DKH Bülteni - Sayı 10

Page 1


BU SAYIMIZDA

2

9

Referandumu Boykot Ediyoruz...

14

Eflcinselli¤e Dair

20

24

29

37

40

Ortado¤u’da Dinmeyen Gözyafllar›

MEKTUP: Direniflte Kad›n

Dersim’de Kad›n Sorunu

53

46

43

K›rk›nc› Basamak

13 Eylül Sabah› Kad›nlar Özgürlefliyor mu?

51

Kad›nl›k Durumu: Veriler, Gerçekler

Biyografi Flora Tristan

Kamuda Kölelik 657

36

“Tecavüz Kültürü” mü?

55

Kitap Tan›t›m›

dkh.bulteni@gmail.com

Kad›nlar Sand›¤a Gitmiyor

Film Tan›t›m›

KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTERİ ORGANİZASYON LTD. ŞTİ. Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Ferda BAŞ Yönetim Yeri: İstasyon Cad. Pınar İşhanı Kat:2 Daire:38 KARTAL Tel-Fax: (0216) 389 65 63 Baskı: Kayhan Matbaacılık: Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sitesi D Blok No: 134 Topkapı/İst.

Melek AŞIK İş Bankası Rize Ardeşen Şubesi TL Hesap NO: 72100380735


Merhaba...

S A Y I 10

Uzunca bir aradan sonra 10. say›m›zla tekrar sizlerle birlikteyiz. Üçer ayl›k periyotlar fleklinde ç›karmaya özen gösterdi¤imiz bültenimizi, teknik baz› sorunlardan ötürü sizlerle maalesef zaman›nda buluflturamad›k ve bu gecikmeden dolay› öncelikle sizlerden özür dileriz. Yeni say›m›zda, aylard›r süren referandum tart›flmalar›, Anayasa Mahkemesi’nin 12 Eylül Anayasas›’n›n 26 maddesine de¤ifliklik iste¤i uyar›nca rötufllanarak, geçti¤imiz günlerde 12 Eylül’ün 30 y›ldönümünde hükümet ve muhalefetin ifadesiyle “halka götürülmesi” kararlaflt›r›ld›. AKP cephesinde “demokratikleflme, aç›l›m” söylemleriyle sürdürülen ve Büyük Ortado¤u Projesi’nin askeri, iktisadi ve sosyal yap›land›rmas›n›n önemli hamlelerinden biri olarak görülen referandum; CHP, MHP ve di¤er düzen partilerince de yeni anayasa’n›n ne menem bir fley olmas›n›n d›fl›nda “AKP karfl›tl›¤›” üzerinden yaklaflan genel seçimler öncesinde halk›n krizden gelen hoflnutsuzlu¤unu AKP’ye karfl› güçlü bir cephe oluflturma ve bu cepheyi kendi lehlerine çevirme çabalar›ndad›r. Peki egemenler için referandum bunu ifade ederken biz emekçiler, biz kad›nlar ve genel olarak ezilenler için referandum neyi ifade ediyor? Bu sorumuzun yan›t›n› gerek tarihsel sürecin ›fl›¤›nda geçmifl dönemlerden örnekler vererek gerek hukuki ve ayd›nlar›m›z›n bak›fl aç›s›yla bültenimizde olabildi¤ince genifl yelpazeden yan›t olmaya çal›flt›k. E¤er 12 Eylül günü sand›k bafl›na gitmeyi düflünüyorsan›z, öncelikle bültenimizi okuman›z› özellikle tavsiye ediyoruz! Referandum konu bafll›¤›yla birlikte bültenimizde, geçti¤imiz aylarda Kaos-GL’nin düzenlemifl oldu¤u “5. Uluslararas› Homofobi Karfl›t› Buluflma” organizasyonun “Homofobi ve Sol” bafll›kl› oturumunda gerçeklefltirdi¤imiz sunumu, devrimci demokratik kurumlar›n ve genel anlam›yla solun bak›fl aç›s›n›, kendi bak›fl aç›m›zla birlikte irdelemek ve ifade etmek aç›s›ndan güncelli¤inden dolay› yay›ml›yoruz. ‹leriki say›lar›m›zda bu konu hakk›nda görüfllerimizi dosya konusu halinde sizlerle paylaflmay› umuyoruz. Son bir y›l içerisinde ülkemizde birçok iflçi ve emekçi direnifllerine tan›k olduk. Bültenimizde 43. direnifl gününü bizimle paylaflan Paflabahçe iflçisi Türkan Albayrak da bunlardan biri. Ayr›ca özellefltirmeler kapsam›nda kamu çal›flanlar›na yönelik bask›, gündemden düflmüyor, bu konu kapsam›nda 657 say›l› kanuna tabi, kamuda çal›flan kad›nlar›n yaflad›klar› sorunlar› kendi dillerinden bültenimize tafl›d›k. Ayr›ca bu say›m›zda, araflt›rmac›-yazarlar›m›zla birlikte “Tecavüz bir Kültür mü?” sorusuna yan›t ararken, toplumun her katman›ndaki kad›nlar›n kad›nl›k durumunu, yine tarihin karanl›k sayfalar›nda kalm›fl kad›n mücadelesinin öncü isimlerinden Flora Tristan’›n hayat hikayesini, Filistin meselesine dikkat çekmek için iki ayr› uçak kaç›ran Leyla Halid ile söyleflimizi ve her say›m›zda düzenli olarak yer verdi¤imiz kitap ve film tan›t›mlar›n›, öykü ve fliirleri ilgiyle okuyaca¤›n›z› düflünüyoruz. Bir sonraki say›m›zda bir arada olmak dile¤iyle…

1


S A Y I 10

Düzenin Seçeneklerini Reddediyor, Referandumu Boykot Ediyoruz!

fiu s›ralar ülke gündeminde en fazla tart›fl›lan konu, ‘82 anayasas›n›n özüne dokunmadan toplam 26 maddesinin de¤iflikli¤inin oylanaca¤› referandum süreci olmaya devam ediyor. Egemenler için ola¤an durumlarda türlü emek ve hak gasplar›yla inim inim inletilen ezilen emekçi kesimin hak talep etme, düflünme, özgürce karar alma hakk› ‘suç’ kapsam›na girerek cezaland›r›l›rken, s›ra bu milyonlar› kimin ezece¤ine dair karar süreçlerine gelince müthifl bir tiyatro oyunu devreye giriyor... Her ne hikmetse halk›n kararlar›, düflünceleri ‘büyük bir de¤er’, herkes ‘özgür karar verme yetisine sahip bireyler’ kategorisinde de¤erlendirilme flans›na erifliveriyor! “Aman ha, evet ya da hay›r demen, hayat›n›n ak›fl›n› de¤ifltirecek, karar verirken gelece¤ini düflün!” cümlesi, egemenlerin her gün her türlü arac› kullanarak sürekli zihinlerimize pompalad›klar› ‘sloganlara’ dönüflüyor.

2

Bugüne kadar emekçileri el birli¤iyle ezenler, emperyalizme uflakl›kta anlaflanlar, neo-liberal politikalar›n hayata geçmesi için mecliste yasalar› birbiri ard›na hep birlikte onaylayanlar, flimdi birbirilerini emekçileri ezmekle suçlamak, kendilerini ise demokrasi havarisi olarak göstermek için ezeli bir yar›fl içine girmifl durumda-

lar. Bugüne kadar 82 anayasas› ve 12 eylül darbesinden memnuniyet duyan AKP bir anda kendi geçmiflini ve yükseldi¤i zemini ‘unutarak’ 12 Eylül’ün hesab›n› sormaya bafllad›! Bununla da bitmiyor.. Hay›r diyen CHP ve MHP’nin gerekçeleri ne dersiniz? Yeni Anayasa Tasla¤› iflçi ve emekçileri ezecek uygulamalar içeriyormufl! Geçmiflten bugüne darbeleri savunan, darbeler üzerinden emekçilere yönelik hak gasplar›n› güle oynaya karfl›layan düzen partileri kendilerini kand›ramayacaklar›na göre kimi kand›rmaya çal›fl›yorlar? Cevab› net de¤il mi? 12 Eylül 2010 tarihinde AKP’nin düzenledi¤i Yeni Anayasa Tasla¤›n›n kabulü ya da reddi, yani Evet ya da Hay›r demeleri için, kendilerinin belirleme ve tart›flma haklar› olmad›klar› anayasan›n baz› maddelerinin de¤iflikli¤inde taraf olmak için, evet ya da hay›r’›n yaflamlar›nda hiçbir fleyi de¤ifltirmeyece¤i aç›k olan milyonlarca insan, gözlerinin içine baka baka yalan söyleyenler taraf›ndan kendilerini kimin sömürmesi gerekti¤ini seçmeye zorlanacak. Ezen s›n›flar var oldu¤undan beri dünyan›n her yerinde, farkl› ülkelerde hayata geçirilen anayasalar, bu s›n›f›n ç›karlar›n› temsil etmek için belirlenmifl kanunlar›, düzenlemeleri ifade etmektedir ve bu anayasalar milyonlarca ezileni denetlemenin, kontrol alt›nda tutma-


n›n, sömürmenin meflru zemini olmufltur ve olmaya da devam edecektir. Günümüzde de anayasalar, emperyalizme ba¤›ml› bir yap›lanma içerisinde hakim s›n›flar›n iktidar olma çabalar›n›n uyumunu ve/veya çat›flmas›n› yans›tmaktan öte bir içeri¤e sahip olmam›flt›r. Kald› ki her anayasa süreci sonras› uygulananlar ile söylenenler aras›ndaki uçurum da kendini tekrar eder nitelikte olmufltur. Söylenenler ve yap›lanlar aras›ndaki uçurum, kad›nlar söz konusu oldu¤unda çok daha belirgin bir biçimde karfl›m›za ç›kmaktad›r.

Kad›na dair ne denmifltir, ne yap›lm›flt›r? Yine de¤iflmeyen bir gerçek vard›r ki o da geçmiflten bugüne egemen sistemlerin anayasalar›n›n kad›n› ‘birey’ olarak tan›mlamayan bir nitelikte olmas›d›r. S›n›fl› toplumlar›n ilk anayasalar›ndan bugüne var olan ataerkil düzenin güçlü varl›¤›, toplumlara, egemen s›n›flara ve onlar› temsil eden yasalara, kurumlara, aileye öyle sirayet etmifltir ki kad›n ‘kifli ya da birey’ de¤ildir, kad›n ‘herkes’in içerisine dahil de¤ildir, kad›n ‘yurttafl’ de¤ildir. Kad›n, annedir, efltir, eflinin, ailesinin, mensup oldu¤u toplumsal kesimin ve hatta ülkenin “namusu”dur, “korunmas› gereken”, “ma¤dur ve güçsüz olan”, kendisi ile ilgili kararlar› özgürce almaya hakk› olmayan cins ve varl›kt›r. Bu kökleflmifl ataerkil/eril iktidar anlay›fl›, s›n›fl› toplumlar›n her aflamas›nda kendini var etmifl, kad›nda “erkek taraf›ndan yönetilmenin”, erkekte “ kad›n› yönetmenin” bu bak›fl aç›s›yla kan›ksanmas›na neden olmufl, kad›n ve erkek çeliflkisinin do¤al ve sonsuza kadar var olacak çözümlenemez bir çeliflki olarak görülmesine yol açm›flt›r. Bir anayasay›, kad›n› nas›l ifade etti¤i ve ona ne tür haklar tan›d›¤› ile de¤erlendirmek yeterli de¤ildir. Kad›nlara bireysel anlamda haklar› verenlerin kim oldu¤u ve bunu niçin yapt›¤› esas sorundur. Bugün ‘medeniyet’ deyince akla gelen ilk yer olan Avrupa tarihinde kapitalizmin feodalizme karfl› savafl›n›n bir ürünü olan burjuva demokratik devrimler süreci sonras› düzenlenen anayasalar› hat›rlayal›m. Ezilen emekçi y›¤›nlar› “bireylefltirmek” ve “özgürleflmek” vaadiyle kand›ran ve feodalizmin yenilerek kapitalizmin do¤uflunu sa¤layan burjuvazinin düzenledi¤i anayasa, kapitalizmin do¤du¤u ilk dönemlerde devrimin izlerini tafl›yordu ve ezilenlerin can ve kan pahas›na mücade-

lelerinin yans›malar›n› tafl›yordu. Ama Fransa’da devrim sonras› düzenlenen ‹nsan Haklar› Bildirgesi’nde tan›mlanan yurttafll›¤›n içerisinde kad›na yer yoktu. Daha kapitalizmin do¤uflunda kad›na bak›fl aç›s›n›n söylemlere ra¤men somutta ne oldu¤u böylece a盤a ç›k›yordu. Kapitalizmin geliflme ve ilerleme dönemlerinde gerçek yüzünü aç›kça ortaya sermeye bafllamas› ve vahfli kar h›rs›yla ezilen s›n›flar›n üzerindeki iktidarlar›n› pekifltirmeleri ile bugüne kadar geçen her süreçte ad›m ad›m bireysel hak ve özgürlükleri, sosyal hak ve güvenceleri gasp ederek günümüzde tekelleflmifl kapitalizmin en ileri aflamas› olan emperyalizm ile sömürüyü tüm dünyaya yaym›flt›r. Dolay›s›yla emperyalist-kapitalist sistemin tüm dünyada hüküm sürdü¤ü koflullarda “geliflmifl medeni ülkeler” olarak tan›mlanan emperyalist-kapitalist sistemle yönetilen ülkelerin demokrasisi kocaman bir yalandan ibarettir ve bu ülkelerin demokrasi tan›m› sadece hakim s›n›flar için geçerlidir. Anayasalar›nda herkesin eflit oldu¤u ifade edilirken asl›nda bu eflitli¤in içerisinde gözlerden saklanan çok büyük bir eflitsizlik, ayr›mc›l›k, sömürü ve bask› gizlidir. Burjuvazi için demokrasi”, eflitsizlere eflitmifl gibi davranmak”t›r.

S A Y I 10

Egemen s›n›flar kendi ç›karlar› do¤rultusunda diktatörlü¤ün türlü biçimlerini kuflanmakta, kimi zaman bireysel haklar› geniflletirken kimi zaman da alabildi¤ine t›rpanlamakta, bunu yaparken de emekçi halklar›n ç›karlar›n› de¤il, bir avuç egemenin ve sermaye sahibinin ç›karlar›n› gözetmektedir. En geliflmifl ülkeler olarak görülen ABD ve AB ülkeleri, bu gerçe¤in en somut örnekleridir. Bugün emperyalistlerin Pazar savafl› ve yeni kaynaklar yaratmadaki s›k›nt›lar› artt›kça emekçilere yönelik sald›r›lar›n da h›zla artt›¤›na, sendikalar›n yasakland›¤›na, iflsizli¤in ve yoksullu¤un korkunç bir h›zla artt›¤›na ve tüm bu hak gasplar›na paralel olarak kad›nlara yönelik ayr›mc›l›¤›n, cinsiyetçi-ataerkil bak›fl aç›s›n›n, kad›na yönelik her türlü fliddetin hortlad›¤›na ve gittikçe artt›¤›na tan›kl›k etmekteyiz. Emperyalist-kapitalist sistemin var oldu¤u ilk anlardan bugüne özellikle yar›-feodal yar› sömürge olan ülkelere yönelik kapsaml› sald›r›lar› ve bu ülkelerin hakim s›n›flar›yla gelifltirdi¤i uflakl›k iliflkisi, bu ülkelerdeki her anayasal sürecin yerli hakim s›n›flar›n yan›nda emperyalizmin müdahaleleri ile flekillendirilmesine yol açmaktad›r. Bugün dünyan›n farkl› k›talar›nda yaflanan her türlü ideolojik-ekonomik ve siyasal geliflme, bizzat emperyalist ülkelerin kontrolü alt›ndad›r. Mevcut etnik ve dini

3


çat›flmalar, savafllar, iflgaller, “pembe devrimler”, darbeler bu gerçe¤in birer ürünüdür.

S A Y I 10

Dolay›s›yla az geliflmifl ülkeler olarak ifade edilen bu ülkelerin anayasalar›, genifl emekçi kesimleri açl›¤a, yoksullu¤a, iflsizli¤e mahkum edecek olan neo-liberal politikalar›n hayata geçirilmesi süreçlerini h›zland›ran, bu noktadaki engelleri ortadan kald›rmak amac›yla gerçeklefltirilen anayasalar olmaktad›r.

Ülkemizde dünden bugüne anayasal düzenlemeler, bu gerçekli¤in birer örne¤idir. Yaflad›¤›m›z topraklarda Osmanl›dan bugüne düzenlenen tüm anayasalar kapitalist-emperyalist egemenlere ba¤›ml›l›¤›n birer ürünüdür. Avrupa’da kapitalizmin do¤ufluna hizmet eden burjuva demokratik devrimler süreci genifl ezilen emekçi kesimlerin ve özellikle kad›nlar›n köleli¤ini art›r›p gelifltirirken, “demokrasi” ve ”özgürlük” vaadiyle ayakland›rd›¤› halk kitlelerinin gücünün fark›na varmas›n›, s›n›f bilinci ile kuflanmas›n› ve bireysel haklar›n› can ve kan pahas›na ‘almalar›n›’ engelleyemedi. Bu süreç, kad›nlar›n ilk kez kendi benlikleriyle buluflmas›na, örgütlü mücadele yürütmenin zorunlulu¤unu kavramalar›na yol açt›. Yani kapitalizm ezilenlere hak vermedi, ezilenler haklarn› ald›lar. Feodalizmin y›k›lm›fl olmas›, kad›nlar›n bireyleflme süreçlerini h›zland›rd›. Kapitalizmin kendi ç›karlar› için ‘uyand›rd›¤›’ emekçi kad›nlar, kapitalizmin ikiyüzlülü¤ü vahfli emek sömürüsüyle ortaya ç›k›nca ezilen s›n›f›n bilinci ve örgütlü mücadelesi ile bütünlefltiler ve bu mücadele kad›nlar› bireylefltirdi. Osmanl›da ise böylesi bir süreç yaflanmad›¤› için, bat› özenmecili¤i ile yap›lan ve medeniyeti “tafl›ma suyu” misali tepeden, ancak elit kesimin “yararlanabildi¤i” bir flekilde hayata geçirilen düzenlemeler, Osmanl›n›n sosyo-ekonomik dokusunu ve üretime damgas›n› vuran feodal flekillenifli hiç bozmadan ve bilhassa onun üzerinden yükselen bir sömürü a¤› yaratt›. Bu gerçekle uyumlu olarak anayasal düzeyde yap›lan ve o günün koflullar›nda reform olarak görülen düzenlemeler, bat›dakinden çok daha aç›k bir flekilde kad›n› tamamen yoksayd›.

4

Bu düzenlemeler ayn› zamanda fleriat kanunlar›yla birleflince b›rakal›m kad›nlara baz› haklar› tan›may›, kad›nlar üzerindeki bask›y›, sömürüyü ve denetimi çok daha güçlü bir hale getirdi.

Osmanl› Devleti’nin kurulufl ve geliflme dönemlerinde kad›nlar tamamen arka planda kalm›fl, feodal flekilleniflin ve fleriat yasalar›n›n üzerinde yaratm›fl oldu¤u ortak bask› mekanizmas› alt›nda bireyleflememifl, eve hapsedilmifltir. Toplumun daha elit kesiminde yer alan yani saray çevresindeki kad›nlar›n ancak belirli e¤itimler alabildi¤i bu dönemde kad›nlar aras›nda okuma-yazma oran› neredeyse yok denilecek kadar azd›r. Köylük alanlarda tarlalarda çal›flan kad›nlar d›fl›nda kad›nlara ait bir ifl kolu yoktur. Belirli zanaat kollar› ve loncalar sadece erkeklere aittir. fieriat kurallar›n›n geçerli oldu¤u bu topraklarda kad›nlar hala ortaça¤›n karanl›¤›nda yafl›yorlard›. Osmanl› Devletinin gerileyifl döneminde ise bat›n›n ideolojik, siyasal ve ekonomik etkisiyle ‘modernite’ görüntüsü alt›nda o da sadece elit kesimin kad›nlar›n› etkileyen bir bireyselleflme çabas›na tan›k olunmaktad›r. Kad›nlar e¤itime a¤›rl›k vermeye, dinin kad›nlar üzerindeki bask›lar›na karfl› ç›kmaya bafllam›fllard›r. Kara çarflaf›n kald›r›lmas› için kad›nlar›n yapt›¤› eylemler bu döneme aittir. Ancak bu eylemlerin hangi zeminden ve niçin ortaya ç›kt›¤› sorguland›¤›nda ilginç bir tesadüf göze çarpar. Tam da bu dönemde, Bat› Avrupa’daki kapitalist ülkelerin Osmanl› topraklar›n› yeni bir pazar olarak görmeleri, özellikle giyim-tekstil alan›nda ithalata a¤›rl›k vermeleri ve hedef kitlelerinin özellikle kad›nlar olmalar› ve kad›nlara yönelik Pazar oluflturma çabalar› yo¤unlaflm›fl ve etkili olmufltur. O dönemler kad›nlar cephesinde a盤a ç›kan hareketlilik, anayasal düzenlemelerle Osmanl› devletinin sundu¤u haklardan de¤il, yine elit kesimden ayd›n kad›nlar›n çabalar› sonucuydu ve milyonlarca emekçi-yoksul kad›nla en ufak bir temaslar› yoktu. Bu temass›zl›¤›n nedeni, kad›nlar›n yürüttü¤ü mücadelenin elitist niteli¤i ve kapitalist ülkelerden biçimsel olarak devral›nan daha do¤rusu kopyalanmaya çal›fl›lan ‘modern’ kad›n görüntüsünden ibaretti. Bu anayasalarda ya kad›na yer yoktu ya da kad›na tan›nan haklar›n yaflamda bir karfl›l›¤› yoktu. Osmanl›da ilk anayasal düzenleme niteli¤inde olan ve 1839’da ilan edilen Tanzimat Ferman›’nda kad›nlara iliflkin herhangi bir ibare yer almamaktad›r. 1856 y›l›nda ç›kar›lan Islahat Ferman›’nda da mevcut durum de¤iflmiyor, sadece flu madde ekleniyordu: “Mezhep, dil, cinsiyet gibi hususlarda bir s›n›f›n di¤er s›n›f hakk›nda küçültücü söz, yaz›, davran›fllar ve namusa dokunacak her türlü tan›m ve niteleme tamamen ve kesinlikle yasakt›r.”


