Liseli Parantez - Sayı 2

Page 1

Lise Bülteni

PARANTEZ Eşit-Parasız-Bilimsel-Ana Dilde Eğitim!

YIL: 1 SAYI: 2

liseliparantez@gmail.com

Anti-Demokratik, Anti-Bilimsel Eğitim Sistemine Karşı

Mayıs’ın Kızıllığıyla

Liseli DGH İle

ALANLARA!

1


Yıl=1 Sayı=2

Ç

liseliparantez@gmail.com

ıkarken…

Parantez olarak çıkardığımız liseli bülteninin 2. Sayısında okurlarımızla yeniden buluşmanın coşkusu ile MERHABA! İlk sayımızla kazanmış olduğumuz pratik birikim vesilesiyle, bu sayımızda geçmişteki eksikliklerimizi gidererek var olan güncel gelişmeler üzerine elimizden geldiğince değinmeye çalıştık. Bu süreç içerisinde öne çıkan gelişmelerden biri Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ‘ydı. Ülkemiz liseli halk gençliği elemeci sınavların cenderesinde gelecek sömürüsüne maruz bırakılmış, eğitimin ticarileştirilmesi paralelinde “dershane” adı altında parası olanın okuyabildiği, geri kalanların ise kendi kaderine bırakıldığı bir gerçeklik zeminine itilmiştir. Bizlerde bu durum ekseninde liseli halk gençliğinin sorunlarına ve çözüm yollarına değinme fırsatı bulduk. Bir diğer önemli gelişmede liseli halk gençliğini ve çeşitli milliyetlerden ezilen emekçi kesimleri yakinen ilgilendiren ve ezilenlerden açısından tarihsel bir öneme sahip olan proletaryanın kızıl mücadele günü “1 Mayıs” oluşturmaktadır. TC’nin kuruluşundan itibaren çeşitli katliamlara, yasaklamalara ve baskı politikalarına sahne olan ve halk yığınlarının bedel ödemeleriyle günümüze kadar uzanan bu süreç, geçtiğimiz yıllarda Taksim’in kazanılmasıyla taçlandırılmıştır. Bu gelişmeler doğrultusunda “1 Mayıs” biz liseli halk gençliği açısından da tartışılmaz bir öneme sahiptir. Dolayısıyla “1 Mayıs” eksenli çalışmalara katılıp-geliştirmek bizlerin sorumlulukları altındadır. Aynı zamanda AKP tarafından uygulamaya sokulan “4+4+4” eğitim modeli ile ilgili olarak Yeni Demokratik Sendikal Birlik (YDSB)’li bir eğitim emekçisi ile bu konu hakkında bir röportaj gerçekleştirdik. Bu sayımızda ele aldığımız bu konularla birlikte gelecek sayımızda sizlerin de karşılaşmış olduğunuz sorunlarla ilgili yazılarınızı bizlerle paylaşmanızı beklemekteyiz…

www.demokratikgenclikhareketi.org

2


Yıl=1 Sayı=2

liseliparantez@gmail.com

Liseliler; Demokratik Haklarımız için 1 Mayıs’a!

