Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Page 1

iletisim.zirve.edu.tr

2013 AÄ&#x;ustos 1


Otomotiv San. ve Tic. Ltd. Şti.

Octavia

T. 342 235 00 27 GAZİANTEP, www.parlaroto.com info@parlaroto.com Servis T. 342 241 58 58


BARAN ENDÜSTRİYEL MUTFAK EKİPMANLARI SAN. TİC. LTD. ŞTİ. GAZİANTEP Sarıgüllük Mah. Fevzi Çakmak Bulv. No:65/A G.Antep Tel: 0.342.321 96 50 Fax: 0.342.321 20 57 info@baranmutfak.com ADANA Fevzipaşa Mah. Turhan Cemal Beriker Blv. No:280 Seyhan/Adana Tel:0.322.421 50 10 Fax: 0.322.421 50 20 inoksanadana@baranmutfak.com

www.facebook.com/inoksan

www.twitter.com/inoksanmutfark

www.youtube.com/inoksanmutfark

www.inoksan.com


2

AÄ&#x;ustos 2013

iletisim.zirve.edu.tr


iletisim.zirve.edu.tr

2013 AÄ&#x;ustos 3


G

ünümüz dünyasında iletişimin önemi artarken 21. Yüzyılın meydana getirdiği yeni dünya düzeni ve hızlı bir şekilde ilerleyen teknolojik gelişmeler iletişime yönelik algının ve uygulamaların çok daha farklı bakış açılarıyla hayata geçirilmesine imkan sağlamaktadır. Bilginin öneminin çok daha fazla değerli hale geldiği günümüzde önemli olan bilgiye ulaşmaktan ziyade o bilginin kullanılması ve dönüştürülmesidir. Bu nedenle iletişim bilimine duyulan ihtiyaç artmış, gereklilikten öte bir zorunluluk haline gelmiştir. Bir öğrenciyi yalnızca teorikte değil pratikte de yetiştirmek yeterli hale getirmek istiyoruz. Radyo-Televizyon haberciliği, belgesel, kısa film, kameramanlık, fotoğrafçılık, yönetmenlik ve sinema konularında önemli işlere imza atmış hocalarıyla eğitim veren Zirve Üniversitesi, çağın ve teknolojinin gereklerini yakından takip ederek öğrencilerine bu konuda tüm olanakları sağlamaktadır.

Prof. Dr. Adnan KISA Zirve Üniversitesi Rektörü

Yeni kurulan Zirve Üniversitesi Haber Ajansımız, Zirve Radyomuz, Kurgumontaj stüdyomuz, uygulama gazetemiz ve dergimizle öğrencilerimizin bilgilerini pratiğe aktarmaları için tüm olanakları sağlıyor ve geleceğin televizyoncularını yetiştiriyoruz. Ayrıca staj dönemlerinde verdiğimiz destekle sektöre giriş yapmalarına ve medya mesleğini daha iyi tanımalarına yardımcı oluyoruz.

GELECEĞiN

TELEVİZYONCULARINI YETİŞTİRİYORUZ...

4

Ağustos 2013

İletişim Fakültesi dergisinin bu yılki ikinci sayısında öğrencilerimiz ve değerli akademisyenlerimizi ortaya koydukları özverili çalışmalarından dolayı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.

iletisim.zirve.edu.tr


iletisim.zirve.edu.tr

2013 AÄ&#x;ustos 5


Ü

Yrd. Doç. Dr. Ramazan CİHAN İletişim Faültesi Radyo TV Sinema Bölüm Başkanı

YÜKSELEN DEĞER

6

Ağustos 2013

lkemizin her yerinde olduğu gibi yeni yeni açılan vakıf üniversiteleri yüksek öğretim alanında büyük bir boşluğu dolduruyor. Bunlardan biri de 28 Şubat 2009’da Gaziantep’te kurulan Zirve Üniversitesi’dir. Kısa zamanda birçok fakültesiyle adını duyurmayı başaran Zirve Üniversitesi, İletişim Fakültesi’yle de dikkatleri üzerine çekiyor. Gaziantep’te üç tane üniversite var. Bunların içinde sadece Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Radyo TV Sinema bölümü bulunuyor. Öğrencilerimiz bu bakımdan çok şanslı. Fakültemiz İngilizce hazırlık dahil beş yıllık bir eğitim veriyor. Bu sene hazırlık sınıfıyla beraber 1. ve 2. sınıf öğrencilerimiz öğrenimlerine devam ettiler. Bölümümüzde son sınıfa kadar %30 İngilizce eğitim zorunludur. Geçen sene çıkardığımız derginin önsözünde “Heyecan Devam Ediyor” demiştim. O heyecan aynen devam ediyor. Bir sene içinde nereden nereye geldiğimizi kısa notlar halinde ifade etmeye çalışayım. Henüz üç yaşında olan fakültemizde haberden spora, reklamdan iletişim teknolojilerine, yapımcılıktan sosyal medyaya kadar alanında uzman kişileri davet ederek iletişim seminerleri düzenliyoruz. Günümüzün teknik imkanlarını değerlendirdiğimizde artık İstanbul ve Ankara’yı aramıyoruz. Yaz dönemini değerlendirmek amacıyla öğrencilerimiz değişik kurumlarda staja başladılar. Bu kapsamda geçtiğimiz yaz 13 öğrencimiz mesleki donanım açısından oldukça verimli bir yaz geçirdiler. Bu sene de 20 öğrencimizi staja göndererek sektörle bağlarımızı güçlendirmeye çalışıyoruz. Sinema ve yönetmenlik alanında ilerleyen bir öğrencimizi Amerika’ya gönderdik. Hollywood’da 1 aylık film atölyesine katılan öğrencimiz büyük bir tecrübeyle geri döndü. TRT’nin Ankara ve İstanbul’daki stüdyolarına, bazı özel kanal ve ajanslara giden öğrencilerimiz haber merkezi ve değişik prodüksiyon birimlerinde bilgi ve becerilerini arttırmaya çalışıyorlar. Bir iletişim fakültesi için vazgeçilmez konumda olan radyo ve televizyon stüdyoları bu sene devreye girdi. Gaziantep’in kurtuluş günü olan 25 Aralık 2012’de Zirve Radyo yayına başladı. Şu aşamada internet üzerinden www.zirveradyo.com adresinden rahatlıkla dinlenebilir. Fakültemiz bünyesinde stüdyo, reji, kurgu-montaj üniteleri ile fotoğraf, sinema ve prodüksiyon atölyesi de bulunuyor. Öğrencilerimiz böylece mesleki dersleri pratik olarak uygulamanın farkını yaşıyorlar. Radyo, onlar için büyük bir tecrübe yeri oldu. İletişim alanında önemli bir adımı da Zirve Haber Ajansı’nı kurarak attık. Her türlü medyatik uygulamanın yapılabileceği ve öğrencilerin kendilerini geliştireceği Zirve Haber Ajansı 21 Mayıs 2013’te kuruldu. Bu sene senaryo ve sinema derslerini alan öğrencilerimiz film çekim çalışmasına başladılar. Senaryodan yönetmenliğe, dekor ve mekan tasarımına kadar kendilerinin gerçekleştirdikleri filmin çekimleri Mayıs ayında başladı. Kurgu-montaj ve seslendirmeden sonra önümüzdeki dönemde seyircinin karşısına çıkacak. Bir senenin sonunda öğrencilerimiz herhangi bir görsel prodüksiyonu hazırlar duruma geldiler. Radyo stüdyomuzda “We are the World” şarkısı üniversitemizde yabancı misafir öğrencilerimiz tarafından playback çekimleri yapıldı. Şarkı şu anda youtube’da izlenebilir durumda. Öğrencilerimiz ayrıca TRT Haber kanalında düzenlenen “Haber Sizsiniz” yarışmasında hazırladıkları amatör haberlerle iki hafta üst üste birinci oldular. Bu ve buna benzer çalışmalar gelecekte yapacaklarımızın haberini veriyor aslında. İlk mezunlarımızı verdiğimizde yerel ve ulusal medyanın yanı sıra CNN International ve BBC’de çalışan Zirvelileri görmek sizleri şaşırtmasın. Biz çıtayı yüksek tutmak durumundayız. Öğrencilerimizi yetiştirmek için gayret gösteren bütün fakülte hocalarımıza tek tek teşekkür ediyor, sağlık ve huzur içinde çalışmalarının devamını diliyorum. Desteklerini esirgemeyen başta Rektörümüz Prof. Dr. Adnan Kısa ve diğer yetkililere teşekkür ediyorum. Ayrıca emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Bu doğrultuda istekli, meraklı, televizyon ve medya sektörüne yatkın, iletişim kurma yeteneği yüksek öğrencileri fakültemize bekliyor, başarılar diliyorum.

iletisim.zirve.edu.tr



Prof. Dr. Sedat Cereci’den Medya Etiği Semineri Batman Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sedat Cereci Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin konuğu oldu. Haber: Enes Faruk NOM

Y

aptığı çalışmalar, hazırladığı belgeseller ve hayata geçirdiği projelerle tanınan Cereci’nin semineri iki bölümden oluşurken, ilk bölümde “basın ahlakı” ve “medya etiği” kavramları üzerinde duruldu.

Hürriyet’in Kuruluşu Bir Dönüm Noktasıydı • Konuşmasının başında Türkiye’nin basın tarihine değinen deneyimli akademisyen, 1948 yılında Hürriyet Gazetesi’nin kurulmasının önemli bir dönüm noktası olduğunu söyledi. Cereci, 1948 Londra Olimpiyatları’nda altın madalya alan Türk güreşçilerinin tam sayfa fotoğraflarını yayınlayarak basınımıza yeni bir anlayış getiren Hürriyet Gazetesi’nin bu politikasına dikkat çekti. Fikir ve düşüncenin ikinci plana atıldığı, renkli ve bol fotoğraflı bu yeni gazetecilik anlayışının aynı zamanda kültürel bir değişime de zemin hazırladığından söz etti. Savaş ve Yalan Haber Yayıncılığı • Konuşmasına örneklerle devam eden Profesör Cereci, CNN kanalının 1991 yılında televizyonlarda bir ilk olarak Körfez Savaşı’nın canlı yayınlaması sürecini anlattı. Bir savaşın çocukların izlediği ekranlarda gösterilmesinin medya etiği ile bağdaşıp bağdaşmadığını sorgulamak gerektiğini belirtti. Türk basınından yakın zamana dair birtakım donelerle sözüne devam eden değerli araştırmacı, bir gazetenin “İzmirli Abdullah kendini yaktı!” diye verdiği haberi örnek gösterdi. İşsizliği protesto etmek için kendini yaktığı iddia edilen Abdullah’ın aslında gazetecilerin para vererek kendini yakması için ikna ettiği zihinsel engelli bir vatandaş olduğunu söyledi. Bu tür haberlerin basın ahlakına ters düştüğünü belirten Cereci, yalan haberin dışında duygu istismarı ve yargısız infazların da basında bolca yer aldığını örneklerle aktardı. Cereci: “Kısacası maddi çıkarların (medya patronlarının şahsi çıkarlarının) toplumsal huzurun ve etiğin önüne geçmesi sonucu haberlerde seviye düşüyor.” dedi. 8

Ağustos 2013

“Mezopotamya Kültüründen Faydalanın” • Prof. Dr. Sedat Cereci, konuşmasının ikinci bölümünde öğrencilerin soruları üzerine kendi tecrübelerinden örnekler aktardı. Yürüttüğü idari görevlerin ve çalışmaların dışında 21 kitabı, 15 belgesel filmi bulunan Cereci, birçok belgesel filminde kaynak olarak Mezopotamya’yı aldığını ifade etti. Yirmiye yakın ülkede festivallerde gösterilen ve çeşitli ödüller alan “Tandır” ve “Hıdırellez” gibi belgesellerin konusunu Mezopotamya’nın bu derin kültüründen aldığını belirtti. Gaziantep’te okumanın büyük bir avantaj olduğuna değinen iletişim profesörü, Zeugma kültürünün ciltler dolusu kitaba, sadece “çingene kız” motifinin dahi başlı başına bir belgesel filme kaynaklık edebileceğini söyledi. Konuşmasının sonlarına doğru öğrencilere tek tek hedeflerini soran Cereci, bu hedefleri gerçekleştirmek için neler yapılması gerektiğine dair ipuçları verdi.

iletisim.zirve.edu.tr


Zirve Üniversitesi

Haber Ajansı Kuruldu Uluslararası bir Üniversite olan Zirve Üniversitesi, öğrencilerine her alanda uygulama alanları sunarken İletişim Fakültesi bünyesinde Zirve Haber Ajansı’nı (ZİHA) kurarak önemli bir çalışmaya daha imza attı. Yürütülen çalışmalar neticesinde 21 Mayıs 2013 tarihinde kurulan ajans; başta üniversitedeki faaliyetler olmak üzere Gaziantep ve bölgedeki gelişmelerle ilgili kamuoyu ve basınyayın kuruluşlarına sesli, görüntülü ve yazılı günlük haber akışı sağlayacak. Haber: Enes Faruk NON

A

jansın kuruculuğunu ve yöneticiliğini Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan üstlenirken, sorumlu yazı işleri müdürlüğü görevini Öğr. Gör. Yusuf Kadri Şirinkan yürütecek. Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa yaptığı açıklamada ajansı kurmalarındaki temel amacın öğrencilere mezuniyet sonrasında medyada rahat iş bulabilmeleri için fakültede aldıkları teorik derslerin yanısıra uygulama imkanı sunmak olduğunu söyledi. Kısa, öğrencilerin başta haber olmak üzere her türlü programın tüm aşamalarını bir ajans ortamında gerçekleştirmelerini istediklerini sözlerine ekledi. Radyo Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan ise ajansın

iletisim.zirve.edu.tr

kuruluş amacını ve yürütecekleri faaliyetler hakkında şunları söyledi: “Radyo televizyon eğitimi veya habercilik dersi gören öğrencilerimize öncelikle uygulama imkanı sunmak istiyoruz. Üniversite içinde değişik fakülte ve birimlerde organize edilen her türlü bilimsel, kültürel, sanatsal ve sosyal etkinliklerin İletişim Fakültesi öğrencileri tarafından değerlendirilerek medya kuruluşlarına servis edilmesini ve topluma duyurulmasını istiyoruz. Böylece yazılı, görüntülü ve sesli haber servislerini, internet ve sosyal medyayı kullanarak öğrencilerin kendilerini geliştirmelerini hedefliyoruz. Ayrıca öğrencilerin burada staj yapmalarını sağlıyoruz. Yapılan çalışmalarla ülkemiz ve dünya medyasının aranan bilgili ve tecrübeli eleman ihtiyacını karşılamak, mezun olan öğrencilerimizi diplomalarını aldıklarında göreve hazır olduklarını göstermek istiyoruz.”

2013 Ağustos 9


Ahmet BÖKEN:

“Sevmeden yapılamayacak meslek Medya” Haber denilince ilk akla gelen yöneticilerden biri olan Ahmet Böken, Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileriyle bir araya geldi. TRT Haber Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Böken ile Zirve Radyo’da medya üzerine konuştuk. Haber: Yusuf Salih KAHYAOĞLU

A

hmet Böken’i insanlar “TRT Haber Genel Yayın Yönetmeni” olarak biliyor. Bunun dışında Ahmet Böken kimdir? • Ben liseden Bilgisayar bölümü mezunuyum. Üniversiteden ise İletişim Fakültesi mezunuyum. İstanbulluyum. Yaklaşık yirmi yıldır bu sektörde çalışıyorum. Daha önce Samanyolu grubunda çalıştım. Sonrasında bir müddet yurt dışında çalıştım. Şimdi TRT’de çalışıyorum. Bugüne kadar 3-4 kanalın kuruluş süreçlerinde yer aldım. Bundan dolayı bir medya kurmanın, böyle bir radyo kurmanın ne türlü zorlukları, güzellikleri olduğunu bizzat yaşayarak 10 Ağustos 2013

bilen birisiyim. Medyanın her biriminde rol aldınız. TV muhabirliğinden şefliğe, editörlükten sunuculuğa varıncaya kadar... Son olarak da genel yayın yönetmeni. Hep koşturan kişi olma-

dan evvel bilseydiniz, yine televizyoncu olmayı seçer miydiniz? • Güzel bir soru. Şundan dolayı benim bu tür konuşmalar yaptığım yerlerde hep söylediğim bir şey var. Yeryüzünde sevmeden yapılamayacak bir meslek varsa, o da medya mensupluğudur. Bu iletisim.zirve.edu.tr


bir iş değildir. Bu hayatın ta kendisidir. Ben de mesleğimi seviyorum. Hem yazılarınızı okuyan, hem de sosyal medyadan sizi takip eden biri olarak şunu sormak istiyorum. Gazetelerin okuyucuya ulaşması için saatler vardır. Televizyon kanallarının izleyiciye ulaşması için dakikalar vardır. Bununla birlikte hep tartışılır hangisinin daha zor olduğu. Sizce hangisi daha çetrefilli? • Televizyon haberciliği, gazete haberciliğine nazaran daha zor. Mesela bir gazete muhabiri, bir ajans muhabiri telefonla bağlantı kurarak bir bakandan bilgi alabilir. Bir bürokratla konuşabilir. Ses kaydı yapabilir. Bunları yazıya döküp haberini yazabilir. Ama

televizyonda o bakana, o milletvekiline, o yetkiliye ulaşmak zorundasınız. Onun görüntüsünü almak zorundasınız. Aldığınız görüntüyü merkeze geçmek zorundasınız. Sonra haberinin metnini yazıp, seslendirmesini yapıp, montajını bitirip, yayına hazır hale getirmek durumundasınız. Yayına hazır hale geldikten sonra görüntüler bir masaya gelmeli. Masadaki resim seçici onu doğru seçmeli. Sesçi o sesi zamanında açmalı. Playlistçi onu zamanında oynatmalı. KJ operatörü altına isimleri doğru yazmalı. Uplinkçi onu uzaya doğru göndermeli ve vericilerdeki adamlar doğru çalışiletisim.zirve.edu.tr

malı ki o haber seyirciye ulaşsın. Son yıllarda dünyada ve ülkemizde yaygınlaşan sosyal medyanın dili ve üslubu hakkında ne düşünüyorsunuz? • Sosyal Medya şu an kendi dilini kendisi oluşturuyor. Açıkçası biz de o dili öğrenmeye çalışıyoruz. Ben sosyal medya ilk çıktığında “bu işlere girmeyeceğim” dedim. Bana vakit kaybı gibi geliyordu. Sonra sosyal medyada olmazsam yeni dünyanın yeni insanlarıyla konuşamayacağımı ve onlarla anlaşamayacağımı fark ettim. Şu anda sosyal medyanın dilinden hoşlanmayabiliriz. Ama yeni bir sosyal medya dili oluşacak. Bu dili hepimiz beraber kuracağız ve oluşturacağız. Bir etkileşim ve iletişim vasıtası olacak bizim için.

TRT olarak sosyal medyayı verimli bir şekilde kullanabiliyor musunuz? • Biz sosyal medya danışmanları olan bir yayıncı kuruluşuz. Geçenlerde TRT Haber’e saldırı oldu sosyal medya üzerinden. Bizde çıkmayan bir haber bizde çıkmış gibi gösterildi ve zor duruma düştük. Biz bu haberden haberdar olduk. Ne yapacağımızı danışmanlarımızda görüştük. Onunla ilgili gerekli yazılım ve gerekli deşifrasyon çalışmaları yaptık. Bütün bu yaptığımız çalışmalar 40 dakika sürdü. 40 dakika sonunda bizimle ilgili aleyhimizde atılan yüzlerce tweet, bizim lehimizde atılan binlerce tweete döndü. Tüm bunlar bize şunu gösteriyor. Sosyal medya çok önemli düzgün bir şekilde kullanılmalı. Biz de kullanmaya çalışıyoruz.

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni ziyaret ettiniz. Stüdyoları, çalışma ortamlarını gördünüz. İzlenimleriniz ve iletişim fakültesi öğrencilerine tavsiyeleriniz nelerdir? • Artık nerede olduğunuz değil, ne yaptığınız önemli. Yıllar önce çalıştığım bir kanalda İstanbul’dan Ankara’ya görüntüleri uçakla gönderiyorduk. Şimdi TRT Washington muhabiri, çektiği görüntüyü eş zamanlı olarak bizim ftp sunucumuza atabiliyor. Okulunuzun nerde olduğu önemli değil. Üniversite’deki insanların kendini nerede hissettiği önemli. Ben bu iletişim fakültesinde o motivasyonu, istek ve arzuyu gördüm. Bundan sonraki iş sizin elinizde; sizin çabanıza, kalbinizdeki motivasyona, gözlerinizdeki ışığa kalmış. Ne kadarsanız o kadarız...

2013 Ağustos 11


“Sesin Efendisi Olun” Ünlü Aranjör Cengiz Köroğlu, Zirve Üniversitesi öğrencilerine seminer verdi. Sesin yapısı ve sesin yönetiminden bahseden Köroğlu, “Sesin efendisi olun, sese hakim olun.” diyerek gençlere iletişim sektöründe sesin ne kadar önemli olduğunu vurguladı. Haber: Çağlayan Bilal KAŞUKÇİ

S

ese gereken önemin verilmediğine değinen Köroğlu, “Yoldan geçen biri bu işi yapamaz, ses organizasyonuyla ilgilenen ve müzik yapan insanlar öncelikle dinleme, sesi ayırt etme becerisi başta olmak üzere her türlü ses eğitimi almış olmaları gerekir. Bu yetenekleri olan arkadaşlar müzik sektöründe başarılı olabilirler.” diyerek ses konusunda eğitimin önemini dile getirdi.

•Seminerin devamında sesle alakalı videolar izleten Köroğlu, ekranın sadece kamera açısından ibaret olmadığını, kameranın açısı dışında izleyenlerin görmediği bir çok yer olduğunu ve bu bölgelerde çıkan seslerin izleyiciye duyurulmadığını belirtti. Yayının ve sesin kaliteli olabilmesi için konuşmaların izleyicilere gerçek tonuna yakın olarak çıkartmaya çalıştıklarını söyleyen Cengiz Köroğlu bunun hiç kolay bir iş olmadığını belirtti. Köroğlu, bunun için fiziğin akustik bölümü ve elektro aletlerden iyi anlamak gerektiğinin altını çizdi. Müzikle ilgili konuşurken “İnsanların canlı yayınlarda özellikle sesle alakalı yayınlar ve şarkı programlarında alışılagelmiş bir yanlışlık var. Yayında bir problem olduğunda sesçilerin hemen bir günah keçisi ilan edilmesi teknik ekibi zan altında bırakıyor. Ben de buna tüm gücümle karşı çıkıyorum ve çıkacağım.” diyerek öğrencilere dikkatli olmalarını ve yapacaklarsa bu mesleği severek yapmaları gerektiğini söyledi.

iletisim.zirve.edu.tr



WE ARE THE WORLD FOR

ZiRVE

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema Bölümü 2. sınıf öğrencilerinin yaklaşık olarak iki aydır uğraştıkları “ We Are The World For Zirve” çekimleri ve montajı tamamlanarak 29 Mayıs 2013 tarihinde yayınlandı.

UNIVERSITY

K

esintisiz olarak üç gün süren çekimlerde bölüm öğretim üyelerinden Yönetmen Haluk Göl, Usta Fotoğrafçı Yusuf Kadri Şirinkan ve Yrd. Doç. Dr. Farahnaz Amiri çekimlerin her aşamasında öğrencilere büyük destek verdi. Uzun soluklu bir döneme yayılan çekimlerde İletişim Fakültesi öğrencileri arasında önemli bir görev dağılımı yapıldı. Kamera arkası ekibinde yaklaşık olarak 20 kişi görev yaptı. Öğrencilerin bir kısmı kamera ekibi bir kısmı dekor ve sahne düzenlemeleri bir kısmı ise ışık ve cast ekibiyle ilgilenerek ortaya profesyonelce bir iş çıkarıldı.

14 Ağustos 2013

Haber: Pelin İNAL

Efsanevi sanatçı Michael Jackson’ın kaleminden alıntı olan ve dünya barışını anlatan “We are The World” adlı şarkının seçiminin ardından yapılan toplantılar neticesinde uygun oyuncular da belirlendi. Hemen ardından Sinema TV Uygulama stüdyolarında özel olarak dekor hazırlandı. Kültürel öğrenci zenginliğiyle en önemli üniversiteleri arasında kendine yer edinen Zirve Üniversitesi bünyesinde eğitim görmekte olan öğrenciler de bu çalışmaya yoğun ilgi gösterdi. Klipte; Dünya’nın 54 farklı ülkesinden gelen öğrencilerle Türkiye’nin farklı illerinden gelen öğrenciler “We Are The World For Zirve”

iletisim.zirve.edu.tr


laşım sitelerinde tıklanma rekoru kırıyor. Michael Jackson ve Whitney Houston gibi ünlü sanatçıların yorumladığı, dünya barışını anlatan “We are The World” adlı şarkı Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin hazırladığı çalışma ile sosyal paylaşım ağlarında tıklanma rekoru kırıyor. 29 Mayıs 2013 tarihinde yayınlanan klip

çekimleri için kamera karşısına geçti. Çekim süresince İletişim Fakültesi öğrencileri Profesyonel bir çalışma ortamı ve disipliniyle son dakikaya kadar elinden gelenin en iyisini yaparak bu klipin ortaya çıkmasının en önemli mimarları oldu. Çekim aşaması tamamlanan klipte öğrenciler; bölüm öğretim üyeleri Haluk Göl, Yusuf Kadri Şirinkan ve Yard. Doç. Dr. Farahnaz Amirinin koordinesinde devriyeli olarak klipin montajını yaparak, montaj süresince durum değerlendirmeleri yaptı. Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin hazırlamış olduğu çalışma sosyal payiletisim.zirve.edu.tr

4 gün gibi bir zaman zarfında 7596 kişi tarafından izlendi. Hazırlanan klipte Zirve Üniversitesi’nde eğitim görmekte olan 54 farklı ülkeden gelen öğrencilerle Türkiye’nin farklı illerinden gelen öğrenciler yer almakta. Hazırlanan video ile ilgili bilgi veren Radyo TV Sinema Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan; “Öğrencilerimizin bir sene boyunca gördükleri derslerin bir uygulamasını yapmak istedik. İki aydan beri sürdürdüğümüz çalışmalar neticesinde fakültemiz ve diğer fakültelerden 100’e yakın öğrencimiz görev aldı. Çekim, kurgu ve montajını

kendi fakültemizde yaptık. Bu çalışma ileride yapacağımız çalışmaların bir ön habercisidir. Yapım yönetim ve kurguda emeği geçen, Haluk Göl, Yrd. Doç. Dr. Farahnaz Amiri ve Yusuf Kadri Şirinkan hocamızla birlikte bütün öğrencilerimizi tebrik ediyorum.” dedi. Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenlerinin önderliğinde RTS öğrencilerinin hazırlamış olduğu bu çalışmanın Türkiye’ye ve tüm dünyaya önemli bir mesaj verdiğini dile getiren Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa, “İletişim Fakültesi akademisyenleri ve öğrencilerimizin hazırlamış olduğu bu çalışmada emeği geçen herkesi tebrik ederim. Sosyal Paylaşım ağlarında yayınlanan bu videonun bu kadar kısa bir sürede tıklanma rekoru kırması iyi bir başarıdır. Akademisyenlerimizin öğrencilerimizle beraber gerçekleştirdiği bu tür projeler onların iş hayatında ki başarılarını destekleyecektir.” dedi.