Islahat ferman› da fleriat kanunlar›n› göre düzenlenmifl, bununla birlikte vatandafllara eflitlik ilkesini savunmakla birlikte hala kad›nlar› vatandafl olarak tan›mlamamaktad›r. Kad›nlara yönelik cinsel taciz ve tecavüz suçlar›n›n yine ‘namus’ kavram› ad› alt›nda topland›¤›n›, mevcut feodal ve dinsel anlay›fl›n devam etti¤i ortadad›r. 1921 y›l›nda ç›kar›lan Teflkilat-› Esasiye Kanunu ile di¤er anayasalardan farkl› olarak ilk kez devletin resmi dini ‹slam olarak gösteriliyor. Bat› özenmecili¤inin bir sonucu ‘modernleflme’ görüntüsü alt›nda at›lan bu ad›m›n Müslüman kesimlerin d›fl›nda kalan halk› yok saymas› ve bask› alt›na almas›, böylece resmiyete kavuflmufl olmaktad›r. 1921 anayasas›nda kad›nlara dair en küçük bir ibareye dahi rastlamak mümkün de¤ildir. Osmanl›’n›n devam› olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruldu¤u süreçler, yaflad›¤›m›z topraklarda mevcut sosyo-ekonomik yap›ya hiç dokunulmadan, ortaya ç›kan yeni hakim s›n›flar taraf›ndan, emperyalist-kapitalist güçlere karfl› ba¤›ms›zl›¤›n kazan›ld›¤› görüntüsünün alt›nda, bu ba¤›ml›l›¤› sürdürme ve gelifltirme çabalar› devam etti. Özellikle bu dönemden itibaren yap›lan inkilaplar, yasal de¤ifliklikler bir devrim sürecinin ürünüymüfl gibi gösterilmeye çal›fl›lmaktad›r. Oysa bir gecede düzenlenen kanunla kafalardaki kepleri ve kad›nlardaki çarflaf›, flapkalarla ve modern giysilerle,fleriatla ve hilafetle yönetilen padiflahl›¤› cumhuriyetle de¤ifltiren ülkenin yeni hakim s›n›flar›, mevcut ekonomik, sosyal ve toplumsal gerçe¤i de¤ifltirecek ve genifl emekçi kitlelerin yaflam›n› de¤ifltirecek hiçbir somut ad›m atmam›fllar, altyap›ya dokunmadan üstyap›da de¤ifliklikler yapm›fllard›r. Dolay›s›yla yap›lan anayasal ve yasal de¤iflikliklerin, düzenlemelerin nedeninin emekçi kesimler olmad›¤› çok aç›kt›r. Mevcut sömürü düzeni Osmanl›dan devral›narak gelifltirilmifl, “ça¤›n ihtiyaçlar›” ad› alt›nda emperyalizme uyumlu olacak biçimde yeniden yap›land›r›lm›flt›r. Ne zaman emekçilere yönelik hak gasplar› yo¤unlaflt›r›lsa bu gerçe¤in üzerini örtmek için milliyetçilik dalgas› yükseltilmifltir. Ülkemiz tarihinde s›kça yer alan darbe süreçleri ve ezilen uluslara, az›nl›klara, inançlara ve kad›nlara sald›r›lar›n yo¤unlaflt›¤› dönemlerde emperyalistlerle olan iliflkinin niteli¤ini gözden geçirmek, bu gerçe¤i görmek için yeterlidir. Cumhuriyet Dönemi’nde 1924’te Osmanl›n›n 1921

anayasas› devral›narak ezilen uluslar› ve az›nl›klar› yok sayan baz› eklemeler yap›lm›flt›r. 1924 anayasas›nda 10. maddede “Milletvekili seçmek, yirmi iki yafl›n› bitiren kad›n, erkek her Türk’ün hakk›d›r.” ve madde 11’de “Otuz yafl›n› bitiren kad›n, erkek her Türk, milletvekili seçilebilir. Bu maddelerde “Türkçe okuma yazma bilmeyenler, milletvekili seçilemezler.” ifadesi de yer almaktad›r.

S A Y I 10

1924 y›l›nda yap›lan de¤ifliklikler, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluflundan sonra geliflen Türk milliyetçili¤i, yeni egemen s›n›f›n Türkler oldu¤unu ve bu devletin de Türklere ait oldu¤unu aç›kça göstermekte, di¤er uluslara ve milliyetlere kendini dayatan bir devlet anlay›fl› anayasal olarak da çok aç›kça güvence alt›na alm›fl, devletin faflist karakterini gözler önüne sermifltir. Yap›lan anayasal düzenleme, modern devlet imaj› görünümünü sergilemektedir. Kad›nlara ilk kez seçme ve seçilme hakk› verildi¤i, Avrupa’n›n birçok ülkesinde hala kad›nlara bu hakk›n verilmedi¤i söylenerek ça¤› aflan bir anlay›flla kad›nlara çok büyük bir hak verilmifl gibi gösterilmektedir. Oysa asl›nda bir taraftan ezen ulusa tan›nan haklar d›fl›nda geri kalan kesimlerin tümünü yok sayan bir anayasa oldu¤u gibi, ayn› zamanda Türkçe bilmeyenlerin milletvekili olamamas› gibi bir ayr›nt› ile ezilen ulus ve milliyetlerden tüm kad›nlara da seçme ve seçilme hakk› yasaklanm›fl olmaktad›r. Kad›nlara ilk kez anayasada yer verilmesi çok önemli bir ad›m gibi görünürken, ilginçtir ki bu haklar, Kürt ulusunun, az›nl›klar›n, emekçi halk kitlelerinin yok say›ld›¤› bir zeminde ülkenin hakim s›n›flar›nca kad›nlara “verilmifltir.” Oysa kad›nlar bu toplumsal kesimlerin d›fl›nda kalan ayr› bir zümre de¤ildir. Emekçilere yönelik sald›r›lar›n milyonlarca yoksul, emekçi kad›n›, ezilen Kürt ulusuna yönelik sald›r›lar›n milyonlarca Kürt kad›n›n› etkileyece¤i düflünüldü¤ünde tüm bu gerçekler saklanarak kad›nlara birtak›m haklar›n tan›nmas›n› nas›l de¤erlendirmek gerekir? Dolay›s›yla egemen hakim s›n›flar, kendi varl›k zeminlerine uygun yeni bir kad›n tipi ve rolleri belirlemifllerdir. Kad›n sorununun toplumsal sorunlardan ayr› ele al›nmas› bir taraftan kad›n sorununun çözümünü zorlaflt›r›rken, di¤er yandan da kad›n›n toplumsal bilincinde de bir k›r›lma yaratarak düzenin kad›n› bir ‘vitrin’ malzemesi, kolayca ikna edilebilecek, kand›r›labilecek ve kald›raç olarak kullan›labilecek bir kesim olarak kolayca kendine yedeklemesine yol açmaktad›r ki günü-

5


müzde bu yaklafl›m hala geçerlidir.

S A Y I 10

Tan›nan haklardan ‘kimin’ ve ‘hangi kesimden kad›nlar›n’ faydalanaca¤› ayr› bir tart›flma konusuyken, Kemalizm ideolojisinin milliyetçili¤iyle zehirlenen kad›nlar›n da bu haklara yönelik taleplerinin karfl›l›¤›n›n ne oldu¤u, belirli dönemlerde kad›nlar›n yürüttü¤ü mücadelelerin önünün kesilmesi ile somut cevab› verilmifl sorulard›r. Ülkemiz hakim s›n›flar›, s›n›fl› toplumlarda ezen hakim s›n›flar›n hepsi gibi erildir, ataerkildir ve iktidar›n› kad›nla paylaflmak istemez. Mevcut çeliflkili durumun fark›na varan ve bu ça¤da yetiflen ilerici kad›nlar›n mücadeleleri ve egemen sistemle çat›flmalar›, büyük bir özenle saklanm›flt›r. 1935 y›l›nda kad›nlar›n giriflimi ile kurulan kad›n partisi kapat›lm›fl, kad›nlar›n örgütlenmesi engellenmeye çal›fl›lm›flt›r. Madde 87’de “ Kad›n erkek bütün Türkler ‹lkö¤retimden geçmek zorundad›rlar. ‹lk ö¤retim, devlet okullar›nda paras›zd›r.” ibaresi ile resmiyet kazanan flovenist zihniyeti benimsemifl ‘modern Türk kad›n›’, bu temel vazifeyi yerine getirmek için çaba göstermelidir. Anadolu’da gönüllü ö¤retmenlik vazifesi için hiç tan›mad›klar›, bilmedikleri yerlere gitmeyi göze alan, özellikle ‘flark vilayetlerinde’ Türk olmayanlar› Türklefltirmek için üstlerine düflen ‘misyonerlik’ görevini lay›k›yla yerine getiren kad›nlara s›kl›kla rastlanmaktad›r. Ayn› zihniyet günümüzde de devam etmekte, milyonlarca yoksul emekçinin eflit, paras›z, anadilde e¤itim hakk›n›n gasp edilmesini onaylayanlar, Do¤u’da ve Güneydo¤u’da Kürt olan k›z çocuklar›na e¤itim olanaklar› tafl›ma görüntüsü alt›nda asimile etme giriflimlerine aral›ks›z devam etmektedir. 1924 y›l›nda yap›lan de¤iflikliklerden sonra mevcut anayasa 1961 y›l›na kadar geçen uzun dönem boyunca mevcut haliyle korunmufltur.

6

1961 Anayasas› ise kendinden önceki anayasalardan daha ‘eflitlikçi’ ve ‘sosyal’ bir anayasa gibi görünmektedir. Ancak bu anayasan›n, ülkede gerçeklefltirilen ilk askeri darbe olan 27 may›s 1960 askeri-faflist darbesinin ürünü oldu¤u hat›rland›¤›nda mevcut anayasan›n emperyalizmin neo-liberal politikalar›n› hayata geçirebilmek için at›lan bir ad›m oldu¤u tart›flmas›z bir gerçek olarak a盤a ç›kmaktad›r. Bu anayasan›n niteli¤i, dünyadaki geliflmelere paraleldir. Emperyalizmin tüm dünyay› hegemonyas› alt›na ald›¤›, ideolojik, askeri ve ekonomik sald›r›lar›n› t›rmand›rd›¤› bu süreçlerde anti-emperyalist niteli¤e sahip toplumsal hareketlilikler yaflan›yordu. Egemen s›n›flar, tüm dünyada terör estirirken bir

taraftan da ezilen emekçi kesimlerin yükselen mücadelesini düzeniçilefltirmeye çal›fl›yordu. Ülkemizin tarihinde gelmifl geçmifl en eflitlikçi” ve “demokratik” anayasa olarak görülen 61 anayasas› da ülkemiz hakim s›n›flar›n›n bu sürece uyumlu biçimde hareket etmelerinin bir sonucudur. Ancak bu anayasan›n emperyalizmin ç›karlar› do¤rultusunda ona uflakl›k edecek olan hakim s›n›flar aras›ndaki çeliflkinin bir ürünü oldu¤u unutulmaktad›r. Bu anayasan›n en bafl›nda yap›lan darbenin meflrulu¤una ve Türk milliyetçili¤inin korunmas›na yönelik vurgular çarp›c›d›r ve bu anayasa, mevcut Türk milliyetçili¤ini t›rmand›rm›flt›r. Anayasan›n 12. maddesinde: “Herkes dil, ›rk, cinsiyet, siyasi düflünce, felsefi inanç, din ve mezhep fark› gözetilmeksizin, kanun önünde eflittir. Bu anayasada ailenin korunmas›na büyük önem verilmifl, madde 35’te “Aile, Türk toplumunun temelidir” denmifltir. Mevcut anayasa iflçi ve emekçilere yönelik sald›r›lar›n önünü açarken, düzenin iktidar›na karfl› geliflebilecek alternatif iktidar mücadelelerinin önünü kesebilmek amac›yla düzeniçi mücadelelerin önünü açacak birtak›m düzenlemeler de yapm›flt›r. Bireysel hak ve özgürlüklerin, örgütlenme, ifade etme özgürlü¤ünün tan›nmas›n› nedeni budur. ‘61 anayasas›n›n ard›ndan geçen süreç, neo-liberal politikalar sonucu emek cephesine yönelik sald›r›lar›n derinleflti¤i, tüm dünyadaki anti-emperyalist mücadeleye paralel olarak ülkemizde de örgütlü mücadelelerin yükseldi¤i ve halk kitleleriyle bulufltu¤u toplumsal mücadelede bir ivmelenme süreci bafllam›flt›r. ‹flte 1971 devrimci ç›k›fl›, bu toplumsal dinamik üzerinden yükselmifl, ülkemizde kad›nlar›n bireyleflti¤i ve bilinçlendi¤i dönem olarak ülkedeki sosyalist mücadeleler tarihinde önemli bir dönemeç noktas› olmufltur. Çünkü bu dönem, ezilen s›n›f›n iktidar mücadelesi, düzeniçi s›n›rlar› aflm›fl, radikal devrimci bir karfl› ç›k›fl yaflanm›flt›r. 71 devrimci ç›k›fl›, kad›nlar›n toplumsal mücadelenin aktif bileflenleri olmas› dolay›s›yla bireyleflmesine, bilinçlenmesine ve bir kad›n olarak da ezilmelerinin köklerine inmelerine neden olmufltur. Bu dönemde kad›nlar›n geliflmesinin nedeni anayasada tan›nan haklar de¤il, s›n›f mücadelesinin kazand›rm›fl oldu¤u bilinç ve özgüvendir. Ülkemizde yaflanan ikinci askeri-faflist darbe olan 12 eylül 1980 darbesi, geliflen anti-emperyalist mücadelenin önünü kesmek ve neo-liberal sald›r›lar›n önündeki


her türlü engeli aflmak amac›yla bizzat emperyalist güçlerin ülkemiz hakim s›n›flar›yla iflbirli¤i sonucu gerçeklefltirilmifltir. Bu darbenin öncesinde emperyalistlerce IMF üzerinden haz›rlanan, ülkemiz tarihinde ekonomik literatüre geçen ve büyük bir yap›sal dönüflümü içeren 24 Ocak Kararlar›’n› içeren program›n 24 Ocak 1980 tarihinde devreye sokulmas›, darbenin gerçeklefltirilmesindeki esas neden olmufltur. Gerçeklefltirilen bu darbe sonucu, devrimci ve demokrat yüzlerce insan öldürülmüfl, onlarca idam gerçeklefltirilmifl, dernekler, sendikalar kapat›lm›fl, yüzlerce kifli tutuklanm›fl, iflkenceden geçirilmifltir. Bu darbe, 24 Ocak kararlar›n›n uygulama arac› ve sindirme politikas› olmufltur.

l›k” konusu geliyor. Yeni Anayasa tasla¤›n›n 9. madde-

1961 anayasas›n›n yerine geçen 1982 anayasas›, 24 Ocak kararlar›na tamamen uyumlu bir anayasa olarak haz›rlanm›flt›r.

le ele al›naca¤›na dair hiçbir ibare yoktur.

82 anayasas›, mevcut tüm toplumsal dinamiklere yasaklar getirdi¤i için kad›nlar›n da bireysel, sosyal ve toplumsal haklar›n› k›s›tlam›fl ve engellemifltir. 82 anayasas›nda ailenin korunmas›na di¤er anayasalarda oldu¤u gibi özel önem verilmifl, kad›nlar›n ve çocuklar›n korunmas› ile ilgili sorumluluk da ailenin refah›n› ve huzurunu sa¤lamak ad› alt›nda bu maddede yer alm›flt›r. Bu maddede de görüldü¤ü gibi kad›nlar ve çocuklar birey kapsam›nda de¤erlendirilmemekte, onlara iliflkin ifllenen suçlar da, belirlenen sorumluluklar da ailelere iliflkin sorumluluk ve suç olarak görülmektedir.

d›nlar›n hala ayn› sorunlar› yaflamaya devam etti¤i, ka-

82 anayasas›n›n ‘kanun önünde eflitlik’ ad› alt›nda düzenlenen eflitlik maddesinde “Herkes, dil, ›rk, renk, cinsiyet, siyasi düflünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ay›r›m gözetilmeksizin kanun önünde eflittir.” ibaresine kad›nlar›n yürüttükleri mücadeleler sonucu 2004 y›l›nda flu ek madde eklendi: “ Kad›nlar ve erkekler eflit haklara sahiptir. Devlet, bu eflitli¤in yaflama geçmesini sa¤lamakla yükümlüdür.” (Ek f›kra: 07/05/2004 - 5170 S.K./1.mad)

IMF politikalar›yla yok edilmesi ve üretilemez hale geti-

Ülkemizde geçmiflten bugüne düzenlenen tüm anayasalarda kad›na dair nas›l bir uygulama olursa olsun, ataerkil düzenin kurumsallaflm›fl varl›¤› nedeniyle yaflamda bir hükmü olmam›flt›r. Ataerkil düzen y›k›lmad›¤› sürece kad›n ve erke¤in eflitli¤inden bahsetmek, kad›nlara yönelik pozitif ayr›mc›l›ktan bahsetmek, kocaman bir aldatmacad›r ve düzen partilerinin iktidar dalafllar›nda, seçim yar›fllar›nda ‘kullan›lan birer argüman’ olman›n ötesine geçmemektedir. Yeni anayasan›n propagandas› için kullan›lan en önemli argümanlar›n bafl›nda “kad›na pozitif ayr›mc›-

sinde “eflitlik” konusuna, “herkesin ... ayr›m gözetmeden kanun önünde eflit”li¤i olarak yer verilmifl. Ard›ndan da, “kad›nlar, çocuklar, yafll›lar ve engelliler gibi özel surette korunmay› gerektiren kesimler için al›nan tedbirler, eflitlik ilkesine ayk›r› olarak yorumlanamaz-

S A Y I 10

lar” denmektedir. Bu haliyle kad›n-erkek eflitli¤ine dair ibare ç›kar›larak onun yerine kad›nlar, yafll›lar, çocuklar, engelliler ile birlikte ‘korunmaya muhtaç kesim’ olarak tan›mlan›yor. Bu haliyle kad›n› birey olarak görmeyen gerici ataerkil anlay›fl eskisinden de fazla yerli yerine oturmufl oluyor. Ayr›ca bu “eflitli¤in” hangi yasal düzenlemelerSonuç itibariyle düzenin anayasalar›n›n geçmiflten bugüne kad›na yönelik gerici bak›fl aç›s›n› yans›tt›¤› ve kad›nlar›n düzenden bir beklentileri olamayaca¤›n›n inkar edilmeye mahal b›rakmayacak kadar aç›k bir flekilde gözler önüne sermektedir. Anayasa tart›flmalar› devam ededursun, kad›nlar her geçen gün artan iflsizlik, yoksulluk, cinsel taciz ve tecavüz, ikinci cins olmaktan kaynakl› tarlalarda aile iflçisi, fabrikalarda ve iflyerlerinde ucuz iflgücü olarak yo¤un emek gasp›na maruz kal›yor. Düflük ücretle, sosyal güvenceleri olmadan, sa¤l›ks›z ifl koflullar›nda çal›flmaya ya da evlerine geri dönmeye zorlan›yor.

Tar›msal üretimin

rilmesi ve ezilen Kürt ulusuna yönelik bask›lar sonucu özellikle Do¤u ve Güneydo¤u bölgelerinden aileleri ile birlikte göçe zorlanan ya da göç etmek zorunda kalan kad›nlar›n metropollerde daha büyük bir bata¤a sürükleniyor ve kay›t d›fl› sektörde emekleri kat kat sömürülüyor. Her gün onlarca kad›n katlediliyor, namus ve töre cinayetlerine kurban ediliyor, fuhufla itiliyor.

Kad›nlar kendilerini özgürlefltiren anayasalar›n› hangi zeminde, nas›l bir iktidar içerisinde yazabilir? Düzenin anayasalar›, ezen ve ezilen s›n›flar aras›ndaki eflitsizli¤i örtmenin, meflrulaflt›rman›n bir arac›d›r. Bu eflitsizlik zeminine dayanan düzenin s›n›rlar› içerisinde kad›n-erkek eflitli¤ine inanmak, ham bir hayaldir.Eflitsizliklerin kökenine inmeden eflitsizli¤in biçimlerine karfl› mücadele yürütmeye çal›flmak, mevcut sisteme yedeklenmek demektir.

7


S A Y I 10

Düzeniçileflmeden düzene karfl› mücadele yürütmek nas›l sa¤lanacakt›r? Düzenin iktidar›na karfl› yürütülen halk›n iktidar mücadelesi içerisinde kad›n›n özgün mücadelesi çerçevesinde bugün kad›n›n aya¤›n› ba¤layan somut sorunlara karfl› bugünden nas›l bir mücadele yürütülecektir? Demokratik Kad›n Hareketi’nin bu iki sinir ucuna dokunarak ilerlemesi bir zorunluluktur. Demokratik Kad›n Hareketi, kad›nlar›n kurtulufl ve özgürlük mücadelesinin ancak Yeni Demokratik Halk ‹ktidar› zemininde mümkün olaca¤›n› savunmaktad›r. Ancak bu zemin yarat›ld›¤›nda kad›nlar için anayasay› tart›flman›n bir anlam› ve karfl›l›¤› olacakt›r.Halk›n iktidar›n›n ürünü olan anayasada eflitsizli¤in zemini ortadan kald›r›ld›¤›nda bugün kad›n sorununu ortaya ç›karan ve besleyen, kad›n sorunu ile toplumsal sorunlar› ayr›flt›rarak birbirinden ba¤›ms›zm›fl gibi gösteren, bu yönüyle kad›n sorununu çözümsüzlü¤e iten esas zemin de ortadan kalkm›fl olacakt›r. Ancak bu yeterli de¤ildir ‹flçilerin ve emekçilerin iktidar olmas›, kad›nlar›n ikinci s›n›f cins olmas›n› ortadan kald›rmaz. Bu zeminin yan›nda ayn› zamanda erkek egemen iktidara, ataerkil kültüre karfl› amans›z bir savafl›m temel bir zorunluluk olarak ifade edilmelidir. Yeni demokratik halk iktidar›nda, ezilen emekçilerin ataerkil iktidar anlay›fl›ndan s›n›fl› toplumlar gerçe¤ini sonucu tam olarak ar›namad›¤›n› görerek insanlar› toplumsal cinsiyet rollerine hapseden ve bu roller içerisinde özellikle kad›n› ötekilefltiren tüm anlay›fllara, gelenek ve törelere, dini kurallara karfl› yaflam›n her alan›nda köklü bir de¤iflimi örgütlemek, kültür devrimleri sürecinin önemli halkalar›ndan biri olarak görülür. Bu noktada e¤itimin erkek egemen anlay›fltan ar›nd›r›lmas›, devletin sorumlulu¤udur. Yeni Demokratik Halk iktidar›n›n ürünü olan bu anayasada kad›nlar, aileden, eflten, çocuktan ba¤›ms›z olarak erkekler gibi bir birey olarak tan›mlan›r ve birey olarak temel hak ve güvencelerden erkeklerle eflit zeminde faydalan›r. Bu noktada kad›n›n üretimle olan iliflkisinin dolays›z olarak belirlenmesi önemlidir. Kad›nlar her birey gibi çal›flma hakk›na sahip olmal›, bu haklar› güvence alt›na al›nmal›d›r. Kad›nlar›n ev içi üretimi örgütleyerek di¤erlerinin üretime kat›lmalar›n› sa¤layan rolleri görmezden gelinmeden toplumsal bir üretim olarak karfl›l›ks›z b›rak›lmamal›, bu noktada ad›mlar at›lmal›d›r.

8

Kad›nlara y›k›lan ev iflleri, çocuk, yafll› ve engellilerin bak›m› devletin sorumlulu¤una dönüfltürülmeli, çocuklar, yafll›lar ve engeliler de kad›nlar gibi birey temelinde

aileden ba¤›ms›z ele al›nmal›d›r. Yeni Demokratik Halk iktidar›nda söz, yetki ve karar halk meclislerinin olmal›, bu meclislerde kad›nlar›n yer almas› bir zorunluluk olmal›d›r. Ancak halk›n iktidar oldu¤u koflullar›n hala s›n›fl› toplumlar›n var oldu¤u bir zemin oldu¤u, kad›nlar›n nihai kurtuluflunun ancak s›n›flar›n ortadan kalkmas›yla mümkün olaca¤› gerçe¤i ile kad›nlar›n özgün örgütlü mücadelesi bir zorunluluk olarak görülmeli, desteklenmeli, bu örgütlerin toplumsal de¤iflim ve dönüflümdeki aktif rollerinin belirleyicili¤i gözden kaç›r›lmamal›d›r. Demokratik Kad›n Hareketi, kad›nlarla halk›n iktidar›na dayal› anayasay› tart›flmaya, Yeni Demokratik Halk Cumhuriyeti anayasas›n› kad›nlarla tart›flmaya devam edecek, referandum sonras›nda da bu noktada çal›flmalar›n› sürdürmeye devam edecektir.

