Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi

Page 17

Cenabı Hakk'ın “kendisinden nefhettiği”'ini beyan ettiği, asalet ve necâbetin tezahürü olan ruh; Kur'ân-ı Kerîm'de “emânet” olarak da açıklanmıştır. “Biz emâneti, göklere, yere ve dağlara sunduk; onu yüklenmekten kaçındılar, o (nun sorumluluğu) ndan korktular; onu insan yüklendi; (bununla beraber onun hakkını tam yerine getiremedi) çünkü o, çok zâlim ve pek câhildir.” (33/72) âyetinde geçen “emânet” kelimesi, bazı müfessirlerce, “Rabbânî latife” ve “ruh-u menfûh” ile izah edilmiştir. “Doğan her çocuk İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra anne ve babası, onu Yahudi, Mecusî ya da Hıristiyan yapar.” hadîs-i şerifinin ifâde ettiği mana da, bu yönde ele alınabilir. Buradan da anlaşılacağı gibi, bedende saffetini günahsızlığı ölçüsünde sürdüren ruh, hareketlerimize yön veren bir merkez üs durumundadır. Bizi içten vuran düşman olan nefs ile dıştan gelen, aldatıcı ve oyalayıcı ilgiler ve kötü fiiller, onun bu necâbetini gölgeleyen ve gönül dünyâsından silen birer yol kesici durumundadır. Bu çeldiricilerden kurtulduğumuz müddetçe ruhun olgunlaştığını, kemâl ve ma'rifetullah'a kabiliyet kazandığını görüyoruz. Allah, kendi sonsuz sıfatlarından insana da vererek, onu bütün varlığın özü ve özeti kılmıştır. Bu sebeple insan, kâinatın ruhu, kâinat da, insanın dışı ve kabuğu olmuştur. İnsan, ruhu ile lâhût, aklı ile ceberrut, akli melekeleri ile melekût, vücûdu ile de şühûd âlemini birer hassa hâlinde bünyesinde barındıran, komplike bir yaratıktır. Beş duyusu vâsıtası ile dış dünyâsını algıladığı gibi, aklî ve manevi melekeleri ile de iç alemini kontrol ve murakabe gücüne sahiptir. Hakk Teâlâ, her tabiata kemale âşık olma özelliği vermiştir. Hareket hâlinde olan her şey, yaratılış gayesindeki mükemmel ufka doğru yürümek ve o hedefi yakalamak için çalışıp didinmektedir. Meselâ: gazabın zevk ve kemâli, inti-


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.