Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi'ne Yapılan Başvuru

Page 1

ULUSLARASI HAYVAN HAKLARI MAHKEMESİNE, CENEVRE, İSVİÇRE

ŞİKÂYET EDEN

: Yeryüzüne Özgürlük Derneği’ni temsilen H. Burak ÖZGÜNER, Yönetim Kurulu Başkanı

ŞİKÂYET EDİLEN

: Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükûmeti ANKARA, TÜRKİYE

KONU

: Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükûmetinin, İstanbul’da

başlayan ve ülke geneline yayılan Gezi Parkı protestoları sırasında, yaklaşık 4 ay boyunca plastik ve gerçek mermi, yoğun gaz ve ses bombası müdahalelerinden, sistematik devlet şiddeti nedeniyle oluşan kaos ortamından kaynaklı hayvan hakları ihlâllerinin araştırılarak uluslararası platformlarda bahsi geçen devlet ve hükûmetin Mahkemenizin takdiri ile teşhir edilmesi talebimiz.

I.

AÇIKLAMALAR:

Tüm dünyanın yakından takip ettiği ve Gezi Parkı eylemleri olarak bilinen protesto gösterileri, Türkiye Cumhuriyeti devleti, hükûmeti ve emniyet güçlerince yoğun kimyasal gaz bombaları, ses bombaları, kimyasal maddeler içeren tazyikli su ile eylemcilere müdahale edilerek bastırılmak istenmiştir. Polis saldırılarının, siyasal iktidarın onayıyla “aşırı, orantısız, ölçüsüz” olarak gerçekleştirildiğine dair birçok hak savunusu yapan STK ve polis şiddetinden etkilenen birey, ilgili mercilere ve adlî birimlere başvurularını yapmıştır. Yakın zamanda İçişleri Bakanlığı müfettişleri bile bizzat Başbakan himayesinde yürütülmüş polis saldırılarının “orantısız” olduğunu rapor etmiştir. Bu konuda, davamızı destekleyecek raporları ve izlenimleri içeren deliller, başvurumuzun sonunda, ekler bölümünde yer almaktadır.

1


28 Eylül 2013’de ise derneğimizin, tarafınıza, Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi’ne yapacağı başvuruyu deklare edeceği ve protestolarda ölen ve hak ihlâline maruz kalan hayvanları anmak için düzenlediği basın açıklamasına polis ordusu ile saldırılmış, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda “anayasal hak” olarak teminat altına alınan ifade özgürlüğü ve toplantı, gösteri ve yürüyüş düzenleme hakkımız devlet tarafından çok sert bir müdahale ile engellenmiştir. Mahkemenize ekte sunduğumuz CD içerisinde de görüleceği üzere, dernek üyelerimiz ve aktivistlerimiz fiziksel şiddete maruz bırakılmış, ezilme tehlikesi geçirmiş ve bu saldırının sonucunda 14 kişi çok sert bir müdahale ile gözaltına alınmıştır. Bu polis saldırısı ve ilgili hak ihlâlleri, 4 Ekim 2013 Dünya Hayvanlar Günü’nde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, İstanbul Milletvekili Melda Onur tarafından İçişleri Bakanı Muammer Güler’in cevaplandırması için verilen soru önergesi ile de parlamento kayıtlarına da geçmiştir.

2


Tamamen barışçıl şekilde sürdürülen eylemler, kısa bir süre içerisinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin kolluk kuvvetleri tarafından yaratılan ve aylar süren çatışma, şiddet ortamı Türkiye’nin birçok yerine sıçramış, bu nedenle binlerce hayvan, bizzat devlet eliyle mağdur edilmiş, yaralanmış, sakatlanmış, kör edilmiş ve öldürülmüştür. Bahsi geçen devletçe kabul edilmesine rağmen birçok uluslararası ve ulusal mevzuat yok sayılmış ve çiğnenmiştir. Devlet, baskının, zulmün öznesi olmuş, hak ihlâllerinin baş sorumlusu haline gelmiştir. Bilinen bir gerçeklik olarak, yaban ve kent hayvanları, insanlardan farklı özellik ve davranışlara sahiptir. Dışarıdan gelen ani, gürültülü, şiddet içeren etkilere karşılık, hayvanlar yoğun bir panik, korku gibi yaşamlarının sonuna kadar unutamayacakları ve gündelik hayatlarını çok ciddi şekillerde etkileyen birçok hisse kapılırlar. Bu hislere ilaveten yine bu şiddetli etkilere karşılık olarak çeşitli ataklar, solunum depresyonu, kalp krizi, alerjik reaksiyonlar, geçici veya kalıcı duyu kayıpları, çeşitli sakatlanmalar ve ciddi doku kayıpları, beraberinde septisemiye varan ölümcül sonuçları içeren birçok fiziksel ve psikolojik araz ve ölümler de ortaya çıkmış ve çıkmaktadır. Her ne kadar, hayvanların ve haklarının korunması, gözetilmesi ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için mevzuat fihristine yeni kanunlar eklense de Türkiye’de olup bitenler, yaşadıklarımız ve hayvanların yaşadıklarına tanıklıklarımız, Türkiye’de hayvanların varlıklarının, haklarının yok sayıldığı, gaspedildiği ve ihlâl edildiği yönündedir. 28 Mayıs 2013 tarihinden bu yana, başta İstanbul sokakları olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde orantısız kaba kuvvet ve kimyasal müdahalede bulunulmuş, birçok hayvanın yaşam hakkı elinden alınarak, evrensel bir değer olarak kabul edilen ve en temel/kutsal hak olarak tanımlanan yaşama hakkı ihlâl edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, 28 Mayıs’tan beri uygulamakta olduğu yoğun şiddet nedeni ile Türkiye’nin birçok şehrinde yaşamını sürdürmekte olan birçok kent ve yaban hayvanının yaşam hakkını yok saymış, atılan her gaz bombası, ses bombası ve atmosfere, doğaya yaymış olduğu ve Türk Tabipler Birliği’nce kimyasal olduğu doğrulanmış olan gazlar ile birçok hayvanın ölümünden sorumludur. Derneğimiz de dahil olmak üzere birçok hak savunusu yapan sivil toplum kuruluşu, yaşama karşı ciddi bir suç teşkil eden bu haksız fiillerine son vermesi için 3


Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini defalarca uyarmış, ancak hükûmet bu uyarılarımızı dikkate almamış, canlılara ve doğaya yaşattığı mezalimi devam ettirmiştir.

İstanbul Veteriner Hekimleri Odası (İVHO) da devlet eliyle canlı yaşamına kast edilmesi ile ilgili bir bildiri yayınlayarak “acı kayıpların yanında, çevrenin bir parçası olan diğer canlıların da zarar gördüğünü ve yaşam haklarının ihlâl edildiğini biliyoruz. Olayların başladığı günden bu yana maalesef evleri bu parktaki ağaç dalları olan yüzlerce kuş gazdan etkilenmiş, evlerini terk etmiş veya ölmüştür” açıklamasında bulunmuştur. Oda Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan, basına yaptığı açıklamada ilk günlerden itibaren Gezi Parkı’nda çadır kurduklarını belirterek, hayvanlar için sağlık hizmeti verdiklerini söylemiştir. Ölen kuşlarla ilgili kesin kayıtların tutulamadığını açıklayan Prof. Arslan, “yüzlercesi öldü” şeklinde basına demeç vermiştir. Olayların yaşandığı bölgedeki 16 klinikte ücretsiz hizmet verdiklerine de dikkat çeken Arslan, hâlâ tedavi gören hayvanların olduğunu belirtmiştir. İVHO’nun kayıt altına alabildiği hak ihlâlleri şu şekilde kamuoyu ile paylaşılmıştır: “Parkta bulunan bakım çadırında ilk tedavileri yapılan veya çevre kliniklerde tedavi edilen hayvanların sayısı; Kedi; 80 kayıt, 9 ölüm, 8 tanesi halen tedavi görüyor. Köpek; 16 kayıt, 2 ölüm, 1 tanesi tedavi görüyor. Ayrıca, martı, kumru, tavşan ve civciv olmak üzere çeşitli türler gazdan veya fiziksel travmadan zarar görmüş veya ölmüştür. Diğer taraftan olay bölgesinden kaçıp da henüz ulaşılamamış çok sayıda hayvanın olduğu tahmin edilmektedir.”

4


Türkiyeli yönetmen Zeki Demirkubuz da Gezi Parkı protestoları sırasında polisin kullandığı yoğun kimyasal gaz ile alakalı olarak “sıktıkları gaz her neyse kuşların ağaçlardan patır patır düştüğünü gördüm, inanamadım” ifadelerini kullanarak tanıklığını aktarmıştır.

Gezi Parkı direnişi sırasında, İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dahiliye Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi ve yine aynı üniversitenin Psikoloji Bölümünde “Köpeklerde Davranış Bozuklukları” konulu tezi ile uzman psikolog unvanı alan Prof. Dr. Tamer Dodurka da biber gazlarının hayvanlar üzerine ölümcül etkileri olduğuna dair bilimsel görüşlerini Türkiye’de yaygın olarak yayın yapan bir ulusal dergi olan Aktüel’e yazmıştır. (bkz. ekler)

5


Ayrıca, Türkiye bu konuda insan hakları ihlâlleri konusunda da ün (!) salmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) “biber gazının işkence, insanlık dışı muamele olduğu” yönünde kararlarla Türkiye’yi defalarca mahkûm etmiştir. Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu – FİDH de “Türkiye’de polisin biber gazını uluslararası normlara aykırı olarak kullandığını” belirterek Türkiye’de bu konuda bir soruşturma açılmasını, sorumluların yargılanmadan Türkiye’ye gaz satışının durdurulmasını ve Türkiye’ye tarafsız bir gözlemci heyetin gönderilmesini istemiştir. İnsan hakları, hayvan hakları ve ekoloji ile ilgili hak mücadelesi veren sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra sağlıkla ilgili meslek odaları ve kuruluşları da defalarca biber gazı ve benzeri kimyasalların toplumsal olaylara müdahalelerde yasaklanması gerektiğinin altını çizerek devleti, sebep olduğu hak ihlâllerine son vermeye çağırmıştır: Türk Tabipler Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nden (TMMOB) Kimya Mühendisleri Odası, biber gazının KİMYASAL SİLAH olduğu ve derhal yasaklanması konusunda açıklamalar yapmaktadır. TTB, biber gazı hakkında yapmış olduğu kapsamlı araştırma ile kimyasal gazların ani ve uzun süreli ölümcül etkilerini açıklamıştır. Yaşanan olaylarla ilgili olarak, Türk Toraks Derneği (TTD), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD), Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD), Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) ve Türk Farmakoloji Derneği (TFD) “Toplumsal olaylarda kullanılan şiddet ve biber gazı durdurulmalıdır” çağrısında bulunmuştur. 6


