Dehalar Koleji Dergisi

Page 1

DEHALAR Eğitim // Öğretim // Çocuk // Ergen Psikolojisi Platformu ● dehalarkoleji.com

azim ve aklın müthiş buluşması

Albert Einstein SINAV KAYGISINI SİZ DE YENEBİLİRSİNİZ Kaygıyı bırak başarıyı yakala!

ÖDEV YAPMAYI SEVMİYOR MU? Kolayı var!

TELEFON&TABLET BAĞIMLILIĞINA DİKKAT Günde kaç saat kullanılmalı?




DEHALAR Eğitim // Öğretim // Çocuk // Ergen Psikolojisi Platformu

Yavuz Bulvarı No:19 Pursaklar Ankara Tel: (0 312) 328 38 38 Faks: (0 312) 527 01 02

www.dehalarkoleji.com.tr

İçerik ve Tasarım Baha Gültekin Magazine Publishing www.bahagultekin.com


Dehalar bir Baha Gültekin Prodüksiyonudur

B A H A G Ü L T E K İ N


Tehlikeli Bir Araç: ÖVGÜ övmek ya da övmemek

6

işte bütün mesele bu

Çocuğunuzla 8

iyi iletişim kurmak için bilmeniz gereken on teknik

12

Dehalar Koleji Velisi Yalçın Yalçınkaya:

“Burası çocukların içindeki madeni çıkaran bir okul”

Telefon&Tablet 14 bağımlılığına dikkat!

yönüyle iyi insan olmak 24Her iyi bir eğitim ve öğretimden geçer

Sosyal medya kişileri nasıl etkiliyor?18Bu düşünceler sınav kaygısını artırıyor20 Ev ödevi yapmayı sevmiyor mu?30Çocuğum zeki ama dersleri kötü32En ünlü arabalar34 Zahide Yetiş:”Kolej eğitimi aldığım için kendimi şanslı hissediyorum”36Okul dönemi hastalıkları40Baskı gören çocuk tırnak yiyor42Dünyanın en mutlu çocukları nerede yaşıyor?44 Prof. Dr. Nevzat Tarhan:” Dur, düşün, danış,yap”46Eğitimde dilini okumanın ve anlamının önemi.50Zekanızı bunlarla açın52 Yine mi “My name is”?54azmin ve aklın müth,iş buluşması:Albert Einstein60

{

{İçindekiler


BAŞYAZI

Bize göre okul, önce kendini, sonra çevreyi, insanları, dünyayı ve yaşamı tanımanın ve hakikate kendince ulaşmanın aracıdır. Dehalar Koleji olarak 2015 yılının Eylül ayında dehalarımızı keşfetmek için umutla, hevesle, heyecanla yola çıktık. Öğrencilerimize özel olanaklar geliştirdik ve onların her açıdan gelişimini izledik. Her öğrencimizin farklı ve biricik olduğunu kabul ettik ve onlara ulaşma yollarını aradık. Kısa zamanda kat ettiğimiz mesafe, günden güne artan gayretimizin, başarma azmimizin neticesidir. Bizler, millî ve evrensel değerlere bağlı; memleket ve toprak bilincine sahip; saygı ve sevgiyi bilen; akranlarıyla ve büyükleriyle iyi iletişim kuran; akademik açıdan gelişmiş; kendine güvenen; bağımsız ve yaratıcı düşünme becerisi taşıyan; okuyan, yazan, araştıran, düşünen, soran, sorgulayan ve her yönüyle ‘yaşayan’ dünya bireyleri yetiştirmek amacını taşıyoruz. “Butik Okul Konforunda VIP Eğitim” sloganıyla hareket ediyor, öğrencilerimizi bir aile ortamında; amatör bir ruh ve profesyonel bir iş bilinciyle geleceğe hazırlıyoruz. Tam zamanlı ve çağdaş anlayışlara uygun bir eğitim veriyor, çocuklarımızın akademik açıdan donanımlı olmalarını çok önemsiyor, onları eğitimin ve yaşamın sınavlarına hazırlıyoruz. Farklı deneyimlere verdiğimiz değerle, ana dil ve yabancı dillerde yapılan etkinliklerle “yaparak yaşayarak öğrenme”yi sağlıyoruz. Deneyimli ve dinamik öğretmen kadromuzun rehberliğinde ulusal ve uluslararası çeşitli alanlarda ve özellikle matematik yarışmalarında, Türkiye geneli denemelerde birincilikler ve dereceler elde ediyoruz. Okul rehberlik birimimiz ve sınıf danışman öğretmenlerimizle öğrencilerimizin her türlü sorunlarında yanlarında oluyor, iyi ve kötü anlarını beraberce yaşıyoruz. Onların dilinden konuşarak çocuklarımıza yol gösteriyor, çözüm üretiyoruz. Çocuklarımıza yeni, çağdaş, farklı ders öğretim yöntem ve teknikleri sunuyoruz. Çoklu Zekâ Kuramı’yla, onları sahip oldukları yeteneklere göre değerlendiriyor; ilgi duydukları alanlara yönelmelerini; bu alanlarda gelişmelerini; okuldan, eğitimden, yaşamdan zevk almalarını sağlamaya çalışıyoruz. Kulüplerimizle, eğlenerek öğrenmelerini, birden fazla alanda beceri ve yeteneğe sahip olmalarını istiyoruz. Sosyal etkinliklerimizle öğrencilerimizin, bizi bir arada tutan bayramların, anmaların, tarihe adını yazdırmış kahramanlarımızın farkına varmalarını arzuluyor, onların öz güvenli ve sosyal bireyler olmalarından mutluluk duyuyoruz. Bizler, ahlaklı ve nitelikli insanların, millî ve manevi değerlere sahip gençlerin bir toplumu ve o toplumun da tüm insanlığı yüceltebileceği, böylelikle dünyanın daha güzel, daha mutlu, daha yaşanabilir bir yer olabileceği inancına sahibiz. Bu anlayışla, eğitimin dehası olmaya, yeni ufuklar açmaya devam edeceğiz…

ya

k a r a y a ş

! n e r öğ

Dehalar Koleji Okul Müdürü

Meral Bozoğlu


6

Tehlike Bir Araç:

ÖVGÜ

NeredeYse Birçok ANNe BABAdAN BöYle söZleri iŞitmiŞliğim vArdIr. “Ne YApAcAğImI ŞAŞIrdIm, övüYorum soNuç Yok, kIZIYorum soNuç Yok. BIktIm ArtIk BeN de, Ne YApAcAğImI BilmiYorum...”.

Dr. Zafer Akıncı psikolog

DEHALAR


7

eli B

ana sorarsanız dünyanın en zor şeyi şu anda iyi çocuk yetiştirmek diyebilirim. Çünkü hem zamanın gereklerinin getirdiği zorluklar hem ortamlarda gezen, birbiri ile çelişen kafası karışık uzmanların konuşmaları hem çocukların son 10 yılda yaşadıkları önemli değişimler bu süreci etkiliyor. Bence anne ve babalar çok haklılar. Tüm uzmanların ortak görüşü “Çocuklar için belki en büyük ihtiyaç sevgi ve onaylanmadır” diyebiliriz. Onaylanma olgusu aslına bakarsanız çocuğun doğruyu yanlışı öğrenme biçimidir. Onaylanma bir yönü ile öğretmendir diyebiliriz. Yani siz çocuğunuzda hangi davranışı bilerek ya da bilmeyerek onaylarsanız çocuk o davranışı büyütmeye başlıyor. Bu konuyu başka bir yazımda ayrıntılı anlatacağım. Şimdi çocuk yetiştirmede hayati derecede önemli onaylanmanın önemli bir şekli olan konuya geçmek istiyorum.

ÖvGü!

ŞaŞırtıcı Sonuç

Basit yapılı, 4 harften oluşan bir kelime çocuğun kişilik gelişiminde en önemli 3 unsurdan birisidir. Övgü çok tehlikeli bir araçtır. Bir yönü ile “övgü iki ucu çok keskin bıçaktır” diyebiliriz. Gerçekten de öyledir. Yanlış kullanımında çocuğun kişiliğini bozabilirsiniz. Bu konuda çok sayıda bilimsel çalışma vardır. Prof.Dr. Mark Lepper, “İnsanın en çok ihtiyaç duyduğu olgulardan birisi övgüdür” diyor. Övgü gerçekten su gibi, yemek gibi psikolojik bir ihtiyaçtır. Hatta Lepper ”Övgü öyle bir güçtür ki, insan övüldüğü konu ne ise onu korumaya, geliştirmeye, özellikle onunla var olmaya çalışır” diye devam ediyor. Peki madem bu kadar önemli, madem bu kadar gerekli o zaman ben çocuğuma ” Oğlum çok zeki, aferin zeki oğluma, sen çok yeteneklisin kızım...” gibi övgüler dizdiğim hâlde neden işe yaramıyor? Prof.Dr. Carol Dweck bu konuda tutarlı ve iyi bir cevap veriyor. Aslında Dr. Carol bu konuda övgünün anatomisini incelemek için inanılmaz bir deney yapıyor. Prof. Carol bir grup çocuğu 3 bölüme ayırıyor. Bu 3 grup çocuğa çok garip bir şey yapıyor. Bu çocuklara 3 farklı yaklaşımda bulunuyor. İlk grubu hiç övmüyor, ikinci gruba “çok zeki olduğunuz için bu soruları çözdünüz” diyor, üçüncü gruba ise “Bu soruları çözmek için çok çalışmış olmalısınız” diyor. Sonra bu üç grup çocuğa bir test uygulanıyor. Testte hem zor hem de kolay sorular var. Çocukların tüm tepkilerini kaydediyorlar.

Sonuç çok şaşırtıcı. Belki de şimdiye kadar bildiklerimizi unutturacak cinsten. Hiç övülmeyen ilk gruptaki çocukların yaklaşık yarısı kolay, yarısı da zor sorular ile uğraşıp çözebilmişler. Yani bir anlamda hiçbir etkide bulunulmayan zorluklardan kaçma eğilimi %50 diyebiliriz. İkinci grup olan zekası ve yeteneği övülen çocukların ise, yaklaşık %70’i kolay sorulara yönelmiş ve zor sorulardan kaçmışlar. Bu kaçışın psikodinamiğinde ise “Zor soruyu çözemezsem rezil olurum” inancı yatmaktadır. Yani “Zekâsı övülesi” bu çocukların %70’i zorluk gördüğünde kaçıyor. Hatta bu çocuklar bir süre sonra kolayı bile yapmak istemeyip kaçabiliyorlar. Üçüncü grup olan çalışkanlığı ve çabası övülen çocukların ise yaklaşık %90’ı zor soruları çözmüşler. Ne de olsa çalışkan oldukları bilindiği için zor soruları çözmek çalışmanın çok önemli bir göstergesi. Bu çocuklar genelde ileriki yaşamlarında da bu özellikleri ile öne çıkmak istediklerinden, çok daha başarılı olabiliyorlar. Yani, eğer çocuğunuzun şahsını tutarsız överseniz; çocuğunuzu tembel, zorluklardan kaçan, hemen hafif bir zorlukta bile sıkılıp bırakan bir çocuğa dönüştürebilirsiniz. Bu yüzden sakın çocuğunuzu ırk, cinsiyet, zeka, soyadı, fiziki görünüş, maddi durum gibi çocuğunuzun gayret etmeden, uğraşmadan elde ettiği şeyleri kendisininmiş gibi bir algı oluşturacak şekilde övmeyin.

övgü çok tehlikeli Bir ArAçtIr. Bir YöNü ile “övgü iki ucu çok keskiN BIçAktIr.” diYeBiliriZ. gerçekteN de öYledir. YANlIŞ kullANImINdA çocuğuN kiŞiliğiNi BoZABilirsiNiZ. Bu koNudA çok sAYIdA Bilimsel çAlIŞmA vArdIr.

DEHALAR


8

çocuklAr ile iletiŞim kurmAk çok hAssAs Bir koNudur. Bir eBeveYN olArAk çocuğuNuZlA kurduğuNuZ iletiŞimiN tipi, oNuN hAYAtININ geri kAlANINdA NAsIl Bir iNsAN olAcAğINI Belirler.

Çocuğunuzla İyi İletişim Kurmak İçin Bilmeniz Gereken

t e k nik DEHALAR


9

DEHALAR


10 çocuğunuza SoYut Kavramları örneK verereK anlatın Bir ebeveyn olarak çocuğunuza anlatmak istediğiniz herhangi bir şeyi onun doğru anladığından emin olmalı, onun sizi anlayacağı şekilde kendinizi ifade etmelisiniz. Soyut olan kavramları anlatırken açıklayıcı olmalı ve ona örnekler vermelisiniz. Örneğin paylaşma konusunda çocuğunuzu eğitirken ona bu kavramı fiilen göstermeli ve sizi doğru anladığından emin olmalısınız.

K

endine güvenen, öz güveni yüksek ve mental olarak sağlıklı bir birey yetiştirmek istiyorsanız hazırladığımız bu listeyi okumalısınız. O zaman başlayalım... çocuğunuz Sİnİrlendİğİnde ne YapmalıSınız? Çocuğunuzla konuşurken kullandığınız yumuşak bir ses tonu ona öncelikle koşulsuz sevginizi hissettirecek, bununla birlikte kendisine çözümcü yaklaştığınızı, sakin olduğunuzu ve kendisinin de sakin olması gerektiğini düşündürecektir. Sakin bir şekilde yumuşak bir ses tonuyla konuşulacak her konu çözüme daha yakın

DEHALAR

ve anlaşılmaya daha açık olacaktır. çocuğunuzla İletİŞİm KurmaYı KolaYlaŞtırmaK ve güvenİnİ KazanmaK İçİn Konu her ne olursa olsun iletişim esnasında çocuğunuzun güvende hissetmesi ve güvenli bir ortamda olması size de güvenmesini sağlayacaktır. Korku objesinin veya çocuğunuzu tedirgin edecek herhangi bir ortamın sağlayacağı iletişim zayıf olacak ve çocuğunuzun iletişiminize olan güveni azalacaktır. Hatta mümkünse çocuğunuzla konuşurken diz çökerek ya da oturarak onunla aynı boyda olmaya çalışın. Bu, çocuğunuzun sizinle iş birliği yapmasını sağlayacaktır.

çocuğuNuZlA koNuŞurkeN kullANdIğINIZ YumuŞAk Bir ses toNu oNA öNcelikle koŞulsuZ sevgiNiZi hissettirecek, BuNuNlA Birlikte keNdisiNe çöZümcü YAklAŞtIğINIZI, sAkiN olduğuNuZu ve keNdisiNiN de sAkiN olmAsI gerektiğiNi düŞüNdürecektir.

çocuğun KendİSİne SaYgı duYmaSını ve öz güvenİ tam Bİr BİreY mİ olmaSını İStİYorSunuz? Çocukların olumlu ve iyi yönleriyle gurur duymak, övünmek her ebeveynin kolaylıkla içinde bulunduğu evrensel bir durumdur. Fakat çocuklar hatasız büyümezler ve yaptıkları hataların kendilerini kötü hissettirmesini istemezler. Bu sebeple çocuğunuzun iyi yönlerine ve başarılarına sahip çıktığınız gibi hatalarına ve başarısızlıklarına da sahip çıkmalı, ona doğru yolu sabır ve iyilik ile anlatmalısınız. Bu yaklaşımınız çocuğunuza hatalarını düzeltme davranışı kazandıracak ve onun kendisine olan saygısını kaybetmemesini sağlayacaktır. proBlemlerİ çözme BecerİSİ KazandırmaK İçİn Çocuğunuz yaşı gereği belli dönemlerde belli sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Bu durumlarda çocuğunuza çözümlerle gitmemeli, çözümü kendisinin bulması için onu teşvik etmelisiniz. Çözümü sizin bulmanız çocuğunuza sorunlar karşısında direnme ve çözüm bulma azmini kısıtlayacaktır. Çocuğunuza çözüm bulması için destek olmalısınız. rollerİ BelİrlemeK çoK önemlİ. çocuğunuzla arKadaŞ olmaYın! Günümüzde ebeveyn-çocuk ilişkisinde en çok konuşulan konulardan biri “Arkadaş gibi olmak”tır. Bu arkadaşlık çoğu ebeveyn tarafından yanlış anlaşılmakta ve beklenenin dışında bir sonuç vermektedir. Arkadaş gibi olmak; çocuğunuzun yaş


11 grubuna uygun olarak, sizi anlayabileceği ve karşılıklı anlaşabileceğiniz bir tavır ve dille ona yaklaşmanızdır. Çocuğunuzla gerçekten bir arkadaş olmanız değildir. Unutmayınız ki çocuğunuzun ömrü boyunca birçok arkadaşı fakat bir tane anne ve babası olacaktır. Çocuğunuzun sizin arkadaşlığınızdan çok anne-babalığınıza ihtiyacı olacaktır. Çocuğunuzla dertleşin, onu dinleyin, sizi anlamasını sağlayın ama asla onun için bir anne veya bir baba rolü olmaktan çıkmayın. Aksi takdirde çocuğunuz arkadaşına kızdığında, ona sinirlendiğinde, küstüğünde nasıl davranıyorsa size de aynı şekilde davranacaktır ve bu davranışlara izin vermeniz çocuğunuzun size olan saygısını azaltacaktır. İYİ Bİr dİnleYİcİ olun Çocuğunuzu her zaman dikkatle dinlemeli ve bunu ona hissettirmelisiniz. Asla çocuğunuzu dinliyor gibi yapmamalı, onu dinlerken başka bir şeye odaklanmamalısınız. O an bir işiniz olsa bile ona biraz beklemesi gerektiğini söylemeli, dikkatlice dinleyebileceğiniz bir zamanı birlikte yakalamalısınız.

ve sizinle her konuda konuşması için çocuğunuzu teşvik edecektir. Kuralları KoYarKen tutarlı olun Çocuğunuzla ilgili aldığınız her karar ve koyacağınız her kural kesin bir dille açıklanmalı ve sürekli uygulanmalıdır. Bu tutarlılık koyacağınız kuralların ve kararlarınızın doğruluğunun anlaşılmasını sağlayacaktır. anne–BaBa araSındaKİ uYum Çocuğunuza annesi veya babası olarak bir konuda bilgi verdiğinizde, kural koyduğunuzda, kızdığınızda veya takdir ettiğinizde eşinizin sizi bu konuda desteklemesi gerekmektedir. Söz konusu durumda aynı düşüncelere sahip olmasanız bile bunu çocuğunuza yansıtmamalı, kendi aranızda konuşarak çözüme ulaştırmalısınız. Aksi takdirde çocuğunuz otorite seçmek zorunda kalacak, alacağınız kararlara olan güveni ve saygısı azalacaktır.