E

mperyalizmin (ABD- AB emperyalist bloğu) tahakkümü altındaki ülkemizde, bütün uygulamalar halka karşıdır. Bunu ezen-ezilen çelişkisi, sınıf mücadelesi öğretiyor/gösteriyor. Bizim gibi yarı sömürgeyarı feodal yapıya sahip ülkelerde ezen kesim emperyalizmin uşağı komprador burjuvazi ve büyük toprak ağalarıyken, ezilen kesim hayatını sürdürebilmek için emeğini üretim sürecinde harcayan işçiler, köylüler olarak sıralayabileceğimiz emekçi sınıf ve kesimlerdir. Gençlik ve özelde liseli ve üniversitelilerden oluşan öğrenci gençliğin yaşadığı sosyal ve akademik sorunlar belli bir kesimin/sınıfın cebini dolduracak bir şekilde uygulamaya koyduğu politikalardan dolayıdır. Çocukluktan beri okullarda beynimize ve benliğimize kazınan aşırı tüketici, rekabetçi ve bireyci eğitim sistemi bizleri toplumdan ve bizleri de kapsayan sorunlardan uzak tutmuştur, tutmaya yöneliktir. Eğitim sistemi bizleri topluma ve sorunlara yabancılaştırırken çeşitli literatürler kullanmaktadır. Bunlardan bazıları bizleri uslu, sorgulamayan birer insan yapmak için geliştirdikleri güvenlik kameraları ve idare polis işbirliğidir. Bunun yanında hiçbir öğretici yanı olmayan, bizleri toplum ve doğayla buluşturmayan ezberci eğitim anlayışı dayatılırken, bizleri bazı sınavlarla (YGS-LYS) “test ederek” sosyalliğimizi ellerimizden almaktadır. Bütün bu uygulamalar emekçi halk yığınlarının maruz kaldığı sömürü politikalarından bağımsız değildir. Bilindiği gibi gelecek günlerde bizleri başta proletarya olmak üzere çeşitli emekçi kesimleri yakından ilgilendiren tarihsel bir öneme sahip olan “1 Mayıs” işçilerin ve emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü beklemektedir. Bizler karanlığın terk edilmişliğine karşıyız, istemiyoruz! Bizler geleceksizleştiren, paralı, kendi içerisinde ayrımcılığa teşvik eden eğitim sistemine karşıyız, istemiyoruz! Bizler okullarımızda faşist uygulamalar ve çeteciliğe karşıyız, istemiyoruz! Bizler birilerinin cepleri dolsun diye topraklarımızı işgal edenlere ve toprağımızı yok etmeye çalışanlara karşıyız, istemiyoruz! Bizler tek tipçi şoven eğitime karşıyız, istemiyoruz! Bizler devletin baskı araçlarına karşıyız, istemiyoruz! Toplumun ve gençliğin özgürlüğü kendi ellerindedir. Bu doğrultuda yaklaşan “1 Mayıs” a çeşitli milliyetlerden, ezilen emekçi kesimlerle beraber liseli halk gençliğinin demokratik halk liseleri mücadele perspektifi ile donanarak, “1 Mayıs” ta halk gençliğinin örgütü kuvveti olan Demokratik Gençlik Hareketi (DGH) saflarında alanlarda olalım.

