nırken dikkatli olmak gerektiğini çünkü bu insanlardan hoşla nılmaya başlanılabileceğini söylemişti. İ şte benim de başıma bu geldi. Pek çok meslektaşımdan hoşlanmaya başlamıştım ve bu bağları koparmak acı geliyordu . . . Bu bağlar benim Mü nih'ten ayrılmamı en azından iki yıl geciktirdi. Yaşamımda hiçbir zaman Münih'te geçirdiğim dokuz yıl da karşılaştığım basın kadar kötü bir basınla karşılaşmadım. Yapımları, filmleri, görüşmeleri ve benimle ilgili başka olayla rı neredeyse büyüleyici bir biçimde, hep biraz tepeden baka rak ve sıkıntılı bir küçümsemeyle karşıladılar. . . Kural dışı olanlar vardı elbette! Birkaç açıklama: İlk rejilerim, gerçekten de çok iyi değildi, anlaşılması güç ve yorucu bir biçimde gelenekseldiler. Bu ta bii ki önemli bir karışıklık yaratmıştı. İlke olarak sahneye koy duğum oyunların ardındaki düşünme sürecini açıklamayı reddetmem de daha çok rahatsızlığa yol açtı. Giderek geliştim ve zaman zaman gerçekten iyiydim. Ama iş işten geçmişti. İ nsanlar, kendini bir şey sanan bu katlanıl maz İskandinavdan bıkıp usanmışlardı. Sövüp saymaya başla dılar. Bayan Julie' nin prömiyerinde yuhalandım. Harikulade uyarıcı bir deneyim! Bir yönetmenin hiç değilse prömiyerinde oyuncularıyla birlikte seyirciyi selamlaması gerekir. Eğer yönetmen ortada değilse, grubun bölünmüş olduğu varsayılır. İlk önce oyuncu lar alkışlanıp bravolarını aldılar. Ben sahneye çıktım ve ku lakları sağır edici bir biçimde yuhalandım. Ne yaparsınız'? Hiçbir şey. Orada koyun gibi durup aptal aptal gülümsedim. Aynı zamanda şöyle düşündüm: İ şte Bergman, bu senin için yeni bir şey. Sonuçta insanların bu denli öfkelenebilecekleri ni bilmek iyiydi. Yoktan yere. " Hekuba ona ne ifade ediyorsa, o da Hekuba'ya. . . "
Sahne zemini canavar sümüğüyle yapış yapış. Ibsen'in zavallı
276