz yıllardan farklı olarak kabine, bütçe ve planlama kurumunun (CPB) ekonominin büyüdüğü ve büyüyeceği tahminleri ışığında birçok noktada alım gücünü artırıcı önlemler almayı planlıyor.

Yeni bütçe kanunu tasarısı çerçevesinde hangi adımlar atılacak? Her yıl olduğu gibi bu yıl da yeni bütçe kanunu tasarısı açıklanmadan, alınacak önlemlerle ilgili haberler basına sızdı. De Telegraaf gazetesinin haberine göre, belediyelere önümüzdeki 5 yıl zayıf konumdaki işsizlerin istihdamında kullanılmak üzere 100 milyon euro ekstra yardım yapılacak.

B

akımevlerine, hastalarla beş günde bir, bir saat özel ilgilenilmesi için hasta başına yılda bin euro ekstra ödeme yapılacak. PGB olarak adlandırılan kişiye bağlı bütçe sisteminde yapılan değişiklikten olumsuz etkilenenlerin kaybının karşılanabilmesi için 20 milyon euroluk bir bütçe tahsis edilecek. Çalışmak ile çocukların bakımının daha iyi şekilde koordine edilebilmesi amacıyla çocuk kreş yardımı yükseltilecek. Buna 290 milyon euro destek sağlanacak. Daha önce kreş giderlerine 60 milyon euroluk bütçe ayrılacağı öğrenilmişti. Hükümet bununla çalışan ebeveynlerin yanı sıra çalışmayanların da çocuklarını haftada birkaç saat kreşe bırakabilmelerini istiyor.

Kaynak suyu ve meyve sularının vergisi gazlı içeceklere uygulanan vergi düzeyine yükseltilerek, 30 milyon euroluk ekstra bir gelir sağlanmaya çalışılacak. Düşük gelirlilerin sağlık yardımı yükseltilecek ve zorunlu katkı payı enflasyon oranı düzeyinde arttırılacak. Temel sağlık sigortası primlerinin ortalama 7 euro yükseleceği tahmin ediliyor. Sığınmacılar için milyonlarca euro ekstra bütçe ayrılacak ve araştırmalara da 150 milyon euro ekstra destek sağlanacak. Doğum sonrası babaların kullanabildiği paralı izin süresi 2’den 5 güne yükseltilecek. Bunun giderlerinin 75 milyon euro olacağı düşünülüyor. Savunmaya 220 milyon euroluk ekstra bütçe sağlanacak. Bu miktar

2020 yılına kadar 345 milyon euroya kadar yükselecek. Vergiden muaf bağışın kapsamı 2017 yılından itibaren genişletilecek. Konut alınması ya da ipotek borcunun kapatılması amacıyla 40 yaş altı kişilere 100 bin euro vergiden muaf bağışlanabilecek. Alım gücünün 2016 yılında ortalama yüzde 1,4 oranında artacağı tahmin ediliyor. Kira ve sağlık yardımlarında planlanan kısıtlamalar ertelenecek. Hollanda ekonomisinin önümüzdeki yıl yüzde 2,4 büyümesi, işsizliğin yüzde 6,7’ye düşmesi bekleniyor. 2016 Bütçe Kanunu Tasarısı, 15 Eylül tarihinde Temsilciler Meclisi’ne sunulacak interajans.nl

«

Zengin ile yoksul ayrımı derinleşiyor! Avrupa’da zengin ile yoksul arasındaki uçurum derinleşmeye devam ediyor. Kalkınma yardımı kuruluşu Oxfam Novib tarafından yapılan araştırma, zenginin daha zenginleştiğini, yoksulun da daha fakirleştiğini ortaya koydu. Yaşamlarını normal düzeyde sürdüremeyenlerin sayısı 2009-2013 döneminde 7 milyon 500 bin kişilik artışla 50 milyona yükseldi. Oxfam Novib, bu kişilerin evlerini ısıtma ya da ani ihtiyaçlarını karşılayabilecek maddi olanaklara sahip olmadıklarını bildirdi. Avrupa’da varlık ve gelir dağılımının adil olmadığı kaydedildi. Avrupa’nın en zengin yüzde 1’lik grubunun toplam varlığın üçte birine sahip olduğu, en yoksul yüzde 40’lık grubun ise toplam varlığın yüzde 1’i ile yetinmek zorunda kaldığı

ifade edildi. 7 milyon Avrupalı zenginin toplam varlığının, 662 milyon Avrupalı yoksulun varlığına eşit olduğu belirlendi. Hollanda’da gelir dağılımı adaletsizliğinin nispeten düşük olduğunu bildiren araştırmacılar, adil dağılımda Hollanda’nın, Slovakya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti ve İsveç’in ardından 5’inci sırada yer aldığını kaydettiler. Zengin ile yoksul arasındaki uçurumun derinleşmesinin, vergi sisteminde düzenlemelerle önlenebileceği belirtildi.

oaslan@yilmaz.nl

Basına sızan bütçe tasarısının bazı maddelerini paylaşmak istiyorum: • Bakım evinde(verzorgingshuis) kalanlar için bütçe yıllık olarak 1000 Euro artıyor. Bununla haftada 1 saat ek yardım alabilecekler. • Bakım evlerindeki personelin eğitimi için de 100 milyon Euro ayrılıyor • Meşrubat vergisi, maden suyu ve sağlığa yararlı meşrubatlardan da alınacak. • Kişisel (sağlık) yardımı bütçesi (PGB) problemleri için 20 milyon Euro ayrılıyor • Kreş yardımı (kinderopvangtoeslag) için 290 milyon Euro ayrılıyor. Böylelikle kişiler özel hayatı ile iş hayatını daha rahat kombine edebilecekler • Kişilerin çalışıp çalışmadığına bakmaksızın her çocuğun haftada birkaç saat kreşe gidebilmesi için 60 milyon Euro ayrılıyor. • Sağlık sigortası için öngörülen prim artışı yıllık 7 Euro olarak belirlendi. • Bazı gruplar için sağlık sigortası yardımı (zorgtoeslag) artacak • ‘Eigen risico’ enflasyon oranında artış gösterecek

• Babaların bebek doğumunda izinleri 2 günden 5 güne çıkarılıyor. Bunun toplam masrafı 75 milyon Euro. • Ortalama alım gücü 2016 yılında yüzde 1,4 artış gösterecek. Tek başına yaşayan ve minimum geliri olanların alım gücü yüzde 5,3 artış gösterecek • Savunma Bakanlığı bütçesi yıllar süren düşüşten sonra 2016’da 220 milyon Euro yükselecek • Mal varlığı için ödenen vergi sistemi tamamen değişiyor. Şu anda yüzde 4 kâr ettiğiniz düşünülerek yüzde 30 vergi ödeniyor. Yüzde 4 yerine gerçek kazanç miktarı üzerinden vergi ödenmesi planlanıyor. • 40 yaşın altındaki çocuklara ebeveynleri ev almak üzere vergi ödemeden 100.000 Euro verebilecekler. • Bütçe açığı 2016 için yüzde 1,5 olarak tahmin ediliyor • Ekonominin yüzde 2,4 büyüyeceği, işsizlik oranının da yüzde 6.7’ye düşmesi bekleniyor Görüldüğü gibi bazı iyileştirmeler söz konusu. Ekonomik toparlanmanın önümüzdeki yıllarda bütçe planlarında kendini iyice hissettirmesi bekleniyor. Bu konuyla veya merak ettiğiniz diğer konularla ilgili bana 078-6551655 no’lu telefondan, www.yilmaz.nl sitesinden veya oaslan@yilmaz. nl mailto:oaslan@yilmaz.nl adresinden ulaşabilirsiniz. Bir sonraki yazımızda buluşmak üzere, hoşça kalın.

Ne mutlu Allah’a teslim olana Bayramlar, müminleri birbiri ile kaynaştırır, sevgileri zirveye taşır, yardımlaşma ve dayanışma duygularını güçlendirir. Allahu Teala’nın bize lütfettiği kardeşlik ile idrak edeceğimiz Kurban Bayramı; müminler için müstesna zaman dilimlerinden biridir. Allah’ın bize verdiği malın bir kısmını, Allah’ın rızasını kazanmak için kurban eden bir mü’min, aslında lisan-ı hal ile şunları söylüyor:”Ben de Hz. İbrahim ve Hz. İsmail gibi; çok sevdiğim oğlumu ve canımı, Allah yolunda kurban etmeye ve Allah’a teslim olmaya hazırım.” Çünkü; onlar, tereddütsüz Allah’a inanmışlar ve O’nun emrine teslim olmuşlardı. Ne mutlu Allah’ın emrine samimiyetle teslim olan müminlere! Teşkilatımız ve teşkilatımıza gönül veren bütün kardeşlerimiz bu güzellikleri yaşama ve yaşatma adına insanlığa ve İslam’a

Oktay Dalmaz - Millî Görüş Kuzey Hollanda Federasyonu Başkanı çok değerli hizmetler sunmaktadır. Bu güzelliklerin yaşandığı dünyamızda ne yazık ki; Allah’ı gereği gibi bilip-tanımayan bir takım insanların, insan olduklarını unutarak; birbirini boğazlayan, soykırımlar yapan, geçici dünya malı için ebedi hayatını mahveden insanlık güruhuna dönüşmeleri bizleri çok üzmektedir. Bu güzide bayram günlerinin, yaşanan vahşetlerle kana bulanmış dünyamıza, ümit aşılayan kardelen çiçekleri olmasını diliyorum. Bu duygu ve düşüncelerle bütün kardeşlerimin Kurban Bayramı’nı tebrik ediyor, Alem-i İslam’ın ve bütün insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum.


het leven

14 yaşam Deneme Elif Bayraktar elif_1705@hotmail.com

A

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - Eylül/September 2015

Gazetemizin düzenlediği “Müslüman’ın İmajı” konulu makale yarışması için yazılanları paylaşıyoruz....

GÜCÜMÜZ İMANIMIZDIR karalamalar atarak İslamiyet’i gözden düşürmeye çalışmışlardır. Günümüzde aynı şekilde devam eden propagandalarla düşmanlıklarını açıktan ve gizliden devam ettirmektedirler. Bu durum karşısında kalan bizler, özellikle Avrupa’da yaşayan Müslümanlar olarak neler yapabiliriz? İslamiyet’in yeniden şaha kalkması, gayrimüslimlere karşı zafer kazananlardan olmak için önceliklerimizi iyi belirlemeliyiz. Bizim için ilk sırada her zaman davamız olmalıdır. Davamız Hakk davasıdır.

dengeyi tutturamamaları, ne Türk gibi, ne de tam Hollandalı gibi yaşayıp, iki kültür arasında sıkışıp kalmasıdır. Bundan dolayı bir milletin aslını oluşturacak kurum olan aile müessesesi zedelenmiş, değerini yitirmekle yüz yüze kalmıştır. Bu konuda gayretimizi arttırarak bireysel ve kurumsal olarak çalışmalar yapmalıyız. Aile ve evlilik okulları kurulup, gençlere ve yetişkinlere İslamiyet’e uygun, huzurlu ve mutlu bir aileye nasıl sahip olunacağı öğretilmelidir.

Günümüzde Hristiyan ve Yahudilerin sinsice kurdukları sinsi oyun ve hain planlarıyla, İslam dünyasının yüreğine sapladıkları hançerlerle birliğimizi ve gücümüzü parça parça etmektedir. Çeşitli propagandalar, medyada oluşturulan algı yanılsamalarıyla tüm dünyaya İslamofobi aşılamaya çalışan, İslamiyet’i karalama kampanyaları yürüten, asırlardır İslam düşmanlığını devam ettiren gayrimüslimler içlerinde büyüttükleri düşmanlıklarını hâlen devam ettirmektedirler. Son zamanlarda yaşanan Ortadoğu’daki karışıklıklar ve ortaya çıkan terör örgütleriyle İslam’a ve Müslümanlara her geçen gün leke sürülmektedir. Ne yazık ki Müslüman imajının Avrupa’da ve Hollanda’da yaşayan insanlar açısından pek olumlu olduğu söylenemez.

“Bir kavme benzeyen, onlardandır” Müslümanlar kendilerini düzeltme gayretinde olmalı. Güzel ahlâk elbisesine bürünmeli ve yürüdüğü her yolda etrafa ışık saçmalı. Kendimizi düzeltmek ve Allah’ın rızasına uygun, hakkıyla yaşayabilmek için, nefsimizi terbiye etmemiz gerekiyor. ‘Nefsini bilen, Rabbini bilir’ düsturuyla önce kendimizi tanımalıyız. Kendi değerlerimizin, kültürümüzün ve gücümüzün nereden geldiğini bilip, bunun gerektirdiği şekilde yaşamalıyız. “Bir kavme benzeyen, onlardandır” buyuruyor Efendimiz (s.a.s.). Kimliğimizi sağlam temeller üzerine oturtup, yolumuzu ve istikametimizi sabit tutmalıyız. Her gün bizi koruma altına alan Fatiha suresinde dile getirdiğimiz dua gibi, gayrimüslimlerin yoluna ve sapanların yoluna değil, sıddık ve salih kimselerin yoluna ermek için akleden ve düşünen kullardan olmalıyız.

Tarihimizi biraz araştırdığımızda, Avrupa’da Müslümanlara yakıştırılan olumsuz imajın, Efendimiz’den (s.a.s) bir asır sonra 732 yılında Müslümanların dünya üzerinde güçlerini ve fetihleri arttırmasına ve ta ki İspanya, Fransa sınırlarına ulaşıp Endülüs’ü ele geçirmelerine kadar dayanır. Hristiyanlar kendilerine rakip olarak gördükleri İslam dinini bitirmek için çeşitli planlar kurmuştur. Onlara göre İslamiyet, gerçek ve tek din olan Hristiyanlık karşısında yalan ve uydurma bir dindir. Hz Muhammed’e bir takım iftira ve

Bilinçli ve şuurlu bir nesil yetiştirmek, ailede başlar. Ailelerin bu konuda hassasiyetini arttırmak için aileler üzerine yoğunlaşmalıyız. Aile kurumu, batıya özenen ve değişen bir takım değerler yüzünden her an yıkılmaya yüz tutar hâle gelmiş sanki. Kadın ve erkek arasında roller değişmiş, feminizm etkisiyle aile kurumu büyük darbe almıştır. İslamiyet’ten uzaklaşıp, dünyaya dalmış, gafleti kuşanmış bireyler aile kurumuna her geçen gün zarar vermektedir. Özellikle Hollanda’da yaşayan ailelerde görülen önemli bir sorun, ailenin kültürel olarak

Birliğimizin ve gücümüzün artması için eğitime/ilme önem vermeliyiz. Hollanda’da çocuklarımızı bir yandan okula gönderirken, diğer yandan İslami ilimler alması konusunda teşvik etmeliyiz. Genellikle çocuğunun iyi bir konuma gelmesini isteyen aileler maalesef önceliği okula vermektedir. Dinini bilmeden yetişen bir neslin, ne kendine ne de başkalarına faydası olabilir. Camilerimiz ve İslami kurumlarımız bu konuda medrese eğitimlerine ağırlık vererek, insanları buna teşvik etme gayretinde olmalılar. Hollanda’da bu konuda bazı kurumların gayretiyle açılan, İmam-Hatip okulları ve dini eğitim veren ilahiyat okullarının varlığı bizi gururlandırıyor. Bunun gibilerinin sayısının artması için tüm Müslümanlar olarak maddî ve manevî destekten geri durmamalıyız. Bu kurumlarda yetişecek olan, kendi kültürünü ve yaşadığı ülkenin kültürünü iyi bilen, kendini topluma kazandırmış bireylere ihtiyacımız var. Bu sayede oluşan olumsuz imaj, Allah’ın izniyle düzelecektir. Kendi döneminde gayrimüslimlerle iç içe yaşayan ve onlarla beşeri ihtiyaçlardan dolayı bir takım alış-veriş ve ticari ilişkilere girmiş olan Efendimiz (s.a.s) her daim İslam’dan taviz vermeden, kendi ahlâk ve kurallarına uygun şekilde davranışlarda bulunmuştur. Bugün bizler girdiğimiz her ortamda, ‘işte bu Müslümandır’ denilecek şekilde giyim kuşam noktasında temsili hakkıyla yerine getirmeliyiz.

vrupa’nın ve Batılı güçlerin kendini hâkim gördüğü dünyada, gayrimüslimlerle iç içe yaşıyoruz. Avrupa’da yaşayan biz Müslümanların temsil ve hakikati anlatma gibi omzumuzda ağır yükler varken, bir de Müslümanlara atılan iftiralarla ve olumsuz imaj ile sarsılıyoruz. Her geçen gün Avrupalıların olumsuz algısı ve hatta düşmanca tepkilerine maruz kalıyoruz. Ne yaparsak yapalım, Kur’an-ı Kerim tabiriyle “gözleri kör ve kulakları sağır insanlara” gerçeği anlatmak ancak Hakk’ın bize vereceği güç ve kuvvet ile olacaktır. “Muhakkak kalplere hidayet veren Allah’tır”

“En güzel tebliğ, duruşumuz ve kimliğimizledir” Gayrimüslimlere hoş görünme uğruna asla ve asla İslamiyet’ten taviz vermemeliyiz. Bilhassa bayanların tesettüre dikkat edip, Müslüman bayana yakışır şekilde giyinip, İslamiyet’i temsil etmesi gerekir. Giyim konusunda, Batı’nın düşündüğünün tersine, tesettürün kadına bir değer kattığını onlara gösterme ve anlatma gayretinde olunmalı. Gayrimüslimlerle girdiğimiz diyalogda İslamiyet’in kadına biçmiş olduğu değeri anlatmalıyız. Bu sebepten kurumlar, bayanlara yönelik özel çalışmaları yoğunlaştırıp, kendini ve kültürünü iyi tanıyan, İslamiyet’in

kendine verdiği değerle gurur duyan bayanların artmasına vesile olacak seminerler ve çalışmalar yapabilirler. Bu hanımlar, gayrimüslimlerle diyalog içinde olup, birlikte sosyal ve kültürel etkinlikler gerçekleştirebilir. Şu unutulmamalıdır ki; İslamiyet’i anlatma noktasında en güzel tebliğ bizim duruşumuz ve kimliğimizledir. Dünyada her an farklı bir gündem oluşturulmasında ve daha çok insana ulaşılması bakımından en önemli araç medya araçlarıdır. Gazete, radyo, TV ve internet üzerinden yıkılmaya çalışılan imajımızı tüm dünyaya olumlu anlamda göstermek için bu yönde gayretimizi arttırmalıyız. Kurumlar kendi gazetelerini ve aylık dergilerini çıkarabilirler. Her seviyeden kişiye ulaşmak için kapsamlı çalışmalar yapabilirler. Camiler ve İslamiyet’e hizmet eden tüm kurumlar bu aracı çok iyi kullanmalı. Bir insanın hidayetine vesile olmak... Kendi Facebook ve Twitter sayfalarından birlik olup, birbirlerine destek vermeli. Bu günlerde bu iletişim araçları her ne kadar gençlerimiz ve bazı insanlar için bağımlılık derecesinde vazgeçilmez bir unsur hâline gelse de, yapmamız gereken; bu araçları olumlu yönde, İslamiyet’e fayda sağlayacak şekilde kullanmaktır. Yaşadığımız ülkenin dilini iyi öğrenip, ekonomik ve kültürel açıdan son derece ileri olmamız gerekir. Bu şekilde, insanların gözünde oluşturduğumuz imaj ve onları etkileme gücümüz artacaktır. Bir tane gayrimüslimin imanına sebep olmak en güzel şereflerden biridir. Yine kurumlar bu konuda üniversite ve dengi eğitimi alan gençlerle sürekli irtibat hâlinde bulunup, gençlerin gayretini arttırmalıdır. Gençlere yapılacak maddî ve manevî desteklerle, onların imanlarını her daim taze tutmalıdır. Unutulmamalıdır ki gençler bir neslin devam edecek en iyi temsilcileridir. Efendimiz’in (s.a.s) etrafında bulunan çoğu sahabe efendilerimiz henüz on yedi, on sekiz yaşlarındaydı. Gençlerin önce ahlâklarını düzeltmeleri ve mücahid bir ruhla yetişmeleri için elimizden gelenin on kat fazlasıyla çalışma yapmamız gerekir. Özellikle Hollanda’da, Avrupa’da yaşayan gençlerin yaşlarının vermiş olduğu heva ve hevesle başka yollara sapma ihtimali daha yüksek olacağından, her bir Müslümanın bizim bir kardeşimiz olduğu bilinciyle ve onları geleceğin cevherleri olarak görerek çabalarımızı arttırmalıyız. Önce “birey” dedik, her nefis kendini sorgulamalı ve ahlâkını en güzele doğru kuşatmalı. Ardından iz bıraka-

cak Müslümanlardan olmak en güzel duamızdır. Sonra birliğimizi kuvvetlendirmeli ve İslam kardeşliği altında hangi camiadan, hangi ırktan, hangi milletten olursa olsun el ele verip, Ensar ve Muhacir kardeşliğini içimizde barındırarak bir araya gelip en güzel silahımızı dilimize alarak, dualarla Rabbimize el açıp yalvarmalıyız. Biz asıl gücümüzü imandan alırız, hakiki imana sahip olan kişi kainata meydan okuyabilir. Hâl ve durum böyleyken, uzun gecelerde Rabbimize göndereceğimiz niyazlarımız ve göz yaşlarımızla zafer kazanmak ve batıla galip gelebilmek için gayretimizi, ihlasımızı ve samimiyetimizi arttıralım. Ve hep birlikte kazananlardan olalım. ◄◄

“Yine kurumlar bu konuda üniversite ve dengi eitimi alan gençlerle sürekli irtibat hâlinde bulunup, gençlerin gayretini arttırmalıdır. Gençlere yapılacak maddî ve manevî desteklerle, onların imanlarını her daim taze tutmalıdır. Unutulmamalıdır ki gençler bir neslin devam edecek en iyi temsilcileridir. Efendimiz’in (s.a.s) etrafında bulunan çoğu sahabe efendilerimiz henüz on yedi, on sekiz yaşlarındaydı. Gençlerin önce ahlâklarını düzeltmeleri ve mücahid bir ruhla yetişmeleri için elimizden gelenin on kat fazlasıyla çalışma yapmamız gerekir. Özellikle Hollanda’da, Avrupa’da yaşayan gençlerin yaşlarının vermiş olduğu heva ve hevesle başka yollara sapma ihtimali daha yüksek olacağından, her bir Müslümanın bizim bir kardeşimiz olduğu bilinciyle ve onları geleceğin cevherleri olarak görerek çabalarımızı arttırmalıyız.”


opinie

görüş 15

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

Deneme

Müslümanların İmajının Düzeltilmesi Konusuna Bir Bakış

B

u makalenin konusu olan Müslümanların imajının düzeltilmesine geçmeden evvel, ‘imaj’ kelimesinin hangi manalara geldiğine bakalım isterseniz... İmaj kelimesi, ‘bir kişi veya şeyle ilgili oluşan kanaat, görüntü’ gibi anlamlara gelmektedir (D. Mehmed Doğan, Doğan Büyük Türkçe Sözlük, s. 616). Bu tanımlamadan anlaşıldığı üzere imaj, kişiler hakkında oluşan kanaat, düşünce, fikir gibi anlamlara geldiği söylenebilir. Olaya konumuz açısından bakacak olursak, Müslümanların bu ülkedeki imajı, Hollandalıların Müslümanlara bakışlarının hangi şekilde olduğuna bakmakla anlaşılabilir. 11 Eylül saldırısından itibaren Müslümanların sadece Hollanda’da değil, bütün dünyada imajının çok kötü olduğunu söylemek için uzman olmaya gerek yoktur. Aynı şekilde İslam karşıtlığının gerek siyasi arenada, gerekse toplum içinde arttığı da bilinen bir gerçektir. Sorun nereden kaynaklanıyor? Bu meyanda Hollanda’daki Müslümanların imajının kötü olmasının sebebi olarak Müslümanların Batı tarafından kabul görmemesi, asimilasyona tabii tutulması veya kötü imajın medya tarafından çıkarıldığı gibi gerekçeler öne sürülebilir. Mezkur sebeplerin kısmi geçerlilik payının olduğunu söylemekle birlikte, ben bu probleme farklı bir açıdan yaklaşmak istiyorum. Kanaatimce bizler şu an iki sorunla karşı karşıyayız: 1- Elimizde olmayan sebeplerden dolayı... 2- Kendi davranışlarımızdan dolayı imajımızın zedelenmesi. IŞİD, Boko Haram gibi örgütlerin yaptıkları birinci şıkkın içerisine, ahlâkî zafiyetlerimiz ise ikinci şıkkın içerisine girmektedir. Her iki sorunun çözümüne katkı sağlamak ise, farklı yöntemlere başvurmamızı beraberinde getirmektedir. Ben makalenin uzun olmaması gerektiğinden dolayı, sadece birinci sorun üzerinde duracağım. İslâm’ın ‘terör’ dini olarak tanıtılması 11 Eylül saldırılarından itibaren ‘Müslümanlar eşittir terörist’ söylemi yayılmaya başlamış, son olarak da IŞİD ile birlikte bu söylem had safhaya ulaşmıştır. Esasen IŞİD gibi örgütlerin faal oldukları yerler, bize uzak olan bölgelerdir. Dolayısıyla bizlerin bu tip örgütlerin çıkmasından dolaylı veya dolaysız olarak bir katkımız olmamıştır. Fakat bu örgütlerin İslâm adına hareket ettiklerini söylemesi, bizlerin okulda, iş yerlerinde, sokakta IŞİD’in yaptıkları hakkında görüşümüzün sorulması, bizim de konuya dahil olmamızı gerektiriyor. Mesela bir Hollandalının bize ‘İslâm insanları zorla Müslüman yapmak için savaşıyor’, ‘savaşta kadınları cariye olarak almayı’ emrediyor

der ise, bizim klasik cevabımız üç aşağı beş yukarı şu şekilde olacaktır: ‘Onlar İslâm’ı doğru tanımıyorlar, yaptıklarını tasvip etmiyoruz’. Peki TV’de bir araştırmacının ‘Fitne tamamen yok oluncaya ve din de Allah için tatbik edilinceye kadar onlarla savaşın’ (Bakara 2/193) ayetini okuduğunu ve İslâm bilginlerinin büyük bir kısmına göre buradaki ‘fitne’ kelimesinin ‘düşmanlık ve din özgürlüğünün tanınmaması’ fakat bunun yanında bazı bilginlere göre bu kelimenin ‘küfür’ anlamına geldiği; dolayısıyla Müslüman olmayanlara karşı savaşılması bazı âlimlere göre İslâm’ın bir emri olduğunu söyler ve IŞİD’in bu yorumları kullandığını ifade eder ise, nasıl davranmamız gerekmektedir? (Bu konu hakkında geniş bilgi için bkz. Ahmet Yaman, İslâm Devletler Hukukunda Savaş, s. 70-78) Veya aynı şekilde Kur’ân’da cariyelikten bahsedildiği ve İslâm bilginlerinin buna cevaz verdiğini de söylemesini düşünebiliriz. Buna benzer konular hakkında konuşmayı elbette sokaktaki Ahmet Amca’dan bekleyemeyiz. Bu ülkede bu konuların bu ülkenin dilinde bilimsel araştırmalar aracılığıyla TV programlarında, belediyelerde, üniversite panellerinde aydınlatılması gerekmektedir. Fakat bizim bu konular hakkında araştırma yapacak hocalarımız veya gençlerimiz var mı? Camilere olan imam ihtiyacını hâlen Türkiye ve Fas’tan karşılayan Müslümanlar olarak, bu soruya olumlu cevap verebileceğimizi söylemek pek mümkün olmamaktadır. Mevcut potansiyeli doğru kullanmak... Kanaatimce bu ihtiyacı karşılamak üzere cemaatlerimiz ve kurumlarımıza şu görevler düşmektedir: 1- Hollanda’da yetişmiş ve Hollandacaya hâkim olan hocaların enerjilerini sadece sohbet vermelerine harcamamaları... 2- Camiler ve vakıfların, kapasitesi

olan gençleri özel olarak yetiştirmek olmaktır. Benim gördüğüm kadarıyla Hollandacaya hâkim olan hocalar, sadece sohbet vermek için görevlendiriliyor. Maalesef bu sohbetlerde de bilgi seviyesi çok düşük seviyede bulunmaktadır. Bu sebeple, donanımlı hocalar zamanlarını sadece sohbet vermekle geçiriyorlar. En azından bazı hocaların seçilip, bilimsel araştırma yapma konusunda görevlendirilmesi kanaatimce mümkündür. Ayrıca üniversitelerin nasıl maaş karşılığı araştırmacıları var ise, bizim kurumlarımızın neden araştırmacıları olmasın? Belki ilk etapta tam zamanlı araştırmacıyı finanse etmek mümkün olmayabilir, ama en azından bu işe yarı zamanlı araştırmacı çalıştırmak yoluyla başlanılabilir. Camilere milyonlarca euroların toplandığı bir ülkede eğer bu işe ciddi önem verilirse, neden araştırmacı görevlendirilmesi mümkün olmasın? Burada anlattığım kısa vadede yapılacak olanlardır. Kanaatimce asıl önemli olan uzun vadede camiiler ve vakıfların, kapasitesi olan gençleri özel olarak yetiştirmesidir. Özel kadronun yetiştirilmesi Benim tesbitime göre kapasitesi ve bilgi edinmeye ilgisi olan gençlere yeterli alaka gösterilmemektedir. Böyle gençler tespit edildiği zaman, yapılan ilk iş, bu gençlerin hafta sonları çocuklara Elif-ba öğretme görevinin verilmesi oluyor ve bu gençlerimiz yıllarını bu hizmetle geçiriyor. Peki sonuç? Sadece Elif-ba okutmak konusunda tecrübe sahibi olmak. Peki bunun yanında kapasiteli gençlerimizi tespit ettiğimizi var sayalım ve bu gençlerin bir yandan HBO ve Üniversitede okuyup diploma sahibi olduklarını ve diğer yandan gerekli İslâmî ilimler derslerini aldıklarını düşünelim. Böyle bir eğitim yöntemi tek başına yeterli midir? Aliya İzzetbegoviç’in belirttiği gibi, “Eğitim kendi başına insanları terbiye etmez. Aksine,

insanları daha kabiliyetli/verimli bir hâle getirir” (Aliya İzzetbegoviç, Doğu Batı Arasında İslam, s. 91-95). Aliya’ya göre eğitim verilirken, zorla talimin olmaması, tenkitçi düşünce tarzının geliştirilmesi ve insanın manevî hürriyetine yer verilmesi gerekmektedir Ben burada Aliya’nın bahsetmiş olduğu tenkitçi düşünce tarzının geliştirilmesinin konumuz açısından önemli olduğunu bir misalle açıklamaya çalışacağım... Yukarıda ‘Fitne tamamen yok oluncaya ve din de Allah için tatbik edilinceye kadar onlarla savaşın’ (Bakara 2/193) ayetindeki ‘fitne’ kelimesinin bazı âlimlerimize göre ‘küfür’ manasına geldiğini söylemiştim. Bu düşüncede olan âlimlerimizden biri de İmam Şafii’dir. Bu âlimlerimiz, bu ayete ‘Şirk ve inkârcılık yeryüzünden silininceye kadar müşrikler ve kafirlerle savaşın’ manasını vermişlerdir. Fakat ilginç olan, bu görüşün bilhassa Kurtubi, İbn Atiyye ve İbnü’l-Arabi gibi Endülüslü müfessirler tarafından serdedilmiş olmasıdır. Nitekim Endülüslü Müslümanlar uzun yıllar boyunca saldırgan Hıristiyanlarla mücadele etmişler ve İslâm’ın şan ve şerefini muhafaza etmeye çalışmışlardır. Fitne kelimesini küfür olarak yorumlamaları, yaşadıkları coğrafyadaki mümin-kafir ilişkisini göstermektedir. (Mustafa Öztürk, Kur’an’ı-Kerim Meali, s. 44). Şimdi bir kurumumuz bir Türk ve Faslı’ya ‘IŞİD’in başvurduğu dinî delilleri’ araştırma görevinin verdiğini düşünelim. Eğer bu iki kişi tenkitçi düşünce yapısı ile yetiştirilmiş ise, Endülüslü fakihlerin yaşadıkları zamana göre yorum yaptıklarını ve bu görüşün şu an ki dünya için geçerli olmadığını belirteceklerdir. Yok eğer tenkitçi düşünceye sahip değiller ise, Faslı genç şunu söyleyecektir: ‘Ben Maliki mezhebinden olduğumdan dolayı, bu konuda diğer mezheplere mensup olan âlimlerin görüşünün