3

Liseli Bir Öğrenci


Yıl=1 Sayı=2

liseliparantez@gmail.com

Elemeci Sınavlar ve Eğitim Sömürüsü

İ

nsanın doğuşundan itibaren beraberinde doğası gereği sahip olması gereken bir takım temel demokratik haklar da ortaya çıkmıştır. Bu haklar, bireyin yaşam hakkına doğrudan etki eden ve bu ölçekte bireyin varlığına yön veren bir yerde durmaktadır. Buradan hareketle bu yazımızda temel demokratik haklardan biri olan eğitim hakkımızın, hâkim sınıflarca gasp edilmesi paralelinde elemeci sınav sistemi üzerinde duracağız. Bilindiği üzere her yıl milyonlarca öğrencinin üniversiteli olma hakkı burjuva-feodal, faşist devlet sisteminin bir uzantısı olan sömürücü eğitim modelinin elemeci sınavlarıyla(YGS-LYS) gasp edilmekte, öğrenciler büyük bir karamsarlık ve umutsuzluğa itilip, yaşadıkları psikolojik travmalar sonrası intihara sürüklenmektedir. Yetmezmiş gibi her yıl sınav öncesi ve sonrası burjuva kalemşorlar eşliğinde hâkim sınıf sözcüleri, sınav sisteminin herkese eşit üniversite hakkı adı altında ‘’gerekli’’ ve ‘’adil’’ olduğundan bahsetmektedirler. Ancak toplumsal dokunun her yönden fırsat eşitsizliğiyle örüldüğü ülkemiz gerçekliğinde, eşit ve adil bir eğitim sisteminin varlığından bahsetmenin ikiyüzlü burjuva çürümüşlüğünden başka bir şey olmadığını halk gençliği gayet iyi bilmektedir. İyi bilmektedir çünkü fırsat eşitsizliğinin tabii yansımasının, bizlerin eğitim hakkımızın köklerini sistematik bir şekilde sarıp sarmaladığı ayan beyan ortadadır. Eğitim sistemi ve elemeci sınavlar, sık bir düzlemde, gerici devlet aygıtının ve sözcülerinin çıkarlarına hizmet etme dâhilinde yeni isimler altında sömürü işleyişini sürdürmektedir. 1974’de uygulamaya konulan ÖSS-ÖYS’den günümüz YGS-LYS’ sine uzanan süreç bu durumun bir göstergesidir. Öyle ki bu süreç, ezberci ve anti-bilimsel, deneyselliğe aykırı basmakalıp eğitim gerçekliğinin bir parçası olarak eğitimin piyasalaştırılması politikasında bizlere dayatılan ‘’dershane’’ ve ‘’özel ders’’ gibi bir takım paraya dayanan uygulamalarla doğru orantılı şekillendirilmiştir. Parası olanın okuyabildiği geri kalanların ise kendi kaderine(!) terk edildiği bir pozisyona zemin sunma özelliğini her daim bünyesinde barındırmıştır. Eğitimde piyasalaştırma politikaları, paralı üniversiteler aracılığıyla bölümler arasında ki puan farkında da elemeci sınavların eşitsiz, adil olmayan yüzünü göstermektedir. Elemeci sınav zorbalığında yaşanan sömürü ve zulüm saltanatının bir diğer yansıması ise geçtiğimiz yıl yapılan ve 1 milyon 512 bin öğrencinin katıldığı Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda ortaya çıkan şifre skandalıdır. Yapılan sınavın ardından basına dağıtılan test kitapçıklarında matematik cevap şıklarının şifre içerdiği ortaya çıkmıştı. Uzmanların yapmış olduğu incelemeler doğrultusunda matematik cevap şıklarının şifreli olduğu teyit edilirken, aynı şifreleme yönteminin, cevaplarında sayı içeren Türkçe ve Sosyal Bilgiler testlerinde de uygulandığı belirlenmiş oldu. Yaşanan bu skandalın ardından, ülkenin dört bir yanında liseli halk gençliği akın akın meydanları doldurmuş, liselerde boykotlar örgütlemiş ve AKP’nin ‘’sehven tatmin olma’’ aymazlığına karşı billurlaşan hak arama mücadelesiyle net bir tavır ortaya koymuştur. Bütün bu güncel ve nesnel gerçekliliklerin/gelişmelerin doğrultusunda liseli halk gençliğinin sahiplenmesi ve örgütlü, militan bir şekilleniş içerisinde yoğunlaşarak yaygınlaştırması ölçütünde ortaya çıkan sonuç, iktidar hedefi çerçevesinde Demokratik Halk Liseleri mücadelesidir. Geçmişten günümüze halk gençliğine dayatılan anti-bilimsel faşizan eğitim sisteminin panzehiri burada yatmaktadır. Bu panzehir liselerimizde yürüttüğümüz demokratik haklar mücadelemizin özgül alan çalışmasıdır. İçerisinde bulunduğumuz liselerde bu perspektif ışığında mücadelemizi aydınlatmalı, çalışma hattımızı, çeşitli milliyetlerden emekçi halklarımızın kitlesel mücadelesine doğru orantılamalıyız. Ancak bu yönelimle eğitim sisteminin sömürü ve talan politikalarına, bünyemizde açmış olduğu psikolojik tahribatlara ve bilumum surette gerçekleştirdiği baskıcı uygulamalara cevap olma cüretini gösterebiliriz.

4


Yıl=1 Sayı=2

liseliparantez@gmail.com

A

KP Eliyle Uygulamaya Konulan “4+4+4” Yasasıyla İlgili YDSB’li Bir Eğitim Emekçisi İle Röportaj Gerçekleştirdik

Parantez: Bilindiği üzere TBMM de onaylanan

“4+4+4” yasası derin tartışmalara neden oldu. Sizin bu konu hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Eğitim Emekçisi:

Sıra geleceğimizde diye düşünüyorum. Eğitim sorunu başta milyonlarca öğrenci olmak üzere tüm ülkemizi ilgilendiren bir sorundur. Bu kanunla bu ülkede yıllardır sömürülenlerin temel eğitim dediğimiz 8 yıllık ilköğretim hakkı 4 yıla indirilerek ellerinden alınmaktadır. Böylece köylü ve yoksul çocuklara üst öğrenimin yolu kapatılmış. Ezilenlerin geleceği olan çocuklara mesleki yönlendirme adı altında daha 10 yaşına gelmeden ağır iş koşullarının yolu açılmak istenmektedir. Tabi ülkemizin ucuz işgücü (çocuk işçiliği) cennetine dönmesinin kimlerin ekmeğine yağ süreceği ortadadır. Bu yönlendirmenin alt yapısının olmadığı bu sistemde anadili konuşamayan Kürt çocuklarına getirdiklerini varın siz hayal edin. Daha da fazlası var. Tasarıyla, çocuk işçiliğini, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, çocuk gelinler artacak ama bunun yanında eğitim sisteminin piyasa ile ilişkilendirilmesi, meslek okulu açacak firmalara öğrenci başına destek sunulması ile eğitim sisteminin sermayeye ucuz işgücü sağlar duruma getirilmesi sağlanacaktır.

