Kimi zaman bir kahvenin eteğinden “ bir udun hüzünlü ses leri yükselir” ama, peykede “ çepeçevre oturmuş maymunları andıran” yaratıklar -çeviride “mahlûklar” - müziğe kayıtsız; “pis çocuklar”; bağıra çağıra, “yüz kızartıcı oyunlar” oynuyorlar. Derken “zorba” ! “Zorbanın gözleri köleleri kendine çeker, tıpkı avı olan kuşlan yılanın, gözleriyle büyülemesi gibi.” Eylülün on sekizinde İstanbul’dan apar topar, “hacılann gemisi” yle ayrılan Chateaubriand, son anda, her nedense “ Baht sız Selim”e (Üçüncü Selim) gözyaşı döker: “Ah! Zorbalar, saa detleri ortasında ne kadar zavallıdır, kudretleri ortasında ne kadar zayıftır. Onlar, kendilerinin de akıtmayacaklarına emin olmadan bunca insana gözyaşı döktürmekle, bir biçareden esirgedikleri tatlı uykuya kendilerinin de kavuşamamalanyla gerçekten acına cak insanlardır.” Üçüncü Selim ve ‘zorba’!.. Atala mütercimi Ekrem Bey, Paris-Kudüs Yolculuğu'nn oku muş muydu?
Şair Nigâr Hanım’ın Defterleri O filmin adı Beklenen Şarki'ydı. Cahide Sonku’nun erken sona eren güzelliğiyle son bir kez alev alev göründüğü film. “Beklenen Şarkı”yı Zeki Müren söylüyordu. Arada bir televiz yonda gösteriliyor... Bense, nice yıllar bir kitap bekledim: Şair Nigâr Hanım’ın güncesi. (Gerçi günce mi demeliyim, günlük mü, karar vere miyorum. ‘Jurnal’ karşılığı için Ataç ‘günce’yi tercih etmiş. Ha tırlıyorum, Salâh Birsel, günceyle günlük arasında duraksamış, ‘günlük’te karar kılmıştı.) Çok uzun yıllar önceydi, Hayatımın Hikâyesi'm edinmiştim. Yaz sonunda bir gün ailecek Aşiyan’a gitmiştik, Tevfik Fikret’in evine. Müzede satılıyordu Hayatımın Hikâyesi. Cep boyu, ince 97