Talha Yıldız talhayildiz_@hotmail.com

doğru olduğunu söyleyemem’. Peki bu bir çıkış noktası mıdır? Çok ilginçtir ki, bir taraftan sanki dört mezhepteki bütün görüşlerin mutlak doğru olarak tanıtıyoruz, diğer taraftan ise ‘cihad’ gibi konularda, IŞİD gibi örgütlerin İslâm’ı yanlış anladıklarını söylüyoruz. Halbuki IŞİD’in zengin fıkıh mirasımızdan yanlış da olsa, faydalandığı da burada verdiğim tek örnekten anlaşılmış olmaktadır. Dolayısıyla sürekli karşımıza çıkan cihad, cariyelik ve diğer konuları araştırmak için donanımlı ve en önemlisi de, tenkitçi düşünce yapısına sahip olan gençlere ihtiyacımız vardır. Nice ilim adamlarının bu topraklardaki Müslümanlara önderlik edeceğine inanıyorum... Buna benzer konuların bu zamanda nasıl anlaşılması gerektiğini ve gerekirse bunu bir siyasetçinin karşısında tartışarak ortaya koyacak gençlere ihtiyacımız vardır. Böyle gençlerin yetiştirilmesi uzun vadede mümkün olmaktadır. Bu meyanda, son yıllarda IGMG tarafından açılan eğitim kurumlarının önemli girişimler olduğunu düşünüyorum. Belki buna benzer eğitim kurumlar kısa vadede bize çok şey katmayacaktır, fakat uzun vadede faydalanacağımızdan eminim. Nasıl ki büyük sahabe İbn Mesud Kufe’ye yerleşip, orada öğrenciler yetiştirmesi sebebiyle o topraklardan bir İmam Ebu Hanife çıkmış ise, bizim de bugün yapacağımız girişimler ile, ileride nice ilim adamları bu topraklardaki Müslümanlara önderlik edeceğine inanıyorum. Son olarak Doğuş gazetesine bir teklifim olacak. Ben Doğuş gazetesinden makale yarışması düzenlediği gibi, mesela bir konu hakkında ödüllü bilimsel araştırma yarışması düzenlemesini bekliyorum. Konu başlıkları olarak da ‘İslâm’da savaşın dünü ve bugünü’ veya ‘İslâm Hukukunda cariyelik’ konu başlıklarını öneriyorum. Bu şekilde hareket etmekle, hem Hollanda toplumuna verebileceğimiz mesajımız olur, hem de bilimsel araştırma yapabilecek kapasitede olanları teşvik edilmiş oluruz. Yazarın özgeçmişi İsmim Talha Yıldız ve 24 yaşındayım. Leerdam doğumluyum ve hâlâ aynı şehirde ikamet etmekteyim. Şu an Tilburg Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Master öğrencisiyim. Sivil Hukuk alanında (Privaatrecht) master yapıyorum. Bunun yanında Avrupa İslam Üniversitesinde 3. yıl öğrencisiyim (İlahiyat, Türkçe bölüm). Ayrıca Leerdam Millî Görüş Ana Teşkilatında Eğitim Başkanlığı görevini yürütmeye çalışıyorum. ◄◄


nieuws

16 haber Dosya

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - Eylül/September 2015

Yatılı yaz kursu eğitmeni Mustafa Uysal:

“Özgüven, karakter yontmasıyla, fiziki ve psikolojik baskıyla elde edilemez.” Mustafa Uysal Kimdir? NIF Eğitim Başkanlığı koordinesinde üç hafta boyunca 17 talebe El Birunî yurdunda eğitim gördü. 10 yılı aşkındır Rotterdam’da yatılı kurs olarak hizmet veren El Birunî erkek talebe yurdu, yaz tatili nedeniyle kapılarını izine gidemeyen çocuklara açtı. Yurt eğitmeni Mustafa Uysal ile bu önemli çalışma hakkında sohbet ettik. İstifade edeceğinizi umuyoruz.

Y

atılı erkek yurdunun genel koordinesini üstlendiniz. Kursla alakalı bilgi alabilir

miyiz? NIF Eğitim Başkanımız İsmail Kızılırmak Bey, üç haftalık yatılı erkek yurdu ile bir çalışma başlatmamızı istedi. Programın işler hâle gelmesi için ihtiyaç duyulan zamana geç kalınmış olsa da, biz tanıtımımızı yaparak çalışmamızı başlattık. İskenderpaşa Camii bünyesinde faaliyet yürüten El Birunî yatılı yurdumuzun tatile girmesiyle birlikte, 17 talebenin katıldığı çok verimli bir yaz kursu dönemi geçirdik Allah’a Şükür.

Kursta neler ön planda idi, nelere dikkat ettiniz? Önceki çalışmalarımdan edindiğim tecrübeler işimi bir hayli kolaylaştırdı. Eğitimcilerimizin düştüğü en büyük yanlışlık, kendilerine emanet edilen çocukların karakterlerinin yontulmasına çalışmalarıdır. Tek tip insan yetiştirmeye yönelik yapılan bu karakter yontması çalışmaları, öğrencileri silik şahsiyet sahibi, düşük verimli, isyankâr ve kendine güveni olmayan şahsiyetler hâline getiriyor. Bu bizim eğitimdeki bana göre en büyük sorunumuz. Bunu daha çok idealist eğitimcilerimiz donanım eksikliğinden dolayı yapıyor. Başarılı olamayınca da çocukları suçluyor, fiziki ve psikolojik baskılar uyguluyor. Biz bu kurs döneminde böyle bir yanlışlığın içerisine asla düşmedik. Hâlbuki, Allah isteseydi herkesi aynı karakterde yaratırdı, oysa Allah herkesi farklı karakterlerde yaratmış. O yüzden hiçbir eğitimcinin, talebenin karakter yapısıyla uğraşmaması gerekir. Buna azami dikkat ettik. Nedir o hâlde eğitimcinin yapması gerekenler? Öncelikle bir eğitim kurumu veya

eğitimci misyonunu ve vizyonunu çok iyi belirlemeli ve buna göre yapacaklarını yapmalı. Öğrencinin hareketli, çabuk etkilenen, kavrama sorunu gibi değiştirilemeyecek veya zamanla öğrencinin hayat serüveni içinde, aynı zamanda yaşa bağlı olarak değişebilecek psikolojik özelliklerini yontma, tamir etme çabasına girmeyip, öğrencinin kimlik inşasına çalışmak durumundayız. Kısacası Eğitimcinin yapması gereken kimlik inşasıdır ve bu kimlik inşası için öğrencinin gerekli bilgileri almasını sağlamak. Peygamber Efendimiz bir hadisinde bu konuya işaret etmiş: “Her doğan, (İslâm) fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” Aslında Efendimizin hadislerini gereği gibi anlayıp uygulayabilsek, her alanda olduğu gibi eğitimdeki tıkanıklar da giderilir. Bu hadis de bizlere, çocuklarımıza kimlik inşa etmemiz gerektiğini çok net bir şekilde belirtiyor. Nedir bu kimlik? Kimlik derken elbette biz, cebimizde taşıdığımız ve tebaası olduğumuz ülkenin vatandaşlık belgesinden bahsetmiyoruz. Kimlik, insanın kendini tanımlamasıdır. “Kimsin, nesin?” sorularına verilecek doğru cevaptır kimlik. İnancının ve kültürünün insana verdiği dünya görüşüdür kimlik. Bazı eğitimcilerimiz de karakter yontmasından ziyade kimlik yontmasına kadar görev alanını genişletiyorlar. Heykeltıraşlar, ellerindeki ürünü yontarak bir eser çıkarırlar ortaya. Bazı eğitimcilerimiz de çocuklardaki fıtrat ve kimliği yontarak başka bir insan tipi ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Burada yaşayan insanlarımıza birkaç asır sonra “Türk asıllı Hollandalı” denecek belki de. Bundan gocunmamak lazım. İlla da Türkiye’de yetişen “Anadolu insanın” birebir aynısını yetiştirme

1963 Karaman - Bozkandak Köyü doğumluyum. 5 çocuklu bir ailenin en büyük ferdiyim. İlkokulu köyümde, İmam Hatip Lisesini Karaman’da tamamladım. 1988 yılında Bursa İlahiyat Fakültesinden mezun oldum. Babam Avusturya’da işçi olduğu için yüksek lisans ve doktora için aynı yıl Avusturya’ya geldim. Hollanda’da bu imkânların daha fazla olduğunu duyunca 1989 yılında Hollanda’ya geldim. Burada evlilik yapınca, eğitime bir süre ara verdim. Farklı işlerde çalıştım. 1993 yılından itibaren Hollanda İslam Federasyonu’nda Eğitim Başkanlığı dâhil olmak üzere teşkilatın pek çok kademesinde görev aldım. Özellikle hafta sonu ve yatılı kurslarda eğitmenlik yaptım. Uzun bir dönem Adalet Bakanlığı bünyesinde değişik hapishane ve psikiyatri merkezlerinde manevî rehber olarak çalıştım. Ücretteki İslam ilkokulunda Türkçe dersi ve din dersi öğretmenliği yaptım. Değişik camilerde kısa dönemli imamlık, beş yıl kadar bir süreyle de Hollanda’daki tek İslam ortaokulunda rehber öğretmen ve din dersi öğretmeni olarak görev yaptım. Gecikmeli de olsa mastırımı da bitirmek üzereyim. Avrupa İslam Üniversitesinde özellikle Enstitü bölümünde değişik dersler verdim. Evli ve 3 çocuk babasıyım.

çabası içinde olamayız. Belirli farklılıklarının olabileceğini, hatta eğer uyumdan bahsediyorsak olması gerektiğini kabullenmek zorundayız. yoksa diretmenin bir mantığı olamaz. Bunu asimilasyon olarak ta değerlendirmemek gerekir. Türkiye’de yetişen bir çocukla burada doğup büyüyen bir çocuğun aynı kimlik özelliklerinin olması beklenilemez. Bizim olmazsa olmazlarımızdan olan İslami ve kültürel değerlerimizle, içerisinde yasadığımız ülkenin gerçeklerini harmanlayarak çatışmadan uzak bir kimlik inşası oluşturmamız gerekir. Biz bu duruma çok dikkat ettik. Bu süre içerisinde çocukları çok iyi tanıdık, ona göre günlük ve haftalık programlarımızı belirledik. Neler yapıldı kurs boyunca? Önce katılan öğrencilerimizi bir seviye testine tabii tuttuk. Onları birer birer dinledik. Kursa gönüllü olarak katılıp katılmadıklarını sorduk. Bu bilgiler ışığında diğer görevli kardeşlerimizle oturup bir yol haritası belirledik. “Biz bu çocuklara bilgi pompalamak için burada değiliz” diyerek işe başladık. “Sevgi”yi bir çıkış yolu olarak gördük ve oradan yürümeye başladık. Biz, verdiklerimizle değil, yaşayışımızla onları beslemeliydik. Bundan dolayı da eğitimciler olarak, şaka da olsa yalan söylemekten, hakaret etmekten, küçümsemekten, alay etmekten son derece uzak durduk. Baskıcı bir eğitime asla tevessül etmedik. Yurtlardaki o katı kuralları biz uygulamadık. Bu gibi kurallar sizin vermek istediğiniz değerlerden nefret etmesine sebep olabilir. Mesela, mutfağın belli saatlerde kilitlenişi, yurt boyunca çocuğun telefonuna el konulması gibi. Biz bunları kesinlikle yapmadık. Telefon hayatın bir gerçeği. Biz çocuklardan onu iyi yönde kullanılmasını istedik, yönlendirmeye çalıştık. Çocukları ders

bombardımanı altında bırakmadık. Günlük 5 saatlik bir ders uygulamamız vardı. Gruplara ayrılan çocukların birer de grup başkanları vardı. Onların da çok faydası oldu. Biz bu konuda hayli esnek davrandık. Hâl böyle olunca, çocuklardan beklentilerimiz daha çok müsbet karşılık buldu. En zor uyanan öğrencimiz bile sabah namazına kalkmakta çok zorlanmadı, diyebilirim ki hiç bir öğrencimiz namazını kaçırmadı. Hepsi de kendisini bir kaç günden sonra evinde gibi hissetti. Biz sevgiyle yaklaşınca onlara da yeterli alan bırakınca kendileri bu yurt ortamındaki kurallara uyma ihtiyacı hissettiler. Daha ilk günde, kağıda dökülmemiş olsa da aramızda güzel bir kontrat imzalamış olduk. Duvarlara veya ilan panolarına ders programlarını, günlük programı bile asmadık. Bu bir denemeydi ve gerçekten güzel tuttu. Nasıl bir eğitim metodu uygulandı? Günlük 5 saatlik bir ders programında, Kur’ân-ı Kerim, akaid, fıkıh, siyer, ahlâk, İslam tarihi, adabı muaşeret, sosyal ilişkiler gibi dersler verildi. Sizlere eğitmeniz için emanet edilen her çocuğa şu 6 perspektiften bakmanız gerekiyor. Biz de öyle yaptık. Yine Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde “Faydasız ilimden, yükseltmeyen amelden ve kabul olunmayan duadan Sana sığınırım Ya Rabbi!” buyurarak bizlere bu yolda ışık tutuyor. Yani verdiğiniz bilginin bir değerinin ve geri dönüşünün olması gerekiyor. Nedir o 6 şey? Bir, öğreteceksiniz; ama neyi, niçin? İki, öğrettiğiniz şeyin eğitim değeri nedir? Eğitim verdiğiniz kişide, verdiğiniz o bilginin günlük hayatta kullanılabilir hâle gelmesidir. Bu olmamışsa verdiğiniz bilginin pek bir değeri olmaz. Üç, terbiye. Terbiye, davranış kodudur. Bu kodlar toplum tarafından

belirlenir. Eğer verdiğiniz bilgi ve eğitim; terbiye olarak, davranış kodu olarak talebe üzerinde kendini gösteriyorsa, talebeyi etkiliyorsa o zaman verdiğiniz bilginin bir değeri vardır. Aksi hâlde kuru bir bilgiden öteye gitmez verilen şey. Dört, didaktik, yani eğitim metodu. İyi bir eğitim metodu uygulanırsa etkili, verimli ve başarılı olunur. Beş, pedagoji, yani öğrencinize yaklaşım. 10 öğrenciniz varsa 10 değişik karakterle beraber olduğunuzu ve karşınızdakinin bir ağaç ya da heykel olmadığını, bir insan olduğunu ve farklı etkilenebildiklerini biliyorsunuz. Altı, bilişsel kavrayış. Her çocuğun algılama, kavrama seviyesi aynı değildir. Bunu da iyi bilmemiz gerekiyor. metodunuzu ve yaklaşımınızda bunu da göz önüne almak durumundasınız. Bir öğretmen olarak bulunduğunuz sınıfta bütün öğrencilere bu 6 pencereden bakmanız gerekiyor. Bu donanımlı, misyonu ve vizyonu açık olan bir eğitimci için zor değil. Bunları içselleştirmiş, çocukları ve mesleğinizi sevmişseniz işiniz daha çok kolaydır. Verdiğiniz bilgileri çocukların üzerinde eğitim ve terbiye olarak görmüşseniz sizden daha mutlu kimse olamaz. Bundan aldığınız mutluluğu bütün dünya nimetleri size verilse alamazsınız. Çünkü siz bir insanın, dolayısıyla yeni bir dünyanın inşasına sebep oluyorsunuz. Nelere önem verdiniz, nasıl bir kimlik inşası oluşturmaya çalıştınız? Kimlik inşası için her şeyden önce misyonunuzu, vizyonunuzu ve eğitim politikanızı, sistemini belirlemeniz lazım. Bu eğitimi niçin (misyon) yaptığınızı, nasıl(vizyon) yaptığınızı ve ne (sisteminiz) yaptığınızı bilerek yola çıkmalısınız. Biz bu misyon, vizyon ve sistemimizle bu çalışmaları yürüttük. Eğer bu 3 saç ayağına dikkat edilmezse, siz de yaptığınız işten bir şey anlamazsınız, öğrencileriniz de bir şey anlamaz. Misyonunuz neydi? İslami kimliği ile bütünleşmiş,


interview

söyleşi 17

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

özgüveni yüksek şahsiyet sahibi biteyler yetiştirebilmek veya yetişmelerine katkı sağlamak. Özgüven, karakter yontmasıyla, fiziki ve psikolojik baskıyla elde edilemez. Bu yöntemlerle çok daha kötü sonuçlar alınır. Belki bu yöntemle bir hafız yapabilirsiniz, ancak özgüvenini kaybetmiş biri bu mesleğini icra edemez, etse de zorlanır. Özgüven olmadan kimlik inşanız yarıda kalır. Rotterdam gibi İmam Hatip, Kur’an kursu çıkışlı bir çok insanımızın bulunduğu bir şehirde bile camilerimiz temel eğitim kursları verecek hocalar arıyorsa ve bulmakta zorlanıyorsa bunu burada aramamız gerekir. Özellikle kırk ve ellili yaşlardaki bizler, bir çoğumuz okullarımızdan yukarıda belirttiğim sebeplerden dolayı öz güven eksikliği ile mezun olduk. Bir eğitimcinin en önemli donanım eksikliği bence özgüven eksikliğidir. Bunun için öğrencimize kimlik inşasında özgüvenini çok iyi verebilmeliyiz. Vizyonunuz nedir? Bir fikir vermesi açısından bazı şeyler söylemek gerekirse; öncelikle sevgiyle yaklaşmak, güven vermek hatta güvenli bir liman olabilmek öğrenciniz için. Öğretmenin vurduğu yerden değil, güldüğü, baktığı yerden gül biter bir anlayış bizim vizyonumu olmalıdır. Gayeye matuf eğitim vermek, kolaylaştırmak verdiğimiz bilgileri sevdirmek, eğitimimizi yaşanan günlük hayat üzerine kurmak vizyonumuzun içinde yer almalı. Eğitim sistemimizi de her türlü modern imkan ve metotları, materyalleri kullanmak üzerine kurabilmeliyiz ve klasik tek yönlü ders anlatım anlayışından, interaktif dediğimiz, katılımcı ders ortamlarına geçmeliyiz, grup çalışmaları ön plana çıkmalı.

IGMG’nin ders materyallerinden istifade edildi, yeterli miydi? IGMG’nin hazırlamış olduğu ders materyalleri tartışmasız “bir numara” diyebilirim. Hangi seviyede bir eğitimci takip ederse etsin, ona bir perspektif çizen,  yol gösteren profesyonelce, çok güzel hazırlanmış seviyede. Daha iyi olabilir mi?

size akıl ve imandan sonra verdiği en önemli ve kıymetli emanettir. Size bırakılan basit bir emanete bile gözünüz gibi bakıyor, koruyor kolluyorsanız, çocuğunuza daha çok sahip çıkmalı, korumalı ve ona yatırım yapmalısınız. Çocuk, sevgiye ve şefkate layıktır, onu her zaman hak eder. Bizler de onun bu ihtiyacını karşılamalıyız. Anne ve baba bunu iyi kavramalı. Bir de unutmadan anne baba bir çocuğun ilk ve en önemli rol modelleridir. Yani öncelikle siz yapmalısınız veya yapmamalısınız Saf Süresinde Rabbimizin buyurduğu gibi

Söyleşi- Fotoğraflar: Tâha Yalçın

Elbette bunun sınırı yoktur. Eğitim materyallerinin günlük hayata daha da uyarlanması gerekiyor. Çalışma defterlerine ağırlık verilmesi öğrencinin kendini geliştirmesi ve dersleri benimsemesi açısından daha etkili olur. Klasik yöntemden kurtulmalıyız. Yoksa çocuklarımızın gelişimiyle orantılı bir eğitim vermekte zorlanırız. Bu arada, “Öğretmenin El Kitabı” diyebileceğimiz, bir eğitimci rehberinin eksikliğini de söylemek gerekir. Bunları söylemek kolay fakat üretmek tabi ki kolay değil. Velilerin çocuklarla ilişkisi nasıl olmalı? “Çocuğunuzla 7 yaşına kadar oynayın, 14 yaşına kadar yönlendirin (terbiye ve eğitimini verin), 15 yaşından sonra arkadaş olun (istişare edin. O zaman) iyi bir adam veya hanım olurlar” buyuran bir dinin mensupları olarak bu tavsiyeye ne kadar uyuyoruz? Aslında Efendimizin ve sahabenin hayatı ve tavsiyeleri dikkate alınsa bu konuda çok yol kat etmiş oluruz. “Buradan hareketle, anne rahminde başlayan eğitim süreci 7 yaşına kadar oyun şeklinde verilmeli. 14 yaşına kadar eğitim ve terbiye dediğimiz yönlendirme ve sonrası dönem için arkadaş gibi olmak, onu ciddiye aldığınızı ve bir birey olarak gördüğünüzü ispat için istişare ederek onun hayatını inşa etmelisiniz. Ben çocuklarımla dua ve sure ezberlerken boks ringindeymişiz gibi çalışırdık. Ben “Subhaneke” diyerek ona vururken, o da bana benim söylediğimi tekrar ederek bana vururdu. Çocuk, okuluna güle oynaya, severek giderken, camideki derse gitmesinde zorlanmasının sebeplerinden en önemlisi de, öğretmenin çocuğa sevgiyle, Hocaefendinin de şiddetle, hakaretle, alaycı tavırla yaklaşmasındandır. Çocuk, sizin malınız değildir, o, Allah’ın

Bu konuyla ilgili müsaadenizle bir hatıramı paylaşmak isterim... Buyurun lütfen... İslam Ortaokulunda rehber öğretmen olarak çalıştığım yıllarda, 15 yaşında bir kız çocuğu geldi ve babasıyla alakalı şu şikâyette bulundu: “Hocam, ben sigara içiyorum. Babam fark etti, sigara paketine, telefonuma, internete ve harçlığıma el koydu ve en iyi arkadaşımla da konuşmamı yasakladı” Veli tanıdığım bir dostumdu kendisiyle görüştüm. Her baba gibi o da bazı durumlardan haklı olarak kaygılıydı ama çocuğu ile kendi arasında oldukça derin ve geniş bir uçurumun oluştuğunu bunu için öncelikle köprü kurması gerektiğini belirttim. Yaptıkların dolayısıyla seni suçlamak için değil, fakat özellikle Hollanda’nın toplumsal yapısını da göz önüne alırsak 15 yaşına gelmiş bir ergenle bu denli açılmış bir uçurumu kapatabilecek bir köprü kurabilmek için öncelikle yapman gereken bence; Bir paket sigara alıp, telefonuyla birlikte kestiğin harçlığını bir masaya koyup, internetin açıldığını, arkadaşıyla görüşebileceğini ve olanlardan üzgün olduğunu belirten bir mektubu masasının üzerine bırakması gerektiğini belirttim. Bunu niçin anlattım. Ergen bir gencin ergenlik öncesi tutumla yönlendirilebilmesi mümkün değil. İşi sadece daha da çıkmaza sokar ve onulmaz yaralar açabilir. Son sözlerinizi alabilir miyiz? Çocuklarını bizlere güvenerek yurda veren velilere teşekkür ediyorum. Hepsi de şuurlu insanlardı. Bizim eksikliklerimizi görmezden geldiler. Büyük bir maddî ve manevî fedakârlıkla katkıda bulundular. Pikniklerde, Walibi eğlence parkı ve bowling gibi etkinliklerde bizleri yalnız bırakmadılar. Öğrencilerimizin hepsi harikaydı. Hepsi farklı özelliklere sahipti. Veliler çocuklarını yurda verirken, “çocuğum burada bilgi bombardımanı altında eğitilsin” diye değil de, “çocuğum burada şu yaz tatilinde; dinlensin, eğlensin, insanlarla iletişimi gelişsin, sosyalleşsin, yeni arkadaşlar edinsin, kamp yapsın, piknik yapsın, yurt havasını teneffüs etsin” diye yollasınlar. Bu yurtları marka hâline getirmeliyiz. Kızların da istifade edeceği alanlar oluşturmalıyız. Çocuklar ilk geldiği gün teker teker hepsini dinledim. Üçte ikilik bir kısmı velilerinin isteği ve zorlamasıyla geldiklerini söylediler. Giderken, burada bulunmaktan son derece memnun olduklarını, iyi ki geldiklerini söyleyerek gittiler. Verdiğimiz eğitim ve bilgileri elbette hayatları boyunca kullanacaklardır ama, sosyal iletişim alanındaki kazanımları, kendi ayakları üzerinde durma yetenekleri onlara ömür boyu rehberlik edecektir. Maksat buydu, hasıl oldu. Ne mutlu bizlere. Bu kursun başlamasında büyük çabaları ve katkılarıyla Bölge Başkanımız Mehmet Erdoğan Bey’e, pratik çözümleri ve çabalarıyla Bölge Eğitim Başkanımız İsmail Kızılırmak Bey’e, tanıtımda katkısı olan başta sizin de kadrosunda olduğunuz DOĞUŞ gazetesine, kursu birlikte yürüttüğüm Ekrem Özmen ve Abdulkadir Erdoğan kardeşlerime de teşekkürlerimi sunmak isterim.

Fotoğraflarla yurt çalışması...

Kursa katılan öğrenciler...

Abdurrahman ve Hamza Hacımustafaoğulları, Akif Güngören, Atıfcan Zümrü Kılıç, Azem Kurt, Berşan Taş, Emre İleriok, Emir Şenel, Enes Baybüke, Faruk Durmaz, Furkan Durmaz, İzzet Şamil Döne, Mehmet Koç, Musab Öcal, Orhan Çakır, Talha Uğurlukoç, Tunahan Arslan.


meningen

18 görüşler

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - Eylül/September 2015

Hollanda’da neler oluyor?

Gökhan Genç

Müslümanlara karşı düşmanlık sürekli artıyor 2014 İslamofobi listesi: Dayanışma, İletişim ve Lobi kuruluşu olan Turks Forum, Hollanda’da Müslümanlara karşı işlenen nefret (İslamofobi) suçları 2014 listesini 20

Nisan 2015’te yayınladı. 2000 yılında kurulan Turks Forum’un çalışmalarının 2008’den beri önemli bir parçasını oluşturan İslamofobi çalışmalarının yedinci yıllık listesi daha da önemli hâl almış durumda. Daha profesyonel ve özenli çalışma yapılması için Turks Forum Eylül 2014’te İslamofobi ve Ayrımcılık (Meldpunt Islamofobie en Discriminatie – MID) Facebook bildirim hattını kurmuştur. 2014 İslamofobik olaylar listesi Turks Forum ve MID tarafından hazırlanmıştır. 28 Nisan’da Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na (AGIT) bağlı Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi’ne(ODIHR) gönderdiğimiz 2014 yılı listesi, Müslümanlara karşı nefret suçlarının önemli ölçüde arttığını gösteriyor. 2014 yılı listesi, 2013 yılı ile karşılaştırıldığında Müslümanlara karşı direk saldırılar % 186, camilere yönelik % 125 ve İslam ve Müslümanlarla ilgili ırkçı ve ayrımcı ifadeler de % 460 artış olduğunu ortaya koyuyor.

destekleyen ve radikal görüşlere sahip Müslümanların ülkedeki bazı camilere girmelerinin yasaklandığı bildirildi.

Raşit Bal

Radikal görüşlere sahip Müslümanlara cami yasağı geliyor Hollanda’da, cihat yanlısı grupları

Bekir Cebeci

Göç Neden Almanya’ya? Küçük Aylan’ın ölümü bütün dünyanın dikkatini mülteci konusuna çekti. Herkes küçük Aylan için ağladı . Birleşmiş Milletlerin verilerine göre bu yıl Akdeniz’de 2.800 kişi can

Hollanda basınında yer alan haberlere göre, yasak kararı, cihatçıların faaliyetleri nedeniyle soruşturma korkusu yaşayan cami yönetimleri tarafından alınmaya başlandı. Cihat propagandası yapan ya da Suriye’deki cihatçı gruplar için adam toplayanların camilerden kovuldukları da haberlerde yer alan ayrıntılar arasında. NRC Handelsblad gazetesinin haberine göre, Devletle Müslümanlar Arası İletişim Örgütü (CMO) Başkanı Raşit Bal, aşırı görüşlere sahip Müslümanların camilere alınmadığını doğruladı. Dini konularda uzman akademisyenler ise, bu yasak kararını İslam ilkelerine aykırı bulduklarını söylerken, her Müslümanın, istediği camide ibadetini yerine getirebilmesi gerektiğini savunuyor. Hollanda’daki 380 camiden sorumlu CMO Başkanı Raşit Bal da aynı

Gün geçtikçe camilere ve Müslümanlara yönelik saldırılar, yıldırmalar, (e-posta) tehditleri, kundaklama, (domuz kafalı) provokasyonlar ve Müslüman kadınlara yönelik kötü muamelelerin arttığı görülüyor. Maalesef Müslümanlar yapılan saldırı ve tehditleri ne polise ne de ırkçılıkla mücadele bürolarına bildiriliyor. Bunun sebebi genelde güvensizlikten kaynaklanıyor, çünkü bildiri yapmak istediklerinde ciddiye alınmadıklarını belirtiyorlar. Tabi ki bunda Hollanda kamuoyunda Müslümanlar hakkında olumsuz görüş ve medyanın devamlı bilinçli ve önyargılı yayınlar yapması çok endişe vericidir. Medya ve politikacılar İslam’ın barışçıl olmadığını, batılı modern yaşam ile bağdaşmadığını her fırsatta yayın ve konuşmalarında işliyorlar. Bilhassa medyanın Müslümanları irrasyonel, barbar, ilkel, cinsiyet ayrımı yapan şiddetçi, tehdit edici ve terörizmi destekleyenler olarak tasvir etmesi Müslümanlara büyük zararlar vermektedir. Müslümanlar olarak da maalesef yapılan

saldırı ve tehditleri raporlayıp suç bildirimini yapamıyor ve en önemlisi kendimizi yeterli anlatamıyoruz. Günümüz toplumunda Müslümanlardan hoşlanmama durumu apaçık ortada. Müslüman karşıtlığı daha fazla ayrımcılığı ve ırkçılığı tahrik etmektedir, bu nedenle Müslüman karşıtlığına karşı titiz bir yaklaşım ve olayların kaydı gerekmektedir! İslamofobik olayların Hollanda’da ayrı başlık altında tutulması, yapılan saldırıların bilinenden daha fazla olduğunu ortaya koyacaktır.