çocuğuNuZu her ZAmAN dikkAtle diNlemeli ve BuNu oNA hissettirmelisiNiZ. AslA çocuğuNuZu diNliYor giBi YApmAmAlI, oNu diNlerkeN BAŞkA Bir ŞeYe odAklANmAmAlIsINIZ. o AN Bir iŞiNiZ olsA Bile oNA BirAZ Beklemesi gerektiğiNi söYlemeli, dikkAtlice diNleYeBileceğiNiZ Bir ZAmANI Birlikte YAkAlAmAlIsINIZ.

çocuğunuzla KonuŞurKen göz Kontağı Kurun Çocuğunuzla konuşurken onunla göz kontağınızı kesmemeye dikkat etmelisiniz. Bu çocuğunuza güven verecektir. Çocuğunuz bir şey anlatırken göz kontağı halinde kafanızı onaylar biçimde sallamanız, aralarda “hı hıı anlıyorum” demeniz veya “Evet, bu konuda haklısın” tarzında onaylamanız iletişiminizi güçlendirecek DEHALAR


12

LİSİ E V İ J E L O K R DEHALA YALÇIN YALÇINKAYA:

IN R A L K U C O Ç I S A “BUR

İÇİNDEKİ MADENİ ÇIKARAN

BİR OKUL” DEHALAR


13

Dehalar Koleji velilerinden Yalçın Yalçınkaya, kendisine ait birçok patentle ülkemizin yüz akı Elektronik Mühendislerinden… Kendi icadı olan birçok yenilikle sadece ülkemizde değil uluslararası arenada da isminden sıkça söz ettiren Yalçın Yalçınkaya, Dehalar Koleji’nin ilk velileri arasında yer alıyor. Dehalar Koleji’nin sadece bir okul olmadığını ifade eden başarılı mühendis, “Siz bu okula kaydınızı yaptırdığınız gün çok büyük bir ailenin bir ferdi oluyorsunuz.” diyor. Oğullarının ve veli olarak kendilerinin Dehalar Koleji’nden çok memnun olduklarını ifade eden Yalçınkaya, sorularımızı yanıtladı… Sizi tanıyabilir miyiz? 3 çocuk babası 50 yaşında AR-GE düşkünü bir elektronik mühendisiyim. Eşim bilgisayar programcısı. Çocuklarımın da genetik olarak kaçacak noktası kalmadığı için araştırmacı ve organik bir aileyiz.

dehalar Koleji ile nasıl tanıştınız? Garip gelecek ama Dehalar Koleji’ni inşaat halindeyken tanıdım ve inşaatta okulun müdüründen az ama bekçisinden fazla bulundum. Tek söylediğim şey: “ Bu okul tam bize göre sakın bizi yarı yolda bırakmayın’’ oldu.

öğrencinize okul seçimi yaparken hangi kriterleri göz önünde bulundurdunuz? dehalar Koleji’nin diğer okullardan farkı neydi? Butik bir eğitim ve çocuk-

ların maden ocaklarındaki cevheri çıkaracak bir okul aradık. Dehalar Koleji yıllardır bu heyecanı taşıyor ve en önemlisi kalıp dışı bir eğitimle donanımlı ve öz güvenli birer elmas çıkarıyor o madenden.

öğrenciniz kaç senedir dehalar’da öğrenim görüyor? çocuğunuzun okula yaklaşımı nasıl? Okul açıldığından beri okuyor. Oğlum çok memnun. Bir sorun yaşasak bile okul yöneticileri çözüm odaklı yaklaşımlarıyla, emin olun, bizlerin ayıramadığı zamanı harcıyor ve sorunu çözüyor.

dehalar Koleji’nin eğitim ve öğretim kalitesi hakkında bilgi verir misiniz? Sizin ve öğrencilerinizin beklentilerine cevap veriyor mu? Bu izafi bir yaklaşım olur ama beklentilerimizi

çItAYI hep Yükseltme gAYretiNdeler ve siZiN fikirleriNiZe öNem veriYorlAr. öğretmeNler çok sABIrlI Birer ANNe-BABA BeNim göZümde. defAlArcA tANIk oldum, gerçekteN doğAl Bir YAklAŞImlA ilgileNiYorlAr.

bir binanın temeli gibidir. Temel sağlam olmazsa siz katları çıktıkça o bina yıkılmaya mahkûmdur. Belki bu sene arabanızın okulun, öğretmen-öğmodelini yükseltemeyerenci ilişkileri hakkınceksiniz. Ya da almayı düdaki düşünceleriniz şündüğünüz koltuk takımı nedir? öğretmenler bir sene daha bekleyecek. gereken ilgiyi öğrenciAma siz en kârlı yatırımı lere gösteriyorlar mı? yapacaksınız. Ben size Öğretmenlerimiz çok sabır- okulun dış makyajından lı birer anne-baba benim bahsetmiyorum, eğitimin gözümde. Defalarca tanık ve eğitmenlerin kaliteoldum, gerçekten doğal sinden bahsediyorum. bir yaklaşımla ilgileniyorKontenjan dolmadan bu lar. aileye katılın…

karşılıyorlar. Çıtayı hep yükseltme gayretindeler ve sizin fikirlerinize önem veriyorlar.

dehalar Koleji yabancı dil öğretimi konusunda başarılı bir okul mu? etkili bir İngilizce eğitimi veriliyor mu? Bu soruyu abartmadan tek bir cümleyle cevaplıyorum. Oğlum evdeki ayaklı sözlük ve tercümanımız. Sıkışan onu çağırır.

okul yöneticilerinin velilerle olan iletişimleri hangi boyutta? okulveli iletişimi sizi mutlu ediyor mu? Had safhada. Süslü kelimeler yerine şöyle diyelim: “Siz bu okula kaydınızı yaptırdığınız gün çok büyük bir ailenin bir ferdi oluyorsunuz.’’

dehalar Koleji’yle yeni tanışacak veli ve öğrencilere iletmek istediğiniz düşünceleriniz nelerdir?

oğlum dehAlAr koleji’NdeN çok memNuN. Bir soruN YAŞAsAk Bile okul YöNeti– cileri çöZüm odAklI YAklAŞIm– lArIYlA, emiN oluN, BiZleriN AYIrAmAdIğI ZAmANI hArcIYor ve soruNu çöZüYor.

İlk ve orta eğitim 20 katlı DEHALAR


14

DEHALAR

id


15

t a k ik ÇOCUKLARDA Telefon&Tablet BAĞIMLILIĞINA

ArIk Bilimsel olArAk dA BAğImlIlIk kAtegorisiNe gireN telefoN ve tABlet kullANImI öZellikle çocuk ve ergeNler içiN BüYük Bir tehlike hAliNe gelmeYe BAŞlAdI. telefoN ve tABlet BAğImlIsI olAN YA dA Bu BAğImlIlIğA AdAY olAN çocuk ve ergeNleriN sAYIsI her geçeN güN ArtIYor. telefoN ve tABlet kullANImIYlA ilgili eBeveYNleriN merAk ettiği sorulArI kliNik psikolog ipek gökoZAN’A sorduk...

DEHALAR


16 şekilde tabletten alabiliyor. Bütün bu nedenlerden ötürü tablet artık çocukların vazgeçilmez arkadaşı oluyor.

Klinik psikolog İpek gökozan

çocuklar niçin tablet ve telefona bu kadar düşkün?

oyuncaklar artık çocuklara sıkıcı geliyor. Beyin, çalışma prensibi olarak uyaranı daha fazla olan, Ekranı olan elektronik hareketli ve renkli şeylerle bütün aletler çocuklara meşgul olurken dopamin ve hatta yetişkinlere son denen, hazzı ve tatmin yıllarda çok cazip gelmek- olmayı sağlayan hormotedir. Özellikle bir çocuğa nu daha fazla salgılar. tablet, bilgisayar ve cep Tabletle çok fazla zaman telefonu gibi renkli, degeçiren çocuk bu horvamlı görüntüsü değişen, mon salgılandığı sürece fazlasıyla hareketli oyunçok mutlu olur ve tablet lara sahip olan teknoloji kullanımı bir bağımlılıaraçları çok çekici gelğa dönüşebilir. Ayrıca mekte; bu aletler diğer bildiğimiz üzere çoğu kez oyuncakları bir kenara tablet oyunları arkadaş bırakıp zamanı sadece gerektirmez. Sosyalleşme onlarla geçirme isteği kaygısı yaşayan bir çocuk doğurmaktadır. için arkadaş edinmek zoÖzellikle tabletlerdeki runda olmadan eğlenmek ve cep telefonlarındaki elbette daha kolay ve caoyunlar, ekrandaki renkzip oluyor. Çocuk gerçek ler, uygulama marketlehayattan sıyrılıp kendine rinde heyecan yaratan tablet üzerinden yeni bir ve sürekli güncellenen dünya kuruyor ve kendini oyunlar çocuklarda tableti o dünyaya ait hissetmeye neredeyse vazgeçilmez başladıkça daha mutlu kılıyor. Oyuncakçılarda oluyor. Bunlara ek olarak satılan oyuncakların çocuklar merak ettiği büyük kısmı tablet kadar bütün soruların cevaplarağbet görmüyor, çünkü rını resimli ve videolu bir DEHALAR

şey devamlı değişen ve aksiyonlu ekran görüntüleri oluyor. Bunlara ek olarak bazı aileler çocuklara yemek yedirmek, ödev tablet ve telefon kulla- yaptırmak veya ev işlerinde sorumluluk vermek için nımı zararlı mı? Yararı tableti bir ödül mekanizvar mı? ması olarak kullanıyor. Bir Yapılan araştırmalar süre sonra çocuk da tablet gösteriyor ki, çocuklarda olmadan hiçbir iş yapmatabletin ve telefonun fazla maya başlıyor. kullanımı beyin gelişimini Bunların yanı sıra, olumsuz etkiliyor. Örneğin tablet kullanımının elbette 2 yaş civarı, bir çocuğun faydalı yanları da var. dil gelişiminin en hızlı Örneğin 3-6 yaş arasındaolduğu dönemdir ve bu ki çocuklar hayatı tanıdönemde anne-baba çomak ve anlamak isterler. cukla konuşmak ve oyun Hayal güçleri gelişmeye oynamak yerine çocuğun başlamıştır ve bu dönemeline tablet verirse dil de merak ettikleri pek gelişimi sekteye uğruyor. çok şey olur. Çocuk, bir Tablet ve telefon başında yetişkin eşliğinde tablet kalan çocuk sessizleşiyor kullanarak merak ettiği ve fiziksel aktivitelerinde hayvanların, farklı ülkebelirgin bir azalma oluyor. lerin, bilimsel deneylerin Uzun süreli tablet kullaresimlerini ve videolarını nımları çocukların dikkat görerek öğrenirse çocuğun ve odaklanma becerilerini araştırmacı yanı gelişir ve de olumsuz etkiliyor. Çok tatmin olur. Ek olarak, “Her renkli ve hareketli şeylerle tablet oyunu çocuklar için zaman geçirmeye alışan kötüdür.” diyemeyiz. Bazı bir çocuk, ileride kitap oyunlar elbette faydalı okuma veya ders dinleme olabilir; örneğin eksiklikleri gibi daha süreğen ve az veya farklılıkları bulma uyarıcıya sahip olan işlerle oyunları gibi. Ancak yine meşgul olduğunda kolay- de zaman limiti koymayı ca sıkılıyor. Çünkü alıştığı ihmal etmemek gerekir.

YApIlAN ArAŞtIrmAlAr gösteriYor ki, çocuklArdA tABletiN ve telefoNuN fAZlA kullANImI BeYiN geliŞimiNi olumsuZ etkiliYor.


17

çocuklarda doğru tablet ve telefon kullanımına başlama yaşı nedir? ne sıklıkta ve ne amaçla kullanılmalıdır? Bir bebeğin beyin gelişimi yaklaşık 30-31. aya kadar çok hızlı devam eder. Araştırmalar 30. aya kadar bebeğin eline kesinlikle tablet veya telefon verilmemesini gösteriyor. Aksi takdirde nörolojik gelişim sekteye uğrayabiliyor. 3 yaştan itibaren aileler kontrollü ve zaman kısıtlamalı şekilde çocuklarda tablet kullanımına izin verebilirler. Çocuklar için uygun eğitsel ve bilimsel içerikleri destekleyen programların kullanılması ile başlayabilirler. Ancak elbette çocuklar tablet ve telefonla ne kadar az zaman geçirirlerse, o kadar iyi olacaktır. Biz uzmanlar, anne-babalara 6 yaşa kadar günde 30 dakikadan fazla tablet ve telefon kullanımına izin vermemelerini tavsiye ediyoruz.

sa, tabletle ve telefonla ilişiğini kesmek istediğinizde size çok büyük tepkiler gösteriyor veya öfke krizlerine kapılıyorsa, tablet ve telefon olmadan kendini çok mutsuz ve huzursuz hissediyorsa o çocuk için tablet ve telefon vazgeçilmez bir araç hâline gelmiş demektir. Burada anne ve babalara büyük görev düşüyor aslında. Tabletle ve telefonla tanışan bir çocuğa en başından itibaren zaman kısıtlaması konursa tablet ve telefon bağımlılığı gibi bir durum yaşanma riski çok daha aza iner.

çocukların tablet ve telefon kullanımına izin verirken nasıl sınırlar koymalıyız?

Bazen anne ve babalar çocuğa kural koyarken davranışları ön plana çıkarmaktansa fazlaca konuşmayı ve açıklama yapmayı tercih ediyorlar. Bu pek de iyi bir yöntem değildir. Çocukların birçoğu yapılan uzun ortaöğrenim çağındaki açıklamaların bir kısmını dinlemezler, hatta dinleçocuklar tablet ve teyemezler; çünkü dikkat lefonla ne kadar vakit süreleri kısıtlıdır. Tablet ve geçirebilirler? bilgisayara sınır koyarken Ortaöğrenim için ödevler de her defasında uzun ve sorumluluklar bittikten uzun açıklamalar yapılırsonra hafta içi günde en sa çocuk, ebeveyinlerini fazla 1 saat, hafta sonu dinlemez. Burada yapılise günde en fazla 2 saat ması gereken şey en baolmak üzere zaman geçirşından, daha çocuk tablet melerini öneriyoruz. kullanmaya başlamadan çocukta tablet ve ona, tabletin ve telefonun telefon bağımlılığı uzun süreli kullanımının oluşup oluşmadığı nasıl ne gibi zararlara yol açaanlaşılır? bileceğini açıklamaktır. Ardından oynamak için Eğer bir çocuk tabletin ne kadar süresi olduğu, ve telefonun başından tableti ve telefonu kullanırkalkmakta zorlanıyorsa, ken neler yapmaya izni oloyun oynarken sorumduğu gibi sınırlar çizilmeli luluklarını ve görevlerini ve uyulmadığı takdirde ihmal ediyorsa, gününün sonucunun ne olacağı büyük kısmını (örneğin uyanık olduğu sürenin en söylenmeli (örneğin 20 dakikalık oyun süresini az 1/3’nü) tablet başında 10 dakika aşan bir çocuk geçirmekte ısrarcı oluyor-

ortAöğreNim içiN ödevler ve sorumluluklAr BittikteN soNrA hAftA içi güNde eN fAZlA 1 sAAt, hAftA soNu ise güNde eN fAZlA 2 sAAt olmAk üZere ZAmAN geçirmeleriNi öNeriYoruZ.

ertesi günkü 20 dakikalık oyun hakkından 10 dakika kaybeder gibi). Kuralı aşan çocuğa bağırmak, kızmak, hakaret etmek iyi bir yöntem değildir. Çocuk zaten ertesi günkü hakkından feragat ederek kurallara uymamasının bedelini ödeyecektir.

çok uygulamada yaşa göre filtreleme veya sınır koyma seçenekleri var, buna mutlaka dikkat edilmeli. Eğer çocuk tablette zaman geçirirken internet kullanacaksa, arama motorunda gezinirken uygunsuz sitelere girmemesi için aile filtreleme paketleri tercih edilebilir. Zaman tablet ve telefon kulsınırlaması getirilmesinin lanımı anne ve baba daha iyi olacağından tarafından denetlenme- yukarıda bahsetmiştik. li mi? Tablette oynanacak oyun içeriklerinde ise şiddet, hırÇocukların tablet ve telefonla zaman geçirirken ne sızlık, ölüm, cinsellik gibi ile ilgilendiklerinin deneti- temaların olmadığı oyunların seçilmesi konusunda mi kesinlikle anne ve badikkatli olmalıyız. balarda olmalı. Artık pek

DEHALAR


18

sosyal me kİşİlerİ Nasıl Etkİlİyor?

fAceBook, twItter, INstAgrAm’IN ruh sAğlIğINA etkileri... sosYAl medYANIN ruh sAğlIğI üZeriNdeki etkileri koNusuNdA Bilimsel ArAŞtIrmAlAr Ne gösteriYor?

DEHALAR


19

edya StreS

İnsanlar gündelik stres ve sıkıntılarından uzaklaşmak için sosyal medyaya başvuruyor. Ancak yapılan araştırmalar sosyal medyanın stresi gidermek yerine daha fazla strese yol açtığını gösteriyor. 1800 kişi üzerinde yapılan ünyada üç araştırmalar kadınların milyar insan, erkeklerden daha fazla yani toplam strese girdiğini gösterinüfusun yüzde yor. Başkalarının kendi 40’ı sosyal stresini paylaştığı Twitter medya kullanıyor. Araştır- ise sosyal medya içinde malar günde ortalama iki en büyük stres kaynağı. saatimizi sosyal medyada Fakat kadınlar Twitter’ı geçirdiğimizi gösteriyor. kullandıkça daha az streBu, her dakika yarım se giriyorlar. Erkeklerin sosmilyon tweet ve Snapcyal medya ile ilişkisi daha hat fotoğrafı paylaşılması mesafeli olduğundan aynı anlamına geliyor. etkiyi göstermiyor. AraştırSosyal medyanın yaşa- macılar genel olarak sosmımızda önemli bir yeri yal medya kullanımının var. Ama sosyal medyada stresi bir miktar azalttığı acaba sadece zamanımızı sonucuna vardı. değil ruhsal sağlığımızı da ruH Halİ mı feda ediyoruz? 2014’te Avusturyalı Sosyal medya yeni bir araştırmacılar 20 dakikaolgu olduğu için bu konulık Facebook kullanımı daki araştırmalar sınırlı. ardından kişilerin ruhsal Fakat bu konudaki mevcut araştırmaların vardığı durumunun inişe geçtiğini gözledi. İnsanlar bunun sonuçları derledik.

