Yazı, bu oldukça egzotik ortamda kutladık. K.abi, annesi, Alman hizmetçimiz Rosie ve ben. Kabi gebeydi ve zararsız ama çok rahat.sız edici
"restless legs " denen
bir hastalık çeki
yordu. Sürekli dizleri ve ayak parmaklan kaşınıyordu. Bun dan dolayı her dakika hareket etmek zorundaydı ve hiç uyuya madığı için geceler gündüzlerden çok daha kötü geçiyordu. K.abi çoğu zaman küçük şeylerden yakınırdı ama bu hasta lığa sabırla ve kalın Rus romanlarıyla katlandı. Karanlık gece lerde evin içinde sonu gelmeyen gezintiler yapıyordu, arasıra yürürken uyuyor ve uyandığı zaman yaptığı şeyleri hiç anım samıyordu. Bir gece gürültüyle ve bir korku çığlığıyla uyandım. Kii.bi merdivenlerin dibinde yatıyordu. Yürürken uyuyakalmış ve boylu boyunca yuvarlanmıştı. Kazayı korku ve birkaç çizikle geçiştirdi. Olay benim için daha kötü bir sonuç verdi. Uykusuzluk ya da kötü uyuma sorunum kronikleşti. Dört beş saatlik uykuyla hala idare edebilirim. Çoğu kez derin bir uykudan bir sarmalın içine çekilircesine uyanırım, beni uyandıran bu karşı konulmaz gücün nerede saklandığını hep merak etmişimdir. Bu uyanış yaygın suçluluk duygulan mıdır, yoksa gerçeği denetim altına almak için duyulan bastı rılamaz gereksinim midir? Bilmiyorum. Geceyi katlanabilir kılmanın tek anahtarı kitaplar, müzik, bisküvi ve maden su yudur. En çetin saatler sabah üçle dört arasındaki "kuıtların saatleridir", iblislerimin geldiği saatler. Kendime işkence et me, nefret, korku, isteksizlik ve öfke. Bunları baskı altına al maya çalışmanın hiçbir yaran yoktur. Çünkü bu, her şeyi da ha da kötüleştirir. Gözlerim okumaktan yorgun düşünce mü zik başlar. Gözlerimi kapatır, yoğun bir dikkatle müzik dinle rim ve dizginleri iblislerimin eline veririm. "Haydi gelin baka lım, sizin nasıl çalıştığınızı biliyorum. Ne isterseniz yapın, karşı koymuyorum." İblisler iyice kudurur, sonra nefesleri tü249