Hollanda devletinin girişimlere rağmen buna yanaşmaması endişe vericidir. Maalesef Hollanda devleti İslamofobi’yi görmemezlikten geliyor. Antisemitizmle mücadelede gösterdiği nezaketi, İslam karşıtlığı (İslamofobi’ye) göstermemektedir! Bunun sebebi Hollanda Devleti’nin Islamofobik bir ülke olarak anılmak istememesi olabilir mi? (Editör notu: 2015 yılı içerisinde herhangi bir ayrımcı muamele ile karşılaştıysanız bunu bize ya da doğrudan Gökhan Genç’e ulaştırabilirsiniz...)

görüşte ama kendisi de pratikte cami yönetimlerinin radikalleşmeye karşı olduğunu vurguluyor. Bu nedenle de çözümü, radikal görüşlere sahip kişilerin camilere girişini yasaklamakta bulduklarını belirtiyor. Bal’a göre, camilerde yasak dışında aşırı uçlara karşı nasıl davranılacağı bilinmiyor.

hey’de Müslümanların yoğun olarak yaşadığı Schilderswijk semtinde bir çok Müslümanın, aşırı görüşleri yüzünden camilere girmesi yasak. Selefi Kuba Camii, Suriye’deki cihatçı gruplar için militan toplayan kişileri camiye sokmuyor. El İslam Camii, bir köşede kendi aralarında fısıldaşan gençleri kapı dışarı ediyor.

El Muhsinin Camii yönetimi de, Cihatçı gruplara eleman topladıkları gerekçesiyle bir grubu camiden kovdu. Aynı cami, 2012 yılında da cihadı öven vaazlar nedeniyle kendi imamının işine son vermişti. Aynı imamın daha sonra Suriye’ye giderek cihatçı gruplara katıldığı belirtiliyor.

Almanya, ekonomik ve siyasi yapısı ile sadece Avrupa için değil ama dünya için de bir çekim merkezidir. Alman otomobilleri dünyada en çok aranan ve satılan otomobillerdir. Politik sığınmacıların çoğunluğu diplomalı, nitelikli meslek sahibi insanlardır. Alman ekonomisinin buna ihtiyacı vardır. Alman işverenleri bu insanları hemen işe alıp Almanca dil kurslarının bile parasını ödemektedirler. (3)

vadediyor. Çünkü yaşlanan Alman nüfusunun genç (mülteci) işgücüne ihtiyacı vardır. Üniversite diploması olan, birkaç dil bilen politik sığınmacılara kapılar açılmaktadır. Çünkü diplomalı sığınmacılar bulundukları ülkeye çok kolay entegre olup iş bulup çalışmaktadırlar. Onlar için artık Almanya ya da bir başka AB ülkesi yeni vatanları olmuştur. O ülkelere minnet borçludurlar ve sadakatle bağlıdırlar. Diplomalı, nitelikli ve çalışkan göçmenler, dünyanın her yerinde içinde yaşadıkları yeni ülkelerine ekonomik, kültürel bir zenginlik katmaktadırlar. İşte bu durum göçü ve göçmenliği motive etmektedir.

Bal, eğer bir genç, “Ben gerçek İslam’ı biliyorum. Bu yaptığınız yanlış” dese buna verilecek yeterli cevabın bulunmadığını söylüyor. CMO Başkanı Bal, camilerin Hollanda’daki Müslümanlar arasındaki radikalleşmenin kendiliğinden kaybolmasını umut ettiğini belirtiyor ve “Eğer bu mümkün olmuyorsa, radikal eğilimlere sahip kişiler camiye alınmıyor. Nedeni de radikal görüşleri yüzünden cemaat arasında huzursuzluk meydana getiriyor olması” diyor. Öte yandan, CMO Başkanı, camilerden kovularak tecrit edilen gençlerin daha radikalleşebilecekleri uyarısında da bulunuyor. Handelsblad gazetesine göre, La-

verdi. Küçük Aylan bütün bunların simgesi oldu. İnsanlar, haklı olarak savaştan, ölümden kaçıyorlar.

avro. Tabii bu arada Türkiye’nin 2 milyon Suriyeliye büyük bir misafirperverlikle, merhamet kapılarını ve gönlünü açması alkışlanacak bir durumdur.

Göç neden Doğudan Batıya oluyor? Oysa göç edenler, zengin Müslüman ülkelerine daha yakınlar. Gönül istiyor ki, Müslüman ülkeler de kapılarını Müslüman göçmenlere açsınlar. Çünkü İslam, misafirperverliktir, merhamettir, hicret edenlere sahip çıkmaktır. Ve yeni gelenlerle yerli halk arasında Ensar kardeşliğini kurmaktır. C. Kuiper, mültecilerin zayıf botlarla ölümü göze alarak yola çıkmalarını önlemek için daha ucuz ve güvenli yol olan Türkiye ile Yunanistan arasında bir hava köprüsü kurulmasını öneriyor. (1) Ne kadar güzel ve yerinde bir öneri.

Aynı şekilde Almanya, bu yıl için 800 bin mülteciyi kabul edeceğini açıklaması da takdire değer. Ayrıca Avrupa Konseyi, 120 bin yeni mülteciyi adil olarak AB ülkelerine dağıtma kararı aldı. İngiltere bile göç politikasından geri dönüş yaptı ve 25 bin Suriyeliye kapılarını açtı. (2)

Öyle ya insan tacirleri kişi başına 2.500 avro alırken bir uçak bileti 320

Neden Almanya? Mültecilerin çoğunluğu Almanya’yı tercih ediyorlar. Neden? Çünkü; Almanya, AB’nin en güçlü ve en büyük ekonomisine sahip bir ülkedir. Bu bakımdan Almanya, özellikle Balkanlardan gelen ekonomik sığınmacılar ile Suriye, Irak, Pakistan gibi Müslüman ülkelerden gelen politik sığınmacıların çekim merkezi konumundadır.

Böylece sığınma hakkı alan göçmenlerin Almanya hakkındaki bu olumlu söylemleri kulaktan kulağa yayılarak zincirleme göçü tetikliyor. Alman Hükûmeti, mültecileri “Hoş Geldiniz!” pankartları ile karşılayıp onlara ev sahipliği yapıyor. İkinci Dünya Savaşında yüzbinlerce Alman başka ülkelere politik sığınmacı olarak göç etmişti. Bunun bilincinde olan Almanya aynı kaderi paylaşanlara konukseverlik gösterip ev sahipliği yapmaktadır. AB ve Almanya, göçmenlere gelecek

Kaynakça: 1. Trouw, 7 Eyül 2015 2. Elsevier, 7 Eylül 2015 3. Trouw, 29 Ağustos 2015 Bekir Cebeci / Trabzon (Güney-Hollanda Eyalet eski Milletvekili) E-mail : info@bekircebeci.com


basından 19

Türkiye’de neler oluyor?

Ahmet Taşgetiren

Evet, PKK’nın hiç şansı yok Ben “PKK’nın hiç şansı yok” diye yazdım. Selahattin Demirtaş diyor ki: “Halk karşısında bütün ordular çaresizdir. İşte Tayyip Erdoğan’ın sarayının ordusu ve polisi de. Yenildiler, yine yenilecekler.” Hangimiz haklıyız? Tayyip Erdoğan’ın ordusu polisi yok. Onlar Türkiye’nin ordusu, Türkiye’nin polisi. O ordunun, o polisin karşısında da

uit de pers

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

Mehmed Şevket Eygi

Bilmiyorsan Câhilsin

Ahmet Kekeç

Siz kardeşsiniz! Çok içerlemiştiniz... BDP’nin (bugünkü HDP’nin) Kemalist bir parti olduğunu yazdığım için sosyal medya hesabınızdan, bloglarınızdan, köşelerinizden verip veriştirmiştiniz... Hem Maocu hem Kemalist bir vatan-

gitmesin bu kör savaşa” denildiğini anlamadınız. Çözüm sürecinin içinden bile “Fesat çıkarma”yı denediniz. Savaşla olmadı, barışın içinden terör hakimiyeti altında bir bölge çıkarmaya çalıştınız.

“Halk” yok. Bir terör örgütü var. Demirtaş, çok sinsice bir psikolojik harp söylemi yürütüyor. Örgütün cinayetlerini “Halk adına” diye nitelemek de psikolojik harp söylemidir, Ordu ve Polis’in güvenlik operasyonlarını “Erdoğan adına” nitelemek de psikolojik harp söylemidir.

örgüt yanında yer alıyor. Şu an medya platformunda güvenlik operasyonlarına karşı, sadece “Erdoğan karşıtlığı”ndan kaynaklanan ve ülke güvenliğini tamamen ıskalayan korkunç bir “Örgüt yandaşı dil” sergileniyor. Buna rağmen diyorum ki, “PKK’nın hiç şansı yok!”

Niyet; Bir, güvenlik politikalarını halktan ayrıştırmak. İki, Ordu ve Polis’te “Erdoğan adına savaşıyormuş” izlenimi oluşturmaya çalışarak, moral çöküntüsüne yol açmak ve nihayetinde mücadeleden vazgeçirmeye çalışmak. Üç, terör örgütüne psikolojik haklılık sağlamak. Demirtaş psikolojik savaş söyleminde yalnız değil.

Dağlıca’da, askerlerimiz örgütün alçakça saldırısına hedef oldu. Yazıyı yazdığım andaki bilgilere göre biri yarbay, biri binbaşı 16 şehit var. Farklı iddiaların da ardı arkası kesilmiyor.

Paralel camia başta olmak üzere tüm Erdoğan karşıtları onun yanında saf tutmuş durumdalar. Paralel camia yayınlarına bakıldığında “Şehit yakınları”na söyletilen şeylerin tamamında, terörle mücadeleyi “Erdoğan’ın politik hesabına indirgemek” gibi alçakça bir dil üretiliyor. Doğan medyası adeta vur - kaç yöntemi ile bu psikolojik savaşta HDP ve

Örgüte ya da HDP’ye mi bırakacağız Diyarbakır’ı, Cizre’yi, Şırnak’ı, Şemdinli’yi, Hakkari veya Yüksekova’yı? Barıştan anlamadınız.

“Daha çok Kürt çocuğu kurban

Peki sonra? Türkiye’yi dize mi getireceksiniz?

1. 1984’te Ermeni ASALA terörünün sahneden âniden kaybolup (edilip) yerine sözde Kürt PKK’nın getirilmesinin içyüzünü bilmiyorsan, 2. PKK’nın dıştan Kürt görünen, aslında bir Kripto Ermeni ve Kripto Yahudi kalkışması olduğundan haberin yoksa, 3. Otuz senedir terörün gölgesinde, tozu dumanı içinde yüz milyarlarca dolarlık uyuşturucu, silah ve cephane kaçakçılığı ve trafiği, örtülü ödenek dolapları döndüğü konusunda cahilsen, 4. En az üç bin Kürt köyünün boşaltılıp düzlenip milyonlarca mâsum vatandaşımızı perişan edilmesinin sebebini anlayamıyorsan, 5. Diyarbakır cezaevinde, başka yerlerde suçsuz Kürtlere korkunç zulümler ve işkenceler yapıldığının cahili isen,

6. JİTEM isimli esrarengiz örgütün, astığı astık kestiği kestik hareket ettiğini, bir grup JİTEM’linin araçlarını geçen bir otomobili durdurup içindekileri kurşuna dizdiği haberini duymamışsın, 7. T.C. ordusuna silah ve cephane üreten MKE kurumunun silah ve cephanesinin PKK’ya satıldığı hikâyelerini duymamışsan, 8. Abdullah Öcalan’ın, kendisiyle Bekaa vadisinde görüşen gazeteci Avni Özgürel’e “Avni Bey bu savaş bitmez, bitireni bitirirler” sözünden haberin yoksa, 9. İsrail’in, güneydoğu Anadolu’yu da içine alan fantoş (kukla, uydu) bir Kürt devleti kurdurarak kendisini emniyete alma planlarının kör cahili isen, 10. Eretz İsrail’in ne demek olduğunu bilmiyorsan,

11. Bundan yıllarca önce güney şehirlerimizden birinde yapılan uluslararası gizli bir toplantıda birtakım Dönmelerin Anadolu’nun bir kısmından vaz geçtiklerini, kalan kısmında Kemalist ve laik bir Cumhuriyet kalması konusunu müzakere ettiklerini duymadıysan, 12. Yükseklerdeki birtakım Pakradunilerin PKK terörü konusunda tavşana kaç, tazıya tut siyaseti takip ettiğinden bîhaber isen, 13. Merhum Eşref Bitlis Paşa’nın havada uçağıyla birlikte berhava edilmesinin sırlarından haberin yoksa… Son terör olaylarından hiçbir şey anlamazsın. Uçaklar muçaklar… Kandil mandil… Bombalar bum bum… Hainler mainler… Kalleşler Malleşler… Gözyaşları… Terörün yüzde bir kısmı suyun üze-

rindedir, görünüyor; yüzde doksan dokuzu suyun altındadır, görünmüyor, gizlidir. Kaç gazete, kaç tv buzdağının görünmeyen kısmı hakkında ciddî raporlar, analizler yayınlıyor? Olup bitenlerin içyüzünü şehid cenazelerinin, ağlayan annelerin, boynu bükük yetimlerin, mayın üzerinden geçip şarampole yuvarlanmış zırhlı araçların fotoğraflarıyla anlayamazsın. Otuz senedir devam eden terör hareketi öyle girifttir (karmaşık) ki, bunu anlayabilmek için, ehliyetli ve liyakatli uzmanların vereceği dersleri takip etmek gerekir. Türkiye’de böyle kaç uzman vardır? Uzman iseler medyada ciddî, aydınlatıcı, bilgilendirici, ipe sapa gelir yazılar yazıp halkı uyarsalar ya.

daş da günlerce çemkirip durmuştu kendisine tahsis edilen köşede; gerekli etkiyi uyandıramayacağını anlayınca da işi şımarıklığa dökmüştü, kültürü konusunda bilgi sahibi olmam için bazı şirinlikler yapmıştı.

Aysel Tuğluk’un, “400 milletvekiliyle de gelseler, bu anayasayı yaptırmayacağız onlara” beyanatını hatırlıyor musunuz? Yine Gülten Kışanak’ın, “Kürt sorununa yaklaşım konusunda Sayın Devlet Bahçeli’yi Başbakan Erdoğan’dan daha samimi buluyorum” sözlerini hatırlıyor musunuz?

yedekte tutulan bir parçasıdır.

rın ayıklanamamış olması.

Sol, Türkiye’de, “emek” telakkisi üzerinden yükselmedi, resmi ideolojinin açtığı alanda kendini var etti. Dolayısıyla, resmi ideolojinin çekim alanından kurtulamadı. Resmi ideolojiyle (yani Cumhuriyet’in değerleriyle) meselesi de kardeşler arasındaki bir meseleydi, bir “yer kapma savaşı”ydı. Yani, kopuşlar ve karşıtlıklar konjonktürel zaruretlerden kaynaklanıyordu, asla “radikal bir kopuşa” işaret etmiyordu.

Dolayısıyla, Kemalizm’in Türkiye’nin batısında yaptıklarını, Türkiye’nin doğusunda yapmak ve “dinci-gelenekselci” anlayışlarla mücadele etmek iktiza... Kendince “Kürt açılımı” yapan, Kürt Enstitüleri kuran, Kürtçe televizyonu başlatan, OHAL’i kaldıran, Kürtçe yayıncılığı “yasak” kapsamından çıkaran, resmi asimilasyon politikalarına son veren, çözüm sürecini başlatan AK Parti hükümeti de, yine HDP’lilere göre bu dinci-gelenekselci anlayışın bir ürünü ve uzantısı... Bazıları, “Nasıl oluyor da, bölgede tek bir milletvekili bile çıkaramayan CHP ve MHP, HDP’yle ittifak görüntüsü veriyor? Bunlar düşman yapılar değil miydi?” diye şaşırıyor ya... Şaşırmayalım... Üçü de laik, pozitivist ve Kemalist özellikler gösteren (aynı zamanda güdülen) partiler. Bütün çabaları, Türkiye’yi demokratikleştirecek “sivil anayasa”yı engellemek ve “kaos”un devamını sağlamak.uyarsalar ya.

Demirtaş’ı sazıyla sözüyle “Türkiye Türklerindir” bayrağı altına oturtup bir güzel cilalamıştınız... “Oyum HDP’ye” kampanyaları düzenlemiştiniz... Bunlar yeni zamanların işleri... Eski zamanlarda da Erdoğan nefretinin motive ettiği “unsurlar” olarak aynı dayanışma fotoğrafının içinde yer alıyordunuz... MHP’si, CHP’si veHDP’siyle aynı hedefe ateş ediyordunuz. Gülten Kışanak’la eski BDP (yani HDP) Elazığ İl Başkanı arasında geçen “Burada MHP’yi destekleyelim, AKP 5-0 yapmasın” konuşmasını hatırlıyor musunuz? Eşbaşkan Selahattin Demirtaş’ın, “MHP’nin baraj altında kalması bizi kaygılandırmaktadır” açıklamasını hatırlıyor musunuz? BDP’nin hanımefendi milletvekili

Evet, yürekler yangın yeri. Evet, içimiz yandı. Evet, analar bir kere daha ağladı. Eeee, nereye varacaksınız bu 16 şehitle?

Çözüm sürecinin, dağda ömürleri tükenenleri, sonra dağa çıkarılacak Kürt çocuklarını kurtarma projesi olduğunu anlamadınız.

Hasip Kaplan’ların, Mahmut Alınak’ların, Selahattin Demirtaş’ların, Ertuğrul Kürkçü’lerin, şunların bunların, Kemalist retorikle çağdaşlıktan, ilericilikten, aydınlanma felsefesinin faziletlerinden söz eden açıklamalarını hatırlıyor musunuz? Eli kanlı terörist Cemil Bayık’ın, “PKK’nın en büyük savaşımı dinsel gericilikledir” beyanatını ve bu beyanatın Beyaz Türk mahallesinde estirdiği“heyecan fırtınasını” hatırlıyor musunuz? Biz hatırlıyoruz. Ve hiç şaşırmıyoruz. Böyledir zaten. Kürt siyasetinin “temsilcisi” olduğunu ileri sürenler, “Kürt solu” içinden çıkmışlardır. Kürt solu da, “Türk sol hareketinin” bir cüzü, bir uzantısı,

Çözüm süreci öncesinde, dağlarda binlerce kayıp verdiniz. Devlet “Daha fazla ölüm olmasın” diye çözüm sürecini başlattı. Bu kadar ölümle belki akıllanmışlardır, diye düşünüldü, “Sonuna kadar gidin” çağrıları dikkate alınmadı, “Bir barış fırsatı verelim” dendi. İmralı’daki zat da “Kürt siyaseti için silahlı çatışma dönemi sona ermiştir, silahla alınacak bir şey yoktur” uyanışı yaşıyordu. Düşünüldü ki İmralı’daki zat, kendi aydınlanmasını, Kandil’e ulaştırabilir. Kandil dedi ki: “İmralı’nın aydınlanması kendisine kalsın, biz bildiğimizi okuruz. Demirtaş Washington’dan, Brüksel’den başka ışıklar getirdi, Amerika ufkumuzu başka aydınlatıyor!” Evet, bu hesapların içinden yeniden terör çıktı.

İttihat ve Terakki’den neşet etmiş Türk solu ilerlemecidir, şeklen batıcıdır, devrimcidir, laiktir, pozitivisttir... Hatta Kemalist’tir. Türk solunun bir cüzü (uzantısı) olan Kürt solu da ilerlemeci, batıcı, laik ve pozitivist nitelikleriyle ortaya çıkacaktı... Ve öyle oldu. HDP’ye bakıyoruz, Türk solunun bütün hastalıklarını tevarüs etmiş görüyoruz ve hiç şaşırmıyoruz. Kürt soluna (yani HDP’ye) göre, bölge, “geri bir bölge...” Bu “geriliğe” neden, feodal unsurla-

Daha şimdiden 2000 teröristin öldürüldüğü açıklanıyor. Dağlıca’nın ardından örgütün kaç kayıp vereceğini göreceğiz, görecekler. Şu andaki kararlılığı anlamadıkları anlaşılıyor. Dağlıca sonrası tweetlerine bakıldığında Demirtaş’ın dilinin dolaşmaya başladığı görülüyor. Bu işin içinden HDP de çıkamaz, örgüt de çıkamaz. Çok kötü hareket ettiler, ediyorlar. Bu defa devlet, örgütün iradesi çözülünceye kadar gitmez, yeniden yeniden toparlanacak bir alan bırakılırsa, ben ona, tarihi hata derim. Tekrarlanan aymazlık derim. Kimse kusura bakmasın “Çözüm sürecinde farkında olmadık, her yere silah yığmışlar” sözü bir mazeret değil. Devletin böyle bir mazereti olamaz. “- Aç canavara karşı tahabbüb (sevgi, şefkat), onun merhametini değil, iştihasını açar. Hem de diş ve tırnağının kirasını da ister...” diyor bir gönül eri. Terör örgütü iştahlandı, diş kirası istiyor. Ona diş kirası olarak şefkati değil, kudreti sunmak gerekiyor.


nieuws

20 haber Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

NIF’ten Ay Holding’e Ziyeret

NIF heyeti 60 kişilik çalışan kadrosuyla inşaat sektöründe varlık gösteren Ay Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ay’ı ziyaret etti. Şirket, binaların iç dekorasyonu, komple duvar ve tavan işlerini yapıyor. Bilgi alışverişinin yapıldığı ziyarette, Bölge Teşkilatlanma Başkanı Abdullah Aşıran Schiedam Cemiyet Başkanı Zekeriya Budak da hazır bulundu.

Veenendaal Cemiyetinden tebliğ daveti

NIF’e bağlı Veenendaal Cemiyeti cami cevresinde oturan komsularla olan ilişkileri güçlendirmek ve İslam’ı anlatmak maksadıyla bölge insanını camide ağırladı.. Misafir konuşmacı olarak Ahmet Budak katıldığı ve samimi bir havada geçen program misafirlere verilen ikramla son buldu.

Hacı adayları uğurlandı

Hollanda İslam Federasyonu ile hacca gidecek olan hacı adayları, Schiedam’da bir araya gelerek bilgilendirildiler. Yoğun bir katılımın olduğu toplantıda, vaaz ve nasihatler verildi, Kur’an tilavet edildi, ikramlar sunuldu ve kabul olmunmuş bir hac ile dönülmesi için gerekli bilgile rverildi.

Vedalaşmalardaki zoraki gülümsemeler

Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral’ın görev süresinin dolması münasebetiyle düzenlenen veda resepsiyonuna çok sayıda davetli iştirak etti. Özcan ve Serpil Hıdır çifti de bu isimlerdendi. IUR Öğretim görevlisi olan ve pek çok akademik eseri bulunan Özcan Hıdır, aynı zamanda YTB Hollanda olarak 4 arkadaşıyla birlikte danışmanlık görevini sürdürüyor.

Dizayn Dekorasyon İnşaat 7/24 service 06 44 99 70 06

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - Eylül/September 2015

Dosya

Rotterdam Rijnmond Bölgesi Müslüman

“SPIOR, kendisiyle yüzleşmeli, tabanıyla bütünleşmeli ve ken yeniden yorumlamal Hem bir otobiyografi hem de göç tarihini ele alan ve Hollandaca olarak yayımlanacak olan “Andere Mandsland” adlı kitabı yakın bir zamanda okuyucuyla buluşacak olan Mehmet Akbulut’u makamında ziyaret ederek hoş bir sohbet gerçekleşirdik. Onu, sürekli insanlara hizmet ederken bulduk ve hep ön saflarda idi. Müslümanların teşkilatlanmasında, ticaret alanında örgütlenmesinde, eğitim müesseselerinin oluşmasındaki çalışmalarda o hep ön saflarda mücadele etti.

O

nun bu ülke ve bu ülke insanları için söyleyeceği çok şey vardı. SPIOR Başkanı olarak 5 ay önce göreve başladı. Büyük bir organizasyon olan SPIOR’u konuştuk. Ama o daha çok Hollanda’daki Müslüman toplumun geleceğine dönük düşüncelerini anlattı. SPIOR için yeni bir yol haritası belirlediklerini ve bu manada toplumu harekete geçireceklerini ifade eden Akbulut, Müslümanların bu ülkeden de cennete gidebileceklerinin altını çiziyor. Akbulut ile yapılan bu sohbetten keyif alacağınıza ve hayli istifade edeceğinize inanıyor, söyleşiyle sizleri baş başa bırakıyoruz... İnsanlığa adanan ömür... 1980 yılında Maraşlı Hoca diye bilinen bir âlimin “ben size Kur’an eğitimi verebilirim” demesiyle Millî Görüş hareketiyle tanışan Akbulut, bu tarihten sonra bu hareketin farklı kademelerinde görev alır. “Gençlik hevesi ve macerası” diye nitelediği bu harekete girişinin daha sonra bir “sevda” ve “dava”ya dönüştüğünü ardından da bir “kimlik” hâlinde yaşamında yer oluşturduğunu ve kendisini o kimlikte bulduğunu ifade eden Akbulut, teşkilatın verdiği bu kimlik ve motivasyon ile pek çok arkadaşıyla birlikte hem bu topluma hem de içerisinde yaşadığı ülkeye pek çok katkıları olduğuna vurgu yapıyor. Bu durum 1984 yılına kadar sürer. Bu tarihten sonra “Eğitimin neresinde kalmıştır” diyerek tahsil hayatını yeniden başlatır ve 1989 yılında Rotterdam’da bulunan Sosyal Akademi okulundan mezun olur. Akbulut, bundan sonraki serüvenini şu sözlerle özetliyor: “Kendisine faydası olmayan insanın topluma katkı sunacağına inanmıyorum. Bunun için de insanın kendini yetiştirmesi, eğitmesi

donanımlı hâle gelmesi ve bu toplumla yüzleşebilmesi gerekiyor. Bunu da teşkilat içerisinde verilen kimlik eğitimi ve dışarıda alınan akademik eğitimle bütünleştirerek tamamladım. Teşkilat bünyesinde hizmet veren Selam GMBH adlı şirkette işletme sorumlusu olarak işe başladım. Benim hedefim sosyo-politik alanda bir mücadele vermekti ama teşkilatın bu manada benden beklentisine müspet cevap vermek maksadıyla böyle bir oluşum içerisinde yer aldım. Oradan ayrıldıktan sonra bir arkadaşımla 1992 yılında TURNED adlı bir gıda toptancı şirketi kurduk. 1997 yılına kadar süren bu işimizi de sonlandırdıktan sonra İslam ilk ve orta okullarında 10 yıllık bir çalışma geçmişim oldu. Eğitim alanındaki bu uzun soluklu hizmetin ardından 3 yıl gibi Doğuş Media Group’da Halkla İlişkiler Müdürü olarak hizmetimiz oldu. Oradan da ayrıldıktan sonra son üç yıldır danışmanlık ve proje alanında hizmet veren şirketimizin başındayız. Saydığımız alanlar işin profesyonel yanı. Bir de toplumda paylaşılmayan ancak bilinmesinde fayda olan kamu yararına olan işlerle de uğraştım. SPIOR’un tarihçesi hakkında biraz bilgi alabilir miyiz? Rotterdam Rijnmond Bölgesi Müslüman Kuruluşlar Üst Platformu (SPIOR), İslam okullarının kuruluşuyla birlikte 1988 yılında faaliyetlerine başladı. Kuruluş aşamasında Kadir Canatan’la birlikte Ali İhsan Ünal Bey’in başkanlığını yaptığı dönemlerde de bu oluşuma katkılarımız olmuştu. Rotterdam Belediyesinin yoğun bir talebiyle, İslam okullarının açılmasıyla birlikte doğabilecek sorunları ortadan kaldırmak ve din derslerinin tek bir kurum vasıtasıyla verilmesi gayesiyle hayata geçirilmiş bir kurum. Daha sonraları faaliyet alanları genişletilmiş ve bugünkü hâlini almıştır.

SPIOR, Rotterdam Rijnmond bölgesinde, 20’ye yakın farklı milletten, 66 Müslüman kuruluşunu temsil eden bir platform. Daha doğrusu, Rotterdam ve çevresinde Müslümanların büyük bir kısmını temsil eden, onların sorunları ile ilgilenen, onların sorunlarına çözüm bulmaya çalışan, proje üreten ve aynı zamanda Hollandalı kurum ve kuruluşlar ile ortak çalışarak kamuoyu oluşturan bir platform. Bunun yanı sıra, kurumların bulundukları bölgelerdeki merkez veya yerel belediyeler ile iyi ilişkiler içerisinde bulunuyor. Dolayısıyla, bu gibi kurumlarda Müslümanların temsilciliğini yapma gibi bir sorumluluğu bulunuyor. Aslında SPIOR kurumu, Hollanda’da bir ilk. Başka, bu türde bir yapılanma yok. Farklı ülkelere de örnek gösterilecek bir yapı. Biliyorsunuz, Müslümanlar dünyanın her yerinde ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Daha doğrusu kamplara bölünmüşler, darmadağınlar. Kendi içlerinde, sorunlar yaşıyorlar. Rotterdam çevresindeki Müslümanlar ise bu akışın tam tersine, birlik ve beraberliği sağlama adına bir araya gelmişler. 27 yıldır SPIOR’un bu çalışmaları devam ediyor. Rüştünü ispatlamış olan bir platform. Müslümanların, Hollanda toplumu içerisinde entegrasyonunu, katılımını ve birlikteliğini sağlamak ve en iyi şekilde kendilerini ifade edebilmelerine zemin hazırlamak amacı ile kurulmuş bir platform. Türklerden, Bosnalılardan, Faslılardan, Surinamlılardan, Pakistanlılardan, Hintlilerden ve farklı milletlerden oluşan insanlar, bu platform içerisinde yer alıyorlar. Bu kurumların büyük bir kısmı, birinci nesil tarafından kurulan kurumlardır. Böyle önemli bir kurumun toplum tarafından tanınmama gerekçesi nedir? SPIOR, yüzünü daha çok lokal


interview

söyleşi 21

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

Kuruluşlar Üst Platformu (SPIOR) Başkanı Mehmet Akbulut:

Söyleşi- Fotoğraflar: Tâha Yalçın

a ndini lıdır” Mehmet Akbulut Kimdir?

