Kahramanmaraş Sayısı

Page 1

YIL : 01 SAYI: 05 ISSN: 2528-9896 MAK DANIŞMANLIK (Mak Araştırma Değerlendirme Danışmanlık Müşavirlik Organizasyon İnşaat ve Tic.A.Ş.) ADINA SAHİBİ & SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Mehmet Ali KULAT HUKUK DANIŞMANI Av.Nuri POYRAZ www.nuripoyraz.av.tr (0312) 231 4820 GENEL YAYIN YÖNETMENİ ARGEDER GRAFİK TASARIM Gökçe ANADOL YÖNETİM YERİ - YAZIŞMA ADRESİ Sümer 2 Sokak Angora İş Merkezi 31/14 Kızılay - Çankaya / ANKARA Tel-Fax: 0312 231 0014 www.bizimsehirlerdergisi.com bizimsehirler@gmail.com @bizimSehirler BASIM YERİ BAŞAK MATBAACILIK Merkez: Anadolu Bulvarı Meka Plaza No: 5/15 Gimat - Yenimahalle / ANKARA T: 0312 397 1617 - F: 0312 397 0307 www.basakmatbaa.com info@basakmatbaa.com

Çeşmelerinden şiir akan; mertliğin, yiğitliğin, namus ve onurun, kahramanlığın şehri benim şehrim Kahraman Maraş!.. Bir yanı Doğu Anadolu bir yanı Akdeniz, bir yamaçda İç Anadolu öbür yanda Güneydoğu... Tarihi kökeni ezele uzanırken şiirlerinde ebedin rüyası saklı şehir. Son yıllarda hızla gelişen, ticari hayatı canlı, üretim ve ihracattaki gayreti ve hedefi devlet kurumlarının bir adım önünde... Ülkemizin enerji üretiminde vazgeçilemez ağırlığı yanında, tarım, hayvancılık ve sanayii de ülke ekonomisinin lokomotif illerinden biri... İktidarın en prestijli yatırımları olan duble yollar, Organize sanayiler ve dogalgaz konusunda ozellikle kuzey ilçeler ( Elbistan-AfsinEkinözü-Nurhak) halen umutla vaatlerin gerçekleşmesini bekliyor olsalarda... K.Maras havaalanı terminali bir Büyükşehire yakışmayacak kadar küçük ve is adamları zaman zaman uçak yolculuğu için halen Malatya - G.Antep - Adana havaalanından bilet ve uçuş aransa da olsun herkese ve herşeye rağmen K.Maraşlı yarına umutla bakar... Yemek ve lezzet kültürü bulunduğu coğrafyanın izleriyle Adana-Hatay-G.Antep-Kayseri vd. illere etki edecek kalitede... Dondurmasını, tatlılarını, biberini, tarhanasını yemeyene nasıl anlatabilirsiniz ki? Hadis-i Şerif’ te cennet nehri olarak tarif olunan Ceyhan’ı, tüm ilahi beyanların gençler için rol model olarak sunduğu Ashab-ı Kehf’i zikretmemek, Üstad Necip Fazıl’ı, 7 Güzel Adamı, Mahsuni Serif’i, Karakoç’ları anmamak vefasızlık olur. Kahraman Maraş’ın hak ettiği yere gelmesi, kadr-u kıymetine yakışan hizmetleri bulması dileğiyle.

Mehmet Ali KULAT

1


15

K.MARAŞ Celalettin GÜVENÇ TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı AK Parti K.Maraş Milletvekili

Fatih Mehmet ERKOÇ Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı

Nevzat PAKDİL Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı 22, 23, 24. Dönem K.Maraş Milletvekili

YENİ BİR TÜRKİYE, YENİ BİR ŞEHİR

YAŞAYAN BİR MEDENİYET ANLAYIŞI

K.MARAŞ

25

4

2

KAHRAMAN MARAŞLI GÜREŞÇİ Şeref EROĞLU

40

Ali ÖZTUNÇ Gazeteci-Yazar CHP Parti Meclis Üyesi

MAHZUNİ ŞERİF 43

ELBİSTAN 40 BELEDİYESİ Av. Durmuş KÜÇÜK Elbistan Belediye Başkanı

49


36

27 ŞİİRİN, ŞAİRİN, GÜREŞİN VE YİĞİTLERİN ŞEHRİ

CAHİT ZARİFOĞLU

K.MARAŞ

Fatma Zehra FATSA Yazar Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler

Dr. Mehmet İlker ÇİTİL Kahramanmaraş Milletvekili

Vehbi VAKKASOĞLU Eğitimci - Yazar

RUHTAN İBARET ŞEHİR 34

Dergideki yazıların tüm hakları ve sorumluluğu yazı sahiplerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Aksi davranışlara karşın yasal işlemlere başvurulacaktır.

Mehmet Fatih GÜVEN Afşin Belediye Başkanı

45

Osman OKUMUŞ Türkoğlu Belediye Başkanı

54

Eshab-ı Kehf Külliyesi

64

Yaşar TÜRKKORUR Sütçü İMAM’ın Torunu

70

İLBANK’tan K.Maraş’a Hizmet Atağı

73

3

Sait KARAMAN Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Koruma Kontrol Şb.Md.Teknikeri Veysel PARLAK Bakanlık Müşaviri (e. İhracat Gn. Müdürü)

75 77

Necip Fazıl KISAKÜREK Maraş Hitabesi

80

Savaş KORKMAZ K.Maraşlı SANATÇI

83

K.Maraş Yöresel Yemekleri

84


İlk İstiklal Savaşı’nın Kahramanları Son İstiklal Savaşında Yine En Ön Saftaydı

4

İlk İstiklal Savaşı’nın Kahramanları, Son İstiklal Savaşında Yine En Ön Saftaydı

Öncelikle 15 Temmuz Cuma gecesi, başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN olmak üzere devletimizin tüm makamlarına bağımsızlığımıza, demokrasimize ve aziz milletimize karşı yapılan darbe girişimini şiddetle kınıyor ve lanetliyorum. Aziz milletimize geçmiş olsun diyor, milli iradeye, bayraklarına, özgürlüklerine sahip çıkmak için, meydanlarda vatan savunmasında canlarını gözünü kırpmadan feda ederek şahadet şerbetini içen, şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Darbe günü ülkemizin ve şehrimizin kültürel mirası olan Germenicia Antik Kenti’ni “Mozaik Yolu” projesiyle tüm dünyaya tanıtmak için Şanlıurfa ve Gaziantep Büyükşehir Belediye başkanlarımızında katıldığı, UNESCO’nun Dünya Miras Komitesi toplantısı için İstanbul’da bulunuyordum. Darbe girişiminden haberdar olur olmaz hemen önlemlerimizi aldık. Kahramanmaraş’taki arkadaşlarımızla hemen iletişime geçip iş makinelerimizi göndererek Gazi Kışlası girişini ve tüm yolları tedbir amacıyla kapattırdık. Trafik yoğunluğu nedeniyle aracımızla ulaşamadığımız Atatürk Havalimanı’na kilometrelerce yolu vatandaşlarımızla beraber yürüyerek Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı karşılamaya gittik. Orada vatandaşlarımıza hitap ettik. Kahramanmaraşlı hemşehrilerimiz de daha ilk dakikalardan itibaren vatan için, bayrak için, din için, iman için, korkusuzca meydanlara inip dik durarak cuntacılara geçit vermediler. Daha sonrada kadın erkek, genç yaşlı, çoluk çocuk demeden hep beraber sabahlara kadar çimenlerin üzerinde dualarla, marşlarla hep birlikte omuz omuza meydanları boş bırakmadan nöbet tuttuk.


15 Temmuz sonrası ise kahramanlarımızın öyküsünü dinliyor, destansı bir yiğitliğin tarihe düştüğü görüntüleri gözyaşlarıyla izliyoruz. Bu topraklar üzerinde yaşayan ve vatanını imanla seven herkesin, bir yiğitlik ve kahramanlık potansiyeline sahip olduğunu, omuz omuza durduğumuzda neler yapabileceğimizi, İstiklal ve hürriyetin milletimiz için artık ekmek ve su gibi aziz ve vazgeçilmez olduğunu bu kahraman millet tüm dünyaya bir kez daha yaşayarak gösterdi. Tarih isimsiz kahramanların dokunuşları ile yeniden yazıldı. Türkiye’nin kader gecesinde bu aziz millet destan yazdı. Kahraman milletimiz “Mabedimin göğsüne namahrem eli değmesin” diyerek, başkomutanlarının çağrısıyla tankların önüne dikilerek, bedenlerini tankların önüne atarak, vatanları, bayrakları için ölümü göze alarak, zulme rıza göstermediler, haysiyetlerini ve değerlerini çiğnetmediler, bayrağı yere düşürmediler, ezanı susturmadılar. Ölüm aralarında kol gezdiği halde bir adım bile geri çekilmediler, düşenlerin yerini hep yenileri doldurdu. Çanakkale’de ki, Kuttul Ammare’deki, Kurtuluş Savaşındaki neferler gibi gösterişsiz ama bir o kadar da inançlıydılar. O gece gökyüzünde yankılanan felahın müjdecisi salalar, tekbirler eşliğinde şahadete koştular. Bu mücadele ile ümmetin son kalesi bir gece“Son İstiklal Savaşı” “Son Kurtuluş savaşı” verip yeniden doğdu. Göklerden inen bir kader, o kader ki onların planlarını alt üst etti. O kader ki dualarla ve o cesur yüreklerle yeni bir kader yazdırdı.

Son İstiklal Savaşı veren bu şehitlerimize şükran borçluyuz, yiğit güvenlik güçlerimize, tankların üzerine çıkan, önüne yatan, canı pahasına sokağa akan yiğit insanlarımıza şükran borçluyuz. Bu kara geceyi nurlu kalpleri, kahramanca direnişleriyle aydınlatıp bize bir bayram sabahı hediye eden şehitlerimize tekrar yüce Allah’tan rahmet, yaralanan yiğitlerimize acil şifalar diliyorum. Bu vatan hainlerine karşı ay yıldızlı bayraklarıyla dimdik duran, milli irade nöbeti tutan asil, kahraman vatandaşlarımıza ve hemşehrilerimize en kalbi teşekkürlerimi sunuyorum. Son İstiklal Savaşı’nda da Sütçü İmam’ın Torunları Direnişin En Ön Safındaydı Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye başkanı Fatih Mehmet ERKOÇ, darbe girişimi sırasında kilometrelerce yürüyerek Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ı Atatürk Havalimanında karşılayanlar arasında en öndeydi. Sütçü İmam’ın torunu aramızda bizlere seslenecek anonsuyla platforma davet edilen, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye başkanı Fatih Mehmet ERKOÇ, darbe girişimine tepki göstermek için Atatürk Havalimanına toplanan vatanseverlere seslenerek; “Asil milletimizin asil evlatları, sizlere Sütçü İmam’ın torunlarının selamını getirdim. 100 yıl önce işgalcilere nasıl karşı durduysak bugün milletin meclisini bombalayanlara karşı öyle karşı duracağız.” Diyerek vatandaşları darbecilere karşı direnişe davet etti.

5


İlk İstiklal Savaşı’nın Kahramanları Son İstiklal Savaşında Yine En Ön Saftaydı

6

YENİ BİR TÜRKİYE, YENİ BİR ŞEHİR,

Fatih Mehmet ERKOÇ Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı

K.MARAŞ

ÖRNEK GÖSTERİLEN BİR KENTSEL DÖNÜŞÜM

Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından Gayberli-Hacı Bayram Veli ve Malik Ejder mahallelerinde başlatılan, Türkiye’ye örnek olacak yeşil alan ve sosyal dokuya uygun mimari kentsel dönüşüm Projeleri Kahramanmaraş’ın çehresini değiştiriyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile ortaklaşa yürütülen kentsel dönüşüm alanında 410 binada yaklaşık 3 bin kişi yaşıyor. Uygulama yapılan 521 adet parselden 433 parselde vatandaşlar ile anlaşılarak 100 milyon TL’lik kamulaştırma bedeli ödendi. Proje kapsamında 4 bin gayri sıhhi harabe evin yıkımını gerçekleştirildi.

Şehrin girişinde görüntü kirliliği de oluşturan metruk haldeki alan tamamen ortadan kaldırarak 40 bin metrekarelik bölümünü ücretsiz açık otopark alanı yapılarak hizmete açıldı. Kentsel Dönüşüm projelerini uygulamaya koyarken sadece bugünü değil geleceği de düşünerek adım attıklarını belirten Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç; Projenin ilk etapta afet riski altındaki Gayberli, Malik Ejder, Oruç reis ve Barbaros mahalleleri sınırları içinde 39 hektarlık bir alan için “Riskli Alan Talebi” ile başladığını 263,6 bin metrekare özel mülkiyet, 83,3 bin metrekare kamu mülkiyeti olmak üzere toplam 347 bin metrekarelik bir alanda kentsel dönüşüm çalışması yürütüldüğünü söyledi.


DİĞER KENTSEL DÖNÜŞÜMLERDEN FARKI, YEŞİLE DÖNÜŞÜM Gayberli Mahallesi’in de riskli metruk haldeki alan tamamen ortadan kaldırarak yapılan Kentsel dönüşüm çalışmasında diğer kentsel dönüşüm projelerinde sıkça karşılaştığımız örneklerinin aksine konut alanları, yeşil alana dönüştürülerek kamu kullanımına sunuluyor. Bu nedenle oluşturulan 15 Temmuz Millet Bahçesi mümkün olduğunca sert zemin ve yapısal öğelerden arındırılarak kullanıcıların doğayla baş başa kalabileceği, şehrin karmaşasından arınarak huzurlu vakit geçirebilecekleri bir mekân olarak tasarlanıyor. Geri kalan alanda ise modern park, oyun alanları ve yeşil alan gerçekleştirme çalışmaları hızla devam ediyor. Aynı bölgede kentsel dönüşüm için talep edilen başka riskli alan talepleri neticelenir neticelenmez o bölgelerde de kentsel dönüşüm çalışmaları başlayacak.

YUSUFLAR (TEKKE) MAHALLESİ KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından, kentsel dönüşüm çalışmalarının başlatıldığı bir diğer bölge olan Yusuflar(Tekke) Mahallesi’nde 2014 yılı nüfus verilerine göre 7.005 kişinin ikamet ediyor. Bölgede 24 hektarlık riskli alan üzerinde 1.788 adet bina bulunuyor. Yusuflar Mahallesi’nde oturan hiçbir vatandaşın haklarını zayi etmeyeceklerini belirten Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç; “Tekke Mahallesi’nde gayri sıhhi konutlarda yaşam mücadelesi veren vatandaşlarımızı modern konutlara kavuşturacağız. Oturup hepsiyle anlaşacağız. Tekke mahallemiz için Serintepe mahallemizde bulunan TOKİ’nin doğu bölgesindeki alanı rezerv alanı olarak oluşturduk. Çamlık mahallemizle birlikte oluşacak modern konutlarda bu vatandaşlarımızın ikamet etmesini sağlayacağız. Dönüşüm yapılacağı alan ise Selçuklu Mimarisi’ni temel alarak projelendiriyoruz.” Dedi.

7


İlk İstiklal Savaşı’nın Kahramanları Son İstiklal Savaşında Yine En Ön Saftaydı

TOPLU TAŞIMA

TOPLU TAŞIMADA MODEL TARİHİ DÖNÜŞÜM

8

TÜRKİYE’YE

Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi, 5 ayrı güzergâhta 382 minibüs ve 84 halk otobüsü ile sağlanan şehir içi toplu ulaşımda minibüsleri trafikten kaldırarak, Türkiye’ye örnek olacak “Toplu Taşımada Dönüşüm Sistemi’ni” hayata geçirdi. Düzenleme ile özel halk otobüsleriyle belediye otobüsleri aynı sistemde buluşturularak yeni bir dönem başladı. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç, “Kentimiz için tarihi bir dönüşüme imza attık. Dünya değişiyor ve bizler de bu değişime ayak uydurarak toplu taşıma sistemimizde köklü bir değişikliğe gittik. Yeni sistemde hem vatandaşlarımız hem toplu taşıma esnafımız hem de belediyemiz kazançlı çıktı. Kahramanmaraş’ımızda gerçekleştirdiğimiz bu proje Türkiye’ye örnek olacak bir proje” dedi.

KONFORLU ARAÇLAR

“Toplu Taşımada Dönüşüm Sistemi” projesi kapsamında hizmete sunulan araçlar son sistem teknoloji ile donatılmış, engelli vatandaşların da gönül rahatlığıyla ulaşım yapabilecekleri, klimalı birinci sınıf araçlar.

DÖNÜŞÜM NASIL OLDU?

5 ayrı güzergâhta 382 minibüs ve 84 halk otobüsü ile toplu taşıma yapılıyordu. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi, eski minibüs ve halk otobüslerini daha konforlu ve modern otobüslere dönüştürmekle kalmadı; güvenli ve verimli hizmet için “Hâsılata dayalı dönerli sistemi” projesini de hayata geçirdi. Buna göre 340’ı vatandaşa, 37’si büyükşehir’e ait toplam 377 araç toplu sefer yapıyor ve hâsılatın yüzde 60’ı eşit olarak paylaşılıyor, yüzde 40 ise yolcu kapasitesi ve aracın performansına göre dağıtılıyor.

KAHRAMANKART

Yeni uygulamayla vatandaşın toplu taşıma araçlarında ödeme yapmakla uğraşmadığını kaydeden Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç, Kahraman Kart ile Büyükşehir Belediyesi olarak sadece vatandaşı bir yerden bir yere taşımayı değil, kaliteli, çağdaş taşımacılık yaparak, hem taşıyanın hem taşınanın memnun olduğu bir sistem oluşturmayı hedefledik.Kahraman Kart’ı tam, indirimli ve serbest kart olarak 3 çeşit hazırladık. 65 yaş üstü vatandaşlarımız, engelli vatandaşlarımız, gazilerimiz, şehit yakınlarımız, sarı basın kartı bulunan basın mensuplarımız ile polisler uygulamadan ücretsiz olarak yararlanıyorlar. Hemşehrilerimiz yeni model ile daha kaliteli, daha ucuz ve daha hızlı ulaşım imkânına kavuştular.” diye konuştu.


YEŞİL ALANLAR HEDEFİMİZ KAHRAMANMARAŞ’I TÜRKİYE’NİN EN YEŞİL KENTİ YAPMAK

Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu günden bu yana kenti her anlamda ileriye taşıyan yatırımları hayata geçirdiklerini anlatan Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç, bunları yaparken Kahramanmaraş’ın doğal güzelliklerinden tüm vatandaşların faydalanması için özen gösterdiklerini vurguladı. Görevde olduğu 2,5 yıl boyunca il genelinde Menzelet Mesire Alanı, Millet Bahçesi, Ağcalı Vadisi Rekresyon Alanı, Hobby bahçesi, Aziz Sancar Mesire Alanı, Ekinözü, Türkoğlu, Andırın, Çağlayancerit ilçe parkları gibi dev rekreasyon alanları, mesire alanları ve parklar yaptıklarını söyleyen Erkoç, yeşil alanlara verdikleri değerin son örneğinin Menzelet Mesire Alanı olduğunu ifade etti. Ahir Dağı, Yedikuyular Mevkii’nde 250 bin metrekarelik mesire alanı, Kılavuzlu’da Marka Park Rekreasyon Alanı, Yapay Plaj, Kumaşır Gölü Rekreasyon Alanı Elbistan İlçesi Ceyhan Nehrinin Kaynağında Rekreasyon Alanı projelerinin de hayata geçirileceğini müjdeleyen Başkan Erkoç; “Rekreasyon alanı çalışmalarımız bittiğinde Kahramanmaraş Türkiye’nin en çok rekreasyon alanına sahip, ağaca, çiçeğe, yeşile bezenmiş bir şehir, Türkiye’nin en yeşil kenti olacak.” dedi.

9


İlk İstiklal Savaşı’nın Kahramanları Son İstiklal Savaşında Yine En Ön Saftaydı

ATIK SU ARITMA TESİSİ SIR BARAJI’NI KİRLİLİKTEN KURTARIYORUZ; ATIKSU ARITMA TESİSİ İNŞAATI HIZLA İLERLİYOR 10

Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi’nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Avrupa Birliği desteğiyle inşasına başladığı Atıksu Arıtma Tesis inşaatı hızla devam ediyor. Betonarme çalışması bitirilen Atık Su Arıtma Tesisi’nde ki havuzların içleri su ile doldurularak sızdırmazlık kontrolleri yapılıyor. Gayberli mevkiinde 4096 ve 4097 nolu parsel üzerinde 243 dönümlük alana yapılan Atıksu Arıtma Tesisi 2033 Yılına kadar 1.178.571 eşdeğer nüfusa kadar Kahramanmaraş’ın atık sularının arıtımını sağlayacak şekilde planlandı. İnşaatı devam eden Atıksu Arıtma Projesi, ileri biyolojik atıksu arıtma projesi olup arıtılan su, içme suyu alınabilecek ortamlara deşarj edilebilecek özellikte olacak. Dünya’nın gelişmiş ülkelerinde uygulanan proses, makine ve ekipman teçhizatına sahip modern bir anlayışla hayata geçirilecek tesisle birlikte il genelinde ileri düzeyde çevre koruması sağlanacak. Atık suların çevreye verebileceği zararları engelleyen arıtma işlemleri, özellikle Sır Barajı Havzası için hayati önem taşıyor.

IPA kapsamında yapımı devam eden Atıksu Arıtma Tesisi inşaatı, Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan Karşılıklı Proje Anlaşması çerçevesince toplam finansmanın % 85’i Avrupa Birliği tarafından, geriye kalan finansmanın %6’sı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, % 9’u ise Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılanıyor. Atıksu Arıtma tesisi inşaatı tamamlanırken aynı zamanda proje kapsamında içme suyu şebekesindeki kaçakların önlenmesi ve içme suyuna karışan kirleticilerin engellenmesi sağlanacak. Bu sayede halk sağlığını tehdit eden su ve atıksu şebekelerinden kaynaklı unsurlar asgari düzeye indirilecek. Atıksu Arıtma Tesisi inşaatı bittiğinde Kahramanmaraş’ın tüm atık suları kanalizasyon hatlarıyla yapılacak olan Atıksu Arıtma Tesisi’ne taşınacak.

YENİ AÇILAN BULVARLAR

KAHRAMANMARAŞ’A NEFES DEV BULVARLAR YAPTIK

ALDIRACAK

Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç, Kahramanmaraş’ın daha ulaşılabilir bir kent olması için köprülü kavşaklardan yeni açılan alternatif dev bulvarlar ve yollara kadar her alanda ulaşım faaliyetlerini gerçekleştirdiklerini söyledi.


Kentteki ulaşım sorununu çözecek, kente vizyon katacak çalışmalar yaptıklarını belirten Başkan Erkoç, “Yeni açtığımız ve devam eden bulvarlarımız ile beraber 50 kilometreye yakın 40 metre genişliğinde, 3 şerit gidiş gelişli dev bulvarlar açtık. Tekerek yolu, Üniversite ve Üngüt yolu bağlantısını oradan da Üngüt yoluyla-Yatılı Bölge yoluna bağlantı yaptık. Turgut Özal Bulvarı adını verdiğimiz bu bulvarın 2. Etap çalışmasını da başlattık. Şu an orada ki trafik yükünü önemli derecede azalttık. Boğaziçi Yolu’nu genişleterek büyük bir bulvar haline getirerek, Kayseri Çevre Yoluna paralel eski Andırın yolu diye tabir edilen yeni açtığımız Mehmet Ali Kısakürek Bulvarı’na bağladık. Doğukent Mahallemizi, Diş Hastanesi ve Gaziantep Yolu’na bağlayan yeni bir bulvar açarak hizmete açtık. KAHRAMANMARAŞ’IN ÇEHRESİ DEĞİŞİYOR, SÜMBÜLLÜ BULVARI Yine özellikle şehrimizin batı bölgesi ile merkezi arasında ki ana yol Şekerdere Caddesi dediğimiz Adnan Menderes Bulvarına alternatif olarak düşünüp yapımına başladığımız 5 kilometre civarındaki Sümbüllü Vadisi Yolunu kısa sürede tamamlayarak Kurban Bayramı öncesi vatandaşlarımızın hizmetine açtık. Şekerdere artık mecburiyet olmaktan çıktı. Bundan sonra, Vilayet Kavşağı, Kıbrıs Meydanı, SGK Kavşağı, Tükel Köprülü Kavşağı gibi trafiğin tıkandığı noktalarda köprülü ve tünek kavşak projelerine ağırlık vereceğiz. Bütün gayemiz rahat, huzurlu, temiz yaşam alanlarının olduğu, marka şehir Kahramanmaraş.

11

Biz projelerimiz, yatırımlarımız ve çalışmalarımızla Yeni Türkiye’nin Kahramanmaraş’ını inşa ediyoruz. Kahramanmaraş’ın çehresi değişiyor. Hürriyet Mahallemizde yapımına başladığımız, Ahır Dağı eteklerinden Doğudan Batıya çevre yolu çalışmamız hızla devam ediyor. Dulkadiroğlu; Karacasu Kavşağı hattından başlayarak, Necip Fazıl Hastanesine kadar uzanacak, hastaneye ulaşımda büyük kolaylık sağlayacak. Hem Kuzey hem de Güney çevre yolları için çalışmalarımız son sürat devam ediyor, Sayın Başbakanımız ve Ulaştırma Bakanımızla görüştük ve müjdeyi aldık. İstimlak işlerini biz çözeceğiz Bakanlıkta Önsen’den geçecek olan çevre yolunu yapacak. Bulunduğu güzergâh üzerinde ışıkları beklemeden trafik akışını seri bir şekilde akmasını sağlayan Ulucami Tünel Kavşağı, Tekerek yolu yeni akıllı kavşak düzenlemesi, Diş Hastanesi yeni akıllı kavşak düzenlemesi gibi kent içi trafiğinde büyük bir rahatlama sağlayan uygulamalar yaptık.” Dedi.


İlk İstiklal Savaşı’nın Kahramanları Son İstiklal Savaşında Yine En Ön Saftaydı

EĞİTİM

12

ÖĞRENCİLERİMİZİN İKİNCİ VELİSİ OLDUK Okul ve eğitim yatırımları bizim için yol, su, asfalt, altyapı kadar önemli bunu öngörmek ve öncülüğünü yapmak da bizim görevimiz diyen Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç, ”Aziz Kahramanmaraşlı hemşehrilerimize hizmet için yola çıktığımızda öğrencilerimizin ikinci velisi olacağımıza söz vermiştik. Bu nedenle yatırımlarımızın en başına eğitim yatırımlarını aldık. Allah’a hamd olsun, kısa sürede 40 milyon TL’lik yatırımla il genelinde okullar ve spor salonları yaparak bu sözümüzü yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi olarak okullarımıza, öğretmenlerimize, öğrencilerimize, sahip çıktık. Söz verdiğimiz gibi onların ikinci velisi olduk. Çocuklarımızın mümkün olan en iyi eğitimi alması için göreve gelir gelmez Kahramanmaraş Valiliği ile bir protokol yaparak, il genelinde ihtiyacı olan bölgelere okul yaptırmak için harekete geçerek 6 adet okul yaptık. Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yaptığımız okulların sayısından daha okul olarak kullanılması için bina tahsis ettik. İl genelinde okullarımızın çevre düzenlemesini yaptık. 19 adet kütüphane açarak öğrencilerimizin hizmetine sunduk. ” Dedi.24 derslikli Onikişubat Saçaklızade Ortaokulu, 12 derslikli Onikişubat Oruç Reis Mahallesi İlkokulu, 24 derslikli Dulkadiroğlu Yahya Kemal Mahahallesi Pansiyon ve İmam Hatip Lisesi, 12 derslikli Elbistan Esentepe Ortaokulu, 24 derslikli Türkoğlu Atatürk Yatılı Bölge Okulu, 12 derslikli Pazarcık Yavuz Selim İlkokulu ve Onikişubat Hacı Bayram Veli Spor Salonu olmak üzere yaklaşık 20 milyon TL’lik yatırıma imza attı.


YEDİ GÜZEL ADAM MÜZESİ

ŞAİRLER VE YAZARLAR ŞEHRİNE YAKIŞAN BİR HİZMET; YEDİ GÜZEL ADAM EDEBİYAT MÜZESİ

Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi, şiirin aşkla yoğrulduğu, söz ustası yazarlar ve şairler diyarı, şiirin başkenti olan Kahramanmaraş’a, hem tarihi hemde kültürel ve sanatsal anlamda şehrin UNESCO Dünya Edebiyat Kentleri listesine adını yazdırmasında katkı sağlayacak “Yedi Güzel Adam Edebiyat Müzesi” projesini hayata geçiriyor. Dulkadiroğlu ilçesinde yer alan Kara Lise adıyla anılan eski Kahramanmaraş Lisesi’nin, restore edilmesiyle Kahramanmaraş’a kazandırılması planlanan Yedi Güzel Adam Edebiyat Müzesi binası, 1863 yılında Protestan İlahiyat Okulu olarak açılmış ve daha sonra da Kahramanmaraş’taki ilk eğitim kurumu olmuştu. Bina 1992 yılında tescil edilmiş olup, orijinalliğini önemli ölçüde koruyarak günümüze kadar gelmişti, ancak başlangıçta 3 ayrı bina olarak görülen yapıdan günümüze iki bina kalmıştı. Orijinalinde iki ayrı bina şeklinde olan yapıya daha sonradan bir ek yapılarak bu iki binayı birleştirilmişti. Bu eklentinin, restorasyon çalışmaları kapsamında kaldırılarak yerine hem daha şık bir görünüm sağlayacak olan hem de yapının orijinalinden ayırt edilebilecek şekilde tasarlanmış, her iki binanın da ikinci ve üçüncü katları arasında oluşturulacak cam bir yapıyla değiştirilmesi ve yenilenmesi planlanmıştır. Yıpranmış ve eskimiş bulunan dış kapı ve merdivenler ise yenilenerek, yapının bozulan görünümü geri kazandırılacaktır. Binanın yanında ve ön tarafında bulunan merdivenli geçiş kısımlarında engelli vatandaşlarımız için asansör sistemi kullanılarak ulaşım rahatlığı sağlanacaktır. Yapının eskimiş, paslanmış ve hayli bozulmuş olan çatısı uzun ömürlü ve estetik olan, binanın tarihi ve geleneksel dokusuna uygun, ısıya dayanıklı ve aynı zamanda da çevre dostu bir malzeme olan titanyum kaplama ile yenilenecektir. Bu yeni çatı, yapıyı tam anlamıyla korumanın yanı sıra sağladığı estetik zenginlikle de müzemize hoş bir hava katacaktır. Yapının ön bahçesinde yer alan havuzun orijinali korunarak bu alanda peyzaj çalışması yapılacaktır. Havuzun etrafı dış hava şartlarına uygun özellikte olan ahşap deck kaplama ile çevrilerek meydana gelebilecek ıslaklıklar ve bundan dolayı ortaya çıkacak kirli görüntü engellenecek, bunun aksine şık ve temiz bir görünüm elde edilecektir. Havuz kenarına ahşap perguleler yapılarak, Yedi Güzel Adam Edebiyat Müzesi’ni ziyarete gelen vatandaşlara, yerli ve yabancı turistlere, bu sanatla, edebiyatla harmanlanmış tarihi doyasıya seyredebilecekleri, dinlenme yerleri oluşturulacaktır. Binanın önüne asma-germe çadır kurularak, içerisine banklar yerleştirilecektir. Bu banklara da yolları Maraş Lisesi’ nde kesişen, Cahit Zarifoğlu’nun eserinden esinlenerek edebiyat çevresince Yedi Güzel Adam olarak isimlendirilen şair ve yazarlardan öykü ve deneme yazarı Rasim Özdenören, şiir ve denemeleriyle tanınan ikiz kardeşi Alâeddin Özdenören, şair-yazar Mehmet Akif İnan, Ali Kutlay, şair, yazar ve bir dönem milletvekilliği yapmış olan Adil Erdem Beyazıt, Cahit Zarifoğlu ve Nuri Pakdil’in heykelleri yapılarak gelen konuklar için hoş bir görsel sunmanın yanı sıra fotoğraf çekilebilme imkânı da verilecektir. Tarihi binanın arka bahçesine bir sergi alanı kurularak kültür, edebiyat ve sanat alanında sergilenmeye değer eserler, ziyaretrçilerle buluşturulup, sanatsal yaşama önemli ve değerli katkılarda bulunulacaktır. Ayriyeten ziyaretçilerin araçlarını sıkıntı yaşamadan, rahatça park edebilmeleri için bina girişinin ön kısmına açık otopark yapılması da planlanmaktadır. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından Kahramanmaraş’a kazandırılması planlanan Yedi Güzel Adam Edebiyat Müzesi Projesi, hem tarihi günümüze taşıyacak hem de Türkiye’nin kültür, sanat ve edebiyat hayatına önemli katkılar sağlayacak olan hizmet amaçlı önemli bir projedir.