Gözyaşartıcı kimyasalların kullanımının yasaklanması gerektiğine yönelik öncelikli talebimizi tekrarla, siyasal iktidarı uluslararası hak standartlarına ve evrensel değerlere riayet etmeye çağırdık ve çağırmaya devam etmekteyiz. İşbu başvuruda da izah ettiğimiz üzere, yaşanan son olaylarda insan-hayvan demeden her canlının üzerine kimyasal gaz içeren silahlarla ve araçlarla saldırılması kabul edilemez bir durumdur. Şikâyet edilen devlet tarafından da hayvanların doğal haklara sahip olduğu kabul edilmesine rağmen, konuyu son derece yüzeysel refahçı önlemlerle geçiştiren ve böylece hayvan haklarını kabul etmediğini alenen gösteren Türkiye Cumhuriyeti devleti ve iktidarda olan AKP hükûmeti, özellikle son 10 senedir hayvanların daha da kapsamlı ve pervasızca sömürülmesini, katledilmesini meşrulaştırmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, özellikle son yaşanan Gezi Parkı protestoları sırasında hayvanlara, insanlara, doğaya ve yaşama karşı alenen suç işlemiş, birçok hayvanın doğrudan yaralanmasına, sakatlanmasına ve ölümüne yol açmış, haklara erişimi engellemiştir. Aynı devlet ve hükûmetin Gezi Parkı protestolarında hayvana muamelesi haricinde sokak hayvanları, hayvanat bahçelerinde, hayvanlı sirklerde, deney laboratuvarlarında, yunus parklarında, mezbahalardaki hayvanlar vb gibi bilimum işkence koşulları altında yaşayan hayvanın haklarına da riayet etmediğini not etmek gerekir. Yukarıda, açıklamalar kısmında izah ettiğimiz ve aktarımını yaptığımız bilgiler ışığında, birçok kesimin uyarısına rağmen, başta Gezi Parkı protestolarının bastırılması olmak üzere, çıkarttığı yasaları dahi uygulamaya yanaşmayan, hayvanların haklarını yok sayan, ihlâl eden; onları zorunlu göçe tabi tutan; ölüm, sakatlanma, yaralanma gibi sonuçları doğuran haksız fiillerin sorumlusu olan Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükûmeti hakkında şikâyetçiyiz.

II.

HUKUKÎ AÇIKLAMALAR, HUKUKÎ DURUM VE DAYANAKLAR:

A. TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN EVRENSEL HAYVAN HAKLARI BEYANNAMESİ’NE TARAFLIĞI ve ANAYASASINDAKİ ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE ÖNCELİK VERİLECEĞİ YÖNÜNDEKİ ATIF: Türkiye Cumhuriyeti, Evrensel Hayvan Hakları Beyannamesi’ne taraf bir devlettir. Bu uluslararası beyanname bir yana, Türkiye’nin kendi ulusal mevzuatı da hayvanların haklarını güvence altında olduğunu iddia etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasasanın 90/son maddesinde, 5170 sayılı yasa ile eklenen hükümle usulüne uygun yürürlülüğe girmiş temel hak ve özgürlükleri düzenleyen uluslararası sözleşmelere ulusal mevzuatla çatışma halinde öncelik verileceği yönünde ibare de mevcuttur.

7


B. TÜRKİYE CUMHURİYETİ, BAHSİNİ ETTİĞİMİZ HAKSIZ FİİLLER SEBEBİ İLE KENDİ ULUSAL MEVZUATI İLE DE ÇELİŞMEKTEDİR: -

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ihlâl edilmiştir:

Türkiye’nin ulusal mevzuatına dahil olan, başta 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu olmak üzere tüm kanun ve uygulama yönetmelikleri de yaşam hakkı olmak üzere hayvanların haklarını koruma altına aldığını iddia etmektedir. Ancak Türkiye’deki hayvan hakları ihlâlleri incelendiğinde, ulusal mevzuatın, bugüne dek hakların uygulanabilirliği ve geliştirilebilirliği yönünde olumlu bir gelişmeye vesile olamadığı, son derece yetersiz ve göstermelik girişimlerden ibaret olduğu âşikârdır. Hayvan hakları ihlâllerinin son bulması, araştırılarak sorumlular hakkında yaptırım uygulanması için devlet nezdinde yaptığımız başvurular, suç duyuruları ve şikâyetler, bu konuda mevcut olan mevzuatın varlığına rağmen hiçbir tatmin edici sonuca ulaşamamaktadır. Bu nedenle devlet, hak ihlâllerinin birincil sorumlusu konumuna gelmiş, hayvanlara uygulanan sistematik zulüm, devletin organlarınca yaptırım uygulanması bir yana zulmü uygulayanların cezalandırılmaması birçok eşi, benzeri görülemeyecek, akla hayale sığamayacak işkenceleri içeren zulümlerin ve yeni hak ihlâllerinin önünü açmakta, hatta teşvik etmektedir. Örneğin, Türkiye’de bir hayvana tecavüz etmenin cezası, sadece 437 TL’lik bir idarî para cezasıdır. Yine 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, hayvanların korunması, gözetilmesi ve kötü muamelelerden uzak tutulması için devleti yükümlü kılmıştır. Ancak, Gezi Parkı protestolarındaki tanık olduğumuz olaylarda, Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu yükümlülüğü yerine getirmek bir yana, şiddeti kendisi yaratarak telafisi olmayan birçok hak ihlâlinin yine baş sorumlusu olmuştur. Gezi Parkı’nın tasfiye edilerek yerine alışveriş merkezi şeklinde dizayn edilerek söz konusu arazinin betonlaştırılması, birçok yaban ve kent hayvanını da zorunlu göçe tabi tutacaktır. Oysa ki 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununa göre “yabanî hayvanların doğal ortamlarından koparılmaması esastır”. Yine aynı Kanuna göre “Hayvanlara kasıtlı olarak kötü davranmak, acımasız ve zalimce işlem yapmak, dövmek, aç ve susuz bırakmak, aşırı soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak, bakımlarını ihmal etmek, fiziksel ve psikolojik acı çektirmek” de yasaktır. Nesillerdir, Taksim’in nadir yeşil alanlarından Gezi Parkı’nda yaşamakta olan birçok kuş türü ve ırkı, inşaat çalışmaları ve kaos/şiddet ortamı nedeniyle yuvalarını terk etmiştir, polis saldırıları nedeni ile yaşamını yitirmiş ve psikolojik şiddete maruz bırakılmıştır.

-

Biber gazı ve benzeri kimyasalların kullanımına ilişkin ulusal yönetmelik ihlâl edilmiştir:

10/6/2004 tarihli ve 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun uygulanmasına yönelik usul ve esasları düzenleyen Yönetmelik uyarınca, bu Yönetmeliğin 24. maddesi ile kimyasalların kullanımına izin verilmiştir:

8


Silah Bulundurma ve Taşıma İzni Verilmesi Madde 24 - “Koruma ve güvenliğin sağlanabilmesi için fiziki önlemlere ve güvenlik cihazlarına öncelik verilir. Komisyon, orantılılık ilkesine uygun olarak canlılar üzerinde kalıcı etkisi olmayan kimyasalların kullanılmasına izin verebilir.” Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra çeşitli toplumsal olaylarda polis tarafından kimyasalların kullanılmasına başlanmıştır. Ancak, Yönetmelikte de ifadesini bulduğu gibi, kimyasalların kullanımındaki temel ölçü “orantılılık ilkesi” ve “canlılar üzerinde kalıcı etki yaratmamak” koşuludur. Bu orantılılık ilkesinin ihlâline karşılık, yasalarda özel bir yaptırım olmadığından, aşırı kimyasal kullanan kolluk kuvvetleri hakkında ancak genel hükümler çerçevesinde işlem yapılabilir. Ancak böyle bir imkân var iken şu ana kadar, konuya dair herhangi bir yaptırım uygulanmamış, aksine bizzat T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve diğer yöneticiler ve bürokratlar, gerek ulusal basın aracılığıyla gerekse sosyal medya aracılığıyla yaşama karşı işlenen bu suçları, devlet terörünü onaylamış ve hukuk dışı birçok insanlık suçunu da “kahramanlık destanı” olarak tanımlamıştır.

C. TARAF OLUNAN EVRENSEL HAYVAN HAKLARI BEYANNAMESİ İHLÂL EDİLMİŞTİR: Türkiye'nin de taraf olduğu Evrensel Hayvan Hakları Beyannamesi'nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesi "Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez. Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır"; kötü muamele yasağını düzenleyen 3. maddesi "Hiçbir hayvana kötü davranılamaz, acımasız ve zalimce eylem yapılamaz" düzenlemesini getirmektedir. Evrensel Hayvan Hakları Beyannamesi, hayvanların beden dokunulmazlığı, şiddetsiz bir yaşam sürme ve yaşam hakkı gibi haklarını güvence altına almıştır. Söz konusu beyanname, hayvanlara zulüm etmeyi önlemek ve onların haklarını geliştirmek için hükûmetler arası bir anlaşma olarak kabul görmektedir. Türkiye de bu beyannamenin bir imzacısı ve tarafı olarak, tüm dünyaya, hayvanlara ve insanlığa karşı sorumludur.