D

nedenini Facebook’u zaman kaybı olarak görmelerine bağlıyor. Başka bir araştırma ise iyi veya kötü ruh halinin kişiler arasında sosyal medya üzerinden yayılabileceğini gösteriyor. Kötü hava koşulları olumsuz paylaşımları yüzde 1 kadar artırıyor. Olumlu paylaşımların yayılma etkisi daha fazla oluyor. Ama bunun gerçekten moral artırıcı bir etkisinin olup olmadığı henüz bilinmiyor. endİŞe (anKSİYete) Araştırmacılar sosyal medyanın tetiklediği endişe, huzursuzluk, uyuma ve konsantre güçlüğü gibi belirtileri inceledi. Yedi ve daha fazla sayıda sosyal medya platformu kullananların, 0-2 sayıda platform kullananlara kıyasla üç kat daha fazla genel endişe semptomları taşıdıkları görüldü. Ancak sosyal medyanın endişeye ne şekilde neden olduğu bilinmiyor. Bu konuda daha fazla araştırma ihtiyacı vurgulanıyor. depreSYon Bazı araştırmalar depresyon ile sosyal medya kullanımı arasında bağlantı kursa da, sosyal medyanın iyi sonuç alacak şekilde kullanılmasının da mümkün olduğunu gösteren çalışmalar var. 700 öğrenci üzerinde yapılan iki araştırmada, moral bozukluğu, değersizlik hissi, umutsuzluk gibi depresyon belirtilerinin sosyal medya üzerinden yapılan etkileşimlerin kalitesiyle ilgili olduğu görüldü. Negatif etkileşimde bulunanlar daha fazla depresyon belirtisi gösteriyordu.

Benzer bir çalışma 2016’da 1700 kişi üzerinde yapıldığında, en fazla sayıda sosyal medya platformu kullananlar arasında depresyon ve endişe riskinin üç kat arttığı görüldü. Bunun nedenleri arasında sosyal medya üzerinden yapılan zorbalık, başkalarının yaşantısı konusunda çarpık fikirler, sosyal medyada geçirilen zamanın boşa olması hissi gibi etkenler var. Fakat araştırmacılar, sosyal medyanın depresyonun erken teşhisinde nasıl kullanılacağı konusunda da çalışma yapıyor. 476 kişinin Twitter paylaşımları incelenip hazırlanan kategorilere göre, henüz depresyon belirtileri ortaya çıkmadan, vakaların yüzde 70’inde depresyon öngörüsü doğru bir şekilde tespit edilebilmiş. Geçen yıl da 166 kişinin Instagram fotoğrafları incelenerek benzer bir sistem kurulmuş ve aynı ölçüde başarılı sonuçlar alınmıştı. BağımlılıK Bazı araştırmacılar tweet atmayı engellemenin sigara ve alkolden daha zor olduğunu söylese de, mevcut ruh sağlığı bozuklukları arasında sosyal medya bağımlılığına yer verilmiyor. Fakat sosyal medya da bu konuda yapılan araştırmalardan çok daha hızlı ilerliyor. Bu nedenle araştırmacılar muhtemel bağımlılık sorunlarını teşhis etmek için kendi özel ölçüm yöntemlerini belirliyor. Sosyal medya bağımlılığı diye bir şey varsa bu internet bağımlılığı kategorisine girer ki, bu resmen kabul edilmiş bir sorundur.

DEHALAR


20

öğreNciler ve eBeveYNlerde kAYgI her geçeN güN ArtIYor. uZmANlAr ise BAŞArIYI direkt etkileYeN kAYgIYI koNtrol AltINA AlmAk içiN öNemli uYArIlArdA BuluNuYor.

DEHALAR


21

bu düşünceler

sınav

KAYGISINI artırıyor

DEHALAR


22

E

yvah sınava çok az kaldı, ya başarısız olursam, anneme babama ne derim, benden evlat mı olur, başaramazsam yüzlerine nasıl bakarım, rezil olacağım, okuyorum ama anlamıyorum, soruları yapamayacağım vs. Kaygı düzeyi normal adayın sınavı test olarak, anormal kişilerin ise tehdit olarak algıladığına dikkat çeken Uzm. Psk. Seliyha Alten, kaygının uzun yıllar boyunca öğrenilmiş temel tutumlardan ve düşüncelerden kaynaklandığını, kişinin isterse bu tutum ve düşüncelerden kurtulabileceğini söyledi.

sınav kaygısı yaşayan öğrencilerin sınavlara hazırlanırken, sınavdan önce ya da sınav sırasında aklından geçen düşüncelerden örnekler verilmiştir. Ayşe GiBi mi düşünüyorsunuz?

Ayşe ders çalışırken: “Eyvah sınava 1 ay kaldı. Düşündükçe nefesim daralıyor, ellerim titriyor. Ya başarısız olursam! Çalışmaya çalışıyorum, bir türlü dikkatimi toplayamıyorum, başaramayacağım. Ya başaramazsam, bunu düşünmek bile istemiyorum. Mahvolurum, mutlaka başarmalıyım, başarmam şart. Ama bu böyle olmaz, yarım saattir KaYgınızın türü ne? masanın başındayım Kaygı, kişinin bir uyarandaha tek satır okumadım. la karşı karşıya kaldığında Bu gidişle kesin kazanayaşadığı, bedensel, duymayacağım. Neyse biraz gusal ve zihinsel değişim- okudum, sanırım okudulerle kendini gösteren bir ğumu anladım, evet böyle uyarılmışlık durumudur. gitmeli, hep okuduklarımı Sınav kaygısı ise sınav anlamalıyım. Şimdi şu koöncesinde öğrenilen bilgi- nuya bakayım, eyvah bu nin, sınav sırasında etkili konu çok zor, anlamadım bir biçimde kullanılmasıişte, şimdi ben ne yapana engel olan ve başarıcağım, anlamıyorum işte, nın düşmesine yol açan ya anlayamazsam! Ben yoğun kaygıdır. Sınav niye böyleyim, başkaları kaygısı bir anlamda, bire- bir oturuşta anlıyor, bende yin var olan potansiyelini bir acayiplik var, sanırım ortaya koymasına engel aptalım ben. Of kurtulolan kaygıdır. mak istiyorum bu dertten, Çalışmamaya bağlı kalkmak istiyorum maolarak ortaya çıkan kaygı, sadan, yeter! Ya annem sınav kaygısı olarak ele çalışıyorum diye bana alınamaz ancak çalışma yemek getirdi, zavallı sırasında ortaya çıkan kadıncağız benim için ve etkili çalışmaya engel kendini parçalıyor. Ama olan kaygı da sınav kaybenden de evlat mı olur, gısı kapsamında değeroturup çalışamıyorum lendirilir. bile, kazanamayacağım, Sınav kaygısı, bireyin ya başaramazsam yüzlerizaman içerisinde çeşitli ne nasıl bakarım.” öğrenme süreçleri sonuYoKSa aHmet veYa cunda, sınavları belli bir gülaY gİBİ mİ? hedef doğrultusunda, geçilmesi gereken araçlar Ahmet sınav yerine gidiyor: “Dayımın oğlu ne olarak değil, tehlike ve güzel tıbbı kazandı, rezil engel olarak algılamaya başlaması ile ortaya çıkan olacağım herkese. Annem de mahcup olacak, of bir sorundur. Aşağıda DEHALAR

ya istediği gibi bir evlat olamadım. Eğer kazanamazsam bu bir facia olur, bu sefer kazanamazsam bir daha asla yapamam, girmeyeceğim bir daha sınava, ne yapayım askere giderim, bir yerde iş bulur çalışırım, ben asla başarılı olamayacağım zaten okulda da başarılı olamadım, aman ben başarısızın biriyim zaten.” Gülay sınavda: “Bu soruyu yapamıyorum, eyvah yapamayacağım, ya başka soruları da yapamazsam, zaman da yetişmeyecek, imkânsız, yetiştiremeyeceğim, ben mahvoldum, hayatım bitti.” Benzer örneklerin çeşitlendirilebileceğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Seliyha Alten, sınav kaygısının bireyin düşünce süreçleri ile çok yakın ilişkili bir duygu durumu olduğuna dikkat çekiyor.

Söz konusu düşünce süreçlerinin bazı duygusal ve fiziksel belirtileri olduğunu ifade eden Alten, bunları aşağıdaki şekilde sıralıyor. Bu Belİrtİler varSa KaYgı da var! Karamsarlık, dikkati toplamada güçlük, öfke, düşünememe, zor sorularda panik, gerginlik, sinirlilik, çarpıntı, terleme, baş ağrısı, karın ağrısı, kol ve bacaklarda ağrı, mide bulantısı, bitkinlik, durgunluk, ellerde soğuma hissi, göz bulanıklığı, sık tuvalete çıkma gereksinimi. KaYgıSı normal adaY Sınavı teSt, fazla olan İSe teHdİt olaraK algılıYor! Sınav kaygısı yüksek olan öğrencilerle normal düzeyde kaygı yaşayan öğrenciler arasında bazı farklar vardır. Kaygı düzeyi normal olan kişiler sınav


23 KaYgıYı YenmeK mümKün!

durumlarını, başarılarının test edileceği bir fırsat olarak değerlendirirken, kaygısı normalin üzerinde olan kişiler bu durumları bir tehdit olarak algılarlar. Sınavla ilgili durumlarda kendileriyle olumsuz bir diyalog içine girerler. Gerçek dışı ve karamsar bir düşünce tarzını seçerler. Sınav öncesi ve sonrası fizyolojik uyarım dereceleri aynı olduğu halde, normal düzeyde kaygı yaşayan kişiler, bu uyarımı sınavda daha fazla çaba göstermeye yönelik bir ipucu olarak algılarken, kaygısı yüksek olanlar yaşadıkları endişe yüzünden, bunu olumsuz bir durum olarak görmektedirler. KaYgı teK BaŞına gelİŞtİrİlmİYor! Sınav kaygısı öğrencinin tek başına geliştirdiği bir kaygı değildir. Aile orta-

Sınav kaygısıyla başa çıkabilmek için öğrencinin ve yakın çevresinin sınava ilişkin tutum ve algılarında değişiklikler yapması gerekmektedir. Düşünce süreçleri, sınava ilişkin tutum ve yaklaşımlar değişmeden kaygıyla mücadele olası değildir. Örneğin, “Bu sınavda başarısız olacağım ve herkes aptal olduğumu düşünecek” ifadesi yerine, “Başarısız olmak ya da olmamak benim elimde. Şansım var, bunu kullanabilirim. Başarısız olsam bile bu benim aptal olduğumu göstermez.” şeklindeki bir ifade, duruma daha gerçekçi bakmanızı sağlayacaktır. Ancak bu kolay bir değişim süreci değildir. Daha önce de ifade edildiği gibi, sınav kaygısı olan öğrencinin kaygısını yenebilmemı, okul ve dershanelerde si için hem kendisinin hem de yakın çevresinin tutum öğretmenlerin tutumları değiştirmesini gerektiren ve öğrencinin kaygı bir sürece gereksinimi vareğilimleri sınav kaygısıdır. Nefes egzersizleri ve nın oluşumunda etkin rol kas gevşeme tekniklerinin oynarlar. Eleştirel, kontrolöğrenilmesi de kaygıyla cü, yargılayıcı, sınavı bir başa çıkmada yararlı ölüm kalım meselesi gibi ve etkilidir. Uzun süre gören, çocuğunun ya da sınavlara çalışırken ya öğrencilerinin akademik da sınav sırasında kaygı başarısını kendi başasorunu yaşanıyorsa bir rısı olarak da algılayan uzmandan yardım almak ebeveyn ya da öğretmen gereklidir. Unutulmamalıtutumları kaygıya hizmet dır ki kaygı duygusu uzun ederler. Bu noktada çoyıllar boyunca öğrenilmiş cuğa “Kazanamasan da temel tutumlardan ve bizim için önemli değil, biz düşüncelerden kaynaklaseni her durumda sevinır ve kişinin bu tutum ve yoruz” ve benzeri ifadeler düşünceleri değiştirebilkullanmak da durumu mesi için belirli bir süreye düzeltmez. Çünkü bu tür gereksinimi vardır. Uzman ifadelerde “Kazanmanı isyardımı, bu süreçte öğrentiyoruz, kazanamasan da ciye ve yakın çevresine biz ebeveynlerin olarak kılavuzluk edecek ve mecburen seni sevecebireyin potansiyelini gerğiz, yapacak bir şey yok” çekleştirmesine engel olan gibi bir mesaj da gizlidir, sınav kaygısı durumunu ebeveynin vermek istediği alt etmesine yardımcı mesaj bu olmasa da böyle olacaktır. algılanmaya müsaittir.

“Bu sINAvdA BAŞArIsIZ olAcAğIm ve herkes AptAl olduğumu düŞüNecek” ifAdesi YeriNe, “BAŞArIsIZ olmAk YA dA olmAmAk BeNim elimde. ŞANsIm vAr, BuNu kullANABilirim. BAŞArIsIZ olsAm Bile Bu BeNim AptAl olduğumu göstermeZ” ŞekliNdeki Bir ifAde, durumA dAhA gerçekçi BAkmANIZI sAğlAYAcAktIr.

DEHALAR


24

“geleceğe umutlA BAkAN, mutlu ve sAğlIklI çocuklAr YetiŞtirmek” ilkesiYle YolA çIkAN dehAlAr koleji, kIsA ZAmANdA kAZANdIğI BAŞArIlArlA eğitim düNYAsININ pArlAYAN YIldIZlArI ArAsINdA Yer AldI.

DEHALAR


25

yi i her Yönüyle

insan olmak iyi bir eğitim ve öğretimden geçer

Butik okul konseptli vIp metotları ile bilimsel ve akademik başarılarının yanında kendilerine güvenen, millî ve manevi değerlere sahip çıkan ve mutlu olmayı bilen sağlıklı bireyleri hayata hazırlamayı amaçlayan dehalar koleji, howard gardner’ın kurucusu olduğu “çoklu Zekâ kuramı” ve diğer çağdaş öğretim yöntemlerinden aldığı ilhamla eğitim hayatında mucizeler yaratıyor. dehalar koleji’nin başarılarının altındaki sırları kurucuları murat ünal ve sabri özyurt’a sorduk.

DEHALAR


26

okulumuZ YABANcI dil sistemi türkiYe’de ilk keZ; Bir dili meYdANA getireN tüm uNsurlArI dil eğitimiNe kAtArAk cümle kurABilme BecerileriNe odAklANAN, eNtelektüel Birikimler suNAN metotlArI ile tüm AvrupA dilleriNiN ortAk sistemiNe göre düZeNleNmiŞ (multIlINguAl – çokdilli-) öğretim modeliYle öğreNcilerimiZ içiN sAdece “koNuŞulAN dil” değil “YAŞAYAN dil” olmuŞtur.

dehalar Koleji’nin dünü, bugünü ve yarınını bizimle paylaşır mısınız? M.ü.: Şüphesiz ki her yönüyle “iyi” insan olmak iyi bir eğitim ve öğretimden geçer. Ailede başlayan eğitim hayatı, sistematik bir şekilde okulda devam ederken gelişen ve değişen tüm şartlar değerlendirilmelidir. Gelenekten geleceğe doğru köprüler kurulmalı; çağın ihtiyaçlarına göre öğrenen, öğrenmeyi öğrenen; araştıran, eleştirebilen; dijital ortamı fark eden; teknoloji okuryazarı olabilen; millî manevi değerlere sahip çıkan; kişisel gelişim sağlayan; özgüvenli, saygılı, sorumluluk sahibi, nitelikli bireyler yetiştirilmelidir. DEHALAR

ve ortaokul kademelerinde okul öncesinden 8. sınıfa kadar eğitim öğretim faaliyeti gerçekleştiriyoruz. Başarılı bir okulun sahip olması gereken temel özellikler nelerdir?

İşte tüm bu amaçlar doğrultusunda, eğitime farklı bir bakış açısı getirmek, okulumuzM.ü.: Başarılı olmak daki öğrencilerimizi yetiştirmenin yanı sıra bulunduğumuz bölgenin kültürel gelişimine de katkıda bulunmak düşüncesiyle 2015 yılında Kolejimizi kurduk. Kolejimiz, özel okul sektörüne model olabilecek butik okul tarzı ve VIP metotları ile çocukların akademik, ruhsal, zihinsel, bedensel, sosyal ve kültürel yönlerini geliştirmeye devam ediyor. Bu anlayışla, günden güne kurumsallaşan yapımız ve dinamik eğitim kadromuzla eğitime katkı vermeye devam edeceğiz. Hangi sınıflara eğitim veriyorsunuz? S.ö.: Anaokulu, ilkokul

için en önemlisi planlı olmaktır. Uygulanacak olan programların planlamasını yapmak; planın ise amaçlarımıza ve hedeflerimize uygun olması, bir bütünlük taşıması, sürdürülebilir, geliştirilebilir, sade ve anlaşılır olması, güvenli, ölçülebilir ve değer-


27

lendirilebilir olması gerekmektedir. Kurumsal olmayı hedeflemek, kurulan sistemi daima iyileştirmek önemlidir. Tabii bu sistemde yine en önemli unsur insandır. Okuldaki tüm öğretmen ve personellerin güçlü bir aile ruhu taşıyarak kuruma aidiyet hissetmesi, takım ruhu ile hareket etmesi sağlanmalıdır. Ayrıca idarenin sağlayacağı istişare ve ortak akıl zemini ile elde edilen verilerle hedeflere ulaşılmaya çalışılması da çok değerlidir. Öz eleştiri; swot analizi diye bilinen çalışma ile güçlü-zayıf yönlerin, fırsatlar ile tehditlerin değerlendirilmesi ve gerekli zemin ve zamanlarda, imkânlar dâhilinde değişikliklerin yapılması başarı sağlamak için gereklidir. Zaman yönetimi, iş takibi, öz denetim ve disiplinler arası çalışma da başarıyı getiren diğer bazı unsurlardır.

