Belki / Burak Cevik

Page 1

BELKİ / MAYBE

© Burak Çevik, Fol Films

Burak Çevik

Birinci Versiyon 25 Mayıs - 8 Haziran 2020


Gece yarısı. Bir yatak odasının duvarlarına vuran ay ışı ının soyut parçaları. Devletten burs alan, maddi durumu ne çok k t ne de iyi olan, stanbul Teknik niversitesi’nde Mimarlık okuyan çalışkan bir rencinin, Zeynep’in (25) evi. Zeynep, yorganın altında hareket ediyor. Bir sa a, bir sola d n yor. Yorgan altındaki bedeni yorganda dalgalanmalar yaratıyor. Uyuyamıyor. SAHNE 2. ZEYNEP EV / BANYO. İÇ. GECE

© Burak Çevik, Fol Films

Eski tip, karolarının arası kararmış, suyun aktı ı metal boruların paslandı ı, ufacık bir k vetin oldu u bir banyo. K vetin, duş başlı ına giden borusu su sızdırdı ı için çevresi bir bez parçasıyla sarılmış. Bez parçası yarı ç r m ş halde sızan suyu elinden geldi ince tutuyor. Zeynep, k vetin suyunu açtı ında bez parçası daha çok su sızdırmaya başlıyor. Aynı şekilde el yıkama lavabosunun muslu u da inceden su sızdırıyor. T m bu ayrıntılardaki pasaklı ına ra men, genel olarak bir renci evinde bulunabilecek bir banyo. Zeynep, duşunu almış bir şekilde st ndeki ince peştemalden sarımtırak bornozuyla aynadaki suratını inceliyor. Cımbızla birkaç kıl çekiyor. Zeynep, bir gece yarısı t m yalnızlı ıyla k ç k evinin k ç c k banyosunun zemininde ylece oturup, ayak tırnaklarını kesmeye başlıyor. Saçında havlusu ve elinde tırnak makası, ayak tırnaklarını s kunetle kesiyor. Bir parmak, ardından di eri. Sanki d nyadaki en nemli işi. Tırnaklarını kestikten sonra zerinde oturdu u paspasa benzeyen halıya boylu boyunca uzanıyor. Zeynep, banyoda hareketsizce yatarken, k vetin su sızdıran borusu rutin olarak damlamaya devam ediyor. SAHNE 3. ZEYNEP EV / MUTFAK. İÇ GECE

Bulaşıkların birikti i ama çok da kirli g r nmeyen bir mutfak.

Zeynep, beyaz ve çi buzdolabı ışı ı eşli inde dolaptan aldı ı s t barda a dolduruyor. SAHNE 4. ZEYNEP EV / SALON. İÇ GECE

Zeynep’in 1+1 evinin salonu. Evi, mezun olmaya hazırlanan bir rencinin evi; ço u şey ikinci el ancak pasaklı de il. Çalışma masasının zerinde epeydir zaman harcadı ı belli olan bir peyzaj maketi var. Okulu bitirme projesi. Masasın zerinde maketin yapımı için çeşitli bıçaklar, kartonlar yı ılmış durumda. Halen zerinde çalışmaya devam etti i belli oluyor. Zeynep, ay ışı ıyla aydınlanan karanlık evinde, elinde barda ı, ıslak saçında kocaman havlusuyla açık pencerenin kenarına yerleşmiş. Bir sigara yakıyor. Biraz s t n içiyor. Ondan beklenmeyecek bir hareket olarak aniden ge iriyor. Kendi kendisine g l ms yor. Zeynep, sigarasından derin bir nefes daha çekiyor. Dışarıdan, uzaklardan gelen kutlama sesleriyle birlikte havayı renklendiren havai işekler geceyi aydınlatıyor. Dışarıdan gelen bu beklenmedikçe kutlama onu g l msetiyor. ANLATICI: Zeynep, 25 yaşına stanbul’un Kurtuluş semtindeki evinin pencere kenarında şehri izleyerek, iki sokak aşa ıdaki bir d n n havai işekleri eşli inde ve hoşnut oldu u yalnızlı ını sorgulayarak girdi. Bu semti okuluna yakın oldu u için seçmişti. Bozkurt Sokak. No. 79 Kat: 2 – Sokak, ismini çok yaşlı bir Tu-kui’nin verdi i bilgilere dayanılarak kaydedilen bir T rk Destanından alınmıştı. Efsanelere g re G kt rklerin atası, şimdiki Mo olistan sınırında, 439 yılında Kuzey Çin Krallı ı katliamından kurtularak Avarlara sı ınan soylu iki çocuktu. Kayı ile Tokuz O uz adlı bu çocukların soyundan gelenlerin bir demircinin yardımıyla demirden yapılmış Ergenekon Da ları’nı delip, bir Bozkurt’un nderli inde t m d nyaya yayılması nl Bozkurt-Ergenekon Destanı’nın temasını oluşturmuştu. Soka ın bir nceki ismi, 80 yılında başarılı bir darbe yapmış generale aitti. Ondan nceki ismi ise Cumhuriyet’in ilk yıllarına denk gelen 1928’de de iştirilmişti. Çok nceleri, soka ın ismi Kiryaki’ydi. 300 yılında mparator Dioclectianus zamanında yaşayan ilk Hıristiyan Azize Kiryaki. Azize hakkında anlatılan hik ye oldukça ilginçtir: Annesi Efsevia, bir çocu u olursa onu Allah’a adayaca ına s z verir. Duaları kabul g ren Efsevia’nın haftanın yedinci g n do an kızına Kiryaki adı verilir. Kiryaki 21 yaşına geldi inde, putlara tapınmayı reddeder. Hıristiyanlara yapılan işkencelere maruz kalan genç kız nce ateşte yakılmak istenir ama ya an ya mur ateşi s nd r r. Vahşi hayvanlara yem olarak atıldı ında ise hayvanlar Kiryaki’ye dokunmazlar. En son kafası kesildikten sonra g ky z nden bir ses duyulur: G rd klerini anlat! Filmin ismi, pencere kenarında şehri izleyen Zeynep’in g r nt s n n st nde belirir.

ö

ğ

ü

ğ

ğ

ğ

ö

ğ

ü

ğ

ü

ğ

ğ

ğ

ü

ü

ğ

ü

ö

ü

ğ

ö

ğ

ğ

ü

ğ

ü

ü

ğ

Ü

ü

ğ

ü

ğ

İ

ü

ğ

ğ

ü

ü

ü

ğ

ü

ö

ü

İ

ü

ö

ü

ü

ü

ö

ü

ğ

ğ

ğ

ü

ü

ğ

ö

â

ö

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

ğ

ğ

ü

ö

ğ

ö

ü

ğ

ü

ğ

ğ

ğ

ü

ö

ğ

ö

ö

ü

ğ

ü

ü

ü

ü

ö

ğ

ü

ğ

ü

ğ

ğ

ü

ğ

ğ

ü

ğ

ö

ğ

ö

ö

ü

ü

ğ

ö

ğ

ğ

ü

ü

f

ü

ü

İ

ğ

f

ğ

ü

ü

ğ

ğ

ö

ğ

ğ

ü

ğ

ü

ü

ğ

ü

ğ

ğ

BELKİ

ü

ü

ö

SAHNE 1. ZEYNEP EV / YATAK ODASI. İÇ. GECE


stanbul Teknik niversitesi’nin Taşkışla Binası’ndaki eski ve b y k am isinde devam etmekte olan bir ders. 50’li yaşlarının sonlarındaki g zl kl bir konulu bir dersi anlatıyor.

retim g revlisi olan Prof. Sevil Hanım, Mimarlık Fak ltesi’nde restorasyon

© Burak Çevik, Fol Films

Dersi, kısa bir s reli ine am inin dışından kapı eşi inden g r yoruz.

SAHNE 6. İTÜ MİMARLIK BİNASI / ÇALIŞMA ALANI. GÜN. İÇ

Zeynep, Mimarlık Fak ltesi rencilerine ayrılmış çalışma alanında eşyalarını toparlıyor. Bazılarını yanında getirdi i karton kutuya koyuyor, bazılarını ise ç pe atıyor. Ç pte di er rencilerin bitirme proje maketleri st ste yı ılmış durumda. Zeynep, zellikle kendi bitirme projesi olan maketini yanına alıyor. SAHNE 7. İTÜ MİMARLIK BİNASI / AMFİ. GÜN. İÇ

Prof. Sevil Hanım’ın am ideki dersi sona ermiş. renciler blok dersten yorulmuş bir şekilde, uyuşuk adımlarla dersli i terk ediyor. Zeynep, elinde bir karton kutu ve st ne koydu u maketiyle renci kalabalı ı arasından sıyrılıp eski hocasına yaklaşıyor.

ZEYNEP: Sevil hocam, nasılsınız?

(Referans: ODT Edebiyat Fak ltesi Am isi)

Eşyalarını biraz acele ile toplamakta olan Sevil Hanım’ın y z ne, Zeynep’i g r r g rmez bir g l mseme yerleşiyor. SEV L: Ah, Zeynepcim! G rd

n gibi. Hiçbir şey de işmiyor.

ZEYNEP: Derslere yazın da devam sanırım. SEV L: Sizin için bitiyor, bizim için asla bitmiyor.

Zeynep, konuşmak istedi i konuya girmek konusunda çekimser. ZEYNEP: Ben de… eşyalarımı toparlıyordum da… Sizinle de m saitseniz konuşmak için…

ğ

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

ö

ü

ö

f

ü

ü

ğ

ü

ö

ü

ö

ü

ğ

ü

ö

ğ

ö

ğ

ğ

ğ

ö

f

ö

ü

ü

ü

ü

ö

ü

ğ

f

ö

ğ

ğ

f

ü

ğ

ü

ğ

ü

ö

Ü

ğ

ü

Ü

ğ

ö

ö

İ

İ

İ

ğ

SEV L: S rer mi?

ü

İ

Ö

SAHNE 5. İTÜ MİMARLIK BİNASI / AMFİ. GÜN. İÇ


ZEYNEP: Nasıl? SEV L: Dekanla toplantı var da şimdi, geç bile kaldım. Sevil Hanım eşyalarını toparlamayı s rd r rken Zeynep ne diyece ini tam bilemeden ylece kalıyor. SEV L: Konu ne?

© Burak Çevik, Fol Films

Hocasıyla konuşmak Zeynep için zaten zorken, şimdi bu kısa zamana sı dırmak zorunda olmasıyla daha da zorlaşmış durumda. Bunu anlayan Sevil Hanım g l ms yor. SEV L Oturmadan anlatmıcan dimi…

Eşyalarını toplamış olan Sevil Hanım artık sınıftan çıkmak zeredir. SEV L: Bak, haftaya hep m zedeyim. Kimse olmuyor etrafta. U ra, oturup sohbet edelim. Numaram vardı sende dimi? Zeynep, biraz daha rahatlamıştır. ZEYNEP: Çok sa olun. Ben u rarım o zaman.

Sevil Hanım gitmeden nce bir an durup, Zeynep’in elindeki bitirme projesi olan makete bakıyor. SEV L: Atma onu. ZEYNEP: Yok hocam neden…

SEV L: Herkes atmış g r yorum ç plerde. Aylar verdiniz ona. Feedbackler, sabahlamalar, şunlar bunlar. Yazıktır yani. Bak benim 25 yılı geçti herhalde, hala evimde duruyor bitirmem. Sevil Hanım, am inin kapısından çıkarken arkasını d nmeden son kez ekliyor. SEV L: U ramayı unutma.

Koca am ide yalnız başına kalan Zeynep, bir an için sınıfa bakıyor. Artık oranın bir parçası de il. Elindeki kutunun içindeki eşyalar ve bitirme projesi, onu okula ba layan son eşyaları. Artık onun için yeni bir hik ye başlıyor. Am inin koridora açılan kapısının eşi inden insanlar geçiyor.

Esmer, g zl kl , oldukça sıska ve kare g mlekli Sercan (26) elinde maketiyle koridorda y r rken bir an duraklayıp Zeynep’in yalnız başına dikildi i am iye bir adım atıyor. Am inin kapısının kenarındaki ç pe elindeki maketi teredd t etmeden fırlatıyor. Maket ç pe tam sı madı ı için aya ıyla maketi ç pe do ru bastırırken Zeynep ile g z g ze geliyorlar. SERCAN: Hatırlıyorum seni… Dur. Nereden… Dur dur s yleme…

Hızlı konuşan ve hareket eden, zg veni y ksek, başkalarından çekinmeyen karaktere sahip birisi olan Sercan, bulmak için kıvranıyor. Bir an sessizlik oluyor. Sercan, Zeynep’i nereden hatırlıyor? SERCAN: Muuuuuu…. Mukavemet mi Restorasyon mu? Zeynep bir an ne diyece ini bilemedi inden ve dahası Sercan’ın bu kendine has zg veni karşısında şaşkın oldu u için cevap veremiyor. Bu boşlukta Sercan, kendi sorusunu tamamlıyor.

ü

ğ

ö

ö

â

ğ

ü

ü

ö

ö

ü

ö

ğ

ğ

ğ

ö

f

ü

ğ

ğ

ö

ğ

ü

ö

ğ

ü

ü

ü

ü

ö

ü

ğ

ğ

ğ

ü

f

ü

ö

ğ

ö

ö

ğ

ö

ü

ğ

ü

f

ö

ü

ü

f

ö

ğ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

f

ğ

SERCAN: Mukavemet tabii. Restorasyona o kadar az girdim ki olamaz yani.


SERCAN: Kesin her şeyi size yaptırdım dimi?... Geri d n ş m kutuları nerede ya, kaldırdılar mı? Şunu (maketi g sterir) geri d n şme atayım bi işe yarasın bari dedim de t m binayı dolaştım yok… Sen saklıyor musun seninkini? ZEYNEP: 229’da olmalı.

© Burak Çevik, Fol Films

SERCAN: I ıh… Oradan da geçtim. Ayrıca koridoru bizim ‘avangart’ tiyatrocular işgal etmiş. Bi daha siksen geçemem oradan. Zeynep, Sercan’ın ‘siksen’ lafı st ne ona ayıplar gibi bakar. SERCAN: Pardon ya. Eril dil işte. Fırlıyor. Yoksa ben de feministim.

Sercan’ın bu s yledi inin erkeklerin genelde sıkışınca s yledi i ‘ben de feministim’ c mlesiyle ironik olarak dalga geçti i için mi yoksa gerçekten yle oldu unu d ş nd için mi s yledi ini tam anlayamayız. Ancak hınzırca g l msemektedir. Zeynep biraz daha bozulmuş olsa da çaktırmaz. ZEYNEP: Eminim. SERCAN: Valla bak. 8 Mart’ta y r mek istedim… ZEYNEP: Ama?

SERCAN: Bilmiyormuş gibi yapma… zin vermediler işte ben de evin balkona bayrak astım. Zeynep’in key i yerine gelmiştir ç nk karşısında gerçekten de bayrak asarak feminist olabilece ini sanan bir erkek vardır. ZEYNEP: Baya bi feministmişsin. Sercan konuyu de iştirmek ister.

SERCAN: Napıyorsun burada b yle dikilip? Gel de tiyatrocular başlamadan geçelim koridordan. SAHNE 8. İTÜ MİMARLIK BİNASI / GENİŞ KORİDORLAR. GÜN. İÇ

T Taşkışla’nın koridorlarında ses egzersizi yapan 20’ye yakın avangart tiyatrocu ba ırarak garip sesler çıkarmakta ve koridorun bir ucundan di erine koşturmaktadır. Zeynep ile Sercan, kalabalık tiyatro grubunun arasından usulca geçmeye çalışmaktadır. Sercan y z n ekşiltir.

ö

ü

ü

ğ

ü

ü

ğ

ğ

ö

ğ

ü

ö

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ö

ğ

ü

ü

ü

ö

ü

ğ

İ

ü

ö

ğ

ü

ğ

ö

f

ğ

ü

ü

Ü

ö

SERCAN: Bunların şamatası hiç bitmiyor koridorda…

ü

İ

ZEYNEP: Aynı gruptaydık. Mukavemet. Ona da pek gelmemiştin zaten.


Sercan, broş r Zeynep’in elinden çekip alır.

ZEYNEP: Şu açıdan bak. Kendi alanlarını belirliyorlar. Sınırları. SERCAN: Hiç alakası yok. Okulu bilmiyo musun…

© Burak Çevik, Fol Films

SERCAN: Yeni oyunlarının adını tiyatro oyunu koymuşlar. Haha! Adamın biri Abdullah G l ile 12 sene geçirip, Abdullah G l ile 12 sene diye kitap yazmıştı. stanbul Havalimanı’nın ismi de stanbul Havalimanı oldu. Her şey ne kadar z c seviyede d z bu lkede.

ZEYNEP: Yani ş yle… Bu bir ‘tiyatro oyunudur’ diyor. Di er her şeyi dışarıda bırakarak, gerçek tiyatro, tiyatro diyebilece in şey işte budur! diyor. SERCAN: Biz de bunu yiyoruz.

ZEYNEP: ddialı bir isim. Di er her şey başka isimler alırken, bir tiyatro oyununa tiyatro oyunu demek. Zekice bence. SERCAN: Bak eminim. Y zde y z eminim. Bunlar toplanmıştır, bu kadar insan g t kadar kul p odasında toplanmış, duman altı o ortamda 16 saat boyunca isim tartışmışlardır. Kimse de baskın gelemedi i için, akıllının biri çıkıp ya tamam ‘Tiyatro Oyunu’ deyip geçelim demiştir. ZEYNEP: Sonra felsefeden bi

rencinin de post modern falan ilan geyi iyle ba lamışlardır, diyosun.

SERCAN: He ya! Bitti artık bunlar ama. Bu defterler kapandı. Zeynep bir anda başka bir konuya geçer. ZEYNEP: Kaçlısın sen? Sercan, do al olarak bu soruyu garipser. SERCAN: Ne alaka? ZEYNEP: Merak ettim.

Sercan’ın y z nde o kendine has hınzır g l msemesi yerleşmiştir. SERCAN: B y kl k tasladı ımı d ş n yorsun.

ZEYNEP: Hayır ya merak ettim. Ama yani evet. B y kl k tasladı ını da d ş n yorum. SERCAN: Bin dokuz y z doksan beş… Sen? ZEYNEP: Geç mezun olmuşsun. Kaç yıl? 2? SERCAN: 3. Acelem yoktu. Askerlik falan ilan. Napıcam bi de mezun olup. Sen kaçlısın?

ü

ğ

ü

f

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ö

ğ

ü

ü

ğ

ü

ü

İ

ğ

f

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

f

ü

ü

İ

ü

İ

ü

ğ

ö

ğ

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

ö

ü

ü

ZEYNEP:

ü

İ

Tiyatroculardan biri Zeynep’in yanından geçerken eline hızlıca bir broş r sıkıştırır. Broş rde b y k har lerle ‘TAŞKIŞLA SAHNE: T YATRO OYUNU’ yazmaktadır. Bu broş r yeni tiyatro oyunlarına bir davetiyedir.


3 yaş k ç

m sen.

SERCAN: Asıl sen acele etmişsin. Napıcan? Başladın mı iş başvurularına? ZEYNEP: Başvurdum bir iki yere.