P: Genel hatlarıyla öne çıkan çocuk işçiliğiyle ve eğitimin piyasalaştırılmasıyla ilgili bizleri nasıl bir

süreç bekliyor?

E.E.: Geçenlerde bakandan açıklama geldi bir öğrencinin maliyeti devlete 1 400 TL diye. Yani devlete yük olduğumuz malum. En çokta çocuklarımız devlete yük oluyormuş. Bunun için eğitim devlet okullarında parasızdır (hoş bizler için pekte parasız değildi ama olsun) ibaresi de çıkarıldı. Ve geleceğimiz için devletimizin harcadığı bu para patronlara teşvik olarak verilecekmiş. Meslek liseleri özel sektöre devredilecek, meslek lisesi açan patronlara her öğrenci için paralar verilecektir. Stajyer çalıştırma oranının yüzde 10 ile sınırlı olması tamamen kaldırılmış, sınırsız sayıda stajyer çalıştırmanın önü açılmıştır. Zaten torba yasayla stajyer maaşları kuş gibi kalmıştı. Bizlerin sömürülmesi yetmediği için sıra çocuklarımızın sömürülmesine gelmiştir. P: Ayrıca eğitim öğretim sürecinde seçmeli statülü kuran ve Hz. Muhammed Hayatı adlı dersler uygu-

lanmaya başlanacak. Bu sizce neyin somut ifadesidir?

E.E.: Zorunlu din dersinin kaldırılması ve anadilinde eğitim taleplerini karşılaması yönündeki toplumsal talepler tamamen göz ardı edilerek, zorunlu din derslerine ek olarak, seçmeli getirilen bu derslerle, bütün okullarda fiilen imam hatip modeline geçilmesinin önü açılmak istenmektedir. Yani toplumda bir hoşgörüsüzlük ortamı yaratılarak Sünni inancından olmayan insanların çocukları daha ilkokul sıralarında fişlenmektedir. P: KESK’in bu süreç içerisinde yapmış olduğu eylemleri değerlendirecek olursak bu eylemlerle ilgili ve genel mücadelelerle ilgili neler söyleyebilirsiniz? E.E.: Bende KESK üyesi bir emekçi olarak aslında yapılanların yeni eğitim sistemini halka anlatmak

konusunda yetersiz kaldığını düşünüyorum. Sadece öğretmenlerin yaptığı protestolar pek başarılı olamadı. Aslında bu işin asıl muhatabı olan ezilenler harekete geçirilmeli.

P: Son olarak biz öğrencilere söylemek istedikleriniz nelerdir? E.E.: Bu oyun asıl olarak sizler üzerinde oynanmaktadır. Yeni eğitim sistemiyle geleceğiniz elinizden

alınmak istenmektedir. Tüm bunlara karşı mücadele bayrağını sizler taşıyacaksınız. Size reva görülen sistemin zincirlerini kırarak, hep birlikte mücadeleye.

