DKH Bülteni - Sayı 9

Page 1


BU SAYIMIZDA

2

9

Devrim ve demokrasi Mücadelesinde...

18

14

Aile ‹çi fiiddet

21

35

38

46

40

Anne hareketlerine genel bir bak›fl II

Esnaf Kad›n Olmak Zor Zanaat

53

HUKUK: K›dem Tazminat›

61 62 63 65

dkh.bulteni@gmail.com

Yoksa Kad›nlar›n Var Oldu¤unu...

B‹YOGRAF‹ Tina Modotti

50

48

Mitolojii

Novamed’ik Kararl›l›¤› Desa’da da Sürüyor

Sibel Özbudun

ADHK

56

‹mitasyon Kültürün Tek Tip Sald›r›s›

SA⁄LIK

67 71

OKURLARDAN

Film-Kitap Tan›t›m›

KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTERİ ORGANİZASYON LTD. ŞTİ. Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Hakan ERTEN Yönetim Yeri: Katip Mustafa Çelebi Mah. Tel Sok. No: 20/2 Beyoğlu-İSTANBUL Tel: (0212) 243 91 92 Dizgi: Kardelen Yayımcılık Baskı: Kayhan Matbaacılık: Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sitesi D Blok No: 134 Topkapı/İst.

Posta Çeki Hesap Numarası: Olcay ARAT 1627285 Olcay ARAT İş Bankası Perpa Şubesi YTL 1188 0338876 Euro 1188 0172040


merhaba...

SAYI

9

Bütün dünyay› derinden etkileyen kriz, bize bir kez daha gösterdi ki “krizi kamulaflt›r›p kar› özellefltirenler” dünya halklar› için yeni oyunlar› sahnelemek üzereler. “Neo-liberalizmin sonu” safsatalar›yla hayata geçirilmek istenen yeni y›k›m politikalar›na karfl› uyan›k olmak bizlerin görevi. Bugün kriz bahaneleriyle iflten ilk ç›kar›lanlar biz kad›nlar oluyoruz. Krizin faturas› “vergi”lere yans›t›lm›fl durumdayken her geçen gün yaflam›m›z yeni zamlarla içinden ç›k›lmaz bir hal al›yor. Bask›lar›n giderek artt›¤› günümüzde, direnifller de yeni filizlerini tomurcukland›r›yor. Bugün Desa’da tüm bask›lara karfl›n direniflini örgütleyen iflçiler bunun en güzel örne¤i. 8 y›ld›r çal›flt›¤› fabrikadan “kötü ifl ç›kar›yorsun” gerekçesiyle ç›kar›lan Emine Aslan, Sefaköy’deki Desa fabrikas›n›n önünde tek bafl›na direnifline devam ediyor. Ekonomik fliddetin bir parças› olan gerekçesiz iflten ç›kar›lmaya karfl› kendi eylemlerini sürdürüyor Desa iflçileri. Yaflad›¤›m›z ülke gerçekli¤i bize birçok kereler göstermifltir ki yasa koyucular›n tedbir olarak ald›¤› kararlar biz kad›nlar›n dört duvar›ndan s›yr›l›p bizlere ulaflamam›flt›r. Bugün evlenme yafl›n›n 14'e indirilmesi tart›flmalar› sürerken, ülkemizin birçok yerinde çocuk yaflta olan k›z çocuklar› zorla evlendirilmeye devam ediyor. Elbette ki bizler kazand›¤›m›z haklar›m›zdan vazgeçmeyece¤iz. Ancak flunu da unutmamak gerekir ki elde etti¤imiz her hakk›n ad›m ad›m takipçisi olabilmeliyiz. Günlerce televizyon kanallar›nda boy gösterip yapt›¤› fleyin çok normal oldu¤unu piflkince anlatan Hüseyin Üzmez’in “toplumsal de¤erlerimiz” ad›na yapt›¤› aç›klamalar, toplumuzda oldukça yayg›nl›k kazanan cinsel fliddetin boyutlar›n› gözler önüne sermesi bak›m›ndan önemlidir. Bugün, eflin tecavüzünde 7 y›l olan cezan›n 1 y›la indirilmesi önerileri de devlet eliyle yarat›lan fliddetin bir ürünüdür. Psikolog bir annenin k›z›na düzenledi¤i “regl partisi” üzerine yorum yapmayan kalmad›. Ay›playanlar da oldu, göklere ç›kartanlar da. Bir “tokat”la kendilerine kad›nl›k gerçe¤i hat›rlat›lan onlarca kad›n, annenin davran›fl›n› çok olumlu karfl›lad›. Kad›nl›k durumuyla ilgili do¤al bir süreci toplumsal tabularla bast›rmaya çal›flman›n ya da “Art›k bir kad›n oldun” gerçe¤inin alt›n› kal›n çizgilerle çizmenin bizler üzerinde nas›l bir psikoloji yaratt›¤›n› bilerek davranmak gerekti¤ini söylemeliyiz. Bir önceki say›m›zda bafllayan “Devrim ve Demokrasi Mücadelesinde Erkek-Egemen Anlay›fl ve Yans›malar›” yaz›m›za kald›¤›m›z yerden devam ediyor ve erkek egemen düflünceyi hep birlikte yarg›lamay› sürdürüyoruz. Bunun yan›nda görünmeyen fliddetin bir parças› olan “Aile ‹çi fiiddet”, kölesi haline getirilmeye çal›fl›ld›¤›m›z popüler kültür, Marksizmsiz bir kad›n mücadelesinin ç›kmazlar› konular› üzerinde duraca¤›z. Yaflam›n farkl› alanlar›nda çal›flan kad›nlarla yapt›¤›m›z röportajlarda kendinizden bir parça bulaca¤›n›z› düflünüyoruz. Ayr›ca sa¤l›ktan hukuka, kültür-sanattan mitolojiye kadar genifl bir çerçeveyle sizlerle buluflmaya devam ediyoruz. Bültenimizi içerisinde bin bir rengi bar›nd›ran bir resim tablosu haline getirmeyi amaçl›yoruz. Böylelikle sizlerden gelen her bir f›rça darbesiyle farkl› bir anlam kazanacak ve zenginleflecektir. Yaflam› flekillendiren bizler ona yön vermek için birlikte düflünmeyi ve birlikte üretmeyi her daim önemsedik. Bu nedenle farkl› sesleri bir araya getiren okur yaz›lar›m›zdan ayr› keyif alaca¤›m›z› düflünüyoruz. “25 Kas›m Kad›na Yönelik fiiddete Karfl› Uluslararas› Mücadele Günü” yaklafl›rken toplumsal cinsiyete dayal› fliddete karfl› örgütlü bir güçle karfl› durman›n önemini bir kez daya yineliyor ve bir sonraki say›m›zda buluflmak dile¤iyle diyoruz.

1


SAYI

9

Devrim ve Demokrasi Mücadelesinde “Erkek Egemen Anlayış” ve Yaşam Pratiğine Yansıması-2 ‹flte bu noktada örgütlü mücadele içerisinde kad›n›n kad›na yabanc›laflmas›, kad›nlar aras›nda mesafenin olmas› sorununun, öncelikle örgütlü kad›nlar›n erkek egemen sistemin tafl›y›c›s› olma durumlar›n›n bir sonucu oldu¤unu görüp bu konuda öz elefltirel yaklaflabilecek bir olgunlu¤a kavuflmak gerekiyor. .

K

ad›n olmaktan kaynakl› yaflad›¤›m›z sorunlar›n varl›¤›n› kim inkar edebilir ki? Zaten kad›nlar›n özgün mücadelelerini zorunlu k›lan da bu gerçekliktir. Nedir bu sorunlar?

Her kad›n, kendi yaflam›na bakt›¤›nda, mutlaka bu sorunun cevaplar›yla karfl›laflacakt›r ya da karfl›laflmaktad›r. Kad›nlar horlanmakta, afla¤›lanmakta ve görmezden gelinmektedir. Bu fliddet türleri en ola¤an ve en kan›ksanm›fl olanlard›r ve fliddet olarak görülemeyecek kadar do¤al yaflamla bütünleflmifltir. 'Eksik etekler', 'avratlar', 'saç› uzun akl› k›salar', 'namusumuz', 'yarimiz', 'anam›z', 'bac›m›z' olanlar… Yani onlara biçti¤imiz, yaflam içerisinde ay›rd›¤›m›z küçük köfleli tan›mlar›n d›fl›nda, bir bütün olarak insan olmay› hak etmeyenler, bunu istemeye haklar› olmayan kad›nlar… Zaten bunu isteyemeyecek kadar yenik, istemeye gerek duymayacak kadar gerili¤i ile bar›fl›k duruma gelmifl olan kad›nlar...

2

Örgütlü mücadeleye dahil olan kad›nlar›n bu sorunlar› yaflamad›¤›n› iddia edemeyiz. Ancak de¤iflen, daha do¤rusu de¤iflmesi gereken bir fley vard›r. Örgütlü olan kad›nlar, mücadeleye

dahil oldu¤u andan itibaren, bir kad›n olarak karfl›laflt›¤› sorunlara karfl› da mücadele yürütmek zorunda kalmaktad›r. Kad›nlar›n profiline bakt›¤›m›zda dahi, kad›n sorununun belirli boyutlar›yla devam etti¤ini görebiliriz. Bugün örgütlü kad›nlar›n içerisinde çok az say›da iflçi, köylü, memur, ev kad›nlar› vard›r. Hele evli ve çocuklar› olan kad›nlar hemen hemen hiç yoktur.

Mücadeleye önce kendimizden bafllamal›… Mücadele edebilmek için neye karfl› ve nas›l mücadele edece¤imizi bilmeliyiz önce. Bu nedenle öncelikle kad›n olarak yaflad›¤›m›z sorunlar›n nedenini ararken do¤ru bir iz sürmenin ancak sorunlar›n kayna¤›na inebilmekle mümkün oldu¤unu görmeliyiz. Ayn› zamanda bu sorunlar› derinlefltiren nedenlerden biri olmama mücadelesini yükseltmek, yani mücadeleyi kendi içimizden bafllatmak, kendimizi oldu¤umuz gibi kabul etmekten kurtulmak gerekmektedir. Biz kad›nlar erkek egemen sistemin neresinde duruyoruz? Erkek egemen sistemi var eden sadece egemenler mi, erkekler


SAYI

mi? Biz kad›nlar da en çok ac›s›n› çekti¤imiz fleye, yine en çok ba¤lananlar, baflka bir yol oldu¤una inanmayanlar, mevcut durumu en çok içsellefltirenler de¤il miyiz?

den örgütle do¤rudan ba¤ kurmuyor, kuram›yor? Neden hep erke¤in gölgesinde kalarak onun efli, akrabas›, sevgilisi olarak iliflkilenmeye devam ediyor?

Örgütlü kad›nlar olarak aflamad›¤›m›z gerici yönlerimizi düflünelim. Birey olma mücadelesini do¤ru bir zeminden zorlayan kad›nlar olarak da t›kand›¤›m›z›, güven ve özgüven sorunu yaflad›¤›m›z›, çözüm üretemedi¤imizi, çözümü zorlayamad›¤›m›z›, her güncel-pratik meselede kendi halimizi kan›ksam›fl olman›n bizi pasiflefltirdi¤ini inkar etmek olanaks›z.

‘Kad›n›m ben’ kabullenifli, kendini yeni bir ‘ben’de araman›n pratik sanc›s›na dönüflmemekte, kendini o çok da yak›nd›¤› ma¤dur ve kimliksiz oldu¤u alan içerisinde tutmaya devam etmektedir. Elbette bu durufl özünde kad›n›n tercihi de¤ildir. Nas›l ki ezilenlerin ezilmelerinin bafll›ca gerekçesi ezilenlerin boyun e¤ifli de¤ilse, kad›nlar›n da ezilen cins olma gerekçesi, kad›nlar›n bu durumu kan›ksam›fl olmas› de¤ildir. Bu sadece bir sonuçtur. Kad›nlar› örgütlü mücadeleye dahil etmeye çal›flt›¤›m›zda ‘kad›nl›k vazifelerini yerine getirmek’ amac›yla geri durmalar›n›n nedenlerini iflte bu gerçeklikte aramak gerekmektedir.

Ya kad›nl›¤›m›z› reddediyor ya da geleneksel kad›n kimli¤imizle bar›fl›k yafl›yoruz. Bu konuya somut örnekler vererek ilerleyelim. Örne¤in; geçen say›m›zda kad›nlar›n örgütlü mücadele ile ba¤›n›n genellikle dolayl› yollar ve baflkalar› üzerinden gerçekleflti¤ini ve ço¤unlukla bu çerçeveyi aflmad›¤›n› dile getirerek genel anlamda örgütlülü¤ün bu konuda sorunlu bir bak›fl aç›s› ve prati¤i içerisinde oldu¤unu dile getirmifltik. Gelin bu soruna bir de kad›nlar› merkeze alarak yaklaflal›m. Kad›nlar ne-

Mücadeleyi içsellefltirmek, sürekli de¤iflmek ve ilerlemek demektir. De¤iflmeyen ve ilerlemeyen kiflinin kendini örgütlü olarak ifade etmesi en çok kendisini tüketmesine ve kendisiyle birlikte örgütün ilerlemeyen, dinamik olmayan bir yap›ya mahkum olmas›na yol açar. Oysa mücadeleye dahil ol-

9

3


SAYI 9

4

ücadele edebilmek için neye karfl› ve nas›l mücadele edece¤imizi bilmeliyiz önce. Bu nedenle öncelikle kad›n olarak yaflad›¤›m›z sorunlar›n nedenini ararken do¤ru bir iz sürmenin ancak sorunlar›n kayna¤›na inebilmekle mümkün oldu¤unu görmeliyiz. Ayn› zamanda bu sorunlar› derinlefltiren nedenlerden biri olmama mücadelesini yükseltmek, yani mücadeleyi kendi içimizden bafllatmak, kendimizi oldu¤umuz gibi kabul etmekten kurtulmak gerekmektedir.

M

du¤u andan itibaren kad›n›n güncel-pratik yaflam› de¤iflmek zorundad›r. Kad›n yine geleneksel rolleri gere¤i üzerine düflen sorumluluklar› ayn› tarzda yapmaya devam ediyorsa, içselleflmeyen, alg›lanmayan, de¤ifltirici rolü olmayan bir örgütlülük anlay›fl›na ve prati¤ine mahkum oluyor demektir. Böylesi bir durumda, geçen her zaman dilimi, kad›n› ileriye tafl›yan de¤il, kad›n›n daha fazla umutsuzlaflaca¤›, yorulaca¤›, ç›kmazlara girip bunalaca¤› bir süreç olaca¤›ndan örgüt içerisindeyken kad›n›n örgüt ile aras›na giderek derinleflen bir mesafe yani yabanc›laflma koymufl olur. Kad›nlar, bu yabanc›laflma durumunu alg›lamal› ve her fleyden önce örgütlü yaflam›, kendi yaflam›n› de¤ifltirmek için istemeli.

den arta kalabilen üzerinden flekillenmektedir. Yani de¤iflmiyoruz, de¤iflmekten korkuyoruz. D›fllanmaktan, bask›lardan korktu¤umuz kadar ayn› zamanda de¤iflimin kendisinden korkuyoruz. Çünkü bildiklerimizle flekillenmifliz bugüne kadar. Aileyi, efli, çocuklar›, ev ifli ve sorumluluklar› hayat›m›zdan ç›kard›¤›m›zda geriye ne kal›yorsa, hem bilinç, hem pratik ve hem de emek boyutuyla asl›nda biz oyuz. ‹flte tüm bunlardan geriye kalan ‘ben’e ve onun ne istedi¤ine o kadar yabanc›y›z ki… Korkuyoruz! Hayat› boyunca köle olan›n özgürlükten korkmas›, efendisini büyük bir nimet olarak görmesi gibi… Hem efendiden tiksinir ve nefret eder, hem de hayat›m›z› onsuz yaflayam›yoruz.

Kendisi ile sorun yaflamayan, kendi cinsel kimli¤inin sanc›s›n› duymayan kad›nlar, örgütlü mücadeleyi kendileri için isteme durumunu da yeterince a盤a ç›karamaz. Bugün mücadele içerisinde hala özne olma s›k›nt›s› yaflamam›z, hala kendimizi ‘yard›mc›’, ‘destekçi’ durumunu aflamayan dar bir pratik üzerinden mücadeleye dahil olmam›z, üstelik bundan yeterince rahats›zl›k duymad›¤›m›z, y›llarca bu konumda kalmaya devam etti¤imiz düflünüldü¤ünde örgüt içerisinde yeterince dikkate al›nmama, bize geleneksel kad›nl›k rolleri üzerinden pay biçme prati¤ine en çok da kendi prati¤imizle ve bak›fl aç›m›zla ortak oldu¤umuzu, bu sorunu büyüttü¤ümüzü görmeliyiz. Mücadele içerisinde pasif roller biçilebilmesinin en önemli nedeni, bizim daha fazlas›n› talep etmememiz olmaktad›r. Bu durum, bizim özgüvensiz bir durufl sergilememize ve bu yönüyle bizlerin daha fazla sorumlulu¤u kald›ramayaca¤›m›z düflüncesinin kal›c›laflmas›na yol açmaktad›r. Hele ki ‘ev kad›nlar›’ysak ve bir de üstelik çal›flan kad›nlar isek günlük pratik koflturmalar›m›z›n yo¤unlu¤u içerisinde örgütlü faaliyette çok az pratik sorumluluk alm›fl olmay›, çok do¤al bulabilmekte, örgütlü oldu¤umuz sürece pasif ve edilgen kalmaya devam etmekteyiz. Ne evlerimize, ne de iflyerlerimize örgütlü mücadelemizi tafl›ma gayreti içerisine girmekteyiz. O k›sa dar vakitlerde konuflmak, eylemlere ve etkinliklere kat›lmak ve küçük pratik birkaç ifl yapmak bize yetmektedir… Neden yetiniyoruz? Çünkü bu sorunun özünde, günlük yaflam›m›zdaki kad›nl›k vazifelerimizin kafam›zda ve yaflam›m›zda en fazla yeri iflgal ediyor olmas› yatmaktad›r. Bilincimiz de, hareket alan›m›z›n s›n›rlar› da hep bu vazifeler-

Örgütlü kad›nlar olarak, örgütlü erkeklerin hala çok gerisinde (hem bilinç hem de pratik olarak) kalmam›z ve onlara ba¤›ml› kalarak mücadeleye dahil olmam›z da bu sorunlu duruflumuzun bir parças› olarak de¤erlendirilmelidir. Kendi ayaklar›m›z üzerinde durmaktan korktu¤umuz için, buna gücümüzün yetmeyece¤ini düflündü¤ümüz için kendimizi rahatl›kla erke¤in inisiyatifine teslim ediyor, sonra da bunun getirdi¤i olumsuzluklar karfl›s›nda dert yan›yoruz! Birçok erke¤in, yan›ndaki kad›n› ezmesine ve onu bask›lamas›na karfl› ç›karak elefltirdi¤imizde özellikle örgütlü erkeklerin ‘ben ona hakk›n› aramas›n›, mücadeleye daha fazla dahil olmas›n› söylüyorum, ama kendisi bunu istemiyor, kendisi bu durumu tercih ediyor’ dedi¤ine de tan›k olmufluzdur. Bu yarg›lay›fl› biraz irdelenmeye çal›flarak sorunun özünü bulmaya çal›flal›m. Kad›nlar›n derneklere, kurumlara, eylem ve etkinliklere yan›nda erkek olmadan gelmemesi, gelmeye gerek duymamas› ya da bundan çekinmesi durumuna s›kl›kla rastlayabilmekteyiz. Bunda erke¤in kad›n› sahiplenmesi ve koruma çabas›n›n yan›nda kad›n› bask› alt›na almas› da etkili olmakla birlikte bu sorunu aflmas› ve mücadele etmesi gereken kad›n›n durumdan memnuniyeti ve bu sahiplenmeyi ‘sevilmek ve korunmak’ olarak alg›lay›p hep birilerinin varl›¤› üzerinden kendini yaflama dahil etmesi, mevcut durumun devam etmesinde ve de¤iflmemesinde temel belirleyici olmaktad›r. Biz kad›nlar ‘sahiplenilmekten’, ‘birilerine ait olmaktan’, ‘korunmaktan’ mutlu oldu¤umuz, buna çok ihtiyaç duydu¤umuz sürece hep birilerinin gölgesinde silik bir yaflama kendi ellerimizle kendimizi mahkum etmifl olaca¤›z. S›¤›nd›¤›m›z, bi-


zi korumas›n› bekledi¤imiz kifliler, birlikte mücadele yürüttü¤ümüz erkekler oldu¤unda mevcut sorun çok daha ince bir flekilde devam etmifl oluyor. Dikkat edelim çevremize. Özellikle örgütsel ve politik aç›dan nitelikli bir yerde duran, yönetim mekanizmalar› içerisinde yer alan erkeklerin otoritelerini çevresindeki kad›nlar›n ço¤u kay›ts›z flarts›z kabullenmekte ve bu durumu hiç sorgulamamaktad›r. Çünkü erke¤in özne olmas›na al›flk›n›z… Onlar, onlar›n düflünceleri, pratik becerileri bize yol göstermeden hareket etmekten çekinir, korkar›z. Bu örnekler, kad›n›n erkek egemen anlay›fl› içsellefltirmifl olmalar›n›n bir yönüdür ki bu yön; kad›n›n kendi geleneksel kad›n kimli¤ini ve rolünü kabul ederek onunla bar›fl›k yaflamams›n›n birer sonucudur. Ancak erkek egemen anlay›fl›n kad›nlar üzerinde baflka yans›malar› da vard›r ki özellikle örgütlü mücadele içerisinde aktif ve inisiyatifli olan kad›nlarda bu özelliklere çok daha s›k rastlan›r. Bir de kad›nlar, özünde özgüven sorunu yaflad›klar›ndan, politikada özneleflen erke¤e yak›n olmay› özel iliflki yaratarak onun efli, sevgilisi olma fleklinde yorumlamaktad›r. Bu da kad›n›n erkek egemen iktidar› ne kadar içsellefltirdi¤ini göstermektedir. Kad›n için özne ve inisiyatif olman›n, sayg› görmenin ve daha özgür olman›n en güçlü yolu, iktidar olan erke¤e yak›n olmak, ona sahip olmak ya da onun taraf›ndan sahiplenilmek olmaktad›r. 'Ben A.n›n sevgilisiyim!' gururuyla dolaflarak mücadeleye direkt kendi kimli¤i üzerinden kat›lmak, yan›ndakinden ba¤›ms›z bir pratik bilinç ve eylem sürecine girmekten kaç›nmakta, buna ihtiyaç duymamaktad›r. Elbette bu durumdan erkek de sorumlu tutulmal›d›r. Ancak bu sorunla mücadelenin öznesinin esasta kad›n oldu¤unu, onun bu konudaki tavr›n›n belirleyici olaca¤›n› aç›kça görmek gerekir. Mevcut bu gerili¤in bir ad›m ötesine geçen, mücadelede daha aktif olan kad›nlar da vard›r kuflkusuz. Ancak onlar›n da apolitik ve örgütsel aç›dan yan›ndaki erke¤e ve onun düflüncelerine, prati¤ine mahkum, onu taklit eden bir hareketlili¤e sahip oldu¤u durumlara da s›kl›kla rastlanmaktad›r. Kad›n ya yan›ndaki erke¤i koflulsuz savunan ya da onun taraf›ndan sürekli koflulsuz savunulmay› ve sahiplenilmeyi bekleyen bir davran›fl sergileyebilmektedir. ‹flte bu hatal› yaklafl›mlar, kad›n›n geliflmesini engellemekte, mücadele içerisinde edilgenleflmesine ve silikleflmesine neden olmaktad›r.

Erke¤in efendili¤ini taklit etmek, kad›n›n kendi köleli¤ini kutsamas›d›r Sistemin yaratt›¤› geleneksel kad›n kimli¤ine tepki duyarak ‘kad›nl›¤›m›zdan kurtulma ad›na kendimizi de reddetme, kendimize tümden yabanc›laflma’ durumu olarak tarif edebiliriz bu durumu. Bu tepkisellikle hem kendimize, hem mücadelemize ve hem de hemcinslerimize yabanc›laflma durumunu s›kl›kla yaflamaktay›z. Bu anlay›fl›n flekil verdi¤i pratik, biz her ne kadar güç ve inisiyatif, özne ve iktidar olma durumu olarak görsek de, asl›nda iktidar olamayan erke¤in iktidar yan›lsamas›n› paylaflmaktan öteye bir fley de¤ildir.

Bu duruma en çarp›c› örnek, kad›n›n cinselli¤ini kullanarak iktidar olma h›rs›d›r. Bu h›rs, mücadele içerisindeki kad›nlar› da esir alabilmektedir. Erkeklerle eflit olmay› cinsel özgürlükte eflitlik, daha do¤rusu bu yan›lsamada ortakl›k olarak görebiliyoruz. Görece daha rahat ve serbest olarak, böyle davranarak, kurtulaca¤›m›z› zannedebiliyoruz.

SAYI

9

Sadece cinsellikle de¤il, bir erke¤in güncel-pratik davran›fl ve hareketlerine de özenerek, onunla ayn›laflarak kendimizden kurtulabilece¤imizi düflünüyor, bu nedenle erkeklere daha yak›n oldu¤umuzda kendimizi daha güçlü de hissedebiliyoruz. Birçok örgütlü kad›n›n ‘ben erkek yoldafllar›mla daha iyi anlafl›yorum” dedi¤ine tan›k olmufluzdur. Yine baz› kad›nlar›n övündükleri pratiklerden biri de eve ve aileye dair sorumluluklar olarak tariflenen yemek, bulafl›k, ev iflleri vs. u¤rafllarla hiç ilgilenmemek olmaktad›r. Bu tepkiselli¤in çok hakl› bir gerekçesi vard›r elbette. Kad›nlar›n tüm yaflamlar›n›n ve pratiklerinin eve dair sorumluluklar ve ailenin bak›m› ile geçmesi ve kad›n›n sosyal, düflünen, üreten bir varl›k olmaktan ç›kar›lmas› durumu, asla bar›fl›k yaflanmamas› gereken, kad›n› körelten ve gericilefltiren bir yerde durmaktad›r. Ancak bu prati¤i reddetme ad›na bu sefer de kifli olarak kendi sorumlulu¤umuzu sadece kurumlar›m›zda ve kitle ile yüz yüze geldi¤imiz alanlarda de¤il, yaflam alanlar›m›zda, evlerimizde, ailemizde ve çevremizde de tafl›mam›z gerekti¤i gerçe¤ini unutuyoruz. Bunu unuttu¤umuzda sergiledi¤imiz pratik de yeme, içme, temizlik, bar›nma gibi en temel ihtiyaçlar›m›z› kifli olarak giderme ve bunun sorumlulu¤unu tafl›may› bilinçli ya da bilinçsiz olarak ailemize, özellikle annemize, k›z kardefllerimize, ailenin kad›nlar›na yüklemifl oluyoruz. Bir taraftan kad›n olarak ezilmeme gerekçesiyle kendimizi ev ifllerinden ba¤›ms›z k›larak kendimize üretebilece¤imiz zaman›, hemen yan› bafl›m›zdakilerin özgürlü¤ünden çalarak kazan›rken, kad›nlar olarak bu yanl›fla düflerken, erkeklerin benzer pratiklerini elefltirmemizi düflünmek, üzerine kafa yorarak pratikte ayn›laflmam›z›n nedenleri üzerine durmak gerekmektedir.

Erke¤e düflmanlaflmadan erke¤e karfl› mücadele etmeyi ö¤renmeliyiz ki mücadele prati¤i içerisinde onlar› da kendimizle birlikte ileriye tafl›yabilelim Kad›n sorununun temel gerekçesi erkek olmamakla birlikte flüphesiz ki kad›n›n ikinci cinsli¤ini süreklilefltiren, güncelpratik yaflamda a¤›rlaflt›ran önemli taraflardan biri erkek ve onun kad›na yönelik tutum ve tav›rlar› olmaktad›r. Erkek egemen sistemin kad›nla iliflkisini kurarken, erkek ile olan ba¤lant›s›n› mutlaka irdelemek gerekmektedir ve bu iliflkinin de kendi içerisinde özgün bir taraf› oldu¤unu fark etmek erke¤e karfl› mücadele ile erkekle birlikte mücadele gibi temel iki mücadele biçimini do¤ru kavramak ve ba¤›n› kurmak için zorunluluktur. Erkek de kad›n gibi cinsel kimli¤ine hapsedilmifltir. Ancak onun köleli¤i kad›n›n köleli¤inden farkl›d›r. Bu kimli¤i içerisinde görece özgürlükler bahfledilmifltir kendisine. Erkek ezen, kad›n ise ezilen cins olman›n kaderiyle bafl baflad›r. Ancak erkek cins kimli¤inden kaynakl› avantajl› ve halinden memnun taraf› olufltururken, kad›n sistemle birlikte erke¤in de bask›s› ile köleli¤in izlerini çok daha derinden yaflamakta,

5


kölenin kölesi olman›n siliklefltirdi¤i suretiyle yaflamda iz b›rakamamaktad›r.

SAYI

9

Kad›n, ‘sistem neden beni kad›n kimli¤ine hapsediyor’ diye düflünmez. Zaten bu sorun, onun günlük yaflam›n›n yak›c› ve kahredici bir parças›d›r ve kad›n ne iflle u¤rafl›rsa u¤rafls›n peflini b›rakmaz, kad›n› bask›land›r›r, bunalt›r. Bakacak çocuklar, hastalar, kocalar ve aile üyeleri vard›r, her gün cinsel fliddetle, tacizle, horlanmayla, afla¤›lanmaya ve daha birçok tehditle, bask›yla yüz yüzedir. Bu sorunlar, kad›n› o kadar kuflat›r ki, sosyal, düflünen, üreten bir varl›k olmaktan ç›kar. Yüzy›llard›r bu somut durum içerisinde kalan kad›n, kendisine alabildi¤ine yabanc›laflm›flt›r.

Kad›n sorunu gibi erkek sorunu da var m›d›r? Kad›nlar, ikinci cins olduklar› için daha fazla ezildiklerini dile getirdi¤inde zaman zaman erkeklerin de “kad›n sorunu var da erkek sorunu yok mu, biz de eziliyoruz” gibi söylemlerini duymufluzdur. Erkekler, bu ifadeyi, k›flk›rt›lm›fl erkeklik olgusunun üzerine gitmek ve kendi cinsel-toplumsal kimliklerine yönelik bir mücadelesinin gere¤ini ifade etmek için de¤il, daha çok kad›nlar›n kad›n olmaktan kaynakl› ayr› bir mücadeleye giriflmelerini gereksiz ve anlams›z gördükleri için dile getirmektedir. Bu bak›fl aç›s›n› da tüm insanlar›n, kad›nlar›n ve erkeklerin ayn› nedenlerle, ayn› flekilde ezildikleri ve birlikte mücadeleyi yani s›n›fsal zeminde mücadeleyi yüklenmeleri gerekti¤i üzerine kurgulamaktad›rlar. Evet, ezilen s›n›fa ait olman›n yükü kad›n-erkek ayr›ms›z tüm insanlar›n s›rt›ndad›r. Bu gerçek, kad›nlarla erkeklerin ortak mücadelesini zorunlu k›lar. Ancak bu ortak mücadele içerisinde kad›nlar ve erkekler olarak cinsel kimliklerimize hapsedildi¤imiz, bu cinsel-toplumsal farkl›l›klar üzerinden kendi içimizde ezen-ezilen olarak ayr›flt›r›l›p bölündü¤ümüz gerçe¤ini yads›rsak, ‘ortak mücadele’ olarak ifade etti¤imiz fley ‘ortak bir yan›lg› ve güçsüzlü¤e’ dönüflecektir. Erkelerin kad›n mücadelelerine ve kad›nlarla eflit temelde bir mücadelede buluflmalar›n›n ve kad›nlar›n mücadelelerini desteklemelerinin tek yolu, kendi erkek kimlikleriyle yüzleflerek ona karfl› mücadele etmektir. Oysa görüyoruz ki, kad›n sorununu en iyi ve en teorik anlamda ifade etmekte birbiriyle yar›flan erkekler, kad›n sorununun çok güçlü bir parças› olduklar›n› unutarak kendilerine yönelmekten kaç›nmaktad›rlar. Sorunu, her iki cinsten sadece kad›n cinsine yüklerken, çözümün zorlanmas› noktas›nda da, kad›n›n inisiyatifli olmas› gerekti¤ini dile getirmekte ve bu sorunun çözümünü de sadece kad›n›n öznel çabas›n›n artmas›na ba¤lamaktad›r. Ayr›ca kad›n sorununun çözümünü, devrimci prati¤i içermeyen ütopik bir bak›fl aç›s›yla devrim sonras›na erteleme gibi bir pratik de sergilenebilmektedir.

6

Sonuç olarak bu meselede örgütlü kad›nlar›n üzerine düflen iki sorumluluk ortaya ç›kmaktad›r. Birincisi; erkeklere kad›n›n özgün sorunlar›n› ve özgün mücadelelerini kavratmak ve onlar› bu faaliyetin bir parças› yapmakt›r. ‹kincisi de; erkeklerin kad›n sorununa somut katk›lar›n›n ancak kendi cinsel-toplumsal kimliklerinin üzerine giderek ‘erke¤i’ parçalamalar›n› sa¤lamak, erke¤i sürekli bu iç mücadeleye yönlendirmektir.

Kad›nlar›n tek tek do¤ru bir hatta ilerleyerek kad›n sorununa çözüm üretmesi, gerçeklefltirilmesi imkans›z bir düfltür Devrimci ve demokratik örgütlenmelerde kad›nlar›n geleneksel kad›nl›k rollerinden bir ç›rp›da kurtulmas›n› bekleme gibi bir yan›lsaman›n oldu¤unu ifade etmifltik. Kad›nlar›n bu yan›lsamal› ve sorunlu yaklafl›ma karfl› mücadele yürütmemeleri veya yürütememelerindeki nedenleri sorgulamak, bu mevcut durumu de¤ifltirmek için at›lmas› gereken ilk ad›md›r. Örgütlü kad›nlar olarak en önemli yan›lsamam›z, örgütlü alanda nefes al›p soluman›n, onun sosyal ortam›nda yaflaman›n rahatl›¤›na s›¤›narak kendimizi örgütlenmifl farzederek milyonlarca kad›n›n yaflad›¤› sorunlar› aflt›¤›m›z› düflünmemiz ve özgürleflti¤imizi düflünerek cinsel kimli¤imizden ar›nd›¤›m›z› zannetmemizdir. Bu durum, egemen sistemin s›n›rlar› dahilinde yaflarken, sistemi reddetmenin bafll› bafl›na onu yok etmek olarak alg›lamam›z gibidir. Örgütlü kad›nlar, ezilen cins olma kaderine isyan ederken ve kad›nlar›n günlük dar pratik yaflam›n› aflmaya çal›fl›rken, milyonlarca kad›n›n ikinci cins olmaya mahkum eden somut durumu, engelleri ve ç›kmazlar› görmezden gelmemeli. Bu sorunlara karfl› kad›nlarla dayan›flma, birlikte düflünme ve çözüm arama zorunlulu¤unu hissetmelidir. Kad›nlar›n yaflad›¤› sorunlara karfl› tek bafl›na mücadele yürütmeleri mümkün mü? Tek bafl›na mücadele edecek güçte ve kararl›l›kta olsa dahi çözüm olabilir mi? En uç haliyle bir kad›n kendisi için belirledi¤i hedefe çok yaklaflm›fl olsa bile, birey olmaya çok daha yak›n dursa bile, bu duruflun


milyonlarca kad›n›n yaflam›na somut katk›s› ne olabilir? Onlar›n hayat›n› ne ölçüde de¤ifltirebilir? ‹flte bu noktada örgütlü mücadele içerisinde kad›n›n kad›na yabanc›laflmas›, kad›nlar aras›nda mesafenin olmas› sorununun, öncelikle örgütlü kad›nlar›n erkek egemen sistemin tafl›y›c›s› olma durumlar›n›n bir sonucu oldu¤unu görüp bu konuda öz elefltirel yaklaflabilecek bir olgunlu¤a kavuflmak gerekiyor. Bu olgunlu¤u bize kazand›racak olan fley de ancak kad›nlar›n bir araya geldi¤i, sorunlar›n› tart›flarak a盤a ç›kard›¤›, dayan›flman›n yan›nda mücadele yürütebilecek kolektif bir güce dönüflebilmelerine hizmet edecek bir kad›n örgütlülü¤ü yaratmakt›r.

Bir araya gelerek sorunlar›n› tart›flan, kad›n sorunu -

na yönelik dayan›flan kad›nlar da ma¤duriyet serze nifllerini aflamamaktad›r! Mücadele içerisinde bir kad›n örgütlülü¤ü yarat›lmad›¤›nda kad›nlar aras›nda bir dayan›flma ve birlik oluflturma durumu zay›f kalmakta. Belirli bir hedefi, program›, iflleyifli ve örgütsel disiplini olmayan bu tür giriflimler, süreklili¤e dönüflmedi¤i için de örgütlü kad›nlar›n bir araya gelerek ‘s›zland›¤›’, ‘ma¤duriyetini’ tart›flt›¤› ve her seferinde bir çözüm yaratamadan ayr›ld›¤› ve dolay›s›yla kad›n kitleleriyle buluflamad›¤›, günübirlik ve geçici, sonuç al›c› olmayan çabalar olarak kalmaktad›r. Kad›nlar›n bu bir araya gelifllerinin verimsizli¤i, örgütlü kad›nlar›n özgün sorunlara yönelik politikadan geri çekilmelerine ve bu çaban›n gereksizli¤ine inanmalar›na neden olmaktad›r. Oysa sorun kad›nlar›n özgün sorunlar›n› dile getirip tart›flmas› de¤il, bu özgün sorunlar›-

na yönelik özgün bir örgütlülük ve özgün bir araç yaratamama durumlar›d›r. Birçok devrimci kurum ve örgütlenmelerde kad›n kitlelerine, kad›nlar›n sorunlar› üzerinden gidilmesine ihtiyaç duyulmamakta, her ne kadar tersi iddia edilse de, kad›nlar› örgütleme gibi bir dert, çok da merkezi bir hedef olmamaktad›r. Kad›nlar›n kendili¤inden örgüt bilincine eriflerek, mücadeleyi kavrayarak onun bir parças› olmas› beklenmektedir. Ancak bizim aç›m›zdan çok daha önemlisi, bu düflünceyi içsellefltiren ve savunan örgütlü kad›nlar›n say›s›n›n az›msanmayacak nicelikte olmas›d›r. Bu düflünce o kadar sabit bir fikre dönüflmüfltür ki, kad›nlar› örgütlemede karfl›lafl›lan sorunlar›n a¤›rl›¤›, en çok da örgütlü kad›nlar› korkutmakta, bu mücadelenin bir parças› olmamak için direnmekte, bu mücadele alan›nda olan kad›nlara yönelik küçümseyici, yar›-ayd›n, küçük burjuva tarzlar dahi sergileyebilmektedir. Kad›n mücadelesinin önemine vurgu yapan hem cinslerine “niye bu konunun üzerinde bu kadar çok duruyorsunuz? Neden baflka mücadele alanlar›nda kendinizi gelifltirme gere¤i duymuyorsunuz?” diyerek onlar› geleneksel kad›ndan biraz daha ‘ileri’, ancak kendilerinden de daha ‘geri’ olarak görebilmektedirler. Bu bak›fl aç›s›, do¤ru de¤ildir. Çünkü elefltiri yap›l›rken elefltiri sunulan noktaya düflüldü¤ünün fark›nda olunmamaktad›r. Hemcinslerimizin baz›lar›n› sadece kad›n sorununa yönelik mücadele etmekle suçlarken, bu mücadelenin içerisinde yer almamakla bu sorunun bir parças› oldu¤umuzu görmezden geliyoruz ya da alg›lam›yoruz. Örne¤in; kültür ve sanat alan›na yo¤unlaflan kad›n, onun d›fl›ndaki mücadele alanlar› ile ba¤ kuram›yor ve kendi alan›na hapsolan bir devrimcilik, örgütlü kiflilik gelifltiriyor ya da gençlik alan›nda faaliyet yürüten kad›nlar, kendi alanlar›n›n d›fl›ndaki her tür mücadeleye yabanc›laflabiliyor. Dolay›s›yla bu tek tarafl› geliflme ve mücadele yürütme sorunu, hem genelin, hem özelin ve bu özelin bir parças› olarak da kad›n örgütlülü¤ü çerçevesinde faaliyet yürüten kad›nlar›n sorunu olabilmektedir.

SAYI

9

Bir bireyin baflka bir bireyi örgütleme u¤rafl› içerisinde; bir kad›n›n kad›n›, bir iflçinin iflçiyi, bir gencin bir genci, bir köylünün bir köylüyü, bir memurun memuru örgütleme hedefi vard›r, olmal›d›r. Çünkü bu kesimlerin her biri kendi içinde kendine özgü ve özel sorunlara sahiptir. Özgün mücadeleleri çerçevesinde birleflmeye de ihtiyaç duymaktad›r. Kad›n örgütlülü¤ünü de genel- toplumsal örgütlü mücadeleleri içinde onun özgün bir parças› olarak örgütlemenin en basit gerekçesi bu gerçekliktir. Biraz daha derin ve karmafl›k gerekçesi ise hangi kesimden olursa olsun, iflçi, iflsiz, ev kad›n›, memur, sanatç›, ayd›n, ö¤renci, köylü tüm kad›nlar›n ayn› nedenler, ayn› araçlar ve ayn› biçimlerde ezilmeleri durumudur. Ancak kad›nlar›n ‘kendilerine ait bir örgütlülü¤e’ ihtiyaç duymalar› ile ‘kendilerine ait bir örgütlenmeye de ihtiyaç duymalar›’ aras›nda fark vard›r.

Feminizm ve feminist örgütlenme, erkek egemen sistemin en ince ve en uç flekilde varl›¤›n›n örgütlenmesi demektir. Kad›nlar›n sadece kendilerine ait bir örgütlülü¤e ihtiyaç duymalar› ve kad›n olarak yaflad›klar› çeliflkileri, sorunlar› di¤er her çeliflkinin üzerinde ya da d›fl›nda, ‘her fleyden ve

7


SAYI

9

her türlü örgütlülükten ba¤›ms›z bir örgütlenme’ olarak, yani ‘her tür ideolojiden ba¤›ms›z’ tan›mlama durumu, asl›nda yine ideolojik bir tan›mlama ve anlay›fla, yani feminizme dayanmaktad›r. Feminizm de, ne kadar ba¤›ms›z bir ideoloji olarak kendini tan›mlasa da, iki temel ideolojiden birinden beslenmekte, ona hizmet etmektedir. Niyetli ya da niyet d›fl›, burjuvaziye hizmet etmektedir. Feminizmin homojen olmad›¤› ve kendi içinde radikal feminizmden sosyalist feminizme, örgütlü güçlerden ba¤›ms›z kad›nlara kadar uzanan genifl bir yelpazesi oldu¤unu düflünüldü¤ünde tüm bu güçlerin sistemle ba¤›n›n derecesi farkl›laflmakta ve dolay›s›yla kad›n sorunu ile toplumsal sorunu iliflkilendirme durumlar› da birbirinden farkl› olmaktad›r. Ancak en radikalinden en sosyalistine tüm feminist örgütlerinin ortak bir taraf› vard›r: Kad›n sorununa karfl› örgütlenme gerekçesi sadece cinsel kimli¤e dayand›r›lmaktad›r. Demokratik kurum ve örgütlenmelerde yer alan kad›n kurumlar› dahi, genel-toplumsal mücadele ile kad›n mücadelesi aras›na keskin bir mesafe koymaya, kad›na örgütlü mücadele içerisinde de ‘dokunulmaz’, ‘korunakl›’ bir alan yaratmaya çal›flmaktad›r. Feministler, dünyadaki erkek egemen iktidar› y›kmaktan bahsederken, kendilerini ve mevcut örgütlülüklerini bu iktidar›n çok uza¤›nda, egemen sistemin her türlü hastal›¤›ndan tamamen ba¤›ms›z bir yerde gördüklerinden, kendilerini de y›kmadan yeninin yarat›lamayaca¤›n› görememektedirler. Feminizm, kad›nlar›n ikinci cins olma kaderine sald›rarak bu sorunu görünür k›lma mücadelesini baflar›yla yürütürken, bu baflar›y›, çözümü zorlayacak bir zeminden uzaklaflt›r›yor. Feminizmin en büyük sanc›s› bu teorikpratik ç›kmazd›r. Özgürleflmek amac›yla isyana teflvik eden düflünce, milyonlarca ezilen kad›n› bir taraftan isyana davet ederken di¤er taraftan da o kahredici 'kad›nl›¤›'na hapsederek kendi dinamizmini baltal›yor. Kad›nlar›n mücadelesi, ayn› zamanda 'kad›nl›¤›' y›kmaya ve henüz ulafl›lamayan o yeni bireyi ç›kars›zca yaratmaya çal›fl›rken, kendini aflma cesaretine sahip, isyan›n›n radikal ve parçalayan zeminini eylem prati¤inde ve düflüncesinde de zorlayan bir atmosfere tafl›mak. ‹flte tüm amac›m›z bu olmal›…

8

Feminizm, geleneksel kad›n kimli¤inden kurtulmaya çal›fl›rken kendi s›n›rlar› içerisinde 'ideal kad›n›' tan›mlamakla tüm enerjisini yitirerek var olan gücünü sistemin cinsel kimli¤ine s›k›flt›rarak sistem içilefltiriyor. Milyonlarca ezilen kad›n›n her gün yaflad›¤› güncel sorunlara bütünlüklü olarak e¤ilinmedi¤inden, ‘flu sorun kad›nlar› ilgilendirir’ ‘bu sorun kad›nlar› ilgilendirmez’ gibi net ayr›flmalar içerisinde olundu¤undan maalesef parmakla say›labilecek kadar› ‘ideal kad›n’ olman›n prati¤i, düflünsel u¤rafl› içerisinde olma lüksüne sahip olabiliyor! ‹flte kad›n kitleleriyle araya konan bu mesafe, onlar›n çok ilerisinde kendini tan›mlama durumu, kad›nlar›n yüzy›llard›r maruz kald›¤› ayr›mc›l›¤›, bask›y› de¤ifltiren bir pratik olmaktan her geçen gün bir ad›m daha uzaklaflarak erkek egemen sistemi en inceltilmifl haliyle var ediyor…

Devrimci ve demokratik örgütlenmeler içerisinde kendi ni var eden kad›n örgütlülükleri olarak nerede duruyo ruz? Devrim ve demokrasi mücadelesi içerisinde ayn› zamanda kad›n örgütlerine de ihtiyaç oldu¤unu savunan kad›nlar olarak, genel anlamda devrim ve demokrasi güçlerini ve feminist örgütlenmeleri elefltirdi¤imiz noktalara pratikte mahkum oldu¤umuz dönemleri aç›k yüreklilikle itiraf etmek zorunday›z. Kad›n örgütlülükleri olmayan, buna ihtiyaç duymayan devrimci ve demokratik örgütlenmeleri, kad›nlar›n özgün sorunlar›na karfl› özgün politika üretmemek, bu nedenle kad›nlara yabanc›laflmakla, feminist örgütlenmeleri de kad›n mücadelesini sadece cinsel mücadele ile s›n›rl› tuttuklar› ve yine kad›n kitlelerinden kopmakla suçlarken bizler kad›n kitleleri ile ne kadar buluflabiliyoruz? Evet, programatik ve örgütsel düzeyde kad›n sorununa bak›fl›m›z›, cinsel-toplumsal kimli¤i ile bir bütün olarak gördü¤ümüzü, toplumsal mücadele ile kad›n mücadelesinin birbirinin içinde, birbirine kopmaz ba¤larla tutundu¤unu, tutunmas› gerekti¤ini söylüyoruz. Gelinen aflamada, kad›nlar›n özgün örgütlülüklerinin çözümsüzleflmesinin en önemli gerekçesinin, mevcut toplumsal, devrimci ve demokratik örgütlenmeler içerisinde yeterince aktif olmamas›d›r. Bu mücadele alanlar›n›n zorlanarak gelifltirilmesine flimdikinden çok daha fazla çaba harcamam›z gerekti¤ini düflünüyoruz. Çünkü güçlü, merkezi bir gücü yaratamad›¤›m›z sürece, bu gücün kurumsal, kitlesel bir iflleyifle kavuflmas› noktas›ndaki faaliyetin önemini ve aciliyetini duyumsamad›kça, geldi¤imiz noktada bir ad›m daha atmam›z mümkün olmayacakt›r. Kad›n örgütlülü¤ünün niyetten ba¤›ms›z kad›n kitleleriyle kopmas› ve dar bir alana s›k›flmas› sorunu, bugün devrimci-demokratik örgütlenmelerde yer alan ba¤›ms›zözerk kad›n kurumlar›n›n da sorunu olmaya bafllam›flsa, devrim ve demokrasi mücadelesi emekçi kesimlerden kopmufl demektir. Yani iflçi ve köylülerle buluflamayan örgütsel bir mücadele içerisinde iflçi ve köylü kad›nlarla nas›l buluflabiliriz? Bu durumun vahametini görerek üzerimize düflen rolün bugünkünden çok daha fazlas› oldu¤unu, daha fazla emek seferberli¤i içerisinde olmam›z gerekti¤ini unutmamal›y›z Bizler bir araya gelir ve bir araya gelifllerimizi örgütlersek ve bu örgütlenmeyi do¤ru bir zeminde ve pratikte örgütleme çabas› içerisine girersek örgütlenmeyi bir ma¤duriyet politikas› arac›na dönüfltürmeden, örgütlülü¤ümüzü genifl kad›n kitleleriyle buluflturma zorunlulu¤umuzu temel amac›m›z olarak belirler ve bu hedeften uzaklaflmamak için her ad›mda kendimizi sorgulayarak gerekirse her fleye yeni bafltan bafllayacak kadar bilinçli, öngörülü ve hedefine kilitlenmifl bir mücadele yürütürsek, kaderimizi alafla¤› edebilir, üzerimizden yükselen egemenleri derinden sarsabiliriz. T›pk› bir deprem gibi.. Her fleyi y›k›p, farkl› bir fley infla edebiliriz.