13


DEMİRCİLER

ÇARŞISI

14

TARİHİ ÇARŞILAR ÖZÜNE DÖNÜYOR, DEMİRCİLER ÇARŞISI ÖZGÜN KİMLİĞİNE YENİDEN KAVUŞUYOR Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi, Dulkadiroğlu İlçesi, Kurtuluş Mahallesi’nde, tarihi Maraş Çarşısı’nın güney batı ucunda yer alan ve tarihi dokusunu önemli ölçüde yitirmiş olan Demirciler Çarşısı’nı restore ederek şehrimize yeniden kazandırıyor. Kentin tarihi değerlerini gün yüzüne çıkarmaya büyük önem veren Büyükşehir Belediyesi tarafından çatıdan zemine kadar tüm yönleriyle, tarihi kimliğine uygun olarak yenilenen Demirciler Çarşısı, her yönüyle onarılarak özgün çehresi ve yeni vizyonuyla tekrar hizmete açılacak. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç, tarihi çarşıların kent için taşıdığı değere dikkat çekip, Kahramanmaraş’ın kültür, sanat ve edebiyat değerleriyle “Dünya Edebiyat Kentleri” aday olduğunu, hatırlatarak; “Kahramanmaraş’ın kalbinde, kentin en önemli merkezlerinden biri olan Demirciler Çarşısı’nda uzun yıllardır beklenen restorasyon çalışmalarını başlatmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi. Demirciler Çarşısı’nın yeniden restore edilmesinin heyecanını yaşadığını belirten Başkan Erkoç, Tarihi Demirciler Çarşısı’nın özgün ve özellikli haliyle yeniden Kahramanmaraş’a kazandırılarak canlandırmanın kendisi için büyük onur olduğunu kaydederek; “Kahramanmaraş, tarih, kültür, sanat ve edebiyat değerleriyle kadim medeniyetimizin en önemli örnek şehirlerinden birisi.

Yüzyıllarca pek çok medeniyete ev sahipliği yapan, Dulkadiroğlu Beyliği’nin başkenti olan Kahramanmaraş’ın nabzı, her zaman olduğu gibi bundan sonra da tarihi Kapalı Çarşı ve Demirciler Çarşısı’nda atacak” dedi. DEMİRCİLER ÇARŞISI’NDA 91 DÜKKÂN BULUNUYOR Toplam 91 adet dükkânın 40’ının tescilli taşınmaz kültür varlığı olarak daha tescillendiği restorasyon çalışmalarının başladığı Demirciler Çarşısı’nda aynı zamanda 2 adet çeşme ve 1 adet tescilli hamam bulunmaktadır. Çarşıdaki dükkânlar üzerindeki kalan izlerden anlaşıldığına göre dükkânların özgününde tek katlı olarak inşa edildiği; ancak daha sonraki dönemlerde bu dükkânların üzerlerine ilave betonarme katların yapıldığı görülmekte olup günümüzde iş yerleri ortalama 2 katlıdır. Demirciler Çarşısı; Maraş (Belediye) güney batı ucundan başlayıp doğuya doğru uzanmaktadır. Çarşı yaklaşık 250 metre uzunluğunda olup dükkânlar çarşının iki tarafına karşılıklı olarak yerleştirilmiştir. Önceden çarşıda yer alan Eski(Maraş) Bedesten ile Tuz Han’ın önünden başlayarak doğuya doğru kıvrılarak uzanmaktadır. Çarşının kuzey kolu Kentsel Sit Yenileme alanı içinde yer almaktadır.


Celalettin GÜVENÇ TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili

KAHRAMANMARAŞ

Asaletin yiğitlikle var olduğu huzuru yaşayan bir şehirdir. Tarihi, coğrafyası, kültürü ve sanatıyla Anadolu’nun destansı şehirlerindendir. Coğrafi konumu itibariyle dört mevsimi yaşayabilen Maraş, verimli ovalarının yanında güçlü orman ve yaylalara sahiptir.

Bir şehrin coğrafi konumu o şehrin kültürünün oluşmasında önemli bir etken oluşturur. Güneyle, Kuzeyin Doğu ile Batının kesişme noktasında yer alan Maraş, birçok medeniyetin beşiği olmuştur. Roma döneminde Germanicia gibi çok ihtişamlı bir şehre ev sahipliği yapan Maraş, Türklerin Anadolu’ya gelmesiyle yani Selçuklularla birlikte Türkleşmiştir. Dulkadiroğlu Beyliği ile birlikte başkent olan Maraş kendi kendine yetebilmeyi başarmış ender şehirlerdendir. Beylik dönemin sona ermesiyle birlikte Osmanlıya bağlanan Maraş Osmanlı devletine en sadık şehirler arasında yer almıştır. Her zaman devletin yanında olan Maraş XIX. Y.yıl sonunda Osmanlı Devletinin girmiş olduğu sıkıntılı dönemde de kendi kendini kurtarmış dünyada tek madalyalı şehir olmuştur. Sadece kurtuluşta değil, geçmişten bugüne şanla şerefle doludur Maraş’ın tarihi. Kahramanmaraş, Osmanlı Devleti’nin sancağını denizlerde şerefle dalgalandıran Barbaros Hayreddin Paşa’nın yardımcıları olan cengâver yiğitleri bağrından çıkarmış bir şehirdir.

15


16

Yavuz Sultan Selim’in Memluklarla yaptığı Mercidabık ve Ridaniye muharebelerine binlerce Maraşlı katılmış büyük yararlılıklar göstermiştir. Bu anlamda Kahraman sıfatı sadece Fransız işgalindeki şanlı direnişe değil, Maraşlının tarihten miras kalan bu ruhuna verilmiştir. Yeni Kahramanmaraş ise yeni Türkiye’nin marka kentlerindendir. Bir yandan geleneksel değerler yaşatılırken, diğer yandan Dünyanın her yerine çeşitli sanayi ürünü ihraç eden bir sanayi şehridir Kahramanmaraş’ımız; Bir milyonu aşkın nüfusu, 2 milyar doları geçen dış ticaret hacmi, yıllık 5 milyar dolar sanayi üretimi, 4 milyar dolar kredi hacmi, son 10 yıl da 6 milyar dolar reel sektör yatırımı sanayi ve ekonomik kalkınmanın en somut göstergelerinden bazılarıdır. Türkiye’de iddialı olduğu sektörlerde gerçek bir başarı öyküsü yazan Kahramanmaraşlı girişimciler, 1000’den fazla sanayi tesisinde; Türkiye ipliğinin %35’ini, kumaşın %10’unu, metal mutfak eşyalarının %60’ını, çimentonun %10’unu, kağıdın %20’sini üreterek ciddi bir dış ticaret hacmi ve katma değer oluşturuyor. 260 ihracatçı şirketi ile 104 ülkeye ihracat gerçekleştiren kenttir. Dondurmada Türkiye’nin tek markası olmanın yanında, Dünyada en iddalı şehirleri arasındadır.

Diğer taraftan, Kahramanmaraş, kuyumculuk ve bayan ayakkabı üretiminde Türkiye ikincisi konumuna erişmiş durumdadır. Ülkemizin en çok sanayi elektriği tüketen illeri arasında 11. sırada yer alan kent, elektrik kurulu gücünün %8’ine sahip olarak bu sektörde Türkiye liderliğini elinde bulunduruyor. İki yıl önce kuruluş protokolü ile resmiyet kazanan ve 2016 yılında arsa tahsisleri gerçekleştirilen Kahramanmaraş Tekstil İhtisas Organize Sanayi Bölgesi ile Kahramanmaraş üretimde yeni bir kulvara girecek ve ekonomi liginde daha da üst sıralara çıkacaktır. Bu Kahraman şehir hiç şüphe yok ki ; bu özel ve güzel özellikleriyle hep var olacak, gelişecek ve bu ülkenin sigortası olmaya devam edecektir. Bu vesileyle tüm hemşerilerimi, bu ülkenin ve bu kahraman şehrin kalkınması için taş üstüne taş koyan herkesi sevgiyle saygıyla selamlıyor, Allah Yar ve Yardımcımız olsun diyorum.


7

DP

2

2

2

3

3

2015

9

2015

6

CHP

2

4

2011

3

ANAP

2007

Ak Parti

2002

2

1999

1

1995

1977

3

1991

1973

3

1987

1969

4

1983

1965

AP

1961

1957

1954

1950

1946

SEÇİMLERE GÖRE K.MARAŞ İLİ MİLLETVEKİLİ DAĞILIMI

7

6

6

6

7

1

1

1

1

1

7 1

Demokratik P.

DSP

17

DYP

2

SODEP

1

1

1

2

3

FP 1

HP 1

MP

2

MSP

1 2

MDP

3

1

MHP RP

4

7

8

1

2

1

8

8

8

8

1

Z Toplam

6

1

6

7

7

9

6

6

6

7

7

6

7

9

8


Kahramanmaraş 26. Dönem Milletvekilleri

KAHRAMANMARAŞ 26. DÖNEM MİLLETVEKİLLERİ 18

Av.Veysi KAYNAK Başbakan Yardımcısı 1 Ocak 1962’de Kahramanmaraş’ta doğdu. Baba adı Yusuf Kenan, anne adı Sıdıka’dır. Avukat; İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. ODTÜ Kahramanmaraş MYO’da Öğretim Görevlisi ve serbest avukat olarak çalıştı. Refah Partisi Kahramanmaraş İl Başkan Yardımcılığı, Kahramanmaraş Belediye Başkanvekilliği, Kahramanmaraş Belediye Başkanlığı, AK PARTİ Kahramanmaraş Kurucu İl Başkan Yardımcılığı ve İl Başkanlığı görevlerinde bulundu. Adalet Bakanlığı Bakan Yardımcılığı görevini üstlendi. BM Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele Akademisi (IACA) Başkan Yardımcılığı görevini sürdürmektedir. 23. Dönemde Kahramanmaraş Milletvekili seçildi. 23. Dönemde AK PARTİ Grup Yönetim Kurulu Üyeliği ve Adalet Komisyonu Üyeliği, Parlamenterlerarası Bahreyn Dostluk Grubu Başkanlığı ve Muhsin Yazıcıoğlu Kazası Araştırma Komisyonu Başkanlığı görevlerini üstlendi. Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu Başkanvekili, Adalet Komisyonu Üyesi, AK PARTİ Genel Merkez Disiplin Kurulu Üyesidir. Orta düzeyde Arapça ve İngilizce bilen Kaynak, evli ve 5 çocuk babasıdır.

Mahir ÜNAL Akademisyen ve Siyasetçi 1 Temmuz 1966’da Kahramanmaraş Elbistan’da doğdu. Akademisyen ve Siyasetçi; İlk ve ortaokul öğrenimini Elbistan’da tamamladıktan sonra eğitim hayatına İstanbul’da devam etti. 1984 yılında İstanbul Bahçelievler Koca Sinan Lisesinden mezun oldu. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini 1991 yılında bitirdi. 1997 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Yapı ve Sosyal Değişme Anabilim Dalında yüksek lisansını tamamladı. Aynı üniversitenin Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Anabilim Dalında doktora çalışmasına devam etmektedir. 1992 yılında öğretmenlik görevine başladı. Öğretmenlik görevinin sonrasında kent çalışmaları, yerel yönetimler ve siyasal iletişim konularında danışmanlık hizmetleri verdi. 2005 yılında İTO’da müşavirlik, 2007-2009 yılları arasında ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Özel bir üniversitede Davranış Bilimleri Bölüm Başkanlığı görevini yürüttü. Bir vakıf üniversitesinde MBA’da Örgütsel Davranış dersleri de verdi. 2003 yılında AK PARTİ Siyaset Akademisinde dersler verdi. 2004 yılından bu yana gerçekleşen tüm seçimlerde AK PARTİ seçim kampanyasını hazırlayan strateji ekiplerinde yer aldı. Irak, Malezya, Kıbrıs, Lübnan, Mısır gibi birçok ülkede seçim kampanyalarını yöneten strateji ekiplerinde görev aldı. 2009 yılında AK PARTİ 3. Olağan Büyük Kongresinde MKYK Üyeliğine seçildi ve AR&GE Başkan Yardımcılığı görevine getirildi. Aynı yıl AK PARTİ Siyaset Akademisi Koordinatörlüğünü üstlendi. 24. Dönemde Kahramanmaraş Milletvekili seçildi. 2011 Genel Seçimlerinde Grup Başkanvekilliği görevine getirildi. Arapça ve İngilizce bilen Ünal, evli ve 1 çocuk babasıdır.


İmran KILIÇ İl Müftüsü 3 Mayıs 1957’de Kahramanmaraş’ta doğdu. Baba adı Ejder, anne adı Hatice’dir. İl Müftüsü; Erzurum Atatürk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesini bitirdi. Yüksek lisans eğitimini aynı fakültede tamamladı. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesindeki il ve ilçelerde müftülük görevlerinde bulundu. İyi düzeyde Arapça bilen Kılıç, evli ve 3 çocuk babasıdır.

Nursel REYHANLIOĞLU Eczacı 3 Mart 1968’de Kahramanmaraş’ta doğdu. Baba adı Alaeddin, anne adı Fatma’dır. Serbest Eczacı; Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesini bitirdi. AK PARTİ Kahramanmaraş İl Kadın Kolları Yönetim Kurulu Üyeliği ve Başkanlığı görevlerini yürüttü. Orta düzeyde İngilizce bilen Reyhanlıoğlu, evli ve 2 çocuk annesidir.

19

Mehmet Uğur DİLİPAK Jeoloji Mühendisi 13 Aralık 1972,de Kahramanmaraş’ta doğdu. Baba adı Mustafa, anne adı Seher’dir. Jeoloji Mühendisi; İstanbul Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümünü bitirdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde İGDAŞ’ta mühendis, Manisagaz Kurucu Genel Müdürü ve Armadaş Bölge Müdürü görevlerinde bulundu. İyi düzeyde İngilizce, orta düzeyde Arapça bilen Dilipak, evli ve 4 çocuk babasıdır.

Dr. Mehmet İlker ÇİTİL Tıp Doktoru 25 Aralık 1969’da Afşin’de doğdu. Baba adı Yusuf, anne adı Emine’dir. Tıp Doktoru; İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesini bitirdi. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Akademisinde Kamu Yönetimi alanında yüksek lisans yaptı. Adli tabiplik, başhekim yardımcılığı, il sağlık müdür yardımcılığı, il sağlık müdürlüğü ve bakanlık müşavirliği görevlerinde bulundu. Orta düzeyde İngilizce bilen Çitil, evli ve 3 çocuk babasıdır

Celalettin GÜVENÇ Mülki İdare Amiri 21 Mart 1959’da Kahramanmaraş’ta doğdu. Baba adı Halil İbrahim, anne adı Hürü’dür. Mülki İdare Amiri; İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi, yüksek lisansını Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde tamamladı. Çeşitli ilçelerde kaymakamlık görevinde bulunduktan sonra, muhtelif illerde vali yardımcılığı ve valilik yaptı. Şanlıurfa’nın ilk Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. İçişleri Komisyonu Başkanıdır. İyi düzeyde İngilizce bilen Güvenç, evli ve 2 çocuk babasıdır.

Fahrettin Oğuz TOR Başmüfettiş 1957’de Kahramanmaraş Afşin’de doğdu. Baba adı Ahmet, anne adı Rahime’dir. Başmüfettiş, İktisatçı, Eğitimci; İlk ve ortaokulu Afşin’de, lise öğrenimini Kahramanmaraş ve Artvin İlköğretmen Okulunda tamamladı. Gazi Eğitim Enstitüsü Matematik ve Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümlerini bitirdi. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde İktisat Anabilim Dalında yüksek lisansını yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı ve Gazi Üniversitesinde; öğretmen, idareci ve öğretim görevlisi olarak çalıştı. SSK’da Müfettişlik, Başmüfettişlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı, SGK’da Başmüfettişlik, Genel Müdürlük ve Bakan Danışmanlığı görevlerinde bulundu. Birçok STK’da; üye, yönetim kurulu üyesi ve başkan olarak çalıştı. Orta düzeyde Fransızca bilen Tor, evli ve 2 çocuk babasıdır.


Kahramanmaraş Anketi - MAK Danışmanlık

KAHRAMANMARAŞ ANKETİ

20

Bu çalışma 25-30 KASIM 2016 tarihleri arasında K. MARAŞ ve İLÇELERİ GÜNDEM ARAŞTIRMASI üst başlığı ile MAK DANIŞMANLIK tarafından K. Maraş Büyükşehir sınırları içinde yaşayan seçmenin binde biri (700 kişi) ile CATI (Bilgisayar destekli araştırma) yöntemi ile yapılmıştır. Araştırmanın; finansmanını MAK Araştırma Değerlendirme Danışmanlık A.Ş. karşılamış olup; Araştırmanın analiz ve değerlendirme çalışmalarını MAK Araştırma Değerlendirme Danışmanlık A.Ş. bünyesinde faaliyet gösteren ARGEDER DÜŞÜNCE ENSTİTÜSÜ hazırlamıştır. MAK Danışmanlık olarak yaptırttığımız bu çalışmada toplumun sosyo-kültürel ortalamasına uygun doğru ve yeterli denek belirleme, bu deneklere bağlı olarak verilerin çoklu analizlerle ölçümlenmesinde LİKERT METODU kullanılmıştır. Saha çalışmasında %1.3 yanılma / hata payı ile değerlendirme yapılmıştır. Araştırmada deneklerin belirlenmesinde % 52.5 erkek, % 47.5 bayan olmak üzere cinsiyet dengesi oluşturulmaya çalışılmıştır.

9 21 25 22 23 05

10

15

20

25

30


80 70

71

60 50 40 30 20

12

10

8

0,52

0 CHP

MHP

HDP

SAADET

5

1

,5

KARARSIZ

80 70

74,55

60

21

50 40 30 20

12,6

10 0

MHP

8,4 CHP

MAK DANIŞMANLIK ülke genelinde trend oluşturma amaçlı her ay yaptığımız saha araştırmalarında sürekli sorduğumuz “yarın seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?” sorusunu K. Maraş Büyükşehir kapsama alanındaki bölgelerde yaşayan seçmene sorduğumuzda kararsızların dengeli dağılımı Ak Parti’de sistematik yükselişi göstermesi bakımından önemlidir.

0,6

2,6

SAADET

HDP

1,25

Bu çalışmanın yapıldığı günlerde ülkemiz büyük bir demokrasi sınavını başarıyla vermiş, siyasi anlamda rekabet yerini “konu vatansa gerisi teferruattır” boyutunda partiler üstü bir noktaya taşımıştı. Özellikle 15 Temmuz öncesi ciddi bir kan kaybı görülen MHP de hızlı bir toparlanma dikkat çekmektedir.


Kahramanmaraş Anketi - MAK Danışmanlık

700 kişi ile yapılan bu kamuoyu araştırmasında K.Maraşlı seçmen normalde Türkiye genelinde yaşanan sorunlarla paralel konuları ülkenin gündem sırasıyla ifade etmektedir.

Bir K.Maraşlı olarak size göre size göre en önemli gündem konusu nedir? sorumuza K.Maraşlıların % 34 ‘ü terör derken, % 22 FETÖ ile mücadele, % 14 işsizlik ve ekonomik sorunlar, %12 Suriyeli göçmenler, % 6 Hava ve Su Kirliliği (özellikle Elbistan / Afşin bölgesinde), % 6 farklı boyutlarıyla ahlaki yozlaşmayı sorun olarak ifade etmektedir.

22 90 80 70 60 50 40 30

82,5

20

12,5

10 0

EVET

HAYIR

Bizim Şehirler Dergisi için yaptığımız saha araştırmamız sürecinde MHP liderinin yeniden gündeme getirdiği Başkanlık sistemi tartışmasını K.Maraşlı seçmenlere de sorduk. MAK DANIŞMANLIK Türkiye geneli her araştırmamızın genel sorusu yaptığımız ve böylece toplumun Başkanlığa yaklaşımının trend olarak yükseliş ve düşüşünü incelediğimiz bu konuya K.Maraşlı vatandaşların da yaklaşımını anlamaya çalıştık.

5

KARARSIZ

Seçmenlerin partilere göre dağılımı da dikkate alındığında Ak Parti seçmeninin ama bunun ötesinde de MHP seçmeninin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından tarifi yapılan Türk Tipi Başkanlık sistemine yönelik olası bir referanduma sıcak baktığı böylece ezici bir çoğunluğun Başkanlık sistemine destek verdiği görülmektedir.


88

90 80 70 60 50 40 30 20

66

10 0

HAYIR

KARARSIZ

EVET

İlk anda herkesin hayatımız zorlaşacak endişesi ile baktığı OHAL uygulaması FETÖ terör örgütüne karşı hızlı ve kararlı uygulamalar için anayasal bir düzenleme olarak hayata geçirildi. Hükümetin biz OHAL’i “milletimize karşı değil devletin etkin işleyişi için” sınırlı süreli getiriyoruz ifadesi ve OHAL uygulama sürecinde hükümetin sözünde durması / duracağını göstermesi vatandaştan yüksek bir destek görmesini netice vermektedir.

Hem geçmiş uygulamalar hem de uluslararası uygulama modelleri içinde sokaktaki insanlara yönelik hemen hemen hiç bir kısıtlamanın olmadığı bu uygulama özellikle yapısal değişimlerin hızlı işlerlik kazanmasında çok başarılı görülmektedir. 23

35 30 25

35

20 15 10 5 0

14

12 SOSYAL PROJELER

13

14

12


Kahramanmaraş Anketi - MAK Danışmanlık K.Maraş’da Büyükşehir Belediyesi ve İlçe Belediyeleri’nin En Başarılı Bulduğunuz Tarafı Nedir? Şeklindeki sorumuza K.Maraşlı vatandaşlarımızın %14 ü Belediyeleri her anlamda başarısız bulduğunu ifade ederken geri kalan % 76’nın % 35’ü K.Maraş Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerini her konuda başarılı bulduğunu ifade etmekte, % 30 luk bir kesim ise kısmi memnuniyet ifade etmekte, % 12 ise görüş belirtmemektedir. K.Maraş’da yaptığımız bu araştırmada büyükşehir ve ilçeleri ayrı ayrı değil de tek kategoride değerlendirmemizin nedeni yaptığımız araştırmanın sayısal alt yapısı ile yakından ilgilidir.

İlçeleri mukayeseli değerlendirebilmek, büyükşehir ve ilçe sınır ve görev tanımlarının araştırmaya konu kişilerle konuşulması çok denekli ve çok sorulu demografik ön çalışmayı gerekli kılar.O tür araştırmalar her belediye için 3 yada 6 aylık zaman aralıklarında periyodik tekrarlanmak suretiyle trend oluşturma durumunda sorunlara ve çözümlere toplumun tepkisini ölçme imkanı da verir. MAK Danışmanlık olarak pek çok şehrimizde yaptığımız bu tür çalışmalar müstakil saha araştırması ve çoklu analiz ister. Halbuki bu dergiye konu araştırma sadece özet bir perspektif tutma hedefine matuftur.

24

05

K. Maraş’ta yaşayan vatandaşlarımıza K. Maraş’ın kalkınması için önerilerini sorduğumuzda yeni yatırımlarla sanayi, tarım, ticaret ve turizm alanlarına yatırım beklentisi öne çıkmaktadır. Bu yatırımlara ilaveten aslında bu temel yatırımların tamamlayıcısı ulaşım yatırımları dikkat çekmektedir. En büyük ilçe Elbistan’ın ve kuzey ilçelerinin halen duble yol beklentisi bu noktada önemli bir beklenti olarak dikkat çekmektedir.

10

15

20

25

30

Bunun yanı sıra doğalgaz beklentisi ve başta Elbistan olmak üzere özellikle kış aylarında yaşanan hava kirliliği ivedilikle çözüm bekleyen konular arasındadır. Bu noktada K.Maraşlıların hızlı tren ve modern havaalanı beklentileri de dikkate alınmalıdır. Bu noktada bölge insanının yatırım beklediğini, bununda sırasıyla sanayi, tarım, ulaşım, turizm, yeni üniversiteler şeklinde sıralandığını, vatandaşın şehrin tanıtım eksikliğini sorun olarak gördüğünü belirtebiliriz..


Nevzat PAKDİL Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı 22, 23, 24. Dönem Kahramanmaraş Milletvekili

YAŞAYAN BİR MEDENİYET ANLAYIŞI

Bir şehrin tarihini, kültürünü, alışkanlıklarını, sosyal hayatını somut biçimde bize sunan o şehrin mimari yapısıdır. Kavimler, medeniyetler gün gelip yaşadıkları topraklardan göçer, yerlerine yenileri gelir, bu kez onlar yeni yapılar inşa eder. Yüzyıllar, hatta binyıllar sonra o coğrafyaya baktığımızda bize ipucu veren, geçmiş toplumlardan kalan mimari eserlerin kalıntılarıdır. Bundan sonraki aşama ise somut kültürel mirastan yola çıkarak bölgenin manevi iklimini ortaya koymaktır. Kahramanmaraş söz konusu olduğunda binyıllar öncesine uzanan yerleşim tarihi, İç Asya’yı Anadolu’ya ve Avrupa’ya bağlayan ticaret yollarının üzerinde bulunması, verimli toprakları sayesinde hemen hemen her türlü tarıma elverişli yapısı gibi özellikler ön plana çıkar. Kahramanmaraş’a Türk-İslam tarihi bağlamında yaklaştığımızda şehrin İslamiyet’le Dört Halife döneminde tanıştığını görürüz. Büyük İslam kumandanı Halid bin Velid tarafından alınan Maraş, bu dönemden itibaren Anadolu’ya gerçekleştirilen Müslüman akınlarının üssü haline gelir.

Zaman içinde İslam Devleti ile Roma İmparatorluğu arasında önemli çekişmelere yol açan şehrin nüfusu, siyasi gelişmelere paralel olarak değişiklik gösterir. Selçuklu, Dulkadiroğlu ve nihayet Osmanlı hakimiyeti döneminde Maraş nüfusunu meydana getiren unsurlar birlikte yaşama kültürü oluşturur. Bugün, Kahramanmaraş’ın dünyaya bir medeniyet fikri teklif edebilecek konumda olmasında bu kültürün payı büyüktür. Millî Mücadele döneminde toprağını düşmana teslim etmeyen, TBMM tarafından İstiklal Madalyası’yla ödüllendirilen Kahramanmaraş’ın tarihî değerleri birçok akademik çalışmanın konusu olmuştur. Şehrimizde Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasını sağlamış kişilere İstiklal Madalyası verilmesi söz konusu olduğunda, Maraş’ın işgalci askerler ve milis güçlerinden temizlenmesi için canını seve seve feda eden halk, bu kahramanlığın tek tek şahısların değil tüm Maraşlıların olduğunu belirtmiştir.

25


Yaşayan Bir Medeniyet Anlayışı Bunun üzerine TBMM, İstiklal Madalyası’nı şehre takdim etmiştir. Stratejik konumu, ekonomide bölgenin odak noktasında yer alması, Zeugma ve Efes antik şehirleriyle kıyaslanan Germanicia Antik Kenti’nin mozaikleri gibi pek çok unsur, şehrin askerlik, siyaset, ticaret ve sanat alanlarında uzun yıllar boyunca aktif bir yerleşim olduğunu ortaya koymaktadır. Yalnızca barınılan, karın doyurulan bir yer olmanın ötesinde Maraş, tam anlamıyla bir medeniyet merkezidir. Bilindiği gibi “medeni” kelimesi Arapçada “şehirli” anlamına gelir. Bugün “umran” veya “uygarlık” karşılığı olarak kullandığımız “medeniyet” sözcüğü de buradan türemiştir. Fransızcadan doğan ve birçok Batı diline yerleşen “civilisation” da aynı şekilde şehirli bir kültüre vurgu yapar. Canlı bir varlık olan dil, gerek bizim manevi dünyamızda gerekse Batılılarda şehir ile medeniyeti kendiliğinden eşleştirir.

26

Kahramanmaraş’ın bir medeniyet merkezi kimliği taşımasında fazla göç almayan, etnik ve mezhepsel farklılıkların bir arada bulunmasına alışılmış, hoşgörünün hâkim olduğu bir yapı arz etmesi büyük rol sahibidir. Çoğulluğa dayalı bu kültür ikliminin tarihin tozlu sayfaları arasında kalmadığını, günümüzde hâlâ yaşadığını görmek insanlığın geleceği adına umutlanmak için bir vesiledir. Maraş mütevazı duruşuyla, çatışmaların, savaşların, insanlık dramlarının her yanı sardığı çağımızda dünyaya hoşgörü, farklılıkların meydana getirdiği zenginlik ve güzellikle yoğrulmuş özgün bir medeniyet fikri sunmaktadır. Birlikte yaşama kültürünün hazırladığı zeminin Türkiyemizin sanat hayatına katkılarına kısaca göz atmak bile Kahramanmaraş’ın önemini ortaya koymaya yeter. Büyük şair Cahit Zarifoğlu’nun şiirine isim olan tabirle “Yedi Güzel Adam”, sağ-sol çatışmasının ocaklara ateş düşürdüğü bir dönemde Maraş’ta iyiliği, güzelliği, aydınlığı işleyen eserleriyle bu şehrimizde ortaya çıkmıştır. Cahit Zarifoğlu, Mehmet Akif İnan, Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, Ali Kutlay, Nuri Pakdil ve Alâeddin Özdenören adları bugün edebiyatımızın kilometre taşları kabul edilmektedir. Ülkemizdeki üniversite sayısının iki elin parmaklarını geçmediği bir dönemde, büyük şehir imkanlarından yoksun yedi edebiyatçının bir arada böylesine bir çıkış gerçekleştirmesi dünyada da eşine rastlanmayan bir durumdur.

Herkesin kabul edebileceği gibi sanat eserlerinin üretilebilmesi için uygun ortamın oluşması çok önemlidir. Kahramanmaraş, “Yedi Güzel Adam” örneğinde görüldüğü üzere bu ortamı sağlamakla öne çıkar. Şehrimizin kültür ikliminden bahsederken, edebiyatımızda hiciv dendiğinde akla gelecek ilk isimlerden Abdurrahim Karakoç ile ağabeyi şair Bahaettin Karakoç’u da mutlaka anmak gerekir. Şehrimiz, bugün bir yandan sanayi, tarım gibi ekonomik faaliyetlerle, diğer yandan her bir ferdinin büyük olgunlukla kuşandığı hoşgörü ile tarihten devraldığı mirası geleceğe taşımaktadır. Kahramanmaraş, geçmişin birikimlerini yeni olanla harmanlamayı bilen, günün şartlarına her alanda uyum sağlayabilen bir şehirdir. Binyıllardır tarıma dayalı ekonomiyle geçinen Kahramanmaraş halkı, tarımdan elde ettiği geliri sanayi başta olmak üzere diğer sektörlere de aktarmayı başarmış, bu müteşebbis ruhla Türkiye ekonomisine katkı sunmayı bilmiştir. Günümüzde ihracat rakamlarında Kahramanmaraş’ın önemli bir yekûn tutması, dünyada iktisatçıların gözde araştırma konusu olan öz kaynaklara dayalı ekonomik modelin şehrimizde başarıyla uygulandığını göstermesi bakımından son derece önemlidir. Şehrimizin bu yönüyle göç vermeyen ve kendi kendine yeten bir yapıyı sürdürmesi ise toplumsal barış ve kültürün devamlılığı noktasında kıymet arz eder. Somut kültürel miras üzerinden bir şehri tanımak bir noktaya kadar mümkündür. Önemli olan o şehrin derinliğine nüfuz etmek, orayı tabiatıyla, insanıyla, kültürüyle bir bütün olarak ele almaktır. Kahramanmaraş’a böyle bakıldığında yalnızca ülkemize değil, dünyaya söyleyecek çok sözü olan bir şehir çıkar karşımıza.


