Kültürün ve sanatın yoğun bir şekilde yaşandığı Antalya Bölgesi, hiç kuşku yok ki gücünü ve dinamizmini binlerce yıllık tarihinden almaktadır. Batıda Kaş, doğuda Gazipaşa, kuzeyde Elmalı, Korkuteli ve Akseki ile çevrelenen, Toros Dağları’nın yamaçlarında ve sahillerinde yer alan bölge, olağanüstü bir tarihe tanıklık etmiştir. Antalya, M.Ö. 2. yüzyılın ortalarında Bergama Kralı Attalos’un “bana bir yeryüzü cenneti bulun” emriyle yola çıkılarak antik Pamfilya, Pisidya ve Likya bölgelerinin kesiştiği, Anadolu’nun en bereketli toprakları üzerinde, kralından aldığı “Attaleia” adı ile kurulmuştur. Çeşitli uygarlıklara tanıklık eden bu coğrafya, tarihi boyunca her daim kültürün, sanatın, mitolojinin ve mimarinin merkezi olma özelliği ile günümüze kadar katlanarak artan birikimiyle gelmiştir. Ardıç, sedir, çam ormanları ve dünyada sadece bu bölgede var olan yüzlerce endemik bitkinin hoş aromasıyla sarmalanmış Toros Dağları’nın çevrelediği muhteşem Antalya… Doğanın cömert davrandığı, eşsiz iklimi ile şekillenmiş olan bu verimli topraklar, kuşkusuz sanatçılar için de en büyük ilham kaynağı olmuştur. Antalya’nın doğusunda, Manavgat ilçesine bağlı Şıhlar köyü sınırlarındaki Seleukia antik kentinde bulunan ve Antalya Müzesinde sergilenen Apollon’un oğlu Trakyalı ozan Orpheus’un tasvir edildiği mozaikte, onun lirinden çıkan melodilerle, azgın akan suların durduğu, vahşi hayvanların evcilleşerek büyülendiği an anlatılır.
Güldestan