Demokratik Kad›n Hareketi, tüm kad›nlar› referandumu boykot etmeye ve düzenin anayasalar›n› reddederek halk›n iktidar›na dayal› “kendi anayasas›” için mücadeleye ça¤›r›r! Kad›nlar, düzenin anayasas›n›n anti-demokratik içeri¤ini teflhir etmek, ezilen halklar›n, uluslar›n, ›rklar›n, az›nl›klar›n, cinsiyetlere yönelik her türlü hak gasp›na karfl› ç›karak halk›n iktidar mücadelesini yükseltmek ve ancak bu iktidar›n oldu¤u koflullarda yaflama geçebilecek kendi anayasas›na yo¤unlaflarak kendi gündemini yaratarak, referandumu ‘boykot’ ile karfl›laman›n ‘somut seçene¤ini’ yaratmal›, özgün örgütlü mücadelesini ileriye tafl›yacak k›sa, orta, uzun vadeli hedefler do¤rultusunda ilerlemeyi hedeflemelidir. Ancak bu politik bilinçle, referandum sürecinde hakim s›n›flar›n kad›nlar› bir kald›raç olarak kullanmalar›n› engeller, ancak bu yolla referandum sürecini kad›nlar›n lehine bir araca dönüfltürebiliriz. Ezilen emekçi tüm kad›nlar›, kendi s›rtlar›na basarak yükselmeye çal›flanlara karfl› ezilenlerin ezileni olarak birikmifl öfkelerini alanlara tafl›maya, evet ve hay›r’›n aras›na s›k›flt›r›lmaya çal›fl›lan iradelerini a盤a ç›kararak kendi kurtulufl ve özgürlük mücadelelerini yüklenmeye , düzenin anayasalar›n› ve düzenin seçeneklerini Boykot etmeye ça¤›r›yoruz! Gelin hep birlikte bu düzenin oyununu bozal›m! Onlara ‘Biz var›z, var olaca¤›z!” demenin somut ad›mlar›yla yan›t verelim!

Demokratik Kad›n Hareketi


S A Y I 10

EŞCİNSELLİĞE DAİR *

* 15 May›s 2010 tarihinde, KAOS-GL’nin gerçekle?tirdi?i “Homofobi ve Sol” ba?l›kl› sempozyumda Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) ad›na yap›lan sunumun metnidir.

Merhaba,

ti¤imizi ve edece¤imizi aç›kça belirtmekteyiz. Bu konu-

Öncelikle Kaos-GL’nin uzun zamand›r yo¤un bir ça-

da tutarl›, aç›k bir örgütsel-politik tavra sahip olma zo-

bayla ülkenin birçok yerinde yürütmüfl oldu¤u faaliyet-

runlulu¤u gere¤i söz konusu bask› ve ayr›mc›l›k hangi

lerinin bir devam› olan “Homofobi ve Sol” bafll›kl› bu

toplumsal kesime ve cinsiyete yönelik olursa olsun tep-

oturuma davet edilmifl oldu¤umuz için teflekkür ediyo-

ki göstermek ve bask›lara karfl› mücadeleleri destekle-

ruz.

mek olmazsa olmaz bir koflul olmaktad›r.

Aç›kça itiraf etmek gerekir ki bizim kurumsal olarak efl-

Program›m›zda yer alan bu gündem, bizim için belirle-

cinsellerin sorunlar›na ve mücadelesine dair kat›ld›¤›-

yicidir ve att›¤›m›z her ad›m, politik yönelim ve eylemi-

m›z ilk etkinlik bu ve bizim için önemli bir deneyim ola-

miz, program›m›zla çeliflmeyecek niteliktedir. Bizler

ca¤›n› düflünüyoruz.

için esas olan da amaçlar›m›zla, söylemlerimizle bulu-

Demokratik Haklar Federasyonu olarak kendi program›m›za yaslanan faaliyetlerimiz ve mücadelemiz, içeri-

flan örgütsel bir faaliyet içerisinde mevcut eksikliklerimizin üzerine gitmektir.

sinde eflcinselli¤e dair ayr› bir tan›mlama ya da bak›fl

Bugün burada biz eflcinsellik genel tan›m›yla mevcut

aç›s› yer almamaktad›r. Ancak program›m›zda her türlü

sorunu tan›mlarken, Kaos-GL’ nin ve di¤er örgütlülük-

cinsel bask›, eflitsizlik ve ayr›mc›l›¤a karfl› mücadele et-

lerin bu tan›m› kendi içerisinde ayr›nt›land›rd›klar›,

9


S A Y I 10

LGBTT (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Travesti, Transseksüel) olarak ayr›nt›land›rd›klar›n› ve kendi içerisindeki farkl›l›klar› da, genel tan›m›n karfl›layamad›¤› di¤er kesimler ile birlikte ortak bir mücadele alan› olarak ele ald›klar›n› görüyoruz. Bu yönüyle mevcut özgün alan mücadelelerinin deneyimlerine, bilgisine ve derinli¤ine sahip olmad›¤›m›z› aç›kça belirtmek gerekir. Gündemimiz homofobi ve sol oldu¤u için bu sorun üzerinden düflüncelerimizi özetleyerek paylaflmaya çal›flaca¤›m. Öncelikle eflcinselli¤e nas›l bakt›¤›m›z, tarihsel güncel gerçekli¤ini nas›l tan›mlad›¤›m›z gibi sorular etraf›nda dönmenin temel mesele olmad›¤›n›, devrimci-

10

demokratik kurum ve örgütlenmelerin bu noktada ortak bir düflüncesi olmad›¤›n›, farkl› birçok yaklafl›m›n oldu¤unu tekrar hat›rlatmak isteriz. Eflcinseller kendi içerisinde toplumsal sorunlara ve mücadeleye dair farkl› politik ya da apolitik görüfllere sahip, tek bir kategoride de¤erlendirilemeyecek kendi içerisinde birçok farkl›l›¤a sahiptir. Ancak toplumun hangi kesimine dahil olursa olsun, iflsiz, iflçi, köylü, memur, kad›n, erkek, her cinsten, s›n›ftan, ulustan ve toplumsal kesimden bireyler, heteroseksüelli¤in d›fl›nda cinsel bir kimli¤e sahip olduklar›nda çok yo¤un bir fliddetle, bask› ve ayr›mc›l›kla, d›fltalay›c› tutumla toplumun farkl› birçok kesiminin yöneltti¤i ortak tehditle ve afla¤›lamayla yüz yüze kalmaktad›r. Eflcinsellere yönelik bask›larla kad›nlara yönelik bask›-

lar aras›nda benzerlikler olmakla birlikte farkl›l›klar mevcuttur. Kad›n, toplumsal cinsiyeti içerisinde tan›mlanan ‘kad›nl›k rolü’ nün bask›s›n› yaflarken, eflcinseller, ‘topluma ayk›r›’, ‘toplumsal kurallar› varl›klar›yla tehdit eden taraf’ olarak görülmekte ve bu nedenle yaflamlar›na yönelik tehdit çok daha büyük olmaktad›r. Bugün eflcinseller egemen sistemin ve toplumun yaratt›¤› bask› ve ayr›mc›l›kla karfl›laflt›klar› için, yok say›ld›klar› ve varl›klar›na yönelik tehdit söz konusu oldu¤u için, yine mevcut sorunlar› devrim ve demokrasi güçlerince ‘gündemleflmedi¤i’ için çok daha acil bir zorunluluk sonucu örgütleniyorlar ve örgütlenmek zorundalar.

Genel bir ifadeyle sol olarak ifade edilen ve kendi içerisinde nicelik ve nitelik olarak birçok farkl›l›¤a sahip olan genifl kesimin eflcinselli¤e dair fikirleri farkl›d›r. A¤›rl›kl› olarak eflcinselli¤i reddeden bir tutum olmakla birlikte eflcinselli¤e dair düflünceler ve dayand›r›ld›¤› zemin konusunda bir bütünlük yoktur. Tart›flmalarda ön plana ç›kan bafll›klar flöyle özetlenebilir: -Eflcinselli¤in insan›n do¤as›na ayk›r› oldu¤u tart›flmalar› kad›n-erkek iliflkilerinin üreme fonksiyonu itibariyle zorunlulu¤u -Eflcinselli¤in bir hastal›k oldu¤u tart›flmalar›(Hem biyolojik, hem patalojik olarak) -Eflcinselli¤in kapitalizmin art›¤› oldu¤u ve insana yabanc›laflman›n ürünü oldu¤u


-Eflcinselli¤in toplumun üst katmanlar›nda, gelir düzeyi yüksek katmanlarda yayg›n oldu¤u ve cinsel bir sapma olarak a盤a ç›kt›¤›. Devrimci-demokratik örgütlülüklerin kendi içerisinde eflcinselli¤e bak›fl aç›lar›n›n farkl› olmas›, eflcinsellerin karfl›laflt›¤› bask› ve ayr›mc›l›¤a karfl› ortak bir tav›r gelifltirmenin, onlar›n mücadelelerini desteklemenin önünde bir engel olarak karfl›m›za ç›kt›¤› gibi, eflcinsellerin kendi sorunlar› d›fl›ndaki toplumsal sorunlara karfl› mücadelelerin bir parças› olmaya çal›flt›klar›nda karfl›laflt›klar› ayr›mc›l›k ve d›fltalay›c› tutumlara da zaman zaman tan›k olmaktay›z.

gelleyen, kabul etmeyen, tan›mayan bak›fl aç›s›n› devrimci bir bak›fl olarak görmedi¤imiz gibi asgari bir zeminde demokrasi anlay›fl› ile çeliflti¤i için gerici, kaba ve flovenist bir yaklafl›m olarak görmekteyiz. Sol aç›s›ndan s›n›fl› toplumlar›n insan›, bireyi, toplumsal cinsiyet rolleri belirleyip oraya s›k›flt›r›p tan›mlamas›, genel olarak sorgulanmal›d›r. Ancak bu sorgulay›fl› heteroseksü-

S A Y I 10

Sol aç›s›ndan üzerine gidilmesi ve özelefltirel yaklafl›lmas› gereken as›l mesele de budur. Demokratik Haklar Federasyonu olarak demokrasi mücadelesi yürüten farkl› birçok gündeme dair oluflturulan platformlarda, eflcinsellerin örgütlü mücadeleleri ile bu platformlar›n bir parças› olmas› gerekti¤ini dile getirerek bu tutumun bulundu¤umuz her yerde aç›kça dile getirdik ve getirmeye, bu örgütlülükleri toplumsal mücadele alanlar›n›n d›fl›na iten anlay›fllara karfl› mücadele yürütmeye de devam edece¤iz. Bu tav›r, eflcinselli¤i nas›l tan›mlad›¤›m›zdan ba¤›ms›z, asgari bir demokrasi anlay›fl›n›n gere¤idir. Eflcinselli¤in insan›n do¤as›n›n bir parças› oldu¤u mu yoksa hastal›k m› oldu¤u gibi tart›flmalardan ziyade, esasta devrimci-demokratik kurum ve örgütlerin tart›flmas› gereken fley, eflcinselli¤e yönelik bask› ve ayr›mc›l›¤›n, egemen iktidarlarla iliflkisinin genelde cinsellik tarihi ile ezen egemen iktidarlar aras›ndaki diyalektik ba¤ olmal›d›r. Ancak böylesi bütünlüklü bir sorgulay›flla toplumsal cinsiyet rollerinin hastal›klar› a盤a ç›kar›labilir ve bu roller parçalanabilir. Kan›m›zca ancak toplumsal cinsiyet rollerini var eden zemin ve iktidar anlay›fl› ortadan kalkt›¤›nda ‘birey’ denilen olgunun net bir cevab› olacakt›r. Dolay›s›yla bizim için esas sorun eflcinselli¤in kökeninin ne oldu¤u ve eflcinselli¤i reddetmek ya da desteklemek de¤il, mevcut nesnel durumu yok sayan, görmezden gelen, sadece varl›klar›n› de¤il mücadelelerini de hedefleyen bask› ve fliddete, ayr›mc›l›¤a karfl› mücadele etmek, bu yönlü yürütülen mücadelelerin yan›nda olmak ve desteklemek, sorunu oldu¤u gibi mücadeleyi de d›fltalamamak olmaktad›r. Bu temelde biz eflcinselli¤i bir hastal›k, kapitalizmin yaratm›fl oldu¤u bir art›k ya da pazar olarak de¤erlendirmeyi, bu do¤rultudaki bask›lara karfl› örgütlenmeyi en-

Egemen sistemin hakim oldu¤u tarihsel sürecin en bafl›ndan bugüne ‘do¤al’ olarak tan›mlanan her durumun asl›nda egemen iktidara hizmet edecek flekilde düzenlendi¤ini göz ard› etmemek gerekir. elli¤i do¤al ve sa¤l›kl›, eflcinselli¤i de do¤aya ayk›r› ve hastal›kl› olarak tan›mlaman›n eksiklikleri, hatalar›, parçal›, yanl› bir sorgulay›fl oldu¤unu, sorunu çözme perspektifinden uzak bir politik-örgütsel tutum oldu¤u-

11


S A Y I 10

nu aç›kça kabul etmek, bu sorunlu yaklafl›mla yüzleflmek gerekir. Egemen sistemin hakim oldu¤u tarihsel sürecin en bafl›ndan bugüne ‘do¤al’ olarak tan›mlanan her durumun asl›nda egemen iktidara hizmet edecek flekilde düzenlendi¤ini göz ard› etmemek gerekir. Bu nedenle insanl›¤›n en do¤al ve yal›n iliflkisi olarak ifade edilen cinselli¤in bir bütün olarak art›k ‘do¤al olamayacak’ yönleriyle, zaaflar›yla yüzleflmek gerekirken bu düzen içi sald›r›lar›n yükünü sadece homoseksüellere yüklemek büyük bir hatad›r, oldukça kaba ve d›fltalay›c› bir yaklafl›md›r. Biz as›l meselenin egemen hakim s›n›flar›n yüzy›llard›r kendi ç›karlar› ve üretim iliflkileri temelinde yap›land›rd›klar› toplumsal cinsiyet rollerine, tan›mlar›na, kal›plar›na toplu bir karfl› ç›k›fl›n, bu sistematik yaklafl›ma karfl› bütünlüklü bir alg› ile yaklaflman›n zorunluluk oldu¤unu düflünmekteyiz. Bu nedenle eflcinselli¤i bir sorun olarak tan›mlaman›n, sistemle iliflkilendirmenin tarafl› ve hatal› oldu¤unu, heteroseksüelli¤in de bu yönüyle sistemle olan ba¤›n› ve niteli¤ini ayr› bir yere koyamayaca¤›m›z› görmek gerekir. Dolay›s›yla eflcinselli¤in ya da heteroseksüelli¤in, yani bir bütün olarak cinselli¤in sistemle direkt iliflkisini görmezden gelmemenin, günümüzde bireylerin toplumsal cinsiyet rollerinin bir parças› olan cinselli¤in ve toplumsal cinsiyet rollerinin egemen sistemden ‘ba¤›ms›z’ bir flekilleniflinin oldu¤unu iddia etmenin mümkün olmad›¤›n›, olamayaca¤›n› görmenin zorunlu oldu¤unu söyleyebiliriz. Bu zorunlulu¤u bilince ç›kard›¤›m›zda toplumsal cinsiyet rollerimizle, kad›n olmakla, erkek olmakla, heteroseksüel ya da homoseksüel olmakla tamamen ‘bar›fl›k’ bir flekillenmenin nas›l büyük bir zaaf oldu¤unu, kendimizi, toplumsal cinsiyet rollerimizi y›karak ‘özgür, eflit’ bireyler zemininde, toplumsal düzeninde yefleren bireyin ancak tam anlam›yla özgürleflece¤ini ve kendini tan›mlayabilece¤ini öngörmek gerekiyor.

12

Bu nedenle özgün sorunlara dayanan özgün mücadelelerin egemen sisteme karfl› toplumsal mücadele içerisinde olmas› olmazsa olmaz bir kofluldur. Kad›nlar›n, eflcinsellerin, ezilen uluslar›n, milliyetlerin, az›nl›klar›n, inançlar›n ve daha sayabilece¤imiz farkl› ezilen kesimlerin kendi özgün mücadelelerinin çözüm üretebilmesi için, sisteme alternatif toplumsal projelerin bir bütünü de¤il, parças› oldu¤unu, özgürleflmenin kendi mücadele alanlar›n› ortak-birleflik bir mücadele zemininden ör-

mekle mümkün oldu¤unu apaç›k görmesi ve içsellefltirmesi gerekir. Bunun yan›nda her özgün mücadele alan›n›n, kendi özgün sorunlar›n› aflman›n yolunun ayn› zamanda sistemle bar›fl›k olan yönünü ve kimli¤ini sorgulamakla mümkün olaca¤›n› bilerek ‘kendini y›kmaya yönelik’ bir iç mücadele yürütmesi gerekir. Bu iki zorunlulu¤a dayanan mücadele zeminini yitirmeyen özgün mücadele alanlar›, genel anlamda kendi mücadelelerini aflan,

Eflcinselli¤in insan›n do¤as›n›n bir parças› oldu¤u mu yoksa hastal›k m› oldu¤u gibi tart›flmalardan ziyade, esasta devrimci-demokratik kurum ve örgütlerin tart›flmas› gereken fley, eflcinselli¤e yönelik bask› ve ayr›mc›l›¤›n, egemen iktidarlarla iliflkisi ile genelde cinsellik tarihi ile ezen egemen iktidarlar aras›ndaki diyalektik ba¤ olmal›d›r. Ancak böylesi bütünlüklü bir sorgulay›flla toplumsal cinsiyet rollerinin hastal›klar› a盤a ç›kar›labilir ve bu roller parçalanabilir.


toplumsal mücadelede güçlü dinamikler olmay› baflarabilir. Aksi takdirde tüm bu sorunlar› sistemin üretti¤ini göz ard› eden, ‘ma¤duriyet’ politikas›n› aflamayarak sisteme yedeklenen, kendi ezilme gerekçesini bafll› bafl›na çözümlenmesi gereken tek sorun, bu mücadele alan›n› da kendi içinde nihai çözüm üretebilecek bir alan olarak tan›mlayarak çözümsüzlü¤ü örgütleyen bir konuma düflmekten kurtulamay›z. Bugün devrim ve demokrasi güçlerinin bir bütün olarak özgün mücadele alanlar›n› önemsedi¤ini, alg›lad›¤›n› ve içsellefltirdi¤ini söyleyemeyiz. Hala bu konuda afl›lmas› gereken eksiklikler vard›r elbette, ancak tersinden özgün mücadelelerin de bu eksiklikleri dayanak yaparak devrim ve demokrasi mücadelesinden uzaklaflmay› tercih etmesini, kendi sorununu ve mücadelesini toplumsal sorunlardan ve mücadeleden koparmalar›n›, düzen içilefltirmelerini, sisteme yönelik elefltirilerinin zeminini yitirerek sistemi tersinden üretir bir halle bar›flmalar›n› kabul edemeyiz ve elefltiririz. Daha özgün ve eflit bireyler ol-

m a k demek, bugünkü ‘kimli¤imiz’ ile tamamen bar›fl›k olmamay›, onun düzeniçileflen yönlerine sald›rarak de¤iflimin zorunlulu¤unu kavramay› da gerektirmektedir ve esas mesele budur. Bu gerçek kad›n, ezilen ulus ve milliyetler, ezilen ›rklar için geçerli oldu¤u gibi eflcinseller için de geçerlidir. Bugün kapitalizmle birlikte kad›na yönelik bafllang›çta

rastlanan görece özgürlük alan›, eflcinseller için de vard›r ve bu yan›lt›c› olmamal›d›r. Kapitalizm bir taraftan ezen-ezilen taraflar üretirken, bir taraftan da ezilen her unsura ‘duyarl›’ yaklaflmay› icat etmifltir. ‹flte bunun ad› burjuva demokrasisidir ve ikiyüzlüdür, göstermeliktir, bireysel özgürlü¤ü de¤il, bireyin alt kimliklerine mahkum edilerek kendine yabanc›laflt›r›lma giriflimlerini içermektedir. Ancak bu gerçe¤e karfl›n hala sistemin üstüne basarak yükseldi¤i, ezdi¤i, bask›lad›¤›, ayr›mc› politikalar güttü¤ü bir aland›r eflcinsellik ve bu nedenle eflcinsellerin örgütlenme zorunlulu¤u a盤a ç›km›flt›r. Kendine özgü bask›ya karfl› mücadelede derinleflmekle birlikte bu bask›dan ancak toplumsal sorunlar›n bütününe yönelik bir mücadele yürütmekle mümkün oldu¤u bilinci a盤a ç›kar›lmal›d›r.

S A Y I 10

Sonuç olarak bir sorunu tüm yönleriyle görmek, o sorunu sadece kendi iç dinamikleriyle tan›mlamamaktan geçer. Devrimci-demokratik kurum ve örgütlenmeler, toplumun her kesimine yönelik bask› ve ayr›mc›l›klara karfl› mücadele etmedikçe, herhangi bir sorunu ya da mücadele alan›n› kendi d›fl›na ittikçe sadece d›fltalad›klar› kesime de¤il, kendi varl›k zeminlerine yabanc›lafl›rlar ve marjinalleflerek tersinden ‘düzeniçileflirler’. Özgün mücadele alanlar› da kendi özgün sorunlar› ile toplumsal sorunlar aras›nda do¤rudan bir ba¤ kurmazlarsa, var olan sorunlar›, ayr›mc›l›¤› ve bask›y› yaratan egemen iktidar anlay›fl› ile ‘bar›fl›k’ ve hatta ondan medet uman bir zemin içerisinde sorunun bir parças› haline gelmekten kurtulamazlar. Bu iki mücadele alan›n›n aras›ndaki keskin mesafeyi aflmak bir zorunluluktur. Her iki mücadele alan›n›n da kendi mücadele zeminlerini, tan›mlad›klar› sorunlar›n kayna¤›n› ve mücadele zeminini do¤ru tan›mlad›klar›, bu konuda tutarl›, egemen düzen ile çat›fl›lmas› gereken temel noktalarda ›srarc› ve direngen oldu¤u sürece bir araya gelme gibi bir sorun yaflamayacaklar› alg›lanmal›d›r. Yabanc›laflma olarak ifade etti¤imiz meselenin özünde egemen sisteme karfl› mücadeledeki geriliklerden, düzeniçi yaklafl›mlardan kaynakl› oldu¤unu görmenin belirleyici oldu¤unu, farkl› mücadele alanlar› aras›ndaki mesafenin da ancak bu yabanc›laflma ile yüzleflmekle mümkün oldu¤unu söyleyerek konuflmam› sonland›r›yorum. Kaos-GL’ nin düzenledi¤i bu etkinli¤in farkl› birçok düflünceyi bir araya getirmesi yönüyle anlaml› ve olumlu oldu¤unu düflünüyor ve ileriki süreçlerde bu deneyimleri art›rma dile¤iyle tekrar teflekkür ediyorum.

13


“TECAVÜZ S A Y I 10

KÜLTÜRÜ” MÜ? S‹BEL ÖZBUDUN “Erkeklerin kad›nlar›n kurtulufluna karfl› ç›k›fl›n›n tarihi, belki de kad›nlar›n kurtuluflunun öyküsünden daha ilginçtir.”

Son y›llarda, do¤rudan siyasal ya da iktisadî koflullar›n sonuçlar› olmad›¤›n› düflündü¤ümüz, konjonktürel, ar›zî, gelip geçici olmad›¤› konusunda bir kan›ya vard›¤›m›z,yani kolay savuflturulamayaca¤›na kani oldu¤umuz “belalar” için “kültür” terimini kullanmaya bafllad›k, bilmem fark›nda m›s›n›z? “Linç kültürü”, “fliddet kültürü”, “tecavüz kültürü”… bu minvalden kavramlar. Somut bir örnek vermeme izin verin. Hat›rlayacaks›n›z, geçti¤imiz 2009 y›l›nda, bir tecavüz olay›, Türkiye’yi aya¤a kald›rm›flt›. ‹talyan kavramsal sanatç› Pipa Bacca, Filistin’de bar›fl talebine dikkat çekmek için, ‹talya’dan gelinlikle yola ç›kt›. Niyeti otostopla Filistin’e dek uzanmakt›. Pipa Bacca hedefine varamad›. Çünkü Türkiye s›n›rlar›na girdikten sonra, yan›lm›yorsam Gebze yak›nlar›nda, bir kamyoncunun tecavüzüne u¤rad›, ard›ndan da öldürüldü.