dehalar Koleji’nin diğer okullardan farkı nedir? S.ö.:Kolejimizde öncelikle her çocuğun öğrenmeyi öğrenmesi ve bilgiye ulaşması için takip edilecek her türlü klasik ve çağdaş yaklaşımlar ortaya konur ve eğitim kadromuzla farklı öğretim yöntem ve teknikleri hakkında beyin fırtınası yapılır. Tüm zümrelerin iş birliği içinde yaptığı çalışmalarla tüm duyuların algısına hitap eden sunumlar, görsel ve işitsel kaynaklar, araç-gereçler, materyaller, bilişim teknolojileri, deney malzemeleri, doğal malzemeler, geri dönüşüm materyalleri gibi pek çok unsurdan fayda sağlanır. Böylece öğretmenlerimizin rehberliğinde öğrencilerimizin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda oluşturulan atölye çalışmaları diye belirttiğimiz ürünler çıkar. Çocuklarımızın gelişimleri hem sınıf rehber öğretmenleri,

howArd gArdNer’IN kurucusu olduğu çoklu Zekâ kurAmI (multiple INtelligeNce) ile BütüN Zekâ AlANlArINA eŞit derecede öNem vererek tüm Zekâ AlANlArINI geliŞtirmeYe YöNelik fAAliYetler hAZIrlIYoruZ. hem rehberlik birimi tarafından takip edilir. Ölçme ve değerlendirme faaliyetleri ve öğrenciye özel sınav analizleri sonucunda tam öğretim modeliyle bire bir dersler yapılır, varsa ufak tefek eksikler tamamlanır. Ayrıca Türkçenin doğru ve estetik bir şekilde kullanılması da hassas olduğumuz bir alandır. İngilizce ve ikinci yabancı dil de sosyal ve akademik yaşamlarında etkin olarak

kullanılabilecek düzeyde öğretilir. Okulumuz yabancı dil sistemi Türkiye’de ilk kez; bir dili meydana getiren tüm unsurları dil eğitimine katarak cümle kurabilme becerilerine odaklanan, entelektüel birikimler sunan metotları ile tüm Avrupa dillerinin ortak sistemine göre düzenlenmiş (Multilingual – Çokdilli-) öğretim modeli olarak öğrencilerimiz için sadece “konuşulan dil” değil DEHALAR


28

“yaşayan dil” olmuştur. Öte yandan kullandığımız veli bilgilendirme sistemleriyle ailelerimize çocukları hakkında her yönden doğru fikir verebilmek de önemli bir çalışmamızdır. okulunuzda hangi konseptte eğitim veriyorsunuz? M.ü.: Okulumuzda genel olarak öğrenci merkezli, yaparak-yaşayarak öğrenme modelini benimsiyoruz. “Her çocuk özeldir.” fikrinden de esinlenerek onların farklılığını zenginlik olarak nitelendiriyoruz. Howard Gardner’ın kurucusu olduğu Çoklu Zekâ Kuramı (Multiple Intelligence) ile bütün zekâ alanlarına eşit derecede önem vererek tüm zekâ alanlarını geliştirmeye yönelik materyal hazırlıyor, etkinlikler gerçekleştiriyoruz. VIP imkânlar ile öğrenci gelişimini takip ediyoruz. Çocuklarımı-

zın vakitlerinin büyük kısmını geçirdikleri okulu, nitelikli bir yaşam alanı haline getiriyoruz. Böylece bir yandan onları keşfetmeye yönlendirirken biz ve aileleri de onları keşfediyoruz. Onların görme, öğrenme, tanıma, icat etme yeteneklerini geliştiriyoruz. dehalar Koleji’nde görev alan eğitimci ve öğretmenlerin sahip olduğu ortak paydalar nelerdir? S.ö.: Yukarıda da belirttiğim gibi Dehalar Kolejindeki eğitimci, öğretmen ve diğer birimlerimizde görev alan tüm çalışanlarımız, hatta velilerimiz, kocaman bir ailenin fedakâr, birbirine güçlü sevgiyle bağlanan birer ferdidir. Öğretmenlerimiz, her şey bir yana, gerçek öğretmen olmak idealini taşımaktadır. Gerçek öğretmen sadece ders öğreten kişi değil, aynı

dehAlAr kolejiNdeki eğitimci, öğretmeN ve diğer BirimlerimiZde görev AlAN tüm çAlIŞANlArImIZ, hAttA velilerimiZ, kocAmAN Bir AileNiN fedAkâr, BirBiriNe güçlü sevgiYle BAğlANAN Birer ferdidir.

zamanda samimi bir eğitimcidir. Kendisine emanet edilen milletin evladını eğitimin incelikleriyle donatır. Eğitimin, akademik başarının yanında millî manevi değerlerle yetiştirilmiş, sosyal, özgüvenli, zihinsel, kültürel, bedensel gelişimi de sağlayan önemli bir DEHALAR

süreç olduğunu bilir. Öğrencinin okulumuza başladığı dönem ve sonraki sürecini gözlem, ölçüm ve rehberlik çalışmaları ile takip eder, süreci ölçüp değerlendirerek sonuca ulaşır. Değişim ve gelişimi aile ile paylaşarak çocuğu geleceğe en iyi şekilde hazırlar.


29

akademik başarıları artan öğrencilerimizi tek tek değerlendiriyoruz. Profesyonel etüt sistemi ve destek programlarımız ile öğrenciye özel kazanım odaklı soru çözüm saatleri ayarlıyor, tüm sınıflarda Türkiye geneli deneme sınavları yapıyoruz. Sınav hazırlık grubu öğrencilerimiz için özel programlar uyguluyoruz. Bilim şenliği faaliyetleriyle ve ulusal-uluslararası yarışmalara katılarak proje üretmelerini sağlıyoruz. Sosyal sorumluluk projeleri, kazanım odaklı geziler, kulüp programları, kapsamı geniş ve oldukça renkli değerler eğitimi ile onları hayata hazırlıyoruz.

okul-öğrenci ilişkileriniz hakkında bilgi verir misiniz? M.ü.: Okulumuz samimi bir şekilde insan yetiştirmenin bilinci ve öğrencilerimize her bakımdan rol model oluşturmak düşüncesi ile hareket eder. Onları hayatın içinde tutmak, geleceğe hazırlamak için belirli bir düzen ve disiplin oluşturulmuştur. Toplumsal ahlak ve kurallara uygun hareket etmeleri için kurallar birlikte belirlenir ve buna uymayı kendilerinin istemesi için onlara fırsatlar tanınır. Özgür, demokratik, disiplinli, etkileşimli bir ortamın herkes için gerekli olduğunun bilincinde olurlar. Bu anlamda özellikle toplumsal hayatta demokratik bilinçle etkili olmaları için

okulunuzun başarıları hakkında bilgi verir misiniz?

S.ö.: Okulumuzun başarılı olması birinci önceliğimizdir. Öğrencilerimizi yerel, ulusal ya da uluslararası düzeyde düzenlenen sınav ya da yarışmalara yönlendiriyor ve hazırlıyoruz. Kuruluşumuzdan beri futbol, voleybol, masa tenisi, dart ve satranç branşlarında önemli başarılar kazanan öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz oldu. Ulusal ve uluslararası matematik yarışmalarında ve Türkiye geneli deneme sınavlarında Türkiye birincilikleri ve dereceleriyle çok önemli başarı elde ettiler. Çalışmalarımızın başarılarımızla Başarılı bir okul-veli iletişimi için neler yapı- taçlanması bize gurur de okul meclisi kuralveriyor ve bu uğurda yorsunuz? lara uygun bir şekilde hem bize emanet edilen oluşur ve dönem içinde M.ü.:Uyguladığımız çocuklarımıza, hem de işlevsel olarak okul eğitimin ailede destekvatanımıza karşı vaziyönetimine katkı sağlar. lenmesi, bazı projelerin femizi yerine getirmeye Öğrencilerimiz bizim ve birlikte uygulanması devam etmek istiyoruz. bu miletin evladıdır. güven ve başarıyı Bölgemizin kültürel artırmaktadır. Kuruluşu- gelişimine katkı vermek öğrencilerinizi sınavmuzdan beri ailelerimizi ayrıca gurur vericidir. lara ve hayata nasıl Eğitim camiasında sürecimize katıyoruz. hazırlıyorsunuz? emeği geçen her bir Özellikle veli eğitim seminerlerimiz, ana-baba şahıs veya kuruma da S.ö.: Öğrencilerimizi ilgi- okulu programlarımız, saygı ile başarılar dilili yönetmelikler çerçeailelerimizin duyarlılığı- yoruz. Okul-veli-öğrenci vesinde; her birini ayrı nı artırmıştır. Birlikte sos- iş birliği hassassiyetleriayrı tanıyabildiğimiz mizdendir. yal faaliyetler, geziler, bir ortamda, teknolojik sportif aktiviteler gerçek- Çalışmalarımızın başaaltyapıdan da istifade rılarımızla taçlanması leştiriyoruz. Çocuklarla ederek; hem geleneksel, ilgili gelişmeleri pedabize gurur veriyor ve bu hem çağdaş öğretim uğurda hem bize emagojik bir yönlendirme yöntem ve teknikleriyle ile hemen paylaşıyoruz. net edilen çocuklarımıbilgiye ulaştırıyoruz. za, hem de vatanımıza Her öğrenciye özel olaÜretken, eleştirel düşükarşı vazifemizi yerine rak dijital ortamda veli getirmeye devam etnebilen, takım çalışbilgilendirmesi, takip mek istiyoruz. ması yapabilen, zekâ ve analiz gerçekleştiriBölgemizin kültürel türlerine göre atölye yoruz. Okul-veli-öğrenci gelişimine katkı vermek etkinlikleri ile yaparak iş birliği hassassiyetleriayrıca gurur vericidir. yaşayarak öğrenen, mizdendir. deney ve gözlemlerle

DEHALAR


30

Ev Ödevi

r o y i m

YAPMAYI

v se u? m

“oğlum dersleriNi BitirdiN mi?” YA dA “kIZIm ödeviNi YAptIN mI?”… ev ödevi YApmAk, çocuklAr içiN BuNAltIcI Bir sürece döNüŞeBilir.

DEHALAR


31

Ö

dev yapma alışkanlığının bilinçli şekilde kavranıp, devamlılığının sağlanması için çocuğa ödev yapması gerektiğinin neden önemli olduğu anlatılmalı. Çocuklar, ödevlerin gereksiz ve angarya görevler olduğunu, kendilerini ders çalışmaktan alıkoyduğunu düşünebilirler. “Ben bunları zaten biliyorum ödeve ne gerek var ki?” diye yakınabilirler. Bu nedenle ödevlerin de bir çeşit ders çalışma pozisyonu olduğunu ve gereksiz olmadığını telkin edin. motİvaSYonunu YüKSeK tutun Belli aralıklarla ödeve mola verilmesi ve molalarda ödüllendirilmek, çocuğun motivasyonunu artırır. Uyku ve yemek saatlerinin düzenli olmasına da özen gösterilmeli. Çocuk okuldan geldiğinde dinlenmesi için ona belli bir süre verilmeli. Çocuklar bu sürede anne-babasıyla sohbet edebilir, oyun oynayabilir ve yemek yiyebilir. Ödev için ayıracağı süreye çocuklar ve aileler birlikte karar verilmeli. deSteğİnİzİ eKSİK etmeYİn Ödev yapma sürecinde çocuğunuza yardım edin. Bu, ödevi sizin yapacağınız anlamına gelmez ama ona nasıl yapması gerektiği konusunda rehber olabilirsiniz. Mesela sözlüğe nasıl bakacağını gösterebilir, bilgiye nasıl ulaşacağını öğretebilir ve yönlendirici olabilirsiniz. Böylece duygusal gelişimine de destek olursunuz. Ödevlerin anne-baba ya da aile büyükleri tarafından yapılması, çocukları

tembelliğe sürükleyebilir. Çocuklara ödevlerin bağımsız olarak kendileri tarafından yapılması gerektiği izah edilmeli ve ölçülü şekilde gerekli durumlarda müdahale edilip yol gösterilmeli. mutlaKa Kontrol edİn Ödevlerin okulda öğretmene sunulmadan önce anne baba tarafından kontrol edilmesi, çocuklara yaptıkları hataları düzeltme ve eksikleri giderme fırsatı verir. Diğer taraftan öğretmenler, yapılan ödevleri dikkatle incelemeli, sonraki ödevler için teşvik ve motive edici tutum sergilemeli. Çünkü çocuğun özene bezene hazırlayıp sunduğu ödevlerin, öğretmenler tarafından fazla dikkate alınmaması, onların ödev yapma hatta ders çalışma şevkini kırabilir. Şayet çocuğun, “Ödev yapacağım da ne olacak? Öğretmen bakmıyor.” serzenişleri olursa, okulla iletişime geçin. evdeKİ Huzur önemlİ İyi bir ev ortamı ve aile ilgisinin ödev yapmada akademik başarıyı artırmada önemli rolü

var. Ailelerin olumsuz tutumları çocukları ebeveynlerinden ve ödev yapma alışkanlığından uzaklaştırabilir. Öğrencilerin bu tutumları; ailelerin engellemeleri, ısrarları ve destek sağlamamalarından kaynaklanabilir. Bu nedenle çocuğun çabaları, anne-baba tarafından takdir edilmeli, her zaman desteklendiği hissi verilmeli. Ödev yapma sürecinde ebeveynler, çocuğun direnciyle karşılaşırlarsa onu motive etmek için olumlu bir dil ve ılımlı tutum sergilemeli. Buna rağmen çocuğun direnci ve ödev yapmaya olan isteksizliği devam ediyorsa öncelikle öğretmeniyle iş birliği içine girilmeli, gerek görülürse okulun veya başka bir birimin rehberlik hizmetinden destek alınmalı.” ortamı aYarlaYın Ses, ışık ve mobilya düzeni gibi değişkenler konusunda çocuğa uygun ortamlar sağlayın. Çalışma odasında televizyon gibi dikkatini dağıtacak eşya ya da cihaz bulundurmayın. Oda ısısını 23 dereceye ayarlamak uygun olur.

ödev YApmA süreciNde çocuğuNuZA YArdIm ediN. Bu, ödevi siZiN YApAcAğINIZ ANlAmINA gelmeZ AmA oNA NAsIl YApmAsI gerektiği koNusuNdA rehBer olABilirsiNiZ.

DEHALAR


32

Çocuğum zeki ama

dersleri kötü

DEHALAR


33

“çocuğum AkrANlArINA göre çok AkIllI, her ŞeYi BiliYor, çok güZel koNuŞuYor AmA okuldA öğreNemiYor, BAŞArIlI olAmIYor.” diYe YAkINAN Bir eBeveYNseNiZ...

P

sikiyatrist Uzm. Dr. Algun Tüfekçi, çocuklarda en sık görülen rahatsızlıklardan biri olan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun (DEHB) tedavi edilmediği takdirde hem çocukların hem de ailelerinin hayatlarını etkilediğine dikkat çekti. Okul çağında çocuğun; okul arkadaşlarını, öğretmenlerini ve sosyal çevresindeki kişileri de etkileyen DEHB’nin, çoğu zaman “hareketli çocuk” tanımlaması ile fark edilemediğini ifade eden Uzm. Dr. Algun Tüfekçi, DEHB’nin diğer olumsuzlukların yanı sıra okuldaki başarıyı da düşürdüğünü söyledi. YERLERİNDE DURAMAZLAR VE ÇOK KONUŞURLAR Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Uzm. Dr. Algun Tüfekçi, DEHB belirtilerini: “Çocukların erişkinlere göre çok daha hareketli olması doğal olmakla birlikte çocuğun ve ailesinin hayatını etkileyecek, okulda sorunlara neden olabilecek kadar hareketli olması hiperaktivite bozukluğunun belirtisidir. Bu çocukların elleri ayakları

kıpır kıpırdır. Ayrıca bu çocuklarda sınıf gibi oturulması gereken ortamlarda yerinden kalkma, gezinme, uygunsuz zamanlarda koşuşturma, devamlı bir hareket hâlinde olma ve çok konuşma gözlemlenir.” diye özetledi. el Yazıları BozuK ve unutKandırlar Hiperaktivitenin okul çağındaki çocukların hayatını daha da zorlaştırdığına dikkat çeken Dr. Algun Tüfekçi, hem çocuğun hem de çevresindekilerin yaşadığı bu zorlukları ise şöyle aktardı: “Okul çağına gelindiğinde DEHB’li çocuklar sıralarında oturamaz, derste kalkıp dolaşırlar. “Tuvalete gitmeliyim.” gibi bahanelerle sınıf dışına çıkmak isterler, konuşarak ya da fiziksel temasta bulunarak diğer arkadaşlarının dersi takip etmesine engel olurlar. El yazıları ve defter düzenleri bozuktur. Unutkandırlar, sık sık okul araç-gereçlerini kaybederler. Sabırsızlıkları nedeniyle soruları çabuk ve yanlış okuma ya da sorunun tamamını okumadan yanıtlamaya çalışırlar. Bu nedenle de sınavlarda dikkatsizce hatalar yaparlar.”

HİperaKtİf çocuKlar SıKlıKla Kaza geçİrİr Hiperaktif çocukların dürtüsellikleri nedeniyle olaylara gereğinden fazla tepki verdiğini ve buna bağlı olarak da haklıyken haksız duruma düştüğünü aktaran Dr. Algun Tüfekçi, dürtüselliğin yarattığı diğer sonuçları da şöyle anlattı: “Dürtüsellik; fiziksel olarak riskli davranışlar, başkalarının sözünü kesme, düşünmeden eyleme geçme, sıra bekleyememe, konuşma ya da oyunların arasına girme, tehlikeye eğilim, macera arayışı ve dış uyaranlara ani-beklenmedik yanıtlarla kendisini gösterir ve bu belirtiler sebebiyle çocuklar sıklıkla kazaya maruz kalırlar.” oKul çağına gelmeden doKtora götürülmelİ Dr. Algun Tüfekçi, ebeveynlerin çocuklarını dikkatlice gözlemlemesini ve eğer çocuğun; bir oyunu uzun süre devam ettirememe, aşırı hareketlilik, isteklerinin anında yapılmasını isteme gibi tepkisel davranışları varsa okul yaşına gelmeden önce mutlaka bir Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı ile görüşülmesini önerdi.

DEHALAR


34

Kıvanç tatlıtuğ Modifiye merakı olan oyuncu, Chevrolet Tahoe kullanıyor.

arDa turan Türk futbolu için adeta tarihe geçen isimlerden biri olan ve hayatı üzerine hem yerli hem de yabancı kanalların pek çok belgesel film yaptığı Arda Turan, Aston Martin DB 9 kullanıyor.

a

eN üNlü Ün, şan, şöhrEt, para, parıltılı haYat DEnincE aKla gElEn ÜnlÜ iSiMlEr hangi araba MODEllErini, hangi araba MarKalarını tErcih EDiYOr?

bEYazıt öztÜrK Otomobilleriyle pek gündeme gelmese de Beyazıt Öztürk, basına yansıyan fotoğraflarda görüldüğü üzere Maserati GranTurismo S kullanıyor.

DEHALAR


35

KEnan iMirzalıOğlu Yıldız Teknik Üniversitesi mezunu olan ve oyunculuk alanında çok başarılı bir kariyer elde eden ünlü oyuncu da otomotiv dünyasının takipçilerinden. Araba alırken kendisi için ikinci el ya da sıfır kilometre olmasının fark etmediğini söyleyen oyuncu, Mercedes tutkusu olduğunu da pek çok röportajında belirtmiş.

arabalar cEM YılMaz

Sinemaya, oyunculuğa, gösteri ve sahne sanatlarına, gastronomiye ve müziğe olduğu kadar otomobillere de ilgi duyan komedyen Cem Yılmaz, birden fazla otomobile sahip. En sevdiği arabalarından biri ise Bentley Continental GT.