AİLE

SAYI

9

İÇİ ŞİDDET Aile hücresinin kal›n duvarlar› arkas›nda yükselen kad›n 盤l›klar›n›: "Kar›-koca aras›na girilmez." gerekçesiyle duymazl›ktan gelme al›fl›lagelmifl özelliklerimizdendir. Önce ailenin di¤er bireyleri vicdanlar›n› uykuya yat›r›rlar. Daha sonra bu suskunlar korosuna komflular ve en nihayetinde devlet organlar› efllik eder.

fiiddet ve Egemenlik ‹liflkisi Bireysel ve toplumsal bir olgu olarak psikolojik, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik boyutlar› olan fliddet, sald›rganl›kla ba¤lant›l›, korkutmak ve sindirmek için kullan›lan bir davran›flt›r. Egemenlik iliflkilerinin hüküm sürdü¤ü her yerde fliddet vard›r. Erkek-egemen anlay›fl›n hâkim oldu¤u sistemler, varl›klar›n› sürdürmek, üretmek ve yeniden üretmek ad›na fliddeti yap›sal hale getirip kad›nlar› belli kimliklere hapseder. Bizimki gibi ülkelerde kad›na yönelik fliddet, geleneksel önyarg›larla, cinsiyet ayr›mc› politikalarla ve yasalar arac›l›¤›yla meflrulaflt›r›l›yor. fiiddetle yaflamaya al›flt›r›lan biz kad›nlar, fark›na varmadan, yaflamlar›m›z› etkisi alt›na alan, fliddetin bir parças› oluveriyoruz. Bugün 'erk'e¤in hizmetini eksiksiz olarak yerine getiren kad›nlar›n bile fliddetten kurtulamamas›, fliddet-egemenlik iliflkisini ortaya koymaktad›r. “Ezilen kad›n, ezilme olgusunu ne derece içsellefltirirse

9


onu egemenlik alt›na almak da o kadar kolay olur.” düflüncesiyle s›rt›m›zdan sopay› eksik etmeyenler sahte egemenliklerini baki k›lma u¤rafl›ndad›rlar.

SAYI

9

Geliflmemifl ülkelerde durum son derece vahimken geliflmifl ülkelerde de kad›nlara yönelik fliddet hala engellenmifl de¤il. Buralarda cinsler aras›ndaki eflitsizlik daha da gizli yürütülüyor. Yasalar karfl›s›nda sözde eflit haklara sahip kad›nlar›n erkek zihniyetinden paylar›n› ald›klar› kesin. Araflt›rmalar sonucu ortaya ç›kan istatistikler kapitalizmin ikiyüzlülü¤ünü ortaya koymaya yetiyor. ‹ster özel alanda ister kamusal alanda olsun fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik fliddet, bizleri bulundu¤umuz her ortamda tehdit ediyor. Bedensel bütünlü¤ümüze yönelik gerçeklefltirilen fiziksel fliddet, en çok dile getirilen fliddet çeflididir. Bunun yan›nda eme¤imizi görmezden gelerek de¤ersizlefltirmeye çal›flanlar›n uygulad›¤› ekonomik fliddet, bedenimiz üzerindeki söz hakk›m›z› elimizden alanlar›n uygulad›¤› cinsel fliddet ve daha çok "yok sayma"yla paralel gerçeklefltirilen psikolojik fliddet de yaflamlar›m›z› kontrol etme araçlar› haline getirilmifltir.

Sürüden ayr›lan› kurt kapar! Ne gariptir ki, özellikle bizler için en güvenilir mekanlar ilan edilen, "sürüden ayr›lan› kurt kapar" hikayeleriyle çaresiz yaflamaya devam etti¤imiz evlerimiz, daha çok fliddetle karfl› karfl›ya kald›¤›m›z yerler haline geldi. Baba evinden koca evine kadar fliddetin bin bir türlüsüyle karfl› karfl›ya kalan bizler için as›l tehlike, ad›na 'aile' dedi¤imiz yuvalar›m›zda yakal›yor bizi. D›flar›da karfl›laflt›¤›m›z fliddete karfl› yetersiz de olsa sesimizi yükseltirken aile içindeki fliddete göz yummak zorunda kal›yoruz. Erkek, d›flar›da kendisini ezen her fleye karfl› öfkesini, evde kendisini bekleyen kad›na kusar. Sabahtan akflama kadar dört duvar aras›nda koflturup durmam›z kocaya, babaya ve abiye yetmez olur. "Dayakl›k kad›nlar" olma gerçekli¤imiz hiçbir yerde b›rakmaz yakam›z›. Miras hakk›ndan yoksun olmam›z, ev içi eme¤imizin görmezden gelinmesi, çal›flma hakk›m›z›n elimizden al›nmas›, kazanc›m›z›n yan gelir say›lmas› ve bafll›k paras›yla al›n›p sat›lmam›z önemsiz konular olup ç›kar karfl›m›za. Aile Araflt›rma Kurumu’na göre, kad›nlar yeme¤i yakma, kocaya karfl›l›k verme, fazla para harcama, çocuklar›n bak›m›n› ihmal etme gibi sebeplerle kocalar› taraf›ndan fiziksel fliddete maruz b›rak›l›yor. Bir baflka deyiflle "Evinin kad›n› olma" kural›na uymamak fliddet görmemizin yegâne nedeni oluyor.

10

Aile içinde s›kl›kla karfl›lafl›lan fliddet türlerinden biri de, cinsel fliddet. 1 Haziran 2005’te yürürlü¤e giren Türk Ceza Kanunu’nda cinsel sald›r› suçlar›, kiflinin vücut dokunul-

mazl›¤›na karfl› suçlar olarak tan›mlanm›fl olup cinsel tecavüz, cinsel sald›r›, cinsel taciz suçlar›na a¤›r cezalar öngörülmüfltür. Önceki yasadan farkl› olarak efle karfl› tecavüz ve cinsel sald›r›, ilk kez, yeni yasada suç olarak say›lm›fl ve dava aç›lmas› ma¤durun flikâyetine ba¤l› olarak, di¤er cinsel sald›r›lara öngörülen cezaya tabi tutulmufltur. "Efle karfl› nitelikli cinsel sald›r›" suçlamas›yla Antalya’da bir ilk gerçekleflmifl ve nikâhl› efle tecavüz, 10 y›ldan az olmamak kayd›yla cezaya çarpt›r›lm›flt›r. Ancak kad›n hareketinin özellikle ç›kar›lan bu ve buna benzer yasalar›n uygulanmas›yla ilgili çal›flmalar›n› aksatmadan sürdürmesi gerekir. 2005’te ç›kar›lan bir yasan›n pratik yans›mas› 2008’de karfl›m›za ç›k›yor. Bu da konuyla ilgili düzenlemelerin takipçili¤i yapma görevini biz kad›nlara veriyor.

Aile ‹çi fiiddetle Mücadelede At›lan Ad›mlar D›flar›daki fliddet kadar kolay kolay dillendirilmeyen aile içi fliddetle mücadelede bugüne kadar çok önemli ad›mlar at›ld›. 1987'de "Daya¤a Hay›r!" ismiyle bafllat›lan kampanyaya paralel olarak 90'l› y›llarda kad›n dayan›flma merkezlerinin aç›lmas› h›z kazand›. Ayn› y›l ekonomik fliddetin bir parças› olan "koca izniyle çal›flma" maddesi kald›r›ld›. Aile içi fliddete karfl› at›lan en önemli ad›mlardan biri de 1998’de yürürlü¤e giren ‘Ailenin Korunmas› Hakk›nda Kanun’dur. Aile bireylerinin (özellikle kad›n›n) fliddetten korunmas›na yönelik ç›kar›lan bu yasada kad›n örgütlerinin önemli çabas› olmufltur. Bu özel yasa ile fliddet ma¤duru olan aile bireyinin en fazla fliddete maruz kald›¤› kendi evi ve ifl yerinde korunmas› hedeflenmektedir. Yasa, fiziksel, psikolojik maddi ve her türlü fliddeti uygulayan efle karfl› acil olarak al›nacak tedbirlerle fliddet ma¤durunun acilen fliddet ortam›ndan uzaklaflt›r›lmas›na yönelik hükümler içerir. 2004 y›l›nda çeflitli sivil toplum kurulufllar›n›n "Aile ‹çi fiiddete Son!" ad›yla gerçeklefltirdikleri kampanyalarla fliddete karfl› fark›ndal›k gelifltirilmeye çal›fl›ld›. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesinde hizmet veren Alo 183 hatt›, kad›nlar›n fliddet gördü¤ü anlarda yard›m isteyebilecekleri telefon hatlar› aras›nda yer ald›. Gerek devletin gerekse sivil toplumculu¤un beraber ya da ba¤›ms›z yapt›klar› kampanyalar›n etki gücü tart›fl›lmaya aç›kken kad›n hareketinin bu tür çal›flmalar›n yürütücüsü olmas› gerçekli¤i as›l oland›r. Neo-liberal politikalar gere¤i sosyal hayattan elini ete¤ini çeken devlet, elbette ki kal›c› çözümler bulma noktas›nda güdük kalacakt›r. Baflbakanl›k Aile Statüsü Genel Müdürlü¤ü'nün 2007–2010 y›llar› aras›nda hayata geçirmeyi düflündü¤ü "Kad›na Yönelik Aile ‹çi fiiddetle Mücadele Ulu-


sal Eylem Plan›" bu noktada belli olumluluklar tafl›sa da yap›lacak düzenlemelerin "yasalar evimin duvarlar›ndan içeriye girmez" diyen fliddet ma¤duru kad›na ulaflmayaca¤› da aflikâr. Devletler taraf›ndan fliddete karfl› yap›lan düzenlemelerin birço¤u, fliddeti sona erdirmek için de¤il aksine daha fazla ses ç›karmamam›z içindir.

n›n birden çok sebebi var. En baflta ma¤dur oldu¤u halde ispat etme zorunlulu¤uyla karfl› karfl›ya kalan kad›n, ispat etse dahi toplumun gözünde düflece¤i durumu düflünür. Bütün bunlar›n yan›nda bazen fliddeti dillendirmek de tek bafl›na yeterli olmaz. fiiddete u¤rad›¤›n› dile getiren birçok kad›n, flimdi de bunu ispat etmek zorunda kalacakt›r. fiid-

SAYI

9

fiiddeti önlemeye dönük al›nan bütün bu tedbirlerin elbette ki sonuna kadar takipçisi olaca¤›z. Ancak flunu unutmamak gerekir ki erkek-egemen anlay›fl iliklerimize kadar ifllemifltir. Bizler yasa koyucular›n ayn› anlay›fltan hareketle kendi kararlar›n› binlerce kez çi¤nedi¤ine flahit olduk. Suçu iflleyenin öfke ve fliddetli bir üzüntüye(!) kap›lm›fl oldu¤u düflüncesiyle "Haks›z tahrik indirimi"nin uyguland›¤› namus cinayetlerinde, bugün için elde edilmifl kazan›mlardan geriye dönüfl yaflanmaktad›r. Aile karar›yla ifllenen bu cinayetlerde, e¤er kesin deliller bulunmazsa, suçlu daha az bir cezayla kurtulmaktad›r. Bugünden hedeflenmesi gereken yaflamlar›m›z› fliddetle esir almaya çal›flanlara karfl› köklü bir mücadele yürütmektir. Tekrar hat›rlatmak gerekir ki, bizler, bugünden al›nacak önlemlerin, konuyla ilgili yap›lacak reformlar›n da sonuna kadar savunucusu olaca¤›z. Bugünden at›lmas› gereken ad›mlar› devrimden sonraya tafl›mak kendi sorunlar›m›za yabanc›laflt›¤›m›z anlam›na gelecektir.

fiiddete Maruz Kald›¤›m›z›n Fark›na Varamamak Bir toplumda nelerin fliddet say›l›p say›lmayaca¤›, o toplumun kültürel yap› ile geçerli olan de¤er yarg›lar›yla yak›ndan ilgilidir. Kad›na yönelik fliddet konusunda en çok tart›fl›lan konulardan birisi de neyin fliddet say›l›p say›lmayaca¤›. Toplum taraf›ndan kabul görülen fliddet meflrulafl›r. Çözülmesi gereken bir sorun olarak görülmez. Aile içi fliddet de toplumsal önyarg›larla flekillenip çeflitli yönleriyle meflru görülmekte ve müdahale s›n›rlar› da daralt›lmaktad›r. Özellikle kad›nlar›n aile içinde maruz kald›klar› psikolojik, cinsel ve ekonomik fliddet neredeyse dillendirilemez ilan edilmifltir. Toplumsal ön kabullenifller, fliddetle mücadelenin önünü t›kayan bir iflleve sahip. Bugün bu mücadelede at›lmas› gereken ilk ad›m fliddete maruz kald›¤›m›z›n fark›na varmakt›r. fiiddeti sadece fiziksel fliddetle s›n›rland›r›p “Ben kocamdan hiç dayak yemedim.” cümlesiyle fliddet görmedi¤imizi iddia etmek, bizleri yarat›lan fliddetin bir parças› olmaya götürür. Bizler erkekler taraf›ndan sinsice gerçeklefltirilen psikolojik fliddete karfl› uyan›k olmak zorunday›z. “Eksik etek” mant›¤›yla düflünceleri önemsenmeyen birçok kad›nda özgüven eksikli¤i ortaya ç›kt›¤›n› unutmamal›y›z. Aile içi cinsel fliddete maruz kalan kad›nlar›n ses ç›karamamalar›-

dete maruz kald›¤›m›z› söyledi¤imiz yak›n çevremizden ald›¤›m›z ö¤ütler yetmiyormufl gibi baflvurdu¤umuz devlet mekanizmalar› da s›rt›m›z› s›vazlay›p “Aile aras›nda olur böyle fleyler.” deyip evlerimize yollayacaklar bizleri. Yani sizin anlayaca¤›n›z fliddetle yaflamaya mecbur b›rak›l›yoruz. Yan› bafl›m›zdaki annelerimiz bile, bize kad›nl›k

11


Aile içinde fliddet uygulayan birçok erke¤in ev d›fl›nda adeta melek portresi çizdi¤i bir gerçek. Evde uygulad›klar› fliddetten en ufak bir vicdan azab› (!) duymayan bu erkekler, d›flar›da karfl›laflt›klar› herhangi bir fliddet olay›na karfl› en duyarl› kifliler oluverirler.

SAYI

9

fiahika Yüksel’in flu cümleleri durumu çok iyi özetlemektedir. " 'Tecavüz' ve 'tecavüz eden'... Bu sözleri kim hofl karfl›lar? Duyunca irkiliriz, dehflete kap›l›r›z. Tecavüz eden insanlar›, farkl› fanteziler içinde ama hemen, daima tan›d›k-bildik, efl-dost erkeklerden farkl› olarak hayal ederiz. Bizim çevremizdeki, ailemizdeki erkeklerden çok farkl›, muhtemelen iri yar›, gece karanl›kta, tenhada karfl›m›za ans›z›n ç›kan birileridir. Belki de evin kap›s›n› k›r›p eve girmifltir. Ama üzgünüm ki, bu bir yan›lsama. ‹nan›lmas› güç ama say›lar gösteriyor ki, kad›nlara en çok kocalar› tecavüz ediyor." Bu düflünceler kad›nlar›n en çok koruma alt›nda olduklar›n› düflündükleri aile çat›s›n›n gerçek yüzünü ortaya koyuyor. Toplum içinde s›kça dile getirilen “çok iyi adam” sözleri de lafta kal›yor.

Baba evinden koca evine kadar fliddetin bin bir türlüsüyle karfl› karfl›ya kalan bizler için as›l tehlike, ad›na 'aile' dedi¤imiz yuvalar›m›zda yakal›yor bizi. D›flar›da karfl›laflt›¤›m›z fliddete karfl› yetersiz de olsa sesimizi yükseltirken aile içindeki fliddete göz yummak zorunda kal›yoruz.

Aile içi tecavüzün suç say›lmas›yla ilgili çeflitli uygulamalar gündemdeyken konuyla ilgili akademisyenlerden televizyon dünyas›na kadar pek çok kifli görüfllerini aç›kl›yor. Prof. Sulhi Dönmezer’in, Bahçeflehir Üniversitesi'nde yapt›¤› bir konuflmada: "Bu sorunlar aile içinde halledilmeli. Özgürlükçüyüz diye evlilik içinde zorla ›rza geçmeyi suç sayarsan›z iftiralar›n önü al›namaz.” diyor. Konuflmas›n›n devam›nda tecavüz ma¤duru kad›nlarla ilgili ak›llara durgunluk veren görüfllerini aç›kl›yor. 'Tecavüzcüyle evlenme fuhflu önler' diyen Dönmezer’in, toplumsal fliddetin yayg›nlaflmas›ndaki çabalar› gözlerden kaçm›yor. Yine kat›ld›¤› bir televizyon program›nda Hülya Avflar'›n "Kar› koca aras›ndaki tecavüzün bu kadar büyütülmemesi gerekti¤ini düflünüyorum. Bir kad›n›n mahkemede: 'Eflim bana tecavüz etti.' suçlamas›nda bulunmas›n› da normal karfl›lam›yorum. Sonuçta bu olabilir." cümleleri soruna ne denli yabanc›laflt›¤›m›z›n örnekleri aras›nda duruyor.

görevlerimizi hat›rlat›yor. Peki, flimdi ne yapaca¤›z? Kimse bizden susup evlerimize geri dönmemizi bekleyemez elbette. En do¤al insanl›k hakk›m›z› toplumsal de¤er yarg›lar›na feda edecek de¤iliz. 8 Mart’ta evlerde kendilerine iflkence edenleri teflhir etmek için kad›nlar taraf›ndan düzenlenen “iflkence aletleri sergisi”nde oldu¤u gibi, buldu¤umuz her f›rsatta fliddeti mahkûm edece¤iz. Mücadelemizi seslerimizi birlefltirerek sürdürmemize kimse mani olamaz.

12

Namus Bekçilerinin Gerçek Yüzleri: D›flar›da Melek, Evde fieytan

Yüreklerin Kulaklar› Sa¤›r… Aile hücresinin kal›n duvarlar› arkas›nda yükselen kad›n 盤l›klar›n›: "Kar›-koca aras›na girilmez." gerekçesiyle duymazl›ktan gelme al›fl›lagelmifl özelliklerimizdendir. Önce ailenin di¤er bireyleri vicdanlar›n› uykuya yat›r›rlar. Daha sonra bu suskunlar korosuna komflular ve en nihayetinde devlet organlar› efllik eder. AKP Grup Baflkanvekili Salih Kapusuz'un, Konya Milletvekili Halil Ürün’ün eflini dövmesini "aile içi mesele" olarak nitelendirmesi henüz haf›zalardan silinmifl de¤il. Toplumun tüm kesimlerince meflru görülen aile içi fliddeti do¤al karfl›lay›p susanlar aras›nda yüzümüzdeki morlukla-


r› "Kap›ya çarpt›m." cümleleriyle kapatmaya çal›flan biz kad›nlar da var›z. "Kocamd›r, döver de sever de." savunusuyla bizlere yöneltilen fliddetin devam ettiricisi oluyoruz.

Aile ‹çi fiiddetten Nasibini Alanlar: Çocuklar Aile içi sahte güç dengelerini koruman›n bir yolu olan fliddet, sadece kad›nlar› de¤il savunmas›z durumdaki çocuklar› da derinden etkiler. Toplumda oldukça yayg›nl›k kazanan “çocu¤un iyili¤i için dayak” görüflü bu fliddeti meflrulaflt›r›yor. Çocuklar için as›l tehlike aile içi cinsel istismar anlam›na gelen ensest iliflkidir. Yak›nlar› taraf›ndan cinsel istismara u¤rayan çocuklar, bunu dile getirmede güçlük çekerler. Bu nedenle bu durumu ispatlamak çok zordur. Mevcut yasalarda da konuyla ilgili yapt›r›mlar oldukça yetersiz. Cinsel istismara u¤rayan bir çocu¤un tecavüz esnas›nda ba¤›rmamas›, suçlunun aklanmas› için yeterli olmufltur. Yap›lan araflt›rmalar ensest kurbanlar›n›n büyük bir k›sm›n›n daha sonraki yaflamlar›nda, sa¤l›kl› güven iliflkisini kurmakta çok zorland›¤›n› göstermektedir. Güvensizlik, umutsuzluk, çaresizlik belirtileri de bu çocuklar›n kiflisel geliflimini olumsuz yönde etkilemektedir. Çocu¤un tüm yükünün annenin üzerine b›rak›ld›¤› bir toplumda, ciltler dolusu pedagojik çocuk geliflim kitab› yazsak da durum sand›¤›m›z kadar basit çözülmeyecek. Çocuk haklar› konusunda at›lan c›l›z ad›mlar› güçlendirmek, yine toplumun muhalif güçlerine düflüyor.

Kad›n S›¤›nma Evleri Fiziki savafl koflullar›nda ya da ola¤anüstü durumlarda kullan›lmak üzere oluflturulan yüksek güvenlikli s›¤›naklar vard›r. Geçici korunma yerleri olarak infla edilen s›¤›naklar ola¤anüstü durumlar d›fl›nda kullan›lmaz. Ancak yaflam boyu ayakta kalma mücadelesi veren biz kad›nlar, fliddet karfl›s›nda her daim bafl›m›z› sokabilecek güvenli mekanlar arar dururuz. 90’l› y›llardan bu güne ayn› ihtiyac›n ürünü olarak yarat›lan kad›n dayan›flma merkezleri ve s›¤›nma evleri halen yaflam bulmaya çal›fl›yor. S›¤›nma evi, bar›nma evi vs. fleklinde ifade edilen, devlet taraf›ndan desteklenen, güvenli¤i sa¤lanan bu evlerin kad›na nefes ald›raca¤› flüphesiz ki do¤rudur. Ancak böylesi kurumlar için mücadele ederken kad›n kurumlar›n›n unutmamas› gereken nokta, kad›n›n fiziki olarak fliddetin gerçekleflti¤i ortamdan, çevreden ve kiflilerden uzaklaflt›rman›n kad›n yaflam›n› de¤ifltirmeye yetmeyece¤i gerçe¤idir. Geçici önlem merkezleri olarak adland›rabilece¤imiz bu yerlere ‘s›¤›nma evi’ demenin kad›n›n ‘s›¤›nt› ve ma¤-

dur’ oldu¤u düflüncesinin ürünü oldu¤undan hareketle kad›n dayan›flma ve yard›mlaflma evleri demeyi daha uygun buluyoruz. Belediyeler kanununa göre her 50.000 nüfusa bir s›¤›nma evi açmak gereklili¤i flimdiye kadar yerine getirilmedi. Türkiye genelinde, sadece 6–7 tanesi belediyeler taraf›ndan iflletilen 34 kad›n s›¤›nma evi var. Bunlar›n yeterli donan›ma sahip olmad›klar›n› da göz önünde bulundurursak bu konuda ortak çal›flmalar yürütme zorunlulu¤umuzu daha iyi kavrar›z diye düflünüyoruz. Bunun için ülkemizde kad›n hareketinin ortak çal›flma kültürünü bugünden yaratmaya bafllamas› gerekir.

SAYI

9

fiiddetinizle Bar›flmayaca¤›z! Kendi gibi olmayana yaflama hakk› tan›mayan erkek-egemen anlay›fl “öteki”lefltirme yoluyla tüm karfl› koyufllar› bir potada eritmektedir. Bu anlay›fl›n sürdürücüsü konumundaki aile kurumu da çizilen s›n›rlar içinde oyundaki yerini al›r. Kad›n ve erkek kendilerine biçilen rollerin d›fl›na taflmamal›d›r. Bugüne kadar eflcinsel birlikteliklere izin vermeyen ve sapk›nl›kla nitelendiren devletler, bugün onlara evlilik flart›yla izin verebilmektedirler. Sizin anlayaca¤›n›z çizilen s›n›rlar›n d›fl›na taflmamak kayd›yla özgür b›rak›l›yoruz. Bütün bu sahte özgürlük vaatlerinin ard›ndan biz kad›nlara düflen ise fliddetle yaflamaya al›flmak oluyor. Bizler erkek-egemen anlay›fl›n bizleri kölelefltirmek için kulland›¤› fliddetle bar›flmayaca¤›z. “Ezme-ezilme” olgular›n›n hüküm sürdü¤ü bir yerde gerçek bir özgürlükten söz etmek imkans›zlafl›r. Bu nedenle fliddete karfl› yürüttü¤ümüz mücadelemiz erke¤in sahte egemenlik taht›n› da sarsacak ve beraberinde onu da özgürlefltirecektir. Türkiye’de belli bafll› yasalar›n ç›kar›lmas›nda kad›n hareketinin çok önemli etkileri oldu¤unu biliyoruz. Özellikle son dönemde yürütülen kampanyalar sayesinde ceza kanununda cinsiyet ayr›mc›l›¤›na, cinsel suçlara, bekâret kontrollerine, aile içi fliddete, töre cinayetlerine dair çok önemli kazan›mlar sa¤land›. “Bedenimiz Bizimdir” diye sokaklara dökülen bizler yan yana gelmenin ve tek ses olman›n heyecan›n› yaflad›k. 25 Kas›m 1960’ta Trujillo diktatörlü¤üne karfl› mücadele yürüten ve bu u¤urda canlar›ndan olan Mirabel Kardefller’in b›rakt›¤› yolda fliddete karfl› tek vücut olman›n yaratt›¤› bilinçle yürümeye devam edece¤iz. 25 Kas›m Kad›na Yönelik fiiddete Karfl› Uluslar Aras› Mücadele Günü’nde “fiiddetinizle Bar›flmayaca¤›z” diyecek ve bugünden yar›na mücadele bayra¤›n› yükseltece¤iz.

13


SAYI

imitasyon Kültürün

9

“Tek

Toplumun tarih içinde oluflturdu¤u inançlar, söylenceler, kahramanlar, iyi ve kötü olan bütün varl›klar popüler kültürün ö¤elerine yans›t›lmaktad›r. Popüler kültür ticari amaçl›d›r ve bunun yarat›c›lar› ça¤›n ruhunu yakalay›p ona göre kültür ürünleri sunmak ve toplum de¤erlerini kullanarak talebi oluflturmak durumundad›r

nsan ve kültür denkleminde kültürün insan›n yaratt›¤› m›, yoksa yaratan› m› sorusuna cevap bulmak, nas›l olufltu¤unu ve bizim yaflant›m›zda ne flekilde hayat buldu¤unu kavramam›zla mümkündür. Yaflam› flekillendiren insan›n, üretim, sosyal yap›, ekonomi ve bunlar›n bütünüyle yaflanan çeliflki ve iliflkilerden elde edilen maddi-manevi bütün unsurlar›, tarihten al›p gelece¤e tafl›yan ve bu süre içerisinde ö¤renen, kendini yeniden üreten bir olgudur kültür. ‹nsanl›¤›n kültürü, üretim araçlar› ile insan aras›ndaki diyalektik geliflme ve de¤iflmenin üzerinde yükselir. Üst yap›y› belirleyen alt yap›n›n üretim ve ekonomisi, s›n›f gerçekli¤i ve ezilen s›n›f›n ezen s›n›fa karfl› mücadelesi, bu mücadelenin de geçifl yapt›¤› her ça¤da ve toplumda geliflerek mücadele kültürünü oluflturup s›n›f bilincini tafl›mas›

14

da, ilerici devrimci bir kültürü yaratmaktad›r. Bugün bu tan›mdan uzaklafl›p içini boflaltan anlay›fl, tabi ki de yerine yenisini düflünmüfltür. En kolay anlayabilece¤imiz kelimelerle oluflturulmufl, ayn› zamanda kula¤a hofl gelen anlamlar yüklenmifl tan›mlar: “Eskiden televizyon yoktu, flimdi var… Eskiden bilgisayar yoktu, flimdi var” vs. ‹flte bunlar ça¤dafl olan ve tüm dünyada kullan›lan popüler teknolojik ürünler, bunlar›n kullan›m›, kültürü, ça¤dafl ve popüler k›lar. Kültür denen fleye ileri medeniyetlerin teknolojileri, be¤enileri ve yaratt›klar› s›fat›n› vermektedir. Hayat›m›z›n olmazsa olmazlar› aras›nda s›ralayaca¤›m›z pek çok teknoloji ürünü bulunmaktad›r. Her biri pazar›n yegane mal›-markas›. ‹flte kapitalizmin kültür anlay›fl› da


Tip”

Saldırısı

tam bu noktada harekete geçiyor: “en yeniler, en güzeller ve en pahal›lar” Küreselleflen sermayenin, küreselleflen kültürü sürekli yenileniyor. Bir önceki eskiyip bitmeden, her yerde yenisi sat›l›yor. Konunun bafl›nda bahsetti¤imiz “yaratt›¤› m›- yaratan› m›” sorusu, yaratan olma çabas›n›n bu kültür için hedef oldu¤unu gösteriyor. Tercih edilebilirli¤i olan hemen her ürün bir önceki piyasa araflt›rmas›nda belirlenmifltir. Toplumun gereksinim ve beklentileri de¤il, sunulan ürün ve yaflam fleklinin kiflileri ve toplumu oluflturulmak istenmektedir. ‹kinci Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonras› postmodernizm, öncelikle bat› ülkelerinde kendini yetifltirmifl daha sonra do¤u ve güneydeki yoksul ve sömürge ülkelere girerek pazar› ele geçirmifl, siyasi hedeflerine bunun üzerinden de yönelmeye bafllam›flt›r. Ülkemizde ise en bariz flekilde

SAYI

9

80 sonras› d›fl destekli politikalarla ve özellikle Özall› dönemlerde bu durum kendini her alanda göstermeye bafllam›flt›r. Günlük hayata giren hemen her türlü davran›fl, al›flkanl›k ve e¤lenme flekli burjuva özentisinin gerektirdi¤i biçimde imaj kayg›l› ve insanlar› flekillendiren, tüketimi ihtiyaçlar›n uza¤›na tafl›yan eylemlere dönüflmüfltür. Tarihte var olan moda, sanat, e¤lence kültürünü de kapsayan yaflam kültüründen daha farkl› ve de¤iflken olan ve bir sonraki nesle tafl›nmayacak kadar yapay olan bu kültür, toplum taraf›ndan de¤il de birilerinin eliyle oluflturuldu¤unu bize göstermektedir. Bu kültürün ürünleri bizimki gibi üçüncü dünya ülkelerinde, yerel versiyonlar›yla sunulup tüketilmektedir. Popüler kültür araflt›rmas› yapan kimi araflt›rmac›lar bu kültürün Aristoteles’e kadar dayand›¤›n› söylüyor. Fakat var olan kültürün ekonomik de¤il de estetik oldu¤unu, 1900‘lü y›llar›n bafl›nda ise “kitle kültürü” olarak an›lmas› ve sonras›nda “kültür endüstrisi” kavram›n›n ortaya at›lmas›yla Amerika ve Avrupa’daki siyasal ve ekonomik de¤iflimin bu kültürü de flekillendirdi¤i kan›s›n› tafl›maktad›r. “Popüler” s›fat›n› Avrupa ve Amerika yap›m› olmas›ndan alan bu kültür incelenirken, ideolojik ve siyasi özelli¤inden ba¤›ms›z ele al›namaz. Popüler kültür tart›flmalar›n›n ortaya ç›k›fl› ve geliflim seyri ile kapitalizmin geliflim seyri aras›nda önemli bir ba¤ mevcuttur. Kültürün sermaye gibi ulus afl›r› olmas›nda büyük etken olan medya, gerçek kültürü ham madde olarak kullan›p çeflitli yönleriyle yeniden yarat›p flekillendirerek sunmakta ve ulaflt›¤› her yerde postmodernizmi ça¤›n gereklili¤i olarak savunmaktad›r. Böylelikle tüketimi etkileyerek yoz bir yaflam tipolojisi oluflturmaktad›r. Toplumun tarih içinde oluflturdu¤u inançlar, söylenceler, kahramanlar, iyi ve kötü olan bütün varl›klar popüler kültürün ö¤elerine yans›t›lmaktad›r. Popüler kültür ticari amaçl›d›r ve bunun yarat›c›lar› ça¤›n ruhunu yakalay›p ona göre kültür ürünleri sunmak ve toplum de¤erlerini kullanarak talebi oluflturmak durumundad›r. Kar amaçl› olan bu kültür tüketilerek yaflamlaflan, tüketildikçe büyüyen, içine alan ve sonras›nda sadece “arz” ›n “talebi” haline dönüflerek, özgü kültürleri ayn›laflt›ran, içini boflaltan dahas› yozlaflt›ran global bir metad›r. Siyasi ve ekonomik gücü elinde tutan s›n›f›n, süresiz egemenli¤i için, kendi belirledi¤i güzeli, iyiyi ve de¤erliyi evrensel bir be¤eniymifl gibi bü-

15


SAYI

9

16

tün halklara empoze etmeye çal›flmas›, sömürü ve talan sald›r›s›yla güçsüzlefltirilen halk›, kültür sald›r›s›yla da teslim alma çabas›d›r. Her toplumun kendi özgünlüklerini, yaflam flekillerini, al›flkanl›k, inanç ve be¤enilerini bu flekilde ayn›laflt›ran kapitalist kültür, tarih bilincini ve farkl›l›klar›n› silerek, kendi de¤er yarg›lar›n› tüm toplumlar›n de¤er yarg›s›ym›fl gibi sunmaktad›r. Kültür -sanat ürünleri ve maddi karfl›l›¤› olamayaca¤›n› söyledi¤imiz birçok “de¤erli” ninde, ticari de¤erini biçip sat›n al›nan ve sadece sat›lmak için yap›lan ürünler niteli¤ine girdi¤ini görmekteyiz. Tekrara ve imitasyona dayal› olan bu kültür, üretilmifl olan› kopya edip benzer olan› üretmekte ve her üründe kendi pazar›n› dahas› insan›n› oluflturmaktad›r: Düflünmeyen, sorgulamayan sadece sahip olma duygusuyla tüketen insan… Toplumun ilgi ve yönelimlerini flekillendiren bu sahte kültür, toplum içindeki görevler ve bunun da¤›l›m› konusunu da bizzat kendisi organize ettikten sonra hem oyuncu hem de seyirci olmaktad›r. Her yafl›n uygun görünümünü, tüketmesi gereken ve hayati önemdeki ihtiyaçlar›n›, sanat anlay›fl›n›, davran›fl ve hitap fleklini, k›sacas› tüketim, insan iliflkileri ve bunu alg›lay›fl flekillerini kendisi flekillendirme gayretindedir. Popüler kültür ayn› zamanda bütün bunlar› tart›fl›lmaz gerçekler, sorgulanmas›na bile gerek olmayan do¤rular olarak sunmaktad›r. Bireylerin cinsiyetlerine göre varl›k nedenlerini ve nas›l yaflamas› gerekti¤ini de tayin eden sistem bunu toplum kültürü olarak medya yay›n araçlar›yla içsellefltirmektedir. Reklamlarda ve dizilerde kullan›lan kad›n imgelerini inceledi¤imizde, kad›nlar›n en yayg›n temsil edilme flekillerini görmekteyiz. Evi, mutfa¤› ve çocu¤uyla bütünleflmifl veya tamamen bir cinsel obje olarak reklam ürünlerine aksesuar olmufl bir nesne gerçekli¤i… Bu roller Avrupa ve Amerika ülkelerinde de ayn› flekilde ve ayn› araçlarla da¤›t›lmaktad›r. Toplumun de¤er yarg›lar›n›, gelenek ve kurallar›n› kendi ç›kar› için farkl› flekillerde kopyalayarak kullanan egemenler, bunu kabullendirmek için yine medya kanallar›n› kullanmaktad›r. Sözde karfl› ç›k›lan ve gerici olarak nitelendirilen birçok toplumsal gelenek ve kurallar› kendi görsel yay›nlar›nda reyting amaçl› kullanmaktad›rlar. Görücü usulü evlili¤i reddeden burjuva medyas›, yay›nlad›¤› bir programla benzerini yaparak buna karfl› gelmeyi de¤il toplumsal gerilikleri daha da içsellefltirip bundan hem kâr hem de siyasi kazan›m sa¤lamay› hedeflemektedir. Buna benzer, kad›n› ham madde olarak kullanan birçok kad›n program› ve yar›flma hala bütün medya kanallar›nda yay›nlanmaktad›r: Kad›n›n Sesi, Gelinim Ol, Desti ‹zdivaç, Benimle Evlenir misin vb. Di¤er taraftan da görselli¤iyle imaj ve modan›n öncüsü magazin kad›nlar›n›, üzerindeki eflya ve aksesuarlar›n bir parças› yaparak, toplumda özenti yaratma hedefi

gözetmektedirler. Popüler olan›n yarat›lmas›nda da di¤er popüler olanlar kullan›lmaktad›r. Bunlar; popüler sanatç›lar, sporcular, popüler fikirler ve popüler programlar. ‹dol haline getirilen medyan›n boyal› bebekleri gibi görünmek, ayn› tarz giyinip ayn› fleylerden hofllanmak hatta ayn› aksan› kullanarak yapay mimiklere sahip olmak görebildiklerimizin en masumu... Burjuva yaflam biçimine özlem ve özentiyi körükleyip mal-mülk edinimini k›flk›rtarak “kullan at” felsefesini dayatan bu kültür, medya arac›l›yla h›zl› bir flekilde yayg›nlafl›p bir hapishaneye dönüflerek bireyleri tek tiplefltirmekte ve halklar› kendi özgünlüklerinden, yaflam tercihlerinden koparmaktad›r. Bütün kültürlerin, oluflup aktar›ld›¤› süreçlerin siyasi ve sosyo-ekonomik koflullar›ndan etkilendi¤ini, ideolojilerinin de oldu¤unu bilmekteyiz. Bu anlamda popüler kültür de ideolojik tan›larla dolu bir aland›r. Televizyon ve di¤er kitle iletiflim araçlar› ile kendi gerçekli¤ini ideolojik olarak kodlayan ürünleri, pazarlama teknikleri ve piyasa araflt›rmalar›yla sunduktan sonra, bu kodlarla yaratt›¤› sanal kültürü alternatif olarak dayatmaktad›r. Ezilen halklara siyaset yasa¤› getirilirken, egemenlerin günlük yaflam›m›za soktu¤u her türlü maddi ve manevi unsurda egemen ideolojinin kendi siyaseti-propagandas› bulunaktad›r. Yenidünya düzeni imparatorlu¤unun kurulmas› için kültür emperyalizminin yayg›nlaflmas›, egemenlik kurmas› ve bunun için de bütün araçlar›n kullan›lmas› flartt›r! Kirli savafllarda kulland›klar› en büyük silahlardan biri bu yozlaflt›rma silah› olan kültürel sald›r›lard›r. Bu sald›r›lar ço¤unlukla tanklar ve bombalardan daha etkindir ve halklar üzerinde yavafl ama daha büyük erozyon oluflturarak, özelliklede genç nesli h›zl› bir flekilde zehirlemektedir. Yarat›lan sanal dünya içindeki öncelikleri, yoz diyebilece¤imiz, ihtiyaç haline dönüfltürülmüfl metalar ve iliflkiler almaktad›r. Amerika-bat› hayranl›¤›, çeteleflme, madde ba¤›ml›l›¤›, cinsel sapk›nl›klar, amaçs›z yaflam, piyango, fal ve büyülere ba¤lanan umutlar, mistik inan›fllar, sanal özgürlükler, bireysel kurtulufl ve ç›karlar… K›sacas› kifliyi birey yapan ve toplumsal olan de¤erlerin, ihtiyaçlar›n çok uza¤›nda yaflam ve beklentiler. Uluslararas› pazar›n de¤iflim ve ihtiyaçlar›na göre de¤iflip flekil alan, önceden belirlenip girdi¤i pazar›n ebatlar›na göre kesilip biçilmifl ve paketlenmifl olan bu yoz kültür, sömürge ve yar› sömürge ülkelerde, modernleflme ad› alt›nda, sömürüyü katmerlefltirmektedir. Geri ülkelerin bu geliflme, ilerleme (!) ayg›t›na ba¤l›l›¤›n› artt›rmaktad›r. Tüketim niteli¤i aç›s›ndan maddi olmayan birçok duygusal ve manevi ürün de, yerli-iflbirlikçi sermaye taraf›ndan halk›n sorunu ve ihtiyac› haline getirilerek, o sürecin kayma¤› tüketilmektedir. “Milliyetçilik, vatanseverlik, bayrak” söylemlerini halk›n diline pelesenk eden ve


bunlar›n en büyük savunucular› olarak ortaya ç›kan yerli iflbirlikçiler, ayn› zamanda yabanc› kültürün yerli misyonerleridir. Ülkedeki yeflil sermayenin dini gereksinimlerine ters düflen lüks yaflamlar›, bat›l› son model teknolojileri, Avrupa ve Amerika’daki yat›r›mlar› da bunlara küçük bir örnektir. Yerel sermayenin, siyasal ve ekonomik seçkinleriyle iflbirli¤i içinde olan emperyalizm, bunun gereklili¤i olarak, politik ve ekonomik deste¤ini esirgemeyip bunlar eliyle kendi ç›kar›na hizmet eden her türlü politika ve kültürünü yayg›nlaflt›rmaktad›r. Kitlelerin de¤ifltirme-dönüfltürme gücünü yok say›p zihin-

list kültür kitleleri özgürlefltirmekten uzakt›r ve sadece bu kültür ürünlerini tüketme özgürlü¤ü sunmaktad›r. ‹nsanl›¤›n kültür birikimini ve ça¤dafll›k aray›fl›n› yok eden, yerel, ulusal ve evrensel kültür de¤erleri yerine sadece kozmopolit, tüketmeye dayal› ve insan› kendine yabanc›laflt›ran bu kültüre karfl› gelmenin gereklili¤i ezilen s›n›f›n zorunluluklar› içindedir. Egemenlerin di¤er bütün sald›r›lar›ndan ba¤›ms›z olmayan bu sald›r› karfl›s›nda da duruflumuz, ilerici, do¤ruyu ö¤retecek, örgütleyecek nitelikte devrimci olmal›d›r. Kendi baca¤›ndan as›lacak her koyun anlay›fl› yerine, var oluflun ya da yok oluflun toplumsal olaca¤› ve bu-

SAYI

9

Kad›n› ham madde olarak kullanan birçok kad›n program› ve yar›flma hala bütün medya kanallar›nda yay›nlanmaktad›r: Kad›n›n Sesi, Gelinim Ol, Desti ‹zdivaç, Benimle Evlenir misin vb. Di¤er taraftan da görselli¤iyle imaj ve modan›n öncüsü magazin kad›nlar›n›, üzerindeki eflya ve aksesuarlar›n bir parças› yaparak, toplumda özenti yaratma hedefi gözetmektedirler.

sel yap›lar› yoz kültüre göre flekillendirerek kitlelerin tart›flma, sorgulama yetilerini elinden alan, amaçs›z ve araçs›z bir kitleyi hedefleyen egemenler, bunu gerçeklefltirirken, yozlaflma tan›lar›nda bahsi geçen bütün yollar› çaps›z bir flekilde kullanmaktad›rlar. Bulundu¤umuz topraklar özgülünde bu sald›r›lar› en yayg›n olarak yoksul emekçi halklar›n yaflad›¤› bölgelerde görmekteyiz. Metropollerde, ço¤unlukla muhalefetin yo¤un oldu¤u emekçi semtlerde, varofllarda yozlaflt›rma sald›r›lar› daha yo¤unluklu görülmektedir. H›zla yayg›nlaflan çeteler, artan madde ba¤›ml›l›¤›, gasp, h›rs›zl›k ve daha birçok sorun, ekonomik yetersizliklerin ötesinde bilinçli olarak var edilen, sistemin güç ve yaflam zorunluluklar›d›r. Asgari ücretle çal›flan›n ücretinin üzerindeki lüks tüketim malzemelerine yönelmesi, karn›n› doyuram›yorken sadece üzerindeki giysileri yenilemesi ve e¤lence gereksinimini barlarda alkol tüketip uyuflturucu madde kullanarak ifade etmesi, bütün bu yozlaflt›rma çabalar›n›n sonucudur. Soyut-genel geçer olan bu emperya-

na karfl› durmada esas olarak bireysellikten kaç›n›p kitle hareketi perspektifiyle mücadele yürütmenin bilince ç›kar›lmas› zorunluluktur. Bugün ezen egemenlere karfl› mücadele veren ya da bu mücadelenin küçük de olsa bir parças› olan her bireyin de bu sistem içerisinde yafl›yor-yaflam›n› sürdürüyor olmas›, bu yoz kültür sald›r›lar›ndan az ya da çok etkilenmesine sebep olmaktad›r. Devrim mücadelesi içerisinde bahsi geçen ve olumsuzlanarak yok edilmesi hedeflenen birçok zaaf›n temelinde bu sald›r›lar yatmaktad›r. Bu nedenledir ki bu kültür sald›r›s›na karfl› verilecek mücadele, devrimci kültürün de kavran›p geliflerek büyümesini sa¤layacakt›r.

