Zoom Mayıs 2009 Sayı:8

Page 1




24.


ÝÇÝNDEKÝLER

ZOOM Sayý:8 • MAYIS 2009 Bilimsel Yayýnlarý Tanýtým Kulübü Adýna Baþkan A. Hilal GEZER B.Y.T.K Danýþman Yard. Doç. Dr. Mustafa AKTAÞ Editör Bahadýr ANAR

EDÝTÖR YAZISI

4

Bahadýr ANAR

ZOOM HABER

5

Barýþ HALAÇ

ZOOM RÖPORTAJI

6

Aslý ÖLMEZ

LYME HASTALIÐI

9

Özge ALTINAY

DENÝZ MEMELÝLERÝ ve HALK SAÐLIÐI

14

Erdem DANYER

GOLDEN RETRIEVER

16

Engin ADIGÜZEL

PROTEÝNÜRÝ'NÝN ÖNEMÝ ve TEÞHÝS YÖNTEMLERÝ

18

Cenk ÇAYIR

ET ve ET ÜRÜNLERÝNDE MÝKROBÝYOLOJÝK BOZULMALAR

20

A. Hilal GEZER

BÝLÝMSEL ARAÞTIRMA KULÜBÜ TARÝHÇESÝ

24

Ý.Ü. Vet. Fak. Bil. Araþ. Kulübü

KEDÝLERÝN ALT ÜRÝNER SÝSTEMÝ HASTALIKLARINI YÖNETMEDE SUYUN ÖNEMÝ

26

Ali Kerim ALKAN Barýþ HALAÇ

KÜÇÜK HAYV. HEKÝM. KUL. ETKÝNLÝKLERÝ-1 BEYKOZ HAYV. BARINAÐINA YARDIM GECESÝ

36

Seher TEBAÝ

KAYSERÝ ve ÜLKEMÝZ HAYVANCILIÐI ÜZERÝNE GENEL BÝR DEÐERLENDÝRME

38

Zekeriya ATASEVER

KÖPEÐÝN EVCÝLLEÞTÝRÝLMESÝ

41

Vet.Hekim Dr.Haluk ÖMER

HAYATIMIZIN TADINI TUZUNU KAÇIRMAYALIM

43

Yard. Doç. Dr. Vehbi ALTUNÇUL

Erciyes Üniversitesi Zeki ATASEVER / Osman YAMAN

GIDA GÜVENLÝÐÝ ve HALK SAÐLIÐI

44

Vet. Gýda Hijyenistleri Kulübü

Harran Üniversitesi Ahmet DAÐISTAN-Durmuþ ERDEN

ORD. PROF. DR. SÜREYYA TAHSÝN AYGÜN & VETERÝNER HEKÝMLÝK

46

Fatih Serdar ÞAHÝN

KIZIL GEYÝK & KIZIL AKBABA

51

Vahþi Yaþamý Araþtýrma ve Koruma Kulübü

ADÜ BÝNÝCÝLÝK TOPLULUÐU

53

PROF. DR. TAHSÝN YEÞÝLDERE & ÝVHO RÖPORTAJI

55

ZOOM BULMACA

58

Yard. Doç. Dr. Vehbi ALTUNÇUL

ÖDÜLLÜ DÝAGNOZ SORUSU

59

Sezer AKBABA

KARÝKATÜR

60

Begüm MAÞLAK

Genel Yayýn Yönetmeni Ahmet Çaðrý BIKMAZ

Yayýn Kurulu A.Hilal GEZER Aslý ÖLMEZ Bahadýr ANAR Sezer AKBABA Ali Kerim ALKAN

• • • • •

Ahmet Çaðrý BIKMAZ Þevki ALTUNBAÞ Barýþ HALAÇ Engin ADIGÜZEL Songül YILMAZ

ÜNÝVERSÝTE TEMSÝLCÝLERÝMÝZ ÜNÝVERSÝTE TEMSÝLCÝLERÝMÝZ: Afyon Kocatepe Üniversitesi Cankan ARIK Ankara Üniversitesi M. Bahadýr ÇEVRÝMLÝ Atatürk Üniversitesi Muratcan YALÇIN-Mustafa HÝTÝT Adnan Menderes Üniversitesi Melike DERELÝ-Samet AYDIN Dicle Üniversitesi Cenk ÇAYIR-Fahri ÖZKAN-Abdullah ALTINSOY

Bilimsel Yayýnlarý Tanýtým Kulübü Ýstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Avcýlar Kampüsü Avcýlar/ÝSTANBUL www.zoomvetdergi.com e-posta: zoom.vet.dergi@gmail.com http://zoomvetdergi.wordpress.com

Yayýnlanan ilanlarýn imzalý yazýlarýn sorumluluðu sahiplerine aittir.

Grafik-Konsept Tasarým Ýstabul Tasarým Merkezi

Gökçe YILDIRIM Ahmet Çaðrý BIKMAZ Oðuz KIRMAN

www.istanbultasarimerkezi.com


Bahadýr ANAR Ý.Ü. Veteriner Fakültesi Öðrencisi / Bilimsel Yayýnlarý Tanýtým Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi banar@mail.com

Deðerli ZOOM okurlarý; Yedi sayýyý geride býraktýðýmýz dönemin ardýndan sekizinci sayýmýzla yine karþýnýzdayýz. Bu sayýda; sizler için elimizden geldiðince ilginizi çekebilecek konulara yer verdik. Güncelliðini kaybetmeyecek kýrmýzý et ve mikrobiyolojisi, insanlarý piknik alanlarýndan uzaklaþtýran Lyme Hastalýðý, Ýstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Bilimsel Araþtýrma Kulübü'nün bu yýl 11.sini düzenlediði “Uluslararasý Veteriner Hekimliði Öðrencileri Bilimsel Araþtýrma Kongresi”nin tarihçesi bunlardan sadece bazýlarý. Ayrýca bu sayýda yeni bir seriye baþlangýç yaptýk. Hepimizin bildiði pet ýrklarýný fazla bilinmeyen özellikleriyle karþýnýza çýkartýyoruz. Sponsorlarýmýzýn, diðer üniversitelerdeki temsilcilerimizin ve yazýlarýyla dergimizde yer alan arkadaþlarýmýzýn katkýlarýyla hazýrladýðýmýz yeni sayýmýzda size keyifli okumalar dileriz.

Bahadýr Anar

4


Barýþ HALAÇ Ý.Ü. Veteriner Fakültesi Öðrencisi / Bilimsel Yayýnlarý Tanýtým Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi baris_halac@hotmail.com

Küçük Hayvan Hekimliði Kulübü'nün Ýlk Konferansý Yapýldý. Dr. Haluk Ömer'in yaptýðý köpek ýrklarýnýn geliþimi ve günümüzdeki sýnýflandýrýlmasý ile ilgili konferans okulumuzda, 8 Nisan'da Amfi 2'de yapýldý. Öðrenciler tarafýndan yüksek ilgi gören konferans, klinik hekimlik yapacak arkadaþlarýmýza ve meraklýlarýna ýrklar hakkýnda birçok önemli bilgi edinilmesini saðladý.

Düzeltme: 7. sayýmýzda yayýnlanan yazarýmýz Erdem DANYER'in “Atlarda Ýç Parazit Kontrolü” yazýsýndaki Dictyocaulus arnfieldi-Dictyocaulus arnfeldi,Oxyuris equi-Oxyris equi,Draschia megastomaDraschis megastoma,Anoplocephala magna-Anoplocephala manga olarak düzeltilmiþtir.

ÝSTANBUL ÜNÝVERSÝTESÝ ÖÐRENCÝLERÝNDEN BÝR ÝLK DAHA… PROPLAN'LA DÝAGNOZ OYUNU Okulumuzun yeni gelecek vadeden kulüplerinden Küçük Hayvan Hekimliði Kulübü bir ilke daha imza attý.25 Martta Nestle Proplan'ýn katkýlarýyla düzenlenen diagnoz oyunu ile öðrencilere eðlenceli mesleki geliþimi sunan kulüp dereceye giren öðrencilere ve katýlan herkese verdiði hediyelerle göz doldurdu. Veteriner hekimi canlandýran oyuncu; hasta sahibinden aldýðý anemnezle baþlattýðý oyunda, hastalýðý bulmak için sýrayla yaptýðý muayene yöntemlerini öðrencilerle paylaþarak yapýlan son muayenede, þüphelenilen hastalýklardan muayene sonuçlarýna en uygun olanýný nedenleriyle öðrencilerden seçmelerini istedi. Yoðun katýlýmda dereceye girip Proplan'dan þemsiye, masa takvimi, saat kazanan arkadaþlarýmýz þunlardýr; 1-) Aykut GRAM 2-) A.Hilal GEZER 3-) Cansu BÝLÝSTER 4-) Bektaþ AKSU 5-) Yunus Emre BÜYÜKBALLI

Geçen Sayýmýzda Diagnoz Sorusunun Cevabý: Polikistik Böbrek Kazanan Arkadaþlarýmýz: Fatih Serdar Þahin-Erciyes Üniversitesi Cenk Ýnci-Dicle Üniversitesi Geçen Sayýmýzdaki bulmacanýn çözümü: Zoomcular Kazanan Arkadaþlarýmýz: Neþegül Oktay-Atatürk Üniversitesi Beyhan Sengül-Kafkas Üniversitesi

5


Aslý ÖLMEZ Ý.Ü. Veteriner Fakültesi Öðrencisi / Bilimsel Yayýnlarý Tanýtým Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi asl_olmz@hotmail.com

Bu sayýmýzda Veteriner Hekimlerin genellikle eksik olan bir yönünü, alabalýðýn yetiþtirilmesini ayný zamanda alabalýk iþletmelerini ele almak istedim. Bunun içinde Balýkesir Gönen deki Dereköy alabalýk üretim çiftliðine gittim. Çiftlik 17.000 m² 'lik araziye kurulmuþ. Arazinin 450 m²'si havuzlara 500 m²'si restorana ayrýlmýþ. Ve ayný zamanda konaklama yapmak isteyenler için 16 m²'lik 10 oda bulunuyor. Ve iste çiftlik sahibi Seçkin Þahan'la yaptýðýmýz röportaj!

--Hangi tür alabalýðý yetiþtiriciliði yapýyorsunuz? Gökkuþaðý alabalýk. --Havuzlarýn boyutlarý ne ölçüde? Beton havuzlar 20 m'ye 2 m. uzunluðunda ve 2 m. derinliðinde. --Su sýcaklýðýnýz ortalama kaç derece? Kýþýn 8 °C, yazýn 18 °C. --Alabalýklarýn yumurtadan çýkýp sofraya gelmeleri ne kadar sürüyor? Aralýk ayýndan 15 Nisan'a kadar ki süre içinde balýk sofraya gelecek hale ulaþýr. --Neden 15 Nisan'a kadar; daha geç veya daha erken deðil? Alabalýk bildiðiniz gibi soðuk suyu sevdiðinden sýcak havada strese giriyor ve sýcak havada fazla yemleme yapýlýrsa balýklar ölmeye baþlýyor. 15 Nisan da havalarýn ýsýnmaya baþladýðý, sýcaklýðýn

alabalýklar için uygun olmadýðý zaman olduðundan balýklar istediðimiz boyuta ulaþmasa bile yemlemeyi keseriz. Yani yemlemeyi 2 günde bir yaparýz. --Bize alabalýðýn yumurtadan çýktýktan sonra sofraya ulaþana kadar ki beslenmesini anlatýr mýsýnýz? Yumurtadan balýk beyaz-sarýmsý renkte çýkar. Çýkan balýklar siyah renk alana kadar balýklara yem verilmez. Buda 3-4 gün sürer. Yavru balýklar siyah renk aldýktan sonra ortalama 100.000 yavru 2 saatte bir 50 gr toz yem ile beslenir (yem içeriði, balýk unu, soya küspesi, buðday unu, tam yaðlý soya, balýk yaðý A,D,K,E,C vitaminleri, aminoasitler, antioksidanlar). Balýk 5 cm boyuna geldiðinden itibaren sabah akþam olmak üzere 2mm'lik boyuttaki yemle beslenir. Ortalama bir

6


balýða 2 mm' lik yemden 2 adet gelecek þekilde yemleme yapýlýr. Balýklar porsiyonluk hale gelene kadar balýklarýn büyüklüðüne göre deðiþik boyutlardaki yemlerle beslenir. Balýk büyüdükçe yeminde boyutu artar. 250-270 gr arasýndaki balýklara günde 2 defa 5 mm'lik yem verilir ve bu balýklar artýk porsiyonluk hale gelmiþtir. Porsiyonluk balýklar satýlana ya da sofraya sunulana kadar 2 günde bir yemleme yapýlýr.

--Kýsýr alabalýklarý nasýl ayýrt ediyorsunuz? Kýsýr alabalýklarýn karýn bölgeleri bembeyaz oluyor bu þekilde ayýrmak çok kolay. --Balýklar kaç yasýna kadar damýzlýkta kullanýlýyor. Diþiler 3 yaþýndan 6-7 yaþýna kadar, erkekler ise 2 yaþýndan 5-6 yaþýna kadar damýzlýkta kullanýlýyor. --Damýzlýk balýklarýn bakýmýný nasýl yapýyorsunuz? Damýzlýk balýklarýn bakýmýnda genel olarak göz önünde tuttuðumuz birkaç nokta var: Bunlar ; -Suyun sýcaklýðý ve kalitesi: Suyun sýcaklýðý 20°C'nin altýnda olmalýdýr. Bizde yazýn 18 °C'yi buluyor. Su fazla sýcak olduðunda sudaki oksijen miktarý azaldýðýndan; yani suyun kalitesi düþtüðünden balýklar yeteri kadar oksijen alamýyor. -Balýklarýn ellenmesi gibi fiziksel hareketler: Mümkün olduðu kadar saðýmlarýn dýþýnda balýklarý ellememeye özen gösteririz. -Havuzlarýn temizliði: Dezenfektanlarla rutin olarak temizleme yaparýz. -Barýndýrma: Havuzlarda 1 m²'ye iki balýk gelecek þekilde damýzlýklarý barýndýrýrýz. -Besin: damýzlýk alabalýklar açlýða bir müddet dayanabilir ancak düzensiz ve dengesiz beslenme yumurta verimini düþürür. Bu faktörlere dikkat edilmemesi balýðý strese sokar ve dölverimi üzerine etkileri var ancak en önemlisi beslenmedir diyebiliriz. Çünkü damýzlýkta anaç balýðýn aðýrlýðý ne kadar fazlaysa o kadar fazla yumurta verir. --Damýzlýklarýn beslenmesini nasýl yapýyorsunuz? Damýzlýklarýn beslenmesi yumurtlamadan önce; yumurtlamadan 45 gün önceye kadar damýzlýklarýn aðýrlýklarýna ve suyun sýcaklýðýna göre 5mmlik yemlerle beslenir. Bu dönemde yaðlanma olmamasý için ekstra yemleme yapýlmaz. Yumurtlamadan 45 önce

--Peki neden alabalýklar porsiyonluk hale gelince yemlemeyi düþürüyorsunuz? Balýklar zaten istediðimiz boyuta ulaþmýþtýr. Bu yüzden boþuna yem israfý olmasýn diye yemleme aralýðý 2 günde bire düþürülür. --Damýzlýða ayrýlan alabalýklarý nasýl seçiyorsunuz? Porsiyonluk balýklar arasýnda ayný yaþtakilerden daha büyük olanlarý damýzlýða ayýrýyoruz. Kýsýr balýklarý porsiyonluk olarak yetiþtiriyoruz.

7


yumurtlama zamanýna kadar normal yemin yanýnda ekstra vitamin takviyesi yapýlýr. --Damýzlýklardan döl alýmý ne zaman ve nasýl yapýlýyor? Damýzlýklarýn dölverme zamanlarýna

göre

sonbaharla kýþ aylarý arasýnda yapýlýr. Bizde beþ ocakta dölalýmý baslar. Dölalýmýndan 1,5 ay önce diþi ve erkekler ayrýlýr. Saðým sýrasýnda yakalama kolaylýðý saðlamasý acýsýndan 1 m derinliðindeki

temiz

havuzlara alýnýrlar. Diþilerin karýnlarý daha þiþkin erkeklerin karýnlarý daha yassýdýr. Erkeklerde üreme zamanlarýnda yan taraflarýnda koyu parlak kýmýzý þeritler görülür. Alt çeneleri üst çeneden daha uzundur. Saðým iþlemi; Önce diþi balýklar karnýndan yavaþça sývazlanarak yumurtalarý temiz bir kap içine saðýlýr. Sonra erkek balýk diþinin yumurtalarý üzerine yine karnýndan yavaþça sývazlanarak saðýlýr. Ýþlem bittikten sonra kap yavaþça saða sola sallanarak yumurta ile sperma karýþmasý saðlanýr.10 dakika bekledikten sonra temiz su ile yýkayarak kuluçka tepsilerine konulur, kuluçkahaneye kaldýrýlýr. Bu sýrada yumurtalarýn üst üste gelmemesine tek sýra olmasýna dikkat edilir. Burada 10°C'lik suyun içinde doðuma kadar bekletilir.1-1,5 ay sonra yavru balýklar çýkar. Bu süre içinde düzenli olarak kontrol edilerek ölen balýklar uzaklaþtýrýlýr. Ölen balýklar beyaz renklidir.1,5-2 hafta içinde canlý balýklarýn gözleri siyah nokta seklinde görülür. Bu þekilde ölen balýklar canlýlardan ayrýlýr.

8


Özge ALTINAY Veteriner Hekim ozge75@hotmail.com

LYME HASTALIÐI Giriþ Lyme hastalýðý neredeyse bir yüzyýldýr Avrupa'da tanýnmaktadýr ancak 1975 yýlýna kadar insanlarda tarif edilmemiþtir. Hastalýk ayrýca köpek, at, sýðýr ve kedide oluþurken birçok vahþi enfekte olur ve kene enfeksiyonu içim rezervuar olarak

Epidemiyoloji Lyme Hastalýðý, Borrelia burgdorferi sensu lato denilen bir grup Borrelia cinsi spiroketlerin sebep olduðu bir enfeksiyondur. Sadece bir türün -B. burgdorferi sensu stricto'nun- ABD'de varlýðý bilinirken, en az dört patojenik tür –B. burgdorferi sensu stricto, B. afzelii, B. garinii, B. japonica- Avrupa ve Asya'da izole edilmiþtir. Ýki yeni Borrelia genotipi olan B. afzelii ve B. garinii'nin de insan patojenleri olduðuna dair kanýt saðlanmýþtýr. Bu genotipler Avrupa ve Asya'da oluþur ancak Kuzey Amerika'da oluþmaz. ABD tipi B. burgdorferi sensu stricto (s.s.) olarak adlandýrýlýr ve tüm genotip kompleksini kapsayan terim B. burgdorferi sensu lato (s.l.)'dur. Borrelia burgdorferi sensu lato organizmalarý spiral þekilli, hareketli Spirochaetales sýnýfýndaki mikroaerofilik bakterilerdir. Mikroorganizma kan emen kenelerle bir konakçýdan diðerine nakledilir. Hastalýðýn yayýlmasýnda öncelikli vektör Ixodes keneleridir. Kene konakçýya yapýþtýðýnda, Lyme etkeni sindirim sisteminden kenenin aðýz organellerine göç eder ve buradan konakçýya geçer. Yapýþan kenenin haztalýðý bulaþtýrma iþlemi yaklaþýk 12 saat içinde olur. Ixodes cinsi sert keneler, birçok memeli, kuþ ve sürüngenden konakçýya yapýþarak ve onlardan beslenerek

Borrelia'yý nakleder. Avrupa ve Asya'da I. ricinus ve I. persulcatus Borrelia nakli için baþlýca vektörlerdir. Diðer kan emen görev yapar. 1980'lerde hem köpeklerde hem de insanlarda rapor edilen hastalýk insidansý dramatik þekilde artmýþtýr. Artýk Lyme Borreliozis (LB) dünyada en yaygýn artropod kaynaklý hastalýktýr. Böceklerde organizmanýn nakline dahil olabilir ancak bunlarýn önemli vektörler olduðuna dair çok az kanýt vardýr. Bir insaný veya hayvaný enfekte eden en önemli yol kene ýsýrýðý iledir. Bir kenenin yapýþýp kan emmeye baþladýðý anda, spiroketler kenenin orta baðýrsaðýnda bulunur. Emilen kanýn kendilerine ulaþmasýnýn uyarýcý etkisiyle spiroketler kenenin tükürük bezlerine göç etmeye baþlarlar. Buradan, konakçýnýn derisine nakledilirler. Lyme hastalýðýný nakleden Ixodes kenelerinin yaþam siklusu diþilerin ilkbaharda yumurtlamasý ile baþlar. Olgunlaþmamýþ larvalar farelerin kanýyla beslenir. Bu farelerin çoðu Borrelia ile enfektedir ve borreliayý bu olgun olmayan larvalara geçirirler. Larvalar farelerin üzerinden düþer ve kýþ dönemini nimf oluncaya kadar toprakta geçirir. Bu nimflerin çoðu enfekte olarak ilkbaharda ortaya çýkar. Bu nimfler fareler dýþýnda köpekler ve insanlar gibi diðer memelilerden de kan emer. Bir sonraki sonbahar yine ilkbaharda organizma ile enfekte yetiþkin olarak ortaya çýkacaklarý zamana kadar toprakta durur. Yetiþkin erkek ve diþi kene, insandan veya köpekten ve diðer büyük hayvanlardan da kan emer.Ýyice doyan diþi kene konakçýdan topraða düþer ve çevreye birçok yumurta býrakarak yaþam siklusunu tekrar baþlatýr

9


Ýnsanlarda Lyme Hastalýðý Lyme hastalýðý bir insandan diðerine geçmez. Lyme hastalýðýnýn geliþme riski, bireyin kenelere maruziyetine baðlýdýr Ýnsanlarda Lyme Hastalýðý deriyi eklemleri ve sinir sistemini ve diðer organ sistemlerini etkileyerek yangýsal hastalýklara sebep olur. Semptomlar genellikle enfeksiyonun ilk haftasýnda oluþur ancak kene ýsýrdaýktan sonra da 30 gün içinde de geliþebilir. Bazý vakalar da semptomsuz seyreder. Erken Lyme hastalýðýnda (erken lokalize dönem) kýrmýzý halkalý boða gözü diye tarif edilen þekilde kýzarýk (erythema migrans) ile kendini gösteren tipik semptom görülür. Lyme hastalýðýna yakalanmýþ birçok hastada geliþen bu kýzarýklýk, hastalýk bulaþtýktan sonra genellikle 1-2 haftada görülür ve 3-5 hafta süreyle kalýcý olabilir. Dokunulduðunda sýcak olabilir, genellikle aðrýsýz ve kaþýntýsýzdýr.