ZEYNEP: Staj yaptı ım yere yazdım nce. SERCAN: Eee? ZEYNEP: Ya belli de il. Bir şey yapasım yok aslında. SERCAN: Yapma o zaman.

© Burak Çevik, Fol Films

SERCAN: Nereye?

ZEYNEP: Ama bi yandan da her şeyi yapmak istiyorum. Boşa geçiyor her an gibi hissediyorum. Sanki bi kredim var da her boş geçen zamanda onu harcıyorum gibi. şte Sevil Hocayla g r ş cem haftaya. SERCAN: Ne için? ZEYNEP: Belki y ksek yaparım. SERCAN: Ne st ne? ZEYNEP: Restorasyon diye d ş nd m ama bilmiyorum işte.

SERCAN: Ekşi’de yle başlık var biliyorsun dimi; T rkiye’de Restorasyon Faciaları Veritabanı. Zeynep’in key i yerine gelmiştir. Aklındakileri saymaya başlar.

ZEYNEP: S nger Bob’a benzetilen Şile Kalesi. S mele Manastırı’na çıkılan kaçak kat. Eskişehir’deki Seyyid Battal Gazi K lliyesi'ndeki Amerikan tarzı mutfak. SERCAN: Baya çalışmışsın.

ZEYNEP: Geçen sene d nem sonu projemdi. 600 yıllık Dandalaz K pr s ’n restore ederken yıktıklarını biliyor musun? K pr artı yok. SERCAN: Yaparken yıkmak. Anarşist bi hareket aslında. Cool. ZEYNEP: Napıyorsun şu an? Askere mi? SERCAN: Frakko’yu duydun mu? ZEYNEP: Uber gibi bişey de il mi?

ü

ö

ü

ü

ü

ü

ü

ö

ö

ü

İ

ü

İ

ö

ü

ü

ü

ğ

f

ö

ü

ğ

ğ

ü

ğ

ö

ü

ü

ü

ü

ü

ü

SERCAN: Motorlusu. Bi motorum var, stanbul’da oradan oraya insan taşıyorum.


SERCAN: Ne olmuş mimarlı a? ZEYNEP: Ne zaman devam ediceksin ona? Sercan bu soru st ne kendisinden beklenmedik şekilde y kselir. Artık bu sorudan bıktı ı anlaşılıyor.

ZEYNEP: Boşuna mı okudun?

© Burak Çevik, Fol Films

SERCAN: Hiçbir zaman. şte anlamadı ım bu. lla herkes mimar, doktor falan mı olacak. Salın kardeşim artık bunları. Bırakın.

SERCAN: Boşuna okudum. Paşa g nl m istedi okudum. Yanlış tercih etmişim okudum, bitti. ZEYNEP: Bana niye kızıyorsun ya? Zeynep y kselince, Sercan biraz geri adım atar.

SERCAN: Kızmıyorum… Ama bir şeyi di erinden daha aşa ıda g rmene… şey oldum. ZEYNEP: Aşa ıda g rm yorum... Tamam. Belki biraz. Ç nk vası lı bir işten ziyade gidip vasıfsız bir işi tercih ediyorsun. SERCAN: Sana g re. ZEYNEP: Herkese g re. SERCAN: Herkesi sikeyim.

Zeynep tekrardan Sercan’ı aynı konudan dolayı ayıplar. SERCAN: Kusura bakma eril dil… ZEYNEP: Biliyorum biliyorum. En iyi feminist sensin. Sercan hınzırca g l mser.

SERCAN: leye do ru uyanıyorum. Kahvaltımı rahatça ediyorum. Kaskımı takıyorum. Saatlerce stanbul’un arka sokaklarında, yokuşlarında, kalabalıkların arasında, tra ikte dolaşıyorum. Sırtımda tanımadı ım biri. Sarılıyorlar bana. Modern bir lan r gibi hissediyorum. Oradan oraya. Hem aylaklık yapıyorum hem de para kazanıyorum. Mimar olup, b y k bir şirkete girip, bir rezidansın kapı kollarını falan çizmek istemiyorum. ZEYNEP: lla yle olmak zorunda de il. Bu ‘sana g re’ b yle. SERCAN: Herkese g re! ZEYNEP: Herkesi ‘seveyim’. Sercan, Zeynep’in g ndermesini anladı ını belli eder şekilde g l mser. Zeynep başıyla ka ıt geri d n ş m kutusunu işaret eder.

ü

ü

ğ

İ

ğ

ü

ü

ü

f

ö

ü

ğ

ü

ö

f

ö

ğ

İ

ü

ğ

ü

ğ

ü

ğ

ö

ö

ü

ö

ğ

ü

ü

ğ

ü

İ

ü

ö

ö

ğ

ö

ü

ö

ğ

ö

ö

ZEYNEP:

ğ

Ö

f

İ

ZEYNEP: Mimarlık?


Koridorun sonunda duran kocaman bir kırmızı kutudur. st nde b y k har lerle ‘KA IT GER D N Ş M’ yazmaktadır. SERCAN: lginç. G rmemişim. Sercan yarısı yamulmuş, kırılmış maketini ç pe atmak için hareket eder.

© Burak Çevik, Fol Films

SERCAN: Sen atıcan mı?

Zeynep a zıyla ‘Hayır’ anlamına gelen ‘cık’ sesi çıkarır.

SERCAN: Cidden nasıl g rmemişim ya. Dur bi foto rafını çekicem.

Sercan, maketini ç p n st ne koyar, cep telefonunu çıkarıp foto rafını çekmek için geriye do ru mesafe alır. SERCAN: Biraz çıksana sa a do ru… Foto rafa giriyorsun.

Zeynep, kadraja girmemek için yana do ru açılır. Yeterli de ildir. SERCAN: Birazcık daha.

Sercan foto rafı çekmek için odaklanır. Tam foto rafı çekiyorken derin bir iç çeker. SERCAN: Şarjı bitti.

Zeynep, elindeki kutusunu ve st ndeki maketi yere bırakıp, cebinden çıkardı ı telefonunu Sercan’a verir. SERCAN: Şifren ne? ZEYNEP: 1111 SERCAN: D zl kler lkesinde bir şifre. ZEYNEP: Ver telefonumu. SERCAN: Şaka şaka… Valla takılıyorum ya. Sercan, bir an konsantre olup foto rafı çeker. SERCAN: Bi de beni çeksene maketle.

Sercan telefonu Zeynep’e verir. Zeynep, Sercan’ın maketiyle verdi i komik bir pozu çeker. SERCAN: Bir de ş yle. Zeynep yine çeker.

Aya ının dibinde, taş zemine koydu u kendi maketi durmaktadır. SAHNE 9. EMLAKÇI. GÜN. İÇ

ü

ü

ü

Ü

Ü

Ö

ğ

İ

Ğ

ğ

f

ğ

ü

ü

ğ

ğ

ü

ü

ğ

Ü

ü

ğ

ğ

ö

ğ

ğ

ğ

ğ

ü

ğ

ü

ü

ü

ğ

ü

ö

ğ

ö

ğ

ü

ğ

ö

ö

ü

ğ

Emlakçı’nın duvarında çerçevelenmiş eski bir foto raf: K ç k bir erkek çocu u boynunda madalyası ile g l ms yor. Yanında Emlakçı olan babası var. Birlikte kameraya mutlu ve gururlu bir poz veriyorlar.

ü

İ

Orada işte.


Emlakçı’nın o isinin ufak bir kısmına sarı akşam g neşi vurmuş. G neşin son demlerini de erlendiren bir kedi, zemine vuran g neşe uzanmış, uyuklamakta. EMLAKÇI: Oranın yalnız kombi sorunu vardı en son benim bildi im kadarıyla. Ev sahibine ulaşıp sorarım ama kendisi Amerika’da. Teksas’ta. Yani saat farkı kaç ki… Emlakçı telefonu indirip, eliyle de avizeyi kapatıp Zeynep’e d ner.

© Burak Çevik, Fol Films

EMLAKÇI: 2 dakika. 2 dakika. Çay? ZEYNEP: Olur.

Emlakçı masanın st ndeki başka bir butona dokunur. EMLAKÇI: smail. 2 çay. Biri koyu. SMA L: Yeni demliyorum abi. 10 dakikayı bulur. Zeynep, yarım a ız bir şekilde çaydan vazgeçer. ZEYNEP: O zaman şey yapmayalım. EMLAKÇI: Tek olsun. Koyu… Emlakçı telefona geri d ner.

EMLAKÇI: 8 saat miymiş? Hmm 8 ise… Orada… Yalnız biliyorsunuz de il mi, şimdi, bizde saatler ileri alınmıyor. Yaz saati yok yani. Onu biliyorsunuz de il mi? Eminsiniz, de il mi? Şu an o zaman… sabah erken orada baya. Ben akşam eve geçince arayayım yarın size d neyim, olur mu hanfendi? … Tamam hanfendi yle yapalım. Kombi olayı tehlikeli hanfendi, ondan diyorum. Yoksa ben de vereyim evi isterim ama şimdi gireceksiniz eve, bir s r dert, kombici ça ır olmayacak, kombi de iştir deseniz ev sahibi mırın kırın eder tanıyorum ben. Dolarla kazanıyor ama işte, neyse… Ben sizin için diyorum, anladınız? Peki efendim, peki. Sa olun… yi g nler. Emlakçı telefonu kapatır ve Zeynep’e d ner. EMLAKÇI: Kusura bakmayasın. ZEYNEP: Yok sorun de il.

EMLAKÇI: Reha Bey bana da anlattı biraz. Kontrat devam hala de il mi? ZEYNEP: Şubat’a kadar vakti var.

Emlakçı, Zeynep karşısında biraz utanır durmaktadır. Zeynep’in haklı oldu unu bildi i için ne diyece ini tam bilemez. ZEYNEP: Yasal olarak aslında hakkım yani. Çıkmayabilirim evden. Biliyorum. EMLAKÇI: Ya şimdi orası yle de… ZEYNEP: Reha Bey’e de s yledim. Diyor ki, Almanya’dan o lu geliyormuş.

ğ

ğ

ü

ğ

ğ

ü

ğ

ü

ğ

ö

ü

ö

ğ

ü

ğ

ğ

ü

İ

ğ

ğ

ğ

ö

ö

ö

ü

ğ

ü

ğ

ö

ö

f

ğ

ğ

ü

EMLAKÇI:

İ

İ

İ

40’lı yaşlarındaki bıyıkları sigaradan sararmış bir erkek olan Emlakçı telefonda bir başka m şterisiyle konuşuyor. Zeynep, Emlakçı’nın karşısında oturmuş, sıranın ona gelmesini beklerken duvardaki foto rafa dalmış.


Hı-hı. ZEYNEP: Yalan abi sen de biliyorsun kaç yıldır bu evdeyim. Almanya’dan gelen o una benim boklu evimi mi vericek? EMLAKÇI: Ben orasını bilemem şimdi. ZEYNEP: Bilirsin abi. Orasını bilirsin. Fiyatlar y kselince beni atmaya çalışıyor. Yeni gelene de çekecek iyatı.

© Burak Çevik, Fol Films

EMLAKÇI: Bak ş yle yapalım…

O sırada içeri elinde bir adet koyu çay ile Çaycı smail girer. EMLAKÇI: Ne çabuk geldi lan bu? ÇAYCI SMA L: Abi eski demde kalmış, getirdim aceleden. EMLAKÇI: Yenisini getir. ÇAYCI SMA L: Abi ziyan olmasın. Ablaya ikram… EMLAKÇI: Koy çık hadi… Kapıyı tıklat bi dahakine, kapıyı.

Çaycı smail, çıkmadan nce çekingen bir şekilde d ner. ÇAYCI SMA L: Abi… EMLAKÇI: Ne oldu smail?

ÇAYCI SMA L: Biliyorsun benim hızlı tren var. Erken çıkıyorum bug n. EMLAKÇI: Nereye o lum? ÇAYCI SMA L: Annemgillerin yanına. Ankara’ya. Hafta sonu için. EMLAKÇI: Tamam tamam. Kapıyı rt. Birazdan helalleşiriz. Çaycı smail, kapıyı kapatarak çıkar.

EMLAKÇI: Hızlı trenmiş… nsan kendi h r iradesiyle Ankara’ya gitmek için neden acele eder… Şimdi… sen bana hangi aralıkta ev baktı ını s yle, ben sana elimden geleni yapıcam. Sen bizim kızımızsın. Kaç yıl nce o evi sana ben bulmadım mı? Buldum. Kaç yıldır sorunsuz yaşadın orada. ZEYNEP: Ama Reha Bey’in Almanya’dan…

EMLAKÇI: Bırak şimdi Reha Bey’i, Almanya’yı. Tut ki adam yalan s yl yor. Napcan? Yapcak bişey yok. Seni evsiz bırakmayız biz kızım. Buluruz çaresini. 3. Adada 2 evim var. Kimseye g stermedim daha. Fiyatları uygun ama yani tabii şimdiki kirandan birazcık tuzludur. Aile apartm…

f

ö

ö

ü

ğ

ü

ö

ö

ü

ö

İ

ü

ö

ü

ö

ö

İ

İ

İ

İ

İ

İ

ö

ğ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

ö

İ

İ

ğ

ö

ZEYNEP: Ben evden çıkmıyorum. Onu s ylemeye geldim. Reha Bey de beni aramasın l tfen. Ona da s yledim, sana da s yleyeyim dedim.


EMLAKÇI: B yle ç z lmez ama… Sen haklısın da şimdi direkt b yle çıkmıyorum falan… Ayıp olmuyor mu? Zeynep çayından bir yudum alır. Y z n ekşiltir. ZEYNEP: Çay acımış abi. EMLAKÇI: Kirayı elden verdin dimi?

© Burak Çevik, Fol Films

Zeynep bir an için ş pheye d şer; acaba yanlış bir şey mi yapıyordur? ZEYNEP: Evet. Sen de yle ver demiştin. yle anlaştık. Vergi falan olursa olmaz falan dediniz. EMLAKÇI: Sen çıkmıcam diyon da, şimdi bu adam sana ihtarname g nderse, dava açsa, biliyorsun avukatı da var işyerinde. Açsa davasını dese ki, kaç yıl oldu kiramı demedi. Nasıl kanıtlıcan? ZEYNEP: Nasıl yani? dedim ya.

EMLAKÇI: Bankadan deme zorunlulu u var kızım. Bankadan g ndermemişsin. Elinde kira kontratı var. demek zorundasın. T m kiraları baştan detir valla sana. Zeynep, Emlakçı’dan g z n kaçırır. Başını yarım çayına e er. Şimdi ne yapacak? Başını çok ha if çevirerek yerde pinekleyen ve g neşe uzanmış kediye bakar. Kedi huzurla uyuklamaktadır. SAHNE 10. ZEYNEP EV / SALON. İÇ. GECE

G neş yeni batmak zere. G ky z nde akşam st mavili i h kim. Az sonra o da yok olacak ve gece karanlı ı ortaya çıkacak. Ha if da ınık salonda masanın st nde duran elektrikli bir sinek ld r c . Sinekler, aletin mavi neon ışı ının cazibesine kapılıp, ışı a do ru t m hızlarıyla uçuyorlar ve cılız bir ‘cız’ sesiyle d ş p l yorlar. l me uçuyorlar ç nk ışı a karşı gelemiyorlar. Do alarında bu var. Zeynep, koltukta baş aşa ı duruyor. Elini beline koymuş, belini olabildi ince yukarı kaldırmaya çalışıyor. Anlaşılan canı sıkılıyor. Bir an bedeni en gergin andayken yı ılıp koltukta sessizce kalıyor. Bu sessizlikte sineklerin çıkardı ı ‘cız’lı intihar sesleri devam ediyor. Salonun camı ha if açık, perdeler akşam st r zgarıyla ha ifçe sallanıyor. Zeynep’in telefonuna bir mesaj geliyor. O da yerinden kalkmadan koltu un hemen yanında yerde duran telefonuna parmak ucuyla dokunuyor. NAR N: Yarın 10.15 vapurunu yakala. Zeynep tek parma ıyla cevap yazıyor. ZEYNEP: Ok. NAR N: Sendeki yeşil kaza ımı da getirir misin? ZEYNEP: Ok. NAR N: (kalp emojisi)

ü

ü

ü

ü

ğ

ğ

ü

Ö

Ö

ü

f

ö

ü

ü

ü

ü

ğ

ğ

ü

ö

â

ğ

ö

ğ

ö

ö

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

ö

ü

ü

ü

ğ

Ö

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ö

ğ

ğ

ü

ğ

ö

ğ

ö

ğ

ü

ü

ğ

ğ

f

f

ö

ö

Ö

ü

ğ

ö

İ

İ

İ

f

ğ

ö

ü

ü

ü

Çok yakınlarda oldu u belli olan camiden akşam ezanı okunmaya başlıyor. Zeynep kalkıp pencereyi kapatıyor.


Zeynep’in y z g l yor. Masaya oturup, ka ıt kalem çıkarıp bir X-O-X çizip, karşı hamlede bulunuyor. Sercan karşılık veriyor. Zeynep karşılık veriyor. Beraberlik. Bu sefer yeni oyunu Zeynep başlatıyor. Zeynep, ‘X’. Bir telefona bakıyor, bir ka ıda. Hamlesinin foto rafını çekip, Sercan’a g nderiyor. Sercan’dan cevap gelince de kendi ka ıdına işaretliyor. Sercan kazanıyor. SAHNE 11. ANLATICI – ÇİZİMLER

© Burak Çevik, Fol Films

Anlatıcı fonda konuşurken, biraz soyut ‘mapping’ çizimlerinden parçalar g r yoruz. stanbul’un çevresindeki k ç k adaları ve vapurun istikametini g steren znel bir ‘haritalama’. (Haritalama, Mimar Nida Ekenel tarafından yapılacaktır)

Soldaki referans: Sanatçı Eser G nd z’ n işi. Sa daki referans: Mimar Nida Ekenel’in soyut bir haritalaması. ANLATICI: Zeynep, ertesi g n Karak y’den kalkan hantal vapura zar zor yetişti. T m adaları teker teker dolaşan yarı açık ada vapurunda simit yerken, vapurun her bir adada kaç saniye durdu unu hesap etti. Sonra aklına stanbul’un çevresine k melenmiş bu irili ufaklı adalara neden ‘Prens Adaları’ denildi ini geldi. Peki Antik d nemde Yunan bir d ş n r n bu adalara, ‘Cin Adaları’ demesinin sebebi neydi? T rklerin sadece topra ın renginden dolayı ‘Kızıl Adaları’ demesi anlaşılırdı. ‘‘Ç nk isimler bizde, anlamlarını o şeye yakınlaştırabilmesi için konur’’ diye d ş nd . Zeynep, ‘Babasının S s ’ anlamına gelen kendi ismini d ş nd . nsanın kaderini tayin eden isimleri d ş nd . Bize biçilmiş bir gelece i yaşıyoruz, diye d ş nd . Sonra Erasmus ile gelen ngiliz arkadaşlarının isimlerini aklından geçirmeye başladı. nceden belirlenmiş hiçbir anlamları yoktu. ş d ve Narin’in ona 2 kış nce verdi i yeşil kaza ı giydi. Vapurun ismini de işte ilk defa o an fark etti. 17 A ustos 1999’da kendisi k ç c k bir çocukken televizyondan hatırladı ı ve stanbul’u yerle bir eden 7.4 şiddetindeki b y k depremden sonra meşhur olan bir jeologun ismi. Profes r Doktor Aykut Barka. Profes r, deprem gibi riskli bir konuyu, hiç çarpıtmadan, yumuşak ve anlaşılır bir dille anlatmasıyla T rk halkı tarafından ‘en g venilir’ deprem uzmanları arasında yer almıştı. Zeynep, g verteye vuran sert r zg rda saçları uçuşurken dalgalara baktı ve ylece dururken, Profes r Doktor Aykut Barka’yı zledi ini fark etti. SAHNE 12. NARİN EV, BÜYÜKADA / BAHÇE. DIŞ. GÜN

Narin, Zeynep ile aynı d nemde T Mimarlık’tan mezun olmuştur. Kendine zg veni y ksek. Maddi durumu iyi ve muhafazak r bir aileden gelmektedir. Narin’in B y kada’daki evinin arka avlusunda, yeşillikler arasına kurulmuş bir masada Zeynep oturmaktadır. Zeynep, masadaki meyvelerden atıştırmaktadır. Halen evin içinde bir şeylerle u raşan Narin’e seslenir. ZEYNEP: Yardım edeyim mi? NAR N: Yok kız geldim, geldim.