17


SAYI

KADININ KEND‹NE VE EME⁄‹NE

9

YABANCILAfiMASI Avrupa Demokratik Kad›n Hareketi

atince'de baflkas›, yabanc› manas›na gelen Ahenus kökünden türeyerek bat› dillerine ‘alicnation’ fleklinde geçen yabanc›laflma kavram›, hukukî kullan›m›yla, bir mülkiyetin, sat›fl veya hediye gibi herhangi bir yolla bir kifliden baflka bir kifliye intikali, mülkiyetin benzer yollarla el de¤ifltirmesi anlam›na gelmektedir. Psikiyatride yabanc›laflma, genellikle normalden uzaklaflma, normalden bir sap›fl olarak görülmektedir ki, bu patolojik bîr durum, bir ak›l hastal›¤› veya delilik olarak de¤erlendirilmektedir. Günümüz psikoloji ve sosyoloji teorileri ise yabanc›laflma terimini, bir ferdin topluma, do¤aya, di¤er insanlara veya kendisine karfl› duydu¤u yabanc›laflma hissi olarak tan›mlamaktad›rlar. Marx ise yabanc›laflmay› özetle; insan eme¤i taraf›ndan yarat›lan nesnelerin, insan› kölelefltiren yabanc› bir öz olarak kendisine geri dönme süreci olarak tan›mlar.

L

‹lkel komünal dönemde, do¤al üretim içerisinde, üretenler ayn› zamanda tüketenlerdi. Fakat bu flekil üretim ve tüketim biçimi, artan ifl bölümü ve yerleflik hayatla birlikte; art› ürün, art› de¤er ve buna ba¤l› olarak özel mülkiyetin ortaya ç›kmas› ile birlikte de¤iflmifltir. Özel mülkiyet, insan›n do¤aya, insana ve ürettiklerine dolay›s›yla eme¤ine yabanc›laflmas›n›n da bafllang›c› olmufltur. Bu durum çok geçmeden cinsler aras›nda da kendisini göstererek ezilen cinsin ortaya ç›kmas›na, yine insan›n duygular›na, düflüncelerine ve nihayetinde fizi¤ine de yabanc›laflmas›n› beraberinde getirmifltir.

18

Özel mülkiyetle birlikte s›n›flar›n ortaya ç›kmas› ve egemen s›n›f›n ezilen s›n›fa dayatt›¤› mecburiyettir de yabanc›laflma. Bu mecburiyet ayn› zamanda birçok özlemin bast›r›lmas›na da yol açacakt›r. Buna yabanc›laflt›r›lm›fl hayat da diyebiliriz. Yani art› ürün, art› de¤er ve eme¤in

gasp›. Örne¤in, köleci toplumda kölelerin köle sahiplerine kendi yaflam›n› idame ettirmenin d›fl›nda verdi¤i bütün yaflam. Feodal toplumda köylülerin derebeylerine ve toprak a¤alar›na sa¤lad›¤› kar ve kapitalizmde proletaryan›n burjuvaziye sa¤lad›¤› art› de¤er, özel mülkiyet, sermaye. K›sacas› yabanc›laflma üretenlerin ürettiklerine sahip olamay›fl›, eme¤in egemen s›n›f taraf›ndan gasp edilmesidir.

Kad›n ve yabanc›laflma Mülkün ç›k›fl›yla birlikte sahip olunan›n kendinden üreyenlere b›rak›lmas› arzusu (miras hukuku) beraberinde kad›n bedeninin denetimi ve cinselli¤inin k›s›tlanmas›n› getirmifltir. Bunun sonucu olarak, ikinci cins insan konumuna düflürülen kad›n da eme¤ine, bedenine, cinselli¤ine k›sacas› tüm varl›¤›na yabanc›laflm›flt›r. ‹lk olarak kad›n›n dinlerdeki konumu de¤iflmifltir. Binlerce y›l kad›n, ana-tanr›ça olarak tap›n›lan tek nesne iken, zamanla erkek tanr› figürleri öne ç›km›fl, erkekleri temsil eden resimler tafla kaz›nm›flt›r. Bu da anaerkil temellerin giderek zay›flad›¤› anlam›na geliyordu. ‹fl bölümü sonucu erke¤in sürekli d›flar› iflleri ile u¤raflmas› ve üretim için gerekli araç gereçleri elinde bulundurmas› mülk sahibi olmas›na yol açm›flt›r. Bu özel mülkiyet iliflkisi anaerkil sistemi temelden ortadan kald›rm›fl ve erkek egemen (ataerki-babaerki) sisteme yol açm›flt›r. Ve o günden bu güne de kad›nlar›n toplumdaki yeri onlar›n yaflam›fl olduklar› toplumsal sistemin üretim iliflkileriyle belirlenmifltir. Dolay›s›yla cinsiyet eflitsizli¤inin temelini oluflturan fley, onu besleyen ve yaflatan üretim araçlar› üzerindeki özel mülkiyete dayal› sömürü iliflkileridir.


Köleci toplumda kad›n kölelerin de kölesi olmufl ve bu dönem yabanc›laflman›n ve her türlü sömürünün en yo¤un, en a¤›r yafland›¤› dönem olmufltur. Hatta köle kad›n›n can› da kendisine ait olmam›fl, istendi¤i gibi al›n›p-sat›lm›fl ve öldürülmüfltür. Feodalizmde ise kad›n›n bahçesinde, tarlas›nda yapt›¤› ifl, ufak tefek ifllerden say›lm›fl ve hiçbir de¤eri olmam›flt›r. Geri kalm›fl ba¤›ml› ülkelerdeki kad›nlar›n ortak sorunu, feodal de¤er yarg›lar›ndan kaynaklanan e¤itimsizlik, din ba¤nazl›¤›n›n tuza¤›nda, olaylar› tanr› buyru¤unda ele alan k›s›tl› düflünce yap›s›d›r. fiükretmeci mant›k tüm ezilenlere boyun e¤dirirken en çok da kad›na boyun e¤dirmifltir. Kad›n hep baflkalar› için yaflam›flt›r. Evlenmeden önce babas›n›n k›z›d›r, o ne derse öyle olur. Ailesi için, kardeflleri için, çevresi için yaflam›flt›r. Ayn› zamanda da örf-adetlerin bask›s›yla flükretmek ö¤retilmifltir. Evlendikten sonra da efli için, çocuklar› için yaflam›fl, yuvam y›k›lmas›n diye yaflam›n bütün yükünü s›rtlam›fl; ama kendisi için yaflamam›flt›r. Yaflam› kendisi yaratm›flt›r; fakat yaratt›¤›na da yabanc›laflm›flt›r. Marks'›n din konusundaki söyledikleri bugün de gerçe¤in ta kendisidir: "Din halk›n düflsel mutlulu¤una olan özlemidir. Din bir hayal arayan toplumun içinden ç›kar; ama halk gerçek mutlulu¤u anlad›ktan sonra yiter." Halk›n gerçek mutlulu¤una engel olmak yönetici s›n›flar›n birinci görevidir zaten. Dinin korunmas›, egemenlerin güç ve yetkilerinin korun-

mas› demektir. fiu sözler oldukça çarp›c›d›r: Saint Paul: " Erkek kad›n için yarat›lmad›; ama kad›n erkek için yarat›ld›." Saint Jean Chirisastome: " Bütün vahfli hayvanlar içinde kad›ndan daha zararl›s› bulunmaz."

SAYI

9

Napolyon: " Tabiat kad›nlar› bize köle olarak yaratt›." Sonuçta diyebiliriz ki belki de köleci toplumun kad›na yapamad›¤›n› feodal toplum yapm›flt›r.

Kapitalist - Emperyalist Ülkelerde Kad›n Bu sistemde de kad›n›n durumu çok farkl› de¤ildir. Sermayenin iflgücüne göre konumlanmas›yla birlikte kad›n yine tali plandad›r. Kad›n›n hem eme¤i hem de bedeni pazara sunulmufltur. Kapitalist devlet; yasalar›yla, kurumlar›yla bir yandan kad›n› eve hapsederken, bir yandan da belli saatler için açt›¤› krefl ve çocuk yuvalar›yla kad›n› tali ifl gücü olarak yerlefltirmeyi planlam›flt›r. Geçim zorluklar› içinde olan kad›n›n ucuz ifl gücünün pazara sunulmas›, kapitalistlerin proletaryan›n sermayeye karfl› direniflinin k›r›lma arac› olarak kullan›lmas›na yol açm›flt›r. Bu nedenle emekçi kad›n›n kurtuluflunun ancak ve ancak tüm ezilenlerin kurtulufluyla olaca¤›n› bilince ç›kartarak cins fark› olmaks›z›n "eflit ifle eflit ücret" talebini öne ç›karmak zorunludur. Bu talep kad›n›n eme¤ini her zaman ve yedek ifl gücü olmaktan ç›kar›rken, sermayeye karfl›

19


proletaryan›n direniflini de güçlendirecektir.

SAYI

9

Kapitalizmde kad›n›n hem eme¤i hem de bedeni pazara sunulmufltur. Fuhufl, para ve özel mülkiyetle birlikte bafllar. ‹lkça¤, ortaça¤ ve günümüzde de¤iflik biçimlerde kendini gösterir. ‹lkça¤da konukseverlik belirtisi olarak evin kad›n›n› konu¤a sunma gelene¤i vard›. Ortaça¤da fuhflu yasaklamak için çok çaba gösterilse de kölelik kurumunun iyice yerleflip köle kad›nlarla cinsel iliflkinin rahatl›kla kurulabilmesi, fahifleli¤in artmas›na neden olmufltur.

Avrupa metropollerinde yaflayan göçmen-mülteci kad›nlarda da yer yer ayn› yan›lsama mevcuttur. Oysaki ülkelerinden uzak olman›n etkisiyle daha çok ezilmektedirler. Ekonomik olarak fazla olmasa da kültürel olarak, sosyal olarak, kimlik olarak sömürüldüler. Dillerini, yerlerini bilmedikleri bir ülkeye geldiler ve sosyal olarak daha çok kapand›lar. Kimlikleri, kiflilikleri daha çok bask› alt›nda kald›. Ço¤unlukla en a¤›r temizlik ifllerinde çal›flt›lar ama yine de örgütlenmede az geliflmifl ülke kad›nlar›na göre daha çok kaçar oldular. Büyük Frans›z Devrimi’nde ço¤unluk olarak yerlerini alan kad›nlara oy hakk› bile vermeyen burjuvazi, kendisine karfl› direnenlere giyotinde boyunlar›n›n kesilmesi özgürlü¤ünü vermifltir. Çok ilginçtir, az geliflmifl ülkelerde 8 Mart’larda hep alanlara ç›k›l›rken Avrupa'da göçmen kad›nlar›n çal›flmalar›yla alanlara ç›k›lmaktad›r. ‹nsan› insan yapan temel faktör onun bilinçli eme¤idir. Ona yabanc›laflt›¤› ölçüde insanl›¤›ndan da uzaklafl›r. En çok eme¤e yabanc›laflt›r›lan cins de kad›nd›r. Bugüne kadar hiçbir eme¤i de¤er kaydedilmedi¤inden tarihte ço¤u dönemler insan yerine bile konulmam›flt›r. Kapitalizmle birlikte sanayi pazar›na ç›kan kad›n, yine kapitalizmin ihtiyac›na göre konumlanm›fl, eme¤i hem yedek hem de ucuz ifl gücü olarak toplumsal üretimde artç› konumda b›rak›lm›flt›r. Y›llard›r belki eme¤inin sömürüldü¤ünün fark›nda bile olmayan kad›n eme¤inin ücretlendirilmesiyle (yani bir de¤er biçilmesiyle) birlikte hem eme¤in de¤erini daha iyi anlam›fl, hem de sömürünün çekilmezli¤ini bizzat yaflayarak görmüfltür. ‹flte bundand›r ki emekçi kad›n›n "eflit ifle eflit ücret" isyan› tam da kapitalizmin bafllar›na denk gelir.

20

Günümüz emperyalist Avrupas›nda s›n›f çat›flmas› keskinli¤ini yitirdi¤i gibi, Avrupal› kad›n da s›n›f savafl›m›ndan uzakt›r. Burjuva devrimlerinin ve sonras›nda yaflanan 68 hareketinin kendisine sa¤lad›¤› görece avantajl› konum nedeniyle (üzerinde belirgin bir toplum bask›s› yoktur, cinselli¤ini yaflamakta daha özgür durumdad›r, görece de olsa ekonomik özgürlü¤e sahiptir) ne kadar ezilirse ezilsin ezildi¤inin bilincinde de¤ildir ya da görmezden gelir. Sayd›¤›m›z nedenlerle geri kapitalist, yar› sömürge ve feodal toplum iliflkilerinin varl›¤›n› sürdürdü¤ü ülkelerde yaflayan kad›nlardan ileri konumda olsa da mücadele prati¤i aç›s›ndan gelinen noktada bizim gibi ülkelerin kad›nlar›ndan daha geri durumdad›r.

Durum böyleyken Avrupa'da birçok kad›n›n: "Burada en çok erkekler eziliyor, biz ezilmiyoruz." anlay›fl› da eme¤ine yabanc›laflmay› ne kadar kan›ksad›klar›na örnek verilebilir. Ne yaz›k ki bunu da en çok kan›ksayan kesim ev kad›nlar›d›r. Onlar›n bu eme¤i görülmedi¤i, yok say›ld›¤› gibi kendileri de görmüyor ya da küçümsüyor. ‹flte tam da bu noktada diyebiliriz ki, yabanc›laflman›n yafland›¤› en üst boyuttur ev içi emek. Yabanc›laflmadan kurtulman›n yollar›na gelince 1 - Bilinçlenmek için ideolojik e¤itim 2- Yaln›zca e¤itimle kalmay›p ezilen s›n›f›n bir bireyi olarak hem s›n›f mücadelesinde hem de kad›n›n özgün sorunlar› çerçevesinde hareket eden örgütlenmelerde yer almak 3- Çevresinde ve dünyada geliflen olaylara karfl› düflüncelerini serbestçe ortaya koymak 4- Her alanda hak ve görevlerinin bilincinde olmak 5-Kendisine ve çevresine elefltirel gözle yaklaflmak, geliflmek ve gelifltirmek olarak özetlenebilir.


SAYI

KADINLARIN KURTULUfiU MARKS‹ZM’S‹Z OLUR MU?

9

1

SG S‹BEL ÖZBUDUN "Yemek istiyorsan, aflç›ya küfretme..."2 Kabul etmeli, her yeni "izm", her yeni ak›m, en çok da, en fazla beslendi¤i ideolojilerden bir "kopufl" sav›yla ortaya ç›kar. Hele ki, yeni "izm" kendini y›k›m koflullar› üzerine infla etme sav› ve gayretindeyse, bu "kopufl" daha sanc›l›, daha inkârc›, daha keskin olmaya yönelecektir. Bir "rüflt" ispat› güdüsünden itim sa¤lad›¤› ölçüde, bu anlafl›labilir bir durumdur da... Neo-liberal ideoloji ve uygulamalar›n emekçilerin tüm

sosyal kazan›mlar›n› yeryüzü ölçe¤inde budad›¤›, dünya kaynaklar›n›n tümünü bir avuç çokuluslu flirketin talan alan›na dönüfltürdü¤ü bir tarihsel kesitte, "Marksizm iflas etti, proletarya öldü, tarih sona erdi!" vaveylalar› aras›nda boy veren "yeni sol hareketler" de, öyle görülüyor ki, bu "erginleme" mant›¤›ndan, bu neredeyse "Freudyen" "patricide" (babay› öldürme) güdüsünden kaç›namamaktalar... "Muhalif" cephede "büyük anlat›lar" yap› bozumuna u¤rat›l›r, yatay s›n›f çeliflkilerinin yerine dikey kimlik savlar› ikame edilir, giderek parçalanan [Kad›n; Güneyli kad›n; Güneyli siyahî kad›n; Güneyli eflcinsel siyahî

21


SAYI

9

kad›n; Güneyli eflcinsel, siyahî, Protestan kad›n; Güneyli eflcinsel, siyahî, Protestan, genç kad›n; Güneyli eflcinsel, siyahî, Protestan, genç, iflsiz kad›n ve ilh...] kesimsel talepler birbiriyle yar›flt›r›l›rken, neo-liberal vahfletin krizden krize sürükledi¤i "egemenler" cephesinde "Marksizm'in güncelli¤i" çoktan (yeniden) tart›flma alan›na girdi bile.3 Y›k›m sürecindeki ve/fakat bu süreçte tüm "bios"u peflinden sürükleyen kapitalizmin alarm çanlar› çalarken, onun en "uyan›k" ideologlar›, restorasyon umuduyla Marksizm'e sar›l›yor; pekâlâ, kendini flu ya da bu tarzda kapitalizm karfl›s›nda konumland›ranlar için Marksizm'le "bar›flma" vakti gelmedi mi? Mouffe, Touraine, Habermas gibi ideologlar›n görüfllerinden beslenen "yeni toplumsal hareketler"in Marx'› yeterince "çevreci", "feminist", "yerlici" vb. bulmad›klar›na dair elefltirilerini fazlaca dinledik. Bu elefltiriler, a¤›rl›kl› olarak Marx ile Engels'in "ne demedi¤i" üzerine yaslanmaktayd›. Gelin bu kez tersinden bir yol izleyelim ve örne¤in Marx'›n kad›n sorunu üzerinde söylediklerinden hareketle neler yapabilece¤imize bir bakal›m...

Marxizm’e feminist itirazlar 1960'l› y›llar›n sonlar›na do¤ru radikal toplumsal muhalefet hareketlerinin içerisinden ç›kan "yeni" feminizm(ler), özellikle de reel sosyalizmin çöküflünün ard›ndan hayatta kalabilmeyi baflaran di¤er muhalif hareketlerin ço¤u gibi, ideolojik aç›dan h›zla Marksizm'den uzaklaflma yoluna girdi. Bu yoldaki argümanlar kabaca flöyle özetlenebilir: - Bir s›n›f mücadelesi stratejisi olarak Marksizm, toplumlar›n z›t ç›karlara sahip s›n›flar olarak yatay bir eksende bölündü¤ünü savunur. Oysa bu saptaman›n do¤ru olup olmad›¤›ndan ba¤›ms›z olarak toplumlar cinsiyetler ve cinsiyet rolleri, yani kad›nl›k ve erkeklik ekseninde dikey olarak (da) bölünmüfltür. Tüm kad›nlar, tüm erkekler taraf›ndan bask› ve denetim alt›nda tutulmakta ve (baz› feminist tahlillere göre) sömürülmektedir. fiu hâlde kad›nlar›n mücadelesinin ana mihveri, s›n›fsal bask› ve sömürüye karfl› de¤il, üzerlerindeki cinsel bask›ya karfl› mücadele olmal›d›r. Bir baflka deyiflle kad›nlar›n en büyük (ve ortak) düflman› kapitalizm (ya da s›n›fl› toplum) de¤il, Patriyarka/Ataerkidir.

22

- ‹flçilerin/emekçilerin siyasal ve toplumsal kurtuluflu için ça¤r› ç›kartan Marksizm, cinsiyet körüdür; Marx'›n tarihin aktörü olmaya ça¤›rd›¤› iflçi s›n›f›, özünde "eril"dir; Marksist "toplumsal kurtulufl projesi" kad›nlar›n "kurtulufl"tan sonra bulafl›k y›kamaya, dayak ye-

meye devam edip etmeyecekleri konusunda bir fley söylemez. - Marksizm, kad›nlar› burjuvazi-proletarya ekseninde bölerek, "burjuva feminizmi" olarak mahkûm etti¤i, kad›nlar›n XIX. yüzy›l mücadelelerinin kad›nlar aç›s›ndan tafl›d›¤› önemi ikincillefltirmekte, önemsizlefltirmekte, görünmezlefltirmektedir. - Marksistler aras›nda kad›n konusunda en duyarl›s› say›lan Engels'in Ailenin, Devletin, Özel Mülkiyetin Kökeni kitab›, etnografik hatalar› ve bugün geçersizli¤i yayg›n kabul gören evrimci hatt› benimsemesinin yan› s›ra, "kad›n›n tarihsel yenilgisi"ni aç›klamada yetersiz, hatta hatal›d›r. Özel mülkiyetin erkeklerin elinde yo¤unlaflmas›n›n, erkeklerin kad›nlar› da temellük etmesine zemin haz›rlad›¤›n› kabul edecek olsak bile, ne Marx ne de Engels, özel mülkiyetin neden kad›nlar›n de¤il de erkeklerin elinde temerküz etti¤ini aç›klayamamaktad›rlar. Bu durum, kad›n›n ikincil/madûn konumunu aç›klamada ekonomi-politik d›fl›nda baflka fak-


törlerin etken olmufl olabilece¤inin kan›t›d›r. Böylelikle farkl› feminist e¤ilimler kad›nlar›n ezilmesinin kökeni konusunda farkl› aç›klama çerçevelerine müracaat edecekler: psikoloji, kültür, biyoloji... ya da "köken" aray›fl›yla ilgilenmeyi tümüyle terk edeceklerdir... 4 XX. yüzy›l›n son çeyre¤i feminizmi özet, özet oldu¤u ölçüde de basitlefltirilmifl olan bu argümanlarla Marksizm'le aras›na hat›r› say›l›r bir mesafe koyarken (bu mesafede Marksistlerin feministlere karfl› yürüttükleri sert "ideolojik mücadele"nin ve yaflanan sosyalizmin "Kahraman Anal›k Madalyalar›" gibi 'absürd' uygulamalar›n da hat›r› say›l›r bir pay› oldu¤u geçerken belirtilmeli), reel sosyalizmin çöküflü, feminizm(ler)i, yap› bozumculuk, postmodernizm gibi, kendisini daha rahat hissedebilece¤i, ba¤lamlara yerleflmesinin ortam›n› biçimlendirdi.

Marx ve Engels: Ne diyorlard›? San›yorum ifle "Feministlerin Marx'a, Marksizm'e yö-

nelttikleri elefltiriler do¤ru mu/ne kadar do¤ru?" sorusuyla bafllamak, sorunu tümüyle bata¤a saplayacak bir giriflim olacakt›r. Zira böylesi bir soru, Marx ve Marksizm'i tamamlanm›fl bir ö¤reti, noktalanm›fl bir dogma olarak gören feminist (ya da çevreci, Üçüncü Dünya'c›, yerlici vb.) yan›lg›y› paylaflmak olacakt›r.

SAYI

9

Do¤rudur; Marx'›n onca yap›t› aras›nda kad›nl›k durumuna iliflkin göreli pek az veri vard›r. Yaflam›n›n büyük bir bölümünü sermayeyi deflifre etme ve insanl›¤›n sermaye tahakkümünden özgürleflmesi perspektifini gelifltirme yolunda geçiren Marx, insanlar› "cinsiyet rolleri"nden çok, sermaye karfl›s›ndaki toplumsal konumlan›fllar› aç›s›ndan ele alma e¤ilimindedir. Bu aç›dan "feminist" oldu¤u söylenemez. Ancak, Engels'le birlikte Marx, kendi ça¤›nda kad›n›n özgürleflmesi perspektifinin en ›srarl› savunucular› aras›nda yer alm›fllard›r. "Kendi ça¤›nda" dedim; Avrupa'da Frans›z ‹htilali'nin yaratt›¤› altüstlüklerin bir "burjuva düzeni" hâlinde ni-

23


SAYI

9

zam ve intizama sokuldu¤u bu "ça¤"da, kad›nlar›n durumunu en iyi, 1804 tarihli Napoleon Medeni Yasas› temsil eder. 213. maddesinde "Koca kar›s›n› korumal›, kad›n kocas›na itaat etmelidir," denilen bu yasa, evli kad›nlar› kocas›n›n izni olmadan miras b›rakmak, mirasa konmak, para biriktirmek, mülk sat›n almak, satmak, yolculuk yapmak, meslek sahibi olmak, ticaretle u¤raflmak vb. haklar›ndan yoksun b›rakmaktad›r. Medenî Yasa'n›n gerisindeki "demir yumruk", Napoleon ise, Devlet Konseyi (Conseil d'Etat)'ne flöyle seslenmekte beis görmemekteydi: "Tabiat kad›nlar› bizim kölemiz olarak yapt›. Kocan›n kar›s›na: Madam d›flar› ç›kmayacaks›n›z, Madam Komedya'ya gitmeyeceksiniz! Madam, flu veya bu kifliyi görmeyeceksiniz! Yani, Madam, beden ve ruh olarak bana aitsiniz demek hakk› vard›r." 5 Evet, devir restorasyon devridir; tabii kad›nlar için de... Frans›z ‹htilali'nin barikatlara ç›kard›¤› kad›nlar evlerine geri püskürtülmüfl, buna direnenlerse kodeslere, hatta giyotine gönderilmifltir - Olympe de Gouges, Rose Lacombe gibi... Napoleon Yasas›'n›n "ruhu", yaln›zca Fransa'da de¤il, tüm Avrupa ülkelerinde kol gezmektedir. Örne¤in ‹ngiltere'de 1870'e dek, göreneksel hukuka göre kad›n evlendi¤inde hükmî flahsiyetini yitirmekte, kocas›n›n yasal kiflili¤i içinde massolmaktayd›.6 Yine ‹ngiltere'de (1840'larda) yarg›çlar kocalara kar›lar›n› dövme ve "zalimce davranmad›¤› sürece hapsetme" yetkisini vermekteydi, dahas›, Almanya'da kocan›n kar›s›na karfl› zor kullanmas›, 1900'e kadar yasald›.7 Üstelik bu durum, dönemin burjuva entelijansiyas› aç›s›ndan hiç de "sorunlu" say›lmamaktayd›. "Kad›n›n kaderi ve tek flöhreti erkeklerin kalbini çarp›tmas›d›r," diyordu H. de Balzac. "Kad›n kontratla elde edilen bir mald›r; tafl›n›r bir mald›r, çünkü malik olmak senettir; nihayet kad›n, aç›k konuflursak erke¤in eklentisinden baflka bir fley de¤ildir." "Napolyon gibi ben de kad›nlardan hiç hofllanmam," diye ekliyordu Lord Byron. "Eline bir ayna, bir de fleker tutuflturun, mutlu olacakt›r." Ve "kad›n›n yeri ne olmal›d›r?" sorusuna Bonald'›n yan›t› netti: "Kad›nlar politik topluma de¤il, aileye aittir ve tabiat onlar› kamu hizmetleri için de¤il, ev iflleri için yapm›flt›."

24

XIX. yüzy›l Avrupas›'nda, kad›nlar›n mevcut konumlar›na itirazlar, genellikle ütopik ya da bilimsel sosyalistlerden yükselmekteydi. Ütopik sosyalistlerden Saint Simon, Olinde Rodrigues, Prosper Enfantin, hele ki "Toplumsal ilerleme ve ça¤

de¤iflimleri, kad›nlar›n özgürlü¤e do¤ru ilerleyifliyle orant›l›d›r; toplum alan›nda gerilemeler ise kad›nlar›n özgürlü¤ünün azalmas›yla meydana gelirler. Kad›n imtiyazlar›n›n genifllemesi, tüm toplumsal ilerlemenin genel ilkesidir." diyen, kad›nlar›n "dikifl ve mutfakla s›n›rlanmas›"na karfl› ç›k›p kurgulad›¤› "falanster"lerde "genç k›zlar› bir mal olarak sunup alçaltan" evlili¤i ilga eden, kad›nlar› bilimle, e¤itimle u¤raflmaya ça¤›ran Fourier8... kad›nlar için "özgürleflme" ça¤r›s› ç›kartan devrimci seslerdir. Marx ile Engels, kad›nlar›n özgürleflmesi konusunda ütopik sosyalistlerin perspektiflerini elefltirel bir tarzda devralm›fllard›r. Marx, Kutsal Aile'de Fourier ile birlikte seslenir: "Kad›n cinsinin afla¤›lanmas› ayn› zamanda hem uygarl›k hem de barbarl›¤›n özsel bir özelli¤idir, flu tek ay›r›mla ki, uygar düzen, barbarl›¤›n yal›n biçimde uygulad›¤› kusurlardan her birini, çift yönlü, belirsiz ve ikiyüzlü, bileflik bir varolufl biçimine yükseltir... Kad›n›n kölelik içinde tutulmas› olgusundan kimse, erkekten daha derin biçimde cezaland›r›lmam›flt›r."9 Öte yandan, kad›n›n "metalaflmas›" ile kapitalist sistem aras›ndaki ba¤lant›y›, erken y›llar›nda, 1848'de kaleme ald›klar› Komünist Manifesto'da a盤a ç›kart›rlar... "Ama siz komünistler kad›nlar›n ortaklaflal›¤›n› getireceksiniz" diye ba¤›r›yor tüm burjuvazi koro hâlinde. Burjuva kar›s›n› salt bir üretim arac› olarak görür. Üretim araçlar›n›n ortaklafla kullan›laca¤›n› duyunca do¤al olarak, kad›nlar›n da herkes için ortak olma yazg›s›ndan kaç›namayaca¤› sonucuna var›r. Oysa burjuvalar›m›z›n komünistlerin aç›kça ve resmen tesis edeceklerini öne sürdükleri kad›nlar›n ortaklaflal›¤› karfl›s›ndaki erdemli öfkelerinden daha gülünç bir fley yoktur. Komünistlerin kad›nlar›n ortaklaflal›¤›n› getirmelerine gerek yok; o hat›rlanamayacak kadar uzun bir zamand›r var. Ortak kullan›lan fahifleleri bir yana b›rakacak olursak, emrindeki proleterlerin kar›lar› ve k›zlar›yla yetinmeyen burjuvalar›m›z birbirlerinin kar›lar›n› ayartmaktan büyük zevk al›yorlar. Burjuva evlili¤i gerçekte ortak kar›lar sistemidir ve komünistler olsa olsa, ikiyüzlüce gizlenen bir kad›nlar›n ortaklaflal›¤› yerine aç›kça yasallaflm›fl bir ortakl›¤› getirme iste¤iyle suçlanabilirler. Öte yandan, mevcut üretim sisteminin ilgas›n›n bu sistemden kaynaklanan kad›nlar›n ortaklaflal›¤›n›n, yani hem kamusal hem de özel fuhflun ortadan kald›r›lmas›n› getirmesi gerekece¤i, kendinden bellidir."10


Marx, sermayenin insanl›¤› tahakküm alt›na al›fl koflullar›n› oldu¤u kadar burjuvazinin "püriten" ahlâk›ndaki ikiyüzlülü¤ü de a盤a ç›kartman›n peflindedir: "Çapk›n burjuva, evlili¤i ihlâl eder ve gizlice zina yapar; tüccar spekülasyon ve sahte iflas yoluyla baflkalar›n› mülkiyetten mahrum b›rakarak mülkiyet kurumunu ihlâl eder; genç burjuva kendini imkân buldu¤u zaman kendi öz ailesinden ba¤›ms›z k›lar; kendi ç›kar› için fiilen ailesini da¤›t›r; fakat evlilik, özel mülkiyet, aile teorik olarak el sürülmemifl kal›rlar; zira pratikte bunlar, üzerinde burjuvazinin hâkimiyetini kurdu¤u temeldirler; zira burjuva flekli ile bunlar her zaman ihlâl edilen kanunun dini bütün bir Yahudi'yi gene dini bütün bir Yahudi yapt›¤› gibi, burjuvay› burjuva yapan flartlard›r."11 "Özgürleflme"nin önkoflullar›n› böylelikle -proletarya için oldu¤u kadar kad›nlar için de- mevcut üretim ve mülkiyet iliflkilerinin de¤ifltirilmesi ba¤lam›na yerlefltiren bu perspektifin ötesinde, Marx yaz›lar›nda kad›nl›k sorununa iki ba¤lamda de¤inmektedir: Özel mülkiyetin ilgas›n› ailenin ilgas›, dolay›s›yla serbest ve kurals›z cinsel iliflkiler olarak alg›layan (kendi deyifliyle) "kaba komünizm"in "liberterli¤i" karfl›s›nda "komünist ahlâk"›n savunulmas› ve kad›nlar›n (ve çocuklar›n) XIX. yüzy›l Avrupas›'nda emekçi s›n›flar içerisindeki ac›nas› koflullar›na dikkat çekmek... ‹ki örnekle yetinelim. ‹lki: "Özel mülkiyete karfl›, kamulaflt›r›lm›fl özel mülkiyeti ç›karmaya yönelen bu hareket, evlili¤e (flüphesiz bu münhas›r özel mülkiyetin bir fleklidir) karfl›, kad›n›n kolektif ve baya¤› bir mülkiyet hâline geldi¤i, kad›nlar›n ortaklafla kullan›lmas›n› ç›kard›¤› zaman hayvanî bir flekilde ifade edilmifl olur. Kad›nlar›n ortaklafla kullan›lmas› fikrinin bu kaba ve düflünceden yoksun komünizmin s›rr›n› meydana ç›kard›¤› söylenebilir. (...) -Her yerde insan kiflili¤ini reddeden- bu komünizm, zaten kendi z›tt› olan özel mülkiyetin bir belirtisidir. (...) (...) Kolektif flehveti tatmine yarayan bir nesne ve bir av gibi görülen kad›n, sadece kendisi için yaflayan insan›n sonsuz alçal›fl›n› ifade eder; zira insan›n kendi hemcinsi ile olan iliflkilerinin s›rr›, çeliflkisiz, kesin, aç›k ifadesini, kad›n ve erkek iliflkisinde ve dolays›z ve do¤al cinsel iliflkiyi anlay›fl tarz›nda bulur. Beflerî varl›klar›n gerekli, do¤al gerekli, do¤al, dolays›z iliflkisi, kad›n ile erkek aras›ndaki iliflkidir. Bu do¤al iliflkide, insan›n do¤a ile iliflkisi do¤rudan do¤ruya insan›n hemcinsi ile olan iliflkisini temsil eder, ayn› flekilde insan›n hemcinsi ile olan iliflkisi, do¤rudan do¤ruya do¤a ile kendi öz do¤al do¤rultusu ile olan iliflkisini temsil eder. Böylece bu iliflki, hissedilir bir flekilde belirli bir olaya indirgenmifl insanî özün ne dereceye kadar insan için tabiat hâline

geldi¤ini ve ne dereceye kadar tabiat›n insan›n beflerî özü hâline geldi¤ini ortaya ç›kar›r. Bunun içindir ki, bu iliflkiye dayanarak, insan›n geliflim derecesi hakk›nda hüküm verilebilir."12 Marx'a göre burjuva düzeninin kendi "aile"sini tahrip etmesinin iki biçimi vard›r. Bunlardan ilki, "birbirlerinin kar›lar›n› ayartmaktan büyük zevk duyan" burjuvazinin ikiyüzlü ahlâk› ise, ikincisi, kapitalizmin ac›mas›z bir sömürü sistemiyle proleter ailesini içerisine sürükledi¤i "sürdürülemezlik"tir... Yani kad›n ve çocuklar› günde 14-15 saatlik bir çal›flmaya, "erimifl domuz ya¤›yla birkaç dilim ekmek ve bir fincan sütsüz çay"dan13 ibaret bir tay›na, "ergen genç erkek ve k›zlar›n, babalarla annelerin, hepsinin domuzlar gibi yaflay›p ayn› odada beraber yatt›¤›"14 koflullara mahkûm k›lan kapitalizmin insanl›ktan uzaklaflt›r›c› koflullar›... Böylelikle, dönemin emekçilerin yaflam koflullar›nda baz› düzeltimleri öngören kimi raporlar›ndan aktar›r:

SAYI

9

"Çocuklar›n› okula gönderecek yerde iflten ç›kar›lma tehdidiyle onlardan menfaat sa¤lamaya ebeveyni zorlayan bazen bucak memuru, bazen patronlard›r. Tüm kuvvet ve zaman kayb›, ekici ve ailesine ola¤anüstü ve gereksiz yorgunlu¤un neden oldu¤u tüm ac›lar, ebeveynin çocuklar›ndaki ahlâks›zl›¤› k›r evlerinin s›k›fl›kl›¤›na ve gruplar›n i¤renç tesirine ba¤lad›klar› tüm olaylar, yoksul emekçilerin ruhunda anlafl›lmas› kolay ve ayr›nt›lar›na girilmesi gereksiz hisler uyand›r›rlar. Emekçiler, asla sorumlu olmad›klar› ve ellerinde olayd› hiçbir zaman r›za göstermeyecekleri ve yenecek kudrete sahip olmad›klar› flartlardan gelen ahlâkî ve fiziksel dertlerle kuflat›lm›fl olduklar›n› gayet iyi biliyorlar."15 F. Engels ise, "kad›n sorunu"nu ele al›fl› bak›m›ndan daha kapsaml›, daha bütüncüldür. Ailenin, Özel Mülkiyetin, Devletin Kökeni (AÖMDK), kad›nlar›n tarihsel yenilgisiyle emekçilerin tarihsel yenilgisini, özel mülkiyet ve devletin koflut ortaya ç›k›fl tarihi içerisinde birbirine ba¤daflt›rma giriflimidir. Modern (kapitalist) toplumda erke¤in kad›n üzerindeki baflatl›¤›n› kapitalist mülkiyet iliflkileriyle aç›klar. Bu baflatl›k, hukukî reformlarla giderilemez. "Modern bireysel aile kad›n›n gizli ya da aç›k ev içi köleli¤ine dayanmaktad›r ve modern toplumda yaln›zca, kendisinin molekülleri gibi olan ferdî ailelerden oluflmufl bir y›¤›nd›r. Günümüzde, örneklerin büyük ço¤unlu¤unda erke¤in ailesini besleyecek paray›, hiç olmazsa mal-mülk sahibi s›n›flarda kazanmas› gerekir, bu da kendisine özellikle kanunla imtiyaz tan›nmas› gerekmeyen baflat bir konum vermektedir. Aile içinde erkek burjuvad›r ve kad›n proletaryay› temsil eder. Ama sanayi dünyas›nda, proletarya üzerindeki

25


SAYI

9

ekonomik bask›n›n özel niteli¤i, bütün aç›l›¤›yla, ancak kapitalist s›n›flar›n bütün yasal imtiyazlar› kald›r›p iki s›n›f›n hukuksal eflitli¤i tam yerlefltirilince kendisini belli eder; demokratik cumhuriyet iki s›n›f aras›ndaki z›tl›¤› elemez, tersine bu z›tl›¤›n mücadeleyle çözümlendi¤i bir alan sa¤lamaktan baflka fley yapmaz. Ve ayn› flekilde, modern ailede erke¤in kad›na üstünlü¤ünün özel niteli¤i ve aralar›nda gerçek bir toplumsal eflitlik sa¤lama flekli ve gereklili¤i ancak iki cinsiyet hukukî alanda eflit haklara sahip olunca bütünüyle gün ›fl›¤›na ç›kacakt›r. ‹flte o zaman kad›n›n kurtulmas›n›n birinci flart›n›n bütün kad›nlar›n kamu sanayine girmesi oldu¤u ve bu flart›n da ferdî ailenin toplumun ekonomik birimi niteli¤inin ortadan kald›r›lmas›n› gerektirdi¤i görülecektir."16 Hem emekçiler hem de kad›nlar, her ikisi için de kurtulufl, özel mülkiyetin nihai biçimi olan kapitalist üretim (ve mülkiyet) iliflkilerinin ortadan kald›r›lmas›d›r. Bundan sonras› ise, gelecek kuflaklar›n iflidir: "Çok yak›nda kapitalist üretime vurulacak bir süpürge darbesinden sonrad›r ki cinsel iliflkilerin örgütlenmesi hakk›nda bulunaca¤›m›z kehanet, bilhassa ortadan kalkacak olan fleylerle s›n›rl›d›r. Fakat sonra ne olacakt›r? Bu yeni bir nesil yetiflti¤i zaman kararlaflt›r›lacakt›r; hayatlar›nda asla, bir kad›n›n teslimiyetini para karfl›l›¤›nda veya herhangi bir sosyal zorunluluk yard›m›yla sat›n alma durumunda kalmayacak bir erkek nesli; asla, ne kendilerini gerçek bir aflk d›fl›ndaki sebeplerden dolay› bir erke¤e teslim etme durumunda, ne de bu teslimiyetin ekonomik sonuçlar›n›n korkusu yüzünden sevdi¤i kifliyi reddetme durumunda kalmayacak bir kad›n nesli. Bu insanlar yaflad›¤› zaman, bugünden nas›l davranmalar› gerekti¤ine inand›¤›m›z fleylerden tasa duyarlarsa ne âlâ; kendi törelerini ve herkesin hareket tarz› hakk›nda karar verecek kamuoyunu kendileri yaratacaklard›r. ‹flte hepsi bu kadar."17

Ataerkil/s›n›fsal sömürü-Ne kadar ayr›?

26

Evet, Marx ile Engels, kad›nlar›n madûnlu¤unu, maddî yaflam›n üretilmesi süreçleriyle aç›klayarak, kad›nlar›n özgürleflmesi konusunda maddeci bir perspektif sunmufllard›r. Marksizm "gökyüzünden inme" bir kutsal doktrin de¤il de, infla hâlinde bir süreç oldu¤undan, bu sunum, hiç kuflku yok ki, gelifltirilmeye, zenginlefltirilmeye aç›kt›r; yine hiç kuflku yok ki "Marksizm ve kad›n" denildi¤inde akla ilk gelen katk›lardan biri olan Engels'in Ailenin, Özel Mülkiyetin, Devletin Kökeni'nde, dayand›¤› kayna¤›n (L. H. Morgan'›n Eski Toplum'u) etnografik eksikliklerinden ve dönemin baflat paradigmas› evrimcili¤in topyekûnlu¤undan kaynaklanan hatalar vard›r. Peki, bu eksiklik ve hatalar, kad›nl›¤›n ma-

dûnlu¤una iliflkin çözümlemelerde Marksizm'i bir kenara atmay› gerektirir mi? Ya da, Marksizm'i kaale almayan bir kad›nlar›n kurtuluflu perspektifi mümkün müdür? Dilerseniz, biraz bunu tart›flal›m... Feminist literatür, kendi içerisindeki çeflitli görüfl ayr›l›klar›na karfl›n, kad›nlar›n ezilmiflli¤inin toplumlar›n s›n›fl› yap›s›ndan de¤il, bir "eril tahakküm ve/veya temellük biçimi" olan Ataerki/Patriyarka'dan kaynakland›¤› konusunda neredeyse oybirli¤i içerisindedir. Ataerki'nin salt bir tahakküm biçimi mi oldu¤u, yoksa kad›n›n bedeni üzerinde oldu¤u kadar eme¤i üzerinde bir temellük (dolay›s›yla da sömürüy)ü içerip içermedi¤i konusunda rivayet muhtelif de olsa, toplumlar›n s›n›flara bölünmesini önceledi¤i ya da onunla "iliflkinsiz" oldu¤u, yayg›n bir kabul görmektedir. O zaman ifle, ataerkinin s›n›fl› toplum tarihiyle iliflkileri üzerine tart›flmakla bafllamak gerekecektir. Konuya ilk dikkat çeken, y›llar boyunca SSCB'nin Stalin döneminde benimsenmifl "ilkel-köleci-feodal-kapitalist-sosyalist" s›ral› "beflli toplumsal evrim flemas›"na karfl› fliddetli bir mücadele yürüten Frans›z yap›sal Marksistleri olmufltur.18 Özetin özetiyle, yap›sal Marksistler, Marksist literatürde "eflitlikçi/komünalist" olarak tan›mlanan toplum tiplerindeki farkl›laflm›fl güç iliflkileri üzerinde durmufllar ve örne¤in, hemen tüketil(e)medi¤i için denetlenmesi gereken toplumsal bir ürünün, yani "hasad›n" söz konusu oldu¤u, bu nedenle daha istikrarl› grup yap›lar› gerektiren "çapa/bahçetar›mc›s› (horticulturalist)" toplumlarda emek-gücü kritik bir unsur hâline geldi¤inden, kad›nlar›n üreme potansiyelinin denetim alt›na al›nd›¤›na, bu denetimin akraba grubu ya da kabilenin yafll› erkeklerince üstlenildi¤ine iflaret etmektedir. Böylelikle grubun yafll› erkek üyeleri bir yandan toplumsal ürünün üretim ve da¤›t›m›n›n kooperatif örgütlenmesi, bir yandan da kad›nlar›n farkl› gruplar aras›ndaki mübadelesi yoluyla toplumsal yeniden-üretim/üremenin denetimi ifllevini üstlenmektedirler.19 Gerçekten de, etnografik araflt›rmalar ço¤u hortikültüralist toplumun, çiftlerin serbestçe farkl› gruplar aras›nda dolaflabildi¤i, kolayca çözülüp yeniden toplanabilen, istikrars›z "tak›m"lar hâlinde örgütlenen avc›-toplay›c›lar›n tersine, soyun ana ya da baba hatt›ndan izlendi¤i, istikrarl› "kabileler" biçiminde örgütlendi¤ini ortaya koymaktad›r. Böylelikle kad›nlar›n göreli özerk bir yaflam sürdürebildi¤i avc›-toplay›c›lar›n tersine20, özellikle soyun babadan izlendi¤i kabilelerde kad›nlar›n bedenleri ve emekleri, kabilenin yafll› erkeklerinin oluflturdu¤u bir jerontokrasinin s›k› denetimi alt›nda tutulmakta, kad›nlar -ittifak ve ticareti güvence alt›na al›na-


cak tarzda- kabileler aras›nda mübadele edilmekte, kad›n zinas› a¤›r yapt›r›mlara tabi tutulabilmektedir... Bu bulgular, kad›nlar›n "fleylefltirilmesi"nin, tarihsel olarak Marksist literatürün kabul etti¤inden farkl› bir noktada, iktisadi-toplumsal s›n›flar›n biçimleniflinden önceye denk düflebilece¤ine iflaret etmesi aç›s›ndan önemlidir. [Ancak flunu vurgulamak önemli: Engels, "erke¤in kad›n üzerindeki sömürüsünün tarihteki ilk sömürü biçimi" oldu¤unu söylerken21 hortikültüralist toplumlara iliflkin, ço¤u XX. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda a盤a ç›km›fl bu bulgulardan habersiz olmas›na karfl›n, gerçekten de flafl›rt›c› bir önsezi sergilemektedir!] Her durumda, ataerkinin tohumlar›n› hortikültüralist toplumlarda teflhis etmek, onun s›n›fsal sömürü iliflkilerinden ba¤›ms›z, cinsiyete dayal› bir görüngü oldu¤unu kan›tlamaya yetmemektedir. Tam tersine ataerki, ancak s›n›fl› toplumlarda kal›c›l›¤›n› sa¤layan, istikrar

Ataerki (tahakküm) ile (s›n›fsal) sömürü aras›ndaki iliflkiyi bu tarzda kurgulamak, kad›nlar üzerindeki eril tahakkümün, sömürü biçimleri de¤iflse dahi neden ve nas›l süregitti¤ini anlamam›za olanak sa¤layacakt›r. Çünkü tarihte tahakküm ve sömürüye dayal› tüm toplumsal iliflki türleri, bir s›n›fl› toplum biçiminden di¤erine, biçim de¤ifltirerek de olsa devredilir. Yani Asyatik, köleci, yar›-feodal ya da feodal tüm sömürü sistemleri, kabile toplumlar›n›n ba¤r›nda biçimlenmifl olan bu eflitsizlik biçimini devralarak yeniden biçimlendirmifllerdir. Ama kad›nlar›n eflitsizli¤i sorunu en çaprafl›k biçimini kapitalizmde edinecektir.