Erken dönemde görülen diðer semptomlar; kene ýsýrýðýnýn yakýnýndaki lenf bezlerinde þiþkinlik, yorgunluk, baþ aðrýsý, aðrý, eklem aðrýsý, titremeürpertidir. Lyme hastalýðýnýn sonraki aþamasý (erken yayýlma dönemi) genellikle kenenin ýsýrmasýndan sonra, iki hafta ila üç ay arasýnda oluþur. Isýrýk bölgesinden uzakta iki veya daha fazla kýzarýk alan, þiddetli baþ aðrýsý, aþýrý yorgunluk, büyümüþ lenf nodülleri, tutulma (özellikle eklemler ve boyunda), ýþýða duyarlýlýk, facial paraliz (yüz felci), extremitelerde titreme veya uyuþukluk, düzensiz kalp ritmi, 38-39°C ateþ, meningitis görülür. Lyme hastalýðýnýn son aþamasý (geç dönem) eðer erken dönemde hastalýk saptanamadýysa veya doðru þekilde tedavi edilmediyse oluþabilir. Geç dönem semptomlarý, enfekte kene ýsýrdýktan sonra haftalar veya yýllar içinde herhangi bir zamanda oluþabilir. Özellikle dizlerde arthritis, genellikle yetiþkinlerde gözüken idrak bozukluðu görülür. Bu hastalarda en göze batan deðiþiklikler, kronik arthritis, kronik MSS bozukluðu ve acrodermatitis chronica athropicans (ACA)'dýr. Lyme hastalýðý bir insandan diðerine geçmez. Lyme hastalýðýnýn geliþme riski, bireyin kenelere maruziyetine baðlýdýr. Ixodes cinsi keneler Amerika'nýn kuzey, yukarý orta-batý ve Pasifik kuzey batý bölgelerinde ve Avrupa ve Asya'nýn belirli bölgelerinde mevcuttur. Kýrsal alanlarda vakit geçiren çocuklarda ve yetiþkinlerde Lyme hastalýðý oluþma riski yüksektir. Orman bölgelerinde maruziyet riski daha yüksektir. Çok seyrek olarak, gebelik esnasýnda bulaþan Lyme hastalýðý fötusu enfekte edebilir. Kediler ve köpekler gibi evcil hayvanlar, Lyme hastalýðý bakterisi ile enfekte olabilir ve insanlarýn yaþadýðý alanlara enfekte keneleri taþýyabilir.

10


Tablo. Lyme borreliozis'in baþlýca klinik belirtileri ORGAN SÝSTEMÝ

KLÝNÝK ÖZELLÝK

Deri

? Erythema (chronicum) migrans ? Erythema migrans multiple lezyonlu ? Borrelial lenfositoma ? Acrodermatitis chronica athrophicans ? Meningo-radiculoneuritis (Bannwarth Sendromu) ? Cranial yüz felci ? Meningitis ? Meningoenchephalitis ? Encephalomyelitis ? Cerebral vasculitis ? Periferal nöropati ? Arthritis ? Myositis ? Carditis ? Conjunctivitis ? Keratitis ? Endophtalmitis ? Panophtalmitis

Yetiþkin kene sonbaharda

Sinir Sistemi

aktiftir ve ilkbahardan yaz baþýna kadar geliþir.

Ýskelet – Kas Kalp Goz

Köpeklerde Lyme Hastalýðý Lyme hastalýðý köpeklerde insanlardan daha hafif seyirlidir. Hastalýðýn köpeklere nakli yetiþkin bir kenenin ýsýrmasýyla olur. Köpekten köpeðe geçtiðine dair kanýt mevcut deðildir. Bir kere konakçýdan beslenmeye baþladýðýnda doyuncaya kadar devam eder ve daha sonra düþer. Yüksek hastalýk riski taþýyan bölgelerdeki çoðu yetiþkin kene Borrelia ile enfektedir. Çevrede büyük memeliler vasýtasýyla taþýnýr. Kuþlar kenelerin uzak mesafelere taþýnmasýnda önemli olabilir. Her ne kadar Lyme Hastalýðý insanlar için ciddi bir tehdit olsa da, köpekler için ayný risk mevcut deðildir. Yüksek oranda Lyme Hastalýðý insidensi bulunan bölgelerde köpeklerin 2/33/4'ü enfektedir. Enfekte olan köpeklerin sadece küçük bir yüzdesinde aslýnda hastalýk belirtileri ortaya çýkar. Bu yüzden, hastalýðýn çok yaygýn olduðu bölgelerde, Lyme antikorlarý için testin pozitif çýkmasý, yeni olmuþ bir enfeksiyonu göstermez, sadece köpeðin hastalýða daha önce maruz kaldýðýný gösterir.

Köpeklerdeki en yaygýn Lyme Hastalýðý sendromu birden çok eklemi etkileyen Lyme arthritistir. Sýklýkla eklemlerde aðrý, sýcaklýk ve þiþkinlik görülür. Bazý köpeklerde tek hastalýk belirtisi olarak sadece hareket etmede isteksizlik görülür. Diðer klinik belirtiler anoreksi ve genel durum bozukluðunu içerir. Topallýk, günler veya haftalar süren, bir bacaktan diðer ekstremitelere geçebilen birçok bölümlü topallýk þeklinde intermittant olabilir. Krizler, saldýrganlýk ve diðer davranýþsal deðiþiklikler gibi nörolojik deðiþiklikler, belirli ýrklarda ölümcül böbrek yetmezliði ve birkaç vakada kalp bloðu rapor edilmiþtir ancak bu problemler çok nadir bildirilmiþtir. Ayrýca insanlarda Lyme hastalýðý ile karakterize olan deri kýzarýklýðý köpeklerde çok düþük bir insidense sahiptir. Köpeklerin organizmaya immun yanýtý açýkça anlaþýlamamýþtýr. Enfeksiyon hastalýk elimine edilmeden önce 1 ila 2 yýl devam edebilir. Bununla birlikte köpeklerde tam hastalýk tablosu veriler toplandýkça açýða çýkmaktadýr. Antibiyotik kullanýmýnýn hastalýðýn eliminasyonuna, immun yanýta yardýmcý olduðu da açýk deðildir. Enfekte köpeklerin muhtemelen 1-2 yýl gibi uzun bir sürede organizmayý yok etmek için antikor oluþturacaðý bilinmektedir.

11


Hastalýk belirtisi gösteren birçok köpek, antibiyotik tedavisiyle 1-2 gün içinde iyileþecektir. Ýyileþen bu köpeklerin bazýlarýnda, birkaç hafta veya ay sonra kötüleþme görülecektir. Bununla birlikte yine ayný þekilde antibiyotikler hýzlý yanýt verirler. Bazý raporlar köpeklerin 3 kez kötüleþtiðini bildirse de, bunlar çok seyrektir. Bazý araþtýrmacýlar bu kötüleþmelerin yeni enfeksiyonlar olduðunu bildirmiþtir ki, bu þu anlama gelir, enfeksiyon baðýþýklýk veya koruma saðlamaz. Diðer araþtýrmacýlar antibiyotik kullanýmý ile Lyme organizmasýnýn çok

düþük düzeylere çekildiðini, hastada iyileþme saðladýðýný, ancak hiçbir zaman tamamen elimine edilmediðini ileri sürmektedir. Bu da, birkaç organizmanýn tekrar çoðalýp kötüleþmeye sebep olabileceðini gösterir. Yine de köpekler tamamen iyileþebilir ve kronik hastalýk seyrektir. Köpeklerin hastalýðý bulaþtýrmasýný önlemede en etkili yol aþýlamadýr. Lyme aþýsý ile 12 haftalýk yaþtan itibaren her yaþtaki köpeðe Lyme aþýsý uygulanarak hem köpek hem de hayvan sahibi korunmuþ olur.

12


Tablo. Avrasya ve Kuzey Amerika’da Lyme Borreliozis ORGAN SÝSTEMÝ

Deri - Akut Faz

Deri – Kronik Faz

Sinir Sistemi – Akut Faz

Sinir Sistemi – Kronik Faz

Kalp – Akut Faz Kalp – Kronik Faz

Ý skelet – Kas Akut Faz

Ý skelet Kas – Kronik Faz

Avrupa/Avrasya B.afzelii, B.garinii, B.burgdorferi s.s)

Kuzey Amerika (B.burgdorferi s.s)

Erythema chronicum migrans yavaþ yayýlan, daha az þiddetli yangýlý; hematojen yayýlma sýklýðý az, diðer bölgelere bölgesel ve kontegiyöz yayýlma olasýlýðý. Borrelial lenfositoma nadiren ve baskýn olarak çocuklarda ve çok çok seyrek olarak yetiþkinlerde görülür. Acrodermatitis chronica athrophicans (ACA)incelikli olarak B.afzelii tarafýndan oluþturulur. Dairesel scleroderma ve Lichen sclerosus et athropicus; lezyonlu deriden B. afzelii izolasyonu raporlarý , bireysel vakalarda antibiyotik tedavisinden sonra iyileþme. Meningo-polyradiculoneuritis, incelikle B. garinii tarafýndan oluþturulan þiddetli radiculer aðrý, pleositozis ve intratekal antikor üretimi ile birlikte Sýklýkla acrodermatitis ile etkilenen bölgelerde güç fark edilen duyusal nöropati. Þiddetli encephalomyelitis, spazmla karakterize idrak anomalileri, belirgin intratekal antikor üretimi. Atrioventriküler blok ve güç fark edilen myocarditis Dilate cardiomyopathy; sadece tek bir vakada endomyocardial biopsilerden B. burgdorferi s. l. izole edilmiþ Çok nadir oligoartiküler arthritis az þiddetli eklem yangýsý Ýnatçý arthritis nadirdir.

Erythema migrans hýzlý yayýlan, daha güçlü þekilde yangýlý daha kýsa süreli; sýk; yaygýn hematojen yayýlma

13

ACA nadiren rapor edilmiþtir.

Bildirilmemiþtir.

Meningitis, radiculoneuritis daha az belirgin

Güç fark edilen duyusal nöropati, acrodermatitis yoktur. Güç fark edilen encephalopathy ,idrak bozukluðu, hafif intratekal antikor üretimi.

Atrioventriküler blok ve güç fark edilen myocarditis Bildirilmemiþtir.

Çok sýk oligoartiküler arthritis, çok þiddetli eklem yangýsý Hastalar›n yaklaþýk %10’unda muhtemelen otoimmun mekanizmaya baðlý, tedaviye dirençli arthritis.


Erdem DANYER Ý.Ü. Veteriner Fakültesi Öðrencisi / Bilimsel Yayýnlarý Tanýtým Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi erdemdanyer@gmail.com

DENÝZ MEMELÝLERÝ ve HALK SAÐLIÐI Akdeniz'de yaþayan ve çeþitli seviyelerde koruma altýnda olan 20 catecea türünden sadece 8'i farklý yoðunluklarda kýyýlarýmýzda görülmektedir. Bunlardan küçük delphinid (~23m) gruplarýnda olanlarý, Çizgili Yunus (), Týrtak (Delphinus delphis) ve Afalina (Tursiops truncatus)'dýr. Pinnipedia alt takýmýndan ise Akdeniz'de sadece Akdeniz Keþiþ Foku (Monachus monachus) görülmektedir. Karadeniz'de ise; Týrtak ve Afalina ile birlikte Türk Boðazlar Sistemi'nide içersine alacak þekilde bu denizde daðýlým gösteren Mutur (Phocoena phocoena)'da bulunmaktadýr. En çok temas Hayvanat bahçeleri, dolphinariumlar, rehabilitasyon merkezlerinde olur. Buralarda da daha çok bakýcý ve bilim adamlarý temas içindedir. Ancak; turizmin geliþmesi ve yunuslarla yüzme programlarýnýn çoðalmasý; insanla deniz memelilerinin temasýný arttýrmýþ soncunda; zoonotik vakalar çoðalmýþtýr.

Viral Enfeksiyonlar Ýnsanlar foklarla temas sonucu parapoxvirus enfeksiyonlarýna yakala-nabilirler. Ýlk klinik semptom 10 ila 20 gün arsýnda gözlenir. Kýrmýzý bir makula alan 24 saat boyunca gözlendikten sonra ortasý soluk þiþkince bir papüle döner. Birkaç gün sonra papül püstüle döner ve lökosit hücumu olur. Püstülün kurumasý 1–5 hafta arasýnda bir zaman alýr. Korunmak için hayvana temas sýrasýnda eldiven ve tulum giyilmesi önemlidir. Calcivirus enfeksiyonuna bir laboratuar görevlisinde rastlanmýþtýr. Pasifik kýyýlarýndaki deniz aslanlarýnda görülmektedir. Infulienza, nekropsiden sonra dört çalýþanda konjuktivit tablosu ile görülmüþtür. Hollanda'da influenza B bir harbor sealden izole edilmiþtir. Rabies, Norveç'de 1981 yýlýnda bir Phoca hispida izole edilmiþtir.

Bulaþmalarda su önemli rol oynamaktadýr. Özellikle küçük havuzlar idrar, dýþký ve diðer vücut sývýlarý ile kolayca kontamine olmaktadýr. En önemli vakalar ise nekropsiler sýrasýnda meydana gelmektedir. Direkt ya da indirekt olarak virüs, bakteri, mantar ve protozoa b u l a þ m a l a r ý g ö r ü l m e k t e d i r. P a r a z i t enfestasyonlarý insanlar için çok önemli olmasa da parazitler yaþam çemberlerinin bir kýsmýný insanlarda geçirebilirler. Bu yazýmda, zoonotik olduðu bilinen etkenler hakkýnda bilgi verilecektir.

Bakteriyel Enfeksiyonlar Vahþi hayvanlarýn temiz bir ortamda olamamasý dolayý bakteri bulaþmasýna açýktýrlar. Etkenler insanlara nekropsi sýrasýnda birçok yolla girmektedir. En önemli nokta ise ellerdeki sýyrýk ve açýk yaralardýr. Vibrio spp. sulardan bulaþan ç o k ö n e m l i b i r e t k e n d i r. Ý n s a n l a r d a gastroenteritis, yara enfeksiyonu ve primer septisemi oluþturabilir. Suyun kontamine olmasý ile kulak zarýnda deformasyon olan insanlarda orta kulak iltihabý yapabilir.

14


Clostridium bulaþmalarýnda en önemli rolü açýk yara ve çatlaklar almaktadýr. Bunlarýn dýþýnda kan ve baðýrsak içeriðinden de izole edilmiþtir. Leptospira bulaþmasýna ise nekropsiler sonrasýnda veteriner hekim ve veteriner saðlýk teknisyenlerinde rastlanmýþtýr. Nekropsi sýrasýnda sývý ve dokulara temas dolayýsýyla geçtiði düþünülmektedir. ß-Hemolytic streptococci (Lancefield grup L) bulaþmalarý Phocoena phocoena'larda önemlidir. Bu tip streptococcuslarýn hayvanlarda mastit ve çeþitli enfeksiyonlar yaptýðý bilinmektedir. Ýnsanlarda nadir olarak hastalýk yapan bu tip bakteri bakteriemi, endocarditis, selülit, yara enfeksiyonu yapabilmektedir.

yoktur. Fok parmaðý hastalýðýnda penisilin iþe yaramaz. Tetrasiklin, 150–500 mg 6 saatte bir 4–6 hafta boyunca yapýlmalýdýr ya da doxycycline 200 mg depo dozu 100mg/gün dozu ile önerilmektedir. Mantar Enfeksiyonlarý Morbilivirüs enfeksiyolarýnýn immunosupratif etkileriyle yunus ve foklarda mantarlar gözükür. Aspergillus spp. Microsporum canis izole edilmiþtir. Epidermophyton floccosum sebepli dermatophytosis tespit edilmiþtir. Direkt olarak yunustan insana nakledilen tek bir vaka vardýr. Lobo's disease olarak anýlýr. Loboa loboi etkeni, kronik, tedaviye cevap vermeyen, nodüller nasýr tarzýnda, ülserli yaralar meydana getirir. Genellikle Meksika civarýnda görülür. Protozoal Enfeksiyonlar Toxoplasma gondii'ye birçok deniz memelisinde rastlanmýþtýr. Ancak insanlara deniz memelerinden bulaþma olduðuna dair kayýt bulunmamaktadýr. Bunlarýn dýþýnda Crytosporidium spp. ve Giardia spp.'ye çeþitli deniz memelilerinde rastlanmýþ anacak deniz memelisinden insana bulaþma konusunda kanýt yoktur. Çeþitli gözlem ve çalýþmalar sonucu anlaþýlmýþtýr ki vahþi hayvanlar çok fazla hastalýk etkeni taþýmaktadýrlar. Bu tür hayvanlarý beslerken mutlaka eldiven giyilmeli. Yanlarýna yaklaþýlacak ise yüz maskesi, gözlük, kep, tulum ve botlar giyilmeli. Ýþ bittikten sonra giysiler dezenfekte edilmelidir. Hamile kadýnlar, kronik hastalýklý ve immun sistemi baskýlanmýþ kiþiler bu tür hayvanlarla yakýn mesafede olmamalýdýrlar. Isýrmalara karþý dikkatli olunmalýdýr. Nörolojik semptomlarý kuduzu gösteren hayvanlara dikkatle yaklaþýlmalý, gerekirse beyninde negri cisimcikleri aranmalýdýr. Karaya vuran hayvanlarýn ölüm sebebinin biotoksikasyon olabileceði akýldan çýkartýlmamalý ve bu konuda da dikkatli olunmalýdýr.

Brucella, abort yapan Afalinalarýn plasentalarýndan elde edilmiþtir. B. delphini genel olarak fok ve yunuslar arasýnda bulaþmaya yol açsa da United Kingdom'da bir laborantta görülmüþ ve 6 haftalýk rifampin ve doxycyline kombinasyonu ile iyileþtirilmiþtir. Mycobacterium marinum ilk tespit edilen bulaþmasý bir balýktan,1951 yýlýnda olmuþtur. Yunus ýsýrmasýndan 2 ay sonra ýsýrýlan parmaklarda fluktan kabartýlar görülmüþtür. Araþtýrmacýlar dirsek, ayak, týrnak ve parmaklara bu kabartýlardan aldýklarý sývýyý inoküle etmiþ ve nasýrlý, ülseröz olgular görülmüþtür. Osteomyelitis, synovitis, oküler ve larengeal lezyonlar görülmüþtür. Bir Pasifik fokunun plasentasýndan Q hummasý etkeni Coxiella burnetti ayýrt edilmiþtir. 1990 yýlýnda Mycoplasma phocacerebrale bir fokun ön diþlerinden ve ýsýrdýðý kadýnýn parmaklarýnda izole edilmiþtir. Bu hastalýða fok parmaðý(seal finger) adý verilmiþtir. 1–8 gün ya da en geç 21. gün yara þiþ, aðrýlý görünüm alýr. Yakýnýndaki eklem þiþer, aðrýr ve hareketsiz kalýr. Derinin rengi koyulaþýr. Bu semptomlar görülürken lymphadenitis ve lymphadenopathy, kemiðin deminerilasyonu baþlar. Donmuþ karkaslardan bulaþmasýna dair kayýt

15


Engin ADIGÜZEL Ý.Ü. Veteriner Fakültesi Öðrencisi / Bilimsel Yayýnlarý Tanýtým Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi drenginadiguzel@gmail.com

GOLDEN RETRIEVER

K

öpek ýrklarý arasýnda en ciddi uðraþlarýn ardýndan elde edilmiþ bir ýrk olan Golden Retriever, ayný zamanda hakkýnda en fazla kayýtlý bilgi bulunan köpek ýrkýdýr. Aslen avda vurulan kuþlarý getirmek gibi bir görevi olan bu köpek ýrký, günümüzde aile köpeði olarak da beslenmektedir.

Kökeni 1800'lü yýllarýn ortalarýnda Lord Tweedmouth, sarý dalgalý tüylü bir Retriever ile “Belle” isimli bir Tweed Water Spaniel'i çiftleþtirerek dört adet yavru elde etti. Bu yavrular siyah Retriever, Tweed Spaniel, Setter ve Bloodhound'larla çapraz çiftleþtirilerek Golden Retriever ýrký üretildi. 1912 yýlýna kadar düz tüylü retrieverlarýn sarý renklisi olarak kabul edilirken, bu yýldan sonra ayrý bir ýrk olarak kabul edildi.

Yetenekleri Saðlam ve güçlüdürler. Koku alma duyularý geliþmiþtir. Bataklýkta avlanabilir, avý bulur ve getirirler. Çocuklara olan yakýnlýklarý sayesinde bebek bakýcýlýðý bile yapabilirler. Görme engellilere yardýmcý olarak da yetiþtirilebilirler. Ýz sürme, vurulan avý geri getirme, narkotik köpekliði yeteneklerinden birkaçýdýr. Günümüzde ise çoðunlukla terlik getirme, gazete getirme gibi görevleri vardýr

Karakteristik Özellikleri Hoþgörülü, iyi huylu ve baþ edilmesi kolay köpeklerdir. Yemekleri düzenli olarak verildiði, veteriner hekim kontrolünden geçtiði ve egzersiz yaptýrýldýðý takdirde baþka ihtiyaçlarý olmaz. Baþka petlerle –karþý taraftan olumsuz bir tepki almazlarsa- iyi anlaþýrlar. Temel itaat eðitimlerini çok kolay kavrarlar. Uzun süre sevgi görmediklerinde ya da sevdiklerinden uzakta tutulduklarýnda yaramazlýk yapmaya baþlarlar. Çok hareketlidirler ve ilgi isterler. Korktuklarýnda havlarlar ancak her gördükleri insana kýsa bir süre içinde ýsýndýklarýndan dolayý bekçi köpeði olarak kullanýlamazlar. Çoðunlukla top, sopa getirme oyunu oynanacaðýndan egzersizleri diðer köpeklere göre daha kolaydýr. Kalça displazisi, kongenital kalp hastalýklarý, kongenital göz hastalýklarý, deri alerjileri gibi hastalýklara yatkýndýrlar.

