I.Bergman: Büyülü Fener

Page 306

Reçine ve taze yosun kokan dik orman yoluna çıktık. Yo­ lun iki yanında çamlar, karıncaların yaptığı tepecikler, ham meyvelerle yüklü böğürtlen çalılıkları vardı. Bahçıvanın ça­ maşır astığı ipin yanından geçtik. Birkaç gün önce ağabeyim ve arkadaşları Misyoner Evinden çilek çalmışlar, sonra da çi­ lekleri ezip Bayan Törnqvist'in çarşaflarına açık saçık resim­ ler çizmişlerdi. Hepimizden enikonu şüphelenilmiş, ama de­ lil yetersizliğinden salıverilmiştik. Sopayı suçsuz olmalarına karşın bahçıvanın oğulları yemişti. Ben her şeyi anlatsam mı diye düşünüyordum, çünkü ağa­ beyimden alınacak bir öcüm vardı. Bir gün tombul bir soluca­ nı burnumun ucunda sallandırıp "Eğer bu solucanı yersen sa­ na beş öre veririm," demişti. Solucanı mideme indirmeyi ba­ şardım, son parçayı yuttuğum zaman, "Sen bir solucan yiye­ cek kadar aptal olduğuna göre ben de sana beş öre vermeyece­ ğim," demişti! Esasen ben fazla saftım, her şeye kolay kanardım. Bur­ numda et olduğu için çoğu zaman ağzımdan soluk alırdım, bundan ötürü de salak bir görünüşüm vardı. Bir gün ağabeyim, "Anneannenin şemsiyesini al," dedi. "Aç. Sana yardım edeceğim. Şimdi yukardaki balkondan atlar­ san, uçacaksın." Son dakikada durduruldum ve öfkeyle ağla­ dım. Aldatıldığımdan değil, insanın anneannesinin şemsiyesi ile uçamayacağı için. Yaşlı Lalla bir gün bana, "Ingmar, sen pazar günü doğ­ dun. Pazar günü doğan çocuklar perileri görebilirler, ama göğ­ sün ün üzerinde iki tane ağaç dalını haç biçiminde tutmayı unutmamalısın," demişti. �alla söylediklerinin ne kadarına inanıyordu bilmiyorum, ben körcesine inanıp usulca yanından kaçtım. Peri değil ama parlak, hain yüzlü, küçük, gri bir adam gördüm. Oıta parma­ ğımdan büyük olmayan bir kızın elinden tutuyordu. Onu ya­ kalamak istedim ama cüceyle kızı kaçtılar. 293


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.