14

Olay herkesi irkiltti. Oysa, lanet olsun, öylesine beklenilen, öylesine ürkütücü flekilde vaka-i adiyedendi ki… Co¤rafyam›zda çocukluk yafllar›n› geride b›rakm›fl her kad›n ve erkek, bu ülkede tek bafl›na otostop yapan bir kad›n›n yüksek tecavüz riski alt›nda oldu¤unu bilir. San›r›m ülkeyi tan›tan turizm rehberlerinde de kay›tl›d›r bu risk. Bu nedenle de Türk ya da turist, kad›nlar, Türkiye’de flehirleraras› yollarda yanlar›nda bir erkek olmadan pek otostop yapmazlar. Asl›na bak›l›rsa, Türkiye’de risk alt›nda olan kad›nlar, yal-


n›zca otostop yapanlar de¤il… Hatta yaln›zca kad›nlar da de¤il. K›z-erkek çocuklar, yafl›n› doldurmam›fl bebeler… Bu nedenledir ki Türkiye’de kad›nlar hava karard›ktan sonra sokaklarda pek tek bafllar›na dolaflmazlar… Yaln›z yaflamaktan mümkün oldu¤unca kaç›n›rlar… Çocuklara yabanc›lardan uzak durmalar›, s›k› s›k›ya tembihlenir. Mümkünse soka¤a yaln›z sal›nmazlar… Yani tehlikelere karfl› önlem al›n›r… Bu co¤rafyada yaflayan her kad›n ve erke¤in bir bak›ma ortak bilgisinin, yani yaln›z bir kad›n›n (ya da çocu¤un) tecavüze u¤rama olas›l›¤›n›n, adeta “kültürel” bir bilgi oldu¤u söylenebilir… Acaba öyle mi? Yani gerçekten de bir “tecavüz kültürü”nden söz etmek, mümkün mü? Laf aram›zda bir “bela”y› “kültür” olarak nitelemeye bafllad›¤›m›z andan itibaren, fark›nda olmadan iki fley yap›yoruz, demektir: Onu “kültür” ad›n› verdi¤imiz, bir halk›n bilincinin derinliklerine kök salm›fl duyufl-düflünüfl ve davran›fllar aras›na yerlefltirip, deyim yerindeyse “faili meçhullefltiriyoruz”. Öyle ya, bir toplumda tecavüz, linç, vb. nahofl hadiseler s›k s›k olup duruyorsa, onlarla yüzleflmemenin, onlar› sorgulamaman›n en kestirme yolu “bu zaten kültürlerinde var,” deyip geçmektir. Böylece zaten yüzleflilip çözümlenmesi çetrefilli bir sorun olan tecavüz, sorgulanmas›, cezaland›r›lmas›, sa¤alt›m› vb. gerekli ve olanakl› bir fiil olmaktan ç›karak s›radanlafl›r, tafl›nmas› neredeyse zorunlu bir damgaya dönüflür. Bununla ba¤lant›l› ikinci bir nokta ise, “tecavüz kültürü” teriminin de¤iflim umuduna kapal›l›¤›d›r. Bir fley, iktisadî nedenlerden kaynaklan›yorsa, diyelim ki bir ülkede iflsizlik yayg›nlafl›yor ise kriz koflullar›ndan ç›k›lmas›, hükümetin krizi do¤ru yönetmesi ya da emekçilerin, ezilenlerin ülke yönetimine a¤›rl›klar›n› koymas›yla bu durumun düzelece¤i varsay›l›r. Benzer tarzda siyasal sonuçlar da müdahaleyle de¤ifl(tiril)ebilir, hatta toplumsal sonuçlar da öyle - ne bileyim, bir dahaki seçimlerde farkl› oy kullanarak iktidar› de¤ifltirirsiniz, güçlü bir “sivil toplum” arac›l›¤›yla iktidar› etkilersiniz; yasalar› de¤ifltirirsiniz, e¤itim sistemiyle oynars›n›z… siyasal ve toplumsal görüngüleri de¤iflikli¤e u¤ratabilirsiniz. Ama ya “kültürel” olan… Genellikle kültürlerin içsellefltirilmifl, bilinçalt›n›n derinliklerinden güdülenen e¤ilimlerden olufltu¤u için, insan›n en zor de¤ifl(tiril)en yönle-

ri oldu¤u kabul edilir. Bu iki önkabulü, yani tecavüzün “kültürel” dolay›s›yla da “ola¤an” ve de¤ifltiril(e)mez oldu¤u varsay›m›n› reddediyorum. Tecavüz, yani r›zas› olmayan bir bireye yönelik cinsel sald›r›, bir suçtur… Suç oldu¤u için cezaland›r›lmal›d›r, ancak bu yetmez, toplum, kad›n ve çocuklar›n güvenli¤i (çünkü tecavüzün ma¤duru büyük oranda onlard›r) sa¤layabilmek için, tecavüzü olanakl› k›lan koflullar›n kökten ortadan kald›r›lmas›n›n yollar›n› araflt›rmakla yükümlüdür.

S A Y I 10

fiu hâlde, galiba “tecavüz”den önce, onu olanakl› k›lan koflullar› konuflmakta fayda var. Bu konuya girdi¤imizde ise, “tecavüz kültürü”nden olmasa da, bu co¤rafyada, hatta genel olarak içinde yer ald›¤›m›z bölgede yaflayan halklar›n yaflam tarzlar› ve dünya görüfllerinin derinliklerine kök salm›fl bir “kültürel” görüngüden, ataerkinden söz etmek gerekiyor. Bu söyleflide, bir “tecavüz kültürü”nden de¤il ama, tecavüzü toplumsal olarak kabul edilebilir, meflru ya da en az›ndan “az rahats›z edici” bir görüngü” olarak alg›lan›lmas›na yol açan “ataerki kültürü”nden söz edilebilece¤ini öne sürece¤im. Daha önce de pek çok vesileyle vurgulam›flt›m, ataerki, toplumsal iliflkilerde yetiflkin, egemen erke¤i toplumun geri kalan› üzerinde bask›n olmas›n› sa¤layan bir iktidar biçimidir. Ve etnografik verilerden anlafl›ld›¤› kadar›yla “güçlü”, “yetke sahibi”, “tecrübeli” vb. erke¤in di¤erleri (güçsüzler, ba¤›ml›lar, güdülmesi gereken sürü…) üzerindeki yapt›r›mc› gücü, di¤er tüm iktidar ve tahakküm tiplerinin ilk örne¤ini teflkil eden, tarihin en eski iktidar biçimidir. Bu hâliyle de, siyasîdir ya da daha do¤ru bir deyiflle siyasal iktidar›n ilk örne¤idir. Toplumlar›n içerisinde kaynaklar›n da¤›t›m› ve kaynak da¤›t›m›na iliflkin kararlar›n al›nmas› konusundaki eflitsizlikler yayg›nlaflt›kça, “güçlü” erke¤in (dikkat, her erke¤in de¤il) elinde yo¤unlaflan iktidar kurumsallaflarak bildi¤imiz, yaflayageldi¤imiz s›n›fl›, eflitsizlikçi toplumlar›n biçimlenmesinde etken olacakt›r. Bu nedenledir ki, daha önce de pek çok vesileyle vurgulad›¤›m üzere, s›n›fl› toplumlar ile ataerki aras›nda ayr›lmaz, kopart›lamaz, soyutlanamaz bir iliflki oldu¤unu söylüyorum. Bu, flu demek: E¤er bir toplumda bir iktidar varsa, bu, erildir… Yani erkeklere özgü bir ayr›cal›k olarak kav-

15


S A Y I 10

ramsallaflm›flt›r. Bir baflka deyiflle, iktidar cinsiyetsiz bir görüngü de¤ildir; o, ortaya ilk ç›kt›¤› andan itibaren erkektir. Para, silah, flöhret, statü… neyle tahkim edilirse edilsin, ya da iktidar›n kayna¤› bunlardan hangisi/hangileri olursa olsun, bu de¤erlerin erke¤in (tüm erkeklerin de¤il, egemen kesim/s›n›f mensubu erke¤in) elinde yo¤unlaflaca¤› varsay›l›r. Eril bir iktidar biçimi olarak ataerki, bir k›s›m erke¤in tüm güçsüzler (kad›nlar, çocuklar, savaflç›-olmayan erkekler, giderek savafl tutsaklar›, köleler, yoksullar vb.) üzerindeki buyuruculu¤u olarak tesis etti¤i ölçüde, tüm eril cinsiyeti kimi ayr›cal›klarla donatmaktad›r. Eril iktidara mahsus yetileri tahkim eden güç, otorite, kuvvet, karar alma inisiyatifi vb. özelliklerin “erkeklere özgü” olarak nitelenmesi, erkek çocuklar›n bebekliklerinden itibaren bu özellikleri besleyecek tarzda yetifltirilirken, k›z çocuklar›n sosyalleflme süreçlerinde benzer özelliklerin önünün bafl›ndan itibaren kesilmesinin nedeni, budur. fiuras› ilginçtir; özellikle ataerkil geleneklerin yo¤un oldu¤u co¤rafyalarda -ki co¤rafyam›z bunlardan biridirde¤er sistemleri adeta birbirlerinden ayr›flt›r›larak kutuplaflt›r›lm›fl z›t de¤er çiftlerinden oluflmakta, bunlar münhas›ran eril ve diflil cinsiyetlere yak›flt›r›lmaktad›r. Erkek çocuklar ileride ataerkil iktidardan paylar›na düflecek olan›n hakk›n› verebilmeleri için, sald›rgan, vurucu-k›r›c›, gözükara, hovarda, dedi¤im-dedikçi bir tarzda sosyallefltirilirler. Mertlik, sözüne güvenilirlik, dürüstlük, kararl›l›k, sözünü sak›nmama, adaletli olma, duygular›n› kontrol edebilme, ac›ya dayanabilme… “erkeklere özgü” olumlu de¤erlerden say›l›r. K›z çocuklar›n pay›na ise sessiz, uysal, evcimen, utangaç, çal›flkan ve özgüven yoksunu olmak düfler. Kad›nlar› olumlay›c› s›fatlar ise iffetli, sadakatli, hamarat, marifetli, idareli, uzlaflmac›, yumuflak bafll›, “vur ensesine, al lokmas›n›”, duygusal, sevecen vb.dir. Yani bu co¤rafyada, ataerkinin dilinde kad›nlarla erkeklerin s›fatlar› ayr›flm›flt›r, erke¤e uygun olan kad›n için yak›fl›ks›z say›l›r; kad›na uygun görülen ise “erke¤i bozar”!

farkl›d›r. Bir k›z çocu¤u en çok oyuncak bebekleri sever. Henüz evlilik nedir bilmedi¤i o yafllarda, bebeklerini ba¤r›na basar, öper, elbiselerini de¤ifltirir, beflikte sallar ve uyutur. Günün büyük bir k›sm›n› onlarla geçirir. Erkek çocuk ise taksi, uçak, tabanca gibi oyuncaklara daha fazla ra¤bet gösterir. Bu çocuklar büyüdüklerinde bu defa sohbetleri de¤iflir. Erkeklerin toplant›lar›nda daha çok ifl hayat› yahut politika konuflulurken, kad›nlarda ön s›ray› ev eflyalar› ve örgüler al›r. Kabiliyet yönünden de iki cins aras›nda bariz bir fark var. Erkek, terkip ve tahlilde, kad›n ise taklit ve ezberde daha ileri. Bir misal ile anlatmak gerekirse; erkek bir mimari eseri ortaya koymakta, onun bütün bölümlerini güzelce yerlefltirmekte, kad›ndan daha ileri. Kad›n ise, o eserin herhangi bir bölmesini ince nak›fllarla süslemekte erkekten çok daha hassas. Erkek d›fl aleme daha aç›k. fiefkatte kad›ndan geri, ama teflebbüs kabiliyetinde ileri. Kad›n ise erke¤e nispeten daha içe dönük. Bunun en büyük faydas›, yavrusuna ve yuvas›na gösterece¤i ihtimam.

“Il›ml›” bir ilahiyatç›, Prof. Dr. Alaaddin Baflar’›n flu sözleri, bu “kültürel dikotomi”nin yetkin bir örne¤ini oluflturuyor:

16

“... Soruyu bir de psikolojik yönden ele alabilir ve flöyle sorabiliriz: Kad›nla erkek aras›nda psikolojik yönden farkl›l›k var m›d›r? Bu soruya hiç tereddüt etmeden elbette diye cevap veririz. Kad›nla erkek aras›ndaki psikolojik farkl›l›k kendini çocukluk ça¤›ndan itibaren göstermeye bafllar. Erkek ve k›z çocuklar›n oyuncaklar›

Yani erke¤e erilli¤inden kaynaklanan ikti cal›klardan feragat etmesini belletecek ola küm alt›ndaki kimliklerin) bugün, burada


Bu iki cinsin zafiyetleri de farkl›l›k gösteriyor: Erkekte,

lamak, en baflta o sevimli ruha zarar verir. Her kükre-

tahakküm ve bask› hastal›¤› mevcut. Kad›nda ise, gös-

yiflte ruhundaki letafetten biraz›n› kaybeder; her ham-

terifl ve desinler belâs›. Kad›n›n en bariz bir özelli¤i de

lede kendi öz güzelli¤inden bir parçay› harap eder. Ka-

hassasiyetidir. Buna ‘teessürilik’ deniliyor. Kad›n, çev-

d›n ve erkek eflitli¤i diyerek kad›n› erkekçe davran›flla-

reden etkilenmekte erkekten daha hassas. Dolay›s›yla,

ra itmek de en baflta kad›na zarar verir.

telkine kap›lmaya, aldat›lmaya ondan daha müsait. Ka-

Asl›nda, bu vadide gösterilen kas›tl› ve yo¤un faaliyet-

d›nda sezgi gücü, erkekten çok kuvvetli. De¤iflikli¤e on-

ler, bir bak›ma hiçbir fleyi de¤ifltirememifltir. “Hüküm

dan daha çok ihtiyaç duymakta, yenilik ve heyecana

ço¤unlu¤a göre verilir” kaidesinden hareketle flöyle di-

daha aç›k. Vücut büyüklü¤ü itibar›yla ve güç ile kuvvet

yebiliriz: Kad›nlar yine fabrikatör olmaktan çok iflçi, hâ-

yönünden, kad›n erkekten genellikle daha geri. Bunun

kim olmaktan çok kâtip, amir olmaktan çok sekreter,

neticesi olarak, s›¤›nma ihtiyac› kad›nda kendini daha

pilot olmaktan çok hostes, patron olmaktan çok tezgâh-

fazla hissettiriyor. Ama baz›lar›nda bu ihtiyaç, afla¤›l›k

tard›rlar. Zira, yarat›l›fl› de¤ifltirmek mümkün de¤ildir.

kompleksine dönüflüyor; bu da erkeklik kompleksi olarak kendini gösteriyor. Kad›n, hayat arkadafl›na (ona nispetle) daha çok ba¤l›. Ondan daha vefal›. Dünya sevgisinde erkekten çok ileri. Kad›n› bu psikolojisi içinde de¤erlendirmek ve onun erkekleflmesine de¤il, ideal bir kad›n olmas›na çal›flmak gerekir. Etraf›m›za flöyle

Maalesef, kad›na lây›k oldu¤u yeri bir türlü veremedik. Ya onun r›zk› bize ba¤l›ym›flças›na, kendisine afl›r› derecede hükmetmeye kalkt›k, ona haks›z muamelelerde bulunduk, yahut, kendisine çok fazla f›rsat verdik, onu erkekli¤e heveslendirdik ve mahvettik.”

bir göz atal›m. Bütün canl›larda bedenler ve ruhlar ara-

Öte yandan kad›n ve erkek bedenlerine dayand›r›lan

s›nda mükemmel bir uygunluk var. Ceylan ruhunu, as-

bir dizi metafor, bu “kad›nl›k” ve “erkeklik” sosyal rol-

lan bedenine sokmak ve onu aslanca davranmaya zor-

lerini “do¤allaflt›rmaktad›r”. Gerçekte sadece bir üreme

dardan, Türk’e Türk olman›n tan›d›¤› ayr›an, kad›nlar›n, Kürtlerin (ya da di¤er tahakyürütecekleri mücadeledir…

S A Y I 10

ve idrar boflaltma arac› olan erkeklik organ›, biyolojiyle hiçbir iliflkisi olmayan bir dizi metaforla [metaforlar, gerçekli¤i yans›tmas› hiç de zorunlu olmayan, dilsel olaylard›r. Hatta denilebilir ki, gerçekli¤i yans›tmak bir yana, onu kurgulayarak toplumsal iliflkileri payandalamada kullan›labilirler. Örne¤in pek çok kufl türünde yuva yap›m›na hem erkek hem de difliler kat›lmas›na karfl›n, “yuvay› difli kufl yapar” hükmü, cinsiyetler aras›ndaki hiyerarfliyi do¤rulamak üzere baflvurulan, ve kad›nl›¤a özgü toplumsal rolü onaylayan bir metafordur. T›pk›, insanlar aras›ndaki eflitsizlikleri meflrulaflt›rmak üzere müracaat etti¤imiz “Befl parma¤›n befli bir mi?” metaforu gibi. Öyle ya, elin parmaklar› farkl› boyutlarda ve farkl› yetilere sahiptir ama bu nedenle hiçbiri özel bir ayr›cal›¤a, di¤erleri üzerinde tahakküm yetkisine filan sahip de¤ildir…] kendisiyle do¤rudan hiçbir iliflkisi olmayan pek çok kudretle donat›l›r. “Bafl›na buyruk”, “gemlenemez”, “güçlü”, “korkutucu”, “isteklerine an›nda ram olunmas› gereken”, “kaprisli” vb. bir “hükümdar” olarak tahayyül edilmesi, bir baflka deyiflle, eril cinsiyete atfedilen narsistik özelliklerle donanm›fl olarak kurgulanmas›, onu fizyolojinin bir parças› olmaktan ç›kartarak bir tahakküm arac›na, müstakil, ataerkil bir silaha dönüfltürmektedir. ‹nsan (kad›n ve erkek) biyolojisinin bu tarzda sosyallefltirilmesi, sosyal iliflkilerin de “do¤alm›fl” gibi görülüp kabullenildi¤i bir zihniyetin önünü açar.

17


Böylesine biçimlenmifl bir diflilik ve erillik dünyas›nda kad›n-erkek iliflkileri, erkeklerin amans›z, ac›mas›z ve usta avc›lar, kad›nlar›n ise her daim zalim avc›n›n önünden kaçmak zorundaki av hayvanlar› olarak tahayyül edildi¤i bir cang›l› verir bizlere.

S A Y I 10

Her iste¤i olabildi¤ince h›zl› ve eksiksiz karfl›lanarak yetifltirilmifl, bütün bir yetiflme sürecinde anas›n›n (“Benim pafla o¤lum”; “Kofl a¤abeyine su getir, k›z›m”; “O¤lum, b›rak ben yapar›m”) ve babas›n›n (“Hadi o¤lum, çek rak›dan bir f›rt”; “Göster o¤lum pipini amcalara”; “Komflu k›z›n› zapteyle, bizim o¤lan afl›kt›r”) tam deste¤ini arkas›nda hissetmifl ve eril egosu alabildi¤ine fliflirilmifl erkek birey, diledi¤ini diledi¤i zaman elde etmeyi

kendisine hak bilecektir, bundan böyle.

18

Hak bilecektir, çünkü toplumsal “rol”ü onu riski alan, hayat›n a¤›rl›¤›n› do¤rudan üstlenecek olan, toplumsal sorumluluklar›n birincil muhatab›, karar al›c›, yüklenici, gerçeklefltirici olan, kar›s›n›n ve çocuklar›n›n ekmek sa¤lay›c›s›, koruyucusu, kollay›c›s› k›lm›flt›r. Bu “tamamlay›c›l›k” (Baflbakan “kad›n-erkek eflitli¤ine inanm›yorum, kad›n ile erkek birbirinin tamamlay›c›s›d›r,” derken tam da bunu kastetmektedir) do¤as› gere¤i, eflitsiz, hiyerarflik bir tamamlay›c›d›r; toplumsal/siyasal iktidar›n aile içerisindeki temsilcisi erkek, bu yükümlülüklerinden kaynaklanan “hak”lar›n›n münhas›r sahibi olarak görür kendini. “Tecavüz” böylesi bir zihniyet içerisinde “kültürel bir kod”a dönüflür. Erke¤in toplumsal yetkelerini destek-

leyecek afl›r› bir ödül, savaflta yenik taraf› terbiye edecek bir silah, ama ayn› zamanda erkeklik ve kad›nl›k rolleri aras›ndaki toplumsal s›n›rlar› çizmeye yarayan bir tehdit… Bu son söylediklerim üzerinde biraz durmama izin verin. Kad›n ve çocuk, birer “kifli” de¤il, “aile kurumu”nun vesayeti/himayesi alt›ndaki varl›klard›r, Türk(iye) insan›n›n gayr›resmî zihniyetinde - yak›n zaman öncesine dek “resmî”sinde de: cinsel suçlar› “aileye karfl› suçlar” bafll›¤› alt›nda ele alan TCK de¤ifltirileli daha ne kadar oldu ki? Aile, kolun içinde k›r›laca¤› “yen”dir, kad›n ve çocu¤u, ama özellikle kad›n› bir kutsall›k, bir dokunulmazl›k hâlesiyle donat›r… Aile kad›n› “sahipli”dir; erkekler dünyas›ndaki dile getirilmemifl uzlafl›ya göre, sahipli kad›na sahibinden baflkas› “dokunamaz”. “Bac›”, “ana”, “yenge” ya da “bayan” olarak sonsuz bir eriflilmezlik içerisinde masun ve erdemli kalabilir o. Tabii bu “kavli” bozacak “hafifliklerden” kaç›nmas›, “sahipli” oldu¤unu hiçbir zaman akl›ndan ç›kartmamas› ve karfl›s›ndakine de her zaman hissettirmeyi bilmesi kofluluyla… Bu koflullar alt›nda, kamusal alana ç›kmak zorunda kald›¤› s›n›rl› anlarda bile, lokantalardaki “aileye mahsus” k›s›mlar›n, otobüs koltuklar›ndaki “bayan yanlar›”n›n, trenlerdeki “kad›n kompartmanlar›”n›n koruyuculu¤u alt›nda, rahat b›rak›lacakt›r. Ama kad›n ailenin “koruyucu hâlesi”nin d›fl›na ç›kmay›, iki aya¤› üzerine tek bafl›na dikilmeyi seçti¤inde, iflin çehresi apans›z de¤iflir. Bir kad›n “aile kad›n›” de¤ilse, “hiç kimse”nin kad›n›d›r - yani üzerinde bir “kavil” yoktur; herkesin (buradaki “herkes” erkeklerdir tabii ki) eriflimine aç›kt›r; o, “mubah”t›r… Daha da çarp›c›s›; kimsenin “aile”si olmayan bir kad›na yönelik cinsel fliddet, herhangi birinin “namus”una hâlel getirmedi¤ine (çünkü “namus”, kad›n için bireysel bir erdem de¤ildir; ancak “aile” ba¤lam› içinde -yani babaya, erkek kardefle ya da kocaya iliflkin olarak- bir anlam kazan›r; tek bafl›na olan, yani “aile” olmayan bir kad›n için “namus”, iliflkinsiz bir kavramd›r…) yani erkekler-aras› z›mnî “kavil”i bozmad›¤›na göre, suç da say›lamaz - ceza yasalar› ne derse desin… Olsa olsa, her can› çekti¤ini kopar›p almaya al›flk›n, fliflirilmifl eril ego için bir meydan okuma, bir yar›fl, bir ödüldür. fiu hâlde tecavüz, ataerki dünyas›nda kad›nlara yerlerini belletmeye yönelik bir düzenleyici, bir yapt›r›md›r ayn› zamanda. “Tecavüze u¤rama” korkumuz sayesinde hizada durur, geceleri pek soka¤a ç›kmaz, gündüz yolda yürürken sa¤a sola bakmadan gözlerimizi önü-


