UNIVERZETE 51

Page 1

/51

e t e z r e v i n ü

rusun! u K z i albim K k a s z osyası Atı rma ı D t a ş 4 v ı 1 r u 0 r a in T n) K bul 2 _AKP’n iyaset (Vicda n Week İstan S Io _Spora es-Benz Fash ed _Merc

zete


Sayı: 51 / 2014 Genel Yayın Yönetmenleri Günseli Naz Ferel Yazı İşleri Ali Berhan Memişoğlu

AKP’NİN TRUVA ATI

YEREL Mİ GENEL Mİ?

SPORA SİYASET KARIŞTIRMAZSAK KALBİMİZ KURUSUN!

SEÇİM REKLAMLARI!

SEÇMECE CAPSLER

24 KARE

MERCEDES-BENZ FASHION WEEK İSTANBUL 2014 DOSYASI

KENDİNİZİ SİM’LEYİN

Demet Açıkgöz, Oğuzhan Karakaş Yazılar Alp Bolay, Berkay Öktem, Burak Sarıca, Efe Metin Demiralp, Eren Kasapoğlu, Mert Tanır, Nesil Arıyürek, Tamer Tuzcu, Varım Gökmen Arka Kapak: Demet Açıkgöz Ön Kapak Tasarım: Mert Tanır Teşekkür Sarper Durmuş Halil Nalçaoğlu Aylin Dağsalgüler Tasarım Erdal Özbek

İletişim Fakültesi Öğrencileri tarafından hazırlanmaktadır. Üniverzete’yi Takip Edin: Twitter: http://goo.gl/4WDwpo

Facebook: http://goo.gl/jx7hxb

/ifbilgi

@ifbilgi



4

İllüstrasyon: Mert Tanır


5

AKP’nin Truva Atı AKP - Cemaat çekişmesi Türkiye tarihinin, İslami hareketleri arasında, gördüğü en büyük kavga olurken, kavgayı izleyenler kendilerini fuatavni’nin başrolünde oynadığı bir ajan filminde bulabilirler. Varım Gökmen

Carl Von Clausewitz’in “Savaş politikanın başka araçlarla devamından başka bir şey değildir” önermesi tam olarak AKP ve Cemaat arasındaki olayları açıklamakta. AKP ve Cemaat arasındaki kavganın tam başlangıç tarihi olarak 7 Şubat gösterilse dahi politikanın savaşa kayışı 17 Aralık operasyonuyla başladı. 17 Aralık günü düzenlenen operasyon politik düzlemden savaş düzlemine kayışın dönüm noktasıydı. O günden itibaren AKP ve Cemaat bütün kuvvetleriyle birbirlerine saldırmaya başladılar. Bu

kapsamda her iki taraf da sahip oldukları kuvvetler aracılığıyla (televizyonlar, gazeteler ve dahası) birbirlerine saldırdılar. Cemaatin yargı ve polis içindeki yapısı büyük ölçüde tasfiye edilirken AKP inanılmaz bir prestij kaybına uğradı. Bizi asıl alakadar edense bu savaşın Twitter üzerinden aldığı yol ve ortaya çıkan fenomenler. Özel olarak ilgilendiğimiz isimse adeta bir V For Vendetta etkisi yaratan fuatavni. “korkma titre”, “allah kadir-i mutlak” gibi sözleri daha simdiden literatüre geçen fuatavni, bizzat başbakanın yanında bulunan, hükümetin içinden en derin sırları gündelik konularmışçasına açıklayan, kimliğini gizleyen, Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllardır değiştirmediği danışman kurulunda değişikliğe gitmesine sebep olan, Twitter fenomeninin


6


7

ötesinde birisi. Muhsin Yazıcıoğlu’na ait iddiaları ilk ortaya süren, muta nikahına dair iddiaları ilk ortaya atan, yolsuzlukları ilk açıklayan, Recep Tayyip Erdoğan’ın son yıllardaki otoriterleşen tutumunu mantıklı bir temelde ilk açıklayan fuatavni kısa sürede –sadece twitterda değil, aynı zamanda sözlükler ve bloglarda- gündeme oturdu. Bir ayda içinde beş yüz bin takipçiye ulaşan, her attığı twit yazar çevrelerinde paylaşılan, Twitter’ı kapattıran, Recep Tayyip Erdoğan’ın iç dünyasını bize yansıtan adamdan bahsediyoruz. Daha ilk günden itibaren kendisinin kim olduğu, amacının ne olduğuna dair söylentiler dolaşan fuatavni’nin elindeki bilgileri paylaşımı, bu paylaşımın zamanlaması, kullandığı dil fuatavni’yi tam bir psikolojik savaş üstadına dönüştürüyor. Öyle ki hükümete yakınlığıyla bilinen Metehan Demir bile kendisiyle ilgili köşesinde konuştu. Hükümete yakın yazarların kendisi hakkında söylediklerinden bahsetmiyorum bile. Fuatavni’nin kim olduğuna dair genel olarak 3 teori ortaya atılmış durumda. Birincisi fuatavni’nin, bizzat kendisinin açıkladığı, başbakanın çok yakınındaki danışmanlardan birisi olduğuna dair teori. İkincisi fuatavni’nin Cemaat’e yakın

gazetecilerden birisinin kullandığı, eldeki bilgiye ve açıklanacak olan verilere uygun twitler atacak olan, bir twitter fenomeni olduğuna dair teori. Üçüncüsü ise fuatavni’nin bir grup tarafından yönetilen bir twitter adresi olduğuna dair teori. Şu ana kadar fuatavni’nin gerçekte ne olduğuna dairde birçok teori ortaya atılmış durumda. Başbakan danışmanı Yalçın Akdoğan, Yiğit Bulut, Emre Uslu, Mehmet Baransu, Ali Fuat Yılmazer bunlardan sadece birkaçı. Fuatavni’yi bu kadar ilgi çekici kılan noktalardan bir diğeriyse; başbakanın iç dünyasını aydınlatması, 2002-2014 arasındaki bütün noktaları mantıklı bir biçimde açıklamasının yanında bizlere bütün bu olanları bir ajan filmindeymişçesine sunması. Sanki usta bir kalemden çıkmış bir kehanet filminin senaryosunu okuyor gibiyiz. Kendisinin –daha önce Mehmet Baransu’da aynı güne atıf yapmıştı- 25 mart için söyledikleri, Başbakan için söyledikleri, verdiği bilgilerin birkaç gün içinde haramzadeler veya operasyoncular hesaplarından doğrulanması fuatavni’nin bizi adeta çok iyi kurgulanmış bir dizinin içine sokmasına sebep oluyor. Velhasıl özetlemek gerekirse fuatavni sosyal medyanın da gücünü arkasına alarak AKP’ye bunca yıldır hiç kimsenin yapamadığını yaptı. Daha şimdiden bir fenomene dönüşen fuatavni’nin gelecekte, bu dönemi anlatan dizilere konu olması işten bile değil. Çünkü o sadece yerinde ve doğru analizler yapan, içerden bilgi paylaşan bir ajan değil aynı zamanda üslubu inanılmaz kuvvetli bir psikolojik harp üstadı.