ğ

ü

ü

ü

İ

ü

ğ

ü

â

ğ

ü

İ

ğ

ü

ö

ü

ü

ü

ü

ö

ü

ğ

ğ

ü

ü

ğ

ö

ğ

ü

ö

ö

ü

ö

ğ

ö

ü

ğ

ğ

ö

ğ

ü

ü

ğ

ü

ö

ö

ü

İ

ü

ü

İ

Ü

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

ü

Ü

ğ

ü

ü

İ

ö

ü

ö

ü

ö

ö

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

â

ö

ü

ö

İ

ü

ğ

ğ

ü

Narin elinde 3. nesil kahve demleme ekipmanı olan Hario V60 ile gelir.

ü

İ

Ö

Bu sırada telefonuna bir mesaj daha geliyor. Zeynep g z ucuyla baktı ında garipsiyor. Bu bir Instagram mesajı. Sercan ka ıda X-O-X oyunu çizip g ndermiş. Kendisi ilk hamleyi ‘O’ olarak yapmış.


NAR N: Guatemala. Yeni çektirdim. Zeynep burun kıvırır. ZEYNEP: Ekşi olanlardan mı? NAR N: Aptala bak aptala. Sen hiç anlamıyosun bu işlerden ya. Ekşi iyidir. Di erleri dandik.

© Burak Çevik, Fol Films

ZEYNEP: Kuru kahvecinin iltre kahvesi de fena de il. Narin, Zeynep’e acıyarak bakar. NAR N: T rk kahvesi yapayım istersen canım. Zeynep g l mser ve Narin’e takılır. ZEYNEP: Sende cezve de yoktur. NAR N: Var var. Ama yumurta için o. Narin bir erik atar a zına ve devam eder. NAR N: T m gece X-O-X mi oynadınız cidden? ZEYNEP: Yok bi s re sonra cevap vermedi.

NAR N: Eee uyuyakalmıştır çocuk. O… O bi ara okulu dondurmuştu galiba. Nişanlı falan demişlerdi. ZEYNEP: Nişan? NAR N: Hatta kız Fullbright mı ne almış. Seattle’a gitmiş. ZEYNEP: Her şeyi biliyorsun sen de... Kim o kız?

NAR N: Ay ne bilicem. Belki başkasıdır şimdi g nahını almayayım. Ama duydum yle bişeyler. ZEYNEP: B ylelerine direkt sorucan. Nişanlın napıyor dicen aslında… Hiç lafı uzatmıcan. NAR N: Bam bam bam! Zeynep yine de inanmak istemiyordur.

ZEYNEP: Ama karıştırıyorsundur bence. Hem nişanlı olacak hem de aylak aylak dolaşcak. Cık. Karıştırıyorsun. Narin nişan y z

n g sterir ve biraz da cilveli bir ses tonuyla devam eder.

NAR N: Kızım alt tarafı bi y z k o kadar m him bi mesele de il. Atmıştır geçmiştir. ZEYNEP: Napıyor seninki?

ö

ğ

ğ

ğ

ü

ü

ö

ü

ğ

ü

ü

ü

f

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

ü

ü

ö

NAR N:


ZEYNEP: Hukukçular bu kadar dolaşıyor mu ya? NAR N: Eee deniz huku u olunca.

NAR N: Neyi?

© Burak Çevik, Fol Films

ZEYNEP: Vasıf Hoca’nın lafını hatırlıyor musun?

ZEYNEP: Marx’ın en sevdi im zelli i hukuk mezunu olmasına ra men hiç hukuk mezunuyum demiyor. kisi de bu anı hatırlayıp deli gibi g lmeye başlıyorlar.

NAR N: ‘‘D nyanın b t n işçileri, ben bir hukukçu olarak şunu s yleyeyim… NAR N VE ZEYNEP: … Birleşin!’’ G lmeye devam ediyorlar. ZEYNEP: Tarih işini naptınız? NAR N: Ya bilmiyorum. Bi de… acaba acele mi ediyoruz? ZEYNEP: Kaç yıl oldu? 5? 6? NAR N: Yedi.

Zeynep, v cut diliyle ‘Daha ne olsun’ anlamında bir hareket yapar. NAR N: Erdem’i seviyorum. Onunla alakalı bişey de il… Sadece bazen… ZEYNEP: Bazen ne?

NAR N: Ya ben yarın uyanınca napıca ımı bilmiyorum bu hayatta. ZEYNEP: Erdem’den emin de ilsin?

NAR N: yle de il. Sadece… Birini seviyorsam e er, sevmişsem… başka zaman, başka yerde, başka birini de sevebilirim demektir bu. Zeynep g ler. ZEYNEP: Kızım ben sana ne diyorum, sen evlenme bence. NAR N: Deme yle! ZEYNEP: At o y z

at.

ğ

ö

ğ

ğ

ü

ğ

ğ

ö

ğ

ğ

ğ

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

ğ

ğ

ü

ö

ü

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

ü

ü

NAR N: Bi de sonra her şey hızlanacak gibi hissediyorum. Erdem’in annesi torun istiyor falan…

ü

İ

Ö

Bir lkeden di erine.


NAR N: Nasıl konuşucaksın, ne diceksin…

NAR N: Cidden mi diyosun sen ya… ZEYNEP: Sevabı b y k.

© Burak Çevik, Fol Films

ZEYNEP: Zaten bence çocuk sahibi olmamak gerek. Evlat edin. Biss r Suriyeli çocuk var.

Narin, Zeynep’in ciddi olup olmadı ını tam anlayamaz ancak devam ettirir. NAR N: Bi de dinini mezhebini de iştirdin mi… Oh, cennettesin. kisi de g l mser.

NAR N: Ya şaka bi yana sadece biraz daha beklesek daha iyi olacak. Amaan… Bi yandan da diyorum ki, kızım, bekar olarak son bayramın! Zeynep, biraz buruk bir şekilde g l mser. Zeynep’in bayramları, Narin’inki kadar şatafatlı, akraba ziyaretli geçmiyordur. NAR N: Bak abartmıyorum her bayram her bayram sorulur mu ya, yok ne zaman evlencen yok napcan, yok çalışcan mı… kene bu akrabalar kene. ZEYNEP: yi, kurtuluyorsun işte. NAR N: Senin kafa rahat tabii… Zeynep konuyu de iştirir. ZEYNEP: Sevil Hoca’yı g rd m geçen. NAR N: Nerde? ZEYNEP: Okulda. Eşyaları toplamak için gitmiştim.

NAR N: Ay ben toplamadım bile. Koşa koşa kaçtım, bi daha d nmem. ZEYNEP: lla g r şelim dedi. NAR N: Bak sen.

ZEYNEP: Haftaya m zedeyim, gel falan dedi. Çay içeriz, otururuz dedi. NAR N: Kız… seni y ksek lisansa almak istiyo olmasın?

Zeynep ses etmez. ‘Bilemiyorum’ anlamına gelen bir beden hareketi yapar.

ü

ü

ö

ü

ğ

ü

ğ

ğ

ü

ö

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

ö

İ

İ

NAR N: Asistanı olursun belki?

İ

İ

İ

İ

ZEYNEP: Konuşursunuz canım. Hemen şıp diye olmaz zaten, dimi?


ZEYNEP: Okuldan yeni kurtulduk. Şimdi akademi falan… Ben yapamam sanırım ya. NAR N: Bizim Turgut girdi bi zele. T m g n bilgisayarda oyun oynuyormuş o iste. Arada da excel dolduruyorum, bi iki de dandik projeye giriyorum diyo. ZEYNEP: Neyse gidicem işte. Bakalım ne dicek. Belki başka bi şeydir.

© Burak Çevik, Fol Films

NAR N: Ben bi sene ‘off’ verdim valla. Burada yaşıcam. Bizimkilere de s yledim, gelmeyin, kafamı dinlemem lazım dedim. ZEYNEP: Sizin şu ormandaki kul beniz vardı. NAR N: Şu geçen yaz gitti im?

ZEYNEP: Hee… S rekli story atıyordun. Oraya gitsene. Tam kafanı dinlemelik. NAR N: Ay yok yemin ettim oraya bi daha gitmem. Geçen yaz, bahçedeki muslu u açık bıraktım diye babam a zıma sıçtı. Zeynep g l mser.

ZEYNEP: Eee haklı adam! Bi sene ‘off’ verdikten sonra napıcan?

Narin, demlenmiş kahveyi krem rengi seramik bardaklara servis eder. NAR N: Sonrasına sonra bakarız yani. Belki bi o is açarım. Narin Mimarlık… Bu bardaklar yeni geldi bu arada. ZEYNEP: Seramik mi? NAR N: Bi set g ndermişler. Tabak falan da var içerde. ZEYNEP: Zor galiba bunları yapması… NAR N: Çok zor de il de… Maliyetli bi şey.

Narin telefonunu çıkarır ve kahve dolu seramik barda ını çeker. NAR N: Dur elim de çıksın. ZEYNEP: Y z de g ster. NAR N: Evet, evet.

Narin foto rafını çeker ve Instagram için iltrelere bakar.

ZEYNEP: Noluyo şimdi. Sana g nderiyorlar, sen de foto raf mı atıyorsun? NAR N: De işiyor. Dur bakayım kaç olmuş… 67bin 341 takipçim var. Para vermiyorlar ama b yle hediye falan g nderiyorlar. Foto rafını çekip etiketliyorum.

ö

ğ

ö

ğ

f

ö

ğ

ğ

f

f

ü

ü

ü

ö

ö

ğ

ö

ü

ğ

ğ

ü

ü

ö

ü

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

ğ

İ

İ

ğ

ü

ğ

ü

ZEYNEP: Sonra?


Narin g l mser. NAR N: Sonra bunu g ren başkaları da başka şeyler g nderiyo. ZEYNEP: Ya r n be enmezsen?

NAR N: O zaman paylaşmam. Bak, Dur. Sana ne okucam…

© Burak Çevik, Fol Films

Narin omuz silker.

Narin telefonunda bir şey g rm şt r. Telefonuna bakarak okumaya başlar. NAR N: 25 yaşına kadar sahip olunması gerekenler. 1) Başarısız bir Youtube kariyeri. 2) Linç yemek ya da ifşa olmak 3) Şansa denk geldi in ve kimsenin izlemedi i yabancı bi ilmi herkese nermek 4) Depresyona girip sahibinden.com’da Ege sahil kenarında imara açık arazi bakmak. Zeynep ile Narin birlikte g lerler. ZEYNEP: Valla Youtube kariyeri dışında hepsini yaptım. NAR N: Bizim arka çalılıkta var b yle bi tip. ZEYNEP: Nasıl?

NAR N: Ya bizden biraz b y k, sakallı falan biri geldi geçen. Dedi, evinizin arka tarafında çadır kurabilir miyim. Kur dedim ben de. ZEYNEP: Oha… Tanımıyorsun etmiyorsun… Zeynep hınzırca g l mser. ZEYNEP: Yakışıklı mı? Narin parma ındaki y z

g sterir.

NAR N: Kızım! Manyak mısın sen? ZEYNEP: Do ruyu s yle, Yakışıklı dimi…

NAR N: Ya eli y z d zg n işte. Konuşması falan da iyiydi. Dedim kalsın, nolcak. ZEYNEP: Hala orada mı? NAR N: Orada da denk gelmiyoruz zaten. Bu tarafa geçmiyor. ZEYNEP: Ne kadar kalcakmış? NAR N: Bişey demedi. Konuşmuyoruz dedim ya. Gider herhalde bi haftaya falan. Narin konuşma boyunca hiç durmadan meyve yemiştir.

ö

f

ö

ğ

ü

ü

ö

ö

ü

ü

ğ

ö

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ö

ğ

ğ

ü

ğ

ö

ü

ü

ü

ü

ü

İ

ü

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

ü

ğ

ZEYNEP:


NAR N: Ay meyve bu. Sa lıklı. ZEYNEP: Sa lıklı da… O kadarı da de il. Narin konuyu de iştirmek ister.

© Burak Çevik, Fol Films

NAR N: Dur bi tuvalete gitcem.

Narin gider. Zeynep bahçede yalnız kalmıştır. R zg r ha ifçe esmeye başladı ı için Zeynep, yanında getirdi i Narin’in sandalyede duran yeşil kaza ını giyer. Çimleri d ne d ne sulayan fıskiyeler çalışmaya başlamıştır. Narin, çıplak ayaklarıyla çime basıp, bir fıskiyenin yanına gider ve st ne basarak suyu durdurur. Çevresindeki 2-3 fıskiye çalışmaya devam ediyordur. Zeynep’in telefonu ter; bir mesaj gelmiştir. Zeynep telefonu açar ve Sercan’dan bir mesaj g r r. SERCAN: Napıyorsun?

Zeynep, fıskiyeye basmış olan, çimen zerindeki iki aya ının foto rafını çekip g nderir. SERCAN: l'origine du monde.

Narin, tuvaletten geri gelmiştir. Narin de terliklerini çıkarıp Zeynep’in yanına do ru çimenlerde y r r. ZEYNEP: Fransızcan vardı dimi senin? NAR N: Biraz.

ZEYNEP: Şu ne demek… L’ origin du monde. L kesme ile ayrılıyor ama. NAR N: Monde mi? ZEYNEP: Evet, bildi in ‘Monde’:

NAR N: D nyanın merkezi. Daha çok hayatın başladı ı yer gibi. Noldu? ZEYNEP: Hiç…

NAR N: yle bi resim var biliyosun dimi? nl d r. Paris’e gitti imde g rm şt m. ZEYNEP: Nasıl bişey? Narin çekingen bir şekilde g l mser.

NAR N: Kendin bakarsın. Hatta bi Osmanlı paşasının falan siparişiyle yapılmıştı sanırım. Narin ile Zeynep, bahçenin iki ayrı fıskiyesinin st nde çıplak ayaklarıyla durmuş, aralarında mesafe, di er fıskiyelerin d ne d ne çimleri ıslatmasını izliyorlar. ZEYNEP: Bazen keşke başka bir yerde, başka bir zamanda do saydım diyorum. Sana da oluyo mu?

ğ

ğ

ü

ü

ü

ö

ğ

ö

ğ

ü

ü

ğ

ö

f

ğ

ğ

â

ğ

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

ğ

Ü

ü

ğ

ü

ğ

ö

ğ

ğ

ö

ü

ğ

ö

ü

ö

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

ğ

ü

NAR N:

ö

Ö

Kızım dur patlıcan, sabahtan beri a zına bişeyler atıyorsun.


ZEYNEP: Mesela. NAR N: Ben de bazen, mutluluk nedir diye d ş n yorum. ZEYNEP: Bir b t n olmak… olabilir.

ZEYNEP: Ne istedi imi bilmek isterdim.

© Burak Çevik, Fol Films

NAR N: Ya da her g n sabaha karşı g neş do madan uyanıp namaza hazırlanmak.

Aralarında bir sessizlik olur. G çl bir andır bu. Hayatlarının d n m noktasında, geleceklerini merak eden iki genç kız, bahçede ylece duruyor ve kaderlerini arıyorlardır. NAR N: Eve geçelim mi? ZEYNEP: Birlikte! NAR N ve Zeynep: 3-2-1 kisi de aya ını fıskiyeden çekip koşarak eve girerler.

kisinin de bastı ı fıskiye tekrardan çimleri d ne d ne sulamaya başlamıştır. SAHNE 13. NARİN EV, BÜYÜKADA / BANYO. İÇ. GÜN

Zeynep, kendi evindekinden çok farklı bir banyoda dişlerini fırçalıyor. Az nce duştan çıkmış olmalı ki saçları ıslak.

Banyoda her şey nizami, bir s r farklı krem, renkli sabunlar, maske malzemeleri, temiz havlular var. Zeynep dişlerini fırçalarken Narin’in banyosundaki eşyaları karıştırmakta, bazılarının arkasını okumaktadır. Havlu rafına bakar ve çeşitli renkteki bir s r havludan birini seçer. SAHNE 14. NARİN EV, BÜYÜKADA / MİSAFİR ODASI. İÇ. GÜN

Zeynep, pijamasıyla ve saçında bir havluyla misa ir odasındaki pencere kenarında yatmaya hazırlanmaktadır. Yata ın kenarına oturur ve saçındaki havluyu çıkarır. Saçını havluyla biraz daha kurular. Pencere kenarındaki ışı ı kapatmak için hareket ederken, pencereden evin arkasındaki çalılıkta kamp yapmış olan adamı g r r. Adam ilgisini çeker. En fazla 30’lu yaşlarının başında g r n yordur. Kirli bir sakalı vardır. Bir s re adamı izler. Adam, çadırının hemen dışında ufak taburesine oturmuş, ufak bir t p oca ının st ndeki çaydanlı ıyla çay kaynatmış, kitap okumaktadır. Zeynep ışı ını kapatır ve karanlık odasında adama bakmaya devam eder. SAHNE 15. MİMARLIK OFİSİ / TUVALET. İÇ. GÜN

Zeynep, klozete oturmuştur. Baca ının st tarafı kaşınır. Fileli çorabından dolayı iyi kaşıyamıyordur. Fileli çorabından elini içeri sokarak baca ının st tarafını kaşımaya başlar. st ndeki uzun ete i ve ileli çorabıyla pek rahat hissetmiyordur.

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

ö

ü

ö

ö

f

ü

ö

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

ğ

ü

ğ

ü

ü

ü

ü

f

ğ

ğ

ğ

ü

ğ

ü

ğ

ğ

ö

ö

ğ

ü

İ

ü

İ

İ

İ

ğ

ü

ü

Telefona mesaj gelir.

ö

İ

İ

Ü

Osmanlı’da.


© Burak Çevik, Fol Films

SERCAN: Biletleri aldım.

