S.İleri: Yaşadığım İstanbul

Page 205

toplardan birinde yazıldığınca, “Yalnız şenle konuşurken yaşıyoram. Sonra sahneye bir acayip, bir ukalâ Cemil Meriç çıkıyor”... Epey çekinerek yanlanna gitmiştim. MağaraAakiler’lc birlik­ te gelen mektup, Bu Ülke’nin ithafında üslûbun değişmesi, bir azap, vicdan azabına yakın bir azap. Belki alkolün de etkisiyle. Hem, epey duraksayıştan, iç ödeşmesinden sonra. Nasıl olsa beni görmüyor, diyordum... Çocuk arınmışlığında ve o kadar coşkun Cemil Meriç’i bu son görüşmemizde tanıdım. Şimdi, yaz akşamının -2010 Temmuz’u- sonunda, JurnaF den şu satırlar, tuhaf bir şekilde bana iyi geliyor: “Acı, hassasiyetini kabuklaştırıyor insanın. Ölmek galiba bu. Ayrılığa alışmış gibiyim. Tevekkül, teslimiyet. Ve heyecanların gün geçtikçe kararan pırıltısı. Alışkanlıkların insanı pestile çevi­ ren çarkı. Artık yanarak değil, tüterek yaşıyorum. Nemli bir to ­ mar gibi. Kanatlarım her gün bir parça daha ağırlaşıyor. Galiba ihtiyarlıyorum.”

M übeccel İzm irli’ye M ektup Yorgun, üzgün Mübeccel Hanım... Hoş görürseniz, size böyle seslenmek istiyorum. Yorgun ol­ duğunuzu değil ama, gözlerinizin hep üzgün, kederli baktığını kırk küsur yıl önce, 1968 güzü?, 1969?, Cağaloğlu’ndaki küçük kahvede size söylemiştim. Kahve mi, derme çatm.a bir pastane mi, usul usul silinmiş. Bir akşamüzeriydi; bana ille sonbahar gibi geliyor. Mübeccel Hanım, sizi hep andım. Hattâ geçen ay, K ar Ya­ ğıyor Hayatıma , yeniden yayımlandığında, adsız giriş yazısında yine rastlayınca; bu kitapta Edip Cansever olmalıydı demişim, Cemal Süreya, Mübeccel İzmirli... Sizi hep yazmak istedim. Bir anı yazısı mı, öykü mü, bir romanda belirip kayboluşlar mı? Belki 199


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.