16


Boyut, Aðýrlýk ve Ömür Ortalama ömürleri 10 ila 13 yýldýr fakat bu süre beslenmesinden yaþama þartlarýna kadar birçok etken çerçevesinde deðiþiklik gösterebilir. Ýdeal aðýrlýk erkeklerde 29 ila 34 kg, diþilerde 25 ila 29 kg'dýr. Formda ve saðlýklý kalmasý isteniyorsa yemek miktarý onlara býrakýlmamalý, sahipleri tarafýndan ayarlanmalýdýr. Boylarý ise erkeklerde ortalama 5861 cm, diþilerde 55-57 cm'dir.

Yaþama Ortamý Ilýman iklimde yaþarlar. Yeterli egzersiz saðlandýðý takdirde apartman dairesinde yaþayabilirler ancak titiz, alerjik kiþilerle ve küçük apartman dairelerinde yaþamaya uygun deðillerdir. Tüy Özellikleri Uzun, kremden altýn rengine kadar deðiþebilen renklerde tüylere sahiptirler. Dýþ tüyleri su geçirmez, iç tüyleri ise sýktýr. Haftada bir kaç kez fýrçalanmalýdýrlar. Týraþ edilmelerine gerek yoktur. Ýstenildiði takdirde yýkanabilir. Tüy dökme mevsimlerinde ise orta derecede tüy dökerler.

Fiziksel Özellikler Saðlam yapýlýdýr. Alýn çýkýntýsý belirgindir. Uca doðru incelen fakat geniþ ve güçlü aðýz kýsmý ile iri bir kafa yapýsýna sahiptir. Göðüs geniþ, baldýrlarý ve boynu kaslýdýr. Kuyruðu uzundur ve genellikle kývrýk tutulmaz. Burun siyahtýr. Kulaklarý orta büyüklükte ve düþüktür.

Umarým yeterince anlatabilmiþimdir size bu güzel varlýklarý. Hepinize mutlu yarýnlar…

17


Cenk ÇAYIR Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi 5. Sýnýf öðrencisi

PROTEÝNÜRÝ'NÝN ÖNEMÝ VE TEÞHÝS YÖNTEMLERÝ Böbrekler, karaciðer gibi organlar vücuttaki homeostazisin saðlanmasýnda önemli bir yere sahiptir. Vücuttaki atýk maddelerin atýlmasý, asit-baz-elektrolit dengenin saðlanmasý ile d e h i d r a s y o n u k o n tr o l e tm e k ö n e m l i fonksiyonlarýndandýr.

akut ve kronik renal yetmezliklerde görülür. Postrenal proteinüri ise; aþaðý üriner sistem hastalýklarýnda gözlenir ve genellikle hematüri, piüri veya her ikisi birlikte tespit edilebilir. Postrenal proteinürinin en sýk nedenleri ise sistitis, prostatitis, urethritis, vaginal ve preputial kontaminasyonlardýr. Prerenal proteinüri düþük moleküllü proteinlerin glomeruluslardan filtre edilmesi ile oluþur ve böbrek kökenli deðildir. Daha çok tümöral olgularda görülür ve idrarda Bence-Jones proteinlerinin varlýðýyla karakterizedir. Dipstiklerle yapýlan testlerde negatif sonuç alýnýrken sulfosalisilik asit testiyle pozitif sonuç görülür.

Son yapýlan çalýþmalarýn sonuçlarýna göre kedi ve köpeklerde proteinürinin önemli olmasý, özellikle kronik böbrek yetmezliði olanlarda inatçý bir proteinüri görülmesi ya da herhangi bir böbrek yetersizliði olmayan ve kötüye gidip ölen hayvanlarda da önemli olabilir. Veteriner hekimlikte dipstiklerle idrar analizi yaparýz, özellikle üre, protein ve kreatinin oraný bize proteinürinin karakterini ortaya koyar.

Ýnsan hekimliðinde microalbuminüri kardiyovasküler hastalýklarda myokardial infarktus ve kronik böbrek yetmezliði olan hastalarýn takibi açýsýndan önemlidir. Kardiyovasküler hastalýklar sonuç olarak kronik böbrek yetmezliði sonucu üremik mentaliteye yol açar. Microalbuminüri böbrek ve kalp hastalýklarý, sistemik hipertansiyon, neoplazi ve generalize yangýsal hastalýklarýn tanýsýnda belirleyici olarak rol oynamaktadýr. Klinik olarak albumin/kreatinin oraný 30 mg/gm'den büyük ise önem arzeder. Veteriner hekimlikte ise dipstiklerle proteinüri ve idrar protein /kreatinin oranýna bakýlarak pozitif vakkalar deðerlendirilir.

Glomerular filtrattan az miktarda protein geçmesine raðmen renal tubullerden reabsorbe edildiðinden, normal idrar protein yönünden negatiftir. Konsantre idrar örneklerinde (dansite 1050'den fazla ise) eser miktarda protein bulunmasý normaldir. Fizyolojik proteinüri ise ateþten ve aðýr iþgücü gerektiren çalýþmalardan sonra görülebilir. Bu miktar, idrar dipstikleriyle belirlenemeyecek düzeydedir. Anormal idrarda bulunan primer protein albumindir. Ýdrar dipstikleri sadece albumini tespit edebilir. Sulfosalisilik asit presipitasyon testi ve elektroforez gibi testlerde albumin, globulin ve Bence-Jones proteinleri belirlenebilir.

Ýdrar analizi, veteriner hekimlikte en yaygýn kullanýlan testlerin arasýnda gelir. Uygun þekilde yapýlan bir idrar analizi üriner sistem fonksiyonlarý hakkýnda önemli bilgiler verir. Ýdrar dansitesinin ölçümü tubuler

Proteinüri birkaç þekilde yorumlanabilir. Bunlar renal, postrenal ve prerenal þekildedir. Renal proteinüri anormal glomerular permeabilitenin bir sonucu olarak oluþur ve en sýk olarak glomerulonefritis ve amiloidozis ile

18


Bu makalenin hazýrlanmasýnda gerek kaynak gerekse bilgi birikimiyle yardýmlarýný esirgemeyen Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi Ýç Hastalýklarý ABD Öðretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hasan ÝÇEN hocama teþekkürü bir borç bilirim… Kaynakça'ya www.zoomvetdergi.com sitesinden ulaþabilirsiniz.

fonksiyonun bir ölçümü olabilir. Ýdrardaki protein, kaslar, eritrositler, lökositler ve bakteriler renal yetmezlik baþlamadan önce, renal hastalýklarýn tespitinin tek yoludur. Ýdrar analizi ayný zamanda glikoz ve keton konsantrasyonu vasýtasýyla diabetes mellitus gibi metabolizma hastalýklarýný, bilurubin ölçümleri temel alýnarak karaciðer hastalýklarýnýn ve yüksek hemoglobin deðeri ile intravasküler hemolizi belirlemede yardýmcý olabilir.

Özellikle diabetik olan insanlarda nefropati oluþup oluþmadýðýný anlamak için proteinüri oldukça önemlidir. Diabetik hastalarda idrardaki protein miktarý ile ilgili çalýþmalarda çok düþük düzeydeki albumin miktarýnýn belirlenmesi böbrek hastalýklarýnýn teþhis edilmesinde oldukça önem arz eder. 24 saatlik idrarda 30-300 mg albumin görülmesi microalbuminüri olarak adlandýrýlýr ve diabetik hastalarda microalbuminüri testi böbrek hastalýklarýnýn düzeyini belirlemek için takip edilmelidir. Son zamanlara kadar proteinürinin glomerulusta bir dejenerasyon sonucunda geliþtiði sanýlýrken yapýlan çalýþmalarda normal böbrekli olan hastalarda bile endothelial hücrelerdeki disfonksiyon nedeniyle çok düþük miktarda albuminin glomeruluslardan geçtiði ve bununda glomerular kapillardan albumin sýzmasý olarak adlandýrýldýðý ve microalbuminürinin tespit edilmesiyle teþhisin konulabileceði bildirilmiþtir. Microalbuminürinin tespit edilebilmesi için 24 saatlik idrarýn toplanmasý gerekmektedir.

Ýdrar analizlerinden doðru bilgi edinebilmek için idrar örnekleri uygun þekilde toplanmalý ve gecikmeden analiz yapýlmalýdýr. Ýdrar örnekleri baþlýca ürinasyon sýrasýnda masaj yöntemiyle, kateterizasyon ve sistosentez yoluyla alýnabilir. Proteinüri mutlaka dansite ve idrar sedimenti muayeneleri ile yorumlanmalýdýr. Düþük dansitedeki idrarda hafif proteinüri, konsantre edilmiþ idrardaki ayný miktardaki proteinüriden daha önemlidir. Böbreklerden kaynaklanan protein kaybýnýn önemli olup olmadýðý idrar protein/kreatinin oranýnýn hesaplanmasýyla belirlenebilir. Ýdrar proteini(mg/dl)/idrar creatinin(mg/dl) oranýnýn köpeklerde 1,0, kedilerde ise 0,7'den büyük olmasý böbrek hastalýklarýnýn göstergesidir.

Son dönemlerde albumin tespit eden ticari preperatlar piyasaya sunulmuþtur (E.R.D.-ScreenTM urine test, Heska, Ft. Collins, CO). Bunlar 30mg/dl ve üzerindeki albumin konsantrasyonunu dipstik yöntemiyle belirler. Bu da klasik proteinüri dipstiklerinden daha güvenilirdir. Kedi ve köpeklerde bu yeni testlerle microalbuminürinin varlýðý ortaya konulabilir.

Ýdrar protein düzeyi en çok diðer parametreler gibi dipstik yöntemiyle bakýlabilir. Ýdrar protein düzeyi konsantre olmayan idrarda bakýlmalýdýr. Ýdrar yollarýndaki yangý veya hemoraji proteinüriye sebep olabilir. Bu da idrarda sediment muayenesi sýrasýnda birçok hücrelerin görülmesiyle ayýrt edilebilir. Kan üre kreatinin ve total protein deðerleri normal olmasýna reðmen idrarda protein görüldüðü zaman bu böbreklerden sonra kanama ve bir yangýnýn iþareti sayýlabilir. Myoglobunüri ve hemoglobunüride proteinüriye sebep olabilir. Þok, ateþ hafif derecede bir proteinüriye sebep olabilir.

Bu test endothelial disfonksiyonun mevcut olduðu ve kronik böbrek yetmezliði olan h a s t a l a r ý n t e þ h i s i n d e k u l l a n ý l a b i l i r. Microalbuminüri testi ile kedi ve köpeklerde kronik böbrek yetmezliði, generalize yangý, metabolik veya neoplastik hasta ile saðlýklýlarý ayýrt etmek için kullanabilecek bir testtir.

19


A. Hilal GEZER Ý.Ü. Veteriner Fakültesi Öðrencisi / Bilimsel Yayýnlarý Tanýtým Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi hilalgezer@mail.com

Kuþkusuz ette bulunan proteolitik enzimlerin aktivitesi sonucu oluþan basit azot bileþiklerinin açýða çýkmasý proteolitik aktiviteye sahip olmayan mikroorganizmalarýn geliþmesi için zemin hazýrlar.

ET VE ET ÜRÜNLERÝNDE MÝKROBÝYOLOJÝK BOZULMALAR

Genel olarak saðlýklý hayvanýn kas d o k u s u s t e r i l d i r. C a n l ý h a y v a n d a mikroorganizmalar lenf nodüllerinde lokalize olmuþtur. Bu nedenle de kontamine olmuþ lenf nodülleri kesimden sonra derin dokularda meydana gelen mikrobiyolojik bozulmalarda önemli rol oynar. Kesim sonrasý hayvanda mikroorganizmalara karþý korunma mekanizmasý zayýflar ve nihayet durur. Bu durum mikroorganizmalarýn bütün dokulara yayýlmasýna neden olur. Karkaslarda ve kýyýlmýþ etlerdeki aerobik mezofilik bakteri sayýsý genellikle kesim ve kesim sonrasý iþlemler sýrasýndaki sanitasyon uygulamalarýnýn bir göstergesi olarak kabul edilmektedir.

Merhaba sevgili Zoom'cular. Sizlere bu sayýmýzda Etlerdeki Mikrobiyolojik Bozulmalarý paylaþacaðým. Okurken zevk almanýz dileðiyle…

Ette bozulmaya neden olan saprofit mikroflora ise etin depolanma ve paketlenme þekline göre farklýlýk göstermektedir. Soðukta saklanan etlerde bozulma genellikle; Pseudomonas Moraxella Acinetobacter Alcaligenes Flavobacterium

KIRMIZI ETLER

Alteromonas gibi aerobik psikrotrof bakterilerin metabolik aktivitesi sonucu meydana gelmektedir. Vakum paketlenmiþ soðukta depolanan etlerde ise daha çok; Laktik asitbakterileri Brochothrix thermosphacta Psikrotrof Enterobacteriaceae Aeromonas türleri bozulmaya neden olur.Vakum paketlenmiþ çið etlerde bu mikroorganizmalardan hangisinin hakim

Taze et kimyasal ve fiziksel özellikleri nedeniyle mikrobiyolojik bozulmalara karþý en duyarlý gýdalardan biridir. Etin yapýsýnda bulunan enzimler ve mikrobiyal aktivite sonucu taze ette kesimden sonra birçok deðiþiklik meydana gelir. Sýðýr ve bazý av hayvanlarýnýn etlerinde arzu edilen gevrekliðin saðlanmasý amacýyla karkaslar asýlarak dinlendirilmek suretiyle düþük düzeyde bir otoliz olayýnýn gerçekleþmesi istenir. Otolitik olaylarda proteolitik aktivite ile birlikte bir miktar yað hidrolizi de meydana gelir. Ette ileri düzeyde bir otoliz sonucu oluþan kusur genellikle ekþime olarak nitelendirilir. Ancak ette otoliz sonucu oluþan ekþimeyi mikrobiyal aktivite sonucu meydana gelen ekþimeden ayýrmak çoðu zaman güçtür.

20


florayý oluþturacaðý etin pH'sýna, paket-leme materyalinin oksijen geçirgenliðine ve depolama sýcaklýðýna baðlýdýr. Küfler soðukta muhafaza edilen paketlenmiþ etlerde önemli bir rol oynamazken depolama sýrasýnda su aktivitesinin azaldýðý karkas yüzeylerinde bozulmalara neden olmaktadýr. Peniciillum, Cladosporium, Thamnidium, Mucor, Rhizopus, Aspergillus, Alternaria, ve Sporotrichium türleri etten sýklýkla izole edilen küflerdir. Ette bulunan mayalar düþük bozulma potansiyeline sahip olmakla beraber Torulopsis, Candida, ve Rhodotorula cinsi mayalar, soðukla muhafaza edilen düþük su aktivitesine sahip etlerde bozulma yapabilmektedir. Ete bulaþan mikroorganizmalar kan, lenf kanallarý ve bað doku boþluklarý aracýlýðýyla dokulara yayýlýr. Etin kýyma haline getirilmesi ise mikroorganizmalarýn tüm dokuya yayýlmasýný saðlar. Hayvanýn ölümünden sonra mikroorganizmalarýn dokulara yayýlmasýna etki eden faktörler þunlardýr;

4.Soðutma Hýzý: Hýzlý bir soðutma mikroorganizmalarýn dokulara yayýlmasýný yavaþlatýr. TAZE ETLER Taze etlerde bozulma yüzeyde veya etin iç kýsýmlarýnda mikroorganizmalarýn geliþerek yüksek sayýlara ulaþmasý sonucu meydana gelir. Parça etlerde mikrobiyolojik bozulma genellikle yüzeyde görülür. Taze etlerde sýklýkla rastlanan mikrobiyolojik bozulmalar aerobik ve anaerobik koþullarda meydana gelen bozulmalar olarak iki grupta Bu durumda olan hayvanlarda genellikle kanama tam deðildir ve kas dokularýndaki glikojen kullanýlmýþ olduðundan kesimden sonra normal olarak görülen pH düþüþleri gerçekleþmez. incelenebilir. Ancak etlerde aerobik ve anaerobik faaliyetler birlikte oluþtuðu için her iki bozulma þekilde genellikle bir arada geliþir. Baþlýca tipik aerobik bozulmalar;

1.Baðýrsak Yükü: Hayvanýn baðýrsaktaki yükü ne kadar fazla ise kesim sonrasý mikroorganizmalarýn dokulara yayýlma olasýlýðý da o denli artmaktadýr.

1.Yüzeyde yapýþkanlýk (Surface slime): Bu bozulmaya genellikle Pseudomonas, Alcaligenes, Aeromonas, AcinetobacterMoraxella, Alteromonas, Flavobacterium, Enterobacter, Proteus, Streptococcus, Bacillus, Laktobacillus ve Mikrococcus türleri neden olur. Soðukta saklanan taze etlerde daha çok Pseudomonas - Alcaligenes gurubu bakteriler geliþir. Daha yüksek sýcaklarda bekletilen etlerde ise Micrococcus ve diðer mezofilik bakteriler Pseudomonas -Alcaligenes grubu bakterilerle rekabet edebilirler.

2.Kesimden önce hayvanýn fizyolojik durumu: Eðer hayvan kesimden önce yorgun, sinirli, heyecanlý ise bakterilerin dokulara yayýlmasý ve geliþmesi daha kolay olur. Normalde 24 saat içinde pH 7.0'dan 5.5'e kadar düþebilir ve bu durumda birçok bakterinin geliþmesine olumsuz etki yapar. Kesim öncesi yorgun ve sinirli olan hayvanlarýn etlerinde kesimden sonra mikroorganizmalarýn dokulara yayýlmasý ve etin dinlendirilmesi sýrasýnda gerekli pH düþüþünün gerçekleþmesi sonucu bakteriyel geliþme daha kolay olur ve bu tür etlerin depolama ömrü daha kýsadýr.

2.Et renginin deðiþmesi: Ette mikrobiyal geliþme sonucu birçok biyokimyasal deðiþiklik meydana gelir ve bu deðiþiklikler sonucu bozulmayý karakterize eden peroksitler, H2S, NH3, indol ile kadaverin ve putresin gibi bileþikler açýða çýkar. Kadaverin lisinin, putresin ise ornitin veya argininin dekarboksilasyonu yoluyla oluþur. Putresin özellikle Pseudomonas türleri, kadaverin ise Enterobacteriaceae familyasýna ait bakteriler tarafýndan üretilir. Bu bileþikler ette lezzet

3.Kesim ve kanatma yöntemleri: Uygun kesim yönteminin seçilmesi, hýzlý kanatma ve hijyenik koþullarýn saðlanmasý mikroorganizmalarýn dokulara yayýlmasý ve geliþmesini yavaþlatýr.

21


Bütirik Clostridium türleri, Koliform bakteriler ve Laktik asit bakterileri neden olur. bozukluðunun yaný sýra etin doðal kýrmýzý renginin yeþil, kahverengi ve grinin deðiþik tonlarýna deðiþmesine neden olur.

2.Pütrik Bozulma: Gerçek anlamda pütrik bozulma anaerobik mikroorganizmalarýn faaliyeti sonucu ette kötü kokuya neden olan H2S, NH3, Merkaptan, indol ve Kadverinputresin gibi bileþiklerin açýða çýkmasý sonucu meydana gelir. Bu duruma genellikle Clostridium neden olmakla beraber bazý fakültatif bakteri türleri de pütrit bozulmanýn oluþmasýna yardýmcý olurlar. Clostridium türlerinin neden olduðu bozulmalarda gaz oluþumu gözlenir.

3.Küf geliþmesi: Taze et %98'in altýnda nem içeren ortamda muhafaza edildiðinde su kaybeder. Ette bozulmaya neden olan birçok bakteri etin yüzeyinde su aktivitesi deðeri 0,960,95'in altýna düþtüðünde geliþemez ve bu durumda küfler geliþmeye baþlar. Thamnidium chaetocladioides ve ette sakallanmaya, Cladosporium herbarum siyah noktaya ve Sporotrichum carnis beyaz noktaya neden olur. Bunlarýn dýþýnda et yüzeyinde Penicillium türlerinin geliþmesi yüzeyde yeþil lekelere neden olur.