1961 Kayseri doğumlu olan Mehmet Akbulut, ilk, orta ve lise tahsilinin bir bölümünü Türkiye’de tamamlar. 1978 yılında henüz 17 yaşındayken aile birleşimi çerçevesinde Hollanda’ya gelen Akbulut, buradaki yaşamı anlama ve algılamaya çalışmış ve bu süre içerisinde de vasıfsız olarak, temizlik, kaynakçılık, inşaat gibi pek çok sektörde çalışmış. Başta Millî Görüş Teşkilatları Genel Sekreterliği olmak üzere, MÜSİAD kurucu başkanlığı, IOT Sekreterliği, İslam Okulları Platformu’nun (ISBO) sekreterliği ve pek çok cami, cemiyet, dernekte hizmetleri olan Akbulut hâlen SPIOR başkanlığını yürütmekte. Evli, 5 çocuk, 6 torun sahibi

hükümetlere çevirdiği için kendi tabanını çok fazla hareket ettirememiş olması yeterince tanınmama sebebi olabilir. Bir de idari mekanizmadaki hantal ve yanlış yürütme bu noktadaki en büyük etken bence. Neden böyle bir politika izlenmiş, bu doğru mu? Hayır, değil. Bunun doğru olmadığını şimdilerde izlenen yerel ve merkezi hükümetlerin politikalarında görmek mümkün. Bu gibi kurumların oluşması için çaba sarf eden üst kurullar, daha sonra bu oluşumların bitirilmesine dönük politikalar uyguluyorlar. Verilen yardımlar kesiliyor zamanla, ya da verdikleri zaman kurumun amacı dışında çalışmalar yapması isteniyor. Veren el sürekli talep edendir. Eğer birilerine bağlı olursanız, sizin kuruluş felsefenize aykırı olan program ve projeleri de hayata geçirmek zorunda kalırsınız. Bundan dolayı SPIOR yeni bir yol haritası belirlemeli ve belediyenin yardımına ihtiyaç duymadan faaliyetlerini sürdürmelidir. Bu bütçe, üyelerin katkılarıyla olabilir, farklı fonların desteğiyle olur ama böyle olmalıdır. Bu böyle olunca, SPIOR üyeleriyle buluşacak, yapılan çalışmalar tabanının görüşüyle örtüşecektir. Elbette bugüne kadar temsil ettiği halkla bütünleşecek pek çok etkinlik yapıldı ancak, bunun daha somut ve yaygın hâle getirilerek tabana yayılmasını istiyorum. Müslüman toplumun gündemine SPIOR’u koymak, bu kurumun varlığını ve önemini hissettirmek, SPIOR’la birlikte hareket etmenin gereğini hatırlatmak için yoğun bir çalışma programı ortaya koyacağız. Bunu fark ettireceğiz ve bunun sonucunda da artı değerler ortaya çıkacaktır. Müslümanların sorunlarının giderilmesi yönünde ve belediye ile ilişkilerde önemli bir platform olan SPIOR farklı bir misyona sahip. SPIOR ne devlete ne de herhangi bir cemaate

bağlı olmayan, bağımsız bir oluşum. Bu platform kendi tabanından çok başkalarının sözcülüğüne soyunmuş olursa, kendi kuruluş felsefesi dışında bir işlev üstlenirse kendisini lağvetmiş olur. Bu lağvediş resmi olmasa da, mantalite ve fikri olarak gerçekleşmiş olur. SPIOR’un ayakta kalmasının ve sürekliliğinin temel şartlarından olmazsa olmazları, kendisiyle yüzleşmesi, tabanıyla bütünleşmesi ve kendini yeniden yorumlamasıdır. Nasıl bir yorum gerekiyor? Bir toplumuz birden değiştirmek kolay değil. Bunun için büyük bir emek ve özveri gerekiyor. Yapacağınız çalışmaların bir altyapısı olması ve onun inandırıcı olması lazım. Bu vizyon değişikliğini anlatacak insanın olması lazım. Tabanın sizin yapacağınız işe inanması lazım. SPIOR büyük bir organizasyon ve müthiş bir potansiyel. Ancak üyeler tarafından yeterince kullanılamıyor. Bu yapıyı hantal hâle getiren bir başka durum da, eleman eksikliği bahanesiyle yıllardır orada bulunan elemanlardır. Yeni ve güçlü bir idare oluşturma aşamasındayız. Ondan sonra bu yapıyı hantallıktan kurtaracağız. Biz gönüllüyüz ama profesyonel çalışan elemanların da sevk ve idaresi bizim oluşturacağımız idarenin gücüyle orantılıdır. Nasıl bir SPIOR var kafanızda? Bize bu görev 3 yıllığına tevdi edildi. Tüzük gereği ikinci bir seçilme şansı yok. Bu 3 yılı sağ-salim bitirirsek, geride, güçlü bir kurum bırakmak istiyorum. Bunun için de kafamda planladığım ve hayata geçirmek istediğim birkaç hedef var. Bunlardan birincisi ve en önemlisi SPIOR, tekrar kendi toplum ve tabanıyla buluşmalı, kucaklaşmalıdır. SPIOR’u oluşturan insanların bu kurumla aidiyetleri sağlanmalıdır. Denetleme Kurul toplantısına katılım son derece düşük. Bunu en yüksek

seviyeye çıkaracağız. Buna dönük etkinliklerimiz olacaktır. Eğer bir kurumda aksaklıklar, eksiklikler varsa bunu dışarıdan değiştirmek ve düzeltmek mümkün değil. Burası bir platform, gelin, katılın, mevcut idareyi yönlendirin, tavsiyelerinizi ve tekliflerinizi söyleyin ve hep birlikte hem toplumumuzun hem de kurumlarımızın vizyonunu müspet manada değiştirelim. İkincisi ise, Diyanet camiasını ve onun bağlantılı olduğu dernekleri SPIOR’a dahil etmek, üye yapmaktır. Hollanda’da Müslüman toplumu oluşturan üç önemli damar var. Bunlar, Diyanet, Millî Görüş ve Süleyman Efendi camiası. Geçmişte bazı olumsuzluklar yaşanmış ve Diyanet bu oluşumda yer almamış. Ancak bu, bundan sonra yer almayacak anlamına da gelmez. Diyanet’in bu kurumda temsil edilmemesi bence büyük bir eksiklik. Bu güçlü yapının SPIOR’da olması hem kurumu hem de katılımcıları güçlendirecektir. Bu birlikteliği gerçekleştirmek için girişim ve çalışmalarımız sürüyor. SPIOR, grup, meşrep, tarikatların değil Müslüman toplumun platformu. Herkesin hakkını koruyan bir kurum. Diyanet’in katılımıyla bu eksiklik de tamamlanmış olacaktır. İnşallah bu çağrımıza Diyanet camiamız olumlu cevap verir. Yapılan tenkitler haksız mı yani? Doğru olanı var elbette. Ancak uzaktan, “şu şöyle olmalı, bu böyle olmalı” demek yerine, gelip içerden bu işi düzeltmek en doğru olanıdır. Ağzına bir parmak bal sürmedikçe, istediğin kadar balın adını ağzına al, dilin tatlanmaz. Eleştiri ve boş söylem yerine, eylem yapmak lazım. Üye olanın toplantılara eksiksiz katılmaları, üye olmayanların da biran önce bu kuruma üye olarak desteklemeleri ve güçlendirmeleri lazım. Nasıl bir idare yapılanma var?

Denetleme Kurulu’nda (Raad van Toezicht) üye olan bütün kurumlar birer üyeyle temsil ediliyorlar. Yıllık 3 kez toplantı yapılıyor. Bunlar arasından belirlenen Günlük İdare (Dagelijks Bestuur) 6 kişiden oluşuyor. Ben bu sayının yeterli olmadığı kanaatindeyim. Çalışmalarımız arasında günlük yönetimini 9 ya da 11’e çıkarmak da var. Bir de ofis de çalışan müdür ve 8 kişilik bir personel var. Herkes temsil ediliyor, herkes söz sahibi. Katılım oranında idare belirleniyor. Demokrat bir yapı var. Bu bağlamda SPIOR’u tekrar gün yüzüne çıkarmak ve onu hak ettiği yere getirmek için çalışacağız. Üye olma şartı nedir? Tüzüklerinde “İslami” olduğu belirtilen her oluşum SPIOR’a üye olabilir. Hiçbir finansal, aidat sorumluluğu yoktur. Daha fazla hak talep edebilmek, daha fazla bu topluma katkı sunabilmek, okullarda din eğitimini sağlıklı bir şekilde verebilmek için güçlü bir yapı oluşturmak gerek. Eğer SPIOR güçlenirse, dil eğitiminde de bazı talepleri yerine getirebilir. Birlik olursak, kaynak oluşturursak bu sorunları birlikte çözebiliriz. SPIOR’da belirleyici faktör Türk toplumudur. Eğer katılımcı olursak, sorunlarımızın belirleyicisi ve gidericisi de biz oluruz. Rotterdam’ın 6 kişiden biri Müslüman. 100 bin insan büyük bir sayı. Toplumu meydana getiren sosyal, eğitim, ticaret ve diğer alanlarında çalışmak için bizlere büyük bir görev ve sorumluluk düşüyor. Bunun hakkını vermek gerek. Bu çalışmaları bizim adımıza başka biri yaparsa, bu yukarıdan aşağıya bir dizayn olur ki, bu sağlıklı bir yapılanma olmaz. Bunu biz aşağıdan yukarıya doğru, insanların katılımıyla birlikte yapmalıyız. Bunun için de hem etkinliklerimize hem de yönetime insanlarımızın katılmasını özellikle arzu ediyoruz. Zira bu ülke bizim. Biz buradan cennete gideceğiz. SPIOR’a neden üye olmak lazım?

SPIOR ilk kurulduğunda bütçesinin tamamı belediye tarafından sübvanse ediliyordu. Şimdi bu oran yüzde 10’lara düştü. Bütçesini, fonlardan ve projelerden karşılıyor. Ben bu durumun iyi tarafının olduğunu da düşünüyorum. Zira, daha bağımsız hareket edebilme imkânın artıyor. Rotterdam’daki 100 bin Müslümandan bahsediyoruz. Kişi başına günlük 1Euro verilse günde 100 bin Euro’luk bütçe oluşur. Kimseye yalvarmadan Müslüman kendi müesseselerini sübvanse eder, ayakta tutar, yaşatır, hatta ihtiyaç sahiplerini de gözetir, kollar. Her örgütün önceliği farklı olabilir ancak SPIOR olarak Müslüman toplumun yüzünü buraya döndürme gayret içerisinde olacağız. Yatırımlarımızı yapmak için adımlar atacağız, girişimler başlatacağız. Eğitim, evden alınan çocuklar gibi alanlarda bir fon oluşturmalı ve yardımlarımızı bu alana kanalize etmeliyiz. Müslüman, başkalarının eline bakmamalı, başkalarının vereceği yardıma muhtaç olmamalı. Öyle olursa, alan el veren elin sözcüsü ve maşası hâline gelir. Müslüman kendi gücüne inanması lazım. Faslı kardeşler bir cami almışlar. Bizde davetliydik. Onlara “Sakın dışarıdan para toplamaya gitmeyin. Para sizde, güç sizde, yeter ki buna inanın” dedim ve İstanbul’daki ‘Sanki Yedim Camii’nin öyküsünü hatırlattım. Biz geleceğimizi inşa etmek ve geleceğimizin başrol aktörleri olmak istiyorsak biz katkı yapacağız. Bu nedenle, ben üyelerin SPIOR’a aidat vermeleri taraftarıyım. Buradan hareketle, eğitim fonu, yaşlılar fonu, bakıma muhtaçlar fonu, evden alınan çocuklar fonu gibi farklı fonlar oluşturulmalı ve kendi ihtiyacımızı kendimiz karşılamalıyız. Devletin omuzuna yük olmaktan kurtulmalıyız. Elbette devlete vergi veriyoruz onun da bize dönüşümü çok doğaldır ancak, veren el size son sözü söyler ve dönüştürür. Bundan dolayı bizim üzerinde çalışmamız gereken diğer bir konu da, üyelerin SPIOR’a aidat ödemelerini sağlamak. Böyle olunca, hem üye olan dernek işin önemini kavrayacak, hem de SPIOR Gelecek nasıl görünüyor? Hollanda’da bir milyonu aşkın Müslümanın varlığından söz ediyoruz. Bu sayı gerçekten düşünce olarak da böyle mi? Bu toplumda Müslüman olarak kalabilecek miyiz, Müslüman kimliğimizi muhafaza edebilecek miyiz? Bu kimlikle Hollanda toplumunda nasıl yer edineceğiz? Bunun altyapısı hazır mı? Buradan elbette insanlar farklı ülkelere gidecekler. Ancak büyük bir oran burada kalacak. İşte burada kalan Müslüman toplumun 25 ve 50 yıl sonrasının hesabı kitabı yapılmalıdır. Bunları kurumsal bir perspektifle değerlendirmek lazım. Bunun için de SPIOR bize önemli bir imkân sağlıyor. 1987 yılında düzenlenen ve Rahmetli Erbakan Hoca’nın da katıldığı “Avrupa Müslümanlar Meselesi” adlı bir konferans, bir yıl sonra İslam okullarının açılmasına vesile olmuştu. Sık sık anlatılan bir misal vardır: “Bir mıh bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu bir ülkeyi kurtarır”. Buradan hareketle her bir Müslümana büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Hiç kimse de yaptığı çalışmayı ve verdiği hayrı küçümsemesin. Bu gücü sevk edebilecek düzgün yapılanmalara ihtiyaç var. SPIOR böyle bir misyon, böyle bir vazife üstlenebilir. Her şey hazır, iş sadece Müslümanların kolları sıvayarak işe başlamasına kalıyor. Eylül ayı itibariyle yeni ve güçlü bir yönetimle belirlenen hedefler doğrultusunda çalışmalara başlayacağız...


nieuws

22 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - Eylül/September 2015

Ergün Madak

20 ila 25 yaş arasında üye olacak gençler için ilk yıl üye katılım bedeli sadece 30 Euro’dur

oergunmadak@hotmail.com

Sen Hacc’sın Kurak, taşlık, kayalık, çiçeksiz, ağaçsız, altından ırmakları akmayan, bir cennettir Mekke. Yaratılanların en şereflilerin buluştuğu, ahiret yolculuğunun başladığı, affedilme sancısının çekildiği, duaların dilden dökülerek çırpınma acziyetidir Mekke. Rengine, ırkına, aidiyetine, malına, mülküne, neyi varsa ve yoksa aldırmaksızın bağrına herkesi basan ANA, Şehirlerin Anasıdır Mekke. Yaratan, yeryüzünü yarattığı ve bir ateş topu haline geldiği zaman, ilk olarak soğumaya başladığı ilk yerdir Mekke. Sen Mekke’sin. Devasa bir kalabalığın, dönen saatin ritmine inat tersine dönerek, rutin hayata dur demesidir Tavaf. Yüzlerceyiz, binlerceyiz ama herkes kendi derdinde. Kendi affını kendin dilediğin, aracısız, tercümansız becerebildiysen anlamını bulmuştur Tavaf. 72 parça bölünmüşlüğe inat, bölünmeden, birbirimize yaslana yaslana döndüğümüz bir mucizedir Tavaf. Yüzlerin semaya çevrildiği, göz yaşları dökmenin ehven olduğu, eğer kendin olmayı da başarabilirsen, temas kurabildiğin lahzadır Tavaf. Dilinden dökülen dua, önce kalbine, sonra semaya kadar yükselebiliyorsa anlamını bulmuştur Tavaf. Asker değil, köle değil, görev değil, sadece Adem’in çaresizlik haykırışı gibiyse duaların, bunun tam yeridir Tavaf. Sen Tavaf’sın. Çocuğunu kaybeden bir ana nasıl her çocuğu kendinin sanıp bağrına

basar da çaresizlik yaşarsa, Adem’in evlatlarını da böyle esirgermiş Allah. Hacer’in ruh dünyasını anlama noktasıdır Say. Çaresizliğin zirve yaptığı ama asla isyana yeltenmediği çırpınıştır Say. Sıcağın alnında, umudun yitirilmediği, yere çakılıp kalınmanın bahis bile olmadığı, koşarak verilen bir tepkidir Say. Miskin durmanın, ‘su yok, ben bu sıcakta nereden su bulayım’ acizliğine inattır Say. Omuzların yüksek, göğüslerin önde, başların dik tutulduğu vakarlı duruşun can damarıdır Say. Sen Say’sın. Birinci taşı attım, bismillah Allah-u ekber, gıybet etmeyeceğim, taşladım seni Şeytan. İkinci taşı attım, bismillah Allah-u ekber, ‘ben neyim ki, elimden bir şey gelmez’ yalanına, ‘yaparım, yapacaksın, yapıyorum’ dedim ‘sana inat Şeytan’. Üçüncü taşı attım, bismillah Allah-u ekber , benliğimi bir kenara koydum, kibirlenmeyeceğim Şeytan. Dördüncü taşı attım, bismillah Allahu ekber, dünyayı önüme koysan da, ben ahiret yolcusuyum Şeytan. Beşinci taşı attım, bismillah Allahu ekber, tembelliği, beceriksizliği, sözünde durmamayı, yalanı, kirliliği, bütün pislikleri, gereksiz laf kalabalığını, bana yakışmayacak her şeyi taşlıyorum Şeytan. Altıncı taşı attım, bismillah Allahu ekber, diyeceksin ki cehennem manifestonda (İbrahim 22) ‘ben sizi zorlamadım’. Gönlümden gelerek samimice seni taşlıyorum, sözümün eri olacağım ve arkasında duracağım, Mekke’de ayrı, evimde aynı olmayacağım. Yasak meyvayı ikinci kez ısırmayacağım Şeytan. Sen Şeytan’sın.

Kurban Bayramınızı tebrik eder, insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını dileriz...

Kurban Bayramınızı tebrik eder, insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını dileriz...


interview

söyleşi 23

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

Koç Sucukları: Helal, Sağlıklı Kaliteli… Koç Et Mamulleri B.V. Sahibi, HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu:

“Göçmüş’lükten sonraki ‘konmuş’luk doku değişikliğinin açık göstergesidir” Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan, işveren ve esnafları ziyaret turu çerçevesinde Koç Et Mamulleri B.V. sahibi ve HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu ile görüştü.

K

endini doğal olarak baba mesleği olan kasaplığın içinde bulan Hikmet Gürcüoğlu ve kardeşinin başarı serüveni, başladığı 1978 yılından bu yana hep halka halka genişleme ve büyüme kaydederek bu güne geldi. 2015 yılına gelindiğinde binlerce metre kare alanda haftalık tonlarca et ürünü imalatı yapılan dev bir holding konumuna ulaştı. Uzun yıllar Koç Sucukları markasına önem verilen işyerinde daha sonraları yoğun talep üzerine fason üretime geçildi. Çok sayıda marka ve firmaya mal üretmeye başlanıldı. Bunlar arasında pek çoğu “helal” imajı yüksek markalar. Afiyet, Aytaç, Yedoy, Selam, Sebil, Özyörem, Besler gibi. Ayrıca büyük piyasa markası olan Pınar, Şölen, Yayla gibi firmalara da üretim yapılıyor. Hollanda İslam Federasyonu adına her ramazan esnaf ve işadamlarına bir nezaket ziyaretinde bulunan başkan Erdoğan bu kez yanında NIF’e bağlı Leiden Fatih Vakfı Cemiyet Başkanı Fatih Kasaboğlu olduğu hâlde Hikmet Gürcüoğlunu Zoeterwoude’daki çalışma ofisinde ziyaret etti. “Çalışkan Türk imajı”na önemli katkı... Bir saati aşkın süren ziyaret gayet samimi bir ortamda devam etti. Toplumun meselelerine oldukça duyarlı olan ve şuan Hollanda Türk İşadamları Der-

neği (HOTİAD) başkanlığını yürüten Hikmet Bey, pek tabii işi ile alakalı olduğu kadar sosyal meseleler hakkında da değerlendirmelerde bulundu. STK’ların işlevlerinin önemine sürekli vurgu yapan Hikmet Bey onların güçlendirilmelerinin gerektiğinin altını çizdi. Hem özel hem de genel konularda seyreden sohbet esnasında dikkatimizi çeken şeylerden bir de, Hikmet Bey’in iş yerini çok değişik konumda hükûmet yetkilisi, bürokrat ve siyasetçinin ziyaret ettiği idi. Böylece, Hollanda’da yaşayan ve birileri tarafından sürekli küçümsenip, ötelenmeye çalışılan insanımızın esasında ne tür başarılara imza atarak bu ülkeye nasıl katkılar sağladıklarını da göstermiş olunmaktadır. En son bu işyerini ziyarete eden CDA Parti Başkanı Sybrand Buma’nın gördükleri karşısında çok etkilenmiş olduğunu ve bunu daha sonra “toplumsan kaynaşma” konulu bir tartışma ortamında bilhassa dile getirdiğini öğreniyoruz. Hikmet Bey benzer ziyaretlerin yüksek düzeyde devam edeceğini bildiriyor. “Dayanışma içinde olmalıyız” Mehmet Erdoğan hem sebebi ziyaretini anlattı hem de Hikmet Bey’e iftar davetlerine icap ettikleri için teşekkür etti. Erdoğan şöyle konuştu. “NIF olarak, toplumumuza değer kattıkları için işadamlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Onları iş yerlerinde ziyaret edip onlarla

Koç Et Mamulleri B.V. sahibi Hikmet Gürcüoğlu kimdir?

HOTİAD’ın kurucu üyeleri arasında yer alan ve son iki dönemdir Denetim Kurulu Başkanlığı yapan Hikmet Gürcüoğlu, 1960 Sivas doğumlu, 1980 yılında eğitim amaçlı olarak Hollanda’ya geldi. Burada Petrol Yüksek Mühendisliği’ni bitirdi. 1978 yılında ağabeyleri tarafından kurulan firmada çalışmaya başladı ve 34 yıldır çalışıyor. Hollanda’da Koç Et Mamulleri B.V’nin yanı sıra Türkiye’de de inşaat-turizm ve gıda sektörlerinde faaliyet gösteren Gürcüoğlu, evli ve iki çocuk babasıdır.

hasbihâl ediyoruz. Ayrıca maddî değeri küçük ancak manevî değeri büyük olan esasen bir ayet meali olan “Onlar gayba inanırlar. Namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler” anlamında bir tablomuzu hediye ediyoruz. Ayrıca sizin, toplumumuz hakkında oluşturulan ön yargıların kırılmasında gösterdiğiniz gayret, yaptığınız lobi çalışmaları da bizce takdire şayandır. Bir STK olarak bizlere de çok iş düştüğünün şuurundayız. Ama bizim ulaşamadığımız yerler de oluyor, işte o zaman sizlerin devreye girmesi çok önemli. İnşallah meselelerimizi karşılıklı dayanışma içinde çözmek için gayret edeceğiz. Zira artık buralar bizim ikinci vatanımız ve yatırımlarımızı da ona yönelik yapmamız gerekiyor. Biz Millî Görüş Teşkilatları olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız.”

yanı sıra 50 bin gencimizin üniversiteye devam etmesini ve arkamızdan esen bir rüzgârın olduğuna dikkat çekerek bunları geleceğe ümitle ve güvenle bakmamız için yeterli sebepler olarak görüyor. Uzunca bir sohbetin ardından ziyaretçilere işyerini gezdiren Gürcüoğlu onları uğurlarken araçlarına kadar refakat etti. Gürcüoğlu’nun sitesinde işyerinin “amacını” şu üç başlık özetliyor: Helal, Sağlık ve kalite…

“Güzel şeyler olacak” Gürcüoğlu ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile geiterek şu karşılığı verdi. “Olayı görmek amacıyla kuş bakışı bakıldığında ve artık burada kalıcı olduğumuz düşünüldüğünde hepimizin peşinde olduğumuz ana amaçlar aynı şeylerdir. İnancı ve olabildiğince kültürü korumaktır. Birincisi bizim ana olmazsa olmazımızdır. Onu sağlama almak zorundayız. Bunu hayata geçirmenin çeşitli yolları var. Elbette bunu en başta kişisel bazda doğru örnek olarak, doğru yorumla yapmamamız gerekiyor. Ve devamında da gurup olarak yapılacakları yapmak için de organize olmamız gerekir. Birbirlerinden ayrı gibi gözükse de temel olarak HOTİAD’da Millî Görüş de esasen aynı şeyleri oturtmaya çalışıyor. Ve bunun için ihtiyaç olan en büyük şey de güçtür. Bu güç ise kısmen paraya bakar sonra da kadroya ve eğitime bakar. Buralarda geçen elli yıl esasen çok uzun bir süre değildir. Buna rağmen bizlerin şimdilerde bile bir diasporadan bahsediyor olmamız olumlu, hatta başarılı bir gelişmedir. Hollanda’nın küçük oluşu nedeniyle iç içe yaşıyor olmamız nedeniyle, Hollanda’da Türk toplumunun kendisini koruduğuna inanıyorum. Şuan itibariyle Hollanda’da 25 bin işyeri sahibinin olmasını bunun

Neleri okur, dinler, seyredersiniz? Kitap okumak sevdiğim ve önemsediğim bir davranıştır. Hatta benim için dinlenmenin en etkin yoludur. Kitap okurken zaman ve mekân değiştirirsiniz. Bu da dinlenmenin asıl gereğidir. Hafta sonları en müsait zamandır. Fakat başucu kitaplarım her zaman mevcuttur ve hemen hemen her akşam yatmadan biraz okurum. Önceleri roman, hikâye ağırlıklı kitaplar okurdum yaşlandıkça bu değişmeye başladı. Artık daha çok araştır ve belgesel türü kitaplar okuyorum. Roman olarak da biraz kendimi zorlayarak dünya klasiklerini tekrar okumaya çalışıyorum. Mesela şu anda elimde Gothe’nin “Weitherin Acıları” adlı eseri var. Bir tasvir şahanesi olan bu eseri okurken ben de o ortamlarda bir parça oluyorum. Müziği severim. Özellikle halk müziği ve Türk sanat müziği sevdiğim türdür. Dinlemek güzeldir ama biraz da söylemek lazım diye düşünürüm. Kendimce söylemeye de çalışım. Acemice olsa da bazı enstrümanları çalarım. Pop müzikle aram hiç iyi olmadı. Bir kaç bilinen ismin dışında pop müzik alanında sanatçı ve parça bilmem. Zaten artık hafızam yeni parçaları almıyor. İyi bir tv izleyicisi değilim. Hayatta neyi önemsersiniz? Hayatta iki büyük şiarım vardır. Saa-

Hikmet Gürcüoğlu’nu kısaca tanıyalım...Nasıl bir aileden geliyorsunuz,? Dedelerim Bayburt’tan Sivas’a göç etmek zorunda kalmışlar. Tarihte bilinen 93 muhacirleri denen gruptur bu. 1877 Osmanlı Rus savaşının sonunda Rus istilası sonucu insanlar canlarını, namuslarını kurtarmak için topraklarını terk etmişler.

deti kanaatte aramak ve büyüdükçe küçülmek. Yani aşırı hırs ve kibirden uzak olmak. Bunlar sizi hep huzurlu ve mutlu kılar. Bir de doygun bir kişilikle mütevazi bir hüviyet kazanırsınız. Kendi ile barışık, etrafına güven veren biri olursunuz. Bir de bilgisi ve kişiliği ile etrafını ışıtan insan olmayı önemserim. Her zaman söyleyecek, ışık tutacak bir sözü vardır. İnsanda neyi ararsınız? Güzel ahlâkı, yardımseverliği, haysiyeti, alçak gönüllüğü, hoşgörülülüğü, sevecenliği . Amma illaki “olduğu gibi görünüp, göründüğü gibi olmayı” Nelerden kaçınırsınız? Dünyayı kendinden ibaret sanıp, bencillik gafletine düşmekten hep kaçınmışımdır. İnsanların ayıplarını yüzüne vurmak hiçte bana göre değil. Bir de paradan söz etmek hoşuma gitmiyor. Ciro, kâr, yatırım rakamları vs. Ama gururla firmamızın bu yıl 36. yılında olduğunu söylerim. Bu biraz da örnek olsun diye tabii ki. Nelerden mutlu olursunuz? Ben kolay mutlu olurum. Kanaatkâr olduğumu söylemiştim. Beklentilerim de büyük değildir. Olayları olduğu gibi kabule hep hazırımdır. Böyle olunca mutlu olmakta zor olmuyor. Neler sizi üzer? Duygusal tarafım vardır. Makul ölçülerde üzülürüm herkes gibi. Hollanda göçü nasıl gerçekleşti? 12 Eylül ihtilali ile karışan ortamın belirsizliği ana etken olmuştur. Hollanda için vize uygulaması da henüz başlamamış daha iki hafya vardı. Dolayısı ile bu kararı vermek ve uygulamak zor olmadı. Hayatınızın merkezine neler var? Ailem, işim, çevrem tabii ki merkezi dolduruyor. Fakat bir bu kadar da kendimde hissettiğim sosyal sorumluluk hislerim var. Mesela gençlerimizin tamamının geleceğimiz için olan önemi. Bu uğurda yapılması gereken her şey... Söyleşi-Fotoğraf: Adnan Şahin Haber.nl


nieuws

24 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - Eylül/September 2015

İbrahim Turgut

Güncel

ortaummet_45@hotmail.com

Müjdelenen gureba sınıfına selâm olsun! Gurbet, uzaklığı en iyi ifade eden bir kelimedir. Sevdiğinden ayrı düşmenin ona kavuşamamanın aczini anlatır. Sıla ise, öze dönüşün ve hasretin bitişini anlatır. Peygamber Efendimiz: “İslam garip geldi, garip dönecektir. Gariplere müjdeler olsun… Onlar ki, insanların ifsat (ettiklerini) düzeltirler” buyurur. Garip kelimesini en güzel tarif eden bu Hadis-i Şerif’te, gariplerin kimler olduklarını ve hangi sıfatlarla nitelendiklerini daha iyi anlıyoruz. Müjdelenen bu “Gureba” topluluğunun, ayrıca görevlerinin ne olduğunu Hadisin içeriğinden öğreniyoruz. Öyleyse gurbetin, sadece uzakta kalmaktan öte bir mana taşıdığını söylemek gerekir. O da şudur: Gurbet, hayatın içinde üretken olmanın adıdır. Bir yerden başka bir yere gitmek veya hicret etmek, aynı zamanda gidilen yerde faaliyetlerde bulunmak, gureba topluluğunun görevleri arasındadır. Yoksa yan gelip yatmak değildir. Biz Avrupa’da yaşayan gurbetçiler olarak sıla hasretiyle yaşayanlarız. Bu hasretimizi bir nebze olsun gidermek için her yıl yollara revan oluyoruz. Ülkemizi ziyarette bulunmak üzere, kimimiz arabayla kimimiz de uçakla, vatanımıza ulaşmaya çalışıyoruz. Her yıl vatana gitmenin özlemiyle yazı bekliyoruz. Gittiğimizde de insanlardan bize karşı olumlu yaklaşımlar görmek istiyoruz. Oradakilerden nezaketli davranışlar ve ‘buyurun, hoş geldiniz’ demelerini bekliyoruz. Daha fazla yakın durmalarını, ilgi ve alakalarını açıktan göstermelerini istiyoruz. Çünkü onlar ev sahibi, biz ise gurbetçileriz. Bu beklentilerimizin tam tersiyle karşılaştığımız da hayal kırıklığına uğruyoruz. Bu yıl ülkemiz ziyaretinde gördüğüm ve yaşadıklarımı, üç hafta içinde geçirdiklerimizi sizinle paylaşmaya çalışacağım. Hollanda’dan uçağa bindik ve İstanbul havalimanına yaklaştığımızda büyük bir heyecan yaşıyorduk. Yanımız da oğlumuz Bilal vardı. O bizden daha heyecanlıydı ve sürekli şöyle diyordu: “Türkiye, İstanbul!” Defalarca bu iki kelimeyi haykırdı. Uçağın inişiyle kopan alkış tufanında, ayağa kalkarak “Amin, Amin, Amin” ve bu kelimelerin arkasından da “Elhamdulillah” diyerek âdeta birdenbire oradaki yolcuların dikkatlerini üzerine çekerek, duasını tamamlıyordu. Her gördüğü kişiyle tokalaşıyor ve arkasından, “abeycik ve amcacığım” diyordu. Tabii ki herkesten aynı olumlu tavrı beklemek, mümkün değil. Mesela bir polisin, “Allah’ım ne güzel yarattın” demesi, bir başka polisin de, “Yerim seni” demesi,

beni bir baba olarak çok duygulandırdı. Dawn’lı çocukların özelliği, herkese yakın olmaları, muhataplarının daha çabuk karşılık vermelerini sağlamalarıdır. Türkiye’de insanların hayat anlayışlarının değiştiğini anlamak için, dıştan bakarak ve onlarla kısa bir diyalogda bulunmanız yeterli olacaktır. Menfaat ilişkilerinin daha ön sırada bulunduğunu, bozulmaların giderek çoğaldığını, gelecek beklentilerinin karamsar olduğunu, biraz hâl hatır sorduktan sonra hemen anlamanız mümkün. İstanbul Fatih semtinde kaldığım süre içerisinde gördüklerim daha önce gördüklerimden tamamıyla farklıydı. Sokaklarda yürürken insanların Türkçe konuşmadıklarını gördüm. Her dili konuşanı bulmak mümkün. Genellikle Suriye’den ve Arap ülkelerinden gelenler turistlerin çoğunluğu teşkil ediyor. Bir yatsı namazını Sultan Ahmet’te kılalım dedik. İmam Fatiha’yı okuduktan sonra, cemaatin hep birlikte “amin” demesi bizlere, Hollanda’da ki Faslıların camilerini hatırlattı. Arapların çoğunluğu temsil ettikleri ortada. Bir başka şey de şudur: Suriye iç savaşıyla birlikte başlayan Suriyeliler akınının, Türkiye’nin her tarafına yayılmalarına neden olmuş. Parklarda, oyun bahçelerinde oynayan çocukların, çoğunun Arapça konuştuklarını, diğer çocukların onları anlamaya çalıştıklarını görünce şaşırdık. Bu çocukların ana ve babalarının az bir ücretle çalıştırıldıklarını duyduk. Çalışmayanların ise dilendiklerini gördük. Buna rağmen Suriye’dekilerden daha şanslı olduklarını ifade etmekten çekinmiyorlar. Diğer taraftan insanlarımız gelecekten emin olmadıklarını, rahatlıkla söylüyorlar. Herkes, Suriyelilerin vatanlarına dönmelerini ve ülke insanının sosyal ve iktisadi anlamda rahat bir nefes almalarının sağlanmasını bekliyor.