ŞİİRİN, ŞAİRİN, GÜREŞİN VE

Dr. Mehmet İlker ÇİTİL Kahramanmaraş Milletvekili

YİĞİTLERİN ŞEHRİ

KAHRAMANMARAŞ.... Ecdad yadigari kadim şehrimiz Kahramanmaraş’ımız 11 ilçesi ve 1 milyonu aşkın nüfusu ile Akdeniz’in ve ülkemizin nadide şehirlerinden biridir. Binlerce yıllık tarihinde pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, pek çok kültürün izlerini doğal güzellikleri ile harmanlamayı bilmiş Kahramanmaraşımızın bir evladı olarak bu satırları yazmak bir onur ve gurur vesilesidir. Çocukluk ve gençlik yıllarının ardından askerlik görevimi tamamlayarak genç bir hekim olarak 1994 yılında döndüğüm Kahramanmaraşımızda toplam 22 yıl sağlık teşkilatımızın pek çok kademesinde görev alarak hemşehrilerime hizmet etme imkanı buldum. Kadim şehrimizde her kademede çalıştığım ve İl Sağlık Müdürü olarak nihayetlenen hekimlik

hayatımda Kahramanmaraşlı hemşehrilerimin sağlığını koruyup geliştirmek ve en iyi sağlık hizmetini sunmak adına sağlık çalışanlarımızın özverili ve gayretli çalışmaları ile önemli görevler ifa ettik. Çok sevdiğim Kahramanmaraşıma ve Kahramanmaraşlı hemşehrilerime olan vefa borcumu farklı bir kulvar olan siyasetle ödemek adına 2015 yılı Şubat ayında memuriyetten ayrılarak AK Parti’den Milletvekili aday adayı olmak için başvurumu yaptım. Siyaseti millete hizmet etmek için insan odaklı bir yaklaşımla yürüten partimin ve daha sonra KahramanKahramanmaraşlı Hemşehrilerimin destek ve teveccühü ile 07 Haziran 2015 ve 01 Kasım 2015 seçimlerinde Milletvekili seçilerek Ankara yolculuğum başladı.

27


Şiirin, Şairin, Güreşin ve Yiğitlerin Şehri Kahramanmaraş

28

Ekmeğini yiyip suyunu içtiğim, sokaklarında gençliğe adım attığım Kahramanmaraşımızı TBMM’de temsil ederek hizmet etme şansını yakaladığımız ilk günden bu yana gece gündüz çalışmaya ve hizmet etmeye devam ediyoruz. Bu noktada, öncelikle TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi olan bir milletvekili ve sağlık teşkilatından gelen bir hekim olarak hizmetimizin odağında yine sağlık işleri ve sağlık yatırımları yer almaktadır. Kahramanmaraş Merkezde İl Sağlık Müdürlüğümüz döneminde açılan Necip Fazıl Şehir Hastanemizin ardından, Sağlık Bakanlığımızın bürokratlarıyla takip ettiğimiz yatırımlarımızı bu kez direk Sayın Bakanımızla istişare etme ve bu yatırımları hızlandırma şansını yakaladık. Tüm hemşehrilerimin bildiği gibi; yapımı hızla devam eden Elbistan Devlet Hastanemizin Yeni Hizmet Binası, Göksun Devlet Hastanemizin Yeni Hizmet Binası, Ekinözü Devlet Hastanemizin Yeni Hizmet Binası yine Türkoğlu, Andırın, Pazarcık ve Afşinimizde mevcut hastanemizin olduğu yerleşke içine yapılacak yeni devlet hastanemizin binası yakından takip ettiğimiz yatırımlar arasındadır. Çok şükür tüm bunları yakın zamanda açarak hemşehrilerimin hizmetine sokmuş olacağız inşaallah. Yine Yörükselim Devlet Hastanemizin bulunduğu eski yerleşkesinin ek yatak kapasitesinin arttırıp bunun yanı sıra güçlü bir acil ve yeni doğan yoğun bakım üniteleriyle donatacağız. Ayrıca 300 yataklı Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi ek ünitesi şehir hastanemizdeki kampüse dahil olacak şekilde yatırım planına dahil edilmiştir.

Bunların yanı sıra; 112 acil sağlık hizmetlerinin daha hızlı ve etkin bir şekilde yürütülmesi adına 2012’de 22 olan istasyon sayımızı 30’a çıkarmıştık. Bugün 5 adet istasyonumuzun açılması için de sona gelinmiş durumdadır. Ayın zamanda diğer ilçelerimizin ihtiyacı olduğu Toplum Sağlığı Merkezleri, Sağlık Evleri ayrıca hastanelerimizin ihtiyacı olduğu çeşitli branşlarda hekim ve sağlık personelinin de temini noktasında Bakanlığımızla sürekli görüşme halinde bulunuyoruz. Tüm bu çalışmalarımızın yanında sağlık bakanımıza bizzat hazırladığım 70 sayfalık raporda, sahada gözlemlediğimiz eksiklik ve yapılmasını önerdiğimiz projelerimizi ilettik. Sağlık komisyonunda Ülkemizi ilgilendiren iş kanunu gibi pek çok yasanın alt yapısını hazırlayıp vatandaşlarımızın lehine düzenlemeleri hayata geçirmek adına çalışmalarımızda devam etmektedir. Ülke genelinde vatandaşlarımızın beklediği ve taşeron yasası olarak adlandırılan yasamızın da hazırlıkları hızla devam etmekedir. Sağlıkla İlgili çalışmalarımızda önem verdiğimiz bir diğer hususta, konu ile ilgili tüm STK, Vakıf ve Derneklerimizle istişare halinde olmaktır. O yüzden gerek üniversite gerek kamu gerekse özel sağlık kuruluşlarımızın yetkilileri ile sendika ve oda yetkililerimizle sürekli istişare halindeyiz. Böylece gerek Kahramanmaraş yerelinde gerekse ülke çapında sağlık sektörünün nabzını tutmuş oluyor ve vatandaşlarımızın bizden beklediği güncel mevzuatların ve yasal düzenlemelerin alt yapısını da bu şekilde belirlemiş oluyoruz.


Şiirin, Şairin, Güreşin ve Yiğitlerin Şehri ... Kahramanmaraşımızında içinde bulunduğu ve Suriyeli Misafirlerimizin barındığı çadır kentlerle ilgili de Afad başta olmak üzere ilgili kurum, kuruluş ile dernek ve gönüllü kuruluşlarımızın yetkilileri ile bir araya gelerek sayıları 3 milyonu bulan misafirlerimizin istek, sorun ve beklentileri hakkında önemli görüşmeler yapıyoruz. Bu kapsamda Hatay, Kilis ve Gaziantep başta olmak üzere çadırkent olan illerimizi ziyaret ederek yerinde tespit ve incelemelerde bulunuyoruz.Yıllarca profesyonel olarak güreş yapmış bir güreşsever olarak ilimizde güreş faaliyetlerinin sevdirilmesi, yaygınlaştırılması ve bu noktada çeşitli müsabaka, turnuva gibi organizasyonların düzenlenmesi noktasında klüplerimize ve spor severlerimize elimizden gelen tüm desteği veriyoruz. Geleceğimizin teminatı gençlerimizin sporla ve özellikle güreşle buluşmalarını çok önemsiyor ve bu hususta şahsım adına bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada gerekli tüm desteği vereceğimi bir kez daha ifade etmek istiyorum. TBMM çatısı altında yürüttüğümüz Genel Kurul ve Sağlık Komisyon çalışmalarımızın yanında Meclis Başkanlığımız tarafından şahsımıza uygun görülen Türkiye Cibuti Parlamentolar arası Dostluk Grubu başkanlığını da yürütmekteyim. Bu anlamda iki ülke arasındaki ilişkilerin yakından takip edilmesi noktasında görevlerimizde devam etmektedir. Bu anlamda da Cibuti Cumhurbaşkanının seçimi sonrası Sayın Cumhurbaşkanımızın özel görevlendirmesiyle Cibuti’ye gidip ülkemizi temsil etme imkanı buldum.

Burada da Türkiye ve TİKA Başkanlığımız tarafından Cibuti’ye yapılan yatırımları yerinde görme fırsatı buldum. Fransa’da 46 ülkenin sağlık komisyonu üyelerinin katıldığı özel toplantıda Ülkemizi temsil ettik. Bu toplantıda; sahte tıbbi ürünler ve benzeri maddelerin imalatı, piyasaya arzı ve bundan doğan halk sağlığı üzerindeki etkileri ve bunlara uluslar arası arenada alınması gereken önlemler ve yasal düzenlemelerle ilgili toplantıya katılıp ülkemizdeki benzer durumlarla ilgili yasal çerçeveyi sunarak katkıda bulunduk. Ülkemizi ve tüm vatandaşlarımızı ilgilendiren, sosyal, ekonomik, politik ve benzeri tüm alanlardaki yasal düzenlemeleri yapma görevimizin yanı sıra bizi seçerek Ankara’ya gönderen vatandaşlarımızla sıklıkla Mecliste bir araya gelerek onların sıkıntıları ve taleplerini dinleyerek elimizden gelen yardımı yapmaya gayret gösteriyoruz. Bizler Kahraman Kahramanmaraşlı hemşehrilerimizle Ankara arasında adeta bir köprü vazifesi görüyoruz. Kapımız, gönlümüz ve telefonumuz 24 saat açıktır. Vatandaşımızın dertleri ile dertlenmek ve onlara çözüm bulmanın çok ulvi bir görev olduğunu düşünüyor ve en önemlisi de Halka Hizmetin, Hakka Hizmet olduğunu şiar edinmiş bir siyasi düşüncenin ve partinin bir neferi olmanın ve bu uğurda gayret göstermenin çok önemli olduğu kanaatini taşıyorum.Ankara’daki genel kurul ve komisyon çalışmalarımızdan arta kalan vakitlerde mümkün mertebe seçim bölgemizde olmaya gayret gösteriyorum.

29


Şiirin, Şairin, Güreşin ve Yiğitlerin Şehri Kahramanmaraş

30

Özellikle partimizin aylık olarak düzenlediği İl ve İlçe olağan danışma kurulu toplantılarına iştirak etmeye çalışarak partililerimizle gündem ve yereli ilgilendiren konularda istişarelerde bulunuyoruz. Öte yandan gücümüzün ve zamanın el verdiği kadarıyla vatandaşlarımızların en özel zamanlarında onların yanında olmaya çalışıyoruz. Örneğin hemşehrilerimizin düğününe katılıp mutluluğunu, cenazelerine katılıp acılarını paylaşıyoruz. Çeşitli açılış, konferans, kongre ve değişik içerikli toplantılara katılıp bizlerde çeşitli konularda partimizin ve hükümetimizin düşünce ve yaklaşımlarını paylaşıyoruz. Seçim bölgem olan Afşinimizin bendeki yeri tabiî ki çok çok önemlidir. Afşinimiz, özellikle Eshabı Kehf Mağaramız Dünya Kültür Mirası listesine aday olan ve adı kutsal kitabımızda geçen manevi iklimi ile yüzbinleri kendine çeken bir mekandır. Bu mekanımızın etrafına yapılacak olan Afşin Eshabı Kehf Konukevi yapım çalışmalarını da yakından takip ediyorum. Bu sayede Afşinimizi inanç ve kültür turizmi noktasında hak ettiği yere getireceğimizi düşünüyorum. Yine Afşin Çarşı Merkezindeki yapımı planlanan kentsel dönüşüm ve sonrasındaki çeşitli yapıların planlama çalışmalarını da gerek Belediyemiz gerek Kaymakamlığız gerekse İlçedeki hemşehrilerimizle koordineli bir şekilde takip ediyoruz. Bu çalışmaların tamamlanmasıyla Yeşil Afşinimiz yepyeni bir çehreye kavuşmuş olacaktır.

Afşine yaptığım ziyaretlerimde esnafımızla, çiftçimizle, öğrencimizle, yaşlımız ve gencimizle kısaca mümkün olan her kesimle kucaklaşarak hasbihal etmeye çalışıyoruz. Uzun yıllar sonra Afşinimizden seçilen iktidar partisi milletvekili olarak omuzlarımızdaki yükün ve sorumluluğumuzun elbette farkındayız. Bu bilinçle hareket ediyor ve “Emek gayret bizden, takdir Allahtandır” diyoruz. Afşinimizin uzun yıllar halledilemeyen alt yapı ve üst yapı problemlerini de çözmek adına konunun paydaşlarıyla sürekli irtibat halindeyiz. Afşinimizin mahalle ve ana yollarındaki asfalt problemleri belli bir plan dahilinde hızla yapılmakadır. Öte yandan Afşinli Hemşehrilerimizinde yakından takip ettiği Karakuz Barajı, Binboğa Göletini inşallah yakın takiplerimiz sonucu 2017 yatırım programına aldırma noktasında Orman ve Su İşleri Bakan Yardımcımız Sn Harun Tüfekçi ve DSİ Genel Müdürümüz Murat Acu ile önemli görüşmeler yaptık. Arıtaş, Dağlıca, İncirli ve Kaşanlı Göletlerinin de planlama ve proje yapımlarını yakından takip ediyoruz. Bu noktada gündemimizde olan diğer önemli bir hususta tabiî ki Afşinimize içme suyu sağlayacak olan Akdere İçme Suyu projesidir.


Afşin ve Elbistan’ımız için önemli olan bir konuda Afşin Elbistan Linyit İşletmeleridir. Burda pek çok hemşehrimiz çalışmakta ve önemli bir istihdam ve hizmet üretim merkezi olarak görev yapmaktadır. Bu noktadan hareketle, bölgemizle yaptığımız istişareler neticesinde Enerji Üretim A.Ş. Genel Müdürümüzle sık sık bir araya gelerek bu konuları değerlendiriyoruz. Bölge halkımızın ve çalışanlarımızın taleplerini bizzat iletme şansını yakalıyoruz. 250 kişilik kız ve 250 kişilik erkek yurdu ile Gençlik Merkezimiz yatırım planına alındı. Öte yandan Afşin Merkezde başlayan yeni cami inşaatının da her safhasını takip etmekteyim. Ayrıca 64. Dönem Kültür ve Turizm Bakanımız ve Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sn Mahir Ünal’ın destekleri ile Kültür Bakanlığımızca yapımına başlayan Kültür Merkezimizin inşaatı da hızla devam edam ediyor. Büyükşehir Belediyemizin yaptığı veya yapacağı yatırım ve hizmetleri yakından takip etmekteyim. Atık su arıtma tesisini Büyükşehir Belediyemizce tamamlanmış olup ayrıca ilçemize kapalı yüzme havuzu ve taziye evi planlanmaktadır. Tüm bu işlerimizi takip ederken Afşin Belediye Başkanımız ve ilçe teşkilatımız ile sürekli istişare halinde ilçemize hizmet etmekteyiz. Tüm bu hususların hayati öneme haiz olduğu bilinciyle Başbakan Yardımcımız Sayın Veysi Kaynak Beyin başkanlığında düzenlenen ve Milletvekillerimiz, Büyükşehir Belediye Başkanımız, İlçe Belediye Başkanlarımız, Kaymakamlarımız, Partimizin İl ve İlçe Ana Kademe Yöneticilerimiz, STK Temsilcilerimiz, İlgili daire müdürlerimizin katılımlarıyla gerçekleştirdiğimiz toplantılarda ortak akıl ve istişare kültürüyle hareket etmekteyiz. İlimiz ve hemşehrilerimiz için yapılabilecek hizmetlerin en iyisini ve en güzelini bulmaya ve bunları hayata geçirme gayret ve derdindeyiz. Çünkü benim hemşehrim ve her bir yanı ayrı bir güzel olan memleketim hizmetin en iyisine layıktır. Bu noktadan hareketle; K.manmaraşımızın tüm ilçeleri için şahsım ve diğer milletvekillerimizle birlikte ilgili Bakanlıklarda; Bakan, Bakan Yardımcısı, Müsteşar ve Genel Müdür düzeyinde görüşmeler yaparak taleplerimizi iletiyor ve bunların ayrıca takipçisi oluyoruz olmaya da devam edeceğiz inşallah.

2023 ve 2071 hedeflerine doğru emin adımlarla ilerleyen, geçmiş dönemde hayal dahi edilemeyen büyük yatırım ve projelerin peş peşe hayata geçirildiği Büyük Türkiyemizde, Kahramanmaraşımızın da bu büyümeden hak ettiği payı alması ve bölgesinde ve ülke genelinde pek çok parametrede üst seviyelere çıkması için elimizden gelen çabayı göstereceğiz. Çünkü Kurtuluş Savaşında gösterdiği azim ve kararlılıkla, civar illerde yardım edip en önde gidip Kahraman ünvanıyla şereflendirilen Kahramanmaraşımız bügün ve yarında en önde giderek farklılığını gösterecektir. Tüm bunların yanında ülkemiz 15 Temmuzda önemli bir işgal girişimi ile karşı karşıya kaldı. Güzel ülkemizde; Başkent Ankaramızda ve İstanbul’da asker görünümlü bir avuç satılmış vatan haini tarafından bir kalkışma girişiminde bulunuldu. Özellikle işgal dönemlerinde bile Ankara’ya ve Meclisimize saldırı olmamışken ne gariptir ki vatandaşlarımızın vergisi ile alınan savaş uçakları, helikopterler ve çeşitli silahlar tarafından saldırıya uğramak sanki düşman kuvvetlerine ait uçaklar tarafından saldırıya uğramak insanın hiçbir şekilde kabullenemeyeceği çok ağır bir durumdu. Tarihinde pek çok kahramanlık öyküleri barındıran bu asil millet hiçbir zaman bu tip işgal ve saldırıları kabullenmemiş ve dim dik ayakta durarak özgürlüğünü savunmuştur. İşte 15 Temmuz tarihinde de tarih tekerrür etmiş ve bu necip milletimiz tıpkı İstiklal Savaşında olduğu gibi, tıpkı Çanakkale Savaşında olduğu gibi ağır silahlara, tanklara ve uçaklara rağmen göğsünü siper etmekten geri durmamıştır. İşte alçak hainlerin hesap edemediği bu durumdu.

31


32

Bu noktada; Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın soğukkanlı ve kararlı bir tutumla halkımızı sokağa davet etmesi hemde vatandaşlarımızın bu çağrıya sonuna kadar iştirak edip meydanlara inmesi aslında bu işin kırılma noktasını oluşturdu. Ondan sonra moral motivasyon had safhaya ulaşmış oldu. O gün Ankara’da bulunan 98 milletvekilimizle birlikte Genel Kurul için yapılan çağrıya icabet ederek Milletvekillerimizle birlikte TBMM’de sabahladık. Tabi biz Meclise gelirken bu darbe girişiminin başarılı olması halinde tutuklanma ve farklı ihtimalleri düşünmüştük ama Meclisimizin bombalanma ihtimalini hiç düşünmemiştik. Milli İradenin sembolü yüce Meclisin bombalanması tamamen bir gözü dönmüşlüğün ifadesi ve ne denli bir ihanet içinde olduklarının ifadesiydi. O gün ilk açıklamaların ardından Meclisimiz ilk kez bombalanmıştı. İçimizden bir kısım milletvekilimiz sığınaklara giderek toplantıya orada devam edilmesinin daha güvenli olacağını belirtti. Temsil makamında olduğumuz için bizlerin ayakta dimdik durup yüce Milletimize bu birlik ve beraberlik tablosunu ve Meclisin çalıştığını göstermemiz çok önemliydi. Bu yüzden aşağı sığınağa indik. Orada olduğumuz zaman zarfında da bombalamalar devam ediyordu. Seslerini duyuyorduk. İktidar milletvekilleri olarak ilk önce bizler oradaydık. Daha sonra muhalefet milletvekillerimize de çağrıda bulunuldu. Bu çağrıya CHP ve MHP Grup Başkanvekilleri ve bir kısım milletvekilleri iştirak ederek Meclise geldiler. HDP Grubundan gelen kimse olmadı.

Bu tablo gerek birlik beraberlik, moral motivasyon açısından çok önemliydi. Öte yandan Meclis içerisinden cep telefonları ve basın mensuplarımız aracılığıyla yaptığımız canlı yayınlarla Türkiye’ye ve Dünyaya Meclisimizin çalıştığını gösterdik. İktidar-Muhalefet hep birlikte gösterdiğimiz birlik beraberlik tablosu halkımıza verilen çok kıymetli olan ilk mesajdı. Sonrasında Başbakanımızın konuşması, daha sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin konuşması sonra milletvekilleri olarak bizlerin göstermiş olduğu birlik-beraberlik tablosu içinde çalıştığı mesajı çok önemliydi. Arkasından Sn. Cumhurbaşkanımızın canlı yayınlarla Tüm Türkiye’ye hitap etmesi arkasından bir takım tutuklanmaların olması hem bizler hemde halkımız için bir moral kaynağı oldu. Ertesi gün çok şükür millet iradesine ve demokrasimize karşı yapılan bu alçak darbe girişimi 79 milyon vatan evladının ortak tavır ve duruşu ile atalete uğratılmıştı. Hem ülkemizin içindeki vatan hainlerine hemde tüm dünyaya çok net bir mesaj verilmişti. Söz Konusu Vatansa Gerisi Teferruattır… Daha sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısı ile milli irade nöbetleri tutulmaya başlandı. Vatandaşlarımız ve bizler gündüz işimizde akşamları da meydanlardaydık. Milletçe gösterdiğimiz bu duruş dosta güven, düşmana korku salmıştı. Yenikapı’da buluşan milyonlar da biriz, beraberiz, buradayız mesajını verdi. Allaha şükürler olsun ki böyle bir millete sahibiz. Rabbim hepsinden bin kere razı olsun inşallah. Bu duygu ve düşüncelerle tüm hemşehrilerimi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. 15 temmuzda ve aziz vatanımızın dört bir köşesinde yine bu vatan için can veren şehitlerimize Allahtan rahmet diliyor, gazilerimize de şükranlarımı sunuyorum.


LÜGATÇEMİZ... Yemeniye ‘’kelik’’ yoğurda ’’ katık’’ Bulgur pilavına ‘’aş’’ derler bizde Genç horoza ’’celfin’’ pilice ’’ferik’’ Kümese yollarken ‘’kiş’’ derler bizde...

Az önce ’’debiyak’’ demine ’’bayak’’ Kurnazlara ’’kodduş’’ kibara ’’kıyak’’ Çukur taşa ’’gaklık’’ dağlara ’’koyak’’ Yaz bahar eyyamı ’’hoş’’ derler bizde...

Büyük bakraca ’’satır’’ küçükse ’’sitil’’ Kerpiç duvardaki hatıla ’’katil’’ Tohumlara ’’bider ’’fidana ’’çitil’’ Büyük leğenlere ’’teş’’ derler bizde...

Bir dakika ’’biti’’ döven ise ’’gem’’ Kız kardeşe ’’bacı’’ ağabeye ’’ede’’ Güzel oluşa ’’peh’’ ilaçlara ’’em’’ Su veren toprağa ’’leş’’ derler bizde...

Kocamana ’’iri’’ ibriğe ’’güğüm’’ ‘’Dünür’’ isteyici ilmekse ’’tüğüm’’ Rüşvete ’’bartıl’’ der şiire ’’deyim’’ Rüya alemine ’’düş’’ derler bizde...

Vereme ’’ince ağrı ’’öksürüğe ’’çor’’ Merdivene ’’süllüm’’ konuşmaya ’’şor’’ Meyile ’’yörep’’ acemiye’’tor’’ Bir kısım peynir var ‘’keş’’ derler bizde...

Mirasçıya ’’hısım’’ taksime ’’paylaş’’ Huysuzlara ’’vetsiz’’ akrana ’’taydaş’’ Hanıma ’’küldöken’’ flörte ’’oynaş’’ Mendil sallamazlar’’hişt’’ derler bizde

Aşık ’’deyişetçi’’ buyur ise ’’ne’’ Peki demek için kısa yoldur ’’he’’ Kenarı oyalı baş örtüsüne Bazan ’’bürük’’ bazan ’’şeş’’ derler bizde... İhtimal ‘’ellaham’’ hatırlamaya ‘’tamam’’ Biberli salçanın lakabı ‘’çaman’’ Gömlek için ‘’yelek’’ kilota ‘’tuman’’ Söyledikçe vasfi coş derler bizde... Beğenecek hali tarif ederken ‘’Arı sili, gökçek, peh’’ derler bizde... Unutma emi der şehre giderken, Unutmam demezler ’’eh’’ derler bizde... Amaleye ’’ırgat’’ yokuşa ’’bayır’’ Çok bilmişe ’’eke’’ kolaya ’’gayır’’ Bıkkınlığa ’’ateh’’ sevaba ’’hayır’’ Üzüm reçeline ’’teh’’ derler bizde...

Hayati Vasfi Taşyürek

33


Ruhtan İbaret Şehir

Vehbi VAKKASOĞLU Eğitimci-Yazar

34

RUHTAN İBARET ŞEHİR Ruhlu şehirler vardır. Görür görmez sizi sarıp sarmalayan… Bir de Maraş gibi ruhtan ibaret şehirler vardır. Gelmeseniz de, girmeseniz de, sizi taa uzaklardan çeken, kendine aşık eden… Bu şehirlerde ruhsuz yaşanmaz. Havası, suyu, aşı ekmeği bile hassas gönüllere bir mana cevheri verir.Çünkü, taşıdıkları mirasın temeli, mayası maneviyattır. Ruh, temsil ettiği mana ile canlı, heyecanlı ve dinamiktir. Bu zengin donanım, şakıtır insanı, aşka getirir, şevkle coşturur. Şair eder, yazar yapar, söyletir de söyletir… İşte bu manayı körelttiğinizde, ya da kaybettiğinizde; şehir ruhsuzlaşır, kuraklaşır, çoraklaşır ve bunaltan bir madde yığınına döner. Artık orası, gönlünü yitirmişlerin mekanıdır. Yani Robotlaşmış ve hayatı, yemek odası,yatak odası, tuvalet üçgenine çevirmiş yaşayan ölüler evi olmuştur. Böylesine ışıksız, ıssız ve ilhamsız şehirler dolu yeryüzünde.


Oysa ki Maraş, “Akrebin kıskacında yoğrulmuş”, maddenin sıfırlandığı zamanlarda bile, derin bir aşkla şahlanarak, imanını fiilen ispatlamış; bu suretle de, müstesna bir gönül güzelliği kazanmıştır. Sadece ruh kuvvetiyle, maneviyatla kazanılan bu gönül güzelliği,şehrin kimliği olmuştur. Bu güzellik, yaşamak için emek ister. Hakkı verildikçe de yaşatır,ruha can suyu olur,diriltir manevi ölüleri… Maddecileşmiş bir dünyada, bu özellik müstesna ve seçkin bir değerdir. İnsanı insan yapar, şehri özelleştirir. Çünkü bu ruhun insanı, ahret boyutlu yaşar. Dost yüreklidir. Samimidir. Her bakımdan güvenilir. Onların güzel gönülleri süsler şehri, huzur beldesi yapar, yaşanılır kılar. Maraş, böyle bir şehirdi. Hep böyle bilinir. Başka şehirlerimiz de Maraş’tan bunu bekler. Bu sebeple, gittiğimiz her yerde Sütçü İmam sorulur. Bu isim, bir simgedir artık. Yok gibiyken, birden var olmanın, imanla şahlanmanın, ruhla kanatlanmanın simgesi… Süt ve imam… Süt kadar temiz, saf ve faydalı… Ama imam, önde, önder, lider, rehber… “Kimse yoksa ben varım!” der. Süt gibi kaynar, taşar. Çilelidir yürekler Maraş’ta… Ama ancak öyle özleşilir, özelleşilir. Bu yüzden, bir SÜTÇÜ İMAM RUHU söz konusudur. Bu misyonunu fark eden bir Maraş, hakiki kahramanlığın ne olduğunu daima gösterecektir. Sadece kol ve kas kuvvetinin, yalnız maddi mücadele ve savaş gayretinin değil; imanın, vatanın, bayrağın, topyekun mefahiri sahiplenmenin, korumanın ve temsil etmenin de kahramanı olacaktır. Bunu başarabilmek için, ilimde, irfanda, sanatta, edebiyatta, şiirde ve şuurda bir seferberlik ilan edilmelidir. Ruhsuzlaşmış bir dünyada, böyle bir şehrin insanı olmak, ayrı bir vebal ve fazladan bir sorumluluk yüklenmek demektir. Zira herkesin, helal haram demeden hep maddi çıkar peşinde koştuğu bir çağda, ruhtan, kalpten ve kafadan yana olmak çok zor bir meseledir. Maraş, ruhuyla diri kaldıkça, hem Anadolu, hem de gönül coğrafyamızın içindeki ülkeler, bizimle olacak ve bizimle kalacaktır. Fakat, ruhun şehrini ruhsuz, ufuksuz, çapsız, fikirsiz insanlar doldurursa, bırakın başka yerleri, Maraş da bizim olmaktan çıkacaktır.

Maraş’ı, inancımızın hayat verdiği bir ruhun kahramanı bilenler vardır. “Maraş” deyince, onların gözleri ve gönülleri parıldar. Ve çok haklı olarak,“Maraşlı değilim ama,manen hemşehrinizim”derler. Maraş’ı sadece bir yer,bir şehir olmanın üstünde ve ötesinde, bir ruh ve mana olarak görenler, tabii ki bizim ebedi hemşehrilerimizdir. Var olsunlar. Maraşlılar, Sütçü İmam ruhunu taşıyan herkesi hemşehri bilirler. Mesela, bu yüzdendir, onların Trabzon muhabbeti… Kendi şehrini madalyalı bir kahraman yapan ruhun; Anteb’i gazi, Urfa’yı da şanlı yaptığını unutmazlar. Hele de kahramanlığının Kazan’da devam ettiğini görmekten çok mutlular. Onlara dar gelir coğrafi sınırlar. Bugün de, Halep’tedir gönülleri. Nasıl olmasın ki, daha dün, sancaktılar, Halep’ti vilayetleri… Bu yüzden kovaladılar Fransız’ı Hatay’a,Amik Ovası’na kadar. Halep, Şam zaten zaten can ciğerdirler, daha ilginci uzak ülkelerde yaşar Maraş bilinci. Mesela Arjantin’de yaşayan üçüncü nesil Maraş Ermenileri… Görmeden sevmişler memleketi, Maraş ağzı Türkçe’yi hatıra bırakmış nineleri, dedeleri… Unutamamışlar Maraş’ta asırlar boyu yaşanan insaniyeti… Bu da gösteriyor ki,arıza yapsa da, politik oyunlar ayırsa da, şehrin ruhu bir kere sinmeye görsün, silinemiyor. Çünkü bu ruh insani, ahlaki güzel bir ruh… Hep var olmalı. Ruhsuzlaşan dünya erken bir kıyameti yaşamayacaksa, bu ruhla ruhlanmalı. Hiç şüphesiz ki yolu KAHRAMANMARAŞ açmalı. Saçaklızade’nin, Rıdvan Hoca’nın,Sütçü İmam’ın,Aslan Bey’in,Hafız Ali Efendi’nin, Şeyh Ali Sezai Efendi’nin, Sandal Hoca’nın, Necip Fazıl’ın, Yedi Güzel Adam’ın ve Abdal Halil Ağa’nın memleketine bu yakışır.

