Ursula k le guin mülksüzler

Page 110

varıyordunuz. Eğer şanslıysanız, gidilmeye değecek bir yer oluyordu bu. Ama Shevek onun eğretilemesini alıp kendi terimleriyle yeniden bir kalıba sokarak, geçmiş ve gelecek, bellek ve istekle şu anın bir parçası yapılmadığı takdirde, insan terimleriyle hiçbir yol, gidecek hiçbir yer olmadığını açıkladığında, Takver daha yarısını bile dinlemeden onayladı. "Kesinlikle," dedi. "Benim şu son dört yıldır yaptığım da bu. Hepsi şans değil. Bir kısmı yalnızca." Takver yirmi üç yaşındaydı, Shevek'ten bir yarıyıl gençti. Kuzeydoğu'da bir tarım topluluğunda, Yuvarlak Vadi'de büyümüştü. Yalıtılmış bir bölgeydi; Takver Kuzeybatışı'ndaki Enstitü'ye gelmeden önce birçok genç Anarres'liden daha ağır çalışıyordu. Yuvarlak Vadi'de ancak yapılması gereken işleri yapacak kadar insan vardı; ama İşBöl bilgisayarlarında daha yüksek bir öncelik alacak kadar büyük ya da genel ekonomi için üretken bir topluluk değillerdi. Kendi başlarının çaresine bakmak zorundaydılar. Takver sekiz yaşındayken, üç saatlik okuldan sonra, günde üç saat imalathanede holum ürününden saman ve taş ayıklamıştı. Çocukken pratik eğitiminin pek küçük bir kısmı kişisel zenginleşmesine yaramıştı: Topluluğun varolma çabasının bir parçasıydı o. Hasat ve ekim mevsimlerinde on yaşından büyük ve altmış yaşından genç herkes bütün gün tarlalarda çalışırdı. On beş yaşındayken Yuvarlak Vadi topluluğunca sürdürülen dört yüz çiftlik projesindeki çalışma planlarının eşgüdümünü yapmış ve kasaba yemekhanesindeki diyet uzmanına yardım etmişti. Bütün bunlarda bir gariplik yoktu. Takver bu konu üstüne pek fazla düşünmüyordu, ama doğal olarak bunlar kişiliğinde ve görüşlerinde belirli birtakım özellikler oluştunnuştu. Shevek kendi payına düşen kleggich'i yapmış olduğu için seviniyordu, çünkü Takver bedensel çalışmadan kaçanlardan nefret ederdi. "Tinan'a bak," derdi, "dört dekadlığına bir kök holumu hasadına gönderildiği için ağlayıp sızlanıyor, o kadar narin ki, dokunsan kırılacakl Acaba elini hiç pisliğe sürmüş mü?" Takver pek yardımsever biri değildi, üstelik çabuk da öfkeleniyordu. Takver Kuzeybatışı Bölge Enstitüsü'nde biyoloji okumuş, daha ileri düzeyde çalışmalar için Merkezi Enstitügelmeye karar verecek kadar da başarılı olmuştu. Bir yıl sonra, Anarres'in üç okyanusundaki yenebilir balık stoklarını arttırıp geliştirecek yöntemleri incelemek üzere bir laboratuvar kuran yeni bir sendikaya katılması istenmişti. İnsanlar ona ne yaptığını sorduklarında, "Balık genetikçisiyim," diyordu. İşini seviyordu; değer verdiği iki şeyi birleştiriyordu bu iş: duyarlı, gerçeklere dayanan bir araştırma ve geliştirmeye veya iyileştirmeye yönelik belirli bir amaç. Bu tür bir iş olmadan tatmin olmazdı. Ama bunun da ona yettiği söylenemezdi. Takver'in zihninde ve ruhunda olup bitenlerin çok azı balık genetiğiyle ilgiliydi. Manzaralara ve yaşayan varlıklara ilgisi tutku düzeyindeydi. Yetersiz bir ifadeyle "doğa sevgisi" adı verilen bu ilgi, Shevek'e sevgiden çok daha geniş bir şeymiş gibi geliyordu. Göbek bağları hiçbir zaman kesilmeyen ruhlar var, diye düşünüyordu. Hiçbir zaman evrenden kopmuyorlar. Ölümü bir düşman olarak görmüyorlar; çürüyüp humusa dönüşmeyi arıyorlar. Takver'in bir yaprağı, hatta bir kayayı eline alışını görmek tuhaftı. Takver nesnenin, nesne de onun bir parçası oluyordu. Shevek'e araştırma laboratuvarındaki deniz suyu tanklarını, küçüklü büyüklü, sade, süslü, zarif ve ürkütücü elliden fazla balık türünü gösterdi. Shevek büyülendi, biraz da huşuya kapıldı. Anarres'in karalarında ne kadar az hayvan varsa, üç okyanusunda da o kadar fazla yaşam vardı. Denizler milyonlarca yıldan beri bağlantısızdı, bu yüzden çeşitli yaşam biçimleri birbirinden bağımsız olarak gelişmişlerdi. Çeşitlilikleri şaşırtıcıydı. Shevek yaşamın bu kadar sınır tanımaz ve


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.