Yedikıta Dergisi

Page 64

kimsenin yönlendirmesi olmadan hafta sonları o hoca mektebine devam ederek Kur' an-ı Kerım' i hatmetmiştim. İlkokulu bitirince de Arapçaya başladık. Eski medrese usulüyle, "nasara-yensuru" diye okuduk. Hocamız hala yaşıyor, ziyaret ediyorum. Yaklaşık 15-20 talebe vardı, diğer köylerden gelenler de vardı. Emsile, Bina, Maksud, derken Nahiv'e geçtik. Ava.mil, İzhar, Kafiye; öylece devam ettik. Bütün bu bahsettiklerim 1956' dan 1959'a üç yıl sürdü. Ortaokulu ben sonradan okudum. 1959'da İstanbul'a geldim. İstanbul' da o zaman yatılı Kur' an kursları vardı. Arapça da okunuyordu içinde, hafızlık da yapılıyordu. Anadolu' da okuyan çocuklar birikimlerini artırmak için İstanbul'a gelirlerdi. Mecidiyeköy' de bir kurs vardı. Ben de orada Arapça dersleri aldım. Gittiğimde hoca bana baktı ve benim Arapçada ilerlemiş oldugumu anlayınca başka bir hocaya gönderdi. Bu hoca da Arap kökenli bir Siirtli ve çok güzel Arapça biliyor. Gittim, yaklaşık 2 sene Arapça okudum ve Arapçada belli bir seviyeye yükseldim. Gaziosmanpaşa' da okurken, Bağlarbaşı Camii'nde yaşlı bir hoca imamlık yaparmış. Fakat Arapçası falan yokmuş, eski tabirle "molla" imiş. Cemaat de bundan ne zaman kurtuluruz diye düşünürmüş. Derken Ramazan'ın başlangıcında hastalanmış. Bizim kursa geldiler. Tabii o zamanlar vaaz eden hoca çok az var. Yayınlanmış kitap da yok. Bizim hoca benimle beraber bir arkadaşı daha gönderdi o Bağlarbaşı Camii'ne. Ben vaaz edecektim, arkadaşım da namaz kıldıracaktı. Gittik. Ben de zaten hazırdım. Ben vaaz ettim, o da namaz kıldırdı. Cemaat bizi beğendi, görevinize devam edin dedi. Orada iki Ramazan daha vaaz ettim. Vaazlara çok çalışırdım. Kitaplardan okurdum, örnekler bulurdum... Bir süre böyle devam ettim. Fakat baktım ki, diplomam yok. İmam hatibe gittim, o zaman İstanbul'da tek imam hatip Fatih Çarşamba' daydı. Liseyi dışarıdan verdim. Kadrom yoktu. Bir camide fahri imamlık yapıyordum. Ben kadro beklerken cemaatten biri -ki Süleymaniye Kütüphanesi'nde çalışıyordu- bana, gel seni memur yapalım dedi. Nasıl olacak? Atıf Efendi Kütüphanesi'nin müdürü buna, "Sizin gibi bir adam bulun bana. Özellikle Osmanlıcası iyi olsun." demiş. 1967' deydi. Gittim Atıf Efendi 'ye, görüştüm. Kütüphaneye girdim, giriş o giriş. Orada

yaşlı bir memur vardı, "Hiç boş durma," dedi.

Vefa' daki akşam lisesine gitmemi söyledi. 4 yıl oraya gittim geldim. Lojman da verdiler bana. Lise, mahalle kahvesi gibi geldi bana. Çok kolay geçti. Ondan sonra, o yaşlı memur lise mezunu olarak kalmış İstanbul' da; bana "Sakın lise mezunu olarak kalma, devam et." dedi. Sonra üniversiteye girdim. O kütüphane benim için bir mektep oldu. Nevzat Kaya'yı bilirsiniz. O, 1973'teAtıfEfendi'ye geldi, ArapFars Edebiyatını bitirmiş. Biz kütüphanede Mehmet Zeki Pakalın'ın bize bağışlanmış kitaplarını tasnif ediyoruz. 7 bin küsur kitap, 460 çeşit dergi vardı. Hepimiz birden kitapları tasnife giriştik, hepsini yerleştirdik. Şu an ne durumdadır bilmiyorum. Nevzat Bey'le 3 yıl çalıştık. 1976' da onu yazma kütüphanelere başmüdür yaptılar. Ragıb Paşa, Köprülü, Hacı Selim Ağa, Atıf Efendi. .. Neyse, ben de 1978' de üniversiteyi bitirdim. Hemen gidip rahmetli Hakkı Dursun Yıldız'a doktora yapmak istediğimi söyledim. Yüksek lisans yoktu o zaman. Hakkı Dursun Yıldız İslam tarihçisi, Arapçası çok iyi. Kalın bir kitap çıkardı ortaya, okumamı istedi. Okudum. "İyi, biz hocaya söyleriz." dedi. H oca da Fikret lşıltan. Söylemişler. İkinci hafta gittim. Bu arada ben üniversiteyi bitirir bitirmez beni Nuruosmaniye'ye başmemur olarak verdiler. O sırada Fikret lşıltan dilden sınava girmemi istedi. D il de İngilizce. O zaman Arapça falan yok. Sınavdan geçtim veya geçirdiler. O zamanlar İngilizce hocaları yapardı sınavı. Bölüm hocalarına sorarlar, eğer talebeyi almak istiyorlarsa geçer not verirlerdi; öyleydi. lşıltan'm kafasına yattı. Bana doktorayı verdi. Kasım ayında başladım ve yaptım. Selçuklular Tarihi alanında. Doktora biraz uzun sürdü. 1983'te Fikret Hoca emekli olunca beni Erdoğan Merçil'e aktardılar. O da o zaman dekan yardımcısı oldu. İşleri çoktu. Yazdıklarımı okusun diye gidiyordum ona, bazen beni görmezden geliyordu. Ahmet Ağırakça ile beraber yapıyorduk. Onunkini okudular, ardından Abdülkerim Özaydın'mkini okudular. Onlar 83'te bitirdi, benimki taa 86'ya kaldı. Neyse geç de olsa bitirdik. Çok büyük bir nimet oldu benim için. Doktorayı bitirdikten sonra üniversitede kadro aradım. Edirne'ye, Bursa'ya baktım. Kadro yoktu

veya vermediler. Kütüphanede boşuna oturdum 7 SAYl 98/EKİM201 BYEDİKITA 63


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.