35


Bir Şahir Olmak İsterdim İslam Coğrafyasında “Seçkin bir kimse değilim ismimin baş harfleri acz tutuyor Bağışlamanı dilerim Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme Hayat boş geçti Geri kalan korkulu Her adımım dolu olsa İşe yaramaz katında Biliyorum Bağışlanmamı diliyorum”

36

“BİR ŞAİR OLMAK İSTERDİM İSLAM COĞRAFYASINDA” Cahit Zarifoğlu

Fatma Zehra FATSA

Yazar Bilkent Üniversitesi/Uluslararası İlişkiler Kelimelerin en güzeliyle başlamam lazım söze. En anlamlı kelimeyi bulup hemen isminin yanına kondurmalıyım ki “zarif” ismi incinmeden hak ettiği övgüyü alsın kelimelerden diye. Okulu Maraş (Kara) Lisesi’nin “Aristo”su, dost meclisinin ve Üstad Necip Fazıl’ın “Artist” Cahit’iydi O. Ama o kendi kimliğini kendisine yapılan yakıştırmalara aldırış etmeden büyük bir alçakgönüllülük göstererek baş harfleriyle sınırlandırmıştır. Ötesine geçmemiştir. Hiçbir zaman fazlasını beklememiştir ve talep etmemiştir Abdurrahman Cahit Zarifoğlu. Her zaman “ACZ” içinde olduğunu ve ömrünün sonuna dek bu duruşta olacağını söylemiştir. Aczini dile getirmekten de hiçbir zaman çekinmemiştir.

Esirgeyen ve bağışlayanın rahmetinden ümidi kesmemek, aczini dile getirip yalvarabilmek, affını mağfiretini dileyebilmek ancak bu kadar güzel söze dökülüp şiir olabilirdi. Rahmanın huzurunda bir kul sadece bir kul olduğunu hiçbir zaman unutmamak... İşte Cahit Zarifoğlu’nu, Cahit Zarifoğlu yapan duruş bu duruştur. Zarifoğlu deyince iki şey öne çıkar zihnimde; dostluğu ve davası. “Yedi güzel adam biri bir gün…” diye başladığında dostluk tohumu filizlenirdi şiirlerinde. “Bu insanlar dev midir? Yatak görmemiş gövde midir?” dediğinde ise dostlarıyla birlikte çıktıkları bu yolun ne kadar zahmetli ve çileli olduğu gelirdi gözlerimin önüne. Ama o Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in “Önce refik sonra tarik” hadis-i şerifi ile devam etmiştir yoluna. Yani önce yoldaş sonra yol. Yol göstereni Necip Fazıl Kısakürek, yol arkadaşları kendi deyimiyle “yedi güzel adam”; Nuri Pakdil, Adil Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, Alaeddin Özdenören, Mehmet Akif İnan ve Ali Kutlay. Böyle güzel dostlarla çıkılan yol ne güzel yoldur. Yoldaş iyi olduktan sonra yoldaş güvenilir olduktan sonra o taşlı yollar çiçekli bahçelere dönüşmez mi? O dikenler birer birer kaybolmaz mı gülde? Ne mutlu ki davasını dostlarıyla omuzlayan Zarif insana. Ne mutlu ki bu yolda onu yalnız bırakmayan güzel adamlara. Kahramanmaraş’ı hiç görmeme rağmen Maraş deyince gözümde; küçük dar bir sokakta çocukların kollarını iki yana açıp hafiften esen ılık rüzgârı arkalarına alarak ve gözlerine vuran güneşin parıltısıyla bayram sabahları harçlık toplamaya gider gibi mutlu ve heyecanlı koşuşturmaları ve o sokağın tam bitiminde onları aynı mutlulukla izleyen yedi güzel insanın küçük bir masada bir semaver çayı değil birbirlerine olan muhabbeti yudumladıkları o an canlanır.


Abileri Nuri Pakdil’in etrafında toplanan bu güzel insanlar dertli insanlardır ama müjdenin umut kapısını aralama ve oradan bir insanlığı hakikate ulaştırma derdinde olan insanlardır. Boşuna dökülmemiştir şu dizeler Adil Erdem Bayazıt’ın satırlarına onları bu dava yolunda her geçen gün daha emin adımlarla, iradeli ve dik bir duruşla ilerleten ağabeyi Nuri Pakdil için; “Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında direnen insanlığın Saçlarınız ıstırap denizinde bir tutam başak Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana O inanmışlar çağının” İşte onlar öyle güzel insanlardı. Birbirlerine boş övgüler sıralamak, gösterişli yalanlar söylemek yerine köklerinde çağın müjdesini taşıyan bir ağaç gibi bakarlardı. Tıpkı bir çınar ağacı gibi sırtını yaslayabileceğin gölgesinde soluklanabileceğin… Maraş’ı görmeden bana Maraş’ı sevdiren insanlar ne kadar şanslıymış Maraş ne kadar nasipliymiş dedirtti. İçinde taşımış edebiyatı edebiyle süsleyen, ince ruhlu, dava sahibi, dertli bu yedi güzel adamı. İşte böyle güzel bir dostluk çemberinin içindeydi Cahit Zarifoğlu. En zarif halkayı oluşturan naif ruhunun arkasında gizlemeye çalıştığı anlaşılmak istenmeme duygusu onu daha farklı daha seçkin ve daha değerli bir şahıs yapmıştır hep gözümde. Onun insanlardan kaçma isteğini, kalabalığın içindeyken bile aslında kendisini yalnızlığın tam ortasında terk edilmiş gibi hissetmesini daha küçük yaşlardayken baba özlemi baba hasreti çekmesine bağlamışımdır. Belki de bu yüzden ruhu daha kırılgan, genç yaşlarda yakalandığı hastalığı da bu kadar inceydi. Güzel insanlar kızamaz bağıramaz hep içine atarlar yaşadıklarını bilirim. Çünkü kendileri kırılmıştır bir kere ve içlerinde fırtınalar kopsa bile kırmak istemezler karşılarındakini. Kendisi küçük bir çocukken annesini bırakıp başka biriyle evlenen babasına da kızgınlığını yine kendisine yakışan bir üslupla dile getirmiştir Zarifoğlu: “Sesin eksik, ev ıssız bir sokak bu günlerde Titriyor hikayesi lambalarda, kaçağı bol sevgimizin... Nerde, hangi ağacın gölgesinde oh diyor ki şimdi yüreğin?

Bir erkek için baba olmakla ölçülmüyor mu hayatın yükü? Sırtından atıp gittiğin ergen yüzlü, zarif oğlunun canında Menfi bir özleme dönüyor artık yokluğun” Zarifoğlu kendi içinde bu menfi özlemle savaşırken dostları hiç yalnız bırakır mı onu. Benlikleri imanla dolu, ibadetlerini dahi edebi kişilikleriyle yerine getiren, her işinde doğru, her işinde kararlı, her sözünde güvenilir, yüzlerine baktığınızda sözlerine baktığınızda tavırlarına baktığınızda ispat gerektirmeyen bir dostluk ve samimiyet onlarınki. Zarif adam: “Ah kardeşler, gönlümün yükünü kaldıramıyorum” dediğinde yanında beliren yükünü alıp kendi derdi bilen altı güzel adam, dost, kardeş ve onları her okuduğumda aklıma gelen “Kardeşlik neydi?” Aynı anneden babadan aynı kandan candan olmak mıydı sadece? Neydi yedi kişiyken aslında tek bir vücut olmak? “Bize sözlerimizden çok yüreğimizden anlayan gerek” demek ki yürekte bitiyordu her şey. “Kardeşim dedim, acılarıma da kardeş olur musun?” demek ki yaraları sarınca, acıları azaltınca cereyan ediyordu kardeşlik. “Yalnız Ardıç Ağacı”nın gölgesinde toplanıp birleşen bu güzel insanların dostluğu her zaman hayalini kurduğum ve özlem duyduğum bir dostluk olmuştur benim için. O ağacın gölgesinde içilen çaylar, edilen sohbetler, okunan şiirler şüphesiz yeniden can vermiştir ağacın her bir dalına ve dalındaki kuşlara.

37


Bir Şahir Olmak İsterdim İslam Coğrafyasında Şiir onlar için bir ihtiyaçtı. Sivrilttikleri kalemlerini doğruya çevirip yazarlardı. Çünkü Üstad’ın da dediği gibi “Hakikati aramayan şiir, kelimelerin çelik çomağı. Hakikate dokunmayan fikir, kuru laf kalabalığı. Hakikatle zonklamayan kafa, çöplük.” Cahit Zarifoğlu’nun kalemi de her zaman hakikatin peşinde olmuştur. Hakikatin içinde yanan Zarif insan bu sefer şiirleriyle, yazılarıyla insanları hakikate ulaştırmanın derdine düşmüştür. Seçtiği kelimelerin her biri kendisi gibi zarif ve kırılgandır ama okuduğumuzda aldığımız o keskin tat sanki bir ok gibi yüreğimizin tam ortasına saplanmaktadır.

38

Dostları da aynı övgü ve sevgiyle bahsederler Zarifoğlu’ndan. Alaeddin Özdenören’in “Cahit Deyince” adlı şiirinde bu muhabbeti fark edip samimiyetlerine hayran olmamak elde değil. “Cahit deyince aklıma İçinde bütün çiçekleri taşıyan sevdalar Aşklar arkadaşlıklar gelir Sait gelir Akif gelir Erdem gelir Rasim gelir.” Dostlarının gözünde gönül insanı, sevda adamı olmak… Bu dizelerin muhatabı olmak ne güzel. Ne güzel dostun yüzüne bakınca kendini ve yaratılan bütün güzellikleri görebilmek. Üstad Necip Fazıl’ın şeyhi Abdülhâkim Arvâsî Hazretleri’nin soyundan gelen ve bir Nakşibendi olan Kasım Arvâsî aynı zamanda Cahit Zarifoğlu’nun kayınpederidir.

Üstadın evlilikleri için Kasım Arvâsî’nin kızı Berat hanımı münasip görmesi üzerine bir aile olmuşlardır. Sonrasında Kasım Arvâsî’nin, Zarifoğlu için dile getirdikleri kendisinin ne kadar düzgün bir insan olduğunun altını tekrar çizdirecektir. “Bence Cahit’in en önemli özelliği hakiki Müslümanlığı ve bunun yansıması olarak iyi ahlak sahibi olmasıdır. İbadet ve ihlasında titiz ve samimiydi. Her gün Kur’an-ı Kerim okumadan yatmazdı. Cahit’in ağzından hiç kimsenin gıybetini duymadım. “Bir eserim var bakar mısınız?” dediğini görmedim. Eve getirip “Ben bu işleri yaptım, bu kitapları yazdım” dediğine şahit olmadık. Riyadan korkuyor olmalıydı.” Ben bugün kendisini görememiş olmanın derin üzüntüsünü yaşarken, onu tanıyanların hakkında söylediklerinden en ufak şüphe duymuyorum. Çünkü kendisini dizelerinde bulduğum Cahit Zarifoğlu ve aradan seneler geçmesine rağmen yazdıklarının yüreğime hitap ettiğini gördüğüm kişi, Üstad’ın kol kanat gerdiği ve dostlarının adına şiirler kaleme aldığı Zarifoğlu ile aynı kişiydi. Her zaman dostlarının yanında her zaman davasının yolunda olan bir Zarifoğlu. Yani dostlarıyla müsemma bir davası olan Zarifoğlu. İnsan fikirleriyle vardır. Eğer o fikrin sancısını çekiyorsa eğer bir davası varsa insan insandır. “Diriliş Nesli” ile bir nesli yeniden kurtuluşa erdirme derdinde olan Sezai Karakoç, “Asım’ın Nesli” ile vatanına, bayrağına, tarihine ve imanına sahip çıkan ahlaklı, erdemli bir neslin kılavuzu olan Mehmet Akif Ersoy ve “Ey genç adam! Bu düstur sana emanet olsun. Ötelerden habersiz nizama lanet olsun” diye bizlere seslenen Üstad’ın bu hak davanın çilesini omuzlayıp taşıyacak bir nesil arzusu bu dava yolunda hepimizin eline birer meşale veriyor. Düşünün bakalım diyor kelimelerin bile incinmesinden münezzeh olan Zarif insan. Bu sefer sert bir dille düşünün diyor. “Düşünün bakalım, televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir Müslümanda, değil cihat etmek, acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır?” Bu hak dava yolunda kendinize gelin diye uyarmamış mı Üstadlar bizi. Peki ama nasıl kendimize geleceğiz? Önce kendimizden kendi içimizden başlayarak. “Hep şunu öğütleriz: İçinize dönün” diyor ve yine insanı uzun bir sessizliğe, tefekküre, teslimiyete düşürüyor Zarifoğlu. Çünkü biliyor içimize döndüğümüzde içimizde canımızdan bir parça olan Afganistan’ı bulacağımızı.


Kudüs’ü, Bosna’yı, Çeçenistan’ı, Mısır’ı, Doğu Türkistan’ı, Filistin’i, Gazze’yi, Halep’in yetim kalan çocuklarını bulacağımızı, o küçük Ümran’a nasıl kayıtsız kaldığımızı göreceğimizi biliyor. Top oynaması gerekirken, bebeklerinin saçlarını taraması gerekirken ceset parçaları içinden annesini ve babasını arayan bizim bu lal olmuş suskunluğumuza karşı o küçücük bedenlerini namlunun ucuna dayayıp “Sizi Allah’a söyleyeceğim” diye bütün dünyaya, bütün zalimlere meydan okuyan o çocukların gözyaşlarını göreceğiz. Çünkü o zaman “Ne çok acı var” sözünün tam ortasına her gün üzerine bombalar yağan Suriye’ye düşeceğiz. Ama bir içimize dönebilsek… Cahit Zarifoğlu bu yolda “Ümmet” bilinciyle yürürken kaleme aldığı birçok eserinde de bizlere bu acıyı hissetmemizi, Ümmet olarak silkelenip kendimize gelmemizi, onun geride bıraktığı bu davayı göğüslememizi istemiştir. “Afganistan Çağıltısı” şiirine başlarken; “Bütün azalarını harbe çağır Sofran açılsın elin şehit ballarından alsın” demiş ve gaflet uykusunda olan bir Ümmet’i yeniden uyandırmaya bu yolda bir olmaya, şehit düşmeye çağırmıştır. Ama yine kırılmıştır Zarifoğlu yine incinmiştir o zarif ruhu. “Müslüman Müslümanın kardeşidir, onu terk ve ihmal etmez” diye buyuran bir Peygambere tabi olan Zarifoğlu, binlerce Müslüman kardeşimiz katledildikten sonra, Ümmet olarak sorumluluk duygumuzun zayıflığı karşısında bir kez daha yenilgiye uğradıktan sonra yine kendi kabuğuna çekilir ve şu dizeler dökülür satırlarına: Şimdi üzgünüz arkadaş Yolumuza çıkmayın üzgünüz… Afganistan şairinin kalemi yine mazlum bir ülkeye yöneliyor ve diyor ki bize “Filistin bir sınav kâğıdı, her mü’min kulun önünde” Peki biz bu sınavın neresindeyiz? Nasıl geçeceğiz bu imtihandan? Ne zaman başımızı kâğıda çevireceğiz sefil düzenine kapıldığımız bu dünyadan. Herkes sadece kendi yerinin kendi konumunun telaşı içinde, oysa yerler değişiyor haritada, Müslüman coğrafyalar birer birer yok edilmeye çalışılıyor. O çocukların, anaların, babaların sıcak kanları dökülüyor kağıdımıza hala görmüyor muyuz? Dayanamıyor artık Zarifoğlu kendisine yöneltilen “Sen şairsin, elindeki bu taş ne?” sorularına ve diyor ki: “Şair aşka boyun eğer zulme değil”.

Zulmün kol gezdiği coğrafyalar bizim coğrafyalarımız ve şu an kan gölü içinde. Eti tırnaktan ayırmaya çalışılıyorlar ama kimsenin canı acımıyor. Maçta kaçan bir gol kadar, indirimin zamanını yakalayamadığımız bir elbise kadar, bilmem kaçıncısını alamadığımız bir çift ayakkabı kadar üzülmüyoruz hain bir bombanın bir aileyi yok edişine. Açlık içinde kıvranan kardeşlerimize aldırış etmeden hala sofrada olmayan kuş sütünün kavgasını yapabiliyoruz. Üzerimize vazife olmayan her türlü konuşmanın tartışmanın içindeyiz ama vazife olan konularda hep köşe bucak kaçıyoruz. Biz, bize bu şuuru aşılayanları sevdik. “Biz! Sakalları şiirle karışık, yüreği Allah’la barışık adamları sevdik” senin gibilerini sevdik. Çünkü sen “Bir kalbiniz vardı, onu tanıyınız” dediğinde evvela kalbimizi tanıdık sonra senin gibi ve dostların gibi güzel adamları tanıdık sevdik. Üstadın Necip Fazıl Kısakürek’in “Üzülme! Bu davanın sahibi Hak’tır. Hak olan davada zafer muhakkaktır” dik duruşunu, Sezai Karakoç’un “Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır” sözüyle her zaman bir umut kapısı olduğunu müjdeleyen duruşunu, dostun Adil Erdem Bayazıt’ın “Müslüman yürekler bilirim daha. Kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet” diyerek bir Müslümanın nerede nasıl durması gerektiğini vurgulayan duruşunu, ağabeyin Nuri Pakdil’in “Yürü kardeşim ayaklarına Kudüs gücü gelsin” diyerek kendi tabiriyle devrimci duruşunu sevdik. Bizler sizin bu adımlarınızı doğruluk üzerine atışınızı, sağlam ve omurgalı duruşunuzu sevdik. Sizleri göremesem de dizeleriniz, fikirleriniz, edebiniz, tavırlarınız, yaşantılarınız, dostluklarınız her evrede hayatımı şekillendiren birer örnek oldular benim için. Ama keşke diyorum keşke Üstad’ın “Çile”sini kendisinden dinleyebilme şerefine mahzar olabilseydim. Keşke Sezai Karakoç’a “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirini nasıl muazzam bir ruhla kaleme aldığını sorabilseydim. Keşke Cahit Zarifoğlu ile oturup dertleşebilseydim, içimi dökebilseydim ve içeceğimiz o çayın hakkını verebilseydim. Keşke… Zarifoğlu “Kırlarda çiçekler artık bensiz açacak” diyeli 29 yıl oldu. Evet, kırlarda çiçekler artık sensiz açıyor ama senin sulayıp yeşerttiğin çiçeklerin kokusu bizim gibi gençlere hala ilk günkü güzelliği ve tazeliğiyle geliyor. O çiçeklerden birinin kokusunun da bu satırlarla sizlere ulaşması ve ruhunuzda özlenen o duruşun yerini bulması dileğiyle…

39


Kahramanmaraşlı Güreşçi Şeref EROĞLU

KAHRAMANMARAŞLI GÜREŞÇİ ŞEREF EROĞLU

40

Bize Şeref Eroğlu’nun çocukluğunu, yetiştiği ortamı, güreşle tanışmasını, onu önce Türkiye’ye sonra Dünya’ya taşıyan aile ortamını anlatır mısınız? Sıradan bir Anadolu köyü olan Kahramanmaraş’ın Derek Köyü’nde çocukluğum geçti. Üç kız ve ,ki erkek çocuğu olan bir ailenin en küçük çocuğuyum. Ailemin geçim kaynağı çiftçilikti. Zorluklar ve sıkıntılar içinde, birbirine sevgi ve saygı ile bağlı, zorluklara göğüs gelen bir aile ortamında büyüdüm. Köyümüz milliyetçi ve muhafazakar bir yapıya sahipti bunun yanında birbirine bağlılığın üst seviyede olduğu köydür. Bu yapının hayatım boyunca çok faydasını gördüm. Bir yere bağlı olmanın verdiği güven duygusu ve dayanışma bence başarının en önemli faktörleri. Güreşle tanışmam da köyümde oldu. Çocukluk yıllarımda düğünlerde ve köylerde Karakucak Güreşleri yapılırdı. Köyümüzde ve aile büyüklerim arasında ülkemizde ve uluslararası yarışmalarda önemli güreşçiler var. Mesela akrabalarımdan Mehmet Esenceli üç defa Avrupa Şampiyonu olmuştur. Yine kuzenlerim Hamza Eroğlu ve Mehmet Eroğlu Türkiye Şampiyonlukları olan Milli Takım sporcularıdır.

Bu büyüklerimi izleyerek büyüdüm. Bu güreş ortamı beni de içine çekti; çünkü güreş yapanlar saygı ve hürmet görüyor ve güreş müsabakaları için diğer şehirlere ve yurtdışına gidiyorlar dönünce yaşadıkları deneyimi anlatıyorlardı. Bende aile büyüklerime özendim. Onlar gibi olmak hayalimdi. Köy bir zaman sonra dar gelmeye başladı. İdeallerim için bir çıkış yolu bulmam gerekiyordu. Hayallerimi süsleyen güreş sporu için bir şeyler yapmalıydım.


Güreş hayatını anlatır mısınız? Kahramanmaraş’ta Karakucak Güreşleri yapıyorduk. 1987 yılında resmi sporcu oldum. 1988 yılında Sivas Pamukpınar Güreş Okuluna kabul edildim.1990 yılında 40 kiloda yıldızlar Dünya Şampiyonu oldum. Türkiye’me uluslararası müsabakalarda Avrupa ve Dünya Şampiyonlukları, birde Olimpiyat ikinciliği yanında 16 altın, 5 gümüş, 6 bronz olmak üzere toplam 27 madalya kazandım. 2008 Pekin Olimpiyatları sonrasında faal sporculuk yaşantımı sonlandırdım. Aktif spor hayatının sonrasında teknik adam olarak Şeref Eroğlu’nun çalışmalarını ve hedeflerini anlatır mısınız? Aktif sporculuk yaşantımı sonlandırdıktan sonra önce eğitim altyapımı güçlendirmek istedim. Sporculuk yaşantımla paralel olarak üniversite eğitimimi tamamlamıştım. Sporu bıraktıktan sonra kendi imkanlarımla Amerika’da dil eğitimi ve spor yöneticiliği eğitimi aldım. Döndükten sonra Gençlik ve Spor Bakanlığı’nda aktif görev yaptım. Bu arada Şampiyon Sporcular Spor Kulübü’nün kurduk. Bu kulüpte yöneticilik yaptım. Halen Şampiyon Sporcular Spor Kulübü’nde başkanlık görevine devam ediyorum. Bu spor kulübü genellikle altyapı ağırlıklı çalışıyor. Benim için bir nevi laboratuvar çalışması niteliğinde ilerde yapmayı düşündüğümüz çalışmalar için büyük bir adım. Ben başarılı sporcuların spor hayatlarındaki tecrübeleri sorumluluk alarak gelecek kuşaklara aktarmaları gerektiğini düşünüyorum. Okullara gidip seminerler veriyoruz, paneller düzenleyerek bilgi birikimimizi paylaşıyoruz. Halen Milli Olimpiyat Komitesi delegesiyim ve yönetim kurulu yedek üyesiyim. Dünya Güreş Federasyonu Teknik Komite Üyesiyim. Kahramanmaraşlılar Derneği ve Ankara Kulübü Derneği üyeliklerim var. Benim hedefim bir gün Türk Sporunu yönetmek. Bunun için projeler geliştiriyoruz. Senin aktif güreş yaptığın dönemde K.Maraş’ın güreşe verdiği değer ve imkanlarla bugünkü şartlar nelerdir?

Her dönemin şartları, dönemi yaşayan insanlara normal geliyor. Benim güreşe başladığım yıllarda ulaşım, tesis, malzeme, yönetici, teknik adam, yönüyle baktığımızda bugünün şartlarıyla kıyaslanmayacak şekilde yokluk vardı. Bunu bu günkü şartlara bakınca kıymetlendirme ve değerlendirme yapabiliyoruz. Rahmetli Cumhurbaşkanı Sayın Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde Spor büyük bir sıçrama yaptı. Kahramanmaraş’ta spor yapanlarda bundan nasiplendi. Tesis, malzeme, güreş okulları ve ekonomik destekler ile iyi spor yöneticileri sıçramaya temel oldu. Daha sonra gelen hükümetler bu oluşan yapıyı korudular. Cumhurbaşkanımız Sayın Recap Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde yeni hamleler ve kanunlarla Devletin desteği daha da yukarılara çıktı. Dünya değişiyor, ülkemiz daha da hızlı değişiyor. Kahramanmaraş insanı yeteneklidir ve bu değişime uyum sağlıyor. Bölgesel olarak Kahramanmaraş’ta eksikler, sıkıntılar var. Bu sorunları görmekle beraber şartların düzeleceğini umut ediyorum. Benim spor yaptığım şartlarla bugünkü şartlar kıyaslanmayacak kadar iyi.

41


Kahramanmaraşlı Güreşçi Şeref EROĞLU K. Maraşlıların medar-ı iftiharı bir güreşçi olarak K.Maraş’ta güreş adına sana göre neler yapılmalı? Türk Sporunun bugün en önemli sorunu koordinasyonsuzluk, Kahramanmaraş sporu da Türk Sporundan ,güreşimizde Türk Güreşinden soyutlanamaz. Siyasiler , bürokratlar ve alt kademe spor yöneticileri arasında bir koordinasyonsuzluk var. Bunun giderilmesi lazım. Valilik , yerel yönetimler ve iş dünyasının destekleriyle , spor il müdürlüğümüz yetenek avcılığına yönelik bir proje oluşturmalı. Eğitim çağındaki 250 bin öğrenci taranarak güreş yetenekleri ortaya çıkartılmalı . spor il müdürlüğü , kulüpler ve beden öğretmenleri kanalıyla bu yapılabilir. Yerel yönetimler , iş dünyası ve yerel basınımızın desteği ile bu olur. Yetenekli sporcular Güreş Federasyonumuzun sağlayacağı teknik adamlar ve malzeme desteği ile ülkemize şampiyonluklar kazandıracak birçok güreşi çıkarılabilir. Çünkü Kahramanmaraş insanımızın fizyolojik yapısı ve karakteri güreş için özeldir. Bu özel durum değerlendirilmelidir.

42

Son dönemde Kahramanmaraş Beytullah Eroğlu dışında başarılı bir sporcu çıkarmadı. Bu nedenle Kahramanmaraş sporda içine kapanıyor. Halkın verdiği değerde azalıyor. Bizim spor yaptığımız dönemde , Avrupa Şampiyonu Sayın Ahmet Ak, Dünya Şampiyonu Harun Doğan ve ben Kahramanmaraş’ın ülkemize ve dünyaya açılan yüzleriydik. Kahramanmaraşlılar bizimle, ülkemizin diğer şehirleriyle ve dünya ile rekabeti yaşıyorlardı. Küreselleşen dünyada yerel değerlerinizle kendinizi ifade edebilirsiniz. Bugün Kahramanmaraş bu rekabette geri kalıyor. Bunu Kahramanmaraş’ın yöneticilerinin düşünmesi ve çözüm üretmesi gerekir. Özellikle yerel yöneticilerimizin ve Gençlik ve Spor İl Yöneticilerinin sorumluluğunu değerlendirmesi gerekir. Benden destek isterlerse ben hazırım. Dergide bu röportajı okuyanlara güreş hayatın boyunca en özel hatıran / anını yazar mısın? 1990 yılında Macaristan’da yıldızlar Dünya Şampiyonu oldum. 1990 yılında Ekim ayının başında başarılı sporcular olarak TBMM’nin Açılış Törenine davet edildik. Kaya Erdem Meclis Başkanıydı. İnanılmaz bir kalabalık vardı.

Sanatçılar, sprocular, siyasiler herkes oradaydı. Biz sıraya girdik ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın elini öpüyorduk. Ben Sayın Özal’ın elini öperken elimi tuttu , sen kimsin dedi. Bende Yıldızlar Dünya Şampiyonu Şeref Eroğlu dedim. Sonra Sayın Özal, sen nerelisin dedi. Kahramanmaraşlıyım dedim. Beni çekti ve sol dizine oturttu ve desene Sütçü İmam’ın Torunuyum diye. Henüz 14 yaşımda böyle bir anım oldu. Hiç unutmuyorum. Bizim Şehirler dergisi okuyucularına ve yetkililere Türk güreşinin geleceği ile ilgili mesajın nedir? Güreş bizim Ata Sporumuz, son olimpiyatlarda ülkemiz; aldığı sekiz madalyanın beşini güreş alanında aldı. Güreş üzerine düşeni her zaman ki gibi yaptı. Türk Sporu’nun lokomotifi güreştir. Türk Sporunun geleceği de güreştir. Bugün futbolun, basketbolun, hentbolün gölgesinde kalsada uluslararası arenada varlığımızı güreşle ortaya koyuyoruz. Ülkemizi yönetenlerden , basınımızdan, iş dünyasından güreşe özel önlem vermelerini bekliyorum. Güreş Türk Sporunun stratejik branşıdır. Milletimizi temsilde bu güne kadar hiç mahcup etmedi. Bundan sonrada etmeyecektir. Cumhuriyet Tarihimiz boyunca Türk Sporunun uluslararası müsabakalarda aldığı madalyaların oluşturduğu tablo bunun teminatıdır.


Ali ÖZTUNÇ Gazeteci-Yazar CHP Parti Meclis Üyesi

MARAŞ’IN GURURU HALKIN OZANI

MAHZUNİ ŞERİF Anadolu aydınlanmasının çağdaş ismidir . Ozanlar diyarı Afşin’den çıkıp tüm Türkiye’ye mal olmuş Türk Halk Müziğinin ve aşıklık geleneğinin en önemli temsilcilerinden birisidir Aşık Mahzuni Şerif. 1939 yılında Afşin’in Berçenek Köyü’nde başlayan hayatı, inişli çıkışlı ve hep mücadele ile geçmiştir. Kimi zaman yoksulluk çekmiş kimi zaman acı ve ızdırap. Ama hep onurlu bir duruşu olmuştur. Yeri gelmiş isyanın, özgürlüğün; yeri gelmiş aşkın, özlemin, sevdanın türküleri dökülmüştür dilinden. Alevi Bektaşi inancının gereği olarak ise hep Ali aşkı ile bakmıştır hayata. 1960’lı yıllarda askeri okulda okumak için köyden çıkarken kaleme aldığı Çeşm-i Siyahım türküsü bugün dahi milyonların dilindedir. Köyünden ayrılığın hikayesini dile getirmiştir bu eserinde. “İşte gidiyorum çeşm-i siyahım Önümüze dağlar sıralansa da Sermayem derdimdir servetin ahım Karardıkça bahtım karalansa da ” Eserlerinde, türkülerinde, şiirlerinde baba ocağı memleketi Maraş’ı, Afşin’i, Elbistan’ı hiç unutmamıştır. Neredeyse her eserinde bir memleket vurgusu yapmıştır. Dünya’nın bir başka ucunda, Avustralya’da sürgün hayatı yaşarken de olsa köyünü unutmamış ve kaleme almıştır o müthiş eserini…

“Vay göresim geldi Berçenek seni Dumanlı dumanlı oy bizim eller Aktı gözüm yaşı oldu bir çanak Dumanlı dumanlı oy bizim eller Otursam ağlasam delidir derler Bizim elin yiğitleri bol olur Çalar davulları dizgin dolu olur Ölüm bizim için tozlu yol olur Dumanlı dumanlı oy bizim eller” Türkiye’de neredeyse her sanatçının eserlerini okuduğu memleketimizin medarı iftarı olmuştur. Ünlü ozan Davut Sulari’nin etkisinde kalıp Aşık Veysel’in övgüsü ile başlamıştır sanat hayatına. Aşık Veysel’in çağın Pir Sultan Abdal’ı diye nitelendirdiği Mahzuni, yoksul kesimlerin sesi, ezilenlerin ozanıdır. “Yoksulun sırtından doyan doyana Bunu gören yürek nasıl dayana Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana Bilmem söylesem mi söylemesem mi” türküsü ile yoksul toplumun feryadını paslı kulaklara duyurmuştur. Siyasiler ile arası hiç iyi olmamıştır. Çünkü o halkın ozanı olmayı tercih etmiştir. Yeri geldiğinde Başbakanları yeri geldiğinde Cumhurbaşkanlarını, yeri geldiğinde de siyasi parti liderlerini eleştirmekten kaçınmamıştır.