8

yerel mi Genel mi? Seçimlere sayılı günler kala Türkiye gündemi iyice ısınmış durumda. Liderler her gün alanlarda birbirlerine meydan okuyor. İktidar partisi ise yine zor bir hafta geçirmiş durumda; sadece muhalefet partileri değil yıllarca aynı yolda yürüdükleri Gülen cemaati ve binbir zorlukla elde ettikleri yurtdışındaki müttefikleri de artık karşılarında durmakta. Tamer Tuzcu

Her gün yeni bir tape dinleyerek geçiyor artık, dizi izler gibi yeni ses kayıtlarının çıkmasını bekliyoruz. Özellikle internet aleminde dolaşan 25 Mart günü yayınlanacak bomba ses kayıtlarını bir dizi finali tadında dört gözle bekledik. İşte tam da bu günlere yaklaşırken Erdoğan’ın ‘’Twitter mivitır hepsinin kökünü kazıyacağız‘’ sözleri patlak verdi. Vatandaşlar aniden akıl almaz bir yasakla baş başa

kalmış oldu. Ses kayıtlarının ve bazı ‘gizli bilgilerin’ deşifre edildiği sosyal medya mecralarının kapatılabileceği sinyalleri çok önceden verilmişti. İlk önce Twitter’a genel sunucu üzerinden erişim engellemesi yasağı geldi; 21.yy teknoloji toplumu tabi ki çaresini DNS ayarlarını değiştirerek buldu lakin hemen ardından Türkiye DNS’i yasaklayan ilk ülke olarak tarihe geçti. Şimdiler de ise çoğu kullanıcı VPN bazlı çözümlerle Twitter yasağını deliyor. İşin ilginci yasağı delenler arasında bu ülkenin Cumhurbaşkanı, bakanları ve üst düzey bürokratlarının da olması; ‘vatandaşı olmasak çok eğlenceli ülke aslında’ dedirten bir durum. Özellikle cumhurbaşkanın böyle bir çıkışta bulunması, siyaseten aynı ideolojiye sahip bu insanlar arasında bir yol ayrılığı mı başladı


9

dedikodularını da beraberinde getirdi. Hali hazırda Gül ile partinin ağır abilerinin seçimlerden sonra partiden ayrılıp yeni bir parti kurma hazırlığında olduğu iddiaları da iyice ayyuka çıkmış vaziyette. Geçen hafta da belirttiğimiz gibi Türkiye, yerel seçimden daha çok genel seçim havasında bir atmosfer yaşıyor. Dolayısıyla parti liderleri tarafından mitinglerde belediyecilik sorunlarından daha çok ülkenin genel sorunları ve geleceği hakkında konuşmalar yapılıyor. Bu hataya en çok düşen lider ise tabi ki Recep Tayyip Erdoğan. AK parti lideri en son yaptığı Erzurum mitinginde, kentin sorunları veya kent için yapılan yatırımlardan bahsetmekten ziyade yine Erzurumlu olan Fetullah Gülen ve cemaati hakkında konuşmalar gerçekleştirince beklemediği bir tepkiyle karşılaştı. Miting alanını dolduran binlerce kişi Erdoğan’ın sözlerinden sonra alanı terk etmeye başladılar. Manzarayı çekmek isteyen basın mensupları, partililer ve polis tarafından engellenmeye çalışıldı. Zaman zamansa mitinge gelen insanlar arasında yaşanan söz dalaşlarının aslında Ak parti tabanının nasıl da yavaş yavaş dağıldığının bir göstergesi oldu. Diğer partiler ise genelde mitinglerini başkan adayı olan isimlerle gerçekleştirdikleri için ne aynı söylemler gerçekleşiyor ne de aynı manzaralar yaşanıyor. Bu konuda şunun altını çizmek gerekiyor ki özellikle CHP ve MHP yönetimi daha önceki yaptıkları hatalardan ders çıkarmışlar ki artık muhalefet ederken toplumun söylemlerinin önünde değil, arkadan sadece gelişmeleri izleyerek ve bunlara destek olarak halk ile bir olmaya çalışıyorlar. Bu sağduyulu tutum onları toplum


10

nezdinde hırçın ve saldırgan bir Ak parti yönetimine göre daha fazla hoşgörüyle karşılanmasına neden oluyor. Kısacası Ak Parti ve Erdoğan kaybediyor, kaybettikçe etraflarına daha çok zarar verip daha da düşüyorlar. Bu korkunç döngü içeresinde Türkiye halkı, mevcut hükümete uyarı niteliğinde bir ders mi verecek yoksa her şeye rağmen

arkasında mı duracak? Bu soruların cevapları 30 Mart akşamı belli olacak. Ankara’nın Bebeleri Bu hafta seçim havasını anlatacağımızı büyükşehir: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başkenti Ankara. ‘Denizi olmayan şehir mi olurmuş.’ diyenlere inat güzel bir yerdir Ankara. Kurtuluş savaşına


11

önderlik yapmış yeni Türkiye’nin lokomotifi ama son zamanlarda maalesef hak ettiği yönetimi göremeyen bir şehir. Ankara’nın en büyük sorunları altyapı ve ulaşım; genellikle her büyükşehrin korkulusu olan bu ikili maalesef Ankara’da kangren bir durum olmaya devam ediyor. Mevcut belediye yönetimi ise bu sorunlara eğilmek yerine görmezden geliyor.

Zaytung haberlerini aratmayan yol ve çevre çalışmaları, 3.dünya ülkelerinde yaşasak daha iyi dedirten ulaşım ağları ve araçları ile Ankara açık ara en kötü yönetilen il olarak gözüküyor. 1994 ten beri başında bulunduğu belediyeyi iyi yönetemeyen Melih Gökçek iyi bir belediye başkanı olmaktan daha çok iyi bir siyasetçi olmanın avantajı ile yıllardır koltuğunu koruyor. Ankara’nın bir başkent olmasından ötürü mevcut hükümetten bir adayın belediye seçimlerini kazanması gayet olağan, zaten Melih Bey’in de siyaset hayatı boyunca tam 4 kere parti değiştirmesinin ve hep kazanan tarafta bir şekilde yer bulmasının nedeni de tam olarak budur. Maalesef son zamanlarda anket şirketlerinin güvenirliliği zedelendiği için genel bir durum ortaya koyamıyoruz. Ancak nasıl İzmir’e CHP’nin kalesi diyebiliyorsak Ankara’da her zaman mevcut iktidar partisinin kalesi olmaya devam edecek çünkü başkentte bile belediye seçimlerini kazanamayan bir partinin genel seçimleri kazanması pek olası gözükmüyor. Bu yüzden bu yıl ki seçimlerde de ipi Melih Gökçek göğüsleyecek gibi duruyor. Ancak aradaki farkın çok az olduğu unutulmamalı, CHP adayı Mansur Yavaş’ın mantıklı stratejisinin seçim yaklaşırken aradaki farkı giderek kapattığını ve eski partisi MHP seçmeninden de oy alabileceğini göz ardı etmemek lazım. Özetlemek gerekirse Ankara ve tüm Türkiye için sonucu çok önemli bir seçime doğru yol alıyoruz. Her bir oyun her bir puanın ve yüzdenin çok önemli olduğunu unutmayıp oy kullanma işlemini boş vermemek gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz ve #biroyver diyoruz.


12

Spora Siyaset (Vicdan) Karıştırmazsak Kalbimiz Kurusun! Hükümetin tüm spor dallarının köküne kadar işlediği ülkemizde spora siyaset karışır, karışmalıdır! Burak Sarıca

‘’Spora siyaset karıştırmak’’, sporun doğuşuyla birlikte Antik Yunanistan’da başlayıp günümüze kadar gelen bir olgu. Bunu yakın zamanda çok fazla tecrübe

etmesek de Gezi Parkı olaylarından sonra tekrar aşina olduğumuzu söyleyebiliriz. 34. Dakika tezahüratları, 17 Aralık Operasyonu sonrası hükümet aleyhinde açılan pankartlar, yapılan tezahüratlar ve daha birçok şey. Tribünlerde, basketbol salonlarında yapılan bütün bu protestolar ‘’spora siyaset karıştırmayın’’ söylemiyle günlerce tartışıldı. Ancak


13

hükümetin ülkemizdeki bütün spor dallarının köküne kadar işlediği, siyasi parti liderlerinin mitinglerde şehir-kulüplerinin atkılarını taktığı, kulüp başkanlarının ve yöneticilerinin Cumhurbaşkanı ve Başbakan’la defalarca görüştüğü bir ülkede ‘’spora siyaset karıştırmayın’’ söylemi, tabiri caizse ‘ikiyüzlülük’tür. Bütün bu tartışmalar devam ederken 11 Mart günü Berkin Elvan aramızdan ayrıldı. Berkin’in vefatından sonra hem Türkiye’de hem de yurtdışında taraftar grupları Berkin için pankartlar hazırlayıp,

tribünlerde ve salonlarda tepkilerini ortaya koydular. Ancak bu artık ‘’spora siyaset karıştırmak’’ değildi. Olsa olsa ‘’spora vicdan karıştırmak’’ denilebilirdi buna. Ülkemizden bir çok taraftar grubunun yanı sıra İtalya’dan Livorno, Almanya’dan St.Pauli, Yunanistan’dan AEK ve Aris taraftarları tribünlerde açtıkları pankartlarla vicdanlarını ortaya koydular. Özellikle Yunanistan’daki taraftarların Alexis nedeniyle bizi daha iyi anladıkları aşikar.