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin hazırlamış olduğu videoya bu linkten ulaşabilirsiniz. http://www.youtube.com/ watch?v=esnTacf-ct8

2013 Ağustos 15


SPORUN ZİRVESİ, ZİRVE’NİN SESİ Haber: Elif BAHÇECİOĞLU

B

üyük hedeflerle 2009’da kurulmuş bir üniversite... Peki bu hedefler aklınıza ne getiriyor? İyi bir dil eğitimi? Her fakültede açılacak bölüm sayısı? Eğitimin kalitesi? Güçlü akademik kadro? Kampüs imkanları? Sizce bunlar ne kadar yeterli? Zirve Üniversitesi, bir üniversitenin temel yapı taşları olan tüm bu özellikleri barındırmanın yanı sıra, aynı zamanda farklı bir alana da önem veriyor. Eğitim-öğretim hayatına başladığı günden beri “Eğitimin Zirve’sinde” sloganıyla markalaşma yolunda hızlı adımlarla ilerleyen Zirve Üniversitesi’nin diğer bir büyük hedefi de sporun zirvesini yakalamak. Zirve Üniversitesi Spor Şube Müdürlüğü, öğrencilere bu alanda geniş imkanlar sunarak, farklı spor dallarıyla her yıl bünyesine yeni aktiviteler kazandırıyor. Üstelik bu aktiviteleri sadece sosyal faaliyet olsun diye değil, birçok branşta üniversitemizi temsil edecek başarılı sporcular yetiştirmek için yapıyor. Kurulduğu günden bugüne karate, tekvando, salon futbolu, sat-

16 Ağustos 2013

ranç, masa tenisi, kort tenisi, havalı tabanca ve tüfek, judo, halter, yüzme, eskrim ve basketbol gibi branşlarda, spora olan üniversite desteğini sonuna kadar hissettiriyor. Zirve Üniversitesi, kapalı alan spor salonu, açık alan spor tesisleri ve fitness salonuyla öğrencilere sunduğu geniş imkanlar dışında, milli sporcuları da burslu okutarak spora ve sporcuya verdiği değeri gösteriyor. Türkiye’de spor dallarıyla büyük başarılara imza atan Zirve Üniversitesi, özellikle bu başarılarda atıcılık ve basketbolla öne çıkıyor. Bu başarılarda sporcuların, kendi çabaları, emekleri, yeteneklerinin yanı sıra antrenör, idareci ve yöneticilerle olan iletişimi ve antrenmanlara verdikleri önem de dikkat çekiyor. Bu yıl atıcılık branşında milli sporcular, havalı tabanca ve havalı tüfekte üniversiteler ve kulüpler arası birçok Türkiye şampiyonluğuna ulaştı ve sadece ülkemizde değil, Dünya Şampiyonası’nda da üniversitemizi temsil hakkı kazandı.

17. Akdeniz oyunlarında da yine milli sporcularımız ülkemizi ve üniversitemizi temsil ederek yeni başarılara imza atacaklar. Zirve Üniversitesi Basketbol Takımı’ysa adeta bir gurur tablosu. Bu yıl üç kulvarda mücadele eden Basketbol Takımı başarıdan başarıya koştu. Sezonu üç kupayla tamamlayarak hem üniversiteler süper ligine yükseldi, hem birinci ligde şampiyon oldu ve hem de Türkiye’de ilk kez bu yıl uygulanan Ünilig’de Türkiye şampiyonu olarak tarihe geçti. Böylelikle Zirve Üniversitesi farkını açık ara ortaya koydu. Ayrıca Spor Şube Müdürlüğü; organize ettiği üniversiteler arası, ve üniversite içi (hem öğrencilere hem personele yönelik) turnuvalar, açtığı spor kursları, gerçekleştirdiği spor panelleri, ev sahipliği yaptığı basketbol ve satranç gibi branşlardaki müsabakalar ile Zirve Üniversitesi’nin sesini spor dallarıyla da duyurup, Dünya’nın sayılı üniversiteleri arasına girmeye aday bir üniversite....

iletisim.zirve.edu.tr


iletisim.zirve.edu.tr

2013 AÄ&#x;ustos 17


TÜRKİYE’NİN USTA KARİKATÜRİSTİ

SALİH MEMECAN... Onun bir çizgisi var. Hayatı çizgiler üzerinden görüyor, çizgiler üzerinden gösteriyor. Onca farklı çizgisinin arasında dosdoğru bir çizginin peşinden gidiyor. Bir sürü karalamanın içinde cetvelle çizilmiş bir tek doğruyu koruyor belki. Üstünü çizmeye çalışanlar hep oldu, o da kimilerini çizdi… Ama bir gerçek var ki; o hep konuşuldu. Memecan ile karikatüristliğini, ‘çizgisi’ni, geçmişini, medyayı, tarafsızlığını ve başında olduğu Medya Derneği’ni konuştuk...

S

alih Memecan’ı gazetelerdeki çizimlerinden ve Medya Derneği’ndeki başkanlığından biliyoruz. Bunun dışında Salih Memecan nasıl birisidir? • İyi biriyim valla. Öyle duyuyorum. (Gülüyoruz) Karikatüristim ama çok çalışkan bir karikatüristim. Günde minimum üç çizim yapıyorum. Gazetenin birinci sayfası için Bizim City’i çiziyorum. Arka sayfaya Sizinkiler’i çiziyorum. ATV’nin çizgi filmlerini yapıyorum. İki haftada bir Aktüel dergisine karikatür çiziyorum. Sonra “Limon ile Zeytin” kitap projeleri ve çizgi filmleri var onlarla uğraşıyorum. Yoğun bir iş hayatım var. Hemen hemen her gün çizerek fenomen olan Salih Memecan siyasi karikatürleriyle bazen alkış topluyor, bazen de tepki alıyor. Bu durumu nasıl karşılıyorsunuz? • Bu durumu çok normal karşılıyorum. Zaten öyle olması lazım. Herkes seni 18 Ağustos 2013

seviyorsa belli ki bir şeyleri incitmiyorsun, o zaman da karikatürist olarak işini doğru yapmıyorsun demektir. Birilerinin sana kızıyor olması lazım. Birileri de sevebilir ama karikatüristin birilerini kızdırması lazım. Karikatür çizme süreciniz günlük olarak nasıl işliyor? • Nerden çizdiğime bakıyor. Bazen Türkiye’den çiziyorum, bazen

Amerika’dan çiziyorum. Türkiye’den yapıyorsam işlerimi, 15:00 gibi başlıyorum düşünmeye. İlk başta ATV’nin Bizim City’sinin konusunu buluyorum. Ana karelerini çiziyorum ve onu arkadaşlara yolluyorum. Onlar geri kalan üç dört saatlik zaman diliminde çizgi film haline getiriyorlar. Sonra Sizinkiler’i yani Limon ile Zeytin’i çiziyorum. Ondan sonra gazetenin siyasi karikatürünü çiziyorum. iletisim.zirve.edu.tr


Bütün bu olanları yapmak için nereden besleniyorsunuz? • Bütün bunları yapmak için de gün içinde haberleri takip etmek, köşe yazılarını okumak lazım. Türkiye’de ve Dünya’da ne olup bitiyor bilmek gerekiyor. Ben de gündemi takip ediyorum. Olanlara duyarsız kalmıyorum. Hocam üç yıl önce Medya Derneği başkanı oldunuz. Medya Derneği başkanlığıyla size yüklenen misyon ne oldu? • Medya Derneği Türkiye’de 25 tane yayın kuruluşunun bir araya gelerek kurduğu bir dernek. Amacı da medyadaki değişimi, Türkiye’deki değişimi, demokratikleşmeyi, çeşitliliği medyaya yansıtmak. Şimdiye kadarki medya derneklerine, basın ve gazetecilik derneklerine bakınca hep tek seslilik görüyoruz. Halbuki Türkiye şimdi çok sesli. Türk medyası da çok sesli. Bana yüklenen görev de o çok sesliliği sağlailetisim.zirve.edu.tr

mak oldu. Amacımız değişen medyayı iyi anlamak, onu üyelerimize ve diğer gazetecilere anlatmak. Hocam medyadan söz etmişken, medyada tarafsızlık diye bir şeye inanıyor musunuz? • Yok inanmıyorum. Tarafsızlık diye bir şey yok. Herkesin bir fikri, dünya görüşü, tarafı vardır. Tarafsız olmak diye bir mecburiyet de yok. Belki eskiden olabilirdi. Bir tane televizyon kanalı var diye. Şimdi insanların seçme hakkı var. Herkes istediği gazeteyi alır. Habercilikte taraf olunması normal mi? • Tabii. Habercilik başka bir şey.

Haberi mümkün olduğu kadar objektif vermek zorundasınız. Ama başlığı seçişinden, haberde neyi öne çıkardığına kadar her şey bir taraf olmanın ifadesidir. Hocam Türkiye’de medyanın kalbi İstanbul’da ama Zirve Üniversitesi’nde iletişim fakültesini, çalışmaları, stüdyoları gördünüz. İzlenimleriniz nelerdir? • Çok ümit verici. İnsanın görünce hoşuna gidiyor. Şu programı bile burada yapıyor olmamız bana büyük keyif veriyor. Yepyeni bir stüdyo ve yeni bir sunucu. (Gülüyoruz) Burada programlar yapılıyor. Öğrenciler fikirlerini bu stüdyoda söylüyor. Bunların hepsi gurur verici bir tablo.

2013 Ağustos 19


Yönetmen Adayından

HOLLYWOOD Dünyaya tek pencereden bakan birine göre değil sinema. Bu yüzden baş koyduğum yönetmenlik yolunda dünyada sinemaya dair ne yapılıyorsa ve ne kadar farklı bakış açısı varsa hepsini gözlemlemek ve tanımak istiyorum. Bu hedeflerim doğrultusunda bu yılki durağım dünya sinemasını yönlendiren; Hollywood.

Z 20 Ağustos 2013

Ziyareti

Haber: Burak YILMAZ

irve Üniversitesi İletişim Fakültesi 2. sınıfın bitiş dönemine yaklaştığımızda HASNA’ya ev sahipliğini yaptığı bir proje için başvuru yaptım. 300 başvuru arasından iki aşamalı eleme usulüyle gerçekleştirilen (CV ve sözlü mülakat) mülakatta başarılı olup ve Türkiye’den projeye katılmaya hak kazanan 6 öğrenciden biri oldum. 18 Mayıs - 1 Haziran tarihleri arasında gerçekleşen proje kapsamında, 2 hafta boyunca Hollywood’da yoğunlaştırılmış sinema eğitimi aldım. Side By Side: Digital Stories’te Türkiye, Amerika, Ermenistan ile ilgili gerçekleştirilecek ortak film ve fotoğraf projesine Amerika ve Ermenistan’dan da 6’şar kişi katıldı.

iletisim.zirve.edu.tr


Proje kapsamında Ermenistan gibi Türkiye ile tarihi ve siyasi bazı sorunlar yaşayan bir ülkeden arkadaşlar edindim. Türkiye’ye bir de onların gözünden bakmayı denerken ülkemi tanıtma fırsatı yakaladım. Baştaki uzak tutumumuz çabucak sona erdi. Eğitimde öncelikle çatışma, müzakere ve sosyal medya konulu eğitimler aldıktan sonra senar-

yo yazım tekniği karakter oluşturma film yorumlama gibi sinema dersleri gördük. 3 Türk 3 de Ermeni öğrencinin yer aldığı 6’şar kişilik olarak oluşturulan gruplara 2 saat içerisinde film yapma görevi verildi. Benim içinde bulunduğum grupta yönetmenlik görevi bana verildi.

iletisim.zirve.edu.tr

29 Mayıs’ta gala gecesi gerçekleşti. Amerika’nın seçkin kişileri, ABD Hükümetine bağlı kişilerin ve Amerikan Sineması’nın ünlü yönetmenlerinin katıldığı gala gecesinde en çok alkış alan film “A Tint of Harmony” isimli yönetmenliğini yaptığım film oldu. Filmde kendisiyle çatışan bir kişinin birkaç saatlik arayışı anlatıldı. İlginç geçişleriyle farklı bir anlatım tarzı ve kurguya sahip film, müzik seçimiyle de tüm misafirleri kendisine hayran bıraktı. Gala gecesinden sonra Amerikan TV’leri film hakkında benimle röportaj yaptılar. Daha önce Romanya, Fransa, Slovakya, Bosna Hersek, Senegal ve Afganistan gibi ülkelere çeşitli konularda projeler ve film çekimleri için gitmiştim. Yönetmen olma idealim doğrultusunda sadece okulda aldığım teorik eğitimle kalmıyor tüm dünyada sinema alanında yapılan faaliyetleri takip ediyorum. Elimden geldiğince bu faaliyetlerde yer almaya çalışıyorum. Hollywood’daki bu yılki eğitimimde ve ziyaretimde de gerçekleştirdiğim başarının haklı gururunu yaşıyorum.

2013 Ağustos 21


“ ZAMAN GAZETE VE TASARIM GÜNLERİ”

18-25 Haziran 2013 tarihleri arasında İstanbul’da “ Zaman gazete ve tasarım günlerinin 8’inci” buluşması düzenlendi. +1t tasarım günlerine Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinden Kenan Açıkgöz ve Demet Oğrak katıldı.

Z

aman Gazetesi katkılarıyla bu yıl 8. si düzenlenen +1t Gazete Tasarım Günleri programına 2 bin 200 başvurudan sadece 400 kişi kabul edildi. Gerek yurt içi gerekse yurt dışından alanında uzman gazete yazarları, tasarımcılar ve illüstratörlerin katıldığı seminerde; tasarıma dair tüm detayların üzerinde duruldu. Seminer süresince katılımcılar; belgesel fotoğrafçısı Joachim Ladefoged dünyaca ünlü İllüstratör Anita Kunz , The Guardian Gazetesi’nden Mark Porter, Conde Nast Traveler dergisi grafik editörü John Grimwade ve tasarım uzmanı Roger Black, gibi simaları yakından tanıma fırsatı buldu. Programa yurt içinden ise Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, ünlü karikatürist Salih Memecan, 3G bağlantısıyla Gazeteci-Yazar Cüneyt Özdemir ve Haber Türk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı katıldı.

22 Ağustos 2013

Gazeteciliğin yanında önemli bir değer olan tasarımcılığın önemine değinen konuşmacılar, bir çok gazetenin mizanpaj, sayfa düzenini ve tasarımını en ince ayrıntısına kadar inceledi. Kurulan atölye ortamıyla kendi gazetelerini tasarlayarak öğrendiklerini uygulama şansı bulan katılımcılar, Zaman Gazetesinin organize ettiği Boğaz turuyla haftanın yorgunluğunu attı. Eğitimin son gününde katılımcılar için hazırlanan kokteyl sonrasında sertifika töreninde gazete tasarımında dereceye giren öğrencilere ödülleri takdim edildi. Gazete ve Tasarım günlerine katılan Kenan Açıkgöz; “Böylesine eğitici bir programa seçilmek bizler için çok gü-

zel bir deneyim oldu. Gerek yurt içi gerekse de yurtdışından programa gelen editör ve tasarımcılarla birebir görüşüp Gazete tasarımın ip uçlarını ve kafamıza takılan birçok sorunun cevabını öğrenme fırsatı bulduk. Gazete ve Tasarım üzerine 5N1K’nın yanında tasarımın ne kadar önemli olduğunu uygulamalı olarak öğrendik bu bizim için büyük bir şanstı” şeklinde konuştu. İletişim Fakültesi öğrencilerinden Demet Oğrak ise bu program sayesinde diğer üniversitelerden gelen öğrencilerle ortak çalışmalarda bulunmanın kendisini cesaretlendirdiğini, bir gazete oluşturulurken nelere dikkat edildiğini ve tasarımı işin ustalarından öğrenmenin mutluluk verici olduğunu” söyledi.

iletisim.zirve.edu.tr


iletisim.zirve.edu.tr

2013 AÄ&#x;ustos 23


Serkan Ayman (Stüdyo Bahçekat)

Haber: Gökhan BÖLÜKÇÜ

M

erhaba Serkan Ayman! Müziğe başlama hikayenizi bizlerle paylasir mısınız? • Öncelikle size de merhaba.(Gülüyor)1990 yılında Kabataş Erkek Lisesi son sınıftayken bugün de hala görüşmekte ve birlikte müzik yapmakta olduğum 3 sınıf arkadaşımla bir grup kurup çalmaya başladık. Bu davulla ilk tanışmam oldu. Sonrasında İTÜ’ye girdim ve oradaki zamanımın çoğu mühendislik öğrencisi değil de konservatuar öğrencisi kıvamında geçti. Sürekli olarak Kültür ve Sanat binamızın içinde bulunan prova odamızdaki davulun tepesindeydim. Birçok yetenekli genç müzisyen arkadaş edindim. Birlikte çaldık, dinledik, tartıştık ve geliştik. Uzun yıllardan beri müzik sektöründesiniz, hem müzisyen kimliğinizle hem de stüdyokayıt işleri ile... Müzik sizin için ne anlam ifade ediyor? • İTÜ’den mezun olmaya yakın, müziğin benim için ne anlam ifade ettiğini sorgulamaya başladım.

24 Ağustos 2013

iletisim.zirve.edu.tr


Sadece bir hobi miydi? İnandığım, hissettiğim, müziğin benim için bir yaşam biçimi olduğuydu. Ama bu serüvene körü körüne giremeyecek kadar da temkinliydim. Kendime, karar vermek için 2 yıl verdim. Mesleğimle ilgili olarak iddialı 3 ayrı kurumda staj yaptım, bir yandan da geceleri sahneye çıkıp para kazanmaya çalışıyordum. Sonunda hayatım boyunca yapmak istediğim işin müzik

daha organik ve gerçekçi. Biz de kolları sıvadık ve bu hayalimizi gerçeğe dönüştürmek için planlamaya başladık.

olduğuna karar verdim. İlk senelerde sadece sahne müzisyenliği yaptım. 2000 yılında, bir prova stüdyosu olarak kurduğumuz Drum&Bass, bana bir yandan stüdyo işletmeciliği bir yandan da davul öğretmenliği tecrübesi kazandırdı. Şimdi de BahçeKat’ta kayıt müzisyenliği yapıyorum ve aranjörlük hatta prodüktörlük yaptığım birkaç proje sayesinde müziğe farklı perspektiflerden bakmanın tadını çıkarıyorum. Mutfaktan sahneye müzikle hep iç içeyim. Hobisini mesleğe dönüştürmeyi başarmış herkes kadar keyifliyim diyebilirim.

ma kararımızın ardından Oya ile bir defter alıp, ‘bir kayıt stüdyosunda ne isteriz ve ne istemeyiz’ listesi yaptık. Bunların bazıları müzikal ve teknik bazıları ise yaşam alansal ve huzur üstüne maddelerdi. Burada müzik üretileceğini unutmadan gerçekten keyifli bir stüdyo tasarlamaya gayret ettik. Mimar arkadaşımız Taner Özsevinç de bunu gerçeğe dönüştürme konusunda fikirleri ve ekibiyle bize destek oldu. Ekim 2010’da mekanı bulduk, Ocak 2011’de inşaatlar başladı ve Kasım 2011’de ilk kayıtlarımızı almaya başladık. Aylarca süren titiz ve yorucu sürecin ardından içeri cihazları kurup çalmaya başlamanın nasıl bir his olduğunu tahmin edersiniz. (Gülüyor)

Bahçekat Stüdyolarını açmak nerden aklınıza geldi? • Oya Erkaya ile birlikte son birkaç yıldır evdeki küçük stüdyo odamızda müzikler kaydedip, jingle’lar ve aranjeler yapıyorduk. Bu Oya için yeterli gibi olsa da bir davulcu için tatmin edici olamıyordu. Çünkü davulların başına geçip çalmak, onları midi olarak programlamaktan daha heyecanlıydı, sonuç da kesinlikle

iletisim.zirve.edu.tr

Oldukça sıcak bir ortam hazırlamışsınız, ne zaman açtınız, doğma süreci nasıl oldu? • Sıcak olduğunu düşünmenize sevindim çünkü bizim de öncelikle bırakmak istediğimiz etki buydu. BahçeKat’ ı kur-

Gözlemlediğimiz kadarıyla yeni açmış olmanıza rağmen yoğun bir iş potansiyeline sahipsiniz. Bunun sırrı nedir? • Bunun sırrı ‘samimiyet’. Sadece ilişkiler anlamında değil kayıt odasından salonuna hatta mutfağına kadar samimi

bir stüdyo BahçeKat. Kendinizi evinizde gibi hissederek şarkı söyleyebilir, mutfağa geçip yemeğinizi pişirebilir ya da bir köşeye geçip özel sohbetlerinizi yapabilirsiniz. Bahçekat’ta ne gibi çalışmalar yapılmakta? Sadece albüm üzerine mi? • Kurulum aşamasındaki teknik detay-

ları ve cihaz seçimlerini, tam kapsamlı albüm prodüksiyonlarına göre belirledik. Ancak zamanla, sadece albüm çalışmaları için değil, medya prodüksiyon işleri (jingle, film dizi müzikleri, seslendirme) ve hatta karaoke kayıtları için de BahçeKat tercih edilmeye başladı. Davul, vocal, grup keman kayıtları için bize gelen aranjör arkadaşlarımız da var. Bu çeşitlilikten son derece memnunuz. Şu zamana kadar kimlerin albümüne ve de başkaca hangi çalışmalara ev sahipliği yaptınız? • Belirttiğimiz gibi BahçeKat henüz çok taze, ama bu kısa süreçte birçok albüm için kayıtlar alındı, bazıları mikslendi, reklam müzikleri kaydedildi, dizi müzikleri ve sinema film müzikleri için kayıtlar alındı. Aklıma gelenler arasında: Bülent Cenkci ile iki albüm çalışması, Erdal Sönmez, Ufuk Kızıl, Şehnaz Sam, Beşiktaş FEDA zamanı albümleri, Muhteşem Yüzyıl dizisi için kayıtlar, Mutlu Aile Defteri film müzikleri kayıtları.. 2013 Ağustos 25


tamamladığımızı düşünüyorum. Bu zor elde edilebilir bir uyum. Sanırım şanslıyız (Gülüyor)

Bunlar dışında şu an kayıtları ve aranje çalışmaları devam eden Alper Yazıcı, Aytekin Ataş, Nedim Zeper, Yakup Ekin, Berk Ozbek, Cem Nasuhoğlu, Levent Okumuş ve Gökhan Bölükçü albümleri de 2013 içinde tamamlanmayı bekliyorlar.

Eşinizle birlikte sahne almak nasıl bir duygu. Bir çok müzisyenin hayalidir bu aslında? • Davulcu ve basçı olarak genelde farklı ekiplerde çalışıyoruz fakat Levent Yüksel örneğinde olduğu gıbı birlikte sahne almak gerçekten keyifli… Belirtmeliyim ki sahneye çıkıp eline bas gitarını aldığında Oya bir kaplana dönüşüyor ve yanımda çalanın eşim olduğunu bana bile unutturup müziğe odaklanmamı sağlıyor. Benden çok daha disiplinli olduğunu da söylemeliyim. Onunla çalarken hata yapmamaya gayret ediyorum. (Gülüyor) Sahneden sahneye koşturduğumuz yıllar oldu. Bu dönemlerde de en güzel olan birlikte seyahat edip yurtiçinde ve dışında birçok yer gezmiş olmamız diyebilirim.

26 Ağustos 2013

Bilindiği üzere eşiniz Oya hanım da sizin gibi başarılı bir müzisyen, hayatınızda ve işinizde Oya hanımın yerini nasıl değerlendiriyorsunuz? • Oya benim eşim, hayat arkadaşım ama bir yandan da stüdyoda müzikal anlamda yol arkadaşım. Birbirimizi çok iyi

İşlerden dolayı birbirinize zaman ayırabiliyor musunuz? Birde kızınız var. Aile ile iş dengesini kurmakta zorluk çekiyor musunuz ? • Aslında cevap sorunun içinde, burada önemli olan ‘denge’ gerçekten. Kızımız Işıl’ı da bir stüdyo insanı yaparak, fırsat buldukça birbirimize vakit ayırarak sıkıcı rutinlerden uzak durmaya çalışıyoruz. Önümüzdeki zamanlar için projeleriniz nelerdir? • Daha çokça kayıtlar yapmak, kaliteli prodüksiyonlara imza atmak. Müzik endüstrisine değerli işler kazandırabilirsek ne mutlu bize.

iletisim.zirve.edu.tr


iletisim.zirve.edu.tr

2013 AÄ&#x;ustos 27


Zirve Radyo

Bedirhan Gökçe

Eşliğinde Açıldı

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi uygulama radyosu olan Zirve Radyo Bedirhan Gökçe’nin katılımı ile açıldı. Haber: Çiğdem KELEŞ

G

aziantep’in ilk İletişim Fakültesi olan Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerine, uygulamalı radyo eğitimi sunacak olan Zirve Radyo’nun açılışı ünlü şair Bedirhan Gökçe’nin katılımı ile gerçekleşti. Açılış kokteylinin ardından gerçekleşen törende Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa ve

si öğrencilerimiz bir radyonun sıfırdan nasıl kurulduğunu görme fırsatını elde ettiler. Radyonun kurulmasında emeği geçen tüm Zirve Üniversitesi akademik kadrosuna, öğrencilerine ve idari personeline çok teşekkür ederim. Zirve Radyo’nun Zirve Üniversitesi’nin sesini tüm dünyaya duyuracak bir radyo olmasını temenni ediyorum.” dedi.

lunan Zirve Radyo’yu küçümsemeyin. Artık günümüzde ulusal radyo, yerel radyo ve üniversite radyosu gibi kavramlar yok. Her radyo ulusaldır. Bu yüzden radyonuza dört elle sarılın. Güzel işler yapmak için çaba gösterin.” dedi. Bedirhan Gökçe, Zirve Üniversitesi’nin öğrencilerine verdiği değere değinirken, bu radyoyu kurarak adına yakışır bir şekilde zirvede olan bir üniversite olduğunu ispatladığını belirtti. Açılışın ardından Zirve Radyo stüdyolarından Gaziantep’e ve tüm Türkiye’ye seslenen Bedirhan Gökçe, Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa’nın istek şarkısına yer verdi. Kral FM ve Zirve Radyo ortak yayın yaptı

ünlü şair Bedirhan Gökçe birer konuşma yaptı. Prof. Dr. Adnan Kısa konuşmasında Gaziantep’in kurtuluşunun(25 Aralık) 91. yıl dönümüne isabet eden Zirve Radyo’nun açılışının Zirve Üniversitesi açısından çok büyük bir önem arz ettiğine değindi. Prof. Dr. Adnan Kısa: “İletişim Fakülte28 Ağustos 2013

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi Yusuf Salih Kahyaoğlu ile kısa bir röportaj gerçekleştiren ünlü şair Bedirhan Gökçe, Zirve Radyo’nun, Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri açısından çok büyük bir şans ve imkan olduğunu dile getirdi. “Zirve Üniversitesi öğrencileri olarak çok şanslısınız. İletişim Fakültesi bünyesinde bu-

Kral FM’deki “Üçüncü Sayfa” adlı programı hazırlayıp sunan Bedirhan Gökçe, 25 Aralık tarihli yayınını Kral FM ile ortak olarak Zirve Radyo’da gerçekleştirdi. İletişim Fakültesi öğrencilerinin heyecan içinde bekledikleri yayın gece saat 23:40’ta başladı. Açılışının ilk gününde canlı yayına geçen Zirve Radyo, gençlerin düşüncelerini pratiğe dökmeleri açısından büyük bir imkan olma yolunda ilk adımını atmış oldu.