SAHNE 16. MİMARLIK OFİSİ / OFİS ALANI. İÇ. GÜN

Burası bir plazanın en st katlarından birinde bulunan bir mimarlık o isidir: Seher Mimarlık. O isin ortak çalışma alanındaki masalarda 7-8 kişi çalışmaktadır. O isin oldukça ciddi g r n me karşın çalışanlar çok rahat giyinmiştir. Bazıları Adidas spor eşofmanları, bazıları hipster tiş rtler giymiştir. Plaza o kadar y ksektir ki, o isin camlarından sadece bir sis bulutu g r n r. Sanki herkes gri bir sis bulutu içerisinde çalışmaktadır. Zeynep, camlardan birinin kenarına yaklaşır ve dışarıya bakmaya çalışır. Hiçbir şey g remiyordur. Uzun ete ini d zeltir. Arkasında 50’li yaşlarındaki sarı saçlı, bol kırışık y zl ve kemik g zl kl patronu Seher Hanım belirir. SEHER HANIM: Strat s diyorlar buna…

Zeynep aniden arkasını d n p Seher Hanım’ı fark eder. Seher Hanım, Zeynep’in dikildi i yerin hemen yanındaki masaya tek baca ını atarak yaslanır. O isin di er çalışanları başını kaldırıp baksa da tekrar işlerine odaklanırlar. SEHER HANIM: Bildi in sis işte… Stajını Feride’lerde yapmışsın. ZEYNEP: Evet Seher Hanım.

SEHER HANIM: Bizim aile dostumuzdur. Ke il oldu. Onlarda kontenjan yokmuş. Biz de yeni bi iş aldık şimdi… ZEYNEP: Nasıl bir iş? Seher Hanım bu soruya şaşırır ve g zl

n n st nden Zeynep’e bakar.

SEHER HANIM: Mimarlık işi.

Zeynep sordu u sorunun yersizli ini anlar. Seher Hanım elindeki dosyaya g z gezdirir. SEHER HANIM: ‘‘The singularity is about the rhytm’’ demiş Burardi. Bilir misin Burardi’yi? Zeynep, biraz çekinerek de olsa ‘Hayır’ anlamında başını sallar.

SEHER HANIM: Bir insanı anlamak için ritmine bakın demiş Deleuze de. Deleuze’ bilir misin? Zeynep ‘Evet’ anlamında başını sallar. SEHER HANIM: Deleuze’ bilmeyen kalmadı tabii. Facebook’ta bile paylaşıyorlar artık. Benim zamanımda kimse bilmezdi.

ğ

f

ğ

ö

ö

ü

ü

ü

ü

f

ü

ö

ü

ö

ö

ü

ü

ö

ü

ü

f

ü

ğ

ü

ü

ğ

f

ü

ö

ğ

f

ü

f

ö

ü

ğ

ü

ğ

ü

ü

ğ

ü

ZEYNEP:


SEHER HANIM: Aslıhan veriyor dimi… ZEYNEP: Evet. Aslıhan Hoca…

© Burak Çevik, Fol Films

SEHER HANIM: Ben de ritme inanıyorum. Bu o ise ilk taşındı ımızda, en st kat en ucuz kattı. Hiçbir şey g r nm yor diye satamıyorlardı. Yılda 20-25 g n belki, o da bi ihtimal, sis kalkıyor. Ama buraya girdi in an, t m her şeyi geride bırakıyorsun. Her şey kendi ritmine oturuyor. 90’larda başladı bu g kdelen furyası. Tabii hemen ncesinde zal’ın da başlattı ı bir s r proje vardı. Rahmetli… Bir dakika kaçlıydın sen? 93? ZEYNEP: 8 Haziran 1998. Seher Hanım g l mser.

SEHER HANIM: Ah… Sen Ak Parti’den başkasını hatırlamazsın… Tabii… 2003’te… 5 yaşındaydın. ZEYNEP: Evet… 5.

SEHER HANIM: Neyse… Yeni bir iş aldık. Salacak Sahili’ne yakın bi villa. Bu yapı o isimiz için epey nemli. Biliyorsundur, biz hep gelece e kalacak, bundan 50, belki 100 yıl sonra da parmakla g sterilecek, çevreye duyarlı binalar tasarlamayı amaç edindik. Bu yapı da senin için çok nemli bir tecr be olabilir. ZEYNEP: Bence de Seher Hanım.

SEHER HANIM: Villanın 7 tuvaleti var. kinci kattaki ıslak hacimlerin çizimleri sende… Bir sessizlik olur. SEHER HANIM: Bu sorumlulu u alabilece ini d ş n yorum.

Zeynep, umutsuz bir şekilde başını ‘Evet’ anlamında sallar.

SAHNE 17. İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZESİ / AĞLAYAN KADINLAR LAHDİ. İÇ. GÜN

stanbul Arkeoloji M zesi’nde bulunan A layan Kadınlar Lahdi’nden parçalar. A layan Kadınlar Lahdi, Osman Hamdi Bey tarafından 1877 yılında L bnan’ın Sayda kentindeki kral mezarlarında bulunmuştur. Bir Hellenistik d nem eseridir. M . 360 yılında len Sayda Kralı Straton'a ait oldu u d ş n lmektedir. Lahit’te bir yas havası hakimdir. Lahdin çevresinde her birinin duruşu ve z nt şeklinin farklı oldu u 18 kadın ig r vardır. Bazısı ayaktadır, bazıları oturuyordur.

ü

ü

f

ü

ö

Ö

ü

ü

ü

ğ

ü

ö

ğ

ü

ü

ü

ö

ğ

ö

ü

ü

ü

ü

ö

f

ö

ö

ü

ü

Ö

ö

ğ

ğ

ü

ö

ü

f

ü

ö

ü

ğ

ö

İ

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ğ

ğ

ü

ö

Dış g r n ş olarak eski d nem Yunan tapınaklarındaki yapıları andırsa da ve hatta Yunan slubunun izleri g r lse de anlam bakımından do ulu bir lahittir.

ğ

İ

Deleuze ve Mimarlık dersi vardı bizde… 3. D nemde…


© Burak Çevik, Fol Films

SAHNE 18. İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZESİ / AVLU. DIŞ. GÜN

M zenin yeşillikli, heykellerle dolu avlu b l m nde bir grup anaokulu

rencisi

retmenleri eşli inde dolaşmaktadır.

Avlunun daha sessiz bir kısmında tahta bir sandalye st ne oturup, elindeki kalın bir klas r inceleyen ve yakın g zl g z nde, uzak g zl boynunda asılı Sevil Hoca’yı g r r z. Anaokulu renci grubu arasından çıkan Zeynep, hocasına do ru y r meye başlar. Hocası g zl Zeynep’in geldi ini g r r, y z ne bir g l mseme yerleşmiştir ve g zl n çıkarır. ZEYNEP: Biraz geç kaldım hocam. SEV L HOCA: Sorun de il. ZEYNEP: Tra ik vardı da… SEV L HOCA: Sorun de il. Otur sen ben iki çay alayım.

n n zerinden

Sevil Hoca aya a kalkıp, oturdu u sandalyesine elindeki klas r ve not defterlerini bırakır. ZEYNEP: Zahmet etmesey… SEV L HOCA: Demli? ZEYNEP: Yok koyu olmasın… SEV L HOCA: Geliyorum şimdi.

Zeynep oturur ve hocasının gelmesini bekler. Beklerken, m zenin avlusunda birbirini itip kakarak şakalaşan anaokulu rencilerini izler. Çocuklar birbirine karşı zalimdir. Kısa bir s re sonra Sevil Hoca elinde iki çay ile d ner. ZEYNEP: Teşekk r ederim hocam. SEV L HOCA: Buraya gelmişindir daha nce? ZEYNEP: Aynen. Okul gezisiyle…

ü

ü

ü

ğ

f

ü

ğ

ü

ü

ö

ö

ğ

ğ

ğ

ö

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ö

ğ

ü

ü

ü

ü

ö

ü

ö

ü

ü

ö

ğ

ö

ü

ü

ü

ö

ü

ü

ö

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

ğ

ü

ö

ö

ö

ü

ö

ğ

ğ

ü

ğ

ö

ö

ü

ğ

ğ

ü

ü

ü

ğ

ü

İ

İ

f

İ

İ

İ

İ

ü

ö

SEV L HOCA: Osman Hamdi Bey’in buldu u epey bi lahit var. Girişte geçerken g rm şs nd r belki. A layan Kadınlar Lahdi.

ğ

ö

Fonda m zeyi gezen ziyaretçilerin ayak sesleri, fısıldaşmaları duyulurken bir s re a layan kadın ig rlerinden parçaları yakın plandan g r r z.


ZEYNEP: Nerdeydi? SEV L HOCA: Giriş kapısının oradaki koridorda. Giderken bakarsın… Yeni bi sergi planlıyorum. n m zdeki kış için. Belki onu da sergiye dahil ederim. ZEYNEP: Hocam… hem okul hem sergi işleri çok yorucu oluyordur…

© Burak Çevik, Fol Films

SEV L HOCA: Yok canım… Parçaları birleştirmekle ilgili. yle atla deve de il. Bir parçanın yanına neyi koyarsan anlam ifade ediyor. Birbiriyle konuşuyorlar mı, zıtlaşıyorlar mı… ZEYNEP: Oyun oynamak gibi.

SEV L HOCA: Evet… K rasyon oyun gibi. Kendi kuralları, kendi dili var. ZEYNEP: Ama sergi bir ay kalıyor, sonra… SEV L HOCA: Ne olmuş sonraya? ZEYNEP: Sonra kaldırıyorlar.

SEV L HOCA: Ben de yle d ş n yordum… Eskiden. Bir şey ancak kalıyorsa, kalıcıysa de erlidir diye d ş n yordum. ZEYNEP: Yani… Sadece ben olsam… saklamak isterdim yani hocam. O kadar emek veriyorsunuz. Sevil Hoca g l mser.

SEV L HOCA: Saklayamadı ın şey, senin de ildir dimi?… Her şey avcunda olsun. Her şey bir b t n olsun istiyorsun… ZEYNEP: Sadece… kaybolan bir şey yapmak istemezdim sanırım. Sevil Hoca şe katle g l mser.

SEV L HOCA: Bi kere… Bi şeye sadece istedi in zaman ulaşabildi inde ancak var oldu unu d ş n yorsun. ZEYNEP: Nasıl yani?

SEV L HOCA: Basbaya… Youtube’da yoksa, o video yoktur. Sizin jenerasyon için b yle. ZEYNEP: Ama hocam… ulaşamadıktan sonra, olsa ne olur olmasa ne olur…

SEV L HOCA: Eee ama bir kere karşılaşmışsın, g z g ze gelmişsin… Bilmiyorum… dedi im gibi, belki de bu yaşla ilgilidir. ZEYNEP: Genç olmakla?

SEV L HOCA: Ç nk ben de her şeyin b t n olmasını, ne bileyim, çizdi im her yolda sendelemeden y r meyi… hatta en nemlisi ne istedi imi bilmeyi çok isterdim gençken. Sevil Hoca istemsizce g l mser ve konuşmasına devam eder.

ö

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

Ö

ü

ü

ü

ü

ğ

ğ

ğ

ö

ğ

ğ

ğ

Ö

ö

ö

ğ

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ğ

f

ü

ü

ö

ğ

ü

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

ü

SEV L HOCA:


ZEYNEP: Sonra ne oldu? SEV L HOCA: Bilmem. Sonra zaman akıyor... nsanın kendi do asına karşı gelmesi, onu kabul etmesinden daha kolay sanırım. En azından bende yle olmuştu. Bi şey olurken zaten anlamıyorsun. Sonra da iş işten geçmiş oluyor. Biraz soluklanayım da biri bana her şeyi ş yle en baştan anlatsın, diyorsun.

© Burak Çevik, Fol Films

ZEYNEP: Kimse kendisine benzemiyor ki hocam… Herkes bir kalıba, bişeye zenmiş. Sonra da onu kabulleniyor. SEV L HOCA: Taklit kanunları işte bu. Hatta korku kanunları… Kendilerini yalnız bulmaktan korkuyorlar… ama kendilerini hiç bulamıyorlar. Zeynep bu c mleden oldukça etkilenmiştir. Bir an kendisini d ş n r. Sevil Hoca devam eder. SEV L HOCA: A layan Kadınlar Lahdi de bu y zden ilginç... Koca lahdin 4 farklı y zeyinde 18 kadın ig r . Her biri bir l n n arkasından zg n, a lıyor. Ama bazıları oturuyor, bazıları ayakta, hepsinin y z nde farklı bir ifade var. ZEYNEP: Tek bir kalıptan çıkmamış…

SEV L HOCA: Hepsi kendisi. L bnan’ın Sayda kasabasında M. . bilmemkaçta kendisi olabilmiş 18 kadın. Zeynep g l mser.

ZEYNEP: Ben de bazen k ç c k bi kasabadayız gibi hissediyorum.

SEV L HOCA: yle. Sanat camiası k ç k bi kasaba. Akademi k ç k bi kasaba…

ZEYNEP: Herkes birbirlerini k ç ms yor yine de birbirlerini pohpohluyor gibi… SEV L HOCA: Birbirlerinden st n olmak istiyorlar yine de birbirlerinin n nde saygıyla e iliyorlar. ZEYNEP: Ne neriyorsunuz hocam? SEV L HOCA: Yurtdışını d ş nd n m ?

ZEYNEP: D nemdeki arkadaşlarımın bazıları Berlin’e gitti. Bazıları da Kanada’yı deniyor. SEV L HOCA: Ama masra lıdır. ZEYNEP: Her yer aynı de il mi hocam?

SEV L HOCA: Do ru. Orası da kendi başına bi kasaba… Ama en azından, ‘confort zone’dan çıkmış olursun. yi gelir. ZEYNEP: Ben burada kalmak istiyorum sanırım. Tanık olmak istiyorum… Kim ne yapıyor, nasıl yapıyor, ben ucundan nasıl tutabilirim… Ne istiyorum… SEV L HOCA: Tanıklık ilginç bir kelime. Bana suçu anımsatıyor. Hani ‘‘G rd n de tahamm l m ettin, ses etmedin mi?’’ gibi.

ü

ü

ö

İ

ü

ü

f

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

ö

ü

ü

ü

ü

ö

ö

ü

ğ

ü

Ö

İ

ü

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

ö

ü

ü

ü

ü

ü

ö

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

f

ü

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

ö

İ

İ

İ

ğ

ğ

ZEYNEP: Siz de zamanında gitmediniz hocam. Gittiniz mi?

ö

Ö

Kendimden başka herkes olmak isterdim.


ZEYNEP: Tahamm l etmemek… SAHNE 19. İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZESİ / KORİDORLARI. İÇ. GÜN

© Burak Çevik, Fol Films

Zeynep ile Hocası, stanbul Arkeoloji M zesi’nin Çinili K şk Binası’nda y r mektedir. Bu ihtişamı bina, 1472 yılında Osmanlı Sultanı II. Mehmed tarafından yazlık saray ya da k şk olarak yaptırılmıştır. Zeynep ile Hocası, eski çinilerin arasında y r rken sanki bambaşka bir zamandadır.

SEV L HOCA: Benimle bişey mi konuşmak istiyordun sen? Zeynep cevap veremez. SEV L HOCA: Ders çıkışı gelmiştin, acelem vardı hani benim…

Zeynep, y ksek lisansa dair konuyu açmaktan son anda vazgeçmiştir. ZEYNEP: Sadece teşekk r etmek istemiştim. Mezun olurken… Sevil Hoca şe katle g l mser. SEV L HOCA: Numaram var dimi sende? Zeynep, başını ‘evet’ anlamında sallar.

SEV L HOCA: Diledi in zaman arayabilirsin… Kara Kitap’ı okudun mu? ZEYNEP: Orhan Pamuk? … Yok sadece Yeni Hayat’ı okumuştum. SEV L HOCA: Pamuk’un başyapıtıdır. ZEYNEP: Not alayım hocam, bir saniye.

Zeynep, telefonunu çıkarıp not alır. Sevil Hoca devam eder. SEV L HOCA: Kitabın sonlarına do ru bi hik ye var. Ne zaman bu çinili k şke gelsem aklıma geliyor. Şehzadenin Hikayesi… Hayatı boyunca kendisi olmaya kafayı koymuş bir Şehzade’yi anlatıyordu. Okumalısın…

ü

ü

ö

ö

ö

ü

ü

ü

â

ü

ü

ğ

ü

İ

ü

f

ü

ü

ğ

İ

ü

İ

İ

İ

İ

İ

ZEYNEP: Not aldım hocam, okucam.

İ

İ

SEV L HOCA: ki ç aylık şeyler dışında… Yok ben de buradaydım. Ben de tanıktım yani… Senin deyiminle. Ama hiçbir şeye hayatımda tahamm l etmedim. Farkım buydu işte sanırım.


© Burak Çevik, Fol Films

SAHNE 20. ANLATICI – ÇİZİMLER

Anlatıcı’nın anlattı ı sıralamayla şehrin çeşitli yerlerindeki a açların haritalamasını g r r z. ANLATICI: Zeynep, G lhane Parkı'nın Bab-ı Ali kapısına bakan tarafında tramvay yolunun ortasında bulunan 300 yıllık çınar a acının yanından geçip Sercan ile buluşmaya giderken, kentin çeşitli yerlerinde pt erkekleri d ş nd . niversitenin ilk yıllarında tanıştı ı utangaç bir genç olan Mustafa’yı, bir keresinde Çengelk y'deki iskele yanında bulunan ve r zg rlı bir havada kırılan dalıyla çay bahçesinde oturan birinin l m ne sebep olan 500 yaşında bir a acın dibinde, bir keresinde de bir eski kitapların bir liraya satıldı ı mezat sonrası Saha lar Çarşısı’nın hemen çıkışındaki a acın altında pm şt . Bu a acın, 1960’lara kadar birçok idam mahkumunun celladı oldu unu, a aç dallarına asılarak idam edildi ini bilmeyerek. Sonraları niversitenin gezi kul b nde tanıştı ı T rk Sanat M zi i hayranı bir genç olan Ufuk, ona Bulgurlu'daki ç Pınarlar mevkiinde bulunan bir çınar a acının altında aşkını açmıştı. Elbette T rk Sanat M zi i'nin 70'li yıllarda en pop ler şarkılarından birisi olan ve nl assolist Behiye Aksoy’un seslendirdi i 'O A acın Altı' parçasının, bu 200 yaşından fazla a acın altında bestelendi ini Zeynep bilmiyordu. Ufuk’u da pt . Zeynep, aslında zaman zaman pek de pmek istemedi i erkekleri de pt . Bazen o an onu yapması gerekti ini d ş nd için, bazen ‘hayır’ demeyi bir t rl beceremedi i için, bazen ise sadece merakına yenik d şerek. Kocamustafapaşa Camii’nin hemen dışındaki 1400 yıllık servi a acının altında zg r’ pmesi de tamamen meraktandı. Derslerine s rekli yardımcı olan, bir dedi ini iki etmeyen bu genç acaba nasıl p ş yordu? 1940’lı yıllara kadar stanbul halkı, bu yaşlı servi a acında asılı olan zincirin ucu yere de di inde kıyametin kopaca ına inanıyordu. Artık zincir orada de il. Kıyamet kopmadı. Ama Zeynep, meraktan da olsa zg r’ pt . zg r’ n içinde kıyametler koptu. SAHNE 21. SİNEMA SALONU. İÇ. GECE

Perdede Semih Kaplano lu’nun 2008 yapımı S t ilminden bir sahne oynuyor. Filmin başrol oyuncusu, sapsarı bir sazlı ın içinde kaybolmuş gibi y r yor. Zeynep ile Sercan sinema salonunun arkalarında yan yana oturmuş, ilmi izliyor. Filmin başrol oyuncusu, y r y ş ne devam ediyor. Sanki sazlıkta bir şey arıyor. Sercan ile Zeynep’in elleri. Birbirlerine yakın de iller.