D. TARAF OLUNAN EV HAYVANLARININ KORUNMASINA DAİR AVRUPA SÖZLEŞMESİ İHLÂL EDİLMİŞTİR: Türkiye Cumhuriyeti, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin EV HAYVANLARININ KORUNMASINA DAİR AVRUPA SÖZLEŞMESİ’ni kabul etmesi ile bu sözleşmeye de taraf olmuştur. Devlet tarafından kullanılan gaz ve ses bombaları ve canlılar üzerinde ciddi hasarlara yol açan diğer müdahaleler, sokaklardan, mevzuata göre “özel mülk” olarak tanımlanan evlerin, işyerlerinin içlerine kadar uzanmış, insanların özel mülkünün içerisinde yaşayan hayvanlara da ciddi bir fiziksel şiddet ve psikolojik bir travma yaşatılmıştır. Gaz bombası fişeklerinin hedef gözetilerek ve rastgele kullanıldığı durumlarda, birçok evin camı kırılmış, evlerin içindeki hayvanlar yoğun kimyasal gaz solumaya mecbur bırakılmıştır. Bu haksız fiil ile Türkiye Cumhuriyeti devleti, işbu sözleşmenin “Hiç kimse bir ev hayvanının, gereksiz acı, sıkıntı veya ızdırap çekmesine sebep olamaz.” 3. maddesini de 9


ihlâl etmiştir. Sözleşmenin temel ilkeleri, Türkiye Cumhuriyeti tarafından alenen yok sayılmıştır.

E. KURULUŞUMUZUN BAŞVURUCU VE “MAĞDUR” SIFATININ KABUL EDİLMESİNİ GEREKTİREN “SUÇTAN ve YETKİ İSTİSMARINDAN MAĞDUR OLANLARA ADALET SAĞLANMASINA DAİR TEMEL PRENSİPLER BİLDİRİSİ: Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 29 Kasım 1985 tarihli ve 40/34 sayılı kararıyla kabul edilen Suçtan ve Yetki İstismarından Mağdur Olanlara Adalet Sağlanmasına Dair Temel Prensipler Bildirisi; ceza kanunlarının eylem veya ihmal yoluyla ihlâl edilmesi nedeniyle, bireysel veya toplu olarak, fiziksel veya ruhsal biçimde yaralanma da dahil olmak üzere manevi acılar çeken, ekonomik kayba uğrayan veya temel hakları esaslı bir biçimde zayıflayan ve bu suretle zarar gören kimseyi “mağdur” olarak tanımlamıştır. Derneğimiz, aktivistlerimiz, gönüllülerimiz, polis saldırılarının başladığı ilk günden itibaren zarar görmüş hayvanların tedavisi ve korunması amacı ile saha çalışmaları yapmıştır, yapmaya devam etmektedir. Dernek üyelerimiz, aktivistlerimiz ve Türkiye’den birçok gönüllü, kimyasal gaza maruz bırakılan ve kendisini bir anda dehşet verici bir kaos ortamının içinde bulan hayvanları kurtarmaya çalışırken defalarca devlet şiddetine maruz kalmış, ciddi tehlikeler atlatmış ve tehditler almıştır. Hayvanların, özellikle ulusal mevzuat nezdinde “mağdur” sıfatını alamıyor oluşu, derneğimiz gibi sivil toplum kuruluşlarına, hayvanların haklarını ihlâl eden, gaspeden yetkililer ve sorumluların tespiti ve teşhiri konusunda ayrıca bir misyon yüklemiştir.

F. KİMYASAL SİLAHLAR SÖZLEŞMESİ İHLÂL EDİLMİŞTİR: Kimyasal silahlar hakkında günümüzün en yetkili kuruluşu, merkezi Hollanda’nın başkenti Lahey’de olan Kimyasal Silahların Yasaklanması Teşkilatı (Organization For The Prohibition of Chemical Weapons - OPCW)’dır. Birleşmiş Milletler tarafından özel sözleşmeyle bu alanda yetkili kılınan teşkilata halen 188 ülke ortaktır. Kimyasal silahların yasaklanmasıyla ilgili olarak yapılmış olan çok sayıdaki uluslararası anlaşma sonunda, günümüzde geçerli olan Kimyasal Silahlar Sözleşmesi - Chemical Weapons Convention (CWC) 1992 Aralık ayında Genel Sekreter tarafından Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sunulmuş ve 13 Ocak 1993’te imzaya açıldığı Paris’te iki gün içinde 130 ülke tarafından imzalanarak yürürlüğe girmiştir. Toplam 24 maddeden oluşan bu Sözleşme, konunun bütün boyutlarına cevap verecek kapsamdadır ve ekinde, hangi kimyasalların silah sayılacağına dair 3 adet “tarife” içermektedir. Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’nin I. maddesinin 5. fıkrası “Sözleşmeye taraf ülkeler, ayaklanma kontrolünde kullanılan kimyasalları savaş silahı olarak kullanmamayı tekeffül ederler” demektedir. İkinci maddenin 7. fıkrasında ise “ayaklanma kontrol maddesi”ni “...tarifelerde bulunmayan, maruz kalındıktan kısa süre sonra etkileri kaybolan, insanların duyularında hızla tahriş yapan veya insanın fizikî aktivitesini engelleyen kimyasallar” diye tanımlamaktadır. İkinci maddenin “Bu Sözleşme ile Yasaklanmamış Amaçlar” başlıklı 9. fıkrasının (d) bendinde ise “yurtiçi ayaklanma kontrolü dahil kolluk kuvvetlerinin zor kullanımı”nı kapsam dışında tutmuştur. 10


Kimyasal Silahlar Sözleşmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 4/4/1997 tarihli ve 4238 sayılı Kanunla onaylanmasını uygun bulması ve Bakanlar Kurulu’nun 29/4/1997 tarihli ve 97/9320 sayılı kararnamesi ile onaylanması üzerine 3/5/1997 tarihli ve 22978 sayılı 1. Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti de sözleşmeye ilişkin onay belgesini 12 Mayıs 1997’de depozitör makam Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’ne tevdi etmiş ve 11 Haziran 1997’de taraf olmuştur.