iletisim.zirve.edu.tr



Genç İletişimciler Dijital TV Paneline Katıldı Uydu Dünyası Dergisi tarafından organize edilen Sayısal TV ve İnternet Teknolojileri Paneli, 17 Mart 2013 Pazar günü Gaziantep Novotel’de yapıldı. Üç oturum halinde düzenlenen panele Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan ve Mühendislik Fakültesi’nden öğretim üyelerinin yanı sıra öğrenciler, diğer üniversitelerden akademisyenler ve yayıncılık sektöründe faaliyet gösteren çok sayıda firma yetkilisi katıldı. Haber: Derya ŞAHİN

S

ayısal TV ve İnternet Teknolojileri panelinde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurumu (BTK), Türkiye Elektrik Elektronik Odaları Federasyonu (TETESFED), Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği (RATEM), İnternet Temelli TV Teknolojileri Derneği (IPTV-DER), Gaziantep Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan meslek odaları gibi sektörün önemli meslek kuruluşları yer aldı. Açılış konuşmasını Uydu Dünyası Dergisi Yayın Yönetmeni Süleyman Şahin’in yaptığı panel, RATEM Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Atılmış’ın konuşması ile devam etti. Sayısal yayıncılık ve karasal yayıncılık hakkında önemli bilgiler kaydeden Atılmış; “6 Mayıs 1927’de kurulan radyo yayınları şimdi 16 milyon hanede RadyoTV yayını olarak izleniyor. Türkiye’de 70 30 Ağustos 2013

iletişim fakültesi var ve bunlardan her yıl 6 bin öğrenci mezun olmaktadır. Televizyonu daha geniş alana yaymaya çalışmak hedefimizdir. RATEM Ukrayna’dan Hindistan’a, Sudan‘dan Kazakistan’a kadar uzaktan erişimli eğitim gerçekleştirmek amacıyla düşünülmüş bir akademidir ve BBC Akademi ile bu amaç doğrultusunda anlaşma imzalamıştır.” ifadelerini kullandı. BTK’yı temsilen panele katılan Dr. Ayşe İnalöz, “Sayısal Yayıncılığa Geçişin Faydaları ve Bunun Tüketici-Endüstri Açısından Önemi, Karasal Yayıncılık Platformunun Gelişimi ve Uluslararası Koordinasyon Çalışmaları” adlı sunumunu gerçekleştirdi. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Uğur Kesen de yaptığı sunumda yayıncılığın artık koaksiyel kablodan fiber optik teknolojiye kaydığını ve bu alanda

teknik personelin yetiştirilmesi gerektiğini söyledi. Üçüncü oturumun başkanlığını yapan Gaziantep Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Emre Köksalan televizyon ve internet yayınlarının sadece teknik açıdan ele alınmaması gerektiği üzerinde durarak, içerik düzenlemelerinin de yapılması gerektiğini vurguladı. Köksalan ayrıca, “Teknoloji, hayatımıza birçok yenilik ve kolaylığı getirirken yeni davranış ve sosyal modelleri de beraberinde getiriyor. Yayınların bu tarafına da bakmamız gerekir.” diyerek ayrı bir panelin düzenlenmesi teklifini getirdi. Son derece verimli geçen panelin kapanışında yayın teknolojilerinin artık internetten ayrı düşünülemeyeceği ve internet tabanlı televizyon yayınlarının yaygınlaşacağı görüşüne yer verildi. iletisim.zirve.edu.tr


Değişen Dünyada

Haber Yazmak

Güncel, ilgi uyandıran, önemli bir olayın yazılı hale getirilmesi ve yayınlanmasına haber, bunu gerçekleştiren kişiye ise haberci diyoruz. Peki haber oluşturmak, haberci olmak bu kadar kolay mı? Haber: Çiğdem KELEŞ

G

enel literatürde kabul görmüş haber tekniklerini bilmek ve uygulamak tek başına yeterli olmasa da bunları bilmekle işin şekilsel boyutunu tamamlamış sayılabilirsiniz. Haberin içeriksel zenginliği ise bir ömre yayılan entellektüel birikim ve bol kitap okumaktan geçiyor. Geleneksel haberciliğin yerini yeni bir haber anlayışına bıraktığını da unutmamak gerek. Özellikle haberi hızlı verme özelliğinin, dijital medya tarafından yazılı basından kapılması ile detay habercilik zihniyeti daha fazla önem arz etmeye başladı. Sosyal medyanın gücüne güç katması ile şok haber kavramı yazılı basın için artık söz konusu değil. Önemli bir olayın gerçekleşir gerçekleşmez sosyal medyada işlenmesi ve duyurulması, ancak ertesi gün yazılı basına yansıyan haberlerin güncelliğini yitirmesine neden oluyor. Durum böyleyken yazılı basının haberi ilgi çekici hale getirmesi için haberde detay ve farklı bilgiler arayışına girmesi gerekiyor. Bu da daha fazla araştırmacı gazetecilik yani daha fazla haberci istihdamı anlamına geliyor. Her işte olduğu gibi haber yazmanında olmazsa olmazları var elbette: Doğru bir haber yazmak için en temel unsur haberde 5N1K kuralını uygulamak yani “Ne?, Nerede?, Ne Zaman?, Nasıl?, Neden(Niçin)?, ve Kim?” sorularının cevaplarını haberimizde vermeliyiz. Unutmayalım ki, olaya dair tüm soruların cevabını bulduğu haber en iletisim.zirve.edu.tr

doğru haberdir. “Haber ilk cümlede başlar ilk cümlede biter.” sözü ile etkili bir başlık ve spotun haberin okunurluğunu ne derece etkilediğini görebiliriz. Etkili bir başlığın ardından habere ilişkin genel bilgilerin verildiği ve haberin özetini oluşturan spot bölümü bir okuyucuyu haberin devamını okumak veya okumamak konusunda yönlendirir. Haber yazma tekniklerinden en çok kullandığımız teknikler ise; Piramit, Ters Piramit ve Dörtgen teknikleri. Piramit Tekniği, adından da anlaşılacağı üzere habere dair önemli bilgilerin haberin sonlarına doğru verildiği haber tekniğidir. Okuyucu haberin sonunu okumadan haber hakkında kesin bir bil-

en çok kullandığımız ve en fazla kabul gören tekniğimiz Ters Piramit tekniğidir. Haber türleri ise haberin yayınlanabilir önceliği belirleyen en önemli faktörlerin başında geliyor. Hard, Special ve Soft olmak üzere üç farklı haber türü mevcut. Hard haber; gündeme dair son dakika diye ifade ettiğimiz haber bültenlerine ilk sıradan girilen haberlerdir. Bu haberde detay aranmaz. Soft haber; Detayların fazla olduğu, önemli, anlık ya da son dakika bilgisinin verilmediği haber türüdür. Special haber ise başka hiç bir haberci, muhabir tarafından yapılmamış, özel haber olarak adlandırdığımız haberlerdir. Özel röportajlar bu tür haberciliğin içerisinde yer almaktadır.

Ters Piramit Tekniği, Piramit Tekniğinin aksine önemli bilgilerin ilk paragraflarda verildiği ve ayrıntıların sonlara bırakıldığı haber tekniğidir.

Haber türlerini örnekle açıklamak gerekirse; Başbakanın istifa ettiğini varsayalım. “Başbakan istifa etti” diyerek detaylara yer vermeden son dakika haberi olarak yaptığımız haber Hard haber olur. Başbakan’ın istifasına muhalefetin yorumları ve açıklamaları ise Soft haber olarak değerlendirilir. Başbakanı bulup sadece bir muhabir tarafından bir röportaj alınmışsa Special haber yapılmış olur.

Dörtgen Tekniği ise haberin bilgilerinin haberin tamamına yayıldığı bir haber tekniğidir. Okuyucu haberin tamamını okumadan haber hakkında tüm bilgileri edinemez. Genel anlamda

Bu kadar detayın içinde söylemeden geçemeyeceğim tabi, usta sunucu aynı zamanda İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Gökhan Dinç’in de söylediği gibi: “En iyi haber, yayınlanmış haberdir.”

gi sahibi olamaz.

2013 Ağustos 31


Y

irminci yüzyılda kültür, eğitim, siyasi iletişim, davranış değiştirme, toplumsal dönüşüm alanlarının bayraktar sanat dalı sinemaydı. Tiyatro, müzik, dans, yontu, resim, mimari, edebiyat gibi diğer bütün sanatları bünyesinde birleştiren sinema sanatı, beyaz perde filmleri olsun, televizyon olsun, kısa reklam filmleri olsun her kanalıyla toplumun temel inanışlarını, yargılarını, kabullerini değiştirecek etkisiyle gelişti. Bu etkinin siyasi, coğrafi pek çok ekolü bulunmasına karşın, Amerikan sineması ya da kısa adıyla Hollywood, tek başına ekonomik rakamlar, sayı ve uluslararası dağıtım olarak tek başına belirleyici bir odak oldu. Hollywood geçen yüzyılın başında Los Angeles adlı arsası ucuz küçük bir Kaliforniya sahil köyünde stüdyoların kurulmasıyla başlayarak, en büyük iç pazar olan ABD’de tek merkez oldu, elli yıldan kısa bir süre içinde dünyada tek merkez oldu ve estetik, tarz, yöntem açılarından dünyanın değer yargılarını Oscar adı verilen Akademi Ödülleri organizasyonuyla 90 yıl içinde perçinledi. Kuşkusuz sinema geçen yüzyılın ileri teknolojisi ve hakim sanat akımı olmasına ve kendine rakip olacak büyüklükte bir uluslararası sinema endüstri merkezi çıkmamasına karşın, içeride iki tehlikeli ve teknolojiye dayalı yeni iletişim kanalıyla karşılaştı. Bu tehditlerden birincisi 1960’lı yıllarda renkli televizyonun ortaya çıkması ve Uzay Yolu gibi beklenmedik çekicilikte televizyon dizilerinin akşamları insanları eve bağlamasıyla beliren rekabetti. Hollywood’un televizyona olan bakışının dışavurumunu gözlemlemek için bu dönemdeki Şebeke (Network) filminin rezil televizyoncularını izlemek gerekir. Televizyon alıcılarının 32 Ağustos 2013

Yazı: Doç. Dr. Kutluk ÖZGÜVEN

Amerikan sineması büyük bütçeli filmlere dayandıkça film sektörünün zorlandığını, seyircilerin değişen ilgisine ve maliyet dengelerine cevap veremediğinin örneklerini 2013 yaz sezonu filmlerinde izliyoruz.

ise andıran başrol uyuncuları Tom Cru Hollywood’un geçmişte en çok kaz çae eltm yön l olan, felsefi mesajlar ve Will Smith bu yaz pahalıya ma araktarı olmalarına karşın ticari baş basında kurgu-bilim filmlerinin bay ında, film de felaketler sonrası dünyas rısızlığı engelleyemediler. Her iki rinin si veren insanlığın seçme askerle uzaylılara karşı var olma mücadele n aya uym a grafinin içinde pek mantığ müthiş görsel efektler ve sinemato heyecanı uyandırmadı. senaryolarda kaybolmaları yeterli

iletisim.zirve.edu.tr


kalitesi ilerledikçe televizyon dizileri de Hollywood yöntem ve oyuncularıyla desteklenince film sanayii tek çıkar yol olarak 1970’li yıllarda giderek televizyonda asla olamayacak teknolojik ve görsel sansasyona, sürekli artan heyecana dayanmak zorunda kaldı. Bu karşı mücadelede zafer 70’lerin ortasında iki genç yönetmenin iki filmiyle simgelenebilir: Steven Spielberg’in gerilim filmi Jaws ve George Lucas’ın kurgu-bilim filmi Yıldız Savaşları. Bu ‘dağ deviren’ bomba film serileri ve ardından benzer güçte Rocky, Süperman, Alien, Kutsal Hazine Avcıları gibi film serileri, sinemanın televizyonun asla erişemeyeceği bir ortam olduğunu vurgulayan kurtarıcı filmler oldukları gibi aynı zamanda yeni dönemin de değişmez formülünü ortaya koydular: gişelerde büyük başarıyı önceden garantilemiş dev bütçeli dağdeviren filmler ve filmlerin tekrarının yapılarak giderek gelir azalsa da başarıyı devam ettirecek seriler. Çok sayıda düşük bütçeli ya da bağımsız film olmasına karşın dev bütçeli dev gelirli sinema ürünleri sektörün ve stüdyo zincirlerinin ana dayanakları haline geldi. İkinci tehditse 1990’lı yıllarda ortaya çıkıp yeni yüzyılın başında Müzik endüstrisini arkada bırakan, özellikle geçlerim temel eğlence kaynağı haline gelen bilgisayar oyunlarıydı. Tıpkı 20. Yüzyılda sinema sanatının diğer sanat dallarının unsurlarını kendi içinde barındırması gibi, bilgisayar oyunları da sinema dahil pek çok sanat ve teknoloji unsurunu içinde eriten bir sektör haline geldi. Hollywood, bu rakibe cevap verirken uzlaşma ve işbirliği yolunu seçti, Tomb Raider, Assassin’s Creed, Mortal Kombat, Resident Evil gibi çok satan oyunların filmlerini yaparken kendi filmlerinin de oyunlarını piyasaya sürdü. Bununla birlikte televizyon ve bilgisayar oyunların baskısı sadece bir süre ertelendi, bütünüyle ortadan kalkmadı. Televizyon alıcı teknolojisi iyice ilerleyip sinema kalitesine yakınlaşmaya başladıkça, daha iletisim.zirve.edu.tr

önemlisi televizyon dizisi senaryoları, kurgu yöntemleri ve titrek kamerası çekimi gibi televizyon haberi izlenimi veren kendi teknikleri geliştikçe, televizyon dizileri daha geniş kitleler, özellikle de kültürlü ve gelir düzeyi yüksek kesimleri çekmeye başlayarak reklam gelirlerini ve bütçelerini çok artırdılar. En güçlü, geçmişte Nobel edebiyat ödüllü yazarların da hizmet sunduğu senaryo kalitesi alanında bile televizyonun gerisine düşen Hollywood, diğer yandan bilgisayar oyununun etkileşim ve kısa süreli ilgi kaybına cevap verebilmek için, insan algısının uç noktalarını hedeflemeye başladı. Dağdeviren filmlerin başında gelen Avatar’la birlikte üç boyutlu film çekimi ve gösterimi olağan hale geldi. Dijital film hileleri ana omurga oldu, görsel şölen, karmaşa, zenginlik, kısalan planlar, vahşileşen kurgu, kullanılan şiddet ve kan, hisleri yükseltmek için arka plan ses efektleri ve müzik, hiç bir zaman görülmemiş mükemmel boyutlara erişmesine karşın, insan beyninin ve algı kapasitesinin de sınırlarını zorlamaya, anlaşılmazlık noktasına gelmeye başladı. Bu yazın dağdeviren süper filmleri GI Joe: Misilleme, Geçit Yok, Uzay Yolu,

Iron Man, Oblivion, Z. Dünya Savaşı, Dünya Yeni bir Başlangıç, Yalnız Süvari, Çelik Adam, Beyaz Saray Düştü, Kod Adı Olimpus, Pasifik Savaşı, Wolverine gibi büyük bütçeli büyük beklentili filmler, çizgi roman uyarlamaları olan üç film dışında genel ticari beklentinin çok altında kaldılar, zarar ettiler ya da tamamen iflas ettiler. Örneğin Disney Stüdyolarının ürettiği Yalnız Süvari filmi, 200 milyon doları aşan bütçesi müthiş bilgisayar grafik desteği, sinematografisine, yoğun reklam kampanyası ve en ünlü oyunculardan birini barındırmasına rağmen bu yatırımı amorti etmek için yurt dışı pazarlara bel bağlamış durumda. Hemen hemen aynı konusu olan iki Beyaz Saray işgal filmi ticari başarıya ulaşamadı. En ünlü isimlerden Tom Cruise ve Will Smith’in oynadıkları dünyanın feleketi sonrası filmleri Oblivion ve Yeni Bir Başlangıç iç pazarda hezimete uğradı. Kısaca geleneksel olarak yapılan her şey tam olarak yerinde ve en profesyonel biçimde yapılmasına rağmen, artık bu formül tutmuyor. Hollywood’un içine girdiği 40 yıldır en sıkıntılı durumla ilgili hemen her gün bir sektör duayeninden her biri farklı bilgece izahlar, vizyoner öneriler geliyor; örneğin kısa süre önce bu tarzın öncülerinden Steven Spielberg, felsefenin ve yaklaşımların tamamen değişmesi gerektiğini açıkladı. Sorunun farkında olunmasına rağmen yine de gözlemler, seste ve görüntüde insanın algısının sınırları olduğunu, şiddet ve kanın artık seyircilerce kanıksandığını, giderek vahşileşen kurgu yapısı içinde oyunculuğun öneminin azaldığını ve hepsinden önemlisi Hollywood senaryolarının konularda, diyaloglarda, mizahta, edebi sanatlarda yetersiz kaldığını, televizyon ve bilgisayar oyunlarının karşısında klasik sinema endüstrisinin bütün cephanesini kullandığı gerçeklerini yeterince dikkate almıyor. Bu eğilimin devamı durumunda geleneksel Hollywood film endüstrisi iflasa doğru ilerlemekte. 2013 Ağustos 33


Türk Sineması’nın Sultanı

Türkan

Şoray Türk Sineması’nın Sultanı Türkan Şoray, Gaziantep’te Zirve Üniversitesi’nin düzenlediği “Zirve Fest 2013”ün konuğu oldu.

Haber: Demet OĞRAK - Kenan AÇIKGÖZ

Z

irve Fest 2013 kapsamında 8 Mayıs 2013 günü Zirve’lilerin konuğu Türk Sinemasının efsane isimlerinden Türkan Şaray’dı. Usta oyuncu, İletişim Fakültesi bünyesindeki Sinema TV Kulübü’nün koordinesinde gerçekleşen söyleşide Zirve Üniversitesi öğrencileriyle Türk Sineması üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdi. “Duygulandıran Klip” • Türk Sinema tarihine adını altın harflerle yazdıran efsane isim söyleşide zaman zaman göz yaşlarını tutamadı. Öğrencilerin olağanüstü ilgisinden ve Sinema TV Kulübü öğrencilerinin ken-

34 Ağustos 2013

disi için hazırlamış olduğu klipten oldukça etkilenen Şoray, “Eminim ki Zirveli İletişimciler ‘den nice yönetmenler ve oyuncular çıkacak. Bu gençlerimizin pırıl pırıl işlere imza atacağı hakkında hiçbir şüphem yok. Yolları daima açık olsun.” İfadelerini kullandı.

Osman Şahin’in senaryosunu yazdığı ‘Mor Cepken’ adlı dizi. Bu dizide ise bir Yörük kadını canlandıracağım, önümüzdeki yıl çekimlerine başlayacağız. “ diyerek sanat hayatında ki yakın gelişmeler hakkında bilgiler verdi.

“Sultan’dan bir film daha” • 200’ün üzerinde film ve projede yer alan rekorların oyuncusu Şoray, “İnanılmaz projeler hazırlıyoruz. Fransız filmi tadında bir filmi Eylül ayında çekmeye başlayacağız. Burada yıldız bir kadını oynayacağım. ‘Mühürlü Kalp’ adlı dizi ise çok beğenileceğine inandığım bir proje. Bir diğer proje de iletisim.zirve.edu.tr


“Sevgi Emektir” • Meraklı bakışlar ve sorular karşısında bir hayli şaşıran Usta oyuncuya özellikle, “Al Yazmalım Selvi Boylum” filmindeki rol arkadaşı Kadir İnanır ile ilgili sorular yöneltildi. Sorular üzerine Usta oyuncu, “Al Yazmalım Selvi Boylum” dizisinde olay yaratan “ Sevgi Emektir” ilkesine değinerek söyleşiye katılanlara dönemim şartlarını anlattı. Al Yazmalım Selvi Boylum filminin kendisi için çok büyük öneme sahip olduğunun altını çizen Şoray, rol arkadaşı Kadir İnanır’ın kendisi için çok önemli bir

iletisim.zirve.edu.tr

dost olduğunu sözleri arasına ekledi. Söyleşi sonrası öğrencilerle hatıra fotoğrafı çektiren Usta oyuncu, Zirve Üniversitesi öğretim üyesi Haluk Göl ve Yusuf Kadri Şirinkan ile Zirve Radyo mikrofonlarından kısa bir yayın gerçekleştirdi. Yayın sırasında eski yapıtlarından söz eden efsane isim, programda görev alan herkese teşekkür etti. Son olarak Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa’nın makamında Zirve Üniversitesi ve film piyasaları üzerine neşeli bir sohbet gerçekleştiren usta oyuncu, iyi dilekler eşliğinde Gaziantep’ten ayrıldı.

2013 Ağustos 35


Yalancının Mumu

Sosyal Medyaya Kadar

Dikkat! İşe alınmada referansınız sosyal medya olabilir! İş başvurularında doldurduğunuz bilgilerle sosyal yaşamınız çakışıyorsa sosyal medyadaki paylaşımlarınız sizi zora sokabilir.

Haber: Yusuf KAHYAOĞLU

P

ek çok şirket mülakatlarında adaylara “Hobileriniz var mı?” ya da “Sosyal medya kullanıyor musunuz?” gibi sorular yöneltebiliyor. Son yıllarda yaygınlaşan sosyal medyayı artık işverenler de takip ediyor. Başvuru formlarında doldurduğunuz bilgilerin aksine şirketlerin kurumsal yapısına uymayan alışkanlıklarınız varsa sosyal medyada deşifre olabilirsiniz. Zirve Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Kurtuluş, “Sosyal medyayı işe alım sürecinde bir basamak olarak görebiliriz. Bunu etkin olarak kullanan ulusal ve uluslararası ölçekli birçok firma var. Bu bir eğilim ölçümüdür. Hayatımızın her alanında etkisi göz ardı edilemez bir şekilde artan ve artmayı sürdüren sosyal medyadaki bilgiler kişilerle bütünleşip 36 Ağustos 2013

sürekli kaydediliyor. Sosyal medyanın bu özellikleri işverenlere kişiler hakkında birçok kaynaktan özgeçmiş toplama-

da kolaylık sağlıyor. Yeni işe alınacak çalışanlar açısından özgeçmişlerinde belirttikleri teknik bilgiler dışında gerçekten işletmeye uyum sağlayıp sağlamayacağını anlamak için bu alan önemli bir faktördür.” dedi.

Sosyal medyanın işverenin dışında iş arayanlar için de olumlu ve olumsuz etkileri olduğunu belirten Kurtuluş, iş arayanların da sosyal medyayı takip ederek kurumlar hakkında bilgi edindiğini söyledi.Prof. Dr. Kemal Kurtuluş, sosyal medyadaki bilgilerin kurumları tercih etmedeki kriterlerden biri olduğunun altını çizerek, “Örneğin gençler üniversite tercihi yaparken bilgi toplama yeri olarak sosyal medyaya da başvuruyorlar. Gitmek istedikleri üniversiteleri belirledikten sonra o üniversiteler hakkında sosyal medyada yer alan haberleri okuyarak da kendilerine yön verebiliyorlar. Ancak bu bilgiler her zaman doğru olmayabiliyor. Bu bilgilerin eş dost, arkadaş ve özellikle mezunlarla kontrol edilmesi uygun olur. Bu çerçevede üniversitelerin mezun dernekleri önemli rol oynayabilir.” Şeklinde konuştu. iletisim.zirve.edu.tr


iletisim.zirve.edu.tr

2013 AÄ&#x;ustos 37


TRT Belgesel

Günleri’ne Katıldık TRT Belgesel Ödülleri kapsamında düzenlenen “TRT Belgesel Günleri” 9 Mayıs Perşembe günü İstanbul’da başladı. Bu yıl beşincisi düzenlenen TRT Belgesel Ödülleri büyük ilgi gördü. Haber: Sait Vakkas YAĞCI

T

RT İstanbul Radyosu, Notre Dame de Sion Fransız Lisesi ve İstanbul Modern Sanat Müzesi’nde birbirinden güzel filmler seyirci ile buluştu. 13 Mayıs Pazartesi günü TRT İstanbul Radyosu’nda düzenlenen ödül töreni ile sona eren etkinlikler aynı akşam Tarlabaşı Stüdyosu’nda düzenlenen gala gecesi ile sona erdi. TRT belgesel günleri ilk defa 2009 yılında başladı. Düzenleme ve Yürütme Kurulu Başkanlığını TRT Genel Müdür Yardımcısı Dr. Zeynel Koç’un yaptığı organizasyon, belgesel meraklıları açısından son derece verimli oldu. Değişik üniversitelerden iletişim fakültesi öğrencilerinin amatör çalışmalarının da değerlendirildiği belgesel günlerinde emeği geçen usta belgesel yönetmen38 Ağustos 2013

leri de anıldı. 2011 yılında TRT tarafından özgün çalışmaları ortaya çıkarmak ve genç belgeselcilere destek olunması bakımından “Onur Ödülleri” verilmesi planlandı. Üç yıl önce başlatılan bu ödüllerin ilki Ertuğrul Karslıoğlu’na verildi. İkincisini ise 2012 yılında Aziz Albek aldı. Bu seneki onur ödülü ise “İstanbul Hatırası” adlı belgeseli ile Hasan Özgen’e layık görüldü. 1974 yılında TRT’ye kameraman olarak giren Hasan Özgen yaptığı teşekkür konuşmasında “Belgeselcilik, derdi olanlar için iyi bir uğraş alanı” diyerek belgeselciliğin özel bir amaç, gayret ve estetik yeteneği gerektirdiğini vurguladı.