43


Maraş’ın Gururu Halkın Ozanı Mahzuni Şerif Bu tavrı karşılıksız da kalmamıştır! Siyasiler tarafından her dönemde çok acılar çektirildi. 1980 Askeri darbesi öncesi neredeyse her türküsünde siyasileri eleştirip kardeşlik vurgusunu ihmal etmedi. “Sınıfsız Okul” eserinde, Anadolu halklarını uyarıyor ve kardeş kavgasının bitmesini istiyordu: “Boşa döğüşmeyin bizim yiğitler Sizi vurduranlar vurulmuyor ki Kim bilir nerde hangi koltukta Kömürde tarlada yorulmuyor ki Aynı baba dölü ölen öldüren Ölenle öldüren iti güldüren Yok muydu bunu size bildiren Vur diyenler burada görülmüyor ki İşçiyi işçiye düşüren zalim Boynumuzda boza pişiren zalim Bu kadar bardağı; taşıran zalim Gözümüz önüne serilmiyor ki Yeni adı çıkmış sağ ile sol’un Tarihte borcu yok kullara kulun İki yanı birdir yaptığın çulun Bilirsin ölenler dirilmiyor ki 44

Mahzuni der nedir hak’kın davası İnsana benzer mi köpek mayası Ah tükenip bitsin sınıf kavgası Sınıfsız bir okul kurulmuyor ki” Mahzuni’nin hayatında Hz.Ali kadar önemli bir başka isim daha vardır. O da Mustafa Kemal Atatürk’tür. Mustafa Kemal sevdasını hem sohbetlerinde hem de türkülerinde her zaman vurgulamıştır. Atatürk’e olan özlemini , “Sarı saçlım mavi gözlüm” türküsü ile şöyle dile getirmiştir. “Sana Hasret Sana Vurgun Gönlümüz Neredesin Mavi Gözlüm Nerde Nerde Nerdesin Dost Bu Gemi Bu Karadeniz Sarı Saçlım Mavi Gözlüm Nerdesin Dost Ararım İzini Dolmabahçe’den Bir Daha Dönmez mi Bu Yola Giden İçimde Sen, Gözümde Sen Sarı Saçlım Mavi Gözlüm

Kurban Olam Yürüdüğün Yollara Kara Peçe Yakışmıyor Kullara Uyan Bak Bizim Hallara Sarı Saçlım Mavi Gözlüm Nerdesin Dost Bulutlar Terinden, Dağlar Kokundan Sarhoştur Sevdiğim Mahsuni Bundan Bir Daha Gel, Gel Samsun’dan Sarı Saçlım Mavi Gözlüm Nerdesin Dost“ 12 Eylül askeri darbesinin tüm topluma getirdiği baskıdan Mahzuni de nasibini aldı. 80 darbesi ile birlikte siyasi söylemlerini açıkça dile getiremedi. Geçmişte işkenceler görüp cezaevine giren Mahzuni, 80 darbesi sonrası eserlerinde maneviyata, aşka daha çok ağırlık verdi. Kendi toplumundan, memleketinden hiç kopmayan Aşık Mahzuni, Hacı Bektaş ocağına ise sonsuz bağlıydı. Vasiyetiydi Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’nin yakınlarına gömülmek. Bu dünyadan göçüp gittiğinde son isteği de yerine getirildi. Bugün Nevşehir’in Hacı Bektaş ilçesinde kabristanı bulunan Aşık Mahzuni Şerif, memleketimizin gururudur. Onu hep özlemle anıyoruz ve Mahzuni Baba’yı unutmuyoruz. On binin üzerinde yazdığı şiirler bugün tüm sanatçılar tarafından okunuyor, Maraş, Elbistan , Afşin sanatçıların dillerinde aşkı, sevdayı, direnmeyi, namuslu bir hayatı anlatıyor. Şerif Cırık olarak başladığı hayatını halkın Aşık Mahzuni Şerif’i olarak tamamlayan büyük ozan; iyi ki seni tanıdık iyi ki seni yaşadık…


45

Mehmet Fatih GÜVEN Afşin Belediye Başkanı

AFŞİN BELEDİYESİ

Afşin’in adına gelince, eski ismi Arabissos olup daha sonra da Türkler tarafından Yarpuz denmiştir. Buranın eski isimlerinden biri de Efsus’tur. Bu ismin aslı Araw(a)-İssos kelimelerinden birleşmiştir. Arawa kent demektir. İssos’un ise “Yerleşim” buradan: Kent anlamımda olduğu bilinmektedir. Arawa ise “ Sunak” anlamına gelmektedir. Yarpuz kelimesi ise Turkcede bir bitki adıdır. Afşin adına gelince 1060’larda bölgede fetihler yapan Sultan Alparslan’ın komutanlarında Afşin Bey’in hatırasına 1944’te donemin Maraş Milletvekili Hasan Reşit Tankut ve tarihci Ord. Prof. Mukrimin Halil Yinanc tarafından verilmiştir.

Kuruluş tarihinin Hitit´lere kadar (M.O.4000) uzandığı sanılan Afşin çevresinin M.O 750 yıllarından itibaren Asur egemenliğine girdiği bilinmektedir. M.O. 546 tarihinde Perslerin (İranlılar) daha sonra M.O. 333 tarihinde ise Makedonyalıların egemenliğine giren yöre Roma cağında canlı bir ticaret merkezi olmuştur. Afşin, Roma imparatorluğunun yıkılmasından sonra Bizans toprakları haline gelmiş, bölgeye zaman zaman Araplar hakim olmuşlardır. 1071 tarihinde Malazgirt Zaferi ile Anadolu’da yerleşmeye başlayan Oğuz Türklerinin bölgeye yönelen kolu, Afşin Bey komutasında, Bizans egemenliğine son vererek, bölgede Selçuklu egemenliğini tesis etmişlerdir.


Afşin Belediyesi

46

Dulkadir Beyliği’nden sonra 1572 tarihinden itibaren Osmanlı egemenliğine giren Afşin, Elbistan ilcesine bağlı bir bucak merkezi iken, 1944 yılında ilce merkezi olmuştur. İlce geneli nüfusu 2013 yılı itibariyle 82.662 olan Afşin Kahramanmaraş’a 150 km, Elbistan’a 28 km, Göksun’a 50 km uzaklıktadır. Ulaşım tamamen karayoluna dayalıdır. Denizden 1230 metre yükseklikte bulunan Afşin’de, karasal iklim hakim olup, ilçede zengin linyit yatakları vardır.(http:// www. afsin.bel.tr) Çeşitli uygarlık dönemlerine ait tarihi eserler ve doğal zenginlikleri olan Afşin ilçesinde Eshab-ı Kehf ve Mağarasının bulunması burayı turizm acısından oldukça önemli bir hale getirmektedir. Cami, kervansaray, ribat ve planı saptanamayan birçok küçük yapıdan oluşan bu külliye yapılmıştır. (http://kahramanmaras.gov.tr/ Ilceler.aspx) İlçede çok sayıda mahalli ozan bulunup Afşin Ozanlar Derneği mevcuttur. Türkiye’de profesyonel olmuş bir çok Afşinli halk ozanları bulunmaktadır. Bunlar arasında tüm ülkeye mal olmuş Aşık Mahsuni Şerif, Bercenek köyünden; Hayati Vasfi Taşyürek, Derdiçok, Aşık Yener Tanır beldesindendir. İlçede sportif faaliyetler olarak ata sporumuz güreş on plana çıkmaktadır. Uluslararası ve ulusal düzeyde şampiyonluklar kazanmış birçok güreşçi bulunmaktadır (Ahmet Ak, Metin Kaplan, Zekeriya Canlı). Toplamda uluslararası alanda 49 madalya kazanılmıştır. İlçede iki adet güreş kulübü faaliyet göstermektedir. Mesire alanları olarak Akçırı (Kabaağaç koyu), Bozyer (Tanır beldesi), Mağara gözü (Emirilyas köyü) sayılabilir.

SOSYAL BELEDİYECELİKTE ÇAĞ ATLADI Hanımlar Kültür ve Spor Merkezi 2 Yıldır Hizmet Vermeye Devam Ediyor İlçede yaşayan bayanlara özel “Hanımlar Kültür ve Spor Merkezini” hizmete açan Afşin Belediyesi Atatürk Parkı içerisinde oluşturduğu merkezde, bayanların boş vakitlerini değerlendirebilecekleri, birçok alanda kurs ve eğitim alabilecekleri, etkinlik düzenleyebilecekleri ve spor yapabilecekleri özel bir mekân oluşturdu.


Yaklaşık 2 yıldır hizmet veren bu mekân Afşinli hanımların sıklıkla kullandıkları bir yer oldu. Yan tarafında bayanlara özel birde çay bahçesi bulunan Hanımlar Kültür ve Spor Merkezi Afşin’e hizmet vermeye devam ediyor.

Bölgede İlk Emekliler Aktif Yaşam Merkezi

İlçemizde yaşayan emekli vatandaşların, huzur içinde bir araya gelebilecekleri, boş zamanlarını sohbet ederek, gazete, kitap okuyarak geçirebildikleri Emekliler Aktif Yaşam Merkezi bir yıldır Afşin’in hizmetinde.

Afşin’de Engelli Vatandaşlarda Unutulmadı

İlçede yaşayan engellilere özel bir merkez oluşturan Afşin Belediyesi 3 Aralık Dünya Engelliler gününde hizmete açtığı Engelliler Merkezi ile Sosyal Belediyecilik alanında adından sıkça konuşturur oldu. Engelli vatandaşlar oluşturulan bu merkezde sosyal aktiviteler yapılabildiği gibi çeşitli alanlarda eğitimler de alabilmektedirler.

Merkezde ayrıca engelli ailelerine yönelik sosyal ve psikolojik eğitimler de verilmektedir. Ayrıca Afşin Belediyesi Engelliler Eğitim ve Kültür Merkezi ile İlçe Halk Eğitimi Müdürlüğü işbirliğinde İşaret Dili Kursları açılarak, işitme engellilerle daha iyi iletişim kurabilmek için kamu personellerine yönelik işaret dili eğitimi verilmektedir. Afşin Belediyesi, eğitimlerini tamamlayan kursiyerlere sertifikaları verilerek anlamlı bir hizmete imza atmaya devam ediyor.

Mahallelere Taziye Evleri

Belediye ve Mahalleli işbirliğinin bir örneği olarak Afşin’e taziye evleri yapıldı. Konu ile ilgili bilgi veren Başkan Güven,” Bu binalar vatandaşlarımız tarafından çok amaçlı olarak kullanılacak ve mahallelerimizin birçok ihtiyacını karşılayacak. Düğün, Nişan ve cenaze gibi birçok sosyal etkinliklerinde bu mekânlardan faydalanacaklar “dedi.

47


KAHRAMANMARAŞ KÜLTÜRÜNDE

TARHANA

Aşkın ÖZKAN

48

Kültür bir toplumda geçerli olan ve gelenek halinde devam eden her türlü dil, duygu,düşünce ,inanç , sanat ve yaşayış öğelerinin tümüdür. Kültür toplumsaldır, tarihseldir bir önceki kuşaktan öğrenilip bir sonraki kuşağa aktarılan bir mirastır. Kahramanmaraş çok zengin, kültür mirasına sahip olmakla birlikte sahip olunan bu mirasa sahip çıkılmakta ve yüzyıllardır yaşatılmaktadır. Yaşayış öğelerinden bir tanesi de yeme içme alışkanlıklarıdır ve kültürün önemli bir parçasıdır.Kahramanmaraş Dondurmasını ve pul biberini bilmeyen yoktur. Dulkadiroğlu Beyliği’nden beri yapıldığı bilinen, Kahramanmaraş’a ait tarhananın diğer bölgelerde yapılanlardan farklı yönleri vardır. Maraş tarhanası kışlık zahire olarak yapılır. Kabuğu soyulmuş buğdayın(dövme) pilav şeklinde pişirilip soğumasından sonra, yoğurt kekik ve çörekotu ile karıştırılıp iyice yoğrulduktan sonra, çiğ üzerine serilerek kurutularak yapılan Maraş tarhanası uzun ömürlü olup kuru ve serin bir ortamda yaklaşık 5-6 ay bozulmadan dayanabilir. Maraş tarhanasının bozulmadan uzun süre dayanabilmesi nedeniyle Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır Seferine giderken tarhanayı ordunun en önemli ikmal maddesi olarak bulundurduğu rivayet edilmektedir. Ayrıca yoğurt ve döğme (kaynatılmış buğday) protein ve nişasta bakımından zengin olduğundan tarhana çok besleyicidir, içindeki kekik ve çörekotu ise sindirimi kolaylaştırır. Kahramanmaraş’a özgü farklı bir yöntemle hazırlanan tarhana yörenin vazgeçilmez gıdası konumundadır.

Tarhana Kahramanmaraş’ta bir kültür öğesi olarak farklı bir yer tutar. Zor ve meşakkatli bir süreç olan tarhana yapım işinde komşu kadınların imece usulü çalışmaları,seher vaktinde çiğ adı verilen özel bir sergi malzemesi üzerine tarhanayı sermeleri Anadolu insanının özveri ve dayanışma kültürüne dayanan özellikleridir. Biraz da tarhananın nasıl yapıldığından bahsedelim ; temmuz-ağustos aylarında uygun hava şartları takip edilir.Maraş tarhanasının yapımı için yağmursuz ve rüzgarlı günler seçilir. Maraş tarhanası için en uygun buğday cinsleri; Elbistan Yazlığı, Doğankent, Darıyel, Cumhuriyet, Ak Meksika, Gerek 79 ve Gemini’dir. Bu buğday türlerinden birisi seçilerek değirmene gönderilip döğme (yarma) yapılır. Yarma haline gelen buğday Maraş kazanlarına (masare kazanı) konarak su ile ıslatılır. Gece yarısı kazanların altı yakılarak sabaha kadar pişirilir. Maharet isteyen bir teknikle kazanın dibini tutturmadan altından üstüne doğru karıştırılmasına kürekleme denir. Kürekleme işinin kendine has bir usulü vardır. Döğme iyice kaynadıktan sonra ateşten indirilerek karıştırılmaya devam edilir. Daha sonra masere kazanının üstüne sini denilen büyük tepsiler konularak kendi buharıyla demlenmesi sağlanır.İyice dinlenen pilav halini alan döğme ıslak bir bez içinde soğumaya bırakılır. İyice yoğrulduktan sonra içine yağlı hafif ekşi yoğurt, kekik ve çörek otu gibi baharatlar karıştırılarak çiğ üzerine ince bir şekilde serilir. Çiğ yöredeki sazlıklardan temin edilen ince çubukların dikilerek birleştirilmesinden oluşmuş hasır şeklinde tarhana kurutmaya elverişli sergi malzemesidir. Serme işlemi genellikle sabah erken saatlerde yapılır. İlk gün akşama kadar çiğ üzerinde kalan ve tam kurumamış tarhanaya firik denir ve bu haliyle de yenilir. Yaklaşık 2-3 gün doğal rüzgarda tam olarak kurutulan tarhana çiğlerden çıkartılarak yenmeye hazır hale gelir. Kurutma işlemi sonrasında Maraş tarhanası ince cips şeklini alır. Sadece Maraş tarhanası kullanılarak çorba yapılabildiği gibi, şalgam turpu, şeker pancarı ve nohut katılarak da besleyici değeri çok yüksek bir çorbalar yapılır. Lif bakımından zengin olan Maraş tarhanasının sindirimi kolaydır. Çerez şeklinde tüketimi de çok yaygın olan tarhana, özellikle kış akşamlarının vazgeçilmezi durumundadır, genellikle ceviz ve badem ile birlikte yenilir. Kahramanmaraş kültürünün önemli unsuru olan tarhana yüzyıllardan bu yana yapılmakta ve bu miras yeni nesillere olduğu gibi aktarılmaktadır...


49

Av. Durmuş Küçük Elbistan Belediye Başkanı

ELBİSTAN BELEDİYESİ Tarihte pek cok ad alan Elbistan’ın Ablasta, Abulustain, Plasta, Plastentia, Ablastha, Ablastayn ve Ablistan gibi adlar aldığı görülmektedir. Bu kelimenin Hititlerin atası olduğu kabul edilen Luvilerin dilinden geldiği, su geçidi, gür su, bol su gibi anlamlara geldiği tahmin edilmektedir. Arap kaynaklarında ise Elbistan, Bilistin, Eblıstan, Elbostan vs şeklinde geçmekte olup bu ad bağ, bahçe ve bostanlık anlamına gelmektedir. Elbistan’ın ilk kurulduğu yer şimdi Karaelbistan denilen yerdir. Burada bir deprem veya başka bir felaket neticesinde yıkılıp harap olması nedeniyle şehir şimdiki yerinde yeniden kurulmuştur.

Elbistan, Kahramanmaraş iline bağlı en büyük ilcedir. Akdeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinin kesiştiği noktada yer alır. Şehir merkezinin nüfusu 90.000 kadardır. TUİK 2011 yılı nüfus sayımına göre tüm ilce nüfusu köyleriyle birlikte 139.046’dır. İlce sınırları Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat Bölümü’nde olup 2547 km2 yüz ölçümüne sahiptir. Yaklaşık 37 doğu meridyeni – 38 kuzey paraleli arasında bulunan Elbistan’ın kuzeyinde Darende ve Gurun ilçeleri, güneyinde Nurhak ve Ekinözü, doğusunda Malatya ili, Doğanşehir ve Akçadağ ilçeleri, batısında ise Afşin ve Göksun ilçeleri bulunur. Rakımı 1150 m.dir.


Elbistan Belediyesi

50

Elbistan; Kahramanmaraş’a 162, Malatya’ya 120 ve Kayseri iline 270 km uzaklıktadır. Şehrin sosyo-ekonomik yapısına bakıldığında insanların çoğunlukla işçilik ve çiftçilik meslekleriyle geçim sağlamakta oldukları görülür. Özellikle kırsal kesimlerde tarım büyük önem arz etmektedir. Şehrin çok yakınından doğan ve ortasından gecen Ceyhan Nehri ile unludur ve çerezlik ay çekirdeği üretimi bakımından da Türkiye’de hatırı sayılır bir yere sahiptir ve Elbistan ay çekirdeği olarak ün almaya başlamıştır. Türkiye’nin en büyük şeker fabrikalarından biri olan Elbistan Şeker Fabrikası ile ülke şeker üretimine önemli bir katkı sağlamaktadır. Ayrıca Türkiye’nin en büyük termik santral kompleksine Afşin ilçesiyle ortak bir şekilde sahiptir. Bu santraller Afşin ilce sınırları içindedir. Fakat santralde işletilen kömürlerin bulunduğu havzaların bir kısmı Elbistan ilce sınırlarındadır. Ayrıca Afşin-Elbistan Havzası Türkiye’nin en büyük linyit rezervlerine sahiptir. Toplam 5 milyar ton civarında bir rezerv olduğu tahmin edilmektedir. Bu nedenle iki termik santral bulunmaktadır. Elbistan tarihi çok eski dönemlere kadar uzanan bir şehir olup Osmanlı Devleti’ne son katılan beylik olan Dulkadiroğlu Beyliği’ne başkentlik yapmıştır. Beyliğin başkenti ancak 1507’de Elbistan’ın savaşta tamamen yakılmasından sonra Maraş’a taşınmıştır. Ayrıca Türkiye’nin 4.büyük ovası Elbistan’da bulunmaktadır. Bu nedenle olsa gerek tarım ve hayvancılık Elbistan’da çok ilerlemiştir. Türkiye’nin en kaliteli etinin Elbistan’dan çıkması da besiciliğin ne kadar ilerlediğinin bir göstergesidir.

Yahya Bin Antaki, Bizans İmparator’u Bazil’e karşı isyan eden kumandanları Bardas Faküs ve Bardas Seklarus’un isyanları anlatılırken, Yukarı Ceyhan’da toplandıklarını, burası Roma Bizans’ının Ablasta, dedikleri Elbistan’dır. Elbistan, Roma – Bizans devrinde Ablastan, Selçuklu devrinde Ablistan, Osmanlı devrinde Albıstan, diye tarihi kayıtlarda yazılmıştır. Günümüzde de yöre halkı Albıstan veya Elbistan demektedirler. Elbistan, Selçuklu ve Danişmenler arasında defalarca el değiştirmiştir. Bu yüzden çok istilalara ve yıkımlara maruz kaldığından, tarihi eserleri bir elin parmakları kadar azdır. Oğuzların Bozok koluna mensup olan, Bayat, Avşar, Beydili Türkmenleri bu bölgeye gelerek Zeyneddin Karaca Bey, yönetiminde Dulkadırlı Bey’liğini kurdular. (1337-1522) Bu beylik devlet statüsünde 185 yıl hüküm sürdü.Elbistan,130 yıl bu devlete başkentlik yaptı. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, 1515 yılında Dulkadırlı Devletinin Beyi ve aynı zamanda dedesi olan Alaüddevle Bey, ile iki ordu Göksün ve Andırın arasındaki Ördekli mevkinde karşılaşırlar. Osmanlı galip gelir, Sinan Paşa, Alaüddevle Bey’in başını Yavuz Sultan Selim’e Göksun’da başını sunar. Daha sonra Kanuni Sultan Süleyman , döneminde 1522’de son verilerek. Maraş merkez olmak bir çok sancağı(vilayet) içine alarak Maraş Beylerbeyliği(Dulkadır Eyaleti) haline getirilmiştir. Birçok idari yapılanmalar neticesinde çok sayıda idari değişikliğe uğramıştır. En son 1867’de Maraş merkez, Elbistan, Andırın, Zeytun, Pazarcık olmak üzere toplam beş kazası vardı.


Cennet Nehri Ceyhan’ın Doğduğu Şehir Maraş’ın Fransızlar tarafından işgal edilmesi ile (22 Şubat 1919) Elbistan Kuvay-ı Milliye’nin merkezi olmuştur. Maraş Kurtuluş Harbi sırasında Maraş’ın yöneticileri Elbistan’a gelerek Elbistan’ı merkez yapmışlardır ve savaş buradan yönetilmiştir. Tarihin her döneminde gerek saltanatını gerekse savaşlarını yaşayan Elbistan günümüze dek, yaşadığı her medeniyetten bir eser getirmiş, gördüğü her savaştan bir iz taşımıştır. Doğal güzelliklerin bitmek tükenmek bilmediği Elbistan’ın kültürü de anlatmakla bitmeyecek kadar doludur, zengindir.

ELBİSTAN’IN COĞRAFİ YAPISI

Elbistan, Kahramanmaraş iline bağlı en büyük ilçedir. Akdeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinin kesiştiği noktada yer alır. Şehir merkezinin nüfusu 95.000 kadardır. Tüm ilçe nüfusu köyleriyle birlikte 142.000 dır. (TÜİK 2014 yılı nüfus sayımına göre.) İlçe sınırları Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat Bölümü’nde olup 2547 km² yüz ölçümüne sahiptir. Yaklaşık 37 doğu meridyeni – 38 kuzey paraleli arasında bulunan Elbistan’ın kuzeyinde Darende ve Gürün ilçeleri, güneyinde Nurhak ve Ekinözü, doğusunda Malatya ili, Doğanşehir ve Akçadağ ilçeleri, batısında ise Afşin ve Göksun ilçeleri bulunur. Şehir çok yakınından doğan ve ortasından geçen Ceyhan Nehri ile ünlüdür ve çerezlik ayçiçeği üretimi bakımından da Türkiye’de hatırı sayılır bir yere sahiptir ve Elbistan ayçekirdeği olarak ün almaya başlamıştır. Türkiye’nin en büyük şeker fabrikalarından biri olan Elbistan Şeker Fabrikası ile ülke şeker üretimine önemli bir katkı sağlamaktadır.

Ayrıca Türkiye’nin en büyük termik santral kompleksine Afşin ilçesiyle ortak bir şekilde sahiptir. Bu santraller Afşin ilçe sınırları içindedir. Fakat santralde işletilen kömürlerin bulunduğu havzaların bir kısmı Elbistan ilçe sınırlarındadır.Şu anda iki adet ünite ile (A ve B) faaliyetine devam eden santrale, 2013 yılına kadar iki adet yeni ünite eklenmesi planlanmaktadır. Ancak ilçede henüz il merkezlerini birbirine bağlayan ölçekte bir anayol bağlantısı bulunmamaktadır ve yapılmakta olan Gölbaşı-Nurhak yolu (Kumlu Yolu) ile bu durum değişecek ve Elbistan güneydoğu illerinin batıya açılan kapısı olacaktır. Ayrıca Elbistan-Afşin-Sarız yolunun faaliyete geçmesi Elbistan’ın gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır. Ayrıca Afşin-Elbistan Havzası Türkiye’nin en büyük linyit rezervlerine sahiptir. Toplam 5 milyar ton civarında bir rezerv olduğu tahmin edilmektedir. Bu nedenle iki termik santral bulunmaktadır. Ek termik santral projeleri devam etmekte olup planlanan diğer santraller de yapıldığında Afşin-Elbistan kompleksi toplam olarak yılda 40 milyar kWh elektrik üreterek Türkiye ihtiyacının beşte birini tek başına karşılıyor durumda olacaktır. Elbistan tarihi çok eski dönemlere kadar uzanan bir şehir olup Osmanlı Devleti’ne son katılan beylik olan Dulkadiroğlu Beyliği’ne başkentlik yapmıştır. Türkiye’nin 4. büyük ovası Elbistan’da bulunmaktadır. Bu nedenle olsa gerek tarım ve hayvancılık Elbistan’da çok ilerlemiştir. Türkiye’nin en kaliteli etinin Elbistan’dan çıkması da besiciliğin ne kadar ilerlediğinin bir göstergesidir.

51


Elbistan Belediye Başkanı Av. Durmuş KÜÇÜK İle Röportaj

Elbistan Belediye Başkanı Av. Durmuş KÜÇÜK İle Röportaj Sayın Başkanım Yaklaşık 8 Yıldır sürdürdüğünüz Belediye Başkanlığınız döneminde yaptığınız çalışmalar hakkında biraz bilgi verebilirimsiniz?

Öncelikle belediyemizin kaynaklarını artırdık, mahallelerimizin tamamını asfaltladık 50’ye yakın park çalışması yaptık, Ceyhan ırmağında peyzaj çalışması, halk ekmek fabrikası kurulması, Belediye otobüsleri sistemi kurulması, işsizlikle mücadele, şehir giriş-çıkışlarının yapılması, Hal kompleks binası inşaası gibi çok sayıda çalışmalar başarıyla yapılmıştır. Mesela yeni köprü inşaaları, Mehmet Akif Ersoy Belediye evi gibi sayabiliriz.

52

Sayın Başkanım bilindiği gibi 15 Temmuz tarihinde ülkemizde bir darbe girişimi yaşandı. Bu konu hakkında bizlere ne söylemek istersiniz. Ayrıca bu tarihte yaptığınız çalışmalar hakkında biraz bilgi verirmisiniz?

Darbe teşebbüsünün ilk saatlerinde, henüz Cumhurbaşkanımız halkı sokağa davet etmeden önce, Sayın Valimizi aradım, Sayın Kaymakamımızı ve Emniyet Müdürümüzle görüşüp derhal parti önündeki meydana bir grup arkadaşımla saat akşam 22:30 – 23:00 civarında geldim. Ve devamında halkımız gelmeye başladı, daha sonra tüm demokrasi nöbetlerine çevremizin tamamıyla katıldık. Ayrıca Belediyemiz ikramlarda bulundu.

Sayın Başkanım 24 Ağustos Tarihinde ilçeniz genelde yaklaşık 72 bin insan su zehirlenmesi nedeniyle hastanelere akın etti. Bir yerel yönetici olarak bu konuda neler söylersiniz?

2010 yılından bu tarafa başarıyla işletilen su işletmesinde bir kısım ihmal kaynaklı, işletme ihmali kaynaklı, büyük bir sorun oluşmuştur. Yapılan tesis Dünya bankası, iller bankası ve müşavir firma aracılığıyla bizden önceki dönemde ihale ve inşaası başlanmış olup 2010 yılından bu tarafa yaklaşık 3,5 yıl bizim elimizle başarıyla işletilen, bilaherede yaklaşık 2,5 yılı aşkın bir süredir. Büyükşehir KASKİ idaresince işletilen bir işletmedir. Su sisteminde kaynak – kuyular – klorlama – depolar ve şebeke zincirinde son 6 aydır bir kaza sonrası projedeki irtifa merkezli otomatik klorlama sistemi her nasılsa devre dışı bırakılıp depolarda klorlama yapılmıştır. Ayrıca klor kalitesine de dikkat edimelidir. Kuyuların kil basma suretiyle yıllık bakımı v.s hususların iptaline, birde salgın sürecinin fevkalade kötü idaresi eklenince bu sonuç kaçınılmaz olmuştur. Şöyle ki; ilk hasta başvuruları ayın 23 ve 24 günlerinde iken su kesilmesi şöyle dursun suyun içilmesi, internet sitesi ve camii hoparlör aracılığıyla teşvik edilmiştir. Su ancak ayın 29. günü öğle saatinde kesilmiştir. Konu incelenmektedir.


Sayın Başkanım Belediye olarak kurumsal dönüşümü önemsiyorsunuz, kurumsal dönüşümde hangi noktadasınız?

Belediyemiz kurumsal kimlik açısından Türkiye ortalaması üzerindedir.

Sayın Başkanım Belediye olarak kentsel

dönüşümü önemsiyorsunuz, kentsel alanında Elbistan’da neler yapıldı?

dönüşüm

Vatandaşların, çok katlı yapı yapmalarının önü açıldı, ayrıca Elbistan bizim dönemimizde kent görünümüne ve kimliğine kavuştu.

Sayın Başkanım Belediye olarak birçok kültürel yayın ve araştırmalarınız bulunmaktadır. Bu çalışmalar sizce neden önemli?

Tarihi kültürümüzle bir şekilde bağ kurmak zorundayız.

Sayın Başkanım Elbistan Belediyesi’nin gelecekteki hedefleri nelerdir? Nasıl bir Elbistan hedefliyorsunuz? İl olmayı hedefliyorum.

Sayın Başkanım son olarak neler söylemek

istersiniz?

Allah Devlete ve Millete zeval vermesin.

53


Türkoğlu Belediyesi

TÜRKOĞLU 54

BELEDİYESİ

Bu ilçenin eski adı İloğlu olup halk ağzında Eloğlu olarak telaffuz edilmekteydi. İloğlu, ilçeyi kuran Tecurlu aşiretinin bir obasının adı olup 1866’da devlet tarafından buraya iskan edilmiştir. İloğlu aşiretinin bir kısmı Çukurova’ya yerleşmiştir. 11 Şubat 1960’da Maraş Kurtuluş Bayramına katılmak üzere Eloğlu istasyonuna gelen donemin Başbakanı Adnan Menderes’in, istasyon tabelasındaki isim dikkatini çekmiştir. Bu ismin Türkoğlu’na çevrilmesini ve buranın da kaza olmasını istemiştir. 20 Nisan 1960’da TBMM’nin aldığı kararla Eloğlu adı Türkoğlu ve nahiye de kaza haline getirilmiştir. Eski adı Eloğlu olan ilce, 1944 yılına kadar koy statüsünde kalmış, 1944 yılında nahiye olmuştur. 11 Şubat 1960 tarihinde donemin başbakanı Adnan Menderes, yöreyi ziyareti sırasında, buranın ilçe, adının da Türkoğlu olmasına karar vermiş 20 Nisan 1960 tarihli 7033 sayılı yasa ile Kahramanmaraş ilinin 6. ilçesi olmuştur. İlce nüfusu 2013 yılı itibariyle 67.886’dır. Türkoğlu ilçesi, Akdeniz bölgesinin Adana bölümünde yer almaktadır. Kahramanmaraş ili idari sınırları içerisinde kalan ilçenin toplam alanı 685 km2 dir.