Seçim Reklamları! 2011 seçimlerinde; iki kız parti arabasının önünden halay çekerek geçmiştik, o günden bugüne hiçbir şey değişmedi. Demet Açıkgöz

Durduk yere gerdan kırmalı, kıvırtmalı hareketler yapmaya başladığımız an anlıyoruz. Patlayan enerjimiz değil; yakınlardan geçen bir parti aracı. 9-8’lik ritimleriyle oy vermekten çok kına gecesine çağıran parti şarkılarıyla ne yapacağımızı çözemeden seçime sayılı günler kaldı. Sokaktan gelen sesler bir yana dursun, evimizin içinde dolanan reklam filmleri de bizi baya etkiliyor. Özellikle CHP ve AKP reklamlarının ardı ardına izlemek ruh sağlığımız için yorucu. Madem seçim süresince ekranlarda dönen, gözümüze takılan reklamlardan bahsedeceğiz ilk sırayı da tabi ki; Uzun süredir çatallaşmadan ilk defa sesini duyduğumuz Sayın Erdoğan’ın İstiklal Marşı ile bezenmiş reklam filmi alıyor. “Millet Eğilmez, Türkiye Yenilmez” adlı reklam filmi tüm yasaklanmalara rağmen yayınlanmaya devam ediyor. Bu konu gazeteler ve sosyal medya’da baya bir ortalığı salladı. Siyasi durumu bir kenara bırakalım. Reklamı görür görmez “ben


15

sokakta yaşanan bu komik beraberlik sanırım hem Yandex için, hem de CHP afişleri için durumu fırsata çeviriyor.

Millet Eğilmez: http://youtu.be/80J0FCe69to Azıcık benzeri: http://youtu.be/hngk25zDMG8

Mardin – Midyat Düğün Akp’nin reklam ajansı kendilerine her mevsim tutan, her zaman iş gören “insanlar önce olumsuz sansın, arkasından olayların öyle olmadığını şey edelim..”li bir reklam filmi önermiş olacak ki; Mardin - Midyat’da Düğün konulu bir reklam filmi çekmişler. Lakin bu reklam filmi gerçekten ürkütücü. Ekran yavaş yavaş nerede olduğunuzu göstermeye başlarken; ağıtlar, hüzünler, ağlayışlar, bağırışlar duyuyorsunuz. Ardından daha geniş açıyla etrafı görüyorsunuz. Meğer ortada hüzünlü bir durum değil, bildiğiniz düğün varmış. Anlamadığımız; reklamın ilk bölümü ürkütücü olup, ikinci bölümde olması gereken gibi yüzümüzü güldürselerdi gerçekten bundan bahsetmeyebilirdik. Şayet düğün reklamını izlediyseniz, bir düğünün içinde olduğumuzu anladığımız an da bile hiçbir şekilde olumlu bir enerji alamıyoruz. Reklam için kullanılan sesler gerçekten tüyler ürpertici. http://youtu.be/xPBKCt9i4Wg

CHP’nin reklamlarında ise ilk sırayı; Sosyal Medya’da dolaşan ve “bilinçli mi yoksa bilinçsizce mi yapıldı?” sorusuna cevap bulamayan Yandex’li Sarıgül billboard’ları alıyor. Bir yandan Andy Warhol’un kolajlarını anımsatan Sarıgül’ün seçim afişleri hedef kitleyi gözümüze gözümüze sokarken; bir yandan seçimler sırasında tek düze renkler yerine birçok renk görmek insana iyi geliyor. Gerçi

17 Aralık, direniş ve özgürlük üzerine kurulu CHP reklamları; bol prodüksiyonlu AKP reklamlarına karşı tabi ki maliyet açısından daha uygun. “Ayakkabı kutularında Dolar görmek istemiyorum” diyip oyunu CHP’ye vereceğini dile getiren amca, Avm’ler yerine yeşil alanları desteklediğini söyleyen gencimiz, çocuğu için oyunu CHP’ye veren anne derken, kısa videolardan oluşan bu reklamların

bunu bir yerden hatırlıyorum” diye düşünüyor insan. Ardından yanımızda bulunan erkek arkadaşların “…bu şey reklamı şey...” diye bizi aydınlatışları her şeye açıklık getiriyor. (hatta sevgili Senior Stajyer’de yazısında bundan bahsetmiş) Biz bu kadar güzel paraları kazanıp reklam filmleri yapan ajansa pek yüklenmeden; “acaba biz mi benzettik?” diye bi’ soru işareti bırakıp, topu size atalım buydun!


16

dayandığı nokta hep aynı. Milletin daha önce ses çıkardığı ve medya’da büyük yankı uyandıran tüm başlıkların küçük reklam filmlerine döndüğünü görüyor. İşte birkaç örnek. Ayakkabı kutularında Dolar görmek istemiyorum; http://youtu.be/Gir_EgGcYM8 İlk Oy, Geziye göndermeli; http://youtu.be/AE6bEQrHjFw

Sokakta tasarım harikası; seçim bayrakları Bilgi Üniversitesi’ne giden yolu kullananlar bilir. Belediye AKP’li olduğundan seçim sürecindeki bayrakla sokak donatma işini biraz ciddiye almış. Devasa çadır görünümü verdikleri bayrak süslemeleri sanıyorum kendilerine güzel paralar harcattı. Ama gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim; ilk defa parti bayrakları konusunda ne yapacağımızı çok net anladım. Ortaya ateş yakıp etrafını tavaf edeceğiz. Değil mi?

Bu defa Birleşme kazansın; http://youtu.be/DrFoV9vrHJcb #BuNeYapıyor? Birkaç gündür ekranda bir reklam dönüyor. Siyah bir fon, kafamda hacıyatmaz’ları andıran bir görüntü. Hüzünlü bir adam, mutsuz belli. Tam anlamıyla “Ah, Vah!” ediyor. Ardından; #BuNeYapıyor? Hashtag ile “Çaresiz mi? DEĞİL! Çare belli, çare “Siz”siniz!” gibi toplumsal farkındalığı arttıran reklam filmerinin sahibinin CHP olduğunu anlıyoruz. “30 Martta sandığa gidin; yasaklara tepkinizi gösterin!” sloganıyla yola çıkılan reklam filmlerinde 10 saniyelik tek bir görsel üzerine kurulmuş. http://youtu.be/ojNQ1wqX6cY Hayat Bayram Olsa Şenay’ın ünlü şarkısı “Hayat Bayram Olsa”yı bu sefer CHP’nin Belediye Başkan adaylarıyla söylüyor. Tabi reklam süresince şarkı kadar adayların tavırlarına da dikkat ediyoruz. Özellikle Sarıgül’ün hiçbir zaman değişmeyen mimikleri tebessüm ettiriyor.


17

https://www.facebook.com/photo. php?v=567538973343317

Birinin bunu yapması gerekiyordu! Oynamalı, kıvırtmalı, yok efendim gerdan kırmalı derken, Sosyal Medya’ya düşen Sarıgül’ün farklı anlatımı dikkatimizi çekti. Türkülerle yapılmış seçim müziklerine alışkın olan bir millet olarak, Sarıgül’ün değişime seçim şarkılarından birinden başladığını farkettik. Rap müzikle vaad ettiklerinden bahseden Sarıgül’ün bu seferki reklam filmi herkesi şaşırttı. http://youtu.be/F8rtT5qOu-Q

SON DAKİKA! Partilerin reklamları arasında sağdan

sola savrulurken, Saadet partisinin reklam filmini daha önce hiç izlemediğimi farkettim! “Teşkilat dediğin böyle olur” sloganıyla Hollywood yapımlarını aratmayan reklam filmleri televizyonda karşınıza çıkmasa da Sosyal Medya’da güzelce kendini gösterdi. Ayrıca başrolde oynattıkları bey bize bir yerden tanıdık geldi ama bakalım siz çıkarabilecek misiniz? h t t p : / / w w w.y o u t u b e . co m / watch?v=QK1toLcIZfk

Seçim Reklamları konusunda yazacağımız kesinleştiğinde 100 puanlık bir sorunun bulunduğu bu reklam filmini de araya koyacağımızdan emindik. Efendim bu marka baya sandığa gider, buyrun. http://youtu.be/q_Zum_lhJTg


18

Seçmece Capsler Son günlerde hayatlarımızı ve kafalarımızı en çok kurcalayan konulardan olan yerel seçim, tapeler, ‘’penisilvanya’’, Twitter yasağı ve daha birçoğu üzerine hazırlanmış olan en güzel capsleri sizler için biraraya getirdik. Buyrun, seçmece capsler!