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden ödül törenine katılan RTS Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan Belgesel Günleri ile ilgili görüşlerini şöyle özetledi: “Bu tür organizasyonlar genç iletişimcileri ve yetenekleri cesaretlendiriyor. Henüz üç yaşında bir İletişim Fakültesi olarak gösterimleri yakından takip etmek için İstanbul’a gittim. Katılımların oldukça yüksek olduğunu gördüm. Yönetmen Hasan Özgen’le tanıştım. Heyecanı yüzünden okunan bu tür tecrübeli insanlardan istifade etmek lazım. İletişim Fakültesi öğrencilerimiz bu tür organizasyonları kaçırmamaları gerekir. TRT kurumuna ve yetkililerine düzenledikleri bu etkinlikten dolayı teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum.” iletisim.zirve.edu.tr



Torino Atı: Bela Tarr’dan

Sinemaya Muhteşem Son Haber: Dihat KAYA

F

riedrich Nietzsche, 3 ocak 1889’da Torino‘da, Via Carlo Alberto‘daki 6 numaralı kapıdan sokağa adımını atar. Belki yürüyüş yapmak, belki de postaneden mektuplarını almaktır amacı. Kendisine uzak olmayan ya da fazlasıyla uzakta kalan bir fayton sürücüsü inatçı atına söz dinletemiyordur. Faytoncunun tüm baskılarına rağmen, hareket etmeyi reddediyordur at. Sonra, ismi muhtemelen Giuseppe Carlo Ettore olan faytoncunun sabrı taşar ve kırbacını eline alır. Nietzsche, kalabalığın yanına gelir ve o ana dek öfkeyle köpüren sürücünün acımasız sahnesini sona erdirir. Sağlam yapılı ve gür bıyıklı Nietzsche, birden faytona atlar ve kollarını atın boynuna dolayıp hıçkırarak ağlamaya başlar. Olaya şahit

40 Ağustos 2013

delirmiş bir şekilde annesinin ve kız kardeşlerinin himayesi altında geçirir. Atın akıbeti hakkında ise hiçbir şey bilmiyoruz… Macar Yönetmen Bela Tarr’ın filmi Torino Atı (The Turın Horse), bu sözlerle başlıyor. Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı ile FIPRESCI ödüllerini kazanan ve İstanbul Film Festivali’nden de Onur Ödülü alan film aynı zamanda ustanın yönetmenliğe veda filmidir. olan diğerleri, Nietzsche’yi evine bırakır. İki gün boyunca bir divanda hareketsiz ve sessizce dinlenir Nietzsche. Ta ki son sözlerini mırıldanıncaya dek: “mutter, ich bin dumm!” (anne, ne aptalım!) ve yaşamının kalan son on yılını, uysal ve

Filmin ana karakteri Nietzsche’in sarılarak ağladığı at. Sanki o olaydan sonra fırtınalı havada evlerine gidiyorlar at ve arabacısı. Atın akıbeti konusunda hiçbir şey bilmediğimiz bir açılış öyküsüne cevap veriyor film. Kaos gibi görünen

iletisim.zirve.edu.tr


rüzgarlı ve çorak Macar ovası, ıssızlığın ortasında bir çiftlik ve hayatlarında hiçbir konfora yer olmayan bir baba-kız ve atın öyküsüne tanık oluyoruz. Macar çiftçi Ohlsdorfer (János Derzsi) ve kızının (Erika Bók) mütevazi yaşamlarını, kederli atlarını, birbirleriyle olan sessiz iletişimlerini siyah beyaz bir pencereden izliyoruz. Hayatın Doğal Seyri • Uyuyorlar, uyanıyorlar, giyiniyorlar, yemek yiyorlar, günlük işlerini yapıyorlar, atlarını hazırlıyorlar. Her gün rutin hayatlarına devam ediyor, az konuşup, çok iş yapıyor baba kız. Çok sert koşullarda ve çok az şeyle yaşıyorlar. Aslında yaşamıyorlar, sadece hayatta kalmaya çalışıyorlar. Sonsuz bir rüzgarla, her şeyden uzak, çorak bir çiftlikte yaşayan baba, kız ve at… Dünyaya açılan ekran niteliğindeki ufak pencereleri, günlük işlerinden arda kalan kısacık zamanlarında oyalandıkları tek şey. Tarr, objeleri, sesleri ve dış ortamı da yardımcı karakterler olarak dahil ediyor filmine. Rüzgar, evin penceresi, oradan gördükleri manzara ya da yemek masası tıpkı baba, kız ve at gibi filmin oyuncuları oluveriyorlar. Tarr, dünyanın 6 gün de yaratıldığı mitinden hareketle, 6 günlük bir senaryo sunuyor bize. Usta yönetmen minimalist bir şekilde görkemli sahneler sergiliyor. Mihaly Vig’in yürek delen müzikleriyle birleşen kesintisiz rüzgar da, hikayenin vahşi ve vurucu bir atmosfere kavuşmasında

iletisim.zirve.edu.tr

oldukça yardımcı oluyor. Vig’in müzikleri ile adeta filmin ruhu besleniyor. Söz konusu 6 gün boyunca, çorak arazide evi çevreleyen fırtına hiç durmaz. Kim bilir belki de bu ev,

bile vermeden kovarlar. Bu olaydan sonra hayatları son günle beraber yavaş yavaş sönmeye başlar. En sonunda babası kalan birkaç parça eşyayı toplayarak kızına bu evden ayrılmaları gerektiğini söyler. Kendilerini küçük bir arabaya koşarak uzaklaşırlar ama biraz sonra onları geri dönerken görürüz. Belki de bu dünyada varoluşun devredilemez, gönderilemez bir yanı olduğunu anlatmaya çalışmaktadır Bela Tarr. Varoluşumuz için gidilecek bir öte yer yoktur. Kaçamayız, varız; yüzleşmek olmak ve yok olmak zorundayız. Filmin son gününde sırayla gökyüzü kararır, evin içindeki kandiller kararır ve tekrar yakılamaz. Ocaktaki ateş ölmeye başlar. Sofrada artık çiğ bir patatesi yemeye çalışan babayla suskun bir kız oturmaktadır. Ve kızın bir gün önce ata söylediği cümleyi şimdi babası kızına söylemektedir: ‘Yaşamak için…’.

dinmez fırtınalarla çevrili hayatımızın bir mecazıdır. Evin içerisinde ihtiyaç fazlası bir tane eşya dahi yoktur. Günler geçtikçe atın hayattan çekilişi ve çöküşü artar. 5. Gün, kuyudan su almak üzere bir çingene kervanı gelir. Baba çingeneleri kovmak için önce kızını gönderse de, daha sonra kendisi de müdahil olur ve çingenelere su

Bela Tarr ve Nietzsche • Bela Tarr, derdini daha ‘basit ve anlaşılabilir’ aktarabilirdi. Oysa Nietzsche’nin anlattığı insan varoluşunun yazgısı zaten basit ve anlaşılabilir olmadığı için yönetmen tam da onun ruhuna uygun olanı dillendirmiş. Bu filmi bir kez izledikten sonra bir daha izlemeniz çok zor. Bu anlamıyla bakıldığında Bela Tarr’ın anlatısı tam da Nietzsche’nin anlatmaya çalıştığı trajediye denk düşüyor. Çünkü bu film, kendi kendisini imha eden bir eser gibi. Ya seyretmeyerek hiçleştirirsiniz ya da seyrederek. Çünkü ikinci kez seyretmeniz için bir ne-

2013 Ağustos 41


den kalmıyor. Tam bir varlık ve hiçlik aralığına yerleşiyor film. Sonlu bir başyapıta imza atmak nasıl bir duygu acaba? Tam olarak insan olmak gibi. Çevremize bir bakalım. Üniversiteye, şehre ve topluma... Hepimiz birer başyapıtız. Kararan bir ekranda anlatılan hikayenin kendi hikayemiz olduğunu görmek, hayli sarsıcı. Bela Tarr bize teslimiyeti çok güzel anlatıyor bu filmle, hepimiz bu düzende, bu duruma teslim olmuşuz ve bize düşen senaryoyu oynuyoruz. Özetle, hiçbir şey değişmez, her şey kendisini tekrar eder. Hepimiz kendi hiçliğimiz ve karanlığımızda mahpusuz. Belki Nietzsche okumak kolay ama filme gelince iş değişiyor. Sanki Bela Tarr bir medyum ve Nietzsche onun ruhunu ve kamerasını ele geçirerek 145 dakika boyunca konuşuyor bizimle. Onun bir ata sarılıp ağlamasına neden olabilecek o 42 Ağustos 2013

derinliği bize anlatıyor. Seyircisini kendisi seçen filmler vardır. Çoğunluğa hitap etmemesi bir yana, “Her seyirci için değilim ben!” diye bağırır adeta bu film. Bela Tarr, işte neredeyse her filmi ile bunu bir kere daha ve bu sefer son defa yapmış. Tüm duyularınızdan harmanlanan bir film izleyeceksiniz ekran-

da. Film boyunca yapabildiğiniz tek şey izlemek ve anlamaya çalışmak olacak. Var olmanın dayanılmaz ağırlığı üzerine kafa patlatacaksınız ve eğer sinemasına aşinaysanız ve biraz da felsefe ile ilgileniyorsanız çok da etkileneceksiniz.

iletisim.zirve.edu.tr



METİN ERKSAN VE

Yazı: Öğr. Gör. Haluk GÖL

“Sevmek Zamanı” filminin belgeselini yapmak üzere telefonlaştığımızda çok heyecanlanmıştı, Metin hoca, Assos’ta tatildeydi, dönüşünde projeyi masaya yatıracaktık. Filmin oyuncuları Müşfik Kenter- Sema Özcan- Süleyman Saim Tekcan ile filmin çekildiği mekanları 43 yıl sonra yeniden dolaşırken çekimlerde yaparak, belgeseli hazırlayacaktık. Metin Erksan’ın ustalığını, sert bakışlı gözlerinden ve çevresindekileri izlerken, aşağılayan dudak kıvrımlarından ayırt edebilirdiniz. Hiçbir filmini izlemeseniz bile, karşısında sert bakışlarına dayanabilerek gözlerine baktığınızda, günlük hayatın bütün mezbelemsi detaylarına bulanmış bakışı, gözlemleri, hayalleri görürdünüz. Metin hoca, her konuda bilgi ve birikime sahipti. Son yıllarındaki ekonomik sıkıntılı günlerinde, kütüphanesini bir üniversiteye bağışladığını(sattığını) biliyoruz.

44 Ağustos 2013

Kütüphanesi için Türkiye’de gördüğüm bireysel olarak en büyük kişisel kütüphaneydi diyebilirim. “Sevmek Zamanı” Türk Sineması’nda, Alp Zeki Heper’in “Soluk Gecelerin Aşk Hikayeleri” filmiyle birlikte sorunlu filmlerdi. Dönemin sansür kurulu (19621971), sansürden daha beter bir

halde yapımcı engeli ve filmlerin sinema salonlarına çıkamayışları ile sinema sektöründe tutunmaya çalışan iki yönetmeni, işsiz- beş parasız bırak-

mış filmlerdi. Daha önce de sansürün hışmına uğramış filmler vardı. Onlar bir şekilde seyirci ile buluşurken bu iki filmin seyirciyle buluşması uzun yıllar mümkün olamayacaktı. “Sevmek Zamanı” filmi yıllar sonra televizyonlarda yayınlanacaktı, diğer film ise kayıp olup unutulacaktı. Bu iki filmin yönetmenleri, meslekte kendilerini ispatlamış, yurt içinde ve yurt dışında ödüller almışlardı. Metin Erksan “Susuz Yaz” filmiyle Berlin Film festivalinde en iyi film ödülünü kazanmıştı. Alp Zeki Heper ise Fransa’da dünyaca ünlü “Idhec” sinema okulunu bitirmiş ve yaptığı iki kısa filmle Fransız sinemasının en hatırlı ödülü sayılan “Louis Delluc” ödülünü kazanmıştı. İki yönetmenin aynı zamanda yapımcı olarak ta gerçekleştirdikleri yukarda adı geçen filmleri ile Türk sinemasına yeni bir “Yönetmen Sineması” olarak adlandırabileceğimiz, görsel estetik ve konu bütünlüğü açısından ayrıksı filmleri kazandırıyorlardı.

iletisim.zirve.edu.tr


Bu filmler dönemin Yeşilçam filmlerine benzemiyorlardı. İki filmde de, sufi bir aşk hikayesi anlatılıyordu.

değerlendiriyor, tartışıyordum. Hayati Hamzaoğlu ile Nil Göncü’nün oynadığı sahnede Anadolu’nun bozkırında, (Afyon- Dazkırı ovası) uçsuz bucaksız ova

Bu anlatım seyircinin ilgisini çek-

anlatırdı. Sinema üzerine bilgi birikimi olarak tanıdığım en donanımlı yönetmendi. “Sevmek Zamanı” filminden uğradığı maddi ve manevi zararla hevesini kaybetmişti. Hevessiz haliyle yaptığı ticari filmler arasında çok ilginçtir, sanki sinemadan intikam alıyormuşçasına “Kadın Hamlet”, ve orijinalinin birebir kopyası “Şeytan” filmlerini de çekmişti. Trt İstanbul Televizyonu binasında, penceresiz ücra bir odada kitapları arasında yıllarca oturdu. Bu dönemde, Türk televizyonlarında hiç yapılmayan ve de yapılması şimdilik mümkün görünmeyen, Türk yazarların hikayelerinden birer bölümlük filmler hazırladı. Bu filmlerin benzer yapımlardan farkları seçtiği hikayelerin felsefi ve zamanın seyircisine göre ağır gelebilecek konuları olmasıydı. Metin Erksan bu beş filmle ustalığını ve mesleğini de noktalıyordu. Sonra çekeceği tarihi bir dizi ise yönetmen imzasını atsa da onun işi olmayacaktı.

meyecekti. Sinema salonları sahipleri birliği, zaman geçirmeden filmleri kara listeye almışlardı. İki filmin seyirciyle buluşamaması, iki yönetmenin hayatlarının akışını çok değiştirecekti. Alp Zeki Heper ticari sinemaya yönelerek filmler çekmeye devam etti ama sansür engelinden hiçbir filmini kurtaramadı. O günlerde anlatım- kurgu- oyuncu seçiminde yenilik bile bir filmin sansürlenmesi için yeterli gerekçelerdi. Alp Zeki Heper hayata küserek ruhsal çöküntüyle çiftlikte yaşamaya yönelirken, Metin Erksan piyasa filmlerinde sadece yönetmen olarak çalışmaya devam etti. Türk sinemasının en işbilir yapımcılarından Hulki Saner’e Emel Sayın filmleri, Keloğlan serisi filmleri çekerken ustalığını filmlerine yansıttı. Hayati Hamzaoğlu’nun yıllar sonra bile etkisinden kurtulamadığını ve bu etkiyi benimle paylaşırken dahi ürperdiğini hissettiğim “Kuyu” filminin finalindeki ölüm sahnesini birinci ağızdan dinlerken, Metin hocanın sinemasal yeteneğini duyuyor, iletisim.zirve.edu.tr

ortasında bir kuyuda köyünden, evinden, ailesinden zorla kaçırdığı kızı beline bağladığı bir iple kuyu yakınında bırakan Hayati Hamzaoğlu ipin diğer ucunu kendi beline bağlayarak, kuyuya iner, yıkanırken yukarda kalan kız beline bağlı ipten kurtularak çevreden topladığı taşları kuyuya atar. Hayati Hamzaoğlu yüzlerce taş altında kaybolur. Metin hoca bu sahneyi, Türk sinemasında rekor sayılabilecek bir sürede, dokuz iş gününde çeker, Türk sinemasında bir sahne için harcanan bu süre, tüm zamanların rekoru sayılır. Hayati Hamzaoğlu dokuz gün o kuyuya inmiş ve başına kartondan yapılmış kayalar atılmıştır. Bir oyuncu için bu eziyettir. Böyle sahneler Metin Erksan gibi bir yönetmen içinse yaratıcılık ve sanatsal ayrıcalıktı. Trt İstanbul televizyonunda uzman olarak çalıştığı günlerde bir vesileyle odasına gider, aklımdaki soruları kendisine sorardım. Sorular dedim aslında bir soru yeterdi, sizi konuşturmazdı, sıradaki soruları da konu çevresinde kendisi belirler,

Metin hoca, Yeşilçam kalıplarında zor bir yönetmendi. Bir çok filminde yeğeni, görüntü yönetmeni “Mengü Yeğin” ile çalışması, diğer görüntü yönetmenlerinin onunla çalışmaktan imtina ile uzak durmalarındaydı. Metin hocayı Beyoğlu’nda “Ucuzcu” diye tabir edilen bir öğrenci lokantasına girerken gördüğümde duyduğum üzüntümü anlatamam. Son yıllarında ekonomik sıkıntı içindeydi. Türk sinemasına başyapıt düzeyinde filmler kazandıran Metin Erksan 83 yaşında hayata gözlerini yumdu. Metin Erksan sinemamız için çok önemli bir ustaydı. “Sevmek Zamanı” belgeselini aksiliklerden dolayı gerçekleştiremedim ama Metin hocanın sanatını ve bıraktığı filmlerini yeni nesillere anlatmayı görev biliyorum. 2013 Ağustos 45


Gökhan Bölükçü

“Benim

Dünyam” Gökhan Bölükçü ile Eylül ayında çıkacak olan “Benim Dünyam” isimli albümü, “Engelsiz Dünya” projesi ve müzik hayatı üzerine sizler için keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Genç sanatçıya merak ettiğimiz tüm soruları sorduk ve oldukça samimi cevaplar aldık. Bunun yanında yeni projesinde yer alan sürprizleri de merak ediyorsanız keyifli bir sohbet yolculuğuna ne dersiniz? Haber: Aslı TOPRAK

Ö

ncelikle Merhaba, bize kısaca hayatınızdan ve müziğe başlama hikayenizi anlatır mısınız? • Merhaba, Adıyaman’ın Besni ilçesinde doğdum. İlk okul 1. sınıfı yine Adıyaman’ın bir başka ilçesi olan

46 Ağustos 2013

Gölbaşı’nda okuduktan sonra Gaziantep’ e taşınarak ilk, orta ve lise öğrenimimi burada tamamladım. Okul dışında müzikle uğraşmaktayım, ilkokul yıllarımdan beri içimde hep böyle bir istek vardı. Lise yıllarımda bunu gitarla destekleyerek iyiden iyiye açı-

ğa vurdum. Sonra su an ki gelişmelere sahne oldu ve profesyonel anlamda ilk albümümü 2011 yılının sonlarına doğru çıkardım. Şu an itibariyle Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema Bölümü’nde okumaktayım. Bunun yanında yeni albüm için hazırlıkiletisim.zirve.edu.tr


de iyi ki böyle bir şey yapmışım, diyorum. “İstediğim başarıya ulaştı mı?” sorusuna ise şöyle açıklık getireyim: Bu albümde herhangi bir başarı kıstası yoktu benim için. Amacım burada kendimi denemekti ve yaptığım şarkıların reklamsız bir şekilde kişilere ulaşmasıydı. Bunun sonucunda almış olduğum olumlu ya da olumsuz eleştiriler bu yılın sonuna çıkması planlanan düet albümün tetikçisi oldu. Belki de en büyük başarı buydu benim için...

görsel vizyon olarak da çok önem arz ettiğini, bu konularda da çok profesyonel çalışılması gerektiğini tespit ettim. Kendim adıma da çok deneyimlerim oldu ve kendimi deneme fırsatı elde ettim. Reklam yapılmamasına rağmen konserlerde veya programlarda ulaştığımız kişi sayısı hiçte fena sayılmazdı. Ara ara sosyal paylaşım sitelerinde konuştuğumuz, güzel düşüncelerini ve olumlu eleştirilerini aldığımız kişi sayısı da beni mutlu etmeye yetiyor... Ses ve tarz konusunda etkilendiğiniz kişiler oldu mu? İlk albüm de özellikle bu yönde eleştiriler aldınız mı ? • Ses ve tarz konusunda etkilendiğim kişiler her zaman oldu. Bu da deneyimlerimden biriydi. İlk albümde bu yönde çok fazla tepki aldım. Olumsuz bir imaj olduğuna inanmıyorum fakat benim en çok hoşuma giden tepkiler sesimin Cem Karaca ve Kıraç’ a benzetilmesi oldu. Bu iki isim benim ilkokul yıllarımdan beri dinlediğim iki büyük usta. Ama benzetilmesi konusunda kendim ile yüzleştiğimde, taklit etmediğimi ve

lara başladık. Kısmetse onu da bu yılın sonlarına doğru çıkartmayı planlamaktayız. İlk albümünüz Hüzn-ü Aşk sizin için ne anlam ifade ediyor ve sizce istediğiniz başarıya ulaştı mı ? • Hüzn-ü Aşk’ın benim için anlamı çok büyüktür çünkü insanların ilk göz ağrıları her zaman kıymetlidir. Bu benim için de geçerli. Gerek lise yıllarımda gerekse de mezuniyet sonrasında yazmış olduğum şarkıları böyle bir albümde toplamak her zaman içimi titreten bir hayalimdi. Bazen düşünüyorum o zamanki hallerimi. İlk önce biraz tebessüm oluşuyor yüzümde sonra sözleri dinledikçe biraz burukluk... Ama yine iletisim.zirve.edu.tr

Yine de yüzlerce binlerce kişinin ağzında şarkılarınızın mırıldanılması hoş olmaz mıydı? • Tabi ki, bunu kim istemez. Fakat ilk deneyimler her zaman tecrübedir diye düşünüyorum. Ben de bu albümde, yeni albüm adına yeterince tecrübe kazandığıma inanıyorum. Bir albümün sadece müzikten ibaret olmadığını,

Allah vergisi sesimin onlara benzediğini tespit ettim. Bunu da hiç yadırgamadım ve aksine hoşuma gitti. Ama tarzımı kesinlikle ayırıyorum. Kendime özel ve yapmak istediğim müziğe göre bir tarzım olduğunu düşünüyorum. Tabii ki hatalarım olabilir, tabii ki benzerlikler olabilir ama sürekli gelişime ve değişime açık biriyim. Amacım bu tarzımı en 2013 Ağustos 47


kısa zamanda herkesin ilgisini çekecek bir düzeye getirmektir. • Peki yeni albümden biraz bahseder misiniz? Galiba bir sosyal sorumluluk projesi ile bir bütün olarak çıkacak piyasaya... Evet aynen öyle olacak Allah kısmet ederse. Müzik direktörlüğünü Cengiz Köroğlu’nun üstlendiği albümümüz 6 şarkıdan oluşuyor ve düet albüm şeklinde. Albümün ismi “Benim Dünyam” olacak ve bunu yine startını bizim verdiğimiz bir sosyal sorumluluk projesi olan “Engelsiz Dünya” ile bir bütün halinde piyasaya çıkarmayı planlamaktayız. Ülkemizde varlığı azımsanmayacak derecede fazla olduğu engelli vatandaşlarımız var, ben de onların duygu ve hislerine tercüman olmak, bu duyguları şarkılar ve müzik ile birleştirmek dahası bu konuya müzik sektörü olarak da dikkat çekebilmek istedim. Albümün satışı ve bu kapsamda yapılacak olan konserlerin geliri ile tekerlekli sandalye ve görme engelli vatandaşlarımıza baston temin edilecektir. Proje kulağa oldukça hoş geliyor ve ses getireceğe benziyor. Düet albüm demiştiniz, albümde hangi ünlü isimler var? • Sosyal paylaşım sitelerinden beni takip eden arkadaşlar için pek sürpriz olmayacaktır açıkçası. Oradan yayınlamıştık isimleri ama bilmeyen arkadaşlara da bu röportaj aracılığıyla iletmiş olalım. Projede Kıraç, Yıldız Tilbe, Bertuğ Cemil, aranjörüm Cengiz Köroğlu gibi isimlerin yanı sıra henüz anlaşma aşamasında olduğumuz ünlü bir grup yer alacaktır. Onu da tam kesinleşmeden söylemek istemiyorum. Görüşmelerimiz de sürekli devam ediyor. Albüm ünlüler geçidine sahne olacak gibi... Peki yine bu albümde de tüm şarkılar eski albümdeki gibi size mi ait? • Hayır, albümde çok sevdiğim ve değer verdiğim isimlere ait şarkılar da var. Ben şarkı yazan ve besteleyen biri olsam da, ülkemizde çok önemli bestecilerimiz ve söz yazarlarımız var. Onların duygu ve hislerinin yoğunlaş48 Ağustos 2013

iletisim.zirve.edu.tr


tığı şarkılardan bazılarını bu albüme ekledik. Albümde benim haricimde söz müzik olarak sevgili Bertuğ Cemil, sevgili İlkay Göçmen, sevgili Hakan Parlakgümüş gibi isimlerle çalıştık ve yine çok değerli aranjörüm sevgili Cengiz Köroğlu bir şarkısını bizimle bu albüm için paylaştı. Tüm bu isimlerin benim hayatımdaki yeri ve bu projeye kattıkları değer çok önemli. Hepsine buradan sizin aracılığınız ile selamlarımı yolluyorum. Albüm şimdiden iştah kabartıcı gibi duruyor. Albümün tarzı ne? Eski albümle benzerlikler gösteriyor mu? Çünkü albümde çok farklı tarzların öncü isimleri yer almakta? • Öncelikle bu yeni albümün, eski al-

bümün tarzıyla benzerliği yok. Ne tam anlamıyla rock ne de başka bir tarz. Hepsinden biraz biraz kattık işin içerisine. Farklı tarzda sanatçılar mevcut fakat bu isimler benim şarkılarıma ters isimler değil. Ondan dolayı hiç sıkıntı çekmedim ve şarkıları hazırlarken onların tarzlarını göz önüne alarak hazırladım. Güzel bir sound olduğuna inanıyorum. Açıkçası sürekli dinlememe rağmen şarkıları hazırlarkenki ilk heyecanım devam etmekte. Umarım herkes bu manada beğenir. Çeşitliliğin birleşimini yaptık diyebiliriz. Ya da tüm duyguları ve tarzları bu proje ve albüm için birleştirdik diyebiliriz. Bu da kesinlikle tarzımıza yansıdı ve bence güzel bir iş çıkardık. Albümün ismi neden “Benim Dünyam” ? • Çünkü albümde engelli kardeşlerimin, büyüklerimin dünyasını anlatıyorum. Aslında bir anlamda onların penceresinden bir bakış olarak düşünülebilir. Zaten albümü dinlediğinizde daha doğrusu albümün ismini taşıyan iletisim.zirve.edu.tr

“Benim Dünyam” isimli şarkıyı dinlediğinizde ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız. Böyle bir şarkı yazdığı için sevgili dostum Hakan Parlakgümüş’e de çok teşekkür ediyorum. Onun yoğun dünyasından akarak gelen sözlerden oluşan, benim de müziğini yaptığım şarkı albümün temelini oluşturuyor.

değerli müzik adamı, aranjörüm Cengiz Köroğlu ile çalışmak olmuştur. Yaklaşık 4 yıl önce çok ilginç bir şekilde tanışma fırsatımız oldu. O günden beri abi kardeş gibi olduk. Açıkçası albümün son durumunu yani son master aşamasından çıkmasını ben de sabırsızlıkla bekliyorum. Bunun yanında çok değerli isimler de albüme imzalarını attılar. Yine kayıtlar esnasında ünlü davulcu Bülent Ay çalımlarıyla, gitarlarda ünlü sanatçı Bertuğ Cemil (Elektrogitar), aranjörüm Cengiz Köroğlu (Bassgitar & Elektrogitar) Hakan Parlakgümüş (Klasik gitar - Akustik gitar & Elektrogitar), Yusuf Alp Tambay (Yan Flüt), Halil Aydınlık (Keyboards) gibi isimler kayıtlarımıza eşlik etti. Onlara da sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.