Osman OKUMUŞ Türkoğlu Belediye Başkanı

Kahramanmaraş merkez ilçelerinin 22 km. güneyinde bulunan Türkoğlu ilçesi, güneyinde Gaziantep iline bağlı Nurdağı ilçesi, batısında Osmaniye iline bağlı Bahçe ve Düziçi ilçeleri doğudan da Kahramanmaraş iline bağlı Pazarcık ilçeleriyle komşudur. Türkoğlu, Kahramanmaraş’ı Hatay ve Osmaniye’ye bağlayan kara ve demiryolunun bu sahadan geçmesi nedeniyle önemli ulaşım avantajlarına sahiptir.(http://turkoglu.bel.tr) Türkoğlu’nda iki önemli ova bulunmaktadır. Bunlardan ilki ilçenin üzerinde kurulu bulunduğu Türkoğlu Ovası’dır. Türkoğlu Ovası ilçenin doğusunda kuzey güney doğrultusunda uzanmaktadır. Diğer önemli ovası ise Türkoğlu’nun güneyindeki Sağlık (Gavur Gölü) Ovası’dır. İlçenin en önemli akarsuyu ilce sınırları içinden gecen Aksu Nehri’dir. Diğer önemli akarsuyu İmalı Deresi’dir. (http://turkoglu.gov.tr) İlçenin iklimi, Akdeniz iklimi etki alanı içerisinde olup ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Son yıllarda tarıma ve hayvancılığa bağlı sanayi büyük gelişme göstermiştir.


HERŞEY SANAYİLEŞEN, KALKINAN VE GELİŞEN TÜRKOĞLU İÇİN

Türkoğlu Belediye Başkanı Osman Okumuş, 2,5 yıl içerisinde yaptığı hizmetleri anlattı. 30 Mart yerel seçimlerinde Türkoğlu Belediye Başkanlığı’na seçilen Osman Okumuş, aradan geçen 2,5 yıl boyunca birçok projeyi hayata geçirdi ve çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor.

TÜRKOĞLU BELEDİYESİ YENİ HİZMET BİNASI TÖRENLE HİZMETE AÇILDI

Türkoğlu Belediye Başkanı Osman Okumuş, bu projeler içerisinde 14 ay gibi kısa zamanda Selçuklu Mimarisiyle yapılan Modern yeni Belediye Hizmet Binasının yapımı tamamlanarak açılışını gerçekleştirildiğini belirtti. Başkan Okumuş sözlerine şöyle devam etti; Bu belediye binası Türkoğlu’muzun, Kahramanmaraş’a entegrasyonu iki metropol ilçeyle birlikte üçüncü metropol ilçe olma yolunda hızlı ve emin adımlarla ilerlemenin bir başlangıcıdır. Yaklaşık 2,5 yıldır Belediye Başkanlığı döneminde sadece bu inşaatla yetinmedik. Gerek teknik, gerek sportif , gerek sosyal ve kültürel hizmet alanlarında Türkoğlu’muzun ve 44 Mahallemizin ihtiyaçlarını gidermek için personellerimizle gece gündüz savaştık. Türkoğlu, son yıllarda çağdaş ve gelişen farklı bir ilçe olma yolunda, hızlı ve emin adımlarla ilerliyor. Herkes Türkoğlu’na geldiğinde bir şeylerin değiştiğini görmektedir. Son yıllarda bu değişime maruz kalmakta, mesela bunlardan bazıları arsaların dönüm fiyatı, konutlaşma sektörünü ve sanayileşme alanında büyük atılımlar gerçekleşmektedir..

TÜRKOĞLU’MUZU ÇOK GÜZEL KENT MEYDANINA KAVUŞTURACAĞIZ

Yeni Belediye Hizmet Binasına taşınmanın ardından, devasa bir kentsel dönüşüm proje çalışması gerçekleştiren Başkan Okumuş; Kentin simgesi olabilecek, bu alan içerisinde mevcut 90 tane işyeri, Hakim ve Savcılarımız oturduğu lojman, Kaymakam Bey’in oturduğu lojman ve yeni taşıdığımız Belediye Hizmet Binasıyla birlikte, eski belediye binamızı yıkmaya başladık.

Buranın altından geçen İmalı Çayı ile birlikte güzel bir regresyon ve meydan projemiz var. Seçimle beraber 2,5 yıl geçti. Bu 2,5 yıllık süre içerisinde burayla ilgili kanuni ve mevzuatla ilgili maddi konulardaki problemleri vatandaşlarımızla çözdük. Buraya yaklaşık 3 trilyon lira para harcayacağız. Türkiye deki, ilçeler içerisinde Türkoğlu’muzu en güzel bir meydana kavuşturacağız, diyerek konuştu.

İLÇEMİZ, SANAYİ VE ÖĞRENCİ KENTİ OLACAK

İlçenin, sanayisi ile ekonomisiyle, ticaretiyle çok gelişen bir ilçe olduğunu belirten Başkan Okumuş; ilçemizin sosyal alanda da gelişmesi gerekiyor. Çünkü inşaatına başlamış olduğumuz Türkoğlu Meslek Yüksek Okulumuzun yanı sıra İslami İlimler fakültemizin de inşaatına başladık. Tamamlandığında yaklaşık 2000-2500 öğrenci eğitim görecek Aynı zamanda 15 bine yakın işçisiyle beraber büyük bir sanayi ve öğrenci kenti olacak. Bu bağlamda gençlerimizin yaşayabileceği yaşam alanlarının oluşturulması gerekiyor. Biz bunun için 2,5 senedir uğraşıyorduk, şuanda bugünlerde yıkımına başladık.İnşallah yıkımını bir ay gibi süre içerisinde bitirip önümüzdeki yıl bu günlerde Türkoğlu’muz tarihi günlerden bir tanesini daha yaşayacak.Çok harika bir kent meydanına ve yaklaşık 4 km yürüyüş, bisiklet ve regresyon alanına kavuşacaktır. Türkoğlu Meydanı ilçemize hayırlı uğurlu olsun, diyerek konuştu.

55


Türkoğlu Belediyesi

BU ÇALIŞMALARIN BİRÇOK PROJELERİMİZİ GEÇİRİYORUZ

56

YANI SIRA DE HAYATA

Biz Belediye Başkanı olduğumuzda Türkoğlu’muza o günden bugüne, Büyükşehir Belediye Başkanımızla birlikte yedi tane büyük ve küçük park kazandırdık.Geçenlerde Aqua park ve yüzme havuzunu hizmete açtık. Fifa standartlarına uygun çim sahalı futbol sahası hizmete girdi. İnşallah Kasım ayında veya Aralık ayında Şekeroaba Mahallemizde büyük bir saha ve spor kompleksine daha başlayacağız. Teknik alanda olduğu gibi sosyal ve kültürel belediyecilik alanında da ilçemizin tanıtımı konusunda büyük projelerimiz devam ediyor. Buna örnek olarak, geçen yıl yaptığımız 24 ülkeden sporcuların yanı sıra değerli Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da Katılımı ile gerçekleştirilen,1.Uluslararası Türkoğlu Avasım Türk Oyunları Festivali, Türkoğlu’muzu adeta Türkiye’ye tanıttı. Bu sene bazı olağanüstü durumlardan dolayı iptal etmek zorunda kaldık. İnşallah gelecek yıl daha da geniş katılımlı bir şekilde bu festivalimizin ikincisini gerçekleştireceğiz. ‘Belediyemiz tarafından düğün, nişan ve çeşitli etkinlilerin yapılabileceği, Türkoğlu Belediyesi Nikah Sarayı ve Düğün Salonu tamamlayarak halkımızın hizmetine sunduk. Burada bir çok çiftlerimizin mutluluğuna ortak olma sevincini yaşadık. Göreve geldiğimizde ilk olarak, Kılılı Mahallemizde atıl halde bulunan kum ocağını faaliyete geçirerek, içerisine Kendi kilit parkemizi üretecek, kilit parke ve beton santrali tesisini kurduk

Ayrıca demir doğrama ve marangozhane atölyelerini kurduk, kendi çiçeklerimizi kendimiz yetiştirmek için seralar kurduk, araçların bakım, onarım ve tamirleri için kademe oluşturduk. Böylelikle Belediyemizin Bütçesine katkılar sağladık. İlçemize Türkiye’nin en büyük lojistik merkezi inşaatı devam ediyor, Türkiye’nin üçüncü büyük cezaevi komplekslerinden bir tanesi ilçemize yapılıyor, burası 5000 kişilik olacak ve 1100 personel çalışacak.75 yataklı Devlet hastanemizin inşaatı devam etmektedir, 2017 yılı içerisinde ilçemizin hizmetine açılacaktır. Kahramanmaraş’ımızın ikinci büyük camii olan Fatih Sultan Mehmet Han Camii inşaatı devam etmekte olup yakın zamanda ibadete açacağız. Türkoğlu Organize Sanayiimizdeki fabrikalarımızdan bazıları üretime başladı. Tam faaliyete geçtiği durumda toplamda 29 fabrika yer alacak ve yaklaşık 5000 bin kişiye iş istihdamı sağlayacaktır. Atlı Eğitim Merkezi çalışmalarımız devam ediyor. Bu Atlı Eğitim Merkezi içerisinde atlı okçuluğun eğitim alanı, köy evleri, piknik ve mesire alanı olacak, ayrıca çocuklarımız için Midilli Atları da olacak. Doğalgaz çalışmalarına başladık. 8 ekip tarafından mahallelerimizde kilit parke taşı döşeme çalışmalarımız devam ediyor. Büyükşehir Belediyemiz tarafından Grup yollarımızdaki genişletme ve asfaltlama çalışmaları programlı bir şekilde devam ediyor. Bunların yanında bir çok yeni projelerimiz ve çalışmalarımız hız kesmeden devam edecektir diyerek konuştu.


PAZARCIK

Eski yeri Bağdanasır köyünde bulunan Pazarcık Kazası’nın adına gelince, KayseriElbistan-Akcaderbent - Hades (Göynük-Bozlar) Halep tarihi ticaret yolu üzerinde bulunmasından dolayı burada küçük bir pazar kurulmaktaydı. Büyük Pazar ise Kayseri’nin doğusunda Pınarbaşı’nın batısında Yabanlu ovasında (Pazarören) kurulurdu. Pazarcık adı ilk defa Memluk tarihçilerinden (o. 1441) el-Mısırlı el-Makrizi’nin Kitabu’s-Suluk adlı eserinde geçmektedir.Pazarcık, Akdeniz Bolgesinin Adana bölümündedir. İlce nüfusu 2013 yılı itibariyle 68.843’tur. İlçenin; kuzeyinde Çağlayancerit, doğusunda Gölbaşı-Besni ve Araban, güneyinde Yavuzeli, Şehitkamil, güneybatısında Nurdağı, batısında da Türkoğlu ve Kahramanmaraş bulunmaktadır. İl merkezine uzaklığı 48 km’dir. Yüzölçümü 1710 km2 ve denizden yüksekliği (tüm alanının ortalama yüksekliği) 850 m olan Pazarcık, Torosların dış kuşağını oluşturan Ahır dağının güneyinden başlayarak, güneye doğru gittikçe genişleyen Maraş Ovası’nın bir alt ovası durumunda olan Narlı Ovası’nın kuzeydoğu ucunda Hatay -Maraş oluğu boyunca akan ve Ceyhan Nehri’nin bir kolu olan Aksu Çayının güneyinde kurulmuştur.

Şehrin üzerinde yer aldığı bu ova; güneye doğru Amanos dağı, doğu kenarında bir oluk gibi uzanan büyük çukurlukların kuzeydeki son parçasıdır. İlçenin tek akarsu kaynağını Çağlayancerit’ten doğan ve ilce merkezinin kuzeyinde, kuzeydoğu-güneybatı istikametinde akan Aksu Çayı’dır. Aksu Çayı’nın üzerinde Kartalkaya Barajı bulunmaktadır. Pazarcık ilçesi 1877 yılında kurulmuştur. 1941 yılına kadar Gaziantep iline bağlı olarak kalmış, bu tarihten sonra Gaziantep’ten ayrılarak Kahramanmaraş’a bağlanmıştır. İlce ekonomisi tarıma dayanmaktadır. Bizanslılardan kalma Turunçlu koyu kalıntıları, Abbasilerden kalma su sarnıçları, Ufacıklı köyü kalıntıları, Ardıl Koyu Camisi ilçenin başlıca tarihi eserleridir.

57


Göksun

GÖKSUN

58

Tarihi Roma İmparatorluğu’na çıkan ve Bizans Dönemine ait kaynaklarda sıkça görülen Göksun’un eski isminin Latin kaynaklarında Cocussos (Kokkussos-Kukusos), Coxon, Coxa, Cos(a) or ve Kosor gibi isimlerle anıldığı anlaşılmaktadır. Bu ismin sonunda olan ussos, sssos yada assa kelimesinin koy, kasaba ve kent anlamlarına gelmektedir. Ancak gerçek anlamda Cocussos veya Coxon kelimesinin ne manaya geldiği bilinmemektedir. Göksun, Kahramanmaraş il merkezine 91 km uzaklıkta bulunan bir ilcedir. Toplam nüfusu 2013 yılı itibariyle 53.157, yüz ölçümü 1920 km2dir. İlce Binboğa Dağı eteklerinde Torbuzek Çayı ve Kayseri Kahramanmaraş yolu üzerinde 1240 metre yükseklikte, adıyla bilinen Göksun Ovası’nda kuruluştur. 1908 yılında Kahramanmaraş iline bağlanmıştır. İlçenin tarihi M.S. 300’uncu yıllara kadar uzanır. Tarih sırasına göre Roma Donemi, Bizans Donemi Haclılar Donemi ve Türkler döneminin yaşandığı tarihi kalıntılardan ve çeşitli kaynaklardan anlaşılmaktadır. Türkler donemi 26 Ağustos 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra başlar.

Turk boyları akın akın ilerleyerek 1076’da Kayseri’ye, oradan da Göksun’a girerek aşiret ve boylar halinde bu yörede yaşamışlardır. (2002 Kahramanmaraş Turizm Envanteri) Mama Krallığı, Asur, Hitit, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılardan günümüze kadar ipek Yolu ve askeri harekat yolu olarak kullanılan Göksun-Kahramanmaraş devlet karayolu, Çukurova’nın yanı sıra Suriye başta olmak üzere Ortadoğu ülkeleriyle Doğu Karadeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Kafkasya’yı birbirine bağlayan en kısa, en güvenilir ve en ucuz güzergahtır. Akdeniz iklim kuşağında yer almasına rağmen Toroslar’ın olumsuz etkisi ve yükseltiden dolayı, Göksun’da deniz etkisi görülmez. İlçede yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve kar yağışlıdır. (http://www. goksun.gov.tr) Göksun ilçesi halkının %70’i köyde yaşamakta olup çoğunluğu hayvancılık ve çiftçilikle uğraşır. Başlıca tarım ürünleri buğday, şekerpancarı, fasulye, nohut, elma, uzumdur. Yayla özelliği dolayısıyla elma’sı çok meşhurdur. İlce sınırları içinde Maltepe Hoyuğu, Camız Hoyuğu, Çardak Hoyuğu, Çataltepe Hoyuğu, Kızıl Kale, Bozhöyük, Gerdek kalesi, Akça Kalesi, Çakır Mağaraları, Kaya Mezarları, gibi çeşitli dönemlere ait höyük ve kale kalıntıları bulunmaktadır. Mazgaç, Arpalık, Meryemcil, Taşoluk, Alacat, Çatak, Uçpınar, Kozcakoz, Kavşut, Binboğa yaylaları gibi önemli mesire yerleri vardır.


ANDIRIN

Kahramanmaraş’ın batısında bulunan ve pek çok tarihi mekana sahip olan Andırın adının aslı Andurana olup, And(a)-ura-(wa)na “Yüce Ana Tanrıca Yurdu” anlamına gelmektedir. Günümüzde Andırın isminin Osmanlılardaki Saray mektebi olan Enderun’dan geldiği iddia edilse de bu doğru değildir. Güya Andırın mıntıkasından Saray mektebi Enderun’a talebe alınması ile ilgili bir rivayetten bu ismin oluştuğu gerçeği yansıtmamaktadır. 11780 kilometre karelik bir alan üzerine kurulmuş bulunan Andırın, kuzeyde Göksun ve Saimbeyli; batıda Feke, güneybatıda Kadirli, güneyde Bahçe ve Osmaniye, güneydoğuda Türkoğlu ile komşudur. 2013 yılı itibariyle ilce geneli nüfusu 35.943’tur. İl merkezine 83 km uzaklıktadır. Andırın ve çevresi sırasıyla Etiler, Frigyalılar, Romalılar ve Bizanslıların egemenliğinde kalmıştır. İlce sınırları içinde kalan kaleler de bu dönemlere aittir. Daha sonraki dönemlerde Dulkadiroğluları Beyliği yönetimine giren Andırın 1415 yılında Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Maraş 1866 yılında Padişah Abdülaziz devrinde Halep vilayetine bağlanınca Andıran da Halep’e bağlı kalmıştır. 1919 Sivas Kongresinden sonra, Çukurova doğu bölgesi Kuvayi Milliye Teşkilatı Andırın’da kurularak bu yörenin kurtuluş hareketlerinin oncusu ve merkezi olmuştur.

Milli mücadeledeki büyük hizmetlerinden dolayı Cumhuriyet döneminde 1925 yılında ilce teşkilatı yeniden kurulmuştur. İlce zengin bir tabiat güzelliğine sahiptir. Özellikle yaz aylarında Çukurova yöresinden ve civar illerden buradaki yaylalara önemli ölçüde insanlar gelir ve yöre nüfusu hemen hemen iki katına ulaşır. Halk, geçimini çiftçilik, hayvancılık ve orman işçiliği ile sağlamaktadır. (2002 Kahramanmaraş Turizm Envanteri) Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Andırın’da da, Anadolu’nun Türkleştirilmesinden önceki devirlere ait kalıntılar bulunmaktadır. Bizans Dönemi’nden kalma çok sayıda kale mevcuttur. Türkiye’nin en sık kalelik alanının burada olduğunu söylemek, durumu abartmak değil; bir durum tespitidir. Bugün Adana Kahramanmaraş sınırının bir bölümünü oluşturan, Ceyhan Irmağı–Keşiş Suyu kavşağından başlamak üzere güney-kuzey yönünde sırasıyla Kumkale, Anacık Kalesi, Hactırın Kalesi, Akkale, Azgıt Kalesi, Kaleboynu Kalesi, Kayıranlı Kaleleri, Geben Kalesi ve güzergah dışındaki yerlerde kalan onlarca kale Bizanslılardan kalma, bir kısmı yer yer Selçuklular tarafından onarılmış tarihi kalelerdir. Bu kalelerin karakol görevi yaptığı tarihçilerce değerlendirilmektedir.

59


Çağlayancerit

ÇAĞLAYANCERİT

60

İlçenin ismi bölgede yaşayan Oğuzların bir boyuna mensup olan Cerit aşiretinden gelmektedir. Osmanlı kaynaklarında Maraş bölgesinde yaşayan Cerit Türkmenleri Çağlayancerit ve Kuşçu Ceridi diye ikiye ayrılmaktaydı. Kuşçu Ceridi Pazarcık taraflarında yaşarken, Çağlayan Cerit Türkmenleri ise şimdiki ilçenin bulunduğu bölgede yaşamaktaydı. Cevrede yaşayan Cerit Türkmenlerinin toplanması ile bu yerleşim birimi kurulmuştur. Günümüzde bölgede Çağlayancerit’ten başka Kücükcerit ve Yumaklıcerit gibi köyler de bulunmaktadır. Osmanlı Döneminde Göynük nahiyesine bağlı olan Çağlayancerit bir koy statüsündeydi. 1800’lerdeki arşiv kayıtlarına göre burada Kezban Hatun Camii vardı. 1805’te bu camiye imam tayini yapılmıştır. Caminin tarihi daha eski dönemlere gitmekte olup günümüzde hala ayaktadır. Çağlayancerit 1986’da koy halindeyken donemin Başbakanı Turgut Özal tarafından kaza haline getirilmiştir. Türkiye’de kasaba olmadan doğrudan kaza olan nadir yerlerden biridir. Çağlayancerit ilçesi coğrafi olarak Akdeniz bölgesi sınırları içindedir. Kuzeyinde Nurhak, doğusunda Adıyaman ili Gölbaşı ilçesi, güneyinde Pazarcık, batısında ise Kahramanmaraş İli Merkez ilçesi bulunmaktadır. İlçenin merkez rakımı 1150 metredir.

İlçede Akdeniz iklimiyle karasal iklim arasında geçiş özelliği taşıyan iklim tipi hakimdir. Yaz mevsimi sıcak ve kurak kış ve mevsimi soğuk ve kar yağışlı, baharlar ise ılık ve yağışlıdır. İlce merkezi kuzeyde Engizek dağları, güneyinde ise Öksüz dağı ile çevrili bir vadide kurulmuştur. Köyler genelde dağlık arazide kurulmuş olup, Duzbağ ve Bozlar beldeleri çevresi genelde düzlüktür. İlçede ekilebilir arazi sınırlı olup, dağlık alanların yüksek kesimlerinde orman alanları mevcuttur. İlce nüfusu 2013 yılı itibariyle 25.276 olan ilçenin yüzölçümü 642 km2’dir. İlçeye bağlı Küçükcerit Köyünde ortaya çıkan mozaik kalıntıları, yörede yerleşimin M.S. 3-4. yüzyıla dayandığını göstermektedir. Dağlık bir alanda kurulan Çağlayancerit, Elbistan-Pazarcık arasındaki eski tarihi yola hakim konumdadır. İlce halk haneleri genelde kalabalık bir nüfus yapısına sahiptir. Bu nedenle ve geçim kaynaklarının yetersizliği sonucu mevsimlik göç yaygındır. İlce halkının büyük kısmı mayıs-aralık ayları arasında Adana, Diyarbakır, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta tarım işçisi olarak çalışmaktadır. Kıbrıs ve yurtdışına işçi olarak çalışmaya gidenlerin sayısı da artmaktadır. Çağlayancerit, 01.06.1986 tarihine kadar Kahramanmaraş ili merkez ilçeye bağlı koy olarak kalmıştır. Bu tarihte belediye teşkilatı kurulmuş, sonrasında 04.07.1987 tarihinde 3392 sayılı kanunla ilce statüsüne kavuşmuştur.


NURHAK

Nurhak ismi kazanın arkasında bulunan ve eski ismi Nur-u Hak olan dağdan gelmektedir. Rivayetlere göre bu dağda geceleyin bulunan bir madenin parlamasından dolayı bu ismi almıştır. Kayseri üzerinden Elbistan’a gelen tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Nurhak’tan Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Malatya, Hısn-ı Mansur, Samsat, Ayıntap ve Halep taraflarına ticaret yolları geçmekteydi. Nurhak çevresinde Ortaçağ’dan kalma kervancıların kaldığı hanlar bulunmaktadır. Yine bu kervanları korumak için kaleler yapılmıştır. Adını eteklerinde kurulduğu 3090 m. yüksekliğindeki Nurhak dağından almış olan Nurhak ilçesi çok eski bir yerleşim yeridir. Tarihi ipek yolunun içerisinden geçtiği bilinmekte olup, bölgede sırasıyla İlhanlı devleti, Anadolu Selçuklu Devleti, Dulkadiroğlu Beyliği ve Osmanlı İmparatorluğu hüküm sürmüştür. Cumhuriyet döneminde, önceleri Elbistan ilcesine bağlı bir koy olan Nurhak, 16.05.1971 tarihinde kurulan belediye teşkilatı ile belde statüsünü, 20 Mayıs 1990 tarihinde de ilce statüsünü kazanmıştır. Nurhak ilçesi, Toros Dağları’nın bir uzantısı olan 3.090. m. yüksekliğindeki Nurhak Dağı’nın eteğinde kurulmuştur.

2013 yılı itibariyle ilce geneli nüfusu 13.414’tur. Kuzeyinde Elbistan, güneyinde Çağlayancerit, batısında Ekinözü, doğusunda Malatya’nın Doğanşehir ve Adıyaman’ın Gölbaşı İlçeleri bulunur. Nurhak ilce sınırları içinden Göksu Çayı, Değirmenderesi ve Tatlar Deresi akarsuları geçmektedir. Ortalama 1500 m. rakıma sahip olan ilçenin çevresi ardıç ve meşe ormanlarıyla kaplıdır. Akdeniz Bölgesi’nin Adana Bölümünde yer almasına rağmen karasal iklim hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlıdır. Bağlı Olduğu Kahramanmaraş İl merkezine en uzak mesafedeki İlçeye devlet karayolunu kullanılarak İki yoldan ulaşmak mümkündür: 1. Alternatif 153 Km Olup: Kahramanmaraş – Pazarcık – Gölbaşı – Nurhak, 2. Alternatif 210 Km Olup: Kahramanmaraş – Göksun – Elbistan – Nurhak. Ayrıca ilce Malatya İline 106 Km mesafede olup; Nurhak – Doğanşehir – Malatya karayolunu kullanılarak ulaşmak mümkündür.

61


Ekinözü

EKİNÖZÜ

62

XVI. yüzyıl Maraş Tahrir Defterinde Elbistan kazasının Nergele nahiyesine bağlı bir köy olan Cela adı XVII. yüzyılda Osmanlı Arşiv belgelerinde de geçmektedir. 1958’de Cela adı ile nahiye olmuş ve 1983’te Ekinözü olarak değiştirilmiştir. 1991’da ilce haline getirilmiştir. Kanaatimize göre yeraltından kaynayarak çıkan içme suyundan dolayı bu isim verilmiştir. Bölgenin Roma ve Bizans’tan beri yerleşim yeri olduğu bilinmektedir. Ekinözü ismi ise sulak yer anlamındadır. Buranın sulak ve verimli olması sebebiyle bu isim verilmiştir. Ekinözü İlçesinin tarihçesi ile ilgili olarak araştırmalarda burasının 17.yy. dan beri yerleşim yeri olarak mevcut olduğu tespit edilmiştir. İlce, “Cela” adı ile bilinmekte olup Erzurum, Sivas, Gürün, Darende, Elbistan ve Kahramanmaraş kervan yolu üzerinde ara konaklama yeri olduğundan buradan geçmekte olan yolcular şifalı içme sularının cevrede tanıtılmasına katkıda bulunarak yerleşim yeri olarak büyümesine yardımcı olmuştur. Cumhuriyetin kurulması ile muhtarlık olan “Cela” köyü 1958 yılında Belediye Teşkilatı kurularak Belde haline dönüşmüştür. 01.01.1983 tarihinde “Cela” kasabasının adı Ekinözü olarak değiştirilmiş ve 1990 tarihinde ilçeye dönüştürülmüştür.

İklim ve tabiat şartları olarak İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinin tipik özelliklerini taşımaktadır. Ekinözü İlçesinin doğusunda Nurhak ilçesi, batısında Göksun ilçesi, kuzeyinde Elbistan ilçesi, güneyinde Kahramanmaraş ili ve Çağlayancerit ilçesi yer almaktadır. İlçenin rakımı 1200 metredir. 17 Koyu, 77 Mezrası ile 692 Kilometrekare alana yayılmıştır. İlçe geneli nüfusu 2013 yılı itibariyle 13.461’dir. Ünlü Şair Abdurrahim Karakoç ve Bahaettin Karakoç’un doğduğu ilçe olan Ekinözü (Cela)’nun Türkiye’de önemi yukarı orta ve aşağı içmelerden kaynaklanmaktadır. Ekinözü içmeleri önem ve yatırım önceliği bakımından ülkemizdeki 10 içme kaynağından biridir. Yöreye cevre illerden gelen misafirler günlük haftalık tatilleriyle hastalıklarına çare bulmak gayretindedirler. Ekinözü’ndeki içme suları şifalı olması yönüyle tescillenmiştir. Bu şifalı sular insan metabolizmasını elektromanyetik yönden düzenleyerek bedendeki rahatsızlıkları iyileştirir.


ESHAB-I KEHF RAMAZAN KIRAÇ

Eshab-ı Kehf, Bizans döneminde olduğu gibi Selçukluların fethinden sonra da Hıristiyanlar ve Müslümanlar tarafından kutsal bir mekan kabul edilip önemli bir ziyaret yeri olmuştur. Hıristiyanlar tarafından Seven Sleepers adı ile bilinir. Yedi Uyurlar, terim anlamı olarak, Roma döneminde putperest Dakyanus’un zulmünden kaçarak bir mağaraya sığınan ve mağarada, Allah tarafından uzun yıllar uyutulup tekrar uyandırılan ve halk arasında Yemliha, Mislina, Mekselina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş ve Kefestatayuş isimleriyle bilinen inançlı yedi genç ile köpekleri Kıtmir’i ifade eder. Eshab-ı Kehf iki kelimeden oluşan Arapça bir tamlamadır. Kehf; oyuk, in, mağara anlamlarına gelir. Arapça eş anlamlısı ‘ğar’ dır. Eshabın iki anlamı vardır. İlki sahibin çoğuludur. Dolayısıyla Eshab-ı Kehf bu anlamda Mağara Arkadaşları anlamına gelir. Diğeri ise dostlar, arkadaşlar anlamında kullanılan ‘eshab’dır ki bu anlamıyla da Mağara Dostları, Mağara Arkadaşları ve Mağara Yaranı anlamlarına gelir.

63 Birçok eski ve yeni Müslüman ve gayrimüslim tarih, coğrafya ve tefsir alimi Ashab-ı Kehf mağarasının kuvvetli bir ihtimalle Afşin’deki mağara olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Bu alimlerin eskilerden en meşhurları İbn-i Adim ve Taberi’dir. Halep Eyyubi Devleti Veziri ve tarihçi olan İbn-i Adim, Arabissos hakkında en doğru ve detaylı bilgileri aktaran kişidir. Taberi ise Ashab-ı Kehf’le alakalı tüm rivayetleri hem verip hem de isabetli karar veren müfessirdir. Tarih ve tefsir alimlerinden İbn-i Adim, Hamevi, Herevi, Kazvini, Biruni, İbn’ul Esir, İbn-i Kesir, İbn-i Bibi, Mesudi, Kalkaşendi, Ebu Ubeyde El-Bekri, İbn-i Haldun, İbn-i Abbas, İbn-i Aşur, Sanani, Taberi, Ebu’l Leys Es-Semerkandi, Vehb bin Münebbih, İbn-i İshak, Abduzzahir, Ebul Fida, Markizi, Zemahşeri, Beğavi, Fahreddin Razi, Hazin-i Bağdadi, İbn-ul Cezvi, İsmail H. Bursevi, Şevkani, Celaleyn, Kurtubi, Alusi, Sıddık Han, Antepli Mehmet Efendi, Hüseyin Vaiz Kaşifi, Vehbi Efendi, Sealibi ve Nişancı Paşa Ashab-ı Kehf şehri Efsus(Afşin)’tur demişlerdir.


Eshab-ı Kehf Külliyesi

64

Ashab-ı Kehf Mağarası’nın Afşin’deki mağara olabileceğine dair en kuvvetli delil, Kehf Suresi 17. ayette geçtiği üzere, mağaranın güneşe göre olan konumudur. Yıl 1238. Kemalettin İbn-ul Adim. Halep Eyyubi Devleti veziri ve tarihçi. Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhusrev’e elçi olarak Kayseri’ye giderken Efsus’a uğruyor ve Buğyetut Taleb Fi Tarihi Haleb adlı eserinde şunları yazıyordu. ‘’Arabissus şehri yakınlarında bir dağ vardır ki o dağda Kur’an-ı Kerim’de zikri geçen Ashab-ı Kehf’in sığındığı mağara bulunur. Ben bu mekânı ziyaret ettim ve Allah’ın Kehf Suresi 17.ayette bildirdiği şekilde burasını gördüm. Mağaranın yanına ziyaretçiler için büyük bir bina yapılmış ve burası Ashab-ı Kehf için vakfedilmiş. Maraş Emiri de gelen ziyaretçiler için yemek ziyafeti vermekte.’’ Tarihçi İbn Hardezbeh ve Ebu’l Kasım eserlerinde şunları yazarlar : “ Ashab-ı Kehf Rum şehirlerinden olup Rumarın Rustakul Evasi bölgesinde Efsus Kalesi yer alır. Burası Ashab-ı Kehf’in şehridir. Ashab-ı Kehf’in bulunduğu mahalde bulunan mescidde Arapça şöyle yazmakta : “Mesleme’nin Rum diyarına girişi.”. Yıl 1957. Arkeolog Dr. Franz Babinger. Şark İnceleme Enstitüsü Başkanı. Afşin’deki mağaranın fiziki şartlarıyla ilgili birtakım değerlendirmeler yaptıktan sonra şöyle diyordu : ‘’En önemlisi de güneş teorisi. Mağara, Kehf Suresi 17. ayette belirtildiği şekliyle buraya tıpatıp uyuyor.Diğer mağaralarda güneş ışınlarının içeriye düşüş şekillerini inceledim.