Düþük sýcaklýklarda saklanan etlerde yapýþkanlýk, renk bozukluðu ve ekþimeye neden olan Pseudomonas, Alcaligenes, Acinetobacter-Moraxella, Alteromonas, Falavobacterium, Lactobacillus,Streptococcus ve Leuconostoc gibi bakterilerle bu sýcaklýkta geliþebilen küf ve mayalar bozulmaya neden olur. BALIK VE DÝÐER DENÝZ ÜRÜNLERÝ Balýk ve diðer deniz ürünleri deniz suyunda bulunan mikroorganizmalar ile taþýma ve iþleme sýrasýnda bulaþabilecek birçok mikroorganizmayý içerir. Kýrmýzý etlerde olduðu gibi balýk ve diðer deniz ürünlerinde de otolitik, oksidatif ve bakteriyel aktivite sonucu çeþitli bozulmalar meydana gelir. Ancak taze balýketlerinde otolitik aktivite ve ph kýrmýzý etlere kýyasla daha yüksektir. Bu nedenle de taze balýk ve diðer deniz ürünleri gerek otolitik ve gerekse bakteriyel bozulmaya karþý kýrmýzý etlere kýyasla daha duyarlýdýrlar. Ayrýca balýk yaðý diðer hayvanlarýn yaðlarýna kýyasla doymamýþ yað asitlerince daha zengindir ve bu nedenle deoksidatif bozulmaya daha hassastýr. Uzmanlar balýklarda bakteriyel bozulmanýn ölüm sertliðinin oluþmasýndan sonra baþladýðý konusunda hemfikirdirler. Ölüm sertliði sonrasý dokularda otolitik

Anaerobik koþullarda ise ette fakültatif veya anaerobik mikroorganizmalar geliþerek bozulmaya neden olur. Etlerde anaerobik koþullarda oluþan tipik mikrobiyolojik bozulmalar için ekþime, putrifikasyon veya taint terimleri kullanýlmaktadýr. 1.Ekþime(souring): Ekþime genellikle ekþi bir tat ve kokuyu ifade eder. Ette ekþi lezzete formik asit, asetik asit, bütirik asit, propionik asit ve daha yüksek yað asitleri veya laktik asit ve süksinik asit gibi diðer organik asitler neden olur. Ette ekþime olgunlaþma sýrasýnda et enzimlerinin faaliyeti sonucu veya anaerobik olarak bakteriler tarafýndan yað asitleri veya laktik asit üretimi meydana gelir. Vakum paketlenmiþ etlerde ekþimeye

22


reaksiyonlar sonucu meydana gelen yumuþama bakteriyel geliþme için ortam hazýrlar. Bu nedenle de ölüm sertliði geciktirildiði ölçüde balýðýn muhafaza ömrü de artmaktadýr. Düþük pH ve yeterli bir soðutma ölüm sertliðinin oluþumunu geciktirirken, balýðýn çýrpýnmasý, oksijen yetersizliði ve oda sýcaklýðýnda bekletme olayý hýzlandýrmaktadýr. Balýklarda pH ölüm sertliðinin oluþumunda etkili olmasýnýn yanýnda bakteriyel geliþme üzerindeki etkisi nedeniyle de bozulmada önemli bir faktördür. Balýklarda pH'daki düþme kas dokusundaki glikojenin laktik aside dönüþümü sonucu gerçekleþir. Balýklarda meydana gelen bozulmanýn hýzý aþaðýdaki faktörlere baðlýdýr;

karþý daha duyarlýdýr. Bunun nedeni balýðýn mücadele etmesi sonucu yorgun düþmesi ve kaslardaki glikojenin kullanýlmasýyla açýklanabilir. Bu durumda kas dokuda ölümden sonra meydana gelen pH'daki düþme çok az olacaktýr. Ayrýca yakalandýðýnda baðýrsaklarý dolu olan balýk boþ olana kýyasla daha hýzlý bozulur. 3.Bakteriyel Bulaþmanýn Düzeyi: Bulaþma kaynaklarýný çamur, su, iþçiler, balýðýn yüzeyindeki kaygan tabaka ve baðýrsak içeriði oluþturur. Mikroorganizmalar solungaçlar ve buradan da vasküler sistem aracýlýðýyla dokulara veya baðýrsaklardan vücut boþluðuna yayýlýrlar. Balýðýn iþlenmesi sýrasýnda da yüzeyde, baðýrsaklarda ve solungaçlarda bulunan mikroorganizmalar dokulara bulaþýr. Ayrýca iþçilerin ellerinden, alet ve ekipmanlardan yoðun bir bulaþma söz konusudur. Baðýrsaklarý alýnmamýþ balýklarda mikroorganizmalar zamanla baðýrsaðýn perfore olmasý sonucu dokulara yayýlýr. Baðýrsaklarýn alýnmasý halinde ise gerek yüzeyde bulunan gerekse baðýrsak florasýnda bulunan bakteriler dokulara bulaþarak yayýlýrlar. Ancak iyi bir yýkama bulaþan bakterilerin çoðunu uzaklaþtýrýr ve bunu izleyen yeterli bir soðutma kalan bakterilerin geliþmesine engel olur. Balýðýn derisinde meydana gelebilecek zedelenmeler bozulmayý hýzlandýrýr.

1.Balýðýn Çeþidi: Genellikle yassý balýklarda ölüm sertliði daha hýzlý oluþtuðundan yuvarlak balýklara kýyasla daha kolay bozulurlar. Ancak bunun yanýnda balýðýn pH'sýda önemli bir faktördür. Örneðin kalkan balýðý yassý balýk olmasýna raðmen pH'sý düþük olduðu için daha uzun süre muhafaza edilebilir. Bazý yaðlý balýklar doymamýþ yað asitlerinin oksidasyonu sonucu çabuk bozulurlar. 2.Balýðýn Yakalandýðý Andaki Durumu: Eðer balýk yakalanmasý sýrasýnda yorgun düþmüþ ve oksijensiz kalmýþsa bozulmaya

4.Sýcaklýk: Balýklarda bakteriyel geliþmeyi önlemek için kullanýlan en etkin yöntem soðutmadýr. Balýk hýzlý bir þekilde 0 ile -1 dereceye soðutmalý ve bu düþük sýcaklýkta muhafaza edilmelidir. Hýzlý dondurma iþlemi ise balýðýn muhafazasýnda daha etkili bir yöntemdir.

23


Ý.Ü. Veteriner Fakültesi BÝLÝMSEL ARAÞTIRMA KULÜBÜ

Ýstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Bilimsel Araþtýrma Kulübü, 1996 yýlýnda Prof. Dr. Ahmet Mengi danýþmanlýðýnda küçük bir öðrenci kulübü olarak kuruldu. 1998 yýlýnda Kulüp Danýþmanlýðý görevini Doç. Dr. Tuncay Altuð yürütmeye baþladý. Her hafta fakültede gerçekleþtirilen toplantýlarda baþta öðrencilerin çalýþmalarý olmak üzere birçok sunum düzenlendi. Sunumlar literatür taramadan, güncel bilimsel atýlýmlara, öðrencilerin çalýþmalarýndan alanýnda uzman bilim insanlarýnýn seminerlerine kadar geniþ bir çerçeve içinde gerçekleþti. Öðrencilerin literatür taramayý öðrenmesi, bilimsel araþtýrmalara yönlendirilmesi, bilimsel düþünce güçlerinin geliþmesi için yapýlan çalýþmalar “Veteriner Hekimliði Öðrencileri Bilimsel Araþtýrma Kongresi”nin temellerini attý. 1998 yýlýnda okulda yürütülen diðer çalýþmalarýn yanýnda Danýþmanýmýz Doç. Dr. Tuncay Altuð, Ulaþ Girgin baþkanlýðýnda tüm yönetim kurulu ve üyelerin yoðun çabalarý sonucu Veteriner Hekimliði Öðrencileri Bilimsel Araþtýrma Kongresi'nin düzenlenmesi için çalýþmalar baþladý ve sponsorlarýmýzýn da desteðiyle 13 - 14 Mayýs 1999 tarihinde “1.Ulusal Veteriner Hekimliði Öðrencileri Bilimsel Araþtýrma Kongresi” gerçekleþtirildi. Hazýrlýk aþamasý boyunca ve kongre süresince Dekanlýðýmýzdan Ýç Hizmetler Büromuza kadar tüm Ý. Ü. Veteriner Fakültesi'nin yardýmý Bilimsel Araþtýrma Kulübü'nün çalýþmalarýna ivme kazandýrdý. Bilimsel niteliðinin yanýnda kongrenin en önemli özelliði yemeklerin hazýrlanýþýndan tur rehberliðine kadar tüm kongrenin Bilimsel Araþtýrma Kulübü üyeleri tarafýndan gerçekleþtirilmesiydi. Tüm veteriner hekimliði, týp hekimliði, diþ hekimliði, eczacýlýk, su ürünleri, ziraat, orman ve fen fakültelerinin öðrenci ya da mezunlarýnýn katýlabildiði kongrede oluþan bu sýcak ortam, ülkenin farklý yerlerinden gelen öðrencilerin tanýþmasý ve hatta ilerleyen yýllarda birlikte çalýþmalar yapmasýna zemin hazýrladý. 5. yýlýnda kongre için bir adým daha atýldý ve Kulübümüzün Danýþmaný Prof. Dr. Tuncay Altuð ve Sponsor Danýþmanýmýz Yrd. Doç. Dr. Mustafa Aktaþ baþta olmak üzere tüm Ý. Ü. Veteriner Fakültesi ve sponsorlarýmýzýn desteðiyle ilk uluslararasý kongremiz olan “5. Uluslararasý Veteriner Hekimliði Öðrencileri Bilimsel Araþtýrma Kongresi” gerçekleþtirildi. Ýlk sene Romanya ve

24


Makedonya'dan daha sonraki yýllarda Yunanistan, Macaristan, Almanya ve Bosna Hersek' ten öðrenci ve öðretim görevlileri de aramýza katýldý. 2004 yýlýnda kulüp üyelerimizden oluþan pano grubumuz on beþ gün süreli ve her yýl belirlenen özel temalar ya da dönemin bilimsel geliþmelerinin yer aldýðý çalýþmalarýný tüm fakülte öðrencileriyle paylaþmaya baþladý. Üye sayýsý her yýl artan kulübümüz her yýl kendini geliþtirmeye ve yenilemeye devam etmekte ve fakülte öðrencilerinin beklentileri ve ihtiyaçlarý doðrultusunda düzenlenen seminerler ve öðrenci sunumlarý ile öðrencilerin bilimsel geliþim ve mesleki donanýmlarýna katký saðlamaktadýr. Pano grubumuz ise hem okulda yayýnlarýna devam etmekte hem de okulumuzun Bilimsel Yayýnlarý Tanýtma Kulübü'nün dergisi ZOOM' da yayýna baþlamýþtýr. Danýþmanýmýz Prof. Dr. Tuncay Altuð 2008 yýlýnda emekli olmuþ, danýþmanlýk görevini daha önceki yýllarda sponsor danýþmanlýðý görevini yürüten Yrd. Doç. Dr. Mustafa Aktaþ'a devretmiþtir. Prof. Dr. Tuncay Altuð hala onursal baþkanýmýz olarak tüm çalýþmalarýmýza destek vermektedir. 2009 yýlýnda 13. kuruluþ yýldönümünü kutlayacak olan kulübümüz, Yrd. Doç. Dr. Mustafa Aktaþ danýþmanlýðýnda “11. Uluslararasý Veteriner Hekimliði Öðrencileri Bilimsel Araþtýrma Kongresi”nin hazýrlýk çalýþmalarý, pano grubunun devam eden yayýnlarý ve her hafta düzenli olarak gerçekleþen toplantýlarýnda yapýlan sunum ve seminerler ile çalýþmalarýna devam etmekte, yeni çalýþmalarýnýn hazýrlýklarýný yapmaktadýr.

25


Ali Kerim ALKAN -Barýþ HALAÇ Ý.Ü. Veteriner Fakültesi Öðrencisi / Bilimsel Yayýnlarý Tanýtým Kulübü Yönetim Kurulu Üyeleri

artýþýn, taþlarýn nüksetmesine karþý koruma saðladýðýný ortaya koymuþtur. Konserve yiyecekler, su alýmýný artýrmak açýsýndan kedilerde sýk sýk önerilmektedir. Bir çalýþmada, nükseden AÜSH geçmiþi olan kedilerde, terapötik amaçla konserve ile beslenenlerin hastalýklarý, kuru diyetle beslenenlere nazaran, daha az oranda nüksetmiþtir. Çoðu konserve yiyecekler %70 ile %82 arasýnda su kapsar. Normalde, kuru mama tüketen kediler, konserve mama tüketenlere göre daha fazla su içecektir; fakat, toplam su alýmý konserveyle beslenenlerde daha fazla olabilir.

Kedilerin Alt Üriner Sistemi Hastalýklarýný Yönetmede Suyun Önemi Kedilerde alt üriner sistem hastalýklarý (AÜSH) birçok nedene baðlý olduðu gibi, çeþitli yollarla kendini gösterebilir. Örnek vermek gerekirse; üretral obstruksiyon, ürolityazis ve idiyopatik sistit, kedilerde en çok tanýmlanmýþ üç AÜSH formudur. Bu durumlarda uzun vadeli yöntem farklýlýk gösterebilirken, üçü için de ortak bir öneri vardýr: Ýdrar miktarýný artýrmak için, su alýmýný artýr. Ana ilke; taþlarý ya da yangýsal içerikleri dilue etmek ve boþaltýmlarýný teþvik etmektir. Ýnsanlarda yapýlan önceki çalýþmalar; su alýmýnda, idrar hacminde ve idrar dilusyonunda

Sodyum içeriðinin yanýsýra, protein gibi diðer diyet bileþenleri ve beslenme yöntemi su alýmýnda artýþý teþvik edebilir. Bununla birlikte, bazý kediler konserve mama yemeyecekleri gibi, sahipleri de konserveyle beslemeyi tercih etmeyebilecektir. Bu nedenle, su alýmý baþka yöntemlerle artýrýlmalýdýr. Su içme; suyun taze, lezzetli olmasý, sürekli deðiþtirilmesi ya da bir kediye özgü verilmesi yoluyla teþvik edilebilir. Ayrýca, kuru mamalara katýlan besinsel tuz bileþikleri, su alýmýnda ve idrar hacminde artýþa; idrarýn özgül aðýrlýðýnda azalmaya yol açabilirler(Þekil-1). Sodyum içeriðinin yaný sýra, protein gibi diðer diyet bileþenleri ve beslenme yöntemi su alýmýnda artýþý teþvik edebilir. Öðün öðün ve ad libitum beslenen kedilere ayný diyet verildiði zaman, ad libitum beslenenlerde, su alýmýnda ve idrar hacminde, diðerine nazaran gözle görülür

26


bir artýþ olmuþtur. Kuru mamalarda proteini artýrmak, su alýmýný ve idrar hacmini artýrýr. Buna ilaveten, epidemiyolojik bir çalýþma; kedilerde normale göre daha fazla protein alýmýnýn, kalsiyum okzalat taþý oluþumuna karþý koruyucu olduðunu ortaya koymuþtur. Bu nedenle, kuru mama ile beslerken, proteini artýrýlmýþ mamayý, ad libitum olarak vermek yararlý olacaktýr.

Özellikle alkali pH'da; idrardaki aþýrý Mg, strüvit oluþumu riskini artýrabilir. Bununla birlikte, idrardaki Mg, okzalatý baðlayarak, kalsiyum okzalat taþlarý oluþumunu inhibe eder. Hesaplamada kullanýlan yazýlýma baðlý olarak laboratuarlar arasýnda RSS için referans aralýklar ve kesin sayýlar farklýlýk

gösterebilirken; düþük sayýlar, daha az doygun idrarý ve idrar taþý oluþumu riskinin az olduðunu ifade etmektedir.

Ýdrar hacmi önemli olmakla birlikte, diðer faktörler de taþ oluþumunda rol oynar (Þekil2). Diyet faktörleri de oluþum riskine olumlu ya da olumsuz katkýda bulunabilir. Ýdrarýn doygunluðu(RSS) ve idrarda bulunan ürünlerin oraný(APR) kendilerine özgü taþ oluþturabilir. Bazý faktörler kendilerine spesifik bir taþ tipini azaltýrken, diðer taþ tipini artýrabilir. Örnek vermek gerekirse; magnezyum (Mg).

Sonuç: Konserve yiyecekler su alýmýný artýrabilmektedir. Buna alternatif olarak, protein ve sodyum içeriði artýrýlmýþ kuru gýdalar, kedilerin alt üriner sistemi hastalýklarýnýn yönetiminde yardýmcý olacaktýr.

27


Asit-baz dengesinin düzenlenmesinde, çeþitli besin maddelerinin hücre membranýna taþýnmasýnda ve normal sinir ve kas fonksiyonlarý için kritik olan membranlar arasý elektrik potansiyelini korumada baþlýca rol oynar.

Sodyumun Optimum Düzeyde Vücuda Alýnmasý Veteriner hekimler, diyetisyenler ve pet mama üreticileri; “minimum” besin gereksiniminden çok, bu besinlerin vücuda kabul edilebilir deðerlerde alýmýyla ilgilidirler. Bunun altýnda yatan sebep; besinsel eksiklikleri önleme maksatlý, geleneksel endiþedir. Eksikliklerin meydana gelmemesini saðlamak için, önce minimum gereksinim tanýmlanmaktaydý, daha sonra bu minimum düzeyler, hazýrlanacak rasyona göre düzenlenmekteydi. Bununla beraber, minimum besin ihtiyacý ille de optimum ihtiyaç demek deðildir. Ayrýca, minimum ihtiyacý saðlamak, o besinin uygun alým düzeyi hakkýnda bilgi vermez. Memelilerin, birçok besinin yüksek düzeylerde alýnmasý halinde bile homeostasisi muhafaza etme gibi bir yetenekleri vardýr. Bu nedenle normal düzeylerden üst limite kadar olan aralýkta alýnan besin miktarý saðlýk üzerine olumsuz etki yapmaz. Bu güvenli üst sýnýr genelde “tolore edilebilir sýnýr” olarak adlandýrýlýr.

Na eksikliði; genç hayvanlarda büyümeyi yavaþlatýrken, yetiþkin köpeklerde huzursuzluk, kalp ritminde artýþ, idrar çýkýþýnda azalma ve hemokonsantrasyona sebep olmuþtur. Genç ve yetiþkin hayvanlarda düþük Na alýmý plazma volümünde azalmaya, reninanjiyotensin-aldosteron(RAA) sisteminde stimülasyona yol açmýþtýr. Yavru ve yetiþkin kedilerde yapýlan çalýþmalar göstermiþtir ki; Na'un normal düzeylere eriþmesi, aldosteron düzeyi açýsýndan diðer parametrelere nazaran daha önemlidir. Yetiþkin kedilerde serum aldosteron konsantrasyonuna bakýlarak; asgari Na alýmýnýn aþaðý yukarý 9.2 mg/kg olmasý gerektiði belirlenmiþtir. Saflaþtýrýlmýþ diyetler kg kuru maddede 0.8g miktarýnda Na ihtiva eder. Bu miktar diðer türlerden tahminle öne sürülen deðerden epeyce yüksektir. Köpeklerde yapýlan çeþitli çalýþmalar, çeliþkili sonuçlarla birlikte, minimum sodyum gereksinimini deðerlendirmiþtir. Klinik sodyum eksikliði belirtilerinin ortaya çýkmasýný önlemek için, günlük en az 5.0mg/kg sodyum alýmý önerilmektedir. Bununla beraber, 12.6 mg/kg Na tüketen hayvanlarda, daha yüksek sodyumla beslenen köpeklere kýyasla, plazma volümünde azalma meydana gelmiþtir. Bu durum daha önceden tahmin edilen minimum gereksinimin daha yüksek olabileceðini göstermektedir.

Bu makale minimum gereksinim, tolore edilebilir üst sýnýr ve optimum vücuda alým aralýðý arasýndaki etki farklýlýklarýný, sodyumu örnek vererek açýklayacaktýr.

Minimum Gereksinim: Besinsel açýdan minimum gereksinim; vücuda alýndýðýnda, o besinin eksikliðinin, algýlanabilir derecede ortaya çýkmasýný önleyen seviyedir. Bu nedenle, verilen besinin, vücuttaki eksiklik belirtileri ve uygunluðu tanýmlanmalýdýr. Sodyum, ekstraselüler sývý hacmi ve ozmotik basýnçta görevli temel faktördür.

Biyoyararlaným ya da besinin sindirilebilirliði minimum gereksinime etki eden bir diðer faktördür. Örneðin; Na

28


emilimi, yetersiz sindirilen diyetlerde %60'ýn altýndayken, yüksek sindirilebilir diyetlerde %90'ý aþmaktadýr. Bu nedenle, ticari diyetlerin, saflaþtýrýlmýþ diyetlerden bir miktar daha fazla, neredeyse %100 sindirilebilir olduðu belirlenmiþtir. Ayrýca, minimum gereksinim, çevre kontrolünün dikkatli yapýldýðý araþtýrma ortamýna göre tanýmlanmýþtýr. Bu tür koþullar ev ortamýndaki pet hayvanlarýnýn tamamýný ifade etmemektedir.

çinko eksikliðine yol açabilir. Güvenli üst limit, maddenin vücuda alýndýðýnda güvenli olduðu en yüksek sýnýrdýr. Kalsiyum örneðinde bu sýnýr diyetin %2'sidir. Daha yüksek miktarlar da güvenli olabilir, fakat veriler bu konuda yetersizdir.

Ýyi bilindiði üzere, kedi ve köpeklerde bireysel kalori ihtiyacý farklý olabilmektedir. Bu nedenle, hayvanlar ortalama ihtiyacýn altýnda kalori tükettiklerinde, besin alýmý da ortalamanýn altýnda kalacak ve bu yüzden, diyetteki besin maddelerinin yüzdesinin daha fazla olmasý gerekecektir. Bu ve diðer faktörler, “güvenli sýnýrlar” içerisindeki minimum gereksinimi belirlemede yol göstermektedirler. Bu “güvenli sýnýrlar” pet gýdasý üreticileri arasýnda; besinsel biyoyararlaným, hayvanlarýn genetik ve metabolik farklýlýklarý, besinsel etkileþimler, içerik çeþitlilikleri, iþleme süreci etkileri ve diðer faktörler çerçevesinde farklýlýk gösterebilir.