5


Yıl=1 Sayı=2

liseliparantez@gmail.com

Kitap Tanıtımı: Sosyalizmin Alfabesi

S

ınıflı toplumların ortaya çıkışından itibaren çetin mücadelelere ve somut kazanımlara sahip olan sınıf şavaşımları tarihinde devrimci eğitimin önemi yadsınamaz bir yerde durmaktadır. Dolayısıyla her devrimci, vermiş olduğu mücadele içerisinde teorik-pratik çalışmaları içselleştirmeli ve bu ölçekte gelişim dinamiğine sahip olmalıdır. Bu sayımızda, sizlere Bilimsel Sosyalizmin kavramlarını içeren, bu kavramlar doğrultusunda sosyalizmin temel unsurlarını içeren, Leo Huberman’ın ‘’Sosyalizmin Alfabesi’’ isimli kitabına kısa bir değinide bulunup sizlere önereceğiz. Kitap, genel hatlarıyla kapitalist-emperyalist dünya sisteminin çürüklüğünü ve açığa çıkardığı sorunları Bilimsel Sosyalist bir perspektifle ele almaktadır. Nitekim kitap teorik çalışmalar açısından bir başlangıç niteliği taşımaktadır. Yazar da bu konuyu ilişkin ‘‘…Son olarak şu da unutulmamalı: bu küçük kitap, yalnızca sosyalizme bir giriş, sosyalizmin ana çizgilerini belirten bir taslaktır. Bu konudaki yazın çok geniştir…’’ belirtmesinde bulunuyor. Kitap genel hatlarıyla kapitalizmin sosyalist ekonomi açısından tahlilini gerçekleştirmiş, kapitalizmin sömürü döngüsünde ki yapısallığını ele alarak çürüyen doğasına değinmiştir. Kitabın Sosyalizm başlıklı bölümünde, sosyalizm üzerine sorulara değinilmiş, sosyalizm hakkında var olan ön yargılar ve merak edilenler akıcı bir anlatım doğrultusunda cevaplandırılmıştır. Buradan hareketle yazar Bilimsel Sosyalizmin öncülüğünü yapmış iki usta isim olan Karl Marx ve Frederich Engels’in sosyalizm anlayışını mümkün olduğunca yansıtmıştır. Bizler de bu eserin okunması ve buradan bir birikim elde edilip genel teorik çalışmalara vesile olması amacıyla yapmış olduğumuz tanıtımımızı sizlerle paylaşmış olduk. Bir sonraki sayımızda başka bir eseri paylaşmamız dileğiyle…

6


Yıl=1 Sayı=2

liseliparantez@gmail.com

Doğumunun 123. Yılı vesilesiyle Charlie Chaplin ve Modern Zamanlar Üzerine

“İnsanlar ölmeyi bildikleri sürece, özgürlük yok olmayacaktır. Hayatta beni mutsuz edebilecek en büyük şey, lükse alışmaktır.’’ C. Chaplin Londra’da hayata gözlerini açan Chaplin, ABD’ye geçtiği dönemde sinema hayatına başladı. Şarlo karakteriyle bütünleşen Chaplin, bol pantolonlu, geniş melon şapkalı bir kılıkta ve bastonuyla yapmış olduğu sakar hareketleriyle izleyenlere komik anlar yaşatma pratiğine adım attı. Sinema dönemi boyunca yaşamsal yoksulluğunun izleri filmlerinde kendini göstermiş ve politik içerikli mizansen yorumlamalarına vesile olmuştur. Yapmış olduğu sessiz filmlerinde, popülizme, teknolojinin yoz unsurlarına ve sömürücü devlet sistemine eleştirilerde bulunmuş, izleyicilerin üzerinde derin etkiler yaratabilmeyi başarmıştır. İlerleyen dönemlerde Chaplin’in, ABD vatandaşlığını reddetmesi ve filmlerinde yapmış olduğu politik eleştiriler nedeniyle üzerinde başlatılan karalama kampanyası doğrultusunda ABD’ye girişi yasaklanmıştır. Chaplin 1960’lardan sonra güçleşen sağlık durumu neticesinde 25 Aralık 1977’de hayata veda etti. Modern Zamanlar, Chaplin’in fakir halkın ve işçilerin kötü durumlarına dikkat çektiği, yaşanan ekonomik buhranının halk üzerinde nasıl tahribatlar yarattığını ele almaktadır. Filmin konusu; bir fabrikada uzun ve yoğun çalışma temposu içerisinde yaşamını idame ettirebilme umuduyla çalışan bir işçinin yaşadığı ruhsal çöküntü ve çeşitli iş alanlarında yaşamış olduğu sıkıntıları işlemektedir. Geneli sessiz bir film olan Modern Zamanlarda bazı ses ve müzik efektleri bulunsa da film Chaplin’in çekmiş olduğu son sessiz film olma özelliğini taşımaktadır. Günümüzde de aynı heyecanla izleyeceğimiz film güncelliğini hala korumaktadır.