Genç yaşınıza rağmen ilk albümde de görüldüğü üzere üretken bir yapınız var. Sizin şarkı sözü ve müziği hazırlamanız işin mutfak kısmında da epey bir zaman vakit harcadığınızı gösteriyor? Peki bu albümde işin mutfak kısmında hangi isimlerle çalışıyorsunuz? • Albümlerin hazırlanışında en keyifli yer malum stüdyo ortamıdır. Benim şansım uzun yıllardır kendisini yakinen takip ettiğim Feridun Düzağaç, Kıraç, Funda Arar, Bertuğ Cemil, Teoman, Fuat Güner, Nilüfer, Fatih Erkoç vs. gibi isimlerle çalışmış olan ve Türkiye’de dinlenilen bir çok şarkının elinden geçerek dinleyiciye ulaşmasını sağlayan

Sohbet oldukça keyifli geçiyor.. Peki son olarak; albümü ne zaman dinleyeceğiz? • Kısmet olursa Eylül ayında albümümüz çıkmış olacaktır. Amacımız sadece yapmış olmak için bir albüm yapmamak ve gerçekten sonuçları ile hem engelli vatandaşlarımıza hem de hepimize değer katacak bir iş ile hazır olmaktır. Bizler de Gökhan Bölükçü’ye, çıkacak olan “Benim Dünyam” isimli yeni albümünde ve “Engelsiz Dünya” projesinde şans ve başarı diliyoruz. Gelişmelerden haberdar olmak istiyorsanız Gökhan Bölükçü’ye ait web sitesini veya sosyal paylaşım sitelerini ziyaret edebilirsiniz. 2013 Ağustos 49


ZİRVE’DEN %100’LÜK ÖDÜL Zirve Üniversitesi Medya-İletişim & Organizasyon Kulübü’nün düzenlediği “Yılın Spor Programı” ödülü sahibini buldu. Haber: Ekrem KARAGÜLLE

Z

irve Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya-İletişim & Organizasyon Kulübü tarafından düzenlenen “Yılın Spor Programı” anketi sona erdi. 1-30 Kasım 2012 tarihleri arasında Zirve Üniversitesi bünyesinde elektronik ve dijital ortamdan gerçekleştirilen oylama sonucunda 15 aday program arasından 2012 yılının en iyi spor programı belirlendi. Bu yıl ilk defa düzenlenen ve yaklaşık 2000 öğrencinin katılımıyla sonuçları belirlenen “Yılın Spor Prog-

verici bir olay olduğunu söyledi. Diğer yandan sunuculuğuyla beğenileri üzerinde toplayan Güntekin Onay da Zirve Üniversitesi öğrencilerine, akademisyen ve çalışanlarına teşekkür ederek başta Rektör Prof. Dr. Adnan Kısa olmak üzere Zirve camiasına başarılar diledi.

ramı” anketinde NTV’de yayınlanan %100 Futbol programı birincilik ödülüne layık görüldü. Sunucu Güntekin Onay ve yorumcu Rıdvan Dilmen’e ödülleri İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan ve Öğr. Gör. Yusuf Kadri Şirinkan tarafından verildi. Doğuş Medya Center NTV Spor stüdyolarında düzenlenen ödül takdim töreninde RTS Bölüm Başkanı Ramazan Cihan, düzenlenen “Yılın Spor Programı” anketi hakkında kısaca bilgi verdikten sonra ünlü futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen, kendilerinin Zirve Üniversitesi öğrencileri tarafından ödüle layık görülmelerinin son derece mutluluk

50 Ağustos 2013

Ödül takdiminde İletişim Fakültesi öğrencisi Yusuf Salih Kahyaoğlu’nun sorularına içtenlikle cevap veren Türkiye’nin sevilen futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen, ”Bir iş yapıyorsunuz ve emeğinizin karşılığını alıyorsunuz. Bu yüzden bizleri bu ödüle layık gören Zirve Üniversitesi öğrencilerine sonsuz teşekkür ediyorum. Buna

layık olmaya çalışacağız. Üniversitenizin bütün öğrenci ve hocalarına çok selamlar ve saygılar yolluyorum. Bizleri düşünmeniz onur verici bir olay. Öğrencileriniz öncelikle sahip oldukları eğitim imkanlarını iyi değerlendirsinler. Hangi meslek olursa olsun eğitim çok önemli. Görüyorsunuz medyada ve toplumda hiç onaylanmayacak çok garip şeyler oluyor. Bence yeni nesil eğitime ağırlık vermeli ve kaliteli insan olmalılar. Bu yeni nesilin arkadan gelecek nesillere örnek olacak çalışmalar yaparak toplumumuza faydalı olmalarını bekliyorum. Bu yolda başta Zirve Üniversitesi öğrencileri olmak üzere bütün genç arkadaşlarımıza ve hocalarımıza başarılar diliyorum.” diyerek duygu ve düşüncelerini dile getirdi. Medya İletişim ve Organizasyon Kulübü’ne düzenlediği bu organizasyon için ayrıca teşekkür eden Rıdvan Dilmen ve Güntekin Onay müsait bir zamanda Zirve Üniversitesi’ne gelerek öğrencilerle beraber olmaktan mutluluk duyacaklarını ifade ettiler.

iletisim.zirve.edu.tr


iletisim.zirve.edu.tr

2013 AÄ&#x;ustos 51


Renkli Bir Müzik Grubu:

Rezgi Orkestrası Üniversitemizde okuyan, müziği kendine aşk edinmiş öğrencilerden oluşan müzik grubu olan Rezgi Orkestrası ilk albümü olan Renkli Ezgiler 2013’ü çıkarttı. Albümde yer alan parçaların bestesi ve güftesi tamamen grup üyelerine ait olmakla birlikte, çalışmanın tamamı Zirve Radyo Stüdyosu’nda mixlendi. Toplamda 7 parçadan oluşan albümün içerisinde yabancı öğrencilerin de çalışmaları yer alıyor.

Fikir nasıl oluştu? • Müzik, kitaplarca dolusu bilginin anlatamadığı duyguyu, birkaç nota ile en güzel enstrüman olan insan sesinin bir araya gelmesiyle bezenerek derinden anlatabilme kabiliyetine sahiptir. Ve bu müzik eğer anlamların yüklü olduğu sözlerle birleşirse, yıllarca dinlenilen tınılar hâline gelir. Müzik söylemek güzel şeydir. Lâkin müzik icra edebilmek,

üretebilmek ve ürünlerini dinletebilmek bambaşka bir şeydir. “Neden başkalarının müziklerini çalmak yerine kendi müziklerimizi yapmayalım, neden bir albüm de biz çıkartmayalım, sanat icra etmeyelim” diyerek Mart 2013’de çalışmalara başlayan Naci Gürz, Sabri Bostan ve Süleyman Elhakan isimli öğrencilerimiz Zirve Radyo ve Televizyon Uygulama Stüdyoları teknik

Gruptaki Kişiler ve Görevleri Naci Gürz Sabri Bostan Süleyman Elhakan Sinan Zencirci ÜmitReva Mohamed Bakhawar

yönetmeni Ümit Tunç (ÜmitReva)’un aranjörlüğünde albüm yapma girişiminde bulundular. Her renkten öğrenciyi ve ezgiyi albüme dahil etmek istediler. Grubun adına da Renkli Ezgiler’in kısaltılması olan Rezgi’yi koydular. Daha sonra gruba Sinan Zencirci ve Mohamed Bakhawar da dâhil oldu. Ve 2 ay gibi kısa bir sürede ilk albümleri olan Renkli Ezgiler 2013’ü çıkardılar.

Vokal Bas Gitar, Back Vokal Perküsyon ve Alt Yapı Elektro Gitar, Vokal Mix, Aranje, Alt Yapı ve Vokal Vokal Albümün içeriği ve müzik türü • Rezgi’nin türü de ismine layık. Çeşitli türlerden meydana geliyor. İlk albümde Rock & Hiphop’un yansımalarını çok rahat görebilmek mümkün . Albüm toplamda 7 adet parça var. Ve bu parçaların tamamını gruptaki kişiler besteledi. Albüm ücretsiz olarak internet üzerinden indirilebiliyor. Albümü çevrimiçi olarak dinlemek ve bilgisayarınıza indirmek için aşağıdaki bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz.

http://www.zirveradyo.com/rezgi-renkli-ezgiler-2013/ 52 Ağustos 2013

iletisim.zirve.edu.tr


iletisim.zirve.edu.tr

2013 AÄ&#x;ustos 53


Piknik Amacıyla Gittik,

Film Çektik..

F

Haber: Feride Pelin İNAL - Burak YILMAZ

ilm çekmenin zor olduğunu her zaman bilirdik. Oyuncular, yönetmenler sürekli yorulduklarını söylerler. Ama bir sinema filminin çok farklı olduğunu ondaki hazzı hiçbir şeyin vermediğini de çok duymuştuk. İnsan düşününce hak veriyor. Bir film yapıyorsun ve senin hikayeni, rüyanı, umutlarını bütün insanlara seyrettiriyorsun. Hem de şu modern dünyada her şeyi hızla tükettiğimiz bir zamanda, insanlar bilet alıp senin filmini izliyor. Hayallerini oturup insanlara anlatsan kimse seni dinlemez. Dinlese bile kaç kişiye anlatabilirsin? Oysa sinema bir mucize; yüzlerce insan senin filmini izliyor. Şimdi tüm bu sözler niye? Kendi filmimizi anlatmadan önce neler hissettiğimizi ve sinemanın gücünü anlatmak istedik. Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi 2. sınıf öğrencileri olarak 1 Mayıs tatilinde piknik yapma kararı almıştık. Piknik için hazırlık yaparken Öğretim Gör. Yönetmen Haluk Göl hocamızın önerisi üzerine Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek sadece bir gün içerisinde bir gerilim filmi çekmeye karar verdik. Evet ani bir karar... Başlangıçta sadece 18 kişilik bir sınıfın yardım almadan bunu bir gün de başarması imkansız gibi görünebilir. Ancak sizler de takdir edersiniz ki insanlar azmi sayesinde her şeyi başarabilir.. Feride Pelin İnal, film çekme kararı alınır alınmaz kalemini konuşturmaya başladı. Çok süre geçmeden senaryo hazırdı bile. Burak Yılmaz yönetmenlik yapabileceğini söyledi herkes yapmak istediği görevi belirledi. Görev dağılımı yapmak aslında pek zor olmadı. Çünkü bu filmde önemli olan kimin ne görev aldığı değildi. Bizim için

54 Ağustos 2013

iletisim.zirve.edu.tr


önemli olan o filmin bir şekilde gerçekleşmesiydi ve nitekim böyle oldu. Gaziantep’te Jimmy Jib, Steadicam gibi sinema malzemelerinin bulunması da pek mümkün değil gibiydi. Ama biz bu filmde bir sinema filminde olabilecek nerdeyse tüm malzemelere sahiptik. Zira, hem üniversitemiz hem de Sn. Taner Nakıboğlu sinema filmi çekeceğimizi öğrendikleri andan itibaren eksiklerimizi tamamlama gayreti içine girmişti. Bu bizi çok sevindirdi. Bu gayretler sonunda neredeyse bir dizide kullanılabilen malzemelere sahiptik. Sabah yediden gece üçe kadar filmi çektik. Bir sette yaşanabilecek her şeyi bir günde yaşadık. Amatörlük, profesyonellik, heyecan, tartışmalar, dargınlıklar... Belki de 30-40 bölüme sığan her şeyi bir geceye sığdırdık. Saatlerce ayakta durduk. Defalarca tekrarlar

yaptık. Malzemeleri oradan oraya taşıdık. Film çekmek dünyanın en zor işlerinden biri ama bir o kadar da zevkli. Kafanızda kurduğunuz, planladığınız şeyleri kameraya almak, sonrasında onları birleştirip 70-80 dakikalık bir film ortaya çıkarmak gerçekten paha biçilmez! Bu filmde öğrenciler kadar hocalarımızın da emeği geçti. Bize kendi elleriyle yemek bile hazırladılar. Yardımcı Doç. Dr. Ramazan Cihan ve Öğretim Görevlisi Fotoğraf Sanatçısı Yusuf Kadri Hocamızın oyunculukları da takdire şayandı. Tabi ki herkes bir günlük süre zarfında ancak çok basit bir film çekmiş olabileceğimizi düşünse de, bizler aslında sanatsal çizgileriyle akıcı bir kurgusu ve gerçekçi görsel efektleriyle izleyenleri kendisine hayran bırakacak bir film yaptığımıza inanıyoruz


ASINA

56 Ağustos 2013

Gaziantep lezzetlerini geçmişten geleceğe taşıyoruz

iletisim.zirve.edu.tr


0342 220 49 49 - 230 73 73 - 74 İncilipınar Mah. Kıbrıs Cad. No: 4-5-7-8 Anadolu İş Merkezi Altı Gaziantep / TÜRKİYE www.asinagaziantepmutfagi.com iletisim.zirve.edu.tr www.asinabaklava.com

2013 Ağustos 57


Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğrencileri

Haberin Zirvesinde Ankara basınını yakından görmek ve basın sektörünün işleyişi hakkında bilgi sahibi olmak isteyen Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinden oluşan 12 kişilik grup, Ankara’nın önde gelen basın kuruluşlarına ziyaretlerde bulundu. Haber: Kenan AÇIKGÖZ

Z

irve Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo TV Sinema Bölüm Başkanı Yrd. Doc. Dr. Ramazan Cihan ve Doc. Dr. Kutluk Özgüven’in koordinesinde gerçekleştirilen gezide İletişim Fakültesi öğrencileri, Samanyolu TV, TRT, Kanal 24, Kanal A ve Star Gazetesi’ni ziyaret ederek Ankara basınının duayenleriyle sohbet etti. Kurulduğu günden beri öğrencilerinin yalnızca teorikte değil pratik anlamda da gelişmelerini hedefleyen Zirve Üniversitesi, bu alanda yapılan çalışmalara büyük destek veriyor.

58 Ağustos 2013

Siyasetin “Kalbinden” Haberciliğe Bakış Ankara gezisinin ilk gününde STV-Haber kanalını gezen öğrenciler, Ankara Temsilcisi Abdullah Abdulkadiroğlu’nun misafiri oldu. Abdulkadiroğlu; Ankara’nın başkent olması itibarıyla basında önemli bir yeri olduğunu belirterek, Ankara’da muhabir olmanın zorluklarından bahsetti. Başkent muhabirinin politikayı çok iyi takip etmesi gerektiğinin altını çizen Abdulkadiroğlu, “Sizlerin zoru başaracağına inanıyorum. Mezun olduktan sonra hepinizi basın camiasında gör-

mek isterim. İletişim öğrencileri olarak sevdiğiniz bir konuda branşlaşmanızı tavsiye ederim.” şeklinde konuştu. STV-Haber’den sonra TBMM’ye geçen Zirve ekibi burada Cihan Haber Ajansı ve Star Gazetesi’nin Meclis Bürosu’nu ziyaret etti. Meclis muhabirliğine dair faydalı bilgiler aktaran Habip Güler, Meclis Genel Kurulu’nu gezdirirken başkent muhabirliğini isteyen öğrencilerin öncelikle siyasi tarihi çok iyi bilmelerini ve mesleğin zorluklarını dikkate almalarını tavsiye etti.

iletisim.zirve.edu.tr


“TRT Bir Hazine” Genç iletişimciler TBMM ziyaretinin ardından TRT’ye geçerek burada TRTHaber Kamera Şefi Ertan Erdoğmuş Ve TRT Müzesi müdürlüğü görevini yürüten Aysun Erdoğmuş ile birlikte TRT Müzesini gezerek televizyonculuğun tarihsel gelişimi üzerine sohbet ettiler. Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin ziyaretinden son derece memnun olduğunun altını çizen Aysun Erdoğmuş, “TRT Müzesi açıldığından bugüne bir sene geçti. Şu ana kadar Türkiye’de TRT’yi ziyaret eden ikinci İletişim Fakültesi siz oldunuz, sizleri tebrik ediyorum” dedi. TRT’nin ilk radyo cihazıyla program yapıldı Gezi süresince öğrencilere eşlik eden Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan, TRT’nin yayın yaptığı ilk radyo cihazıyla bir program gerçekleştirdi. Müzede TV sektörünün tarihsel gelişimi hakkında bilgiler edinen genç iletişimciler, televizyonculuğun ilk dönemlerine ait öğeleri yakından görme şansı yakaladı.

“Ertan Erdoğmuş: Zirve Üniversitesi’ni Gururla Takip Ediyorum” Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin faaliyetlerini yakından takip ettiğini söyleyen TRT-Haber Kamera Şefi Ertan Erdoğmuş, TRT’nin habercilik ilkeleri hakkında öğrencilere bilgi verirken şunları söyledi: “Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerini ağırlamaktan dolayı mutluluk duyuyorum. Fakültenin faaliyetlerini yakından takip etmekte ve gururla izlemekteyim. Buradaki öğrencilerin ileride medya sektöründe iyi yerlere geleceklerine ve ülkemize faydalı olacaklarına eminim.” diyerek öğrencilerden beklentilerini dile getirdi.

iletisim.zirve.edu.tr

Erol Yüksel: “Bu İletişimciler Çok Büyük İşler Yapar ” TRT Haber ve Spor Dairesi Başkan Yardımcısı Erol Yüksel, habercilik sektörü, Türkiye’deki reyting sistemi ve TRT Haber’in yayıncılık ilkeleri hakkında bilgi vererek Zirve Üniversitesi öğrencilerine tecrübelerini aktardı. TRT’nin reyting çizelgesi ve diğer kanallara olan etkileşimi hakkındaki görüşlerin İletişim Fakültesi öğrencileriyle paylaşan Yüksel, Zirve Üniversite’sinden gelen stajyerlerden çok memnun kaldıklarını belirterek bu öğrencilerin TV sektöründe büyük işler yapacağının altını çizdi. “Herkes bir konuda uzmanlaşmalı” Gezinin 2. gününde Kanal 24 stüdyola-

rını ve Star Gazetesi’ni gezen Zirve Üniversitesi öğrencileri, Kanal 24 Canlı Yayın Muhabiri Ümit Çetin ile sohbet etti. Sektörde çalışan herkesin branşlaşması gerektiğini belirten Çetin, Zirve Üniversitesi öğrencilerine şu tavsiyelerde bulundu: “Herkesin bir konuda uzman olması gerektiğine inanıyorum. Gazeteciliğin yanında bir dal daha öğrenmeye bakın. Ekonomi, siyaset gibi konulara yönelirseniz Ankara’da başarılı olursunuz.” Her geçen gün etkisi çığ gibi büyüyen “sosyal medya haberciliği” hakkındaki görüşlerini Zirveli İletişimcilerle paylaşan Yüksel, Twitter’da yayınlanan asılsız haberlerden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

2013 Ağustos 59


“Kanal A Stüdyolarından İnce Mesaj“ Kanal A Teknik Koordinatörü Ahmet Eskioğlu, Zirve Üniversitesi öğrencilerine Kanal A stüdyolarını ve kanalın genel işleyişini anlattı. TV endüstrisi üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştiren Zirve Üniversitesi öğrencileri, Ekşioğlu ile birlikte Kanal A stüdyolarını inceledi. Kanal A haber merkezinde haberlerin hazırlanışını an itibariyle takip eden

reyting ölçümleri gibi pek çok konuyu inceleme fırsatı yakaladı. Gezinin son

gününde Ankara manzarası eşliğinde yemek yiyen Genç İletişimciler, haberin merkezine bu kadar yaklaşmalarına zemin hazırlayan Zirve Üniversitesi’ne çok teşekkür etiklerini belirttiler. Medya kuruluşlarının yanı sıra Kızılay, Kocatepe Camii, Ankara Kalesi ve tarihi Hacı Bayram semtini de gezen Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi ekibi Ankara’dan değerli bilgilerle ayrıldı.

Şahsım adına bir şeyler ekleyecek olursam; geçtiğimiz yıl stajımı TRT Sporda yaptığımı belirtmek isterim. Burası gerçekten bir okul. Ankara gezisi bizim geleceğimizi şekillendirmesi açısından çok verimli oldu. Emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Kenan Açıkgöz Genç İletişimciler, örnek bir haber yayını gerçekleştirerek Kanal A stüdyolarından, “ Bu sektöre biz de geliyoruz” sinyalleri verdi. İki gün süren gezide pek çok usta gazeteci ve yayıncıyla tanışma fırsatı yakalayan Zirve Üniversitesi öğrencileri, basım ve yayın teknikleriyle ilgili önemli deneyimler kazandı. Bluebox uygulamasını inceleyen öğrenciler, stüdyolar, kamera sistemleri, reji odaları, kostümler, 60 Ağustos 2013

iletisim.zirve.edu.tr


iletisim.zirve.edu.tr

2013 AÄ&#x;ustos 61


Usta Sunucu Gökhan Dinç’ten

Habercilik ve Sunuculuk Dersleri

Haber: Ekrem KARAGÜLLE

2013 Bahar Dönemi süresince Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Radyo Televizyon Haberciliği ve Sunuculuğu dersleri veren usta sunucu Gökhan Dinç İletişim Fakültesi öğrencisi Ekrem Karagülle’nin sorularını yanıtladı.

Z

irve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde bu yıl öğretim görevlisi olarak dersler verdiniz, öğrencilere yönelik izlenimleriniz nelerdir? • İletişim Fakültesi ile bu bahar döneminde tanıştım. Hedefler konusunda henüz net bir karar vermeyen öğrencilerimiz bu dönemde var güçleri ile derslerine odaklandılar, derslerde yaptığımız etkinlikler seçimlerinde kendilerine yardımcı oldu. Zirve Üniversitesi ile birlikteliğimizin başında öğrencilerin ışığı ve azimleri bana da destek oldu. Yıl sonuna kadar derslere katılım ve ders içinde varlık gösterme çabaları benim geleceğe umutla bakmama sağladı. Gelecek yıllarda, sektör içinde genç, yeniliğe açık bir grup göreceğimiz kesin. İletişim Fakültesi bünyesinde bulunan imkanların öğrenciler için yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? • İletişim Fakültesi’nde öğrencilerin, hedeflerine yönelik strateji yapmaları için yeterli imkanlar var. Gerek akademik kadrosu gerek ise teknolojinin sonuna kadar ellerinde olması onların geleceğe dair planlarında belirleyici unsurlar oluyor. Okul yönetiminin, akademik kadroyu

62 Ağustos 2013

sektör içinden gelen başarılı profillerle desteklemesi, öğrencileri hem derslere hem de sektöre biraz daha ısıtıyor. Fakültenin kendi hedeflerini tutturabilmesi, öğrencilerin okul sonrasında gidecekleri iş hayatı ile doğru orantılı olacaktır. Ben kendi sınıfımda geleceğin ödüllü muhabirlerini, spikerlerini, yönetmenlerini gördüm. Bu da İletişim Fakültesi’nin hedeflerini ve yapılanmasını ne kadar doğru planladığını gösteriyor. İletişim Fakültesinden mezun olacak olan öğrencilerin sektör içerisinde istihdam sağlaması için yapması gerekenler nelerdir? • Fakültemizde okuyan öğrencilerin okul sonrasına hazırlanmak için yapması gereken, sezon içinde derslere odaklanmak ve sektör içinden gelen öğretim üyeleri ile temaslarını asla kesmemek. Son yıllarda TV sektörü zor bir dönemden geçiyor. Ancak bunu kendilerine bir fırsat olarak görmeleri gerek. Şimdi genç insanların sektör içinde hareket kabiliyeti daha fazla. Ayrıca cesaret ama haddini bilerek cesurca davranmak sektör içine girmenin en önemli adımı. Tüm öğrencilerime dediğim gibi “Unutmayın, bu işi sizden daha iyi yapan kimse yok! Ne

yapmak istediğinizi bildiğiniz sürece başarı arkasından gelecektir.” İletişim Fakültesi geniş bir iş alanına sahip, öğrencilerin kendilerine uygun alanı doğru tespit etmeleri için hangi yolu takip etmeleri gerekiyor? • İletişim Fakültesi’nde öğrencilerin en önemli kafa karışıklığı bu noktada başlıyor. Zirve Üniversitesi eğitim kadrosunun zenginliği öğrenciler için büyük şans. Akademik olarak alanlarındaki en başarılı isimleri kadrosunda barındıran Zirve Üniversitesi, bu konuda ders saatleri dışında öğrencilere zaman harcıyor. Sektör içinde başarılı isimlerin yer aldığı panellere katılan öğrenciler burada kendi yollarını çizebilir. Ayrıca akademik kadronun dışında ders veren kişilerin yönlendirmelerini de değerlendirmek kendileri için önemli olacaktır. Genellikle okula başlamadan önce öğrenci kendisine bir yol seçiyor. Ancak bu hedef her zaman için doğru olmuyor. Bunu bir de okuldaki teknolojik imkânlar üzerinde denediğinde kendisi de çok net olarak okul öncesi hedefinden sapabilir. En doğrusu okuldaki tüm aktivitelerde yer alıp, uygulamalı derslere katılmak ve yönlendirmeleri değerlendirmek olacaktır.

iletisim.zirve.edu.tr


Metin Çelik’ten “Reklam ve Pazarlama” Semineri Yrd. Doç. Dr. Metin Çelik, İletişim Fakültesi öğrencilerine “Reklam ve Pazarlama” konulu bir seminer verdi. 1 Mart 2013 Cuma günü gerçekleşen seminerde başlangıcından günümüze reklamcılığın süreçleri ele alındı. Haber: Ali KARAKURT

İ

stanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni birincilikle bitiren Yrd. Doç. Dr. Metin Çelik küresel bir köye dönüşen dünyada artık her şeyin evrensel standartlara göre şekillendiğini söyledi. Bu nedenle bir ürünü pazarlarken evrensel pazarlama aşamaları olan ürün (Product), satış ve dağıtım noktası (Place), fiyat (Price) ve reklamın (Promotion) sırayla uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu ifade etti. Amerika’da çeşitli reklam ajanslarında da çalışan Metin Çelik, bir ürünü pazarlarken öncelikle hedef kitleyi belirledikten sonra ürün, içerik ve coğrafi özeliklere göre en uygun reklam çeşidini seçmek gerektiğini söyledi. Reklamcılıkta önemli bir konuya dikkat çeken Çelik, reklamların 1/1000 etkiye sahip olan açık etki bilinç seviyesi yerine 999/1000 etkiye sahip, direkt

iletisim.zirve.edu.tr

olarak insanların bilinçaltına etki eden reklamların firmalarca tercih edildiğini söyledi. Popüler sigara markalarının yapmış olduğu reklamların direkt olarak insanların bilinçaltına etki ettiğini ve bunun sonucunda sigara pazarındaki diğer markaların önüne geçtiğini belirtti. 1995 yılından beri televizyon piyasasında değişik çalışmalarda bulunan Yrd. Doç. Dr. Metin Çelik iyi bir reklamcının bilgi birikiminin yüksek ve yaratıcı (creative) olması gerektiğini ve insanların

hangi işi icra ederse etsin eğer gönülden çalışıyorsa başarılı olmaması için hiç bir engel olmadığını vurguladı. Türkiye ve dünyada çok sayıda reklam filmi çeken ve şu anda Türkiye’de birçok şehri marka şehir haline dönüştürmek için projeler geliştiren Yrd. Doç. Dr. Metin Çelik’in yapmış olduğu “Medya ve Pazarlama” semineri İletişim Fakültesi öğrencileri tarafından dikkatle izlendi. Seminerden sonra öğrencilerin sorularını cevaplayan Çelik, öğrencilerin projelerine ve fikirlerine her zaman destek vereceğini söyledi.