müze diker, suratlar›m›z› asar›z. Tecavüze u¤rama korkumuz tek bafl›na yolculuk yapmam›z› engeller, tan›mad›¤›m›z erkeklerle konuflmamay› belletir, tek bafl›na bir eve ç›kmaktan al›koyar bizleri. Tecavüze u¤rama korkusu nedeniyle alabildi¤ine kahkaha atamaz, ne bileyim, sokaklarda sigara içemez, flakalaflmaktan, sesimizin yüksek ç›kmas›ndan dahi korkar›z. Özetle, “tecavüz tehdidi” bizi terbiye eder: ataerkil sistemle uyumlu k›lar kad›nlar›. ** * “Peki ya ne yapmal›?” dedi¤inizi duyar gibiyim… Ceza yasalar›n›n de¤ifltirilmesi, cezalar›n a¤›rlaflt›r›lmas›n›n kendi bafl›na bir deva olmad›¤›/olamayaca¤› aç›k - kad›n hukukçular bu konuda ›srar etseler de. Sorun polisin, yarg›c›n e¤itilmesi, “kad›n sorunlar›”na duyarl› hâle getirilmesiyle de hâlledilebilecek kertede kolay de¤il… Kad›n s›¤›nma evleri vb. projeler de, k›smî ve geçici çözüm denemeleri olman›n ötesine geçemedi¤i anlafl›l›yor. Kan›mca çözüm, çok daha derinlemesine, çok daha genifl kapsaml›, köklü ve üç ana veçhesi olan bir “dönüfltürme” edimini içeriyor… Veçhelerden birincisi, kad›n(lar)›n “aile-içi ya da d›fl›”, cinsel ya da de¤il, her türlü eril fliddet ya da fliddet tehdidi karfl›s›nda, iki ayaklar› üzerinde durabilecekleri maddî-manevî donan›m›n›n, özgüveninin sa¤lanmas›: Yani ataerkinin geleneksel ya da modern tüm versiyonlar›yla mücadele etmelerine olanak veren, kifliliklerini güçlendirecek bir donan›m sa¤layan bir e¤itim; ‹nsan onuruna uygun, ba¤›ms›z bir geçimi olanakl› k›lacak bir gelir getiren bir ifl; Genelde insanlar, özellikle de kad›nlar aras› dayan›flmac› toplumsal iliflkilerin, yaflam koflullar›nda köklü dönüflümleri harekete geçirecek ve denetleyecek örgütlülüklerin desteklenmesi;

selli¤i sonunda zafer kazan›lacak bir savafl/fetih olarak de¤il de, r›zaya dayal›, özgürce paylafl›lacak bir insan s›cakl›¤›; kad›nlar›ysa “aile” kategorisi içinde de¤il, kendileriyle eflit haklara sahip “kifli”ler olarak görmelerine yönelik formel ve informel e¤itim süreçlerinin devreye sokulmas›; Kad›n bedeninin bir teflhir nesnesi, üzerinden kazanç sa¤lanabilecek pornografik bir meta ya da örtülerek denetim alt›nda tutulabilecek bir “has bahçe” olmad›¤› bilincinin yayg›nlaflt›r›lmas›; Cinselli¤in “yasak”lar, “ay›p”lar, “günah”lardan soyularak “insanîleflmesi”; Yani toplumsal cinsiyete iliflkin alg› ve rollerin eflitlikçi bir tarzda dönüfltürülmesi ya da, geleneksel ya da modern ataerkilli¤in zihinlerde yaratt›¤› deformasyonlar›n giderilmesi yönünde ›srarl›, inatç› bir “kültürel savafl›m”… “Ya üçüncü veçhe” mi? Tabii ki, tüm bu dönüflümleri olanakl› k›lacak, toplumdaki her türlü sömürü ve tahakküm iliflkisini ortadan kald›rmaya yönelik, eflitlikçiözgürlükçü bir devrimci at›l›m… Bizim kuflak devrimin siyasal, iktisadi yönleri üzerine çokça düflünmekle birlikte, onun insanlar aras›ndaki iliflkileri nas›l dönüfltürece¤i konusunda fazla kafa yormad›. Yeni devrimci at›l›m, s›n›f gerçe¤ini hiç atlamadan, her türlü sömürü ve tahakküm iliflkisini, birbirleriyle olan ba¤lant›lar› içerisinde ele alarak sorgulamak ve dönüfltürmek yükümlülü¤üyle karfl› karfl›ya. Gündelik yaflam›n devrimcilefltirilmesi, bu anlama geliyor. Kiflinin kendisini egemen k›lan tüm konum ve ayr›cal›klardan vazgeçebilmesi yetene¤i. Türkün Türk, erke¤in eril olmaktan kaynaklanan iktidar›ndan vaz geçebilmesi.

Kad›nlar›n tüm karar alma mekanizmalar›na eflit kat›l›m›n›n, kamusal yaflam›n tüm alanlar›ndaki mevcudiyetlerinin teflviki…

Hem de “devrimden sonra” de¤il, hemen bugün!

Baflka bir deyiflle, “Kad›nlar›n Kurtuluflu” perspektifinin içerdi¤i her fley…

alan›na sinen ve gündelik mücadelesini gerektiriyor.

‹kinci veçhe ise, zihniyetlerin dönüfltürülmesi ve tüm bir toplumun rehabilitasyonu ile ilgili:

Türk olman›n tan›d›¤› ayr›cal›klardan feragat etmesini

Yani erillik ile diflillik aras›ndaki kültürel mesafenin azalt›lmas›na, her iki cinsiyetin birbirlerini tamamlay›c› ve denk olarak alg›lamalar›na, özellikle erkeklerin cin-

S A Y I 10

Bu ise, “sosyalizm gelince”ye dek ertelenen bir edilginli¤i de¤il, ezilen cinsin ve ezilen ulusun, hayat›n her Yani erke¤e erilli¤inden kaynaklanan iktidardan, Türk’e belletecek olan, kad›nlar›n, Kürtlerin (ya da di¤er tahakküm alt›ndaki kimliklerin) bugün, burada yürütecekleri mücadeledir… 27 Temmuz 2010 09:03:10, Çeflme Köy.

19


S A Y I 10

KAMUDA KÖLEL‹K

657 Özellefltirmeler kapsam›nda kamu kurumlar›na ve çal›flanlar›na yönelik sald›r› güden uygulamalar devam ediyor. Kamu çal›flanlar›n›n çal›flma koflullar›n› düzenleyen 657 nolu devlet memurlar› kanunu yasas›nda yap›lacak olan de¤ifliklikler çok daha büyük bir sömürü sürecinin sinyallerini veriyor. Esnek çal›flmadan en ufak hak arama eyleminde dahi cezaland›rma, iflten atma gibi uygulamalara varana kadar bir çok hak gasp›n› öngören bu degiflikliklere iliflkin kamu kurulufllar›nda çal›flan kad›nlarla yapt›¤›m›z görüflmeyi sizlerle paylafl›yoruz. DKH: Yap›lmak istenen kamu reform politikalar›n›n anlam› nedir?

n›n as›l amac› 4/B ve 4/C'li olarak güvencesiz çal›flan

Devrim DA⁄DEV‹REN (Eminönü Zab›ta Karako-

r›n›n ayn› düzeye çekilerek, devletin kambur olarak

lu Çal›flan›): Yap›lmak istenen kamu reformu 24 Ocak

gördü¤ü kamu emekçilerini kölelefltirme zihniyetidir.

1980 kararlar› ile 12 Eylül döneminde bafllayan, ad›na

Kendi içerisinde bölmüfl oldu¤u kamu emekçilerini

'yap›sal uyarlama reformu' denilen uygulamalard›r. Bu

bundan sonra ayn› statüde güvencesiz olarak istihdam

politikalarla kamu sektörünün küçültülmesi ve piyasa

edecek. Dolays›yla iflsizli¤in kol gezdi¤i ülkemizde

mekanizmas›n›n serbestçe uygulanmas› hedef al›nm›fl-

emekçiler birbiriyle k›yas›ya rekabete girmesi sonucu

t›r. Yani zaman içerisinde kamu iflletmelerinin özel sek-

sermayenin tam da istedi¤i gibi ülkeyi ucuz iflgücü cen-

töre devredilmesi amaçlanm›flt›r. Geldi¤imiz noktada

netine dönüflecektir.

kamu emekçisiyle kadrolu kamu çal›flanlar›n›n koflulla-

uluslararas› sermayenin bask›s› ve IMF'nin dayatmas› ile kamu kurumlar› tasfiye edilmektedir.

lerle kamu kurumlar›na yönetici olarak atanmas›

sar›yla amaçlanan zaten gerçeklefltirilmifl durumdad›r.

karar›n› nas›l de¤erlendiriyorsunuz?

Verilen mücadeleler karfl›s›nda dillendirilmeyenler ta-

20

DKH: Özel sektör yöneticilerinin bu son de¤ifliklik-

Deniz SEVER (Ortaö¤retim S›n›f Ö¤retmeni): Ta-

sar›yla da son fleklini alan; kamuda kadrolu olarak istihdam edilen personelin kölelik koflullar›n›n yarat›lma-

Saadet YEY‹N (Tüm Bel-Sen ‹st. 4 No’lu fiube Baflkan›):

s›d›r. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda zaten 4/B ve 4/C'li kamu

Bilindi¤i gibi üniversitelerin ilgili bölümlerinde kapita-

emekçilerine iyilefltirme getirilmesi beklenemez. Tasar›-

lizmin taleplerine uygun ‹nsan Kaynaklar› Yönetimi bö-


lümleri var. Bu bölümlerde okutulan derslerin tamam› insan odakl› bir yönetim anlay›fl› de¤il, iflletmelerin kar oran›n›n nas›l daha fazla artt›r›laca¤›na yönelik dersler. Esnek çal›flma, performans de¤erlendirme, tak›m çal›flmas›, bütçe de¤erlendirme vs. gibi. Bu e¤itimlerden geçenlerin flirket CEO’su oldu¤unu düflünün. Özel flirketlerin flu an uygulad›¤› yönetimsel politikalar›n tamam› kamuya getirilmek isteniyor. Yani kamusal hizmetler karl›l›k esas›na dayal›, piyasadaki arz ve talebe göre al›n›r-sat›l›r olmal›d›r. Kamusal hizmetlerden ücretsiz yararlanmas› gereken halk ise müflteri olarak vas›fland›r›l›yor. Bu bak›fl aç›s› asl›nda yeni de¤il. Hizmet Ticareti Genel Anlaflmas› (GATS) anlaflmas›n›n temelinde bu var. Bütün kamusal hizmetler özellefltirilecek. Ancak bunu yaparken bu güne kadar kamuda yöneticilik yapanlarla bunu yapamazs›n›z. Çünkü bu yöneticiler bu güne kadar kamusal hizmetler mant›¤› ile bu hizmetleri sunmufltur. Kamuyu iflletme gözüyle görmemifltir. Bunu ancak iflletmelerde birde yukar›da bahsetti¤imiz e¤itimleri alan gözü kardan baflka bir fley görmeyen özel flirket yöneticileri ile çözebilirsiniz. Böylece yeniden bu mant›kla yönetici ve iflgücü yetifltirmek için zaman harcanmam›fl ve hizmetler biran önce özellefltirilmifl olacak. Örne¤in, Milli E¤itim’e özel dersane yöneticisinin getirildi¤ini düflünün. Bir taflla iki kufl vuracaks›n›z. Hem bu güne kadar kamuda bir yerlere getirmek istedi¤iniz yandafllar› yönetime getirecek, iktidar gücünüzü sabitleyeceksiniz, hem de kamusal hizmetleri daha rahat bir flekilde özellefltireceksiniz. Kamuda bu güne kadar emek vermifl binlerce yönetici statüsünde bulunan ya da hak edenleri egale edeceksiniz. Düzenleme ile kariyer ve liyakat ilkesini yok saymak, üst düzey yönetici atamalar›nda kadrolaflma, siyasi yandafll›k, denetimsiz bir kamu yönetimi uygulamalar› temel al›nm›flt›r. DKH: Tasar›n›n 5. Maddesi ile 657 say›l› kanunun 100' üncü maddesi de¤ifltirilerek “Memurlar›n yürüttükleri hizmetin özelliklerine göre, bu madde uyar›nca tespit edilen çal›flma saat ve süreleri ile görev yerlerine ba¤l› olmaks›z›n çal›flabilmeleri mümkündür.” fleklinde esnek çal›flmay› pekifltirecek bir ibare yer al›yor. Sizce yap›lmak istenen nedir?

Saadet YEY‹N: ‹lk bak›flta sadece esnek çal›flman›n yolu aç›l›yor gibi görünüyor. Düflünülen yaln›zca bu de¤il. fiu an kamuda emeklili¤i gelmemifl binlerce kamu emekçisi var. fiu anki yasalara göre bu kamu emekçilerini emekli etmeniz ya da iflten atman›z çok zor. Kapi-

talizm ise GATS anlaflmas›n›n ruhuna uygun bir flekilde özellefltirilecek kurumlarda asli kadroda kamu emekçisi istemiyor. Öncelikle hedefte olan daha karl› alanlarda görev yapan asli kadrodaki kamu emekçilerini kurumlardan tasfiye etmenin, istifaya zorlaman›n yolu aç›l›yor. Bir anlamda getirilmek istenen sistemle sürgünlerin yayg›nlaflmas› sa¤lanacak. Üstelik bu getirilmek istenen sistem ayn› kurumun farkl› görev yerleri ile s›n›rl› kalmayacak, kamu emekçileri baflka kurumlarda, baflka illerde görevlendirilebilecektir. Yani bir anlamda ifl güvencesinin yok edilmesi hedefleniyor.

S A Y I 10

Devrim DA⁄DEV‹REN: Zaten esnek çal›flma modeli olan 4/B ve 4/C ile birkaç y›ld›r mücadele ediliyor. Bu de¤ifliklikle kamu çal›flanlar›n›n çal›flma saatleri ile oynan›yor ve keyfi çal›flma koflullar› dayat›l›yor.

DKH: Tasar›n›n 11. maddesi ile 657 say›l› yasan›n 122. maddesi de¤ifltirilerek ödül sistemine iliflkin kimi ifadeler var. Bununla ilgili ne düflünüyorsunuz? Saadet YEY‹N: Halen uygulanan sicil notu uygulamas›n›n ifllerli¤ine bir bakmak gerekiyor. Yöneticiye yak›nsan›z sicil notunuz yüksektir. 6 y›lda bir kademe ilerlemesi al›rs›n›z. De¤ilse sicil notunuz düflürülür. Bu sistemde dahi de¤erlendirmeler ço¤u zaman subjektiftir. Ancak sicil notunun geçersiz flartlarda düflürülmesi kamu emekçilerine yarg› yoluna gitme hakk›n› vermektedir. Yani mahkeme karar› ile sicil notunuzu düzelttirme olana¤›n›z var. Getirilmek istenen sistemde ise bu olmayacak. Yani kriterler nelerdir, kriterleri kim haz›rlayacak? Görünen o ki tasar›da bu olanak kamu kurumlar›na veriliyor. Her kurum farkl› kriterlerle performans ölçecek. Performans ücretleri buna göre belirlenecek. Çal›flanlar yönetime yak›n ya da de¤il fleklinde daha kolay kategorize edilecek. Di¤er maddelerle birlefltirdi¤inizde zaten ifl güvencesi kald›r›lan kamu emekçilerinin ise bütün bu uygulamalara itiraz etmesi, hak aramas›n›n yolu kapat›l›yor. Böylece yönetimler çal›flanlar üzerinde daha kolay tahakküm kuracak, ifl bar›fl› bozulacakt›r.

DKH: Tasar›da “uyar› ve k›nama cezalar›”na iliflkin yap›lmak istenen de¤iflikliklerle ilgili ne düflünüyorsunuz? Saadet YEY‹N: 657 say›l› DMK’n›n 125. maddesi bir kamu emekçisinin iflten ç›kar›lmas›n› daha a¤›r koflullara ba¤lam›flt›r. Tasar›daki de¤ifliklikte ise; amirine sayg›s›zl›k etmeyi dahi kademe ilerleme cezas› nedeni kabul etmektedir. Bu madde ile baflar› için uygulanacak

21


S A Y I 10

performans kriterlerini bir bütün olarak de¤erlendirmek gerekiyor. Subjektif olarak uygulanacak baflar› de¤erlendirme kriterlerine “amirine karfl› sayg›s›z”, “görevin gere¤ini zaman›nda yapmamak” gibi kriterler eklenecek, de¤erlendirme bunun üzerinden yap›larak kademe ilerleme cezas› verilecek, iki kez kademe ilerleme cezas› almak iflten ç›karma nedeni say›lacakt›r. ‹taat-biat kültürü gelifltirilmeye, yandafl memur yarat›lmaya çal›fl›l›yor. Sendikadan dolay› bir konuda itiraz etmek dahi bu madde kapsam›nda de¤erlendirilecek, hak arama kanallar› tamamen kapat›lacakt›r.

DKH: Tasar› 4B ve 4C statüsünde çal›flt›r›lan kamu emekçilerini kapsam d›fl›nda tutuyor... Saadet YEY‹N: Kapitalist sistemin özünde emekçilerin haklar›n›n ne kadar t›rpanlanaca¤›, t›rpanlanan haklardan ne kadar daha fazla kar elde edilece¤i düflüncesi hakim iken, Avrupa Konseyi bir çok ülkede halen bu haklar›n t›rpanlanmas›, yok edilmesi gündemde iken Avrupa Konseyi'nden medet ummamak gerekiyor. Kald› ki; GATS anlaflmas›n› dayatanlarda bu ülkeler de¤il mi? Asli kadrolar› yok edeceksiniz, ifl güvencesiz çal›flan yaratacaks›n›z dayatmas› da yine bu ülkelerden yap›lm›yor mu? 4/B, 4/C statüsündekilere bu maddelerin uygulanmayaca¤›, do¤um izni, süt izni ve di¤er izinlerin uygulanmad›¤› yeni olan bir uygulama de¤il. Halen uygulamada sözleflmelilerin bir çok hakk› yok. Asli kadrodakilerin dahi ifl güvencesinin kald›r›lmas› ve bir çok hakk›n›n yok edilmesi gündemde iken sözleflmelileri-kadrolular› birbirinden ay›rmak mümkün de¤il. Kald› ki do¤um sonras› izinlerin artt›r›lmas›n› talep etmek; kad›nlar›n ifl yaflam›ndan daha fazla d›fllanmas›na, emeklilikte geçen sürelerden say›lmamas› ise bir çok hak kayb›na neden olacakt›r. Devrim DA⁄DEV‹REN: Tasar›da 4/B ve 4/C statüsündeki kamu emekçilerine Avrupa Konseyi ve uluslararas› sözleflmelerin gere¤i olarak getirilmesi zorunlu olan haklar verilmeyerek ayr›ma tabi tutuluyorlar. Do¤um izni, süt izni ve mazerete iliflkin izinlerinden bu durumda çal›flan emekçiler yararlanmayacaklar.

22

Yap›lmak istenen de¤ifliklik sadece 657 DMK'da yap›lan de¤ifliklikle s›n›rl› de¤ildir. Bu bir paket halindeydi. Mevcut hükümet yapt›¤› de¤iflikliklerle yerel yönetimleri güçlendirdi¤ini iddia etmektedir. Asl›nda tam tersine uygulad›klar› politikalarla belediyeler ihaleci mant›kla yönetilerek, kamu hizmetleri piyasalaflt›r›l›yor. Belediyelerin temel hizmet alanlar› olan kent temizli¤i, çöp

toplama, su hizmetleri vb. kimi belediye içi istihdam olanaklar› oldukça küçültüldü. Hizmetin taflerona devri, emekçilerin haklar› ve sendikal yaflam aç›s›ndan da önemli sorunlara yol aç›yor. Tafleronlaflma, hem düflük ücret ödemek anlam›na geliyor, hemde sendikas›zlaflt›rma anlam›na geliyor. Bu durum devlete ve patrona son derece uygun bir durumdur.

DKH: Tasar› ile sendikal haklar›n geri al›nmas› söz konusu mu? Saadet YEY‹N: Referanduma götürülecek anayasa de¤iflikli¤inde de kamu emekçilerinin y›llard›r u¤runa mücadele verdi¤i toplu sözleflme ve grev hakk› budan›yor, grev yasaklanarak grevsiz toplu sözleflme getiriliyor. Tasar›daki madde ile bu husus pekifltiriliyor. As›l amaç


verenden ba¤›ms›z olmak zorundad›r. Bu sebeple sendikalar üye aidatlar› ile ayakta kalmak zorundad›r. Deniz SEVER: Kamu emekçilerinin grev yasa¤› ILO sözleflmelerine imza at›lmas›na ra¤men hala devam etmektedir. Yeni kamu reform tasla¤›yla birliktekamu

S A Y I 10

emekçilerinin siyasi partilere üye olamayaca¤›, hiçbir flekilde siyasi ve ideolojik amaçl› beyanda ve eylemde bulunamayaca¤› ve bu eylemlere kat›lamayaca¤› aç›kça beyan edilmifl. Toplu olarak göreve gelmeme, hizmetin yavafllat›lmas› ve aksat›lmas› sonucunu do¤uracak eylemler kesinlikle yasaklanm›flt›r. Yine grev propagandas›ndan tutun da grevle ilgili her türlü eylem yasaklanm›flt›r. Yani kamu emekçilerinin hiçbir demokratik talebine kulak vermeyen devlet art›k bu sesi de kesmek istemektedir. Böylece ifl güvencesi olmamas›na karfl›l›k sendikaya üye olan, eylem yapan veya taleplerini belirten kamu emekçisi iflten at›lacakt›r.

DKH: Tasar›da esnek çal›flma koflullar› ile ne yap›lmak isteniyor? Deniz SEVER: Esnek çal›flma modeli y›llard›r a¤›zlarda saklanan baklan›n ortaya ç›kar›lmas›d›r diye düflünüyorum. Kamuda uygulanan TKY ve kalite çemberlerinin devlet aç›s›ndan olumlu sömürü koflullar› oluflturmas› elbette gözard› edilemezdi. Kamuda esnek çal›flman›n yayg›nlaflt›r›lmas› sermaye aç›s›ndan kaç›n›lmaz bir sonuçtur. Esnek çal›flma düzeninin iflin ve iflyerinin ihtiyaçlar› ve iflverenin isteklerine göre kolayl›kla uyum ve uygunluk sa¤layacak flekilde, sürekli ve yeniden dükamuda mücadeleci sendikalar› tamamen yok etmek, hükümet sendikas›-yandafl sendika yaratmakt›r, yarat›lan sendikay› güçlendirmektir. fiu koflullarda dahi kamu emekçilerinin sendikaya üye olmalar› bask›larla engelleniyor. ‹fl güvencesi olmayan kamu emekçilerinin ise di¤er maddelerle birlikte düflünüldü¤ünde sendika üyesi olmalar› mümkün olmayacakt›r. Kamu emekçilerine düflen görev bu tasar›n›n yasallaflmamas› için ortak mücadele etmektir. Devrim DA⁄DEV‹REN: Tasar› kamu çal›flanlar›n›n fiili mücadele ile kazanm›fl oldu¤u sendikal haklar› yok etmeyi hedefleyerek, grev hakk›n› yasakl›yor. Bu sendikalar ve kamu çal›flanlar› taraf›ndan kabul edilebilir de¤ildir. Ayr›ca tasar› sendikal örgütlemenin özüne ters olan toplu görüflme ödene¤ini geri getirmektedir. Sendikalar emekçilerin ba¤›ms›z örgütleridir. Bu nedenle ifl-

zenlenmesi tabiiki kamu emekçileri d›fl›nda, yap›lan iflin, iflyerinin ve en önemlisi iflverenin istek ve beklentilerine göre belirlenmifl bir çal›flma biçimi olmas› aç›s›ndan çok önemli bir yer de durmaktad›r. Böylece emekçilerin piyasa koflullar› neyi gerektiriyorsa o flekilde istihdam edilmeleri sa¤lanacak; 2O kiflinin yapt›¤› ifl yöneticinin keyfiyetine göre 3-5 kifliye yüklenebilecek, çal›flma yerleri istenildi¤i gibi de¤ifltirilerek bu sürgünlere karfl› aç›lan davalar›n da böylece önü kesilmifl olacakt›r. Tabii gerekti¤inde ücretler düflürülücek ve ifl saatleri piyasa koflullar›na göre art›ralacakt›r. Yani özcesi devlet kamu emekçisine insanca yaflam koflullar› bir yana kölelik koflullar›n› dayatmaktad›r. Yap›lacak her türlü itirazada aba alt›ndan sopa gösterek yan›t verecektir.