Kesinlikle Afşin’deki mağara ayete uyuyor, ters düşmüyor. Güneş ışınlarının, mağaraya sabah ve akşamüstü düşmesi, mağaranın sağına ve soluna meyletmesi için yönünün kuzeybatıya bakıyor olması lazım ki diğer mağaralardan hiçbirinin yönü kuzeybatıya bakmıyor. Ayetteki ışın düzenine sadece burası uyuyor.’’ diyor ve ekliyordu : ‘’Ya Müslümanların inandığı kutsal kitap Kur’an-ı Kerim’i inkar edeceksiniz veya Ashab-ı Kehf Mağarası’nı buradan kaldıracaksınız. İkisi de olmayacağına göre Ashab-ı Kehf şehri Afşin’dir.’’ Yıl 2005. Tarihi kaynaklarda belirtildiği şekilde, Ashab-ı Kehf Mağarası’na, güneşin doğarken ve batarken nasıl düştüğü konusunda ilgili mahkemeye dava açılmıştır. Bunun üzerine mahkeme, Fizik profesörü Abdullah Günen ve asronomi uzmanları Zekeriya Müyesseroğlu ve Birol Gürol’u bilirkişi tayin etmiştir. Bu uzmanlar mağara içine güneş ışınlarının düştüğü açı ve mağaranın güneş gördüğü zaman aralığının tespiti için araştırma yapmışlar ve güneşin, mağaraya 202 gün girdiğini ve tarihi kaynaklarda ifade edildiği şekilde, mağara içerisinin belirli sürelerle aydınlandığını ispat etmiş ve bunu da mahkeme kararıyla ilan etmişlerdir. Ayrıca Ashab-ı Kehf Külliyesi’ne yapıldığı zamandan beri Anadolu Selçuklu, Dulkadirli Beyliği ve Osmanlı Devleti zamanında, bu yapıların bakımı, onarımı ve gelen ziyaretçilerim ihtiyaçlarının karşılanması için oldukça zengin vakıflar kurulmuştur.


Eshab-ı Kehf Külliyesi

Öyle ki Anadolu’da burası gibi erken dönem vakıfları olan yer sayısı oldukça sınırlıdır. Diğer bir delil de Ashab-ı Kehf olayının nesilden nesile aktarılarak canlı bir şekilde muhafaza ediliyor olmasıdır. Şehirde yaşayan insanlar arasında Ashab-ı Kehf’in isimleri yaygın bir şekilde kullanılmakta ve halk tarafından onların isimleri çocuklara verilmektedir. Sonuç olarak, tarih ve tefsir âlimlerinin büyük bir çoğunluğu, vilayetnameler, salnameler, tahrir defterleri son dönem yapılan ilmi araştırmalar, Ashab-ı Kehf Mağarası’nın Afşin’deki mağara olabileceğine dair delil teşkil eder.

ESHAB-I KEHF KÜLLİYESİ

Eshab-ı Kehf Külliyesi; Ribat, Camii, Han, Medrese, Kubbetü’ş Şerif (Kadınlar Mescidi) ve Minnet Çelebi Mescidi(Paşa Çardağı)’nden oluşmaktadır. Külliye’ye Vaktiyle Dulkadirli Beyliği zamanında, Alaüddevle’nin babası Süleyman Bey tarafından yaptırılan Buk’a da dahildir ama yapı günümüze ulaşmadığı için mimari durumu hakkında bilgi mevcut değildir. Külliye, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün mülkiyetinde olup günümüzde sadece Cami ve Kadınlar Mescidi fonksiyonunu sürdürmektedir.

Anadolu Selçukluları’nın Maraş Emiri Nusretuddin Hasan Bey, 1215-1234 tarihleri arasında Külliye’nin Ribat, Cami ve Han’dan oluşan ana yapılarını inşa ettirir. Daha sonra Dulkadirli Beyliği hükümdarı Alaüddevle Bey 1480-1492 tarihleri arasında Medrese’yi babası Süleyman Bey de günümüze ulaşamayan Buk’a’yı inşa ettirir. Alaüddevle’nin karısı Şems Hatun 1500 tarihinde Kubbetü’ş Şerif’i (Kadınlar Mescidi) inşa ettirir. Son olarak Kanuni zamanında 1531’de yapımı tamamlanan, bugün Paşa Çardağı adıyla bilinen Minnet Çelebi Mescidi’nin (Kaba Naib Mescidi) yapımıyla Külliye tamamlanır. Maraş Emiri Nusretuddin Hasan Bey tarafından yaptırılan, Ribat Cami ve Han, dogu-batı doğrultusunda eğimli ve kayalık bir alanın düzlenmesi ile oluşturulan bir zemin üzerine inşa edilmiştir. Yapı topluluğunun odak noktasını Ribat oluşturulur. Ribatın üst kısmında Medrese, 60 m güneyinde Han, 5 m kuzeyinde Cami, Caminin üst kısmında Kadınlar Mescidi ve Caminin doğusunda Paşa Çardağı bulunur. Külliye’nin bulunduğu alanın yetersiz oluşundan dolayı, Medrese, Ribat’ın üzerine; Kadınlar Mescidi, Caminin üzerine ve Paşa Çardağı da arazinin topografik yapısından faydalanılarak eğimli bir arazi üzerine yerleştirilmiştir.

65


Eshab-ı Kehf Külliyesi

RİBAT

66

Ribat Anadolu Selçukluları’ndan günümüze ulaşan en eski yapılardan biridir ve bu ikili (Ribat-Medrese) Türk mimari sanatında kendi grubunda orijinal tek örnektir. Çünkü başka hiçbir yerde alt katı Ribat, üst katı Medrese olan bir yapı mevcut değildir. Külliye’nin odak noktasını oluşturan Ribat’ul Mübarek, Camii ile Han arasında yer alır. Sarımtırak ince yonu taştan inşa edilmiştir. Yapının mimarının kim olduğu bilinmemektedir. Yapı, Taç Kapı üzerinde yer alan inşa kitabesine göre Hicri; Ramazan 612, Miladi; Aralık 1215 tarihinde Anadolu Selçuklu Sultanı I. İzzettin Keykavus döneminde Maraş Emiri Nusretuddin Hasan Bey tarafından yaptırılmıştır. Yine inşa kitabesine göre adı Ribat’ül Mübarek olan bu yapı için Ashab’ül Kehf’üş Şerif Ribatı, Ashab’ül Kehf’üş Şerif Zaviyesi ve Ashab’ül Kehf’üş Şerif Çilehanesi isimleri de kullanılmıştır. Bu Ribat, zaviye amacıyla yapılmış ve Osmanlılarda Ashab’ül Kehfü’ş Şerif Zaviyesi adıyla anılmıştır. Ribat, bir süre Külliye’nin ilk yapısı olmasından ve buradaki kutsal mağarayı ziyarete gelenlerin yoğunluğundan dolayı dergâh, mescid, medrese ve han fonksiyonlarını bir arada yürütecek şekilde tasarlanmış, ikamet edenlerin ihtiyaçlarının karşılanması için her şey düşünülmüştür. Bu fonksiyonel yapısından dolayı, Türk Mimari tarihinde çok önemli bir yeri olan fevkalade güzel ve orijinal bir eserdir. Süsleme yönünden yapı genelinde sadelik hâkimdir. Taç Kapının ve Ribat içerisinde bulunan mihrabın taş bezemeleri oldukça dikkat çekicidir. Ribatın mukarnas kavsaralı abidevi taç kapısı güney cephenin ortasına yerleştirilmiştir.

Bu dev şaheser, Anadolu Selçukluları’nın ilk dönem yapılarından birisi olduğu için, kendinden sonra yapılan taç kapıları etkilemiş olmasından dolayı Anadolu Selçuklu sanatında oldukça önemli bir yere sahiptir ve biçim ve bezeme yönünden çok seçkin bir örnektir.

MEDRESE

Ribat’ın üst kısmına tuğla malzemeden inşa edilen ikinci yapı Medrese’dir. Medresenin inşa kitabesi olmadığından tam yapım tarihi bilinmemekte ancak 1480-1492 tarihleri arasında Dulkadir Beyliği Hükümdarı Alaüddevle Bey tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Alaüddevle Bey Medrese’yi, Külliye’nin bulunduğu alanın yetersiz olmasından dolayı, arazinin topografik yapısından faydalanarak Ribat’ın üzerine yaptırır. Medrese, tuğladan inşa edilerek ribatın üzerine binen ağırlık hafifletilmiştir. Arşiv belgelerine göre Medrese 1906’ya kadar işlevini sürdürmüştür. Medrese, kapalı avlulu ve bir eyvanlı medreselerin plan şemasına göre tasarlanmıştır. Çarpık planlı olan bu yapı, dıştan yaklaşık 14 m x 19.40 m ölçülerinde. Batı cepheye üç tane çörten (oluk) konulmuş. Yapı sade bir şekilde inşa edilmiş ve medrese öğrencilerinin eğitim görmelerine uygun bir şekilde planlanmıştır. Türk medrese mimarisinde, bu yapının planına benzer bir başka örnekle karşılaşılmamaktadır.


HAN

Han, inşa kitabesine göre Maraş Emiri Nusretuddin Hasan Bey tarafından yaptırılır. Hanın inşa kitabesi hanın cümle kapısı üzerinde değil caminin cümle kapısı üzerinde yer alır. Bu kitabe, 1902 tarihindeki tamiratta duvar içerisinde bulunup caminin yeniden inşa olunan cümle kapısı üzerine yerleştirilmiştir. Han, Anadolu Selçuklu dönemine ait, inşa kitabesinde ribat adı geçen on handan birisidir. Külliyede bulunan han ve zaviyenin ribat adıyla zikredilmeleri dikkat çekicidir. Han’a ait olan ve caminin cümle kapısı üzerinde bulunan inşa kitabesinde şunlar yazmaktadır : “Bu ribat, dünyanın ve dinin yücesi, ulu sultan, fatihler fatihi Keyhusrev oğlu Keykubat devrinde, müminlerin emiri, beylerbeyi İbrahim oğlu Nusretuddin Hasan’ın emri ile –Allah kendisine yardımını artırsın- 633 yılında yapıldı. (Miladi 1232) Günümüze gelene kadar çeşitli onarımlar gören han, orijinal özelliklerini kısmen korur. Han’a ilk onarım, 1480-1515 yılları arasında Dulkadirli Hükümdarı Alaüddevle Bey zamanında olur. Han 1902 ve 1910 tarihlerinde de onarım görür.

CAMİ

Camii Külliyenin iskeletini oluşturan üç temel yapıdan ikincisidir. İnşa kitabesi olmadığı için tam yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak Maraş Emiri Nusretuddin Hasan Bey, Ribat’ı 1215’te, Han’ı 1232’de inşa ettirir ve 1234’te vefat eder. Dolayısıyla Camii’nin 1215-1234 yılları arasındaki bir tarihte inşa edildiği tahmin edilmektedir. Camii’nin yaptırıcısı (banisi) Anadolu Selçukluları’nın Maraş Emiri Nusretuddin Hasan Bey’dir. Cami mağaranın ön kısmına yapılmış. Camii’nin bulunduğu yerde daha önce, Bizans İmparatoru II. Theodoius tarafından M.S. 446’da yaptırılan ve günümüzde İsa Mescidi adıyla bilinen bir Kilise bulunmaktaydı. Kur’an-ı Kerim’de Kehf Suresi’nin 21. ayetinde, olaya şahit olanlar tarafından mağaranın yanına bir mescid yapıldığı belirtilmiştir. Hıristiyan kaynaklarında, Eshab-ı Kehf’in Bizans İmparatoru II. Theodoius’un saltanatının 38. yılında uyandığı ve bu kilisenin de 446’da yapıldığı belirtilmiş. Bazı kaynaklara göre ise İsa Mescidi 377 yılında yapılmıştır. Kiliseye ait olan sütun, sütun başlıkları ve mermer mihrabiye gibi bazı malzemeler, cami inşasında devşirme malzeme olarak kullanılmış ve böylece kutsal mağara, kısmen de olsa kilise ve cami uyumlu bir şekilde kaynaştırılmıştır. Mihrap önü kubbesi ile onun önünde üç bölüm halinde uzanan sahınlar, Anadolu Selçuklu ulu camileri geleneğine uygundur.

67


Eshab-ı Kehf Külliyesi

KUBBETÜ’Ş ŞERİF

(KADINLAR MESCİDİ)

Kadınlar Mescidi’nin günümüze ulaşmayan kitabesinde şunlar yazmaktaydı : “Bu Kubbetü’ş Şerif, Dulkadirli Süleyman oğlu, adaletli hükümdar Alaüddevle zamanında –Allah onun zaferini yüceltsin- Rüstem Bey’in kızı, hatunların ileri geleni Şems Hatun tarafından 905 senesinde yaptırıldı. (Miladi 1500)

68

Kubbetü’ş Şerif arazinin yapısından dolayı, Cami’nin güneybatısına gelecek şekilde üst kısmına yerleştirilmiştir. Cami’nin mihrap önü kubbesinin batısındaki pencere bu mescide açılmaktadır. Böylece namaz kılan kadınlar imam ve müezzinin sesini duyabilmektedirler. Mescidin batı cephesi kayalıklara yaslı ve Camii’nin mihrap önü kubbesine bitişiktir. Önceleri mescide kayalıklardan çıkılarak ulaşılır iken sonraki zamanlarda yapılan restorasyonlarda Cami’nin güney duvarına bitişik taş bir merdiven yapılmıştır. Yapı, 1960, 1964, 1980, 1989, 1999 ve en son 2008’de onarım görmüştür. Bu onarımlarda aşınan taşlar yenilenmiş, iç duvarlar sıvanmış, badana edilmiş ve kubbe sac ile kaplanmıştır. Yapı, tek kubbeli mescidler grubuna girer. Mescidin inşasında kaba yonu taş kullanılmıştır. Kapısı dikdörtgen kesitli olup 0.75 m x 1.65 m ölçülerindedir.

MİNNET ÇELEBİ MESCİDİ

(KABA NAİB MESCİDİ - PAŞA ÇARDAĞI) Yapının güney duvarının üst kısmında yer alan mermer inşa kitabesi 0.50 m x 1 m ölçülerindedir ve sülüs hat ile dört satır olarak yazılmış. Kitabede şunlar yazmaktadır : “Bu yeni mescid, altta üç hücre ile birlikte Dulkadirli Şahsuvar Bey’in oğlu Ali Bey’in en büyük veziri Kaba Naib adıyla meşhur, mağfur ve merhum Minnet Çelebi’nin ruhu için inşa ve imar edildi.

Bu yapı, Osmanoğullarından Sultan Selim Han’ın oğlu, büyük hükümdar Sultan Süleyman Han zamanında 937 senesi Zilkade ayının sonunda tamamlandı.” İnşa kitabesine göre yapı, Dulkadirli Ali Bey’in bir başka ifadeyle Şahsuvaroğlu Ali Bey’in veziri Kaba Naib adıyla tanınan Minnet Çelebi adına yaptırılmış ve yapımı Kanuni Sultan Süleyman zamanında 15 Temmuz 1531’de tamamlanmıştır. Eshab-ı Kehf’i ziyarete gelenlerin sayısı zamanla arttıkça ihtiyacın karşılanması için alt kısımda üç oda, üst kısımda mescid olmak üzere iki katlı inşa edilmiştir. Üst katın bir bölümü arazinin eğiminden dolayı caminin avlusunu teşkil edecek şekilde tasarlanmıştır. Günümüze restore edilerek gelen Minnet Çelebi Mescidi, orijinal dokusunu kısmen korur.

MAĞARA

Güney duvarındaki kapıdan kutsal mağara bölümüne geçilir. Mağaranın ön (kuzey) kısmında paralel iki sahından oluşan giriş mekânı bulunur. Kuzeydeki ilk sahın yuvarlak bir kemerle diğer sahna açılır. Mağaraya girişin sağlandığı güneydeki çarpık planlı sahın kayanın oyulmasıyla oluşturulmuştur. Bu sahının doğu duvarındaki pencere, caminin harim kısmına açılır. Güney tarafında kayaya oyulmuş basit bir mihrabiye ve mağaraya girişin sağlandığı geniş bir açıklık bulunur. Batı tarafta ise kaynak su (pınar) bulunmakta olup bu su, ziyaretçiler tarafından zemzemle eş tutulup, kutsal kabul edilerek içilmektedir. Hafif eğimli ve dalgalı bir zemine sahip olan mağara içten yaklaşık 10 m x 15 m ölçülerinde ve tavanın zeminden yüksekliği ortalama 1.10 m’dir.


69


Sütçü İMAM - İlk Kurşun

Sütçü İmam (1878-1922)

Uzunoluk’da bulunan Sütçü İmam Anıtı ve Çeşmesi

70

İLK KURŞUN

Milli Mücadelemizin timsali olan Sütçü İmam, Maraş’ın Fevzipaşa (Bektutiye) Mahallesi, Hane 112, Cilt 9/1, Sahife 177’de kayıtlıdır. Babası Kireççioğullarından Ömer Efendi, Annesi Tiyeklioğullarından Emine hanımdır. 1288 (1878) yılında doğan İmam orta halli bir ailenin çocuğudur. O yıllarda Diyanet Teşkilatı henüz kurulmadığı için genellikle güzel Kur’an okuyan, dini bilgilere sahip olan kişiler, gönüllü olarak imamlık yaparlardı. Sütçü İmam da kendinin süt dükkanının yanındaki Uzunoluk Mescidinde gönüllü imamlık yapmıştır. Aynı zamanda Maraş’ta yaygın olan İmam ismi kendi öz ismidir. Mesleği olan sütçülük ile ismi birleşerek “Sütçü İmam” olarak tarihe geçmiştir.

Yaşar TÜRKKORUR Sütçü İmam’ın Torunu 31 Ekim 1919’da düşmana ilk kurşunu atan Sütçü İmam, düşmanın Maraş’tan kovulmasından sonra, harpteki fedakarlıklarına mükafat olarak Belediyeye odacı alınmıştı. Bu vazifesi yanında kaledeki topun idaresi kendisine verilmişti. Abdülmecit Halife olunca 101 pare top atmak için kaleye çıkmış, daha yarısını atamadan iyice ısınan topun, barutunun ateş alması neticesinde yaralanmış. derhal Alman Eytamhanesinde tedavi altına alındıysa da iki gün sonra 25 kasım 1338 (1922) tarihinde hakkın rahmetine kavuşmuştur. Çınarlı Camii Mezarlığına defnedilen Sütçü İmam’ın Aşye, Duran ve Hacer adında üç kızı ve Mehmet Türkkorur adında bir oğlu vardır. Sütçü İmam’ın çocuklarının tamamı vefat etmiştir.


Sütçü İmam (1878-1922)

Uzunoluk Çınarlı Camiinde bulunan Sütçü İmam’ın Türbesi. Sütçü İmam’ın oğlu Mehmet Türkkorur’dan Yaşar Türkkorur (ben) ve Kahramanmaraş’ta doktorluk yapan Dr. Alaeddin Türkkorur adında iki erkek torunu ve 6 kız torunu vardır. Henüz Türkiye çapında Kurtuluş Savaşı tam olarak başlamadan, Maraş’ta Fransızlara atılan ilk kurşun hem Sütçü İmam’ın, tarihe ilk kurşunu atan kişi olarak geçmesine ve Maraş’ın da Kahramanlık ünvanı ile taltif edilmesine sebep olmuştur. Kadirşinas Maraşlılar ve yerel idareciler bu kahramanlığı unutmamış daima hatırlanması için Uzunoluk meydanında, ilk kurşunun atıldığı yere, 1936 yılında Belediye Başkanlığı yapan Hasan Sukuti Tükel tarafından bir anıt ve Çeşme yaptırılmıştır. 1977 yılında Kıbrıs Meydanına Kurtuluş anıtı yaptırılmış ve 1982 yılında da Sıkıyönetim Komutanlığının gayreti ile Çınarlı Camii avlusundaki mezarı türbe şekline getirilmiştir. Sütçü İmam Adı, Şehirdeki tek Üniversite olan “Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi”ne ve bir çok ilk ve orta öğretim kurumuna verilmiştir.

SÜTÇÜ İMAM OLAYI

Mondros mütarekesi ile ülkemiz itilaf devletleri tarafından işgal edilmiş olup. Maraş da İngilizler tarafından işgal edilmişti… İngilizler Maraş’ta 8 ay kadar kaldı ve kışladan dışarı pek çıkmadı. Maraşta da herhangi bir olay olmadı. Daha sonra sıcak denizlere ve Musul petrollerine göz diken Fransızlar İngilizlerle anlaşarak Maraş’ı istediler ve değiş tokuş yaparak İngilizlerden Maraşi devraldılar.

30 Ekim 1919’da Fransızlar Maraşa işgal kuvvetleri olarak girdiler. Fransızlar’ın Maraş’ı işgalinden kısa bir süre sonra olaylar başladı. Olaylar ilk anlarda küçük grubların karşılıklı sataşma ve atışmalarla yer yer meydana geliyordu. Bu arada asıl adı da İmam olan Sütçü İmam, Uzunoluk caddesinin kenarında hem süt satarak geçimini sağlıyor, hem de ücretsiz olarak Çınarlı Camiinde imamlık yapıyordu. 31 Ekim 1919 Cuma günü sabah olur olmaz, şehirdeki Ermeniler’in taşkınlık ve şımarıklıkları görülmeye başladı. Fransızlar’dan güç alan Ermeniler, şehre dağılarak önlerine gelen Türklere hakaret ediyorlar, Türk Milletinin örf, adet, gelenek ve görenekleri ile dinine dil uzatıyorlardı. Çeşitli mahallelerde yer yer olaylar patlak vermeye başladı. Fransız askerleri de bu duruma seyirci kalıyorlardı. Fransız ve Ermeni askerler üçer-dörder kişilik gruplar halinde çarşı-pazar ve mahalleleri dolaşıyorlardı. Türklerin bazılarını dövmelerinin yanında, Türk Milletini ve Türk Hükümeti’ni aşağılayıcı sözler sarfediyorlardı. Sataşma, dövme, yaralama gibi taşkınlıklarda yetmiyormuş gibi, sarkıntılık etmeye de başladılar. Dinine, vatanına, milletine, ailesine, namusuna bayrağına, kitabına, şeref ve haysiyetine bağlı; başkalarının boyunduruğu altında yaşamaktansa, ölümü bile tercih eden Maraşlılar adeta kükrediler. Fransız askerleri, Türklerin cesaret, azim ve kararlılığını henüz tanımıyorlardı. Fransızlar ve Ermenilerin bu taşkın hareketleri, Türklerin azim ve iradelerini artırıyordu. Türkler için artık tahammülü mümkün olmayan bir yere gelinmişti.

71


Sütçü İMAM - İlk Kurşun

72

Bardağı taşıran son damla, Fransız askerlerinin Uzunoluk hamamından çıkan Türk kadınlarına sarkıntılık etmeleri oldu. Bir grup Fransız-Ermeni askeri ikindi üzerinde Uzunoluk Caddesi’nden kışlaya dönüyorlardı. 0 anda Uzunoluk Hamamından yüzleri peçeli üç Türk kadını ve bohçalarını taşıyan bir çocuk çıktı. Sarhoş durumda olan üç kişilik Fransız askerleri, hamamdan çıkan Türk kadınlarına saldırdı ve peçesini açmaya çalışarak yırttı. “Artık burası Türklerin değildir, Fransız memleketinde peçe ile gezilmez” diyerek kadıncağıza sarılıp ilişmek istedi. Peçesi yırtılan ve zor durumda kalan kadıncağız bayılıp yere düştü. Diğer kadın da imdat istercesine bağırdı. Olayı hamamın karşısında bulunan Kel Hacı’nın kahvesinden gören Türkler dışarı çıkarak, askerlerin üzerine yürüdüler. Türkler, Ermeniler’e ihtarda bulunarak yollarına gitmelerini söylediler. Ermeniler kötü sözler sarfederek silah kullandılar. Bu arada Çakmakçı Sait orada kurşunla yaralandı ve daha sonra şehit oldu. Gaffar Osman’da yaralandı. Bu sırada Sütçü İmam, tabancasını alarak dükkanından hızla olayın olduğu yere geldi. Silahını Fransız askerlerinin üzerine boşalttı. Askerlerden biri öldü. Biri yaralandı. Böyle bir tepki olacağını tahmin edemeyen üçüncü asker de kaçtı. Böylece Milli Mücadelenin İlk Kurşunu atılmış oldu. 1 Kasım 1919 tarihinde ölen Ermeni için büyük bir cenaze töreni düzenlendi. Sütçü İmam ise Nalbant Bekir’den aldığı bir atla Bertiz’in Ağabeyli köyünde bulunan Beyazıt oğlu Muharrem Bey’in yanına gitti Sütçü İmam Ermeni ve Fransızlar tarafından sürekli arandı. Bulunması için de Maraş Mutasarrıflığı çok sıkıştırıldı. Bütün çabalarına rağmen Sütçü İmam bulunamadı. Sütçü İmam’ın bu unutulmaz kahramanlığından dolayı halk adeta birbirine kenetlenerek kardeş oldu. Birlik ve beraberliğin en güzel örneği bundan sonra da yaşandı. Sütçü İmam olayı, Maraş harbinde de yeni bir ışık, yeni bir zafer yolunu açmış oldu. Fransız askerlerinin ölmesi, Fransızlarla Ermeniler arasındaki sıkı ilişkiyi daha da artırdı. Fransız asayişinin bozulmasına Türk düşmanı Ellik Ermenileri sebep oldu. Çünkü Fransızlar; Türkler’in bu kadar vatan ve namusuna sadakatle bağlı olduklarını bilmiyorlardı.

Daha sonra çeşitli milis kuvvetleri ve mahalle çeteleri ile yapılan çatışmalarla Fransızlara rahat verilmedi. Üç aya yakın giderek artan şiddetle devam eden Maraş milli mücadelesi ocak ayının sonlarına doğru iyice şiddetledi ve 11 Şubat 1920 tarihinde Fransızlar Maraş’tan gece yarısı kaçarak şehri terk ettiler… Milli Mücadelenin ilk zaferi Maraş Milli Mücadelesi olarak tarihe geçti. Kendini Kurtaran Şehir ‘’ Şanlı Maraş’’ ünvanı daha sonra TBMM tarafından özel bir kanun ile şehrin Maraş olan adı ‘’KAHRAMANMARAŞ’’ olarak değiştirildi. O bize bu günleri armağan eden ecdadımıza. Canlarını feda eden aziz şehitlerimize ve gazilerimize minnet ve şükranlarımızı arz ederiz…

Sütçü İmam 1 Kasım 1919’da attığı ilk kurşunla Türk’ün namusunu korudu. Bu kurşun Kurtuluş savaşımızı başlatan ilk kıvılcımdır. Bu kurşunla başlayan Kahramanmaraş’ın kurtuluş savaşı 11 Şubat 1920’de zaferle sonuçlandı.


İLBANK’TAN KAHRAMANMARAŞ’A HİZMET ATAĞI

73

İller Bankası Kahramanmaraş’a yaptığı yatırımlarla bölge halkına hizmet götürmeye devam ediyor. İlbank Gaziantep Bölge Müdürlüğünce, Kahramanmaraş’a yapılan yatırımlar kapsamında devam eden çalışmalar içerisinde, ildeki 8 ayrı altyapı ve proje işleri için 156.7 Milyon TL.ye yakın bir ödenek ayrıldığı bildirildi.

Gaziantep Bölge Müdürlüğü tarafından dergimize yapılan açıklamada İlbank’ın kredi desteğinin yanı sıra Kahramanmaraş’ın imar ve harita alanında yaptığı çalışmalarda, hibe ödenekten bedelsiz yararlanmalarının sağlandığı belirtildi.


İlbank’tan Kahramanmaraşa Hizmet Atağı

74

Kahramanmaraş için sürdürülen projelerle ilgili son gelişmeler Bölge Müdürlüğü tarafından dergimizle paylaşıldı. Bankamız tarafından devam ettirilen üstyapı projeleri içinde proje büyüklüğü açısından 40 Milyon TL. ile Onikişubat Belediye binasının inşaatı ilk sırada yer alırken, kanalizasyon, yağmursuyu ve atıksu arıtma tesisi kesin projeleri için 3 Milyon TL kredi ile su kanal idaresi ikinci sırada yer almaktadır. Çalışmaları devam eden 8 ayrı projenin en kısa zamanda bitirilmesi amaçlanmaktadır. Belediyelerin altyapı yatırımlarına yönelik çalışmalar kapsamında gerçekleştirilen Su ve Kanalizasyon Altyapı Projesi (SUKAP) ile ilgi olarak çalışmalar hızla sürmektedir. Kahramanmaraş genelinde SUKAP programı kapsamında Türkoğlu Atıksu Arıtma tesisinin yapımı 10 Milyon TL.lik bir maliyetle tamamlanmıştır. Bu tür projelerin devamı için Gaziantep Bölge Müdürlüğü çalışmalarına devam etmektedir. Harita ve imar planı işleri kapsamında Afşin Belediyesi harita yapımı tamamlanmış olup, proje Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile imzalanan protokol kapsamında yürütülmüştür.

2018 yılına kadar tamamlanması planlanan projeler için önümüzdeki yıllarda daha yüksek bir yatırım finansmanının sağlanması planlanmaktadır. Kahramanmaraş ve diğer tüm Bölge Müdürlüğümüz alanındaki şehirlerimizde başta altyapı olmak üzere malzeme-ekipman sektörü, üstyapı sektörü ve şehircilik sektörüne aktarılan krediler ekonomimize önemli bir girdi sağlamaktadır. 2016 yılı içerisinde Kahramanmaraş’a malzeme ve kamulaştırma bedeli olarak 5 Milyon TL üzerinde kredi tahsis edilmiştir. Kahramanmaraş Belediyesinin diğer taleplerinin de en kısa zamanda karşılanması hedeflerimiz arasındadır.


Sait KARAMAN Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Koruma Kontrol Şube Müdürlüğü Teknikeri

ADINI MARAŞ’TAN ALAN

KAHRAMANMARAŞLI BİTKİLER Aethionema marashicum Astragalus berytius Astragalus elbistanicus Astragalus pycnocephalus var. Seytunensis Astragalus kurdicus var. Achyrdaghensis Astragalus plumosus var. akardaghicus Centaurea cataonica Convolvulus catanicus Convolvulus germaniciae Cousinia cataonica Festuca cataonica Heracleum marashicum Isatis cappadocia subsp. Nurihakensis Johrenia berytea Jurinea cataonica

Minuartia dianthifolia subsp. Cataonica Onobrychis marashensis Oxytropis engizekensis Paronychia cataonica Quercus brantii subsp. Brantii var. Marasiensis Stachys cataonica Stachys marashica Salvia marashica Thlaspi cataonicum Verbascum binbogense Verbascum cheiranthifolium var. Cataonicum Verbascum germanicia Verbascum keklikolukense

75


Adını Maraş’tan Alan Kahramanmaraşlı Bitkiler

MARAŞ KAYA

SÜMBÜLÜ

76

Hyacinthus orientalis subsp. chionophilus Osmanlı döneminde “Sümbül-ü rumi” adıyla tanınan Sümbül’ün (Hyacinthus orientalis) kar seven anlamına gelen (subsp. chionophilus) alttürü, sadece Türkiye’ye has bir çiçektir. Orta Anadolu ve Doğu Toroslar’da 1.500 metrenin üzerinde yetişmektedir. Bu çiçeğin soğanları Sultan III. Murat döneminde Osmanlı saray bahçelerinde yetiştirilmek üzere Kahramanmaraş dağlarından ve yaylalarından getirtilmiştir. Osmanlı saray bahçelerinde yetiştirilen Sümbül, Avusturya Büyükelçisi vasıtasıyla Avrupa’ya da tanıtılmıştır. Anadolu kültüründe çok önemli bir yere sahip olan Sümbül, dağılım gösterdiği alanlarda hemen herkes tarafından tanınan bir çiçek olmasını, hiç şüphesiz salkım halindeki çiçeklerinin fevkalade kokusuna borçludur. İznik çinilerine motif olan Sümbül, ünlü Türk halk ozanı Aşık Veysel’in “Çiğdem derki ben alayım” türküsünde de çok güzel tasvir edilmiştir. Bu güzel kokulu bitki doğal ortamında korunması gerekirken, çiçekleri toplanıp demetler halinde satılmakta, evlerde kokusunu kaybedene kadar saklanmakta ya da doğadan soğanlarıyla birlikte sökülmektedir. Öte yandan, Kahramanmaraş’ta Sümbül’ün bu denli yakından tanınıyor olması, bitkinin korunmasına yönelik eğitim ve farkındalık oluşturma çalışmaları için de önemli bir fırsattır. Çoğu insan, hoş kokulu güzel çiçekleriyle birçok çeşidi geliştirilmiş sümbüllere özellikle son yıllarda park ve bahçelerde sık sık karşılaşmaya başlamıştır. Buna karşılık, doğal yayılış alanlarında Kaya Sümbülü’nü görmek ve fevkalade kokusunu duymak ancak Kaya Sümbülü’nün civarında yaşayanlara ve doğa yürüyüşü, piknik gibi rekreasyonel faaliyetlerde bulunanlara nasip olmaktadır. Bu nedenle, bu Tür Koruma Eylem Planı raporunda da önerildiği üzere, Kaya Sümbülü festivali, doğa gezileri ve eğitim malzemelerinin üretilmesi gibi bitkinin daha geniş kitleler tarafından tanınması amaçlı faaliyetler oldukça yararlı olacaktır.