2013 Ağustos 63


Zirve Üniversitesi Tiyatro Topluluğu

Perdelerini Açtı

Haber: Ali KARAKURT

2

009 yılında eğitim-öğretim hayatına başlayan Zirve Üniversitesi sahip olduğu 7 fakülte ve 1 meslek yüksekokulu ile kurulduğu günden bu yana yaptığı ulusal ve uluslar arası çalışmalarla 4 yıl gibi kısa bir zaman diliminde adından söz ettirmeyi başardı. Üniversite, her türlü eğitim fırsatının yanı sıra öğrencilerin kendilerini sosyal anlamda geliştirebilecekleri 36 kulüp ve bu sene kurulan Tiyatro topluluğuyla herkes için cazip bir ortam sağlıyor. Zirve Üniversitesi Tiyatro Topluluğunun kuruluşu Zirve Üniversitesi Öğretim Görevlisi Osman Nuri Şahin’in tiyatroya duyduğu sevgiyi öğrencilerle paylaşmak istemesi ve öğrencilerden gelen yoğun talebin üzerine açılmıştır. Lise yıllarında tanıştığı tiyatrodan oldukça etkilenen bu nedenle her türlü tiyatro organizasyonun için de yer alan Şahin, Zirve Üniversitesi’ne geldiğinde tiyatroyla alakalı herhangi bir faaliyet

64 Ağustos 2013

olmaması üzerine tiyatro topluluğunu oluşturmaya karar vermiştir. Eğitim kurumlarının ulusal ve uluslar arası alanda isimlerini duyurmak istiyorlarsa kaliteli bir eğitim sunmalarının yanı sıra kültürel, sanatsal ve spor faaliyetlerine önem vermesi gerektiğini savunan Osman Nuri Şahin’in tiyatro topluluğunu oluşturma fikri Zirve Üniversitesi Sağlık, Spor ve Kültür Müdürü Mehmet Hüseyin Ertaş’ın maddi-manevi destek vermesiyle hayat bulmuştur. Bu amaçla 2012-2013 eğitim dönemi başında Tiyatro topluluğu seçmeleri yapılmış, çok sayıda öğrenci başvurmuş ve aralarından 30 öğrenci seçilmiştir. Tiyatro topluluğunun amaçları arasında sadece tiyatrocu yetiştirmek değil, öğrencileri çeşitli yönlerden mezuniyet sonrası profesyonel hayata hazırlamak da vardır. Örneğin; hitabet. Diğer bir ifade ile toplumda kendilerini insanlara dinletebilme, iş hayatında yapacakları sunumlarda sahne veya ortam korku-

sunu yaşamama, resmi görüşmelerde rahat bir şekilde kendilerini ifade etme, seslerini ve nefeslerini kullanabilme tiyatronun öğrencilere kazandırdığı birçok özellikten bazılarıdır. Ayrıca toplumda her geçen gün yayılan kötü alışkanlıklardan ve çevrelerden öğrencileri uzak tutmayı amaçlayan topluluk; sanatın birleştirici, kucaklayıcı, sevgi ve saygıya dayanan anlayışı sayesinde öğrencilere güzel bir hayat felsefesi de kazandırmaktadır. İlk kez güz döneminde derslere başlayan tiyatro topluluğunda öğrenciler sahnede nefes ve diyafram kullanma, sahne kullanımı, diksiyon ve beden dili gibi bir takım temel alıştırmaları gerçekleştirdiler. Öğrenciler aynı zamanda karaoke gibi çeşitli çalışmalarla da özgüvenlerini geliştirmeye yönelik çalışmalar yaptılar. Tiyatro topluluğu genel sanat yönetmeni Osman Nuri Şahin, öğrencilere sadece oyunculuk anlamında değil oyun ve skeç yazma ödevleri vererek

iletisim.zirve.edu.tr


öğrencilerin hayal gücü ve yazma yeteneklerini geliştirmelerini amaçladıklarını belirtti. Skeç ve oyun yazan bir kaç öğrenciden çok güzel eserler çıktığını, oyunların küçük takviyelerle Zirve Üniversitesi’nde ve ülkemizdeki büyük tiyatro sahnelerinde oynanabileceğini kaydetti. Uzun yıllardır tiyatro ile iç içe olan Osman Nuri Şahin kısa bir süredir tiyatro çalışması yaptıklarını ama kendisinin de çok şeyler öğrendiğini belirtiyor. Bazen çalışmalarının geç saatlere kadar devam ettiğini bu nedenle erken bitirmek istediğini söylediğinde öğrencilerin olumsuz tepkisi ile karşılaştığını belirtiyor. Bir öğrencisinden de “Hocam normalde annem ve babam çok tutucu ebeveynlerdir. Eve geç saatte gelmemi istemiyorlar. Ancak bazen geç biten çalışmalardan sonra eve döndüğümde bu durumu hoş karşılayıp tiyatroya devam etmem için destek oluyorlar. Tiyatro ile ilgilenmemden dolayı onlar da benim gibi çok mutlular.” demesinin kendisini çok mutlu ettiğini belirtti. Tiyatro topluluğunun çalışmalarına yarıyıl tatilinden dolayı yaklaşık olarak 1 ay ara verildi. Bahar döneminin başlaması ile beraber çalışmalar 19 Şubat Pazartesi günü kaldığı yerden devam etti. Bahar döneminde tiyatro topluluğu Zirve Üniversitesi ve Gaziantep’in çeşitli yerlerin de en az iki veya üç oyun sergilemeyi hedefliyordu. Öğrencilerin yoğun isteği üzerine ilk oyun 18 Mart’ta Çanakkale Zaferi hakkında oynandı. Zirve Üniversitesi’nde büyük ilgi gören bu oyun sonrasında Antakya turiletisim.zirve.edu.tr

nesinde de Mustafa Kemal Üniversitesi Tiyatro Kulübü ev sahipliğinde oynandı. Hatay’da da büyük beğeni toplayan Zirve Üniversitesi Tiyatro Toplulu-

derek, “Zirve Üniversitesi büyük bir aile ve her geçen gün daha da büyüyor. Bu ailenin içinde bulunan akademik ve idari personelin yanı sıra öğrencilerin aileleri ile gelip güzel vakit geçirebilecekleri, tanış olabilecekleri bir gün düzenlemek istiyoruz artık. Kısacası tüm Zirve ailesi tiyatro sayesinde buluşacak.“ dedi. Tiyatro topluluğun kısa zaman içinde gerçekleştirmek istedikleri bir diğer proje ise televizyonun yaygınlaşması sonucu unutulmaya yüz tutan radyo tiyatrosu geleneğinin yeni nesil ile tanıştırmak. Konu hakkında Genel Sanat Yönetmeni Şahin, üzerinde çalıştıkları bir kaç oyun olduğunu, kayıtların alınmaya başladığını, iletişim fakültesi bünyesinde bulunan radyo istasyonu aracılığıyla radyo tiyatrosunun Zirve Üniversitesi’nin resmi radyosu olan www.zirveradyo.com adresinden dinleyiciler ile buluşacağını belirtti.

ğu Dünya Tiyatro Günü’nde Rektörlük Binası’nda sürpriz bir oyun çıkararak herkesi şaşırttı. İletişim fakültemizden Ali Karakurt, Enes Faruk Nom, Ümit Sezer ve Hasan Bilge’nin de aktif olarak görev aldığı Zirve Üniversitesi Tiyatro Topluluğu çalışmalarına bütün hızıyla devam ediyor. Tiyatro topluluğu Genel Sanat Yönetmeni Osman Nuri Şahin, Zirve Üniversitesi Tiyatro Topluluğu olarak yakın zamanda çocuk tiyatrosu sahnelemek gibi bir hedefi olduklarında da bahse-

Zirve Üniversitesi Tiyatro Topluluğu öğrencileri ve hocası tiyatroya karşı çok büyük bir sevgi duymaktadırlar. Tiyatro topluluğunda bulunan öğrenciler, derslerin akşam saatlerinde okuldan sonra olduğunu, bu nedenle tiyatro dersi başlamadan önce yorgun olduklarını, ama sınıftan içeri girdikleri anda öğretmenleri, arkadaşları ve tiyatro sahnesi ile bir araya geldiklerinde yorgunluklarını tamamen unuttuklarını belirtti. Osman Nuri Şahin’de, “Şu anda doktora eğitimim devam ediyor, bu neden ile bazen şehirlerarası yolculuk etmem gerekebiliyor. Aynı zaman da, meslek yüksek okulunda ders veriyorum ve inşallah kısa bir zaman sonra da baba olacağım. Bu yoğun tempoda tiyatronun bana verdiği enerji sayesinde kendimi güçlü hissediyorum.” dedi. 2013 Ağustos 65


K U Z E Y

İ Z L E N İ M L E R İ

K

uzey Irak, Irak’ın en güvenli ve refah düzeyi en yüksek federe bölgesidir. Doğal kaynakları sayesinde gün geçtikçe gelişen ekonomisiyle hemen hemen bütün sektörler için bakir bir pazar ve cazibe merkezi konumundadır. Türkiye coğrafi ve tarihsel yakınlığı ile büyük bir avantaja sahip federe Kürdistan bölgesinde bu sayede her geçen gün hızla artan bir ticaret hacmine sahip. Türkiye’den bir çok iş adamının burada çok büyük yatırımlar yaptığını görebilirsiniz pazara büyük ölçüde Türk firmalar hakim. Nitekim Şırnak’ın Silopi ilçesinden Habur sınır kapısına kadar uzanan 45 Km’lik tır kuyruğunun Kuzey Irak‘ın Türkiye ekonomisi için ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir. Türk firmaları hemen hemen tüm sektörlerde varlık gösteriyor. Gıdadan tutun giyime , inşaat malzemesine , kozmetik ürünlerine ve daha bir çok

66 Ağustos 2013

Haber: Murat AKCAN

ürün Türkiye den gönderiliyor. Burası Türkiye için çok ciddi bir pazar . Daha bir çok alanda bakir sayılan Irak yatırama çok elverişli bir bölge. Burada henüz bir çok alanda ciddi eksiklik var, (medya sektörü gibi ). Yemek konusuna gelince bizim Doğu Anadolu kültürüne yakın bir damak zevkleri var. Kuzey Irak vatandaşları ete olan düşkünlüklerini hemen hemen her lokantada gözlemleyebilirsiniz. Buraya uğrayanlara kesinlikle Malta adlı restoranda et pilav yemelerini tavsiye ederim. Gezdiğim üç şehirde ( ERBİL , DOHUK VE ZAHO ) bu şehirlerde yaşayan insanların hemen hemen her öğünde et yediklerine şahit oldum. Sosyal yaşam genelde erkekler için var gibi kafeteryalarda sadece erkekler oturuyor, ve en büyük tutkuları futbol maçı

izlemek. Hemen hemen tüm ülke takımlarını izliyorlar. Laliga’dan tutun Bundesligaya, spor toto süper liginden Primer ligi izliyorlar. Kadınlar sosyal yaşamda yok gibiler. Gezilecek yerler arasında Erbil’de eski çarşı gezilebilir. Yine Erbil’de tarihi Erbil kalesi muhteşem güzelliğiyle sizi kendisine çekecektir. Dohuk’ta baraj kenarında alabalık yiyebilir çok güzel nargilesinden içebilirsiniz. Bu ülkeyi ziyaret edecek vatandaşlarımız hiç yabancılık çekmeyecektir. Kuzey Irak vatandaşları Türkleri çok seviyor , hatta kontrol bölgelerinde türküm dediğiniz zaman arama yapılmadan buyurun geçin diyorlar, yani geçiş üstünlüğünüz var bu ülkede. Kendinizi kendi şehrinizde kendi vatanınızda gibi hissedeceksiniz.

iletisim.zirve.edu.tr


iletisim.zirve.edu.tr

2013 AÄ&#x;ustos 67


Gaziantep Medya Platformu (GAMEP) tarafından 17 Kasım 2012 Cumartesi günü Şehitkâmil Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen törende “Marka Şehrin Markaları” ödülleri sahiplerini buldu.

G

Haber: Murat ÖZKOYUNCU - Derya ŞAHİN

aziantep’in sosyo-ekonomik alanda gelişmesini sağlayarak, dünya genelinde tanınırlığını arttıran firmalara yönelik düzenlenen ödül törenine Aile ve Sos-

Kısa, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Hanifi Aslan, İl Emniyet Müdürü Ömer Aydın, Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, Şehitkamil Belediye Baş-

GAMEP’in Geleceği Parlak • Gaziantep Medya Platformu Başkanı Nazmi Özkoyuncu ise derneğin kuruluş amacını anlatarak ileriki dönemlerde gerçekleştirmeyi planladıkları çalışma-

yal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Gaziantep milletvekillerinin yanı sıra, Vali Erdal Ata, Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun, Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan

kan Vekili Cabbar Özkara, Milli Eğitim Müdürü Ekrem Serin, ödül alan firmaların yöneticileri, sanayiciler, işadamları ve yerel medya çalışanları katıldı.

lar hakkında bilgiler verdi. Derneğin 7 ay gibi kısa bir sürede 60 farklı medya kuruluşundan yaklaşık 200 üye sayısına ulaştığını belirten Özkoyuncu, “Üyelerimize yönelik teşvik edici mesleki

Ekip Ruhu Çok Önemli • Sunuculuğunu ünlü spiker Ece Erken’in gerçekleştirdiği törenin açılış konuşmasını yapan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, “Birliktelik ve örgütlü hareket edebilmek çok önemli. Platform oluşturarak hem medyanın sorunlarını çözebilmek hem de kabiliyetini arttırmak bakımından çok önemli. Çünkü hepimizin bildiği bir şey var ki örgütlü hareketin önünde hiçbir ordu duramaz. İleri demokrasiye gideceksek her alanda ama her alanda, birlik ve beraberliği sağlayarak örgütlü halde hareket etmemiz gerekiyor. Bu şehir sanayi ve ticaret alanında inanılmaz gelişmeler göstermiştir ve göstermeye de devam edecektir. Gaziantep her krizden alnının akıyla çıkıyor, geçmişten gelen mirasımızla bunu başarıyoruz. Marka şehir, markaların birleşmesiyle olur. Bizler özel sektörü güçlendirme adına çalışmalar yapmaya devam edeceğiz. Önünüzdeki engelleri kaldırmak için çalışıyoruz. Bu ülkeyi kalkındıran herkese başta ülkem sonra şahsım olmak üzere ayrıca memleketim adına da şükran ve teşekkürlerimi sunuyorum.” ifadelerini kullandı.

68 Ağustos 2013

iletisim.zirve.edu.tr


yarışmalar ile uluslararası alanda ses getirmesi planlanan kültürel projeler için çalışmalar başlatmış bulunmaktayız. Böylece ilkeli tarafsız, hızlı ve cesur habercilik anlayışıyla medyayı yeniden layık olduğu konumuna getirmeyi planlıyoruz.” şeklinde konuştu.

GAMEP Başkanı Özkoyuncu’nun Bakan Fatma Şahin’e dernek adına plaket vermesinin ardından ödül törenine geçildi. Törende; Kaşmir Halı, Kadoil, Naksan Holding, Sanko Holding, Erpen Pvc, Royal Halı, Şölen Çikolata, Öncü Salça, Merinos Halı, Mahmood Coffee, Shazili Türk Kahvesi, Tunaş Helva, Sanko Hastanesi gibi birçok önemli kurum ve kuruluş adına değerli işadamları “Marka Şehrin Markaları “ ödüllerini aldılar. Eğitim Kurumları da Ödüllendirildi • Gazi Şehrimiz’in eğitim ve yönetim alanındaki çalışmaları da göz ardı edilmedi. Firmalar ve sanayicilere verilen ödüllere ek olarak ödül töreninde Gaziantep’te eğitim faaliyetlerini yürüten 3 Üniversiteye, daha yaşanabilir iletisim.zirve.edu.tr

lu, Şehitkamil Belediyesi adına Başkan Vekili Cabbar Özkara, Oğuzeli Belediyesi adına Başkan Bekir Öztekin aldılar. Ödül töreni, firmaların yöneticileri ve davetlilerin toplu fotoğraf çektirmelerinin ardından sona erdi.

bir Gaziantep için çalışmalar yürüten Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne ve 3 merkez ilçe belediyesine de ödül verildi. Ödülleri, Gaziantep Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Yavuz Coşkun, Zirve Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Adnan Kısa, Hasan Kalyoncu Üniversitesi adına Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Hanifi Aslan, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi adına Başkan Vekili Ünsal Göksen, Şahinbey Belediyesi adına Başkan Mehmet Tahmazoğ-

İletişim Fakültesi Öğrencileri Törendeydi • Törene Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri de katıldı. GAMEP Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Özkoyuncu, RTS bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan ve öğrencilere törene katılımlarından dolayı teşekkür ederek toplu hatıra fotoğrafı çektirdi.

2013 Ağustos 69


Zirve Üniversitesi Tıp Fakültesi Açıldı Gaziantep Zirve Üniversitesi Emine-Bahaeddin Nakıboğlu Tıp Fakültesi binasının açılışı ve Sağlık Araştırma ve Uygulaması’nın temeli törenle gerçekleştirildi. Haber: Elif BAHÇECİOĞLU - Hazal BEKTAŞ

Z

irve Üniversitesi EmineBahaeddin Nakıboğlu Tıp Fakültesi binası hizmete açıldı. Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nin ise temeli atıldı. Harcamaların tamamı, merhum işadamı Bahaeddin Nakıboğlu’nun eşi Emine Nakıboğlu, damatları ve kızları Osman-Gülfer Nakıboğlu, Burhan-Lale Yetkin, Mehmet- Eda Akınal, Emin-Demet Aytekin ve Halil-Şule Mazıcıoğlu tarafından karşılandı.

70 Ağustos 2013

En Büyük İhtiyaç Sağlıkta • Törende ölümünün 2’nci yıldönümünde Bahaeddin Nakıboğlu için Kuran-ı Kerim okundu. Tıp Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Cumhur Kılınç, dünyada en çok ihtiyaç duyulan meslek grubunun sağlıkçılar olduğunu söyleyerek, “Bu eğitim kurumunun açılışındaki amaç uluslararası alanda yetkinliğe, akademik alt yapıya sahip hekimler yetiştirmektir.” dedi.

Zirve Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Neler Olacak? • Ağırlıklı olarak klinik öncesi öğrenim ve eğitiminin yapılacağı Temel Tıp Bilimleri binası 6,5 kattan oluşuyor ve yaklaşık 20 bin metrekare kullanım alanına sahip. Büyüklüğü ile temel tıp bilimleri arasında en geniş yere sahip olanlar arasında yer alması beklenen binada; 10 adet amfi, 12 adet derslik, 16 adet öğrenci laboratuvarı, sınav salonu, okuma ve ders çalışma salonu, merkezi araştırma laboratuvarları, deneysel hayvan araştırma laboratuvarları, 86 adet öğretim üyesi ve personel için ofis ve kafeterya, sosyal mekanlar bulunuyor.

iletisim.zirve.edu.tr


“Yaşayan Değerler” Zirve Üniversitesi Eğitim Fakültesi dekanı Prof. Dr. Fatih Töremen Toplumsal Duyarlılık Kulübü önderliğinde Zirve Üniversitesi öğrencileriyle koordineli olarak yürütülen “Yaşayan Değerler” projesi hakkında merak edilen soruları cevapladı. Haber: Yusuf ŞAHAN

Y

aşayan değerler projesi hangi amaç doğrultusunda oluşturulan bir projedir? • Yaşayan değerler projesi toplumsal çözülmelerin doğurduğu ve bizim hissettiğimiz sıkıntılardan, problemlerden akla gelen bir projedir. Teknolojinin hayatımıza girmesi ile insanların bir noktada verimli olmasını sağlasa da değişim ve dönüşümün çok hızlı olması insanları hem yalnızlaştırdı hem de birtakım değerleri göz ardı etmelerine neden oldu. Biz bu proje kapsamında insanlara şairin “Durun kalabalıklar!” dediği gibi yürüyen kalabalıklar içerinde insanların bir takım değerlerin farkına varmalarını sağlama düşüncesindeyiz. Bu proje belirli bir süre dahilinde gerçekleştirilecek olan bir proje mi? • Toplumsal değerlerin göz ardı edilmemesi, güzel şeylerin devam etmesini istediğimiz için projemize son vermek istemiyoruz. Projemizi platform haline getirerek fakültelerimizdeki tüm öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin sahiplendiği bir proje olmasını istiyoruz. Uluslararası öğrencilerimizin de katılımını sağlayarak, okulumuzdaki uluslararası öğrencilerimizin sayısı kadar ülkede bunun genişleyebileceğini ve çok uzun süre devam edeceğini düşünüyoruz.

Proje kapsamında herhangi bir kurumdan destek aldınız mı? • Üniversitemiz bu konuda hassas bir şekilde arkamızda durduğu için şimdiye kadar hiçbir kurumdan destek almadık. Ama diğer kurumlarında kapısını çalıp insanlara birtakım değerleri anlatmak, bu değerlerin farkında olmaları için onlara bakış açısı sunmak istiyoruz. Bu proje Gaziantep’te başladığı için ilk olarak bu şehirde yapacağız. Bunun için randevular alıp, seminerler düzenleyeceğiz. Proje dahilinde kurmuş olduğunuz stantlara üniversitemizdeki öğrencilerin katılımı istediğiniz düzeyde oldu mu? • Yaşayan değerler projesiyle her iki

haftada bir değer işliyoruz ve ilk iki hafta “Komşuya Vefa” başlığı altında Suriye’den açlık gibi bir takım sebeplerden dolayı ülkemize sığınanlara yardımlar topladık. Üniversite öğrencilerimizin çok hassas olduğunu ve bu konudaki duyarlılığın hemen harekete geçtiğini, katılımların istediğimiz düzeyde olduğunu gördük. Topladığınız yardımları hemen gönderiyor musunuz yoksa toplu olarak mı göndereceksiniz? • Her bir değeri iki hafta işlediğimiz için iki haftalık süre bitip yeni bir değeri işlemeye başladığımızda, elimizdeki yardımları o insanlarla ilgilenen kurumlara müracaat ederek onlar aracılığı ile yardım bölgelerine ulaştıracağız.


Gelecekte Herkesin

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından organize edilen iletişim seminerlerinin 28 Kasım 2012’deki konuğu Mimarlık Fakültesi’nde dekan yardımcılığı görevini yürüten Yrd. Doç. Dr. Ahmet Turan Köksal oldu. Köksal, internet sayfalarının oluşturulması, web dizaynı ve medya içeriği oluşturma konularında bilgiler verdi.

Bir Medyası Olacak Haber: Enes Faruk NOM

D

ünya her geçen gün biraz daha gelişmekte ve küçülmektedir. Kuşkusuz bu gelişme hızlı bilgi akışının bir sonucudur. Son yıllarda neredeyse her evde bulunan internet sayesinde bu bilgi akışına kolay bir şekilde erişilmektedir. İnsanların gelişen internet dünyasında sisteme ayak uydurabilmeleri için en az bir “web” sayfasına sahip olmaları kaçınılmazdır. İletişim Fakültesi’nde düzenlenen “İnternet Medyası” konulu seminerde konuşan Yrd. Doç. Dr. Ahmet Turan Köksal genç iletişimcilere “En az bir internet sayfasına sahip olun. Sitenin içeriğini en uygun yansıtacak kelimeyi internet sitesinin adı yapın.” diyerek 72 Ağustos 2013

kendisinin de “Ayasofya, camigör ve merdivengör” adlarında siteleri olduğunu belirtti. Bu siteler ilk oluşturduğunda kayda değer bilgi bulunmadığını ama zamanla yeni bilgilerle desteklenmesi sonucunda internet dünyasında cami ve merdiven alanında en çok tıklanan internet sitlerinden biri olduğunu söyledi. Medyada cami ve merdiven konularıyla alakalı herhangi bir ihtiyaç olduğunda ulusal ve yerel basından kendisi ile irtibata geçildiğini ve fikrinin alındığını söyledi. Günümüzde insanların kendi adlarında birer internet siteleri olmasının ileriki yıllarda yapacağı çalışmalar açısından iyi bir pazar oluşturacağını ileri süren Köksal, ”Çocuklarım doğduğunda kim-

liklerini aldıktan sonra onlara kendi adlarında birer internet sitesi aldım.” diyerek sanal alemde kendi adına bir siteye sahip olmanın önemine dikkat çekti. Her geçen gün artan internet sitelerinin doğru yönetildiği takdirde bilgilerin topluma sağlıklı bir şekilde ulaştırılacağını ve bundan ekonomik açıdan da iyi gelir elde edilebileceğini vurguladı. iletisim.zirve.edu.tr


iletisim.zirve.edu.tr

2013 AÄ&#x;ustos 73


FOTOĞRAF PORTRE FOTOĞRAFLAR İÇİN ALTIN İPUÇLARI

Daha iyi portre fotoğrafları için

ALTIN İPUÇLARI Portre insan ruhunu yansıtma sanatıdır. Bunu dört köşeli bir karenin içinde yansıtmaksa pek kolay bir iş değildir. Portre fotoğrafları yüz ve modelin ifadesinin baskın olduğu bir fotoğraf türüdür. Bu fotoğraflarda amaç kişilik ve ruh dünyasını açığa çıkaracak, model hakkında da ipuçları vermektir. Daha iyi portre fotoğrafları çekebilmenin ipuçlarını bu sayımızda sizler için derledik.

ÇEKİM AÇISI Portre fotoğrafları genellikle modelin göz hizasından çekilir. Böylece izleyenin model ile göz teması kurması sağlanır. Model size açılı bir şekilde duruyorsa netlik aldığınız noktaya dikkat etmeniz gerekir. Özellikle açık diyaframlarda çalışıyorsanız, net alan derinliği azalacağından nereye netlediğiniz çok büyük önem taşır. Bu gibi durumlarda modelin size yakın olan gözüne netlemek her zaman iyi sonuç verir.

MODELİ NEREYE BAKTIRMALI? Çoğu zaman modelin, baktığı yönün portre üzerinde etkisi büyüktür. Doğrudan kameraya bakan bir model ile değişik yönlere bakan bir model ile portreler çekip ikisi arasındaki farkı siz de analiz edebilirsiniz. Bazen, kadraj dışında kalan bir alana dikkat çekmek ve izleyicide merak uyandırmak için, modeli farklı yönlere baktırmak ilginç bir durum ortaya koyabilir.

KOMPOZİSYON KURALLARINA UYUN Genel kompozisyon kuralları diğer fotoğraf türlerinde olduğu gibi portre fotoğrafında da geçerlidir. Altın kesim kuralına uymak veya bakış-baş boşluğunu gözeterek yapacağınız çekimler estetik olarak bir adım öne çıkacaktır.

74 Ağustos 2013

IŞIĞIN ÖNEMİ Portre fotoğrafında kullandığınız ışık, modelin ruh dünyasını yansıtması açısından biraz daha önemlidir. Farklı açılardan gelen ışığın şiddeti ve modelde oluşturduğu kontrast ifadenin güçlenmesine yardımcı olur. Özellikle yakın plan portrelerde yüzdeki detayların ortaya çıkması ve belirginliğin artması için yanal ışık tercihi çok yerinde bir seçimdir.

SAMİMİ OLUN Çoğu insan fotoğraf makinesini görünce doğallığını bozar ve ruh hali değişir. Fotoğrafçının vücut dilini iyi kullanması ve samimiyetini açığa vuracak davranışlar sergilemesi, modeli rahatlatabilir. Özellikle çocuklar makinelere karşı farklı tepkiler verdikleri için onların en doğal halini yansıtmak için bazen tele objektifler ile çekim yapmak gerekebilir.

FARKLI MEKANLARI DENEYİN Çektiğiniz modeli kendi bölgesinden çıkarıp alışık olmadığı farklı bir mekana taşımak, şaşırtıcı sonuçları olan fotoğrafların ortaya çıkmasına neden olabilir. Fotoğrafçı, kritik anı kollayarak ifadeye yansıyanları fotoğraflamak için tetikte olmalıdır.

FARKLI BÖLGELERE ODAKLANIN Portre fotoğrafı denince akla ilk gelen, baş ve omuzları içine alan bir alandır. Oysa biraz daha yakın bir çekim örneğin sadece gözlere odaklanarak yapılan bir çekim veya sadece elleri konu edinen bir fotoğrafta bazen çok şeyler anlatır. Bunun için fotoğrafçının modelini çok iyi gözlemlemesi ve farklı odak noktaları yakalayarak normalde görünmeyeni de yansıtması gerekir.

iletisim.zirve.edu.tr


Yazı ve Fotoğraflar: Yusuf Kadri Şirinkan

ÇEVREYİ KULLANIN Portresini çekeceğiniz modeliniz kendine özgü bir mekanda yaşıyorsa veya özel bir işle ilgileniyorsa, modelin çevresini de kompozisyona dahil etmek, izleyiciye fotoğraf hakkında daha fazla bilgi aktırır.

SERİ ÇEKİM Fotoğrafa konu olan model hareket halinde ise, makinenizi seri çekim moduna alarak yapacağınız çekimler daha sonra birlikte sunulabilir bir dizinin ortaya çıkmasına yardımcı olur. Böylece aslında durağan olan fotoğrafa hareket unsurunu da katmış olursunuz.