Filmin başrol oyuncusu, eline bir taş alıp, sazlıkta avlanan bir avcıya do ru fırlatmaya hazırlanıyor. Sercan’ın eli, Zeynep’in eline yakınlaşmaya başlıyor. Filmin başrol oyuncusu, taşı atmaktan vazgeçip yere indiriyor. Sazlıkta kocaman bir balık g r p onu kucaklıyor.

ğ

ğ

ğ

ğ

ğ

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

ğ

ü

ö

ğ

ü

ü

ğ

İ

ü

ü

ğ

İ

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

ö

ğ

ü

ü

ö

ö

ö

ü

f

Ö

ğ

ü

ü

ü

ğ

ö

ğ

ü

ğ

ö

ö

ö

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ö

â

ü

ü

ö

ü

ü

ü

Ö

ü

ü

â

ü

ö

ğ

ü

ö

ğ

ü

ğ

ğ

Ö

ö

ü

ü

ğ

ğ

ö

ğ

f

ğ

ö

ğ

ğ

ğ

ğ

ğ

İ

ğ

ğ

ü

ö

ğ

ü

f

ü

ü

f

ğ

ğ

ü

ğ

ğ

ü

ö

ü

ğ

Ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ğ

ü

ğ

ü

ğ

ğ

ğ

ğ

ğ

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ğ

ü

ü

ü

f

ü

ü

ü

ü

ü

ğ

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

ö

ü

ü

ü

ü

ğ

ğ

ü

ğ

ü

ü

ğ

ü

f

ğ

â

ğ

ü

İ

â

ü

ü

ü

ü

ğ

ğ

ü

ğ

f

ü

ü

ö

ü

ğ

ü

ü

ü

â

ü

İ

ü

ö

â

ğ

İ

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ğ

ö

ü

ü

ü

â

ö

ğ

ğ

ğ

ü

Sercan, Zeynep’in eline dokunuyor. Zeynep, karşılık veriyor. kisinin de elleri st ste. Çok narin bir an. kisi de fazla hareket edip bu anın b y s n bozmak istemiyor.

ü

İ

Ü

SEV L HOCA: Kendi keş i b t n hayatı, b t n hayatı da kendi keş i olan birinin hikayesi… K tibi ile buna benzer bir k şke kapanıp, hiç durmadan, sabah akşam yazı yazan biriymiş bu Şehzade. Şehzade s ylermiş k tibi de yazarmış. nsanın kendisi olabilmesi için, içinde sadece kendi iç sesi olması gerekti ini, o sesi de bir şekilde bulup çıkarması gerekti ini d ş n yormuş. K tibe t m çocuklu unu anlatıp yazdırmaya başlamış sonra. Mutlu bir çocukluk geçirmiş. Avrupa’dan oyuncaklar, en g zel yemekler… Bir eli ya da di er eli balda. 29 yaşına kadar her şehzade gibi e lenmiş, sevişmiş, kitaplar okumuş, m lk edinmiş, resim ve m zikle y zeysel bir şekilde ilgilenmiş, askerli e merak sarmış, evlenmiş, bir s r çocuk sahibi olmuş falan ilan. Ama sonra kardeş katlinden dolayı delirerek ‘yarıştan çekilen’ b y k abisinden sonra kendisini tahtın 3. varisi olarak bulmuş. Tam o d nem, e er bir g n Osmanlı tahtına oturursa, milyonlarca, milyonlarca insanın hayatını d ş nmesi gerekti ini fark etmiş. Ya nemli bir kararın ortasında, k ç kl nde yedi i bir k se çile i ya da ne bileyim, bir harem a asının saçma sapan bir s z n hatırlarsa? Bu paranoyalarla, d ş ncelerini ve sa lı ını bozan her şeyden kurtulmaya kafasını koymuş. Eşyalarını atmış, ç nk anılarıyla doluymuş. nsanlardan uzaklaşmış ç nk etkilenmemek için. Kendini okumaya verdi i yıllardan c n almak için t m k t phanesindeki kitapları teker teker yakmış. Eski g nlerinde mutlu oldu unu hatırlamış ç nk okudu u t m kitaplar sayesinde ‘kendi de ilmiş’. ‘‘Oysa bir Padişah mutlu olmak de il, kendi olmak zorundadır’’ diye yazdırmış k tibe. K şk ndeki t m kokulardan arınmış, m zik aletlerini parçalatmış, duvarlarını da beyaza boyamış. Bir gece yarısı k tibine yine kurtulmak için çocukluk anılarını yazdırırken, batılı panjurlardan başını çıkarıp karşı ovadaki kar ya ışını izlemiş. şte o an fark etmiş. T m bu kendi olma çabası aslında kendi savaşı de il. Aslında yıkılmakta olan Osmanlı devletinin savaşı oldu unu o an anlamış. Sonra her şey onun için tarihsel bir l m kalım m cadelesine d n şm ş. Geceleri sabaha kadar, pencereden dışarı bakıyor, başka şehirleri hayal ederek de işen kendi lkesinin şehirlerini ve insanlarını d ş n yormuş. Ve elbette sabaha karşı pencere kenarında o kadar uzun s re bekledi i için de bir g n zat rreye yakalanmış. Yata a d şt nde, zar zor yazdırdı ı son şey, ‘‘Yalnızca kendileri olabildikleri için ıssız ç llerdeki taşları, insan aya ı de memiş da ların arasındaki kayalıkları, hiç kimsenin g rmedi i vadilerdeki a açları kıskanıyorum’’ olmuş.


Zeynep ile Sercan el ele. SAHNE 22. ZEYNEP EV / SALON. İÇ. GECE Zeynep’in eli, evin kapısını anahtarla açıyor. Sonra yine Zeynep’in eli; ışı ı açıyor.

© Burak Çevik, Fol Films

Zeynep’in evinde bir s r a zına kadar doldurulmuş koliler var. Kolilerden anlaşılan, taşınmak için hazırlıklara başlamış. Sercan’ın eli kitapların oldu u kolinin en st ndeki kitaba gidiyor. Bu kitap, Harry Potter serisinden bir kitap. SERCAN: Hep Dumbledore’un ev cinlerini k lelikten azad edilmesi için kılını bile kıpırdatmayan neoliberal bi piç oldu unu d ş nm ş md r. Zeynep g ler. ZEYNEP: Hiç yle d ş nmemiştim.

SERCAN: D ş nemezsin tabii. Kaç yaşındaydık okudu umuzda… 10-12 falan. ZEYNEP: Okudun mu sen de? SERCAN: Tabii ki. Okumayan mı vardı!

Sercan, kitabı yerine koyar. Kolideki di er kitaplara g z gezdirir: STAT KO VE DE Ş M SERCAN: Stat ko… T rkçeye Batı’dan alınan ilk kelime… Stat ko. S ylemesi de zor ha. Sta-t -ko. ZEYNEP: B yle ufak tefek bilgileri

renmek neye yarıyor… Hava atmaya mı?

SERCAN: şe yaramıyor mu? Etkilenmedin mi?

Sercan, Zeynep’in yarısı boş dolabında bir masa tenisi raketi ve topu bulur. Sektirmeye başlar. SERCAN: Tanışıyorsun galiba?

Zeynep ne diyece ini bilemez. lk aklına geleni s yler.

ZEYNEP: Evet. Bu ev iyice k ç k gelmeye başladı. Daha geniş bi yer arıyorum. SERCAN: O zaman gereksiz bir bilgi daha… Sa cıların neden masa tenisinde bu kadar iyi oldu unu biliyor musun? ZEYNEP: Ç nk yurtlarda tek yapabilece in şey masa tenisi oynamak.

Sercan, Zeynep’in bunu bilmesini beklemiyordur, şaşırmıştır. SERCAN: Karşımızda yurtta yıllarını geçirmiş biri var sanırım. Zeynep, koltu a yayılır. Yorulmuştur. ZEYNEP: T m g n y r d m. Bacaklarım a rıyor.

ğ

ğ

İ

ğ

İ

Ğ

ü

ü

ğ

ö

Ü

ğ

ö

ü

ö

ü

ü

ö

ğ

ğ

ğ

ğ

ğ

ö

ğ

İ

ğ

ğ

ğ

ğ

ü

ö

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ö

ü

ü

ö

ü

ü

ü

ü

ö

ü

Sercan raket ile oynamayı bırakır. O da koltu a oturur. Koltu un kenarında Orhan Pamuk’un Yeni Hayat kitabı vardır.

ü

İ

Filmin başrol oyuncusu, balı ı elinden kaçırıyor, tekrar tutuyor. Yere ç k yor, yorgun. Sazlıkta, kuca ında kocaman bir balık, ylece kalmış.


ZEYNEP: Aziz Sancar mı Orhan Pamuk mu? SERCAN: Aziz Sancar’ın neden Kimya Nobeli aldı ını bile bilmiyorum. Bilen var mı? Kimse bilmiyor. Sokakta çevir sor, bilen çıkmaz. Ama adını okullara falan veriyoruz.

Zeynep’in bu esprisi Sercan’ı epey g ld r r. SERCAN: Kara Kitap’ı okudun mu? ZEYNEP: Hı-hı… Şehzadenin Hikayesi baya iyiydi.

© Burak Çevik, Fol Films

ZEYNEP: Bi kere Orhan Pamuk’un Nobeli s zel Nobeli. Aziz Sancar’ın sayısal. Aziz Sancar’ınki daha kıymetli.

SERCAN: Sana da fazla oryantalist gelmiyor mu? Sanki bizim için de il de, Paris’te purosunu t tt ren burjuva eleştirmenleri mutlu etmek için yazıyor gibi. ZEYNEP: Yurtdışında başarılı olmuş herkese bak. Hepsi yle. Nuri Bilge Ceylan’a bak. SERCAN: Aaaa orada dur. Ona laf ettirmem.

ZEYNEP: Neden? Kutsalın mı? Kırmızı çizgin mi? Babanın o lu mu? SERCAN: Tamam. Buyur. Hadi. Eleştir.

ZEYNEP: Bi kere çok yavaş. Ne o yarım saat bakışmalar izliyoruz. Adam ona bakıyor, o adama bakıyor falan. Hayat bu kadar yavaş de il ya. Gerçek hayat bu kadar yavaş de il! SERCAN: Bi de niversite okumuş, ha if entelekt el birisin ha!

ZEYNEP: Ne alaka! kincisi… sonları yok ilmlerinin. Pat diye bitiyo. Sonucu yok. SERCAN: Son nemli diyorsun yani.

ZEYNEP: Konuyu ba lasın en azından. Sanat ilmlerinin olayı bu sanırım. Bug nki ilmde de… Yakından çekmiş adamın y z n . zliyoruz izliyoruz izliyoruz. Sonra… jenerik akmaya başlıyor. SERCAN: Do uya has bişey bu biliyorsun dimi? ZEYNEP: Filmlerin pat diye bitmesi mi?

SERCAN: Sonucun çok da m him olmaması. nemli olanın o yolculuk, arayış hali olması. 13. y zyılda yazılmış bi kitap var. Mantıku’t Tayr. Kuşlar Meclisi. Yazarını hatırlamıyorum şimdi arapça bişeydi. Neyse… Çeşit çeşit kuş toplanıp, en y ce kuşa do ru uçmaya başlıyor. Yol zorlu tabii… Bir bir vazgeçiyorlar. Sonunda binlerce kuş çıktıkları yolda otuz tane falan kuş hede ledikleri yere varıyorlar. Ama hede ledikleri yerde sadece bir ayna buluyorlar. Kendilerine ulaşıyorlar. Ç nk nemli olan arayış.

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

İ

ü

ü

f

ü

ğ

â

ğ

ö

ğ

f

ü

ğ

ü

ü

ü

f

Ö

ö

f

f

ü

ğ

İ

ğ

f

ğ

ü

ö

ğ

ZEYNEP: Çile çekmeden hiçbir şeye kavuşamayız diyor bu hik ye. Bunu da sorunlu buluyorum. lla acı çekmeyi, acıyı y celtmek… Bunu kabul etmiyorum.

ü

İ

ö

SERCAN: Her evin olmazsa olmazı da burada. Orhan Pamuk Bey.


SERCAN: Ç nk istedi ine istedi i zaman ulaşabilen bir jenerasyonuz. ZEYNEP: Darbe g rd k. Ekonomik kriz g rd k. Deprem g rd k. Ter r g rd k.

ZEYNEP: Mutlu olmak… Belki. Sercan gerilir. O da yorgundur.

© Burak Çevik, Fol Films

SERCAN: Ve hala ne istedi imizi bilmiyoruz.

SERCAN: Uzun, derin bir uykudan başka bir şey istemiyorum… Mutlu olsak nolcak. ZEYNEP: Belki… Ne bileyim… Eksik hissetmezdik. SERCAN: Eksik nedir biliyor musun? ZEYNEP: Nedir? Sercan, Zeynep’e d n p bakar. SERCAN: Birbirine ait olanın hen z bir arada olamayışı. Zeynep g l mser. G z n kaçırıp, n ne bakar. ZEYNEP: Bişey içer misin? SERCAN: Kahve? Zeynep, kalkıp mutfa a do ru hareket eder. SERCAN: Dur ben de yardım edeyim. SAHNE 23. ZEYNEP EV / MUTFAK. İÇ. GECE Zeynep, iltre kahvesine kahveyi koymaya başlar. ZEYNEP: Guatemala. Yeni çektirdim.

Sercan, kahvenin poşetini alıp incelemeye, arka etiketini okumaya başlar. ZEYNEP: Ekşi olanlardan.

SERCAN: Ben sevmiyorum pek onları ya. Kuru kahvecinin iltre kahvesi daha iyi bence. Zeynep cevap vermez. SERCAN: Ne yaptın y ksek lisans işini?

ö

ü

ö

ö

ü

f

ö

ü

ü

ö

ö

ü

ğ

ü

ü

ğ

ü

ü

ğ

ö

ö

ğ

ğ

ü

ü

ü

ü

ö

f

ü

ü

ZEYNEP: Sevil Hoca’nın yanına gittim. M zeye. Yeni sergi hazırlıyormuş. Lahitleri falan g sterdi. Konuştuk biraz. Sonra kaynadı gibi…


SERCAN: Konuşmadım deme. ZEYNEP: Yeri, sırası de il gibi hissettim o an. Ne bileyim. SERCAN: Sadece gidip eski taşlardan konuşup geri mi d nd n?

© Burak Çevik, Fol Films

ZEYNEP: Bi de utandım. SERCAN: Neyden? ZEYNEP: Y ksek lisans yapabilece imi sanmıyorum.

Sercan’ın elinde tuttu u defter, ilm boyunca ‘Anlatıcı’ konuşurken fonda g rd m z çeşitli haritalamaların bir benzeridir. Zeynep, vapurda, boş zamanlarında bu haritalamaları eskiz defterine kendisi yapıyordur. SERCAN: Allah aşkına, herkesin yaptı ı bişeyden bahsediyoruz. n ne gelen yapıyor artık. Şu eskizlerine bak. Sırf bunlardan dolu bi portf yle çıkarırsın. ZEYNEP: Yapabilmeyi geçtim, yapmak istedi imden de emin de ilim. Ayrıca zaten Sevil Hoca da s ylerdi. SERCAN: Ne derdi?

ZEYNEP: Yani ne bileyim o da hiç açmadı y ksek lisans konusunu. Tek dedi i şey yurtdışına git, oldu. SERCAN: Bayılıyorum şu yurtdışı sevdalılarına. Kendi napıyormuş burda? O gitsin… ZEYNEP: Ben de yle dedim. SERCAN: Ne dedi…

ZEYNEP: Ne bileyim, konu de işti işte. Zaten bu arada… Staj yaptı ım yer beni başka bi o ise nermiş. Orada başladım geçen hafta. Sercan bu gelişme karşısında şaşırmıştır. SERCAN: stedi in bir yer miydi?

ZEYNEP: Evet. Bayadır listemdeydi. yi bi şirket. Yeni bi proje almışlar. Bir villanın çocuk odalarını bana çizdiricekler… Tuvaletleri dahil. SERCAN: Çok iyi. Baya g veniyorlar sana. Zeynep konuyu hızlıca kapatmak ister. ZEYNEP: Referanstan falan herhalde… Zeynep, kahveyi bardaklara koyar.

ö

ü

ö

ü

f

ğ

ü

ö

ğ

ü

ğ

Ö

ğ

ü

ö

ğ

ü

f

ğ

İ

ğ

ğ

ğ

ğ

ü

ğ

ö

ö

ğ

ZEYNEP:

ü

İ

Sercan, mutfa ın ufak masasında duran Zeynep’in eskiz defterine el atıp sayfalarını karıştırmaya başlar. Bir yandan da diyaloga ayak uydurmaya çalışıyordur.


Şeker? SERCAN: Tek. Zeynep, Sercan’ın kahvesine bir adet şeker atar. SAHNE 24. ZEYNEP EV / SALON. İÇ. GECE

SERCAN: Sad generation with happy pictures. ZEYNEP: Belgrad ormanı. SERCAN: Hiç gitmedim. ZEYNEP: Oha. Herkes gitmiştir Belgrad’a.

© Burak Çevik, Fol Films

Zeynep pencere kenarında sigara içmektedir. Sercan, koltukta kahvesiyle oturmaktadır. Zeynep’in duvarındaki mutlu bir anının foto rafına g z n diker. Zeynep, ormanlık bir alanda kahkaha atıyordur.

SERCAN: Yıllarca stanbul’da yaşayıp deniz g rmemişler oldu unu biliyor musun? Zeynep şaşkındır. SERCAN: Ciddiyim. Çevremde var b yle insanlar. ZEYNEP: Nerede oturuyorsun sen?

SERCAN: Bizim burada konuştu umuz her şey ayrıcalıklı. lkenin en iyi okullarında okuduk. stedi imiz zaman kitap alma, ne bileyim bi tiyatroya, sinemaya gitme l ks m z var. ZEYNEP: Bana ev adresini versene bi. SERCAN: Napıcan? Zeynep g l mser. ZEYNEP: Belki bişey g nderirim. Sercan kestirip atar. SERCAN: Olmaz. ZEYNEP: Neden? Bir sessizlik olur. Zeynep sessizli i bozar. ZEYNEP: Nişanlıymışsın diye duydum.

Sercan buna acı bir şekilde g l mseyerek karşılık verir.