G. CENEVRE PROTOKOLÜ YOK SAYILMIŞTIR: • Biber gazı ve türevleri Cenevre Protokolü, Kimyasal Silahlar Konvansiyonu tarafından kimyasal silah olarak tanımlanmıştır. 1925 tarihli Cenevre Protokolü, kimyasal silahların savaş sırasında kullanımını kesin olarak yasaklar. Bu yasağın ihlâli bir savaş suçu sayılır. Bu arada gözyaşartıcı gaz tiplerinin (CS, CN, CR, OC) bu yasak kapsamında sayılıp sayılmaması gereği uzunca bir müddet tartışma konusu olmuştur. • Biber gazı sadece eylemciyi etkisiz hale getirmemekte, insan-hayvan, çocuk-yaşlı demeden sivil halkı, canlıları da zehirlemektedir. • Özellikle Türkiye’deki son eylemlerde, biber gazı fişekleri kullanım talimatlarına aykırı biçimde, insanların ve hayvanların üzerine çok yakın mesafeden ve 45 derece açı ile havaya doğrultarak değil, direkt nişan alarak öldürme ve sakat bırakma kastıyla da atılmış ve atılmaktadır.

• Biber gazının kapalı alanlarda kullanımı kesinlikle yasakken, kasıtlı olarak kapalı alanlara gaz bombaları atılmaktadır. • Savaşta dahi hastanelere, revirlere, sağlık görevlilerine dokunulmazken, revirlere gaz bombaları atılmakta, yaralı insanlara ve hayvanlara tıbbî yardım engellenmeye çalışılarak insanlık suçu işlenmektedir. 11


• Biber gazı ve türevleri, çok güçlü bir kanserojendir. Hükûmet, Türkiye’nin dört bir yanını kimyasal gaza boğarak hayvanların da sağlık hakkını ve insan gibi yaşama hakkını ihlâl etmiştir. Bu bağlamda, devlet, kendi yarattığı şiddet ortamında hayvanların olumsuz yönde etkilenmesinden yine birincil derecede sorumludur.

H. KONUMUZLA İLGİLİ OLARAK, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DE DAHİL OLMAK ÜZERE DEVLETLER ÜZERİNDE YAPTIRIM ETKİSİ OLAN AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ (AİHM) KARARLARI MEVCUTTUR: Kimyasal gaz kullanımının tek yasal dayanağı, maddi güç olarak “gözyaşartıcı gazların kullanılabileceğini” söyleyen Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 16. maddesidir ve AİHM, konu ile ilgili verdiği son kararında bunun yetersiz olduğunu açıkça ifade etmiştir. Ayrıca polise bu konuda yeterli eğitim verilsin ya da verilmesin, gözyaşartıcı gazın kullanımı, tamamen keyfi bir şekilde gerçekleştirilmekte, bu müdahale aracı birer silah olarak kolluk kuvvetlerince kullanılmaktadır. Sonuç olarak, hâlihazırda polisin zaten yasaklanması gereken gözyaşartıcı kimyasal kullanımının hiçbir hukukî zemini bulunmamaktadır. Yıllardır polisin aşırı/yoğun/ölçüsüz gözyaşartıcı gaz kullanımı AİHM’in de belirttiği gibi “işkence ve kötü muamele yasağı”nın ihlâlidir. Bu suçun işlenmesinde silsileli olarak tüm yetkililerin sorumluluğu vardır. Buna tüm Türkiye’de gözyaşartıcı gaz kullanmayı emreden/onaylayan hükûmet mensupları da dâhildir. Yıllar sonra gerçekleşecek adalet beklenmemeli, derhal kararın gereği yerine getirilmelidir. AİHM’in son kararında takdir ettiği tazminat yurttaşlardan alınan vergilerle ödenmemeli, tüm sorumlulara rücu edilmelidir. Hakkaniyet ilkesi de bunu gerektirir. 16 Temmuz 2013 tarihinde, “Abdullah Yaşa ve Diğerleri/Türkiye” kararı (Başvuru No: 44827/08) ile Türkiye’yi işkence yasağını ihlâl etmekten dolayı bir kez daha mahkûm etmiştir.

III.