23


S A Y I 10

Flora Tristan Bir On Dokuzuncu Yüzyıl Feministinin Biyografisi Bu yaz› Praksis dergisinin 2009 tarihli 20. say›s›nda yay›nlanan “Fransa’da Sosyalist Kad›n Hareketinin Temelleri ve Flora Tristan” bafll›kl› makalenin gözden geçirilmifl biçimidir.

I. Feminist Duyarl›l›¤›n Bireysel Temelleri Flore-Célestine-Thérèse-Henriette

Tristan-Moscoso,

1803 y›l›nda Paris’te do¤du. Aristokrat as›ll› babas›,

24

Atefl USLU

s›z’d›, Frans›z Devrimi s›ras›nda Fransa’dan kaçarak ‹spanya’ya yerleflmifl, Don Mariano ile tan›flt›ktan sonra yeniden Paris’e dönmüfltü.

Don Mariano Tristán y Moscoso ‹spanya kral›n›n hiz-

Do¤umdan önce dini nikâh gerçekleflmifl olsa da, Flora

metinde bulunan Perulu bir albayd›; Güney Ameri-

dört yafl›ndayken resmi nikâh yap›lamadan babas› öl-

ka’n›n ‹spanya’ya karfl› açt›¤› ba¤›ms›zl›k mücadelesi-

dü. Çocuklu¤unu ve ilk gençli¤ini annesiyle ve küçük

nin kahraman› Simón Bolívar’›n bir arkadafl›yd›. Anne-

erkek kardefliyle k›rsal kesimde geçiren Flora Tristan, on

si, Anne-Pierre Laisnay orta s›n›fa mensup bir Fran-

befl yafl›nda Paris’e yerleflti. Bundan k›sa bir süre sonra,


on alt› buçuk yafl›ndayken, annesinin zoruyla istemedi-

l›flkan ve evlerine ba¤l› olmalar› itibariyle “mükemmel

¤i bir kifliyle evlendirildi. Y›llar sonra yay›nlad›¤› bir ki-

ev kad›nlar›” oldu¤unun söylendi¤ini belirtir ve bu du-

tab›n›n girifl k›sm›nda verdi¤i biyografik bilgilerde, tüm

rumun, Avrupal› erkeklerin Peru’nun aksine fiili’de çok

ac›lar›na bu birlikteli¤in neden oldu¤unu yazacakt›. Bu

evlilik yapt›¤›n› aç›klad›¤›n› söyler. Ev içi eme¤e iliflkin

evlili¤inden iki çocuk dünyaya geldi. ‹lerleyen y›llarda

bu ideolojik söyleme elefltirel bir tav›r gelifltirdi¤i söyle-

bir ‹ngiliz ailenin yan›nda oda hizmetçisi olarak çal›fl-

nemez. Kad›n ve erkek aras›nda yarad›l›fl kaynakl› bir

maya bafllad› ve bu aileyle beraber ‹sviçre, ‹ngiltere ve

farkl›l›k oldu¤unu belirtir. Tristan’a göre erke¤in esas

‹talya’ya seyahatler yapt›. 1825 y›l›nda kocas›n› terk et-

kayg›s› baflar› kazanmakt›r; kad›n›n yaflam›nda ise aflk

ti: bu hareketle yürürlükteki Medeni Kanun’a aç›kça

ön plandad›r. Kad›n, erke¤e k›yasla daha sevecen ve sa-

karfl› gelmifl oluyordu. Tristan bu dönemde bir “genç ha-

d›k bir yarad›l›fla sahiptir. Tristan’a göre kad›n›n bu “üs-

n›m” ya da “dul kad›n” olarak tan›nd›¤› ölçüde toplum-

tünlü¤ünü” korumak için zekâs›n› gelifltirmesi laz›md›r,

da sayg› ve itibar görmekte, kocas›ndan ayr›ld›¤›n› aç›k-

bununla birlikte, Avrupa’daki e¤itim sistemi, kad›n›n

lad›¤›nda ise toplumun d›fl›na itilmekteydi. Art›k toplu-

e¤itim görmesini (dolay›s›yla zekâs›n› gelifltirmesini) en-

mun adeta ac› için örgütlenmifl oldu¤unu düflünüyordu;

gellemektedir.

böyle bir toplumun içinde aflk da bir iflkence arac›ndan ibaretti.

Bunun yan›nda, ataerkilli¤in bask›s›n› çeflitli boyutlar›yla hissetti¤i görülür: bu bask› duygusal iliflkilerinde duydu-

Maddi zorluklarla mücadele eden Tristan, 1830 y›l›nda

¤u güvensizlikten siyasi tart›flmalardaki çekinceli tavra

Peru’daki akrabalar›yla ba¤lant›ya geçerek aile miras›n-

kadar uzanan genifl bir yelpazede gözlemlenebilir. Örne-

dan pay istedi, ancak istedi¤ini elde edemeyince, bizzat

¤in, gemide tan›k oldu¤u bir siyasi tart›flma s›ras›nda yan-

Peru’ya gitmeye karar verdi. Kad›nlar›n uzun mesafe seya-

l›fll›kla Fransa’daki evlilik yasas› hakk›ndaki fikirlerini

hatleri yapmas›n›n s›ra d›fl› bir durum oldu¤u bir dönem-

söylemekten çekinir. Bunun yan›nda, toplum bask›s› ve

de, 1833-1834 y›llar›nda Peru gezisini gerçeklefltirdi. Tristan, gezisi boyunca günlük tuttu, bu günlüklerinden yola ç›karak 1838 y›l›nda, Pérégrinations d’une paria (Bir Paryan›n Seyahatleri) bafll›kl› bir kitap yay›nlayacakt›. Tristan’›n Güney Amerika yolculu¤unun, bireysel düflünce dünyas›nda bir dönüflüm gerçeklefltirdi¤i söylenebilir. Yolculuktan önce özellikle kocas›ndan ayr›lmas›n› izleyen süreçte edindi¤i bireysel deneyimden yola ç›karak kad›nlar›n aile ve toplum içinde “parya” konumunda oldu¤una dair düflüncelerini flekillendirmeye bafllam›flt›r. Güney Amerika’ya yapt›¤› yolculukta ise erkek egemenli¤ini, Fransa ve Peru’daki kad›nlar›n durumunu karfl›laflt›rarak daha genel bir elefltirel çerçeveden gözlemlemifl, bunun yan›nda yoksulluk, toplumsal s›n›flar

çocuklar›n› koruma iste¤i nedeniyle amcas›n› mahkemeye vererek miras pay›n› istemekten kaç›n›r. Tristan, Lima’daki kad›nlar›n durumunu ise adeta ideal bir durum olarak tasvir eder. Limal› kad›nlar özgürdür, aile bask›s› alt›nda de¤ildirler, kocalar›n›n soyad›n› almazlar ve özgürce soka¤a ç›kabilirler. Ev ifliyle az, politikayla çok ilgilenirler (hatta tüm kad›nlar siyasetle aktif olarak ilgilenir), davetlerde ve di¤er kamusal faaliyetlerde kendilerini gösterirler. Tristan, Avrupa’da erkeklerin e¤itildi¤ine, kad›nlar›n zekâs›n›n geliflmesinin engellendi¤ine dikkat çeker. Lima’da ise e¤itim sistemi her iki cins için de geliflmemifl oldu¤u için erkekler kad›nlara bilgi ve zekâ üzerinden bir tahakküm kurmamaktad›r.

ve kölelik gibi konular üzerine de bu yolculukta ayr›nt›-

Flora Tristan, Amerika’da kiflileri ve mülkleri koruyan

l› gözlemler yapma f›rsat› bulmufltur.

bir hükümetin henüz var olmad›¤›n› belirtir. Dolay›s›yla

Tristan gezi boyunca karfl›laflt›¤› kad›nlar› gözlemlemeye büyük önem vermifltir. Örne¤in fiili’nin liman kenti Valparaíso’daki Frans›z Madam Aubrit, kötü bir evlili¤in kurban›d›r, bununla birlikte, hayat›n› yeniden kurmay› baflarm›flt›. Tristan, Aubrit’nin öyküsünü aktard›ktan sonra bunun gerçekte “binlerce kad›n›n hikâyesi” oldu¤unu belirtiyordu. Bununla birlikte, Tristan’›n kad›nlar üzerine düflüncesi henüz bütünsel bir inceleme temeline oturmamaktad›r. Örne¤in fiilili kad›nlar›n ça-

S A Y I 10

çat›flmalar ve mücadeleler kifliler aras› mücadele fleklinde yap›lmaktad›r. Bununla birlikte, Tristan tüm bu halklar›n günün birinde emek bayra¤› alt›nda birleflece¤ini belirtir. Tristan için toplumsal mücadelenin bafllang›c›, duyarl›l›k ve fark›ndal›kt›r. Örne¤in, kendisi de kurban› oldu¤u ve “zay›f cinsiyet”i ezen bir düzenin etkilerini fark etmifl ve bu düzene karfl› aç›k bir mücadeleye giriflmifltir.

25


II. Siyasi Mücadeleye Do¤ru Flora Tristan 15 Temmuz 1834’te Lima’y› terk etti ve Paris’e döndü. Paris’te bu dönemde Saint-Simon’un ve Fourier’nin çevresinde oluflmufl olan sosyalist çevreler, fa-

S A Y I 10

olmad›¤›n›n alt›n› çizdikten sonra, kad›nlar›n çektikleri ac›lar› toplumla paylaflmad›klar›n› da belirtir; cesaretleri k›r›lm›flt›r, toplumsal düzene karfl› gelememektedirler.

aliyetlerini sürdürüyordu. Tristan bu çevrelerle irtibata

Bir Paryan›n Seyahatleri 1838 y›l›nda kitap olarak bas›l-

geçti, ancak herhangi birine do¤rudan üye olmad›. Bu

d›; iki cilt halinde yay›mlanan kitap Perululara ithaf

dönemde bireycili¤e karfl› elefltiri getirmeye bafllad› ve

edilmiflti. Ayn› y›l›n sonunda Méphis adl› felsefi roman

kad›nlar›n yaln›z birey olmaktan ç›karak ayn› amaç al-

çal›flmas› yay›mland›: bu çal›flmada Maréquita karakte-

t›nda birleflmesinin gereklili¤inin alt›n› çizmeye bafllad›.

rinin k›z›na “insanl›¤a rehberlik edecek olan kad›n” ol-

Tristan Peru gezisi an›lar›n› bu dönemde haz›rlad›. Kitaba 1836 y›l›nda yazd›¤› önsözde, s›n›fsal tahlile, bilinçlenme ve kurtulufl sorunlar›na önemli bir yer ay›r›r. Peru halk›n›n geri kalm›fll›¤›na de¤inir ve “yüksek s›n›f”›n yolsuzluklar yaparak ve bencil bir flekilde iktidar›n› kulland›¤›n› belir-

26

özel olarak de¤inir. Fransa’da kad›nlar›n boflanma hakk›

ma görevi veriyor ve Mesihçi-kurtuluflçu fikirlerini yans›t›yordu. Ayn› y›l, ayr›ld›¤› kocas› Tristan’› öldürme teflebbüsünde bulundu. Sald›r› sonucunda Tristan a¤›r bir flekilde yaraland› ve bu olaydan sonra ölüm cezas›n›n kald›r›lmas› için mücadeleye bafllad›.

tir. Halk›n e¤itilmesi, okuma yazma ö¤renmesi gerekmek-

Tristan’›n bu dönemde (özellikle 1839 y›l›nda) ‹ngilte-

tedir. Tristan “kölelik” konusuna da dikkat çeker. Tristan'a

re’de yapt›¤› çeflitli gezilerin izlenimleri, 1840’ta Lon-

göre köle pazarlar› kald›r›lm›flt›r, ancak tarihte ve ça¤dafl

dra’da Gezintiler (Promenades dans Londres) bafll›¤›yla

dünyada geliflmifl ülkelerin her birinde istisnas›z olarak

yay›mland›. Kitapta ‹ngiltere’de iflçi s›n›f›n›n durumu

yasal bir bask›ya tâbi tutulan s›n›flar vard›r: “Rusya’da

canl› bir flekilde tasvir ediliyordu. Kitab›n ikinci bask›s›

köylüler, Roma’da Yahudiler, ‹ngiltere’de gemiciler, her

1842’de yap›ld›, bu iflçilere yönelik bir bask›yd› ve iflçi-

yerde kad›nlar”. Bundan sonra kad›nlar›n sorunlar›na da

lere hitaben yaz›lm›fl bir önsöz içeriyordu.


III. Flora Tristan ve “‹flçi Birli¤i” Projesi Flora Tristan, gerek ‹ngiltere ve Fransa’da tan›ma f›rsat› buldu¤u sosyalist hareketlerin gerekse bu dönemde Daniel O’Connell’in Birleflik Krall›k’ta Katolik ‹rlandal›lar›n siyasi temsili için yürüttü¤ü mücadelenin etkisiyle “‹flçi Birli¤i” ad›n› verdi¤i genifl çapl› bir proje gelifltirdi. ‹flçi Birli¤i kitap盤›n› 1842 sonu ve 1843 bafl›nda alt› hafta içinde kaleme ald›. 1843 y›l› bafl›nda çeflitli toplant›larda metni iflçi çevrelerinde okudu ve tart›flt›. Ki-

konumda oldu¤unu ileri sürmüfltür. Tristan, bu tür bir hiyerarflik söylemi reddeder ve nas›l 1789 Devrimi sonras›nda proleterler önem kazand›ysa, kad›nlar›n da toplumda gereken öneme kavuflmalar› gerekti¤ini söyler. Kald› ki, kad›nlar zekâlar›yla, güçleriyle ve kapasiteleriyle toplumsal aktiviteye katk›da bulunduklar› takdir-

S A Y I 10

de zenginlik iki kat artacakt›r. Dolay›s›yla, kad›n›n afla¤› bir konumda oldu¤unu iddia eden bir düzen, gerçek-

tab›n bas›m› için gerekli olan paray›, kendi deyimiyle

Tristan’›n Güney Amerika yolculu¤unun,

“kap› kap› dolaflarak” toplad›¤› ba¤›fllar sayesinde elde

bireysel düflünce dünyas›nda bir

etti. Kitaba yazd›¤› önsözde, bas›lan dört bin nüshan›n çeflitli iflçi örgütlerine ve iflçilere da¤›t›laca¤›n› belirti-

dönüflüm gerçeklefltirdi¤i söylenebilir.

yordu. Kitab› derneklere gönderirken ilifltirdi¤i tan›t›m

Yolculuktan önce özellikle kocas›ndan

mektubunda, çal›flmas›n›n tarafs›zl›kla okunmas›n› sal›k veriyor ve kendisinin kad›n olmas›n›n olumsuz bir

ayr›lmas›n› izleyen süreçte edindi¤i

etki yapmamas› gerekti¤ini özellikle belirtiyordu: Tris-

bireysel deneyimden yola ç›karak

tan’a göre sevginin, zekân›n ve gücün cinsiyeti yoktu. ‹flçi Birli¤i kitap盤›na hâkim olan fikir, iflçilerin yal›t›lm›fll›klar›n› ve buna ba¤l› olan zay›fl›klar›n› aflarak birleflmesi ve bu flekilde kuvvetli hale gelmesinin gereklili-

kad›nlar›n aile ve toplum içinde “parya” konumunda oldu¤una dair düflüncelerini

¤idir. Tritan kitab›n bafllang›c›nda, yirmi befl y›ld›r sos-

flekillendirmeye bafllam›flt›r. Güney

yalistlerin iflçileri savundu¤unu belirtiyor, ancak gerçek

Amerika’ya yapt›¤› yolculukta ise erkek

bir kazan›m elde etmek için art›k eyleme geçilmesi gerekti¤inden bahsediyordu. Bununla birlikte, silahl› ve

egemenli¤ini, Fransa ve Peru’daki

y›k›c› bir eylemin çözüm olmad›¤›n› da söylüyordu, ya-

kad›nlar›n durumunu karfl›laflt›rarak

p›lmas› gereken, yasal ve meflru bir eylem içinde örgütlenerek “Erkek ve Kad›n ‹flçilerin Evrensel Birli¤i”ni

daha genel bir elefltirel çerçeveden

kurmakt›. Meslek ayr›m› yapmadan erkek ve kad›n iflçi-

gözlemlemifl, bunun yan›nda yoksulluk,

leri bir araya getirecek olan bu birli¤in amac›, “iflçi s›n›f›n› infla etmek” idi.

toplumsal s›n›flar ve kölelik gibi konular

‹flçilerin birli¤i konusundaki tezler, kad›n sorununa da-

üzerine de bu yolculukta ayr›nt›l› gözlem-

ir tezlerle nas›l eklemlenmektedir? Tristan’›n kitab›nda kad›n sorunu önemli bir yer tutar. ‹kinci bask›ya yazd›-

ler yapma f›rsat› bulmufltur.

¤› önsözde, kad›nlara (ancak “zeki ve Tanr›’y› seven” kad›nlara) ça¤r› yapt›¤›n›, kitapta savunulan davay› er-

te tüm insanl›¤a zarar vermektedir. Kad›nlar›n toplum-

keklerden daha yetkin bir flekilde kad›nlar›n tafl›yabile-

sal faaliyete kat›lmas› için her fleyden önce e¤itim im-

ce¤ini belirtiyordu. Kitab›n üçüncü bölümü ise bütü-

kânlar›ndan faydalanabilmeleri gerekir. Dolay›s›yla ka-

nüyle kad›nlara ayr›lm›flt›r. Tristan, kad›nlar›n tarih bo-

d›nlar›, özellikle de iflçi s›n›f›n›n kad›nlar›n› cehaletle

yunca Kilise’den, kanundan, toplumdan d›flland›¤›n› ve

suçlamak son derece yersiz bir tav›rd›r: suçlanmas› ge-

adeta birer “parya” konumuna itildiklerini belirtir. Din

reken, kad›nlar› cahil b›rakan toplumdur. Tristan bun-

adamlar› kad›n› bir günah kayna¤› olarak görmüfl ve

dan sonra, ev içi iliflkilere dikkat çeker: koca, gerek Me-

yal›t›lmas›n› sal›k vermifltir; kanun koyucu genç kad›n-

deni Kanun’un verdi¤i yetkiyle gerekse daha çok geliri

lar›n baba otoritesine, evli kad›nlar›n kocalar›n›n otori-

oldu¤u için evin yöneticisidir, kad›n ise evin basit bir

tesine itaat etmesini istemifl, dul ve yafll› kad›nlar› bü-

hizmetçisi konumuna indirgenmektedir. Evlilik iliflki-

tünüyle d›fllam›fl; düflünürler ise kad›nlar›n temelde

sinde kad›n-erkek iliflkisinin bir köle-efendi iliflkisi ol-

(özellikle zekâlar› bak›m›ndan) erkeklere k›yasla afla¤›

du¤u bile söylenebilir, zira kad›n erke¤in mülkiyetinde-

27


S A Y I 10

dir. Tristan, bu noktada iflçi evliliklerini de elefltirir ve

la esas olarak erkek iflçilere ulaflabildi¤i görülür. ‹rtiba-

bu evliliklerde yaflanan fliddet sorununa dikkat çeker.

ta geçti¤i kad›nlar›n say›s›, erkeklere k›yasla çok daha

Tristan, kad›n varl›¤›n›n do¤al ve vazgeçilemez haklar›-

azd›r, bu durum, kad›n iflçi say›s›n›n erkek iflçi say›s›na

n›n göz ard› edilmesinin tüm kötülüklerin temelinde ol-

göre az olmas›yla ve kamusal alanda kad›nlara ulafla-

du¤unu belirtir ve kad›n-erkek iliflkilerinin “mutlak bir eflitlik temelinde” yeniden kurulmas› gerekti¤ini söyler. Görüldü¤ü gibi, Tristan’›n eflitlikçi söylemi “eflitlikçi”/liberal feminizmin esas olarak hukuki, soyut bir eflitlik

bilmesinin görece zorlu¤uyla aç›klanabilir. Notlarda kad›n kurtuluflu konusunun da bir ölçüde geri plana itildi¤i ve Birlik projesinin kurulufluna iliflkin somut

fikrini temel alan görüfllerini aflmaktad›r. Tristan’›n ya-

ad›mlar›n Tristan'›n bafll›ca sorunu haline geldi¤i anla-

p›t›nda kad›n-erkek eflitsizli¤i tahlili genel bir eflitsizlik

fl›lmaktad›r.

tahliliyle eklemlenmifltir; kad›n›n haklar›n›n temsil edilmesi de “tüm iflçilerin kurtuluflu” için bir ön koflul olarak öne sürülür. Bununla birlikte, Tristan’›n önerdi¤i

Tristan, Paris’ten yola ç›karak güneydo¤u yönüne do¤ru ilerledi ve yol üzerindeki büyük flehirlerde konakla-

“kad›nlar›n kurtuluflu” projesi bir noktada “faydac›” bir

y›p propaganda çal›flmalar› yapt›ktan sonra, Fransa’n›n

argümanla desteklenir. Tristan’a göre sefalet ve cehalet,

en büyük flehirlerinden Lyon’a ulaflt›. ‹flçi Birli¤i’nin

iflçilerin hayat›ndaki iki temel sorun kayna¤›d›r; sefalet-

üçüncü bask›s› da Lyon’da yap›ld›. Tristan, daha sonra

ten kurtulmak için e¤itim gereklidir, e¤itime ise kad›n-

güneye do¤ru ilerledi ve Güney Fransa’n›n büyük flehir-

lardan bafllanmal›d›r, zira ailenin erkek ve k›z çocuklar›n› e¤itecek olan, kad›nlard›r. Baflka bir deyiflle, kad›nlar›n durumuna iliflkin tahlilinde bütünsel bir erkek

lerinde çal›flmalar yapt›ktan sonra Do¤u sahil fleridinde bulunan Bordeaux flehrine ulaflt›. Yolculu¤u boyunca

egemenli¤i elefltirisi yapma yönünde önemli ad›mlar

kendini gösteren hastal›¤›n sonucunda 14 Kas›m

atan Tristan, kad›nlar›n kurtuluflu konusunu bütünsel

1844’te yaflam› son buldu.

ve kendinde bir amaç olarak formüle etmez ve bu konuyu genel toplumsal kurtuluflun ve refah›n gerçekleflmesi için gerekli bir u¤rak oldu¤u ölçüde ele al›r. Bunun

Kaynakça

yan›nda, kad›n sorunu üzerinden “zengin s›n›f” kad›n-

Tristan, Flora (1836) “Les femmes de Lima” [Lima Ka-

lar›na da bir ça¤r› yapar ve çevrelerinde bulunan her s›n›ftan erke¤i etkileyerek iflçilerin mücadelesine katk›da

d›nlar›], Revue de Paris, 33(4): 209-216.

bulunmalar›n› ister. Baflka bir deyiflle, kad›n sorunu s›-

Tristan, Flora (1838a) Peregrinations d’une Paria

n›f bölümlenmesini aflan bir sorundur, ancak tam da bu

(1833-1834): tome premier [Bir Paryan›n Seyahatleri

özelli¤iyle üst s›n›flar›n bir k›sm›n›n iflçi s›n›f› mücade-

(1833-1834): Birinci Cilt], Paris: Arthus Bertrand.

lesine dâhil edilmesini sa¤layabilir. ‹flçi Birli¤i, 1843’te dört bin nüsha olarak bas›lm›flt›. Bu rakam, dönemin siyasi broflürlerinin genellikle befl yüz

(1833-1834): tome deuxième [Bir Paryan›n Seyahatleri

ve iki bin adet aras›nda bas›ld›¤› düflünülürse, flafl›rt›c›

(1833-1834): ‹kinci Cilt], Paris: Arthus Bertrand.

derecede büyüktür. Broflürün 1844 y›l›nda (t›pk› ilk

Tristan, Flora ([1843] 1986) Union ouvrière suivie de

bask› gibi, toplanan ba¤›fllarla) yap›lan iki yeni bask›s› ise 10.000’er adet bas›lacakt›r. Tristan’›n kitab›nda verdi¤i say›lara göre kitab›n yay›mland›¤› dönemde, Fran-

lettres de Flora Tristan [‹flçi Birli¤i; Flora Tristan’›n Mektuplar›], Paris: Edition des femmes.

sa’da 2 milyon kad›n ve 5 milyon erkek iflçi vard›. Yazar

Tristan, Flora ([1843-1844] 1973) Le tour de France:

kitapta ortaya koydu¤u projeyi etkin ve h›zl› bir flekilde

état actuel de la classe ouvrière sous l’aspect moral-in-

hayata geçirme amac›ndayd›, bu do¤rultuda fikirlerini genifl bir co¤rafyadaki iflçi çevrelerine tan›tma amac›yla 1843-1844’te bir Fransa yolculu¤una ç›km›flt›r.