SAYI

9

Kapitalizmin ataerkini yeniden üretmesi fiu hâlde vurgulamal›, kad›nlar›n eflitsizli¤i kapitalizmin bir ürünü de¤il, deyim yerindeyse, bir "girdi"sidir. Ka-

"Kad›n cinsinin afla¤›lanmas› ayn› zamanda hem uygarl›k hem de barbarl›¤›n özsel bir özelli¤idir, flu tek ay›r›mla ki, uygar düzen, barbarl›¤›n yal›n biçimde uygulad›¤› kusurlardan her birini, çift yönlü, belirsiz ve ikiyüzlü, bileflik bir varolufl biçimine yükseltir... Kad›n›n kölelik içinde tutulmas› olgusundan kimse, erkekten daha derin biçimde cezaland›r›lmam›flt›r."

kazanan, yap›sallaflan bir "iktidar formu", yani özünde siyasal bir görüngüdür. Atayanl› (soyu erkek taraf›ndan izleyen) kabile toplumlar›nda kad›nlarla erkekler aras›ndaki güç iliflkilerini kad›nlar aleyhine asimetriklefltiren bu (terimin genifl anlam›nda yorumlanmas› kayd›yla) "siyasall›k", ortaya ç›kt›¤›nda iktisadî sömürünün içerisine yerleflece¤i tahakküm kal›plar›n› böylelikle sa¤layabilmifltir... Ve bu asimetriklefltirici etkisi sayesindedir ki kad›nlar›, bilinen tüm sömürüye dayal› toplumsal formasyonlarda bir toplumsal kategori olarak ikincillefltirebilmifltir. fiu hâlde "ataerki"nin, -bir s›n›f›n bir baflka s›n›f› (daha do¤rusu toplumun geri kalan›n›) sömürmesinden ibaret olan- iktisadî "öz"ün, tarihsel olarak de¤iflken "tezahürü" oldu¤unu söyleyebiliriz ve bunu söylerken Marx'tan kopmam›z da gerekmez...

pitalizm kendisini önceleyen sistemlerden devrald›¤› di¤er eflitsizlikler -k›r-kent eflitsizli¤i, etnik-dinsel az›nl›klar, bölgeler aras› eflitsizlikler, yöneten-yönetilen eflitsizli¤i...- gibi, kad›n-erkek eflitsizli¤ini de kendi ifllerli¤i do¤rultusunda dönüfltürerek içsellefltirmifl/ifllevsellefltirmifltir. Yükselen kapitalizmin devrald›¤› kad›nl›k manzaras›, kad›nlar›n ikinci s›n›f varl›klar olarak konumlar›n›n dinsel buyrultularla tescil edildi¤i, kamusal alandan, yani iktisadî, siyasal, toplumsal karar alma süreçlerinden d›flland›klar›, beden ve cinsellikleri üzerinde a¤›r bir denetim ve tahakkümün sürdürüldü¤ü bir sahnedir. Kapitalizm boyunca kad›nlar›n her türlü kazan›m›, kanlar›, canlar› pahas›na elde ettiklerinin tan›¤›, tafllanan, hakaretlere u¤rayan, hapislerde

27


sürünen ‹ngiliz Sufragette'ler, giyotinde can veren Frans›z Olympe de Gouge ve benzerleridir...

SAYI

9

Oysa kapitalist sistem içerisinde kad›nlar›n kazand›¤› her hak, yeni ve farkl› eflitsizliklere dönüflecektir. Böylelikle, örne¤in mülk edinme, e¤itim görme, çal›flma, sosyal güvence, seçme ve seçilme gibi haklar› kazanm›fl olmalar›, kad›nlar›n dünyadaki mülklerin yaln›zca yüzde 4'üne sahip olmalar›na, e¤itim düzeylerinin er-

üstlenmelerine engel oluflturmam›flt›r. Bir baflka deyiflle sistem, devrald›¤› eflitsizli¤i boyutland›rarak sürdürmektedir. Çünkü öncelleri gibi kapitalizm de, nihaî olarak bir kaynak aktarma rejimidir: emekçilerden patronlara, az›nl›klardan hâkim gruplara, Güney ülkelerinden Kuzey'e, kad›nlardan erkeklere aktar›lan kaynaklar›n giderek azalan say›da elde yo¤unlaflmas›, bir sistem mant›¤›d›r. Bu görüngüyü, "kapitalizmin ataerkini yeniden üretmesi" olarak tan›mlayabiliriz. Yüzlerce y›ll›k s›n›f mücadelelerinin emek kesimine kazand›rd›¤› tüm "haklar"› berhava etme giriflimi olarak, kapitalizmin "özüne dönüflü" olarak tan›mlayabilece¤imiz neo-liberal kapitalizmde ise bu "kaynak aktarma", emekçi s›n›flar›n direnifl hatlar› geriye çekildi¤i ölçüde, had safhaya ulaflmaktad›r. Bu bak›mdan kapitalizmin neo-liberal evresinde, kad›nl›k durumunda da bir "bozgun"un yaflanmakta oldu¤unu rahatl›kla söyleyebiliriz. ‹flte bu durumun somut verileri: Bilindi¤i üzere, neo-liberalizm, istihdam›n "deregülarizasyonu", "eme¤in esneklefltirilmesi", sermayenin "devingenleflmesi" ad›na iflgücünün en ucuz, iflçilerin en örgütsüz oldu¤u bölgelere yönelmesini (de) içermektedir. En "ucuz", "uysal" ve "örgütsüz" iflgücünü ise, kad›nlar sunmaktad›r çokuluslu sermayeye22. Böylelikle neo-liberalizm, ataerki flahs›nda, sermaye temerküzü ve sömürünün yo¤unlaflt›r›lmas› alan›nda "harika" bir müttefik bulmufltur. Bunun en ç›plak örne¤ini, bize, "bir ülkenin siyasi s›n›rlar› içinde bulunmas›na ra¤men, gümrük uygulamalar› gibi d›fl ticaret k›s›tlamalar› d›fl›nda b›rak›lm›fl, yat›r›mc›lara vergi muafiyeti tan›nm›fl, altyap› ve iletiflim olanaklar› dünya düzeyinde olan, örgütlenme zorluklar› nedeniyle sendikalar›n pek u¤rayamad›¤› yerler"23 olan, Novamed'in kad›n emekçilerinin direniflinden tan›d›¤›m›z "serbest bölgeler" sunmaktad›r:

28

keklerin gerisinde seyretmesine ve "kad›nca" alanlara yöneltilmesine, en düflük gelir ve prestijli ifllerde yo¤unlaflmalar›na, erkeklerle ücret farkl›l›¤›n›n en iyi koflullarda yüzde 15-20 düzeyinde seyretmesine, siyasal karar mekanizmalar›ndaki temsillerinin vitrin de¤erinin üzerine ç›kamamas›na, eril fliddete u¤ramalar›na, ev iflleri ve çocuklar›n bak›m yükünü hemen tümüyle

"Bölge yaflam alan› olarak da soyutlanm›fl, ya duvar var çevresinde ya da tel örgü. Kapitalizm küresel ölçekte yay›ld›kça, üretim yedek sanayi iflgücünün bol bulundu¤u ülkelere kay›yor ve serbest bölgelerin say›lar› art›yor. 1975'te Asya, Avrupa, Latin Amerika'da, 25 ülkede 79 tane 'serbest üretim bölgesi' varken, 1995'te bunlar›n say›s› 200'e ç›km›fl. Buralarda çal›flan iflçi say›s› 1970'lerde 725 bin iken, 90'lar›n ikinci yar›s›nda 4 milyonu aflt›. Bu bölgelerde çal›flan kad›nlar›n hikâyeleri ortak. Malezya'da yabanc› sermaye yat›r›mlar›n› özendirmek amac›yla haz›rlanan bir broflürde yaz›lanlar 'ortak hikâye' tespitini destekler nitelikte: 'Oryantal kad›nlar›n el hünerleri dünya çap›nda meflhurdur. Onlar›n elleri küçüktür, ola¤anüstü bir h›z ve dikkatle çal›fl›rlar. Do¤ala-


r›ndan kaynaklanan bu meziyetlerle üretim hatt›n›z›n etkinli¤ine daha fazla katk› sunabilirler.' Asya'dan Latin Amerika'ya geçelim. ‹lk olarak 1960'larda Meksika-Amerika s›n›r›nda serbest bölgede kurulan 'maquila' ad› verilen ve kad›nlar›n parça birlefltirerek üretim yapt›¤› fabrikalarda da durum pek farkl› de¤il. Yap›lan araflt›rmalar kad›nlar›n buralarda çal›flabilmek için gebelik testine, cinsel hayatlar›n›n a盤a ç›kar›lmas›na, aybafl› dönemlerinin sorgulanmas›na ses ç›karmad›klar›n› gösteriyor. Çal›flma konusunda pek seçenekleri yok çünkü. Nikaragua'da ise hükümet yeni serbest bölgeler infla ediyor. Baflflehir Managua yak›nlar›ndaki Maquila'larda kad›n iflçilerin flartlar› Meksika'dan farkl› de¤il. Nikaragua'da faaliyet gösteren 'Maria Elena Cuadra' (MEC) isimli bir kad›n örgütünün serbest bölgelerde çal›flan kad›nlara iliflkin gözlemleri flöyle: 'Kad›nlar dikifl makinelerinde günde 8-12 saat, taburelerde oturarak çal›fl›yorlar. fieflerin sistemli kontrolü ve afla¤›lanmalar›na maruz kalarak akort üretimi yap›yorlar. Günde iki kez tuvalete gidiyorlar. Dikifl tozlar› nedeniyle kad›nlar›n ço¤unda nefes alma güçlü¤ü var. Düflük say›s› fazla ve sistemli cinsel tacize maruz kal›yorlar. Hamile kal›nca iflten ç›kar›l›yorlar.' "24 Üstelik neo-liberalizm koflullar›nda yo¤unlaflan emek, özellikle de kad›n eme¤i sömürüsü, yaln›zca "serbest bölgeler"le s›n›rl› de¤ildir. 1980'lerden bu yana kad›n istihdam›nda -Kuzey ülkelerinde art›yor görünse bilegenel bir daralma ve vas›fs›zlaflma süreci yaflanmaktad›r. Kad›nlar›n gerek "esnek/yar› zamanl› ifller" olarak nitelenen ve daha düflük ücretler ödenen ifllerde, gerekse sömürünün "kay›ts›z flarts›z" bir tarzda zincirinden bofland›¤› "enformel sektör"de yo¤unlaflmas›, bir rastlant› de¤ildir... Durumu dilerseniz, Türkiye verilerinden izleyelim: 2004 y›l› say›m›na göre Türkiye'de 70 milyon 556 bin insan yafl›yor. Bu insanlar›n 21 milyon 791 bini çal›flan nüfus. 2001'den beri çal›flan nüfus oran›nda kayda de¤er bir farkl›laflma yok. Bu çal›flan say›s›nda 16 milyon 23 bini erkeklerden, 5 milyon 768 bini ise kad›nlardan olufluyor. Çal›flan erkeklerin 3 milyon 676 bini nitelikli tar›m, hayvanc›l›k, ormanc›l›k ve su ürünleri alan›nda toplan›yor ve toplam çal›flan erkek nüfusunun yüzde 23'ünü oluflturuyor. Çal›flan kad›nlar›n 2 milyon 774 bini çal›flan erkeklerle ayn› alanda toplan›yor. Yani çal›flan kad›nlar›n yüzde 48'i nitelikli tar›m, hayvanc›l›k, avc›l›k, ormanc›l›k ve su ürünleri alan›nda, bir baflka deyiflle k›rsal alanda toplan›yor. Kad›nlar›n ikinci yo¤unlaflt›klar› alan da nitelik gerektirmeyen ifller. Bu alanda çal›flan kad›nlar›n tüm çal›flan kad›nlara oran›

yüzde 14. Bu genel tablonun yan› s›ra flunlar› da aktarmak faydal› olacakt›r. Erkeklerde madencilik ve taflocaklar›nda 103 bin, imalat sanayiinde 3 milyon 21 bin kifli çal›fl›yor. Ulaflt›rma, haberleflme ve depolama da önemli bir bafll›k. Burada da 1 milyon 38 bin insan çal›fl›yor. Kad›nlarda ise madencilik ve tafloca¤› çok yo¤unluk olan bir alan kuflkusuz de¤il. Buna ra¤men imalat sanayide 779 bin kifli çal›fl›yor. Ulaflt›rma, haberleflme ve depolamada sadece 62 bin kifli çal›fl›yor. Kad›nlar›n ikinci büyük ifl alan› sosyal hizmetler ve kiflisel hizmetler alan›. Bu alanda 877 bin kad›n çal›fl›yor. Bu çal›flan nüfus da¤›l›mlar›na bakarak klasik anlamda bir proleter nüfus birikiminin ciddi anlamda olmad›¤› ileri sürülebilir. Ayr›ca çal›flan erkek nüfusun 3 milyon 677 bini toptan ve perakende ticaret, lokanta ve otellerde yer al›yor. Bu alanda çal›flan kad›n say›s› 502 bin. Buras› çal›flan kad›nlar›n üçüncü büyük çal›flma alan›.

SAYI

9

Yine 2004 say›m›na göre 49 milyon 906 bin kifli 15 yafl›n›n üzerinde yani 20 milyon civar›nda bir nüfus 15 yafl›n alt›nda. Burada muhakkak iflaret edilmesi gereken bir nüfus kesimi de 18 milyon 763 bin iflgücüne dâhil olmayan kad›ndan 13 milyon 301 binini ev kad›nlar›n›n oluflturmas›. fiu hâlde, Türkiye'de çal›flan kad›nlar›n büyük bölümü, yani yüzde 48'i k›rsal alanda, büyük ço¤unlu¤u "ücretsiz aile iflçisi" statüsüyle çal›flmaktad›r. K›rsaldan kentlere göç artt›kça bu kad›nlar "ev kad›n›" kimli¤ini edinir; bir baflka deyiflle ülkemizde 13 milyon 301 bin kad›n ev kad›n› ya da daha do¤ru bir deyiflle, "gizli iflsiz"dir25 ve toplumun en k›r›lgan kesimini olufltururlar. Dahas›, son y›llarda giderek "geri dönüflsüz" bir görünüm yüklenen iflsizlik, kad›nlar›n "eve çekilmesi"ni h›zland›rmaktad›r; örne¤in, TÜ‹K (Türkiye ‹statistik Kurumu) Hane Halk› ‹flgücü anketi sonuçlar›na göre 2007 y›l› içerisinde istihdam alan›ndan çekilen 368 bin kiflinin 248 bini kad›nd›r; yani son bir y›l içerisinde "ev kad›nlar›"n›n say›s› 248 bin artm›flt›r.26 Buna bir de "iktisatta neo-liberal, siyasette muhafazakâr" AKP hükümetinin kad›nlar›n istihdam›n› teflvik edici politikalardan vazgeçti¤ini [gerekçe trajikomik: "eflitli¤e ayk›r› oldu¤u için" deniliyor...] ekleyecek olursak, bu e¤ilimin h›zlanarak sürece¤ini kestirmek, kehanet say›lmaz. Öte yandan, kad›n›n çal›flmas›n›n durumunda fazla bir düzeltime yol açt›¤›n› öne sürmek de pek mümkün gözükmemekte. Çünkü: "Türkiye'de 9 milyon 480 bin kiflinin herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayd› olmadan çal›flt›¤› belirlendi. Türkiye ‹statistik Kurumu'nun verilerine

29


SAYI

9

göre kas›m ay›nda istihdamdaki toplam nüfus 20 milyon 867 bin kifli olurken, bunun 9 milyon 480 binini, herhangi bir sosyal güvenlik kurulufluna kayd› bulunmayanlar oluflturdu. Ücretli olarak çal›flan toplam 10 milyon 989 bin kifliden, yüzde 20,6 oran›ndaki 2 milyon 268 bininin kay›t d›fl› çal›flt›¤› belirtildi. Toplam say›lar› 1 milyon 468 bin olan yevmiyelilerin ise yüzde 90,6 oran›ndaki 1 milyon 330 bini kay›t d›fl› olarak çal›fl›yor.(...) Kay›t d›fl› çal›flanlar içinde en büyük grubu ücretsiz aile iflçileri oluflturuyor. Bu kiflilerin toplam say›s› 2 milyon 722 bin kifli düzeyinde bulunuyor. Bunlar›n da yüzde 95,8 oran›ndaki 2 milyon 609 bini sosyal güvenlik flemsiyesinden yoksun durumda. Normal bir istihdam olana¤› elde edemedi¤i için mevcut konumda yer alan bu kiflilerin, ücretsiz aile iflçisi fleklinde tan›mlanmas›, Türkiye'deki iflsizli¤in boyutlar›n› da oldu¤undan küçük gösteriyor. Kay›t d›fl› çal›flanlar toplam›n›n 4 milyon 531 bini tar›mda, 4 milyon 949 bini ise tar›m d›fl› sektörlerde bulunuyor. Kay›t d›fl›l›k oran› tar›mda yüzde 87, di¤er sektörler ortalamas›nda yüzde 31,6 düzeyinde bulunuyor." 27 "Kay›td›fl›"nda büyük ço¤unlu¤u oluflturanlar›n ana gövde itibariyle kad›nlar oldu¤unu belirtmeye gerek var m›? fiu hâlde gelin, bir saptama yapal›m: Neo-liberal kapitalizm, ülkemizde oldu¤u gibi küresel ölçekte de kad›n eme¤ini de¤ersizlefltirmektedir. Emek cephesi zay›flad›kça, kad›n eme¤i üzerindeki sömürünün ve "vas›flas›zlaflma"n›n süregidece¤i, öngörülmelidir.

De¤ersizleflen yaln›z emek mi? Kad›n eme¤inin bu "de¤ersizleflmesi" sürecine, kad›n bedeninin ve kiflili¤inin "de¤ersizleflmesi" süreci efllik ediyor. Bunun somut göstergeleri ise, bir yandan ka-

d›n sa¤l›¤› ve kad›nlara yönelik fliddete iliflkin veriler, di¤er yanda ise, "kad›n karfl›t› söylem"in eriflti¤i pervas›zl›k düzeyi. Önce ikinciden bafllayal›m. Bilindi¤i üzere ABD tarihinde ilk kez bir kad›n, baflkanl›k yar›fl›nda sahne ald› ve Demokrat Parti'nin baflkan aday› olmak üzere, k›ran k›rana yar›fl›yor. "Kad›n›n özgürleflmesi" ad›na "göz yaflart›c›" bir örnek, de¤il mi? Kaz›n aya¤› hiç de öyle de¤il oysa. Ayfle Kad›o¤lu'nun izlenimlerinden okuyoruz: "(...) Bu tart›flmalar aras›nda, yine ünlü feminist yazar ve eylemci Robin Morgan'›n Hillary Clinton'› desteklemek için kaleme ald›¤› bir yaz› var ki, çok ama çok etkileyici. Morgan, Hillary Clinton'a deste¤ini ise kad›na karfl› olan ayr›mc›l›¤›n ne denli 'ince' bir konu oldu¤unu hat›rlatarak veriyor. Örne¤in, seçim konuflmalar›ndan birini yaparken dinleyiciler aras›ndan birisi Hillary Clinton'a 'Sen git de benim gömleklerimi ütüle' diye ba¤›r›yor. Bu duruma bas›n ve televizyonlarda fazlaca tepki verilmiyor. Oysa diyor Morgan, birisi ç›k›p da Obama'ya 'sen git de benim pabuçlar›m› parlat' deseydi (yani ›rkç› bir imada bulunsayd›) yer yerinden oynard›. John McCain'e 'Difli köpe¤i (bitch) nas›l yenece¤iz?' diye sorduklar›nda, McCain kahkahalarla güldükten sonra 'Mükemmel bir soru' diyerek cevap vermifl. Oysa diyor Morgan 'siyah piçi nas›l yenece¤iz?' diye sorsalard› yer yerinden oynard›. Kimi yorumcular Hillary Clinton'›n kal›n ayak bileklerini ne kadar sevmedi¤ini dile getirmekte bir sak›nca görmüyorlar. Üzerinde 'Keflke Hillary O. J. Simpson ile evli olsayd›' yazan tshirt'ler, bir TV dizisinde teröristlerin Hillary Clinton'›n vajinas› içine bomba koymaktan söz edebilmeleri ve daha türlü çeflitli kad›n ayr›mc›l›¤› içeren ifadeler. Ve en önemlisi, bütün bunlar›n sonucunda ortal›¤›n aya¤a kalkmamas›. Morgan kad›nlara karfl› yap›lan 'ince'

Özel mülkiyete karfl›, kamulaflt›r›lm›fl özel mülkiyeti ç›karmaya yönelen bu hareket, evlili¤e (flüphesiz bu münhas›r özel mülkiyetin bir fleklidir) karfl›, kad›n›n kolektif ve baya¤› bir mülkiyet hâline geldi¤i, kad›nlar›n ortaklafla kullan›lmas›n› ç›kard›¤› zaman hayvanî bir flekilde ifade edilmifl olur. Kad›nlar›n ortaklafla kulla-

30

n›lmas› fikrinin bu kaba ve düflünceden yoksun komünizmin s›rr›n› meydana ç›kard›¤› söylenebilir.


ayr›mc›l›¤›, belden afla¤›ya vurman›n ses getirmemesini iflte böyle anlat›yor."28 "Git, gömleklerimi ütüle!" "Difli köpek!" "Kal›n bacakl›!" "Vajinas›na bomba kodu¤um!"... Geçti¤imiz y›llarda Fransa'da baflkanl›k seçimlerine adayl›¤›n› koyan bir baflka kad›n, Segolene Royal da benzer (belki daha rafine) afla¤›lamalar›n muhatab› olmam›fl m›yd›? Forbes dergisinin "Dünyan›n En Güçlü 100 Kad›n›"29 listesindeki kad›nlar bu maço gövde gösterisinden yakay› kurtaram›yorlarsa, bu listeye hiçbir zaman dahil olamayacak milyarlarca kad›n›n durumunu, var›n siz tahayyül edin.

Afrika'n›n Güneyi Afrika'da yaflayan her 16 kad›ndan birinin gebelik veya do¤um s›ras›nda öldü¤ü belirtilen raporda, flöyle denildi: 'Oysa sanayileflmifl ülkelerde bu nedenler yüzünden ölen kad›n say›s› dört binde 1'dir. Dahas›, annelerini yitiren yeni do¤anlar›n ölme olas›l›klar› da anneleri hayatta olan yeni do¤anlara göre 3 ila 10 kat daha fazlad›r. Oysa temel sa¤l›k hizmetlerine eriflim olanaklar›n›n bulunmas› hâlinde bu kad›nlar›n ço¤unun yaflam› kurtar›labilirdi. Söz konusu hizmetler

SAYI

9

Ya da ben örnekler vermeye devam edeyim... * Bugün dünyada her üç kad›ndan biri fiziksel fliddet görüyor. * Her y›l yafllar› 5 ile 15 aras›nda de¤iflen iki milyona yak›n k›z çocu¤u fuhfla zorlan›yor. * Dünyada her 6 dakikada 1 kad›na tecavüz ediliyor. * ABD'de her y›l 4 milyon kad›n fliddete maruz kal›yor. * Hindistan'da her gün 5 kad›n çeyiz kavgalar› yüzünden ölüyor. * Güney Afrika'da her 90 saniyede bir kad›na tecavüz ediliyor. * Çin'de l milyon k›z çocu¤u sadece k›z olduklar› için anne karn›nda öldürülüyor. * Irak'ta savafl›n ilk aylar›nda yirmi bin kad›na tecavüz edildi.30 * Her y›l 2 milyon kad›n uluslararas› kad›n ticaretinde kullan›l›yor.31 fiiddet, taciz, tecavüz sarmal›n›n parçalad›¤› kad›n bedenleri, üstüne üstlük, borç sarmal›nda bo¤ulan yoksul ülkelerde yaflayan dünya yoksullar›n›n sa¤l›k hizmetlerine eriflim olanaks›zl›klar›yla ya da çökertilen kamusal sa¤l›k sektörünün enkaz› alt›nda ezilmektedir. Okuyal›m: "Birleflmifl Milletler Çocuklara Yard›m Fonu'nun (UNICEF) Dünya Çocuklar›n›n Durumu 2007 raporuna göre dünyada dakikada bir kad›n hayata veda ediyor. Tahminlere göre, dünyada her y›l 500 bini aflk›n kad›n gebelik ve do¤umla ilgili nedenler sonucu ölüyor, çok say›da kad›n da yaflamlar› boyunca sürecek sorunla karfl›lafl›yor. Anne ölümlerinin yüzde 99'u geliflmekte olan ülkelerde meydana geliyor. Afrika ile Asya'daki anne ölümleri ise bu toplamda yüzde 90 paya sahip. Raporda, 2000 y›l›nda meydana anne ölümlerinin üçte ikisinin dünyan›n en yoksul 13 ülkesinde görüldü¤ü, ayn› y›lda bütün anne ölümlerinin dörtte birinin Hindistan'da meydana geldi¤i an›msat›ld›.

bütün do¤umlara e¤itilmifl görevlilerin efllik etmesi ve komplikasyonlar karfl›s›nda acil do¤um bak›m yard›mlar›n›n sa¤lanmas›d›r.' (...) Anne ölüm oranlar› aç›s›ndan Türkiye'de de durum vahim. Türkiye'de her y›l ortalama 2 bin 500 kad›n anne olmak isterken ölüyor. Anne ölüm oran› ‹rlanda'da yüz binde 4, ‹talya, Fransa ve ‹spanya'da yüz binde 5, Türkiye'de ise yüz binde 49,2."32 Türkiye'nin, kad›nla iliflkili tüm konularda oldu¤u gibi33

31


SAYI

9

kad›na yönelik fliddet verilerinde de "bafla güreflti¤i" bilinmeyen bir fley de¤il.34

n›n çap› geniflledikçe, kad›n›n kiflilik ve bedenine yönelik "hiçlefltirme" de çap› geniflleyerek süregidecektir...

Nitekim son olarak Sabanc› Üniversitesi'nden Ayfle Gül Alt›nay ile Bo¤aziçi Üniversitesi'nden Yeflim Arat, 18 ay süren araflt›rmayla kad›na yönelik fliddetin boyutlar›n› ortaya koydular. Türkiye'de her üç kad›ndan birinin ailesi içerisinde fliddet gördü¤ünü ortaya koyan araflt›rman›n sonuçlar› flöyle:

Marxizm’siz olur mu?

"E¤itim düzeyi artt›kça fiziksel fliddet gördü¤ünü söyleyen kad›nlar›n oran› genel e¤ilim olarak azalmaktad›r. (Okuma yazma bilmeyenlerde fliddete maruz kalma yüzde 43, yüksekö¤renim görmüfl olanlarda yüzde 12. Üniversite mezunu alt› erkekten biri kad›na fliddet uyguluyor!) Aile içi fliddet kentlerde yo¤unlaflmaktad›r. Cinsel zorlama ve fliddete u¤rayan kad›nlar›n yüzde 67'si ayn› zamanda fliddete de maruz kalmaktalar. Gelir düzeyi yükseldikçe fliddet azalmakta, buna karfl›l›k kad›nlar›n aileye kocalar›ndan daha çok gelir getirmesi, fliddet riskini art›rmaktad›r." Araflt›rmaya göre kad›nlara yönelik aile içi fliddetin nedenleriyse, flöyle s›ralanmakta: "‹taatsizlik (yüzde 13), ekonomik sorunlar (yüzde 14), geçimsizlik (yüzde 6), psikolojik sorunlar (yüzde 9) erkeklik gösterisi, güçsüzlük ya da acizlik nedeniyle üstünlük sa¤lama (yüzde 27)."35 Hat›rlayacaks›n›z; yukar›da bir yerde "Neo-liberal kapitalizm, ülkemizde oldu¤u gibi küresel ölçekte de kad›n eme¤ini de¤ersizlefltirmektedir. Emek cephesi zay›flad›kça, kad›n eme¤i üzerindeki sömürünün ve "vas›flas›zlaflma"n›n süregidece¤i öngörülmelidir," demifltim. ‹zninizle buna ikinci saptamam› da ekleyeyim.

32

Neo-liberal kapitalizmin küresel ölçekte yol açt›¤› ve "sürdürülemezlefltird i ¤ i " yoksullaflma-

Marx ile Engels, kad›nlar›n ikincil konumunun nedenlerini üretim ve mülkiyet iliflkileri içerisinde aramak gerekti¤ini va'zetmifllerdi bize; neo-liberalizm, onlar› bir kez daha do¤ruluyor. Çünkü kad›nlar›n toplumsal kurtuluflu, öncelikle konumlar›n›n düzeltilmesine yönelik toplumsal kaynaklar›n tahsisini gerektirmektedir: Kad›n e¤itimi, istihdam›, sa¤l›¤›, kad›na iliflkin toplumsal/kültürel de¤erlerin dönüfltürülmesi, kad›nlar›n siyasete kat›l›m›, çocuk ve yafll›lar›n bak›m yükünün kad›nlar›n s›rt›ndan al›nmas›, kad›nlara yönelik fliddetin engellenmesi... bunlar›n tümü, toplumun kaynaklar›n›n36 kad›nlar lehine kullan›m›n› gerektiren sorunlar. Oysa bilindi¤i üzere neo-liberal kapitalizm, b›rak›n kad›nlar lehine yeni kaynak yaratmay›, mevcutlar› dahi çokuluslu flirketlere yöneltme do¤rultusunda s›n›r tan›mayan bir itim anlam›na geliyor. Kad›n(lar)›n küresel kapitalizm aç›s›ndan yaln›zca iki anlam› var: alt katmanlarda ucuz, örgütsüz, azla yetinen, uysal emekçiler olmalar›, yafll› ve çocuklar›n bak›m›n›, ev ifllerini itirazs›zca üstlenip sa¤l›k, e¤itim vb. sektörlerdeki kesintilerin, emekçilerin daha fazla yoksullaflmas›n›n flokunu massetmeleri; orta ve üst kesimlerdeyse tüketmeleri, daha çok tüketmeleri37... Böylelikle günümüz kapitalizminin dünyas›, kad›nlar aç›s›ndan, bir yanda 'dikifl makinelerinde günde 8-12 saat, taburelerde oturarak çal›flma; fleflerin sistemli kontrolü ve afla¤›lanmalar›na maruz kalma; günde iki kez tuvalete gidebilme; dikifl tozlar› nedeniyle nefes alma güçlü¤ü çekme; birbiri pefli s›ra düflük yapma; sistemli cinsel tacize u¤rama ve hamile kal›nca iflten ç›kar›lma'; di¤er yanda ise mücev-


herler, rujlar, rimeller, k›r›fl›k gidericiler, flampuanlar, el, saç kremleri, ojeler, deterjanlar, parlat›c›lar, kireç önleyiciler, pedler, perdeler, koltuk tak›mlar›, baza ve nevresimler, bebek bezleri, mamalar, leke sökücüler, margarinler, bitkisel ya¤lar, bulyonlar, kremalar, pastalar, diyet ürünleri, selülit gidericiler, masaj aletleri...vb. vb.den oluflan bir "çöp y›¤›n›"... Bütün bunlar› duyup, bilip de, -Marksist- topyekûn bir kurtulufl perspektifinin d›fl›nda bir "Kad›n Özgürlü¤ü" tasarlamak mümkün mü? D‹PNOTLAR:

1 Kald›raç Dergisi, No:87, Mart 2008... 2 Çin Atasözü. 3 Örne¤in Financial Times yazarlar›ndan John Thornhill, gazetesinin 28 Aral›k 2006 tarihli köflesinde soruyor: "Son küreselleflme dalgas› -ki pek çok bak›mdan Marx'›n içinde yaflad›¤› ça¤› an›msatmaktad›r- Marx'›n kapitalizm elefltirisine olan ilgide bir canlanmaya yol açm›flt›r. Nas›l oluyor da son zamanlarda yay›nlanan bir BM raporunun ortaya koydu¤u gibi dünyan›n yetiflkin nüfusunun yüzde 2'si global iktisadi varl›klar›n yüzde 50'sinden fazlas›na sahipken, dünyan›n en yoksul yüzde 50'si bu varl›klar›n sadece yüzde 1'ine sahip? Sermayeyi Das Kapital olmadan nas›l anlayabiliriz?" (John Thornhill, Financial Times, 28 Aral›k 2006). 4 Bu elefltirilerin bir derlemesi için bkz. A. Catherine MacKinnon, "Feminism, Marxism, Method and the State: An Agenda for Theory", Signs, 8: 635-658, 1983. 5 Aktaran: Jean Freville, "Önsöz", Kad›n ve Marksizm, Öncü Kitabevi, ‹stanbul, 1975, s.27. 6 "Koca ile kar› birdir ve bu bir, kocad›r." (Blackstone). 7 Nicole Arnaud-Duc, "Hukukun Çeliflkileri", Kad›nlar›n Tarihi, Devrimden Dünya Savafl›na, Feminizmin Ortaya Ç›k›fl›, c. IV, (der.: G. Duby, M. Perrot), Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›, 2005, s.97 - 104. 8 "Önsöz", Kad›n ve Marksizm, Öncü Kitabevi, ‹stanbul, 1975, ss.32-33. 9 K. Marx, F. Engels, Kutsal Aile ya da Elefltirel Elefltirinin Elefltirisi, Sol Yay›nlar›, Ankara, 1976, s.292. 10 K. Marx, F. Engels, "Manifesto of the Communist Party", Selected Works, c. 1, Progress Publishers, Moskova, 1977, s.124. 11 K. Marx, F. Engels, Alman ‹deolojisi, Sosyal Yay›nlar, ‹stanbul, 1968. 12 K. Marx, Ekonomik ve Felsefî Yaz›lar, 1844. 13 K. Marx, Kapital, I: XXIII. 14 K. Marx, Kapital, I: XXIII. 15 K. Marx, Kapital, I: XXIII. 16 F. Engels, AÖMDK. 17 F. Engels, AÖMDK.

18 Konunun ayr›nt›l› tart›flmas› için bkz. S.Özbudun ve C. Sar›, "Erkekler Kad›nlar› Sömürüyorlar m›?", S.Özbudun, C. Sar›, T. Demirer, Küreselleflme, Kad›n ve Yeni Ataerki, Ütopya Yay›nevi, Ankara, 2007. 19 C. Meillassoux, Femmes, greniers et capitaux, Maspero, Paris: 1975.

SAYI

9

20 Avc›-toplay›c› tak›mlara bir örnek olarak !Kung'lar aras›ndan derlenmifl bir yaflam öyküsü için bkz. M. Shostak, Nisa: Bir !Kung Kad›n›n›n Yaflam› ve Sözleri, Epsilon Yay›nc›l›k, ‹stanbul: 2003. Çal›flma, özellikle toplay›c›-avc› tak›mlarda kad›nlar›n konumu, kad›n-erkek iliflkileri konusunda ayd›nlat›c› içgörüler sunmakta. Ne ki, yukar›da söylenenler, "tüm" toplay›c›-avc›larda böylesi bir serbestli¤in bulundu¤u biçiminde yorumlanmamal›. Aaby'nin isabetli olarak belirtti¤i gibi, örne¤in, toplay›c›-avc› olan Avustralya aborijinleri "geliflkin bir kad›n mübadelesi sisteminin yan›s›ra, jerontokratik çokefllilik sergilemekteydiler." (bkz. P. Aaby, "Engels and Women", Critique of Anthropology, 1977: 9&10, s.40.) Tabii, Avustralya aborijin topluluklar›ndan baz›lar›nda belirgin olan jerontokrasinin, beyazlarla temas›n bir getirisi oldu¤u yolundaki ihtiyat pay› da gözard› edilmemeli... 21 "Tarihte kendini gösteren ilk s›n›f çat›flmas›, erkekle kad›n aras›ndaki uzlaflmaz karfl›tl›¤›n kar›-koca evlili¤i içindeki geliflmesiyle ve ilk s›n›f bask›s› da difli cinsin eril cins taraf›ndan bask› alt›na al›nmas›yla düflümdeflti. Kar›-koca evlili¤i büyük bir tarihsel ilerlemedir; ama ayn› zamanda kölelik ve özel mülkiyetin yan› s›ra günümüze kadar ve baz›lar›n›n gönenç ve geliflmesi baz›lar›n›n da ac› ve gerilemesiyle elde edildi¤ine göre her ilerlemenin görece bir gerileme oldu¤u a盤a ç›kar." (F. Engels, Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, Sol Yay., çev: Kenan Somer, 2002.) 22 Tabii bu da kapitalizmin "eski" bir hikâyesi. Marx, Kapital'de Lord Ashley'in "On Saatlik ‹flgünü" söylevinden (1844) flu al›nt›y› yap›yor: "Fabrikatör M. E. makineyle ilgili ifllerde yaln›zca kad›nlar› kulland›¤›n› belirtti; bu bey, evli kad›nlar›, özellikle kalabal›k ailelerde evli kad›nlar› tercih eder; zira evli kad›nlar bekârlardan daha dikkatli olurlar ve daha disiplinli çal›fl›rlar, üstelik geçim araçlar›n› sa¤lamak için tükenene dek çal›flmaya mecburdurlar. Böylece kad›n› en iyi tan›mlayan faziletler onun zarar›na çal›fl›rlar. Kad›n›n tabiat›nda ahlâk ve yumuflakl›k gibi ne varsa sefalet ve köleli¤in arac› olurlar." (Kapital, I: XXIII). 23 Lale Bak›rezen-Necla Akgökçe, "Kad›n Eme¤inin Küresel Sömürüsü", Radikal ‹ki, 28 Ekim 2007, s.8. 24 Lale Bak›rezen-Necla Akgökçe, "Kad›n Eme¤inin Küresel Sömürüsü", Radikal ‹ki, 28 Ekim 2007, s.8. 25 "Kad›nlar çal›flabilir yafltaki nüfusun yüzde 50.5'ini oluflturmas›na ra¤men, ifl bulma ümidinin kaybolmas› iflgücüne kat›l›m› sürekli düflürüyor. AB ülkeleri içinde kad›n istihdam oran›n›n en düflük oldu¤u ülkeler aras›nda yer alan Türkiye'de, çal›flabilir yafltaki nüfusun yüzde 50.5'ini oluflturan kad›nlar›n ancak dörtte biri istihdam ediliyor. ‹flgücünün yüzde 35.4'ünü oluflturan kad›nlar›n ancak yüzde 24.9'u iflgücüne kat›l›rken, erkeklerin iflgücüne kat›l›m oran› yüzde 71.5 düzeyinde bulunuyor. Türkiye ‹statistik Kurumu (TÜ‹K) ve Devlet Planlama Teflkilat› (DPT) verilerinden yap›lan derlemeye göre, iflgücü d›fl›nda olan kad›nlar›n yüzde 47.5'i

33


SAYI

9

yani yar›s›na yak›n› ev iflleriyle u¤raflanlardan olufluyor. ‹flgücü d›fl›ndaki kad›nlar›n yüzde 35.4'ü 15-29 yafl aral›¤›nda bulunuyor. Ekonomide tar›m sektörünün pay›n›n sürekli azal›fl›n›n sonucu olarak kad›nlar›n iflgücünden çekilmesi, kad›nlar›n iflgücüne kat›lma oran›n› düflürüyor. Tar›m sektöründen ayr›lan kad›n iflgücü niteliksiz ve iflgücü arz› anlam›nda iflgücü piyasas›n›n artan gerekliliklerini karfl›layam›yor. Bu kad›nlar ifl bulma ümitlerini kaybediyor ve iflgücü piyasas›ndan çekiliyor. Kentsel alanlarda s›n›rl› çocuk ve yafll› bak›m› hizmetleri de kad›nlar›n iflgücüne kat›lmalar›n›n önünde bir engel olarak duruyor. ("Kad›nlar ‹flgücünden Çekiliyor", Cumhuriyet, 5 Kas›m 2007, s.13.) Ve T‹SK taraf›ndan yap›lan bir araflt›rmaya göre, "OECD'ye üye ve aday 30 ülke aras›nda ö¤renim görmeyen, istihdam edilmeyen ve ifl aramayan genç k›zlar›n ça¤ nüfusuna oran›n›n aç›k arayla en yüksek Türkiye'de oldu¤u ortaya konuldu. Türkiye'de 15 - 29 yafl grubu k›zlar›n yaklafl›k yüzde 60'›, 25 - 29 yafl grubundakilerin ise yüzde 66's› hem e¤itimin hem de istihdam›n d›fl›nda." ("K›zlar Evlerinde Oturuyor", Cumhuriyet, 6 fiubat 2008, s.13.) 26 "Kad›nlar 'eve' çekildi", Cumhuriyet, 23 fiubat 2008, s.4. 27 "Ne Kay›t Var ne de Güvence", Cumhuriyet, 18 fiubat 2008, s.13. 28 Ayfle Kad›o¤lu, "Kad›nlar ve Siyaset", Radikal ‹ki, 17 fiubat 2008, s.1-4. 29 "100 Güçlü Kad›n Aras›nda 2 Türk", Cumhuriyet, 1 Eylül 2007, s.13.

34

30 Ve buna ekleyelim: "Irak'ta ABD iflgalinin bedelini en a¤›r ödeyenlerin bafl›nda gelen kad›nlar, fliddet döngüsü içinde bir baflka fliddetin de kurban› oluyor. Kuzey Irak Kürt yönetimine ba¤l› Süleymaniye kentinde morgda onlarca kad›n yat›yor. Birkaç› silahla vurulmufl ya da bo¤ulmufl, ço¤uysa yak›lm›fl. Ölüm nedenleri çat›flma de¤il, resmi belgelere kaza diye geçiriliyor, ama asl›nda 'namus cinayeti'. Sadece Süleymaniye'de 2006 y›l›nda 400 kad›n yak›lm›fl. Bunlar›n cesetlerine sahip ç›kan olmam›fl. Irakl› kad›nlara yönelik fliddetle mücadele için kurulan Asude örgütünün yöneticisi Han›m Rahim Latif, durumun giderek kötüye gitti¤ini, yakarak öldürmelerin artt›¤›n›, elektrik kesintilerinden ötürü her evde benzin bulundu¤unu, ama çok az ölümün kazara oldu¤unu, yan›klar›n biçimi ve çap›n›n kas›tl› yap›ld›¤›n› gösterdi¤ini söylüyor: 'Pek çok vakada kad›n ya zinayla ya da evlilik öncesinde iliflki kurmakla yahut ailesinin istemedi¤i bir evlilik yapmakla suçlan›yor. Kocas›, erkek kardefli ya da baflka bir akrabas› namuslar›n› korumak için kad›n› öldürüyor. E¤er adam yoksulsa tutuklan›yor, önemli biriyse dokunulmuyor. Pek çok vaka ise sakl› tutuluyor. Kad›n›n cesedi kilometrelerce uza¤a at›l›yor, bulundu¤unda ailesi 'Bizim k›z›m›z yok' diyor.' (...) Irak'ta art›k kad›n yan›nda erkek efllikçi olmadan sokakta dolaflam›yor. Zira devlete ba¤l› olanlar dahil her silahl› grup ayn› zamanda tecavüzcü. Ve Irak çap›nda daha önce görülmemifl say›da çok kad›n öldürülüyor. BM'nin Irak'taki yard›m misyonu (UNAMI) ekimde Kürt bölgesinde namus cinayetlerinin endifle verici boyutta artt›¤›n›, 2007'nin ilk yar›s›nda 255 kad›n›n öldürüldü¤ünü, bunlar›n dörtte üçünün yak›ld›¤›n› rapor etti. (...) BM'nin soruflturmas›nda Irakl› doktorlardan Kürt yönetimi insan haklar› bakan› Yusuf Aziz'e kadar herkes kad›nlar›n kendilerini yakt›¤›n› savundu. Örgütler ise, kendileri yapt›larsa bile buna zorland›klar›n› düflünüyor. " Latif'in Kerkük'te bir erke¤e neden k›z kardeflini öldür-

mek istedi¤ini sordu¤unda, ald›¤› yan›t ise, çok çarp›c›: "Çünkü art›k Irak'ta demokrasi var!" ("Kürtler Namus ‹çin Kad›nlar› Yak›yor", Radikal, 14 Aral›k 2007, s.9.) 31 Ayfle Baziki, "Kad›nlara Yönelik fiiddete Karfl› Uluslararas› Mücadele Günü", Ürün Dergisi, No: 23, Ocak-fiubat 2008, s.102103. 32 "Siz Bu Haberi Okurken ‹ki Kad›n Ölecek!", Radikal, 29 Haziran 2007, s.4. 33 "Dünya Ekonomi Forumu'nun (DEF) 2007 Küresel Cinsiyet Eflitsizli¤i raporunda, ‹slâm ülkelerinde kad›nlar›n ifl sahibi olmak, eflit ücret almak, e¤itime eriflim ve siyasete kat›lmak için dünyan›n di¤er ülkelerindeki kad›nlardan daha çok mücadele etmesi gerekti¤i ortaya konuldu. Raporda ele al›nan bir ölçüt de sa¤l›k oldu. DEF'in Birleflmifl Milletler Çal›flma Örgütü, BM Kalk›nma Program› ve Dünya Sa¤l›k Örgütü verilerine dayanarak 128 ülkede yürüttü¤ü çal›flmalar sonucunda dün yay›mlad›¤› raporda, geçen y›l 115 ülke aras›nda 105. s›rada yer alan Türkiye'nin, 121. s›raya geriledi¤i görüldü. Raporda, Avrupa ülkeleriyle birlikte ele al›nan Türkiye, de¤erlendirmenin yap›ld›¤› 4 ölçütte de, Avrupa'daki en kötü ülkenin bile çok gerisinde kald›. ‹skandinav ülkeleri, önceki y›llarda oldu¤u gibi listenin ilk s›ras›nda yer al›rken listenin ortalar›ndaki eski Sovyet ülkelerinden Azerbaycan ve K›rg›zistan d›fl›nda, Müslümanlar›n ço¤unlu¤u oluflturdu¤u Ortado¤u ülkelerinin hemen hemen tümü listenin son s›ralar›nda kald›." ("Türkiye Listenin Sonunda", Cumhuriyet, 9 Kas›m 2007, s.10.) Ya da: "2007 Küresel Toplumsal Cinsiyet Eflitsizli¤i Endeksi'nde ülkemiz, ne yaz›k ki kad›nlar›n ekonomik kat›l›m› ve yararland›klar› imkânlarda 118. s›rada. Eflit ifle eflit ücret konusunda dünyada 47. s›raday›z ve kad›nlar›n ekonomik geliri dikkate al›nd›¤›nda 109. s›rada yer al›yoruz." (Yusuf Engin, "fiiddet Kad›n›n ‹radesini Elinden Al›yor", Radikal, 27 Kas›m 2007, s.11.) 34 "E¤itim-Sen Diyarbak›r fiube Sekreteri Hafize ‹pek, sendika binas›nda düzenledi¤i bas›n toplant›s›nda Türkiye'de geçen y›l 72 bin 643 kad›n›n fliddet içerikli sald›r›lara maruz kald›¤›n›, bu kad›nlardan 842'sinin cinayete kurban gitti¤ini, 9 bin 317'sinin de yaraland›¤›n› belirtti. 466 kad›n›n intihar etti¤ini vurgulayan ‹pek, 5 bin 852 kad›n›n da intihar girifliminde bulundu¤unu ifade etti. Aile içi fliddete maruz kalan kad›n say›s›n›n 14 bin 989 oldu¤unu anlatan ‹pek, 1113 kad›n›n tecavüze u¤rad›¤›n›, 380 kad›n›n ise "sat›ld›¤›" n› söyledi. Yap›lan araflt›rmalara göre tüm taciz olaylar›n›n yüzde 46's›n›n iflyerinde gerçekleflti¤ine de¤inen ‹pek, bunlar›n da yüzde 8'inin ölümle sonuçland›¤›na iflaret etti." ("fiiddetsiz Günleri Yok", Cumhuriyet, 24 Kas›m 2007, s.3.) 35 Derya Sazak, "Kad›na fiiddet", Milliyet, 9 Aral›k 2007, s.23. 36 Burada "kaynak" derken yaln›zca paray› de¤il, ayn› zamanda bilgi, araflt›rma, çaba, enerji, planlama vb. etkinlikleri de kast ediyorum. 37 Size bir öneri: Herhangi bir TV program› boyunca yay›nlanan reklamlarda amatör bir istatistik çal›flmas› yap›n. Reklamlar›n yüzde 90 kadar›n›n kad›nlara (ve dahi çocuklara) yönelik oldu¤unu göreceksiniz. Ve geçerken bir not: Kad›nlara yönelik reklamlar› izlerken onlar›n tek derdinin yafllanmak, yafll› görünmek oldu¤u zehab›na kap›l›yor insan!