7


Yıl=1 Sayı=2

liseliparantez@gmail.com

‘‘Sizden gelenler…’’ Liselilerin Yaşadığı Sorunlar Üzerine

L

ise öğrencilerinin belli başlı problemleri vardır. Bu problemler egemen sınıfların çıkarları için yaratılmıştır. Bu yüzden - düşüncelerinin en kolay şekillendiği zamanda- lise öğrencilerinin bu dayatmalara karşı tepki göstermemesi, bu problemleri sorgulamaması istenir. Biz lise öğrencileri en nihayetinde insanız. Bizi insan yapan özelliğimiz sorgulamak düşünmektir. Bunun önünde hiçbir engel olmamalıdır. Liselilerin problemleri görmezden gelmesi karşılığında sus payı verilir. Bu sus payı da halkın gözünde devleti sevecen hale getirmek içindir. Bozuk düzende sağlam çark olmaz. Bu sömürü düzeninde de iyi görünen her şeyin arkasında egemen sınıfların çıkarı vardır. Öğrencilere verilen burslar en net delilidir bu dediğimizin. Sistem, kendi oluşturduğu yoksul sınıflara; sömürüsünü örtmek, kendine bağlamak, çıkarını korumak için hediyeler verir. Hâlbuki o hediyeler de o yoksul-emekçi kesimlere aittir. Devlet bunu bize öyle dayatır ki; sanki o hediye devletin hakkıymış gibi davranırız buna inanırız. Geçenlerde derste bir öğretmen bir soru sordu: “Düşünün ki gelecek kaygınız yok, geçim sıkıntınız yok, anne-baba baskısı( avukat ol doktor ol vb.) yok. Böyle bir ortamda nasıl birisi olmak hangi mesleği yapmak isterdiniz?” Biz liselilerin de asıl dertleri bunlar değil mi? Sistemin oluşturduğu acımasız rekabet ortamı ve bunun sonucu olarak gelecek kaygısı; yine sistemin temel ihtiyaçlarını karşılaman için gerekli olan parayı yoğun emek gücüyle kazanabilmen yani geçim sıkıntısı. Daha demin saydığım iki sebepten ötürü de anne-baba baskısı. Her sene milyonlarca yaşıtımız bir sınava giriyor. Bu sınav için tonlarca para harcıyor, para babalarına muhtaç kalıyor, sisteme daha da boyun eğiyor. Sistem insanların yaşamak için gerekli olan temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için çalışmasını, çalışabilmesi için okumasını ister. Yani egemenlerin eğitimle ilgili tek derdi sömürü ihtiyacını karşılayabilmek. Egemen sınıf eğitim alanında da sanatını konuşturur; özel okullar dershaneler açar ve bu kurumlara giderlerse daha başarılı olacaklar diyerek insanları buna mecbur bırakırlar. Soner Sipahiyi unutan var mıdır? Hani şu annesi dershane parasını ödeyemediği için hapse girince intihar eden kardeşimiz... Bir diğer problem okullardaki kışla düzeni. Bizim okuldan örnek verecek olursam her sabah öğretmenler yan yana durur koridor oluşturur öğrenciler de buradan geçer. Toplama kamplarını andırmıyor mu? Kemalizm dayatması, okul üniformaları, disiplin ve ceza yönetmeliği… Bunların hepsi egemenlerin istediği tipte insan oluşturmak için kullandığı şeyler. Bu kadar dayatmanın altında her geçen gün daha da eziliyoruz. İnsanca bir yaşamın, özgür bir yaşamın yolu bellidir. Biz lise öğrencilerinin çıkarları toplumun diğer ezilen sınıf-zümreleriyle ortaktır. Bilinçlenir ve bir araya gelirsek özgür yaşamın kapıları bize ardına kadar açılır.

8

Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi’nden bir okur


Yıl=1 Sayı=2

liseliparantez@gmail.com

Karikatürce... İkincisi Düzenlenen Yılmaz Güney Kültür ve Sanat Festivali’nde Sergilenen Karikatürlerden İki Tanesini Sizlerle Paylaşıyoruz...

Murat SARI

Efe IŞIN

9


Yıl=1 Sayı=2

liseliparantez@gmail.com

HABERLER Kantin Boykotu Yapan Öğrenci Okuldan Atıldı!

İ

stanbul İsmail Erez Endüstri Meslek Lisesi’nde yemek fiyatlarını ve kalitesini protesto eden öğrencilerden Abdülmelik Yalçın okuldan atıldı. 7 Mart’ta gerçekleştirilen kantin boykotuna katılan lise 3 öğrencisi Abdülmelik Yalçın, okuldan atıldı. İlçe Öğrenci Disiplin Kurulu, öğrencinin atılmasına bahane olarak Abdülmelik’in okul müdürlüğünden izin almadan basına bilgi vermesi ve bildiri dağıtmasını gösterdi. Öğrenci konu ile ilgili “Geçen perşembe dersteyken, müdür yardımcısı gelip, arkadaşlarımın içinde bana okuldan atıldığımı ve bir daha kapıdan içeri alınmayacağımı söyledi.” İfadelerini kullandı.