19


20


21


22

Mercedes-Benz FashIon Week İstanbul 2014 Dosyası 10-15 Mart tarihleri arasında düzenlenen MBFWI kapsamında tanıtılan 2014 Sonbahar-kış koleksiyon detaylarını merak ediyorsanız; sizi şöyle alalım. Merve Yazkan Fotoğraflar: Berk Önder


23


24

Ayşe Deniz Yeğin


25

A

yşe Deniz Yeğin tasarımları ile özdeşleştirebileceğimiz bir kelime varsa bu kesinlikle ‘detay’ olur. Sade görünüm-

leri detaylar ile fark edilebilir hale getiren tasarımcı, “Contrast” adını verdiği 2014 Sonbahar-kış koleksiyonunda detayların mucizevi etkilerini gözler önüne seriyor. Tasarımcının koleksiyona ‘Contrast’ adını vermesinin sebebi, etrafımızdaki büyük zıtlıklar içeren mimari yapıların koleksiyonun ilham kaynağı olması. Zıtlıkların ortaya çıkardığı muhteşem dengeyi koleksiyonuna taşıyan Yeğin, zıt materyalleri ve zıt kesimleri bir araya getirerek onları koleksiyonun içinde muhteşem bir şekilde harmanlıyor. Güçlü siluet-

leri ve yapısal kesimlerinin yanı sıra Ayşe Deniz Yeğin koleksiyonu, modern kesimlerin daha klasik kesimlerin içine katıldığı muhteşem bir karışım. Gri, ekru, ten rengi, blush pembesi ve altın tonları ile koleksiyon bizlere kara kışın aksine, renkli, capcanlı ve stil sahibi bir kış vaat ediyor.


26

Burรงe Bekrek


27

Y

akalanamaz, durdurulamaz, kimseye ait olamaz, dinamik, sofistike“ Burçe Bekrek’in 2014-15 sonbahar-kış sezonu

için hazırladığı koleksiyonun ana teması bu. Koleksiyonun başı çeken bir diğer özelliği; yüzde yüz koton kullanımı sayesinde yakaladığı deri görünümü ile gerçek deri kullanımına alternatif bir çözüm üretmesi oldu. Geometrik kesimlerin yapısal formunun, couture dokunuşlarının ve detayların karanlık cazibesinin etkisi altında olan koleksiyonda; kaşmir, ipek ve yün gibi materyaller kullanılmış. Fonksiyonel formu ile çift taraflı giyim seçeneğini de sunan tasarımcı; gri ve siyah renklerin ağırlıkta olduğu koleksiyonu ile kışın dokusunu podyuma taşıdı.


28

Emre ErdemoÄ&#x;lu


29

E

mre Erdemoğlu 2014 Sonbahar-kış koleksiyonu, Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul kapsamında izleyicilerin beğeni-

lerine sunuldu. Styling’i Alexander Kokoskerya’ya ait olan defile de müzikler de Oben Budak’tandı. Ortak görüş Emre Erdemoğlu koleksiyonunun en iyilerden biri olduğu yönünde. Başarılı tasarımcı, lacivert ve mavi tonları, toprak rengi başta olmak üzere kahverengiler, petrol yeşili, siyah gibi renkler ile ustaca oynayarak modern, şehirli ve aynı zamanda sportif bir erkek figürü oluşturdu. Ekose desenler yumuşak tonlar ile buluştu, zincir detayları aksesuarlardan kıyafetlere kadar kendini gösterdi. Clutch çantalar; zamansız şık-

lık sayfalarında ve modern erkeğin ‘must-have’ aksesuarları arasında yerini aldı. Ünlü tasarımcı modern ve sportif erkeği müthiş bir şekilde podyuma taşırken, günümüzün gözdelerinden olan preppy stiline selam çakmayı da unutmadı.


30

Gamze Saraรงoฤ lu


31

S

essizliğin içinde güçlü, kendine güvenen ve stil sahibi kadınlar var podyumda. Gamze Saraçoğlu 2014 Sonbahar-Kış

koleksiyonu muazzam bir sessizliğin içinde, aslında çok şey anlatarak izleyicilerin beğenilerine sunuldu. Sert kesimleri, etkileyici detayları ve materyalleri ile yaratıcıları kadar güçlü bir koleksiyon. Pantolon üzerindeki etek detayları, Oversize kabanlar ve ceketler, yapılı üstler, geometrik kesimler, crop-top üstler ve birbirinden bağımsız fakat ustaca bir araya getirilmiş parçalar... Detaylar ve kesimler ile zenginleştirilmiş koleksiyonun renk yelpazesi ise modern kadının olmazsa olmazları siyah, beyaz ve kırmızının ağırlığından oluşuyor. Güçlü silueti ile feminizme göndermede bulunan Gamze Saraçoğlu, modern kadının portresini tasarımları ile çizmeyi başarıyor. “Gerçek kadınlar için gerçek tasarımlar“ olarak da adlandırabileceğimiz koleksiyon, şüphesiz ki MBFWI’nin en ses getirenlerinden biri.


32

Janucha by Jale Hürdoğan


33

İ

lk görüşte değil, ilk dokunuşta aşk. Janucha by Jale Hürdoğan 2014 Sonbahar-kış koleksiyonu-

nun teması bu. Kat kat kumaşlardan oluşan tasarımların yarattığı dokunulmazlık etkisi de bu yüzden olsa gerek. Şehirli kadına biraz bohem biraz da zarif dokunuşlar ekleyen tasarımlarda göze çarpan detaylar; işlemeler, sim dokumaları ve romantik danteller. Kesimler yumuşacık kalırken, soft detaylar ile muhteşem bir geçiş sağlanıyor. Gök mavisi, bordo, beyaz, defne yaprağı yeşili, siyah ve gri koleksiyonun renk yelpazesini oluşturuyor. Boynu kaplayacak kadar kalın siyah ve gold detaylı kolyeler, fermuarlar, viktoryan tarzında kemerler koleksiyonun öne çıkan detaylarından.


34

Lug Von SIga


35

L

ug Von Siga markasının yaratıcısı Gül Ağış, bilindiği üzere ilhamını kimi zaman yaşadığımız coğrafyanın geçmişinden, kültürel öğelerinden alırken,

kimi zaman da bir olaya ve kişiye koleksiyonunda yeniden hayat verir. Son zamanlarda yaptığı koleksiyonlar ve ona başarı getiren defileleri ile bu sene “Mercedes Benz Presented by American Express” kapsamında 2014 Sonbahar-kış koleksiyonunu görücüye çıkardı. Rolling Stones grubunun solisti Mick Jagger’ın dünyaca ünlü model kızı Georgia May Jagger, Lug Von Siga imzası taşıyan görünümü ile ön sırada yerini aldı. Gül Ağış, “Chain Reaction” ismini verdiği koleksiyonunda, hayatımızı oluşturan olayların farklı görünümlerine rağmen birbirleri ile bağlantılı olduğu düşüncesinden yola çıkmış. Lacivert, mavi tonları, toprak renkleri, siyah, beyaz, gri gibi renklerin ön planda olduğu koleksiyon, grafiti ve Osmanlı desenlerinin muhteşem bir karışımı. Chanel’in başı çektiği “Spor Couture” akımına selam çakan Gül Ağış; organze, ipek, şifon, deri gibi materyalleri zincirler ve nakışlar ile tamamlayarak koleksiyona lüks dokunuşlar eklemeyi de unutmuyor.