SAYI

9

NOVAMED’‹N KARARLILI⁄I

DESA’DA DA SÜRÜYOR!

lkemizde, iflçi haklar› gasp› ve emek sömürüsü her geçen gün daha da artarak devam ediyor. En demokratik haklardan birisi olan sendikalaflma hakk›, bugün suçmufl gibi karfl›m›za ç›k›yor. Bu hakk› kullanan iflçiler, ilk f›rsatta çeflitli gerekçelerle ifllerinden ediliyor, bin bir bask›yla karfl› karfl›ya kal›yorlar. Son olarak da Desa’da iflçiler daha iyi çal›flma koflullar›, daha iyi ücret için sendikal› oldular. Ve iflçiler en demokratik haklar› olan sendikalaflma haklar›n› kulland›klar› için çeflitli gerekçelerle iflten at›ld›lar.

Ü

Evet, Desa üç tane fabrikas› olan 1200 iflçi çal›flt›ran, Çorlu’da, Düzce’de ve Sefaköy’de faaliyet gösteren uluslararas› markalara üretim yapan bir firma. Desa, bu markalarla davran›fl kurallar›n›n alt›na imza atm›fl. Bu davran›fl kurallar›n›n bir maddesi de “örgütlenme özgürlü¤ü ve toplu pazarl›k hakk›na sayg› göstermek.” Desa Uluslararas› Sosyal ve Etik Standartlara uyma kural›n›n alt›na imza atm›fl olmas›na ra¤men uymuyor. Çal›flanlar insanl›k d›fl› koflullarda çal›flt›r›l›yor. Genellikle iflçiler asgari ücretle çal›flt›r›l›yor. Keyfi zam uygulamalar› yap›l›yor. Desa’da çal›flma saatleri haftada 6 gün, ancak iflçilerin ço¤unlu¤u pazar günleri de fazla mesai

ad› alt›nda çal›flt›r›lmakta. Günlük çal›flma saatleri 10 saat. Fakat Desa patronuna bu da yetmiyor! ‹flçiler ne zaman bitece¤i belli olmayan ve sabahlara kadar sürebilen fazla mesaiye mecbur b›rak›l›yor. Sabahlamaya kalan iflçiler, ertesi gün normal mesailerini tamamlamak zorunda. Fazla mesai ücretleri ödenmiyor. Fazla mesaiye itiraz eden iflçiler iflten at›lmakla tehdit ediliyor. ‹flçiler ölüm, do¤um, hastal›k, hamilelik gibi durumlarda izin almakta zorlan›yor. “Cenazeyi sen mi kald›racaks›n, baflkas› yok mu?”gibi cevaplarla karfl›lafl›rken, hasta olan iflçilere “bir fley olmaz düflersen serumu biz takar›z” denebiliyor. 3 fabrikas›nda 500’e yak›n kad›n iflçi çal›flmas›na ra¤men hiçbirinde emzirme odas› ve krefl yok. Bebe¤i olan kad›nlar emzirmek için günde iki kez evlerine yürüyerek gidip geliyor. Krefl olmad›¤›ndan kad›nlar çocuklara bakmak için ifli b›rakmakla karfl› karfl›ya kalabiliyor. ‹fl sa¤l›¤› ve güvenli¤i tedbirleri uygulanm›yor. ‹flçiler ayak a¤r›lar›, bel a¤r›lar›, varis, nefes darl›¤› gibi sa¤l›k sorunlar› yafl›yor. Sefaköy fabrikas›nda üretim alanlar›nda havaland›rma yok ve iflçiler üretim s›ras›nda kullan›lan kimyasallar›n etkisine maruz kalmaktad›r. ‹fl-

35


SAYI

9

yerlerinde verilen yemekler kötü, tuvaletler yetersiz ve çal›flma süresinde belli saatler d›fl›nda kapal› tutulmakta ve insan sa¤l›¤›n› tehdit edecek boyutta kirli. ‹çme sular› kalitesiz. Düzce’de iflçiler tuvaletin lavabolar›ndan yerlerde gezen hortumlarla doldurulan sular› içmek zorunda b›rak›l›yor. Çal›flanlar onur k›r›c› davran›fl ve hakaretlere maruz kal›yor. Çorlu tabakhanesinde iflçiler sigortas›z çal›flt›r›l›yor. Çal›flma koflullar›n›n düzelmesi, daha insanca koflullarda ve daha iyi bir ücretle çal›flabilmek için Düzce fabrikas›nda çal›flan iflçiler nisan ay› içerisinde Deri-ifl’e üye olmaya bafllad›. ‹flveren iflçilerin sendika üyesi olduklar›n› ö¤renince, 29 Nisan tarihinden itibaren iflçi ç›karmaya bafllad› ve 41 iflçi iflten at›ld›. Ç›kar›lan iflçiler 29 Nisan 2008’ den bugüne Desa’n›n Düzce’deki fabrikas›n›n önünde beklemektedir. Sefaköy’de de, evinde sendi-

ka örgütleme toplant›lar› yapan Emine Arslan, kötü ifl ç›kard›¤› bahanesiyle 3 Temmuz 2008’de iflten ç›kart›ld›. 8 y›ll›k Desa çal›flan› olan Emine Arslan’a k›dem ihbar tazminat›, izin ücretleri ve çal›flm›fl oldu¤u haziran ay›n›n maafl› ve 144 saat mesai ücreti ödenmeden ifl akdi feshedildi. 3 Temmuz’dan bugüne fabrika önünde direnifli devam ediyor. Emine Arslan direniflinde polis bask›s›, takipler, tehditler, cezalar vb. birçok bask›ya maruz kalm›fl; ancak tek bafl›na da olsa, tüm bask› ve sindirme çabalar›na karfl›n kararl›l›kla direniflini sürdürüyor.

36

1 Kas›m’da yani Emine’nin direniflinin 122. gününde gereklefltirdi¤imiz ziyarette onunla sohbet etme f›rsat› yakalad›k. Bizlerle yaflad›¤› direnifl sürecini paylaflt›.

Türküler ve marfllar eflli¤inde yan›ndan ayr›l›rken yüzündeki kararl›l›k ve inanç, bize bir kez daha eme¤imize sahip ç›kma mücadelesinin önemini ve kad›nda yaratt›¤› gücü gösterdi. fiimdi sözü o gün yapt›¤›m›z sohbet çerçevesinde Emine Arslan’a b›rak›yoruz: “Direniflimizin as›l amac›, içerideki kötü flartlar›n de¤iflmesi için sendikal› olmam. Sendikal› olunca da içerdeki ifl arkadafllar›mla sendikal faaliyet için evimde bulufluyorduk. Bütün suçum günah›m bu zaten. Sen misin bunu yapan? ‹lk önce beni koydular kap›ya. Bir insan 36 saat çal›flabilir mi? Biz 36 saat çal›fl›yorduk. Eve gitti¤imizde hiçbir yerimiz tutmuyor. Ayakta duram›yoruz, dufl almaya halimiz kalm›yordu. Bize en az 150 saat mesai yapt›r›rken, önümüze gelen

dokümanda, mesai saati 10 saati geçmiyordu. 6 saat, 7 saat, 8 saat, 10 saat imzalatt›r›yorlar. Ben o kadar mesai yapm›fl›m, sen benimkisini niye bana imzalatm›yorsun? Ne yapt›ysam onu imzalat. Bir de denetçiler geldi¤inde bize, ‘Onlara mesai yap›yoruz demeyin, sabahlama kal›yoruz hiç demeyin’ diyorlard›. Son dönemlerde baliyi saklat›yorlard› bize. Onlar› saklatana kadar onlardan korunacak bir fley ver bize. Yani bu deri ifli sonuçta, vebali onlar›n boynuna. Bir de iflte hastalan›nca eve gidememe, bir iflini yapamama gibi sorunlar yafl›yorduk. Her ifli yap›yoruz biz burada. Adam›n iflini de biz yap›yorduk, her fleye koflturuyorduk.


Yani ustabaflç›lar›n hakaretli konuflmalar› ve daha birçok sebep bizi sendikal› olmaya itti. Sendikal› oldu¤umu duyunca da, ilk önce beni koydu kap›ya. Kap›ya koyma sebepleri de flu: ‘Astarda sökük geçiyorsun, bunu görmedin mi?’. Görmemem mümkün de¤il! Bunu mahsus yapt›klar› belli zaten. O mal pakete de gitmiyor. Di¤er tamirini, koltuk alt› tamirini, yazm›fl›m; ama bu ete¤in astar› sökük, bunu görmedim mi! Peflinden yaka tasmas› konusu. (Deride yaka k›sm›nda tasma olur.) ‘Bunu görmedin mi’ dedi. ‘Gördüm ama bunu siz bize geçirin biz ütüde düzeltiriz, diyordunuz. Onun için de¤ifltirmedim.’. Bu flekilde cevap verince de, ‘bir üstüne karfl› geldi, cevap verdi’ oldu. Daha sonra beni Hamdi Bey’in, ‹nsan Kaynaklar›’n›n, yan›na ça¤›rd›lar. ‹ki tane fley vermiflti bana, ihtar var imzala, savunman› yaz, imzala! Biliyorsunuz, biz iflçiler, imza olay›ndan korkar›z. ‹mzalamad›m. Bu hatalar› ben yapmad›m, dedim. Ayn› fleyleri Hamdi Bey’e de anlatt›m, anlar belki dedim. Öyle de böyle de akflam oldu. Daha Hamdi Bey’in yan›na gitmeden Tekin Bey, beni insanlar›n, arkadafllar›m›n aras›ndan ç›kard›, yemekhaneye götürdü. Yemekhanede a¤za al›nmayacak, küfürlü bir flekilde konufltu. Ondan sonra, beraber içeri gidiyorduk ki, ben çal›flma alan›ma giderken O, geri döndü. Hamdi Bey’in yan›na gitmifl tekrar. Bu sefer beni yine ça¤›rd›lar ve ben kabul etmedim yine hiçbirini. Hamdi Bey de ‘O zaman art›k çal›flamayaca¤›z seninle’ deyince, peki dedim, 8 senelik hakk›m! Ne veriyorsunuz bana? Ayl›¤›m duruyor, mesailerim duruyor, senelik iznim duruyor… Bunun üzerine ‘Maalesef! Desa’n›n tazminat verdi¤i görülmüfl mü?’ dedi. Ondan sonra eve gittim ben. Ertesi gün, 3 Temmuz’da, sendikam arad›. Dedi ki ‘ Abla iflten ç›karm›fllar. Ne gerekçeyle? Fabrikaya gidip onlarla beraber görüflelim.” Beraber gittik, onu almad›lar, beni ald›lar içeri. Verdikleri ka¤›tlar› imzalatmaya çal›flt›lar. ‘‹mzalam›yorum’ dedim. ‘Çal›flmak istiyorum, bana iflbafl› veriyor musunuz?’ dedim. ‘Yok, vermiyorum’ dedi. ‘Peki, paralar›m› veriyor musun, haklar›m› veriyor musun? ‘ Yok!’ dedi. ‘O zaman haklar›m› alana kadar, içeri girene kadar, sendikamla birlikte kap›n›n önünde beklemeye devam edece¤im’ dedim ve ç›kt›m. Ç›kt›ktan befl dakika sonra tekrar arad›lar ve akflam bittikten sonra tekrar görüflelim, flimdi iflbafl›, dediler. Ama bekledim, o gün ça¤›ran olmad› beni. O gün durduk, ertesi gün akflam durduk. Bu sefer telefon telefon üzerine ( o an sendikam yan›m›zda yoktu, biz de eve gitmifltik), gelin anlaflal›m diye.

Eflim, k›z›m ve ben geldik. Bana haklar›m› veriyor, tazminat›m› veriyor, mesailerimi filan, her fleyimi veriyor. Ama bana etmifl oldu¤u bir tehdit var. ‘ Bugün sen git, yar›n öbürkülerle de görüflece¤im’ dedi¤i için, ben o teklifi alamad›m. Çünkü içerdeki arkadafllar›ma ihanet etmifl olurdum. Sendikama ihanet etmifl olurdum. O insanlar›n kaç›n› kendi evime götürdüm. Ben üye yapt›m. Bana ‘yaz›klar olsun’ demezler mi? Vicdan›m kabul etmedi, alamad›m. O gün dedim, verseydiniz, ertesi gün sabah verseydiniz, o psikolojiyle ben alm›flt›m. Bu saatten sonra alm›yorum, dedim. Ben arkadafllar›m için, di¤er s›n›f arkadafllar›m için bekleyece¤im, dedim. Zaten mahkemeye de baflvurmufltuk.

SAYI

9

O gün bugündür bekliyorum. Peflinden gözalt›lar bafllad›, kald›r›m cezalar› bafllad›. Polis her gün geliyor. Son dönemde de, yurtd›fl›ndan yabanc›lar geldikten sonra, tekrar bask›lar bafllad›. Bu bask›lar›n peflinden, bana tekrar para teklifi geldi. 8 milyar, bu sefer 30 milyara ç›kt›. Ama bunun karfl›l›¤›nda ne diyecekmiflim ben? Diyecekmiflim ki, benim ç›k›fl nedenim sendikal nedenden dolay› de¤il, sendika beni kullan›yor, diyecekmiflim. Kesinlikle, beni ipe de taksalar, ben bu kelimeyi hiçbir yerde kullanmam. Ben onlara flu teklifi götürdüm: ‘Madem siz beni çok düflünüyordunuz. Bu iflin sonunu Musa baflkanla çözelim. Musa baflkan› da ça¤›ral›m, ‘Tamam abla, anlaflal›m.’ derse gideriz notere, bir imza veririm, istifa ederim, olur biter’ dedim. Oradakiler de bana, ne dedi biliyor musunuz: ‘Sen ne çok uyan›k bir kad›ns›n, ne çok fley biliyorsun. Senin dedi, çoluk çocu¤un var. Beni yakarsan ben de seni yakar›m. Ondan sonra, yar›n, pazartesi günü de, seni flu dozerlerin yan›ndan ( fabrikan›n ilerisi) geçirmeyece¤im. Pefline elli kifli de gelse, etraf›na yüz kifli de gelse kafalar›n› k›rd›raca¤›m.’ dedi ve çekti gitti. Peflinden benim dedi¤im kelime flu oldu sadece: ‘8 senedir siz çal›flmad›n›z köle gibi, ben çal›flt›m. Gelicem dedim, k›rd›r›n.’ Ve ertesi gün çocu¤uma yap›fl›ld›. Bilmiyorum, gözda¤› olarak düflünüyorum bunu, beni y›ld›rmak için. Beni çok düflünen birisi gibi görünüyor ama hiç de beni düflünmüyor. Bunca insan›n, sizlerin eme¤i var burada. Buradaki insanlar›n hepsi burada oturmuyor, nerelerden geliyor. Ben hepsine ihanet etmifl oluyorum, teklifini al›nca. Art› bir de kabul edince, adliyeye o flekilde dilekçe vericem. Paray› alacam, 30 milyar›, akflama bana kamyon getirecekler, ‹stanbul’u terkedecem! Niye terk ediyorum ben! Benim suçum ne! Kabul etmeyince de tehditler bafllad›, çocu¤uma yap›fl›ld›. Bilmiyorum yani, durum bu.”

37


KADINLAR ÖRGÜTLEN‹YOR: SAYI

9

“Anne Hareketleri”ne Genel Bir Bak›fl nnelik kurumu, feministlerin kuflkuyla yaklaflt›¤›, ço¤u zaman kad›n›n ezilmesinin nedenlerinden biri olarak görülen tart›flmal› bir aland›r. 70’lerde ilk kuflak feministler, kad›n›n erkekle eflit oldu¤unu, ancak do¤urganl›¤›n bu eflitlik durumunu kad›n›n aleyhine çevirdi¤ini savunmaktayd›. Onlara göre kad›n, biyolojik varoluflu nedeniyle ikincil konumdayd›. Kad›n, do¤um ve çocuk bak›m› gibi ifllerle meflgul oldu¤undan toplumsal yaflamda erkekler kadar aktif rol alam›yordu. Bu dönemde birçok feminist, kendi kiflisel yaflamlar›nda da, bir durufl olarak çocuk yapmama karar› ald›.

A

Kimlik politikalar›n›n yükselmesiyle birlikte, kad›na ve anneli¤e olan bak›fl da de¤iflti. Farkl› kültür ve kimliklerin özgürce ifade edilmesi yönünde geliflen sol, ayr› bir kimlik olarak “kad›n kimli¤i”ni de sahiplenmekteydi. Bu yeni yaklafl›m› bir öncekinden ay›ran ise, anneli¤i kad›nlar için bir engel de¤il bir avantaj olarak tan›mlamas›yd›. Do¤urganl›k, kad›nlar› anneli¤e özgü düflünme ve davran›fl biçimleriyle donatarak onlar› erkeklerden daha farkl›, daha bar›flsever ve daha insanc›l k›l›yordu. Kad›nlar bu yaklafl›mca biyolojik olarak “hayat veren” ve “yarat›c›” olarak kodland›klar›ndan, sosyal olarak da “verdi¤i yaflam›n savunuculu¤una soyunan” bir cins olarak sunulmaktayd›lar. Bu yaklafl›m adeta anneli¤i göklere ç›kart›yor, ona “tanr›sal” bir güç kazand›r›yordu.

38

‹lk bak›flta anneli¤in yüceltilmesi, kad›nlar için olumlu bir yerde duruyor gibi görünse de, esas›nda bu kavray›fl kad›n›n tarihsel ikincil rolünü pekifltirmektedir. ‹nsanl›k tarihi, içinde bar›fltan çok kan ve gözyafl›n› bar›nd›rmaktad›r ve kad›n› bar›flla efl anlaml› göstermek, kad›n›n tarihte hiç yer almad›¤›n›, adeta “yok” oldu¤unu söylemekle eflde¤erdir. Di¤er yandan kad›nlar›n “do¤alar› gere¤i” yaflam› savunduklar›n› söylemek, analizi “insan do¤as›”na ba¤lamaktad›r. Oysa Marksizm olgular› insan do¤as›yla de¤il, üretim iliflkileri ve tarihsel koflullarla aç›klama gayretindedir. Annenin “içgüdüsel olarak” çocu¤unu koruma e¤iliminde olup olmad›¤› flüphesiz bilim çevrelerince tart›fl›lmaktad›r. Ancak böyle bir e¤ilim olsa dahi, her annenin bar›flç›l oldu¤unu söylemek güçtür. fiayet öyle olsayd›, örne¤in Tansu Çiller ya da Condoleezza Rice da annelik güdüleri gere¤i dünya bar›fl› için didinen kad›nlar olurdu. Oysa bu iki kad›n da Türkiye’de ve dünyada gerçekle-

flen say›s›z katliama onay vermifl kiflilerdir. Anneli¤in yüceltilmesinin bir di¤er olumsuz yan›, kad›nlar›n cinsiyete dayal› iflbölümündeki kan›ksanm›fl konumunun devaml›l›¤›n› beraberinde getirmesidir. Çocu¤un anneden, annenin de çocu¤undan ayr› olamayaca¤›n›, annenin bir çocu¤u büyütüp e¤itebilecek yegâne kifli oldu¤unu savunmak, bir yandan annelik vas›flar›n›n önemine iflaret ederken di¤er yandan erkekleri çocuk bak›m› ve e¤itimindeki sorumluluktan kurtarmaktad›r. Örne¤in süt izninin kad›na bir ödül gibi verilmesinin alt›nda yatan mant›k budur: devlet nezdinde bir çocu¤un sorumlulu¤u öncelikle kad›na aittir. Bu alg›lay›fl, kad›n›n eve kapanmas›n›, kendini çocuk bak›m›na adamas›n› ve üretimden çekilmesini meflru k›lmaktad›r. Kad›nl›k ve annelik eflanlaml› hale getirilerek, her kad›n›n gelecekte anne olmas› gerekti¤i vurgulan›r. Bu yanl›fl bak›fl aç›s›, anneli¤in kutsal gö-


rünümüyle kad›n›n gözünü boyar ve anal›¤a düzdü¤ü methiyelerle kad›n› özel alana hapseder. Anneli¤e bak›fl›m›z, ilk bahsetti¤imiz “kad›n-erkek eflittir” yaklafl›m›yla, ikinci olarak bahsetti¤imiz “kad›n ve erkek farkl›d›r” yaklafl›m›n›n aras›nda bir dengede durmal›d›r. ‹lk olarak flunu kabullenmek gerekir: Kad›n ve erkek farkl›d›r. Ancak bu fark içinde güzellikleri bar›nd›ran

bir güçle harekete geçme olana¤›na sahip de¤ildirler. Tüm bu çeliflkileri göz önüne ald›¤›m›zda, anneli¤e karfl› duruflumuz ne olmal›d›r? Öncelikle biz kad›nlar, kad›nl›¤›m›zdan vazgeçerek de¤il, mücadele perspektifimize kad›nl›¤›m›z› dâhil ederek kendimizi konumland›rmal›y›z. Erkeklerle eflit olmay›, do¤urganl›ktan vazgeçmekle özdefllefltirmek son derece yanl›flt›r. Ancak mevcut sistem, çocuk sahibi olman›n getirdi¤i sorumluluklar› kad›na yükledi¤inden, annelik bir tür esarete dönüflebilmektedir. Tarihsel cinsel iflbölümü kad›na do¤urmay›, besleyip büyütmeyi dayatt›¤›ndan, kad›n olmak, “yumuflak,” “k›r›lgan,” “duygusal,” “irrasyonel,” olmakla, erkek olmak ise “dayan›kl›,” “güçlü,” “ak›lc›” ve “rasyonel” olmakla özdefllefltirilmektedir. Bizler kad›na yöneltilen bu s›fatlar› birer “iltifat” de¤il, kad›n›n annelik vas›flar› gerekçe gösterilerek devrimci rollerden uzaklaflt›ran basmakal›p düflünceler olarak alg›lamal› ve bu tan›mlamalara karfl› durmal›y›z.

SAYI

9

Bir di¤er önemli nokta anneli¤in “dura¤an” olarak kavranmas›d›r. Erkek “eyleyen,” “üreten,” “de¤er katan” iken, kad›n evde sabit iflleri gören ve “ekonomik bir de¤er katmayan” meflgalelerle vakit geçirir. Oysa çocuk büyütmek, onu ilerici de¤erlerle yetifltirmek bir insan›n yapabilece¤i en önemli ifltir. Bu anlamda anneli¤in devrimcili¤i tart›flma götürmez bir yerde durmaktad›r.

bir farkt›r. Do¤urganl›k da kad›n› erkekten ay›ran temel bir farkt›r ve bu özellik kad›n› güçsüz k›labilecekken, güçlü k›lma halini de içinde bar›nd›r›r. Günümüz koflullar›nda, tasvip edelim ya da etmeyelim, çocukla etkileflime geçen ilk birey annedir. Çocuk anneyle sürekli etkileflim halindedir ve anne anaerkil de¤erleri çocu¤una afl›lama olana¤›na her zaman sahiptir. Anne, elindeki bu gücü, çocu¤una kad›nlar›n ikincil konumunu tersine çevirecek bir e¤itim vererek kullanabilir. Evin d›flar›s›ndaki birçok egemen faktöre ra¤men ona alternatif de¤erleri afl›lama imkân›na sahiptir. Di¤er bir deyiflle anneler fark›nda olmasalar da nesilleri e¤iterek dünyay› de¤ifltirme gücünü tafl›rlar. Ancak di¤er taraftan, bu iliflkide kendileri oldukça edilgendir, çünkü bu e¤itim sürecinde yaln›zca çocukla etkileflim halinde ve ev içerisindedirler. Çocu¤un varl›¤›, üretimdeki yerlerini ev içi üretimle s›n›rlar. Bu yüzden gerçek anlamda, üretimden ald›klar›

Bu söylediklerimiz ister istemez elefltirdi¤imiz, anneli¤i yücelten yaklafl›ma hizmet ediyor. Ancak bizler anneli¤i, kad›n› erkekten ay›ran bir özellik olarak kabul edip kad›n›n ezilmiflli¤ini tersine çevirebilecek bir unsur olarak kurguluyoruz. En önemlisi, anne olman›n çocu¤un sorumluluklar›n›n tümünü üstlenmek olmad›¤›n›, baban›n da anne kadar bu sorumluluklara dâhil olmas› gerekti¤inin alt›n› çizerek, kad›n›n hem çocu¤unu gerekti¤i gibi e¤iterek hem de evin d›fl›nda üretimin bir parças› olarak konumlanarak mücadelesini sürdürmesi gerekti¤ini düflünüyoruz. Kad›n›n hem evin içerisinde hem de d›flar›s›nda savaflmas›, kendini var etmesi, hem cinsel hem s›n›fsal sömürüye karfl› ç›kmas› için bir zorunluluktur. Annelik flüphesiz geleneksel ailenin temellerinden biridir ve en muhafazakâr kurumlar›n bafl›ndad›r. Ancak günümüzde, annelik solun ihtiyaçlar› göz önünde bulundurularak yeniden yorumlanmal›d›r. Her ne kadar muhafazakâr bir kurum olsa da, muhalefetin nüvelerini de içinde bar›nd›ran diyalektik bir yap›s› oldu¤u unutulmamal›d›r. Tarih boyunca resmi ideolojik yap›lar, kad›nlar› ülke nüfusunu artt›rmaya yarayan üretim makineleri olarak gördüler. Ancak kad›nlar›n çocuklar› üzerindeki güçleri sonsuzdur. Kad›n, bu gücüyle kendini ve içinde yaflad›¤› toplumu de¤ifltirecektir. ‹flte o zaman kad›nlar, annelik üzerinden yap›lan ve kad›n› ikincillefltiren tüm politikalara cevaplar›n› kendileri verecektir!

39


Tina, o dönemde devrimciSAYI 9

lerin haks›zl›¤a karfl› baflkald›r›lar›n›

belgeleyen

birçok foto¤raf›, her alanda yay›nlayarak tüm dünyaya seslerini duyurmaya çal›fl›r. Latin Amerika'daki geliflmeler, Tina'n›n foto¤raflar›yla dünyaya tan›t›l›r.

BİYOGRAFİ

T‹NA MODOTT‹ ‹talya sokaklar›ndan Meksika gettolar›na, ad›na dünyan›n en güzel sözlerinin ilmek ilmek ifllendi¤i k›z›l bayra¤› elimize tutuflturan, kad›n ve sanat mücadelesi veren, mücadelelerle dolu bir ömür geçiren Tina Modotti. Tina’n›n kendisinden önce, ‘K›z›l Bayrak’ adl› foto¤raf› ve sanat› tan›n›p sahiplenilmifltir bu topraklarda. Foto¤raflar›nda insan›n zaman ve mekan içindeki özelli¤ini, özgünlü¤ünü bulup ç›karmaya, bunu resmetmeye çal›flm›flt›r. Kad›n foto¤raflar›, özellikle Tecuantepec kad›nlar›n›n foto¤raflar›nda Tina'n›n devrimci kad›n bak›fl aç›s› kendini gösterir. Güçlü, berrak ve güzeldir Tina'n›n kad›nlar›…

40

Tina Modotti 16 A¤ustos 1896'da ‹talya’n›n Undine kasabas›nda, alt› çocu¤un ikincisi olarak dünyaya gelir. Küçük yafllarda maddi olanaks›zl›klardan ötürü Avusturya’ya gider ve aile geçimine yard›m edebilmek için, 12 yafl›nda iken, 1908'de, bir ipek fabrikas›nda çal›flmaya bafllar. Tina, 1913 y›l›nda ABD'ye gider ve ailesinin yerleflti¤i San Francisco’da "Little Italy" olarak bilinen ‹talyan semtinde k›z kardefli ile birlikte bir tekstil fabrikas›nda çal›flmaya bafllar. Bu göçmen semtinde düzenli olarak örgütlenen kültür etkinlikleriyle ilgilenmeye bafllar ve de¤iflik amatör tiyatrolar›n oyunlar›nda önce küçük, daha sonra önemli roller üstlenerek oyunculuk yapar. Bir süre sonra, Hollywood'da film oyuncusu olarak çal›flmaya bafllar, ancak bu k›sa sürer. Çünkü Hollywood'un ona biçti¤i rollerde, öne ç›kard›¤› fley Tina'n›n oyunculuk yetene¤i de¤il, bir kad›n olarak güzelli¤idir, yaln›zca.


1922'de, Tina ilk kez Meksika'ya gider. Tina’n›n çocuklu¤undan itibaren sosyalist hareket ile iç içe olmas›, Meksika y›llar›nda devrimci mücadele içerisinde yol kat etmesini sa¤lar. Meksika’ya yerlefltikten sonra yaflayaca¤› hayat›n rotas›n› çizmeye bafllar. 1920'li y›llar›n bafl›nda, Tina foto¤rafç›l›¤›n öncülerinden olan Edward Weston'la tan›fl›r. Tina, Weston'a hem modellik yapar, hem de ondan foto¤rafç›l›k zanaat›n› ö¤renir. Weston'dan edindi¤i foto¤rafç›l›k ö¤renimi o dönemlerde özellikle bir kad›n sanatç› için zor bir meslek ve ekonomik ba¤›ms›zl›k anlam›na geliyordu. Mesle¤i arac›l›¤›yla Tina, kulland›klar› yarat›c› yöntemlerle birçok insan› çeken devrimci sanatç› ve sanat çevreleriyle iliflki kurar. Çeflitli alanlardan sanatç›larla, sanat›n seçkin küçük bir gruba de¤il, tersine halk›n genifl kesimlerine aç›k olmas›n› savunurlar. 1923 y›l›nda kesin olarak Meksika'ya yerlefltikten sonra, gördü¤ü ç›plak yoksulluk ve adaletsizlik sonucunda Tina'n›n Meksika'daki gerici iktidar hakk›nda görüflleri de¤iflir. Bu de¤ifliklik çal›flmalar›na da yans›r. Foto¤raflar›nda insanlar›n gündelik yaflant›lar›n›, kulland›klar› araç ve yöntemleri, bir bütün olarak yaflamlar›n› yans›t›r. Bu tarihlerden itibaren büyük bir köylü devriminin yafland›¤› Meksika, birçok devrimci ve solcu sanatç› için bir çekim merkezi halini al›r. Devrimci, demokratik, halkç› sanat, o dönemde Meksika'da büyük bir at›l›m yapar. Di¤er Latin Amerika ülkelerinde bask›ya u¤rayan birçok devrimci için, Meksika o dönemde mücadele için önemli bir yer halini alm›flt›r. Özellikle 1920'li y›llar›n bafllar›nda Meksika ile Sovyetler aras›nda önemli bir yak›nlaflma olur. Onun devrimci mücadele içerisinde yol almas›nda Meksika'daki Sovyet elçili¤i ile temaslar› önemli bir rol oynar. Tina, o dönemde, Meksika'daki Sovyet elçisi Petrovski ile dostluk iliflkileri içindedir. Petrovski'den sonra Meksika elçili¤ine 6 y›ll›¤›na Kollontai gelir ve Tina’n›n zamanla Kollontai ile paylafl›mlar› artmaya bafllar. Bu süreçle birlikte Tina 1927'den itibaren Meksika Komünist Partisi'nin üyesi olarak çal›flmaya bafllar. Özellikle antifaflist faaliyetler ve enternasyonal dayan›flman›n örgütlenmesinde önemli roller üstlenerek, Meksika'da Enternasyonal K›z›l Yard›m'›n bir flubesinin aç›lmas›na önayak olur. Antifaflist mücadeleye bu denli önem vermesinin nedenlerinden biri de ‹talya'da 1922'de faflist Mussolini'nin iktidara gelmifl olmas›d›r. 1922’de faflistlerin kurdu¤u terör rejiminden kaçmak zorunda kalan binlerce antifaflist, sürgünde yaflamak zorunda kal›r. Sacco ve Vanzetti'nin idamlar›n› engellemek için 1927 yaz›nda doru¤a ulaflan enternasyonal kampanyada Tina da en ön saflardad›r. Bu s›rada Meksika polisinin Komünist Partisi'ne karfl› bask›lar›, sald›r›lar› artar. Parti 1929'da illegal hale gelir. Merkez yay›n organ› ‘Machete’ yasaklan›r. Sovyetler

Birli¤i ile diplomatik iliflkiler kesilir. Tina'n›n evi gözetim alt›na al›n›r. 5 fiubat'ta yeni seçilen Meksika baflkan›na karfl› bir suikast giriflimi olur. Bu suikast, komünistlere sistemli sald›rabilmek için bahane edilir. Yüzlerce komünist, bu arada Tina da, tutuklan›r. 13 günlük tutukluluk ertesinde Tina s›n›r d›fl› edilir.

SAYI

9

Sanat›n yaflam›nda ne gibi bir yere sahip oldu¤unu ve politik tavr› ile nas›l birlefltirebilece¤ini Weston'a bir mektupta flöyle anlat›r: "Senin bir zamanlar bana tavsiye etti¤in gibi, sanat probleminde kendimi kaybederek -yapamayaca¤›mdan de¤il- yaflam›n problemini çözemem; yaflam probleminin sanat problemini zorlaflt›rd›¤›n› hissediyorum (...) Benim durumumda yaflam daima, sanat›n zorluk çekece¤i bir egemenli¤e sahip olacakt›r. Sanattan her türlü yaratmay› anl›yorum. Bende yaflam unsuru sanat unsuruna göre daha güçlü oldu¤undan, bana var olanla yetinmem ve bundan mümkün olan›n en iyisini yapmam gerekti¤ini söylerdin. Fakat oldu¤u gibi yaflam› -çok kaotik ve çok bilinçsiz- kabul edemem, benim direncim ve mücadelem buradan ileri gelmektedir. Sürekli olarak, yaflam› benim duygular›ma ve ihtiyaçlar›ma uygun hale getirmeye çabal›yorum, baflka sözlerle, yaflam›ma çok fazla sanat, çok fazla enerji koyuyorum ve bu yüzden, sanata daha fazlas›n› veremem." Tina, o dönemde devrimcilerin haks›zl›¤a karfl› baflkald›r›lar›n› belgeleyen birçok foto¤raf›, her alanda yay›nlayarak tüm dünyaya seslerini duyurmaya çal›fl›r. Enternasyonal K›z›l Yard›m'›n Moskova'da birçok dilde yay›nlanan organ› da, Latin Amerika'daki geliflmeleri Tina'n›n foto¤raflar›yla dünyaya tan›t›r. Tina’n›n yaflam› de¤ifltirmeye, daha do¤rusu sanat› yaflamda, yaflam› de¤ifltirme mücadelesinde bir araç olarak görmesi ve sanat›n› bu mücadelenin hizmetine sunmas›, çok net bir tercihtir. Politik olarak daha yo¤un faaliyet dönemlerinde, Tina'n›n foto¤raflar› belgesel niteli¤inde olmaya bafllar. Mücadelenin ihtiyaçlar› Tina'y› foto¤rafik belgeler yaratmak için sanat foto¤rafç›l›¤›ndan uzaklaflt›r›r. Bütün yaflam›n› foto¤rafç›l›¤a adam›fl bir insan›n, kendisini politik çal›flmaya vermek için bundan vazgeçmesi burjuva çevrelerinde bir ‘anlam’ bulamam›flt›r. Ama Tina, öncelikle insanlara yard›m etmenin gerekli oldu¤u ve foto¤rafç›l›¤›n bu flartlarda lüks oldu¤u bir dönemde yaflad›¤› sonucuna varm›flt›r. Bu tercihiyle burjuvazi O’ nu; sanat›, erkekleri ve yaflam› seven bir kad›n olarak gösterip karalamak için türlü u¤rafllara giriflir. Neruda an›lar›nda flunu yazmaktad›r: "Tina foto¤raf makinesini Moskova'n›n sular›na att› ve yaflam›n› komünizm davas›n›n alçakgönüllü ifllerine adamaya ant içti. Tam da bu çerçevede Tina'n›n bilinçli karar› özellikle dikkate al›nmal›d›r. Zira rahat bir burjuva yaflam

41


ve sanata adanm›fl bir yaflam sürdürme imkân› vard›; ama O, zorlu mücadele yolunu tercih etmifltir. “ 1929 bafllar›nda, foto¤rafç›l›¤› tamamen b›rakmadan önce kendi resimleri üzerine flunlar› yazar:

SAYI 9

"Kendimi bir foto¤rafç› olarak görüyorum, fazlas› de¤il ve flayet benim foto¤raflar›m, bu alanda genel olarak yap›lanlardan farkl› ise, sanat yapmak için de¤il, tersine, foto¤rafç›lar›n ço¤unlu¤u halen melez ürünün ortaya ç›kt›¤› sanatsal efektlere göre ya da di¤er resimsel sunufl araçlar›n›n taklidine göre ifl yaparken, hilesiz veya manipülasyonsuz dürüst resimler yapt›¤›mdan dolay›d›r. (...) Söz konusu olan foto¤rafç›l›¤›n sanat olup olmad›¤› da de¤ildir, söz konusu olan iyi ve kötü foto¤raf aras›nda ayr›m yapmakt›r. ‹yiden, foto¤rafç›l›k tekni¤inde var olan s›n›rlar› kabul eden ve bu arac›n sundu¤u tüm imkânlar› ve özellikleri kullanan anlafl›lmal›d›r (...) Sadece belli bir anda ve objektif olarak kamera karfl›s›nda var olan› üretti¤inden, objektif yaflam› tüm olgusal biçimleri ile kaydetmek için foto¤rafç›l›k en tatmin edici araçt›r, belgesel de¤eri de bundand›r. Ve bunun yan› s›ra duyarl›l›k ve meslek bilgisi de eklenirse ve her fleyden önce tarihi geliflim içindeki konumu noktas›nda da aç›k bir yönelim olursa, san›r›m hepimizin katk›da bulunmas› gereken toplumsal üretimde onurlu bir yer alabilir." Nisan 1939'da Tina ABD'ye bu kez farkl› bir nedenle gider. Fakat burada ülkeye girifline izin verilmez, bu yüzden Meksika'ya dönmek zorunda kal›r. Ama bu ülkede de hala "istenmeyen kifli" oldu¤undan, kendini gizler ve yaln›zca çok güvendi¤i bir kaç dostla iliflki kurar. Tina’y› Meksika y›llar› öncesinden tan›yanlar onun büyük oranda çöktü¤ü izlenimine sahiptirler. Rahats›zl›klar› artmaya bafllayan Tina’ya doktorlar kalp yetmezli¤i teflhisi koyarlar. Tina Meksika'da, son döneminde içine kapan›k bir hayat sürdürür. Bu dönemde politik faaliyeti tercüme yapmakla, bildiri ço¤altmak vb. ile s›n›rl›d›r. Ölümü bas›nda büyük yank› uyand›r›r. Pablo Neruda, Tina'n›n ölümünden bir kaç gün sonra, Meksika’da birçok gazeteye, yay›nlanmas› amac›yla gönderdi¤i, Tina’ya adad›¤› fliiri kaleme al›r:

“T‹NA MODOTT‹ ÖLDÜ” Tina Modotti, bac›, uyumuyorsun sen, hay›r sen uyumuyorsun. Belki yüre¤in dünkü gülü dinliyor, yeni gülü dinliyor.

42

Rahat et bac›. Yeni gül senin, senin yenidünya: Sen kendine derin topraktan yeni bir giysi diktin


ve senin gülümser sessizli¤in flimdi kökleniyor Sen bofl yere uyumayacaks›n bac›.

Senin tatl› ad›n saf; saf senin k›r›lgan yaflam›n. Senin demir gibi sert, narin yap›n ar›dan, gölgeden, ateflten, kardan, sessizlikten, dalgadan, çelikten, çizgiden, nektardan.

SAYI 9

Senin uyuyan gövdenin baflucundaki çakal yiyip bitirmek istiyor, kanl› ruhunu tatmin etmek için. Fakat sen gülümsüyorsun bac›, sanki çamuru aflacakm›fl gibisin. Seni benim ülkeme kaç›raca¤›m ki ulaflamas›nlar sana, Benim karla kapl› ülkeme ki senin safl›¤›na dokunamas›n katiller Çakallar, paral› askerler: Orda bar›fla ulaflacaks›n sen. Bir ayak sesi duyuyor musun, bir sürü ayak sesleri içinde, Steplerden gelen, dondan gelen, so¤uktan yank›lanan bir ses? Karda yürüyen bir askerin ayak sesini duyuyor musun? Bac›, bunlar senin ayak seslerin. Günün birinde senin küçük mezar›n›n önünden geçecekler, açmadan dünkü güller, yar›nkiler geçecek mezar›n›n önünden ve sessizli¤inin yan›fl›n› görecekler Bir dünya yürüyor bac›, senin gitti¤in yere Senin türkülerin söyleniyor a¤›zlarda her gün Senin onca sevdi¤in halk›n a¤z›nda. Ne cesurdu yüre¤in senin. Senin ülkenin eski mutfaklar›nda, tozlu yollar›nda bir fleyler konufluluyor ve ak›p gidiyor. Bir fleyler senin alt›n sar›s› halk›n›n atefline kar›fl›yor Bir fleyler uyan›yor ve flark› söylüyor. Seninkiler bac›m bugün senin ad›n› ananlar, bizler, her yerde, denizde, karada, senin ad›nla susan ve baflka isimler söyleyenler.

Atefl ölmez çünkü! PABLO NERUDA

Tüm hayat›n› insanl›k mücadelesine adam›fl Tina’n›n, savafllar›n ac›mas›z yüzünü ortaya koydu¤u bildirisini sizlerle paylafl›yoruz. “5 000 000 DUL 10 000 000 YET‹M

43


KADINLAR! BUNU TEKRAR ‹ST‹YOR MUSUNUZ? BÜTÜN DÜNYANIN EMEKÇ‹ KADINLARI!

SAYI 9

Her gün yeni bir emperyalist dünya savafl› giderek yaklafl›yor. 1914 - 1918'deki korkunç vahflet ve y›k›c›l›¤› katmer katmer aflacak olan bir dünya savafl›. Çin'de savafl bafllad› bile. Son aylardaki kanl› çarp›flmalarda ve Çapay'da (fianghay) sadece birkaç gün süren ve Japon iflgalinin fianghay'da 30.000 üzerinde Çinli iflçi ve yoksul köylünün yaflam›na mal olmas›, halklar›n katledilmesinin sadece bafllang›c›n› oluflturmaktad›r. Yeni bir dünya savafl›! Neden? Kime karfl›? Bu savafl, bir grup emperyalist haydut bir baflka emperyalist haydut grubuna karfl› zenginlikten bir parça alma, pazarlar, sömürgeler "hakk›"n› kopar›p almak için yürütülmektedir. Bütün kapitalist ülkelerin derinleflen krizlerinden kapitalizme bir ç›k›fl yolu sunmas› amac›yla sar›n›lan bir dünya savafl›. Kapitalistler savafl›n iflsizli¤e de son verece¤i görüflündedir. Birinci olarak; milyonlarca insan asker k›yafetlerinin içine sokulacak ve patlay›c› ve silah fabrikalar›na sürülecek, ikinci olarak; yeryüzü üzerinde görünen milyonlar ve milyonlarca "fuzuli aç bo¤az"› savaflla birlikte yeryüzünden silinecektir. Kapitalistlerin hesaplar› böyledir! Bu savafl; her fleyden önce de, yeni bir dünyan›n infla edildi¤i, yeni bir yaflam›n filizlendi¤i, yeni bir insanl›¤›n yetiflti¤i ülkeye, dünyan›n bütün kapitalistlerinin korktu¤u ve nefret etti¤i Sovyetler Birli¤i'ne karfl› bir taarruz olacak. Kapitalistler Sovyetler Birli¤i'ne karfl› nefret duymaktad›rlar; çünkü orada iktidar, iflçilerin ve köylülerin elinde bulunmaktad›r. Nefret ediyorlar; çünkü kendi ülkelerinde

milyonlarca iflsiz varken, kapitalist flimdiye kadar görülmemifl bir kriz içinde k›vran›rken, Sovyetler Birli¤i'nde iflsizlik ortadan kald›r›lm›flt›r ve ülke sosyalist temelde kalk›nma içinde bulunmaktad›r. Kapitalistler Sovyetler Birli¤i'nden nefret etmekte ve ondan korkmaktad›rlar ve biliyorlar ki; SSCB bütün emekçilerin anavatan›d›r; S A Y Içünkü 9 krizlerin devrimci çözümünün canl› örne¤ini oluflturmaktad›r. Ve bu canl› örnek sömürgelerde oldu¤u gibi, kapitalist ülkelerde de emekçi kitleler üzerinde muazzam etkide bulunmaktad›r. Kapitalist gruplar aras›ndaki büyük rekabete ve kendi aralar›ndaki tüm kavgalara ra¤men, Sovyetler Birli¤i'ne sald›r› söz konusu oldu¤unda, birbirlerine ellerini uzatmalar›n›n nedeni budur. Bu yüzden onlar ortak hareket ediyorlar ve ateflli bir flekilde -büyük finans krallar›ndan ve ordu yöneticilerinden bafllayarak, ücretli-paral› Rus Beyaz Muhaf›z askeri çetelerine ve ihanetçi sosyal faflizmin yöneticilerine kadar bütün gerici güçleri harekete geçiriyorlar. Amaçlar›, Sovyetler Birli¤i'ne sald›rmak ve Sovyet iktidar›n› y›kmakt›r. Savafl, bütün cephelerden maddi ve ideolojik olarak haz›rlanmaktad›r. Bir taraftan savafl endüstrisi tam gaz makineli tüfekler, toplar, gülleler, tanklar, bombalar, gaz vb. üretiyor ve insan neslinin öldürülmesi için daha çok yeni ve güçlü malzemelerin devreye konulmas› için burjuva bilimin kendisini nas›l koflulsuz bir flekilde kâr için savafl k›flk›rt›c›lar›na hizmete sundu¤unu görüyoruz. Di¤er taraftan "anavatan›n savunulmas›" üzerinden ideolojik zehirleme bafllad›, ›rkç› önyarg›lar, flovenizm vb. en üst noktaya ulaflt› ve okul, kilise ve burjuvazinin di¤er iktidar organlar› arac›l›¤›yla genç nesillere afl›lan›yor. Artan beyaz terör ve iflçi ve yoksul köylülerin takibat›ndaki güçlü art›fl, savafl haz›rl›¤›n›n baflka bir boyutunu

....sanat probleminde kendimi kaybederek -yapamayaca¤›mdan de¤il- yaflam›n problemini çözemem; yaflam probleminin sanat problemini zorlaflt›rd›¤›n› hissediyorum (...) Benim durumumda yaflam daima, sanat›n zorluk çekece¤i bir egemenli¤e sahip olacakt›r.