Sodyum alýmýnýn güvenli üst sýnýrýný açýklarken, iliþkide olduðu potasyum gibi, oluþturabileceði direkt toksik etkilerini de göz önünde bulundurmak gerekir. Ayný zamanda suya yeterli baðlanmasýný da öngörmek gerekir. Sodyum alýmý yüksek iken, su alýmý kýsýtlandýðýnda, “su yoksunluk toksikoz”u denilen, tuz oranýnda dengesizlikten kaynaklanan durum meydana gelmiþtir. Söz konusu bu durumda; dehidrasyon dolayýsýyla, sodyumun plazma konsantrasyonu artmýþ, bunu takiben, yemek yemede azalma, sinirlilik ve letarji gibi davranýþsal deðiþiklikler meydana gelmiþtir. Bununla beraber, yeterli su alýmýna izin verildiði sürece bu durumlar görülmemiþtir. Köpeklerde çeþitli çalýþmalarda yüksek düzeyde sodyum alýmý gözden geçirilmiþtir. Alýnan Na miktarýndaki deðiþiklik, Na ile iliþkili diðer hormonlar gibi, Renin-AnjiyotensinAldosteron (RAA) sisteminde ani deðiþimler oluþturmaktadýr. Bu deðiþiklikler, total vücut Na düzeyi ve plazma Na konsantrasyonunu sabit düzeyde tutmak amacýyla, aþýrý sodyumun hýzlýca salýnmasýný saðlamaktadýr. Kuru maddesinde %1.8 Na ihtiva eden diyetlerden, kg canlý aðýrlýk baþýna 285 mg Na alýndýðýnda herhangi bir ters etkiyle karþýlaþýlmamýþtýr. Kuru maddesinde %2.0 Na ihtiva eden diyetin(günlük 320mg/kg) tüketimi sonrasýnda, potasyum dengesinde

Güvenli Üst Limit: Bir önceki baþlýkta tartýþýlanlar güvenli alýmýn alt deðerleriydi. Bu aralýðýn üst sýnýrýndaysa potansiyel ters etkiler bulunmaktadýr. Yeterinden fazla alýnan her bileþim vücutta ters bir etkiye sebebiyet verir. Bunlara su ve hatta oksijen de dahildir. Besinlerin yüksek miktarda alýnmasý; direkt toksik etki ve sekonder besinsel etkileþimler yapan Se elementi gibi ters etkiler doðurur. Örneðin; yavru köpeklerde kalsiyumun aþýrý alýnmasý, kendi oluþturacaðý ters etkinin yanýnda, çinko emilimini de engelleyerek sekonder

29




Bu çalýþmalar; sodyuma duyarlý böbrek yetmezliðinin, ne kan basýncý ne de sistemik hipertansiyonla iliþkili olduðunu savunmaktadýr. Ayrýca, diyetteki sodyumun 200mg/kg'a çýkmasý, böbrek yetmezliði ve hipertansiyonu olan kedilerde bile, sistemik kan basýncý ve renal kan akýmý üzerine hiçbir etkisi olmamýþtýr.

geçici bir düþüþe sebep olmak dýþýnda ters etkisi olmamýþtýr. %2.9 Na bulunan diyet ise hayvanlar tarafýndan tüketilememiþ ve kusmaya sebep olmuþtur. Bu nedenle, köpeklerde bu oranda Na kabul edilemeyecek seviyededir. Ulusal Araþtýrma Konseyi(NRC), sodyumun kedilerde aþýrý tüketimine baðlý oluþabilecek bir ters etki tespit etmemiþtir.

Vücuda Optimal Alým Deðerleri: Besinlerin vücuda optimal alým deðerleri, yarattýklarý fizyolojik yanýta bakýlarak açýklanabilir. Bu deðerler birçok olguda, açýklanmýþ minimum gereksinimden daha fazladýr. Epidemiyolojik çalýþmalar bazý besinler için, minimum gereksinimden daha fazla alýmýn yararlarýna iþaret etmektedir. Örneðin iki araþtýrma, kedilerde böbrek hastalýklarý ve kalsiyum okzalat taþlarý oluþumu riskini azaltmada faydasýndan dolayý, daha fazla sodyum alýmýný önermektedir. Ayrýca, araþtýrmacýlar beslenme ve saðlýk arasýndaki iliþkiyi araþtýrmayý sürdürmektedirler. Optimum vücuda alým düzeylerinin daha iyi açýklanabilmesi, çeþitli besinlerin oluþturduðu hücresel ve moleküler yanýtlarý gözler önüne sermiþtir.

Aþýrý Sodyum ve Hipertansiyon: Aþýrý Na (%8.0 NaCl), tuza duyarlý sýçanlarda hipertansiyonu indükler. Su içmek yerine belirgin þekilde aþýrý Na alýmý, normal hayvanlarda dahi hipertonik tuzlu su çözeltisi gibi hipertansiyona sebep olur ve bu durum “su yoksunluk toksikozuna” örnek olarak nitelendirilir. Hipertansiyon hastasý birçok insan Na diyetlerine duyarlýdýr. Hipertansiyon, kedi ve köpeklerde yaygýn bir problem deðildir; fakat Na miktarý kan basýncýný yükseltebilir, bu da Na alýmýnda güvenli üst limitin aþýldýðýný düþündürebilir. Köpeklerde ve kedilerde yapýlan birçok araþtýrma, bu bakýþ açýsýný deðerlendirmiþtir.

Ayný zamanda, optimal aralýk, minimum gereksinimle uygun güvenli sýnýr arasýndaki miktar olarak nitelendirilmiþ; ve de bu düzeyin altýnda ters etkilere sebebiyet verdiðini ispat etmiþtir. Güvenli vücuda alým aralýðý dikkate alýnarak maksimal seviyede yapýlan testlerde, hiçbir ters etki görülmemiþken; daha fazla sodyum alýmlarýnýn dahi kabul edilebilir olduðu fark edilmiþtir. Saðlýklý, yetiþkin kedi ve köpekler için diyetteki sodyumun kuru maddede %0.20 ile %1.5 optimal aralýðýna

Yukarýda deðinildiði gibi sodyum, köpeklerde su yoksunluk toksikozu yaratmak suretiyle kan basýncýný yükseltir. Diðer taraftan; hayvanlarýn suya her zaman ulaþabildikleri durumlarda, sodyumun, 184 mg/kg(köpeklerde)-200mg/kg(kedilerde)'a çýkmasý, kronik böbrek hastalýðý olan hayvanlarda dahi, sistemik kan basýncý, glomerüler filtrasyon hýzý ve renal perfüzyon basýncý gibi parametreleri deðiþtirmemiþtir. Bu seviyede tüketimin, yemin enerji yoðunluðu ve hayvanýn enerji alýmýna baðlý olarak, kuru maddesinde aþaðý yukarý %1 ile %1.6 Na bulunan diyetlerle benzer etkileri olacaktýr.

32


düþtüðü görülmüþtür. Büyümekte olan ve damýzlýkta kullanýlan hayvanlarda, yüksek aktivite düzeyleri ve diðer besin kayýplarýna göre, diyetteki sodyum aralýðýný orta seviyeye veya daha yükseðe çýkarmanýn yararlý olmasý muhtemeldir.

renal lezyonlara neden olmuþtur. Kronik böbrek hastalýklý köpeklerde, içme suyu azaltýlmýþ ve tuz oraný normal sudaki seviyede tutulmuþtur. Ancak bu sadece su azlýðýnda sodyumun toksikasyonunu göstermektedir. Saðlýklý ve KBH olan kedi ve köpeklerde; çalýþmalar, diyetteki tuz oranýnýn %3 artýrýlmasýnýn yeterli su alýndýðýnda bir etkisinin olmadýðýný göstermiþtir.

Beslenmedeki Tutarsýzlýklar: Sodyum ve Böbrek Fonksiyonlarý Hakkýnda Kanýtlanmýþ Temel Düþünceler

KBH olan kedi ve köpeklerin hepsinde hipertansiyon gözlenmektedir. Buna ilaveten KBH'lý hipertansiyon hastalarýnda geniþ renal lezyonlar ve ölüm oranýnda artýþ görülmektedir. Ancak hipertansiyonlu KBH hastalarýnda sodyuma karþý bir hassasiyet oluþmamaktadýr.

Terapötik diyetlerin kullaným amacý alt üriner sistem hastalýðý olan hayvanlarda sodyumun akýcý madde çýkýþýna etkisini deðiþtirmektir (sodyum su alýmýný artýrýr, idrar miktarýný artýrýr, idrar konsantrasyonunu düþürür ve ürolityazis riskini azaltýr). Ancak güvenli bilinen maddeler konferanslarda sunulan yayýmlanmamýþ bir çalýþmayý temel alarak bir soru yaratmýþtýr. Bu çalýþmalarda, önceden kronik böbrek hastalýklarý (KBH) olan kedilerde durumun kötüleþmesini saðlar. Bu da veteriner hekimleri bu ürünleri kullanmada þüpheye neden olmuþtur. Bu makale; temel düzeyde bir karar vermeye yardýmcý olmak için, diyetteki sodyumun böbrek fonksiyonu ve kan basýncýna etkisi üzerine yapýlan çalýþmalar özetlenmiþtir.

Sonuç olarak epidemiyolojik çalýþmalarda ortaya çýkmýþtýr ki; sodyum alýmýnýn artýþý kedilerde KBH'ýn oluþma olasýlýðýný arttýrmaktadýr. Bu nedenle verilerin toplamýnda, diyetin içerdiði sodyum oranýnýn orta derecede arttýrýlmasý kedi ve köpeklerde kan basýncýný ve böbrek fonksiyonlarýný etkilememektedir. Bu raporlardaki hiç yan etki göstermemesi veya yan etki göstermesi arasýndaki tutarsýzlýk nasýl açýklanabilir? Bir bilimsel araþtýrmanýn farklý sonuçlar vermesi için birçok neden vardýr. Örneðin deneyin yapýlýþý, kullanýlan temel diyetin kompozisyonu, spesifik populasyonlarla çalýþma veya rastlantýsal etkenlerin oluþumu. Buna göre birden fazla çalýþma her zaman için tek çalýþmadan daha iyidir. Diyetteki Sodyuma iliþkin birçok çalýþma, kedi ve köpeklerde makul seviyede yükseltilmiþ sodyum alýmý kan basýncý ve böbrek fonksiyonlarýna zarar vermeyeceðini ileri sürmektedir.

Sodyumun Kan Basýncý ve Böbrek Fonksiyonlarýna Etkisi: Birçok çalýþma; sodyumun kan basýncýna ve böbrek fonksiyonlarýna olan etkisini ortaya çýkarmýþtýr. Örneðin; tuza duyarlý sýçanlar kuru madde oranýnýn %8.0'i tuz olan diyetlerle beslendiklerinde, sýçanlarda hipertansiyon ve

33


Bugüne kadar yapýlan birçok çalýþma diyetteki oraný %1.5'e kadar olan sodyum alýmýnýn güvenli olduðunu belgelerken,

Diðer Diyet Efektleri: Diðer sodyum çalýþmalarý dikkate alýndýðýnda çeþitli diyet efektlerinin alýnan sonuçlarý deðiþtirebildiði gözlemlenmiþtir. Örneðin; potasyum ve kalsiyum oranlarý renal fonksiyonlara ve/veya kan basýncýna tesir etmemektedir. Potasyum miktarý özellikle kedilerde önemlidir. Bu besleyici maddeler ve sodyum arasýnda etkileþim oluþmaktadýr.

Potasyum eksikliði ve KBH kedilerde sürekli baðlantý kurulmuþtur. Bir çalýþmada, idrarýn asitleþtirilmesi için kullanýlan diyet, saðlýklý kedide kullanýldýðýnda düþük orandaki potasyum renal rahatsýz lýklara neden olmaktadýr. Ayrýca, KBH olan kedilerde potasyum azlýðý kolaylýkla ortaya çýkmaktadýr ve yaygýn olarak görülmektedir. Bu nedenle, sodyum destekli ve/veya idrar asitleþtirici diyetlere potasyum eklenmesi yeterli olmaktadýr.

Renal tübüllerde potasyum ve sodyum hücre membranýndan geçiþ yapar. Diyetteki sodyum artýþý, serum potasyum seviyesini düþürür. Potasyum miktarý kan basýncý ve renal tübüller için kritiktir. Tuza hassas bireylerde, sodyum diyetine verilen yanýtýn boyutu, diyet potasyum alýmý tarafýndan baskýlanmaktadýr. Ýnsanlarda, potasyum alýmýndaki deðiþim azdan normal seviyeye veya yüksekten normal seviyeye (1,2 g/gün2,7-4,7 g/gün) doðru olduðunda sodyuma baðlý hipertansiyon oluþumunu %80 oranýnda azaltmaktadýr. Renal sodyum ve su atýlýmýnýn gerçekleþmesi için yeterli oranda potasyum gerekmektedir

Sonuç: Birçok çalýþma göstermiþtir ki kedi ve köpeklerde sodyum miktarý kan basýncý ve böbrek yetmezlikleri ve bozukluklarýna yol açabilir. Bugüne kadar yapýlan birçok çalýþma diyetteki oraný %1.5'e kadar olan sodyum alýmýnýn güvenli olduðunu belgelerken, hiçbir çalýþma bunun zararlý etkilerini belgelememiþtir. Bundan dolayý, alt üriner sistem hastalýklarý bulunan kedilerde yüksek sodyum içeren diyetlerin kullanýlmasý gereklidir ve planlý olarak kullanýlmasý uygundur.

Bugüne kadar yapýlan birçok çalýþma diyetteki oraný %1.5'e kadar olan sodyum alýmýnýn güvenli olduðunu belgelerken,

34


Diyabetik Hastalarda Sodyuma Karþý Glikoz Kontrol edilmemiþ diyabetik kedi ve köpeklerde sýklýkla plazma ozmolitesinde artýþ gözlemlenir. Yüksek osmatik basýnçla beraber yüksek morbilite ve mortalite gözlemlenir. Sodyum, plazma ozmolitesini etkileyen birincil etkendir ancak diyabetik hayvanlarda hiperglisemi de osmnatik basýnca etki eder. Diyabetik ketozis bulunan kedi ve köpeklerde yapýlmýþ eski çalýþmalarda sodyum ve glikoz arasýndaki dengeyi deðerlendirmiþtir. Bu rapora göre, total osmatik basýncýn geleneksel ölçümü efektif osmatik basýnç deðerini 12 ila 15 mOsm/L oranýnda artýrmaktadýr, bu da rehidre olmuþ hayvanlarda büyük bir risk olduðunu akla getirmektedir. Diyabetik ketozisin klinik saðaltýmda hiperglisemi ve dehidrasyonun normale getirilmesi gereklidir ama bu plazma osmatik basýncýný düþürür böylece ciddi oranda sývýnýn hareketi ve beyin ödemine yol açabilir. Rehidrasyon için bu yazarlar izotonik tuzlu su çözeltisi ile saðaltýmý önermektedir. Bu sayede sodyum plazma osmatik basýncýný düzenleyip tehlikeli oranda sývý hareketini ve buna baðlý komplikasyonlarý engellemiþ olur.

35


Seher TEBAÝ Ý.Ü. Veteriner Fakültesi Öðrencisi / Küçük Hayvan Hekimliði Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi seherteba@gmail.com

KÜÇÜK HAYVAN HEKÝMLÝÐÝ KULÜBÜ ETKÝNLÝKLERÝ-1 BEYKOZ HAYVAN BARINAÐI'NA YARDIM GECESÝ Okulumuz bünyesinde 2008-2009 eðitim öðretim yýlýnda kurulan Küçük Hayvan Hekimliði Kulübü Yrd. Doç. Dr. Mustafa Aktaþ danýþmanlýðýnda ve Seher Yousefitebaei baþkanlýðýnda faaliyetlerine baþladý. Kulübün donanýmlarýný saðlamalarýnda yardýmcý olmak ve hekimliðin etik deðerlerini ön planda tutmaktýr.

Küçük Hayvan Hekimliði Kulübü olarak ve özellikle Veteriner Hekimliði öðrencileri olarak barýnakta bulunan sevimli dostlarýmýza küçük bir yardýmda bulunmamýz gerekliliði kulüp olarak bir fikirdi. Okulda yaptýðýmýz kulüp toplantýlarýmýzda da arkadaþlarýmýzýn yardým kampanyasýna olumlu bakmalarý neticesinde etkinlik düzenleme fikri doðdu. Ýnternetten yapýlan araþtýrmalar ve fikir alýþveriþleri neticesinde Beykoz Hayvan Barýnaðý ilk durak olarak seçildi. Yönetim kurulumuz ve okuldaki arkadaþlarýmýz ile beraber çalýþma sonucunda güzel bir çalýþma çýkarttýk ve Beykoz Hayvan Barýnaðý'na Yardým Gecesi düzenledik. Bu gecede yardýmý geçen herkesin yüreðine emeðine saðlýk diliyoruz…

27 Mart Cuma günü Saadetdere Sosyal Tesisleri'nde gerçekleþen yemeðe katkýlarýndan dolayý ve gecede bizleri yalnýz býrakmadýklarý için Sayýn Dr. Mehmet Gürhan Bilgiç'e teþekkürlerimiz belirtildi.

36


Yardým kampanyasýnda As-Vet Veteriner Ürünleri'nden Sayýn Veteriner Hekim Metin Yýlgýn bizleri anlamlý gecede de yalnýz býrakmadý. Beykoz Hayvan Barýnaðý'na Yardým Kampanyasý'na As-Vet Veteriner Ürünleri, Makel Veterinerlik Hiz. LTD. ÞTÝ., Yavuz Medikal, Yýldýz Veteriner Ürünleri, Biopharm Aþý ve Ýlaç LTD. ÞTÝ., Vet. Hek. Yeþim Güleryüz Özkan, AKPA Veterinerlik Hiz. LTD. ÞTÝ., Akser Tarým ve Hay. LTD. ÞTÝ. destekte bulundu.

Gecede okulumuzun Kültür ve Sanat Kulübü “4'den Sonra Grubu” bizlere müzik ziyafeti yaþattý. Katýlýmýn yüksek olmasýyla eðlencenin dozu arttý.

Gecede fotoðraflarý Bilimsel Yayýnlarý Tanýtým Kulübü'nden Barýþ Halaç arkadaþýmýzýn seçtiði güzel fotoðraflarda hayvansever dostlarýmýz bizleri yalnýz býrakmadý. Haytap gönüllüleri, okulumuzun asistanlarý ve hocalarý geceye katýlarak bizleri onurlandýrdý.

37


Zekeriya ATASEVER E.Ü. Veteriner Fakültesi Öðrencisi / Bilimsel Yayýnlarý Tanýtým Kulübü Fakülte Temsilcisi atasever1987@hotmail.com

KAYSERÝ VE ÜLKEMÝZ HAYVANCILIÐI ÜZERÝNE GENEL BÝR DEÐERLENDÝRME Veteriner Hekimliði mesleði, insan ve hayvan saðlýðýnýn korunmasý üzerine oldukça kýymetli görevleri yerine getirmektedir. Öncelikle insan saðlýðýndan bahsedilmesinin önemli bir nedeni bulunmaktadýr. Bu gün dünyada toplum saðlýðýný koruma adýna en rasyonel yaklaþýmýn “Tek Týp, Tek Saðlýk” kavramý ile olduðu üzerinde yoðun bir þekilde odaklanýlmaktadýr. Ülkemiz hayvan hastalýklarý bakýmýndan yaþadýðý olumsuzluklar nedeniyle bir cennet konumundadýr. Hayvan hastalýklarýný kontrol edilememekte, gerekli önlemler alýnamamaktadýr. Tarým Bakanýmýzda bu durumun altýný çeþitli beyanatlarý ile kalýn bir þekilde çizmektedir. Özellikle birkaç hayvan hastalýðýnýn, Türk toplumunun hafýzasýnda derin bir yeri ve izi olduðu bilinmektedir. Bunlar Brucella, Tüberküloz ve Kuduz'dur. Brucella halk arasýnda, malta hummasý, peynir hastalýðý þeklinde de isimlendirilmekte, tüberküloz bakterisi verem hastalýðýna neden olmaktadýr. Kuduz ise baþlý baþýna bir sorun olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Tarým Bakanýmýz, bu hastalýklarla mücadele için Tarým Bakanlýðýnýn yeterli kaynaðýnýn bulunmadýðýný ifade etmektedir. Bu zoonotik hastalýklara baðlý olarak, toplum saðlýðýmýz çok ciddi tehdit altýndadýr. Hayvan hastalýklarýnýn yaklaþýk % 80'inin zoonoz olduðu yani insanlara bulaþtýðý bilinmektedir. Bu nedenlerle toplum saðlýðýmýzý korumak adýna, hayvanlarýmýzýn saðlýðýna gereken özeni göstermeliyiz. Hastanelere baþvuran hastalarýn yaklaþýk % 40'ý hasta hayvanlardan elde edilen saðlýksýz gýda maddelerinin tüketimine baðlý olarak hastalanmakta; enfeksiyon, toksikasyon veya toksi-enfeksiyon geçirmesi ise gýda güvenliði ile hayvan saðlýðý arasýndaki iliþkiyi gözler önüne sermektedir. Saðlýk giderleri içerisinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yýlda yaklaþýk olarak 7,2 milyar dolarlýk ilaç gideri ödemesini üstlenmiþtir. Diðer tedavi masraflarýna iþ gücü kayýplarýný da hesaplarsak, ülkemizin için önemli bir giderin, toplum saðlýðýmýzýn yeterli ölçüde korunamamasýna baðlý olarak oluþtuðunu, yaygýn görülen hayvan hastalýklarýmýz dolayýsý ile de saðlýk giderlerimizin üzerinde ciddi bir ekonomik yükün meydana geldiðinin ifade edilmesi gerekmektedir. Ülkemiz hayvancýlýk açýsýndan güçlü olarak bilinir. Ancak durum maalesef öyle deðildir. Þu an yurt dýþýna ihraç ettiðimiz iki adet hayvansal gýda çeþidimiz bulunmaktadýr. Bunlar balýk ve baldýr. Bunun dýþýnda ülkemiz herhangi bir hayvansal ürün ihracatý yapamamaktadýr. Su ürünleri konusunda ülkemiz coðrafi yapýsýndan kaynaklanan avantajlý durumu nedeni ile gelecek vaat eden

38


bir konumdadýr. Su ürünlerinin uygun koþullarda elde edilmesi durumunda yurtdýþýna, sýnýrsýz bir þekilde ihraç etme þansýmýz bulunmaktadýr. Su ürünleri sektörü Kayseri ilimizde de günden güne güçlenmektedir. Yakýn zamanda yapýmý tamamlanmýþ olan Yamula Barajý ile Pýnarbaþý ilçesinin sahip olduðu son derece temiz ve doðal su kaynaklarý göz önüne alýndýðý takdirde Kayseri gibi denize kýyýsý bulunmayan bir Ýç Anadolu þehrinin önemli bir su ürünleri ihracat potansiyeline sahip olduðunu vurgulamak gerekmektedir. Þu anda da bazý firmalarýn ciddi ihracatçý pozisyonunda olduðunu, bölgemize hem istihdam hem katma deðer yaratma noktasýnda katkýlarýnýn tartýþmasýz olduðu da bir gerçektir. Hayvancýlýðýmýza genel anlamda baktýðýmýz zaman ithalatçý konumda bir ülke olduðumuzu görmekteyiz. Ne yazýk ki Uruguay, Brezilya, Yeni Zellanda, Avustralya gibi ülkelerden hayvan ithalatý yapmaktayýz. Yýllarca Avrupa'nýn ülkemize Deli Dana Hastalýðý taþýyan etleri sattýðýný göz önüne alýrsak yine hayvan ve hayvansal ürünler vasýtasý ile toplum saðlýðýmýzýn bozulduðunu, ithalata izin verenler ve savunanlarýn bilimsel gerçeklerden habersiz, küçük hesaplarýn peþinde koþan kiþiler olarak vatandaþlarýmýzýn nazarýnda zaman içerisinde hak ettiði yere oturacaklarýndan hiçbir kuþkumuz yoktur. Biliyoruz ki deðiþmeyen tek þey deðiþimdir. Tarým deðiþiyor, Hayvancýlýk deðiþiyor. Üretim metotlarý, üretime bakýþ açýsý deðiþiyor. Perspektif deðiþiyor, tarým alýþkanlýklarý deðiþiyor. Þu anda dünyada tarým önemli bir ölçüde enerji ihtiyacýný karþýlamak için de yapýlýyor. Amerika Birleþik Devletleri bu konuda oldukça ileri bir noktada bulunmaktadýr. Bütün dünyada tarýmýn enerji için de yapýlýyor olmasý, artýk önemli bir gerçek haline gelmiþtir. Bu durum, hayvansal üretim sektöründe maliyet artýþýný da beraberinde getirmektedir. Yani bundan sonra dünya hayvansal ürünleri daha pahalý yemeye alýþacak demektir. Hayvancýlýða yeterli desteðin verilmesi durumunda, Türkiye için önemli bir fýrsat yaratýlabilir. Türkiye'nin yer altý ve yerüstü doðal kaynaklarý bakýmýndan ve bu kaynaklarýn rasyonel kullanýmýn saðlanmasý temin edildiði takdir de enerjiyle ilgili gelecekte çok fazla sorunu olmayacaðýný düþündüðümüz zaman, hayvansal üretim, hayvancýlýk üretimi için Türkiye'nin önemli bir þansý bulunmaktadýr ve henüz bu konuda geç kalmýþ sayýlmayýz. Bunun için Veteriner Hekimlerin, meslek örgütlerinin sözünün hükümet politikalarý oluþturulurken, muhataplarý tarafýndan daha ciddiyetle dinlenmesinin ülkemiz açýsýndan faydalý olacaðý göz ardý edilmemelidir. Birçok þey deðiþiyor, deðiþmeyen maalesef Türkiye'de Tarým ve Köyiþleri Bakanlýðý, Hayvancýlýk politikalarýmýz ve tarým politikalarýmýzdýr. Hükümetler hayvancýlýðý ciddiye almalýdýr. 1980 öncesi Tarým Bakanlýðý bünyesinde Veteriner Ýþleri Genel Müdürlüðü bulunmakta idi. Tarým Bakanlýðý bünyesinde, bu yapý ortadan kaldýrýldý. Þu an Veteriner Hekimler ve Ziraat

39


Mühendisleri ayný gemide olan bir amaca hizmet eden meslek gruplarýdýr. Birçok meslek grubu ile yakýn iliþkilerimiz olmalýdýr. Ancak bu iki meslek gruplarýnýn içerisinde de profesyonelliðe gerekli özen ve saygý gösterilmelidir. Bir Ziraat Mühendisinin hayvan saðlýðý, hayvan saðlýðýnýn toplum saðlýðýna etkileri konusunda bilgi sahibi olmasýný beklemek çok iyi niyetli bir düþünce olarak algýlanmamalýdýr.