36

Merve Bay覺nd覺r


37

M

erve Bayındır’ın 2014-15 Sonbahar-kış sezonu için hazırladığı koleksiyonun adı

“Be Original or Buy Original“. Bu koleksiyon tasarımcının birikmiş isyanlarının koleksiyonu. Sahte olan her şeye, insanların farklı ve orijinal olmaktan korkup, sahtelik maskeleri ile kendilerini tek düze bir yaşama sürüklemesine bir tepki niteliğinde. Merve Bayındır’ın ilham kaynağı ise; 1920’lerden sonra özellikle mimari alanda görülen Art Deco Fransa menşeli sanat akımı. Yapılı tasarımların olduğu koleksiyonda; Deri, Jinsin, Sinimay, Silk Abaca, Paris Cloth, Metal gibi materyaller kullanılmış. Renk skalasında ise taba, dore, mavi, turuncu, pembe, siyah, yeşil ve mor gibi renkler yer alıyor.


38

NEJ


39

21

yüzyılın özgün, özgür, kendine inanan zarif ve sade NEJ kadını

karşınızda. Nejla Güvenç’in yarattığı NEJ kadını; güçlü, bilge aynı zamanda da zamansız ve vazgeçilemez şıklığın temsilcisidir. Aynı zamanda onlar; yaşadığı çağın temsilcileri ve geçmişi şekillendiren bağımsız kadınlardır. Her zaman için bu çizginin dışına çıkmayan ve NEJ kadınına yeni özellikler ekleyerek koleksiyon oluşturmaya devam eden Nejla Güvenç, “YADA” ismini verdiği 2014 Sonbahar-kış koleksiyonunda şamanların güçlerini pekiştiren parlak siyah renkli, üzeri ince damarlı, tutulduğunda çok soğuk olan kutsal bir taştan “YADA” dan ilham almış. YADA taşı, yaşamda bereketi sağlayan, ekolojik denge için önemli ve NEJ kadının doğa ile iletişime geçmesini sağlayan bir taş niteliğinde. Organik malzemeler kullanmaktan yana olan Nejla Güvenç, NEJ 2014 Sonbaharkış koleksiyonu ile bu tavrını muhteşem bir şekilde ortaya koyuyor. NEJ koleksiyonunda kullanılan derin siyah, aydınlık beyaz ve dumanlı gri renkleri; şamanizmde kusursuz denge unsurları olarak adlandırılan evrenin 3 kademesi “Yeraltı, Yeryüzü, Gökyüzü” olgularını temsil ediyor. YADA taşının damarlarındaki desenler NEJ tasarımlarında hayat buluyor. Şamanizmi temsil eden kaftanlar ve şifonlar koleksiyonun gözdelerinden. Transparan detaylar NEJ kadınını yükseltirken; uzun etekler, üçetekler, cürretkar elbiseler kadınsal güzelliği gözler önüne seriyor.


40

Serdar UzuntaĹ&#x;


41

S

erdar Uzuntaş, ilhamını uzaklarda aramaya gerek duymadan, sonbaharın doğal renklerinden ve doku-

sundan yola çıkarak 2014 Sonbahar-Kış koleksiyonunu hazırladı. Tasarımcının “New Country Life” adını verdiği koleksiyonu, modern zamanların erkeğini ve onun şehir yaşantısını tazeliğe, yeniliklere ve stil sahibi detaylara doğru yola çıkarıyor. Doğanın dokusunun muhteşem bir şekilde hayat bulduğu koleksiyon, tobako, mor, yeşil, indigo, hardal, mürdüm gibi çarpıcı renkler ile slim pantolonlar, uzun ceketler ve geometrik desenler ve şekillerin birlikteliğinden doğan gömlekler ile muhteşem bir uyum içinde. Başarılı tasarımcı, tasarımlara iliştirilen göz alıcı zincir detayları ile de koleksiyona farklı bir hava ve hareket katmayı da unutmuyor.


42

RAISSA & VANESSA


43

R

aissa & Vanessa koleksiyonu ilk görüşte, Shakespeare’in “Aslında bizler rüyaların yapıldığı kumaş-

tanız.” cümlesinin hissiyatını uyandırıyor. “CITY WARRIORS” koleksiyonu, şehrin gizli kalmış ışıltısını yansıtan fakat bunu yaparken savaşmak zorunda kalan kadınları temsil ediyor. Doğası gereği muhteşem bir yaratılışa ve cazibeye sahip olan kadın, transparan detaylar, payetler ve lüks materyaller ile yüceltiliyor. Koleksiyonda bronz, mor, mavi, siyah ve kot gibi renkler ve materyaller; alışılmadık kalıplar, kesimler ve detaylar ile sunuluyor. Tasarımcılar, koleksiyonlarındaki kadın siluetini ‘Biz kendine güvenen, gücünün farkında olan ama duygusal yanını hiç bırakmayan bu dönemin kadınlarına hitap ediyoruz.’ sözleri ile betimliyorlar.


44

24 Kare Bu hafta 24 Kare’de üç özel kısa animasyon, buyrun! Mert Tanır

Franz Kafka’s A Country Doctor Geleneksel teknikleri benimsemiş başarılı Japon yönetmen Koji Yamamura’nın, Kafka’nın kısa öyküsü Bir Köy Hekimi’nden uyarladığı Franz Kafka’s A Country Doctor isimli animasyonu tüm Kafka severlerin mutlaka izlemesi gereken 20 dakikalık bir kısa animasyon. 2D geleneksel tekniklerle hazırlanmış, mükemmel kurgulanmış, animasyon tekniğinin zaten aştığı bu eser karakter animasyonlarının çekiciliğiyle hareket

eden bir tablo izlettiriyor gibi. Önce animasyonu izlemeniz ve ardından öyküyü okumanız size Kafka gibi bir adamın aklından geçen betimlemelerin ne kadar -güzelden öte- doğru bir şekilde yansıtıldığını düşündürtecektir. Bu yüzden bu yolu izlemeniz tavsiye edilir. Kısaca bahsetmek gerekirse bir köy doktoru olan yaşlıca bir amcamıza gelen hasta çağrısı sonucu hasta evine giderken ve gittikten sonra yaşadıklarını anlatıyor. İzledikten sonra muhtemelen ‘Kafka yaşasa böyle bir animasyon yaptırırdı’ diyeceksiniz. Wind İzlenince ve günümüz dünyasıyla yorumlayınca çok farklı anlamlar


45

çıkarılabilecek bir animasyon. 2D geleneksel animasyon tekniğiyle yapılmış, basit ve oldukça deforme edilmiş anatomiye sahip karakterleri ve ilginç bir tarzı var. Tüm karakterleri tek bir doğrultu üzerindeymiş gibi gösteriyor ve o kamera o doğrultu üzerinde ilerleyerek insanların gündelik hayatlarını inceliyor. Aslında bu hayatlar tahmin ettiğinizden daha gündelik; bir yerde oturup bir şeyler içen abiler, çocuğunu eğlendirmeye

çalışan abla, köpeğini dolaştırmaya çıkaran yaşlı dayı... Yalnız bu insanların gündelik hayatlarına etki eden bir önemli etmen daha var. Paths of Hate Başta birbirini düşürmeye çalışan iki savaş uçağının havadaki kavgasını izliyoruz, ardından iş biraz daha karışık bir hal alıyor. 3D modellenip 2D render alınarak hazırlanan animasyonun en güzel detaylarından biri de tarama ucu ile çizilmiş gibi bir his uyandıran efekte sahip olması. Kameranın dinamikliği ve açıları olayı harika bir şekilde yansıtırken, gerek renk gerekse animasyonun akıcılığıyla insanı oldukça etkiliyor. Yapımda emeği geçen abiler sanki tüm hünerlerini sergiledikleri bir şov ortaya çıkarmış gibi. Konuya çok fazla değinmeye gerek yok, çok fazla şey bilmeden izlemek daha yararlı olabilir.