28

Tristan, Flora (1838b) Peregrinations d’une Paria

Tristan’›n Fransa yolculu¤unda tuttu¤u notlar, ölümün-

tellectuel-matériel [Fransa Gezisi: Ahlaki-EntelektüelMaddi Aç›lardan ‹flçi S›n›f›n›n fiimdiki Durumu], Paris: Tête de Feuille.

den sonra yay›nlanm›flt›r. Tristan’›n gezi notlar› bütü-

Tristan, Flora (2003) La Paria et son rêve [Parya ve Ha-

nüyle incelendi¤inde, ele ald›¤› propaganda çal›flmas›y-

yali], der. Stéphane Michaud, Paris: Sorbonne Nouvelle.


S A Y I 10

KADINLIK DURUMU: VERİLER, GERÇEKLER TEMEL DEM‹RER

“Kiflinin özgürlü¤ü

Köle ticaretinin yasaklanmas›n›n üzerinden 500 y›l› afl-

kendi ba¤›ml›l›¤›n›n fark›na

k›n bir süre geçmesine karfl›l›k, UNESCO’nun verileri-

varmas›yla bafllar.”[1]

ne göre ça¤›m›zda hâlen milyonlarca insan kölelik koflullar›nda yafl›yor. “Modern” köleler uluslararas› insan kaçakç›lar›n›n, özellikle de fuhufl flebekelerinin kurban›

“Kad›n Sorunu”, bir “sorun” olarak, insan(l›k)›n eflitlik-

oluyor. Bunlar›n a¤›rl›kl› bir kesimi fuhufl için kaç›r›lan

çi-özgürleflme öyküsünün bizatihi kendisidir…

kad›nlardan oluflan “seks köleleri”.

Cins(ler)in eflitsizli¤i üzerinde yükselen soru(n), özü iti-

‘Kad›n Ticareti: Modern Kölelik Endüstrisine bir Bak›fl’

bariyle bir iktidar meselesidir; evveliyat›ndan bu-

bafll›kl› kitab›nda durumu de¤erlendiren yazar Siddarth

gün(ler)e kadar…

Kara’n›n tahminlerine göre 2006 y›l› itibariyle dünyada

Ezenin erk-ek, ezilenin ise kad›n oldu¤u bu öyküyü Ademle Havva’ya kadar geri götürebilirsiniz. Hani kad›n›n fleytanla (y›lanla) iflbirli¤i yaparak erke¤i kand›r›p, bilgi a¤ac›n›n meyvesini yedirdi¤i zamana kadar! Kad›n(lar)›n “öteki”lefltirilip, ataerkine rehin k›l›nd›¤› kadim hikâye mitolojiden modern -kapitalist- topluma “üç afla¤›-befl yukar›” ayn› minvalde tezahür ediyor…

28 milyonu aflk›n köle bulunuyor. Köle durumda olan insanlar›n yüzde 80’inin kad›n oldu¤unun alt›n› çiziyor. Sözkonusu kad›nlar›n yüzde 50’sinin 18 yafl›n alt›nda olmas› ise ac› bir gerçek olarak karfl›m›za ç›k›yor. Ekonomik krizle birlikte birçok kesimin fakirleflmesinin ard›ndan seks kölesi kaçakç›l›¤›n›n artt›¤›n› belirten Porteous, kurbanlar›n genelde az geliflmifl ve geliflmekte olan ülkelerden getirildi¤ini ifade etti.

KADINLIK DURUMU

BM’nin 2006 tarihli, ‘Kad›na Karfl› fiiddetin Araflt›r›lma-

Bunun kan›t›, “Kad›n(l›k) Durumu”dur.

s›’ raporuna göre, 113 ile 200 milyon aras›nda kad›n

29


S A Y I 10

demografik olarak “kay›p” (yok) görünmektedir. Ya do¤ar do¤maz öldürülmüfller (erkek çocu¤un k›z çocu¤a tercih edilmesi) ya da erkek kardeflleri ve babalar›yla eflit derecede g›da ve t›bbi olanaklara ulaflamam›fllard›r… Fuhufla zorlanan ya da bunun için sat›lan kad›nlar›n say›s› y›lda 700 bin ile 4 milyon aras›ndad›r. Cinsel kölelik düzeninden elde edilen kazançlar y›lda tahminen 12 milyar dolard›r… Bu iflin sadece bir yan›; öte yandan dünyadaki ifllerin 3’te 2’sini kad›nlar›n yapmas›na karfl›n toplam gelirden ancak 10’da biri kadar pay ald›¤›na iflaret eden Ekonomi Muhabirleri Derne¤i’nin Baflkan› Özlem Do¤aner, “Dünya, bu süper kad›nlar›n emekleri ile dönüyor, ama gelirden ald›klar› pay çok düflük” diyor! Evet, kad›nlar›n yerküredeki durumu vahim! Ali Muhammed Fahru’nun, “Sudanl› bir kad›n gazetecinin pantalon giydi¤i için cezaland›r›lmas› ‹slâm’daki

“Toplum olarak, erke¤in zorbal›k hakk›yla yüzleflmek zorunday›z. Aile kurumundan hukuka, milli savunmadan ifl hayat›na; öncelikle bu haktan vazgeçmek zorunday›z… Dinamik toplumumuz, erke¤in zorbal›k hakk›yla yüzleflmek zorundad›r…”

adalet ruhuna uymad›¤› gibi, Araplar›n bu devirde hâlâ köle gibi gördükleri kad›na fliddet uygulama e¤ilimini yans›t›yor,”[2] dedi¤i tabloda Somali’de bir kad›n zina yapt›¤› gerekçesiyle tafllanarak öldürüldü, birlikte oldu¤u erkek de 100 k›rbaç cezas›na çarpt›r›ld›. Somali’deki ‹slâmc› El fiebab militanlar›na ba¤l› yarg›ç fieyh Abdirahman, 20 yafl›ndaki kad›n›n 17 Kas›m 2009 günü Wajid kenti yak›nlar›nda kalabal›k önünde tafllanarak öldürüldü¤ünü duyurdu…

30

Bunun yan› bafl›nda Bat› Afrika ülkesi Mali’de on binlerce kifli, evlilikte kad›nlara erkeklerle eflit haklar veren yasay› protesto etmek için sokaklara döküldü. Ülke çap›nda gerçekleflen protesto gösterilerinde erkeklerin yan› s›ra kad›nlar›n da protestocular aras›nda yer almas› dikkati çekti. Yeni aile yasas›ndaki evlenme yafl›n› 18’e çekip, “çocuklar›n velayetini babaya veren” maddedeki “baba” ibaresinin “ana baba” ile de¤ifltirilmesine k›zan

kalabal›¤›n “Bu yasa Mali halk›n› böler”, “B›rak›n kad›n kad›n, erkek erkek kals›n”, “Bat› medeniyeti bir günaht›r” yaz›l› pankartlar tafl›d›¤› görüldü. Baflörtülü kad›nlar›n gösteride “Tanr›ya riayet et” slogan›na, erkekler “Allahüekber” nidalar›yla karfl›l›k verdi… Ayr›ca Irak’ta bir yerel meclis, kad›n vekillerin ifle bir erkek eflli¤inde gidip gelmesini kararlaflt›rd›… Vasit vilayet meclisinin oybirli¤iyle ald›¤› karar uyar›nca, kad›n vekiller, “ahlâklar›n›n korunmas›” için yanlar›nda erkek refakatçi ile ifle gidip gelecek... Sonra ‹ran Meclisi’nde komisyondan geçen “Aileyi Koruma Yasas›”, efli 6 ay boyunca uzakta olan, hapse giren veya ölümcül bir hastal›¤a yakalanan erkeklere, efllerinden izin almadan baflka biriyle evlenme hakk› tan›yor. Ayr›ca, boflanma hâlinde kad›n›n almas› öngörülen nafakay› “geleneksel” ve “gelenek d›fl›” olarak iki bölüme ay›r›yor, ancak bu ayr›m›n neye göre yap›laca¤›n› belirtmiyor. ‹ran’da erke¤in eflinden izin alarak dört kez evlenmesi mümkün… Suudi Arabistan’da evlilik konulu bir konferansta konuflma yapan bir hâkim, “erke¤in müsrif kar›s›n› dövebilece¤ini” söyledi. ‘Arab News’in haberine göre, Suudi Arabistan’da evlilikte fliddet konulu seminerde konuflan hâkim Hamid Errazin, “Mesela kad›n erke¤in verdi¤i 1200 riyalin 900’üyle pahal› kara çarflaf sat›n al›rsa, daya¤› hak etmifl olur,” dedi... Hay›r; ifl bunlarla da s›n›rl› de¤il! Suudi Arabistan’da 80 yafl›n› aflm›fl bir kiflinin 11 yafl›nda bir k›z çocu¤uyla evlendirilmesi, ülkedeki insan haklar› örgütlerini aya¤a kald›rd›. K›z›n› evlendirme karfl›l›¤›nda ayn› zamanda kuzeni olan damattan 85 riyal (31 bin TL) alan baba ise, eflinin itirazlar›na ra¤men küçük k›z› evlendirme karar›n› savunarak “Yafl› umurumda de¤il. Sa¤l›¤› ve fizi¤iyle evlenmeye uygun. Annesinin ne düflündü¤ü de önemli de¤il” dedi… Sadece “Do¤u” mu? Hay›r “Bat›”da da benzer fleyler yaflan›yor! Vatikan’›n resmi yay›n organ› ‘L’Osservatore Romano’, kad›nlar›n özgürleflmesi ve geliflimi aç›s›ndan çamafl›r makinesinin icad›n›n, do¤um kontrol hap›n›n bulunmas›ndan ya da kad›na çal›flma hakk› tan›nmas›ndan çok daha önemli oldu¤unu savundu… Gazetede Dünya Kad›nlar Günü vesilesiyle yay›mlanan Katolik kad›n yazar Lucetta Scraffia imzal› yaz›da, “Bat›l›lar›n XX. yüzy›lda kad›n› özgürlefltirmek için yapt›klar› en önemli fley nedir? Kimileri do¤um kontrol hap›, kimileri kürtaj, kimileri de kad›n›n ev d›fl›nda çal›flma hakk›n›n en


önemli fley oldu¤unu ileri sürüyor. Ama daha cesur

nen 8 Mart’›n özel bir önemi vard›r.[4]

davranmaktan çekinmemek laz›m: Asl›nda en önemlisi

Nas›l m›?

çamafl›r makinesidir,” denildi...

“K›v›lc›m›n› bir iflçi hareketinin çakt›¤›, ancak zaman

“Bat›” dedim; Nicola Clark’›n dikkat çekti¤i üzere, “Bir-

içinde kapitalizmin difllilerine tak›larak anlam›ndan

çok ülkede iflgücünün en az yar›s›n› temsil etmelerine

çok fley yitiren, -bilinen daha do¤rusu dayat›lan ad›yla-

ra¤men kad›nlar›n flirketlerdeki gücü hâlâ çok az. Avru-

8 Mart Dünya Kad›nlar Günü her y›l oldu¤u gibi bu y›l

pa Profesyonel Kad›n A¤›’na göre 2008 y›l›nda AB’de

da sa¤lam bir malzeme olarak yetkili merciler taraf›n-

en üstteki 300 flirketin yönetim kurulu üyelerinin yüzde

dan ifltahla tüketildi.

9.7’si kad›nd›. 2004’te ise bu oran yüzde 8’di...”[3]

Kad›nlara karfl› olan her ‘fley’ konuflma metinlerinde,

Bununla birlikte Zülal Kardelen’in ifadesiyle, “‹ran’da

türkülerde, söyleflilerde en a¤›r flekilde elefltirildi; ana-

çal›flma hayat›nda kad›nlar›n oran› yüzde 42. Bu oran,

kad›nlar›n kahramanl›k destanlar›, çocuk-kad›nlar›n iç

dünya ortalamas› olan yüzde 58’in alt›nda olsa da, Or-

burkan an›lar›, hem bebek hem kariyer yapanlar›n ba-

tado¤u’daki en yüksek seviye. Fakat buna karfl›n, par-

flar›lar› harmanlanarak yay›mland›...

lamentonun ancak yüzde 2.8’i kad›nlardan olufluyor. Ortado¤u ve Afrika’da yüzde 9 olan ortalaman›n çok gerisinde…”

S A Y I 10

Siyasiler yerel seçimler için cinsiyetimize methiyeler düzerken, markalar›n› daha fazla pazarlamak isteyenler ‘tüketti¤in ölçüde kad›ns›n’ mesaj›n› tafl›yan ilanla-

Has›l› kad›n-erkek eflitsizli¤i, XXI yüzy›lda da, hâlâ in-

r›yla beyin tacizinin dozunu her özel günde oldu¤u gibi

sanl›¤›n en önemli sorunlar›ndand›r; güncelli¤ini koru-

yükselttiler,” der ya Nurgül Eryeflil, iflte öyle…

maktad›r. Dini argümanlardan kapitalizme uyarlanm›fl ataerkine dek hâlâ ve kaç›n›lmaz olarak eflitlik-özgürlük mücade-

ATAERK‹L YAPI(MIZ)

lesi yürütmeye mahkûm olan kad›n mücadelesi aç›s›n-

Ya co¤rafyam›z?! Co¤rafyam›zdaki ataerkil yap›?! O da,

dan, “evcillefltirilip”, “düzeniçi” s›n›rlara çekilmek iste-

dünya ortalamas›ndan vahim e¤ilimler içeriyor…

31


S A Y I 10

“Her Türk asker do¤ar”… “Biz erkek bir milletiz”… “Kar› gibi gülme”… “Sana erkek sözü”… “Kodum mu oturturum”… “Türk’e Türk’ten baflka dost yok”… “Erkeksen ç›k karfl›ma”… “K›z›n› dövmeyen, dizini döver”… “Kad›n›n s›rt›ndan sopay›, karn›ndan s›pay› eksik etmeyeceksin”… “Saç› uzun, akl› k›sa”… “K›z› kendi hâline b›rak›rsan ya davulcuya var›r, ya zurnac›ya”… “Anan› avrad›n› k›z›n› k›sra¤›n›...”… “Anan›n örekesi”... Gündelik dilden, ajans haberlerinden ve halk deyimlerinden a盤a ç›kan bu psikopataloji toplum(umuz)un da aynas›d›r bir bak›ma... Faruk Nafiz de bir fliirinde flöyle anlat›yordu o psikopatolojiyi: “Ninem befl yüz alt›na al›nm›fl bir köleydi,/ Dedem befl yüz alt›n› sayan bir derebeyi./ Kurt kan›, köpek kan› birbirine kar›flt›,/ ‹kisinden ortaya ç›kt› bir kurt köpe¤i./ Ben ninemden kölelik, dedemden kin alm›fl›m;/ Çini bir kâse kadar baflkad›r içim d›fl›m./ Elini öpmek için yalvarsa da bak›fl›m,/ Is›r diye tepinir gözlerimin bebe¤i.” fiimdi gelelim “resmi”, yani “uydurma tarihler”in üstünde hiç durmad›¤›, ama Faruk Nafiz’in yukar›daki fliirinde de ima etti¤i baz› temel gerçeklere. Hemen hemen 1850’lere kadar ‹stanbul’da, Kapal›çarfl›’n›n Nuruosmaniye kap›s› d›fl›ndaki “Köle pazar›”nda, nerdeyse okkayla sat›l›yordu yoksul kad›nlar. “Köle pazar›”na gitti¤inde, gözünün tuttu¤u bir k›zca¤›z› evire çevire iyice inceledikten sonra sat›n al›yor; bir süre sonra da can›n isterse, yine götürüp sat›yordun pazarda. Üstüne üç befl kurufl daha verip, bir yenisini alma olana¤›n da vard›. Divan edebiyat›nda ise “kad›n düflmanl›¤›”, rekorlar üstüne rekor k›rmaktad›r. ‹flte Kalayi Refi Efendi’nin m›sralar›: “M›sraf-› beyt ejderiyle u¤rafl›rken rüz-ü fleb (Gece gündüz ev masraf› ejderiyle u¤rafl›rken)/ Akrep-i banu da bir yan sokmadad›r niflteri (Han›m akrep de bir yandan sokmaktad›r neflteri)”

32

Sümbülzade Vehbi Efendi de flöyle bir uyar› da bulunuyor: “Bilirim sanma sak›n mekr-i zeni (Kad›n düzenbazl›¤›n›)/ O bulur bilmedi¤in bir düzeni” Sadrazam Rag›p Pafla da, kad›nlardan kuflkuludur: “Biz cihan›n h›yel-i nakfl›na meftun de¤iliz (Biz dünyan›n nak›fll› hilelerine vurgun de¤iliz)/ Bilürüz mekr-i zeni has›l› mecnun de¤iliz (Kad›n düzenbazl›¤›n› biliriz, deli de¤iliz)” Ve flu ö¤üt de Rasih Efendi’den: “Sak›n aldanma avretin sözüne/ Merd isen bakma onlar›n yüzüne” Faz›l Efendi ise, tüm dünya kad›nlar›n› aya¤a kald›racak bir küstahl›kla sald›r›yor kad›nlara: “Er olan bir ola m› kanc›k ile/ Anulur mu keçi k›v›rc›k ile…”[5] Örnek(ler) çok! ‹flte bir kaç›… Ad›yaman’da evlerinin bahçesinde oturur hâlde gömülü bulunan Medine’nin, ailesi taraf›ndan bilinci aç›kken canl› canl› topra¤a verildi¤i ortaya ç›kt›… Siirt’te ailesinin sald›r›s›ndan kurtulmak için alt›nc› kattan atlayan N.E.’yi daha sonra b›çaklayan amcas›, “Bu k›z› mutlaka öldürece¤im,” diye ba¤›r›r… Mufl’ta, 19 yafl›nda bir gençle imam nikâh› k›y›lan 14 yafl›ndaki Havva Üzüm, 2 ay sonra kendini tavana asar… Adalet Bakanl›¤› verilerine göre kad›n cinayetleri, 2002’den 2009’a kadar yüzde 1400 oran›nda artt›. 2009 y›l›nda kad›n cinayetleri ciddi oranda yükselirken, 2010 y›l›n›n sadece Ocak ay›nda kad›nlar›n pay›na yine ölüm, taciz ve tecavüz düfltü. 2010 y›l› Ocak ay› verilerine göre 30 gün içinde 16 kad›n katledilirken, sadece yarg›ya yans›yan tecavüz say›s› ise 28 oldu. Verilere göre 14 kad›n›n flüpheli ölümü kay›tlara intihar olarak geçti ve 3 kad›n ise iste¤i d›fl›nda kaç›r›ld›. Bu tablo ataerkil yap(m›z) aç›s›ndan “kaç›n›lmaz”! Çünkü…

fiu dizeler de Hamdullah Hamdi Efendi’den: “Keyd ile zen azizi har eyler (Kötülükle kad›n, kutsal kifliyi efle¤e çevirir)/ Mekr ile fikrini figar eyler (Düzenbazl›klar›yla fikrini yaralar periflan eyler)”

14 yafl›ndaki B.Ç. adl› k›z çocu¤una cinsel tacizde bulundu¤u iddias›yla tutuksuz yarg›lanan ‘Vakit’ gazetesi yazar› 76 yafl›ndaki Hüseyin Üzmez’e adliye giriflinde ve ç›k›fl›nda flemsiyeyle vurup yumurta f›rlatan kad›nlara 7.5 y›la kadar hapis istemiyle dava aç›lan;

Lamii Efendi ise, sövgüyü daha da art›r›yor: “Zenlerin d›fllar›na aldanma ‹çleri dopdolu hasasettir (kötülüktür)/ Mekr-ü tezvir-i fitne vü telbis (Düzenbazl›k, uyduruculuk, k›flk›rt›c›l›k ve sahtekârl›k)/ Bunlara sanat-› verasettir (Sanat olarak miras kalm›flt›r onlara)”

Somut araflt›rma verileri de göstermektedir ki, kad›n medyada gerek istihdam, gerek konu olma aç›s›ndan yerleflik egemen düflüncenin ayr›mc› yaklafl›mlar›na hedef olmaktad›r. Örne¤in RTÜK kaynakl› bir araflt›rma göstermektedir ki, TV programlar›nda kad›nlar yüzde


40 oran›nda “anne”, yüzde 19.9 oran›nda “cinsel nesne olarak”, yüzde 10 oran›nda “efl” olarak sunulmufltur. Kad›n›n “baflar›l› kad›n” olarak sunumunun ise yüzde 8.9 olarak gerçeklefltirildi¤i tespit edilen; Bursa Büyükflehir Belediyesi’nin AKP’nin politikalar› paralelinde Halk E¤itim Merkezleri’ne alternatif olarak devreye soktu¤u meslek edindirme kurslar› BUSMEK koordinatörlü¤üne atanan ve ilk toplant›da kad›n yöneticilere, “Buras› geneleve dönmüfl. Ben diflilerle çal›flmam” denilen;

‘Aç›kö¤retim Fakültesi Jandarma ve Polis Önlisans Meslek E¤itimi’ program›nda ç›kan final sorular›nda, “Afla¤›dakilerden hangisi kad›na özgü bir davran›fl olarak kabul edilir?” ‘a-) Çokbilmifllik’, ‘b-) Bask›c›l›k’, ‘c-) Konuflkanl›k’, ‘d-) Mant›ksal düflünme’ ve ‘e-) Kendine güvenme’… fl›klar›n›n yan›t›n›n “c-) fl›kk› yani ‘konuflkanl›k’…” olabildi¤i cinsiyetçi söylemin co¤rafyas›d›r Türkiye!