O

tomobil sahibi olmak, sadece ulaşım için bireysel bir konfora sahip olmaktan çok daha öte bir amaca hizmet eder. Otomobillerin ilk kez trafiğe çıktığı 1800’lü yılların sonlarında bile en yeni modele sahip olmak prestij göstergesiydi ve o günden bugüne değişen tek şey, daha fazla marka, daha fazla model seçeneği ile otomobillerin daha fazla insanın kullanabileceği bir araç hâline gelmesi oldu. Bugün, en yeni teknolojiyle donanmış, en son model otomobile sahip olmak ya da en az sayıda üretilmiş, dolayısıyla en özel hissettiren, arabanın direksiyonuna geçmek zenginlik, güç, zevk sahibi olma ve iyi bir yaşam kalitesinin âdeta somutlaşmış göstergesi . İşte ünlüler ve araba tercihleri.

DEHALAR


36

DEHALAR

a z


e d i h a yetiş 37

“kolej eğİtİmİ aldığım İçİn kendİmİ şanslı hİssedİyorum”

hANImefeNdi kiŞiliğiYle göNüllere tAht kurAN ZAhide YetiŞ, BirçoğuNu ilk defA duYAcAğINIZ sAmimi AçIklAmAlArIYlA, dehAlAr’IN sorulArINI YANItlAdI…

DEHALAR


38

“ilkokul YIllArINdA çok sessiZ Bir çocuktum. vArlIğIm dA Yokluğum dA Birdi. içiNe kApANIk, çok koNuŞmAYAN, utANgAç Bir çocuktum.” gibi babaannemi taklit etmemdi. Bu hatırayı anlattıktan sonra doktorumuza dönüp, bana niye bu hatırayı anlattırdığını sorduğumda, kendisi bana,”İlk hatırladığınız şey en çok etkilendiğiniz olay, sizi en çok yönlendiren yoldur” demişti. Çok şaşırmıştım çünkü ilk hatırladığım şey benim yaşamım olmuş; spiker, sunucu olmuştum. Hadi şimdi siz de düşünün çok çok eskilere gittiğiniz zaman ilk hatırladığınız anınız hangisi? Eminim siz de şaşıracaksınız…

zahide Yetiş nasıl bir ailede dünyaya gözlerini açtı? Aslında zor, biraz karışık ama bir o kadar da mutlu bir ailede dünyaya gözlerimi açtım. Annemle babam çok erken yaşta evlenip Avusturya’ya gitmişler. Hem okuyup hem de çalışmak zorunda kaldıkları için zor günler geçirmişler. Ne yazık ki bu zor hayat mücadelesi sırasında ayrılık kararı alıp boşanmışlar. Ayrılık sonrası beni müthiş bir sevgi seli içerisinde babaannem büyüttü. ÇoDEHALAR

cukluğum babaannemin şefkatli ve güvenli kolları arasında geçti. Annemle babam kötü bir şekilde ayrılmadıkları için onlar da hep yanımızda oldular. Annem ve babamın ayrılığının dezavantajları oldu ama ben her zaman hayatımdaki dezavantajları avantaja çevirmek için elimden ne geliyorsa yaptım.

çocukluk günlerinize dair hangi anılar ve duygular gözünüzde canlanıyor? mutlu bir çocuk muydunuz?

Programımda bir uzman doktor bana,”Hayatınızda gidebildiğiniz kadar geriye gidince hatırladığınız ilk şey neydi?” diye sormuştu. Niçin sorduğunu bilmeden, düşündüm ve gidebildiğim kadar geriye giderek en eski hatırama ulaşmaya çalıştım. Hatırladığım ilk şey şuydu: Benim babaannem camide hanımlara vaaz veren aydın bir hocaydı. İnsanlara hitap ettiği yüksek bir alan vardı camide. Benim hatırladığım ilk hatıram bu yüksek alana çıkmam ve sanki ben konuşuyor

öğrenim hayatınız nasıl bir okulda başladı? okula başladığınız ilk günleri anımsıyor musunuz? İlkokul yıllarınız nasıl geçti? İlkokul yıllarında çok sessiz bir çocuktum. Varlığım da yokluğum da birdi. İçine kapanık, çok konuşmayan, utangaç bir çocuktum. İlkokul üçüncü ya da dördüncü sınıfta tiyatroda küçük bir rol alana kadar bu çekingenliğim ve sessizliğim devam etti. Tiyatroda oynadığım “teyze” rolüyle benim tüm davranış biçimim değişti. Bu rolle birlikte müthiş bir öz güvene sahip olmaya, konuşmaya arkadaşla-


39 rımla iletişim kurmaya başladım. Bu rolle birlikte artık bambaşka bir çocuk olmuştum. Tiyatro beni kendime getirdi. Hiç unutmuyorum okulun ilk günü annem ve babamla okula gelmiştim. Babam beni ilk gün okulda kamerayla çekmiş ve bu benim çok hoşuma gitmişti. Sanıyorum kamerayla tanıştığım o ilk gün, bugünlere gelmemde önemli bir adım oldu. Bugün bile beni görüntüleyen kameraların arkasında hep babam varmış gibi gelir. Sanıyorum kameraların önündeki rahatlığım hep bu yüzden.

üniversite ve bölüm seçimi yaparken ailenizden destek aldınız mı? Hayal ettiğiniz bir bölümde mi öğrenim gördünüz? Babam hep benim yanımda oldu, bana destek verdi. Üniversite seçerken de benim mutlu olacağım bölümü seçmemi istedi. Ben ilk olarak psikoloji bölümünü kazandım ama İzmir dışında olduğu için gitmek istemedim. Sonra satış yönetimi bölümünden daha sonra da işletme bölümünden mezun oldum.

üniversite döneminin size olan katkıları nelerdir? üniversitede başarılı bir öğrenci miydiniz? Üniversitede başarılı bir öğrenciydim. Derslerde devamsızlık yapmaz ve düzenli olarak notlarımı tutardım. Öğrenim hayatım süresince üniversite yaşantısından çok keyif aldım. Özellikle hocalarımızla yaptığımız; gündeme, Türkiye’ye ve dünyaya dair sohbetlerimiz, benim ve tüm öğrenci

arkadaşlarımın ufkunu açmış ve hayatlarımıza çok ciddi katkılar sağlamıştır.

Hayatınızda iz bırakan öğretmenleriniz oldu mu? öğrenim hayatınızda zorluklarla nasıl mücadele ettiniz? Öğretmen demek aslında size hayatı öğreten, kavratan insan demek. Öğretmenliğin çok kutsal ve maksimum öneme haiz bir meslek olduğunu düşünüyorum. Öğretmenlerimiz olmadan bizler hiçbir noktaya gelemezdik. Özellikle ilkokul öğretmenimin bende ayrı bir yeri vardır. 5 sene boyunca aynı öğretmenden aldığım eğitim benim için hala çok değerli. Bence iyi bir öğretmene sahip olmak define bulmak gibi muhteşem bir şey. Ben kolej eğitimi aldığım için kendimi şanslı hissediyorum. Bize sadece okulda matematik, Türkçe gibi dersler öğretmediler birçok sosyal aktivite de vardı. Edebiyat Öğretmenim Fatma Hanım’ın teşvikiyle şiir okuma yarışmalarına katılmış ve birçok birincilik almıştım.

Kariyer basamaklarını tırmanırken aldığınız eğitim ve diplomaların nasıl katkısı oldu? Aldığınız eğitimler, özellikle üniversite eğitimi kişinin gelişimi ve yarınları için en büyük kazanımların başında geliyor. 4 sene boyunca üniversitede hiçbir şey yapmasanız, sadece kapısından girip çıksanız bile inanın çok şey kazanırsınız. Aldığınız her eğitim aslında sizin en büyük hazineniz. Alınan her eğitim bir gün mutlaka işe yarayacaktır.

Başarıya giden yolda ortaöğrenim öğrencilerine tavsiyeleriniz nelerdir? Ortaöğrenim aslında kişinin kendini bulduğu bir dönem. Artık çocukluktan gençliğe geçiyorsunuz. Zaman zaman zorlanabiliyorsunuz. Ben çocukluktan ergenliğe geçtiğim dönemde düzenli bir şekilde günlük tutmaya başladım ve beni bu inanılmaz rahatlatıyordu. Bütün sevinçlerimi, üzüntülerimi kâğıda dökerken zorluklar, sıkıntılar uçup gidiyordu. Özellikle beni üzen, bana zor gelen problemlerin bir süre sonra aslında çok anlamsız ve gereksiz olduğunu günlüğümü yeniden okuyarak keşfediyordum. 3 gün önce yazdığınız bir problemin, üzüntünün aslında çok önemsiz olduğunu günlük sayesinde görebilirsiniz.

Yakın bir zamanda bebeğiniz dünyaya geldi. onun için nasıl bir eğitim ve gelecek hayal ediyorsunuz? Her şeyden önce Aras’ın iyi bir insan olmasını isterim. Hayatta, algıları açık, zeki bir çocuk ve insan olmasını istiyorum. İyi bir okulda eğitim görmesini isterim ama yarış atı gibi çocukluğunu, gençliğini unutup hayatı ıskalamasını istemiyorum. Derslerinde başarılı olmasını istiyorum ama derslerindeki başarısızlıklarının da onu hayatta başarısız ve mutsuz biri yapmayacağını öğrenmesini isterim. Oğlumun sevgili ve saygılı olmasını temenni ederim. Öz güveni yüksek bir eğitim almasını isterim. Biliyorum ki dozunda, abartılmamış öz güven kişiyi bir gün muhakkak başarıyla buluşturur.

“öğretmeN demek AslINdA siZe hAYAtI öğreteN, kAvrAtAN iNsAN demek. öğretmeNliğiN çok kutsAl ve mAksimum öNeme hAiZ Bir meslek olduğuNu düŞüNüYorum. öğretmeNlerimiZ olmAdAN BiZler hiçBir NoktAYA gelemeZdik. öZellikle ilkokul öğretmeNimiN BeNde AYrI Bir Yeri vArdIr.”

DEHALAR


i m e n hastalı ö d l o ku 40

mutlu Bir çocukluk döNemiNiN olmAZsA olmAZI tABii ki sAğlIk. sAğlIklI çocuk ve ergeNleriN okuldA çok dAhA BAŞArIlI olduğu Bilimsel ArAŞtIrmAlArIN ortAYA koYduğu öNemli Bir gerçek. okul döNemi hAstAlIklArI ve koruNmA YöNtemleriNi, güveN hAstANesi’Nde görev AlAN, BrANŞINdA ülkemiZiN YetiŞtirdiği BAŞArIlI hekimlerdeN çocuk sAğlIğI ve hAstAlIklArI uZmANI dr. ZehrA cAN’A sorduk. iŞte AYrINtIlAr… çocuklarda okul döneminde en çok hangi hastalıklar görülüyor?

uzm. dr. ZehrA cAN

DEHALAR

sulu kabarcıklarla seyreden bir hastalıktır. Döküntüler özellikle gövde, saçlı deri, kol ve bacakta olup 2-7 gün sürer. Hastalık, Çocuklarda okul çağında döküntü başlamadan 1-2 görülen hastalıklar; yaş, gün öncesinden başlamevsim, sınıfların kalayıp, döküntülerin hepsi balık olması, aşılamanın kabuklanıncaya kadar tam yapılmış olmaması, bulaşıcıdır. hijyen gibi etmenlerden Kızamıkçık; kuluçetkilenir. 3-6 yaş kreş, ka süresi 14-21 gündür. anaokulu döneminde en Kızamığa göre daha sık viral enfeksiyonlar hafif seyreder. Hafif ateş, (nezle, grip, el-ayak-ahâlsizlik, burun akıntısı, ğız hastalığı, beşinci ve alın-yüz-boyun, gövde, altıncı hastalık gibi…), kol ve bacaklarda hafif ortakulak iltihabı, bademnoktacık tarzı pembe cik iltihabı, ishal, zatürre, döküntüler olur. Kulak suçiçeği görülürken, 6-16 arkasında ağrılı lenf bezi yaş okul döneminde babüyümesi olur. demcik iltihabı, grip, nezKızamık; 10-14 günlük le, kızıl, suçiçeği, zatürre, kuluçka süresi sonunda ishal daha sık görülür. gözlerde sulanma, kızaSuçiçeği, kızamık ve rıklık, çapaklanma, fotokızamıkçık belirtileri fobi (ışığa bakamama), nelerdir? yüksek ateş, hâlsizlik, iştahsızlık, burun akıntısı, Suçiçeği; hasta kişiyle temastan 14-21 gün sonra öksürük ile başlar. Yüz, boyun ve gövdede iri, başlayan hâlsizlik, iştahkırmızı, ciltten kabarık sızlık, hafif ateş, kaşıntılı


ıkları döküntüler olur, 3-4 gün sürüp geçer.

Bu hastalıklar neden hızlı bir şekilde bulaşıyor? Saydığımız hastalıkların hepsi solunum, yakın temas, enfekte eşyaların kullanımı, ellerin iyi yıkanmaması, sınıfların iyi havalandırılmaması ve tuvalet hijyeninin iyi olmaması ile bulaşıcı olmaktadır.

grip ve soğuk algınlığının arasındaki farklar nelerdir? Bu tür hastalıklarda antibiyotik kullanımı sonuç veriyor mu? Grip; İnfluenza virüsleri ile olur. Bu virüsün A, B, C üç tipi vardır. B ve C sadece insanlarda hastalık yaparken, A hem insan hem at, domuz, kuş gibi hayvanlarda bulunur ve bazı yıllar ağır salgınlar yapar. Temastan 1-4 gün sonra burun akıntısı, boğaz ve baş ağrısı, öksürük, 38 dereceyi geçen, uzun süren ateş, halsizlik, eklem ve kas ağrıları olur. Bazen ishal, kusma, zatürre gelişebilir. Soğuk algınlığı; gribe göre daha hafif bir tablodur. Farklı virüslerle olur. Burun akıntısı, hapşırma, burun tıkanıklığı, iştahsızlık, hafif ateşle seyreder.

Antibiyotik her iki hastalıkta da etkisizdir.

aşılama için ilk 1 yıl her ay, 1 yaş-18 ay arası 3 ay ara ile, daha sonra 3 çocukluk dönemi alerjileri hakkında bilgi yaşına kadar 6 ay ara ile, 3 yaş-ergenlik arası yılda verir misiniz? Hangi bir kez çocuk doktoruna durumlarda alerjiler götürülmelidir. Çünkü tedavi edilmelidir? koruyucu hekimlik ancak Çocuklarda besin, ev sağlığın ve büyümetozu akarları, polen, küf gelişmenin düzenli takibi mantarları, hayvan tüyü, ile olur. Çocuk doktoru; böcekler ve ilaçlara karşı çocuğunuzu büyütürken alerji olabilir. Alerji; astım, uyku, davranış problemlesaman nezlesi, atopik ri, doğumsal hastalıkların egzema, ürtiker şeklinde saptanması ve gerekli olabilir. En sık besin alerji- bölümlerce takip edilmeleri görülür. Besin alerjileri si, genetik hastalıkların hayatın ilk 1-2 yılında en saptanması ve izleminde sıktır, yaş büyüdükçe size yol gösterici olacaktır. gıdalara tolerans gelişir ve Ayrıca alerji, ateşli hastaalerji azalır. Anne baba lıklar, döküntü, ishal, kusya da kardeşlerinde alerjik ma, öksürük gibi yakınrinit, astım, besin alerjisi malarda çocuk, doktora ve atopik egzema olan götürülmelidir. bebeklerde besin alerjisi çocukların bağışıklık daha sık görülür. En sık sistemini güçlendirmek alerji yapan besinler inek için neler yapılabilir? sütü, yumurta beyazı, fındık, fıstık, ceviz ve deniz Çocukların bağışıklık sisürünleridir. Çocuklarda temini güçlendirmek için; alerjinin şiddeti, seyri, tanı dengeli beslenme, düve tedavisi çocuk hekizenli uyku, yaşına uygun mi ve gerektiğinde alerji spor aktivitesi, aşılama testleri yapılarak çocuk gereklidir. Ayrıca belli alerji uzmanı tarafından periyotlarda kan tetkikleri gerçekleştirilmelidir. yapılarak eksikliği saptaHangi durumlarda çonan vitamin, minerallerin cuklar doktora götürül- takviyesi yapılmalıdır. C melidir? vitamini, demir, D vitamini, çinko, omega, propolis, Yeni doğan bir bebek probiyotik gibi takviye büyüme takibi, beden ürünler doktor kontrolünde ve zihinsel gelişim takiverilmelidir. bi, sağlıklı beslenme ve

41

çocuklar ve ebeveynler hastalıklardan korunmak için neler yapmalılar? Hastalıklardan korunmak için; 0-2 yaş döneminde aile doktor iş birliği ile bebeğin anne sütü alması, dengeli beslenmesi sağlanmalı. Aşılama, mevsimsel grip aşısı, evde sigara içilmemesi, el yıkama, diş fırçalama gibi hijyen kurallarının ev ve okulda öğretilmesi sağlanmalıdır. Enfeksiyonların yoğun olduğu kış aylarında kalabalık ortamlardan uzak durulmalı. Hasta çocukların bulaştırıcılık döneminde okula gelmemesi ve diğer çocuklara hastalığı bulaştırmaması sağlanmalı, kış aylarında gerekirse takviye gıda ve vitaminler kullanılmalı.