ü

ğ

İ

ü

ğ

Ü

ü

ü

ü

ü

ü

ö

ğ

ü

ü

ü

ü

ö

ö

ğ

ğ

ö

ü

ü

ü

ö

İ

SERCAN: Nişanlıy-dım. Biriyle seviştik. 2buçuk sene s rd . 25 sene anlatsam bitiremem g zel anılarımı. Onun için boşver. Sonra çok mutsuz olduk, nişanı attık. O da başkasıyla evlendi. Ben de ailemin yanına taşındım. Ve bitti. Yani g zel şeyler de bitiyor, k t şeyler de. Her şey biter.


SERCAN: Sadece başlangıçlar. ZEYNEP: Ben mesela ayrılık hikayelerine dayanamam, dinleyemem. Hep ‘tanışma hikayenizi anlatın’ derim. Sercan g l mser.

© Burak Çevik, Fol Films

SERCAN: Anlatayım mı? ZEYNEP: stersen.

SERCAN: Rock’n Coke. 2013. Pos cihazlarının bozuldu u için herkese bedava içki da ıtıldı ı g n. Efsane bir g nd r o. Neyse… Deli gibi sarhoşuz. şeyecek yer arıyorum, t m tuvalet kabinleri dolu. Şu plastik olanlar hani boktan olanlar. Neyse kuytu bi yer bulayım dedim, işemeye başladım. Ama tam sınırdayım yani telleri çekmişler, hani tellerin tesi çıkıyorsun dışarı. ç tane kız, bilet parası vermemek için t nel kazmış. Tellerin altından giricekler g ya. Azme bak. ZEYNEP: Oha kaç para ki bilet? SERCAN: Ya çok bişey de il de işte

renciler. Atraksiyon peşindeler zaten. E lencesine.

ZEYNEP: Eee…

SERCAN: Çok abs rd bir şekilde karşılaştık yani ben hemen topladım kendimi, işedi imi g rmemişlerdir inşallah falan diye d ş n yorum. Kafam da acayip g zel. Bunlar telle toprak arasında bocalarken yardım ettim. Sonra işte t m hafta sonu takıldık birlikte. Yine bir sessizlik olur. ZEYNEP: zl yor musun onu?

SERCAN: Hayır. Ama her şeyi tekrar tekrar d ş nd kçe… Kendimi… kendimden m thiş utanır hissediyorum. ZEYNEP: Neden? Aşk aptallaştırdı ı için mi?

SERCAN: Sadece… Hiçbir zaman sandı ım gibi de ilim. Eminim yarın da bu geceyi d ş nd mde utanaca ım. Kendim sandı ım şey durmadan de işiyor. Ço u zaman ben birleştiremesem, sabahki ben, akşamkini tanıyamayacak… gibi bir his… ZEYNEP: Geriye utanç kalıyor. Yine bir sessizlik h kim olur. SERCAN: Sevişmicek miyiz? SAHNE 25. ZEYNEP EV / BANYO. İÇ. GECE Zeynep ile Sercan, Zeynep’in ufacık banyosundadır. Birlikte duş alıyorlardır. Banyonun perdesi çekili oldu u için sadece başlarını g r r z.

ğ

ü

ü

ö

ü

ü

ğ

ü

ü

ğ

ğ

ö

ü

ü

ğ

ğ

ü

ü

ğ

ü

ğ

ü

ü

ğ

ü

ğ

ü

ü

ü

ğ

ü

ğ

ğ

ö

ğ

ü

ü

ü

İ

Ü

â

ö

ü

ğ

ü

ü

ü

Ö

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

K vet o kadar k ç kt r ki g çl kle hareket ediyorlardır.

ü

İ

Ö

ZEYNEP: Boşver. nemli olan başlangıçlar.


Bir s re bu bocalamalarını izleriz. Komik bir andır. Bir s re sonra Sercan dayanamaz. SERCAN: Sanırım… Ben çıkıp… Beklesem daha iyi olacak.

© Burak Çevik, Fol Films

Zeynep durulanmaya devam ediyordur. Cevap vermez. Duyup duymadı ından da emin olamayız. Sercan duştan çıkıp, klozetin st ne oturur ve yarı ıslak bir şekilde Zeynep’in durulanmasını bitirmesini bekler. Sercan’ın d şt

bu durum hoş de ildir ve hatta biraz g cenmiştir. Yine de bozuntuya vermemeye çalışıyordur.

SAHNE 26. ZEYNEP EV. İÇ. GECE

Zeynep duştan çıkmış, odasında saçlarını kuruluyordur. Evin salonuna do ru seslenir. ZEYNEP: Sercan! Kahve? Sercan’dan cevap gelmez.

Zeynep saçlarını kurulayarak evin salonuna do ru y r r. Aynı zamanda y r rken sorusunu yineler. ZEYNEP: Kahve yapıcam, içer misin sen de?

Zeynep, salona vardı ında kimsenin olmasını g r r. Sercan gitmiştir. Geri d n p banyoya bakar. Banyonun camına yapışmış sarı, ufak bir post-it ka ıdına Sercan’ın not bıraktı ını g r r: Evinin adresi. Adres, Sultangazi semtindeki Alevi n fusun yo unlukta oldu u Gazi Mahallesi’ndedir. SAHNE 27. MİMARLIK OFİSİ / TOPLANTI SALONU. İÇ. GÜN

O isin st nde çalıştı ı villa hakkında bir toplantı yapılmaktadır. Toplantıya villanın sahibi, 30’lu yaşlarının ortasındaki takım elbiseli, zengin bir erkek olan Nevzat Bey de katılmıştır. Toplantının genel amacı Nevzat Bey’e gidişatı sunmaktır. SEHER HANIM: G rd n z gibi, çatıya da ufak bir e im ekledik… NEVZAT BEY: Hmm…

SEHER HANIM: nceki prototiplerde bu yoktu tabii, yeni bir gelişme olarak… NEVZAT BEY: Niçin b yle g r n yor? SEHER HANIM: Nasıl? Nevzat Bey bazı şeylerden hoşnut de ildir.

NEVZAT BEY: Bi tuhaf g r n yor gibi… B yle bi şey konuştu umuz hatırlamıyorum. SEHER HANIM: Açıkçası… lk toplantılarımızda projenin s rd r lebilir olması konusunda vardı ımız ortak karar sebebiyle… Nevzat Bey, aniden Seher Hanım’ın s z n keser.

ü

ö

ğ

ü

ğ

ğ

ö

ğ

ü

ğ

ü

ğ

ğ

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

ğ

ö

ğ

ğ

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ğ

ö

ğ

ü

ü

ö

ğ

ğ

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

ö

ü

ü

İ

ü

ü

ö

ü

ü

ü

ü

ö

ü

ö

ğ

ü

ü

ü

ü

f

ö

NEVZAT BEY: S rd r lebilir ve ‘g zel’ olması konusunda.

ü

Ö

Zeynep sabunlanır ve yıkanmaya başlar. Zeynep sabunlandı ı için durulanma nceli i ondadır ancak Sercan, bu daracık k vette hareket etmekte zorlanıyordur. Zeynep, durulanmak için hareket ettikçe, Sercan kayıp d şecek gibi oluyordur.


SEHER HANIM: Bu formu ya mur suyunu toplamak için tasarladık. Bu şekilde peyzaj için su tasarrufu sa layabiliriz. Hem de uzun vadede çatının daha dayanıklı ve sa lam olmasını sa layacak. Yani sizin açınızdan da oldukça avantajlı ve son derece k rlı.

© Burak Çevik, Fol Films

NEVZAT BEY: Bir dakika, bir dakika. Yani… benim su tasarrufumdan siz ne? Tasarruf edecek o mu kalmıştı? Anlamıyorum… S rd r lebilir olması, g zel olmasına engel olmak zorunda mı? Ben açıkçası birkaç ahşap malzeme ekleyece inizi falan d ş nm şt m, abuk sabuk bi çatı, alengirli bi su tesisatı de il. Seher Hanım, Nevzat Bey’i ikna edemeyece inin farkına varır. Artık tek amacı m şterisini sakinleştirip, memnun etmektedir. SEHER HANIM: Anlıyorum Nevzat Bey… Çok iyi anlıyorum sizi. Bunun zerinden tekrar geçip bir orta yl bulabilece imize eminim. NEVZAT BEY: Seher Hanım… Tekrar geçmenize gerek yok. nceki nerideki çatıya geri d nerseniz o bile yeterli olur. Seher Hanım, başıyla ‘anlaşıldı’ işareti yapar. Artık bu konuyu geride bırakmak istiyordur. SEHER HANIM: yleyse iç mekanlara bakmaya ıslak hacimlerden başlayalım. rnekleri çeşitlendirdik. Ersan, rica etsem ekranını paylaşabilir misin? Esasen iç hacimlerin sorumlulu u Zeynep’indir. Ersan, Zeynep’in n nde duran laptopu kendi n ne çeker. ERSAN: Tabii Seher Hanım.

Zeynep, o toplantı içerisinde t m çalışmasının Ersan’a ait olaca ını anlamıştır. Kendisinin g r nmez bir işg c oldu unun farkına varır. SAHNE 28. MİMARLIK OFİSİ / TUVALET. İÇ. GÜN

Zeynep gergin toplantı sonrası tuvalette y z n yıkıyor. Psikolojik olarak yıpranmış oldu u ortada. Tuvalet kabinlerinin birinden aniden sinirli bir çı lık sesi geliyor. Zeynep irkiliyor. Tuvalet kabininden Seher Hanım çıkıyor. Sanki hiçbir şey olmamış gibi Zeynep’in yanına gelip, nce elini sonra y z n yıkıyor. Zeynep de elini durulamaya devam ediyor. Biri patron, di eri en alt seviye çalışan farklı konumdan iki kadın, k t geçen ve erkek bilmişli ine maruz kalmış bir toplantı sonrası yan yana ellerini yıkıyor. SAHNE 29. KİRALIK, BOŞ EV. İÇ. GÜN

Zeynep ile Emlakçı, kiralanmayı bekleyen bomboş bir evin koridorundadır. Emlakçı koridorda y r yerek evi g stermektedir. EMLAKÇI: Ufak ama şirin bir yer. şini g r r. ZEYNEP: Burasına kaç demiştin abi?

EMLAKÇI: 2.600… Tabii elden olursa bi indirim yapar belki… Salonu b y k buranın. yle bi artısı var. Zeynep tuvalete bakar, tuvaletin sifonunu çeker. EMLAKÇI: Hiçbi eksi i yok kızım. G ven bana. Valla.

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ğ

ü

ö

ö

ğ

ü

ö

ğ

ğ

ü

ü

ö

Ö

ü

ö

ü

ü

ö

ü

ö

ğ

ğ

Ö

ü

ü

ü

ğ

ö

ü

Ö

ü

ğ

ü

ğ

ğ

ö

ğ

ü

ü

ö

ü

ü

ü

İ

ü

ğ

ü

ü

ğ

ğ

ö

ğ

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ZEYNEP: Bankadan deyece im ama 2.600 fazla abi.

â

Ö

Toplantı bir anda gerginleşmiştir. Seher Hanım, kendini toplayıp, t m zg veni ve tecr besiyle sakince açıklama çalışır.


Evin salonuna do ru y r rler. Evin salonu bomboştur. Koca bir boşluk. Emlakçı’nın telefonu çalar. EMLAKÇI: Ben buna bi bakayım.

© Burak Çevik, Fol Films

Emlakçı elinde telefonuyla arka odalara do ru y r meye başlar. EMLAKÇI: Buyrun Latife Hanım… Evet…

Telefondaki Emlakçı’nın sesi gittikçe uzaklaşmaktadır.

Zeynep, evin salonunda yalnız kalmıştır. Bir ileri bir geri y r r. Bu boşlukta ne yapaca ını bilemez. Boş, d z duvara bakar. Anlatıcı devreye girer ve anlatamaya başlar. G r nt de evin boş salonunda bir ileri bir geri giden d ş nceli Zeynep kalır. ANLATICI: Zeynep, bir an için annesini zledi ini hissetti. Boş evlerin boş duvarlarına bakarken annesiyle taşındı ı sıvasız evleri aklına getirdi. ylece durdu, nefesiyle oynadı ve nefesini dinledi. Herkes gibi 5 yaşından ncesini hatırlamıyordu. Babasını hatırlamıyordu. 5 yaşından sonra da annesiyle bir evden di erine kaçarcasına, her evle birlikte yeni bir hayat kurarak Anadolu’da şehir şehir dolaştıkları yılları hatırlıyordu. Bir şirketin muhasebecisi olan annesinin, şirketin ş pheli i lası sebebiyle başlatılan soruşturmada ifadesine başvurulmuştu. lk duruşmaya katıldı ında, olan biteni g rd n ama sadece bir ‘tanık’ oldu unu s ylemişti. kinci duruşma ancak yıllar sonra gerçekleşebildi. Sanık sıfatıyla arandı ı yıllar da b ylece başlamış oldu. Şehir şehir kaçmaya alıştıkları d nemde bazı geceler, annesinin odasından a lama sesleri gelirdi. Zeynep, gecenin karanlı ında yata ında ylece yatar, elinden hiçbir şey gelmeyece ini bildi i için annesi sesini duyup da o daha çok z lmesin diye sessizce a lardı. Sabahları her şey unutuluyor, hayat kaldı ı yerden devam ediyordu. Zeynep, aksayan e itimindeki açı ı kapamak için kendi kendine ders çalışmaya da tam o sıralar başladı. Her şeyi kendi kendine rendi. çten içe, ancak bu şekilde kendisini annesine sevdirebilece ini d ş n yordu. Bir çocu un mr n n yarısını kendisini ebeveynlerine sevdirmeye, di er yarısını da bu zamanlardan kalan hasarı tamire çalışarak geçirdi ini bilmeyerek. Sonra bir gece yarısı operasyonuyla kapıları zel Çevik Kuvvet tarafından kırılıp annesi Kayseri Kadın Kapalı Cezaevi’ne g nderildi inde, Zeynep’in yeni evi bir devlet yurdunun alt ranzası oldu. Uzun s re konuşmadı. Sadece dinledi. Bu d nyayı dinledi ve bu d nyada hayatta kalmanın kendine zg yollarını aradı. nsanları g zledi. Ve onlar gibi olmaya çalıştı. Aynaya baktı ve g l msemeyi rendi. G l msemelerine numaralar verdi. 2 numaralı g l msemesini sıklıkla kullanmaya başladı. Sonra bir g n annesinden mektuplar kesilince, telaşlanmaya başladı. Annesi, bir kış g n , ci erlerinde oluşan demin giderilememesi sebebiyle hastaneye kaldırılmış, 6 ay sonra da bir yaz sabahı vefat etmişti. Zeynep, bu haberi 3 numaralı a layışıyla karşıladı. G zyaşlarını sildi ve hayatta kalmanın o gizli yollarında daha da g çl olaca ına dair kendisine s z verdi. SAHNE 30. NARİN EV / BÜYÜKADA. İÇ. GECE Zeynep’in y z ne yansıyan odun ateşi.

Zeynep ile Narin, Narin’in B y kada’daki evinde ş mine karşısında çay içiyorlar. Zeynep’in g z ateşe dalmış, hipnotize olmuşçasına bakıyor. Arkada Narin’in kendi kendisine bir şeyler anlattı ını, dipten gelen bir ses gibi duyuyoruz. NAR N: rem de Berlin’den d n yormuş. Staja başlamış orada. Key i yerindeydi yine buldum 1.90’lık sarışın diyor. Hiç elinden kaçırmıyor valla helal olsun kıza… Narin’in dipten gelen sesi belirgin hale gelmeye başlar.

İ

ğ

ö

ü

ü

ğ

ü

ğ

ö

ü

ö

ğ

ü

ü

ö

ğ

İ

ğ

ğ

ğ

ü

ö

ö

ğ

ö

ö

ğ

ğ

ö

ü

ü

ü

ğ

ü

ö

ğ

ü

ü

ğ

ğ

ü

ö

ü

ğ

ğ

ü

ü

ğ

ü

f

f

ö

ü

ğ

ü

ü

ü

ü

İ

ü

ö

ü

ü

ü

ğ

ö

Ö

ü

ğ

ü

ğ

ü

ü

ğ

ğ

ğ

ğ

ö

ü

ü

ü

ö

ü

ğ

ü

ö

ü

ü

ğ

ö

ğ

ğ

ö

İ

Ö

ü

ü

ö

ü

ö

ğ

ü

İ

İ

İ

ü

NAR N:

ğ

ü

İ

EMLAKÇI: Konuşuruz onları. Bu evin sahibi di eri gibi de il. yidir. Tanışınca g r ceksin. Ev hele içine sinsin senin.


Neyse sonra bizim Derin aradı… Ankara’da o da, y kse e girdi, biliyorsun. Okul larıtatile girmiş bi hafta, stanbul’a geliyor. Hazır rem de buradayken toplanalım ş yle hepimiz, g zel bi restorana gidelim diyor. Tutturdu sonra suşi diye. Çi balık. Oyk. Kıramadım ama yani kız ne zamandır burada de il. Gideriz dimi? Limon ister misin? Biraz limon sıksak iyi olur çaya. Zeynep ateşe dalmış, Narin’i dinlemiyordur. NAR N: Şşşt! Limon diyorum. Zeynep irkilir, kendisine gelir. Narin’in zerinde b y k bir şal vardır.

© Burak Çevik, Fol Films

ZEYNEP: Hı?

NAR N: Ateşe mi daldın kız! Limon atcam ben çaya istiyor musun? ZEYNEP: Olur.

Narin, mutfaktan limon getirir ve Zeynep’in çayına sıkar ve sonra cilveli bir edayla konuşmaya başlar. NAR N: Bi çay yapıp g t relim mi arka bahçeye? ZEYNEP: Kime? NAR N: Kime olcak kız, hani kamp yapan vardı ya!

Zeynep’in aklından tamamen çıkmıştır. Bir an aklına gelir, g zleri biraz parlar. ZEYNEP: Aa! Hala orada mı? NAR N: Geçen geldi, kapıyı çaldı. ZEYNEP: Ne diye? NAR N: Su rica etti. Suyu bitmiş. ZEYNEP: Ne zamandır orada? Baya olmadı mı ya?

NAR N: Ne zararı var kız, kalsın işte. Kimseye zararı yok. Su istemeye geldi ince ben unutmuştum bile valla… ZEYNEP: Ne bileyim… Ben yine de bi huylanırdım yani. Tanımıyoruz. NAR N: Ay saçmalama yine…

Zeynep bir an için s yledi inin tam tersi bir ikri a zından kaçırır. ZEYNEP: Çay g t relim mi?

Narin, Zeynep’ten bunu beklemedi inden ya da bu ikri abs rt buldu undan dolayı şaşırarak g l mser. NAR N: Ne?

İ

ü

ü

ü

ö

ğ

ğ

ğ

ğ

ü

ö

ü

ğ

ü

f

ü

ü

ğ

ö

f

ü

ğ

ğ

ö

ü

İ

ö

ü

ö

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

ğ

Zeynep, çayından bir yudum alarak, haylaz bir şekilde ve çok do al bir şey s yl yormuş tonuyla devam eder.