Gitmek bir dert, kalmak ayrı bir dert...

‘Geri Dönüş Yasa kimler yararlana Daha önce yaş sınırı 45 iken 55’e çıkartılan ‘Geri dönüş’ yasası olarak adlandırılan “Remigratiewet” nedir, kimler yararlanabilir, tekrar Hollanda’ya dönmek mümkün mü? Konuyla alakalı kurumun websitesinde şu bilgiler yer almakta…

G

eri dönüş düzenlemesi nedir? Hollanda’da ikamet ediyor ancak anavatanınıza mı dönmek istiyorsunuz? O hâlde SVB’den geçiminizi sağlayabilmeniz için ‘geri dönüş ödeneği’ adıyla size aydan aya ödenecek olan bir ödenekten yararlanabilirsiniz. Bu Geri Dönüş Yasası’nda (Remigratiewet) yer almaktadır. Geri dönüş ödeneğinizin tutarı aşağıdaki unsurlara bağlıdır: - taşınmak istediğiniz ülke - aile durumuz Hollanda’dan başka bir ödenek alıyorsanız, o ödenek geri dönüş ödeneğinizden kesilir. Taşındığınız ülkede artık Hollanda’daki sağlık sigortası temelinde sigortalı değilseniz, bir de ayrıca sağlık giderleri için maddî yardım alabilirsiniz. NM) size yardımcı olur Kesin dönüş yapmayı düşünüyorsanız, Hollanda Göç Enstitüsü’nden (Nederlands Migratie Instituut-NMI) yardım ve öneri talep edebilirsiniz. Kesin dönüşe yönelik sorular için, NMI’nin ayrı bir telefon hattı vardır. Bu hattı

aradığınızda doğrudan karşınıza birisi çıkar, genellikle anadilinizde görüşme yapabilirsiniz. Geri dönüşten kimler yararlanabilir? Geri dönüş ödeneğinden yararlanabilecek üç grup vardır. Her grup için ayrı şartlar geçerlidir. 1. Anavatanınızda doğdunuz... Anavatan olarak adlandırılan ülkede doğmuş olup oraya geri dönmek istiyorsanız, anavatanınızın uyruğuna sahip olmanız ya da geçmişte sahip olmuş olmanız ve 18 yaşından sonra Hollanda’da ikamet etmeye başlamış olmanız şarttır. Ayrıca belirli bir tarihten önce Hollanda’da ikamet ediyor olmanız da gerekmektedir (bu tarih ülkeden ülkeye farklıdır). 2. Mülteci ya da ilticacıysanız… Mülteci ya da iltica statüsüyle Hollanda’da ikamet ediyorsanız, hangi ülkeden geldiğiniz ve hangi uyruğa sahip olduğunuz önem taşımaz. Ancak sadece geldiğiniz ülkeye geri dönüş yapabilirsiniz. Aynı zamanda oturum izninizi 1 Temmuz 2014 tarihinden önce edinmiş olmalısınız. 3. Malukulular…

Ne zaman geri dönüş ödeneği alabilirsiniz? Durumunuzun aşağıdaki şartlara uyması gerekmektedir: - Hollanda’da ikamet ediyorsunuz ve en azından 55 yaşını doldurdunuz. - Hollanda dışında, ana vatan ülkelerinden birisinde doğdunuz (bu mülteci ve ilticacılar için geçerli değildir). - ana vatanınızın uyruğuna sahipsiniz ya da geçmişte sahiptiniz. - Hollanda’ya geldiğinizde 18 yaşını doldurmuştunuz. - belirli bir tarihten önce Hollanda’ya geldiniz (bu tarih ülkeden ülkeye farklıdır). - en azından 12 aydır bir Hollanda ödeneğinden yararlanıyorsunuz. - en az 8 yıl boyunca yasal olarak Hollanda’da ikamet ettiniz. - Ana vatan ülkelerinin listesine bakınız

Eş durumu Eşiniz varsa ve şu anda sizin geri döneceğiniz ülkede yaşamıyorsa, o da sizinle dönüş yapmak zorundadır. Yani eşinizin Hollanda’da kalması mümkün değildir. Borçlar

7 Haziran seçimlerinden sonra insanımızın daha akılcı düşündüklerini, eski heyecanın yerini mutedil bir dilin aldığını müşahede ettik. Bu böyle devam ederse daha bilinçli bir Türkiye inşa edilebilir. Herkesin refah içinde yaşadığı bir Türkiye, herkesin arzusu olmalıdır. Sonuç olarak, Gurbeti ve sılayı iki ayrı vatan olarak kabul etmek gerekir. Türkiye’de bir ay kaldığınızda Hollanda’yı özlüyorsunuz. Türkiye’den çok burada yaşıyorsunuz. Tabii ki her gördüğümüzü yazamadık. Ancak bazı hususları sizinle paylaştık. Her şeye rağmen hayat devam ediyor. Hadis-i Şerif’te ifade edildiği gibi, “Gurebadan olursak müjdelenenlerden oluruz.” İnsanlık için yaptığımız ve işlediğimiz her iyilik, bizim sefinemiz olur. Bu sefine (gemi), bizi sahili selamete ulaştırır. Yaradılışın sırrına böylelikle vasıl oluruz. Hayatın bütün tehlikelerinden kurtulmuş ve yeni bir doğuşun sancısını atlatmış oluruz.

Amsterdam “Hepimiz Mehmed’iz” 10 Eylül perşembe akşamıTGB Hollanda’nın önderliğinde şehitlerimiz için bir yürüyüş gerçekleşti. Yürüyüşte yaklaşık 1000 vatandaşımız şehitlerimizin isimlerini tek tek andı ve onlar için saygı duruşunda bulundu. Uzun bir yürüyüşün ardından TGB Hollanda Genel Başkan’ı Mustafa Selçuk yaptığı basın açıklamasında şunlara değindi: “PKK’nın emperyalist güçler tarafından kullanılan bir maşa olduğunu öne sürdü. Selçuk aynı zamanda Avrupa basınını’da şu sözleri ile eleştirdi; “PKK Kürt işçi partisi değil bir terör örgütüdür, PKK ile savaşmak Kürtler ile savaşmak değildir, teröristler ile savaşmaktır. Avrupa basını her nekadar PKK’yı Kürtlerin işçi ve özgürlük partisi olarak lans etsede bizler bunun gerçek olmadığını biliyoruz ve Türk Kürt kardeşliğinden vazgeçmiyoruz.”


het leven

yaşam 25

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

Görüş

İbrahim Tenekeci

sı’ndan abilir?

dönüş yapan diğer aile fertleri için de geçerlidir. Geri dönüş ödeneğiniz bu durumda etkilenmez. Kesin olarak Hollanda’ya geri dönmek isterseniz bu durum ödeneğinizi etkileyecektir.

Siz ve eşinizin vergi borcu, henüz ödenmemiş para cezaları gibi, Hollanda devletine borcu olmamalıdır. Eğer borcunuz varsa, bunun ödenmesi hususunda bir anlaşma yapmış olmalısınız. Şu durumlarda geri dönüş ödeneği almazsınız: - siz ya da eşiniz cezaevine girdi (ya da özgürlüğü kısıtlayıcı başka bir cezaya çarptırıldı); - siz ya da eşiniz firari durumda. Görev cezası ya da zorunlu olarak bir psikiyatri hastanesine alınmak, kapsam dışıdır. Uyruk Sadece Hollanda vatandaşlığına sahipseniz, ikamet edeceğiniz ülkenin vatandaşlığına başvurmalısınız. Çifte vatandaşlığa sahipseniz, ancak Hollanda vatandaşlığından çıkmanız halinde Geri Dönüş Yasası çerçevesinde bir ödenek alırsınız. Gideceğiniz ülkeye kabul Uyruğuna sahip olmadığınız bir ülkede ikamet edecekseniz, siz ve aile fertlerinizin en azından bir yıl boyunca o ülkede ikamet edebileceğini gösterir resmi bir belgeye sahip olmalısınız. Tekrar Hollanda’ya dönmek istiyorsanız Kısa süreli tatil ya da aile ziyareti amacıyla Hollanda’ya her zaman gelebilirsiniz. Bu, sizinle birlikte kesin

1 yıl içinde kolayca geri dönebilirsiniz Kesin dönüşe kendinizi iyi hazırlamış da olsanız, beklediğiniz gibi olmayabilir. Döndüğünüz ilk bir yıl içinde, tekrar geri dönme düzenlemesinden yararlanabilirsiniz. Zor olmayan bir kabul prosedüründen sonra, yeniden Hollanda’ya yerleşebilirsiniz. Fakat geri dönüş ödeneği hakkınızı kaybedersiniz. Kısaltılmış prosedür Hollanda’dan çıkış yaptığınız tarihten bir yıl içerisinde ‘yeniden giriş başvurusunda’ bulunabilirsiniz. Bu bir yıllık süre şu tarihler arasında olmalıdır: - SVB’nin geri dönüş ödeneğini tanınmasında kullandığı başlangıç tarihi, ve - ikamet ettiğiniz ülkedeki Hollanda büyükelçiliği veya konsolosluğu nezdinde yeniden giriş başvurusu tarihi ya da geçici oturum vizesi için başvuru tarihi. Yeniden giriş başvurusu Hollanda’ya seyahat edebilmek için ilk önce geçici oturum vizesi (machtiging tot verblijf -MVV-) için başvuruda bulmalısınız. Bunun gerekip gerekmediği uyruğunuza bağlıdır. Bu bilgileri www.indklantdienstwijzer.nl internet adresinde bulabilirsiniz. Geçici oturum vizesi başvurunuzu, ikamet ettiğiniz ülkedeki Hollanda büyükelçiliği veya konsolosluğu nezdinde yaparsınız. Sonrasında Hollanda’ya geleceğinizi telefonla ya da yazılı olarak SVB’ye bildiriniz.

Türkiye’yi öldürmek istiyorlar

Yeniden giriş başvurusunu Hollanda’da IND nezdinde sunmalısınız. IND’nin formuyla kendinize, eşinize ve çocuklarınıza oturum verilmesi için başvuruda bulunabilirsiniz. 18 yaşını doldurmuş olan çocuklar kendi başvurularını yapabilir, ama sizin de onlar adına bu başvuruyu yapmanız mümkündür. Yeniden giriş başvurusunun ekinde şu belgeleri göndermelisiniz: - size, eşinize ve çocuklarınıza ait olan geçerli bir pasaportun fotokopisi - SVB’nin geride kalanlar ödeneğini tanıma kararını ve Hollanda’da kaldığınız süreyi belgeleyen yazıyı. İlk 1 yıldan sonra, geri dönüş zorlaşır Kesin dönüşünüzden 1 yıl sonra tekrar Hollanda’ya dönerseniz, Hollanda’ya yerleşmek isteyen diğer kişilere uygulanan ülkeye kabul prosedüründen geçersiniz. Geri dönüş ödeneği için nasıl başvurmalısınız? Başvuru formunu doldurduktan sonra gerekli ek belgelerle birlikte Leiden Dairesine gönderiniz. Başvuru formunu bilgisayarınıza indirebilir ya da bunu talep edebilirsiniz Başvuru formunu şu şekilde temin edebilirsiniz: - www.nmigratie.nl adlı siteden bilgisayarınıza indirebilirsiniz. - NMI Leiden Bürosunu (071) 512 9040(071) 512 9040 numaralı telefondan aradığınızda başvuru formu size derhal gönderilir. - Hollanda Göç Enstitüsü (NMI) ile irtibata geçebilirsiniz. NMI görevlileri de formu doldurmanıza yardımcı olabilir. Sonhaber.nl

Türklerin büyük bölümü… Türk vatandaşları 11 bin 360 kişiyle sosyal ödenekli yabancılar arasında en büyük grubu oluşturuyorlar. Merkezi İstatistik Bürosu verilerine göre, Türk vatandaşlarının yüzde 17’si sosyal ödenekle geçiniyor. Merkezi İstatistik Bürosu, çift uyrukluları Hollanda vatandaşı kategorisine dahil ettiği araştırmasında, Somalililerin yaklaşık yüzde 70 ile sosyal ödeneklilerde başı çektiğini belirledi. Suriyeli, Iraklı ve Eritrelilerin de yarıdan fazlasının sosyal ödenek aldığı saptandı. Sosyal ödenekli Hollandalı oranı, çift uyruklularla birlikte, yüzde 3,1 olarak

«

Refah-Yol, bazı eksiklerine rağmen, Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk millî hükümetiydi. Peki, bu hükümetin karşısında kimler vardı? İsim verelim: Doğan grubu, bugünün CHP’si diyebileceğimiz DSP, Cumhuriyet gazetesi, kara sermaye, ‘beceremediniz, bırakın’ diyen cemaat lideri, yargıdaki ve ordudaki malum klikler. O yılların yalanlarını nasıl unuturuz? Aynı kaynaktan çıkan kurmaca haberler, iftiralar vs. Hükümleri kısa sürse de, maalesef başarılı oldular. Çünkü mütedeyyin camianın imkânları sınırlıydı, kısıtlıydı. Ses, fazla uzağa gitmiyor, herkese ulaşmıyordu. Derdimizi anlatamadık. Dağlıca bölgesindeki hain pusunun hemen sonrasında, aynı kişiler ve kuruluşlar, yine tam kadro sahadaydı, sahnedeydi. El ele, omuz omuza. Yalnız bir farkla: Bu kez yanlarında Türk ordusu değil, terör örgütü vardı. Açık bir şekilde, bölücülerle iş tutuyorlardı. Aradan on sekiz sene geçmesine rağmen, inanılmaz bir azimle / inatla, mevcutlarını koruyorlardı. Fireleri pek yoktu. Bülent Ecevit gitmiş, yerine Kemal Kılıçdaroğlu gelmişti, o kadar. Farklı muhitlere ve değişik fikirlere sahip görünseler bile, aralarında esaslı bir farkın olmadığı ortada. Hiç değişmediklerini de biliyoruz. İster istemez, insanın aklına başka şeyler geliyor. Bir üst akıl. Büyük patron. Bu birlikteliği daha iyi anlayabilmemiz için, geçen pazar akşamı / gecesi resmi hesaplardan atılan twitleri takip etmemiz yeterli. Sıralamaya da dikkat edelim. Kim başlatıyor, kimler devam ediyor? Siyasiler nasıl devreye giriyor? Üslupları neden bu kadar birbirlerine benziyor? Nihayetinde, o gün, hep beraber şunu yaptılar, başardılar: Kanlı pusu nedeniyle terör örgütüne ve onun siyasi uzantısına gelecek öfkeyi hafiflettiler; o öfkenin bir kısmını başka bir adrese yönlendirdiler. İş bir anda dört yüz milletvekili tartışmasına dönüştü. Böylece, başarılı bir algı operasyonuna şahitlik etmiş olduk. Dağdakilerle eş güdümlü şekilde. Tekrar Refah-Yol dönemini hatırlayalım. 28 Şubat sürecinin iki önemli ismi vardı: Necmettin Erbakan ve Süleyman Demirel. Mağdur olan ve eden.

belirlenirken, Türk vatandaşları yüzde 17 ile ikinci sırada yer aldılar. Geçtiğimiz yıl toplam 481 bin kişinin sosyal ödenek aldığı ve bunların 400 binin 18 yaş üstü Hollandalılar ile çift uyruklulardan oluştuğu belirtildi.

Demirel, öldüğü gün unutuldu. Adını en son ne zaman duydunuz? Buna karşılık, Necmettin Erbakan, her geçen gün büyüyor, daha çok hatırlanıyor. Milletin gönlünde kalıcı ve kıymetli bir yeri var.

Türk vatandaşları bu grupta 11 bin 360 kişi ile yabancılar arasında başı çektiler. 10 bin 700 kişiyle ikinci sırada yer alan Faslıları, 7 bin 210 kişiyle Somalililer takip etti. Sosyal ödeneklilerde mülteci oranının yüksek olduğu ifade edildi.

Emin olun, sonuç yine değişmeyecektir. Değişmeyecek gibi görünen şeylerden biri de galiba şu: Bazılarının bin yıl sürecek olan kin ve düşmanlığı. Yerli ve millî isimlere, dinî değerlere... ***

Birinci Dünya Savaşı’nda kaç cephede ve kimlere karşı savaştık, hâlâ tam olarak sayamıyoruz. Mutlaka birkaç eksik kalıyor. Yüz yıl sonra, yine benzer bir durum. Yöntem farklı, hedef aynı. Medya sektöründen sermaye dünyasına, terör örgütlerinden bazı siyasi oluşumlara kadar birçok cephe. Her adresin arkasında birkaç farklı ülke. Yeni bir ihale alan çok uluslu / ortaklı şirket gibiler. Söyleyelim: Bu, profesyonel kötüler ile amatör iyilerin mücadelesidir. Öldürülmek istenen, Türkiye’nin tâ kendisidir. Biz bu satırları yazarken, yazının tam burasında, Iğdır’dan acı haber geldi. Şunu yazacakken: Uykudaki polisleri şehit edenler kardeşimiz olamaz. Din ve millet düşmanları kardeşimiz olamaz. Bunlar kardeşimizse, kime düşman diyeceğiz? Mesele hak aramak ve almak bahsini çoktan aşmıştır. Sayın Erdoğan’ın da dediği gibi, bu artık bir terör sorunudur. Millet hayatının devam edip etmeyeceği hadisesidir. Her gün yeni bir tehdide maruz kalıyoruz. Açıktan ve kimseden çekinmeden. Böyle yaşanmaz. Buna ‘millet hayatı’ diyemeyiz. Onurdan ve haysiyetten bahsedemeyiz. Tunceli’de iki teröristin ‘etkisiz’ hale getirildiği çatışmanın görüntüsünü izledik. Bir şehit vermiş olan polislere, ‘niye teröristi öldürüyorsun’ diye kızıyorlar. ‘Müsaade edin de sizi öldürsün’ diyorlar. İşte böyle bir yere geldik, gelindi. Bugün, topraklarımız içinde, büyük operasyonlar yapabilme kapasitesine ulaşan ve destek bulan ikinci bir silahlı güç bulunmaktadır. Buna göz yummak ölümdür. Bağımsızlıktan vazgeçmektir. Şu saatten sonra bunlarla masaya oturmak, o masadan hiç kalkamamaktır. Acilen ve ihtiyaçtan, ‘önce vatan’ diyen herkesin siyasi ayrılıkları, geçmiş hesapları, eski kırgınlıkları yok sayıp bir araya gelmesi lazımdır. Türkiye’yi ve hakikati karartmak isteyenlere karşı kalbî seferberlik ilan edilmelidir. Bu millet, bu memleket, vatansız ve imansız kimselerden çok eziyet görmüştür. Daha fazlasını kaldıramaz. İktibas: Yeni Şafak. http://www.yenisafak.com/yazarlar/ ibrahim_tenekeci/turkiyeyi-oldurmekistiyorlar-2021684

Bu millet, bu memleket, vatansız ve imansız kimselerden çok eziyet görmüştür...


Kurban Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...


introductie

tanıtım 27

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

Karademirli Investments sahibi Tamer Karademirli:

“Gençleri önce evlendiriyoruz, sonra kazançlarını doğru bir şekilde değerlendirmelerini sağlayıp EV’lendiriyoruz”

“Yatırımlarınızı, minimum bir riskle maksimum bir kazanca dönüştürüyoruz” Sevgili okurlarımız, bundan böyle her sayıda Türkiye’deki yatırım, emlak, alım-satım gibi konularda bizlere yol gösterecek, görüşleriyle ışık tutacak bir ismi ağırlayacağız sayfalarımızda. Karademirli Investments sahibi Tamer Karademirli, bu sayıdan itibaren bu alandaki bütün gelişmeleri sizlerle paylaşacak ve belki de yıllardır beklediğiniz bir yatırımı yapma şansını yakalayacaksınız, belki de yıllardır hayal ettiğiniz bir mekâna sahip olacaksınız. Paylaşılanlardan keyif alarak okuyacağınızı ve istifade edeceğinizi umuyoruz.

S

ayın Doğuş Gazetesi okuyucuları. Önümüzdeki sayılarda sizleri Türkiye de gayrimenkul piyasasında olan gelişmeler hakkında bilgilendireceğim. Kanunda değişikler, vergilendirme, alım satım prosedürünün yürüyüşü, dikkat edilmesi gereken konular, Kentsel Dönüşüm ve piyasadaki gelişmeler gibi konularda sizlere bilgi aktaracağım. Ümidimiz, sizleri bu konularda doğru bilgilendirerek ilerde gayrimenkullerinizi daha bilinçli yönetmenizi ve yatırımlarınızı daha bilinçli yapmanızı sağlamak. Öncelikle bu ilk yazımda biraz kendimden bahsedip sizlere kendimi tanıtmak istiyorum. Kim kimdir? Adım Tamer Karademirli, 1976 da Isparta’nım Yalvaç ilçesinde doğdum, 1986 yılından bu yana Hollanda’nın Den Bosch şehrinde yaşıyorum. 2005’de Tilburg Üniversitesinde International Business eğitimimi tamamladıktan sonra iki yıl Rabobank da Private Banking bölümünde çalıştım. 2008 yılında Kismet Events adında organizasyon ve danışmanlık firmamı açtım. Küçük ve orta ölçekli firmaların kurulumunda ve aktifleşmesinde danışmanlık yaptım. Firma olarak 2008’den

bugüne kadar ile yüzlerce gencimizin düğün organizelerini üstlendik. Düğün organizelerinin yanı sıra çeşitli etkinlikler organize ettik. Toplumsal faaliyetlerde öncü kuruluş... Bunlardan bazıları; 2013 yılında Cultifest’in ilk başlangıcını biz yaptık, çeşitli konserler, derneklerin seminerleri, şirket toplantıları ve fuarlar yaptık. 2011 ve 2012 arası Den Bosch’da Kismet Lounge kuruluşunu ve işletmesini yaptık. 2014 yılında üye olduğumuz Hollanda Türk İşadamları Derneği’nin (HOTİAD) Mayıs 2015’de yapılan genel kurul toplantısında denetim kurulunda görev almaya başladım. Hollanda’daki faaliyetlerimiz kardeşim ve ortağım olan Ali Osman Karademirli yönetiminde başarılı bir şekilde devam ediyor.

lattık. 2013 yılına kadar Hollanda’dan takip ettiğimiz ve yönettiğimiz Karademirli Investments’i 2013 den itibaren genişletip daha aktif bir şekle getirmek için ben Türkiye’ye yerleştim, kardeşim Hollanda’daki firmamızı yönetmeye devam etti. 2014 yılında hizmet yelpazemizi genişletmek ve sadece İstanbul değil, Türkiye’nin daha pek çok şehrinde hizmet verebilmek için Altın Emlak’ın Hollanda ve İstanbul Göztepe bayiliğini aldık. Atılan bu adım ile Türkiye’nin 21 ilinde, 97 şube ile gayrimenkul alım ve satımlarında gurbetçilerimize, bizden düğünlerinde ve öbür organizelerimizde alışmış oldukları kalite ve güveni bu sektörde de vermeye başladık. Yani gençlerimizi önce evlendiriyoruz, sonra kazançlarını doğru bir şekilde değerlendirmelerini sağlayıp evlendiriyoruz.

“Gençleri önce evlendiriyoruz, sonra kazançlarını doğru bir şekilde değerlendirmelerini sağlayıp EV’lendiriyoruz” Hollanda’daki faaliyetlerimizin yanı sıra 2010 yılında yavaş yavaş Türkiye’de aktifleşmeye başladık. Karademirli Investments olarak Türkiye’de gayrimenkul piyasasında yeni bir atılım yapmak için hazırlıklarımızı baş-

“Hollanda’dan İstanbul’daki işlerinizi yönetebileceksiniz” Karademirli Investments ile İstanbul’da gayrimenkule yatırım yapmak isteyen Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarımızın yatırımlarını en sağlıklı bir şekilde yapmaları için yönlendiriyoruz. Yapılan yatırımın risklerini ve avantajlarını araştırıp sağlıklı bir yatırım yapmaya teşvik ediyoruz. Bu sunduğu-

SPIOR olarak Kurban Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

muz hizmetin yanı sıra önceden araştırdığımız sağlam inşaat projelerinden yatırım yapmak isteyen dostlarımız ile beraber toplu daire alıp projenin bitiminde kârlı bir şekilde satışlarını yapmalarını sağlıyoruz. Projenin inşaatının başından sonuna kadar takibini biz üstleniyoruz. Proje bittiği ve yapması gereken primi yaptığı zaman biz, bizim ile beraber yatırım yapan dostlarımız ile iletişime geçip istedikleri takdirde dairelerinin satışını üstleniyoruz. “Avrupa’da kazanırken çekilen zorlukları bilenler olarak hizmet vermek istiyoruz ve o yanlışları önlemek istiyoruz” Türkiye’nin her yerinde gayrimenkul kazandırıyor ama İstanbul’da piyasa daha çabuk ve kârlı dönüyor. Bu güne kadar çoğumuz İstanbul’dan bir yer alıp satmaya çekiniyorduk. Çünkü İstanbul bilmediğimiz ve takip edemeyeceğimiz bir yer idi. Şimdi değişti; Karademirli Investments ile Hollanda’dan İstanbul’daki işlerinizi yönetebileceksiniz. Şirketimizi kurmamızdaki amacımız bugüne kadar düğünlerde verdiğimiz kalite ve güveni Türkiye’deki yatırımlarında da sunmak. Günübirlik piyasanın içinde olduğumuz için alım ve satımlarda yapılacak prosedür ve dik-

kat edilmesi gereken unsurları çok iyi biliyoruz. Bu vesile ile alım satım yapmak isteyen gurbetçilerimizi en sağlıklı bir şekilde yönlendiriyoruz. Tabii ki piyasada olan fırsatlardan da gayet iyi haberdarız. Yatırımlarını minimum bir risk ve maksimum bir kazançla yapabilmeleri için profesyonel bir hizmet sunuyoruz. Geçmişte maalesef çoğumuzun ağzı yandı; Türkiye deki gayrimenkul alım satımlarından en güvendiğimiz akrabamızdan bile yanlışlar gördük. Bundan sonra sizlerle aynı düşünceleri paylaşan ve Avrupa’da kazanırken çekilen zorlukları bilenlerle sizlere hizmet vermek ve o yanlışları önlemek istiyoruz. Türkiye’de dönem dönem kanunlar ve şartlar değişiyor Karademirli Investments olarak biz de bu gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Bu önümüzdeki dönemde Doğuş Gazetesi vesilesi ile gelişmeleri sizlere aktaracağız, sizleri bilgilendirerek kararlarınızı daha sağlıklı ve daha avantajlı almanıza yardımcı olmaya çalışacağız. Alım satım prosedürleri, Kentsel Dönüşüm, bölgesel gelişmeler gibi bir çok konuda bilgilendirmeye çalışacağız.


nieuws

28 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - Eylül/September 2015

Yöneticilere yeni hedefler...

“Her şey insanın bizatihi kendinden başlar...Başarmanın tek yolu ‘her şeye rağmen’ mücadele etmektir”

“insanın hayırlısı insana faydalı olandır”

tim Daire Başkanı Mehmet Baki Öztürk kürsüye gelerek slayt eşliğinde yaklaşık bir buçuk saat süren “aktif yönetici” konulu bir sunum yaptı. Akıcı, dinamik ve interaktif anlatımıyla salondakileri hem düşündürdü hem güldürdü. Her şeyin insanın bizatihi kendinden başladığını ve başarmanın tek yolunun ‘her şeye rağmen’ mücadele etmek olduğunun altını kalın çizgilerle çizen ve bu kavramları sesli bir şekilde salondakilere sık sık tekrarlattıran Öztürk, bu iki kavramın asla unutulmaması gerektiğine vurgu yaptı. Teşkilat insanını üç ayrı başlıkta, “Proaktif”, “Reaktif” ve “Deaktif” Yöneten, yönetilen ve Pasif durumda olanlar şeklinde değerlendirdi. Bu konuşmanın tamamı NIF Bölge Basın Yayın Masasından kopyalanabilir. “Kardeşlik bilincini geliştirmeliyiz” Son olarak genel merkez adına bir konuşma yapan İrşat Başkan Yardımcısı Hulusi Ünye Genel Başkan Kemal Ergün ve diğer yöneticilerin selamını ileterek sözlerine başladı ve keyifle dinlediği Mehmet Baki Öztürk’ün rahmetli hocamızın rahle-i tedrisinden çıktığını hatırlatarak, dolayısıyla onu dinlerken hocamızın söz ve hareketlerini hatırladığını belirtti. Böyle bir hatibin yöneticilerle buluşmasının çok önemli hatta çok elzem olduğunun altını çizdi.

H

ollanda İslam Federasyonu yeni sezona Leerdam’da start verdi. 6 Eylül Pazar günü yaklaşık üç yüz bölge ve şube yürütme kurulu üyesinin katıldığı toplantı Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Ardından katılım yoklaması yapıldı. Daha sonra Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan açılış konuşması yaptı.

tertip etmesi gerekiyor. Tatil öncesi ramazanın bereketiyle başarılı bir sezon kapattık. Bilhassa zekât fitre konusunda yaptıkları çalışmalar nedeniyle başta Sosyal Hizmetler Başkanı olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bu toplantılar, yeni hedefler belirleyerek sıla-i rahim sonrası yüksek bir moral ve motivasyonla yeniden hedefe kilitlenmek adına yapılan toplantılardır. Herkese başarılı bir çalışma sezon diliyorum. Bilhassa teşkilatlanma başkanları çok önemli görevler ifa etmekteler. Onlar, teşkilatın bütün mafsallarının çalışmasına, hareket etmesini sağlayan en etkili birimdir. Camilerimiz üyelerle ayakta kalabilmektedir. Bu nedenle, yeni üye çalışması yapılmasının da hayati öneme haiz olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim.”

