Boo! İkinci Dönem, Sayı 3

Page 61

rana kadar pek çok başka macera yaşamış, İmparatorluğu ise kaostan korumuştuk. Jagar Tharn olayı Tamriel tarihinde önemli bir yere sahiptir çünkü Tiber Septim yani namı diğer Talos başa geçtiğinden beri bir imparatorun başına gelen en büyük olaylardan birisiydi. Arena’dan sonra Daggerfall yapıldı fakat Morrowind kadar başarılı olamadı. Morrowind resmen kendi dönemi için bir devrimdi. Pek çok insan Bethesda’nın yarattığı o

inanılmaz dünyada kendisini senelerce kaybetti, Vvardenfell kıtasının küllü atmosferini içine çeke çeke oynadı, unutamayacağı anılar edindi. Ben bu maceracıların içindeyim, İmparatorluk tarafından şartlı tahliye edilen bir mahkumu oynamıştık Morrowind’de, bu mahkum belli bir yıldızın altında fakat belli olmayan ebeveynler tarafından bu dünyaya getirilmişti ve getirilme amacı oldukça büyüktü. Benim şu ana kadar gördüğüm

en farklı, en değişik yerlerden birisiydi şüphesiz Morrowind. Kasabaların ve şehirlerin adını, gittiğim yolları, tanıştığım insanların hepsini hatırlarım. Caius Cosades’in bana verdiği, Balmora’da bulunan ufacık odamda savaş planları yapar, hatıra olarak sakladığım eşyaları depolar ve Morrowind kıtasında edindiğim kitapları okurdum. Sonra, sonra Morrowind’de yapılacak her şeyi yaptığımda ek paketleri geldi. Tribunal ek paketi ile Tribunal tanrıları ile görülecek hesaplarımı gördüm, Morrowind’in başkenti Mournhold’u keşfettim, bu oyundan sonra oldukça ünlenecek Dark Brotherhood ile tanıştım, pek çok düşman edindim, Vvardenfell’in tüm dengelerini değiştirdim. Fakat bunlar bana yetmemişti, artık böyle bir efsanenin Morrowind’den çıkması gerekiyordu, gitmem gereken yerler vardı, işte tam bu sıralarda Bloodmoon ek paketi çıktı. Maceralarım beni Solstheim’e götürdü, Skyrim ile ilk tanışmam bu zamanlarda idi, Solstheim oldukça karlı, buzlu ve soğuk bir adaydı ve imparatorluk burada sorunlar yaşıyordu. Beni oraya çeken şey ise imparatorluğun sorunları değildi. Daedra Lordlarından birisi olan Hircine beni oraya çağırıyordu, yapmam gereken şeyler vardı, kaderim hala ta-

mamlanmamıştı. Solstheim’e gittiğimde bir hastalık kaptım, bu hastalık beni günden güne değiştiriyordu, bir gece dolunayın çağrısına dayanamayarak garip bir dönüşüm geçirdim, ben artık efsanelere göre bir kurt adam olmuştum ve açlığımın kölesiydim, insan etine olan açlığımın. Solstheim’de uzunca bir vakit geçirip Hircine ile hesaplaştıktan sonra Morrowind’e geri döndüm, hikayem sonlanmıştı artık, beni bekleyen başka maceralar başka kitapların konusuydu. Septim Kanının Sonu Yukarıda anlattığım şeyler benim Morrowind maceramın çok ama çok kısa bir özetiydi inanın. Bu oyundan sonra RYO endüstrisini değiştiren Bethesda durmayacaktı, seneler sonra Oblivion geldi ve grafiksel anlamda bildiğimiz her şeyi unuttuk. Oblivion muhteşem grafikleri dışında, bu sefer İmparatorluğun ana vatanı olan Cyrodiil’de geçtiği için daha bir heyecanlıydık. Oyunun başında klasik olarak bir tutsaktık ve şans mı dersiniz kader mi dersiniz, çok sürpriz bir şekilde olayların içine dahil oluyorduk. İlk 10 dakikasında başımıza gelenlere inanamazken birdenbire kendimizi Cyrodiil’in topraklarında buluyorduk. Amacımız im15 Aralık-15 Ocak 2011/12 | 61


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.