ZEYNEP: Çay g t relim. Narin, Zeynep’in ilk d ş ncesine d ner. NAR N: Ay ne alaka tanımıyoruz etmiyoruz. Zeynep, Narin’e takılmaya başlar.

© Burak Çevik, Fol Films

ZEYNEP: Nişanlın mı kızar? NAR N: Beyefendi kim bilir hangi limandadır şimdi…

Narin’in g zleri parlar. Aklına geçen g n izledi i bir şey gelmiştir. NAR N: Geçen ne izledim Net lix’te! Do um pozisyonu var ya hani. ZEYNEP: Nasıl?

Narin kendini koltu a atıp, bacaklarını açarak do um pozisyonunu g sterir. NAR N: Ya işte klasik do um yaparkenki pozisyon. ZEYNEP: Ha evet. Narin, koltuktan do rulur, devam eder.

NAR N: Aslında çok sa lıksızmış. Zaten mantıklı de il. Annenin bebekle ilgilenmesi imk nsız yani o pozisyonda, d ş nsene! ZEYNEP: Nerden denk geliyosun b yle şeylere…

NAR N: Ve neden biliyor musun? Fransa Kral 14. Louis y z nden. Adamın do um izleme takıntısı varmış. D zg n izleyebilmek için bu pozisyonu zorunlu hale getirmiş. Sonra da yerleşmiş işte, kimse de sorgulamamış. ZEYNEP: Iy! D ş nmek bile istemiyorum do umu.

NAR N: Adamın takıntısı neden? Halka açık ilk kraliyet do umu kendi do umuymuş. ZEYNEP: Ya şu her şeyi bebekli e, çocuklu a ba lamalarına da iyice uyuz oluyorum ha! NAR N: Ya valla bak. Dizide g r p araştırdım. Vikipedia’da da var. ZEYNEP: Ay tamam inandım. De iştir konuyu. Narin çekinerek mırıldanır. NAR N: Son bişey diyebilir miyim? Zeynep baygın g zlerle bakar. NAR N: Ay tamam tamam sustum.

ü

ü

ü

ü

â

ö

ğ

ğ

ü

ğ

ğ

ü

ğ

ğ

ğ

ü

ğ

ö

ğ

ğ

ğ

ö

ü

ü

ğ

ü

f

ğ

ö

ğ

ğ

ğ

ö

ğ

ö

ü

ü

ö

İ

İ

İ

İ

İ

İ

ü

İ

İ

İ

İ

Narin’ın hevesi kaçmıştır, koltu a uzanır ve telefonuyla oynamaya başlar.


Bir s re sessizlik olur. Sessizli i telefondan başını kaldıran Narin bozar. NAR N: Haklıymışsın. Nişanlı de ilmiş Sercan.

NAR N: Evliymiş kız. Zeynep inanmaz, yarım a zıyla g l mser. ZEYNEP: Hadi oradan. NAR N: Al bak.

© Burak Çevik, Fol Films

Zeynep d n p Narin’e bakar.

Narin, telefonunu Zeynep’e atar. Instagram Story’sinde Sercan ve karısının mutlu bir pozu vardır. ZEYNEP: Tamam da… Nereden çıkardı… NAR N: Parmaklara bak, parmaklara. Y z k hangi parmakta. ZEYNEP: Sol. NAR N: Benimkine bak hangi parmakta… Zeynep cevap vermez. Narin tamamlar. NAR N: Sa . Demek ki evliler.

Zeynep’in y z buruşur ve a lamaya başlar. K ç k bir çocuk gibi a lıyordur. NAR N: Aaa… Dur, dur a lama. Canım dur… Sen… Boşver Sercan’ı… Ben ne bileyim… Narin, st ndeki şal ile Zeynep’i istemsizce rter ve ona sarılır. Sanki a lamasını ve z nt s n

rtebilecekmiş gibi.

SAHNE 31. NARİN EV, BANYO / BÜYÜKADA. İÇ. GECE

Zeynep ile Narin, Narin’in evindeki geniş k vette karşılıklı uzanmışlardır. Zeynep biraz daha teselli olmuş gibidir ancak halen z nt l oldu u anlaşılıyordur. Narin bir yandan sigara içiyordur. Karşılıklı uzanmış, sohbet ediyorlardır. NAR N: King Kong’u izledin dimi? ZEYNEP: Hı-hı.

NAR N: Sarışın bi kız var hani. Başrol. Acayip g zel… şte sen O’sun. Zeynep istemsizce g ler. ZEYNEP: Sercan da King Kong mu?

NAR N: Bak sahi diyorum. King Kong… gerçekten o kadınla ‘date’e çıkabilece ini d ş n yor muydu?

ö

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ğ

ğ

ğ

ü

ü

İ

ö

ü

ü

f

ü

ü

ü

ü

ğ

ğ

ü

ğ

ğ

ğ

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ö

ü

ü

ü

ü

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

kisi de bu tespit zerine g ler. Keyi leri biraz daha yerine gelmiştir. Narin sigarasından içmeye devam eder.

ğ

İ

Zeynep, ateşin başında çayını yudumlamaya devam ediyordır.


ZEYNEP: şi bırakıcam sanırım. Narin bu ani c mleyi duymayı beklemiyordur, şaşırır. NAR N: Daha yeni girmedin mi?

© Burak Çevik, Fol Films

ZEYNEP: M şteri g t yalamaktan başka bişey yaptıkları yok. Yok çevreye duyarlıymış, yok şu bu… Yalan. Kaç yaşına gelmiş kadın, m şteri karşısında s t d km ş kediye d n yor. NAR N: ş bu canım. Her şeyi do ru d zg n olmak zorunda de il. Ayrıca ‘senin’ o isin falan da de il, çalışıyorsun işte. Aylık maaşın yattı ı s rece key ine bak. ZEYNEP: Hatırlıyor musun, okula ilk girdi imizde… nasıl da hevesliydik, heyecanlıydık. D nyayı de iştirebilece imizi d ş n yorduk… NAR N: Ne yanlışlık var bunda? Zeynep g l mseyerek cevap verir. ZEYNEP: D nyanın haline bakmazsan yok!

SAHNE 32. NARİN EV, NARİN ODA / BÜYÜKADA. İÇ. GÜN

Zeynep ile Narin, geniş bir yatakta uyuklamaktadır. Odanın içini sabahın ilk ışıkları doldurmuştur. Biraz sonra kapı şiddetli bir şekilde vurulmaya başlar. JANDARMA: Evde kimse yok mu? Jandarma kapıya vurmaya devam eder. JANDARMA: Kapıyı açın! Evde kimse yok mu?

Zeynep ile Narin sersem bir şekilde uyanır. Narin artık re leks olmuş bir şey gibi kapıya y nelirken çekmecelerinden birinden bir baş rt s kapar. [Seyirci o ana kadar Narin’i baş rt s yle g rmemiştir ç nk hep evin sınırları içerisinde ve kadın kadına g rm ş zd r.] SAHNE 33. NARİN EV, KAPI EŞİĞİ / BÜYÜKADA. İÇ. GÜN

Zeynep ile Narin, uykulu g zlerle kapıyı aralar. Kapıda bir jandarma aracı ve yarım d zine asker durmaktadır. JANDARMA: Kusura bakmayın hanfendi. Evin sahibiyle g r şebilir miyim? Narin şaşkındır. NAR N: Buyrun. Benim. JANDARMA: Arka bahçenizde… Tam bu sırada iki jandarmanın koluna girdi i arka bahçede kamp yapan adam jandarma aracına bindiriliyordur. Adamla, kızlar kapı eşi inde g z g ze gelir.

ğ

ğ

ğ

ö

ü

ü

f

ü

ü

ü

f

ü

ğ

ü

ö

ü

ö

ğ

ö

ü

ü

ü

ö

ü

ğ

ö

ö

ö

ü

ü

f

ö

ğ

ğ

ü

ü

ö

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

ö

ü

ü

ü

ü

ü

İ

İ

İ

İ

ü

ü

ü

ü

ZEYNEP:

ö

İ

İ

Zeynep saçlarını suya batırıp çıkarıyordur. Saçları suyun y zeyinde y zmektedir.


Herkes bir an yerinde durur. Kapı eşi inde konuşan r tbeli jandarma devam eder. JANDARMA: Arka bahçenizde Gezi Olayları’ndan beri aranan birini bulduk. Siz mi saklıyordunuz? NAR N: Kimi?

ZEYNEP: Biz…

© Burak Çevik, Fol Films

Jandarma, adamı g sterircesine d n p ona bakar.

Zeynep bir an ne diyece ini bilemez. Herkes onun bir şey s ylemesini bekliyordur. ZEYNEP: Biz valla ilk defa g r yoruz beyfendiyi. NAR N: Hiç haberimiz yok.

JANDARMA: zinsiz kalıyorsa aynı zamanda haneye tecav z suçlamasını da kayda geçirmemiz gerekir. Bu sırada di er jandarmalar adamın çadırını kırmış, b km ş, jandarma aracının arkasına hızlıca yerleştirmektedir. Bu konuşmalar sırasında adamı da jandarma aracına bindirirler. Narin ne diyece ini bilemez. Suçlu olmak istemiyordur. NAR N: Geçirelim kayda. D ER JANDARMA: Komutanım, her şeyi topladık. JANDARMA: Siz merkeze geçin, ben ifadeleri alıp geliyorum. D ER JANDARMA: Emredersiniz komutanım. Jandarma aracı hareket etmeye başlar. JANDARMA: Bir bardak su rica edebilir miyim? NAR N: Tabii buyrun, içeri geçin.

Jandarma aracı giderken, Zeynep kapıyı kapatmaya başlar. Jandarma aracının camından eve do ru bakan ‘Kamp Yapan Adam’ ile Zeynep bir an için g z g ze gelir. Zeynep kapıyı kapatır.

SAHNE 34. NARİN EV, SALON/ BÜYÜKADA. İÇ. GÜN

Jandarma ile Narin, evin içinde oturmuş konuşmaktadır. Jandarma rica etti i suyu içer, kenara koyar. Elinde bir klas r, Narin’in s ylediklerini not almaktadır. Zeynep, pencereden dışarı, adamın kaldı ı arka bahçeye bakar. SAHNE 35. NARİN EV, ARKA BAHÇE/ BÜYÜKADA. İÇ. GÜN Zeynep, yabani otların, iç içe geçmiş bakımsız çalıların arasından geçip, adamın kamp yaptı ı yere gelir. T m eşyaları jandarma tarafından kaldırılmış. Kenarda kırık taburesi ve alanın ortalarında yere d şm ş çaydanlı ın st kısmı kalmıştır.

ö

ğ

ü

ü

ğ

ğ

ğ

ü

ü

ğ

ğ

ö

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ö

ö

ö

ğ

ü

ğ

ö

ö

ğ

ğ

ö

İ

İ

İ

İ

Ğ

Ğ

İ

İ

Adamın kamp yaptı ı alanda çimenlerin hepsi nizami kesilmiş, ayrıksı otlar ayıklanmıştır. Zeynep yerdeki çaydanlı ı e ilip inceler.

ğ

İ

Durun! Ne oluyor?


Kuşbakışı g r r z. T m yabani çalılı ın ortasında tertemiz bir alan. Ve alanın içinde, tam ortasında ç melmiş yerdeki çaydanlı ı inceleyen Zeynep. Zeynep aya a kalkar ve çevresinde otların nizamili ini fark edip, ylece durur. SAHNE 36. ZEYNEP EV. İÇ. GÜN Zeynep evde tek başına, biraz sıkıntıdan biraz yalnızlıktan salonun penceresindeki t l perdeye dolanmıştır.

© Burak Çevik, Fol Films

Zeynep, t m bedeniyle perdenin içinde yavaş yavaş d nmektedir. Bedenini perde tamamen kaplamıştır. Bir noktada artık daha fazla aynı y ne d nebilme ihtimali kalmayıp perdenin içine sıkıştı ında tam tersine d nmeye başlar. SAHNE 37. ZEYNEP EV. İÇ. GÜN Zeynep tuvalette elini yıkamaktadır.

Banyo camına yapıştırılmış olan Sercan’ın ev adresi notunu g r r. Bir an her şeyi tekrardan hatırlar, muslu u sertçe kapatır. Zaten su sızdıran eski musluk, bu sert darbeden sonra tamamen kırılır. Aniden tazyikli suyunu havaya do ru fışkırmaya başlar. Zeynep şaşırır. lk re leks olarak eliyle suyu kapatmaya çalışır. M mk n de ildir. Banyoda en yakınındaki el kurulama havlularını kapıp, muslu u tıkamaya çalışır. Bununla bir nebze başarılı olmuş gibidir. Bir an için soluklanır. Eli halen havluların st nde, her tarafı ıslanmış bir h lde durur. Ancak bu sefer su, di er eski borulara baskı yaptı ı için banyonun di er ucundaki k vetin, bez parçaları ile tutturulan eski başlı ında kendini g sterir. Bir boru daha patlamıştır. Zeynep yine irkilir. Re leks olarak elindeki havlulular ile bu sefer k vete koşar. Ancak bu hareketiyle lavabodaki patlayan suyu unutur. Ufacık banyonun iki borusu da tazyikli bir şekilde su fışkırtmaktadır. Zeynep, bu durumda ne yapaca ını bilemez. Koşarak banyodan çıkar ve kısa bir an sonra elinde bir s r bez ve eski yorganıyla gelir. Banyonun kapısını kapatır ve yorganı kapının altına sıkıştırır. B ylelikle suyun banyodan taşıp di er odalara gitmesini engellemek ister. Zeynep, durum ilerledikçe perişan hale gelmiştir. T m çabası yararsız gibi duruyordur. Tazyikli su altında elindeki havlularla lavabodaki boruyu sıkıştırmaya çalışır. Zar zor başarır. Bu sırada k ç c k banyoya su dolmaya başlamıştır. yle ki, su artık diz seviyesini geçmeye başlamıştır. K vetin tazyikli suyuyla u raşırken, az nce havlularla zar zor sıkıştırdı ı boru tekrardan patlar. Zeynep artık pes etmiştir. Suyun bel seviyesine gelmiş oldu u banyoda ylece durur. Suyun y zeyinde s z len Sercan’ın sarı post-it zerine yazılı adresi tam n ndedir. Zeynep, yorgun g zlerle ve pes etmiş v cudunun elleriyle ka ıdı tutar. SAHNE 38. SERCAN EV, APARTMAN GİRİŞİ / GAZİ MAHALLESİ. İÇ. GECE Gazi Mahallesi’ndeki 4-5 katlı derme çatma eski bir gecekondu binasının, içerisindeki merdiven boşlu undan giriş kısmını g r r z. Apartman kapısının camlarının yarısı kırık, yarısı ise çatlamıştır.

Zeynep apartmanın kapısını zorlar. Paslanmış çelik kapı açılmaz. Zeynep biraz daha zorlamayı dener. Yine olmaz. Kapının camlarının kırık oldu unu fark edip, cam kesmesin diye elini kibarca içeri sokar ve kilidi içeriden açar. Elini hızlıca çekerken eli kesilir. Aldırış etmez. Kesilen kısmı a zıyla biraz emer. Derin bir kesik de ildir. SAHNE 39. SERCAN EV, MERDİVENLER & KAPI ÖNÜ / GAZİ MAHALLESİ. İÇ. GECE

ğ

ğ

ö

ğ

ğ

ğ

ğ

ö

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ğ

ö

ğ

ö

ğ

ü

ğ

ü

ö

ü

ü

ö

ö

ğ

ğ

ğ

ğ

ü

ü

ö

Ö

ğ

ü

ğ

ü

ö

ü

ğ

ö

ğ

ö

ğ

ğ

ö

ö

f

ü

ö

ü

f

ğ

ü

ö

ü

ü

İ

ü

ü

ü

ö

ğ

ü

ü

ö

ü

ğ

ö

ü

â

ü

Zeynep, kesik olan elini tutarak yavaşça merdivenlerden çıkmaya başlar. Bazı katların ışıkları cızırdamakta, bazıları ise kafasına g re yanıp s nmektedir. Bu tekinsiz apartmanda elinden geldi ince sessizce ilerlemeye gayret g sterir. Dışarıdan polis araçları siren sesleriyle geçer. Zeynep irkilir.


Merdivenleri a ır a ır çıkan bir başkasının ayak seslerini duyan Zeynep, kula ını kapıdan çeker. Çok yaşlı bir kadın zar zor merdivenleri tırmanmaktadır. Zeynep, kadının geçmesini beklemek için ylece kapının n nde duruyordur.

