Külliye 64

Page 18

Tanpınar’ı dikkatli okuyanlar, dikkatlerini ne anlattığına değil, nasıl anlattığına çevirenler, onun Türkçenin imkânlarını genişlettiğini, şahsi deneyimle evrensel olanı birleştirdiğini, bireysel, yerel ve evrensel üzerinden bir edebiyat inşa ettiğini göreceklerdir. Tanpınar sadece bunları getirmedi. kendi ifadesiyle “sükût suikastına” uğratıldığından şikâyet edip, “ah Tanpınar, vah Tanpınar” diyenler, hem Tanpınar’a hem eleştiri tarihimize hem de okuyucuya kötülük ediyorlar. Bir edebiyat eseri karşısında, akademisyenin, belki de eleştirmenin demeliyim, temel sorusu edebîliğe ilişkin olmalıdır. Tanpınar’ın ya da Oğuz Atay’ın çiçekten ya da böcekten söz edip etmediğini okuyucu zaten, romanı okuduğu takdirde görecektir. Tanpınar’a ilişkin çalışmamda, yazılarımda –aslında sadece Tanpınar’a ilişkin de değil- temel sorum “edebîlikle” ilgili olmuştur. Bir yazar kendi edebî dilini nasıl bulur, bulduğu dil edebî hazzı içerir mi içermez mi, içeriyorsa neden? Böyle bir soru ile yola çıkıyorsanız, metnin dünyasını edebiyat dışı bir yığın alanla ilişkilendirmek zorundasınız. Edebiyatı sadece konuya ve temaya indirgeyen bugünün eleştirmeni, kendi diline ihanet ediyor bence. Türkçenin bin yıllık tecrübesini yok sayıyor demektir. On dokuzuncu yüzyıldan kalan bu alışkanlık, cemiyet davalarının kürsüsü hâline getirilen edebiyatı, bir estetik nesne olmaktan uzaklaştırır. O yüzden bugünün cemiyeti nasılsa, eleştirinin seviyesi de budur. Öte yandan, edebiyatı insani faaliyetlerimizin merkezine koyup metni diğer alanlarla zenginleştirerek yorumlamak asıl amaç olmalıdır. Kaldı ki yakından takip etmemiz gereken Batı’daki eleştirel yaklaşımlar, söylediğim edebî yorum biçimini elli yıldan fazla bir zamandır yapıyorlar zaten. Tanpınar’ı dikkatli okuyanlar, dikkatlerini ne anlattığına değil, nasıl anlattığına çevirenler, onun Türkçenin imkânlarını genişlettiğini, şahsi deneyimle evrensel olanı birleştirdiğini, bireysel, yerel ve evrensel üzerinden bir edebiyat inşa ettiğini göreceklerdir. Tanpınar sadece

bunları getirmedi. Tanpınar öncelikle edebiyata bir sanat olma haysiyet ve şerefini yeniden kazandırdı. Birkaç yerde de söylediğim gibi, dün olduğu gibi bugün de Tanpınar, modern edebiyatın “en kültürlü” yazarıdır. Okur ve okuduğunu metinlerinde kullanır. Okuduğu metinleri edebî eserlerinde bu kadar kullanan ve okuduklarını bu kadar samimiyetle içselleştiren bir başka romancı tanımıyorum ben. Belki de bugünün insanı Tanpınar’dan “dikkati”; kendisine ve kâinata dikkati öğrenmelidir. Evrensel olabilme yolunda Tanpınar’ı en azından bundan sonra bir kaynak olarak değerlendirebilecek ve sunabilecek miyiz? Sanat eserinin didaktik tarafı, pedagojik olmamakla beraber, kendimizi kavramamız yolunda bize kılavuzluk etmesiyle ilgilidir. Her insanda sonsuz kâinat gizlidir. Yeter ki o kâinatı görebilecek bir bakış açımız, dikkatimiz ve tefekkür kabiliyetimiz olsun. Tanpınar’ın evrensellik yolunda, bugünün sanatkârına kaynaklık etmesi, sanat heveslilerinin, onun yazma biçimini kavramaları ile ilgilidir. Ama maalesef kimse, Tanpınar’ın dili nasıl kullandığı üzerine konuşmuyor; hâlâ onun hangi konuda ne düşündüğünden söz ediyoruz. Kolaycılık… Tembellik… Tefekkür korkusu… Entelektüel çileye talip olmamaktır bu. Dil felsefesinin, dilbilimin, mitolojinin, psikolojinin, dinin ve estetiğin Tanpınar dili ile –tema ya da konu değil–bağını kurmadan, Tanpınar’dan bir şey öğrenemeyiz. İmgenin kabiliyetini, üzerinde düşünüldükçe genişleyen kavramların, metafora ve simgeye doğru giden zenginliğini ve bütün bunların edebî hazzın – edebîliğin- feda edilemez şartları olduğunu kabul etmeden Tanpınar bize bir şey öğretmez. ■

18

h az ir a n-temmuz-a ğustos 2 0 1 5


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.