çocuklar sağlık konusunda nasıl eğitilmeli, bilgilendirilmeli? Çocukluk çağında özellikle 0-2 yaş döneminde hatalı beslenme sonucu ileriki yaşamda kalp, diyabet, yüksek tansiyon, kanser ve bağışıklık sistemini etkileyen hastalıklara yatkınlık artmaktadır. Bu nedenle çocuklara hastalıklardan korunmada dengeli beslenme, hijyen kuralları, diş fırçalama, el yıkama, uyku düzeni oyunlarla, kitaplarla, tiyatro-drama ile öğretilmeli, evde anne baba çocuğa örnek olmalı. Okullarda belli periyotlarda konunun uzmanlarınca eğlenceli uygulamalı eğitimler verilmelidir. DEHALAR


42

o iy y Baskı Gören

TIRNAK

DEHALAR

ÇOCUK


43

K

ız çocuklarında erkeklere oranla daha sık görülen tırnak yeme, ergenlik döneminde artış gösterebiliyor. Her iki ergenden birinin tırnaklarını yediği görülüyor. Uzmanlara göre fiziksel ceza uygulayan ebeveynlerin çocuklarında sıklıkla görülen tırnak yeme, stresle başa çıkma yöntemi olarak gelişiyor. Uzman Klinik Psikolog Gökçe Cömert, çocuklarda tırnak yeme davranışıyla ilgili önemli noktalara dikkat çekti. Bu davranışın okulda yaşanan sorunlar, akademik başarı ile ilgili kaygılar, ev ortamındaki gerginlik ve huzursuzluklar, kardeş kıskançlığı, korkular, göç gibi genel olarak ağır stresörler karşısında çocuğun hissettiği gerginliğin yansıması olduğunu belirten Cömert, şunları söyledi:

ro

ve hiperaktivite bozukluğu, tik bozukluğu, anksiyete, travma bozukluğu gibi psikiyatrik bozukluklarla birlikte görülme olasılığı yüksektir. Yapılan araştırmalar tırnak yiyen çocuklarda tik bozukluğunun görülme riskinin tırnak yemeyenlere göre 8,1 kat fazla olduğunu ortaya koymaktadır. Bu davranış beklendiği üzere fiziksel ceza uygulayan ebeveynlerin çocuklarında daha sık görülmektedir. Ebeveynlerinden baskı gören, eleştirilen çocuk karşı karşıya kaldığı stres ile tırnaklarını yiyerek baş edebilmektedir. Cinsel istismara uğramış çocuklarda da en sık görülen davranışların başında tırnak yeme gelmektedir. Ailelerin bu konuda duyarlı ve tedbirli olmaları gerekmektedir.” Kız çocuKlarında daHa SıK görülüYor Çocuklarda sıklıkla rastlanan bir durum olan tırnak yeme davranışının genellikle 3-4 yaşlarında başlayıp ergenlik dönemine doğru artma eğilimi gösterdiğini vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Cömert, “Ergenlik döneminde her iki ergenden birinin tırnaklarını yediği görülmektedir. Bu oran yetişkinlik döneminde azalmaktadır. Yapılan araştırmalar, kız çocuklarında erkek çocuklarına oranla tırnak yeme davranışının daha sık görüldüğünü ortaya koymaktadır” şeklinde konuştu.

azarlamaK ve eleŞtİrmeK Yeterlİ fİzİKSel cezaYa maruz olmuYor Kalan çocuK daHa SıK “3-4 yaşlarında çocukların tırnaK YİYor tırnak yeme davranışları “Tırnak yeme davranışı ebeveynler tarafından başka hiçbir psikolojik görmezden gelinebilir anhastalığa eşlik etmeyebile- cak bu davranış devam ceği gibi, dikkat eksikliği ediyorsa altında yatan

kIZ çocuklArINdA erkeklere orANlA dAhA sIk görüleN tIrNAk Yeme, ergeNlik döNemiNde ArtIŞ göstereBiliYor. her iki ergeNdeN BiriNiN tIrNAklArINI Yediği görülüYor. uZmANlArA göre fiZiksel ceZA uYgulAYAN eBeveYNleriN çocuklArINdA sIklIklA görüleN tIrNAk Yeme, stresle BAŞA çIkmA YöNtemi olArAk geliŞiYor.

nedenler acilen araştırılmalıdır” diyen Gökçe Cömert, “Bu konuda aileler uzmanlara başvurmalıdırlar. Gerektiği durumlarda uzmanlar medikal tedavi uygulayabilmektedirler. Azarlamak, eleştirmek, bağırmak ve baskı kurmak gibi tutumların olumlu sonuçlar doğurmadığı göz önünde bulundurularak ebeveynlerin tutumlarını değiştirmeleri gerekmektedir.” uyarısında bulundu.

dİKKatİn Yönünü değİŞtİrmeK etKİlİ Yöntemlerden Çocuğun dikkatini başka bir yöne çekmenin tırnak yeme davranışının azalmasında etkili olan yöntemlerden bir tanesi olduğunu söyleyen Gökçe Cömert, çocukların korkuya sebep olan film ve oyunlardan uzak tutulması gerektiğinin altını çizdi. DEHALAR


44

çocukla Dünyanın En Mutlu

Nerede yaşıyor?

BirleŞmiŞ milletler çocuklArA YArdIm foNu’NA (uNIcef) göre, düNYANIN eN mutlu çocuklArI hollANdA’dA YAŞIYor. uZmANlAr, BuNu çocuklArIN AileleriYle dAhA fAZlA ZAmAN geçirmesi ve okuldA sINAv ve ödev BAskIsI olmAmAsI giBi Birçok fAktöre BAğlIYor. DEHALAR


arı

B

BC’nin haberine göre “The Happiest Kids in the Word” adlı kitabın yazarlarından Michele Hutchinson, Hollandalıların aile yaşamına büyük önem verdiklerini belirterek, “Çocuklarla ailenin diğer üyeleri arasındaki iletişim çok önemli. Bu, aile üyelerinin birlikte yemek yemesi, birbirleriyle konuşmaları demek. Çocukların okula gitmeden önce aileleriyle birlikte kahvaltı yapma oranının en yüksek olduğu ülke Hollanda. Bu da, çocukların güne iyi başlamalarını sağlıyor. Çocukların kahvaltıda çikolata yemeleri bile bu durumda sorun olmuyor” diyor. Buna rağmen Hollanda, çocuklarda obezitenin en az görüldüğü ülkelerden biri. Bu büyük oran da, birçok çocuğun okula bisikletle gitmesine bağlanıyor. Hollanda’da bisikletler için ayrı yollar var. Bu nedenle

azla f k o ç e d in r e l r e z ü , “Çocumklaadrı ğ ı nda okula çok olumcalu bask ı oylor, burayı ömürleri boyuandan bak ı ey yapmak zorunda olm rak hiçbir şç ı karacaklar ı bir yer ola tadı n ı görüyorlar.” aileler yolda çocuklarının başına bir şey gelecek diye kaygılanmıyor. Çocukların okul hayatının uzun bir döneminde sınav ve okul baskısı olmuyor.

BaSKı YoK Amsterdam’daki Benoordenhout İlkokulu’nun Müdürü Annelies van Eijk, “Çocuklar, üzerlerinde çok fazla baskı olmadığında okula çok olumlu bakıyor, burayı ömürleri boyunca hiçbir şey yapmak zorunda olmadan tadını çıkaracakları bir yer olarak görüyorlar” diyor. UNICEF’in verileri de bunu destekliyor. Örgüte göre, buradaki çocukların eğitimlerine devam etme olasılıkları diğer ülkedeki yaşıtlarından daha fazla. Amsterdam’da okul kapılarında, ders çıkışı çocuklarını almaya gelen çok sayıda baba görüyorsunuz. Hollanda yasaları, babaların çocuklarıyla ilgilenebilmesi için ücretsiz izin almalarına izin veriyor.

DEHALAR

45


46

kiŞi geNellemelerdeN uZAk durArAk sAğlIklI Bir Şekilde keNdiNe uYguN mesleği BulmAlI. çüNkü iNsAN hAYAtI BoYuNcA NereYe giderse gitsiN mesleğiNi YANINdA tAŞIr. BuNdAN dolAYIdIr ki kiŞiliğimiZe oturtABileceğimiZ mesleği seçmeliYiZ. meslek seçimiYle ilgili BütüN merAk edileNleri üsküdAr üNiversitesi rektörü prof. dr. NevZAt tArhAN cevAplAdI.

DEHALAR

D

D


Dur n ü ş ü d Danıs p ya 47

DEHALAR


48 fakat kendi yetkinliği, gücü, başarı kapasitesi o sınırda değildir ve tercihler boşa gider. Kişi tercihte bulunurken mutlaka tercih danışmanının olması gerekir. İnsanın hayatında her zaman tercihler vardır, “Hayat tercihtir” diye bir söz önemlidir. İnsan trafikte giderken bile verdiği karar ve tercihlerle yolda ilerliyor. Hayat yolunda da aynı şekilde verdiği kararlar onun tercihlerini oluşturuyor. Bu tercihlerle hayat yolunda ilerliyor. Meslek seçimi bu neBirçok kişi, insanın okudenle insan hayatındaki duğu bölümü meslek en önemli iki tasarruftan edinmesinin zorunlu biridir: Birincisi meslek se“öNcelikle kiŞi Ne olmadığına değinerek çimi ikincisi de evliliktir, iki meslek seçimi söyleistediğiNi Bilmelidir. ana konuda kişi şu ilkeyi mine karşı çıkıyor. Siz uygulamalı: Dur, düşün, BuNu Bir meslek buna katılıyor musudanış, yap. Üniversite nuz, kişi meslek mi seolArAk mI seçiYorum, öğrencilerinin tercihte buçer, yoksa bölüm mü? ilgi duYduğum içiN mi lunurken bunu kendilerine Bu konu her zaman uygulamaları gerekiyor. tercihte BuluNuYorum, üniversiteler kurulurken Kendisinden daha önce YoksA çevreNiN yapılan tartışmadır. Öğo alanı kazanmış, başarı etkisiYle mi tercih renci açısından üniversite, sağlamış kişilere, rehber meslek seçimidir; akadeöğretmenlere, anne-baediYorum?” misyen açısından bölüm baya danışmalı. Bu seçimi demektir. Devlet kişilerden bütün görüşleri politikaları açısından duyduğum için mi tercihte aldıktan sonra son kararı ları yapar, bilimsel yayın bakıldığında ise halkına, kendisinin vermesi gerekir. bulunuyorum, yoksa yapar ve projeler alır, bu topluma meslek edindirKişinin sevdiği işi yapprojeler ile kendini yeniler. çevrenin etkisiyle mi tercih me birincil amaçtır. Fakat ması önemli. Sevdiği işi Ancak üniversitelerin en ediyorum? Bazen tercihikincil bir amaç daha yaparsa o iş onu yormaz. büyük kaynağı öğrencilerde korkuların da etkisi vardır: Bilimsel, akadeHeyecan duyduğu alanda dir. Bu nedenle devletin görülebiliyor. Yakınını mik çalışma yapmak. çalışırsa hem başarılı hem bilimsel çalışma ile meslek kanserden kaybeden kişi Üniversiteler açısından mutlu olur. Sevmediği işi bakıldığında üniversitenin seçimi arasında bir denge kansere yakalanmamak yaparsa sevgi değişken kurması gereklidir. Çok için korkuyla ben de dokkuruluş amacı ve ilkeleribir şeydir. Sönmekte olan talep olan mesleklerde tor olup kendime sağlık ne göre değişir. Üniversite bir ateş gibidir, ilgi gösterimeslek seçiminin ön konusunda daha çok eğer öğrenci yetiştirme planda olması öğrenci ve dikkat edeceğim diye dü- lirse artar. Bu durum mesodaklı ise amaç meslek anne-baba açısından geşünebilir. Ya da ruh sağlığı lekte de aynıdır. Mesleğin edindirmektir. Eğer AR-GE, leceğini güven altına albozuk kişilerle fazla temas- olumlu yönlerini, geleceğibilimsel, araştırma-gelişni düşünerek kişi o mesleği tirme amaçlı bir üniversite mak demektir. Bu nedenle taysa bu konuda kendimi meslek seçimi ile bölüm ilerleteceğim diye düşüne- ilk başta nefret olmadıkça ise birincil öncelik bölüm az bir sevgi bile olsa sevgi seçimi arasındaki denge rek psikoloji alanlarını terseçimidir. Çünkü bölüm ile geliştirilebilir. Yani mesüniversitenin konseptine cih edebilir. Aşırı öz güven üzerinden giden üniverlek seçerken nefret ettiği göre değişir. de meslek seçiminde rol sitelerde bazen sadece alanları seçmesin. Çok oynuyor. Meslek seçiminyüksek lisansla dönebilen İyi bir meslek seçimi sevdiği alan ile az sevdiği de psikolojik etkenler çok için doğru tercih nasıl bölümler vardır. Lisans öğönemli. Öz güveni yüksek alan arasında bir dereyapılmalıdır? rencileri meslek edinmez celendirme yapsın. Ama ama bir alanda derinÖncelikle kişi ne istediğini biri öyle bir alan seçer ki nefret ettiği alanı kesinliken yüksek puanla girilebileşmek isteyenler yüksek bilmelidir. Bunu bir meslek le seçmesin. lecek bir alanı tercih eder; lisans, doktora programolarak mı seçiyorum, ilgi DEHALAR


49

İnsan hayatındaki en zor iki karardan biri olan meslek seçimi yapmasında kişinin vizyonu tercihine ne şekilde etki eder? Kişinin geleceği planlaması açısından stratejik düşünce dediğimiz bir düşünce biçimi var. Stratejik düşüncede kişinin yüksek bir ideali vardır. O ideal onun vizyonunu oluşturur. Yani hayatın sonuna geldiğin zaman nasıl anılmak istiyorsun, nasıl bir insan olmak istiyorsun? Mesleğinle ilgili neyi hedefliyorsun? Güçlü olmak mı, zengin olmak mı, meşhur olmak mı, başarılı olmak mı, güzel olmak mı, iyi bir insan olmak mı? Kişi ego idealinde hiyerarşik olarak neyi seçtiyse o vizyonun içerisinde tercihlerini yapmasında fayda vardır. Kariyer danışmanlık testleri vardır. Kişi bu testleri kendine uygulatarak, hangi meslek bana uygun diye yönlendirme, danışmanlık hizmeti alarak güçlü-zayıf yönlerine göre alan seçebilir.

ailelerin öğrencinin meslek seçimine müdahale etmeleri doğru bir davranış mıdır? 17-18-19 yaşlarındaki bir genç meslek konusunda tek başına sağlıklı karar verme konusunda yetkin olmayabilir. Bu durumlarda ailenin rehberliğine ihtiyaç vardır. Aile burada yol gösterici olarak öğrenciye köprüyü nasıl geçeceği konusunda yardımcı olmalı. Köprüyü genç geçecek. Burada gencin hangi yoldan geçeceğini ailenin bir dış gözlemci olarak gence söylemesi lazım. Aile burada buyurgan-zorlayıcı olmamalı ama rehber, kılavuz ve uyarıcı olmalı. Uyarıcılığın ötesinde zorlayıcı davran-

gerekir. Tercihte de sınav kaygısına benzer bir kaygı ortaya çıkıyor. Tercih “17-18-19 yapılırken hata yapma korkuları oluşuyor, o YAŞlArINdAki kaygıyla hatalı tercihlerde Bir geNç meslek bulunabiliyor kişi. Tercihte koNusuNdA tek tabii geniş bir zaman var. BAŞINA sAğlIklI Tartışıp olgunlaştırılabiliyor. Burada önemli olan kArAr verme kişinin kendi duygularını koNusuNdA bilmesi... Seçtiği alanın kendi duygularına hitap YetkiN edip etmediğini bilmeolmAYABilir.” si... Örneğin; dinlemeyi sevmeyen, konuşmayı seven bir insan psikolojiyi dığı zaman -kişi o messeçerse başarılı olamaz. lekte mutlu veya başarılı Ya da kıpır kıpır, hiperaktif olmazsa- anne-baba ömür bir insan masabaşı işleri, boyu onunla ilgili bir sohekimliği, idari işleri yarumluluk, suçluluk, vicdan pamaz ama pazarlamayı azabı hissedebilir. Bunun yapabilir. O yaştaki bir için anne-babanın rolü insan bunu bilemeyebilir. rehber ve uyarıcı olmaktır. O yaştaki bir insan ile 40 Onun için öğrenci böyle yaşındaki bir insan aynı durumlarda anne babaya olgunlukta olmuyor. Kişi karşı sorumluluk hissekendisine karşı kör olabilidiyorsa aile, “Son karar yor bazen. Realite körlüğü senin ama ben öyle değil oluşabiliyor. Kişi kendisiböyle düşünüyorum, bu nin güçlü ve zayıf yönleritercihlerin artı-eksileri bu” ni yok sayabiliyor. Özellikdemeli. Ailenin buna göre le fazla övgüyle büyüyen, karar ver tarzında sağlıklı fazla lasistik beslenmesi bir tartışma ortamı içerisin- olan çocuklar kendilerini de konuşabilmesi gerekir. en iyiye layık görüyor ve Bazen öğrenciden haberhayal kırıklığı yaşayabisiz anne-babanın tercih liyor. Burada duyguları formunu doldurduğunu analiz etmek gerekir. Kişi görüyoruz. Aile böyle bir kendi duygularının farkıdurumda çok büyük bir na varmadan kesin başasorumluluk ve risk almış ramayacağı riskli bir alan oluyor. Anne-babanın,” seçiyorsa ve anne-baba Çocuk bizim çocuğumuz ikna edemiyorsa mutlaka fakat bize ait değil, bizim uzman yardımının devreuzantımız değil, o ayrı ye girmesi gerekir. bir birey ama ona karşı rehberlik, uyarı vazifemiz öğrencinin bölüm var” düşüncesiyle hareket tercihinde başkalarının etmesi gerekir. isteklerini dikkate al-

İnsan bütün tercihlerinde olduğu gibi mesleğini de duygularıyla tercih eder. duyguları yönlendirmek mümkün müdür, meslek seçiminde ne şekilde yön verilmeli duygulara? Özellikle sınav kaygısı varsa uzman yardımı

Kişi, kendi duyguları nın farkına varmadan kesin başaramayacağı riskli bir alan seçiyorsa ve anne-baba ikna edemiyorsa mutlaka uzman yardımı alması gerekir.

ması doğru bir davranış mıdır?

Herkesin (tv, gazete) fikrini dikkate almalı ama son kararı kendisinin vermesi gerekir. Özellikle birinci derecede yakınlarını mutlaka dinlemeli.

DEHALAR


50

e d ğe itim

DİLİN, OKUMANIN VE ANLAMANIN

ÖNEMİ

ibrahim gündoğdu Dehalar Koleji Müdür Yardımcısı

DEHALAR


51

“dil” kAvrAmINI, iNsANlAr ArAsINdA ANlAŞmAYI sAğlAYAN temel iletiŞim ArAcI, olArAk tANImlIYoruZ. dil, seslerdeN oluŞmuŞ Bir ANlAŞmA sistemi; dolAYIsIYlA iNsAN, keNdiNi dil ArAcIlIğIYlA ifAde ediYor.