© Burak Çevik, Fol Films

Yaşlı kadın, Zeynep’i geçer ve merdivenleri tırmanmaya devam ederken bir an durup Zeynep’e bakar. Zeynep’in kesik elinden apartmanın zeminine ufak ufak kan damlaları akmaktadır. Yaşlı kadın bu damlaları g r r. Zeynep, başı n nde bu kan damlasını fark edip, elini di er eliyle biraz daha kavrar. Kan damlaması bir an için durur. Yaşlı kadın, hiçbir şey demeden merdivenleri çıkmaya devam eder. Zeynep, kapıyı tıklatmak için hareket eder. Elini uzatır ancak son anda durur. Kapıyı çalıp Sercan ile y zleşebilecek midir? Zeynep, kapıyı çalmak için yumruk yaptı ı kesik elini, kapı y zeyinde durdurur ve avcunu açar. Kapıya avcuyla dokunur. Bir an ylece kalır. Kapıda avcunun içindeki ufak, yuvarlak bir kan lekesi belirmiştir. Zeynep, apartman boşlu undaki kırmızı boya kutusunu alır ve Sercan’ın kapısına orta boyutta bir ‘X’ işareti çizer. Hemen ardından merdivenleri hızlı bir şekilde koşarak apartmanı terk eder. Anlatıcı, anlatmaya başlar. SAHNE 40. ANLATICI – ÇİZİMLER

Anlatıcı, Gazi Mahallesi’nde yaşanmış olayların tarihçesini anlatırken, mahallenin ve 12-15 Mart 1995’te yaşanmış olayların haritalanmasını g r r z. ANLATICI: Bu eski bir hikayedir. Zeynep’in eski hikayelerden pek haberi yoktu. Nasıl ki Nazi d neminde Yahudilerin evlerinin kapısına, 1961’de Almanya ve T rkiye arasında imzalanan ‘ şg c Alımı Anlaşması’ sebebiyle Almanya’ya g ç etmiş T rklerin evlerinin kapısına ve zamanında Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan siyahilerin evlerinin kapısına işaret konuyorsa, T rkiye’de de Alevi vatandaşların kapısına bu işaret konuyordu. Oysa Sercan’ın ailesiyle kaldı ı Gazi Mahallesi bu t r işaretlemelere alışık bir mahalleydi. 1995 yılının Mart ayında, mahallenin çeşitli evlerinde g r len bu işaretler tedirginlik yaratmış olsa da mahalleli tarafından pek nemsenmemişti. 12 Mart 1995 g n mahallede bulunan ve Alevilerin ço unlukta oldu u bir kahvehaneye, durdurdukları bir taksi şof r n ld rerek aynı taksiyle giden bir grup, kahvehaneyi uzun namlulu silahlarla taramıştı. 13 Mart g n olayları protesto etmek için stanbul’un d rt bir yanından gelen yaklaşık 15 bin Alevi vatandaş, polis karakoluna do ru y r y şe geçti inde çevik kuvvet ve zel timler tarafından geri p sk rt lmek istendi. Yaşanan b y k çatışma sonucunda stanbul Valili i mahallede soka a çıkma yasa ı ilan etti. 14 Mart g n toplanan mahalleli istekleri için 4 maddelik bir liste hazırladı. Bu istekleri sırayla, cenazelerin verilmesi, soka a çıkma yasa ının iptal edilmesi, g zaltındaki Alevilerin geri verilmesi, asker ve polisin b lgeden çekilmesi şeklindeydi. stekler reddedilip aynı g n b lgeye askeri birlikler sevk edildi. Ertesi g n olaylar yatıştırılıp, soka a çıkma yasa ı kaldırıldı ında 22 kişi hayatını kaybetmiş, y zlerce kişi yaralanmış ve bir o kadarı da tutuklanmıştı. Zeynep, t m bunları bilmiyordu. Evine d nerken otob ste, Sercan ile oynadıkları X-O-X oyunlarını d ş n yor, içindeki kesini bir nebze yansıtabildi i için kendisiyle içten içe gurur duyuyordu. Bir hafta sonra Sercan ve ailesi, hiçbir komşusuna haber vermeden mahalleden apar topar taşındı. 9 yıl sonra tekrar kar ılaştıklarında yağ mur yağ ıyordu. stanbul’daki Terkos ve Sazlık Barajları’ndaki doluluk oranı yü zde 3’e gerilediğ i i in stanbullular bu ansızın gelen yağ muru kutlamak adına dı arı ıkmı tı. Zeynep, Sercan’ı bir apartmanın girişinde, belli ki hazırlıksız yakalandı ı ya murdan saklanırken g rd . Sırtı d n kt . SAHNE 41. UZAKDOĞU RESTORANI. İÇ. GECE

Akvaryumlarla çevrili, neon aydınlatmalarla ‘kitsch’ hale getirilmiş bir Uzakdo u restoranının geniş yuvarlak masasında niversiteden yeni mezun 6 genç kadın oturmaktadır. Restoranın konseptine g re, masanın st ndeki yiyecekler, yuvarlak masada s rekli d nmekte, ufak porsiyonlu yiyeceklerden yemek isteyenler alıp tek lokmada yemektedir. Zeynep, arkasını akvaryuma vererek bu 6 kişilik grubun ortasında oturmuştur. Akvaryum, turuncu ve şişko ‘Japon’ t r balıkları ile ‘Sarı Prenses’ t r balıklarla doludur.

ü

ö

ğ

ö

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ö

ö

ö

ü

ö

ğ

ü

ü

ü

ö

ğ

İ

ğ

İ

ö

ğ

ü

ğ

ü

ğ

ü

ö

ü

ü

İ

ü

ğ

ü

ö

ö

ö

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

İ

ö

ğ

ö

ö

ü

ö

ü

ü

ö

ğ

ü

ö

ğ

ğ

ü

ü

ü

ü

ö

ğ

ü

ü

ü

ğ

ü

ğ

ö

ö

ö

İ

ğ

ü

ğ

ğ

ü

ü

ğ

ü

ü

ğ

ğ

ğ

ö

ü

ğ

ğ

ü

ü

ü

İ

ğ

ü

ü

ü

ü

ğ

İ

ü

ü

ü

DER N; Ankara’da bir niversitede mimarlık alanında y ksek lisansa girmiş. stanbul’a seyrek geliyor.

f

ö

Apartman boşlu unun korkulukları yeni boyanmıştır. Yarısı kullanılmış kırmızı boya kutusu ve yıpranmış bir fırça, apartman boşlu unda bir kenarda ylece durmaktadır.

ö

Sercan’ın evinin kapısının n ne gelmiştir. Bir an durur, kapıya kula ını verir. çeriden belli belirsiz sesler gelmektedir. Sercan’ın içeride oldu unu anlar.


GENÇ KADIN 3; okuldan mezun olduktan sonra mimarlık ile alakasız bir işe girmiş. Bir reklam ajansının gra ik tasarım işlerini y netiyor. GENÇ KADIN 4; ailesinin işini devam ettiriyor. Abisiyle çalışmaktan, aile ortamından kopamamaktan şikayetçi.

DER N: … Bi de derste s rekli soda içip içip… NAR N: çine içine ge irmesi! Kızlar hep birlikte g lmeye başlar. GENÇ KADIN 1: Ay iyi ki almamışım o dersi!

© Burak Çevik, Fol Films

Diyalogların st ste bindi i ortamdaki konuşmalardan, konunun niversite hayatı oldu unu ve bu grubun lisansı birlikte okudu unu anlarız. Şimdi de, Ankara’da Y ksek Lisans yapmakta olan arkadaşları Derin’in stanbul’a gelmesi vesilesiyle buluşmaktadırlar.

ZEYNEP: Bi de t m yazdı ı kitapları illa aldırıyordu. Bir s r para vermiştim. GENÇ KADIN 2: Benim fotokopimi yakalamıştı. DER N: Kesin kızmıştır!

GENÇ KADIN 3: Aslıhan Hoca da yle yapıyor, bana kızmıştı g r nce baya…

Gençler, hocaların kendi kitaplarını almaya zorunlu tutmasından, 1 dakika ile kaçırdıkları dev teslim tarihleri sebebiyle tekrardan almak zorunda kaldıkları derslerden, proje teslimi için sabahladıkları kış geceleri niversite rekt rl n n tasarruf adına kaloriferleri yakmamasından, ayık kalmak için Nescafe 3’ 1 Arada’yı Kola ile karıştırdıkları g nlerden bahsederler. T m bu klişe anıların havada uçuştu u bilindik sohbetten sonra sıra şimdiki hayatlarına gelir. DER N: Bazen cidden… Ankara’dayken zl yorum burayı. NAR N: Burayı de il, bizleri zl yorsundur.

GENÇ KADIN 2: Bana da oluyor o. Ama insan zamanla alışıyo ya. Bi de ben Berlin’deyim. Sen Ankara’dan istedi in zaman atlayıp gelebiliyorsun, yle bak.

f

ü

İ

ğ

ö

ğ

ü

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

ö

ü

ü

ö

ü

ğ

ü

ö

ü

ü

ü

ö

ğ

ü

ö

ğ

ü

ğ

ü

ğ

ö

ü

ğ

ü

ü

İ

İ

İ

İ

İ

GENÇ KADIN 3: Nasıl gidiyor Berlinerlik?

ö

İ

GENÇ KADIN 2; Berlin’de y ksek lisansa kabul edilmiş. Almanya’da bir şirkette staj yapıyor.


GENÇ KADIN 4: Ya bazen diyorum ben de mi başvursam şu burslara okullara. Siz gittiniz ne g zel, Euro ile kazanıyorsunuz. Ben s r n r m kesin diye kaldım burada ailemin işine girdim. Daha beter s r n yorum!

© Burak Çevik, Fol Films

GENÇ KADIN 2: Gel kız! Ben yardım ederim senin t m başvurularına. NAR N: Ay senin o kalas abinle de çekilmez hiç.

GENÇ KADIN 4: Sorma! Paso başımda. Nereye çıkıyosun, napıyorsun, o m şteriye gitme, bu m şteri yan baktı mı… DER N: Kaç kurtul kızım. Berlin olmadı, Ankara’ya kaç.

Zeynep, ortadaki yemeklerden birini a zını atar. Narin, şarabını hızlıca içiyordur. ZEYNEP: Ben de bug n bastım istifayı! DER N: Aaa!

NAR N: Cidden mi kız! Bırakcam bırakcım diyorsun… Bıraktın sonunda demek. GENÇ KADIN 2: Neredeydin?

ZEYNEP: Ya nan Plaza’da bi mimarlık o isi. Seher Mimarlık diye… GENÇ KADIN 2: Plazada mimarlık o isi mi olurmuş ya… NAR N: Aman iyi olmuş, boşver.

GENÇ KADIN 3: Sen yine mimarlıkla ilgili bişey yapıyorsun. Ben hala reklam ajansında m şteri pembe mi sever sarı mı diye d ş nerek g nleri geçiriyorum… ZEYNEP: Eeee geçici demiştin. Biraz para biriktirip çıkıcam demiştin. GENÇ KADIN 3: yle olmuyomuş işte. Nasıl çıkıcan? GENÇ KADIN 4: Riske giremiyor insan… GENÇ KADIN 3: En iyisini Narin yaptı valla. Taktı y z

, B y kada’da kafasını dinliyor.

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ü

ğ

ğ

ü

ü

ü

f

f

ü

ü

ö

ü

İ

İ

İ

İ

İ

ü

İ

ü

Narin kahkaha atar ve şarabından içmeye devam eder.

ü

Ö

GENÇ KADIN 2: Staj d nemi şu an. Bi de DAAD bursu arttırdı. Mis…


NAR N: Valla şikayet edemem. GENÇ KADIN 2: Buldu tabii zengin kocayı.

© Burak Çevik, Fol Films

NAR N: Ay ne bulcam… O beni buldu! Hepsi birlikte g ler.

GENÇ KADIN 3: Valla feministim falan ama koca parası yemeye karşı de ilim! Genç Kadın 4 g lerek karşılık verir. GENÇ KADIN 4: Yazıklar olsun sana! O kadar mitinglere gittik kız! ZEYNEP: Pankart hazırlamaktan ellerimiz yara oldu, yara!

DER N: Demeyin yle. Kız ne g zel gerçek aşkı buldu, kafası rahat. Keşke ben de bulsam. Kıskanmayın kızı! Narin g ler. NAR N: Kıskanıyorlar valla! Narin a zına bir suşi atar. NAR N: Ay içim dışım çi balık oldu. Genç Kadın 2 dalga geçmek ister. GENÇ KADIN 3: Narin Hanım’ın nargilesini g nderin beyler!

GENÇ KADIN 2: Ay seni mi kıskancam kız! Valla ben bi Alman buldum. Sarışın. Mavi G z. Kibar mı kibar. NAR N: Atat rk bulmuşsun sen! Kahkahalar devam ediyordur…

ö

ğ

ö

ü

ü

ü

ğ

ö

ü

ğ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

İ

ü

DER N: Hala o 1.90’lık adamla mısın?


Hepsi e leniyordur, yine bir kahkaha atarlar. Narin ayaklanır.

© Burak Çevik, Fol Films

NAR N: Bi lavaboya gidip geliyorum. Narin, aya a kalkıp gider. Genç Kadın 4, nceki konudan devam ediyordur. GENÇ KADIN 4: Seninkiler de s rekli de iştiriyor valla…

GENÇ KADIN 2: nsan sevdi ini unutuyor da, sevilmedi ini unutmuyor. ZEYNEP: Bak yine depresif depresif konuşmaya başladı! Genç Kadın 4, Genç Kadın 2’ye d ner. GENÇ KADIN 4: Sus bakayım! Sen konuşamazsın! GENÇ KADIN 3: Bulmuşsun Alman’ı, konuşma hakkın yok!

DER N: Bakın bişey anlatcam… Fen Lisesindeyim, manitam var. Son sınıfa gelince ben sınava odaklanmak istiyorum deyip benden ayrılmak istedi. Ona, ‘‘Ayrılırsak z l rs n, ders çalışamazsın’’ dedim. Dinlemedi… GENÇ KADIN 2: Sonra? DER N: Sonra Hacattepe Tıp’ı kazandı! Hepsi kahkaha atıp içkisinden bir yudum alır.

GENÇ KADIN 3: Lise son sınıftasın… Sabah 7’de kalkıp okula gidiyorsun. 8 ders g r p sonra dershaneye gidiyorsun… DER N: Daha yıkık bir hayat g rmedim!

Tam o sırada Narin, elinde bir pastayla geri gelir. Kızlar hep bir a ızdan s ylemeye başlar. HERKES: Happy birthday to you! Happy birthday to you!

ö

ü

ö

ğ

ü

ü

ü

ö

ü

ğ

ö

ü

ğ

ö

ü

ü

ü

ğ

ğ

ğ

ğ

İ

İ

İ

Zeynep’in do um g n d r. Zeynep hem şaşkın hem de çok mutlu bir haldedir.

İ

İ

GENÇ KADIN 2: Yok bu biraz daha kısa!


NAR N: Ay o zaman bu ekibi nasıl toplıcaktık…

DER N: Dur kız! Dilek diledin mi?

© Burak Çevik, Fol Films

Pasta ortaya konur, Zeynep zerinde yanan mumlara e ilir.

Zeynep pastaya bakar, kızlara bakar ve do um g n pastasındaki mumları tek seferde s nd r r. Bir alkış kopar. SAHNE 42. OTOBÜS. İÇ. GECE

Zeynep ve Narin, bu g zel gecenin ardından gece otob s yle Zeynep’in evine do ru gidiyorlardır. Dışarıda ya mur ya maktadır. Otob ste sızmış, sakallı bir ayyaş ile sarı ya murluklu yaşlı bir kadın ile onun elini tutmuş, yine sarı ya murluklu 5-6 yaşlarında ufak bir o lan vardır. Otob s n arka koltu unda Narin, hem akşamın yorgunlu u hem de alkol n etkisiyle Zeynep’in kuca ına uzanmıştır. kisi de yorgundur. Bir s re konuşmadan ylece giderler. Narin biraz hareket eder. ZEYNEP: Rahat mısın? NAR N: Midem bulanıyor. ZEYNEP: Kusma sakın. Az kaldı bana. Geliyoruz. Bir sessizlik anı olur. Narin bu sessizli i bozar. NAR N: Sana yalan s yledim.

Zeynep, kuca ındaki Narin’e tepeden bakar. Narin, alkol n etkisiyle sakince devam eder. NAR N: Bir çocuk var içimde… Hareket ediyor… Hissediyorum… Bir canlı var içimde… Garip bir his… O… Bi t rl istemedi… Belki istedi… Ama hiç konuşmadık. Konuyu ne zaman açsam… Şimdi de… Gerçekten beni sevdi i için mi evleniyoruz yoksa karnımdaki şey için mi… Bilemicem. Otob s bir durakta durur, sarı ya murluklu yaşlı kadın ve torunu, birbirlerinin elinden tutarak a ır adımlarla otob sten iner. Otob s şof r bu a ır y r y ş s kunetle bekler. Yaşlı kadın ve torunu indi inde otob s yoluna devam eder. Otob s n arka koltu unda Zeynep ve Narin ylece oturuyordur. SAHNE 42. ZEYNEP EV / ANTRE. İÇ. GECE

ü

ğ

ü

ğ

ğ

ü

ü

ö

ğ

ğ

ü

ğ

ü

ü

ğ

ğ

ü

ü

ü

ü

ü

ö

ü

ğ

ö

ü

ü

ğ

ü

ü

ğ

ğ

ü

ü

ö

ğ

ü

ğ

ü

ğ

ü

ğ

ğ

ğ

ğ

ö

ğ

ü

ü

İ

İ

ü

İ

İ

İ

ü

ü

Zeynep’in evinin kapı a zı. Narin, duvardan destek alırcasına duvara dayanmış.

ü

İ

ZEYNEP: Ama… Daha bi hafta vardı!


Zeynep anahtarını deli e sokar ancak çeviremez. Bir aksilik vardır.

Zeynep bir t rl açamaz. NAR N: Aç kapıyı artık!

© Burak Çevik, Fol Films

ZEYNEP: Hay a zına sıçayım… Açıl!

Zeynep kapıyı açmaya çalışır, olmaz. Sinirden kapıyı yumruklar. ZEYNEP: Kilidi de iştirmiş… ev sahibi. NAR N: Bizim… ormandaki… ev. ZEYNEP: Ne evi? NAR N: Çatalca. ZEYNEP: Adresi hatırlıyor musun… NAR N: Ademefendi Tepesi. ZEYNEP: Evet? NAR N: ncel Sokak. ZEYNEP: Numara?

Narin bir anda kapının n ne do ru kusmaya başlar. T m paspas kusmuk olmuştur. SAHNE 43. ORMANDA BİR KULÜBE. İÇ. GÜN

Çatalca’da basit, minimal, her şeyin tahtadan yapıldı ı k ç k bir orman kul besi. Ormanın içerisinde, ormanın kendine zg sesi h kim. G neş do muş, huzurlu bir sabah. Zeynep ile Narin’in ayaklarına sarı, huzurlu g neşten bir parça vurmuş.

ü

ü

ü

ü

ğ

ü

ğ

ğ

ü

ü

ö

ğ

â

ü

ü

ü

ö

ğ

ğ

İ

İ

İ

İ

SAHNE 44. ORMANDA BİR KULÜBE. İÇ. GÜN

İ

Ö

ZEYNEP: Geldik eve geldik. Şimdi bi duşa girersin…


Narin uyumaya devam etmekte. Zeynep, evde eskiden kalan bir çaydanlıkta çay kaynatıyor. Dolapta bir yulaf bulup, k seleri yıkayıp, kaselere yulaf dolduruyor. Bahçeden biraz şeftali toplamış, şeftalileri yıkayıp, yavaşça kesip yulafa koyuyor. Anlatıcı anlatmaya başlar. SAHNE 45. ORMANDA BİR KULÜBE. İÇ. GÜN

© Burak Çevik, Fol Films

Zeynep, uyumaya devam eden Narin’in başucuna bir k se şeftalili yulaf koyar. Kendi k sesini alıp, ormanlık a açlara bakan pencere kenarına geçer. Sigarasını yakar. ANLATICI: Zeynep, Narin’in bir daha gitmemeye yemin etti i babasının orman içerisindeki ufak kul besinin pencere pervazında duruyor, r zg rın devasa a açları nazikçe sallamasını izliyordu. ‘‘Hayatta hiçbir zaman b y k konuşmamalı’’, diye d ş nd . Sonra bir an için içinden ‘‘Belki…’’ dedi. Ancak hemen ardından hızlıca c mlesini tamamlamaktan vazgeçti. D nden geriye ya mur sonrası havaya sinen ıslak toprak kokusu kalmıştı. Hava parçalı bulutluydu. 18 derece nem, 26 derece sıcaklık vardı. Hayata hazırlıksız bir şekilde savrulmuş gibi hissediyordu. R zg r saatte 13 kilometre hızla esiyordu. Haftanın ikinci g n yd . stanbul’daydı. Neredeyse 26 yaşındaydı. Kamera ilk defa dışarıda.

Pencere pervazına kurulmuş ormana bakıp sigarasını içen Zeynep’in suratı.

ğ

ğ

ü

ü

ü

ü

â

â

ü

ğ

ü

ü

â

ğ

ğ

ü

ü

ü

İ

ü

ü

ü

ğ

ü

ü

ü

ü

ğ

â

â

ü

ü

ü

â

ü

ü

Son.

ü

Ancak fevk lade içten bir tebess md r bu.

ü

Zeynep bir an için g l ms yor. Neden g l msedi i, neye g l msedi ini, 2 numaralı g l msemesi olup olmadı ını bilemiyoruz.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.