Ülkemizde 7 milyon yeþil kartlý var ve bunlarýn çok önemli bir kýsmý hayvancýlýkla uðraþýyor. Hayvancýlýðý geçim kapýsý olarak bu kesimin üretimden çekilmesi ve bu topluluða hizmet sektörlerinde yeterli istihdamýn yaratýlamamasý gelecekte ülkemiz için önemli sosyal, sosyokültürel, ekonomik sorunlara da neden olacaktýr.

Hayvancýlýkta kullandýðýmýz çok sayýda ekipmaný da ithal eden bir ülkeyiz. Bu ekipmanlarýn Türkiye'de üretilmesi ve ihraç edilmesi, üretiminin teþvik edilmesi; yeni iþ alanlarý, yeni iþ olanaklarý saðlayacaktýr. Devlet bankalarý ve finans kuruþlarý vasýtasýyla Veteriner Hekimlere maddi olanaklar, destekler söz konusu olursa, özellikle hayvancýlýk teknolojileri konusunda yapacaðýmýz atýlýmlarla ülkemiz, bölgemizde ve bütün dünyada daha etkili bir konuma gelebilecektir.

Makalemizi yazmamýzda bize yardýmcý olan Kayseri Bölgesi Veteriner Hekimleri Odasý Baþkaný Doç. Dr. Zafer GÖNÜLALAN'a katkýlarýndan dolayý teþekkür ederiz.

40


Vet.Hekim Dr. Haluk ÖMER homer@istanbul.edu.tr

KÖPEÐÝN EVCÝLLEÞMESÝ: KURTTAN KÖPEÐE

Va r s a y ý m l a r a g ö r e k ö p e ð i n evcilleþtirilmesinin baþlangýcý; insanoðlunun kurdu ihtiyaçlarý doðrultusunda uysallaþtýrmýþ, ehlileþtirmiþ ve bugünkü bilinen ýrklara varýlmasýnýn saðlanmýþ olmasýna dayanmaktadýr.

gelmektedirler. Bu evcilleþmenin nasýl ve ne zaman olduðu hep bir spekülasyon olarak kalmýþtýr. Köpeklerin ortalama son 14 bin yýldýr evcil olduklarý bundan öncesinde ise vahþi olduklarý genel kanýsý taþýnmaktaydý. Ancak 1997'de yayýnlanan DNA analizleri bu kurttan köpeðe evcilleþme dönüþümünü 60 bin hatta 100 bin yýl kadar öncesine dayandýrmaktadýr. Bu kanýtlar kurtlarýn insanlara, daha insanlar yerleþik düzene geçmeden önce adapte olmaya baþladýklarýný göstermektedir. (Dr. Robert K. Wayne – Moleküler Genetik uzmaný ve Biyolog - UCLA)

Bu sürecin baþlangýcýnýn 14 bin yýl kadar önce olduðu varsayýlmaktadýr. Bunun dayanaðý yapýlan arkeolojik kazýlarda keþfedilen insan kemiklerinin yanýnda bulunan köpek kemikleridir. Aslýnda köpeðin günümüze kadar geliþ, evcilleþme, ihtiyaca göre üretilme süreci bir bulmacanýn parçalarýna benzer. Arkeolojik kanýtlara dayanarak köpeðin evcilleþtirilen ilk hayvan olduðunu söyleyebiliriz.

Dr. Wayne araþtýrma için 67 ýrký temsil eden 140 köpeðin DNA dizinlerini incelemiþtir. Bu ýrklar arasýnda Golden Retriever, German Shepherd, Collie, St. Bernard, Poodle, Bulldog, Irish Setter, Rottweiler, Chow Chow, Fox Terrier yer almaktadýr. Karþýlaþtýrabilme amacý ile de Amerika, Kanada, Meksika, Rusya, Çin, Hindistan, Ýtalya, Portekiz, Ýspanya, Fransa, Ýsveç, Suudi Arabistan ve diðer ülkelerden 162 kurdun DNA dizinlerini incelemiþtir.

Güncel moleküler (DNA) kanýtlara göre köpekler 100 bin yýl kadar önce evcilleþtirilmeye baþlanmýþ olup hepsi gri kurdun (Canis lupus) soyundan

41


Bu genç yaþtaki yavru insanla beraber büyüdüðü zaman günümüzdeki köpek kadar güvenilir olmasa da vahþi kurt kadar da tehlike teþkil etmemekteydi. Ehlileþtirilmiþ bu kurt büyük ihtimalle muhteþem avcýlýk yetenekleri ve hisleri sayesinde avcý insan grubuna büyük fayda saðlamýþtý. Ayný zamanda bu kurt sadece avcýlýk deðil koruma güdüleriyle de insanlara fayda saðlamýþtý. Böylelikle kurdun günümüz evcil köpeðine dönüþüm süreci baþlamýþtý.

Dr.Wayne ve ekibi araþtýrmalarýnda, yüek mutasyon oranlarý veren mitokondriyal genom'un kontrol merkezinden gelen DNA dizilimlerini analiz etmiþlerdir. Karþýlaþtýklarý sonuç beklemedikleri bir þekilde DNA dizilimlerindeki büyük çeþitliliktir. Dr. Wayne açýklamalarýnda çalýþma sonucu beklentilerinin köpeklerdeki DNA dizilimlerinin kurtlardaki ile büyük ölçüde yakýnlýk göstereceðini hatta seçilemez olacaðýný belirtmiþtir. Araþtýrmalarýnda bulduklarý DNA dizilimlerindeki çeþitlilik farkýný bir kaç taneden fazla olmamasýný beklediklerini ancak sonucun 26 fark olduðunu açýklamýþlardýr. DNA mutasyonlarý uzun süreç içerisinde þekillendiðinden, varsayýlan 14 bin yýllýk evcilleþme süreci içerisinde bu kadar çok dizilim çeþitliliði farkýnýn olamayacaðýný belirtmiþlerdir. Bulunan genetik çeþitlilik sayýsý hesaplandýðýnda ilk evcil köpeðin 100 bin yýl kadar öncesinde yaþadýðý ortaya çýkmaktadýr.

Bugünkü köpeðe geliþ… Köpeðin evcilleþtirilmesinin bugünkü ýrklara varýþýný net ve kesin olarak açýklayabilmek mümkün deðildir. Köpeðin evcilleþmesi de insanýn binlerce yýllýk geliþimi ve tarihçesiyle de doðru orantýlýdýr. Seçici üretim büyük ihtimalle otomatik olarak þ e k i l l e n m i þ t i r. Ý n s a n l a r a k a r þ ý o l d u k ç a saldýrganlaþmýþ veya pratik kullanýlýþý azalmýþ bir kurdu elde tutmak o dönem için hem anlamsýz hem de tehlikeliydi. Ýhtiyaca yönelik özellikleri taþýyan kurtlar büyük ihtimalle elde tutulmuþ ve onlar üretilmiþti. Yetiþtirilen kurdun olmasý istenilen yetenekleri beraber yaþadýðý insan grubunun ihtiyaçlarýyla da doðru orantýlýydý. Sonuçta büyüklükleri, renkleri hatta yüzme kabiliyetleri dahi insanlarýn ihtiyaçlarý ve çevre koþullarýyla alakalýydý. Ýnsan popülasyonu arttýkça ihtiyaçlarýn dereceleri de deðiþkenlik göstermekteydi. Bu durumda gruplar arasý yavru deðiþimi hatta ticareti bu kurtlarýn inbred yetiþtirilmeden outbred yetiþtirmeye kaymasýný saðlamýþtýr. Günümüz köpek ýrklarýnýn geliþim ve tarihi bu þekilde açýklanabilir.

Ýnsan ve kurt aslýnda oldukça ortak menfaate sahipti. Kurt da insan da avcýydý ve gruplar, sürüler halinde avlanmaktaydý. Bu durumda geçmiþte her iki türünde sýk sýk karþýlaþtýðý hatta birbirlerini avladýklarý bile söylenebilir. Akla en yatkýn gelen senaryo bir insan avcý grubunun karþýlarýna oldukça genç, hatta yavru bir kurdun çýkmasý ve insanlarýn onu da yanlarýna almaya karar vermesidir. Böylelikle köpeðin evcilleþtirilmesi yolunda ilk adýmda atýlmýþtýr.

42


Yard. Doç. Dr. Vehbi ALTUNÇUL Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp Fakültesi D.H Araþ. Lab. Müdürü

HAYATIMIZIN TADINI TUZUNU KAÇIRMAYALIM! Saðlýklý

ve dengeli beslenmek amacýnda

olan insanlar günümüzde gerçektende þaþkýn durumdadýrlar. Bin bir çeþit diyet reçeteleri insanlarýn kafalarýný karýþtýrmaktadýr. Yýllardýr üç zehirden(un-tuz-þeker) biri olarak bilinen tuz (NaCl) insan beslenmesinde önemli bir mineral olarak devamlý gündemdedir. Nitekim tamamen bilimsel beslenme uzmanlarý tarafýndan hazýrlanan “Dietary Guidelines For American's” rehberinde üç beyazý tamamen kesmeyin uyarýsý yer almakta ve zehir ifadesinin demode olduðunu ileri sürmektedir.

Saðlýk

tuz(sodyum) ve bireylerin günlük yaklaþýk 5gr tuz alýmý ile karþýlanabilmektedir.

Ancak

aþýrý sýcak havalarda, bedensel

çalýþma sýrasýnda ve fazla aktivite durumunda terleme sonucu sodyum kaybý gerçekleþebileceðinden su ile birlikte tuz tüketimi de bir miktar arttýrýlabilmektedir. Herhangi bir nedenle daire (ishal) þekillendiðinde su ile birlikte tuz kaybý da gerçekleþeceðinden bu eksikliðin yerine konmasý gerekmektedir.

Bankalýðýnýn tuz tüketimine iliþkin

hazýrlamýþ olduðu raporda insan vücudunun sodyum mineraline önemli ölçüde ihtiyacý olduðu, vücutta sývý dengesini saðlayan ve kan basýncýný düzenleyen yegâne mineralin sodyum olduðunu ancak fazla tüketiminin bazý önemli hastalýklara neden olabileceði açýklamaktadýr.

zenginleþtirilmiþtir. Guatr hastalýðýnýn etkili iyonu olan iyot canlýlar için gerekli bir maddedir. Çok az miktarda yaklaþýk ¼ çay kaþýðý iyotlu tuz günlük iyot ihtiyacýný karþýlayabilmektedir.

Biliyoruz ki fazla tuz tüketimi sonucu idrarda

Bu konu ile ilgili olarak dikkat edeceðimiz en

kalsiyum minerali atýlýmý artmakta, bu surette kemiklerdeki kalsiyumda kaybolmakta ve osteoporoz (kemik erimesi) sonucu kemiklerin kýrýlmasý riski artmaktadýr. Ayrýca fazla tuz tüketimi hipertansiyonu (yüksek tansiyon) tetiklemekte, böylece kalp ve damar hastalýklarýnýn þekillenmesine, hatta beyin kanamasýna da neden olabilmektedir. Kan basýncýnýn düzeltilmesi ve hipertansiyonun kontrol altýna alýnmasýnda tuz düzeyinin en alt düzeye indirilmesi gerekmektedir.

önemli husus “Azý yarar çoðu zarar” sözüne sadýk kalarak tuz oraný yüksek salamura, turþu ve konserve gibi yiyeceklerin mümkün olduðunca seyrek ve az miktarda yenilmesidir (Saðlýklý metabolizmalar için).

G enellikle

sofra tuzlarý iyot ile

Pratikte yemeklerin lezzetini arttýrmak için tuz yerine maydanoz, kekik, nane, dereotu, fesleðen gibi baharatlar ve aromayý deðiþtirmek amacýyla limon, sirke ve yoðurt ilavesi önerilmektedir. Ancak beyinde tuzsuz yemeliyim düþüncesi þekillenmediði müddetçe tuzluk deliklerinin çapýnýn pek yararlý olmayacaðý kanýsýndayým.

Günlük 2400 mg olan tuz ihtiyacý besinlerin içinde bulunan doðal

Hayatýmýzýn

tadý ve tuzunun hiç eksik

olmamasý dileðiyle saðlýklý günler diliyor saygýlarýmý sunuyorum.

43


VETERÝNER GIDA HÝJYENÝSTLERÝ KULÜBÜ

Örneðin gýdalarý renklendirmek için kullanýlan bazý gýda boyalarý kilogramda 0.5 mg'dan fazla kullanýldýðýnda kanserojen etki yapmakta ve alerjik hastalýklara neden olabilmektedir. Besin maddelerinin sýnýrsýz rafine edilmesi ve kimyasal maddelerle bulaþmasý nedeniyle saðlýðýmýz bozulmakta, kronik hastalýklar artmaktadýr. Gübreler, haþere ilaçlarý ve pek çok kimyasal madde, yan ürün olarak serbest radikaller oluþturur, bunlar kanserojendir. Ýþlenmiþ gýdalar yüksek oranlarda lipit peroksit içerir; bunlar kalp-damar sisteminde tahribat meydana getiren serbest radikallerin oluþumuna yol açar. Organik maddelerden yeterince arýndýrýlmamýþ suya aþýrý klor katýldýðýnda etkileþim sonucunda kanserojen bir madde olan trihalometan oluþur. Salam, sucuk, sosis gibi et ürünlerine, renk bozulmalarýna ve mikroplarýn üremesine engel olmak için nitrit ya da nitrat katýlýr; bunlar ise etin aminoasitleriyle birleþerek, nitrosamin dediðimiz çok kuvvetli bir kanserojene dönüþür. Askorbik asit ve benzoik asit de aþýrý kullanýldýðýnda zehir etkisi gösterir. Hazýr çorbalarda ve lezzet arttýrýcý olarak kullanýlan sodyum glutamat fazla kullanýlýrsa þizofreni, unutkanlýk, hýrçýnlýk yapmaktadýr; bir yaþýna kadar olan bebeklere ise hiç verilmemelidir.

GIDA GÜVENLÝÐÝ VE HALK SAÐLIÐI Gýda Güvenliði Gýda güvenliði, tüketilen gýdanýn saðlýða zarar vermemesi için yapýlan bütün çalýþmalarý kapsar. Yapýlan birçok hata sonucu gýdalar, besleyici deðil zararlý maddeler haline gelmektedir. Gýda kaynaklý hastalýklar ve doðurduðu kötü sonuçlar hýzla artmaktadýr. Tüketilen gýdanýn saðlýklý olmasý, üretici, imalatçý, pazarlamacý, tüketicinin tümüne baðlýdýr. Uygun þartlarda üretilmeyen, taþýnmayan, saklanmayan, tüketilmeyen gýdalar saðlýðýmýz için tehlikelidir. Bu tehlikeli maddeler, kimyasal (deterjan vb temizlik maddeleri, böcek, fare vb. için kullanýlan ilaçlar) fiziksel (cam, metal, saç, tüy, kýl, böcek, sinek vb.) mikrobiyolojik (küf, maya, bakteriler) olabilir. Bu tehlikeleri engellemek için gýdanýn üretiminden ambalajlanýp pazarlanmasýna kadar bütün aþamalarda hijyen kurallarýna tam olarak uyulmalýdýr. Dünyanýn en güvenli gýda ürünlerine sahip olmakla övünen ABD'de, her yýl her dört kiþiden biri gýda kaynaklý bir hastalýða yakalanýyor ve yaklaþýk 5000 kiþi bu nedenle ölüyor. Geri kalmýþ ülkelerde ise yýlda iki milyona yakýn çocuðun bu nedenle öldüðü tahmin ediliyor. Tarým arazilerini ve sularý kirleten böcek ilaçlarý, petrokimya ürünleri, nitrat, arsenik, cýva, kurþun gibi pek çok zehirli kimyasal maddeyi tükettiðimiz gýdalarla bizler de alýyoruz. Çoðu kanserojen olan bu maddeler besin yolu ile alýnýnca sinir sistemi hastalýklarýndan, hücre bölünmesinin engellenmesine, anormal hücrelerin oluþumundan (kanser) , zehirlenme nedeni ile ani ölümlere kadar birçok soruna neden olabilmektedir. Gýdalarýn depolanmasý ve iþlenmesi sýrasýnda kullanýlan katký maddeleri çok önemlidir.

Avrupa Birliðinde Gýda Güvenliði Gýda güvenliði Avrupa Birliðinin gündeminde önemli bir yer tutmaktadýr. Çiftlikten sofraya prensibinde yiyeceklerin kesin olarak güvenilir olmasýný saðlamak amacýyla yapýlan kurallar, üretimin tüm aþamalarýnda, iþleme, daðýtým sýrasýnda ve perakende zincirlerinde HACCP gibi tüketiciyi koruyucu kontrol ve testleri içeriyor. Avrupa birliði üyesi ülkelerin vatandaþlarýnýn gýda güvenliði ile ilgili görüþlerini olumlu yönde geliþtirebilmek için AB komisyonu gýda güvenliði hakkýnda “Beyaz Kitap” ý kabul etti. Bu Beyaz Kitap gýda zincirinde hijyen hükümlerinden, hayvan saðlýðý, hayvan refahý ve bitki saðlýðýna kadar gýda güvenliðine iliþkin tüm konularýn ilk kez bir arada deðinildiði bir belge niteliði taþýmaktadýr.

44


Söz konusu Beyaz Kitap'ý takiben gýda güvenliði konularýnda usulleri ortaya koyan 178/2002/AT sayýlý Avrupa Parlamentosu ve konseyi yönetmeliði yayýnlandý. Bu yönetmelikle Avrupa'da gelecekte oluþturulacak tüm gýda mevzuatý için esas teþkil edecek prensipler, tanýmlar ve gereklilikler ortaya konuldu. Yönetmeliklerin 5 ana prensibi: *Gýda zinciri sürekli bir sistem olarak ele alýnmalý. *Risk analizi (HACCP) gýda güvenliði politikasýnýn temel bir öðesi olmalý. *Üretim sürecine dahil olan bütün bireyler gýda güvenliði konusunda kendi sorumluluklarýný yerine getirmeli. *Üretim aþamasýnda geriye dönük izleme yapýlabilmeli. Üreticiler gýda zincirinde kendinden önce ve sonra gelen halkalarla iletiþim içinde olabilmeli. ( Çiftlikten sofraya gýda güvenliði prensibi ) *Tüketiciler karar alma sürecine dahil edilmeli ve alýnan kararlar hakkýnda bilgilendirilmeli.

engellediði gibi bunlarýn uluslar arasý ticaretine de engel oluþturmaktadýr. Önemli olan hastalýk oluþtuktan sonra müdahale etmek deðil, koruyucu hekimlik çalýþmalarýyla, güvenli ve hijyenik gýda üretimini saðlayarak hayvansal kökenli patojenlerden kaynaklanan hastalýklarýn önüne geçilmesidir. Halk saðlýðýnýn korunmasýnda koruyucu hizmetlerin uygulanmasý veteriner hekimlik mesleðinin birinci sýrada görevini oluþturmaktadýr. Koruyucu Hekimlik Hizmetleri; A-) Bireye yönelik koruyucu hekimlik: * Saðlýk eðitimi * Baðýþýklanma * Beslenme * Erken taný B) Çevreye yönelik koruyucu hekimlik: * Besin Hijyeni * Temiz içme ve kullanma suyu * Vektör Kontrolü * Barýnak Hijyeni * Atýklarýn kontrollü imhasý *Ýnsan dýþký ve idrarýnýn kontrollü ve saðlýklý bir biçimde yok edilmesi. Yukarýda da iþaret edildiði gibi gýdalar vasýtasýyla insanlarda hastalýk oluþturan etken ve maddelerin çoðu hayvansal kökenlidir. Gýda üretim zincirinde bu tehlikelere karþý önlem almak ancak bu konuda yeterli bilgi ve alt yapýya sahip meslek elemanlarý tarafýndan gerçekleþtirilebilir. Bu kapsamda özellikle hayvansal gýdalarýn veya hayvansal materyal içeren diðer gýda maddelerinin güvenliðinde Veteriner Hekimler birinci derecede sorumluluk üstlenmektedir. Diðer taraftan gýda güvenliði koruyucu hekimlik kapsamýnda deðerlendirilmelidir. Dolayýsýyla bu iþle iþtigal eden kiþilerin de hekim sýfatýný taþýmasý kaçýnýlmazdýr. Avrupa Birliði ülkelerinde bu tip gýda maddelerinin kontrol, muayene ve denetim yetkisi Veteriner Hekimler tarafýndan icra edilmektedir. Ülkemizde bu bilinç geliþmemiþ olmakla birlikte yasalarýmýzýn Avrupa Birliðine uyumlu hale getirilmesi ile zamanla mesleðimiz bu alandaki hak ettiði görev ve sorumluluðu yasal olarak da alacaktýr.