A

nlatma ve anlaşma dil sayesinde gerçekleşiyor. Dil, ne kadar iyi tanınıyor ve kullanılıyorsa iletişim de o kadar iyi oluyor. Öte yandan dil, düşünce ve zekânın bir göstergesi; kültürel birikimimizi, değerlerimizi de nesilden nesile dille aktarıyoruz.

becerilerin esası, Türkçe ‘anlama, kavrama ve düşünme’ yeteneğine sahip olmaktan geçiyor. Bu yeteneği artırmanın yolu ise -kuşkusuz- kitap okumak ve okuduklarımızı sözlü, yazılı ifade etmeye çalışmaktan…

öğrenemeyen birinin İngilizceyi de tam olarak öğrenemediği göz önüne alınınca söze dayalı tüm derslerde Türkçenin ve bunun temelini oluşturan okuma yeteneğinin önemi ortaya çıkıyor. Sayısal derslerde dahi, öğrencilerin işleme geçmeden önce Yenİ ufuKlar soruyu doğru anlaması Kitap okumanın, bilgi gerekiyor ki bu da bizi, dağarcığımızı, ufkumuyine okuma-anlama-ifazu genişletmeye etkisi de etme becerisine, yani 122.423 Söz hepimizin malumu. Kitap kitaba götürüyor. aracılığıyla yeni dünyalar, Hâsılı, iyi okur ol(a)mayan Ana dilimiz olan Türkçe, yeni insanlar tanımanın, tüm dünyada 250 milyon birinin, iyi bir düşünür, iyi konuşuru olan bir dil. Türk çoğunlukla dar ve sınırlı bir konuşur, iyi bir yaDil Kurumunun hazırladığı hayatımızı genişlettiğini, zar olması da mümkün geliştirdiğini biliyoruz. Türkçe Sözlük, söz, terim, olamıyor. Bu durum hem Bunun için çocuklarımızı deyim ve anlamdan oluokul döneminde hem de şan 122.423 söz varlığı içe- çok okumaları, birikimiş yaşamında başarılı lerini böylece artırmaları riyor. Türkçeden yabancı olmayı engelliyor. Geriye dillere geçen sözcük sayısı konusunda teşvik etmemutsuz aileler, mutsuz liyiz elbette. Ama kitap ise 35 bine yakın. Sayısal çocuklar, mutsuz öğretokumak, sadece kültürel verilerin de gösterdiği menler ve bir türlü ileri gitve manevi anlamda katkı meyen bir eğitim sistemi üzere Türkçe son derece sağlamıyor bize. Ülkezengin ve matematiksel kalıyor. Bunun için bir an mizde uygulanan temel yapısıyla bilime oldukça evvel harekete geçelim. eğitim sisteminde, kitap uygun bir dil. Bu, Oktay Çocuklarımıza yaşına, okumadan akademik Sinanoğlu’ndan Herbert becerilerine uygun, ona başarıyı artırabilmek olası katkı sağlayacak kitaplar W. Duda’ya, Johan Vandeğil. Özellikle liselere giriş alalım, birlikte okuyalım. dewalle’dan Jean Paul Roux’ya pek çok dilbilimci sınavında –sınavın adı, Ailenin her konuda model düzeni ne olursa olsun- öğ- olduğunu, çocuklarımızın ve araştırmacının da sarencilerin karşısına çıkan vunduğu bir gerçek. bizim aynamız olduğunu soruların büyük kısmı Ülkemiz temel eğitiminde bilelim. Hepimizin evinde de Türkçe dersinin ağırlığı doğrudan okuduğunu küçük de olsa birer kitapfazla ve bu derste başarılı anlama becerisini sorgulık olsun. Kitabın sıcaklılar nitelikte. Ayrıca İnkılâp ğını ailece hissetmek bir olmak, diğer derslerde başarılı olmanın ön koşulu Tarihi ve Atatürkçülük ile başkadır. İnsanı hayatta ve anahtarı âdeta. Türkçe Din Kültürü ve Ahlâk Bildiri tutan en önemli unsur gisi dersi sınavlarında da dersi “Okuma, Dinleme, başarı ve başarı için kitap artık eskisi gibi ezber bilgi şart. Bunu unutmayalım… Konuşma ve Yazma” sorgulanmıyor, bilgi verilip olmak üzere dört temel yorumlatılıyor. Türkçeyi beceriden oluşuyor. Bu

iYi okur ol(A) mAYAN BiriNiN, iYi Bir düŞüNür, iYi Bir koNuŞur, iYi Bir YAZAr olmAsI dA mümküN olAmIYor. Bu durum hem okul döNemiNde hem de iŞ YAŞAmINdA BAŞArIlI olmAYI eNgelliYor. geriYe mutsuZ Aileler, mutsuZ çocuklAr, mutsuZ öğretmeNler ve Bir türlü ileri gitmeYeN Bir eğitim sistemi kAlIYor.

DEHALAR


52

zeka

BUNLARLA AÇIN sINAvlArA hAZIrlANAN, ders çAlIŞAN öğreNcileriN BesleNmeleriNe dikkAt etmeleri gerekiYor. BAlIk, YumurtA ve kIrmIZI et Zekâ AçAN BesiNler ArAsINdA Yer AlIrkeN, reNkli meYveler, Brokoli ve IspANAk strese kArŞI BireBir!

DEHALAR


53

anızı D

oğru beslenme sadece kilo vermede ve hastalıklarda değil odaklanmada da en önemli etken niteliğini taşıyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Köse, “Sağlıklı beslenme ile beynin daha aktif ve verimli çalışması sağlanabilir. Sınav öncesi dikkati artırmak ve stresi azaltmak için beslenmeye dikkat edilmeli” diyor. Büyük sınavlara yaklaşık 20 gün kala yoğun çalışma temposuyla mücadele eden öğrencilerin vücutlarını stresten korumak için bol C ve E vitamini almaları gerektiğini belirten Köse, sözlerine şöyle devam ediyor: “C vitamini taze sebze ve meyvelerde bolca bulunur. Kahvaltıda mutlaka yeşil biber ve maydanoz, ara öğünlerde çilek ve erik tüketilmelidir.

E vitamini için en iyi kaynaklardan biri tam buğday ekmeğidir. Havaların sıcaklığından ötürü sebzelerden özellikle yeşil olanları haşlanmış olarak tüketilmelidir. Tansiyonun düşmemesi için günde 1 bardak mineralli su içilebilir.” Ballı muz enerJİ verİr Balık, yumurta ve kırmızı etin beynin beslenmesini sağlayan en iyi kaynaklar olduğunu belirten Köse, “Sabahları haşlanmış yumurta ve kahvaltıya ek olarak 1 tatlı kaşığı pekmez, 2 adet ceviz içi ve 3 badem zihni açar. Akşamüstü ders çalışmaya devam ederken ara öğünde balla tatlandırılmış muz enerji verir ve fosfor içeriğiyle beynin daha iyi çalışmasını sağlar” diyor. Köse, öğrencilerin tüketmesi gereken besinleri şöyle sıralıyor:

Kırmızı et Demir ihtiyacı için haftada 2 kez kırmızı et yenmeli.

BroKolİ ve ıSpanaK Stresten korunmak ve minerallerin vücuda yarar sağlaması için bu sebzeler az pişirilerek tüketilmelidir. taze renKlİ meYveler

Vitamin içeriği en yüksek besinler sarı, kırmızı ve yeşil meyvelerdir. Bu meyveler hem enerji verir hem de tok tutar. BağıŞıKlığı güçlendİren formül Bağışıklık sistemini güçlendirmek için E, C vitaminleri ile magnezyum, demir ve çinko mineralleri ortak tüketilebilir. 4 kaşık tahıl gevreği, 2 adet kuru kayısı, 2 adet ceviz, 1 tatlı kaşığı pekmez, portakal suyu ile mükemmel antioksidan kaynağı alınır.

DEHALAR


54

öncü

macar Dehalar Koleji

Yabancı Dil Zümre Başkanı

DEHALAR


55

i m e n yi “My name is”?

Ne kAdAr dikkAte AlmAsAk dA eğitim Bir Bilimdir. YANi Belli ilkeleri olAN, tekrAr edileBilir, göZlemleNeBilir ve geNelleNeBilir soNuçlAr içereN Bir süreçtir. Ne vAr ki mesele kANgreN hâliNe geleN iNgiliZceYe geliNce, eğitimiN Bir Bilim olduğu tAmAmeN uNutuluYor ve Bilimsel ilkeler YokmuŞ giBi dAvrANIlIYor. DEHALAR


56

İ

ngilizce eğitiminde hiçbir bilimsel temeli olmayan metotlar ortaya atılmakta, sadece eleştiriye dayalı bir dil öğretmenliği kariyeri sürdürülmekte ve sorunların sebebinin hep başkasına atıldığı bir manzara karşımıza çıkmaktadır. Bu yazımızda yabancı dil eğitiminde doğru sanılan yanlışları ve çözüm önerilerimizi daha yakından, uygulamalarla inceleyeceğiz.

ne Kadar erKen o Kadar İYİ (mİ)? “Ne kadar erken, o kadar iyi.” inanışı tam olarak doğru değildir mesela. Dile başlamak için ideal bir yaş yoktur (Girard, 1974). Dil öğrenmeye erken yaşta başlayan çocukların ilerleyen zamanlarda yabancı dil derslerinde nispeten daha başarılı olduğu kesindir ama bu tamamen yabancı dile karşı erken yaşta geliştirdikleri olumlu tutumla alakalıdır. Birçok dil öğrencisi ise erken yaşta maruz kaldığı dil öğrenme faaliyetleri amacına uygun yapılmadığı için ilerleyen zamanlarda dile karşı olumsuz bir tutum geliştirip sorunlar yaşamaktadır. Buna ek olarak “Yabancı dile başlama yaşını belirlemek, o ülkenin dilinin özelliklerine göre değişebilir” (Girard, 1974) ilkesi de maalesef hep ihmal ettiğimiz, belki haberimizin bile olmadığı, ileride daha detaylı şekilde açıklayacağımız ve önemle üzerinde durulması gereken bir ilkedir. İlKoKulda anadİl gİBİ İngİlİzce KonuŞmaK (mı)? Çocukların ilkokuldaki yabancı dil faaliyetleri aslında tamamen bir DEHALAR

sonraki basamağa zemin hazırlamak üzerine kuruludur. Bunun için Japonya, Tayvan gibi ülkeler ilkokul aşamasındaki dil faaliyetlerini tamamen eğlence üzerine kurgulamıştır. (The Primary English Teacher’ s Guide, Jean Brewster and Gail Ellis with Denis Girard) Ama ne var ki bazı kurumlar ekonomik kaygılardan dolayı “Zenginleştirilmiş müfredat” adı altında gerçekçi olmayan vaatlerde bulunarak küçük yaştaki ilkokul çocuklarını dilbilgisi terimlerine boğarak haddinden fazla bilgi yüklemesine maruz bırakmaktadırlar. “Amaç çok dilli (multilingual) çocuklar meydana getirmek değil, çocukları dilsel (dilin iletişimsel olarak kullanmasını teşvik etmek, çocukların yabancı dilde kendinden emin ve rahat bir şekilde birkaç kelimeyi konuşabilmelerini sağlamak, kendi dilinin ve farklı dillerin farkına varmak, bazı basit şarkıları söyleyebilmek ve çok temel düzeyde sınıf içi dili kullanılabilir hâle getirmek), psikolojik (yabancı dili öğrenme iştahı ve sevgisi kazandırmak ve onları motive ederek dil öğrenmeye karşı olumlu bir tutum geliştirmelerini sağlamak.) ve kültürel (kültürler arası farkındalığı artırmayı, diğer dillere, o dilleri konuşan insanlara ve o insanların kültürlerine karşı saygı duyan bir tutum geliştirmek) açılarından hazırlamaktır.” (BOEN,1989) diyor 60’lı yıllarda yapılan, erken yaşta dil öğreniminin ilk olarak en detaylı şekilde ele alındığı, aralarında UNESCO ve Avrupa Konseyinin konferanslarının da bulunduğu tüm konferanslar. Takınacağımız en isabetli tavır erken yaşta dil eği-

tim-öğretim faaliyetlerine başlayan çocuklarımızın dil adına neler yaptığını değerlendirirken bunun ölçümünü kaç şarkı ya da kelime ezberlediğiyle değil, “Psikolojik olarak ne kadar hazırlandı, kültürel hazırlık amacına ulaştı mı?” gibi sorularla değerlendirmektir. Bİzİm çocuğun öğretmenİ YaBancı Bİ Kere! Yabancı uyruklu öğretmenler daha iyidir anlayışı da tam olarak gerçeği yansıtmamaktır mesela. Eğer gerçekten öğretmenlik eğitimi almış bir öğretmenle beraberseniz şanslısınız ama bu öğretmenler neredeyse her zaman çok yüksek ücretler talep ettiklerinden dolayı, çoğu kurum sırf anadili İngilizce diye ve hatta sırf yabancı uyruklu ve İngilizce konuşabiliyor diye Türkiye’de herhangi bir üniversitede öğretmenlikle alakası olmayan bölümlerin öğrencilerini

internetten düşük ücretlerle ve çok çaba sarf etmeden alınabilen eğitmenlik sertifikalarıyla dil eğitmeni olarak istihdam etmektedir. BeBeğİn öğrendİğİ gİBİ öğrenmeK? Bir diğer çok doğru görünen yanlış inanç ise dilin bir bebeğin öğrendiği gibi öğrenilmesi gerekliliğidir. Aslında bebekler dili doğumdan önceki son üç aylık dönemde başlayan ve 7 yaşına kadar devam eden “kritik öğrenme dönemi” denen bir dönemde kazanırlar, bunun adı ise “öğrenme” değil; “edinimdir.” Bu dönem, beynin dil konusunda “dâhi” olduğu bir dönemdir. “Edinim” farkında olmadan, herhangi bir çaba sarf etmeden kazanmak iken; “öğrenme” bilinçli yürütülen kazanım sürecidir. Beyin özellikleri bir bebeğin beyin özellikleriyle aynı olmayan ve bir daha asla olamayacak dil öğrenicilerine bu iddia ile yaklaşmak etik değildir.


57

“Bİzde dİl BİlgİSİ YoK, KonuŞaraK öğretİYoruz” cular” “Biz hiç dil bilgisi öğretmeden sadece konuşarak öğretiyoruz.” Bu iddia ise tamamen aldatmacadır. Öğrenme ortamları formal (okul, kurs…) ve informal olarak (ev, oyun parkları…) ikiye ayrılmaktadır. Sadece konuşarak ya da dile maruz kalarak öğrenmek iddiasını formal bir ortamda eğitim öğretim faaliyetlerine devam ederek iddia etmek adeta “akıl tutulmasıdır.” Kaldı ki zamanında yurt dışına göçmüş birçok insan, hala o ülkenin dilini tam olarak ya da hiç konuşamamaktadır. Bu gibi örnekler de reddedilemez birer gerçektir. Bir de bunun tam tersi bir süreç vardır, dil bilgisinden dili öğrenmeye giden yol yani. Bugüne kadar işe yaramadığı aşikardır. Böyle bir programda dil değil, dilin kendisi hakkında konuşulmaktadır. Yeni bilgi

“kavranabilir girdi” olma gerekliliğinden uzaktır, dil bilgisi terimleriyle boğulmaya sebep olan ve yabancı dil denilen olgunun sanki boşluk doldurma, dil bilgisi egzersizlerinden ibaret zannedilmesine sebep olan bir tutumdur bu. Haliyle, dilin bir iletişim aracı olduğu unutulur ve “Adınız nedir?” sorusuna “Kemal” diye cevap verip kendi anadilinde iletişimi sağlayan birey, aynı soru İngilizce olarak sorulduğunda “My name is Kemal.” diyerek iletişim meylinden sapıp, kural koruma ve “uzun bir cümle kurmalıyım” eğilimine girmektedir. ıQ ve dİl IQ ya da zeka türü dil öğrenmeye engel değildir. Kanada’da Fransızca öğretimi programları sırasında yapılan bir araştırma sonucuna göre; daha yüksek IQ seviyesi, ikinci bir dil olarak Fransızcada okuma, dil bilgisi ve kelime bilgisi alanlarında

olumlu katkılar sağlarken, etkileşime dayanan sözlü iletişim becerilerinde hiçbir katkı sağlamamaktadır (Fred Genesee,1976). Dili kullanmak sadece kelime ezberleme, kelime bilgisi, okuma becerileri ya da dilbilgisi olmadığından dolayı, görece daha yüksek zekada olmayanlar dili öğrenemez diyemeyiz. Kaldı ki bu sayılan becerileri etkileyen başka faktörler de vardır. Hâl böyleyken IQ ve dil öğrenme kapasitesini ilişkilendirmek netice vermez. Tüm bu yanlış inanışların dil öğrenicileri tarafında yansıması ise “cümle kuramamak, kendini uzun ve kurallı cümleler kurmaya mecbur hissetmek, dilin hiçbir aşamasında olmayan ezber yetisini kullanarak kelimeler ezberlemek, dilin aslında sadece bir iletişim aracı olduğunu unutmaktır. Kafalarımızdaki İngilizce “he’den sonra is, you’dan sonra are gelir” kadardır. peKİ naSıl olmalıdır? Zihnimizde oluşan bir ifadeyi gerektiğinde vücut dilimizle, bazen homurdanmaya ya da hırıltıya benzer sesler çıkararak, gerekiyorsa kelime ve kelime grupları kullanarak ya da en sonunda ihtiyaç hissedersek cümleler kurarak ifade edebiliriz. Bunların amacı iletişimdir, başka bir şey değil. İlk yapmamız gereken bunu unutmamaktır. A: Mideni ne bulandırdı? B: Sinek, bardaktaki sinek. (Kelime grubu) A: Çocuklar okulda mı? B: Hı hı, evet. (Homurdanma, hırıltı benzeri tepki) 2. sınıftan 12. sınıfa ve hatta daha da fazla İngilizce eğitimi almış dil öğrencileri “bardak”

ve “sinek” sözcüklerinin karşılıklarını bilmelerine rağmen “bardaktaki sinek” ifadesini kuramamaktadır! Sebebi ise Türkçe ve İngilizcenin tamamen ters davrandığı bir husus olan edatları ve kullanımlarını bilmemektir, bilinse dahi dikkatin bu yöne çekilmemesi, öğrencilerin bu kullanımlarda ustalaştırılmamasındandır. Bu tarz kavramların “edat” yani “preposition” gibi dil bilgisi terimleriyle sunulması da cabasıdır. Edatlar meselesinde Türkçede soldan sağa şeklinde bir düzen varken İngilizcede ve diğer tüm Avrupa dillerinBardak glass

taki in

sinek fly

the fly sinek

in

the glass bardak

de sağdan sola doğru bir düzen söz konusudur. Ve evet, bu kurulum yani dilin mantığı hiçbir ders kitabında bu şekilde bir “kavranabilir bilgi girdisi” olarak verilmemektedir çünkü kullandığımız kaynaklar anadili İngilizce ve benzer diller için oluşturulmuş kaynaklardır, onların dilin mantığını kavratma gibi bir kaygıları yoktur ve haliyle “Öğretilecek dili, öğreteceğiniz insanların dillerinin özelliklerini dikkate alarak sunmalısınız.” ilkesini yok saymaktadır. Bizim kitaplarımızda en iyi ihtimalle “in” sözcüğü “içindeki” anlamına gelir denir ve bununla ilgili gayet gösterişli aktiviteler yapılır, videolar çekilir, resimler boyanır, maketler yapılır ama bu yapının, sadece tek başına dahi, yani cümle kurmadan da az önceki örnekteki gibi iletişimsel boyutta kullanılabileceğine dikkat çekilmez. Zamanla ya da DEHALAR