46

Kendinizi Sim’leyin Bir düşünün kendi hayatınızı yaşasanız, kendi ailenizi yaratabilseniz ve sadece sizden emir alsalar. Zor mu? Hiç değil. Çünkü “The Sims” 7’den 70’e herkesin oynayabileceği, eğlenebileceğiniz saatlerinizin nasıl geçtiğini fark etmeden bu oyunun başında kendinizi kaptırabilirsiniz. Efe Metin Demiralp

The Sims oyunu, 2000’li yıllarda “Electronic Arts” tarafından hayatımıza yer alırken, Maxis ile kendilerini bir adım öne atacak bir hamle yapmıştır. Bu oyun, tüm zamanların en iyi oyunlarından biri kalmayıp 2008 Mart ayı itibariyle en iyi satış yapan bilgisayar oyunu seçilmişti. Normal

hayatımızda ne yaşıyorsak The Sims oyunuyla da aynı olayları yaşamamız mümkün. Aşk, arkadaşlık, sevgi, aile, kırgınlıklar, üzüntüler, köpekleriniz, kedileriniz, diğer bütün hayvanlarınız, evinizde bulunan çoğu eşya… vb. her şeyi bulmanız mümkündür. Gerçek yaşamdan tek farkı simülasyon hale


47

getirilmiş bu oyunu; bizim kontrol ediyor oluşumuz. Bu oyun, dünyada 150 milyondan fazla satıldı ve oyunda “Türkçe” dışında 10’dan fazla dil seçeneği vardır. Oyunun fazlaca “eklenti” paketleri vardır. İlk yıllarda ve halen orijinal oyunları tek bir ana paketle başlar. Sonradan oyunun üstüne yükleyebileceğimiz başarılı eklenti paketleri vardır. The Sims’in 3 ana paketi vardır; The Sims (2000), The Sims 2 (2004), The Sims 3 (2009) yılında elektronik mağazalarında yerlerini almıştır. İlk oyunun 7 eklenti paketi, ikinci oyunun 8 eklenti paketi ve 9 eşya paketi vardır. Üçüncü oyunun ise 11 eklenti paketi 9 eşya paketi vardır. Gelin biraz daha detaylarına inelim… The Sims Serinin ilk oyunudur. 2000’li yıllarda bile günlük ihtiyaçları temel aldı. Yemek yeme, uyuma, işe gitme, televizyon izleme, bilgisayarda oyun oynama, kıyafet değiştirme… Ama bir de bu işin kötü tarafı vardır ilk seride. Açlıktan, elektrik çarpmasında, bozuk yemekten veya vebadan ölebilirsiniz.

Serinin bu ilk oyununun Livin’ Large, House Party, Hot Date, Vacation, Unleashed, Superstar ve Makin’ Magic isimleriylerine sahip toplam yedi tane eklenti paketi bulunuyor ve her biri oyuna bir yenilik getiriyor.The Sims serisinin temelleri bu oyunda başlıyor diyebiliriz. Daha sonradan tahmin edilemeyecek şeyleri 2000’li yıllarda çıkmış bu oyunda görebiliriz. The Sims 2 Bu oyunda simlerin bir hedefi vardır ve yaşama süreleri 90 günlük sim süresidir. The Sims 2’nin The Sims’e göre en önemli farklarından biri gelişmiş teknolojiye bağlı olarak 3D grafiği gelmiştir. Başlangıçta iki ayrı şehri vardır: Pleasantview ve Veronavills. Eklenti paketlerin özelliklerine gelirsek, üniversiteye gidip mezun olabiliyorsunuz, diplomalı fotoğrafınız olabiliyor. Gece hayatı burada da devam ediyor. Partilere gidebiliyorsunuz. Kendi işinizi kurabiliyorsunuz. Evcil hayvan sahibi olabiliyorsunuz. Barınaklarını almayı unutmayın tabi. İlkbahar, yaz, sonbahar, kış mevsimlerini simleriniz yaşayabiliyor. Yazın


48

güneşlenebiliyorsunuz, sonbaharda yaprakları toplayabiliyorsunuz, kışın ise karların üstünde kelebek yapmakla kalmayıp ve kardan adam yapabiliyorsunuz. Tatile çıkabiliyorsunuz. Ve son eklenti paketinde de normal hayatta olduğu gibi apartmanda yaşayabiliyorsunuz. Diğer eşya paketlerinde ise yılbaşı sezonuna bağlı kalıp çam ağıcı ve diğer yılbaşı süslemelerini satın alabiliyorsunuz. Bahçenizle alakalı bahçe araç-gereçlerine sahip olabiliyorsunuz. Doğum günleriniz için pasta, balonlar, doğum günü masaları ve sandalyeleri alabiliyorsunuz. İki eşya paketinde de H&M ve Ikea’nın sponsorluğunu görüyoruz. The Sims 3 2009 yılında yayınlanan serinin 3.sü için oyun grafiklerini baştan yaratmışlardır. Kimi hayranları beğenmedi kimi hayranları daha iyi buldu. TS3’ün de en iyi özelliği artık dört duvar arasında kalmayıp sokaklara çıkılmasıdır. Oyunun bir diğer özelliği ise, Sim

mesleklerinin daha çok belirginleşmesidir. Eğer oyunda oyuncuysanız ve yıldızsanız sokaktan geçerken paparazziler fotoğrafınızı çekebilir. Dünya turuna çıkmayı seviyorsanız Fransa’yı, Mısır’ı ve Çin’i görebilirsiniz oyunda. Katy Perry’nin dekorunda şarkı söylemek isterseniz öyle bir eklenti paketi


49

de var. Cadı, masalcı, zombi de olabiliyorsunuz. Eğer adada yaşamayı seviyorsanız, jetskinizle denizde turlayabiliyorsunuz. Üniversite hayatı, evcil hayvanlar bu seride de devam ediyor. Unicorn’a kadar varan yeni canlılar var. Denizin altına da inebiliyorsunuz. İlk serideki en önemli eklenti paketlerinden biri olan Makin’ Magic’e benzeyen paketi The Sims 3 için de bulunuyor: Geleceğe gidebiliyorsunuz. Bazı eşya paketlerinin özellikleri

ise 70ler,80’ler ve 90’lardaki atmosferi yaşayabiliyorsunuz. The Sims 3’te de bir eşya paketinde bir yeni sponsor görüyoruz: Diesel. The Sims 4 The Sims 4’ün logosu 2013 Mayıs’ta açıklandı ve hayranlarının merakını gidermiş oldu. Ayrı olarak Maxis kurumunun ilk serisinden sonra geri döneceğini açıkladı. The Sims 4’ün bu yılın sonlarına doğru çıkarması bekleniyor. Açıklananlara göre yine tek oyuncu ile devam edecek olan oyun, internete bağlanma şartı olmaksızın Origin hesabınızın olması gerektirecek. The Sims 4’ün ilk fragmanını izlemiş miydiniz? h t t p s : / / w w w.y o u t u b e . co m / watch?v=WjPPjU8OARg


50

Huzur Uzak Bir Liman Son zamanlarda muhalif seslerini giderek yükselten Kadıköylü topluluk Sekerse Tehlike’den Evren Güner ile konuştuk. Berkay Öktem