Bir YGS Kurbanı DAHA!

Y

ükseköğretime Geçiş Sınavı’na (YGS) 6 gün kala sınav stresine dayanamayan Tuğba Kuyucu intihar etti. Eğitimin ticarileştirilmesi amacıyla uygulandığı ortada olan sınav sistemi, öğrencileri dershaneye zorlamakta, aileleri maddi sıkıntılara itmekte ve öğrencilere geleceksizliği dayatmakta hatta geleceğinden, hayatından vazgeçmesine neden olmaktadır. Bunun ‘son’ örneği Adana’da yaşandı. Edinilen bilgilere göre Adana’da, iki kez girdiği sınavda istediği sonucu elde edemeyen Tuğba Kuyucu sınava bir kere daha girmeye karar verdi. Sınava üçüncü kez girecek olmanın verdiği psikolojiyle birlikte, maddi açıdan zor durumda olan baba Kemal Kuyucu’nun, “Bu sene son olsun, artık dershaneye gönderecek param yok” demesi sınava sayılı günler kala Tuğba Kuyucu’nun stresini arttırdı. Bu yaşananlardan sonra Tuğba Kuyucu odasına girdi ve uzun bir süre odasından çıkmadı. Kızlarını merak eden aile odaya girdiğinde kızlarını elektrik kablosuyla tavana asılı bir halde buldu. Hemen özel bir araçla Adana Devlet Hastanesi’ne kaldırılan 21 yaşındaki Tuğba Kuyucu yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

“Staj Dosyası Parası” İtirazına Ceza İMKB Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi’nde bir liseli, staj gerekçesiyle alınan dosya paralarını protesto ettiği için 3 gün uzaklaştırma cezası aldı. Ankara Çankaya’da bulunan İMKB Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi’nde öğrencilerden “staj dosyası” adı altında toplanması protesto edilmişti. Eylem esnasında müdür Yardımcısı öğrencilere müdehale ederek açılan pankartı yırtmaya çalışmıştı.

10


Yıl=1 Sayı=2

liseliparantez@gmail.com

Yapılan eylem karşısında soruşturma başlatan okul yönetimi öğrencileri disiplin kuruluna sevk etti. Disiplin kurulu, öğrencilerin “ceza gerektirecek bir davranış sergilemedikleri” yönünde karar verdi. Buna rağmen karara itiraz eden Müdür Yardımcısı öğrencilerden Mehmet Çınar’ın 3 gün uzaklaştırma ceza almasını sağladı. Öğrencilerin eylemi sırasında açılan pankartı yırtmaya çalışan Müdür Yardımcısı Şerafettin Delialioğlu ise disiplin kurulu kararına itiraz ederek öğrencilerden hakkında soruşturmanın sürdürülmesini sağladı ve Çınar’ın 3 gün uzaklaştırma cezası almasını sağladı.

‘‘Sizden gelenler…’’

ŞİİR

~KADININ İSYANI~ Sessiz ve kimsesiz, bilinmeyen tarihin yalnız kölesi kadın Bedeni uçurumlara tutsak, saçları acı rüzgârlarla taralı… Bir intiharın adı gibi… Başı eğik namus zinciriyle ve yitik bir ülke gibi sual olunmaz acılarla yüklü. Ürkek bakışlara mahkûm edilmiş küçük bedenleri… Yüreklerindeki yaralara rağmen susturulmuş çığlığın adı, kadın… Tek kurşuna saklanmış yürek. Dik memelerinden, dolgun kalçalarından utanmaya mahkûm edilmiş kadın… Ve şimdi ayağa kalkıp bir Beritan, bir barbara, bir Berna olma zamanı… Emeğin, bedenin köle olmadığını gösterme zamanı… Ayağa kalk kadın! Nasırlı ayakların yorgun bedenini taşımaz bilirim… Ama haykır acını sistemin erkeklik organına… Bir düş bahçesine çevir, yaşadığımız paradoksu… Kimliksizleşmiş sesler gibi, gökyüzünün şavkında… Umuda gebe yağmurlar büyüt. Büyüt ki namlulara dönsün yüzümüz... Karanlığı alt edebilecek sevdalara düşelim... Şair Abay Kunanbay Lisesi’nden Bir Öğrenci

11


12


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.