Veteriner Halk Saðlýðý VHO tarafýndan veteriner halk saðlýðý; veterinerlik bilimlerinin öðrenilmesi ve uygulanmasý aracýlýðýyla insanlarýn fiziksel, mental ve sosyal saðlýklarýna yapýlan katkýlarýn toplamý þeklinde tanýmlanmýþtýr. Ýnsan saðlýðý ve hayvan saðlýðýný birbirinden ayrý terimler olarak düþünmek olanaksýzdýr. Ýnsanlar ve çevre arasýnda çok sýký bir bað vardýr ve bu bað özellikle geliþmekte olan ülkelerde kendini daha çok göstermektedir. Çünkü bu ülkelerde hayvanlarýn etinden, sütünden yumurtasýndan gýda kaynaklý yararlanýldýðý gibi hayvanlar yük çekmede, yakacak ve giyecek kaynaðý olarak ta kullanýlmaktadýr. Sonuç olarak bazý hastalýklar hayvanlardan ya da hayvansal kökenli gýdalardan insanlara bulaþabilmektedir. Yapýlan araþtýrmalara göre son on yýlda insan hastalýklarýnýn %75'inin hayvansal kökenli patojenler olduðu saptanmýþtýr. Belli baþlý zoonoz hastalýklar hayvansal kaynaklý gýdalarýn üretimini

45


Fatih Serdar ÞAHÝN Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi 4. Sýnýf Öðrencisi

ORD. PROF. DR. SÜREYYA TAHSÝN AYGÜN & VETERÝNER HEKÝMLÝK Merhaba deðerli meslektaþlarým sizlere bu yazýmda çok büyük bir bilim adamý, hocalarýn hocasý Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin AYGÜN'den bahsetmek istiyorum. Belki de birçok kiþi bu ismi yeni duydu. Kimdir, nedir, ne iþ yapmýþtýr bilen yok. Belki de kendisinin Veteriner Hekim olduðunu bile yeni duyuyorsunuz. Oysaki nede büyük bir boþluk. Bu yazýmý okuyunca belki hayretler içinde kalacaksýnýz bir çoðunuz yazýmýn bitiminde içten bir “Vay be!!!” diyecek, gururlanacaksýnýz ve tatlý bir tebessüm edeceksiniz.

TÜRK ÜNÝVERSAL ANTRAX AÞISINI hepimiz biliriz ama bu aþýyý kimin bulduðunu nasýl bulduðunu bugüne kadar hiç sorguladýnýz mý? Ya da ilk olarak bulunan DAYANIKLI KURU SIÐIR VEBASI AÞISI ile yaklaþýk kara sýnýr uzunluðu 3000 km olan ülkemizde 1932'den itibaren tüm Sýðýr Vebasý sorunun tamamýyla eradikasyonunu kim saðlamýþtýr? Kaldý ki bu tarihlerde Sýðýr Vebasý Avrupa'nýn boðuþtuðu önemli bir hastalýktý. Bunlar sadece deðerli hocamýzýn birkaç önemli buluþudur… Diðer

Bugüne kadar birçok ders aldýk, sýnavlar verdik, geceler boyu çalýþtýk, sabahladýk, uykusuz huzursuz günler geçirdik ya da hala geçiriyoruz birçok klinik vakaya þahit olup kendimizi biraz daha geliþtirmek adýna bir hengâmede sürüklenip gidiyoruz. Oysaki sadece eðitim bu deðil aslýnda, olmamalý da. Bizlere bilim anlamýnda çok þey katmýþ ülkemizi bilim alanýnda hatýrý sayýlýr baþarýlara taþýmýþ olan Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin AYGÜN hocamýzý da kýsaca hatýrlayalým ahde vefa etmek adýna. Þöyle ki bugün birçok kez adýný duyduðumuz ve birçok kez karþýmýza çýkan meþhur Þarbon hastalýðýnýn aþýsý olan

çalýþmalarýna geçmeden önce sizlere önemli bir özlü sözü hatýrlatmak isterim. “ Beþeri hekimlik insan içinse; veteriner hekimlik insanlýk içindir”. Bu güzel sözü niçin burada söyledim biliyor musunuz? Çünkü birazdan yazacaklarýmý okuduðunuzda bu sözün mahiyetini ve yerini daha iyi anlayacaksýnýz ve ne kadar da doðru bir söz olduðunu kavrayacaksýnýz. Þimdi gelelim deðerli hocamýzýn insanlar için doðrudan yaptýðý çalýþmalara ve faydalarýna. Ýlk olarak, tarihte talidomid faciasý olarak bilinen birçok çocuðun sakat ve anormal doðmasýna neden olan bir

46


faciadan bahsetmek istiyorum. Talidomid etken maddeli ilaç önceden hamilelik bulantýsý için kullanýlan ve o zaman neredeyse bir çok dünya ülkesi tarafýndan peynir ekmek gibi satýlan ve ithal edilen bir ilaçtý. Bu tip bulantýlar için biçilmiþ kaftandý adeta o dönem; fakat kullanýldýkça iþin iç yüzü ortaya çýkýyordu acý gerçek þuydu ki bu ilacýn çok ciddi teratojen etkileri vardý ve bu yüzden Avrupa'da 10000 çocuk sakat doðmuþtu; doðan çocuklarda genelde ekstremitel anomaliler baþta olmak üzere bir çok anomalili doðum oluyordu. Peki hiç merak ettiniz mi? Niçin bizim ülkemizde ve çevrenizde, siz, bu sebepten ötürü bu þekilde anomalili doðmuþ kimseler görmediniz? Hatta çevrenize bakmadan önce þunu

Niye benim ailemde bunu kullanan olmamýþ? Neden bana bu kadar yabancý?” . Evet bu ilaç sadece Türkiye'de ve ABD'de kullanýlmadý! Bu ilaçlarla ilgili araþtýrmalarýmda ülkemizde bu ilacýn neden kullanýlmayýþýnýn nedeni olarak genelde hep ayný çizgide baþlýklar gördüm; þöyle ki ana fikir hep þuydu “Bazen fakirlik iþe yarýyor…”. Evet 1970'li seneler ülkemiz biraz fakirdi ama o ilacýn ülkemizde kullanýlmamasýnýn asýl nedeni sadece fakirlik miydi acaba? Oysaki bence ne kadar da cahilce düþünülüp, araþtýrmaksýzýn atýlmýþ bir baþlýk çünkü bu faciayý önleyen ve ülkemize bu ilacýn sokulmasýný engelleyen kiþi Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin AYGÜN 'dür. Zaten bu ilacýn ABD de kullanýlmamasýný isteyen Dr. KELSEY de Dr. AYGÜN'ün çalýþmalarýný dikkate alarak bu sonuca varmýþtýr. Kendisi bu olayý nasýl baþardýðýný 1979 tarihli Yanký Dergisinde þöyle anlatýr: “ Bu ilacý yapan fabrikalar piyasaya sürerken haber aldým. Zaten çoðunun fahri müþaviriyim. Rica ettim. Bir gram verdiler. Hücre kültürü

soralým kendimize; “Acaba ben niye böyle doðmadým bu talidomid ne?

muayenesi yaptým ve ilacýn cenin hücrelerine zarar verdiðini bildirdim.

47


adamlarýndandýr. O dönemlerde koyun embriyosundan aldýðý deri ve akciðer dokularýný tavuk embriyosundan aldýðý koryoallontoik zarý

Ýlaç bizim ülkemize geldiði zamanda yetkililere bildirdim. Kullanýlmamasýný söyledim.”

kullanarak laboratuar ortamýnda hücre ve doku kültürleri yapmýþtýr. Ayrýca bu sayede aþýlarýn

O dönemde ilaç hakkýnda yapýlan uyarýlar devlet nezdinde de etkili olmuþ ve ilacýn ülkede kullanýmý engellenmiþti.

testi için hayvan kullanmakta gerekmeyecekti çünkü gerekli doku in-vitro olarak karþýlanabiliyordu. Bu çalýþmalar sýrasýnda Dr.

Bu sayede belki bazen canýmýz sýkýlýp masaya vurabileceðimiz bir yumruðumuz, daraldýðýmýzda savurup saðý solu tekmeleyebildiðimiz bir ayaðýmýz var ama bunlara sahip olduðumuzun çoðu kez farkýnda olmayan da bir aklýmýz var. Birimiz deðilse de birdiðerimiz belki bu sayede sakatlýðýn verdiði ya da vermiþ olabileceði yaþam sevgisi mahrumiyetinden yoksunuz.

AYGÜN; olgunlaþmamýþ homojen insan hücreleri (kök hücre)

olarak tanýmladýðý

hücrelerin önemli olabileceðini ve bu hücrelerin farklýlaþarak birçok hücresel hastalýða tedavi olarak uygulanabileceðini düþündü ve çalýþmalarýný insan hücreleriyle sürdürdü… Dr. AYGÜN 'ün 70'lerde inandýðý bu görüþü þimdiki tüp bebek yöntemleri, kök hücre çalýþmalarý ve nakilleri düþünüldüðünde son derece muazzam ve etkileyici bir öngörüdür. Temmuz 1971 tarihli Yanký Dergisinde

Gelelim deðerli hocamýzýn k ö k h ü c r e konusunda yaptýðý çalýþmalara. Bugün kök hücre birçok hastalýkta –özellikle sinirsel deformasyonlar sonucu oluþan hastalýklar (Parkinson, M.S. v.b) baþta olmak üzerekullanýlabileceði açýða çýkmýþtýr. Oysa ki bundan yýllar önce dünyada kimsenin bu konuda bir fikri yokken, kendisi bunun mümkün olabileceðini ortaya atan ilk bilim

AYGÜN'ün düþünceleriyle ilgili þunlar yazýlmýþtýr: “ Dr. AYGÜN benzer hücre grubunun kanser hücrelerinden daha hýzlý üreyip,kanser kolonilerini sararak yok ettiðini bulmuþ.

48


Organizmanýn savunma hücreleri olan lenfoid sistem ile baþka hücre grubu, kanserle birlikte ekildiklerinde hýzla kanser kolonilerine karþý savaþa geçiyor. Böylelikle yok etme

Bütün bu olaylar göz önüne alýndýðý

çalýþmasý baþlýyor. Dr. AYGÜN bu noktadan

takdirde gerçektende muhteþem bir yöntem

hareket ederek, bir antikor yani kanser eritici

olduðunu anlayabiliriz. Deðerli hocamýzýn

madde için çalýþmalara baþlamýþ.” Yine 1971

hayatýndaki çalýþmalarýna baktýðýmýz da

tarihli verdiði bir röportajda AYGÜN þunlarý

görüldüðü üzere bir þeyin geliþtirilmesi

söylemiþtir: “ Örneðin kalp kültür hücresi,

denenmesi ve pratiðe indirgenmesi için hayvan

þýrýnga edilen bir organizmada, kalbe

olmazsa olmaz bir gereksinimdir. Önce hayvan

yerleþiyor. Hücreler 35-40 gün içerisinde

üzerinde denemek olayýn iþleyiþini anlamak

geliþiyor, 2-7 ay içinde hasta organý yeniliyor”

mantýðýný kavramak adýna çok önemlidir. Zira ilk olarak bu denemeleri insanda uygulamak adeta

Ve þu an yeni yapýlan araþtýrmalarda bile

bir cinayettir ve hekimlik etiðine de

kalp hücrelerinin sadece yüzde birinin

sýðmamaktadýr. Bu yüzden veteriner hekimlik

yenilenebildiði sonucuna varýlmýþtýr ve burada

de bilimin geliþmesi, daha kaliteli çalýþmalarýn

yüzde yüz bir yenilenmeden söz edilmektedir

yapýlmasý ve daha kýsa sürede, daha saðlýklý

aradaki muazzam fark yöntemin ne kadar

sonuç alýnmasý için olmazsa olmaz bir

muhteþem olduðunu ortaya koymaktadýr. Þu

meslektir. Ýnsanlýk için en elzem ve en önemli

anki dünyada dahi birçok organ patolojilerinde

mesleklerden baþý çekenlerdendir.

nakiller öngörülürken, ta 70'lerde Dr. AYGÜN bir enjeksiyonla organý yenilemenin formülünü

Artýk dünyada her þey koruyucu hekimlik

bulmuþtur. Zaten þu an birçok çalýþmada bu

üzerine uygulamalara dönmektedir. Bu, uzun

araþtýrmalarýn rehberliðinde ve ýþýðýnda

vadede hem ucuz hem de güvenli bir

y ü r ü t ü l m e k t e d i r. O l a y ý b u þ e k i l d e

uygulamadýr.

düþündüðümüzde olayýn ne denli yararlý ve

veteriner hekimliktir; çünkü hastalýklarýn yüzde

yaþam refahý için gerekli olduðunu

60-70'i zoonoz karakterlidir. Buradan þu sonuca

anlayabiliriz.

organ

varabiliriz; hayvanlar hastaysa insana da

implantasyonlarýnda postoperatif dönem nakil

hastalýk bulaþtýrmamasý adeta mucizedir, bu tip

döneminden daha sýkýntýlý zahmetli ve de

olaylarda dünyamýza baktýðýmýz zaman

hastave de hasta içinde bir o kadar riskli ve

dünyamýzýn mucizeler üzerine deðil gerçeklikler

stresli bir zaman dilimidir.

üzerine kurulu olduðunu rahatlýkla görebiliriz.

Çünkü

Koruyucu hekimliðin temeli de

Ayrýca hastanelerdeki sýralar ve yýðýlmalarý

49


Dr. AYGÜN'ün önlemek istiyorsak daha pahalý maliyetlerle

birçok

yeni hastaneler açmak ne marifet ne de

sýrasýnda yurtdýþýndan

çözümdür. Veteriner hekimlik eðitimine daha

da birçok destek ve

çok yatýrým yapýlmasý ve daha çok önem

finansman saðlanmýþtýr

verilmesi daha saðlýklý nesiller için

birçok devletten teklifler

vazgeçilmez bir unsurdur. Unutulmamalýdýr ki

çalýþmasý

gelmiþtir kendisi bu

saðlýkta temel prensip hastayý tedavi etmek

tekliflerin bir kýsmýna

deðil; bireyi hastalandýrmamaktýr. Bu da etkin koruyucu hekimlikle olur. Aslýnda koruyucu

iþtirak etmiþtir. Ayrýca

hekimliðin sadece zoonozlara karþý

birçok devlette birçok

kullanýldýðýna dair bir sýnýr çizmek de bence

üniversitede dersler ve konferanslar vermiþtir

yanlýþtýr, þöyle ki; bununda en iyi örneði Ord.

ve her daim kendisinden övgüyle söz edilmiþtir

Prof. Dr. Süreyya AYGÜN'ün

ve adýna Almanya da bir vakýf bile

talidomid

faciasýný Türkiye'de önleyiþidir.. Çünkü burada

kurulmuþtur… Aslýnda hocamýz hakkýnda o

bir zoonoz durumu olmadýðý halde, hatta

kadar çok söylenecek þey var ki buraya ancak

herhangi bir hastalýkta olmadýðý halde sadece yanlýþ bir ilaç kullanýmýnýn cenin üzerinde

bu kadarýný minimal düzeylere indirerek

patoloji oluþturduðunu bir dizi hayvan ve doku

sýðdýrabildim ve aslýnda çok yazarak da sizleri

kültürü deneyleriyle bunun kanýtlanmasý

sýkmak istemedim umarým sizler için zevkli ve

sonucu herhangi bir tehlike yaþanmadan

akýcý bir yazý olmuþtur. Bu okuduklarýnýz sadece

atlatýlmýþtýr… Türkiye'de bu vakalar görülseydi

benim size sunduðum bir balýk, daha çok balýk

insanlara yapýlacak olan saðlýk harcamalarýný

yakalamanýz ümidiyle… Zira artýk elinizde bir

düþünürsek ne kadar haklý olduðumu kolayca

oltanýz bir kayýðýnýz bir gölünüz ve balýk tutmayý

anlayabilirsiniz. Ayrýca yapýlacak olan tedavi

öðrenmiþ bir aklýnýz var. Rast Gele!

ve masraflarýn hiç biri o insanlarýn ne elini ne kolunu geri getirebilirdi, sadece yaþam kalitesini -bir nebze bile olsa- artýrmaktan öteye geç(e)meyen bir tedavi protokolü oluþturmaktan baþka bir þey yapýlamazdý, tabi birde bu yönü var olayýn!!!

50


VAHÞÝ YAÞAMI ARAÞTIRMA VE KORUMA KULÜBÜ

Vahþi Yaþamý Araþtýrma ve Koruma Kulübü kýsaca VAÞAK; doðada normal yaþamýna devam edemeyen yaban hayat canlýlarýný alýp, onlarýn medikal-operatif saðaltýmlarýný yaptýktan sonra rehabilite ederek yeniden doðaya kavuþturma amacýný güden 2002 yýlýnda kurulmuþ olan bir kulüptür. Bu amaçla Ýstanbul ve diðer illerden kulübümüze yaban hayvanlarý gelmekte, gerekli saðaltýmlarý yapýldýktan sonra doðaya salýnmaktadýr. Kulübümüzün danýþman hocasý Ý.Ü. Veteriner Fak. Cerrahi A.B.D. Baþkaný Prof. Dr. Serhat ÖZSOY' dur. Sizlerle kulübümüze gelen ve Türkiye de ender bulunan yaban hayvanlarýndan Kýzýl Akbaba ve Kýzýl Geyik'in rehabilitasyon sürecini paylaþacaðýz.

Rize Ýl ve Çevre Orman Müdürlüðü görevlileri tarafýndan doðada yaralý olarak bulunmuþ ve 07.11.2008 tarihinde kulübümüze ulaþtýrýlmýþtýr. Fakültemizde danýþman hocamýz önderliðinde gerekli muayene ve tetkikler yapýlýrken alýnan radyografide sol humerusunda parçalý bir kýrýk olduðu tespit edilmiþtir. Bunun sonucunda operatif saðaltýma geçilmesi kararlaþtýrýlmýþtýr. 11.11.2008 tarihinde operasyona alýnarak external ve intrameduller pin uygulamasýyla kýrýk tespiti yapýlmýþtýr. Operasyon sonrasý bakýma geçilmiþ ve belli periyotlarla alýnan radyografýk görüntüler doðrultusunda 18.12.2008 tarihinde uygulanan pinler çýkarýlmýþtýr. Halen rehabilitasyon kafesinde rehabilitasyon süreci devam etmektedir. Doðada yaþamýný devam ettirebilecek uçma yeteneðini yeterince sahip olamayacaðý için Gaziantep hayvanat bahçesine gönderilmesi düþünülmektedir.

51


Edirne Ýl ve Çevre Orman Müdürlüðü yetkilileri tarafýndan yaralý bir þekilde bulunan Kýzýl Geyik kulübümüz tarafýndan 27.10.2008 tarihinde teslim alýnmýþtýr ve danýþman hocamýz önderliðinde genel muayenesi yapýlmýþtýr. Genel durumu oldukça bozuk olan geyiðin ayrýca sað ön bacaðýnda açýk kýrýk ve gangrenleþme olduðu saptanmýþtýr.

Kullanýlan protez silikondan yapýlmýþ ve üzeri geyiðin doðal kýl örtüsüne uygun olacak þekilde kýllarla kaplanmýþtýr. Kýllarla kaplama yapýlmasýnýn amacý geyiðin protezi kendine yabancý olarak algýlamasýnýn önüne geçmek ve geyiðin protezi kolay kabullenmesini saðlamaktýr. Öncelikle bacaða kýrýk tedavisi

Geyiðin geri kalan yaþamýný devam ettirmesi amacýyla Polenezköy civarýndaki Milli Parklar Müdürlüðüyle temasa geçilerek özel bir yaþama alaný hazýrlanmasý saðlandý. Yeni yaþam alanýna ulaþtýrýlmadan önce taþýma sýrasýnda kendisi yaralamasýnýn önüne geçmek amacýyla mart ayýnda doðadaki geyiklerin boynuz deðiþimi yaptýklarý bilindiðinden boynuzlarýnýn düþmesi beklenmektedir.

uygulanmýþ fakat gangrenleþmenin ilerlemesi dolayýsýyla tedavide baþarý saðlanamamýþtýr. Bunun sonucunda amputasyon kararý alýnmýþ ve sað ön bacak 05.11.2008 tarihinde karpal eklemin altýndan ampute edilmiþtir. Diðer bacaklardaki yükün hafifletilmesi ve geyiðin geri kalan yaþamýný daha rahat geçirmesi amacýyla protez takýlmasý kararlaþtýrýlmýþtýr. Bu amaçla insanlar için protez üreten bir firmayla anlaþýlýp 20.01.2009 tarihinde protez uygulanmýþtýr.