51


52

Kadıköy sokaklarından son zamanlarda yükselen sesler giderek çoğalıyor, her geçen gün yeni bir müzik grubu karşımıza çıkıyor. Bu alternatif seslerden en çok dikkat çekenlerden biri, isimleri oldukça ironik olan “Sekerse Tehlike”. Daha albümleri olmamasına rağmen son zamanlarda İstanbul’un birçok sahnesinde konserlere başladılar bile. İlk sahne performanslarını KadıköySahne’de izlemiştim ve oldukça dikkatimi çekmişti. Çok fazla sahne deneyimleri olmamasına rağmen sanki senelerdir bu işi yaparmışçasına sahneye hakim ve canlıydılar. Şarkılarında hissettirdikleri underground tavrı sahneye de oldukça başarılı biçimde yansıtıyorlar. Şimdilik sadece internet üzerinden dinleyebildiğimiz şarkılarını belki de ileride albümlerinden dinleyebileceğiz, kim bilir. Evren Güner ile Sekerse Tehlike üzerine konuştuk: 1-Neden Sekerse Tehlike? Çünkü dayatılan ve diretilen; tüketim endeksli, apolitize, çevre düşmanı, şiddet fetişisti postmodern yaşama karşı

duyulan iç bulantısını gidermek için derdini anlatmak ve bu anlatının karşılığını bulmak bir olasılıktır. 2-Huzuru uzak bir liman olarak betimliyorsunuz “Hauva” adlı şarkınızda. Huzuru bu kadar uzak bir liman olarak görmenize sebep olan şeyler nelerdir? Şarkının içinde “Irak’da ağlarken kadın” la başlayan satırlar aslında neden huzurun uzak bir liman olduğunu açıklamak için yazıldı. Bize göre bu günün dünyasında bütün olan bitene rağmen iç huzuru yaşayan birey en korkulacak en uzak durulması gereken insan türü. Biz olan bitenden rahatsızız dertliyiz sıkıntılıyız şarkılarımızla bu duyguyu yaymaya, dinleyeni rahatsız etmeye çalışıyoruz. 3-Gezi Parkı olayları sonrasında kurulan Gezici Müzisyenler Platformu’nda yer aldınız. Nedir bu Gezici Müzisyenler Platformu? Gezi olaylarından sonra genelde sokak müzisyenlerinden oluşan bir grup durumdan vazife çıkarıp bir şeyler yapabilmek adına toplanmaya karar veriyorlar. Biz “toplumsal meseleler hakkında söyleyecek bir şeyleri


53

olan ve bunları çekinmeden söyleyen müzisyen ve grupların bir araya gelip müzisyen hakları ve diğer meseleler hakkında gündem yaratmayı hedefledikleri bir organizasyon” diye düşünüyoruz ve parçası olmaktan gurur duyuyoruz. 4- ’’Kan çıkmazsa para yok’’ diyorsunuz bir şarkınızda sahiden o aşamaya geldik mi? Aslında metafor kullanmaktan uzak durmaya çalışıyoruz ama orada anlatmak istediğimiz medyadaki şiddet söylemi ve fetişizmi. Şehit cenaze evlerine, cinnet getirip ailesini öldürenlerin burnunun dibine, bombalar altında inleyen insanların hayatlarına bağlamdan bağımsız adete şiddet pornografisi çeker gibi sokulan kameralardan rahatsızız. 5-Etkilendiğiniz yerli veya yabancı bir

müzisyen, müzik grubu var mı? Çok var, etkilenmediklerimizi saysak daha kolay olur ama onları da üzmek istemeyiz. 6-Ve son olarak albüm hazırlıkları var mı? O konu bir muamma, albüm yapmaya gerek yok diye yola çıktık ama şu sıralar kafamız karışık. Bize albüm yapmak isteyecek hayır sever ve işimize karışmayacak bir yapımcı çıkarsa karşımıza kitaplıkta dursun diye bir albüm yapabiliriz belki kim bilir. Sekerse Tehlike’nin birbirinden ‘’rahatsız edici’’ ve vurucu işleri için soundcloud hesaplarına ve kendi web sitelerine bir göz kırpın deriz: https://soundcloud.com/ sekerse-tehlike www.sekersetehlike.com


54

29 Mart’ta stop İKSV’de ol stop Kendinizi hazırlayın, yoksa çok şey kaçıracaksınız! Nesil Arıyürek


55

2006’dan beri bir arada olan Baltimore, ABD’li sevimli ikili Andy Stack ve Jenn Wasner ilk albümleri olan If Children’ı 2007’de bağımsız olarak yayınladı. Daha sonra Merge Records tarafından resmi olarak 2008’de çıkarılan bu albümü The Knot (2009) ve My Neighbor / My Creator (2010) albümleri izledi. 2011’de çıkardıkları Civilian ve albümle aynı adı taşıyan parçalarıyla birlikte büyük bir başarı elde ettiler. Herhangi bir arama moturuna Wye Oak yazdığınızda karşınıza çıkan Civilian parçası aynı zamanda The Walking Dead, Being Human ve One Tree Hill gibi popüler dizilerin bölüm müziği olarak da kullanıldı. Günümüze kadar pek sesleri çıkmayan grup ‘’Unutuluyor mu?’’ derken yeni albümleri Shriek (2014) ile tekrar aramıza döndü. Bu albüm için ‘’Şimdiye kadar onların en kişisel ve kendinden emin beyanları.’’ deniyor. Albümün genel içeriği ve bazı parçaları hakkında özenle seçilmiş muazzam kelimelerden oluşan tanımlamarla mest olmak için bkz. http://wyeoakmusic.com/site/about/ Sizin de kalbiniz Wye Oak için atıyorsa yeni albümlerini dinlemek veya rastgele Indie Rock, Indie Folk, Newgaze tarzında müzik dinleyip hoş vakit geçirmek için 29 Mart 22.30’da Salon İKSV’de hazır bulunabilirsiniz. Zira onlar sizin için orada olacaklar!


56


57

Film Müzikleri Dünyası 2 Mart’ta gerçekleşen Oscar ödül töreninde ‘en iyi orijinal film müziği’ kategorisinde aday olan dört şarkıdan üçünün, alışılmadık bir şekilde dünya çapında da hit olmasıyla beraber, bu hafta film müziklerinin yükselişine yer verdik. Alp Bolay 2014 yılının geride bıraktığımız ilk çeyreğinde, müzikten genel olarak bahsedecek olsaydık, “Happy” kelimesini birçok kez kullanıyor olurduk. Aralık ayından bu yana dünyada en çok satan şarkı olan ve bu tahtından bir süre daha kalkmayacak gibi görünen Pharrell Williams şarkısı, aslında “Despicable Me 2 (Çılgın

Hırsız 2)” filminin soundtrack şarkılarından biri. Filmin çıkışından uzun bir süre sonra popüler hale gelen şarkı, daha sonra ise Pharrell’in yeni albümü “G I R L”ün çıkış parçası olma görevini de üstlendi. Aynı zamanda 86. Akademi Ödülleri’nde ‘en iyi orijinal film müziği’ ödülüne aday gösterilen şarkı, bu ödülü “Frozen (Karlar Ülkesi)” filminin şarkısı olan “Let It Go”ya kaptırmıştı. “Frozen” filminin başrolünü üstlenen ünlü tiyatro sanatçısı Idina Menzel tarafından seslendirilen “Let It Go” ise özellikle küçükler tarafından en çok sevilen şarkı haline gelirken, radyolarda ve dünya listelerinde de hızla yükselmeye devam ediyor. “Let It Go”nun yazarları Kristen Anderson-Lopez ve Robert Lopez çiftine Oscar ödülü kazandıran şarkıyı yazarken ise kendi kızlarından esinlendiklerini dile getirmişlerdi. Lopez çiftinin özel isteğiyle, şarkının daha fazla dinleyiciye ulaşması ve sanatçının geçmişte yaşadığı mücadelelere çağrışım yaptığı için, eski Disney’li ünlü sanatçı Demi Lovato da şarkıyı kaydetti. Şarkının içinde bulunduğu “Frozen” filminin soundtrack albümü ise son yılların en çok satan soundtrack albümlerinden biri oldu. Bir diğer satışlarıyla güçlü olan aday ise U2’ydu. Grubun “Mandela” filmi için seslendirdikleri “Ordinary Love” şarkısı ise U2’ya Oscar’ı kazandıramasa bile, bu yılın ödül sezonunda Altın Küre’yi evlerine götürdü.


58

filmden ise Coldplay’ın “Atlas” şarkısı birçok ülkede listelere üst sıralardan girmeyi başardı. The Civil Wars’ın arka vokallerde bulunduğu ve klibiyle de büyüleyen “Safe & Sound”, 2013 yılında Taylor Swift’e Grammy ödülü kazandırıp, Altın Küre adaylığı getirmişti. “Atlas” ise bu yılın törenlerinde Coldplay’e de Altın Küre ve Grammy adaylıkları getirdi.