EKİPMAN BİLGİSİ Kullandığınız ekipmana olan hakimiyetiniz, aniden gelişen olaylar karşısında vereceğiniz tepkiler ile birleşerek, kritik anda ortaya çıkan portreleri daha iyi fotoğraflamanıza yardımcı olur.

iletisim.zirve.edu.tr

2013 Ağustos 75


Yeni Medya ve İstihdam Paneli Düzenlendi

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından ‘Yeni Medya ve İstihdam Problemi’ konulu bir panel düzenlendi. Haber: Burak YILMAZ

P

anelde, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Devran, Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kutluk Özgüven, SGK Daire Başkanı Savaş Alıç, TRT Yeni Medya Kanal Koordinatörü Mehmet Bilal Çolak ve Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nden Simla Özçelikel konuşmacı olarak yer aldı. Zirve Üniversitesi Radyo Sinema Televizyon Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan’ın moderatörlüğünü yaptığı panelde konuşan Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Devran, ‘Yeni Medya Sektörü için İletişim Fakülteleri nasıl bir yol izlemeli?’ konulu bir sunum gerçekleştirdi. Teknolojik yeniliklerin eğitim kadrolarında da yeniliği gerektirdiğinin altını çizen Devran, yeni medya çağının

76 Ağustos 2013

en önemli özelliğinin interaktif olması olduğunu söyledi. Eskiden siyasetçilerin ekranda yer bulma açısından işlerinin zor olduğunu ancak şimdi birçok alternatifin önlerine serildiğini hatırlatarak, seçmenleriyle daha rahat iletişim kurabildiklerini kaydetti. Yeni bir toplum yapısının oluştuğuna dikkat çeken Devran, interaktif medyanın hem sektörü, hem de eğitim kurumlarını etkilediğini vurguladı. Bunun iletişim fakültelerinde de tartışılan bir durum olduğuna değinen Devran, öğrencilere de çeşitli tavsiyelerde bulundu. İletişim fakültelerinin olmazsa olmazlarının bulunduğunu aktaran Devran, “Zirve Üniversitesi bu noktada şanslı. Çünkü vakıf üniversiteleri, yeniliklere daha kolay ayak uydurabilir. Sizlerin de lisan öğrenmeniz, kendinizi pratikle donatmanız lazım. Eğer böyle olursa

mezun olduğunuzda iş bulma sıkıntısı yaşamazsınız. Sektörde nitelikli elemanlara büyük ihtiyaç duyuluyor.” diye konuştu. Panelde, Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kutluk Özgüven, SGK Daire Başkanı Savaş Alıç, TRT Yeni Medya Kanal Koordinatörü Mehmet Bilal Çolak ve Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nden Simla Özçelikel de ‘Yeni Medya ve Dünyadaki Çalışma Düzeni’, ‘Yeni Medya ve Türkiye’de Medya Çalışanlarının Durumu’, ‘Sarı Basın Kartı Yönetmeliği ve İletişim Fakültesi Mezunları’, ‘Yeni Medya Düzeninde İletişim Fakültelerini Neler Bekliyor?’, ‘İletişim Fakültesi Mezunları ve Türkiye’de Basın Çalışanları’ konuları hakkında katılımcıları bilgilendirdi. iletisim.zirve.edu.tr


iletisim.zirve.edu.tr

2013 AÄ&#x;ustos 77


zirv 2013 f est CULTURAL FESTIVAL

Renkli Görüntülere Sahne Oldu Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Kültür, Sanat ve Spor Şenliği, Zirve Üniversitesi Kampüsü’nde renkli görüntülere sahne oldu. Yorucu geçen bir eğitim öğretim yılının ardından öğrenciler gerçekleşen etkinliklerde doyasıya eğlendiler. Haber: Dihat KAYA

Z

irve Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Taner Nakıboğlu, Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa, Şehitkamil Kaymakamı Mehmet Aydın’ın katılımı ile gerçekleşen festivalin açılışı uluslararası öğrencilerin düzenlediği Kültür Günü ile başladı. 52 farklı ülkeden 500 e yakın yabancı öğrencinin öğrenim gördüğü Zirve Üniversitesi, sahip olduğu kültürel zenginliği Zirve Fest’te bir kez daha ortaya koydu. Uluslararası öğrenciler ülkelerine ait kurulan stantlarda kültürlerinin tanıtımını dansları, yemekleri ve yöresel kıyafetleri ile yaptılar.

78 Ağustos 2013

7,8 ve 9 Mayıs tarihlerinde gerçekleşen Kültür, Sanat ve Spor Şenlikleri kapsamında Türk Sineması’nın sultanı Türkan Şoray, Galatasaray Spor Kulübü Başkan Yardımcısı Adnan Öztürk, oyuncu Tolgahan Sayışman, Serhat Kılıç, Erdem Yener ve bilardo ustası Semih Saygıner gibi ünlü isimlerin söyleşilerinin yanında Kolpa ve Manga grupları da festival alanında sahne aldı. Türk Sinemasının Sultanı Türkan Şoray Zirve’ye geldi • Türk Sineması’nın sultanı Türkan Şoray Zirve Fest 2013’te öğrencilerle buluştu. Kendisini dinlemeye ve görmeye

gelen kalabalık karşısında duygulanan Şoray; “Gittiğim hiçbir yerde böyle karşılanmamıştım, beni çok mutlu ettiniz.” dedi. Öğrencilerin sorularını yanıtlayan Türkan Şoray ardından Zirve Üniversitesi’ni gezdi. İletişim Fakültesi Uygulama stüdyolarını ve Zirve Radyo’yu çok beğenen Sultan; “Türkiye’de sinema gün geçtikçe gelişiyor ve gelişmesi gerek, buralarda yetişen öğrenciler geleceğin sinemacıları olacak.” derken İletişim Fakültesi öğretim görevlisi yönetmen Haluk Göl ile bir araya gelerek Zirve Radyo’da hazırlanan Kültür Sanat Gündemi programına konuk olarak katıldı. iletisim.zirve.edu.tr


Adnan Öztük Zirvelilere Çarpıcı Başkanı Adnan Öztürk Zirve ÜniverAçıklamalarda Bulundu sitesi öğrencilerine çarpıcı açıklama• Zirve Üniversitesi 2013 Festivaline larda bulundu. Galatasaray İkinci Başkanı Adnan “Fenerbahçe şampiyon olsaydı Öztürk damgasını vurdu. TRT Spor siz Türk Telekom Arena Stadı’nda Moderatörü ve aynı zamanda Zirve Fenerbahçe’yi alkışlar mıydınız?” soÜniversitesi Öğretim Görevlisi olan rusu üzerine Öztürk şunları söyledi: Gökhan Dinç’in moderatörlüğünü “Hayır, alkışlamam. Bakın bunu samiyaptığı söyleşide Galatasaray İkinci mi söylüyorum. Ajitasyon anlamında

söylemiyorum. Geçen sene canlı yayında ‘Alkışlar mısınız?’ dediler. Ben de ‘Hayır alkışlamam.’ dedim .Vay efendim niye alkışlamıyormuşuz! Şimdi ben bütün sene uğraşmışım. Şampiyonluğu kaybetmişim. Zaten nakavt olmuşum. Onun üzerine bir de çıkıp alkışlayacağım. Hayır alkışlamam.” dedi. Fotoğraf: Yusuf Kadri ŞİRİNKAN

iletisim.zirve.edu.tr

2013 Ağustos 79


Festivalin Sahne Sanatçıları; Kolpa, Manga ve Aref • Üç gün boyunca kurulan stantlarla, yapılan söyleşilerle hem öğrencilerin eğlenmesi hem de kültürel olarak kaynaşması ve gelişmesi amaçlandı. Festivalin akşam kısmında ise sihirbaz Aref şovlarıyla öğrencileri büyülerken gençler tarafından çok sevilen Kolpa ve Manga grupları şarkılarıyla eğlenceli saatler yaşattı. Zirve Fest 2013, görkemli bir havai fişek gösterisinin ardından son buldu. Festivalin ardından Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa; “Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Kültür, Sanat ve Spor Şenliği, her yıl olduğu gibi yine öğrencilerimizin yorucu bir öğretim yılının ardından stres atmaları ve yine eğlenirken öğrenmeleri amacıyla düzenlendi. Bütün öğrencilerimiz ve misafirlerimiz için keyifli bir organizasyon gerçekleştirdiğimizi umuyorum.” dedi.

80 Ağustos 2013

iletisim.zirve.edu.tr



Tüketim Toplumunun

Anahtar Kavramları

T

üketim, modern dönemden önce ve modern dönemin büyük bir bölümünde gereksiz yere fazladan harcamak, israf etmek gibi olumsuz anlamlar içeren bir kavram olarak bilinmektedir. Modern dönemde üretimin ön plana çıktığı görülür. Kelime anlamı olarak üretim, tüketim kavramının karşıtı gibi görünse de zamanla olgusal olarak ona temel oluşturan, besleyen bir işlev haline geldiğini söylemek işten değildir. Çünkü üretilen şey tüketilmelidir. Tüketim olmadan üretimin uzun vadede bir anlamı yoktur. Bu tespit, tüketimin bir fikir olarak toplumsal olan herşeye yayılması ideolojisini doğurmuştur. Çünkü sermaye sahipleri, daha çok para ve güç kazanmak için ürettiklerinin bir şekilde satılmasını sağlamak istemektedirler. İnsanlar birer yığın haline dönüştürülmeli ve bir şekilde daha fazla tüketmeye ikna edilmelidir. Bunu başarmak için insani ve toplumsal olan tüm zaafiyetler kullanılmalıdır. Pozitivist bilim felsefesine göre bu zaafiyetler insanın eksik bir varlık olmasından kaynaklanır. Bu keşifle birlikte insanlar eksikliklerini bilimle, modern sanatla, teknolojiyle vs. giderebilecekleri düşüncesini de geliştirmişlerdir. Bu arayış ilerleyen zamanlarda Freud’un da anlatmaya çalıştığı gibi insanın aslında doyumsuz bir varlık olduğu sonucunu doğurur. İçindeki huzursuzluğa yol açan tüm egoları gerçekleştirmenin kapılarını umutlu-umutsuz zorlamaktadır modern insan. Moderniteden elde edilemeyen veya eksik kalan her haz postmodern isteklerin bir parçasını parlatmıştır. “Daha fazla” naralarıyla istenen her şey aslında tüketim paradigmasının anahtar kavramlarını oluşturmaktadır. İhtiyaç, üretim(endüstüriyel devrim), sınıf, lüks, gösteriş, marka, imaj, kimlik, kapitalizm, arzu, haz, beden (güzellik, 82 Ağustos 2013

Yazı: Öğrt. Gör. M. Akif BARIŞ

cinsellik, form, bakım, sağlık, zindelik, moda, giyim, spor), kadın, özgürleşme, kitle iletişim araçları gibi anahtar kavramlar üzerinden tüketimi, modern üretken insan/toplum modelinden, postmodern tüketen insan/toplum modeline

nasıl dönüş(tür)üldüğünü anlamaya çalışacağız. Tüketim ediminin anahtar kavramlar üzerinden değerlendirilmesi; bütünsel olarak ele almak ve çözümlemeye çalışmanın zorluğundan kurtulmak yönünden doğru bir yaklaşım olduğu düşünülmektedir. Çünkü günümüzde

tüketim çok boyutlu bir problematiğe sahip bir paradigmaya dönüşmüştür. Bu yaklaşımla tüketim paradigmasının içerdiği birçok sorunsal tarih izleği ile ele alındığında, tüketimin özellikle modern dönem-

den postmodern döneme doğru geçirdiği başkalaşım anlaşılabilir bir şekilde tanımlanabilmektedir. Tüketim kavramını kelime anlamı ile tartışmaya açtığımızda ‘ihtiyaç’ ve ‘üretim’ ile ilgili kuramlarla yakından ilgili olduğunu tespit edebiliriz. Maslow’un iletisim.zirve.edu.tr


ihtiyaçlar hiyerarşisine tüketim ile birlikte baktığımızda, tüketimin modern dönemde zaruri ihtiyaçlara karşılık gelen bir nesnel unsur olduğunu görürken zamanla öznelleşerek hiyerarşinin üst kısmındaki ihtiyaçları sürekli kışkırtan fakat çoğu zaman bu ihtiyaçları karşılayamayan bir fenomene dönüşmüştür. Weber’in ‘Kapitalizmin Ruhu’ olarak ileri sürdüğü hiç de tüketici olmayan Püriten ahlakla birlikte

riki aşamalar bir prestij unsuru şeklinde insanlar arasında dolaştırılmasından, benimsetilerek yaygınlaştırılma- sından geçmektedir. Üstelik bu durumun en büyük ortağı devlet yönetimleridir. Çünkü kapitalist dünya düzeninin baskı altına aldığı ekonomi idareciliği, piyasa hareketleri üzerinde oluşan göstergeleri başarı kriterleri ile örtüştürmüş, sürekli tüketimin yaşandığı canlı bir piyasa yüceltilmiştir. Marx’ın ısrarla üstünde durduğu burjuva ve çalışan kesim arasındaki uçurumları ve eşitsizlikleri ele almak üzere ortaya atılan ‘sınıf’ kavramı ile birlikte ayrımcılıkların zirve olduğu düşünülen o dönemden bugüne, bu kavram bile yetersiz kalmıştır. Yeni ayrımları tanımak için daha afili olan ‘statü’ kavramı kullanılmaya başlanmıştır. Tüketim, statüyü belirlemede çok önemli bir yer teşkil eder. Tüketim toplumu ‘statü’yü tamamiyle tüketicilik kimliği ve düzeyine göre kullanmaktadır. Ne kadar harcadığın, neyi tükettiğin statüyü ötekinin gözünde istediğin şekilde konumlandırabilmen için önemlidir. Bu noktada, statü bir anlamda tüketiciler açısında farklılaşmayı doğurur. Farklılaşma herkesin tüketici olduğu bir toplumda zengin sınıf için daha önemli bir hale gelmiştir ve onlar için bu farklılaşmanın yegane yolu lüks tüketimdir. Harcamada aşırıya kaçarak, mükemmel bir rahatlık ve şatafata ulaşıp ‘gösteriş’i ilahlaştıran bu sınıf, yüksek bedelli sinyal verme teorisinin en önemli savunu malzemesidir.

sermaye birikimi ve kapitalist seri üretim düzeneklerinin yaygınlaşması nedeniyle oluşan üretim fazlasının bir şekilde kâr elde ederek elden çıkarabilme çabaları tüketim ideolojisini doğurmuştur. Diğer bir deyişle gereksiz, aşırı tüketimin hoş karşılanmadığı sermaye sahiplerine göre ‘kısır’ bir dönemden kurtuluşun yolu; tüketimin bir fikir olarak hatta ileiletisim.zirve.edu.tr

Postmodern bir çok düşünüre göre tüketim göstergeler üzerinde düzenleme işlevini yürütmede önemli bir araçtır. Bu haliyle tüketim hem bir ahlak hem de bir iletişim sistemi ve değiş tokuş yapısıdır. Bu bağlamda postmodern toplumla tüketim toplumu örtüşmektedir. Bu toplum ‘imaj’ın hakim olduğu bir toplumdur. Çünkü insanlar artık maddi tatmini aramaktan ziyade Lefebvre’nin de belirttiği gibi, psikolojik ve simgesel bir tatmini aramaya yönelmektedir. Yani imajlar, göstergeler ve simülasyonlarla birlikte insan gerçek olmayan bir tüketim piyasasının içine düşmüştür. Bu

piyasada arzular ve cinsiyet önemli bir rol teşkil eder. Onların tüketim ile ilgili bir kimlik oluşmasında ve psikolojik bir tahlilin gerçekleştirmesindeki rolü oldukça büyüktür. Aslında kimilerine göre tüketimin belirli bir cinsiyeti yoktur, tüketim üçüncü bir cinsiyet gibidir. Bazen kadınlar, kimi zaman erkekler arzuları doğrultusunda bu cinsiyete bürünürler. İhtiyaçların tepesindeki ‘kendini gerçekleştirme’ gerçekte insanların arzularının sınırı olmadığı foyasını ortaya çıkarır. Çünkü ‘kendini gerçekleştirme’de vadedilen ulaşılacak bir standart yoktur. Bu durumda nihai bir sonuca ulaşmamanın verebileceği acı korkusuyla insanlar haz duygusuna sığınmaktadırlar. Bu durum ortaya hedonik bir tüketici profilini çıkarır. Hedonik tüketimle insanlar; rol yapma, eğlence, bireysel tatmin, yeni trendleri öğrenme, fiziksel aktivite vb. nedenlerle çeşitli ekonomik olmayan alış verişlere yönelirler. Bedene yüklenen anlam postmodern etikle birlikte ‘keşif’ kurgusu üzerine geliştirilmiştir. İnsan bedeni keşfedilmeye uygun ve muhtaç bir alan olarak sunulmuştur. Maneviyatından uzaklaştırılan beden, tamamen “görünmeyen bedenden görünen bedene” geçişi simgelemektedir. Bedenin yeniden inşası çok çeşitli çalışma enstrümanlarıyla yürütülür. Deri, dövmeler, prising, saç ekmeler, solaryum, estetik operasyon gibi tüketimlerle beden yeniden kuşatılır. Baudrillard’ın ‘orji’ tanımı aslında sahte bir özgürleşim patlamasının simgesidir. Sunulan seçenekler sadece egemen güçlerin çizmiş olduğu sınırlar içerisinde dolandırıcı bir yanılsamalar bütününden ibarettir. İnsanlar bağlılıklarını bildirmek zorunda oldukları zihinsel inançlarının tutsakları konumuna getirilmişlerdir. Bu tutsaklık adreslerinden en önemlisi tüketim toplumdaki vitrinlerdir. Vitrinlerin kitle iletişim araçlarına büyük bir ustalıkla taşınmasıyla bu araçların sağladığı sanal ortamlarda özgür iletişim ve haberleşme sanrısına kapılan tüketiciler, kendi bireysel aktivitesiyle sınırlandırılmış olarak şeffaf bir balonun içerisinde vitrinin bir tarafından öbür tarafına üflenen bir görüntü çizmektedir. 2013 Ağustos 83


Gecemdeki Hüzün Ke...elebeği Dün gece hüzün kelebeği kondu çiçeğim Mest oldum güzelliği ile Kanat çırpışlarına yürek titremelerim karıştı, Alıp götürdü beni bambaşka ufuklara, Gözlerimde kaldı onun nemi, İçimde bir mumum alevi Yanında yangın gülleri Ve yanaklarımda buseleri Hiç bitsin istemedim gece Sukut ettim dinledim onu Derken gitmeliyim dedi İşte o zaman eridiğimi hissettim İliklerime kadar hüznü işledim Kelebek gitmeliydi, mecburdu buna Uçmalıydı hüznü kanatlarına takıp Üşüyordum hüzün kelebeğinin rüzgarında Önce boğazımda bir düğüm üm Sonra gözyaşımı akıttığım yüreğimdeki kördüğ Hiçbir şey diyemedim o an Dememeliydim Dersem kanadı kırılacaktı bilirim Sustum sustum sustum... Gidişini izledim ve su gibi sızladım..

Ruşen ANŞİN

84 Ağustos 2013

iletisim.zirve.edu.tr


iletisim.zirve.edu.tr

2013 AÄ&#x;ustos 85


a y k o d a p Ka D Büyülü Bir Peri Şehri

Cennet ülkemizin cennet bir köşesinden bahsedeceğiz. İki günlük hafta sonu tatilimizi değerlendirelim amacıyla düştük yollara ve büyülü bir şehrin kapılarını araladık. Güzel Atlar Ülkesi Kapadokya’ya vardık.

86 Ağustos 2013

Yazı: Çiğdem KELEŞ

oğa mucizesi peri bacalarının var olduğu coğrafya olan Kapadokya’nın ismi Perslerden geliyor. Pers dilinde Kapadokya, güzel atlar ülkesi demek. O zamanları bilmem ama karşımda duran coğrafya büyülü bir peri şehri adeta.

Kapadokya, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yer. Coğrafi olaylar peri bacalarını oluştururken tarihi süreçte insanlar bu oluşumları ev yahut ibadethane olarak kullanmışlar ve buralarda izler bırakarak binlerce yılın izlerini günümüze taşımışlardır. Kapadokya bölgesini bu kadar değerli kılan peri bacaları elbette. Yanardağlardan püsküren lavların milyonlarca yıl boyunca akarsuların ve rüzgarın etkisiyle aşınması sonucu oluşan peribacaları, yüzyıllar boyu insanlığın, kavimlerin dikkatini çekmiş ve hep capcanlı bir yerleşim yeri olmuş.

iletisim.zirve.edu.tr


Kapadokya bölgesine girdiğiniz andan itibaren perilere inanmasanız dahi kendinizi bir peri masalında hissedebilirsiniz. Doğal oluşumla meydana gelen peribacalarının büyüsü beni öylesine içine katıyor ki her gün binlerce ziyaretçi kabul eden bölgede hiç kimsenin ayak basmadığını düşündüğüm keşifler yapıyorum. Fotoğrafla ilgilenenler için ayrıca özel bir mekan burası. Günün her ışığı ayrı bir manzara oluşturuyor. Peribacalarını ziyaret ettikten sonra Nevşehir’i keşfe başlıyor, Avanos, Ürgüp, Göreme gibi bölgenin turistik yerlerini ziyaret ediyoruz. Avanos’ta çömlek yapmanın deneyimini yaşamadan dönmeyin Nevşehir’den. Toprağın avuçlarınızdaki dönüşümü kısa süreli de olsa kendinizi yetenekli bir sanatçı gibi hissetmenize yol açabilir. Pek çok dizi ve filme mekan olmuş Ürgüp’ü görünce sinemada yahut TV’de gördüklerimizin az olduğunu düşündüm. Masallardaki görkemli konaklar ve dar, taş sokaklarda kendimi hiç de bu yüzyılda hissetmiyorum. Nevşehir, Kapadokya demişken yer altı mağaraları-

na değinmeden geçmeyelim elbette. Oyulmaya müsait yumuşak kayaç yapısı sayesinde tarih boyunca medeniyetler burada yer altı sığınakları oluşturmuşlar. Günümüz inşaat ve mimarlık bilgisini dahi zorlayan havalandırma sistemleri ile bugün hala ziyaret edilebilen yer altı şehirlerini kurmuşlar. Benim Nevşehir’e dair izlenimlerimin bazıları bunlar. Türkiye’nin pek çok büyülü köşesi gibi Nevşehir’in de her ziyaretçisine ayrı bir deneyim yaşatacağından şüphem yok. Fırsatınızı yaratıp en kısa zamanda kendi maceranıza yol almanız dileğiyle.


Sinemayı Sinema Yapan

Film Müzikleri

S

inema Tarihi başyapıt diye tabir ettiğimiz filmlerin tarihidir aslında. Sinemanın içerdiği anlatım tekniklerinden biri ya da birkaçı üzerine yenilikler getirmiş, mevcut teknikleri geliştirmiş, geliştirmese de kullanımları üzerine farklı bakış açıları ya da uygulamaları oluşturabilmiş, tüm bunlara ek olarak,

sinemanın daha önce ilgilenmediği ya da keşfetmediği konuları, karakterleri odak almış ve bunlar üzerine kayda değer şeyler söyleyebilmiş filmler başyapıttır. Bir başyapıt da kolay ortaya çıkmıyor. Pek çok faktörün bir araya gelmesi lazım. İşte böyle başyapıt payesini alır bir film. Sinemayı oluşturan dört

Yazı: Dihat KAYA

temel unsurun, yani mizansen, sinematografi, kurgu ve sesin hepsinin birden iyi olması gerekiyor. Müzik de burada ses başlığı altında karşımıza çıkan en önemli unsurdur. Çoğu filmin duygusu, anlatımı ve mesajları müziğiyle işliyor yüreğimize. Birkaç başyapıt üzerinden sinemada müziğin önemini inceleyelim.

“Modern Zamanlar” 1936 Yön: Charles Chaplin

M

odern Zamanlar, yedinci sanatın simgesi diyebileceğimiz Şarlo’nun temsil ettiği küçük insanı, sanayi devrimini gerçekleştirmiş modern toplumda var olma mücadelesini anlatıyor. Sinemayı sinema yapan büyük ustaların belki de en başındaki isim olan Chaplin bu filmde bir kez daha dehasını ortaya koyuyor. Chaplin, Modern Zamanlar’a hem yazar, hem yönetmen, hem başrol oyuncusu, hem kurgucu hem de en önemlisi müzisyen olarak imzasını atıyor. Her ne kadar nota bilmese de, dönemin büyük müzisyenlerinden aldığı destekle Modern Zamanlar’da müthiş melodramlar yaratmış bir sanatçıdır. Sesli filme karşı olmasıyla bilinen Şarlo ilk defa bu filminde konuşmuştur, konuşmakla kalmayıp şarkı söylemiştir. Ama söylediklerinden kimse bir şey anlamamıştır. Çünkü kurduğu tüm kelimeler anlamsız kelimelerdir.

M

“Rüzgar Gibi Geçti” 1939 Yön: Victor Fleming

ax Steiner, milyonlara ulaşmış eserleriyle film müziğinin ilk devi, tartışmasız ustası kabul ediliyor. Sinema sanatının bu günlere gelmesinde belki de diğer tüm filmlerden daha çok rolü olan Rüzgar Gibi Geçti’nin müzikleri de onun eseri. King Kong (1933), Little Women (1933), Jezebel (1938) hatta Casablanca (1942) gibi ölümsüz bir şaheserin ortaya çıkmasında hep onun müziklerinin payı var. Steiner bu filmlere yaptığı müziklerle film müziğinin kurallarını belirlemiş öncü bir isim. Film müziğinin babası diyebiliriz. Rüzgar Gibi Geçti‘de inanılmaz tren istasyonunun önündeki binlerce insanın yaralı ve ölü olduğu o muhteşem sahnede kullandığı müzikle bir kez daha ustalığını göstermiştir.

88 Ağustos 2013

iletisim.zirve.edu.tr


“Arabistanlı Lawrence” 1962 Yön: David Lean

M

aurice Jarre’ın ilk Oscar’ı aldığı filmdir. Oscar almış en iyi filmler arasında gelmiş geçmiş en uzun film olan Arabistanlı Lawrence epik filmlerin usta yönetmeni David Lean’ın de kişisel başyapıtıdır. Adeta uçsuz bucaksız bir çölün baş kahraman olduğu filme Jarre’ın notaları ile yaptığı katkı tarifsizdir. Zamandan ve mekandan bağımsız, sonsuzu yansıtan büyüleyici ezgiler yaratmıştır. Müziğin dramatik etkisine baktığımızda Jarre’ın en ileri gitmiş yaratıcılardan biri olduğu yadsınamaz bir gerçek.

S

“İyi, Kötü ve Çirkin” 1966 Yön: Sergio Leone

inemanın büyük yaratıcılarından olan Sergio Leone’nin meşhur Spaghetti Western üçlemesinin son filmi olan İyi Kötü ve Çirkin’in müziklerini hepimiz mırıldanırız. Ünlü müziklerinin bestecisi, aynı zamanda Bir Zamanlar Amerika’dan, Cennet Sineması’na kadar nice filme sihirli parmakları ile dokunmuş ve her birinin birer abideye dönüşmesinde önemli rol oynamış Ennio Morricone’dir. Araştırma esnasında okuduğum, ilginizi çekecek bir bilgi de paylaşayım. Ennio Morricone filmin “aaa a a a” şeklindeki temasını, Kırk Kurdu olarak bilinen ve vahşi batının sembolü olan hayvanın ulumasından esinlenerek bestelemiş. Scoring dediğimiz, filme sahne sahne müzik yazma sanatının ustası olan Morricone bu melodiyi üç ana karakter için üç farklı enstrüman ile çaldırarak dehasını ortaya koymuştur.

“Baba” 1972 Yön: Francis Ford Coppola

S

on olarak sıra herkesin dilinden düşmeyen en çok bilinen film müziğine geldi. Yolda birini durdurup “film müziği” desen, yarısından fazlası ilk önce baba fiminin eşsiz temasını hatırlayacaktır. Bestecisi Nino Rota tıpkı Ennio Morricone gibi İtalyan ekolünden geliyor. Ve özellikle Fellini ve Visconti’nin filmlerine yaptığı müziklerle gönlümüze taht kurmuş birisi. Nino Rota kendi sesi ve kendi duygusu olan apayrı bir müzisyen eserleri popülerlik açısından çok az besteciye nasip olmuş yerlere gelen bir sanatçı. O kadar ki Baba filminin melodisi tüm dünyada en çok kullanılan cep telefonu melodisi olarak bilinir.