“Hedefe kilitlenme vakti…” Erdoğan yapılan Sıla-i Rahimden sonra yöneticilerin tekrar sağ salim dönmüş olmalarına memnun olduğunu belirterek herkese hoş geldiniz diyerek sözlerine başladığı konuşmasında özetle şunlar değindi: “Yapılan bu toplantı ve bu programın; çalışmalarımızın bereketlenmesine, günahlarımızın affına, sevaplarımızın artmasına vesile olmasını yüce Allahtan temenni ve niyaz ediyorum. Değerli kardeşlerim, hepinizin bildiği gibi Millî Görüş davasında hizmet etmek herkese nasip olmadığı gibi bir o kadar da meşakkatli ve zor bir görevdir. Bu vesileyle her zaman olduğu gibi, yaz dönemi sonrası ‘Eylül Buluşmaları’ dediğimiz genişletilmiş idareciler toplantılarımızı müşterek bütün mensuplarımızla yapmaktayız. Dolayısıyla bu gün burada bir yıl önce planladığımız bir programı icra ediyoruz. Cemiyetlerimizin yönetici sayıları itibariyle bu gün burada 450 yöneticimiz olması gerekiyor. Önceden planlanan bu toplantının tarihinde hiç bir cemiyetin aynı tarihte bir başka program

Mültecilerle empati yapmak… Teşkilatta eğitim, olmazsa olmazımızdır. Bu konuda Genel Merkez, önemli çalışmalar yapmaktadır. Camilerin bunu iyi takip etmeleri gerekir. Bunun yanı sıra Bölge Eğitim Başkanlığının “eğitim” konulu düzenlediği seminerlere de ilgili birimler mutlaka katılmalıdırlar. Camilere gelen öğrenci sayılarının artırılması için de çaba sarf etmelisiniz. İmamlar iyi yönlendirilmeli, onlar da cemaati sağlıklı bilgilendirmelidirler. Ev sohbetleri ve ihsan sohbetlerinde imamların katkıları çok önem arz etmektedir. Bütün imamlara ve bilhassa başarılı bir ev sohbeti gerçekleştiren gençlik yönetimine de ayrıca teşekkür ediyorum. “Mülteciler ve Türkiye’deki gelişmeler de bizim gündemimizdedir” Mültecilerle empati yapmamız gerek, zira bu gün onların başına gelenler bizlerin de başına gelebilir. Teşkilat olarak bu konuda ümmet anlayışı içinde maddî ve manevî olarak gereken yapılacaktır, yapılmaktadır. İlk etap da tüm camilerde yardım kam-

panyası başlatılacak. Bu konuda Genel Merkezle koordineli olarak çalışılacak. Mülteciler için kalıcı yardımların yapılmasını planlanıyoruz. 1 Kasım’da yapılacak seçimlerde Rotterdam Ahoy’da ve Deventer’de belirlenecek olan bir adreste oy kullanılacak. Son yapılan seçimde ortaya çıkan koalisyon imkânı iyi değerlendirilemedi. 1 Kasım’da yapılacak seçimden hayırlı bir sonuç çıkmasını diliyorum.

“Bizler okçular tepesindeyiz” Peşinden Hasene Başkanı Mehmet Yaramış bir konuşma yaparak Hasene’nin çalışmaları hakkında bilgilendirmede bulundu. Tatil öncesi her iki bölgeyi kapsayan başarılı bir kumanya çalışması yapıldığını netice olarak 6 binin üzerinde kumanya alındığını kaydeden Yaramış bunun dünyanın değişik yerlerindeki 45 ülkede mağdur ve mazluma bilhassa Hasene gönüllüleri tarafından ulaştırıldığını ifade etti. Ayrıca Hollanda’da bulunan iki yüz elli mülteciye de kumanya paketi verildiğini söyledi. Hasene olarak şu anda gündem de olan mülteciler konusunda çalışmaların daha önce de dünyanın çeşitli yerlerindeki mültecilere yapıldığı gibi sürdürüleceğini söyledi. Hasene’nin proje bazında çalıştığını ve çeşitli projelerin hız kesmeden devam ettiğini belirten Yaramış şu an gündemde olan kurban projesine işaret ederek şöyle konuştu. “Biz okçular misali bulunduğumuz yede durmakla ve orayı korumakla ve orada başarılı olmakla mükellefiz.

Onun için biz şu anda Hasene’deyiz. Kurban kampanyası olarak da kurban kampanyamızı en iyi ve en güzel şekilde başarmak zorundayız. Allah’a hamd olsun geçen sene 83 ülke ve bölgede, Türkiye’de ise 60 küsur ilde bu işi gerçekleştirmek için yola çıktık. 411 tane sizin içinizden çıkan gönüllü kardeşimizle beraber bu işi gerçekleştirdik. Bu yıl ise hedefimiz 100 ülke ve Türkiye’de 65 il olacak. Gidişat her iki bölgemizde de gayet iyi Allah hepinizden razı olsun. ” Yaramış son olarak bu görevi yapmanın çok ta kolay olmadığını hatırlattı. “Afrika’nın balta girmemiş arazisinde pek çok rizikoyu göze alarak yollara düşmekteyiz. Oysa kurban bağışı yapanların işi çok kolay onlar teslim ediyorlar ve başka bir şey yapmalarına gerek kalmıyor. Bu vesileyle Hasene teşkilatımıza kurbanlarını teslim eden tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum.” Toplantıda Bölge Teftiş Başkanı Mehmet Yücel, rahatsızlığı nedeniyle toplantıya katılamayan Teşkilatlanma Başkanı Abdullah Aşıran’a vekâleten bölge birimleri adına bir genel sunum yaptı. Ardından Gençlik Başkanı Bahri Bulut, Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nejla Erdoğan ve Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı Esra Kurt-Yılmazer birer sunum yaparak faaliyetleri hakkında bilgiler verdiler.

“Her şey benimle başlar” Kısa molanın ardından günün hatibi T.C. MEB Stratejik Planlama ve Yöne-

Ünye şöyle konuştu “Bu teşkilat 50 yıldan beri “insanın hayırlısı insana faydalı olandır” anlayışıyla çok önem vererek çalışmalar yapmaktadır. Bu mana da daha başarılı çalışmalar yapabilmek için kardeşlik bağlarımızı canlı tutmak zorundayız. Bunları yapmayan Müslümanları hâlini acı acı seyretmekteyiz maalesef. Yeryüzünde 1,5 milyardan fazla olmamıza rağmen maalesef deniz dalgalarının körpe Müslüman çocuklarını dışarı attığını acı acı görmekteyiz. Bunların hepsi, Müslümanlar olarak bizlerin zaman zaman kaybetmiş olduğumuz, o birlik, beraberlik, dayanışma ruhundan kaynaklanıyor. Bu zulümler, bu adaletsizlikler, bu savaşlar, İslam davasına sahip çıkmamaktan ve Cenab-ı Hakk’ın buyurduğu üzere Kur’an’ın etrafında birleşememe suçlarının cezası olarak ortaya çıkmaktadır.” Ünye kan gölüne çevrilen Orta-Doğu’ya ilişkin bir değerlendirmede bulunarak, teşkilatın tüm olup bitenleri çok iyi bildiğini, bu coğrafyalarda iplerin kimlerin elinde olduğunu, ortaya çıkartılan adı sanı belirsiz İslam’ı temsil ettiğini söyleyerek, ot biçer gibi insan biçen terör örgütlerin kimlerin eseri olduğunu bildiklerini ifade ederek bu oyunların bir gün bozulacağına inandığını ifade etti. Programda, bir süre önce Tanıtma Başkanlığı görevinden ayrılan Bayram Altıntaş’a teşekkür edilerek çiçek verildi. Mustafa Aktalan’ın sunduğu program Schiedam Cemiyet Başkanı Zekeriya Budak’ın okuduğu Kur’an’ı kerimle hitam buldu. Haber - Fotoğraf: Adnan Şahin


message

mesaj 29

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

Fotoğraflarla Togan Oral...

Başkonsolos Togan Oral:

“Bu toplumun bir parçası olmak, asimile olmak değildir”

“Hollandalılar eli öpülesi insanlar”

“Yaşanan bazı sorunlar aslında pek de büyütülecek boyutta değildir. Hollanda dünyanın en gelişmiş, en modern insan haklarına en saygılı ülkelerinden birisidir. Hollandalılarla ilişkilerini sıcak tutunuz. Yaşanan bazı olumsuzluklar inanın ya kendimizi anlatmadığımızdan ya da ilişkilerimizin zayıf olduğundan kaynaklanıyor”

 T.C. Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral dört yıllık hizmetini tamamlayarak yurda

dönüyor. 11 Eylül akşamı düzenlenen veda resepsiyonunda konuşan Oral, üzerine düşen görevi yerine getirmenin huzuruyla ayrıldığını ifade etti. Kendisiyle yapılan sohbetimizde Togan Oral, Hollanda Türk toplumu ile alakalı çok çarpıcı ve önemli açıklamalarda bulundu. Togan Oral’dan boşalan T.C Rotterdam Başkonsolosluğu’na Elazığ doğumlu Başkonsolos Sadin Ayyıldız atanacak.

“Gettolaşarak içinize kapanmayın!”

“Sizler bu ülkede yaşıyorsunuz. Bu ülkenin refahı huzuru için hep birlikte çalışır, el eleverilirse sorunlar en aza iner. Gettolşarak içinize kapanırsanız, diyolaglarınızı yok dencek seviyeye indirirseniz küçücük sorunlar dağ gibi görünür. Israrla diyalog yollarını arayın, göreceksinizki Hollanda ve Hollandalılar sokalarda görülen bir kaç olumsuz olaydan çok farklı”

”Hollanda’yı da en az Türkiye kadar sevin”

“Hollanda sunduğu imkânlarlarla, gelişmişlik düzeyi ile, insanlarının yardım severliliği ile dünyanın en başta gelen yaşanacak ülkesidir.Sizlerden ricam, Türkye’yi zaten seviyorsunuz bundan şüphem yok ama sizler yaşadığınız Hollanda’yı da en az Türkiye kadar sevin”

R

otterdam’da 4 yıllık görev süresini tamamlayan ve Ankara’ya dönecek olan Başkonsolos Togan Oral, Hollanda Türk toplumuyla vedalaştı. 1 Ekim 2011 tarihinde göreve başlayan ve bu kentten çok güzel anılarla ayrılacağını belirten Oral’a, toplumun değişik kesimlerinin temsilcileri teşekkür konuşması gerçekleştirdiler. Rotterdam’da gerçekleşen veda programına, Hollanda Türk toplumunun temsilcileri, işadamları, politikacılar, gençler ve basın mensupları katıldı. Başkonsolos Togan Oral veda programında yaptığı konuşmasında, “Daha önce de Hollanda’ya 3 yıllık bir görev için buraya gelmiştim. 1 Ekim 2011 tarihinde başladığım 4 yıllık görevimde, buraya gelirken hayal ettiğim birçok şeyin, büyük bir bölümünde büyük mesafe katettiğimi görerek, bunun bana kişisel olarak verdiği hazla Ankara’ya dönüyorum. Sizlerden ricam, Türkye’yi zaten seviyor, yaşıyorsunuz, Hollanda’yı da sevin. Sizlerin, Hollanda için ne kadar önemli olduğunuzu asla unutmayın ve birlik ve beraberliğinizi hep muhafaza edin. Görev sürem boyunca şahsıma göstermiş olduğunuz yakın ilgi ve anlayış için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu. Dört yıllık gözlemleriniz ışığında Hollanda’daki Türk toplumu hak-

kında ne düşünüyorsunuz? 50 yıl önce bugünlerde Hollanda’ya işçi göçü başlamış. 50 yıllık bir zaman dilimi bir toplumun göç ettiği ülkeye kök salacağı, siyasî, iktisadî ve toplumsal hayatta belli bir noktaya gelmesi bakımından yeterli bir süredir. Türk toplumu burada belli alanlarda ciddi mesafeler kat etmiş. Bunu açıkça teslim etmek gerek. Öncelikle toplumumuz burada yok olmamış. Burada kendi birliğini, beraberliğini oluşturmuş, kimliğini korumuş ve bu yönde de bir kararlılığı var. Aynı zamanda bu topluma ve ülkeye yük olmadan, kendi ayakları üzerinde durmayı başarmışlar. İşçi olarak gelmişler ama kendi işlerini kurmuşlar. Ekonomik olarak ülkeye katkı sağlamışlar. Yük olmadıkları gibi yükü omuzlamışlar. Her türlü katkıyı sunmanın gayreti içerisinde olmuşlar. Aynı zamanda göç ettikleri ülkenin sunduğu imkânlardan yararlanarak çocuklarına iyi eğitim aldırmışlar. Hollanda içerisinde kavgaya, gürültüye karışmadan, suça bulaşmadan yarım asırdır varlıklarını güçlenerek ve büyüyerek sürdürmüşler. Bunu doğal bir sonuç olarak görüp, “Ne var ki bunda?” diyenler olabilir. Ama öyle değil aslında. Özellikle göç alan bazı ülkelerdeki diğer göçmen gruplarla kıyaslandığında ve onların yaşadıkları ve neden oldukları sorunlara baktığınızda, Türk toplumu-

nun gittikleri ülkelerde ne derece büyük başarı hikâyeleri yazdığını daha iyi idrak ediyoruz. Geldiğimiz noktayı bir başarı olarak kabul ediyoruz, ancak, sadece gelinen noktayla öğünüp gururlanmak ve bununla yetinmek bize yakışmaz. Çünkü dünya değişiyor ve bizim bu değişimi sağlıklı ve doğru analiz edip, toplumumuza yönelik tehditleri de önceden görüp ona göre tedbirleri de zamanında alabilmemiz lazım. İşte ben o konuda eksiğimiz olduğunu düşünüyorum. Hollanda’ya gelen ilk neslimizi minnet ve hayırla yad ediyorum. Onlar elleri öpülesi mümtaz insanlar. En büyük başarı hissesi de onlarındır hiç şüphesiz. Çünkü onlar imkânsızlıklara rağmen sıfırdan başlayıp bu duruma getirdiler. Evlatlarına ve torunlarına böyle müreffeh bir gelecek hazırladılar. Ancak, kendi sahip olamadıkları imkânları evlatlarına sunma gayretlerinin sonraki kuşakları biraz rahata alıştırdığını gözlemliyorum. Onlar kendi üzerlerine düşeni en iyi şekilde yaptılar. Şimdi görev onlardan sonra gelen kuşakta. Büyük bir dinamizmi bünyesinde barındıran o gençliğin, yani Hollandalı Tüklerin, artık bu devrin sorunlarını doğru algılaması ve o sorunlara, ortaya çıkan tehditlere karşı hem bireysel hem de toplumsal bir algı ve yaklaşım geliştirmesi gerekiyor. Bu yönde eksikliğimiz olduğunu düşünüyorum.

“Ayrım ve torpil yapmadan hizmet ettim”

“Çocukken hastaheneye gider, hastahende beklediğimiz kuyruklarda bize bir türlü sıra gelmezdi. Bir hasta bakıcı gelir, sıradan birini alırdı. Babama hep bize ne zaman sıranın geleceğini sorardım. Bu yüzden özellikle dikkat ettiğim konuların başında vatandaşa ayrım yapmadan, haksızlık yapmadan hizmet etmek olmuştur”

“Gece 10’lara kadar ziyeretçi kabul ettim”

“Hollandalılar çok çalışkan. Hollanda’da insan eli değmemiş bir metre kare yer kalmadığını gördüm. Kendinizin, Hollanda için ne kadar önemli olduğunuzu asla unutmayın ve birlik ve beraberliğinizi hep muhafaza edin. Görev sürem boyunca şahsıma göstermiş olduğunuz yakın ilgi ve anlayış için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum”


leven en religie

30 yaşam ve inanç

İSLÂMIN BARIŞ ÇAĞRISI (7)

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

slam’ın barış çağrısını anlatmaya devam ediyoruz)

- İslâm’da insanlar arası ilişkinin esası barıştır: İslâm, Müslümanların birbiriyle ve diğer ümmetlerden insanlarla olan ilişkilerini düzenlerken insanların bir ana-babadan dünyaya geldikleri ve eşit oldukları (Hucurât 49/13. Nisa 4/1) gerçeğini esas almış, insanları hak ve sorumluluklarda eşitliğe çağırmıştır. Adalet ise bu birliğin şiarıdır. (Nisâ 4/135. Maide 5/8) İslâm, yardımlaşma ortamının doğması ve toplumda faydalı işlerin artması için barışı; insan ilişkilerinin bir temeli olarak kabul etmiştir. Bu noktada tek istenen müşriklerin İslâm davetine engel olmamaları, Müslümanlara sataşmamaları, fitne çıkarmamalarıdır. Gayrimüslimler barış durumunu korudukları sürece İslâm nazarında onlar ve Müslümanlar insan olarak birbirlerinin karındaşlarıdır. Nimetlerden ortaklaşa pay almak için işbirliği yaparlar, herkes kendi dinine uygun olarak yaşar, herkes birbirine tahammül eder. Kimse diğerine zarar vermez, kimse bir başkasının hakkını çiğnemez. Kur’an şöyle diyor: “Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et, çünkü O işitendir, bilendir.” (Enfal 8/61) Müslümanlara zarar vermek isteyenler

saldırganlığı bırakıp, baskı ve zulümlerine son verirlerse, barış içinde yaşamayı tercih ederlerse, artık Müslümanların da saldırgan olmamaları, barışı seçmeleri gerekir. İslâm bir kişinin, bir kesimin veya bir toplumun faydası için diğerlerini yok etmeyi, başkalarına zarar vermeyi caiz görmez. Kendi mutluluğunu başkalarının felaketinde gören anlayış ne kötü bir anlayıştır. İslâm iman edenlere özelde kişilerin, genelde insanlığın kurtuluşunu, mutluluğunu, huzurunu düşünmelerini emreder. Kur’ani ölçü şöyledir: “İnancınızdan dolayı size karşı savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan sürmeyen (inkârcılara) gelince, Allah onlara nezaketle ve adaletle davranmanızı yasaklamaz; çünkü Allah adil davrananları sever.” (Mümtehane 60/8) - Fitne felaketine karşı meşru savaş barış içindir İslâm’da fiili savaşın en önemli gerekçesi fitnedir. Yani zalimlerin, işgalcilerin veya saldırganların Müslümanların vatanına, canına veya malına saldırmalarıdır. İslâm, saldırıya uğrayanlara kendilerini savunma izni verir. Bu durumda bile aşırıya gidilmemesini, adaletten sapılmamasını, haksızlık yapılmamasını emreder. (Bakınız: Bakara 2/217) “… Şayet onlar sizden uzak durup

sizinle savaşmazlar ve sizinle barış içinde kalmak isterlerse, artık Allah size onların aleyhine bir yol bırakmamıştır.” (Nisâ 4/90)

çesi. Görüldüğü gibi bu gerekçe ne dünyalık çıkar, ne ganimet elde etme, ne başkasının ülkesini ele geçirme, ne de başkalarını zorla Müslüman yapma anlayışı vardır. Sadece ve sadece fitneyi ve haksızlıkları ortadan kaldırmak, hem Müslüman hem de gayrimüslimler için barış, huzur ve güven ortamını, adaletin herkese ulaşmasını sağlamaktır. Kısaca zalimlerin zulmüne engel olma prensibi vardır.

İslâm, kendisine düşman eli uzanmadıkça, insanlara çile çektirecek ve fitne yaratacak engellerle karşı karşıya kalmadıkça doğal durumu muhafaza eder. Ancak bu durumlarda İslâm, barışı korumak, adaleti tekrar ikame etmek için Müslümanlara kendilerini koruma hakkı verir. Bu durumlarda bile yakıp yıkmayı, ekonomik kaynakları yok etmeyi, düşmanlık etmeyi, haksızca zarar vermeyi haram kılmıştır. “Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.Onlar, başka değil, sırf “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah’ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.” (Hacc 22/3940. Bir benzeri: Bakara 2/190) İşte Kur’an’a göre fiili savaşın gerek-

İslâm’a göre, “def’i mefâsid celb-i menâfid’den evlâdır. Yani fesadı, bozgunculuğu ortadan kaldırmak menfaatleri (insanların faydasına olan şeyleri) elde etmekten daha önceliklidir.” Bu da âyette geçen meşru savaşın gerekçesinin başka bir şekilde ifade edilmesidir. İslâm’ın bu hedefi de insanlara ulaşan zararları en aza indirmek, onların huzur ve mutluluk içinde yaşayabilecekleri ortama katkı da bulunmaktır. Kaldı ki saldırganlara karşı böyle bir meşru savaşı bile kişiler tek başlarına ilan edemezler. Bunu ancak Müslümanların başındaki otorite yapar. Hiç bir Müslüman kendi yorumuyla, kendi anlayışı ile, ya da hak etmediği halde kendi kendini otorite sayıp Müslümanlar adına savaş çıkaramaz. İslâm adına zulüm işleyemez. - İyi bir âdete öncülük etmek barışa hizmettir İslâm’a göre toplumda iyi bir çığır

açmak, insanların hayrına ve iyiliğine bir âdeti başlatmak devam eden sadakadır. Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “İslâm’da iyi bir çığır açan kimseye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir. Fakat onların sevabından hiçbir şey eksilmez. Her kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayırılır. Fakat onların günahından da hiçbir şey eksilmez.” (Müslim, Zekât/69; İlim/16. İbn Mâce, Mukaddime/1. Nesâî, Zekât/64. Ebû Dâvûd, Sünnet/6. Bir benzeri: Müslim, İmâre 133. Ebû Dâvûd, Edeb 115; Tirmizî, İlim 14)

Bu ölçüyü esas alan bir mü’min, toplumun huzurunu ve barış ortamını bozan işlere öncülük etmez. İnsanlar arasında fitneye yol açacak, nefret ve husumeti artıracak, kesimler arasında anlaşmazlığı ve düşmanlığı körükleyecek faaliyetlerde bulunmaz. Tam tersine hayır ve iyilik, sevgi ve kardeşlik, huzur ve barış, yardımlaşma ve dostluğu artıracak işlere öncülük eder. Bu amaçla yapılan faaliyetlere katılır, yardımcı olur. Bu çaba da şüphesiz toplumsal barışa, sosyal ahenge ve huzura daha çok hizmet eder. ◄◄

Kurban Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

nu

si n i ve r site

u

iz : R TL Telev

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

ch

ır t m a s o n

cu

yo

a şt

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

ar

İ

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - Eylül/September 2015

ve M a as

tri

Postadres: Postbus 51188, 3007 GD Rotterdam Bezoekadres: Zegenstraat 120, Rotterdam T. (010) - 495 15 80

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 Fax (010) - 262 45 35 E-mail directiealghazali@gmail.com www.al-ghazali.nl

Ibn-iSina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 Fax (010) - 428 20 91 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 Fax (078) - 639 04 21 E-mail ikra@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel (010) 240 94 46 Fax (010) 240 99 53 E-mail info.noen@sipor.nl www.ibsnoen.nl


actualiteit

aktüalite 31

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

Analiz

Türkiye ve bir türlü gerçekleşemeyen İslâmî-Kültürel dönüşüm E

ğer arada çabucak gidip geldiğim 5 günlük İstanbul ziyaretim sayılmazsa, en son bundan 2 yıl kadar önce Türkiye’ye gitmiştim. Bu ziyaretlerin adı da hâlâ tartışma konusu bu arada; akraba ziyareti mi, tatil mi yoksa ikisi de mi? Son yıllarda zannediyorum her ikisini de yapmaya özen gösterenlerin sayısı artmış olması lazım.

Sustum. Birbirine giren iki erkekten, iki kadına kadar her türden insanı 4 haftalık süre içerisinde görmek mümkün oldu benim için. İnsanlardaki seyir merakının ise kafamı kaldırıp çevreme baktığımda hiç değişmediğini de gördüm. Balkonlara, pencerelere yığılan, hatta ortamdan zevk alarak gülen yüzler vardı etrafta.

Bu yıl, Ramazan Bayramı’na 1 hafta kadar kala, Kapıkule’den giriş yaptık. Daha işlemler başlar başlamaz bir şeylerin ters gittiğine şahit oluyorsunuz. Gümrük görevlisinin ilk sorusu, et ve süt ürünlerinin olup olmadığıydı. Sanki Avrupa ülkelerinden intikam alma hissini verse ve biraz haz alınsa da, olan yine de bizim gibi bir oraya bir buraya savrulan vatandaşlara oluyor aslında. Bir sonraki durağa gitmeden elimize bir etiket tutuşturdular ve son kontrolden geçecekken, önümüzdeki iki araçtan ilkini, bizlere de “geriye doğru gidin” diyerek, tekrar sıradan çıkardılar. Sıra düzeldi, sonra ‘haydaaaa’ önümdeki diğer araçta da etiket olmadığı için onu da sıradan çıkardılar ve bu konuda neler olup bittiğini öğrenmek istediğim, yaşı 20-22 civarında, başörtülü ve elinde akıllı telefonuyla meşgul olan görevli bayandan bilgi alırken şöyle bir diyalog geçmişti aramızda: - Önümüzdeki araç niye çıktı? - Etiketi yoktu? - Peki diğeri? - O daaaaaa!

Peki ya trafik? Başlangıçta, trafikte olan bitenlere sinirlenirken, sonradan sinir damarlarımı iptal edip, görmemeye karar verdim ve kısmen de olsa başarılı oldum. Trafikte, önümdeki araçta, yanındaki kadına hem bağırıp hem de sürekli vuran bir kişiyi görünce içimin acıdığını hissettim. Başka bir şehirde, trafik magandalarının, tartışmaya girdikleri aracın içindekileri, kadın erkek demeden kollarını kırdıklarını duyunca, Türkiye toplumunda ‘her an her şeyin olabileceğini’ bir kez daha hatırladım.

Gümrükçüler işlerini çay, sigara içerek ve sohbete dalarak savsaklıyor, aradan etiket almadan geçen araçları gözden kaçırıyor, son noktadaki bayan ise cep telefonu ile karşıya chat yetiştirirken bizimle böyle konuşuyordu. Ben de içimden, ‘Allah’ım şu memleket ne zaman profesyonel insan yetiştirecek de işler yolunda gidecek?!’ demekten kendimi alamadım.

Peki ya akraba, insan ilişkileri? Birbiri ile küs olan, hatta arkalarından atan insanlarla muhatap olmak benim için yeni değildi açıkçası. Ama iki yıllık aradan sonra ve hele yılın bütün yorgunluğunu atma hevesi de olunca, insanlardaki bu tür zafiyetleri tekrar görmek ve günahlara ortak olmamam için susmak zorunda kalmak ruhumu biraz daha acıttı. Üstüne üstlük bir de rahatsız olunca ‘dinlenme’ beklentisi de boşa çıkmış oldu. Açıkçası eğer rahatsız olmasam ve sevdiklerimin tepkisinden çekinmesem neredeyse 1 hafta öncesinden eve dönecektim. 2015 yılı yaz tatilinin artıları yok muydu? Giderken Ramazan’da 3 günlük İstanbul, dönüşte 2 günlük Saraybosna - Mostar gezisi ve sevdiğim, çok değer verdiğim ‘bir kaç’ akraba ve dost ziyaretlerinden başka bir artı değeri olmadı maalesef. Vardır bunda da O’nun bildiği ve benim bilemediğim bir şeyler muhakkak.

Kültürel Dönüşüm İnsanlar arası ilişkileri güzelleştirebilecek, düzeltecek kültürel dönüşümü Türkiye olarak bir türlü beceremedik, beceremiyoruz. İslami kitaplar, diğer felsefeler-dünya görüşleri ‘iyi ve kötü’nün tarifleri ile doluyken, iyilerin esamesine pratik yaşamda bir türlü rastlayamıyoruz. Arefe günü Sorgun’da öğle namazını kılmak için girdiğim Salih Paşa Camii, sanki Cuma namazı kılar gibi doluyken hayret etmiştim. Peki, camiden dışarı çıktığımızda bu insanlar trafik canavarına mı dönüşüyordu bir anda? Başka bir cami çıkışı ise, adımızı sokağa yeni atmıştık ki, bir cami cemaatinin başka bir kişi hakkında ileri geri konuştuğuna da şahit olmuştuk. Başka bir cami çıkışında ise, camiden çıkan zabıta memuru, kapıda bekleyen Suriyeli çocuğu azarlıyordu, ‘dilenciyi azarlama’ ayetinden bihaber olarak. Cebrail (AS), Hz. Peygamberimize, komşu haklarından bahsederken, ‘neredeyse, komşuları birbirlerine mirasçı kılacak zannettim’ derken Rasulullah, bugün arazi anlaşmazlığı nedeniyle birbirleri ile kavgalı komşularla dolu çevremiz. Yoksa bu neredeyse emre yakın tavsiyelerin muhatapları uzaylılar mı? Bir türlü kültürel dönüşümü gerçekleştiremiyoruz. Tv kanallarında cinsel ilaçlardan tutun da, hatim için cüz dağıtanlara kadar her şeyin alıcısı var bu memlekette anlaşılan. Hem de utanmadan, uluorta satılıyor ilk bakışta insanların yüzünü kızartacak şeyler. Üstelik tv kanallarındaki yerli dizilerdeki cinselliklere, çıplaklıklara ise daha girmiyorum. Artık erkeklerin de uluorta çıplaklaştırıldığı yeni bir trendmiş duyduğuma göre. Çok sevdiğim bir hadis aslında her şeyi o kadar güzel özetliyor ki: ‘Utanmıyorsan, dilediğini yap.’ Yani, camiden çık, gıybet et, çalıştırdığın işçinin tam hakkını verme, tv’de bağıra bağıra

kudret ilacı sat, dizilerde çıplaklığı, batı kültüründeki gibi normalmiş algısı oluşturma gayretine gir. Sonra da toplumda bizim gibi marjinaller çıksın ve bir kaç çatlak ses çıkarsın, ama utanmayanlar dilediğini yapmaya devam etsin. Bu kadar kolay mı? Evet bu kadar kolay. Ramazan’ın son gününde, yani perşembe günü köydeydim. Son iftar ezanı okundu ve iftarımızı yaptık. Daha çay faslı bile başlamadan, köyün her bir tarafından, canlı müzik sesleri gelmeye başladı. Kiminin evlilik düğünü, kiminin de sünnet düğünü varmış. 1 ay boyunca tutulan oruçlar, kılınan teravihler, indirilen hatimler bir kenara bırakıldı ve ‘vur patlasın, çal oynasın’ moduna geçildi bir anda: Güle güle ey Ramazan! “Düğünler yapılmasın” demiyoruz tabii ki, ama yapılan düğünlerin, zamanlaması, şekil ve içeriği yıllardır bir tartışma konusu ve biz bu konu ile ilgili editörümüz Adnan Şahin abimizden hâlâ bir yazı bekliyoruz. Vel Hasıl Kelam... Kapıkule’den girdim, Türkiye toplumuna baktım ve bizim köyden çıktım, arada bir kaç düğün evine uğradım ve beni oldukça rahatsız eden kültürel yozlaşmaya da değindim. Geçen yıl Türkiye’ye gitmek yerine, Endonezya ve Malezya’ya gitmek nasip olmuştu ve bu geziyi ben şu cümleyle özetlemiştim: ‘Benim için sanki bir umre ziyareti gibiydi.’ Endonezya; Müslüman nüfusun en çok olduğu birinci ülke, 250 milyonluk nüfusun, 207 milyonu Müslüman. Beni cezbeden, Müslümanlığın izlerini, bayanların örtünmelerinden, okula giden çocukların üniformalarından, insanlar arası ilişkilerden (güler yüz, her zaman güler yüz) gözlemleyebiliyorsunuz. Endonezya kültürünün nasıl bir kültür olduğunu, örneğin Kabe’ye gidip, oturmak için birisinden yer istediğinizde doğrudan müşahede edebili-