Son yıllarda kitap serilerinden çevrilen filmlerin popülerleşmesiyle beraber, bu film serilerinin soundtrack albümlerinde ise ‘filmden esinlenen şarkılar’ın olduğu yeni albümler çıkarmak da moda oldu. Filmde bulunmayan, ama filmden esinlenen şarkılar trendini “Twilight (Alacakaranlık)” serisi başlattı, sonrasında “Hunger Games (Açlık Oyunları)” serisi devam ettirdi. Taylor Swift’ten Maroon 5’a kadar birçok sanatçının orijinal şarkılar hazırladığı ilk “Hunger Games” filminin albümünden sonra, ikinci filmin albümünde ise Coldplay, Sia, Lorde, Ellie Goulding, The Lumineers, Imagine Dragons ve Christina Aguilera’ya kadar birçok sanatçının yeni şarkılarını duyuyoruz. Gerçekten de filmi anımsatan şarkılara sahip olan bu albümler ise ciddi satış rakamlarına ulaştı. İlk filmden single olarak piyasaya sürülen Taylor Swift şarkıları “Safe & Sound” ve “Eyes Open”, ikinci

Film müzikleri piyasasında en yenilikçi gelişme ise şüphesiz ülkemizde “Uyumsuz” adıyla 24 Mart’ta sinemalarda yerini alacak olan “Divergent” filminin müziklerinde yer alıyor. “Twilight” ve “Hunger Games” serilerini de sinemaya taşıyan Summit Entertainment ve Lionsgate stüdyoları tarafından sinemaya uyarlanan “Divergent” serisine tıpkı az önce bahsi geçen filmler gibi ‘filmden esinlenen şarkılar’ın oluşturduğu bir soundtrack albümü eşlik ediyor. Amerika’da bu hafta piyasaya sürülen albümde eskiyeni 4 Ellie Goulding şarkısının yanı sıra, Zedd, Skrillex, Woodkid, A$AP Rocky ve Snow Patrol gibi birçok sanatçı yer alıyor.


59

Bu albümün yanı sıra, haftaya, filmde çalan fon müziklerinin bulunduğu bir albüm daha piyasaya sürülecek. Junkie XL ve birçok ünlü filmin müziklerinin bestecisi Hans Zimmer tarafından orkestralanan fon müziklerinde olağan dışı olan ise, son zamanlarda büyük üne kavuşan sanatçı Ellie Goulding’in filmin arka fon sesi olacak olması. Yani filmdeki ruh haline göre Ellie Goulding’in büyüleyici sesini, iniş ve çıkışlarda duyuyor olacağız. Filmin single olarak sunulan, Goulding’in seslendirdiği orijinal şarkısı “Beating Heart”ın müzik videosunun tanıtımında, sanatçının filmin başrolündeki aktörlerle verdiği bir röportajda, Hans Zimmer’ın ünlü orkestrasıyla beraber filmi izleyip, izlerken de kendi hislerine göre sesinin orkestra eşliğinde kaydedildiğini açıklamıştı. Özellikle filmin son sahnelerinde Goulding’in sesinin, duygusal bütünlüğü tamamladığını iddia eden aktörler Shailene Woodley ve Theo James, Goulding’in sesi ve Zimmer’ın orkestrası olmasaydı filmin aynı olmayacağını dile getirmişlerdi. “Divergent” filminin ülkemizde 31 Mart’ta piyasaya sürülecek olan, “Beating Heart”ın da içinde bulunduğu soundtrack albümünü iTunes’dan ön sipariş etmek için: https://itun.es/i66s6Bf “I Will Always Love You”, “My Heart Will Go On” ve “Lose Yourself”ten beri film müzikleri piyasasında birçok şey değişti. Adeta müzik ile sinemanın birleştiği farklı bir endüstri haline gelen ‘soundtrack’ dünyası, özellikle “Divergent” sonrası daha çok değişeceğe benziyor.


60

Üniverzete’nin jukebox’u Playlist, bu hafta da sizlerle! Eren Kasapoğlu & Günseli Naz Ferel

1- Nemrud, Ritual Türkiye’den çıkıyor olmasına çok da alışık olmadığımız tınılara sahip olan Nemrud, 2008 yılında kurulmuş bir progressive rock grubu. 2013 Mayıs’ında yayınladıkları son albümleri Ritual ise müzik algımızı altüst etmek için yaratılmış adeta. http://youtu.be/zzSX4IME9Ik

2- Wax Poetic- No Escape: Wax Poetic, 1997 yılında saksafonist İlhan Erşahin tarafından New York’ta kurulmuş ve o yıldan bu yana Norah Jones, Saul Williams gibi isimlerle çalışmış bir nu jazz,trip-hop grubu. “No Escape”de grubun 2012’de piyasaya sürdüğü “On A Ride” albümünden. http://youtu.be/iahYhgLvfxM


61

3- Can, Vitamin C Topluluğun ismi Can, albümün ismi ise Ege Bamyası olunca ister istemez Türkiye’den çıkma bir şarkı olduğunu düşünebilirsiniz. Önce bir dinleyin, sizce Türkiye değilse nereden olabilir bu eğlenceli müzik? http://youtu.be/9a1NhRbNJ_Y

4- Faul & Wad Ad vs. Pnau – Changes: Fransız deep house duo’su Faul & Wad Ad, deep house’u caz dokunuşlarıyla kendi tarzlarında yeniden yaratıyor. Oluşturdukları bu özgün tarzın ilk meyvelerinden olan “Changes” geçtiğimiz yıl pek çok ülkede elektronik müzik listelerinin ilk on şarkısı içerisindeydi. http://youtu.be/Cj25UpcBDt0 5- İncesaz, Batı Çoğumuzun İkinci Bahar, Ekmek Teknesi gibi uzun soluklu ve oldukça başarılı dizilerin müziklerinden hatırlayacağımız İncesaz’ın ikinci ve şüphesiz en başarılı albümlerinden olan İki / Eylül Şarkıları, birbirinden güzel 13 şarkıya sahip. Batı ise bunlardan sadece bir tanesi. http://youtu.be/bfNazU0jiPo


62

6- Federico Aubele - Somewhere Else (ft. Melody Gardot): Arjantinli şarkıcı ve söz yazarı Frederico Aubele’nin geçen sene çıkardığı “Five” albümünden Amerikalı caz müzisyeni Melody Gardot ile ortak çalışması “Somewhere Else” elektronik altyapılı, içinde caz ruhu taşıyan bir easy listening parçası. http://youtu.be/2jYFnNMXiPs 7- Evathia Rebouthsika, Allspice, Cinnamon And Kiss 2003 yapımı bir Türk - Yunan yapımı Politiki Kautzina göç, müzik ve binbir çeşit baharatın içiçe geçtiği bir film. Soundtracki ise Uluslararası ismi ‘’A Touch of Spice’’ a yakışır şekilde baharatlı, lezzetli. http://youtu.be/qeCA-gJbt74

8- John Martin - Anywhere For You: Geçen sene dağılan elektronik müzik


63

grubu Swedish House Mafia’nın en büyük hitlerinden olan “Save the World”’ün ve “Don’t You Worry Child”’ın vokali olan John Martin, ismen olmasada sesiyle tüm dünyada tanınıyor. Martin’in kendisine ait ilk single’ı olan “Anywhere For You” şubat ayında piyasaya sürüldü ve şarkı John Martin’in elektronik altyapılı tarzını güzel bir şekilde yansıtıyor. http://youtu.be/KWw_5PYu58I 9- Turin Brakes- Fishing For A Dream : İngiliz Folk ve Indie Rock duo’su Turin Brakes’in 2005 yılında piyasaya çıkan “Jackinabox” albümünde yer alan “Fishing For A Dream” grubun en çok dinlenen ve sevilen parçalarından. http://youtu.be/9dmIzdegLzg 10- Musée Mécanique, Nothing Glorious Po r t l a n d ç ı k ı ş l ı t o p l u l u k M u s é e Mechanique’in ilk ve şimdilik tek albümleri Hold This Ghost’dan Nothing Glorious, şüphesiz en dinlenmesi gereken şarkılarından bir tanesi. Sözlerini es geçmemeniz önerilir. http://youtu.be/YdX6spVSGic


/51

e t e z r ive

ün

Fotoğraf: Demet Açıkgöz (Zararsız Haller)

zete


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.