Sinema,” çok farklı unsurlardan meydana gelen bir sanat dalıdır. Müzik de bu unsurlardan en önemli olanıdır. Filmde, olayların gelişmesine faydası vardır,

iletisim.zirve.edu.tr

kullanılan müzikle karakterlerin duygularını anlarsınız. Birde besteci yönetmenle birlikte çalıştığı zaman filmin en büyük paylarından birine sahip oluyor.

Örneğin, George Lucas; “Benim için Yıldız Savaşları’nda özel efektlerden çok karakterlerin olay örgüsü ve kullanılan müzik daha önemlidir” demiştir.

2013 Ağustos 89


POLİS-MEDYA İLİŞKİLERİNDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

D

evlet idaresinde önemli bir yere sahip olan yargı, yürütme, hükümet, askeriye ve polis teşkilatı gibi kurumlar her yaptığı hareket ve söylediği sözle topluma mesaj gönderirler. Bu yönüyle fertler tarafından alınmış mesajların toplamı o kurumun kurum imajını oluşturur. Bu imajın oluşmasında en büyük etken yazılı, sesli ve görüntülü medyadır. Olumlu bir imajla halkın gözünde saygın bir yerde olma her teşkilat gibi polis teşkilatı açısından da çok önemlidir. Medya ve halkla kurulacak sağlıklı iletişim, teşkilat çalışmalarının halka aktarılmasından çok daha önemlidir. Bu anlamda, polis ve medya ilişkileri özellikle polisin gözardı edemeyeceği derecede önemlidir. Medyanın Yansıttığı Polis İmajı Medya, polis imajını gelişen şartlara göre yansıtmaktadır. Polis herhangi bir olayda taraf olduğu zaman medyanın bakış açısı daha çok güçsüzden ya da taraftar (müşteri) toplamaktan yana olmaktadır. Polis bir olayda üstün başarı gösterince medya bunu halka coşkulu 90 Ağustos 2013

Haber: Yrd. Doç Dr. Ramazan CİHAN

bir şekilde yansıtmaktadır. Fakat polis bir medya elemanına şiddet kullandığı zaman medyanın polise bakışı eleştirel ve sert olmaktadır. Verilen her hizmette kendine özgü bazı problemler ve nazik yönler olacaktır. Doğasında “güç kullanma” olan güvenlik hizmetlerinde yaşanan problemler daha fazla göze batmakta ve eleşti-

zaman medya elemanlarına karşı şefkatli davranmakta veya tersi durumlar oluştuğunda iş kazası (!) olayları artmaktadır.

rilmektedir. Polisin medya elemanına bakış açısı ise medya elemanlarının yaptıkları haberlere göre değişmektedir. Medya elemanları polisi övdükleri

bilgili, kültürlü, duyarlı, yüksekokullu (üniversiteli) polis imajına gelinmiştir. Polislere meslek öncesinde fakülte düzeyinde eğitim verilmesi ve görevdeki

Eğitimli Polis Şart Tarihsel süreç içerisinde “polis” kavramı; sadece okuma yazma bilen polisten, günümüzde aklını kullanan;

iletisim.zirve.edu.tr


polislerin de hizmet içi eğitime tabi tutulması aşağıda zikredilen neticeleri doğuracaktır. -Güvenlik hizmeti daha nitelikli olur -İnsan haklarına daha saygılı davranır -Yurttaşlarla daha iyi iletişim kurulur -Kamu güvencesi ve demokratik değerler gelişir -Halkın polise korkuyla, polisin halka kuşkuyla bakma anlayışı değişir -Eğitim ve çevre bilincine sahip polis kentsel yaşam kalitesini yükseltir.

maktadırlar. Bu nedenle polis örgütü ile medya arasında işbirliği ve yardımlaşma bir zorunluluktur.

Polis-Medya İlişkilerinde Dikkat Edilecek Hususlar Halkın güvenliğini sağlayan polis örgütü ile halkın ülkedeki olaylardan haber almasını sağlayan medya kuruluşları sonuç olarak birlikte kamu hizmeti sun-

tutulmamalıdır. Polisler görevi gereği her türlü insanla iletişim kurmak zorundadır. Genç-yaşlı, eğitimli-cahil, kadın-erkek, kentli- köylü, suçlu-suçsuz gibi büyük bir hedef kitle ile iletişim halinde bulunmak zo-

2-Çeşitliliğe Dikkat (Diversity) Bir toplumda çeşitlilik, farklılık, başkalık ve her türden insanla karşılaşılabileceği unutulmamalı. İç ve dış donanımıyla çok yönlü bir varlık olan insanoğlu, tek tip davranan bir canlı olmadığı, insan sayısı kadar farklı davranışların ortaya çıkabileceği gözden ırak

runda kalan polisin, bu kitleyi oluşturan bireylerin yaşları, kişilik yapıları, eğitim düzeyleri, alışkanlıkları, değerleri, ihtiyaçları, beklentilerini dikkate almak durumundadır. 3-Medya Hassasiyeti (Media Accuracy) Çok değişik ortam ve şartlarda çalışan güvenlik görevlileri bazen medya çalışanlarıyla aynı ortamı paylaşmak durumunda kalabilirler. Bu gibi durumlarda

her iki taraf karşılıklı anlayış ve empatiyle doğruluk, hassasiyet, ciddiyet ve nezaketi elden bırakmadan görevlerine devam etmelidirler. Kişi önce kendi üslubunu belirlemeli. Daha sonra da çevresine bakmalı. Ba-

1-Centilmen Davranış (Fairness) Eğitimden geçmiş polis veya emniyet görevlisi tarafsız, dürüstçe, açıklıkla, insaflıca, içtenlikle, güzellikle, dosdoğru ve uygun bir şekilde davranmak durumundadır. Gerginlik her zaman olacaktır. Mümkün mertebe bunu soğukkanlılıkla atlatmak gerekir. Son dönemde polisin aldığı eğitimlerle kadrosuna kattığı üniversite mezunlarıyla birlikte kalitesi üst düzeye çıkmıştır. Normal şartlar altında bu kişilerin basın mensuplarıyla ilişkileri de gayet iyidir. Ayrıca bu ilişki ağının gelişmesi ve daha da kuvvetlenmesi adına birimlerarası bir araya gelmelere de dikkat edilmektedir. Her zaman için olay yerine önce polis girmeli. Basın mensubunun olay yerine güvenlik birimlerinden önce girecek diye bir kavram yok. Önce polis ya da jandarma ilgili yere girecek. İçeride gerekli araştırma ve incelemeyi yapacak, olay yeri güvenlik önlemini alacak. Bu aşamadan sonra basın mensubu olay yerine girerek gerekli çalışmasını yapmalıdır.

iletisim.zirve.edu.tr

sın mensuplarına düşen görev doğru habere ulaşmaktır. Bu açıdan bakıldığında bir kişi ya da kurum hakkında yapılan yanlı ve karşıt haberler her zaman kişilerle kurumlar arasındaki ilişkilerin 2013 Ağustos 91


oluşmasında önemli bir etkendir. Medya çalışanları bir kurumu zan altında bırakabilecek haberlerden her zaman uzak durmalı. Doğru haberin peşinde olmalıdır. Bunun sağlanması halinde ilişkilerde bir standart yakalanabilir. Ayrıca basın mensubu, polis güçleriyle ilişkilerini geliştirirken her zaman bir gazeteci veya televizyoncu olduğunu unutmamalıdır. Aksi durumda yanlışlar düzinesi birbirini takip eder. 4-Hesap Verebilirlik (Accountability) Hukuk devletinde her kamu görevlisi hukuka ve insan haklarına uygun hareket etmek zorundadır. Topluma hizmet vermek amacıyla kurulan tüm kurum ve çalışanlar kendini hukuki ve vicdanı hesap verme yükümlülüğü altında görürse birçok olumsuzluğun da önüne geçilmiş olacaktır. Polis ve Jandarma teşkilatı tarafından yerine getirilen görevler, günlük yaşamla çok içli dışlı bir kolluk hizmeti olduğundan daha şeffaf olmak ve daha sık denetlenmek durumundadır. Gerek medya, gerekse sivil toplum örgütleri polislik uygulamalarını daha sık irdeleyerek toplumu bilgilendirmelidir. Öte yandan ulusal ve yerel düzeyde sivil toplum birimleri, polislik hizmetlerine katılabilmeli ve hatta bunları denetleyebilmelidir.

5-Fotoğraf Makinesine El Koymak Çare Değil Karşılıklı saygının korunması adına polislerin bütün vatandaşlara örnek olacak davranışlar sergilemesi polise duyulan güvenin artmasını ve olumsuz davranışların olumlu davranışlara dönüşmesini sağlayacaktır. Bu doğrultuda medya elemanlarının polisin görev alanına giren hususlarda saygılı davranırlarsa doğabilecek problemlerin önü baştan kesilmiş olur. Bir basın 92 Ağustos 2013

mensubundan elde ettiğim bilgiye göre İstanbul’da yaşanan bir olay her iki kurum mensuplarının karşılıklı anlayış içinde hareket etmelerini zorunlu kılmaktadır. Bir kaza neticesinde aracın sürücüsü karakola alınır. Haberciler ve gazeteciler karakola akın eder. Sürücüyü görüntülemeye çalışan gazeteciler polis engeliyle karşılaşır. Görüntü çekmekte ısrarlı olan gazeteciler gözaltına alınır. Bu sefer olayı protesto etmek isteyen gazetecilerin fotoğraf makinelerini bir polis memuru tekmeleyerek el koyar. Bütün bunlar oradaki polislerin kişisel tavırlarından başka bir şey değildir. Tartışmalara emniyet müdürlüğü el koyar. Yapılan görüşmeler neticesinde gazeteciler şikayetlerini geri çekince gerginlik tatlıya bağlanır. Normal olarak bir basın mensubu her

konuyu haber yapmak zorunda değildir. Olay yeri ve çevresiyle ilgili bilgi toplama her zaman yapılır. Ancak güvenlik önlemlerini de bertaraf etmemelidir. Çünkü polisin yetkisi orada güvenliği sağlarken basın mensubu da normal bir birey olarak bu sınırlara azami dikkat etmesi gerekmektedir. Aksi durumda gerginlik ve sürtüşmeler meydana gelmektedir. Kamera kırma, fotoğraf makinesine el koyma gibi geçmişte yaşanan o olaylar artık olmuyor. Son dönemde polisin iletişim gücü çok arttı. Bu noktada herkes kendi duracağı yeri ve noktayı belirlediği müddetçe sürtüşmeler de azalacaktır. Kısacası basın mensubu kendini polis yerine koymamalıdır. iletisim.zirve.edu.tr


ZİRVE’DE ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ KUTLANDI Zirve Üniversitesi Kızılhisar Kampüsü’nde, 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü sebebiyle gerçekleştirilen kahvaltı programı Gaziantep’te çalışan basın mensupları ve Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa’nın katılımı ile gerçekleştirildi. Haber: Dihat KAYA

P

rogramda konuşma yapan Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa, Gazetecilik mesleğinin önemine değindi. Kısa; “Toplumun günümüzde her zamankinden daha çok hoşgörüye, sağduyuya, akılcıl düşünmeye ve eğitilmeye ihtiyacı var. Tarafsızlık ilkesini benimseyebilme, içinde bulunduğu topluma yön verebilme ve onu geliştirme adına Türk basını bu vasıfların her birine fazlasıyla sahip bir değerdir.” dedi. Basından Zirve Radyo’ya Ziyaret 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü sebebiyle düzenlenen kahvaltı programına İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon Sinema Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan da katıldı. Kahvaltı programı sonrası basın mensuplarına Zirve Radyo’yu gezdiren Cihan, yaptığı kısa tanıtım konuşmasında İletişim Fakültesi ile basının ortaklaşa güzel çalışmalar yapılabileceğinin altını çizdi.

iletisim.zirve.edu.tr

2013 Ağustos 93


Acılı Kebapçılar G

azeteci abilerimden öğrenmiştim vedalaşırken “İyi haberler” denildiğini. Çok hoşuma gitmişti bu söz. Haberciliğe daha sıcak bakmaya başladım sonraları. Hiçbir şeyden habersiz kalmadım. Haber benim için başka dünyaları keşfetmekti adeta. Bir gün TRT Haber kanalında “Habersizsiniz” adlı bir yarışma programını izledim. Hemen görüntülü bir haber gönderip yarışmaya katıldım. Sonuç çıkmamıştı. Herkes ilk seferinde düşer. Ben haber göndermekten asla vazgeçmedim. Zaten şansım beşinci gönderdiğim haberden sonra döndü.

HYAOĞLU Haber: Yusuf Salih KA

Bir gün arkadaşlarımla bu yıl ülkemizde düzenlenen FİFA U-20 Dünya Kupası’nın halk üzerindeki etkilerini araştırırken öğle yemeği molası verdik. Hem yemeğimizi yedik hem de Gaziantep Kamil Ocak Stadyumu’nun altındaki kebapçılarla sohbet ettik. U-20 Dünya Kupası sebebiyle stadın altındaki kebapçıların kapatılacağını duyunca aklıma hemen haber yapmak geldi. Oradan güzel görüntüler aldıktan ve röportajımızı yaptıktan sonra haberi gönderdim. “Acılı Kebapçılar” haberiyle “Haber Sizsiniz” programında yüzlerce video arasından ilk ona kalma başarısı gösterdim. Haberim yapılan oylama sonucunda ilk üçe kaldı. Aynı başarıyı sosyal medya oylamasında da gösterince “Haber Sizsiniz” programında 31. Haftanın birincisi oldum. Benden hiçbir zaman desteklerini esirgemeyen hocalarıma teşekkür ederim.

94 Ağustos 2013

iletisim.zirve.edu.tr


iletisim.zirve.edu.tr

2013 AÄ&#x;ustos 95


Yazı: Nisa TOSUN

Perde Pilavı Malzemeler Hamuru için; -2 yumurta -1 yemek kaşığı margarin -1 çay bardağı yoğurt -yarım çay bardağı sıvıyağ -1 çay kaşığı tuz -1 tatlı kaşığı kabartma tozu -Aldığı kadar un İç Pilav için; -2 adet orta boy soğan -3.5 su bardağı pirinç -4 adet haşlanmış tavuk göğüs eti -1 su bardağı badem (kabukları soyulmuş) -Yarım su bardağı Antep Fıstığı (kabukları soyulmuş) -yarım çay bardağı kuru üzüm -1 çorba kaşığı tereyağı -Sıvıyağ -Tavuk suyu -1 çay kaşığı tarçın -2 adet küp şeker -Tuz, karabiber

Midye Böreği

PERDE PİLAV HAZIRLANIŞI Tenceremize sıvıyağ ve tereyağını alıp eritelim. Küçük küpler halinde doğranmış soğanları ekleyip kavuralım. Soğanlarımızı kavurduktan sonra kuru üzümlerimizi ekleyelim yıkanmış pirinçlerimizi de ekleyip onları da kavuralım. Kavrulan pirinçlerimizin üzerine tuz karabiber ve tarçını ekleyip karıştıralım. Daha sonra tavuk suyumuzu ekleyip küp şekerlerimizi ekledikten sonra kapağını kapatıp pişmeye bırakalım. Ayrı bir tavada sıvıyağ ile ilk önce bademleri sonra fıstıkları ve daha sonra tavukları kavuralım. Pilavımız pişip dinlendikten sora bademlerin yarısını tavuğu ve fıstıkları pilavımızın içerisine atalım ve pilavımızı soğuması için bir kenara koyalım. Hamurumuzu yapmak için tüm malzemeleri karıştırma kabına alıp yoğuralım. Hazırladığımız hamuru tenceremizin büyüklüğünde açalım. Daha sonra tenceremizi tereyağı ile yağlayıp dibine ve kenarına bademlerimizin geri kalanını dizelim. Üzerine açtığımız hamuru yerleştirelim. Tencereye yerleştirdiğimiz hamurun içerisine pilavımızı döküp kenarlardan taşan hamuru pilavımızın üzerine kapatıyoruz. 200 derecede ısıtılmış fırında kızarana kadar pişiriyoruz. Afiyet olsun.

Malzemeler; -2 kahve fincanı su -2 kahve fincanı yoğurt -2 kahve fincanı sıvıyağ -1 yumurta -1 paket kabartma tozu -Tuz -Aldığı kadar un -Eritilmiş tereyağ(hamur katlarına sürmek için) İç Harcı İçin; -Kıyma -Soğan -Tuz -Karabiber, kırmızıbiber 96 Ağustos 2013

HAZIRLANIŞI Yoğurma kabına önce sıvı malzemeleri alalım ve yavaş yavaş unu ekleyerek yoğuralım.Yarım saat kadar dinlendirdiğimiz hamuru 4 eşit parçaya bölelim.Herbir parçayı olabildiğince ince açalım üzerine erimiş tereyağından sürelim ve diğer parçalarıda aynı şekilde açıp tereyağını sürüp üst üste koyalım.4 kat olmuş bu hamuru sıkı bir rulo şeklinde sarıp yarım saat buzdolabında dinlendirelim.Dinlendirdiğimiz hamurumuzu dilim dilim keselim. Kestiğimiz parçaları hafifçe açalım arasına kavrulmuş soğan kıyma harcımızdan koyup poğaça gibi katlayalım. 200 dereceye ayarlanmış fırında kızarıncaya dek pişirelim. NOT:İçerisine dilediğiniz börek harcını kullanabilirsiniz.


Hindistan Cevizi Dolgulu Muffin Malzemeler;

HAZIRLANIŞI İç dolgusu için labne peyniri, hindistan cevizi ve şekeri bir kaba koyup karıştıralım ve küçük toplar yapıp tepsiye dizelim. Kek hamurunu hazırlayana kadar dolapta dinlendirelim. Kekimizin hamuru için yumurta ve şekeri krema kıvamına gelene kadar çırpalım. Sıvıyağ ve sodayı ilave edelim. Un, kakao, kabartma tozu ve vanilyayı da ekleyip 1 dakika daha karıştıralım. Hazırladığımız hamuru küçük muffin kağıtlarının yarısına kadar dökelim üzerine hindistan cevizi toplarımızı koyalım ve topların üzerini geçecek kadar hamurumuzdan dökelim. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında pişirelim.

-4 yumurta -5 kahve fincanı tozşeker -3 fincan sıvıyağ -4 fincan soda -8 fincan un -2 yemek kaşığı kakao -1 kabartma tozu -1 vanilya İç Dolgusu İçin; -1 paket labne peyniri -1 çay bardağı tozşeker -1 su bardağı hindistan cevizi

Ev Yapımı Çilek Suyu Malzemeleri; -1 kg çilek -10 su bardağı su -3 su bardağı toz şeker -1 adet limon -3 dal taze nane Servis için; Buz Hazırlanışı; Suyu tencereye alalım. Yaprakları temizlenmiş ikiye bölünöüş çilekleri ve ardından şekeri tencereye koyalım. Çilekler eriyene kadar kaynatalım. Çileklerin suyunu süzüp sürahiye alalım ve ılımaya bırakalım. Dilimlenmiş limon ve naneleri de atıp soğumaya bırakalım. Soğuyan çilek suyumuza buz ilave edip servis edelim.

iletisim.zirve.edu.tr

2013 Ağustos 97


17. AKDENİZ

OYUNLARI’NIN ARDINDAN… Oyunlar oynayarak çocukluğumun geçtiği Mersin’de, Akdeniz Oyunları’nı takip etme şansını yakaladım. Bu benim için inanılmaz bir fırsattı. İçimdeki tarifi mümkün olmayan heyecan ve gözlerimdeki ışıltı zaten oyunlar boyunca hiç eksik olmadı. Haber: Yusuf KAHYAOĞLU

T

ürkiye’nin güneyi ‘3 kıta tek yürek’ sloganıyla başlayan ve tamamlanan 17. Akdeniz Oyunları ile farklı bir heyecan yaşattı ülkemize. Farklı dillerde konuşan binlerce insan, kenti bir dünya platformuna çevirdi. Ve unutulmayacak bir şölen bıraktı hafızalarda. Mersin’in 17. Akdeniz Oyunları için nasıl bir hazırlık sürecinden geçtiğini takip edenler bilir. Tüm tesislerin olması gerektiği gibi altı yılda değil de yalnızca 18 ay içinde hızlıca ve eksiksiz tamamlanması medyada geniş yer buldu ve hak ettiği övgüyü aldı. Yunanistan’daki mali krizler nedeniyle Mersin’e verilen oyunlar için 1.5 yıllık süre içinde yapılanlar, Türkiye’nin organizasyon kabiliyetinin güzel bir örneğiydi. Bu sınavın başarıyla tamamlanması 2020 Olimpiyat adaylığımızda fark yaratacak önemli kozlarımızdan biri oldu. Oyunlar için yapılan 500 milyon liralık spor yatırımı, yeni tesisler ve rekor katılım Mersin’e miras olarak kaldı. Sporcular da bunu dillerinden düşürmediler. Mersin’de tanıştığım her sporcu, hangi milletten olursa olsun, ‘altı yılın 18 aya’ sığdırılmış olmasından bahsetmeyi es geçmedi. Bunu mesaj vermek için ve kültür elçiliği görevlerini

98 Ağustos 2013

profesyonellere yaraşır şekilde yerine getirmek için yapıyor görünseler de asıl nedeni burada olmaktan mutluluk duyuyor olmalarıydı. Şunu da rahatlıkla söyleyebilirim; Mersin 2013, Akdeniz’i bir barış gölü haline getirdi. Ülkemizi temsil eden sporcularımız da organizasyonun hakkını verecek bir performans sergiledi. Oyunlar ta-

rihinin en başarılı sonuçlarını aldık Mersin’de. Sporcularımız 47’si altın olmak üzere toplamda 126 madalya alarak yüzümüzü güldürdü. Mersin 2013,

gelecekteki spor organizasyonları için Türkiye’nin kartviziti görevini gördü. Mersin bizi belki de İstanbul 2020’ye götürecek. Tüm bunları yalnızca 18 ay içinde yapabildiysek, yedi yılda neler yapabiliriz şimdi onlar düşünsün. 17. Akdeniz Oyunları, spor muhabiri olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Yusuf Salih için büyük bir tecrübe

oldu. Ben tüm sıkıntılarımı, dertlerimi orada; halter podyumunda, atış poligonunda, atletizm kompleksinde, güreş minderinde, boks ringinde, Mersin 2013 kapanış töreninde unuttum. İnşallah 2020 Olimpiyat Oyunları’na İstanbul ev sahipliği yapar ve ben de orada bir gazeteci olarak oyunları takip ederim.

iletisim.zirve.edu.tr


Zirve İletişim

. . . m ı l a y ı n a t i n ’ i s e lt ü k a F Radyo-TV-Sinema Bölümü İletişim mesleği görsel-işitsel unsurlara dayanmaktadır. Dünyamızın küresel bir köy haline geldiği günümüzde radyo, televizyon, sinema, internet, telekomünikasyon ve uydu teknolojilerinin İletişim Fakültesi öğrencileri tarafından iyi takip edilmesi gereken devasa bir sektördür. İnsanlık tarihi boyunca hiç bu denli yaşanmayan hızlı bir enformasyon sarmalı içindeyiz. Yaşanan gelişmeler zaman ve mekan kavramlarını altüst ederek toplumların yapısını etkilemekte, ülke sınırlarını ortadan kaldırarak yeni yeni sosyal oluşumların meydana gelmesine neden olmaktadır. Bu nedenle fakültemiz, Radyo-TV ve Sinema sektöründe çalışacak nitelikli elemanlar yetiştirmeyi hedeflemektedir. Ülkemizdeki ve dünyadaki toplumsal, siyasal ve ekonomik gelişmeleri kavramaya yarayan uzmanlık bilgilerinin yanı sıra iletişim ve televizyon yayıncılığı alanında akademik ve mesleki uygulamaların iç içe geçtiği bir eğitim programı uygulanacaktır

televizyon kuruluşlarında staj yapma imkanına sahip olacaklardır. Başarılı olanlar yurt dışına gönderilerek bilgi ve birikimlerini arttıracaklardır. Radyo TV ve Sinema sektörü çok geniş bir çalışma sahasına sahip olduğundan fakültemizde bu sektöre uygun eleman yetiştirilmeye çalışılacaktır. TV Stüdyosu Öğrencilerimiz, üniversite bünyesinde kurulan radyo ve televizyon stüdyolarında program hazırlama ve sunma imkanına sahip olacaklardır. Radyo-televizyon haberciliği, belgesel-kısa film, kameramanlık, yönetmenlik ve sinema konularında kendilerini yetiştirme imkanı elde edeceklerdir. Stüdyo şartlarında açık oturum ve reji uygulamaları öğrencilere cesaret verecektir. Stüdyo dışında dış mekanlarda da kamera kullanımı ve program sunma konusunda başarılı çalışmalar yürütülecektir. Ayrıca kurgu ve montaj ünitesinde başarılı çalışmalar yürütecekledir.

Öğrenim Süresi

Zirve Radyo

Öğrencilerimiz, 1 yıllık İngilizce hazırlıktan sonra 4 yıllık lisans eğitimine geçerek toplam 5 yıl eğitim alırlar. İkinci ve üçüncü sınıftan itibaren medya ve

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi bünyesinde öğrencileri iş hayatına hazırlamak amacıyla kurulan Zirve Radyo sayesinde öğrenciler elde ettikleri teorik

bilgileri pratiğe aktarma adına değişik konularda program yapma ve sunma imkanına kavuşacaklardır. Radyoda canlı ve paket programlar yapılabilecektir. Zirve Haber Ajansı Öğrencilerimiz Radyo TV haberciliği alanında ilerlemeleri ve yaptıkları çalışmaları medyaya duyurmaları bakımından fakülte bünyesinde kurulan Zirve Haber Ajansı’nda çalışma imkanı bulacaklardır. Profesyonel haber ajansında neler yapılıyorsa burada da haber hazırlama, haber takip, haber toplantısı gibi çalışmaları ajans bünyesinde gerçekleştirecek olan öğrencilerimiz, mesleki hayatta daha başarılı bir konuma geleceklerdir. Mezunlar Öğrencilerimiz, eğitim süreci boyunca akademik ve mesleki yabancı dili öğrenmeye devam ettiklerinden iş hayatında bir adım daha önde olacaklardır. Yeterli düzeyde dil ve kültürlerarası iletişim bilgisi onları aranan medya elemanları haline getirecektir. Bu sayede dünya ile iletişim kurabilen ve yenilikleri takip eden öğrencilerimiz, ülkemizin dünyada daha etkin bir konuma gelmesine katkı sağlayacaklardır.

İletişim Fakültesi’ne Hangi Puanla Girilir? İletişim Fakültesi TS puanıyla öğrenci almaktadır. 60 öğrencilik kontenjanı bulunmaktadır. İlk 5 bin içinden 6 kişiye %100 burs, 44 kişiye %50 burs, 10 kişiye %25 burs indirimi sağlanır.

BURS

PUAN TÜRÜ

KONTENJAN

TABAN PUAN

EN KÜÇÜK BAŞARI SIRASI

TAVAN PUAN

EN BÜYÜK BAŞARI SIRASI

Tam Burslu

TS-1

6

401

7510

421

7507

%50 Burslu

TS-1

44

222

291000

311

291035

%25 Burslu

TS-1

10

213

305000

243

304634

iletisim.zirve.edu.tr

2013 Ağustos 99




102 AÄ&#x;ustos 2013

iletisim.zirve.edu.tr


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.