44


rakamlar› üzerine IRH'n›n (Uluslararas› K›z›l Yard›m) resmi istatistik verileri flöyle: Y›llar: Say›lar 1925- 120.055

SAYI

1926- 187.499

9

1927- 243.456 1928- 361.902 1929- 367.749 1930- 877.702 1931- 1.090.421 Sadece faflist ülkelerde de¤il, ayn› zamanda sözde demokratik ülkelerde terör bugün iktidar›n sürekli yöntemidir. Terör, burjuvazinin son s›¤›na¤›d›r. Burjuvazinin tümden çöküflünü ertelemenin, sömürülen kitlelerde geliflen mücadele iste¤ini kapitalist ve sömürge ülkeler içinde tutman›n, direnifllerinin imkanlar›n› yok etmenin ve en iyisi yeni savafl için silahlanmaya baflvurarak, kendisine ç›k›fl yolu bulman›n son çaresidir. Bu yüzden beyaz teröre ve küçük burjuva s›n›f adaletine karfl› mücadele ayn› zamanda, emperyalist savafla karfl› mücadele, Sovyetler Birli¤i'ne karfl› silahl› sald›r›ya karfl› bir mücadeledir. gösteriyor. Burjuvazinin bugün hayata geçirdi¤i bütün takibatlar ve fliddet yöntemleri (makineli tüfeklerin kullan›lmas› ve gösterici kitlelerin katledilerek ezdirilmesinden ajanl›k ve provokasyon sistemine kadar), emekçi kitleleri bask› alt›nda tutmak ve kölelefltirmek ve savafl›n patlak vermesi durumunda onlar› engellemek burjuvazinin vazgeçilmez silahlar›d›r. Burjuvazi, dünyan›n yeniden paylafl›lmas›na kat›lmadan önce ve Sovyetler Birli¤i'ne sald›r› denemesinden önce, önünde engel olarak duran ve u¤ursuz planlar›n› gerçeklefltirmeyi zorlaflt›racak olan iflçi s›n›f›n›n devrimci örgütlerini yok etmek zorunda oldu¤unu çok iyi bilmektedir. Bugünkü "tempo" ve kapsamda iflçilerin tutuklanmas›, en iyi proleter savaflç›lar›n öldürülmesi, ola¤anüstü hal mahkemelerinin verdi¤i cezalar buna uygundur ve savafl›n hangi tempo ve kapsamda baflka alanlarda haz›rland›¤›n› göstermektedir. Bütün dünyada 1931 y›l›nda beyaz terörün kurbanlar›n›n toplam rakamlar›n›n 1925 y›l›ndakinden on kat daha büyük oldu¤unu söylemek bile yeter. Beyaz terörün bütün kurbanlar›n›n (tutuklanan, yaralanan, kötü muamele gören, öldürülen, iflkenceyle öldürülen, idam edilen, hapis ve para cezas›na çarpt›r›lanlar›n)

E¤er biz, Uluslararas› K›z›l Yard›m saflar›nda, kapitalist ve sömürge ülkelerde emekçi kitlelerin maruz kald›¤› ve devrimci iflçi ve köylü örgütlerinin varl›k haklar›n› savunmak için harekete geçer, zorbal›¤a ve kanl› bast›rma yöntemlerine karfl› mücadele edersek bu, ayn› zamanda, burjuvazinin savafl haz›rl›¤›na karfl› iflçi s›n›f›n›n direniflinin güçlendirilmesi için mücadele demek olacakt›r. Ola¤anüstü ve ola¤an mahkemelere karfl› mücadele etti¤imizde, bu ayn› zamanda iflçi düflman› yasalara, yabanc› devrimci iflçilerin s›n›r d›fl› edilmelerine, kapitalist sistemin bastonu olan insanl›k d›fl› hapishane rejimine ve iflkence düzenine karfl› mücadele etmek demektir. Ve kapitalist zindanlarda çürümesi istenen binlerce devrimcinin kurtar›lmas› için mücadele ayn› zamanda; sömürü sistemine, beyaz teröre ve emperyalist savafllara karfl› mücadeleleri yönlendiren iflçi s›n›f›n›n öncüsünün fiziksel olarak yok edilmesinin engellenmesi için mücadele etmek demektir. Uluslararas› K›z›l Yard›m saflar›na kat›lmak demek, bütün ›rk ve milliyetlerden emekçilerin cephesinin güçlendirilmesi; hakim s›n›f› ayakta tutan ve besleyen, emekçileri izole eden ve savafllar› mümkün k›lmaya yarayan ›rkç›l›k nefretinin, flovenizmin ve kilisenin ördü¤ü bariyerleri y›kmak demektir.” T‹NA MODOTT‹

45


SAYI

9

?

YOKSA KADINLARIN VAR OLDUĞUNU

?

UNUTTUNUZ YOKSA MU

KADINLARIN

Bir babayla o¤lu arabayla giderken trafik kazas› geçirmifller. Kaza geçiren baba ve o¤ul hastaneye kald›r›lm›fl. Doktor, kaza geçiren çocu¤u tedaviye geldi¤inde çocu¤a bakm›fl ve:

VAR OLDU⁄UNU —Bu benim o¤lum, demifl ve üzüntüsünü dile getirmifl.

Sizce doktor kim acaba? Gelin bu soruya birlikte cevap bulmaya çal›flal›m.

UNUTTUNUZ MU — Adama bir fley olmam›fl, o¤lunu tedavi ediyor…

Ama bu olamaz de¤il mi? Çünkü ikisini de hastaneye getirmifllerdi. Düflünmeye devam öyleyse. — Aaaa buldum… Doktor çocu¤un üvey babas››››… — Hay›r! Bu da de¤il.

— Nas›l yani… O zaman doktor kaza geçiren adam›n dedesi… — Hay›r, çocuk gerçekten o¤lu, torunu de¤il… —Uzatmayal›m, durun ben söyleyeyim: —Doktor çocu¤un annesi.

Aaaaaaaaaa (küçülen a’ larla devam eden ünleminizi duyar gibiyiz.) Yirmi kifliye sorduk. 18 yanl›fl cevap ald›k. Doktorun anne olmas› akl›m›za gelmiyor… Doktor hep erkek olarak düflünülüyor. E¤ilip büküldük, cevab› bulamad›¤›m›z için. Çünkü biz de ‘kad›n’d›k. Kendine yabanc›laflm›fl, yabanc›laflt›r›lm›fl kad›nlar. Kad›n›n eme¤ini sonuna dek kullanmay› bilen, sömüren toplumsal düzen, ifl yaflam›n› da sosyal yaflam› da, zihinlerimizi de kad›ndan kurtarm›flt›. ‘Ama’ larla bafllayan cümleler kimseyi ikna etmesin. Bu bir gerçek, bir sonuç. Bizi kendimiz taraf›ndan dahi görünmez k›lan neydi acaba, iyi düflünmüfl müydük? Tarihten bugüne kad›n›n sosyal yaflamda, ifl yaflam›nda; hayat›n her alan›nda dolay›s›yla zihnimizde kaybettirilmifl yeri… Baflka örneklerle kad›n meseleleri üzerinde gezinelim. Burjuva medyan›n kanallar›n›n birinde, ana haber bülteninden cümleler: “Hafif meflrep, oldukça çekici, t›pk› gerçek bir kad›n gibi davran›yor… K›z arkadafl bulmakta zorluk çekenlere müjde! (Kad›n robotlar›n tan›t›ld›¤› haberden…)

46

K›z arkadafl bulmakta zorluk çekenler üzülmesin, art›k erkeklerin ihtiyaçlar›n› karfl›layacak robot kad›nlar var!”


B›rak›n kad›nl›¤›, kad›n›n bir insan olarak bile görülmemesi; insan›n insana yabanc›laflmas›n›n en korkunç örne¤i. Kad›n da neymifl ki… Kad›n olsa da olur olmasa da… Biz kad›nlar nemenem bir fleyiz böyle… Kimi zaman namusuz; kimi zaman namussuzluk! Bu durumda robot kad›nlar baya¤› namuslu oluyor(!). Ne de olsa robot sadece sahibinin söyledi¤ini yapacak… Böylelikle namussuzluklar da son bulacak… Peki, bir robota cinsel obje olarak bak›p hayatlara girecek kad›nlar olarak görmek ve sunmak ne oluyor?

Dünyan›n neresinde olursak olal›m, her ne sebepten olursa olsun, dövülen, sevilen sövülen, say›lan, öldürülen, hapsedilen, cinsel dürtülerine hakim olmas› için sünnet edilen, bedeni piyasaya pazarlanan, kocas›na pazarlanan, toplumsal ahlak kurallar›n›n bir ad›m ötesine gitti¤i anda namussuz olan, ‘çok namuslu kad›n olan’, fazla rahat bir kad›n olan, biraz garip olan, cadaloz olan, sayg›s›z olan, fahifle olan, kikirdek olan, iyi ev kad›n› olan, kocas›n›n-babas›n›n mal› olan kad›n… ‘Al›nyaz›s›’ ayn›… Hepsi kad›n!

“Show tv net.” kad›n sayfas›na bakt›k. Bak›n bizim için ayr›lan sayfada hangi bafll›klar var:

Bu kadar örnekten sonra bilinçli kad›nlar olarak biz sorunun neresindeyiz?

Diyet, Yatak Odas›, Aflk-Meflk, Güzellik… Kad›nlar›n ilgi alanlar›na giren konular sadece bunlar… Toplumsal düzenin kad›n standartlar›na uyumlu hale gelmek-getirilmek için vücut hatlar›m›z› korumam›z› sa¤layan diyet bölümü; erke¤imizin elimizden kaçmamas›, bunun da ancak yatak odas›ndaki maharetlerinize ba¤l› oldu¤unu sal›k veren cinsel hayat için püf noktalar›, ›smarlama aflk ve güzellik reçeteleri vs. vs. Baflka bir sitede ise kozmetik dünyas›n›n ç›lg›nl›¤›nda bo¤ulmam›z öneriliyor. Parlak saçlar, menekfle gözler, cilal› dudaklar… Güneflin alt›nda en az günefl kadar güzel olabilirmifliz. Zaten baflka derdimiz de yok! Son ç›kan ürünleri kulland›¤›m›zda (Bir ayr›nt› var: Bir hafta sonunu güneflle flört ederek geçirmemiz gerekiyormufl) tenimizde oluflan o tatl› ve taze bronzlu¤u korumak ister miymifliz? Neden olmas›n? Zaten biz de bunu ar›yorduk. Yan›k yan›k dolaflmay› kim istemez ki… Hem havas› da oluyor insan›n. Zaten denize gittik; ama çook kötü yand›k! Tenimiz pürüzsüz olmad›! Oysaki arkadafllar›m›z çok güzel yanm›fllar, tenleri çok çekici ve güzel gözüküyormufl. Niye? Bu durum kad›n›n hangi sa¤l›k problemi, yaflamsal durumu, psikolojik haliyle ilgili olabilir? Ne güzel kand›r›l›yoruz… ‹nsan do¤all›¤›ndan; insan› insan yapan hayattaki bilinçli rolünden uzaklaflt›kça kirleniyor, akl›n› yitiriyor. Evet, keflke hiç tasas›z bir flekilde ç›r›lç›plak gezebilseydik. Tüylerimizle, pürüzlü, ya¤l› tenimizle, ama do¤al, insan› insan yapan özelliklerimizle…

Söylediklerimiz ve söyleyeceklerimiz yaflamda karfl›l›¤›n› bulam›yorsa bir sorun var demektir. Oturup düflünmek ve biraz da kendimize ra¤men; bu gerçekle yüzleflmek en do¤rusu… Israrla, yaflam›n her an›nda özümsenmifl devrimci kad›n› yaratmak… Kad›nl›k nedir bilmeden, yitirilen kad›n› bulup en yak›n›m›zda bile yerine yenisini infla etmeye çal›flmadan; kimi zaman kendimiz için kimi zaman ailemiz için ekmek kavgas›n›n bir parças› olup ifl kad›n› rolüne bürünerek, kimi zaman kutsal ailenin bir parças› olarak, fark›nda olmadan bir sevgilinin kölesi olarak, kimi zaman erkek egemen bir ‘devrimci’ faaliyetin parças› olarak ya da devrimci faaliyet içerisinde fakat günlük ifllerle edilgen kad›n kimli¤ine hapsolarak m›? Bir zaman belki mümkün ama sonra hay›r…

Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde çokça okuruz: “Kocas›n› aldatan kad›n, efli taraf›ndan öldürüldü.”, “Erkek arkadafl›ndan hamile kalan kad›n namus kurban› oldu!” Bu haberler üzerine erkek egemen iktidar›n zihninde yaratt›¤› dumurla kimi kad›nlar taraf›ndan yap›lan yorumlar ise yaflanan katliam kadar adeta balyoz etkisi yapar beynimizde: “Ama k›z da bakire de¤ilmifl!”, “Kad›n kocas›n› baflkas›yla aldatm›››fl!” Ne ac› de¤il mi? Kad›n›n dünyan›n varl›¤›n› devam ettiren, insan›n kayna¤› olan özelli¤i, kirlili¤in ya da temizli¤in simgesi…

SAYI

9

Evet, ellerimiz kana bulanacak belki; ac› çekece¤iz; ama zihnimizi ve o zihni her gün tazeleyen tüm rolleri parçalamak zorunday›z. Yeni kad›n› eyleme geçirmek ve di¤er kad›nlarla birlefltirmek… Kad›n olmak en güçlü silahlar›m›zdan biri ama önce silah› kullanmay› ö¤renmemiz gerekir. Oysa biz daha silah› elimizde tam olarak kavrayamam›fl›z. Kad›n oldu¤unu bilmek, kad›n›n tarihini bilmeye sahip olmak önemlidir; fakat sadece bununla kad›n olunmaz. Kad›nl›k kendisinin karfl›s›nda olan fleyi de ürettikçe (erkek egemen iktidar›); bu üretime her gün yard›mc› olan en yak›n›m›zdaki kad›nlara ulaflmad›kça kad›nl›k de¤ildir. Bugün hemencecik tarihi de¤ifltirmek mümkün de¤il; fakat emek ve cesaret birleflip yaflamdaki en küçük ayr›nt›n›n adresi soruldu¤unda ve bu sorgunun cevab› esas yerine ulaflt›¤›nda, parçalanmayacak karanl›k yoktur… Ah biz kad›nlar! Yine ne çok konufluyoruz böyle! Elimizin hamuru, uzun saç›m›z, k›sa akl›m›z, küçük beynimizle ne büyük fleyler düflünüyoruz böyle! Kim bu hakk› bize verdi? Anam›z m›? Babam›z m›? Kocam›z m›? Çocu¤umuz mu? Yoksa devlet babam›z m›? Evet! Galiba biz ‘kad›n’ oldu¤umuzu unuttuk!

47


SAYI

9

ESNAF KADIN OLMAK, ZOR ZANAAT!.. "Elinin hamuruyla erkek ifline kar›flan" kad›nlar›n say›s› her geçen gün art›yor. ‹flte bunlardan biri de Bedriye. Bedriye, 27 yafl›nda esnaf bir kad›n. Küçük yafllardan beri çal›flt›¤› tekstil sektörünü b›rakarak bir mahalle bakkal› iflletmeye bafllam›fl. A¤abeyinden devrald›¤› bakkalda yaklafl›k iki buçuk y›ld›r çal›fl›yor. Hiper ve süper marketlerin yan›nda tutunmaya çal›flan bu küçük mahalle bakkal›, bizlere sanayi devrimiyle birlikte ayakta kalmaya çal›flan küçük atölyeleri an›msat›yor. Tahta raflara özenlice dizilmifl yiyecekler, bir köflede tart›lmak üzere bekleyen baklagiller ve bir dolaba a¤›z dolusu yerlefltirilmifl ekmekler al›c›s›n› beklerken biz derin bir sohbete dal›yoruz onunla. Y›llard›r çal›flt›¤›n tekstili niçin b›rakt›n, diye sordu¤umuzda birbiri ard›na s›ral›yor yaflad›klar›n›: "Tekstilde insanlar› adeta yar›flt›r›yorlar. A¤›r çal›flma koflullar› yetmiyormufl gibi bir de bizler patronu zengin etmek için s›raya girmifliz. Vas›fs›z eleman ihtiyaçlar›n› bizlerle karfl›l›yorlar. Orada sömürünün en a¤›r›n› yafl›yorduk. Buna daha fazla katlanamad›m." diyor ve esnaf olmaya niçin karar verdi¤ini de: "Ben de kendi iflimi kurmaya karar verdim." cümlesiyle aç›klam›fl oluyor. Kad›nlar olarak kendi bafl›na karar al›p söz söylememizin bile yasaklanmaya çal›fl›ld›¤› günümüzde "kendi iflini kurmak" için önemli bir ad›m at›yor Bedriye. Konuflmas›n›n devam›nda asl›nda bu karar› almas›n›n kendisi için o kadar da kolay olmad›¤›n› belirtiyor: "Bafllang›çta bu ifli baflaraca¤›ma dair güvensizlik duyuyordum. Tek bafl›na bir bakkal iflletmek zor geliyordu bana. Ancak yak›nlar›m›n yard›m›yla bafllad›m bu ifle. Ayr›ca ifle bafllamamda babam›n da deste¤i önemliydi benim için." diyor ve hiç de yabanc› olmad›¤›m›z destek cümlesini söylüyor ard›ndan: "Babam her seferinde 'Benim k›z›m erkek gibidir. Her iflin üstesinden gelir.' diyerek moral veriyordu bana." Öyle ya baflar›n›n s›rr› "erkek gibi olmak"ta sakl›yd›. Erkek gibi olunmadan esnafl›k yapmak bir kad›n›n haddine miydi?

48

Sohbet devam ederken bir yandan da gelen müflterilere cevap olmak durumunda kal›yor Bedriye. Büyük marketlerin art›k çal›flmaktan usanm›fl, yüzümüze bile bakmaya mecali kalmam›fl kasiyerlerinin tersine gelen her müflteriyle ayr› ay-

r› ilgileniyor. Yan›nda geçirdi¤imiz zaman diliminde gözümüze çarpan baflka bir ayr›nt› da gelenlerin ço¤unun kad›n olmas›. Farkl› ve s›cak bir diyalog gelifltirmifl onlarla. Her birinin hikâyesini biliyor. Ve belki de bildi¤i için bütün kad›nlar›n benzer ac›lar› çekti¤ini düflünüyor içten içe. Tabi bu küçük mahalle bakkal›n›n tek müflterisi kad›nlar de¤il. Annelerinden kapt›klar› paralarla kofltura kofltura bakkala gelen ço-


cuklar› da unutmamak laz›m. Bedriye ablalar›ndan alacaklar›n› al›p yine koflar ad›m soka¤›n yolunu tutuyorlar. Bir yandan gelenleri u¤urlayan Bedriye bir yandan da anlatmaya devam ediyor: "‹fle bafllad›¤›mda iki günde kepenk kapataca¤›m› söyleyenler de az de¤ildi" diyor ve ekliyor: "Ama ben ne olursa olsun baflaraca¤›m› biliyordum. Onlar öyle dedikçe kendime olan güvenim art›yordu sanki." Her gün saat 7'de aç›l›p gece 11'de kapanan bu bakkal, Bedriye'nin hayata bak›fl›n› da çok de¤ifltirmifl. "Burada her türlü insanla muhatap oluyorsunuz. ‹nsanlar› daha yak›ndan tan›yorsunuz. Zaman zaman insanlardan ümidimi kesiyorum. Onlarla sohbet etmek bile istemiyorum." diyen bu esnaf kad›n her fleye inat yine de gülücüklerini esirgemiyor bizden. Emekçi mahallelerin birinde kad›n olarak esnafl›k yapacaks›n da toplumsal fliddetten nasibini almayacaks›n öyle mi? Bak›n bunu nas›l anlat›yor Bedriye: "Etraftakiler beni daha tan›madan yorum yapmaya bafllam›fllar. 'Acaba bakkalda bir k›z tek bafl›na ne yapar?' diye dedikodular yay›lm›fl me¤er.

Ara s›ra bakkalda yaln›z kalmayay›m diye arkadafllar›m geliyordu. Onlar›n gelifli bile merak konusu oluyormufl. Tabi ben bütün bunlar› sonradan ö¤rendim. Beni yak›ndan tan›d›kça bir bir itiraf ettiler ne düflündüklerini. fiimdi hepsi 'Helal olsun sana!' diyorlar." Toplumun güvenini kazanmadan ifle koyulmak olmaz tabi. Her ne kadar çal›flan kad›n olsan da çizilen s›n›rlar› iyi bileceksin. Küçük yafllardan beri çal›flmak ve iki aya¤›n›n üzerinde durmay› kendine görev edinmifl Bedriye de, 'mahalle bask›s›na' ald›r›fl etmeden yaflam›n› sürdürmeye çal›fl›yor.

SAYI

9

Bizler küçük tüpte kaynat›lan çay› yudumlarken sohbet s›ras›nda ifline devam eden Bedriye de, mahalle bakkallar›n›n içi sayfalarla dolu ve kenarlar› ataçlanmad›¤› için k›r›flm›fl veresiye defterlerinden birine notlar al›yor. Akl›na bir fley gelecek olmal› ki bir yandan da yine o muz›r gülücüklerinden birini koyveriyor. Nedenini soruyoruz hemen. "Gülerim a¤alanacak halime" diyen bir bak›flla anlatmaya koyuluyor: "Bir gün borcu çok birikmifl olan bir kad›n müflterim al›fl-verifl etmek için geldi. Kendisine usulünce borcunu hat›rlatt›m. Küçümser tav›rlarla cevap verince ses tonumu yükselttim fark›na varmadan. Bir de ne dese be¤enirsiniz? 'K›z bafl›na ne iflin var bu bakkalda? Git evinde otur.' Sizin anlayaca¤›n›z hakk›m› arayal›m derken suçlu duruma düfltüm neredeyse. Üzüldü¤üm fley en çok da kad›nlar›n bunu yapmas›." Gece 11'lere kadar bakkalda kalmak zorunda kalan Bedriye, yaflad›¤› tacizlerden de bahsediyor biraz s›k›larak: "Belli bir saatten sonra korku kapl›yor içimi. Gözümü kap›dan ay›ram›yorum. Tan›d›k birileri gelse de biraz zaman geçsin diye düflünüyorum." diyor ve ekliyor: "Bir gün geç bir saatte bir k›z arkadafl›mla oturuyorduk. Genç bir çocuk içeri girip sözle taciz etmeye bafllad›. Ben biraz korku biraz da cesaretle hemen d›flar› ç›kmas›n› söyledim ve onu korkutmak için çekmeceye yöneldim. O vakit bakkal› terk etti. Ben kendi kendime 'Acaba nas›l böyle yapt›m?' diye düflünürken yan› bafl›mdaki arkadafl›m korkudan sararm›fl ve kekeleyerek beni tebrik ediyordu." Hafta boyunca çal›flan erkekler pazar günleri kendilerinden bir fley istendi¤inde hemen söylenmeye bafllarlar. "Bir pazar›m var!" diye. Ancak bir pazar› bile olmayan Bedriye sosyal hayattan elini ete¤ini çekti¤ini aç›kl›yor üzülerek: "Ben istemez miyim çeflitli etkinliklerinize kat›lmay›? Görüyorsunuz iflte halimi. Her günüm böyle geçiyor. Sa¤l›k taramalar›na bile yerime birini bulup kat›lamad›m." Baz› zamanlar kendisinin yerine bakkalda durabilece¤imizi söylüyoruz. Ancak O, k›sa bir kahkahan›n ard›ndan: "Neden olmas›n." diye flaka yaparken bu iflin öyle san›ld›¤› kadar kolay olmayaca¤›n› da anlat›yor bizlere. Bakkaldan ayr›l›rken: "Esnaf kad›n olmak zor zanaat." diye düflünmeden edemiyoruz.

49


SAYI

9

H U K U

H U K U K

KIDEM TAZM‹NATI Av. Züleyha Gülüm

Her geçen tam y›l için 30 günlük ücret tutar› olarak belirlenmifltir. Bunun için önce günlük ücret bulunur; sonra bu ücret 30 ile çarp›larak her tam y›la karfl›l›k gelen tazminat miktar› hesaplan›r. Ayr›ca bir y›ldan arta kalan süreler için de ayn› oran üzerinden ödeme yap›l›r. Tazminat hesaplanmas›nda son ücret esas al›n›r. K›dem tazminat›n›n koflullar› K›dem Tazminat›n› isteme hakk›, sadece iflçilere tan›nm›fl

d›r. Bu durumlarda ihbar tazminat› ödenmez.

bir hakt›r. Bu anlamda sadece ifl kanununa tabi ifllerde

‹flveren iflçiyi iflçinin kusurundan kaynakl› olarak iflten ç›-

çal›flan iflçiler de¤il gemi adamlar› ve gazeteciler de yarar-

kar›rsa ne ihbar ne de k›dem tazminat› ödemez.

lan›r.

b)‹flçinin kendi iste¤i ile iflten ç›kmas›

‹fl sözleflmesinin sona erdi¤i her durumda k›dem tazmina-

‹flçi “Hakl› sebeple önelsiz (derhal) iflten ç›karsa k›dem

t› hakk› do¤maz. Sözleflmenin belirli hallerde iflveren ve-

tazminat›’na hak kazan›r. Bu haller; zorlay›c› sebep, sa¤-

ya iflçi taraf›ndan sona erdirilmesi ve iflçinin ölümü bu

l›k sebepleri, ahlak ve iyi niyet kurallar›na uymama, ücre-

tazminata hak kazand›r›r.

tin, fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi, sigortal› yap›l-

a)‹flveren taraf›ndan iflçinin iflten ç›kar›lmas› ‹hbar önellerine uygun olarak veya iflçinin bu sürelere karfl›l›k gelen ücretinin (ihbar tazminat›n›n) peflin olarak ödenmesi yoluyla iflçi iflten ç›kar›l›rsa iflveren taraf›ndan

50

de iflveren taraf›ndan k›dem tazminat› ödenmek zorunda-

KIDEM TAZM‹NATI ödenmek zorundad›r. “Sa¤l›k sebepleriyle”

ya da zorlay›c› sebepler ile hakl›

olarak ihbar süresi vermeden derhal feshedildi¤i hallerde

mamas›, ücretin sigortaya do¤ru bildirilmemesi, iflçiye karfl› haks›z uygulamalar›n yap›lmas› vb. ‹flçi bu durumda K›dem Tazminat› al›r, ancak ihbar tazminat› alamaz. ‹flçi ihbar önellerine uygun olarak istifa eder veya hakl› bir sebep olmaks›z›n iflten ç›karsa k›dem tazminat› alamaz. Ancak “belirli sebeplerle” s›n›rl› olarak iflçinin ihbar önellerine uygun olarak iflten ayr›ld›¤› (istifa etti¤i) hallerde bu hakk› tan›m›flt›r.


SAYI

1. Muvazzaf askerlik hizmeti nedeniyle sözleflmesini ihbar önellerine uygun olarak iflten ç›kmas›

l›flmas›n›n olmas› gerekir.

2. ‹flçinin yafll›l›k, emeklilik veya malullük ayl›¤› yahut toptan ödeme almak üzere iflten ç›kmas›

met akdinin devam› süresince her geçen tam y›l için ifl-

3. Emeklilik yafl›n› doldurmam›fl olmakla birlikte yafll›l›k ayl›¤› ba¤lanmas› için öngörülen sigortal›l›k süresini ve prim ödeme gün say›s›n› tamamlayanlar ile 25 y›ldan beri sigortal› olup en az 4500 gün prim ödeyenlere, 7000 gün yafll›l›k primi ödeyenlere k›dem tazminat› ödenir.

nat› ödenece¤i, bir y›ldan artan süreler için de ayn› oran

4. Kad›n iflçinin evlendi¤i tarihten itibaren bir y›l içinde kendi iste¤iyle iflten ç›kmas› halinde k›dem tazminat› ödenir.

9

Kanuna göre iflçinin ifle bafllad›¤› tarihten itibaren hizverence iflçiye 30 günlük ücreti tutar›nda k›dem tazmiüzerinden ödeme yap›laca¤› hükme ba¤lanm›flt›r.

K›dem süresinin hesaplanmas› ‹flçi ifle bafllarken çal›flma süresini (1 y›l, 2 y›l vb. gibi) sürelerle s›n›rland›rmam›flsa bu çal›flma belirsiz süreli çal›flmad›r. ‹flçinin ayn› iflverene ba¤l› olarak çal›flt›¤› tüm süreler göz önüne al›narak k›dem süresi hesaplan›r. ‹flçi ara vererek çal›flm›fl olsa da ya da ayn› iflvere-

‹flçinin ölümü halinde ifl sözleflmesi sona erer. Bu durumda iflçinin kanundan ya da sözleflmeden do¤an tüm haklar›n› mirasç›lar› alabilir.

nin bir veya de¤iflik ifl yerlerinde çal›flsa da tüm çal›flt›-

K›dem tazminat› alabilmek için iflçinin en az 1 y›ll›k ça-

dem tazminat›n› alm›flsa bu durumda önceki çal›flmalar

¤› süreler hesaplan›r ve k›dem bu süreler üzerinden ödenir. Ancak iflçi, iflten ayr›ld›¤› önceki sürelerde, k›-

51


SAYI

9

k›dem tazminat›nda hesaplanmaz. Son çal›flt›¤› süre içersinde hak kazand›¤› k›dem tazminat›n› alabilir.

sözleflmesi yeni sezon bafl› itibariyle ihbar önelsiz bozul-

Belirli süreli ifl sözleflmeleri, kural olarak, sürenin sonunda kendili¤inden sona erdi¤i için herhangi bir ihbar ve k›dem tazminat› ödenmesi gerekmez. Ancak ard› ard›na yap›lan belirli süreli zincirleme ifl sözleflmeleri, uygulamada yarg›tay taraf›ndan “hakk›n kötüye kullan›lmas›” say›lmakta; bu gibi durumlarda belirli süreli ifl sözleflmelerinin belirsiz süreli hizmet sözleflmesine dönüfltü¤ü kabul edilmektedir. Örne¤in bir y›l›k bir ifl sözleflmesi yap›ld›, bir y›ll›k çal›flman›n sonunda tekrar bir y›ll›k ifl sözleflmesi ile çal›flmaya devam edildi.

hem ihbar hem de k›dem tazminat›na hak kazan›r.

Belirsiz süreli ifl sözleflmelerinin esasl› bir neden olmad›kça birden fazla üst üste yap›lamayaca¤›, aksi halde ifl sözleflmesinin bafltan itibaren belirsiz süreli kabul edilece¤i kabul edilmektedir. Bu durumda iflçinin çal›flt›¤› toplam süre üzerinden ihbar ve k›dem tazminat› hesaplan›r. Belirli süreli sözleflmede cezai flart var ise uygulanmaz. Yine iflin niteli¤i gere¤i süreli bir ifl olmas› mümkün de¤ilse bu durumda da çal›flma belirsiz süreli say›lacakt›r.

mufl olur ve bu tarih itibariyle hesaplanmak üzere iflçi

K›dem tazminat›n›n hesaplanmas› Her geçen tam y›l için 30 günlük ücret tutar› olarak belirlenmifltir. Bunun için önce günlük ücret bulunur; sonra bu ücret 30 ile çarp›larak her tam y›la karfl›l›k gelen tazminat miktar› hesaplan›r. Ayr›ca bir y›ldan arta kalan süreler için de ayn› oran üzerinden ödeme yap›l›r. Tazminat hesaplanmas›nda son ücret esas al›n›r. Bu ücret brüt ücrettir. Ayr›ca yemek, yol, ikramiye gibi sosyal haklar bu ücrete eklenir. Parça bafl›, akort, götürü veya yüzde usulü gibi ücretin sabit olmad›¤› hallerde son bir y›ll›k süre içinde ödenen ücretin o süre içinde çal›fl›lan günlere bölünmesi suretiyle bulunacak ortalama günlük ücret bu tazminat›n hesab›nda esas al›n›r. K›dem ve ihbar tazminat› iflçinin ifl akdinin sona erdi¤i anda ödenmesi gerekir. Ödenmemesi halinde faiz uygulanacakt›r. K›dem tazminat› faizi ifl akdinin sona erdi¤i andan itibaren bafllar ve mevduata uygulanan en yüksek faiz olarak uygulan›r. ‹hbar tazminat› için ise davan›n aç›l-

52

Mevsimlik ‹flçiler

d›¤› tarihten itibaren faiz uygulanacakt›r. Ancak iflverene

Mevsimlik iflçilerde de iflçinin k›deminin belirlenmesiyle ilgili yasal bir düzenleme bulunmamaktad›r. Kural olarak belirli süreli ifl sözleflmesinin yap›ld›¤› mevsimlik ifllerde de uygulamaya yarg›tay kararlar› yön vermektedir. Buna göre, iflyerinde nitelikçe “sürekli” olan ve her mevsim devam eden bir ifl için yap›lan zincirleme ifl sözleflmeleri, “süresi belli olmayan (belirsiz süreli)” bir sözleflmeye dönüflmüfl say›l›r ve son mevsimdeki süresi belli sözleflmenin de y›llar boyunca sürüp gelen sözleflmenin bir devam› olmas› gerekir. Öyleyse ifl yerinde y›llarca mevsimlik çal›flm›fl iflçinin ifl sözleflmesi de ihbar önellerine uyulmaks›z›n bozulamaz.

ifl akdinin feshinden sonra ihtarname çekilerek faiz baflla-

Mevsimlik iflçilerde k›dem ve ihbar süresinin hesab›, her y›l “çal›fl›lan veya çal›fl›lm›fl gibi say›lan sürelerin toplanmas›” suretiyle yap›l›r. Sözleflmede hüküm bulunmad›kça her mevsim çal›fl›lmas› “bir tam y›l” say›lmaz. Mevsim sonunda iflverenin iflçiyi gelecek sezonda ifle almayaca¤›n› ihbar etmesi, ifl sözleflmesinin sezon (mevsim) sonu itibariyle sona erdirir. Bu durumda iflçi ihbar tazminat›na de¤il, sadece k›dem tazminat›na “sezon sonu itibariyle hesaplanacak olan k›dem süresine” göre hak kazand›r›r. Ancak iflveren, mevsim sonunda böyle bir ihtarda bulunmazsa ifl sözleflmesi ask›ya al›nm›fl olur ve yeni sezon bafllarken iflveren iflçiyi ifle bafllatmak zorundad›r. Yani sezon bafllarken iflçiyi ifle bafllatmad›¤› takdirde ise, ifl

t›labilir. ‹hbar tazminat›na yasal faiz oran› yani daha düflük faiz uygulanmaktad›r.

‹flverenin de¤iflmesinin k›dem tazminat›na etkisi ‹flletmeyi bütün hak ve borçlar›yla devir alan yeni iflveren alacakl›lara ihbar ve gazetelerde ilan etti¤i tarihten bafllamak üzere iflletmenin borçlar›ndan sorumludur. Ayr›ca eski iflveren dahi yeni iflverenle birlikte devirden önceki iflçilik haklar› için devir tarihinden itibaren 2 y›l süre ile yeni iflverenle birlikte ortak sorumludur. ‹fl yerinin veya ifl yerinin bir bölümünün baflka birine devredilmesi halinde devir tarihinde iflyerinde veya bir bölümünde mevcut olan ifl sözleflmelerinin bütün hak ve borçlar› ile birlikte devralana geçer. Yeni bir oluflumla isim de¤ifltirerek ifl yeri iflletmeye devam eden iflveren yan›nda geçen hizmet sürelerinin tamam›n› ifle bafllad›¤› tarihten itibaren hesaba katmak zorundad›r. Bu anlamda devralan iflveren, iflçinin y›ll›k izin ücretleri yan›nda ihbar ve k›dem tazminat›na iliflkin haklar›n› hesaplarken devreden iflveren yan›nda ifle bafllad›¤› tarihe göre ifllem yapmakla yükümlüdür.


SA⁄LIK SAYI

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları

9

Kad›n Hastal›klar› Ve Do¤um Asistan› Dr. Âlim Özcan

Mide Ekflimesi: Hastan›n midesinde yanma ile birlikte ekflime hissi uyand›ran ve nedenleri çok çeflitli olan bir rahats›zl›kt›r. Mide Ekflimesi Nedenleri: En önemli nedenleri, fazla yemek ve yemek sonras› uzanmak, bozulmufl yiyecekler ve baharatlar olarak say›labilir. Ayr›ca, mide veya onikiparmak ba¤›rsa¤› ülseri, safra kesesi iltihab›, reflü ve gastrit mide ekflimesine neden olabilir. Hamilelikte mide ekflimesi flikâyetleri oldukça fazlad›r. Alkol de midedeki yanma hissini artt›r›r. Mide Ekflimesi Belirtileri: En belirgin özelli¤i midede yanma ve ekflime hissidir. Hastan›n a¤z›na ekfli ve yak›c› bir s›v› gelebilir. Bu belirtiler yemekten önce, yemek s›ras›nda ya da yemekten 2–3 saat sonra görülebilir. Mide Ekflimesi Tedavisi: Fazla yememek, yemekten sonra yatmamak ve e¤ilmemek mide ekflimesi flikâyetlerini azaltmaya yard›mc› olur. Alkol ve sigaradan, asitli, kafeinli ve kolal› içeceklerden uzak durulmal›d›r. Ö¤ün bafl›na daha az yemek, fakat ö¤ün say›s›n› artt›rmak faydal›d›r. Yemekler azar azar, iyice çi¤nenerek yenmeli, baharatl›, ekflili ve biberli g›dalar› tüketmekten kaç›nmal›d›r. Al›nan önlemlere ra¤men devam eden mide ekflimesinin nedeni, sindirim sistemi hastal›klar› olabilir. Bu nedenle, teflhis ve tedavi için doktora baflvurulmal›d›r. Mide Ekflimesine Ne ‹yi Gelir: Midenin dostu olan muz, mide

53


yanmas› ve ekflimesi flikâyetlerini azaltmaya yard›mc› olur. Ayr›ca, çi¤ zeytinya¤› da faydal›d›r.

Onikiparmak Ba¤›rsa¤› Ülseri Belirtileri ve Tedavisi Onikiparmak Ba¤›rsa¤› Ülseri Nedenleri: Tedavi edilme-

SAYI

9

Kab›zl›k Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

yen gastrit, fazla asit, sinir bozuklu¤u, düzensiz hayat,

Tuvalete hiç ç›kmama veya çok seyrek ç›kmaya kab›zl›k,

gürültü, alkol ve sigara kullanmak, fazla çay, kahve iç-

peklik ya da ink›baz denir. T›p dilinde ise konstipasyon

mek, safra kesesi veya karaci¤er yetersizli¤i, kalp hasta-

ad› verilir.

l›klar›, hormon dengesizli¤i, dengeli bir flekilde beslene-

Kab›zl›k Nedenleri: Yeterince sulu fleyler yememe, sinir bozuklu¤u, ba¤›rsak t›kan›kl›¤›, basur, sindirim sistemi bozuk-

meme, çok s›cak veya çok so¤uk yiyecekler, haddinden fazla et, hamur iflleri veya baharatl› yiyecekler ve baz› ilaçlar, onikiparmak ba¤›rsa¤›nda ülserin meydana gel-

luklar›, hormon dengesizli¤i,

mesine yard›mc› olur.

f›t›k bo¤ulmas› vb. olarak

Onikiparmak Ba¤›rsa¤› Ülseri Belirtileri: Hasta, mide ek-

say›labilir.

flimesi ve a¤z›na ekfli su gelmesinden flikâyet eder. Ayr›-

Ayr›ca günlerinin büyük bir k›s-

ca dili pasl›, rengi solgundur, bafl dönmesi ve fazla terle-

m›n› oturarak geçirmek zorun-

me de görülür. Midesinin üstüne bas›l›nca, a¤r› hisseder.

da olanlarla, yafll›larda, bebekler-

Yemeklerden sonra da gö¤se do¤ru yay›lan bir a¤r› beli-

de ve hamilelikte kab›zl›k görülür. Kab›zl›k Tedavisi: Öncelikle kab›zl›¤a ne-

rir. Bu belirtiler, ilkbahar ve sonbahar aylar›nda daha da artar.

den olan hastal›¤› tespit etmek gerekir.

Onikiparmak Ba¤›rsa¤› Ülseri Tedavisi: Tan› ve tedavisi

Esas nedeni tespit etmeden al›nacak mü-

için doktora baflvurmay› ihmal etmeyin. Bununla birlikte

sil ilaçlar› kötü sonuçlar do¤urabilir. Kab›z ol-

tedaviyi desteklemek anlam›nda yap›lacak ilk ifl, hastal›-

may› önlemek için, sebze çorbalar› ve ye-

¤› do¤uran nedenleri ortadan kald›rmak, yemekleri az,

mekleri, mercimek, ›spanak, salata, bal›k ve

fakat s›k s›k yemek, istirahat etmek ve üzüntüden uzak

çavdar ekme¤i yemek çok faydal›d›r. Ayr›ca

yaflamaya gayret etmektir.

erik reçeli, bal, üzüm, kay›s› veya elma yemek; bol su veya flerbet içmek de yararl›d›r. Müzmin kab›zl›ktan flikâyet edenlerin de; fazla et, yumurta, peynir, beyaz ekmek, muz gibi yiyecekleri

Reflü Nedir: Reflü, midede bulunan asidin mideden yu-

azaltmalar›; kahve, çay ve sigaray› en az miktara in-

kar›ya do¤ru yani yemek borusuna ve bo¤aza do¤ru gel-

dirmeleri, alkolü b›rakmalar› gerekir. Kab›zl›¤› gi-

mesidir. Bu mide asidi yemek borusunu tahrifl eder ve

deren ilaçlar›n fazla miktarda ve uzun süre kulla-

hastada bir yanma hissi uyand›r›r.

n›lmas› kötü sonuçlar do¤urabilir. Bu nedenle, ilaç-

Reflünün Nedenleri: Normalde midenin giriflinde mide

lar› kullan›rken doktor taraf›ndan tavsiye edilen

asidinin yemek borusuna kaçmas›n› önleyen bir kapak

miktarlar› aflmamak gerekir.

görevi gören bir kas vard›r. Reflü hastal›¤›nda, bu kaslar

Bitkilerle Tedavi: Ceviz yapra¤› ince k›y›l›p bu yap-

s›k aral›klarla gevfler ve mide asidinin yemek borusuna

raklarla haz›rlanan çay sabahlar› aç karn›na içilirse

kaçmas›na neden olur.

kab›zl›¤›n çözümü için yard›mc› olur. Bitkisel tedavi

Reflü hastal›¤›n›n belirtileri;

için cevizin d›fl›nda, kuru incir ve kuru erik akflamdan so¤uk suya yat›r›l›r, sabahleyin ›s›t›l›r ve kahvalt›dan

- Yutma güçlü¤ü

önce yenir.

- Kanama

‹nceba¤›rsa¤›n 25 santimetre kadar olan ilk bölümüne

- Bo¤ulma hissi, öksürük, ses k›s›kl›¤›

onikiparmak ba¤›rsa¤› denir. C harfi görünümündedir.

54

Reflü Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Onikiparmak ba¤›rsa¤›nda meydana gelen ülsere t›p dilinde duodenum ülseri denir.

- Kilo kayb› olarak say›labilir. Alkol ve sigara kullan›m›, fazla ya¤l› yiyecekler, afl›r› beslenme, fliflmanl›k gibi etkenler de Reflü


oluflumunu kolaylaflt›r›r.

da ilaç tedavisi kanama gibi yan etkiler meydana getiri-

Reflü Tedavisi: Kesin teflhis konulduktan sonra üç farkl›

yorsa, bu durumda cerrahi tedavi seçene¤i uygulan›r.

tedavi seçene¤i vard›r. Bunlar›n bafl›nda hastan›n yapmas› gerekenler gelir. Bunlar; - Yatarken bafl› normalden daha yukar›da olacak flekilde yatmak,

Tifo Belirtileri Nedir? Tedavisi ve Afl›s› Tifo Nedir: Tifo, kirli içme sular› ve pis yiyeceklerle buzer bir yap›s› olan tifo mikrobu genelde salg›n fleklinde,

- Alkol ve sigaradan uzak durmak,

yaz ve sonbahar aylar›nda görülür. Tifo kalbi, beyni,

- Çay, kahve, çikolata, kolal› içeceklerin kullan›m›n› azaltmak,

9

laflan mikrobik ve bulafl›c› bir hastal›kt›r. Çoma¤a ben-

- Afl›r› beslenmemek,

- Yatmadan 3 saat önce yemeyi kesmek,

SAYI

böbrekleri, akci¤erleri, karaci¤eri, göz ve kulak sinirlerini etkileyen bir hastal›kt›r, bu nedenle önlem al›nmas› ve bulaflm›flsa iyi tedavi edilmesi gerekir. Tifo Belirtileri: Hastal›k, tifo mikrobu vücuda girdikten

- Dar giysilerden kaç›nmak vb. olarak say›labilir. Teda-

yaklafl›k 7–15 gün sonra ortaya ç›kar. Hastal›¤›n ilk gün-

vide uygulanan di¤er seçenekler ise ilaç tedavisi ve ame-

lerinde yorgunluk ve bafl a¤r›lar› görülür. Fakat hasta

liyatt›r.

yatmak ihtiyac›n› hissetmez. Birkaç gün sonra atefl yavafl yavafl yükselmeye bafllar. ‹fltahs›zl›k, bafl a¤r›s›, bu-

Gastrit Belirtileri ve Tedavisi

run kanamas›, bronflit, mide ve ba¤›rsak bozukluklar› ile birlikte ishal görülür. ‹lk belirtilerin ortaya ç›kmas›n› ta-

Gastrit, midenin iç yüzündeki zar›n iltihaplanmas› sonu-

kip eden birkaç gün içinde atefli daha da yükselir. Gö¤-

cu ortaya ç›kan bir hastal›kt›r. Mide zar›nda bölgesel ya

sünde karn›nda ve s›rt›nda pire ›s›r›¤›na benzeyen k›rm›-

da yayg›n k›zar›kl›klar fleklinde görülür. Kad›nlarda ve

z› lekeler belirir. Bu günler içinde tansiyon düfler, nab›z

erkeklerde yak›n oranlarda görülen Gastrit, yayg›n bir

da yavafllar. Hastal›¤›n üçüncü haftas›nda kar›n gergin-

hastal›kt›r.

leflir ve flifler. D›flk› ise yumuflaklafl›r, ba¤›rsak kanama-

Mide iltihab› ya da mide nezlesi olarak da adland›r›lan

lar› görülebilir. Bademcikler iltihaplanm›fl, hasta zay›fla-

Gastritin nedenleri aras›nda ilk s›ray› bir virüs ve stres

m›flt›r. Üçüncü haftan›n sonlar›ndan itibaren, atefl düfl-

almaktad›r.

meye ve di¤er belirtiler kaybolmaya bafllar.

Bunlar›n d›fl›nda düzensiz ve kötü beslenme al›flkanl›k-

Tifo Nas›l Bulafl›r: Tifo basili ad› verilen bu mikrop, ço-

lar› da, örne¤in a¤›r yemekler, kuru ve sert yiyecekler,

¤unlukla tifolu hastalar›n d›flk›lar›nda veya idrarlar›nda,

hamur iflleri, tatl›lar, ac› ve baharatl› yiyecekler, alkol ve

kanlar›nda, tükürüklerinde veya vücutlar›nda görülen

sigara kullan›m› ve çeflitli ilaçlar Gastrit oluflumunu ko-

deri döküntülerinde bulunur. Tifo salg›n›na, la¤›m sular›

laylaflt›r›r.

kar›flm›fl içme sular› veya la¤›m sular› ile mikroplanm›fl

Gastrit belirtileri olarak mide a¤r›s›, midede ekflime, yanma, bulant›, kusma, haz›ms›zl›k, fliflkinlik gibi durumlar say›labilir. Gastrit tedavi edilebilir bir hastal›kt›r. Bu nedenle, hastal›¤›n kesin teflhisi ve tedavisi için doktora dan›fl›lmal›d›r.

yiyecek maddeleri neden olur. Salg›n daha ziyade yaz ve sonbahar aylar›nda görülür. Tifo Tedavisi: Hastaya süt, yo¤urt, ayran, hoflaf, meyve sular›, limonata, portakal suyu, yumurta sar›s›, yumurtal› çorbalar, iki kere çekilmifl etten yap›lm›fl köfteler, sebze ve meyve püreleri gibi protein, vitamin ve karbonhid-

Gastrit Tedavisi için öncelikle hastal›¤› do¤uran neden-

rat bak›m›ndan zengin besinler verilir. Bol su içirilir ve

ler ortadan kald›r›l›r. Düzenli yeme al›flkanl›¤› kazanma-

ayr›ca, antibiyotik tedavisi uygulanabilir.

ya dikkat edilir. Yiyecekler azar azar ve iyice çi¤nenerek yenir. Hafif yiyecekler tercih edilir. Aspirin gibi ilaçlar kullan›lmaz.