Sümbül, lale gibi Türkiye’ye özgü bir çiçektir. Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılında Sümbül’ü konu alan “A Flower Connecting Two Countries” (İki Ülkeyi Birleştiren Bir Çiçek) belgesel filminin çekiminde Sümbül, Kahramanmaraş dağlarındaki doğal ortamında görüntülenmiştir. Başta Kahramanmaraş halkı olmak üzere, Türkiye’nin Kaya Sümbülü’nün önemini fark etmesi ve ona sahip çıkması gerekmektedir. Doğal kaynakların, bitki çeşitliliğinin ve sadece Türkiye’ye özgü (gen kaynağı Türkiye olan) bitkilerin kullanımında sürdürülebilirlik ilkesini benimsemek son derece önemlidir. Kaya Sümbülü Koruma Eylem Planları gibi, Türkiye’ye özgü diğer bitkilerin ve habitatlarının korunmasına yönelik eylem planları hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. Kaya Sümbülü’nün karşı karşıya bulunduğu tehditlere bakıldığında, bitkinin bir üst tehlike kategorisinde değerlendirilme ihtimalinin olduğu görülmektedir. Bu nedenle gerekli koruma önlemlerinin bir an evvel uygulamaya geçirilmesinin büyük önem taşımaktadır. Kaya Sümbülü Tür Koruma Eylem Planı, Kahramanmaraş il sınırları içindeki doğal yayılış alanlarında 10 yıl boyunca gerçekleştirilen arazi çalışmalarına dayanan verileri, gözlemleri ve somut önerileri içermektedir. Orman ve Su İşleri Bakanlığı 15. Bölge Müdürlüğü Kahramanmaraş Şube Müdürlüğü Koruma Eylem Planı kitapçığından alınmıştır.


Veysel PARLAK Bakanlık Müşaviri (e. İhracat Genel Müdürü)

77

KAMU VE ÖZEL SEKTÖR YATIRIMLARI VE DIŞ TİCARET AÇISINDAN

KAHRAMANMARAŞ EKONOMİSİ 80’lerin başından itibaren benim senen ihracata dayalı kalkınma modeli, Türkiye ekonomisini şekillendiren önemli bir faktör olarak ekonomimizin son 30 yılını yönlendirmiştir. Bu süreçte ülkemiz dünyanın geri kalanı ile hızlı bir bütünleşme sürecine girmiş ve önemli bir atılım sergilemiştir.

Küresel çapta bir krizi de içinde barındıran son on yıllık süre zarfında ise ülkemiz, ekonomik görünüm, gelir dağılımı ve kişi başına düşen milli gelir, mal ve hizmet ihracatı, doğrudan yabancı yatırımlar, müteahhitlik hizmetleri gibi birçok konuda önemli atılımlar yaparak ülke ekonomisinde ciddi bir yapısal değişimi gerçekleştirmiştir.


Kahramanmaraş Ekonomisi

78

Milli mücadelenin en başarılı örneğinin sergilendiği, şehir olarak İstiklal Madalyası alma şerefine nail olan, 14 bin yıllık tarihiyle bugüne kadar birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmış, ilkçağlardan beri Suriye, Mezopotamya ve İç Anadolu’yu birbirine bağlayan ticaret yollarının kavşak noktasında bulunan nadide şehrimiz Kahramanmaraş’ta, 1980 öncesi planlı kalkınma dönemde uygulanan ithal ikameci kalkınma modeli döneminde, kamu ve özel sektör eliyle tekstil ve gıda sektörlerinde bazı önemli yatırımlar yapılsa da Kahramanmaraş 1980’lerden sonra devletimizin benimsemiş olduğu dışa açık ihracata dayalı kalkınma modelinden en fazla avantaj sağlayan illerimizin başında gelmiş ve sanayi şehri kimliğine bu dönemde bürünmüştür. Kahramanmaraş’ımız, 1980 öncesi daha çok tarım, hayvancılık ve el zanaatlarına ve kısmen de tekstil ve gıda sanayiine dayalı bir ekonomiye sahipken, 1980 sonrasında ilin ekonomisi, kamu yatırımları ve özel sektöre sağlanan yatırım teşvikleri başta olmak üzere, devlet tarafından sağlanan desteklerin de önemli etkisiyle tarımdan sanayiye doğru evirilerek ülke ekonomisinde meydana gelen yapısal değişime uyum sağlama başarısını göstermiştir. Sahip olduğu organize sanayi bölgeleri ile Türkiye’nin girişimci şehirlerinden biri olma özelliğini sürdüren Kahramanmaraş, tekstil ve hammaddeleri ile konfeksiyon, kağıt, gıda ve metal işleme alanları başta olmak üzere birçok sektördeki üretim hacmi ile ülke üretiminde söz sahibi olmuş, dış ticaret alanında da ülkemizin sağladığı ilerlemeyle doğru orantılı olarak büyük bir atılım gerçekleştirerek örnek illerimiz arasında yerini almıştır. Kahramanmaraş’ın yaptığı bu atılımda şüphesiz ki devlet tarafından yapılan altyapı yatırımlarının ve gerçekleştirilen projelerin önemi büyüktür. 2002-2016 döneminde Kahramanmaraş, illere ayrılan ödenek büyüklüğü bakımından il sıralamalarında 3. sıralara kadar çıkmış ve ilimizde önemli yatırımlar gerçekleştirilmiştir. 2016 yılı itibarıyla ise il sıralamasında 21. sırada yer alan ilimizin 2016 Yılı Yatırım Programında toplam 5,9 milyar TL değerinde proje tutarı bulunduğunu görmekteyiz. İlimizin ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkı sağlayacak birçok proje ise devam etmektedir.

Orta Ceyhan Kartalkaya II. Merhale ve Adatepe Projeleri gibi projeler ile tarım sektörümüzde, Türkoğlu Lojistik Merkezi ve havalimanı terminal binası yapımı başta olmak üzere ulaştırma sektöründe, çalışmaları devam eden OSB’ler ve sanayi siteleri ile sanayi alanında ve bunlara ilaveten sağlık, eğitim sektörlerinde devam eden projeler ile Kahramanmaraş, Kalkınma Bakanlığı tarafından 2011 yılında hazırlanan illerin sosyo-ekonomik gelişmişlik seviyesini gösteren SEGE araştırmasında yer aldığı 60. Sıraya yakışmadığını gösterir nitelikte önemli projelere de imza atmaktadır. Kahramanmaraş’ın ekonomik yapısının tarımdan sanayiye doğru gelişme göstermesinde yatırımlarda devlet desteklerinden azami oranda yararlanmayı bilen özel sektör yatırımları önemli rol oynamıştır. Kahramanmaraş, Kalkınmada Öncelikli Yöreler ve Farklılaştırılmış Bölgesel Destekler gibi öncelikli destek uygulamalarıyla özel sektör yatırımlarına sağlanan kamu desteklerinden azami oranda yararlanmayı bilmiştir. Kamu ve özel sektör taraflarınca üzerinde görüş birliğine varılarak 19 Haziran 2012 tarihinde yürürlüğe giren Yatırım Teşvik Sistemi kapsamında ilimizin de yer aldığı 5. Bölgede gerçekleştirilecek bölgesel yatırımlara, KDV İstisnası, Gümrük Vergisi Muafiyeti, Yatırım Yeri Tahsisi, Faiz Desteği, Vergi İndirimi ve 7 yıl süreyle Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği sağlanmakta ve yatırımın OSB’de yapılması durumunda vergi indirimi ve sigorta primi işveren hissesi desteği açısından bir alt bölge(yatırım teşvikleri açısından en avantajlı bölge) olan 6. Bölgede geçerli olan oran ve süreler uygulanmaktadır. 2012 yılı Haziran ayından bu yana, Kahramanmaraş’ta gerçekleştirilmek üzere 444 yatırım projesi için teşvik belgesi düzenlenmiştir. Bu yatırımlar kapsamında 6,1 milyar TL tutarında yatırım yapılması ve 9.618 kişilik ilave istihdam yaratılması öngörülmektedir. Kahramanmaraş, diğer illerimiz ile karşılaştırıldığında belge adedi bakımından 13. sırada, sabit yatırım tutarı bakımından 15. sırada, istihdam bakımından ise 20. sırada yer almaktadır. İlimiz yer aldığı 5. Bölgede, gerek belge adedi bazında gerekse de sabit yatırım tutarı bazında 1. sırada yer almaktadır. Bu rakamlar, ilimizin yatırım açısından önemli teşviklere sahip olduğunun ve bunların yatırımcılar tarafından değerlendirildiğinin önemli göstergelerindendir.


Kahramanmaraş, ihracatta da özellikle 2000’li yılların başından itibaren yaşanan önemli sıçramanın karakteristiğinin görülebildiği illerimiz arasında yer almaktadır. 2002 yılında yaklaşık 110 milyon dolar ihracat yapan Kahramanmaraş, 2015 yılında ihracatını 800 milyon dolara yakın bir seviyeye çıkarmıştır. Aynı yıllar arasındaki yıllık ortalama ihracat büyüme oranı ise %16,2 olmuştur. Bu başarıda artan ihracatçı sayısının da katkısı bulunmaktadır. Kahramanmaraş, 2002 yılında 120 firma ile 72 ülke ve bölgeye ihracat yapıyorken 2015’te 272 firma ile 113 ülke ve bölgeye ihracat yapar hale gelmiştir. Yine, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin(TİM) hazırladığı 2015 yılında ilk 1000 ihracatçı firma çalışmasında Kahramanmaraş’tan 9 firma yer almaktadır. İlimiz pazar çeşitliliğinin sağlanması yönündeki başarılarının yanı sıra yıllar içerisinde ihraç ürünlerinde de çeşitliliğe gitme başarısını göstermiştir. Tekstil sektörü 2000’li yılların başında ihraç ürünlerinin neredeyse tamamını oluştururken günümüzde, demir çelikten, bakırdan ve kağıt ve kartondan eşya sektörlerinde de önemli miktarda ihracat olması sevindiricidir. Kamu yatırımları, özel sektör yatırımları ve dış ticarete ilişkin göstergeler şunu çok açık göstermektedir ki Kahramanmaraş’ın üretim ve ihracat potansiyeli, halihazırdaki rakamların çok daha üzerindedir.

Ayrıca tekstil sektöründeki hatırı sayılır ara malı kapasitesi ile ülkemizde mevcut nihai ürün ihracatçılarının en önemli tedarik merkezinden bir olan ilimizin söz konusu rakamları da dikkate alındığında mevcut ihracat rakamlarının çok daha üzerinde ihracat yaptığı hususu da dikkate alınmalıdır. Kahramanmaraş’ın, Ekonomi Bakanlığı tarafından sağlanan ve 5. Bölgede yer alması nedeniyle son derece cazip fırsatlar sunan yatırım teşvikleri ile, ihracata ilk defa adım atmak isteyen firmalardan, ihracat aracılığıyla dünya markası olma yolunda aday olan firmalara kadar sunulan geniş yelpazede ihracat destekleri başta olmak üzere, ülkemizin 2023 vizyonu kapsamında tüm kesimlerce başlatılan seferberliği en ön saflardan takip etmesi, bahsetmiş olduğum potansiyelin daha hızlı şekilde realize olmasına imkan sağlayacaktır. Son söz olarak, kadim şehir Kahramanmaraş’ımızı mevcut konumundan çok daha ileri seviyelere taşıyabilmek için sosyal, kültürel, coğrafik ve ekonomik avantajlarımızı göz önünde bulundurmak suretiyle, kamunun altyapı imkan ve fırsatlarından azami derecede faydalanmak, kamunun destek mekanizmalarıyla özel sektörümüzün dinamizmini harekete geçirmek ve en önemlisi yetişmiş insan gücüne yapmamız gereken yatırımlar hususunda bütün hemşehrilerimize önemli sorumluluklar düşmektedir.

79


Necip Fazıl KISAKÜREK - Maraş Hitabesi

NECİP FAZIL KISAKÜREK

MARAŞ HİTÂBESİ 80

Maraşlılar! Memleketinizde doğmadım. Fakat babadan oğula, oranın eski bir familyasından geliyorum. Kendimi, yüzde yüz Maraşlı sayabilirim. Maraş’a ekleyebilecek hiçbir şerefim yok. Fakat Maraşlı olmaktan gelen bir şeref taşıyorum. Bu şerefi, içimde rasgele bir duygu değil, sistemli bir şuur halinde besledim. Sultanlık günlerinde, sultanın verdiği en büyük rütbelerden birini taşıyan büyük babam, bana her fırsatta şöyle derdi: “–Büyük babanın memuriyet ve mevkiiyle iftihar etmeyeceksin; ancak, onun, içinden geldiği yer ve o yerdeki itibar derecesiyle övüneceksin!” Ve büyükbabam bana, gözleri derin bir dâüssıla çukuruna kaçmış, Maraş’ı, Maraşlıyı, Maraş’ın taşını toprağını, bağını bahçesini, suyunu havasını anlatır, dururdu. Memleketimiz, tâ o zamandan beri gözümde harikalar vatanıdır. Harikalar vatanı... Efsâne diyarları ve o diyarların insan aklını iflâs ettiren mefkûrevî hayatı gibi, âdi zaman ve mekân ölçülerinin dışına çıkmış, kuru hayat çerçevelerinin mâverasına ulaşmış hareketler ve hâdiselerin yatağı...

Bu hareketler ve hâdiselerin izahı, mucizelerin tarifi gibidir. O, izaha girmez, tarife sığmaz, mantığın ağına yakalanmaz. Kanunları meçhûl, sâikleri gizli, sebepleri gâibtir. Bu cinsten hâdiselerin kurduğu âlem, içinde yaşadığımız maddî dünya ile iç içe, fakat ondan başka bir dünyadır. Ve insanoğlu, dünyasının içindeki bu başka dünyalara o kadar muhtaçtır ki, yeryüzüne indiği gündenberi bütün gayreti, yalnız onları aramaktan ibarettir. Onun içindir ki, insanoğlunun, görmeye ve yapmaya en muhtaç olduğu şey mucizedir. Mucizelerin ise çeşitleri var. Herkes, kendi yaratılış bünyesi içinde, bir mucize nev’ine namzet değilse bile, mütehassir gezer. Kendi kendisini aşmak, bir derece ilerisine varmak; hiçbir merhalede duraklamaya razı olmadan, sonsuz mesafeler izinde, ebedî bir tekâmül incizabına kapılmış yürümek; insan, cemat, hayvan, nebat, bütün tabiat âzasının tek gâyesidir. Yeryüzünün bütün kavgaları, aynı cinsten iki unsur arasında, birbirinin tekâmül kanununa engel olmaktan doğar. İşte kâinatın en büyük mümessili olan insan, kendi nefsiyle ve herkesle ve her şeyle mücadelesinde tek bir âlet kullanır ki, o da ruhudur.


Bizi küflü bir madde olmaktan ruhumuz kurtarıyor, fenaya mahkûm cesedimizin encamını o teselli ediyor, bizi tabiat üstü bir hayata o talip kılıyor ve maddeyi bir oyuncak gibi irademiz altına almanın fennini o öğretiyor. Bütün kudretlerin menbaı ve bütün mucizelerin anası ruhtur. Herkes istediği gibi düşünsün; ve devirler, dilediği prensipler etrafında dönsün; ben ruhçu doğdum, ruhçu öleceğim. Bütün bunları Maraş için söylüyorum. Çocukluk günlerimden beri, masalını dinlediğim yiğitler yatağı ve destanlar memleketi Maraş, meğer bir rüya âlemini yeryüzüne kabûl ve tasdik ettirecek olan yermiş... Meğer, Şirin için dağlar delen Ferhat’tan miras, Anadolulu ruh, orada ve en ağır hakaretler altında kaldığı devirde, eşsiz tecellilerinden birine kavuşacakmış... Meğer, bütün imanlarını kendi eli ile yonttuğu çelik mekanizmalara kaptıran Avrupalı, orada, bütün icatları ve cihazlarıyla birden iflâs edecekmiş...

Zira asîl ruhlar mahcup doğar ve nefs mevzuunda fazla didişmekten haz duymaz. Maraş da, büyük ve hakiki kahramanların çok sevdikleri bir bucak olan meçhulün kıyısında ve tam kendisine denk bir çehre ifadesi içinde oturuyor. İşte karşısında olduğumuz Maraş, bu Maraş’tır. Onun bu vasıflara lâyık olup olmadığını ispat için, yaptığı fevkalâdelikleri sayıp dökmek benim vazifem değil. Vak’alar yerli yerinde duruyor. Merak edenler baksın! Dâva, vak’aların çizgilerinden, delâletlerine nüfuz edebilmekte... Bu çizgilerin delâletinde şöyle bir hitap yatıyor: Ruhun çocukları! Hâlâ ateşi kanla, kurşunu etle ve kılıcı kemikle önlemenin ve bütün bu kuvvetlileri, bütün bu zayıflara yedirmenin sırrını elinizde tutuyorsunuz. Artık maddenizi teçhize muhtaç olduğunuz kadar ruhunuza ait teçhizlerden hiçbir zerreyi feda etmemeyi bilecek; ve daima maddenizi ruhunuzun

81

Maraş, benim için yapmacıksız ve tasannusuz, doğrudan doğruya içinden gelme bir hamleyle, beşikteki çocuğundan, koltuktaki ihtiyarına kadar harbetmiş ve düşmanını kovmuş bir memleket olmaktan ibaret değildir. O, bu meşkûk ruh muadelesinin yirminci asırda hallini becerdi ve cevabını verdi. Bu cevabı verdikten sonra da, izahını ne kendisi yaptı, ne de başkalarına yaptırdı. Vazifesini başarmış olgun insanların vakar ve sessizliğine bürünmüş, tabiî hayatını yaşamaya koyuldu.

emrinde çalıştırmak kanunundan dönmeyeceksiniz. Öyle ki, yeni iman ve yeni nizamını kurmak için, yarasalar gibi çırpınan, başını taştan taşa vuran, fakat bir türlü derdine çâre bulamayan Garp cemiyetleri, öz elleriyle yonttukları çelikten putların sahte tesellisini artık kabûl edemeyecekleri gün, sizden bir şey öğrenmeye geleceklerdir. Maraş, o çok mütevazi şekil ve kıtası içinde, belki bütün dünyanın en muhtaç olduğu sır anahtarını taşıyor.


Yirmi Birinci AsrÄąn Fatihi

82


YİRMİ BİRİNCİ ASRIN FATİHİ Zerre kürreye gebe, gündüzde gizli gece Varlık; O’nu haykırır; Bin mânalı bir hece Çoklukta teklik sırrı, kâinat bir bilmece Kalp kafa izdivacı, mânayı bulacaksın Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!... Ömer gibi bir yürek, Ali gibi bir sine; Kaddin bükülmeyecek, sahip çıkarsan dine Gün gelip kavuşursa sevenler sevdiğine Ahirzaman garibi; rütbeyi alacaksın Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!... Bul bir hakikat eri, râm ol ve onu dinle Unutma ilk savaşın önce kendi kendinle Her yan çemenzâr olsun, çiçek çiçek seninle Hakikat bahçesinde kalplere gireceksin Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!... Mercan mimarı yiğit! Sessizden ve derinden Binbir bahar muştusu; cihanın her yerinden Nice diller niyazda, Resul’ün şeherinden

Huzuru kibriya’ya edeble duracaksın Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!.. İhsan-ı İlahi bu! Dâva; Allah dâvası Yanında basit kalır, makam mansıp kavgası Osman misali saçıl, Ebu Bekir dehâsı Ecdadın gibi aşkla, gayretle dolacaksın Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!... Budanan bir çınarın sen en güzel sürgünü Gözlerimde gözyaşı; izliyorum yüzünü! Bütün zerrelerimle bekliyorum O Günü İman-amel ve ihlas, dengeyi kuracaksın! Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!... Fırtınalar asrının ardında karçiçeğim Rabbimin lütfu ile O Güne ereceğim İşte O an! Huzurla kabrime gireceğim Dilinde bir Fatiha; Kabrime geleceksin Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!...

Mehmet Ali Kulat

83


Kahramanmaraş’ın Yöresel Yemekleri

KAHRAMANMARAŞ’IN YÖRESEL YEMEKLERİ

Kahramanmaraş’ta kültürel değerlerin bir öğesi de yemek ve tatlılardır.

84

Türkiye’nin hemen her şehrinde olduğu gibi Kahramanmaraş ilinin de kendine has yöresel lezzetleri bulunmaktadır. Sebze yemeğinden et yemeğine, salata çeşitlerinden tatlılarına kadar Kahramanmaraş, kendini diğer şehirlerden ayırmaktadır. Akdeniz Bölgesinde bulunan Kahramanmaraş ili, bulunduğu coğrafi şartlar itibariyle zengin bir mutfak kültürüne sahiptir. Kahramanmaraş iline özgü birçok meşhur yemek, içecek, hamur işi ve tatlılar vardır. Ama Kahramanmaraş denince akla ilk gelen yöresel lezzetler Tirşik Çorbası, Tarhana Çorbası, Ekşili Çorba, Eşkilaye Sulusu, Leğen Çorbası v.b. Bu yöresel lezzetlerin dışında Kahramanmaraş iline özgü diğer yöresel lezzetleri de anlatmaya çalışacağız. İşte sizlere Kahramanmaraş yöresine ait lezzetler ve tarifleri ;

TİRŞİK ÇORBASI

Malzemeler:

1 demet yılan pancarı 1 kilo yoğurt 3 kaşık un 1 baş sarımsak tuz yarım kase aşurelik buğday 1 kase nohut Tirşik Tarifi (Maraş Yöresi) Yapılışı

Tarladan veya çarşıdan satılan yılan otunu yani yöre insanının değimi ile yılan pancarını alıyoruz, zehirli ve eli yaktığı için çok dikkatli olunması gerekiyor. Onun için eldiven kullanınız yok elime şifa olsun derseniz ellede yapılabilir biraz ele dalıyor. Pancarımızı yıkaylım ve bir sofra bezine serip bırakıp suyunu kurutalım. Sonra incecik bıçakla kıyalım, bu işlemi mümkünse akşamdan yapalım sonra yoğurdumuzu alalım, içine beş altı bardak su bırakıp ayran yapalım. Sonra unumuzu da içine bırakalım, incecik kıydığımız pancarımızı düdüklü tenceresine basalım üzerine yaptığımız unlu ayranımızı boşaltıp ocağın altını yakalaım ve kısık ateşte karıştıra karıştıra yoğurdumuzu kesmeden ocaktan ıstalım.


Sakın kaynatmayın sadece sütten yoğurt mayalaması ısına getirelim ve düdüklünün ağzına bir tencere kapağı kapatalım. Kendi kapağını değil sonra sıkıca bir sofra bezine sarıp ertesi gün öğlene kadar mayalanmasını bekliyoruz. Mayalanma esnasında zehiri gidiyor otun ve şifalı bir hale geliyor, önceden ıslattığımız bir kase nohut ve yarım kase aşurelik buğday yani döğmemizi de ertesi gün mayalanmış olan düdüklüdeki tirşiğimizin içine bırakıp bu defa düdklünün kendi kapağını kapatıp, en az bir buçuk saate yakın pişiriyoruz. Pişen tirşiğimize bir baş sarımsağımızı tuzla dövüp karıştırıp servise hazır hale getiriyoruz. Maraşlılar bu yemeği mutlaka senede bir gün pişirir ve mahalleye dağıtıp komşularla beraber yerler, bazen maraş tarhanası ile de pişiriyorlar. Hatta bu yörede bulunan. Andırın ilçesinde her sene Tirşik şenlikleri yapılıyo ve kocaman don kazanları ile pişip eşe dostta dağıtılıyor, çok şifalı ve harika bir lezzeti oluyor bu yemeği komşum zeliha hanım benim isteğim üzerine sayfda paylaşacağımı söyleyince eline otlar bata bata doğradı beraberce pişirip sizinle paylaşmak istedim. Çünkü bu zamanda bu yörede sık sık yapılıyor, bir çok derde deva olduğu da söyleniyor ilaç niyetine yapıp yeniyor.

K.MARAŞ EŞKİLAYE SULUSU TARİFİ Malzemeler:

500 gram köftelik siyah et 3 adet soğan 1 tatlı kaşığı biber salçası 1 tatlı kaşığı domates salçası 2 yemek kaşığı sıvıyağ 1 su bardağı haşlanmış nohut

Yapılışı

Öncelikle tencerede yemeklik doğradığımız soğanları yağda kavuralım. İçerisine salçasını biberini ilave ederek pişmeye bırakalım. Diğer tarafta ise köftelik etin içine karabiber tuz toz biber ekleyerek karıştıralım. Daha sonra elimizi sıvıyağına batırarak nohut büyüklüğünde yuvarlayalım. Hazırlamış olduğumuz et nohutla birlikte kaynamakta olan sosun içine atalım. Pişmesine yakın sumak ekleyerek tatlandıralım. Tercihe göre üzerine kızdırılmış tereyağı nane biber koyularak servis edelim. Afiyet Olsun.

SÖMELEK KÖFTESİ Malzemeler:

2 Su bardağı ince köftelik bulgur 250 gr yağsız çiğ köftelik kıyma 1 Tatlı kaşığı biber salçası 1 Küçük soğan, tuz Kavurmak için 200 gr tereyağı veya 1 çay bardağı zeytinyağı Karabiber, kırmızı biber

85


Kahramanmaraş’ın Yöresel Yemekleri

ELİ BÖĞRÜNDE Malzemeler:

Yapılışı

86

Bulgur bir leğenin içine alınır, üzerine küp küp doğranmış soğan, biber salçası, tuz ilave edilip macun kıvamına gelene kadar ara ara su vererek 20-30 dk yoğrulur. Yoğrulan köfteler fındıktan az büyük parçalar koparılıp, parmak şeklinde yuvarlanır, bu köfteler daha sonra tuz ilave edilerek kaynamış suda haşlanır.Başka bir tencereye yağ koyulup karabiber ve kırmızı biber ilave edilir. Arzu edilirse 1 yemek kaşığı biber salçası, 1 yemek kaşığı domates salçası da ilave edilebilir. Suyu süzülen köfteler tencereye aktarılır ve kısık ateşte 5-10 dk kavrulur, yemeğimiz servise hazırdır.

1 kg kuzu eti ( Bu yemek kesinlikle kuzu etinden yapılmalıdır .Kuzu etinin özelliği çabuk pişmesidir . Dana etinden de yapabilirsiniz ama et geç pişeceği için sebzeler yanabilir. Aynı zamanda gerçek lezzetini yakalayamayabilirsiniz. ) Yarım kg arpacık soğanı ( Arpacık soğanı : küçük küçük olan soğandır) 1 kg domates 100 gram kuyruk yağı 250 gram yeşil köy biberi 250 gram kırmızı biber ( Maraş biberi ) 10-15 orta boy sarımsak Terayağı ( Arzuya göre katılır , etiniz yağlıysa gerek kalmayabilir ) Baharatlar : Kırmızı pul biber , kırmızı toz biber , kekik,karabiber , tuz

Yapılışı

Bu yemekte görsel sunum da ön plandadır. Domatesler, biberler, soğanlar, sarımsaklar ve et uyum içinde yerlerini almalıdır. Malzemeler arasında kuzu eti olmasına dikkat edelim. Bu yemeği lezzeti veren kuzu etidir. Maraşlı ustalar kuzunun kol etinden yaparlar. Etimizi kuşbaşı şeklinde doğruyoruz tepsimize yerleştiriyoruz. Domatesler 8 parçaya bölünerek ,soğanlar ( arpacık soğan olduğu için küçükler ) kabuğu soyulup bütün halinde,biberler ise 3-4 parça halinde doğranarak yerleştirilir. Ortaya sarımsaklar konulur. Etin üzerine kuyruk yağı eklenir.Baharatlar ve tuz üzerinden serpiştirilir.Fırına pişirmek üzere verilir. Evimizdeki elektrikli fırında pişireceksek 180 derecede yarım saat yetecektir.


87

SAVAŞ KORKMAZ

K.maraş`ın Elbistan ilçesinde Tepebaşı mahallesinde doğdu. Bağlamaya olan tutkusu henüz 6 yaşındayken Babası Recep KORKMAZ´ın eve gelirken yanında getirdiği bir bağlamayla başladı. Çok kısa sürede babasından bağlama çalmayı öğrendi. Ilk okulu tepebaşı okulunda okudu. Henüz çocuk yaşlarinda olmasina rağmen yeteneğini bir çok okul etkinliklerine katılarak geliştirdi. Orta öğrenimi gazi mustafa kemal orta okulunda, liseyi elbistan endüstri meslek lisesinde tamamladı.

2001 yılında mersinde yaşamaya başladı ve burada da müzik yaşantısını çeşitli türkü evlerinde çalışarak devam ettirdi. Hayat şartları ne kadar zor olsada Savaş KORKMAZ yaşantısının hiç bir evresinde bağlama sevdasından vazgeçmedi. Coğunluğu kendi eserlerinden oluşan ilk albümü “Yürek Sizim” haziran ayinda yogun bir calisma temposu sonucunda piyasaya sürüldü ... Destekte bulunan tüm dostlara ve yogun ilgisini eksik etmeyen tüm “Savas Korkmaz Sevenlere” tesekkürlerimizi sunariz...


Bebeğe Çağrı - Abdurrahim KARAKOÇ

BEBEĞE ÇAĞRI

88

Soyguncu soysun da, vurguncu vursun Sen ana karnında boşa durursun Doksan günde çık gel dokuz ay dursun Doğmaya gayret et, doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Üçkağıtçı düzen geçip gitmeden Her ocakta üç- beş baykuş ötmeden Çabuk ‘ Devlet malı deniz’ bitmeden Doğmaya gayret et, doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Makam armağandır, koltuk hediye Muhkem ilamlar var ‘ rüşvet ye’ diye Ne diye beklersin söyle ne diye? Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Göz kırpınca sıfırı çok sayılar Zirveye tırmandı topal ayılar Yağcı yeğen arar haydut dayılar

Abdurrahim KARAKOÇ

Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Artık banka soymak basit eğlence Günde milyar hiçtir ‘ yurtsever genc’ e(!) Dünyaya duhül et, gel biraz önce Doğmaya gayret et dogmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Tez çık, haram süt bul, beleş kundak bul Yalancılık mübah, yüzsüzlük makbul Hukuksal açıdan bir ‘ olanak’ bul Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Adi ekranlarda iğrenç yüzü gör Halkı tiksindiren bir kof dizi gör Önce onları gör, sonra bizi gör Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.