Ergün Madak ergunmadak@hotmail.com

yorsunuz. Oysa bizim kültür, (biraz da genelleme yaparak) bırakın iyileşmeyi günden güne daha da yozlaşıyor. Son 10 yıllık süre içerisinde gönlüm hep Türkiye’nin biraz daha İslamlaşmasını arzuluyordu. “İslamlaşması” derken, zengin ve orta-hâllilerin fakirler için seferber olduğu, “temizlik imandandır” diyerek sokak temizliğine önem verildiği, tükürülmediği, trafikte yol vermenin bir âdet hâline geldiği, camilerin toplumun daha da merkezinde olduğu, haram-helal noktasında toplumun daha da hassaslaştığı, camilerin sosyal aktivitelerin düzenlendiği bir mekânlar hâline geldiği gibi konuları kastediyorum. Yoksa yıllarca anti-İslam, irtica yaygarası yapan gazetelerin haksız ve mesnetsizce kelle uçuran bir İslamlaşmadan bahsetmiyorum tabii ki.Belki kimilerine göre kısmen de olsa bir dönüşüm sağlanmış olabilir. Ama ben öyle düşünmüyorum, hissetmiyorum ve öyle görmüyorum. Çünkü bana göre 4+4+4 ve İHL orta bölümlerinin yeniden açılması, TRT Diyanet kanalı gibi yenilikler yeterli değil. Toplumun nefes alması, kendini güvende hissetmesi, huzurlu olabilmesi için sekülerlerin korktuğu İslamlaşmanın daha da düzenlenmesi, desteklenmesi ve ilerletilmesi bir elzem. Bunların nasıl yapılabileceği ise kısa bir makale ile anlatılacak gibi değil. Ama başka bir Doğuş sayımızda deneriz belki. Not: 2015-2016 sezonunda, cami, vakıf, cemiyet çalışmalarında çalışan kardeşlerime Rabbimden başarı, sabır, mutluluk ve haz diliyorum. Dünyada, Türkiye’de, Filistin’de Mekke’de yaşanan ve bizleri derinden üzen olaylar nedeniyle hayatını kaybeden bütün canlara Allah’tan rahmet, insanlığa başsağlığı diliyorum... ◄◄


nieuws

32 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - Eylül/September 2015

Aydınlık bir nesil yetişiyor, emin ellerde

“Kursu tamamlayan talebelerimiz, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Almanya’da düzenlediği hafızlık mülakatına girerek resmi hafızlık belgelerini alacaklar, inşallah”

Schiedam hafızlık kursu ilk meyvelerini verdi

N

IF’e bağlı ve başkanlığını Zekeriya Budak’ın yürüttüğü Schiedam İslam Merkezi, yıllardır bünyesinde yüzlerce çocuğa din ve kültür eğitimi vermektedir. Sadece bununla yetinmeyen İslam Merkezi iki yıl önce bir de hafızlık kursu başlattı. Bugünlerde bu kurs ilk meyvelerini verdi. Sezon açılışı dolayısıyla kursu ziyaret eden Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan ve Bölge Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak Kurs Müdürü Kenan Aslan ve Cemiyet Başkanı Zekeriya Budak’tan kursla alakalı bilgi aldılar. Kendisi de Milli Görüş Teşkilatı içinde yetişen ve hafızlığını Türkiye’de tamamlayan Kenan Aslan Hollanda’da hafızlık kursunun ne anlama geldiğini, kimlerin bu kursa katılabileceğini ve daha pek çok ayrıntıyı anlattı. Schiedam hafızlık kursu iki yıl önce Hasan Koç ve şuan Eğitim Başkanı olan Mustafa Aslan ve daha başka çok değerli insanlar tarafından başlatıldı ve bu gün çoğu kız olmak üzere on bir öğrenci bu kursa devam etmektedir. Bunun yanı sıra 35 öğrenci de YKK’ya devam ediyor. Kenan Aslan’dan kursla alakalı şu bilgileri aldık: “İki yıl önce 16 Eylül’de doğrudan hafızlık eğitimi olarak başlamıştık. Ama ilerleyen aylarda YKK dediğimiz, yoğunlaştırılmış Kur’an Kursu

bölümü kuruldu. Burası Türkiye’deki hafızlık kurslarında olduğu gibi ‘hazırlık’ bölümüdür. Burada harf talimi, tecvit talimi, Kur’an-ı Kerim’i belli bir serilikte okuyabilme eğitimi verilmektedir. Çok değerli seçilmiş hocalarımız, özellikle kuran eğitiminde tecvidi, mahreci çok iyi olan hocalarımıza öncelik veriyoruz. Zira temel sağlam olursa onun üzerine bina yapmak çok daha kolay olmaktadır. Bu temeli iyi atmayan öğrencilerimiz oldu onların bu sorunlardan çok çabuk kurtulamadıklarına şahit oluyoruz. Dolayısıyla temel çok çok önemli bizde buna son derece özen gösteriyoruz. Şuan YKK eğitimi aldıktan sonra hafızlığa geçen öğrencilerde yüze iki yüz bir farklılık gözlemliyoruz. Ezberledikleri sureler daha uzun olmasına rağmen daha kısa zamanda ezberlediklerini görmekteyiz. Zira YKK’da tecvit ve mahrecin yanı sıra seriliğe de önem veriliyor. Bu serilik talebenin de ezber yaparken işini çok kolaylaştırıyor. İlk başlarda yüzünden bir sayfayı okuma süremiz 2 ila 3 dakika idi bunu şimdilerde 1,5 ila 2 arasında yapmaktayız. Bu süreyi aynı zamanda hafızlığa geçiş için bir sınır olarak belirledik. Bunun ulaşılabilir bir sınır olduğunu gördük. Türkiye’de yapılan hafızlık eğitiminde, talebenin sabahı öğleni ve akşamı Kur’an okumakla geçer ama Avrupa’da bu farklı, zira buradaki öğrencilerimizin

gündüz okulları var. Yoğunlaştırılmış Kur’an Kursunda çocuklar 42 sayfa ezber yapıyorlar. Halk dillinde Yasin cüzü olarak bilinen ve bazı sureleri içeren bu cüz ezberletiliyor. Amme cüzünün tamamı, Mülk suresi, Vakıa suresi, Rahman suresi, Fetih suresi ve Yasin suresi ezberletiliyor. Hafızlık mülakat yapmak isteyen talebe bu iki şarta uymadığı takdirde zaten hocası başvuramıyor.” YKK’yı bitirip hafızlığa başlayan bir talebe nereden başlıyor. Nasıl bir metod uygulanıyor? YKK’dan hafızlığa geçme şartımız üçtür. Birincisi yukarda bahsettiğimiz ezber bölümüdür. İkincisi 15 satırlık bir sayfayı 1,5 ila 2 dakika arasında tecvit ve mahreç kurallarına uygun olarak okuyabilmesi. Üçüncüsü de YKK’daki hocasının tavsiye vermesi gerekmektedir. Bu tavsiye niçin önemli, çünkü hocası o çocuğun hafızlığa yatkınlığını, ezber kabiliyetini çok iyi bildiği için önemli tavsiyelerde bulunabilir. Tabi ki bir de veli faktörü var bu da çok önemli. Talebe ne kadar süper zekâ olursa olsun veli ilgilenmediği takdirde hızlı bir ilerleme olmuyor. Sizlerin velilerle iletişimizin nasıl. Onlarla konuşup durum hakkında bilgi verip onları ikna etme gibi bir gayretiniz oluyor mu?

“Velilerimizle neredeyse günlük istişare hâlindeyiz. Biz bu konuda elimizden gelenden fazlasını yapmaya çalışıyoruz. Çok çaba harcıyoruz. “Çocuk bize geldi artık gerisi ne olursa olsun” diye düşünmüyoruz. Sonuna kadar mücadele ediyoruz. Ama biz her hâlükârda her çocuğa YKK müfredatını bitirtmeye çalışıyoruz. Şuan 4 sınıftan oluşan YKK’da 35 talebemiz ders alıyor. Burada 65 sayfalık bir ders müfredatımız var ve bu günlük takip edilmektedir. Hangi tarihte hangi dersin işlendiğini görmek mümkündür. Hafızlık komisyonumuzda mülakattan geçmeyi başaran öğrenciye ilk olarak hafızlığa başlarken birinci gün; birinci cüzün 20’inci sayfasından başlatıyoruz. İkici gün; ikinci cüzün 20’inci sayfasından başlıyor ve böyle devam ederek bir ay sonra otuz cüzün toplamından birer sayfa ezberlemiş oluyor. Ve bir ay sonra tekrar başa dönülüyor ve birinci cüzden ilk ezberlediği sayfaya ‘has’ diyoruz onu okuyor ve bunun yanında bir ‘ham’ dediğimiz yeni sayfa çalışıyor. Bu turu 20 defa yaptığında bütün Kur’an-ı Kerimi bitiriyor ve ha-

fız oluyor. Tabi belli bir süre çalışınca günde bir sayfa az geliyor daha fazla sayfa çalışmak mümkün oluyor. Bu da hafızlık süresini kısaltabiliyor. Meryem Sofic adlı Bosnalı öğrencimiz bunu çok rahat bir şekilde yaptı ve hafızlığını tamamladı elhamdülillah. Bir de erkek çocuğumuz daha var, Ünal Çelik. O da iki hafta önce hafızlığını tamamladı hamdolsun. Bunlar kursumuzdan çıkardığımız ilk hafızlarımız. Bunlar bu yıl Diyanet’in Almanya’da düzenlediği hafızlık son mülakatına girerek resmi hafızlık belgelerini alacaklar inşallah. Gelecek yıl bu sayıyı beşe çıkarmayı hedefliyoruz. Kursumuza çevremizde oturan çok sayıda Arap ve Boşnak kökenli kardeşlerimizden; hem YKK için hem de hafızlık için in müracaatları var.” Bölge Başkan ve Eğitim Başkanı daha sonra sınıfları gezerek yerinde incelediler. Öğrencilere zaman kazandırmak adına kursta bir öğün yemek verildiğini ve de motivasyon amaçlı öğrencilerle her iki ayda bir sosyal aktivite yapıldığını belirtmek isteriz.

Haber-Fotoğraflar: Adnan Şahin

Kurban Bayramınızı tebrik eder, insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını dileriz...

Administratie Jaarrekeningen Belastingen Bedrijfadviezen Loonadministratie Interim oplossingen Leemansweg 2, 6827 BX Arnhem T. (085) - 600 47 47 info@raqam.nl www.raqam.nl


uitzicht

panorama 33

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

Gündem

“Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”

Tunuslu kardeşlerinizden selam ve dua var! Arnhem Cemiyet Başkanı Bahaeddin Budak kurban kesim görevlisi olarak gittiği Tunus’taki izlenimlerini bizlerle paylaştı.

M

illî Görüş Teşkilatının Hasene Derneği tarafından organize edilen 2014 Kurban Kampanyasına Rabbim katılmamı nasip etti. Geçen sene Fil Dişi Sahilleri ülke sorumlusu olarak gittiğimde gerçekten ihtiyaç sahibi insanlarla karşılaştım. Bu sene bana Tunus ülke sorumluluğu tevdi edildiğinde bir an ‘acaba kurban çalışması Tunus için gerekli midir?’ diye düşündüm. Çünkü Tunus televizyon kanallarında bir hayli gelişmiş ve özellikle turistik bir ülke olarak tanıtılmakta idi. Hayatın gerçeğinin böyle olmadığını düşünerek Rabbim’den bu çalışmamızı hayırlı bir şekilde yapmamızı diledim ve kollarımı sıvadım. Tanıdığım hemen hemen herkesten Kurban istedim, Kurban istediğim arkadaşlardan bazıları ‘Ooo Başkan, tatile gideceksin ve paralarımızı götüreceksin’ diye şaka türünden cevap aldım. Durumu anlatınca hak vererek yine de Allah razı olsun Kurbanlarını bize emanet ettiler ve yola çıktık. Tunus bize yabancı bir ülke değil. Tarihi ile, kültürü ile ve en önemlisi din birliğimiz ile âdeta bir Kardeş ülke. Tunus’a giderseniz kendinizi yabancı hissetmezsiniz. İnsanlar bizim Anadolu insani gibi, cana yakın, misafirperver. Türkiye’den geldiğimizi söylediğimizde sevgi ve muhabbet ikiye katlanıyordu. Tunus uzun yıllar Fransızların hâkimiyetinde kalmış daha 1956’da bağımsızlığına kavuşan 11 milyon nüfusluk küçük ama şirin bir ülkedir. Fransızlar geri çekilmesine çekilmiş lakin Fransızların etkisi halen büyüktür. Fransa ile güçlü ticari ilişkiler mevcut, Fransızca mecburi eğitim dili olmuş ve

Fransızların laik sistemi Tunus’a adapte edilmiş. Lakin uzun yıllar İslam’dan uzaklaştırıcı bir siyaset yürütülmüş. Laikliği âdeta din düşmanlığı olarak algılayan siyasetçiler 2010 yılında Arap Baharı’nın sonunda ilk defa özgür seçime katılan halk İslami düşünceye sahip Nahda Hareketine en fazla oyu verdi. Nahda Hareketi hükûmeti kurdu kurmasına ama maalesef bu durumu çekemeyenler protestolarla ülkeyi âdeta felç ettiler. Nahda sorumluları ülkenin selameti için geri çekiliyor ve geçici hükûmet kuruluyor. Buna rağmen kısa bir iktidar dönemi sayesinde Müslümanların ülkede elde ettiği özgürlükler sayesinde biraz nefes aldı. Hasene Kurban Gönüllüleri Tunus’ta Hasene’nin üç kişilik kurban gönüllüleri ekibiyle; bendeniz Bahaeddin Budak-Güney Hollanda, Ali GündüzerBerlin, Mustafa Sarpkaya-Heilbron ile birlikte Başkent’ten 300 kilometre uzaklıkta Güney’de bulunan Kassrin bölgesine gittik. Kassrin bölgesi Tunus’un en fakir, işsizlik oranı % 50’lere varan bir bölgesidir. Beraber çalıştığımız Kardeş Kuruluşun sorumlusu Moez Hagui bizi çok sıcak bir şekilde karşıladı.Kardeş Kuruluşumuz biz gitmeden önce kurbanlıkları, mezbahayı, dağıtım yapılacak aileleri ve bölgeleri tespit etmişler. Kassrin’e varmadan önce Kurbanlıkların fiyat tespitini yaptık ve gerçekten ülke genelinde söylenen rakamdan daha ucuz olarak kurbanlarımız alabildik. Moez Hagui âdeta Millî Görüş Teşkilatı prensiplerine uygun çalışan, canla başla gayret eden bir kardeşimiz olarak algıladık. Kurbanlarımızın dağıtımını genellikle, yetim, dul ve kimse-

sizlere yaptık. Ayrıca bölgede bulunan huzurevine ve Kur’an kurslarına yardımlarınız bu vesileyle ulaştı. Bize verilen 304 Kurban adedi yerine 343 Kurban kesme imkânımız oldu. Bu halisane çalışmamızdan etkilenen Tunuslu bir öğretmen bize 3 Kurban daha bağışladı ve böylece toplam 346 Kurban sayısına ulaştık. Dağıtımı Kassrin ili, ilçeleri ve köyleri ile Kairawan ili, ilce ve köylerinde gerçekleştirdik. Toplam 1730 aile kestiğimiz kurban etlerinden istifade etti. Daha önce hiç görmediğiniz, tanımadığınız, ve tekrar göremeyeceğimiz insanlardan bol bol dua aldık ‘Allah sizleri cennetine koysun’, ‘Allah sizden razı olsun’, ‘Allah günahlarınızı af eylesin’, ‘Allah sizleri tüm belalardan korusun’, gibi dualar yetimlerin, dulların, kimsesizlerin dilinden eksik olmuyordu. Sağ selinin verdiği sol elinin bilmemesi işte bu olsa gerek. Kurban’larını bize teslim eden sizler böylelikle tatbik etmemize imkan sağladınız. Bu vesile ile “Rabbim razı olsun” der ve inşallah seneye tekrar bize güvenir hiç görmediğiniz, tanımadığınız muhtaç olanlara Kurbanlarınızı tekrar ulaştırma imkânımız olur. Hasene yardım teşkilatımız bu alanda yaptığı çalışma ağını sürekli genişleterek daha çok fakire ulaşmak için gayret etmektedir. Hollanda’dan yaklaşık kırk kişilik bir ekip bu yıl sizlerin kurbanlarınızı yerlerine ulaştırmak için yollara düşecekler. Bir çok rizikoyu göze alarak sırf Allah rızası için bu görevi üstlenen kardeşlerimize lütfen bol dua edelim. Gerçekten çok meşakkatli ve riskli bir çalışmanın içine giriyorlar. Allah verenlerde de, verilenleri yerine ulaştıranlardan da razı olsun… Amin..

Ayna

kochavva@live.nl

Havva Koç

Müslümanların sevgisi nefretlerinden daha büyük Âlimlerimizden Hacı Cemal Öğüt, havanın aşırı soğuk olduğu bir kış günü dışarıyı seyrediyormuş. Evinin önünden üç defa geçen yoğurtçunun sesini işitince, kızı Hikmet Öğüt Hanımefendiden “Kap getir de yoğurt alayım” demiş. Kızı “Yoğurt var babacığım, ihtiyacımız yok” deyince, o mübarek de “Olsun, bizim ihtiyacımız yok ama yoğurtçunun ihtiyacı var ki bu soğukta sokaktan üçüncü geçişi. Sen fazla yoğurdu harcayacak yer bulursun lâkin adamcağız yoğurdunu satabilseydi bu soğukta sokaktan üç defa geçer miydi?” İyi insan olmak başkadır, insanlara iyiliği dokunan insan olmak daha başkadır. Neden bu menkıbeyi anlattım diye düşünenlere şunu hatırlatmak isterim: Gün geçmiyor ki savaştan kaçıp, huzuru aramak için yollara düşen onca masum, garip mülteciler olmasın. Kimi yerlerde ayaklarına çelme takılıyor, kimi yerlerde coplanıyorlar... Hangimiz isteriz ki yaşadığımız evimizi barkımızı bırakıp, bilmediğimiz yerlere gitmeyi? Birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz zamandayız. Dünya genelinde olumsuzlukların had safhayı aştığı şu günlerde, biz Müslümanların sevgisi onların nefretlerinden daha büyük olduğunu göstermeye ne dersiniz? Yarını iyileştirmenin tek yolu, dünü ve bugün ki yapılan yanlışlıkları iyi bilmek ve yorumlamaktan geçer. Her seçim zamanı aileler daha da mı bir ayrışıyor birbirlerinden? Seçimlere iki ay kala sohbetler, fikir alışverişleri, tartışmalar hararetlenmeye başladı bile. Elbette aile içerisinde farklı görüşlere sahip olan bireyler bulunması normal, nihayetinde aynı anne/babadan dünyaya gelmiş olsak

da robot değiliz. Farklı fikirlerimiz, farklı ideallerimizin olması normal. Lakin normal olmayan, partiler nedeni ile aile içerisinde oluşan küskünlükler, gerginlikler, dargınlıklar. Aslında bunu fişekleyen patilerin kendisi ve medya. Ne gerek var aylar öncesi propagandalar yapmaya? Neden aylar öncesi seçim çalışmalarına başlanılır ki? Maksat seçimi kazanmak mı yoksa ülken için en iyisi olan çalışmayı yürütebilmek mi? Neden her seçim öncesi afişler, bayraklar, flamalar, broşürler hazırlanıp köşe bucak sokaklarda asılır, yapıştırılır ki? O miting senin bu miting benim diye Türkiye’nin dört bir yanında organizeler yapılır. Binlerce insan işyerlerinde izin alıp miting meydanına koşarlar. İşyerlerini kapatıp miting meydanına giderler ve saatlerce alanda ne konuştuğunu dahi anlamadıkları politikacıyı dinleyip alkışlarlar. Böylesi parti çalışmaları ekonomiyi aksatmıyor mu? Bunun yerine seçime bir kaç hafta kala görsel medya ile programlar organize edilse, her partiden temsilciler katılsa ve kıyasıya fikirlerini, projelerini anlatsalar. Şahısları hedef alarak değil de fikirleri konuşsalar olmaz mı? Türkiye ciddi bir terör dalgası ile karşı karşıya. Rabbim vatanımızın birliği, dirliği için; terörün bol olduğu bölgelerde güvenlik görevi yapan polis, asker, memur ailelerine sabır ve dayanma gücü versin. Canını bu uğurda feda eden yiğitlerimizi de şehitler zümresinde yazsın. Sözlerimi Adil Avaz’ın şu dizeleri ile bitirmek istiyorum: “Bana ırkımı sormayın, kah beyazım kah siyahım Bazen Türküm bazen Kürdüm, İslam dini yeter bana....”


reizen

34 gezi

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - Eylül/September 2015

Kumanya kampanyası bu sefer Balkanlardaydı...

Unutulmuş Topraklar Balkanlar:

“Beni bu Müslümanlara kurban eyle!” IIGMG Kadınlar Teşkilatı 22 Mayıs 31 Mayıs arası Bölge Kadınlar Teşkilatı Başkanlarına yönelik bir çalışma yaparak, son Bölge Başkanlar top-

“Ya Rabbi! Kıyamete kadar ezan sesleri susmasın.” Prizren anlamı “Pür Zerin”, Pür, temiz anlamlarına gelmektedir. Nedeni ise çokça hafız yetiştirilmiş, ulemaları ile de ünlü çokça tekkeleri, medreseleri olan bir şehir imiş. Sultan Murad Han’ın bir duası daha: “Ya Rabbi! Kıyamete kadar Prizren ve civarında ezanı susturma, minarelerden ezan sesleri susmasın.” 1941-19452 dünya savaşında nüfus 18.000, 46 camisi bulunmaktadır. 1941’de, Almanlar Prizren’i bombalamak yerle bir etmek isterler. Bütün hafızlar şehre dağılarak şehri daire etrafına alırlar ve orada kesintisiz hatimler yapılır. Almanlar uçaklarla şehrin üzerine geldiklerinde bir sis kütlesi oluşur şehri göremezler ve bombalamadan giderler. Sultan Murad döneminden bu zamana kadar ezanlar hiç susmamıştır, duanın

“Bizi unutmayın, sadece bayramlarda hatırlamayın”

lantısıyla birlikte kumanya dağıtımı yapıldı. Güney Hollanda olarak NIF KT Başkanı Nejla Erdoğan da bu çalışmaya katıldı. Unutulmuş Topraklar Balkanlar: Bir kumanya kampanyası nedeniyle Balkanlarda dolaşmak nasip oldu, şükürler olsun hem başka diyarlarla hem de başka duygularla tanıştım. Bizi kardeşlerimizden ayırmışlar bin bir çeşit oyun ve bahanelerle. Avru-

hikmeti ve gücü de burada ortaya çıkıyor. Yakub Evrenos Paşa Camii… Komünizm döneminde Sırplar camiyi yıkmak isterler. Hainin biri emir verir camiyi yıkması için. Yıkım esnasında emir veren komutanın gözüne küçük bir taş parçası isabet eder 21 gün sonra gözü kanser olur ve ölür. Cami yıkılır, minareyi yıkmaya kimse cesaret edemez. Ve şu anda tek minaresiyle ayakta durmaktadır . Sultan Murad Han bir çok çınar ağacı diktirir. Çınar ağacı, İslâm’da “fethin simgesi” demektir. Bir çok yerde 700 senelik çınar ağaçları bulunaktadır. Bayraklı Camii Prizren… Bu caminin yapılış hikâyesi çok hoş. Gazi Mehmed Paşa, helal parayla bir cami yaptırmayı arzu eder. Cami inşaatında kullanacağı paraların helal olmasını ister. Bunun için de paraların helal olup olmadığını test etmek ister. Bir gün bütün altınlarını alıp Bitriça Deresi’nin kenarına gelir ve altınların tamamını dereye “helal olanlar su dibinde kalsın, haram

Millî Görüş olarak Arnavutluk’ta yetim projesinde 250 tane yetime sahip çıkmak için salon programı tertip etmişler. Sıcak bir ortam içerisinde özenle hazırlanan programı seyrettik. Kız ve erkek çocukların folklor gösterileri, ilahiler, palyaço, plaket takdimi vs. gibi zengin içerikli bir programdı.

Arnavutluk Yetim Buluşması...

pa’nın göbeğinde Avrupa’ya yabancı, garip kimsesiz kalmışlar. Balkanlar Avrupa’nın üvey evladı, “kendi hâllerine bırakılmış” desem değil, “ellerinden tutulmuş” desem değil ortalarda kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışan şirin ata yadigârı bir millet; bir selama hasret kalmış diyarlar, haberlerde duyduğumuz da “Allah yardımcıları olsun” dediğimiz kardeşlerimiz, edatlarımızın torunları. Kendimi Ana vatanımda hissettim sabah namazında ezanla uyanmak ve yarım saat o ezanları dinlemek ne kadar huzur veriyor. Yıllardan beri otobanlardan transit olarak memlekete gidip geliyoruz, bir kere de merak edip de bakmadık buralarda Müslüman kardeşlerimizin var olduğunu, onların bizleri beklediğini; bir selam verip onlarla hasbihal etmemizi, onlara destek olmamızı beklediklerini hiç düşünmedik. Öyle evler öyle köyler gördük ki içler acısı, açlık ve sefalet sadece Afrika kıtasında değil, Avrupa’nın göbeğinde de var. Buralarda sefalet, yetimlik,

kimsesizlik varmış anladım ve gördüm buralara gelmeseydim bunları bu şekilde bilemeyecektim. Bosna, Sırp ve Bulgar kralları, Osmanlıları Balkanlardan atmak için ittifak kurmuşlardı. Sultan Murad Han 150.000 kişilik müttefik kuvvetlerini Kosova’da karşıladı. 8 Ağustos 1389 Berat gecesi idi. Abdest alıp iki rekat namaz kılan Sultan, sonra ellerini açıp Cenab-ı Hakk’a gözyaşları içinde şöyle yalvardı: “Ya Rab! Bu müminleri küffar elinde mağlup edip helak eyleme. Bunları mansur ve muzaffer eyle. Ya İlâhî! Mülk ve kul senindir. Sen kime istersen verirsin. Ben dahi bir aciz kulunum. Mülk ve mal benim maksadım değildir. Hemen halis ve muhlis senin rızanı isterim. Beni bu Müslümanlara kurban eyle. Evvel beni gazi kıldın, şimdi de şahadet nasip kıl! Amin.” Ertesi gün I. Kosova Savaşı’nda düşman büyük bir bozguna uğratıldı. Ancak Sultan, zaferin nişanesi olarak savaş meydanını gezerken Miloş Obiliç adında bir Sırplı tarafından

hançerle vurularak yaralandı. Çok geçmeden de arzuladığı şehadet mertebesine ulaşır. İç organları ve kalbi oraya defnedilir türbe yaptırılır ve na’şı Bursa’ya gönderilir. 450 seneden beri türbe kesintisiz barışta, savaşta türbedar görevini yapan ve nesilden nesle geçen türbedarlar bulunmaktadır. Şu an Buhara’dan göç etmiş türbedar olan Saliha Teyze’miz görevini yapmaktadır kendisinden sonra görevi kızı devam ettirecek, Saliha Teyze’mizin duygularını dile getirmek istiyorum: “Hoş geldiniz ey kutlu misafirler! Biz sizi 100 seneden beri bekliyoruz. Nerede kaldınız?” Özlemle, sevgiyle sarıldı hepimize. Sırplar, “haydi vaktin geldi git artık” demişler bir kaç kez Saliha Teyze’ye. O da Sırplara, “benim değil, asıl sizlerin vakti geldi, gitmesi gereken sizlersiniz, ben ölünceye kadar buradayım Atalarımın, Osmanlının yadigarı Padişahımı bırakıp da bir yere gitmem” diye cevaplamış. Ya Rab bu nasıl bir bağlılık.

olanları su götürsün” diyerek atar. Bir süre bekledikten sonra su dibinde kalan altın paraların helal olduğuna kanaat getiren paşa, dereden altınları toplar. Gönül rahatlığı içinde büyük

caminin temelini atıp yapımına başlar. Ancak bir hadise üzerine, baş ustalardan birisi “önce bir hamam yapılması gerektiğini” söyler, Gazi Mehmed Paşa teklifi önemser. Cami

inşaatının durdurulmasını emreder ve hamam yapılmaya başlar üç sene içerisinde hamam tamamlanır. Böylelikle de önce hamam, daha sonra cami inşası tamamlanır.

Prizren sehrinden âdeta tarih fışkırıyor... Programdan sonra çocuklara ve yanındaki annelere hediyeler verildi. Onların gözlerinin içindeki mutluluk ışıkları görmeye değerdi. Güzel bir kaynaşma oldu. Kumanya Dağılımı… 2 çocuklu anne, kayınvalidesi ile birlikte kalıyor. Eşi kanserden ölmüş, çok ağladı çok… Evleri orman içinde, çocuklar 8 km yol yürüyor okul için. Kızını yatılıya verip okutmak istiyor ama, ne ile olacak ki? “Ramazanda ne yapacağımızı düşünürken siz geldiniz” dedi. Kul darda kalınca Allah yetişiyormuş. Bize vebal bıraktılar… Sizler bizi unutmayın, sadece bizi Ramazan ve kurbanda hatırlamayın. Biz Müslümanız. Fakir olmayı, yokluk içinde yaşamayı biz istemedik, ama çocuklarımı okutmam lazım bir Aliya İzzetbegoviç olması lazım. Yaşadığımız şehrin başkanı Müslüman, ama kafirden de merhametsiz. Bizim buralarda kimse yardımı etmeyi sevmez; hele yoksulun elinden tutmayı hiç istemezler” dedi.