52


Gökçe YILDIRIM Araþtýrma Görevlisi ADÜ Veteriner Fakültesi Anatomi Anabilim Dalý Topluluk Danýþmaný

ADÜ BÝNÝCÝLÝK TOPLULUÐU EÐÝTÝM YANINDA ZÝYARETÇÝLERÝNÝ AÐIRLAMAYA DA DEVAM EDÝYOR

A

DÜ Binicilik Topluluðu Veteriner Fakültesi bahçesinde yerleþik durumda olup tüm bakým ve besleme iþleri topluluk üyeleri tarafýndan yapýlmaktadýr.Ünitemizde 4 safkan Ýngiliz, 1Haflinger ýrký atýmýz mevcuttur. içbir personel talebinde bulunmadan bakým, besleme, saðlýk muayeneleri ve müdahaleleri, týrnak bakýmlarý, doðum ve binek eðitim iþlemleri öðrencilerimiz tarafýndan yürütülen ünitemiz 365 gün boyunca da açýktýr. Mevcut at varlýðýnýn deðiþimi ile de topluluðumuzun her türlü mizaca sahip atla çalýþýlmasýna gayret edilmektedir.

lkemizde yarýþ atý sektörü son sekiz yýlda %192'lik bir büyümeye tanýk olurken bu sektörün en önemli unsurlarýndan birisi olan biz Veteriner Hekim'lerin büyüyen bu sektörden faydalanmamasý düþünülemez. Bu amaçla, teorik dersler yanýnda at pratiði iyi olan Veteriner Hekimler yetiþtirmek en öncelikli iþlerimizden birisi olmalýdýr. Bu hekimlerde atý sadece kitaplardan ya da görsel olarak izleyerek deðil bizzat kendileri tecrübe ederek öðrenmelidirler.

Ü

H

m2 çim, 1000 ve 1200 m2 'lik kum manenjleri yanýnda 400 m2 çim oturma alaný ile ziyaretçilerini aðýrlayan ünitemiz 2008 – 2009 eðitim ve öðretim yýlýnýn açýlmasý ile ilk olarak çocuklara at sevgisinin aþýlanmasý amacý ile Özel Bahçeþehir Koleji, Ýstiklal Ýlköðretim Okulu, Cumhuriyet Ýlköðretim Okulu öðrencilerini misafir etmiþtir. Bu okullardan gelen öðrencilere at bakýmý ve beslemesi yanýnda binicilik hakkýnda da bilgiler verilmiþtir ve öðrencilerin ünitemizden oldukça keyif alarak ayrýlmalarý saðlanmýþtýr. Bu gibi ziyaretlerin yanýnda hipotherapy amaçlý olarak da 18 Ekim 2008 tarihin de kronik böbrek hastasý çocuklarýmýz ve aileleri ünitemizi ziyarette bulundular.

800

A

dnan Menderes Üniversitesi Binicilik Topluluðu, 2006 yýlýndan bu yana yapýlanmasýný ve geliþimini hýzla devam ettirmektedir. Kuruluþundan itibaren tamamen üye olan öðrenciler tarafýndan iþletilen ve geliþtirilen ünitemiz 27 aktif ve 200'ün üzerinde de gönüllü üyesinin çabalarý ve çalýþmalarý ile varlýðýný her geçen gün daha fazla hissettirmektedir. Sadece 2008 yýlýnda 27 farklý organizasyona imzasýný atan topluluðumuzun öðrencileri bu hali ile en aktif topluluk olma onurunu da yaþamaktadýrlar. Sadece topluluðumuz bünyesinde deðil diðer topluluklar ve üniversite topluluklarý ile de organizasyonlar düzenleyen öðrencilerimiz hedeflerini büyük tutmaktadýrlar.

53


on olarak topluluðumuzca öðle arasýnda verilen 'Paylaþým Günleri' adlý organizasyonlarýmýz ile öðrencilerimize uygulamalý seminerler verilmekte olup öðrencilerimizin teorik bilgilerini uygulama þansýný tüm öðrencilerimize de açmýþ bulunmaktayýz.

S

ldukça kalabalýk bir katýlýmýn saðlandýðý organizasyonda çocuklarýmýz piknik sonrasý atlara bindirilerek küçük yaþta at sevgisi ile tanýþmalarý saðlandý. Bu organizasyon süresince Rektörümüz Prof. Dr. Þükrü BOYLU ve Veteriner Fakültesi Dekaný Prof. Dr. Ahmet G.ÖNOL'da bizlere katýlarak bu tarz sosyal amaçlý aktivitelere olan desteklerini

O

54


Oðuz KIRMAN

Ahmet Çaðrý BIKMAZ

Ý.Ü. Veteriner Fakültesi Öðrencisi / pegasus_tr54@hotmail.com

Ý.Ü. Veteriner Fakültesi Öðrencisi / Bilimsel Yayýnlarý Tanýtým Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi vethekahmet@hotmail.com

ÝSTANBUL VETERÝNER HEKÝMLER ODASI BAÞKANI TAHSÝN YEÞÝLDERE ZOOM ÖZEL RÖPORTAJI 1. BÖLÜM Kýsa bir aranýn ardýnda ÝVHO(Ýstanbul Veteriner Hekimler Odasý)Baþkanlýðýna tekrar gelen Sayýn Prof. Dr. Tahsin Yeþildere hocamýzla keyifli ve güncel ve bir o kadar da nostaljik bir röportaja imza attýk. Keyifle okumanýz dileðiyle… : Tahsin Bey Öncelikle yeni dönem baþkanlýðýnýzý Zoom ekibi adýna tebrik ediyoruz, Bize Özgeçmiþiniz ve kariyer hakkýnda kýsaca bilgi verir misiniz? T.Yeþildere:Teþekkür ederim.Söze bende þahsým ve odamýz adýna siz ZOOM Dergisini tebrik ederek baþlamak istiyorum.Daha önceki Ocak Sayýnýzý inceledim çok beðenip takdir ettim,dergi olarak eskiye nazaran çok güzel yollar kat ettiðinize þahitlik ettim. Eðitim açýsýndan Çok Zor bir fakültede okuduðunuz herkesçe aþikar, fakat bu zorluk sizi derslerinize yoðunlaþtýrdýðý kadar; kültür, sanat ve sosyal faaliyetlerden de bir o kadar da uzaklaþtýrmamalý, Devam ettiðiniz eðitimi sosyal ve kültürel aktivitelerle zenginleþtirip süsleyiniz. Buraya gelerek Hem ÝVHO' nýn komisyonlar toplantýsýný gözlemlemeniz ve dergi olarak odamýza gelerek odamýzla koordinasyonda olmanýz küçümsenmeyecek kadar önemli bir adýmdýr. Sýra kendimden bahsetmeye gelirse; 1948 yýlýnda Aydýnda doðdum. Ýlkokul, ortaokul, ve kýsmen liseyi Karþýyaka Lisesin de okudum. Ancak çeþitli nedenlerden ötürü Tarsus ta tamamlandým, Sene 1973 de Ankara Üniversitesi Veteriner

Fakültesinden mezun oldum, O dönemlerde 1.Lig ve 2.Ligde toplam 4 yýllýk bir profesyonel futbolculuk deneyimim var, hem Veteriner Fakültesi hem de Ankara Üniversitesi Futbol takýmý oyunculuðu ve kaptanlýðý geçmiþim bulunmaktadýr. Akademik kariyer için Ýtalya da bulunduðum süreçte futbol hayatýmý devam ettirerek ülkemi orada temsil etme mutluluðuna eriþtim. Mezuniyetim sonrasý 1,5 yýl kadar tarým bakanlýðýnda doðu hizmetinde bulundum Ve hizmetimin sonunda 1975 yýlýnda Ýstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalý' na asistan olarak giriþ yaptým. 1976 yýlýnda ise Ýngiltere ye gittim bir süre orada çalýþmalarda bulundum, daha sonra kýsa devre askerliðimi tamamlayýp doktora tezi çalýþmalarýma baþladým, doktoramýn büyük bir kýsmýný Ýtalya da yapmýþ olduðum çalýþmalarla tamamladým. 2 yýl orada kaldýktan sonra dönüþte doktoramý tamamlayarak 1980 de Doktor oldum. Daha Sonra Yardýmcý Doçent, Doçent ve Profesör Doktor olarak akademik yaþamýmý sürdürdüm. Bunlarýn Dýþýnda Bursa Uludað Veteriner Fakültesi Kuruluþunda komisyon üyeliði, Kafkas Üniversitesinin kuruluþ aþamasýnda Rotasyon Kurulu Yönetim Kurulu Üyeliði yaptým. Avrupa Birliðine baðlý birçok ülkedeki üniversitelerle ortak projelerde bulunduk. Ýngiltere Bristol Üniversitesi ve de Ýtalya ile

55


daha önceki temaslarýmdan sonra 2 kez daha ortak projeler üretip çalýþtýk. Kýsacasý toplam 6 yýllýk bir yurt dýþý deneyimine sahip oldum. Patoloji Anabilim Dalý Baþkanlýðý, Ýstanbul Üniversitesi Senato üyeliðinde bulundum. Yaklaþýk 5 yýl önce meydana gelen olumsuz geliþme ve yaptýrýmlardan dolayý Anabilim Dalým ve de Fakültemin geleceðini düþünerek, Öðretim üyeliðini býrakmaktým. Öðrencilere ders anlatmayý, tecrübe ve bilgilerini paylaþmayý seven biri olarak fakülteden ayrýlmak beni tarifi mümkün olmayan üzüntülere sevk etse de buna mecbur býrakýldým. Ayrýca bir dönem oda sekreterliði ve de 14 yýl 7 dönem ÝVHO baþkanlýðýný yürüttüm,1 dönemlik aranýn ardýndan yeniden yönetim kurulunca bu makama getirildim. Buradan Beni Bu Makama layýk gören Yönetim Kurulu Ve Çalýþma arkadaþlarýma Þükranlarýmý sunmak istiyorum. Ýstanbul Saðlýk Odalarý Koordinasyon Baþkanlýðý, Ýstanbul Meslek Koordinasyon Baþkanlýðýnda bulundum, Beþiktaþlýyým ve Serdar Bilgili Dönemi aktif yönetim kurulu üyeliði, Çaðdaþ Yaþamý Destekleme Derneði Burs Komisyon Baþkanlýðý yaptým, Hayvan ve Doða Koruma Vakfý yönetim kurulu üyeliði, Maltepe ve Çevresini Güzelleþtirme Derneði, Küçükyalý ve Çevresini Güzelleþtirme Derneði Yönetim Kurulu Üyeliði, Küçükyalý Yelken Spor Kulübü Kurucu Üyeliði, Üniversite Öðretim Üyeleri Derneði Yönetim Kurulu Baþkanlýðýný sürdürmekteyim. Evliyim bir kýz babasýyým.

Gýda komisyon Toplantýsýndan Bir Kare : Sayýn Hocam teþekkürler verdiðiniz deðerli bilgiler için. Çok parlak ve aktif bir kariyere sahip olduðunuz gayet açýk. 2. Sorumuza gelirsek Gündemimizi yeterince meþgul eden bir Global Krizle karþý karþýyayýz. Ülkemizdeki birçok sektör ve meslek grubu bundan etkilenmekte. Peki Mesleðimiz ve mesleðimizin çalýþma alanlarýna etkileri nelerdir? T.Yeþildere:Evet Ekonomik kriz þuan önemli ve de güncel bir problem. Yetkililerce ekonomik kriz teðet geçti dense de Ülkemizden teðet geçmeyip direkt merkezi bir etki yaptýðý gözler önünde. Þuan da krizin en büyük sonucu olan iþsizlik probleminden meslek olarak etkilenmemek söz konusu olamaz. Mezun olduðumuz yýllar olan 1970 yýllarda Veteriner Hekimlerin istihdamý konusunda garantör faktör bizzat devletimizdi. Mezun Veteriner Hekimler okul yýllarýnda burs aldýklarý devlet kurumlarýnca mezuniyet sonrasý devlette iþ imkaný sunulmaktaydý. Yönetmelikte bu uygulama üniversite bursu sonrasý mecburi hizmet þeklinde geçmekteydi. Özel sektör o yýllarda çok zayýftý. Henüz Ýlaç sektörü geliþmemiþ, kanatlý sektörünün faaliyetleri yok denecek kadar azdý. Þuan Ülkemizde yaklaþýk 20000 adet veteriner hekim mevcut bulunmakta. 12000 adedi klinisyen olarak çalýþmakta. Þunu belirtmek isterim ki Geçmiþ

56


30 seneye göre Veteriner Hekimliðin Ýstihdam Alanlarý Çok geniþlemiþ durumda, Ancak Bu Geniþleme Mezun Olan Veteriner Hekim Sayýsýyla ayný oranda deðil. Bunun en büyük sebebi gerekli olan planlama ve strateji yoksun olarak açýlan Veteriner Fakülteleridir. Kendi Çalýþma Alanýmýz Olan Ýstanbul da ki tablodan bahsetmek gerekirse kentimizde Toplam 400 üzerinde Ruhsatlý Veteriner Kliniði bulunmakta. Buralar da 800 ile 1000 arasýnda veteriner hekim istihdam edilmektedir. Ýstanbul da ki hayvan severlerce bakýlan evcil hayvanlarý sayýsý ise 100.000 150.000 arasýnda tahmin edilmektedir. Tablo bu iken çözüm yolu sunmamak hata olacaktýr. Biz oda olarak anlaþmalý 3 tane banka aracýlýðýyla meslektaþlarýmýza düþük faizli uzun vadeli kredi paketleri sunmaktayýz. Þunu belirtmekte fayda var. Bir meslek ne kadar ucuz bedelle icra edilirse o mesleðin o n u r v e k a l i t e s i o k a d a r d ü þ e r. Meslektaþlarýmýza seslenmek gerekirse vermiþ olduðunuz saðlýk ve bakým hizmetlerinde lütfen ÝVHO'nun belirlemiþ olduðu ücret tarifesinin altýna inmeyin. Odayý Cezai Ýþlem yaptýrýmýna mecbur etmeyin. Deontolojik ve Etik Kurallarýmýza sahip çýkýn.Bu Meslek Hepimizin biz sahip çýkýp korumaksak hiç þahýs ve kurumdan bir yardým bekliyemeyiz.

zaman üniversiteler sýralamasýnda ilk sýralarda Amerikan üniversiteleri var. Bu üniversitelerde eðitim düzeyi daha da yüksek. Avrupa'daki üniversiteler de bunun farkýna vardý ve biz nasýl bu düzeye gelebiliriz diye bir soru sordular kendilerine. Daha sonra Avrupa Veteriner Fakülteleri Birliði adý altýnda bazý kriterler oluþturdular ve üniversiteleri bu kriterlere göre tekrar yapýlandýrmaya baþladýlar. Türkiye'deki üniversiteler de geçte buna dahildir. Ýlk olarak Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi akredite olmuþtur. Uludað Üniversitesi Veteriner Fakültesi de þartlý akredite olmuþtur. Ýstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nin de akredite olmasýna az kaldý. Sýrada Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi var. Bir diðer sorun da ülkemizdeki veteriner fakültesi sayýsýnýn çokluðu. Avrupa'ya baktýðýmýzda toplamda 34 tane veteriner fakültesi var. Ýtalya'da 12, Almanya'da 5 veteriner fakültesi var. Türkiye'de ise bu sayý 17 dir. Akreditasyon süreci buna da çözüm olacak. Akredite olamayan fakülteler kendiliðinden kapanabilecek. Çünkü artýk tercih kriteri olarak akreditasyon göz önüne alýnacak ve akredite olmayan fakültelere öðrenci gitmeyecek. Bizim bu baðlamda yapmamýz gerekenler, öncelikle öðretim üyeleri olarak kendimizi geliþtirmemiz. Fakülteler kendilerini geliþtirmeliler. Öðrencilerine daha kaliteli bir eðitim ve daha çok seçenek sunmalarý gerekiyor. Bu yüzden veteriner fakülteleri eðitim öðretim yapýsýný deðiþtirmeli. Ezbere dayalý öðretim sistemi tamamen deðiþmeli, uygulamalý eðitimlere aðýrlýk verilmeli. Fakülteler içerisinde uygulama çiftlikleri kurulmalý. Þu durumda fakültelerimizde yeterli sosyal aktivite de yok. Fakülteler öðrenciye güven aþýlamýyor. Bir diðer eksiðimiz de branþlaþma. Avrupa ve Amerika'da branþlaþma var. Öðrenci daha mezun olmadan bir alana yöneliyor. Öncelikle bu gibi þeyleri öðrenciler kendileri talep etmeli. Avrupa'daki sistemde her þey öðrenciye dayalý, bizde de böyle olmalý.

: 1982 yýlýnda Münih, Viyana ve Zürich'teki Veteriner Fakülteleri üzerinde incelemelerde bulundunuz. Ülkemizdeki Veteriner hekimlik eðitimiyle diðer ülke ve bölgelerdeki eðitimler arasýnda ne gibi farklar bulunmaktadýr? Artýlarý, eksileri nelerdir? T.Yeþildere: 1982 yýlýnda 40 kiþilik bir öðrenci grubuyla Bulgaristan, Romanya, Avusturya, Ýsviçre, Almanya, Ýtalya, Yugoslavya, Macaristan gibi ülkelerdeki Veteriner Fakülteleri'ne 1 aylýk mesleki gezi düzenledik. Gittiðimiz üniversitelerin yurtlarýnda kaldýk, fakültelerini gezdik. Oradaki eðitimi bu þekilde inceleme fýrsatýmýz oldu. Bizdeki eðitimle Avrupa'daki eðitim arasýndaki en büyük fark üniversiteler arasý birlik ve akreditenin olmayýþý. Baktýðýmýz

1. BÖLÜMÜN SONU 57


Yard. Doç. Dr. Vehbi ALTUNÇUL Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp Fakültesi D.H Araþ. Lab. Müdürü

SOLDAN SAÐA 1-Ýnsan saðlýðýný önemli ölçüde tehdit eden hayvan kaynaklý hastalýk. Günümüzde eradike edilmiþ, ancak insanlara bulaþabilen bir hastalýk. 2-Hastalýðýn kökü kazýnmýþ anlamýnda bir sözcük. Tersi “arkaya deðil” anlamýndaki sözcük. 3-Hanýmlarýn göze sürdükleri makyaj malzemesi. Bir vitamin. Eski dilde temiz, saf anlamýndaki sözcük. Sessiz bir harf. Sessiz bir harf.

BULMACA

4-Milimetrenin simgesi. Birbirine girme olayý. At yarýþlarýnda gizli bilgi. 5-Avrupa Ortak Pazarý'nýn simgesi. Kaya. Avuç içi. Arýnýn yaptýðý. 6-Takýmýn kýsa yazýlýmý. Bir nota. Sessiz bir harf. Ses yankýlanmasý hali.

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12 13

14

15

7-Oksijen elementinin simgesi. Adele. Elektrik üretmek için yapýlan, su tutmaya yarayan yapý. 8-Bir harf. Tren yolu. Ürün vermeye hazýr tarla.

YUKARIDAN AÞAÐIYA

9-Sesli bir harf. Telefonda ilk ses. Kimya'da Zirkon'un

1-Deri hastalýklarý ile uðraþan bilim dalý. Bir harf.

simgesi. Ýyot'un simgesi.

2-Katý durumdan sývý hale geçmek. Teniste bir servis. 3-Mikroskopta lamelin yanýnda kullanýlan cam. Bir harf. Kaslarýn istem dýþý

10-Bir harf. Sessiz bir harf. Azot'un simgesi. Hayvan

kasýlmasý, kontraksiyona uðramasý. Tersi, bir hava yolu aracý.

yiyeceði. Fosfor'un simgesi.

4-Tersi, bir hayvan. Çalýþýr vaziyette. Bir deniz taþýma aracý.

11-Ýyot elementinin simgesi. “Posta Kutusu”nun kýsa

5-Damarlarýn geniþlemesi hali. Futbolda hakemin sporcuya gösterdiði.

yazýlýmý. Pamuk ve karpuzu ile ünlü bir ilimiz. “Baþ

6-Beyaz. Eski bir tanrý. Geceleri gökyüzünü aydýnlatýr. Anadolu Ajansý simgesi. 7-Bir dikiþ türü. Tersi, isim. Tersi, kan grubu tayininde bir faktör.

tarafa doðru, sona deðil” anlamýnda bir sözcük.

8-Kimya'da arsenik elementinin simgesi. Bir harf. Anne. Bir sessiz harf.

12-Denizin büyüðü. Normal olmayan, tuhaf.

9-Eksik bir þeyin ayný malzeme ile onarýlmasý. Aydýnlýk, ýþýk. Gençleþtirici bir

13-Çocuklarýn gezmeye verdiði ad. 100 m²'lik alan

vitaminin simgesi. 10-Türkan isimli sinema sanatçýsýnýn soyadý. Arsenik, simgesi. Bir tür hayvan yuvasý.

ölçüsü.Baþlatma ifadesi.

11-Birden bire. Tersi, bir hayvan. Tersi, “Türk Standartlarý” simgesi.

14-Ameliyat yapan doktor. Köpek. Potasyumun

12-Bir harf. Sessiz bir harf. Akrobasi yapan kiþi. Sessiz bir harf.

simgesi. Sesli bir harf.

13-B vitamini eksikliðinde görülen hastalýk. Organlarýn kat kat oluþumuna verilen ad.

15-Beslenmesinde et ve et ürünleri kullanmayanlara

14-Bir sayý. Adý Raþit olan ünlü karikatüristimizin soyadý veya yakasý olan anlamýnda sözcük. Kötülük. Sesli bir harf.Sinir sistemi ile ilgili bilim dalý. Adý aþý

verilen isim. Þiir yazýp okuyan kiþi.

ile anýlan bir bilim adamý.

58


Sezer AKBABA Ý.Ü. Veteriner Fakültesi Öðrencisi / Bilimsel Yayýnlarý Tanýtým Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi sezerakbaba1@gmail.com

59


Begüm MAÞLAK Ý.Ü. Veteriner Fakültesi Öðrencisi

60




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.