Tifo Hastal›¤›ndan Korunma: ‹çme ve kullanma sular›n›n kontrolü, besin hijyeni, la¤›m ve kanalizasyon tesislerinin hijyen flartlar›na uygun duruma getirilmesi en

‹laç tedavisinde, asit salg›s›n› azaltan ya da asidin zarar

önemli korunma yollar›d›r. Tifo afl›s› da kesin koruyucu

vermesini engelleyen ilaçlar kullan›l›r.

olmamakla birlikte % 51–67 oran›nda koruyuculuk sa¤-

E¤er ilaç tedavisi ile hastan›n flikâyetleri geçmiyorsa ya

lar. Bu nedenle tifo afl›s› yapt›rmak da faydal› olabilir.

55


SAYI

9

Dionysos

Mitinde

Kad›n ve ‹ktidar ionysos olgusu, eski Yunan dinsel inan›fl›n, tanr›n›n ça¤dafl› dönemlerdeki durumunun, yine ayn› dönemlerin siyasi ve kültürel yap›n›n nas›l bir sürecin içerisinde bulundu¤unu çözümleyebilmemiz aç›s›ndan son derece önemli bir tarihsel örnektir. Olympos’a d›flar›dan gelen Dionysos’un kendini bir tanr› olarak kabul ettirme mücadelesini anlatan tragedyam›z (Dionysos tragedyas›) bafllang›çta basit bir mitostan olufluyor gibi görünse de zamanla mitosun, ritüelde nas›l siyasal bir ifllev kazand›¤›n› fark ettirir. Öncelikle toplumsal cinsiyet odakl› de¤erlendirmeyi düflündü¤ümüz bu çal›flmay› daha sonra siyasal ifllev temelinde ele almaya çaba harcanacakt›r.

kabul ettirmek için kendi kültünü yaratma çabas›n› anlatan bu mitos hiç de masum bir anlat›dan ibaret de¤ildir. ‹ktidar alan› bulmak için tarihsel süreç içerisinde çeflitli dayanaklar aram›flt›r kendine.

‹nsanl›k serüveninin bafl›ndan itibaren bir iktidar serüveninin, iktidar› ele geçirme çal›flmas›n›n oldu¤u bilinmektedir. Yunanistan’da bafllang›çta Tanr› Dionysos’a karfl› büyük bir tepki oluflur. Dionysos’un kendini bir tanr› olarak

‹ktidar kendinde do¤al bir güç bularak kültünü sa¤lamlaflt›r›r. ‹ktidar ve iktidar kurulumu tarih boyunca kendisini bir mite dayand›rm›flt›r. ‹ktidar içinde erki bar›nd›rmak için rit, mit, din, kad›n vb. ö¤eleri bir kaynak olarak kullan›r. Roma,

D

56

Toplumun kültürel, manevi de¤erleri ve insani deneyimlerinin birer simgesi, ayn› zamanda ‘nas›l yaflanmas›’ noktas›nda k›lavuz olan mitoslar›n amac› genellikle evrenin do¤as›n› aç›klamak ya da toplum üyelerine toplumsal yaflam için gerekli davran›fl ve tav›rlar› ö¤retmektir. Dionysos’ta da oldu¤u gibi bu yönüyle siyasi bir ifllev de edinirler. Yani insanlar› birlefltiren ortak konularla iliflikli farkl› inançlar›, yaflam biçimlerini, siyasal koflullar› yans›t›rlar.


Yunan, Makedonya, Mezopotamya antik devletleri-ki özellikle imparatorlar›n iktidar kurmas› ve bu minvalde kendi kültünü yaratmas› bu kült etraf›nda süregelen ayinsel sergilenimlerin yap›lmas›- vb. buna sarih örnekler teflkil eder. Öte yandan mitlerin, ritüellerin sanatsal bir biçime sokularak metinlefltirildi¤i tragedyalar, iktidar›n kendini nas›l infla etti¤i noktas›nda zengin veriler sunar. Dionysos miti, iktidar›n tesisi noktas›nda nas›l bir ifllev gördü¤ünün yan›nda, iktidar kültü yaratma noktas›nda kad›n ö¤esinin nas›l alet edildi¤ini göstermesi aç›s›ndan önemli bir yerde durmaktad›r. ‹flbu Dionysos mitini, miti fliirsel bir flekilde anlatan kendi yaz›l› metinlerini (Bakkhalar di¤er ad›yla Dionysos) tarihsel bir bak›flla irdelemeye çal›flaca¤›z; kad›n-iktidar iliflkisine de¤inece¤iz.

Bakkhalar ve Dionysos Dini Tanr› Dionysos-Bakkhos'un dinsel törenlerini kutlayan kad›nlar alay›, ç›plak bedenlerini nebris denilen benekli ceylan postlar›yla örter; bafllar›n› sarmafl›k çelenkleriyle süslerlerdi. Ellerinde, ucunda bir çam kozala¤› bulunan (thyrsos) sarmafl›k ve asma yapraklar› sar›l› de¤nekler ve dallar› tafl›rlar. Geceleri ormanlar›n karanl›k köflelerinde, da¤larda koflarak kendilerinden geçerler, bu s›rada do¤ayla birleflip üstün bir güç haline gelerek önlerine ç›kan vahfli hayvanlar› parçalarlar. Bakhhos’a (Dionysos) kurban edilen hayvanlar ve Bakkhalar›n omuzlar›na takt›klar› benekli ceylan postu Tanr› Dionysos’la bütünleflmenin bir arac›yd›. Bakkha kad›nlar›na vecd (olgun ermifllik) anlar›nda Thyas, ç›lg›nca kendilerinden geçtikleri anlarda Mainas denir. Dionysos dininin özünde bulunan vecd, kendinden geçme, coflku, taflk›nl›k Dionysos'un Anadolu kaynakl› bir tanr› oldu¤unun en önemli kan›t›d›r. Tan›mlamalardan da anlafl›laca¤› üzere konumuzu oluflturan Bakkhalar, tragedyada her ne kadar kad›nlar alay› olarak geçse de Dionysos dinini Olympos dinlerinden ay›ran temel fark, ayr›m gözetmeden bütün insanl›k için oldu¤u iddias›d›r. Bir do¤a tap›n›m› olan Dionysos alt s›n›f›n insanlar› taraf›ndan benimsenmifltir özellikle. Olympos dini insanlarla tanr›lar aras›ndaki iliflkiyi kesin çizgilerle ay›rm›flt›r. Buna göre insan; s›n›rlar›n› bilmeli, kendini tanr›larla efl tutmamal› ve insan olmakla yetinmeliydi. Fakat Dionysos’un varl›¤›yla birlikte z›t bir din flekillenmifltir. Bu düflünceye göre; insanlar içlerindeki tanr›sal bölümü gelifltirmeli, kendilerini olabildi¤ince tanr›ya benzetmeli, ar›nma yolu ile mutlu bir ölümsüzlü¤e ulaflmaya çal›flmal›. Anadolu tasavvuf dinlerinden de tan›d›k oldu¤umuz bu ifadeler insan›n kendini keflfederek Tanr›y› bütünüyle kavramak ve do¤ru yolda anlamak olana¤›n› verir. Dionysos’un niteliklerini ele alacak olursak ilk önce bir do¤a tanr›s› oldu¤unu görürüz. Çünkü Dionysos ritüellerinde amaç tanr› ile birleflerek tanr›laflmak ve do¤a ile birleflerek

tanr›laflmak, bütünleflerek onun tüm s›rlar›na eriflmekti. Dionysos her bak›mdan do¤aya dönüktür; ama onun as›l simgeledi¤i fley do¤an›n kendisi de¤il, insanla do¤a ars›ndaki bir iliflki, insan›n do¤an›n s›n›rlar›na erdiren büyük bir güçtür. Do¤a s›n›rlar›na ve gücüne ermek yani tanr›laflmak ere¤ine ulaflman›n yolunu Dionysos kolaylaflt›r›r. Bu yol flarap ve sarhoflluktur. “Ama tanr›, korolar›nda ihtiyar› gençten ay›rt etmiyor. Herkesten ayn› ibadeti bekliyor; kendisine gönül verenler aras›nda hiçbir fark gözetmiyor.” Bakkhalar’daki bu ifade Dionysos’un bütün bir insanl›k hali oldu¤unu gösterir. Bu yüzden sürekli bir devinim halindedir, evrensel yaflam özellikle beden ve ruh arac›l›¤›yla yans›y›p oluflur.

SAYI

9

Dionysos, Tragedya’da hem insan hem tanr› olarak ç›kar karfl›m›za. Bakkhalar da yerine ve an›na göre kad›n kiflili¤inden vahfli hayvana dönüflür, böylece gerçe¤in gerçek üstüne ulaflmas› yans›t›lm›fl olur. Kiflinin bilinçüstünün bilinçalt›na dek ulaflabilmesi bu tanr›n›n etkisiyle olmufltur. Kaba akl› simgeleyen Pantheus, Bakkhalar›n ç›lg›nl›¤›n› töreler ve ahlaka karfl› ifllenmifl bir suç sayar. Çünkü iktidar›n› sarsacak Dionysos külte diflil özellikler atfedilir; ancak Dionysos’taki coflku Helen dinlerinin tan›mad›¤› insan› do¤ayla birlefltirir, ona cenneti yeryüzünde yaratan bir mutluluk verir. As›l ak›l yolu bu mutlulu¤a eriflmek için insan›n kendini bilmesinden geçer. Çünkü insan›n tabiat›nda Bakkhalar’da da dile getirildi¤i gibi kendini bilme hikmeti yatar. Görüldü¤ü gibi Dionysos dini, Yunan toplumunda siyasal yap›n›n koruyucusu olan Olympos dininin alternatifi olarak bir kült olarak yarat›lm›flt›r. Bu sürecin ortaya ç›kmas›nda siyasi baz› olaylar›n rolü oldu¤unu belirterek aç›klamakta fayda görüyoruz.

Dionysos ve iktidar Tragedya’da geçen: “Asya ülkesini Barbarlarla Helenlerin kar›fl›k yaflad›¤› güzel hisarlarla süslü flehirleri dolaflt›m. Oralarda korolar›m› toplad›m; dinimi, ayinlerimi ö¤rettim; flimdi kendimi Helenler’e tan›tmak istiyorum.” ‹fadeleri bize Dionysos’un ba¤›ms›z site örgütlenmesinden merkezileflmeye geçildi¤i bir dönemde kendi kültünü yaratma çabas› içinde oldu¤u sonucunu ç›karabiliriz. Yunanistan’da aristokrasinin yükselifli döneminde ekonomik faaliyetler aras›nda en belirgin olan flarap üretimi ve ticaretidir. Bu dönemde, aristokratlar›n büyük çiftliklere flarap ve zeytinya¤› üretimine bafllamalar›, köylü s›n›f›na göre zenginleflmelerine yol açar. Bu da sonras›nda Yunanistan’da s›n›fsal mücadelenin bafllamas›nda bir etken olur. Soylu iktidar gücüne karfl›l›k tüccar- köylü ittifak› geliflir ve büyük toprak sahipleriyle iktidar mücadelesi yaflan›r. Tüccar soylu iktidar›n› zay›flatmak için köylü kesimle iflbirli¤i-

57


Kad›n›n yer almad›¤› “Hayâs›z” bir dini, iman› olmayan din olarak kabul eden PantSAYI

9

heus tragedyan›n ilerleyen bölümlerinde “ Dionysos’un pefline düflen kad›nlara, suç ortakl›¤›na gelince, onlar› ya köle diye sataca¤›m yahut da kendi hizmetimde kullan›p hepsine bez dokutaca¤›m; bakal›m yine ellerini gergin derilere vurup etraf› gümbürtüye bo¤abilecekler mi?” ne gider. Tüccarlar için soylularla ideolojik mücadelenin bir parças› siyasal iktidar›n koruyucusu olan Zeus ve Apollon törenlerinin yan›nda Dionysos kültünü temellendirmektir. Köylüler Dionysos törenleriyle ve onun dinsel gücüyle köleci toplumdaki konumlar›na ve onun ahlak›na baflkald›rarak kendi kültürlerini yaflarlar. Soylu iktidar Zeus ve Apollon ad›na düzenledikleri törenlerle bu iki tanr›n›n kökleflmifl dinsel gücüne dayanarak evrenin aç›klamas›n› yapmaya ve kurulu düzenin yeniden üretimini sa¤lamak için pratik ideolojiler (hukuk, din, ahlak, politika) düzleminde getirdikleri dayatmalarla bireyi kontrol alt›na almaya çal›fl›rlar. Bu anlamda iktidar kendi ideolojisini yayg›nlaflt›rmaya çal›flan yasa koyucu ise, Dionysos günahkâr ve yasa k›r›c›yd›.

58

Bu noktada Dionysos ritüellerinin ne anlam geldi¤ini ritüellerin paradoksundan yararlanarak aç›klayal›m. Köleci feodal toplumda topra¤a ba¤l› olan köylü kamusal alanda kendini ifade etme seçene¤i bulamaz. Tüccarlar›n siyasal iktidar›n› koruma temeli buldu¤u Dionysos dini ayn› zamanda köylüler, köleler ve di¤er alt s›n›f insanlar›n›n kendini ifade ettikleri, keflfettikleri bir zemin halini al›r. Bu nedenle Dionysos do¤ayla bütünleflmenin, do¤aya kaç›fl›n ifadesidir. Köylüler do¤al olaylar› tanr›lar arac›l›¤›yla düzenlerler. Tören, toplumun ekonomik anlamda yeniden üretimini bir istek düzeyinde getirir. Bakkhalar›n vecd hali (Thyas); uygarl›¤›n devam› için bast›r›lmas› gereken zararl› isteklerin doyuma ulaflabilece¤i bir alan› yani köleci toplumun ahlak›n›, dayatmalar›n› reddettikleri alan› ifade eder. Ancak gündelik yaflam›n uza¤›nda olunur. Ritüel bi-

timinde köylüler ar›nm›fl olarak gündelik yaflama dönerler. Yaflam›n getirdi¤i dayatmalara ritüel öncesine göre daha kolay boyun e¤erler. Bir anlam›yla toplumu reddedifl olan bu ritüel, di¤er yönüyle toplumun devam›na hizmet eder. Alt s›n›f›n insanlar› (Tragedya’da kad›nlar alay›) ahlak›n› reddettikleri ve kamusal alan›n d›fl›na itildikleri toplumdan uzak, kendilerini keflfetmek için do¤ada ar›nacaklar›, boflalacaklar› bir alan bulurlar. Köleci toplumun efendileri ise istekleri doyurulmufl ve gündelik yaflama geri dönen insanlar› daha kolay yönetirler. Sonuç olarak bu ritüellerle köleci toplumu temelinden sarsmazlar. Fakat köleci toplum içindeki konumlar›na bir baflkald›r›y› dinsel bir biçimde yaflarlar. Bu törenlerde Bakkhalar yasak edimleri gerçeklefltirirken bunlar› kutsall›k kisvesiyle çerçevelerler. Efsaneye k›saca yer vererek aç›klamaya çal›fl›rsak anlafl›lmas› daha kolay olacakt›r. Dionysos, tragedyada birçok adla an›lmaktad›r. Bakkhos, Bromios, Euhios, Dithyrambos, ‹akkhos ve ‹obakkhos gibi çeflitli isimlerle ça¤r›l›r. Mitolojiye göre Dionysos, Semele (Kadmos ile Harmonia'n›n k›z›) ile Zeus'un o¤ludur. ZeusSemele iliflkisini haber alan Hera, Semele'nin dad›s› k›l›¤›na girerek onu, Zeus'u gök tanr›s› s›fat›yla görmesi konusunda ikna eder. Zeus, y›ld›r›m ve flimflekleriyle görünür ve Semele y›ld›r›m ve flimfleklere dayanamayarak ölür. Semele'nin yedi ayl›k bebe¤i düfler ve Zeus onu bald›r›nda ikinci bir do¤umla büyütmüfl ve Hermes’e vermifltir. Hermes, Dionysos'u Nysa vadisindeki nymphelere bakmalar› için götürmüfltür. Dionysos ismi bu sebepten dolay› iki kere do¤an


anlam›na mektedir.

gel-

Dionysos'un do¤ufl efsanesinin geçti¤i yer Thebai'd›r. Ancak Euripides'in efsanesinde Dionysos'un as›l kayna¤› ayr›nt›l› olarak ifllenmifltir. Dionysos bir Lidya-Frigya tanr›s›d›r. Bakkhalar korosunun ilk sözü olan: "Ben Lidya'n›n alt›n ovalar›ndan geliyorum, vatan›m Lidya'd›r.” Asya topraklar›ndan geliyorum”, “Vatan›m Lidya’d›r” deyimleri Lydia-Phrygia’dan gelen tanr›n›n kendini tan›tmas›na da uygundur. Dionysos, k›l›¤›, k›yafeti ve karakteri ile de bölgenin özelliklerini tafl›r. Bu nedenle Pantheus, kad›nca gördü¤ü Dionysos'un tutumunu yad›rgayarak flöyle der: "Yabanc› bir sihirbazdan bahsediyorlar, Lidya'dan gelmifl. Kokulu saçlar›, sar› perçemleri, mor yanaklar› varm›fl, siyah gözlerinde Aprodite'nin sihri parl›yormufl.” Do¤ufl mitosu bize Dionysos üstüne anlat›lan bu efsanenin bir tek motif üzerine kurulu oldu¤unu gösterir: Tepki ve direnç. Dionysos Helen’e Anadolu’dan gelme ayk›r› bir tanr›d›r. Bunun anlam› fludur: Helenlerin bafl tanr›s› Zeus’tur. D›flar›dan gelen bir tanr›sal varl›¤› Zeus kendi buyru¤una sokmak, bir kad›n›n varl›¤›na ihtiyaç duymadan ondan ç›km›fl gösterir. Zeus kendinden zay›f ve zaten köleci toplumda ikincil bir konumda bile de¤eri olmayan bir varl›k olan kad›n› küçümser ve egemenli¤ine alaca¤› varl›¤a, yani Dionysos’a diflil özellikler yükler. Böylece Patriarkal ve diflil özellikler gösteren bir Tanr› ile karfl›lafl›r›z. Zaten Dionysos’un bu kimli¤ini en iyi elinde thyrsos; ucunda çam kozala¤› bulunan sarmafl›k ve asma yapraklar› sar›l› uzun de¤ne¤i aç›klar. fiekil itibariyle eril bir özellik görsteren de¤nek diflil özellik gösteren sarmafl›k ile sar›l›r. Yunan mitolojisinde Dionysos efsanesi flöyle devam eder: Uzak ülkelerden dönen Dionysos sonunda kendi kültünü yerlefltirmek için Thebai'a gelir. Yan›nda ellerinde sarmafl›klarla, flark› söyleyen kad›nlar vard›r. Pantheus gelenleri görür; ama yanlar›ndakinin Dionysos oldu¤unu bilmez. fiehrin orta yerinde ba¤›r›p, ça¤›r›p flark› söyleyen bu kala-

bal›¤› sevmez, nöbetçileri ça¤›rarak hepsini yakalatmak ister. Ama askerlerden biri onun Semele'nin o¤lu Dionysos oldu¤unu ve Demeter'le birlikte yeryüzünde insanlar› korudu¤unu söyler. Ancak Pantheus onu dinlemez ve Dionysos'u yakalatarak flehre getirir. Ancak Bakkhalar da¤lara kaçm›fllard›r. Dionysos, Pentheus'a kendisini yakalay›p zindana kapatamayaca¤›n›; zira bir tanr› oldu¤unu söylemesine ra¤men Pantheus onu iki kez bir hücreye atmaya çal›flm›flt›r. ‹kisinde de Dionysos oradan ç›kar. Pantheus, çok k›zarak Bakkhalar›n pefline düflmüfltür. Onlar› buldu¤u zaman, kendi annesi ve k›z kardeflleri olmak üzere pek çok Thebai kad›n›n›n Bakkhalar›n yan›nda oldu¤unu görür. ‹flte o zaman Dionysos kutsal gücünü kullanarak bütün kad›nlar› ç›ld›rtt›r. Ç›ld›ran kad›nlar Pantheus’a yabani bir da¤ aslan› zannederek üzerine atlay›p parçalad›. Onu öldürenler aras›nda kendi annesi de vard›r. Thebai kral› Pentheus, Dionysos'un tanr› oldu¤unu ancak ölürken anlam›flt›r. Dionysos bir süre sonra kad›nlar›n ak›llar›n› bafllar›na getirmifltir. Pentheus'un annesi ve Thebai'l› kad›nlar yapt›klar›n› anlay›p çok üzülmüfllerdir.

SAYI

9

fiiddeti meflru görerek bir ölümü iktidar-tanr› u¤runa gerçeklefltirmek kültün sa¤laml›¤› ve devam› için meflru görülür. ‹ktidar› sarsacak her fley gururu vericidir, hatta Bakkhalar için kutsall›k kisvesi alt›nda bir görevdir. ‹ktidar› kabul etmeyenin, ideolojiyi sarsan›n sonu ölümdür. Ki Pantheus kutsal bir görev sonucu ölür. Art›k Thebia halk› Dionysos’un kültünü benimser inanmayarak yapt›klar› hata için af diler. Sonunda Dionysos bir iktidard›r, yasa koyucudur, cezaland›ran da ödüllendiren de odur. Hâlbuki insan kimli¤inden ç›k›p tanr›l›¤›n› mite dayand›rd›¤› Tragedyas›nda: “‹flte ben, bir insano¤lu de¤il, Zeus’un o¤lu olan ben, Dionysos, size bunlar› haber veriyor. ‹nat edecek yerde hikmetin emretti¤ini yapsayd›n›z, Zeus’un o¤lu sizi mesut edecekti. Sizin koruyucunuz olacakt›.” diyerek otoriteye r›za gösterildi¤i takdirde mutlulu¤u vaat ediyordu.

Dionysos’ ta Kad›n Tanr› alay› olan Bakkhalar’da daha çok kad›nlar›n yer al›fl›, bu kad›nlar›n do¤aya kaç›flla öz-erotizmlerini keflfetmeleri ve tinsel bir ar›nma sa¤lamaya çal›flmalar› bu tragedyada net olarak göze çarpmaktad›r. Jean-Pirre Vernant’›n belirtti¤i flekliyle Dionysos dini, “siyasal olmayan, çok az say›da tap›na¤› olan, inananlar›n› kentlerin, kamusal alan›n d›fl›na do¤aya sürükleyen, bireyleri s›radan toplumsal iliflkilerinden kopar›p yaban›llaflt›ran, do¤ayla bütünlefltiren bir yap›dad›r. Bu tür bir din ise özellikle kad›nlar içindir. Siyasal yaflam›n kesin kes d›fl›nda bulunduklar›, kamusal alanla daha az bütünlefltikleri ölçüde. Kad›nlar kamu ifllerine erkeklerle eflit düzeyde kat›lmak için toplumsal olarak yetkisiz göründüklerinden

59


SAYI

9

bir anlamda resmi dinin (Olympos’un) karfl›t› olan yap›lar› canland›rmaya dinsel olarak yetkilidir. Ortak Yunan dindarl›¤›ndan oldukça uzak olan bu ‘gizemci dinsellik’, bir kaç›fl aray›fl›, ç›lg›nl›k ve bireysel kurtuluflu beraberinde getirmektedir.

ve Sanat Yay›nlar›, 1999)

Pentheus’un: “Sözde Bakkhos flenliklerini kutlamak için evlerini b›rak›p gitmifller; ›ss›z da¤larda, korolarla Dionysos dedikleri, benim tan›mad›¤›m yeni bir tanr›ya ibadet ediyorlarm›fl; ortalar›nda testiler dolusu flarap varm›fl.” ifadesinden de anlafl›laca¤› üzere özel alan terk edilmifl kad›n erki reddederek yabanc›laflt›¤› kendini keflfetmek ve kendini bilmek için do¤aya kaçar. “Ak saçlar›na sayg›m olmasayd›, bu hayâs›z ayinlere önayak oldu¤un için seni zincire vurdurur, Bakkhalar›n yan›na att›r›rd›m. Kad›nlar üzüm suyunun coflup taflt›¤› cümbüfllere kar›flt›lar m› o cümbüfllerde art›k din iman kalmaz”. Pantheus’un bu ifadeleri tragedyan›n diflil bir din olan Dionysos dinini Eril nitelik gösteren Apollon dinine erki kapt›rma savafl›na dönüfltü¤ünü aç›kça gösterir.

toplumun ortak inanc›n› ve düflüncesini ortaya koyan anlat›lara

Kad›n›n yer almad›¤› “Hayâs›z” bir dini, iman› olmayan din olarak kabul eden Pantheus tragedyan›n ilerleyen bölümlerinde “Dionysos’un pefline düflen kad›nlara, suç ortakl›¤›na gelince, onlar› ya köle diye sataca¤›m yahut da kendi hizmetimde kullan›p hepsine bez dokutaca¤›m; bakal›m yine ellerini gergin derilere vurup etraf› gümbürtüye bo¤abilecekler mi?” diyerek özel alandan ç›kan kad›n›n kendi kültünü yaratmas›ndan rahats›z olur ve onlar› özel alana geri getirip kölelefltirmek ister. Kamusal alan›n erkli¤ini tehlikede bulur ve kad›n› ehlilefltirmenin pefline düfler. En sonunda iktidar kavgas› kayna¤›n› fliddetten al›r, fliddeti bakili¤i için meflru görür ve Pantheus odipus kompleksini ters yüz ederek annesi taraf›ndan öldürülür.

Toplum içerisinde bilinmeyen zamanlarda var olan, insan›n do¤ayla ve toplumla olan iliflkilerinden, üretim iliflkilerinden do¤an ve tarihin ak›fl› içinde geniflleyerek-farkl›laflarak yay›lan; dünyan›n yarat›l›fl›, insanlar›n ve di¤er canl›lar›n var olufllar› hakk›nda "mit" ad› verilir. (örne¤in, dünyan›n yarat›l›fl›yla ilgili efsaneler, hayvanlar›n yarat›l›fl› ve özellikleri ile ilgili efsaneler, kad›n›n yarat›l›fl›, do¤a olaylar›yla ilgili efsaneler, bat›l denen inançlar› gerekçelendiren efsaneler ve buna benzer birçok fley mittir.) Di¤er bir deyiflle mitler; insan›n kendisini, tabiat›, tabiat olaylar›n›, dünyay›, hatta kozmogonik(evrenin yarat›l›fl›-düzeni) unsur ve olaylar› anlamak ve yorumlamak amac›yla yaratt›¤› hikâyelerdir. Bu hikâyeler ise insan›n kendisini ve içinde yaflad›¤› evrendeki hemen her fleyi anlamland›rmak amac›yla sordu¤u “neden” ve “nas›l” sorular›na cevap verir. Di¤er bir deyiflleri inanc› içine alan bir kültürel rehber ifllevini tafl›r. Ayn› zamanda bir köken aray›fl›n›n sonucu olarak da ortaya ç›kan bu hikâyeler, en eski dönemlerde kutsal ve gerçek kabul edilirdi. Kült: Kült, bir tap›n›m› ifade eder. Tanr›ya, tanr›lara, ola¤an üstü varl›klara, di¤er canl›lara, nesnelere vb. gizemli ve kutsal imgeler yüklenerek sergilenen inançsal pratiklerdir. Antropolojik anlam›yla bir kült bir toplumsal grubun yerel bir tanr›ya iliflkin inançlar ve pratikler bütününü, tap›nmas›n› anlat›r. Sosyolojide ise kült, inançlar› tipik biçimde senkretik (birlefltirici), ezoterik (gizemli) ve bireyci olan küçük bir dinsel aktivist grubundan oluflur. (Marshall, Gordon, Sosyoloji Sözlü¤ü, Bilim ve Sanat Yay›nlar›, 1999) Ritüel: Ritüel yayg›n anlam›yla ayine, sosyal, dinsel vb. törene, ibadet etme prati¤ine denk düfler. Uygun zamanlarda yerine getirilen ve sembollerin de kullan›labildi¤i s›k s›k tekrarlanan bir davran›fl modeli. Ritüellerin etkili oldu¤u bafll›ca toplumsal alanlardan birisi dindir; ancak ritüelin etki alan› seküler dinsel alan d›fl›nda ve gündelik yaflama kadar uzan›r. Ritüele Marksist bak›fl ise, Durkheimci yaklafl›m›n aksine, ritüellerin sadece yanl›fl bilinçle yay›ld›¤›n› öne sürer. Ritüeller, toplumdaki toplumsal iliflkileri yanl›fl biçimde temsil ederek kat›lanlar›n gerçekli¤i anlamalar›n› güçlefltirmektedir. (Marshall, Gordon, Sosyoloji Sözlü¤ü, Bilim ve Sanat Yay›nlar›, 1999) Kaynakça Marshall, Gordon, Sosyoloji Sözlü¤ü, Bilim ve Sanat Yay›nlar›, 1999 Erhat, Azra; Mitoloji Sözlü¤ü, Remzi kitapevi, 1997 Price, S.F.P; Ritüel ve ‹ktidar, ‹mge yay›nlar›, 2001

60

Mini sözlük:

Eliade, Mircea; Mitler ve Özellikleri, Ütopya yay›nevi,2000

Mit: ‹çeri¤i do¤al ya da do¤aüstü ya da kültürel fenomenlerini kö-

http://www.comsellbilgisayar.com/smoch/Sayfa.asp?islem=2&sayfano0449

kenleri veya yarat›l›fllar›yla ilgili kutsal veya dinsel hikâyeler için kullan›lan bir tepki. (Marshall, Gordon, Sosyoloji Sözlü¤ü, Bilim

http://www.bisohbet:com(form/ocak-konu-5714.0-dionysos.html http://www.Geotices.com/iklim73/dionysos.html


Yaflam›n içinden…

SAYI

9

Almanya’dan bir okur Dört duvar aras›nda bo¤ulan 盤l›klar›m›z› yaflam›n her alan›nda olumlulu¤a dönüfltürebilme, her fleye ra¤men yaflam› örgütleyebilme, doyas›ya yaflamak ya da yaflayabilmenin en önemli yolu kendimize güvenmek… ‹lik kanseriyle mücadele ederek, ölümü yenen bir kad›n okurumuz yaflad›klar›n› bizimle paylaflmak istedi. Azimli oldu¤u kadar hayat dolu olan candan arkadafl›m›z A.K., hikayesini anlat›rken hem hüzünleniyor hem de inad›na kat›la kat›la gülüyordu, “Ben fele¤i gördüm” dedi¤inde… ‹mrenmemek elde de¤il onun yaflama arzusuna, hele de inad›na yaflamas›na… ‹nsanlara güvenini yitirmiflti, tedavi gördü¤ü süre zarf›nda. Özellikle erkeklere güvenini yitirmiflti… Çünkü evlilik plan› yapt›¤› sevdi¤iyle -tam da kanser oldu¤u döneme denk geliyordu- ayr›lm›flt›. Sevdi¤i erkek onu kanser oldu¤u için b›rakm›fl… Bulafl›c› olmas›ndan korktu¤u için… Sözü daha fazla uzatmadan arkadafl›m›za b›rakal›m… ‘‘Ad›m, AK. 1976 Mufl-Varto do¤umluyum. K›z Meslek Lisesi’nden mezun olduktan sonra Okul Öncesi E¤itimi’ni (Çocuk Geliflimi) okudum. Yaklafl›k 3 ay ‹zmirBornova’da anaokulunda ö¤retmenlik yapt›m ve sonras›nda 3,5 y›lda ‹zmir-Barbaros Çocuk Köyü’nde gönüllü anne ve e¤itici olarak görev ald›m… E¤itim gördü¤üm s›ralarda arkadafl çevrem, genelde, devrimci-demokrat ö¤rencilerdi. Arkadafllar›m›n devrimci-demokrat olmas› bile akrabalar›m›n benim üzerimde tahakküm kurmas› demekti. Neden mi? Çünkü ben ilk önce bir kad›nd›m, ben iyi bir efl, iyi bir anne aday›yd›m, her fleyden önce birey olamayan biri… Toplumumuzda maalesef kad›n; sosyal bir varl›k olmaktan uzak b›rak›lm›flt›r, insan olmas›ndan ziyade bedeni ve anal›¤› üzerinden de¤er görmektedir... ‹lk tedavime baflland›¤›nda kanser oldu¤umdan haberim yoktu. Ben sadece basit bir hastal›k oldu¤unu biliyordum, yani bana öyle söylüyorlard› sordu¤umda… Türkiye’de yetiflen herkes bilir; kanser olan kifli en son

duyar kanser oldu¤unu. Tesadüfen ö¤renmeseydim, Almanya’ya gelene dek bilmeyecektim. Bir akrabam›n telefonda kanser tedavimin nas›l gitti¤ini sordu¤unda ö¤rendim kanser oldu¤umu… Her insan›n verebilece¤i bir tepki verdim; ama asla ölece¤imi düflünmedim, düflünmek de istemedim aç›kças›. Kim hayat› doya doya yaflamadan ölmek ister ki… Hastal›¤›m› ilk ö¤rendi¤imde kabullenemedim. Kabullenemiyordum; çünkü daha yaflama dair umudum bitmemiflti ve kanseri yenece¤ime de inan›yordum. ‹lik kanserinin belirtileri flöyleydi bende: fiiddetli bafl a¤r›s›, burun kanamas›, mide bulant›s› ve kusma, halsizlik, uyuyamama, dirseklerin ve dizkapaklar›m›n s›zlamas›, kilo kaybetme vb. Çevremin bana ve aileme destek olmas› pek olas› de¤ildi. Nedeni ise onlar›n ilik kanserini bulafl›c› ve yenilemez olarak görmeleriydi… Hastal›kla ilgili bilgisizli¤in yaratt›¤› bu tav›r beni çok y›pratt›. Kanser oldu¤umu yeni ö¤renmifl olmama ra¤men, çevremin beni üzdü¤ü kadar üzmüyordu, kanser olmam… Belki o anki hislerimi kelimenin tam anlam›yla anlatamam; ama düflünsenize insanlar›n size sanki bulafl›c› bir hastal›k tafl›yormufl gibi davranmas›na ya da size her an ölecekmifl gibi bakmas›na… Bir kanser hastas›na yap›lmas› gereken en son fleylerdir ve hatta hiç yap›lmamas› gereken davran›fllard›r. ‹nsan›n kanseri yenebilmesi için ilk önce koflullar›n›n uygun olmas› gerekiyor. Ben kendimi flansl› hissediyorum bu konuda; çünkü Almanya’ya gelebilme koflullar›m vard›. Türkiye ile Almanya aras›nda k›yaslama yapt›¤›mda çok farkl›l›klar var elbette. Örne¤in; hemflirelerin hastalara olumlu davranmas›, ilgilenmesi hastalar›yla. Bir de sigorta olanaklar› burada daha iyi. Türkiye’de buradaki gibi tedavi görseydim mümkün de¤il ödeyemezdim ücretini. Burada tedavi görme, uygun ilik bulma, iyi bir

61


SAYI

9

hastane vb. fleyler daha uygun… Bir de Türkiye‘deki doktorlar bana yenme flans›m›n olmad›¤›n› ve ayr›ca 3 ay ömrümün kald›¤›n› söylüyorlard›. Almanya’daki doktorlar bunun tersini söylüyordu. Hastal›¤›m›n daha yeni olmas› nedeniyle yenme flans›m›n yüksek oldu¤unu, benim gibi daha binlerce insan›n bu hastal›¤› yendiklerini de aç›k aç›k söylüyorlard›.

onun sevgisiyle büyüsünler diyeydi çabam. Belki

Ben yenece¤imden kuflku duymad›m, hatta kalp damarlar›m t›kand›¤› zaman bile akl›mdan ölümü geçirmedim. Kanser oldu¤umu ö¤rendi¤imde daha da bir yaflama ba¤land›m… Hayat› seviyordum; çünkü sevdiklerim vard›: o¤lum (öz o¤lum de¤il), sevdi¤im adam(evlilik plan› yap›yorduk), can›mdan çok sevdi¤im annem ve kardefllerim. Tüm bunlarla beraber yaflama olan sevincim ve inanc›m da kanseri yenmemi garantiliyordu…

arand›, bulundu… ‹lik nakli yap›ld›ktan sonra yanl›fl

Çok renkli bir yaflam yaflamad›m. Küçük yaflta babam› kaybetmemle bafllad› renksiz yaflam›m… Asl›nda, ac›mas›z olan yaflama karfl› savafl›n bafllang›c›yd› bu, benim için. Evet, babam› kaybetmem demek, annemden ve kardefllerimden uzak birçok k›z çocu¤u gibi yurda gitmek demekti… Ama benim ve benim yafl›mdaki her çocu¤un ihtiyac› olan fley sevgidir, anne, baba ve kardefl sevgisi… Kardefllerimin yurda verilmemesi için elimden geleni yap›yordum, daha do¤rusu yaflad›klar›m› yaflatmamak içindi çabam. Ö¤retmenlerime örgü örer, yaz tatilinde ise fabrikada çal›fl›rd›m. S›rf kardefllerim annemin yan›nda okuyup

benim gibi binlercesi, belki daha da kötü durumda olan vard›, halen de var. Ama ben sadece kendi yaflam›mdan

ve

aileminkinden

sorumluydum…

Kendimce sorumlulu¤umu yerine getiriyordum… Almanya’ya gelir gelmez iyi hastane aramaya ve bulduktan k›sa bir süre sonra da tedavime baflland›… ‹lik yap›lan i¤neden kaynakl› kalp damar›m t›kand› vs. Doktorlar ihtimal vermiyordu yaflamama, ailem ve akrabalar›m

cenaze

töreni

için

haz›rl›klara

bafllam›fllard› bile; ama ben yaflamak istiyordum ve sonuç itibariyle de baflard›m… Hayat›n ac›mas›z olmas› mücadeleci olmam› sa¤lad› ve kendime güvenmem gerekti¤ini ö¤retti. Yaflad›¤›m tüm bu olumsuzluklara ra¤men güçlü oldu¤umu gördüm. Yaflam›n her alan›nda olumsuzluklar yaflan›yor, bizim bu olumsuzluklara karfl› beraber mücadele etmemiz gerekir. Ortak yaflad›¤›m›z birçok sorun var. Tacizdir, tecavüzdür, ekonomik sorunlard›r, fliddettir vs. Daha sayabilece¤im onlarca sorun var ve bizim bu sorunlara karfl› beraber çözüm olmam›z gerekiyor. Biraz güven, biraz sorunlar› çözme konusunda ›srar gerekir… Asl›nda kendi sorunlar›m›za karfl› duyarl› olmam›z yeterlidir ve bütün kad›nlar› yaflad›klar› sorunlara karfl› duyarl› olmaya, bulunduklar› her alanda mücadele etmeye ça¤›r›yorum.”

B‹R KADIN ÇI⁄LI⁄I ‹ki büklüm suya, akan nehre Ve topra¤a suskun yürekler dünyas›d›r. Düflen bir kad›n 盤l›¤›, Günefl batm›flt›r hep, Atefle tarih yazd›ran bir kalem Kahkahalar kesik kesik, 盤l›¤›d›r… Sevdalar k›s›k sesli. Beyaz düfllere karanl›k gölge, Yine ve yine de tozu dumana katan Serde kay›p yollar, devran, Hepsi bir, Bir köledir ayaklar› alt›nda kad›n›n Hepsi biz Ana rahmine düflen cemre, sayfa sayfa Hepsi kad›n… umut gibidir Ölü hayaller sanc›lar› Tohum gibi…

62

Ve nas›rl› kimlikler

Çanakkale’den Bir Okur


SAYI

9

Kad›nlar›n Emek Pazar› P›nar Ayd›n/‹stanbul

Uflak’ta kad›nlar sabah çok erken saatlerde gündelik ifllerde çal›flabilmek için Eski Tabakhane bölgesinde toplan›yor ve seçilmeyi bekliyorlar. Buras›, bildi¤imiz, pazar al›flverifli yapt›¤›m›z bir yer de¤il. Bu pazar kad›nlar›n gündelik ifllerde çal›flabilmek için topland›¤› bir yer. Buran›n ad›ysa “Kad›n Amele Pazar›”. Daha çok tekstil ve sanayi ifllerinde çal›flan kad›nlar›n günlük yevmiyesi ise 10 ila 15 YTL aras›nda de¤ifliyor. Aralar›nda birço¤unun yafl› elliyi geçkin. Ço¤u zaman ifl bulamayan kad›nlar, her gün bu pazarda seçilebilmek için: “Beni götürün, ben daha ucuza çal›fl›r›m.” diyerek asl›nda y›llard›r zorunlu olarak yapt›klar› bir paylafl›m› da aktar›yorlar. Kad›n Amele Pazar›’n›n bulundu¤u soka¤›n bir taraf›nda y›k›k dökük boflalm›fl binalar, bir taraf›ndaysa at›k ve çöplerin akt›¤› bir dere bulunuyor. Derenin kenar›n› çevreleyen duvar›n üstündeyse kad›nlar oturmufl çal›flmay› bekliyor. Yanlar›na gidip sohbet etmeye çal›fl›yoruz. Önce çekiniyorlar. Aralar›ndan biri: “Buran›n soh-

beti iyidir. Buras› ayakl› gazete gibidir. Duymad›¤›n laf› burada duyars›n. Uflak’ta ne olmufl ne bitmifl burada ö¤renirsin.”diyerek bafll›yor anlatmaya. fievika Solmaz, yaklafl›k seksen yafl›nda ve bu pazar›n en eskilerinden. K›s›k ve yorgun sesiyle elli y›ld›r bu pazarda çal›flt›¤›n› söylüyor ve ekliyor: “Sabah 07.00’da toplan›yoruz. Birço¤umuz kirac›y›z, kiralar›m›z› ödemekte zorlan›yoruz. Çal›flmak zorunday›z.” Seksen yafl›nda bir kad›n nas›l çal›flabilir diye düflünüyoruz. Eflini ve çocuklar›n› soruyoruz. “Birço¤umuzun efli ölmüfl, sakat olanlar var. Ben o¤lumun yan›nda kal›yorum. Asgarî ücretle çal›fl›yor. Asgarî ücretle geçinemiyoruz.” Biz fievika Solmaz ile konuflurken kad›nlardan baz›lar› söze girmeden edemiyorlar. “Çal›flmaya çok kifli geliyor. Baz›lar› yürüyerek geliyor, baz›lar› minibüsle. Ço¤u zaman ifl olmay›nca bofluna yol paras› veriyoz. Geliyoz geliyoz, geri gidiyoz. Yaz k›fl buraday›z. Ya¤mur ya¤d›¤›nda irezilli¤imizi görün. Ben

63


SAYI

9

64

burada 20 y›ld›r çal›fl›yom.” Y›llara varan dostluklar› var, birbirlerini ailelerine varana kadar tan›yorlar. Dolay›s›yla dertlerini, yoksulluklar›n›, bize yapt›klar› gibi ç›k›nlar›ndaki yiyeceklerini dahi paylafl›yorlar. Amele seçiminde hayk›rd›klar›: “Beni götürün, ben daha ucuza çal›fl›r›m,” cümleleriyle rekabet etmelerine ra¤men, de¤iflmeyen tek fley ise arkadafll›klar›. “Bu sizin dostlu¤unuzu etkilemiyor mu?” diye sordu¤umuzda: “Hay›r!” yan›t›n› al›yoruz. Çünkü o sadece ayakta kalmak için verdikleri k›sa ve anl›k bir mücadele. Ama nihayetinde herkes için seçilmemek de var. O daha da önemli bir paylafl›m, yani geride kalmay› da paylaflmak.

biliyorduk. fiimdi ise nisan ay› dedim mi ifller biter. Biz yine geliriz.” Kad›n Amele Pazar›’nda yirmiye yak›n kad›n bulunuyor. Daha öncelerde kalabal›k olduklar›n› söyleyen kad›nlar ifl olmad›¤› için bu günlerde gelenlerin azald›¤›n› ifade ediyorlar. Kad›nlardan baz›lar› akraba, baz›lar› komflu, baz›lar›n›nsa benzer yaflamlar› onlar› bir araya getirmifl. Dikkatimizi, ifl ç›kmas›n› beklerken bir taraftan da bofl durmayan örgüsünü ören Cevriye Ak›n çekiyor. “Aha ben ekmek paras› kazanacam, bunu örüyom k›z›m. Yard›m falan istemiyoruz ifl versinler bize ifl. ‹ki hasta çocu¤um var, birinin hormon bozuklu¤u var, bi-

Mekân›n ›ss›zl›¤›, ölüm ve kal›m aras›ndaki sessizli¤i ve tenhal›¤› da hat›rlat›yor. Burada kad›nlara ifl olarak sunulacak olan da ölümden arta kalanlarla çal›flmak. Yani ölü hayvan derisini ifllemek. Kendi deyimleri ile yapt›klar› ifli: “Ham deriyi önce yününden ar›nd›r›yoruz, kimyasal madde ile inceltip pürüzlerini ald›ktan sonra, y›kama ve boyama gibi ifller” olarak tan›ml›yorlar. Eflinin asgarî ücretle çal›flt›¤›n›, iki çocu¤unu okutmak için çal›flmak zorunda oldu¤unu söyleyen Bahriye Kaya anlat›yor: “Fabrikalarda ifl bulam›yoruz. Lise mezunu ve genç iflçi istiyorlar. Devlet ifl versin bize, biz yard›m istemiyoruz, ifl istiyoruz. Tabakhane kapanmadan önce çal›fla-

rinin gözleri bozuk. Para yok, doktora götüremiyoruz. Karn›m›z doyas›ya çal›flt›k 20 y›l. ‹flimiz iyiydi evveli, flimdi aç›k mezar bulsak atacaz kendimizi. Kireç al›nacak para yok, badana yapam›yorsun. ‹laç al›nacak para yok, tursil al›nacak para yok. Biz paray› istemiyoruz, ifl istiyoruz. Yok, kuzum yok, ifl yok!” Cevriye Ak›n’n›n sözleri bu. Cevriye Ak›n k›rkl› yafllar›nda ve Kad›n Amele Pazar›’n›n müdavimlerinden. ‹htiyaç olarak bahsetti¤i fleyler, bize ölüm ile yaflam›n aras›ndaki s›k›flm›fll›¤› ça¤r›flt›r›yor. Tabi bir de ekmek paras›; sadaka de¤il, ifl istiyorlar. Onlar yoksullu¤un onurlu kad›nlar›. Hem yoksul hem de onurlu olmak gibi zor bir ifl… Yani, amelelik yap›yorlar. Ë


SAYI

“Ne yol bilirdim, ne iz”

9

Esra Sekman

Onlar ‹stanbul'a geldikleri zaman ne yol bilirlerdi, ne iz.

da¤da bay›rda ifl yapan biri için çok zor bir durumdu bu.