SONUÇ ve TALEP:

Türkiye Cumhuriyeti devletine, kimyasal gaz kullanımının yasaklanması için diplomatik ve uluslararası baskı yapılması, özellikle son dönemde yaşanan ve çok ciddi sonuçları olan hak ihlâllerinin engellenmesi açısından büyük önem teşkil etmektedir. Hayvanlara yönelik zulmün ve sistemli şiddetin uygulayıcısı olan söz konusu devlet, derhal sebep olduğu hak ihlâllerine son vermeli ve yükümlülüklerini yerine getirerek çıkartmış olduğu ulusal mevzuatı ve imzacısı olduğu uluslararası beyanname ve anlaşmaları ciddi şekilde uyguladığını kanıtlamalıdır. Hükûmet, artık diktatörlük olarak açıkça hissettirdiği ve uluslararası medyanın da bu şekilde tanımladığı haksız fiiller ve yarattığı adaletsizlikler karşısında, yükselen seslere kulak vererek derhal istifa etmelidir. Kamuoyunun ortak talepleri olarak duyurduğumuz ve her fırsatta ifade ettiğimiz adalet arayışımız koşulsuz bir şekilde kabul edilmelidir. Hayvan, insan ve doğa için topyekûn özgürlük ve kurtuluş arayışında olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve bu topyekûn özgürlük koşullarının inşası için faaliyet gösteren bir hak savunucusu örgüt olarak canlıları aralıksız gaza boğan, hedef tahtası haline getiren, ölümlere 12


sebep olan Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri ve sorumluların uluslararası platformlarda teşhir edilmesini, kınanmasını ve hayvanlara, yaşama karşı işlenen bu akılalmaz, onur kırıcı suçların tespitini ve teşhirini Mahkemenizden talep ederiz. Saygılarımızla,

Yeryüzüne Özgürlük Derneği adına H. Burak ÖZGÜNER Yönetim Kurulu Başkanı

EKLER ve DELİLLER: I.

Derneğin kuruluşuna dair T.C. İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü’nce tanzim edilmiş alındı belgesi, T.C. İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü’nden verilmiş olan, derneğimizin halen faal olduğuna dair faaliyet belgesi (2 sayfa)

II. Dernek tüzüğünün T.C. İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü’nce onaylanmış halinin ilk sayfası (1 sayfa) III. Mahkeme başvurusunu çeviren dernek üyesi ve Yeminli Tercüman Çağrı Nur SERT’in tercüman yemin tutanağı ve kimlik fotokopisi (2 sayfa) IV. Dernek adına başvuran H. Burak Özgüner’in pasaport fotokopisi (1 sayfa) V. Şikâyet konusu ile ilgili Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ait tanıklıklar VI. Raporlar ve dokümanlar: a) Uluslararası Af Örgütü’nün “Gezi Parkı Eylemleri – Türkiye’de Toplanma Özgürlüğü Hakkı Şiddet Kullanılarak Engelleniyor” başlıklı raporu (69 sayfa) b) İnsan Hakları Derneği’nin “Gezi Parkı Direnişi ve Sonrasında Yaşananlara İlişkin Değerlendirme Raporu” (51 sayfa) c) Türk Tabipler Birliği’nin Türkiye Cumhuriyeti hükûmetine biber gazının yasaklanması için yaptığı çağrı (1 sayfa) d) Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’deki Gezi Parkı direnişi ile ilgili olarak yaptığı oturum sonrası aldığı karar e) Avrupa Konseyi İnsan Hakları Hakları Komisyonu Delegesi Nils Muižnieks’in Gezi Parkı direnişi ile ilgili basın bülteni (1 sayfa) f) Avrupa Birliği 2013 Türkiye İlerleme Raporu’nun Gezi Parkı ile ilgili kısımları (2 sayfa) g) Prof. Dr. Tamer DODURKA’nın biber gazının hayvanlara olan etkisini anlattığı, Aktüel dergisinde yayımlanan makalesi (1 sayfa) VII. Deliller, uzman görüşleri, izlenimlerle alakalı linkler ve görselleri içeren CD (fotoğraflar, videolar): Gerektiğinde ek deliller Mahkemeye sunulacaktır.

13


– TANIK BEYANLARI –

14


Gezi direnişine polis müdahaleleri sırasında oluşan hak ihlâllerine ilişkin insanların tanıklıklarının toplanması esnasında taahhüt edildiği gibi, tanıkların kişisel bilgileri ve tanıklıkların içerikleri Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi dışında Türkiye’de ve başka bir ülkede herhangi bir merci ya da kuruluş ve kişi ile paylaşılmamış ve paylaşılmayacaktır.

15


Bu form, Gezi Parkı direnişi ve protestoları sırasında, polis saldırılarından (gaz bombası, tazyikli/kimyasal madde içeren su, ses bombası) ve tırmanan şiddet, çatışma ortamından etkilenen hayvanların mağduriyetlerini ve oluşan hak ihlâllerini tespit etmek ve hak ihlâllerine tanık olan insanların tanıklıklarını Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi’ne ulaştırmak üzere hazırlanmıştır. Formda yer almayan, ancak belirtmeyi önemli gördüğünüz bilgileri, “ek sayfa” şeklinde forma iliştirebilirsiniz. Bu formu doldurduktan sonra, “ek sayfa”yı ve tanıklığınızla ilgili her türlü delili de (fotoğraf, video, tutanak, epikriz raporu ve diğer tanıklık raporları vb.) lütfen forma ekleyiniz.