Bize tercümanlık eden Enes Hasovic kendisi öğretmen, Almanca konuşuyor ve aldığı maaş 300 Euro. Evlenmeye korkuyor, “bu maaşla tek başıma ben geçinemiyorum” diyor. Müslümanların iş bulma imkânı çok zor. Ağırlık Sırplara veriliyor. “Biz üniversiteyi bitiriyoruz ama Müslüman olduğumuz için iş bulmamız çok zor diyor” Enes Hoca.. 6 çocuklu bir anne, 1 odalı evi var ve eşi yok; babası ile kalıyor, Allah’ım nasıl bir hayat! Ev 1 oda ve odundan yapılmış. Evinde 1 çekyat bir soba var. 4 çocuklu bir anne, eşi hasta, kayınvalidesi ile kalıyor ve evleri dağların arasında; çocuklar okula gitmek için her gün 5 km yol yürüyorlar… çok acı hayatlar. Aynı sınıfta tam yüz öğrenci vardı ve hepsi de maşallah edep terbiye timsaliydi. Kız ve erkek öğrenciler Hocaefendiden ders alıyorlar. Biz Hollanda’da 15 çocuğu bir sınıfta

zapt edemiyoruz . Üç çocuklu bir anne, eşi vefat etmiş, babaanneleriyle yaşıyorlar. Evleri çok kötü durumda. Ne oturacak ne de yatacak doğru dürüst bir yer var. Evde halı-kilim diye bir şey yok. Ona rağmen eve ayakkabılarını çıkarıp öyle giriyorlar. Banyo ve tuvalet olarak kullandıkları yerin çatısı yok; üstü açık… Aman Yarabbi! Acaba kışın ne yaparlar bu insanlar? Oturdukları odaların çatısı akmış, aralarına soğuk girmesin diye bir şeyler sıkıştırmışlar. Kumanyanın yanında çatıyı yaptırmalarına yardımcı olsun diye ufak bir miktarda olsa para verildi. Ortanca oğlan çocuğu 8 yaşları civarında idi. Öyle bir sarıldı ki, gözleri ışıldıyor ve aynı zamanda göz yaşları akıyordu. Yarabbi, bu nasıl bir mutluluk, bu nasıl bir sevgi… Bizim çocuklarımıza her şeyi alıyoruz ama, onlar gibi ne sarılabiliyor ne de gözleri öyle ışıldayabiliyor... Gezi Notları: Nejla Erdoğan


reizen

seyahat 35

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

Mültecilerin Dramı Suriyeli Mülteciler Makedonya üzerinden Avrupa’ya geçiyorlar fakat, Makedonya polisi ve devlet tarafından onlara büyük işkence yapılıyor, paraları alınıyor, günlerce yemek ve içecek verilmiyor. Saklanabilenler camilere sığınıyor ve 100 kişilik hapishanede 400 kişi yatıyor. Öldürülüyorlar… Geçen ay 14 kişiyi tren ezmiş... Son günlerde bazı Müslüman kuruluşlar illegal olarak yardım etmeye çalışıyorlar fakat, onların çoğu da, yardım ettikleri fark edilince.

hapishaneye atılıyorlar. Kumanya dağıtım esnasında Hilal Derneği gönüllü, emektar İzzet Bey ile Almanya Bölge Başkanımız arasındaki şöyle bir konuşma geçti: İzzet Bey: “Ben Frankfurt’ta çalıştım. Almancayı orada öğrendim ve orada büyük bir teşkilat vardı, her düşenin elinden tutan. Bosna-Hersek savaşında çok yardımları olan, bizim kendi insanımızın bile yardım etmediği anda onlar koştular her türlü yardımımıza ve elimizden tuttular. Ben her vakit namaza onların camilerine giderdim.” Almanya Bölge Başkanımız merakla

sordu: “İzzet Bey hangi teşkilattan bahsediyorsunuz?” İzzet Bey: “Millî Görüş Teşkilatları” deyince, Bölge Başkanımız “Bizler de o teşkilatın üyeleriyiz ,ve bugün de sizin yanınızdayız” diye karşılık verince, iki taraf da hıçkırıklara boğularak ağladılar. İzzet Bey, “Rabbim böyle büyük bir teşkilatı, ümmet için seferber olan bu teşkilatı korusun, her türlü sıkıntılarını gidersin” diye dua ederek bizi uğurladı. Bahçe içerisinde bir evden içeri girdik. Bir anne 4 çocuğu ile birlikte yaşıyor, üçü kız biri erkek; eşi vefat etmiş. Çocuklarından ikisi engelli. Evin büyük kızı dilsiz, erkek çocuk yatalak, yerinden kalkamıyor. Çocuk ile tanışmak istedik. Anne bizi yatak odasına yönlendirdi, kapıyı açtık, bir de ne görelim; yatak odasında yere yataklar serilmiş, çok kötü durumda. Belli ki hepsi burada yatıyorlar. Ne bir karyola ne yumsak konforlu döşek. Çocuğa yaklaştığımızda elleriyle yüzünü sakladı, biz de rahatsız etmemek için odadan çıktık. Durum içler acısı çaresizlik, yoksulluk… Seksen yaşında bir nine başörtülü hanımları görünce hemen komşularının kapısını çalarak sesleniyor: “Ben size dememişiydim, Osmanlının torunları gelecektir diye, işte geldiler, işte buradalar” Her birine sarılarak, “biz sizi uzun zamandır bekliyorduk, çok geç kaldınız” diye de sitem etti.

Kurban Bayramınızı tebrik eder, insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını dileriz...

Son kumanyalar dağıldı, uzaktan bir yaşlı amca bize doğru geliyordu; görünüşte ihtiyaç sahibi olduğu beliydi. Kumanya paketleri bitmişti “ne yapalım, boş da gönderemeyiz” derken son paralarımızı toplayarak ona hazırladık. Amca yanımıza yaklaştı ve şu sözleri söyledi: “Beni yanlış anlamayın, ihtiyacım olsa da kumanya paketi almaya gelmedim. Bu halk kumanyadan ziyade sizler gibi insanlara hasretler. Ne olur sadece bu hâliniz ile caddeleri, sokakları dolaşın… Sizleri başörtünüz ile görsünler, onlar ile konuşun ve sadece bunu yapmak için gelin, yeter. Sizler bizim umudumsusunuz bu halk bunu bekliyor.” Yetimler buluşmasından sonraki gün Alsar Vakfı’nda kumanya dağıtımını gerçekleştirdik. Dağıtım esnasında düzen çok hoşumuza gitti. ismi okunan yetim ve annesi gelip kumanyasını ve hediyesini alıyordu. Tüm annelere ve kızlarına başörtüsü hediye ettik. Hiçbiri “istemiyorum” demedi. Sevgiyle aldılar örtüleri başlarının üzerine. Daha sonra yetimleri evlerinde ziyaret ettik. Geleceğimizi duyan herkes evlerini tamamen yıkamışlar. Hele bizleri bir karşılamaları vardı ki, hiç sormayın... Senelerce ayrı kaldığı sevdiğine kavuşmanın sevinciyle sarıldılar bize. Bu sarılma bir başkaydı, bu bakışlar bir başkaydı. Lisanı hâl ile “Siz bize umut getirdiniz” der

gibiydiler. İslam kardeşliğinden hep bahsederiz ya, işte oralarda kardeşliğin zirve noktasını yakaladık. O çocukların bize içten sarılışını unutamıyorum, bizi ilk defa görüyorlardı ama aramızda kardeşlik bağının gayri ihtiyari göstergesiydi. çok tefekkür ettik, kendi rahatımızdan utandık.


nieuws

36 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - Eylül/September 2015

“TOPRAK, EĞER UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR”

Gündem

Lahey Büyükelçiliği’nde Zafer Bayramı resepsiyonu

Hollanda Türkleri ayakta

T

R

.C. Lahey Büyükelçimiz Sadık Arslan 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle elçilik binasında 31 Ağustos Pazartesi akşamı bir resepsiyon verdi. Resepsiyonda, Hollanda’da bulunan Rotterdam, Deventer ve Amsterdam Başkonsolosları eşleri ile birlikte hazır bulundular. Hollanda Savunma Bakanlığı ve ordu temsilcileri, onlarla birlikte Hollanda Savunma Bakanlığı’nda görev yapan Türk kökenli yüksek rütbeli subaylar da yer aldılar. Çin, Almanya, İran, Japonya, Norveç, Rusya, ABD, Endonezya gibi birçok ülkenin askerî temsilcileri katıldılar. Afganistan, Avusturalya, Azerbaycan, Finlandiya, Hindistan, İran, Irak, İtalya, Lübnan, Pakistan, İspanya Tunus gibi ülkelerin Büyükelçileri de resepsiyonda hazır bulundular. Ayrıca Hollanda’daki MÜSİAD, TÜMSİAD gibi bazı Türk İşadamları Dernekleri Başkanları, Hollanda İslam Federasyonu (NIF) gibi bazı STK Başkanları ve basın mensupları yer aldılar. Misafirlerini kapıda karşılayan büyükelçi Sadık Arslan resepsiyon konusuna ilişkin bir konuşma yapmadı. Onun yerine Cumhur Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ülke ve yurtdışındaki vatandaşlara yönelik yayınladığı mesaj Türkçe ve İngilizce olarak davetlilerin huzurunda okundu. Adnan Şahin / Lahey

otterdam’da düzenlenen ‘Şehitleri Anma ve Teröre Lanet Mitingi’ne binlerce kişi katıldı. Son zamanlarda Türkiye’de artan terör olayları Hollanda’nın Rotterdam şehrinde bir avuç gönüllü tarafından organize edilen aralarında Türk STK Temsilcileri, işadamları dernekleri yöneticileri, öğrenciler, akademisyenler, sporcular ve vatandaşlardan oluşan 5000 kişi Rotterdam Wilhelminaplein’de toplanarak ‘Partini Evde Bırak Bayrağını Alda Gel’ mitinginde buluştular.. 3 saat süren yürüyüş sırasında, ‘Türk Kürt kardeştir, PKK kalleştir’, ‘Bizi kimse bölemez’, ‘PKK terör örgütüdür’, ‘Şehitler ölmez vatan bölünmez’ ve ‘Vatan davası bayrak davası’ şeklinde pankart ve dövizler taşındı. Kentin Wilhelmina meydanından başlayan mitinge Türk Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileri, dernek yöneticileri, öğrenciler, sporcular, akademisyenler ve vatandaşlardan oluşan kalabalık bir topluluk katıldı. Mitingde, hem organize komitesi hem de vatandaşlar adına konuşan Nilgün Şahin konuşmasında; “Öncelikle ellerinize vatanımızın simgesi olan kanlarla kurulmuş

‘İnsanlığımızı almalarına izin vermeyin’ Selçuk Öztürk: “Wilders beyin tümörü gibi”

Mülteci yurtları konusunun görüşüleceği belediye meclisi toplantılarına katılarak konuşma yapan PVV (Özgürlük Partisi) lideri Geert Wilders, bir süre önce Denk adlı siyasi oluşumu kuran milletvekilleri Tunahan

Kuzu ve Selçuk Öztürk tarafından takibe alındı. Selçuk Öztürk, Wilders’ın peşini bırakmayacaklarını, her yerde karşısında olacaklarını belirtti. Denk Milletvekili Selçuk Öztürk, Tunahan Kuzu ile birlikte katıldıkları Zeewolde Kent Konseyi toplantısında, aşırı sağcı Özgürlük Partisi lideri Geert Wilders nerede konuşmacı olarak

katılacağını bildirse kendilerinin de orada olacaklarını söyledi. Wilders’ı beyin tümörüne benzeten Selçuk Öztürk, “Wilders kafanın içinde bir tümör gibi. İnsanlar buna dikkat edilmemesi gerektiğini söylüyorlar, ama sonra tümör o kadar büyüyor ki, artık yapacak bir şey olmadığını görülüyor. Onunla mücadele etmek zorundayız. Nasıl? O nerede konuşmacı olarak katılacaksa biz de aynı yerde karşı ses olmak için konuşmacı olacağız.” dedi. Wilders, Zeewolde toplantısında yaptığı konuşmasında bundan sonra hangi belediyede mülteci kampı kurulacaksa mümkün olduğunca bu belediyelerde konuşmacı olarak yer alacağını dile getirdi. PVV lideri ayrıca 22 bin nüfusa sahip Zeewolde’da bir mülteci kampının kurulmasını “deli işi” olarak nitelendirdi. Selçuk Öztürk konuşmasında “Onun Zeewolde’da konuşması medyada büyük ilgi odağı oldu ancak bu tip konuşmaları birkaç kez yaptıktan sonra artık haber niteliği taşımayacaktır” dedi.

‘İnsanlığımızı almalarına izin vermeyin’ Tunahan Kuzu, Zeewolde kent konseyi toplantısında Wilders’a insanlık dersi verdi. Zeewolde Kent Konseyi toplantısına katılan Denk Milletvekili Tunahan Kuzu, şehre yapılacak Mülteci Kampı’na yönelik düşüncelerini dile getirdi. Özellikle lokal politikanın önemine ve belediyenin vereceği karara saygı duyarak karışmak istemediğini söyleyen Kuzu, Wilders’a karşı insani ve farklı yaklaşımları barındıran bir ses olmak için konuşma yaptığını dile getirdi. Mültecilerin isteyerek ülkelerini terk etmediklerini belirten Kuzu, çeşitli ülkelerdeki mülteci sayısını verdi ve son bir hafta içinde hayatını kaybeden mültecilere ait fotoğrafları gösteren Kuzu sözlerine şöyle devam etti: “Wilders gibilerin insanlığımızı almasına izin vermeyin.Nefret yerine insanlığı seçelim. Soğuk bir ret yerine cömertliği seçelim. Korku yerine sadakati seçelim.”

‘Partini Evde Bırak, Bayrağını Alda Gel’

bayrağımızın, dinmeyeceğini simgeleyen ay ve bizleri belirten yıldızları da alarak, tek ses tek vücut olarak buraya geldiğiniz için hepinize teşekkür ediyoruz. Bildiğiniz gibi son haftalarda ülkemizde yaşanan terör eylemleri had safhaya tırmanmış ve gözü dönmüş terör örgütü pkk, kahpece vatanımızı koruyan, Mehmetçiklerimizi, kardeşlerimizi, ana kuzularımızı şehit etmişlerdir. Bir çok cephesinde düşmanla uğraşan coğrafyamızın bir de dış destekleri olduğunu biliyoruz! Bu hain terör örgütüne, gerek maddi gerek silah tedariki gerekse de medyatik desteklerini sağlayan bu güçler, yaşanılan olayların ardından terör örgütü ifadesi yerine eş anlamı işçi partisi olan bir deyimle bu terör örgütünü bir nevi legalleştirmişlerdir. Bizlerin buraya toplanma amacı gerek bu medyaları protesto edip gerekse de tek bir vücut olabildiğimizi gösterme amaçlıdır. Ve inşallah Allah bize bu tür bir yürüyüşü tekrar yaşatmaz! Çünkü biz vatanımızı, bayrağımızı, kardeşlerimizi ve en önemlisi Allah’ımızı çok seviyoruz. Katılan herkesten Allah razı olsun” dedi. Yapılan konuşmalarda Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne vurgu yapıldı.

20 bin çocuğa okul çantası yardımı yapıldı Geçen yıl ilki organize edilen, Fas’taki yoksul öğrencilere gönderilmek üzere ‘okul çantası ve kırtasiye yardımı’ kampanyası, bu yıl daha da genişleyerek gerçekleştirildi. Rotterdam Art Otel’de kampanya ile ilgili basın toplantısı düzenlendi. Rotterdam Büyükşehir Belediye meclis üyesi Fas kökenli Fatima Talbi, Rotterdam Charlois ilçe belediye başkan yardımcısı Zeki Baran, Fas’a charter uçuşlar gerçekleştiren Nuhr Reizen’ın temsilcisi Ercan İlbay ile İşadamı Dağıstan Dalkıran, kampanya ile ilgili açıklamalarda bulundular. Rotterdam Charlois ilçe belediye başkan yardımcısı Zeki Baran, Meram Restoran, Nuhr Reizen, Art Otel’in destekleriyle bu yıl 20 bin çanta toplanıp, Fas’a konteyner ile gönderildiğini söyledi.


samenleving

toplum 37

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

Güncel

Kocatepe, 600 civarında üyesiyle, kompleks içi ve dışındaki çalışmaları yürüten 100’e yakın gönüllü elemanıyla, Avrupa’nın en büyük Türk futbol kulüplerinden birisidir”

Foto haber

RVV Kocatepe Futbol Kulübü Başkanı Turan Atmaca:

‘Bu önemli yapıda sizin de bir tuğlanız olsun’

2003 yılında kurulan Rotterdam RVV Kocatepe Futbol Kulübü, başta üyelerine işadamlarına, siyasilere ve STK’lara düzenlediği programda kulübün proje aşamasında olan yeni kompleksin tanıtımı yapıldı, destek olunması istendi.

Kaza Uzmanlarının buluşma keyfi

Yıllardır kaza uzmanlığı alanında topluma hizmet sunan Elfi Letselscahde personeli ailecek katıldıkları bir davette katılımcıları çalışmaları hakkında bilgilendirdiler. Ethem Emre, Ali Durmuş ve Onur Emre’nin konuyla ilgili yaptıkları açıklamalar, davetliler tarafından dikkatle takip edildi.

KHMG Teşkilatlarından NIF’e ziyaret

Amsterdam Ayasofya Camii Başkanı Muhittin Aydın cami çalışma komisyon üyesi Mücahit Batman ile Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan’ı ziyaret ederek bir süre görüştüler. Caminin son geldiği durumla alakalı bilgi veren Aydın, Amsterdam’a eşsiz bir külliye kazandırdıklarını ifade etti.

Veghel’de 3 Türk evinde ölü bulundu

Veghel’de Hatun Soysal, Neriman Soysal ve Adilenur Soysal adlı 3 kişi evde ölü bulundu. Olayla ilgili olarak F.S. alı ailenin 16 yaşındaki oğlu gözaltına alındı. Öldürülen ev sahibi kadının eşinin bir kaç yıl önce Türkiye’de karbondiyoksit zehirlenmesi sonucu yaşamını yitirdiği belirtiliyor.

P

rograma Rotterdam Charlois Belediye Başkanı Ronald Tol ve yardımcısı Zeki Baran, Rotterdam Başkonsolosluğu Muavin Konsolosu Hazar Tetik, kulübün üyeleri, sponsorlar ile davetliler katıldı. RVV Kocatepe Futbol Kulübü Başkanı Turan Atmaca, 2003 yılında Türklerin en yoğun olarak yaşadığı RotterdamZuid bölgesinin en merkezi bir yerinde, gençlerin spor aktivitelerini gerçekleştirmek ve bu alandaki ihtiyaçlarına en uygun ve sağlıklı bir şekilde cevap vermek amacıyla kurulduğunu söyledi. Atmaca, “Kocatepe, 600 civarında üyesiyle, kompleks içi ve dışındaki çalışmaları yürüten 100’e yakın gönüllü elemanıyla, Avrupa’nın en büyük Türk futbol kulüplerinden birisidir. Bu başarılı büyüyüşünü hâlâ istikrarlı bir şekilde sürdüren kulüp, daha geniş bir kitleye hizmet sunabilmek için yeni bir komplekse ihtiyaç duymaktadır. Hizmet ettiği alanın bu büyüyüşe engel teşkil etmesinden; bina, soyunma odaları ve diğer kullanım alanlarının KNVB şartlarına uygun olmadığından dolayı, acilen yeni bir bina ve kullanım alanlarının yapılması gerekmektedir. Kocatepe Futbol Kulübü, toplumsal çevreye, üyelere, gençlere,

çocuklara, çevre sakinlerine ve diğer kullanıcılara, sosyal güvenlik ve pedagojik atmosfer bakımından katkıda bulunmaktadır.” dedi. Rotterdam Başkonsolosluğu Muavin Konsolosu Hazar Tetik ise sosyal sorumluluk çerçevesince bugüne kadar hizmet veren Kocatepe Futbol kulübünün çalışmalarını takdir ettiklerini, planlanan yeni komplekse Türk toplumunun sahip çıkmasının önemli olduğunu söyledi. Rakamlarla Rotterdam RVV Kocatepe Kulübü: -5 büyükler takımı – 18 yaş üzeri, -21 küçükler takımı – 5 ve 18 yaş arası, -8 Salon takımı, – 849 üye, – 1000 sporcu veya taraftar / haftada, 50 – 100 gönüllü, yönetici ve antrenör. Kulübe Sponsor Olma Projesi Kulübe yardımda bulunacakların isimleri özel levhalara yazılarak duvara asılacak. Belirli bir meblağ karşılığı soyunma odalarına şahıs ismi veya şirket ismi. Bir tuğlada sizin olsun projesi. Bir yakınınız için ağaç dikme projesi. Kulübün ön ismine sponsor olma projesi. Tribün ismine sponsor olma projesi. Diğer yardımlar (masa, sandalye, yapı malzemesi gibi veya başka yardımlar). Daha geniş bilgiyi için www.rvvkocatepe.nl adresinden alabilirsiniz...

Aktalan Fruit’tenağız tadıyla ikramlar

Yıllardır pazarcılık alanında hizmet yürüten Aktalan Kardeşler, bu konuda iddialı olduklarını her seferinde ispat ettiler. Satışa sundukları ürünlerin kalitesinden ödün vermeyen Kadir ve Ahmet Aktalan kardeşler, cemiyetlere yaptıkları özel servis ve bağışlarla da hep en önde yer aldılar.

Seatsking BV, elemanlarıyla buluştu

Abdurrahman Yazır’a ait Seatsking ve Boxspringpro adıyla yatak üretimi yapan fabrika çalışanları sık sık farklı ortamlarda bir araya gelerek değerlendirmelerde bulunuyorlar. 65 çalışan elemanı bulunan fabrikada yüzde seksen Hollandalı firmalara son derece modern ve konforlu yatak üretimi yapılıyor.


ons pagina

38 bizim sayfa

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 206 - Eylül/September 2015

Tebrik Taziye Şifa dileği - Taziye... Abonelerimizden ve Acer Garage sahiplerinden Sevgili Erol Acer'in elim bir kaza soncunda hayatını kaybettiğini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma rahmet, geride kalan sevdiklerine başsağlığı ve sabr-ı cemil diliyoruz.

halasının kızının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye rahmet, geride kalan sevdiklerine başsağlığı ve sabr-ı cemil diliyoruz. Veghel kentinde vuku bulan elim bir olay neticesinde hayatını kaybeden Hatun, Neriman ve Adilenur Soysal'ı rahmetle anıyor, hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, geride gözü yaşlı kalan yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Tebrik Sevgili Osman ve Nesrin Düzgün’ün mahdumu Mehmet ile Mustafa ve Hanım Başol'un kerimesi Edanur sade bir düğün töreni ile Türkiye'de dünya evine girdiler. Edanur ile Mehmet’i kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz. Sevgili Ömer ve Safiye Demir’in mahdumu Ahmet ile .... ve .....'un kerimesi ......... sade bir düğün töreni ile Türkiye'de dünya evine girdiler. ...... ile .... kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Taziye... Doğuş Gazetesi ilk Genel Yayın Yönetmenimiz Sevgili Sami Oğuz'un amcası Hacı Ali'nin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma rahmet, geride kalan sevdiklerine başsağlığı ve sabr-ı cemil diliyoruz. Doğuş Gazetesi emektarlarından ve halen Genel Kültür Sayfası editörlüğünü yürüten Sevgili Ünal Fırat'ın halası Fikriye Topçu'nun vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye rahmet, geride kalan sevdiklerine başsağlığı ve sabr-ı cemil diliyoruz. Abonelerimizden Sevgili Ömer Soner'in amcasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma rahmet, geride kalan sevdiklerine başsağlığı ve sabr-ı cemil diliyoruz. Abonelerimizden Sevgili Hüzeyfe Turan'ın amcasının eşinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma rahmet, geride kalan sevdiklerine başsağlığı ve sabr-ı cemil diliyoruz. Abonelerimizden Sevgili Nesibe Kaya'nın kıymetli validesi, Hasan Kaya'nın sevgili kayınvalidesi ve teyzesi Sıdıka Kaya'nın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye rahmet, geride kalan sevdiklerine başsağlığı ve sabr-ı cemil diliyoruz. Abonelerimizden ve Meram Restoranlar Yönetim Kurul Başkanı Sevgili Erdoğan Yüce'nin annesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye rahmet, geride kalan sevdiklerine başsağlığı ve sabr-ı cemil diliyoruz. Abonelerimizden ve gazetemiz yazarlarından Sevgili Murat Kurt'un halasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye rahmet, geride kalan sevdiklerine başsağlığı ve sabr-ı cemil diliyoruz.

Sevgili Mehmet ve Hatice Zararsız’ın mahdumu Faruk ile Hüseyin ve Tülay Aslan'ın kerimesi Kübra sade bir düğün töreni ile 5 Eylül 2015 tarihinde dünya evine girdiler. Kübra ile Faruk’u kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz. Sevgili Duran ve ...... Kızılyazı’ın mahdumu Cihad ile Yılmaz ailesinin kerimesi Duygu 5 Eylül 2015 tarihinde düzenlenen bir merasimle dünya evine girdiler. Duygu ile Cihad’ı kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz. Sevgili Gazi ve Fadime Baş'ın’ın mahdumu Bayram ile Yusuf ve Esmahan Baysaloğlu'nun kerimesi Esra 5 Eylül 2015 tarihinde düzenlenen bir merasimle evliliğe ilk adımı atarak nişanlandılar. Esra ile Bayram’ı kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Şifa Dileği Hollanda İslam Federasyonu Teşkilatlanma Başkanı Sevgili Abdullah Aşıran'ın ciddi bir rahatsızlık sonucu müşahede altına alındığını ve tedavi gördüğünü üzlerek öğrenmiş bulunuyoruz. Hastamıza geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. Doğuş -NIF

Tren, gemi, uçak biletleri, araç kiralama tatil ve seyahatlerinizde kalite ve güvenin adresi...

Goeman Borgesiusstraat 20 7604 XH Almelo Tel. 0546 - 43 34 49 Fax: 0546 - 43 34 49 E-mail info@sarayreizen.nl www.sarayreizen.nl

Abonelerimizden Sevgili Refik Doğan'ın kıymetli annesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye rahmet, geride kalan sevdiklerine başsağlığı ve sabr-ı cemil diliyoruz. Sevgili Mehmet Kabakyer'in halasının oğlu Süleyman Çiftçi'nin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma rahmet, geride kalan sevdiklerine başsağlığı ve sabr-ı cemil diliyoruz. Çınar Cenaze Vakfı personeli Sevgili Fevzi Aksoy'un

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/ Yayın Yönetmeni Mehmet Erdoğan Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Doğukan Ergin Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Mob. 06-43 85 74 32 Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam tel. (010) 471 68 47 fax (010) 471 95 13 / Mob. 06-43 85 74 32 e-mail dogus@dogus.nl website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, B. Doğan Ingezonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Wegener

Abone

a Almelo’d

SARAY REIZEN


puzzels - raadsels

bilmece - bulmaca 39

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 206 - Eylül/September 2015

Bulmaca

Hazırlayan: Mücahid Çeçen

Soldan sağa: 1- Çeşitli güçlerin bir araya gelmesiyle oluşturulan birlik * Tayin etme. 2- Bir şeyin olmasını istemek, beklemek * Sanmak, tahmin etmek * Genişlik * Kas. 3- Kısaca metre * İyodun simgesi * Bir şeyin olmasına çok az kala * İstek, dilek * Buyruk * Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü * İstenç. 4- Fesleğen * Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların bütünü, ülke * Bir kimsenin doğup büyüdüğü yer, yurt * İklim ve üretim bakımından ele alınan bölge * Bir ülkede yaşayan bireylerin bütünü. 5- Amerika Birleşik Devletleri’nin uluslar arası kısa yazılışı * 29 Ağustos 1526'da, Osmanlı İmparatorluğu ve Macaristan Krallığı orduları arasında meydana gelen ve Macaristan'ın büyük bölümünün Osmanlı hakimiyetine girmesiyle sonuçlanan savaştır * Ulamak * Boru sesi. 6- Valide * Peşin para, akçe * Rütbesiz asker * Potasyumun simgesi. 7- Emek harcanarak elde edilen, zor, zahmetli * Belirli bir süre çalıştıktan sonra kanunlar gereği işi ile ilgisi kesilerek kendisine aylık bağlanmış olan (kimse) * Kısa zaman parçası * Batı Anadolu yiğidi. 8- Kuzu sesi * Çölden esen sıcak rüzgar * Aday. 9- Argon'un simgesi * Satranç oyununda her yönde tek hane gidebilen en önemli taş * Argonun simgesi * Utanma duygusu. 10- Gemilerde oda * Kanun gereğince çalışmaya ara verileceği belirtilen süre, dinlenme * Okul, meclis, adliye gibi kuruluşların çalışmasını durdurduğu veya kapalı bulunduğu dönem * Eğlenmek, dinlenmek amacıyla çalışmaksızın geçirilen süre * Borun simgesi. 11- Potasyumun simgesi * Resimde görülen ve Ege bölgesinde bir ilçenin adıyla da anılan bir şelale * Kirliliği gösteren iz.12- Dolaylı anlatım * Yünden, dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş * Bu kumaştan yapılmış yakasız ve uzun üstlük * Bu kumaştan yapılmış olan * Eskiden dervişlerin giydiği abadan yapılmış, önü açık hırka * Gerçeği iyi gören ve ona göre davranan, akil kimse anlamında bir erkek ismi * Döteryumun simgesi. 13- Bir gemi veya uçağın gidiş yönü, izleyeceği yol * Gidilen, izlenen yol * Uzak * Beyaz renk * Uzaklık işaret eden. 14- Mikroskop altında incelenecek maddelerin, üzerine konulduğu yada yayıldığı, dar ve uzun, yassı cam parçası. Bir tür tartı aleti * Demirde kıvam. 15- Uzaklık işaret eder * Valide * Kargaşa * Argon'un simgesi. Yukarıdan aşağıya: 1- Güvercinler takımından, güvercinden küçük, boz, gri renkli bir kuş *Bağırsaklar (eski dil) *Herhangi bir şeyin veya vücudun üzerinde oluşan, biriken pislik * Trityumun simgesi. 2- Kemiklerin toparlak ucu * Adlar, isimler (eski dil) *Potasyumun simgesi * Yorgunluğu gidermek için duraklama. 3- Kibarca olmayan, bayağı * Gürültü, patırtı. 4- Bir nota *Hidrojenin simgesi *Sekteye uğrama *Gözleri görmeyen. 5- Konuğu ağırlama * Bir sebze * Azod’un simgesi. 6- Kükürdün simgesi * Adı sanı bilinmeyen *Bağlayan şey, bağ. 7- Hayvan yiyeceği *Hahnyum'un simgesi *İşsiz, güçsüz, başıboş. 8- Tasvip etmek * Alfabede sekizinci harf * Fasıla. 9- Azodun simgesi *Bir küçükbaş hayvan *İslâm’dan önce verilmiş vekil, vezir, bey gibi san. 10- Argonun simgesi *Kısaca metre * Güneş doğmadan önceki alaca karanlık, feci * Cet, soy * (Tersi) çok olmayan. 11- Doğruluktan ayrılmayan, adaletli davranan anlamında bir bayan adı * Hz. Muhammed'in niteliklerini övmek, ondan şefaat dilemek amacıyla yazılan kaside * Şiir yazan kimse. 12- Miras * Kısaca metre * Kemiklerin iç boşluklarını dolduran yağlı madde * Alfabemizde yirmi üçüncü harf. 13- Bataklık yer * Toplumun duygularını inciten olay veya durum, kepazelik, maskaralık * Boru sesi. 14- Yardım, imdat * Parlaklık, aydınlık * Potasyumun simgesi * Uzaklık işaret eder. 15- Argon'un simgesi * Bir malın tür, miktar, fiyat vb. nitelikleri veya kitap, defter vb. şeylerin kime ait olduğunu belirtmek için üzerlerine konulan küçük kâğıt * Karşılıksız, parasız, emeksiz çaba.

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu Oz&Er FOOD B.V. Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30 Faks +31(0)71 581 00 33

Adres: Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 Fax: +31(0)73 6220054 web: www.sws-simtronic.com e-maıl: info@sws-simtronic.com


Mazlum ve Mağdurlar İçin El Ele

Hasene Sosyal Yardım Vakfı Hollanda Stichting IGMG Hasene Hulporganisatie Nederland T +31 10 24330-30 | F +31 10 24330-39 www.hasene.org | info@hasene.nl | haseneorg — Havale için banka bilgileri | Bankgegevens voor overmakingen: Hesap Sahibi | Rekeninghouder: Stichting IGMG Hasene Hulporganisatie Nederland Banka | Bank: ABN AMRO BANK IBAN: NL72 ABNA 0407 5667 83 | BIC: ABNANL2A Amaç | Doel: Destekçi No veya [Adresiniz] | Donateur-ID of [uw adres], 0002351

Kurban Paylaşınca Güzeldir

Kurban Kampanyası 15.08. - 25.09.2015

Kurban Bedeli Kosten voor een offerdier

Verrijk je offer door het te delen

5 yıl jaar

100€*

Offercampagne 15.08. - 25.09.2015

İsviçre 100 €** | Danimarka 800 DKK | İsveç 1000 SEK | Norveç 1000 NOK | İngiltere 85 £ | Avustralya 100 AUD | Kanada 150 CAD * Tüm masraflar kurban bedeline dâhildir. | Alle kosten zijn bij de prijs voor een offerdier inbegrepen. ** Kur değişimine göre bu fiyatta farklılıklar olabilir. | Dit bedrag kan veranderen als gevolg van fluctuaties in de wisselkoersen.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.