Aileleriyle birlikte, köyde bulamad›klar› ekmek kap›s›n›

Bir süre sonra kocam para kazanmaya bafllad›¤›nda sürek-

bulmak için mecburen göç etmifllerdi ‹stanbul'a. Dilini,

li ev de¤ifltirmeye bafllad›k. Ben tam bir eve al›fl›yorum,

kültürünü, insan›n› bilmedikleri bu flehre...

bakkal›n, pazar›n yerini ö¤reniyorum biz ev de¤ifltiriyo-

E.T Ad›yman'dan, A.Y. Mardin'den, S.Ö. ise Tunceli'den

ruz.”

ayn› sebeplerle göç etmifl ‹stanbul'a. Hepsinin hikayesi

E.T.'ye neden sürekli ev de¤ifltirdiklerini sordu¤umuz za-

farkl› ama gelifl nedenleri ve flehre geldikleri zaman çektik-

man hiç düflünmeden cevap veriyor: “Kocam hamall›k ya-

leri zorluklar ayn›. Geldikleri flehrin yabanc›l›¤›, bilmedik-

pard› o vakitlerde. Biraz biraz para kazand›kça akrabalar›-

leri bir dil, al›fl›k olmad›klar› bir yaflam, köyde hiç olmasa

m›z›n oldu¤u semtlere tafl›nmak istiyorduk ki ben tek kal-

da tarlada birlikte çal›fl›rken beraber vakit geçirdikleri ko-

mayay›m yol iz bilmedi¤im bu flehirde. Bu yüzden çok ev

calar›n›, art›k sadece akflamlar› görme ve maddi s›k›nt›lar

de¤ifltirdik biz” diyor.

bekliyordu onlar›...

E.T.'yi dinlerken bir yandan da onun hareketlerini ve evi-

E.T. otuz y›l önce kocas›n›n pefli s›ra gelmek zorunda kal-

ni inceliyorduk. Otuz y›ld›r ‹stanbul'da olmas›na ra¤men

m›fl ‹stanbul'a. Kocas›n›n evlendikleri ilk iki y›l onu köyde

hala köyden yeni gelmifl biri gibi giyiniyor ve onlar gibi ha-

b›rak›p ‹stanbul'a çal›flmaya gitti¤ini ve kocas›n› ancak al-

reket ediyor. Üç çocu¤unun üniversitede okumas›, ‹stan-

t› ayda bir gördü¤ünü söylüyor. Gözleri uzaklara bakarak

bul'un merkezi semtlerinden birinde yafl›yor olmas›na ra¤-

yar› Türkçe yar› Kürtçe anlatmaya bafll›yor hikayesini...

men köydeki hayat›n› flehir hayat›na yans›tabilmifl bir in-

“‹stanbul'a ilk geldi¤im zaman kocam beni Laleli’de bir

san olmas› dikkatimizi çekiyor. Sohbet ederken köy evle-

eve götürdü. Karanl›k, pis bir ev. Etrafta daha önceden ‹s-

rinde soban›n yan›na ya da etraf›na konan fakat E.T.'nin

tanbul'a gelmifl hiç akrabam›z da yok. Tek bafl›ma bütün

kaloriferin yan›na koydu¤u minderlerde oturuyoruz. Bu

gün oturuyordum evde. Benim gibi köyde akflama kadar

minderler bile onun flehirde yaflamas›na ra¤men hala ken-

65


SAYI

9

66

di kültüründen kopamad›¤›n›n bir kan›t›yd› sanki. E.T.'ye ‹stanbul’daki yaflama nas›l al›flt›¤›n›, dil problemini nas›l çözdü¤ünü sordu¤umuz zaman, yüzünde hafif bir gülümsemeyle cevap veriyor: “Asl›nda hala al›flamad›m ama gene de ayak uydurabiliyorum. Ben, büyük k›z›ma hamileyken kocam beni tekrardan yollad› köye. Ona ‘ayak ba¤›’ oluyormuflum. Alt› sene sonra tekrar geldim, ‹stanbul'a. Bu arada k›z›m okula bafllad›, Türkçe’yi ö¤rendi, okuma yazma ö¤rendi. Ben de onunla birlikte bafllad›m ö¤renmeye. K›z›m›n elinden tutup birlikte bakkala, pazara, f›r›na gidiyorduk. Ben Kürtçesini söylüyordum, k›z›m da bana Türkçesini. Böyle böyle ö¤rendim biraz Türkçe’yi. Benim sekiz çocu¤um var. Hepsini ortaokula kadar okuttum. Onlar sayesinde al›flt›m ben de ‹stanbul'a.” E.T. ile uzun süre sohbet ediyoruz ama sohbetimiz s›ras›nda E.T.'nin kocas›ndan hiç bahsetmemesi dikkatimizi çekiyor. Sanki ‹stanbul'a kocas›n›n pefli s›ra de¤il de kendi bafl›na mücadele etmek, kendi bafl›na yaflamak ya da bir macera yaflamak için gelmifl gibi. Bu düflüncemizi E.T.'ye açt›¤›m›zda derin bir iç çekiyor. Biraz hüzünlü, biraz öfkeli bak›yor yüzümüze. Sorumuzun cevab›n› ancak bir süre bekledikten sonra alabiliyoruz: “Bizim oralarda koca hem her fleydir, hem hiçbir fley. Hiçbir fleydir çünkü sadece eve para getirir. Arada bir de çocuklar›yla ilgilenir. ‹lgilenir ama nas›l! Erkek çocuklar› de¤il de özellikle k›z çocuklar› hiç istemez, babalar› onlarla ilgilensin. Çünkü k›zlar›n giyimine kuflam›na, kiminle konufltu¤una, flaç›na bafl›na k›sacas› her fleyine kar›fl›r. Bizde baba her fleydir çünkü bizim oralara göre her kad›n›n bafl›nda bir erkek bulunmal›. Kad›n çal›fl›p kendine bakamaz ki!” E.T. bunlar› söylerken yüz ifadesinden onunda böyle düflündü¤ünü hissediyor insan. Fakat bir süre sonra bunun böyle olmad›¤›n› anl›yoruz. E.T. bu söylediklerinin kendi düflünceleri olmad›¤›n›, kendi köylerinde, Do¤u’da ya da Güneydo¤u’daki birçok ilde bu düflüncenin oldu¤unu bu yüzden özellikle kendi k›zlar›n› okutmak için çabalad›¤›n› söylüyor ve anlatmaya devam ediyor: “Kocam beni bir iflçi gibi görürdü. Ev ifllerini yapan, gelen misafire hizmet eden, çocuklara bakan, sadece iflleri yapan biri olarak düflünürdü. Ben zamanla bunun böyle olmad›¤›n›, yapt›klar›mla gösterdim ona. fiimdi kocam da, kad›nlar›n sadece ev ifli yapmak, çocuk bakmak için dünyaya gelmediklerinin fark›nda.” E.T.'nin yan›ndan ayr›l›p bu sefer yönümüzü ‹stanbul'un bir baflka semtine çeviriyoruz. Gitti¤imiz yer Alt›nflehir. Buras› Küçükçekmece gölüne bakan, tepelerde kurulmufl bir semt. Alt›nflehir, her ne kadar ‹stanbul'un bir semti olsa da daha çok Anadolu’daki bir köye benziyor. Çünkü ‹stanbul'a göç eden aileler ço¤unlukla bu bölgeye yerlefliyor.

Buras› köydeki yaflamlar›n› sürdürebilecekleri bir yap›ya sahip oldu¤u için kendileriyle birlikte köydeki hayatlar›n› da buraya tafl›yor göçerler. Alt›nflehir’e A.Y. ve S.Ö. ile konuflmak için gidiyoruz. A.Y., S.Ö. ve komflular›yla birlikte A.Y.'nin evinde oturup sohbet etmeye bafll›yoruz. A.Y.'nin Mardin’den on y›l önce geldi¤ini, onunda E.T.'nin çekti¤i s›k›nt›lar› çekti¤ini ö¤reniyoruz. S.Ö. ise daha yeni gelmifl say›l›r ‹stanbul'a. Geleli befl y›l olmufl. S.Ö., E.T. ve A.Y. kadar zorlanmam›fl. Çünkü komflusu A.Y. ona çok yard›m etmifl ve onun flehir hayat›na al›flmas›na yard›mc› olmufl. A.Y.'ye nas›l yard›mc› oldu¤unu, daha da önemlisi neden yard›mc› oldu¤unu soruyoruz. Hemen cevap veriyor A.Y.: “S.Ö. daha gelmeden önce karfl› daireme, Tunceli’den bir ailenin yerleflece¤i haberi gelmiflti zaten bana. Daire bizim bir akrabam›za ait oldu¤u için biliyorduk kimin tafl›naca¤›n›. S.Ö. geldi¤i zaman ilk ay hiç evinden d›flar› ç›kmad›. O¤lunu yolluyordu bakkala, f›r›na. Bazen de camdan bak›yordu, d›flar›da oyun oynayan çocuklar›na. Ben de elimden geldi¤i kadar yard›m ettim ona. Benim çekti¤im zorluklar› çekmesin, kendini tek bafl›na hissetmesin diye hiç yaln›z b›rakm›yordum onu. Pazara falan giderken onu da yan›mda götürüyordum ki yollar› ö¤rensin, etraf› bi tan›s›n. Bu flekilde o da al›flt› buralara. Ama hala bir parça çekinir bizim semtten d›flar› ç›k›nca” diyor. Bu sözlerden sonra iki kad›n birbirlerine bak›p gülümsüyorlar. S.Ö., A.Y.'nin hakk›n› ödeyemeyece¤ini, ona çok fley borçlu oldu¤unu anlatmaya bafll›yor ve sohbetimiz, efllerinin onlar› böyle durumlarda nas›l kollad›klar› konusuna geliyor. E.T.'den duydu¤umuz sözlerin benzerlerini duyuyoruz tekrardan. Efller bu süre içinde çal›fl›p para kazanmakla u¤rafl›yor. S.Ö.'nün bu konuya farkl› bir bak›fl› var. “Biz köydeyken birlikte çal›fl›r, kazan›rd›k. Tarlada iflleri birlikte yapar eve geldi¤imizde ise yine birbirimize yard›m ederdik. Mesela ben yemek yapmaya gitti¤im zaman eflim çocuklar›n yan›nda kal›rd›. Burada öyle de¤il ki herkesin yapaca¤› ifller belliymifl gibi. Sanki kimse kimseye yard›m etmemeliymifl gibi bir durum var. Buraya geldik geleli eflimin ben yemek yaparken çocuklarla oturdu¤unu daha görmedim. Bunu b›rakt›m art›k bir bardak suyu bile benden ister oldu.” diyor. E.T., A.Y., S.Ö. k›smende olsa ayn› kaderi paylaflan birçok kad›ndan sadece üçü. Onlar kendi köylerinden, kendi kültürlerinden ayr›lmak zorunda kalm›fl. ‹çlerinde hayatlar›n›n daha da güzel olaca¤› umuduyla geldikleri bu büyük flehirde, asl›nda birçok fleyin çok daha zor oldu¤unu, çok geçmeden anlam›fllar. Bunlardan en zoru ise, koca flehre eflleriyle birlikte göç etmenlerine ra¤men flehirde tek bafllar›na kalm›fl olmalar›.


Kütüphaneden...

KÜNYE

A‹LEN‹N, ÖZEL MÜLK‹YET‹N VE DEVLET‹N KÖKEN‹

SAYI

9

K‹TABIN ADI: A‹LEN‹N, ÖZEL MÜLK‹YET‹N VE DEVLET‹N KÖKEN‹ YAZAR: F. ENGELS

insan olma mücadelesini çeflitli evrelerden geçirerek günümüze getirmifltir. Günümüzde yaflanan savafllar, açl›k, emek sömürüsü, cins ayr›mc›l›¤›, yoksulluk, iflsizlik ve gezegenimizin karfl› karfl›ya oldu¤u büyük ekolojik sorunlar, insanl›¤›n insan olma mücadelesinin daha çok yol kat etmesi gereklili¤ine ‹flaret ediyor.

‹nsanl›k

‹nsanl›k, bu sorunlarla karfl›laflt›¤› gibi bu sorunlara yönelik çeflitli çözüm yollar› da arad›. Hayat›n› idame ettirmek için sahip oldu¤u üretim araçlar›n›n geliflkinli¤e ba¤l› olarak çeflitli yaflam biçimleri denedi, çeflitli toplumsal kurumlar, hukuk modelleri oluflturdu. Sahip oldu¤u üretim araçlar›n› gelifltirdikçe bu kurumlar› daha geliflkin bir hale getirerek örgütlenme modelini gelifltirdi. Sonuç olarak asalak yaflad›¤› ve do¤aya boyun e¤di¤i ça¤lardan, çeflitli sanatlar yard›m›yla do¤ay› alt etmeyi bildi¤i medeniyetlere geçerken çeflitli sorunlarda maruz kald›.

Bu kurumlardan aile ve devlet bugün insan yaflam›n› belirleyen en büyük unsurlar olarak kendini gösteriyor. Tarihsel ak›fl içerisinde insan taraf›ndan defalarca de¤iflikli¤e u¤rat›larak ayakta kalmas› sa¤lanan bu kurumlar›n ortaya ç›k›fl nedeni, geliflim süreci ve varl›k nedenleri derinlemesine irdelendi¤inde yukar›da sayd›¤›m›z sorunlar›n alt yap›s› hakk›nda çeflitli ipuçlar›na ulafl›labilir. Engels, 'Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni' adl› eserinde evrimci insanbilimin kurucusu olan Lewis Henry Morgan'n›n Kuzey Amerika yerlilerinin kandafl gruplar› içindeki gözlemlerine dayanarak oluflturdu¤u çal›flmalar›ndan faydalanarak özel mülkiyet fikrinin ve onun üzerinden yükselen "aile" ve "devlet"in tarihsel alt yap›s›n› irdeler. Bu çal›flman›n en önemli yan› ise tart›flmaya açt›¤› bu toplumsal kurumlar›n, toplumsal yaflam›n her hücresinde kendini hissettiren ama gerek toplumun sahip oldu¤u bir dizi

67


geleneksel, kültürel vb. al›flkanl›klarla günümüzde dahi üstü kapat›lan, tart›fl›lmas› tabu görülen kad›n›n bedeni ve cinselli¤i üzerinden nas›l yükseldi¤ini bilimsel verilere dayanarak anlatmas›d›r.

SAYI

9

‹nsanl›¤›, sürüler halinde yaflan›ld›¤› ön kabul görülen yaban›ll›ktan bafllayarak inceleyen Engels, daha sonra yaflan›ld›¤› bilimsel verilerle de ispatlanabilen barbarl›k ve uygarl›k ça¤lar›nda yap›lan ifl bölümlerini, yönetim ve özel mülkiyet fikirlerini, insan›n yaflam›n›n büyük bir parças› olan dil ve din gibi olgular›n geliflim sürecini anlat›rken bir yandan da insanl›¤›n do¤al hayattan yapay hayata geçiflini ve çeflitli sanatlar yard›m›yla do¤aya karfl› verdi¤i mücadeleyi anlat›r. Do¤an›n en güçsüz varl›¤› olan insan›n, y›rt›c› hayvanlardan korunmak için yaflam›n› sürdürdü¤ü a¤açlar üzerinde meyve toplay›c›l›¤›yla bafllayan iktisadi hayat›, kendini güvenli hissetti¤i zamanlarda y›rt›c› hayvanlardan kalan leflleri yemesiyle daha sonra üzerinde büyük medeniyetler kuraca¤› topra¤›n üzerine inmifl olur. Fakat ilk ifl bölümünün izlerine buradaki iktisadi hayattan ziyade insan›n yaflam amaçlar›ndan biri olan kendi türünü ço¤altma yani üreme üzerinden cinsler aras› bir ifl bölümü oldu¤u görülmektedir. Bu ifl bölümü ekonomik olmaktan daha çok toplumsal yönü a¤›r basan ve kad›n›n do¤urganl›k özelli¤i üzerine kurulu olup kad›n›n insanl›¤›n tarihine efl köleli¤inin de zeminini oluflturmufltur. ‹lk ifl bölümüyle beraber özel mülkiyet fikrinin de nüveleri at›lm›flt›r. Bu anlamda kad›n›n bedeni ilk özel mülkiyet, cinsel iliflkiye girdi¤i erke¤in bedeni de ikincil özel mülkiyet nüvesi olarak var olmufllard›r. ‹nsan›n di¤er canl› türlerine nazaran daha geç yetiflmesi, insan yavrusunun di¤er canl› türlerinin yavrular›ndan daha çok sürede do¤aya adapte olmas› ve yaflam›n kurallar›n› daha geç ö¤renmesi bir üçüncü özel mülkiyet nüvesinin de do¤an çocu¤un bak›m›n› üstlenmesi kofluluyla kad›nlara atfedilen annelik s›fat› üzerinden oluflmas›na sebebiyet vermifltir. Anne ile çocuk aras›ndaki bu iliflki ayn› zamanda ilk paylafl›m olarak da alg›lanabilir.

68

Do¤a karfl›s›nda güçsüz olan ve di¤er canl›larda bulunan kendi bedenlerinde var olan organlar›n›n yard›m› ya da bedenlerinin baz› özellikleri sayesinde do¤aya adapte olma, do¤ayla mücadele etme flans›n›, insan›n hiçbir organ›n ve bedeninin hiçbir özelli¤inin insana vermemesi insan› kendi bedeni d›fl›ndaki araç ve gereçleri gelifltirerek do¤aya karfl› mücadeleye itmifltir. Bu mücadele de insan›n di¤er yaflam amac› olan, yaflam› için gerekli araç ve gereçleri üretme ihtiyac›n›n

bir sonucu olarak do¤mufltur. Yaban›ll›k döneminde sürüler halinde yaflayan, kurals›z cinsel iliflki temelinde ço¤alan insanlar›n, do¤al kaynaklar›n belli bir alanda yaflayan sürülere yetersiz gelmesi sonucunda bölünerek yaflamlar›n› idame etmesi gereklili¤ini do¤urmufltur. Bu bölünmenin de daha sonra Bachofen'in ortaya att›¤› "anal›k hukuku" kavram›n›n alt yap›s›n› oluflturan ilk örgütlenme biçimi olan soy örgütlenmesini oluflturdu¤unu görece¤iz. Soy örgütlenmesi devletin temeli say›lan ve insan taraf›ndan oluflturulan ilk örgütlenme biçimidir. Bar›fl zaman›nda yönetimden sorumlu "saflem" ve savafl zamanlar›nda ise askeri komutan taraf›ndan yönetilirdi. Askeri komutan askeri yeteneklerine göre seçilirken, saflem yönetim kabiliyetine göre genellikle soyun en bilge kiflisi seçilirdi. Seçim halk meclisi taraf›ndan yap›l›r, saflem ve askeri komutan gerekli görüldü¤ünde halk meclisi taraf›ndan görevlerinden al›nabilirdi. "Anal›k hukuku" esas›nda soy örgütlenmesinde çocuklar›n sadece annesinin bilindi¤i için örgütlenmenin kan ba¤› üzerinde yani kimin oldu¤u bilinen anne üzerinde flekillenmesini anlatmas›na ra¤men ço¤u zaman yanl›fl yorumlanm›flt›r. Bu kavram, ataerkil toplumdan önce ana-erk-il toplumun varl›¤› olarak kabul edilip kad›nlar›n toplumun yönetiminde tek bafl›na söz hakk› sahibi oldu¤u fleklinde yans›t›lm›flt›r. Hâlbuki insanl›¤›n tarihi incelendi¤inde söz hakk›n›n kad›nda oldu¤u toplumlar› b›rak›n kad›na söz hakk›n›n verildi¤i toplumlara rastlamak bile imkâns›zd›r. Belli toplumlarda -özellikle kelt toplumlar›nda- kad›n›n önemsendi¤i ve bu önemsemeye ba¤l› olarak yönetimde belli oranda söz söyleme hakk› kazanma gerçekli¤i olmas›na ra¤men, bu önemsenme bu günkü "namus" kavram›na paralel olup daha çok savafllarda kad›n›n esaret durumu üzerine kurulmufltur. Bu kavram anlatt›¤› "hukukun" kad›na sosyal yaflamda hayat›n› kolaylaflt›racak belli haklar› içermekten çok tarihin biyolojik bir zorunlulu¤u olarak örgütlenme zeminine iflaret etmektedir. Soy örgütlenmesi içersinde kendini var eden kandafl ailede tek bir çiftten gelme dölden türeyen farkl› kuflak bireylerinin kendi aralar›nda kardefl, ayn› zamanda da kar›-koca olmalar›d›r. Kandafl aile ile birlikte ilk cinsel iliflki yasa¤›n›n da hayata geçirilmesi söz konusudur. Bu yasak, nesiller aras› cinsel iliflki yasa¤›n› içermektedir. Kar›-koca iliflkisi bir nesle ait iliflki flekline bürünüyor. Henüz 'kuzen' kavram›n›n oluflmad›¤›, kuzenlerin erkek ve k›z kardefller olarak alg›land›¤› bir dönem. Morgan kandafl aileyi flöyle aç›kl›yordu: "Ailenin ilk


aflamas›. Bu aflamada, kar›-koca gruplar›, kuflaklara göre ayr›lm›fllar; ailenin s›n›rlar› içinde bütün büyük-babalarla büyük-anneler, kendi aralar›nda kar›-kocad›rlar; onlar›n çocuklar› yani analarla babalar içinde durum ayn›d›r; bunlar›n çocuklar› da kendi aralar›nda, üçüncü bir ortak efller çemberi ve bu çocuklar›n çocuklar› yani bir kufla¤›n torun çocuklar›, dördüncü çemberi meydana getireceklerdir. Demek ki bu aile biçimi içinde yaln›zca yukar› kuflakla afla¤› kuflak aras›nda, ana- babalarla çocuklar aras›nda,(bizim deyimimizle)evlilik hak ve ödevleri söz konusu edilemez. (Birbirileriyle evlenemezler). Birinci, ikinci ve öbür derecelerdeki erkek ve k›z kardefllerle kuzen ve kuzinlerin hepsi, kendi aralar›nda erkek ve k›z kardefltir ve iflte tam da bu yüzden hepsi birbirinin kar›-kocas›d›r. Bu dönemde erkek ve k›z kardefl ba¤›nt›s›, tamamen do¤al bir biçimde kendi aralar›nda cinsel iliflki kurulmas› sonucunu verir. Bu tür ailenin tipik biçimi, bir tek çiften gelme dölden türer; bu döl içindeki her farkl› kuflak bireyleri, kendi aralar›nda kardefl ve bu nedenden ötürü de kar›-kocad›rlar."

oluyorlar ve bu kad›nlar› da kendi aralar›nda Punalua olarak ça¤›r›l›yorlard›. Daha sonra bir dizi de¤iflmeye u¤rayan ve bafll›ca özelli¤i, belirli bir aile çevresi içinde, erkekler ile kad›nlar›n karfl›l›kl› ortakl›¤› olan, ama karfl›t cinsten efllerin, önce kar›ndafl, sonra daha uzak kardefllerinin d›fltalanm›fl bulunduklar› bir aile kuruluflunun klasik biçimi iflte budur."

‹kinci yasak ise ortaklafla(punaluenne) ailede kendini gösteriyor. Bu aile biçimini ve ortaya konan yasa¤›n geliflim sürecini de Engels flöyle aç›kl›yor: "Her ilkel aile, en geç bir kuflak sonra bölünmek zorundayd›. Barbarl›¤›n orta aflamas›ndan öncesine kadar, ayr›klamas›z olarak hüküm sürmüfl bulunan ilkel ev ekonomisi, komünist ekonomi, koflullara göre de¤iflen ama her yerde iyice belirlenen en yüksek bir aile toplulu¤u büyüklü¤ünü gerektiriyordu. Ayn› anan›n çocuklar› aras›nda cinsel iliflkinin do¤ru olmad›¤› fikrinin ortaya ç›k›fl›, eski ev topluluklar›n›n bölünüp yeni topluluklar›n kuruluflu üzerinde etkili olmufl olsa gerektir. (Ki, zaten bu yeni topluluklar ile aile gruplar› aras›nda zorunlu bir özdefllik yoktur). Bu yeni topluluklardan baz›lar›n›n çekirde¤i bir ya da birkaç dizi k›z kardefl, baz›lar›n›n çekirde¤i de onlar›n ana taraf›ndan (uterin) erkek kardeflleri oldu. ‹flte Morgan'›n ortaklafla (punaluenne) dedi¤i aile biçimi, kandafl aileden, böyle ya da buna benzer bir biçimde ç›km›flt›r. Havai töresine göre, kar›ndafl ya da daha uzak, belli bir say›daki k›z kardefl (yani birinci, ikinci ya da baflka bir dereceden kuzinler)ama kendi öz erkek kardeflleri d›fl›nda ortak kocalar›n›n ortak kar›lar› idiler; bu adamlar art›k birbirilerine kardefl olarak de¤ilzaten mutlaka kardefl olmalar› da gerekmezdi-Punalua olarak yani can yoldafl› ve deyim yerindeyse, "ortak" diye ça¤›r›rlard›. Ayn› biçimde, kar›ndafl ya da daha uzak bir dizi erkek kardefl, kendi öz k›z kardeflleri olmayan belli bir say›daki kad›na ortak evlilik biçiminde sahip

Böylelikle evlikle yavafl yavafl kabile oluflumuna do¤ru gidiliyor. Kabile birbirilerine s›n›r olarak yaflayan soy örgütlenmelerinin birleflmesi sonucu do¤mufltur. ‹nsanl›¤›n siyasal örgütlenmesinde devlete do¤ru at›lm›fl büyük bir ad›md›r. Soy reislerinin oluflturdu¤u reisler kurulu içinden seçilen bafl reis taraf›ndan yönetilirdi.

SAYI

9

Yukar›da Engels'in de anlatt›¤› gibi bu aile tipinde kardefller aras› iliflki yasaklan›yor. Buna göre erke¤in o¤lu erke¤in k›z kardefli de dahil tüm kad›nlarla iliflki kurma özgürlü¤üne sahip. Annesi, teyzesi ve k›z kardeflleri kapsam d›fl›nda b›rak›l›yor. Kad›n›n k›z› da babas› ve erkek kardeflleriyle cinsel iliflki kuram›yor. K›z kardefllerin çocuklar›n›n birbirileriyle olan iliflkisi yasaklan›yor. Kardefl kuzen ayr›m› oluflmaya bafll›yor. Yine day›-k›z kardefl ayr›m› bafll›yor. Kuzenli¤in yan›nda ye¤enlik kavram› da ortaya ç›k›yor. Kuzenlik; dölü kar›flt›ran bir akrabal›k iliflkisi oldu¤u için kuzenler aras› evlili¤e müsaade edilirken ye¤enlik daha yak›n bir aile iliflkisini anlat›r.

Aile kurumu birbirine s›n›r, farkl› soylar›n aras›nda yaflanan savafllarda kad›nlar›n al›konulmas› nedeniyle topluluklar aras› iliflkinin bafllamas›na sebebiyet veriyor. Topluluklar aras› iliflkinin bafllang›c› say›lan kad›n kaç›rma usulü iki bafll› evlili¤in (mariage apparie) biçiminin bafllang›ç noktas› olmufltur. Dostlar›n›n yard›m›yla erkek taraf›ndan zorla ya da kand›r›larak kaç›r›lan genç kad›n, erke¤in dostlar›na sunulur. Daha sonra ise kendisini kaç›ran erke¤in kar›s› olarak kabul edilir. E¤er kaç›r›lan kad›n kocas›n›n evinden kaçar ya da baflka biri taraf›ndan kaç›r›l›rsa, kaç›ran kiflinin kar›s› olur ve ilk kocas› kad›n üzerindeki tüm haklar›n› kaybeder. Böylelikle evlilik yavafl yavafl ortadan kalkmaya bafllar. Erkek birçok kad›n aras›nda bir bafl kad›na sahip olma hakk› kazan›r. Kalabal›klaflan soy örgütlenmesinin evlenmelerini olanaks›z hale getirdi¤i "erkek kardefller" ve "k›z kardefller" s›n›f›n da kalabal›klaflmas›; akrabal›k sisteminin sahip oldu¤u karmafl›kl›¤›n içinde grup halinde evlenmeler yerine erke¤in bir kad›nla yaflad›¤› fakat uygun f›rsatlarda kaçamak yapma hakk›na sahip oldu¤u iki bafll› aileye geçifl sa¤lanm›fl olur. Bu evlilik

69


SAYI

9

biçiminde kad›ndan çok s›k› bir ba¤l›l›k beklenirken eflini aldatan kad›n genellikle fliddetle cezaland›r›l›rd›.

dern ailenin temeli say›lan tek eflli ailedir. Bu aile biçi-

Kandafllar›n git gide evlilik ba¤›n›n d›fl›nda tutulmas› olan do¤al seçme (selection naturel) ile üçüncü yasak olan akrabalar aras› cinsel iliflkinin yasaklanmas› ortaya ç›km›fl olur. Bu durum Morgan'n›n anlat›m›yla " kandafl olmayan gensler aras›ndaki evlenmelerden, beden bak›m›ndan oldu¤u kadar, kafa bak›m›ndan da daha sa¤lam bir soy ç›kar; geliflmekte olan iki afliret birleflince yeni kafataslar› ve yeni beyinler, iki afliretin de yeteneklerine sahip olana kadar do¤al biçimde geliflme"

yerleflmifl olup s›¤›r sürülerinin sahibi kiflilerinin ifl gü-

minin görüldü¤ü ça¤larda insan, büyük oranda topra¤a cü ihtiyac›n› karfl›lama arac› olarak kendini var edip anal›k hukukunun da y›k›lmas›na sebep olmufltur. Çünkü art›k ortada paylafl›lmas› söz konusu olan bir miras söz konusudur. Daha önce soy örgütlenmesine kalan miras›n paylafl›m› böylece de¤iflime u¤ramakta; miras, baban›n kendi dölünden olan çocuklar›na kalmaktad›r. Miras›n› b›rakmak için erkek, kimin kendi dölünden çocu¤u oldu¤unu bilmek ister ayn› zamanda çocuklar da mirastan pay almak için babalar›yla beraber yaflamak isterler. Marks'a göre bafllang›çta sadece tar›msal hizmetlerle ilgili olmas›na karfl›n tek eflli aile köleli¤i ve toprak bentli¤ini beraber kapsad›¤› gibi "toplum ve devlet içinde genifl ölçüde geliflen bütün çeliflkiler, minyatür halinde modern ailenin içinde vard›r". Marks'›n da de¤indi¤i gibi art›k devlet sahnededir. Birbirilerine s›n›r kabilelerin birleflmesi sonucu ortaya ç›kan ve bu s›n›r kabilelerin yönetim ile ilgili sorunlar›n› kabile reisler kurulu içinde seçilen bafl reis yani krala b›rakan bu oluflum devletin kendisiydi. Art›k askeri bir demokrasiyi and›ran halk meclisleri yerini soylular meclisine b›rakm›flt›r. Tek eflli aile ile beraber aflk ve fuhufl olgular›n› da irdeleyen Engels, "aflk"›n ilk olarak flövalyelerin evli kad›nlarla beraber olma istemi ve davran›fl› olarak görüldü¤ünü anlat›r. Bunun nedeni olarak da evli¤in tümden iktisadi iliflkilerle baflkalar› taraf›ndan belirlenen bir kurum olarak flekillenmesini gösterir. Ayn› flekilde kad›nlar›n iktisadi köleli¤e karfl› bir isyan yolu olarak seçti¤i "fuhufl" un "evlilikten" pek fark›n›n olmad›¤›n›, evli kad›n›n kendini toptan, fuhufl yapan kad›n›n ise kendini parça parça satt›¤›n› vurgular. Bu anlamda kad›na karfl› sergilenen ikircikli tutumun kad›n› zaman zaman bir meta haline getiren ve tek efllili¤i sadakatsizlik üzerine kuran burjuvazi için de geçerli oldu¤unu anlatan En-

sine sebep olmaktad›r. Böylece gens biçiminde örgütlenmifl bulunan afliretler, geri kalm›fl afliretlere üstün gelip, onlar› kendine benzeteceklerdir.

70

Engels'in inceledi¤i son aile biçimi de ataerkil toplumun bafllang›c› say›lan ve ad›n› Latincedeki "evcil köle" anlam›na gelen "famulus"tan türeyen, "familia" yani "bir tek adama ait kölelerin bütünü" anlam›na gelen mo-

gels'e göre gerçek tek evlilik sevgi ba¤› üzerinden özgürce seçme hakk›n›n tam olarak hayata geçirildi¤i ve fuhflun ortadan kalkmas› ile mümkündür. Bunu da yapacak olan›n kuraca¤› yeni düzende erkek üstünlü¤ünü yok edecek olan, mirasç›lara geçmesi için kurulmufl hiçbir mülkiyeti bar›nd›rmayan ve erkek üstünlü¤ünü yararl› hale getirmek için hiçbir uyar›c› b›rakmayacak olan proletaryan›n omuzlar›nda oldu¤unu anlat›r.


SAYI 9

‹RAN S‹NEMASI, MODERN‹TE ve KADIN ÜZER‹NE KISA B‹R BAKIfi

ran, dini emirler ya da kutsal buyruklara dayanan bir ah-

pitalizmin gereklerini yerine getirmeye zorlanmas›na ra¤men

lak anlay›fl›ndan öte kiflisel sorumluluklar temelinde yük-

‹ran sinemas› gücünü nereden al›r dersiniz? Nihayetinde ‹ran,

selen yeni bir öznellik biçimini ifade eden bir modernleflme

modernleflme projesine sömürgeci ayg›t arac›¤›yla maruz kal-

projesinin baflar›s›zl›¤›n› yaflad› uzun süre. ‹ran’da yaklafl›k iki

makta ve moderniteye, kültürel koflullar›n izin verdi¤i ölçüde

yüz y›l boyunca bir modernleflme projesi uyguland›; fakat bu

karfl› koymaktayd›. Modernitenin kültürel aya¤›na bakt›¤›m›z-

tarihsel deney, sömürgeci güçlerin kendi bilincine sahip bir

da baflka bir baflar›s›zl›kla karfl›lafl›r›z. Sonuçta ‹slam teolojisi

ulusal burjuvazinin boy atmas›n› engellemifltir. Sömürgecilik

hem hukuksal hem de felsefi bak›mdan, doktriner inan›fllar› ve

ise, Sanayi Devrimi’nin, birbirleriyle yar›fl halinde olan ulusal

teorik spekülasyonlar›yla nihayetinde modernleflme projesine

burjuvazilerin özellikle Frans›z ve ‹ngiliz burjuvazisinin yük-

uyum sa¤lamay› baflaramam›flt›r. Sinemaya karfl› sürdürdü¤ü

seliflinin ve Ayd›nlanma Ça¤›’n›n bafllamas›n›n ürünüdür.

sald›rgan muhalefet asl›nda ayd›nlanmaya uyum sa¤lamakta-

‹ran’da ise, komprador burjuvazinin, sömürgeci devletlerin

ki daha evrensel baflar›s›zl›¤›n göstergelerinden biri haline gel-

belirledi¤i ekonomik düzene ba¤›ml›l›¤› ola¤an hale gelir. Kü-

mifltir. Fakat ‹ran’da sinema örneklerine bak›ld›¤›nda sanat›n

resel kapitalizmin üretim mant›¤›na dayal› ve ekonomik dü-

özellikle sineman›n, s›n›rlar› çizilmifl bir kültürel çerçeve içine

zenine eklemlenen bir modernleflme projesi yürürlü¤e konu-

s›¤mad›¤›n› fark ederiz. fiöyle bir tablo ç›kar karfl›m›za: ‹ran’da

lur ‹ran’da. ‹ran sinemas›n›n öyküsü burada bafll›yor. Tam da

sanat, sömürgeci merkezli modernitenin ve din merkezli anti-

sömürgecili¤in ülkeye uzanan kollar›ndan biri olan modern-

modernitenin ötesinde, kendisi ad›na yeni bir alan›n tan›mla-

leflme projesiyle birlikte geliflti¤ine tan›k oluruz ‹ran sinema-

mas›n› yapmaya bafllar. Sömürgeci fikirlerle koordineli biçim-

s›n›n. Modernite sürecinde ‹ran sinemas› kimi zaman bir ye-

de yürütülen siyasetin ötesinde, fakat ayn› zamanda siyasal

nilgiyi kimi zaman da zafere ulaflma iste¤ini yans›tan en iyi

olan dinin dogmatik gelenekselcili¤inden uzak sanat (sinema-

örnekleri sunar bize.

y› bunun içinde düflünürsek) dönemin maddi tarihi içerisinde-

Sömürgeci güce, patriyarkal hükümdara (fiah’a) ve küresel ka-

ki var oluflunun kaç›n›lmaz gereklili¤ini ortaya koyuyordu.

71


MODERN‹TE VE KADIN: RAHfiAN BEN-‹ ‹T‹MAD S‹NEMASI'NDAN B‹R ÖRNEK SAYI

9

72

NERG‹S

1950’li y›llara kadar oluflturulmaya çal›fl›lan ulusal sinema,

edilirse Ben-i ‹timad, ‹ran sinemas›nda kad›nlar›n afl›r› cin-

1960’l› y›llarda ‹ran sinemas›n›n as›l karakterini olufltura-

sellefltirilmesi ama ayn› zamanda cinsellikten ar›nd›r›lmas›

cak sinema türüne yani sanat sinemas›na b›rak›r yerini. An-

gelene¤ini y›kar. Afak -kad›n karakter- daimi bakire, gelecek-

cak modernite süreci devam etmektedir. Küresel kapitalist

teki gelin yerine bir fahifle karakterle ç›kar karfl›m›za. Afak,

düzen flekil de¤ifltiriyor, kendini yeniden üretiyordu.

cinselli¤in bilincindedir ve kendisinden emindir. A¤›rbafll›

1980’lerin bafl›nda Amerikan-‹ran iliflkileri de¤iflmifl, Irak-

bir sayg›nl›¤a, sessiz bir bilince ve olgun bir gerçeklik duygu-

‹ran Savafl› patlak vermifl ve sömürgeci güce dayanan mo-

suna sahiptir. Afak’›n bu a¤›rbafll›l›¤›n›n yan›nda Adil -erkek

dernleflme projesi en a¤›r yapt›r›mlarla ifllemeye devam ede-

karakter- duygusal bir karakterdir. S›n›f atlamak için kendi-

cektir: Ayn› y›llarda Türkiye’de benzer flekillenmenin ya-

sinden daha genç ve ‘sayg›n’ bir kad›nla evlenmek için Adil

fland›¤› ‹ran, ‹slam Cumhuriyeti’nin kurulufl sürecini h›z-

taraf›ndan terk edilmesine ra¤men Afak karakteri ile Ben-i

land›rmak için teokrasiye alternatif olabilecek tüm düflünce

‹timad, al›fl›lm›fl›n d›fl›na ç›karak eril cinselli¤in üstünü var-

biçimlerini bask› alt›na alarak sindirmeye çal›flmakta, üni-

sayar. Nergis’te tek bir seks sahnesi bulunmamas›na ra¤-

versiteler kapat›lmakta, görüflleri dini yönetime ters düflen

men, film boyunca güçlü erotik gerilimin varl›¤› hissedilir.

ö¤renci ve akademik kadro tasfiye edilmekte, gazeteler ka-

Afak, ‹ranl› alt s›n›flardan yarat›lm›fl bir karakterdir. Afak’la

pat›lmakta ve toplu gösteriler yasaklanmaktayd›. Fakat kü-

k›yasland›¤›nda, sevgilisi Adil dengesiz, çocuksu bir kiflilik-

resel kapitalizmin yeniden yap›land›r›lmas› sürecinde iflle-

tir. Afak sevgilisinin genç bir kad›nla evlenmesinin bütün

yen modernleflme projesinin en a¤›r ve fliddetli yapt›r›mlar›-

üzücü sonuçlar›n› yaflar. Ancak o, cinsiyet ve cinselli¤in ye-

n›n kad›nlara karfl› uygulananlar oldu¤u görülür. ‹ran, tüm

niden kuruluflunun s›nav› haline gelir. Anne-baba-bebek

dalgalanmalara, hareketlenmelere karfl›n modernitenin içi-

kutsal üçlüsünün kutsall›¤›na meydan okur. Afak, Adil ve

ne sürüklenirken, ‹ran’›n modernetiyle karfl›laflma ve he-

Nergis -Adil’in evlendi¤i kad›n karakter- üçgeninde bir çocu-

saplaflma efsanesi içerisinde modernitenin kad›n figürü si-

¤un yoklu¤u dikkat çeker, böylece çekirdek ailenin do¤ru-

nemada nas›l yans›r, nas›l bir ifade bulur?

dan ataerkillik kurumlar›yla özdefllefltirilmesini yerle bir

‹ran kültürel modernitesinin gerçek do¤as›n› inceledi¤imiz-

eder. Ben-i ‹timad çekirdek ailenin çekirdek ödipalleflmesini

de, moderniteyle karfl›laflmas›n›n eril do¤as›n›n yan› s›ra di-

tersine çevirir böylece kapitalizmin ve kapitalist modernite-

fli bir özne yaratmaya çal›flan kad›n istisnalar› görmezden

nin bel kemi¤i çekirdek ailenin Ödipal oluflumunu -bireyden

gelemeyiz. Romanda Tahareh Kurretü'l Ayn, Babi Han›m

aileye, dinden ulusa her biri bast›r›lm›fl bir kültür üzerine

Estarabaddi ve Tac el- Sultaney, fliirde flems Kasmayi, Fü-

kurulu ahlaki anlay›fl- yasal k›lan ve do¤rulayan üretim

ru¤ Ferruhzad sinemada diflil bir ses yaratmaya çal›flan

mant›¤›n› reddeder. Bu flekilde Ben-i ‹timad, hem kapitaliz-

Rahflan Ben-i ‹timad'› etkileyen isimlerdir. Nergis filminde

min hem de Ödipal’in maddi temeldeki üretimini etkisiz k›-

de gözlemlenebilece¤i gibi onun filmlerindeki gerçekçili¤i

lar. Anne-baba-bebekten oluflan kapitalizmin kutsal üçlüsü

yaratan far, cinselli¤i y›k›c› bir biçimde sarsman›n onun si-

yerine Afak- Adil- Nergis üçlüsünü yerlefltirerek kutsal aileyi

nemas›n›n özgünlü¤ünü oluflturur. Ben-i ‹timad kad›nl›¤›

parçalar ve cinselli¤in ataerkil yap›s›n› y›kar. Sonuç olarak

kendisine yöneltilen metafiziksel -‹slam dini karfl›s›ndaki

Ben-i ‹timad, ataerkil düzenin zorba yap›s›n›, baba figürü-

kad›n› düflünürsek- fliddete karfl› yeniden yap›land›r›r. Böy-

nün kapitalizmi ters yüz eder; çünkü beni ‹timad, burada

lece ‹ranl› özne yaratarak ataerkil tuzaktan kurtarmaya ça-

ekonomik faktörü vurgulayarak bunun toplumsal sonuçlar›-

l›fl›r. Nergis (1991), Mavi Baflörtüsü (1994), May›s Kad›n›

n›n alt›n› çizmek ister. Baflka bir ifadeyle kutsal ailenin kut-

(1998), Baran ve Yerli filmlerinde kad›n cinselli¤ini bedenin

sanmas› arac›l›¤›yla oluflturulan cinsiyet stratejilerini parça-

ataerkil okumalar›na karfl› savafl açan bir ö¤e olarak kulla-

lar›na ay›rarak özgürlefltirmeyi amaçlar. Ac›mas›z güç ku-

n›r. Böylece Ben-i ‹timad alt› bofl bir orta s›n›f feminizm an-

rumlar› aras›nda kendilerini “geleneksel aile de¤erleri” ola-

lay›fl›ndan kaç›n›r. Onun derdi ‹ranl› öznenin kategorik ola-

rak gizleyen ekonomik güçleri a盤a ç›kar›r.

rak yeniden yap›land›r›lmas› do¤rultusunda ataerkil kültü-

Ben-i ‹timad'›n sinemas› hem teflhis koyar hem özgürlefltir;

rün y›k›c› bir incelemesini yapmakt›r.

hem elefltirel hem de yarat›c›d›r. Nergis'te egemen ahlak an-

Nergis filminde cinselli¤in do¤as›n› ve yap›s›n› yeniden ku-

lay›fl›n›n cinsel kör noktas›n› sarsar. ‹ranl› kad›n özneyi, ta-

ran Ben-i ‹timad, bu filminde genç h›rs›z Adil ile kendisin-

rih anlay›fl›na arac›l›k eden gelenekselin zorbal›klar›ndan ve

den yafll› olan sevgilisi Afak aras›ndaki aflk› anlat›r. Dikkat

Ödipal'in içsel emperyalizminden özgürlefltirmeye çal›fl›r.


25 KASIM “Kad›na Yönelik fiiddete Karfl› Uluslararas› Mücadele Günü” “Kelebekler” Kanat Ç›rparak Yol Almaya Devam Ediyor! 25 Kas›m, Dominik Cumhuriyeti'nde, Trujillo diktatörlü¤üne karfl› mücadele eden Clandestina Hareketi'nin öncülerinden olan Patria, Minerva ve Maria Mirabel kardefllerin sistem taraf›ndan katledildi¤i tarihtir. 25 Kas›m 1960 tarihinde, Dominik Cumhuriyeti’nde Amerika'daki diktatör Rafael Leonidas Trujillo'ya karfl› mücadele yürüten üç k›z kardefl Patria, Minerva ve Maria Teresa askerler taraf›ndan tecavüz edilerek katledildi. Patria Teresa, 1960 Haziran ay›nda Trujillo diktatörlü¤üne karfl› en büyük hareket olan Clandestina’y› kurdu. Di¤er iki kardefli de bu harekete kat›ld›. Onlar›n etkisi o kadar büyük oldu ki 1960 y›l›nda diktatörlük, Mirabel kardefllerin kendileri için en büyük tehlikelerden biri oldu¤unu aç›klad›. Onlar›n bafllatt›¤› mücadele ölümlerinden sonra da devam etti. Bir isyana dönüflerek dalga dalga büyüdü ve diktatörlü¤ün sonu oldu. Mirabel kardefllerden birinin kod ad›n›n “Kelebek” olmas›ndan da esinlenerek; o günden sonra bu üç k›z kardefl, "Kelebekler" ad›yla an›lmaya baflland›lar. 1981 y›l›nda Kolombiya’da toplanan Latin Amerika Kad›n Kurultay›’nda özgürlük için mücadele yürüten Mirabel k›z kardefllerin an›s›na 25 Kas›m, “Kad›na Yönelik fiiddete Karfl› Uluslararas› Mücadele Günü” ilan edildi. Mirabel k›z kardefllerin egemenlere karfl› yürüttükleri mücadelenin yine direnen kad›nlarca sahiplenildi¤i bugün, Birleflmifl Milletler taraf›ndan 1999 y›l›nda “Kad›na Yönelik fiiddetin Ortadan Kald›r›lmas› ‹çin Uluslararas› Mücadele Günü” olarak karar al›na al›nm›flt›r. Fakat ayn› Birleflmifl Milletler 25 Kas›m’› sahiplenmesine karfl› günümüzde dünyan›n birçok yerinde ve özellikle son y›llarda Ortado¤u’da emperyalist ülkelerin gerçeklefltirdi¤i sald›r›lara, binlerce kad›n›n öldürülmesine, tecavüze u¤ramas›na, bask› ve iflkenceye u¤ramas›na seyirci kalarak kad›na yönelik fliddete karfl› mücadeleye iliflkin gerçek tavr›n› ortaya koymaktad›r. Kelebekler kanat ç›rparak yol almaya devam ediyor ve bizlere ›fl›k tutuyorlar. Onlardan ald›¤›m›z ›fl›kla cinsel, ulusal, s›n›fsal fliddete karfl› kad›nlar›n birleflik örgütlü mücadelesini örmek için hep birlikte örgütlü mücadeleye!..



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.