HAK İHLALİ BİLDİRİM FORMU “Tanıklık Aktarımı” Adınız-soyadınız: Yaşadığınız şehir: Olay yeri (adres, mevkî vs.): Olay tarihi ve saati: İhlal türü: [ ] Yaşam hakkı ihlâli (travma sonucu ölüm; atılan gaz ya da ses bombası, havai fişek etkisi ile solunum depresyonu, atak, kalp krizi, aşırı eksitasyon hali vb. haller sonucunda ölüm; ani ölümler, sokakta hayvan cesedine tanıklık) [ ] Vücut dokunulmazlığı hakkının ve işkencesiz, güven içinde yaşam hakkının ihlâli, yaşama karşı suç (Polis şiddetinden ya da çatışma ortamından kaynaklanan travmatik yaralanmalar; doku kayıpları ve sıyrıkları; uzuv kayıpları; sakatlanmalar; aşırı eksitasyon, panik haline tanıklık) [ ] Diğer (Lütfen açıklayıcı bir şekilde belirtiniz) ......................................................................................................................................................................................................... ......................................................................................................................................................................................................... ......................................................................................................................................................................................................... ......................................................................................................................................................................................................... ......................................................................................................................................................................................................... ......................................................................................................................................................................................................... Hak ihlâline maruz kalan hayvanın/hayvanların türü:

[ [ [ [

] Köpek ] Kedi ] Kuş ] Diğer (......) Lütfen belirtiniz

16


Hak ihlâline maruz kalan hayvan, siz ya da bir başkası tarafından ilkyardım/tıbbî yardım görmek üzere bir kliniğe ya da sağlık ünitesine/revire nakledildi ise sağlık biriminin adı, yeri, adresi, iletişim bilgileri; taşınır durumda ise ünitenin mevkisi: *Mümkünse gönüllü hekim/sağlık personeli tarafından tıbbî yardım gören hayvanın durumuna ilişkin epikriz raporunu sağlık görevlisinden temin ederek forma ekleyiniz. Raporun sağlık biriminin antetli kağıdı üzerine tanzim edilmesi, varsa düzenleyen kişinin diploma numarasını içeren meslek kaşesini de içermesi büyük önem teşkil etmektedir.

TANIKLIĞINIZ (Detaylı açıklama): ......................................................................................................................................................................................................... ......................................................................................................................................................................................................... ......................................................................................................................................................................................................... ......................................................................................................................................................................................................... .........................................................................................................................................................................................................

Tanıklık aktarım tarihi: ... / ... / 2013 İsim-soyad Şehir EKLER:

[ [ [ [ [

] Ek sayfa (... sayfa) ] Fotoğraf (... adet) ] Video (... adet) ] Rapor (... sayfa) ] Diğer (.........) Lütfen belirtiniz.

* Tanıklığınızı ve Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi’ne yapacağımız başvuruyu destekleyecek her türlü delili lütfen forma iliştiriniz.

Gerektiğinde tanıklığınızla ilgili size ulaşabilmemiz için; E-posta adresiniz: ..............................@.................................................... Telefonunuz: 0 (....) .............................. Değerli tanıklığınızı aktardığınız için teşekkürler... Kişisel ve iletişim bilgileriniz Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi haricinde hiçbir kişi ya da kurumla kesinlikle paylaşılmayacaktır. Yeryüzüne Özgürlük Derneği, bu konuda kesin bir gizlilik ve güven taahhüdünde bulunmaktadır. Vermiş olduğunuz bilgiler, kişisel bilgileriniz belirtilmeden, duruşmada ve kamuoyu tepkisi oluşturmak için sadece istatistikî veri bildirim amacı ile kullanılacaktır. Doldurduğunuz bu formu, en kısa zamanda, en üstteki açıklamada bahsi geçen eklerle yeryuzuneozgurluk@gmail.com adresine göndermeniz rica olunur. Tanıklığınızı doğrudan İngilizce, Almanca veya Fransızca dillerinde aktarabilir ya da aktardığınız tanıklığınızı bir tanıdığınız aracılığıyla bu lisanlardan birine çevirterek bize zaman kazandırabilirsiniz. Tepkisiz, sessiz kalmadığınız için teşekkür ederiz. Saygılarımızla, YERYÜZÜNE ÖZGÜRLÜK DERNEĞİ – Freedom to Earth Association

17


– FOTOĞRAFLAR –

18


Bu deliller, derneğimize tanıklıklarını ulaştıran kişilerce ulaştırılmış ve derneğimizin internet ortamından, yazılı basından ulaştığı fotoğraflardan oluşmaktadır.

19


20


1 Haziran 2013 günü, yoğun biber gazı kullanımı sonrası İstiklal Caddesi, Abdullah Sokak'ta tanıklık gönderen bir kişi tarafından bulunan martı

Fotoğraftaki kedi, 11 Haziran 2013’de Taksim Gezi Parkı'nda gazdan etkilenmiş, gözleri kararmış ve geçici felç geçirirken bulundu 21


12 Haziran günü yine gaz saldırılarını maruz kalmış bir haldeyken Taksim Gezi Parkı'nda bulundu

13 Haziran 2013'de Gezi Parkı çevresine atılan gazlar ve yaşanan kargaşa sonrası ağaçtan düşen kumru yavrusu

22


23


24


25


26


27


11 Haziran 2013 sabahında Gezi Parkı, polis tarafından biber gazına boğuldu ve bu hayvanlar da Gezi Parkı veteriner revirinden acil bir şekilde bir gönüllü tarafından uzaklaştırılarak bir veteriner polikliniğine nakledildi.

28


29


30


31


32


33


34


35


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.