58 konuşarak öğrenilmesi ise çok sık gözlemlenen bir durum değildir. Dahası, dil öğretmenleri olarak sürekli gözlemliyoruz ki kendiliğinden öğrenme gerçekleşse bile bu çok çok uzun zaman almaktadır. Bu yüzden dil eğitimine ilk olarak edat kullanımlarını öğrenilerek, bu konuda çok çalışarak başlanmalıdır. Edatlar ve oluşturdukları kurulumlar cümleleri oluşturan parçalardır. , Ancak bu “davranış biçiminde” ustalaştıktan sonra sözlü ya da yazılı cümleler üretme aşamasına geçilebilir, neye nasıl çoğul eki ekleneceğini öğrendikten sonra değil. Peki ya “cümle nasıl kurulur?”u çocuklarımıza kazandırabiliyor muyuz?

diyerek derslerimize elimizdeki kitabı, internetteki videoları, şarkıları izleyerek dinleyerek, diyaloglar ezberleyerek devam ediyoruz. Aslında biz daha “My name is …” kısmını anlamıyoruz. Sadece anlamını bildiğimiz kelimeleri seçerek, kendimizce cümleyi anlamlandırmaya çalışıyoruz. Sonuç olarak da kendimiz bir cümle kuracağımız zaman hiçbir şey yapamıyoruz, yapsak bile neden yaptığımızı bilmeden “I am do, she is can, they are will” gibi cümleler kuruyoruz, tam olarak havada yürüme hissi yaşıyoruz.

olduğunu anlatmamı sağlayan bir “arkadaş” olduğu şeklinde izah edebiliriz. Bu şekilde bir yaklaşım kavranabilir durumdadır. Hangi yaştan olursa olsun bir çocuktan kendisini tanıtması istendiğinde kendini tanıtırken, özne nedir, isim cümlesi ne demektir sorularına yetişkinler dahil cevap verememektedir, gerek de yoktur aslında. Öğretmenler olarak da

dil hakkında konuşmaya yarayan terimler kullanmak yerine “Tanıttığım ya da Kendisiyle İlgili Bilgi Verdiğim Şey + is + Verdiğim Bilgi” demek daha uygulanabilirdir. Eğer “is” sözcüğünü kavranabilir ve doğru bir şekilde izah etmek gerekirse de bunun tanıttığım şeyin neye denk, neye eşit (Yaş grubuna göre renk, biçim, duygu vb. çoğaltılabilir.) olduğunu anlatmamı sağlayan, bu cümlenin bir şeyleri tanıtan bir cümle

sıklıkla şikâyet ettiğimiz, bir durum olan “Şu yaşa gelmiş daha hâlâ özne, yüklem, nesne nedir bilmeyen adama bir şey öğretemem.” iddiamızı da artık çöpe atabiliriz. Tüm bu durumları dikkate alarak oluşturduğum teoride ve bu teorinin uygulama aşamasında olumlu sonuçlar aldığım bu bakış açısının ve uygulamalarının ne kadar ileriye gidebildiğini ölçmek benim için eğer bu yabancı dil İngilizce

Bİr İHtİmal daHa var…

Zihnimizdeki düşünceler ve ifadeler aslında üç musluktan akar, yani Hadİ Sİl BaŞtan Bİr sadece üç cümle yapısıdaHa: “WHat ıS Your nı kullanırız. Peki biz bu name?” cümle yapılarını biliyor Sınıftaki ilk dakikalarımız- muyuz? Çocuklarımıza da “What is your name?”, bunları öğretiyor muyuz? “My name is Öncü.” Dili bir bina gibi düşüdiyerek derse başlıyonürsek, üç cümle yapısı ruz. Büyük ihtimalle de binanın iskeleti, kelimeler çocuklarımızın hepsi bizi tuğlaları, edat kullanımı anlıyor. Anlamayanlara çimentosu yani bir arada da “My, benim”, “name, tutan gücü, ince işçilikisim” diyor ama “is” sözleri de dilbilgisi kuralları cüğünü izah etmekten olurdu. Olmayan iskelete kaçınıyoruz. Ama eğer tuğla koymaya çalışmakşanslı bir günümüzdeysek tan, olmayan binaya ince ve sorgulayan dil öğreişçilik yapmaya çalışmaknicileriyle berabersek “Is” tan vazgeçilmelidir. nedir?” sorusuyla karşılaşı- Meşhur “My name is …” yoruz. Peki bunu nasıl izah cümlesi bu cümle yapıediyoruz? “is” yardımcı fiil larından biri olan “Tanıya da bu cümle bir isim tıcı/Tanımlayıcı Cümle cümlesidir diyerek mi? Yapısı”ndadır mesela. Peki Yoksa “is” Türkçede “-dır, bunu “Özne + Yardımcı -dir” anlamına gelir diyeFiil + Nesne/İsim/Durum” rek mi? Yani birisi adımızı şeklinde anlatarak cümle sorduğunda “Benim adım kurmayı öğretmiş olur Öncüdür., annemin adı muyuz? Eğer amacımız Elif’tir, babamın adı Hü“dil hakkında konuşmak seyin’dir” mi diyoruz? Ve olsaydı” cevabımız evet sonra “eğlenceli” bir süreç olurdu ama şurası artık yaşayarak, öğrencilerim bilimsel bir gerçektir ki, beni seviyor, İngilizceyi “Hem çocuklar hem yetişseviyor her şey yolunda kinler dili konuşurlar ama DEHALAR

dil hakkında eğer alan uzmanı değillerse konuşamazlar.” Bu durumda eğer dili konuşabilmek ya da yazabilmekse cevabımız “hayır”. Dil bilgisi terimleriyle cümle kurmayı öğretmek beyhude bir çabadır. Dil bilgisel terimleri bir kenara bırakıp, dili, okul gerçekliklerine uygun ve kavranabilir bilgi şeklinde sunabilmek olarak ele alırsak, “Özne + Yardımcı Fiil + Durum/İsim” gibi


59 olacaksa zordu. Öyle ya da böyle İngilizceye sonuçta bir aşinalık vardı öğrencilerde. İngilizceyle akraba olan ve benzer davranışları sergileyen başka bir Avrupa dilinde de bu bakış açısının ve uygulamalarının denenmesi gerekmekteydi. Bu yeni yabancı dil İspanyolca olabilirdi, çünkü en çok konuşulan diller arasındaydı, bunun yanında birçok kültürel faktör;

içerisinde öğrencilerin telegrafik cümleler (Çoğul eki ekleme, artikel kullanımında hata vb. dil bilgisi eksikliklerine bağlı hatalar içeren cümleler) kurarak, hiçbir dil bilgisi kuralına maruz kalmadan bu dili sözlü iletişim tabanında bilerek, isteyerek, kendilerinden emin kullanabilmeleri gerekmekteydi. “Tanıtıcı Cümle Yapısı”nı çalışma alanı olarak belirleyerek eğitim-öğretim

Üstelik bunu yarım saat içinde yapabilmelilerdi. (Hiçbir alıştırma yapılmadan ilk kurulması istenen cümleydi.) Tüm kademelerden öğrencilerin kurması gereken ifadeler; yani ilk olarak mantığını anlamaları gereken, cümleyi oluşturan ve anadili Türkçe olanlara mantığı hiçbir zaman doğru olarak kavratılmayan, bir odak noktası haline getirilmeyen edatlı yapılar şu şekilde kurulmalıydı:

(Öğrencilerin tamamında artikel kullanımında eksiklik olduğu; çoğul eki kullanımında ise öncesinden bilgi girdisi olduğundan sorun olmadığı gözlemlendi. Bu cümle iletişimsel değer taşımasını edatların ve cümle yapısının doğru kullanılmasına borçludur.) olması gereken kurulum : Los problemas de los estudiantes son realmente serios. Sonuçta tüm kademeden öğrenciler bir ders saati kelime çalışması Öğrencilerin problemleri. sonucunda herhangi bir The problems of the stuİspanyolca eğitime maruz dents. kalmadan neredeyse Los problemas de los estuhatasız olarak ifadeleri diantes. bilerek, isteyerek ve doğru Öğrencilerin kurdukları şekilde kurabilmişlerdi. ifadeler ise şu şekilde Geriye bunlarla ilgili sözlü olmuştur: ya da yazılı sayısız alıştırÖğrencilerin sorunları. ma yaparak otomatikleşmek, cümleleri süsleyen The problems of the stufarklı farklı unsurları dents. Problemas de estudiantes (atasözleri, deyimler vb...) öğrenmek ve kullanİspanyolca kurulumda mak kalıyordu. İngilizce artikel kullanımı (yani ya da İspanyolca ders Türkçede olmayan ama işleyebilmenin yolu, diğer İngilizce ve İspanyolcabecerilerde de kendini da olan (the, las, los ...) geliştirmenin yolu budur, gözlemlenmedi, çünkü kendimizin üretebilmesi herhangi bir dilbilgisi kuralı verilmemişti, önemli ve üretileni mantıklı bir şekilde anlayabilmek. Buolan da kuralların denun dışında sadece doğru ğil, kurulum mantığının telaffuz, doğru yazım otomatikleşmesi olduğunkuralları öğrenir ama dili dan bu hatalar göz ardı kullanamayız, şu anda edildi. Cümlenin tamamı olduğu gibi. öğrenciler tarafından kuSonuç olarak aslında müzik, futbol gibi, öğrencirulumlara göre şu şekilde Amerika’yı yeniden keşlerin ilgisini çeken durum- sürecine başladım. Öğren- gerçekleşti; cilere öncelikle İngilizce fetmiyoruz, sadece odak ları vardı ve İtalyanca ve Türkçe eğitiminde olduğu gibi noktalarımızı bilimsel ilkeFransızcayı da rahatlıkla Öğrencilerin problemleri edatlar eşliğinde (ki daha ler ve çalışmalar ışığında öğrenmeye zemin oluştugerçekten ciddi. önce de bahsettiğim gibi farklı noktalara çekiyor ve rabilirdi. ingilizce bana göre İngilizceyi kulana dilimizin yani düşünİlkokulun ortaokula The problems of the stulanamamanın en önemli me biçimimizin özellikhazırlık aşaması olması, diğer faktörlerinden biridir) dents are really serious. lerini göz ardı etmeden, amacının ve yöntemlerikelime çalışmaları yapıldı. (Öğrencilerin tamamına kavranabilir bir şekilde nin farklı olması, bilişsel yakınının artikel ve çoğul Öğrenciler aldıkları girbilgi alıp, dil bilgisi kuralaçıdan ortaokul öğreneki kullanımında hata diler sonucunda; örneğin larına boğulmadan önce cilerinin daha ileride yapmadığı gözlemlendi.) nasıl bilgiyi işe yarar hale olmasından dolayı altıncı, “Öğrencilerin problemleri ispanyolca getireceğimizi öğrenip, yedinci ve sekizinci sınıflar gerçekten ciddi.” cümlesini Öğrencilerin kurulumları : dili kullanabilme ve dilin üzerinde çalışma yapma- sadece kelimeleri bilerek, Problemas de estudiantes başka hiçbir kural bilesaslarına ciddi anlamda ya karar verdim. Öngörüson realmente serios. meden kurabilmelilerdi. bir yol açmış oluyoruz. lerime göre iki ders saati DEHALAR


60

DEHALAR

Ein


61

küçükkeN geri ZekâlI olduğu düŞüNülmesiNe rAğmeN dAhA soNrA Atomu pArçAlAYArAk herkesi ŞAŞIrtAN muhteŞem ZekA olArAk tANIYoruZ hepimiZ AlBert eINsteIN’I. geçtiğimiZ YüZYIlIN dehAsI olArAk dA ANIlAN eINsteIN, tüm ZAmANlArIN eN öNemli fiZikçileri ArAsINdA âdetA Bir YIldIZ.

t r e b al

nstein Azim&Aklın

Müthiş Buluşması

DEHALAR


62

E

instein, 20. yüzyılın başlarında geliştirdiği kuramlarıyla ilk kez kütle ile enerjinin eşdeğerliliğini kanıtlamış, ayrıca uzay, zaman ve kütle çekimi üzerine tümüyle yeni düşünme yolları önermiştir. Özellikle görelilik ve kütle çekimi kuramları, Newton’dan sonra fizik alanında yeni bir çığır açmış, bilimsel ve felsefi araştırmaları baştan aşağı değiştirmiştir. Albert Einstein, Almanya’da 1879’da Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Dokuz yaşına kadar konuşma sorunu yaşadı, az ve yavaş konuşuyordu, ayrıca içine kapanık bir çocuktu. Ailesi kaygılansa da daha sonra bunun gereksiz olduğu anlaşılacaktı. Beş yaşında, amcasının aldığı pusuladaki gizem onu çok

DEHALAR

1905

noBel fİzİK ödülü

1905, Einstein’ın hayatının en verimli yılı idi. Bu nedenle, Einstein’ın mucizevi yılı denilmiştir. Bir yıl içerisinde Annalen der Physik Dergisi’nde yayınladığı dört makale, modern fizik anlayışında devrim yaratmıştır. Bu makaleler fotoelektrik etki, Brown hareketi, özel görecelik ve kütle-enerji eşitliği üzerineydi. 3 yıl sonra önce Bern Üniversitesi’nde akademik kadroya girdi, daha sonra Zürih Üniversitesi’nde doçent oldu. 1911 yılında Prag Alman Üniversitesi’nde Teorik Fizik Profesörü oldu. Aynı yıl güneşin çekim gücünün yıldızların ışığını bükeceğini hesapladı. Bunun doğruluğu, 1919’daki güneş tutulması sırasında kanıtlandı. The Times gazetesi bu haberi “Bilimde Devrim-Evrenin Yeni Teorisi” diye duyurdu. .

1921 yılında Einstein Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülmüştür. O dönemde görelilik hala tartışmalı görüldüğü için, ödül fotoelektrik etkisini açıklaması nedeniyle verilmiştir. ABD’de, 1933’te ders verdiği dönemde Hitler, Yahudi öğretim üyelerini işten attı. Einstein, ölüm listesindeydi ve başına 5000 dolar ödül konulmuştu. Bir Alman dergisi onun için “Henüz asılmadı.” diye yazdı. Yahudiler’in yazdığı kitaplar yakılınca, Einstein ve bazı Yahudi bilim insanları ABD’ye iltica etti. Bu dönemde Yahudi profesörler için Türk hükümeti’ne 1933’te mektup yazıp onlara iş istedi. Atatürk’ün işe aldığı Yahudiler, modern üniversite sisteminin temelini attı.

etkiledi. Pusulanın iğnesi neden hep aynı yönde dönüyordu? Sen aSla Bİr ŞeY olamaYacaKSın eınSteın! Babasının işleri kötü gidince aile Milano’ya göç etti. Okulu nedeniyle Einstein Almanya’da kaldı. Okuduğu Alman okulunda öğretmeninin “Sen asla bir şey olamayacaksın Einstein!” sözü üzerine okulu bıraktı. Zürih Teknik Üniversitesi’ne girmek istedi ama matematik, fizik dışında yabancı diller, botanik, zooloji bilgisi eksik olduğundan alınmadı. Ama o yılmadı başka bir liseye devam etti ve 19 yaşında Zürih Teknik Üniversitesi’nin matematik ve fizik öğretmeni yetiştiren bölümüne girmeyi başardı.

1911 yılında Prag Alman Üniversitesi’nde Teorik Fizik Profesörü oldu. Aynı yıl güneşin çekim gücünün yıldızların ışığını bükeceğini hesapladı. Bunun doğruluğu, 1919’daki güneş tutulması sırasında kanıtlandı.


63 “önce düŞünce oluŞur, Sonra Bunu Kelİmelere döKerİm.”

müzİK aŞKı İnsanlık tarihinin en yaratıcı zekalarından olduğu daha sağlığında kabul edilen Einstein, tutkuyla müziğe bağlıydı. Einstein iyi bir kemancıydı. Mozart, Bach ve Schubert en

sevdiği bestecilerdendi. Dünyaca ünlü bir fizikçi olduğunda onun için müziğin fizik kadar önemli olduğunu söyleyecekti: “Benim için müzik insanlardan bağımsız olmanın yoludur.”

Einstein, tahtaya bir şeyler yazarken düşünceleri içinde kaybolabiliyordu. Birkaç dakika sonra sanki bir trans hâlinden çıkmış gibi başka bir şeyden bahsetmeye başlıyordu. Bu durumu şöyle açıklar: “Düşünceler sözel hâlde oluşmazlar. Hemen hemen kelimelerle hiç düşünmemişimdir. Önce düşünce oluşur, sonra bunu kelimelere dökerim.” Son Yıllar Einstein’a son yıllarında kardeşi Maja, üvey kızı Margot, sekreteri ve evini idare eden Helen Dukas baktı. 1949’da felç geçirip yatalak olduktan sonra 1955’te öldü.

gerçeK Bİr deHa Einstein öldükten sonra beyni, Dr. Thomas Harvey tarafından 1955 yılındaki otopsi sırasında, dehasıyla ilgili ipuçları bulabilmek amacıyla çıkarılmıştı. Beyninden alınan örnekleri inceleyen nörologlar, ilgi çekici özelliklere rastladılar. Örneğin, düşünce için gerekli sinirleri besleyen gliyal hücre sayısının fazla olduğunu belirlediler. 1999 yılında Kanada, McMaster Üniversitesi’nden uzmanların yaptığı araştırmalarda da, Sylvian fisürünün (yarığı) gelişmiş ve alt parietal lobunun normale göre yüzde 15 daha geniş olduğu tespit edildi. Uzmanlar, gelişmiş Sylvian fisürünün, beyindeki bilgi alışverişini kolaylaştırdığını, parietal lobun ise, matematikle ilgili yeteneği ve uzay-mekan bağlantısı kurma yetisini arttırdığını belirtiyorlar.

en ünlü fotoğrafı United Press International (UPI) fotoğrafçısı Arthur Sasse ünlü fotoğrafı 14 Mart 1951’de Einstein’ın Princeton’daki meslektaşlarının ona verdiği doğum günü partisinde çekmiş. Einstein partideki fotoğrafçılara gülmeye çalışmış; Sasse, kendisinden tekrar gülmesini isteyince ünlü bilim insanı dilini çıkarmakla yetinmiş. DEHALAR




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.