CO⁄RAFYAMIZDA KADINLIK DURUMU Co¤rafyam›zda kad›n(lar)›n durumu, tek kelime ile “vahim”dir! Örne¤in Türkiye’de 9 milyon 808 bin kiflinin herhangi

bir sosyal güvenlik kurumuna kayd› olmadan çal›flt›¤› belirlendi. 6 milyon 172 bin kiflilik kad›n istihdam›n›n yüzde 59.8’i kay›t d›fl›d›r. Türkiye’de 15.7 milyon erkek istihdam›na karfl›, kad›n istihdam› ancak 5.6 milyonda kalm›flt›r. Yani, çal›flabilir yafltaki 25.4 milyon kad›ndan yaklafl›k 20 milyonu, iflgücüne dahil edilememifltir. ‹stihdam edilen kad›nlar›n yüzde 44’ü tar›mdad›r. Erkeklerdeyse bu oran sadece yüzde 19’dur. Zaten az olan kad›n istihdam›, ayn› zamanda nispeten düflük üretkenli¤e sahip. Çünkü ta-

S A Y I 10

r›mdaki kad›n istihdam›n›n yüzde 74’ü, ücretsiz aile iflçisi statüsündedir. Ama daha çarp›c› olan›, 1 milyon 259 bin iflverenin sadece yüzde 7’si, 83 bini kad›nd›r. Türkiye’deki kad›n›n durumuna bakacak olursak, geliflmifl ülkeler düzeyinde e¤itimli, meslek sahibi kad›nlar›n yan› s›ra, 25 yafl üstü 16.897.656 kad›n nüfusunun 13.871.060’› (4.625.828’i okuma yazma bilmeyen, 1.270.255’i okuma yazma biliyorum diyen ancak ilkokulu bitirmemifl, 7.644.977’si ilkokul mezunu olmak üzere) en çok ilkokulu bitirmifller ve ancak yüzde 17’si istihdam edilebilmekte, düflük ücretli ve iyi olmayan koflullarda çal›flmaktad›rlar. Ço¤u kez kay›t d›fl›, sosyal güvenli¤i olmayan ifl bulabilmektedirler. Kad›nlar›n sadece yüzde

33


3.9’u üniversite mezunudur. E¤itim düzeyi kad›n›n iflgücüne kat›l›m›n› güçlendirmektedir; nitekim üniversite e¤itimi alan kad›nlar›n yüzde 70’i çal›flmaktad›r.

S A Y I 10

Önemli bir ek daha: 2000 y›l›nda ülkemizde kad›n istihdam oran› yüzde 36 iken 2009’da yüzde 22... (Bu oran AB ülkelerinde yüzde 58’dir!) Bunun yan›nda Türkiye, siyasette kad›n›n yeri aç›s›ndan s›n›fta kalan bir tablo sergiliyor. 3 bin 500’e yak›n belediyeden yaln›zca 17’sinde kad›n belediye baflkan› bulunuyor. Kad›n belediye baflkanlar›n›n oran› yüzde 0.56’da kal›rken, 550 milletvekilinden ise yaln›zca 50’sini kad›nlar temsil ediyor. Kad›n milletvekili oran› yüzde 10’u bile bulmuyor. Ayr›ca birkaç fley daha: Türkiye’deki evliliklerin yüzde

fi‹DDET!!! TAC‹Z!!! ‘Pozitif Yaflam Derne¤i’ aktivisti Murat Yüksel’nin, “1985-2002 aras› 2 bin 200 kifli öldü¤üne, bunlar›n da yüzde 75’inin kad›n oldu¤una” dikkat çekti¤i Türkiye’de; “Kad›nlar›m›z›n durumu gerçekten zor. Kad›nlar›n yüzde 39’u fiziksel, yüzde 44’ü duygusal, yüzde 40’› ekonomik fliddete u¤ruyormufl. Evli 10 kad›ndan 3’ü eflinden fiziksel ya da cinsel fliddete, 10 gebe kad›ndan 1’i fliddete maruz kal›yormufl… Ve daha niceleri…” diyor Bülent Habora… Prof. Dr. Yak›n Ertürk, Türkiye’nin kad›na yönelik fliddet konusunda uluslararas› alanda bir “fliddet ülkesi” olarak görüldü¤ünün alt›n› çizerken; ‘‹stanbul Barosu Kad›n Haklar› Merkezi’ verilerine göre, her üç kad›ndan birinin fiziksel fliddet gördü¤ü Türkiye’de, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün ‘Türkiye Nüfus ve Sa¤l›k Araflt›rmas› 2008’in sonuçlar›na göre, kad›nlar›n dörtte biri, kocalar›n dayak gerekçelerinden “en az birini” do¤ru buluyor! ‘Türkiye’de Kad›na Yönelik Aile ‹çi fiiddet’ araflt›rmas›na göre de Türkiye’de her 10 kad›ndan 4’ü eflinden fiziksel fliddet görüyor… Ayr›ca ‘Baflbakanl›k Aile ve Sosyal Araflt›rmalar Genel Müdürlü¤ü’nce yap›lan ‘Türkiye’de Ev Cinayetleri Araflt›rmas›’na göre, efle yönelik cinayet ve cinayet giriflimi olaylar›n›n yüzde 52’si kad›nlar, yüzde 32’si erkekler taraf›ndan gerçeklefltiriliyor… Nihayet kad›n ö¤retmenlerin yüzde 33.4’ü iflyerinde amirinin, veli veya ö¤rencisinin fliddetine u¤rad›¤›n› söylüyor. Yüzde 30.8’i yeniden dünyaya gelebilse erkek olmak istediklerini ifade etmek zorunda kald›klar› ataerkil yap›(m›z) ayr›ca, tecavüzün “kardefli” tacizle de malûldür! Örne¤in Uluda¤ Üniversitesi Ö¤retim Üyesi Prof. Dr. Serpil Aytaç’›n araflt›rmas›na göre üniversite ö¤rencilerin yüzde 86.9’u cinsel taciz ma¤durudur.

30’unun 12-19 yafllar›nda yap›l›yor. Türkiye genelindeki 54 kad›n s›¤›nma evinde 18 y›lda yaklafl›k 10 bin kad›n ve 7 bin çocu¤a hizmet verildi. Özetin özeti: BM Kalk›nma Program›’n›n (UNDP) ‘Cinsiyete Dayal› Geliflme Endeksi’ne göre Türkiye, kad›nlar›n toplumsal hayata aktif kat›l›m›n› ölçen endekste 109 ülke içinde 101’incidir.

34

‘Toplumsal Cinsiyet Eflitsizli¤i Endeksi’ verilerine göre kad›n›n iflgücüne kat›l›m›nda 130 ülke aras›nda Türkiye 125. s›radad›r!

“ERKE⁄‹ ÖLDÜRMEK” Buraya kadar s›ralad›¤›m somut veriler; “Bu memleketin kad›nlar›n› erkek fliddetinden koruyabilmek için milyonlar› bar›nd›rabilecek dev bir korunma evi gerekiyor. Kad›nlar, orada mülteciler gibi kendilerini incitmeyecek bir dünyan›n rüyas›n› görmeli,” diyen Y›ld›r›m Türker’i do¤ruluyor! Ya da “Ey erkekler! fiiddetin nedenini aramaktan vazgeçin ve kendinizle yüzleflin. Erkeklik dedi¤iniz fleyin yüzde 90’›n›n fliddet oldu¤unu göreceksiniz,” diye hay-


k›ran Elif Gazio¤lu’nu…

“Sistem feminizmi yede¤ine al›yor”ken;[8] veya Aksu

Görülmesi gerek: “Kad›nlar›n› erkeklerin mal› gibi gören toplum... Kad›nlar›n› ikinci s›n›f vatandafl gören toplum... Kad›nlar›n› afla¤›layan toplum... Kad›nlar›n› öldüren toplum... Kad›nlar›n› koruyamayan toplum...” bizimkisi…

Bora’n›n, “Feminizm ile sosyalizmin mutsuz evlili¤i”ne

“2006 y›l›nda aile içi cinayet davas› say›s› 295… 2008 y›l›nda ise 292… Resmi araflt›rmalara göre Türkiye’de her 10 kad›ndan 4’ü fiziksel ya da cinsel fliddet görüyor… Türkiye genelinde, fiziksel ya da cinsel fliddet görmüfl kad›nlar›n oran› yüzde 41… Neredeyse kad›nlar›n yar›s› (resmi olarak saptanabilen say›lara göre) fliddet görüyor…” Bunlar net biçimde karfl›m›zda…

dikkat çekip, “Arkadafl olsak yeter!”[9] dedi¤i koordinatlarda baflka türlüsü de mümkün de¤ildir!

NOTLAR [1] Leyla Ersin. [2] Ali Muhammed Fahru, “Pantolona K›rbaç Araplar›n

Yani “Kad›nlar› namus u¤runa eve kapatan... Kad›nlar› namus u¤runa döven... Kad›nlara namus u¤runa söven... Kad›nlar› namus u¤runa öldüren... ‘Namuslu’ erkeklerden oluflan bir toplum”dur[6] sözünü etti¤imiz!

Kad›na Bak›fl›n›n Göstergesi...”, Kuds ül Arabi, 10 Ey-

Tam da bu koordinatlarda toplumsal yap›n›n durmadan üreterek, ço¤altt›¤› “erke¤i öldürmek”tir asli görev(imiz)!

mak”, International Herald Tribune, 28 Ocak 2010.

“Toplum olarak, erke¤in zorbal›k hakk›yla yüzleflmek zorunday›z. Aile kurumundan hukuka, milli savunmadan ifl hayat›na; öncelikle bu haktan vazgeçmek zorunday›z…

kad›nlar, ayr›mc›l›¤a ve insanl›k d›fl› çal›flma koflullar›-

Dinamik toplumumuz, erke¤in zorbal›k hakk›yla yüzleflmek zorundad›r…”[7]

S A Y I 10

25 fiubat 2010 14:41:31, Ankara.

lül 2009. [3] Nicola Clark, “Kad›nlar› Yönetim Kurullar›na Al-

[4] 8 Mart 1857 tarihinde, Amerika’da dokuma iflçisi

na isyan etti. Aradan 53 y›l geçtikten sonra, 1910 y›l›nda ‹kinci Enternasyonal Kad›nlar Konferans›’nda Alman delege Clara Zetkin’in önerisiyle, 8 Mart, Dünya Emekçi Kad›nlar Günü ilan edildi. 1977 y›l›nda da, Bir-

“SONUÇ” NOTLARI

leflmifl Milletler, bu günü, Dünya Kad›n Haklar› ve

Kad›n(lar), hangi toplumsal kesimden olursa olsun, sadece kad›n oldu¤u için ezilendir, sömürülendir, fliddete maruz kaland›r!

Uluslararas› Bar›fl Günü olarak kabul etti.

Kad›n(lar), bedeni erkek siyasetine alet edilendir. Kendi bedeni üzerinde erke¤e, aileye, topluma, millete, devlete tasarruf yetkisi verilmifl oland›r!

Milliyet, 11 fiubat 2010, s.4.

Do¤du¤u andan bafllayarak, yaflama tutunmakta, e¤itimde, sa¤l›kta, istihdamda, kaynaklar›n paylafl›m›nda ay›r›mc›l›¤a u¤rayand›r. Bu ay›r›mc›l›¤a karfl› amans›z mücadele verenlerdir. Bu tabloda ataerkil düzen ve kapitalist sistem sürekli birbirini besleyerek ve birbirini yeniden üreterek kad›n› ikincil konuma mahkûm ederken; onu var eden zemine yönelmeyen bir kad›n hareketi, kad›nlar›n kurtuluflundan söz edemez ve etmemelidir de… Tam da bu eksende kad›n hareketinin -tart›flma ve ayr›flmalar›yla da olsa- giderek güçlendi¤i co¤rafyam›zda her fley giderek daha da yerli yerine oturacakt›r.

[5] Çetin Altan, “… ‘Kad›nlar’a Sövgü fiampiyonlu¤u”,

[6] Emre Kongar, “Kad›nlar›n› Öldüren Toplum, Kad›nlar›n› Koruyamayan Devlet”, Cumhuriyet, 3 A¤ustos 2009, s.3. [7] Y›ld›r›m Türker, “‹mparatorlardan Kurtulman›n Zaman›”, Radikal ‹ki, 1 Mart 2009, s.1-4. [8] Sosyalist Feminist Kolektif, Mesele, No:27, Mart 2009, s.14-21. [9] Aksu Bora, “Feminizm ile Sosyalizmin Mutsuz Evlili¤i: Arkadafl Olsak Yeter”, Birikim, No:244/245, A¤ustos-Eylül 2009, s.110-114.

35


MEKTUP: Direniflte Kad›n S A Y I 10 Direnişin 43. Günü Bu sabah, son haftalardaki sıcaklardan sonra serin bir sabah. İki gün İstanbul serinleyecekmiş. İnsanlar sıcaktan asfalta yapışacaktı, buraya gelen ziyaretçiler buranın serin olduğunu söylüyorlardı. Bana gene burası bile sıcaktı, caddeleri düşünemiyorum. İhtiyaçlarım için sokağa çıkınca arabalardan ve kalabalıktan ürküyorum, yaşama gittikçe yabancılaşıyorum. Bulunduğum yerden ayrılmamanın bir sonucu olmalı ,yürümeyi unutacağım yakında. O kadar kısa mesafede hareket ediyorum ki...Eve kapatılmış bir kadın gibi. Kadınlar vardır, sokağa hiç çıkmayan zorunlu ihtiyaçları dışında. Dünyada olup biteni kocalarının, babalarının gözüyle gören..Perdeleri bile sımsı-

cak. Düzen ne güzel ayarlamış erkekleri! Yönetmek yeterli onlar için. Nasılsa kadınları yönetme işi erkeklere verilmiş. Bir taşla iki kuş. Eğitimsiz kadınlar değildir, bunların hepsi çok iyi eğitim almış, çok iyi yerlerdeki kadınlarla da olabilir bunlar. Kendilerine ait düşünceleri yoktur kadınların. Onlar da kapatılmıştır, kocalarından, babalarından farklı düşünemez ve davranamazlar. Hepsi değilse de çoğu böyledir. Bakın psikologların kapısına, kadınlardır çoğu. Aklımdan hiç çıkmaz; İstanbul'a yeni gelmiştim, bir kadın görmüştüm İstinye Devlet Hastanesinde. Doğu’dan getirmişler hangi il hatırlamıyorum. Kadının ailesi hangi olaydan sonra o hale geldiğini anlatmamıştı, kadın konuşmuyordu. Doktorlar fiziksel bir şey bulamamış. O zaman beni şunu düşünmeye itmişti o olay; bu kadına kim ne yaptı? Tecavüz mü, dayak mı, çocuğu mu öldü, nedir onu konuşmaya değer bir şey olmadığına karar verdiren, istediğimi konuşmuyorsam sesimi duymayın dedirttiren irade? Savaşta bile biz ganimet sayılıyoruz, alıp satılan mal olduğumuz için araba reklamında arabadan çok bizi gösterirler, adam arabayı değil kadını alacak sanki...Reklamların gözdesidir güzel kadınlar. Reklamını yaptığı malla aynı tutulur. Belli kullanma süresi vardır kadınların.Daha fazla yazmıyorum, bu konu bitmez... Kendi konuma döneyim ben. Kendi konum bunlardan farksız değil tabi. İşten atınca beni kolay kurtulacağını sanan zihniyet, kadın olmamdan dolayı eve gider direnmez sandı, kocası, babası, oğulları ona engel olabilir sandı. Sayıları azda olsa bu düzene karşı çıkan kadınların olduğunu gözardı ettiler.

kı kapalıdır. O kadınların çamaşırını bile erkekler asar balkona. Erkeklerle konuşması yasaktır, kızların olduğu okula gider, ıssız yerlerde pikniğe-denize giderler. Komşularına geliş gidişini erkekler belirler. Görürsünüz onları sokakta, ürkek ürkek bakarlar etrafa. Çarşaflı olanlardan bahsetmiyorum yada türbanlılardan.

36

Kadınların kendilerini koruyamayacağı düşünülüp erkekler tarafından korunurlar. Ne yiyecekleri, ne giyecekleri, kiminle konuşacakları, kime oy atacakları belirlenmiştir. Doktora gidecekse kadın doktor ola-

Bugünkü dışarıdan gelen ziyaretçilerim; Yar Yayınlarından Osman Çobanoğlu ve Çağlar Mirik’ti. İki kitap getirmişler bana; "Küçük Ağacın Eğitimi" ve "Görünmez Bir Nisan Ayının Günlüğü." Kitap iyi bir hediye benim için. Okumayı çok isterim. Elimdeki kitap üç haftadır okunup bitirilmeyi bekliyor. 21 ağustos 2010 Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi Türkan Albayrak ( İrtibat: 0530 777 68 79)


SÖYLEŞİ

Leyla Halid

S A Y I 10

1969’da kaç›rd›¤› ilk Amerikan uça¤›yla gündeme gelen ve bu eylemiyle de Filistin davas›n› ve gerçekli¤ini tüm dünyaya tan›tan Leyla Halid, Filistin Halk Kurtulufl Cephesi’nin kad›n önderlerinden. Samanda¤ Kültür ve Sanat Festivali’nde Ortado¤u’da Dinmeyen Gözyafllar› bafll›kl› panelde kat›l›mc› olarak yer ald›. Halen Ortado¤u’nun kanayan bir yaras› olan Filistin’de, Filistin halk›n›n gözyafllar› akmaya devam ediyor. Bizlerde Leyla Halid ile Siyonizm’e, Filistin’e ve mücadeleye dair yapt›¤›m›z söylefliyi sizlerle paylafl›yoruz.

Ortadoğu’da Dinmeyen Gözyaşları “Bizim ortak paydam›z zulme karfl› olmakt›r!” Halid, Filistin halk›n›n isyan›n› hayk›rarak sözlerine, dünyan›n her yerinde ezilenlerin, iflkence görenlerin sorunlar› ayn›d›r sözleriyle ve Che’nin ‘zulüm nerdeyse ülkem oras›d›r’ sözüyle örnekleme vererek, zalimlere ve zulümkarlara karfl› ortak direniflin öneminden bahsederek, “Bizim ortak paydam›z zulme karfl› olmakt›r!” ifadeleriyle ülkemiz devrimcilerine, sosyalistlerine ça¤r›da bulunarak bafllad›. “Ezilenler için dünyan›n neresinde bir zafer kazan›l›yorsa zaferimizdir. Ortado¤u meselesini konuflurken,

Filistin meselesini de temel sorun olarak görmek laz›m. Geçen yüzy›lda ülkemizde terörist bir varl›k ekildi. Bu varl›k sadece Filistinlilere karfl› ekilmifl bir varl›k de¤ildi. Bu bölgenin tüm insanlar›na yönelik bir varl›kt›. Bölgemizde uygulanan, önerilen bütün planlar, esas itibariyle Siyonizm içindir. Siyonizm’e karfl› hem düflünsel hem siyasal mücadele, dünyan›n her yerinde bulunan özgürlükçülerin sorunudur. Siyonist hareket gerici, faflist, sömürgeci, iflgalci bir harekettir. Siyonizm’in ilk kongresinde al›nan karar, Filistin’i iflgali etmek ve bu a, bir ‹srail devleti kurmakt›. Bu karar,

37


sömürgeci Avrupal›lar›n karar›yla birleflti. Avrupal›lar da bütün güçleriyle bu hareketi destekleyerek karar›n hayat bulmas›n› sa¤lam›flt›r.

S A Y I 10

Bu dünya, Filistin topraklar›nda nas›l kuruldu? Nazilerin yakt›¤› ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra, ikinci Siyonist hareket, Nazi hareketlerinden faydalanarak Jenosit uygulamaya yönelmifltir. Filistin’e sürgün bafllam›flt›r. Filistin halk›, Almanya Nazilerinden kaçanlar› büyük bir coflkuyla ekmek-tuz gibi karfl›lad›. Sonradan anlafl›ld› ki, burada amaç farkl›yd›. Bu Yahudi göçün arkas›nda, Siyonist hareketlerin varl›¤› anlafl›ld›¤› an çat›flma bafllad›. ‹ngiliz emperyalistleri taraf›ndan, Filistin’deki Yahudilere bir vatan sözü verilmiflti. ‹srail terörle kuruldu. Dünyada halks›z olarak kurulan tek devlettir. Halk› sonradan tafl›d›lar. Çetelerden kurulan ve d›flar›dan Yahudileri getirerek kurulan bir devlettir. Biz biliriz ki bir ülkede meclisler, parlamentolar oluflur. Ama ‹srail önce ordusunu oluflturdu. Siyonist olan böyle bir toplum, ›rkç› bir toplumdur. Ayr›l›kç›l›k, bütün ülkelerden ›rkç› anlay›fllarla gerçeklefltirildi. Uluslararas› anlaflmada, ‹srail’in Birleflmifl Milletler’e üyeli¤inin kabul edilmesinde flart, Filistinlilerin dönüflüydü. Ama Filistinliler göçmen olarak kal›rken, ‹srail’in üyeli¤i devam etmifltir. Filistin’in flehir ve köylerinde inan›lmaz katliamlar yaflanm›flt›r. ‹srail bütün Arap ülkelerine dönük, inan›lmaz sald›r›larda bulunmufltur. Alt› gün içerisinde geri kalanlar› bile iflgal etti. Bu iflgalden sonra, Filistin halk› kendi davas›n› savunmaya bafllad›. ‹lk olarak Ürdün’de bafllad›. Arap ülkelerinin bütünü, Filistin davas›na evet demifltir. Arap ülkeleri asl›nda perde arkas›nda ‹srail ve ABD ile ittifak yapm›fllard›r, Filistin devrimini de kendilerine benzetmek için.

Biz Marksizm’i, s›n›f mücadelesini, mücadeleyi burjuva yönetiminden çekip almak için ö¤rendik. Burjuvazi devrimci rol oynam›flt›r. Ama hiçbir zaman devrimi ileriye götüremez, götürmemifltir de. Tahlillerimizde her

“Siyonist hareket dünyaca uygulan›yorsa, bizim de evrensel olan mücadelemiz var…”

38

Alternatif bir güç do¤du. Bu güç FHKC (Flitsin Halk› Kurtulufl Cephesi). FHKC olarak Marksizm’i, Leninizm’i savunarak ç›kt›k. Birçok Arap ülkeleri ve partileri taraf›ndan hücuma u¤rad›k. Fetih örgütlenmesi, Allahs›z oldu¤umuzun çal›flmas›n› yapt›lar. Biz ‹slam toplumunda yafl›yoruz. Tabiî ki biz kendi konumumuzu savunduk. Onlar›n propagandalar›na uymad›k. Biz s›n›fsal olarak Marksizm’in gereklili¤i üzerinden çal›flmalar›m›z› yapt›k. Kad›nlar›n, ezilenlerin yan›nda olarak davam›z› sürdürüyoruz. Çünkü bizler ezilenleriz.

fley gerçekleflti. Burjuvazi, ‹srail yönetimiyle ittifak yaparak Filistin halk›n›n talep ve mücadelesini satm›flt›r. Evet, kiminle ittifak yapt›; Filistin halk›n›n evlatlar›n›n kemiklerini k›ranlarla ittifak yapt›. Evet, Yaser Arafat yapt› ve biz bunun karfl›s›ndayd›k. Biz dünya ulusal kurtulufl hareketinin bir parças›y›z. Biz mücadelemizi lokal bir mücadele olarak görmüyoruz. Siyonist hareket dünyaca uygulan›yorsa, bizimde evrensel olan mücadelemiz vard›r. Çocuklar›m›z bir intifada yaratt›. Filistin kad›n› 1987’de yeni bir ayaklanma yaratt›. Kad›n, genç, tümü Filistin’de bir ayaklanma yaratt›lar. Ellerinde nükleer bu-


Ayn› cephede yer alan, düflmana karfl› de¤ildir. Ciddi bir bölünmeyle karfl› karfl›ya kald›k. ‹kiye bölündü ve bu ‹srail’in istedi¤i bir fleydi. Kim ki bu bölünmenin ortadan kalkmas›na ve Filistin’in bölünmesine karfl› durmuyorsa bu ‹srail’e destektir. Ulusal bir Filistin için ça¤r› yap›yoruz. Bizim halk›m›z›n temel ç›kar›, birli¤i-

S A Y I 10

mizdendir. Birli¤imiz gücümüzün temelidir. Hamas ile Fetih aras›ndaki bölünme iktidar içindir ki, bu iktidar iflgal alt›nda bir iktidard›r. Gazze, Bat› fieria iflgal alt›nda. Peki bu bölünme kimin ç›kar›na? Bizler cephe olarak demokratik yollarla bu görevimize sahip ç›k›yoruz/ç›kaca¤›z. Özellikle kad›nlara karfl› farkl› kararlar›n ç›kart›lmas›na karfl› ç›kaca¤›z. Gazze’de ç›kart›lan kanunda, kad›n avukatlar›n mahkemeye türbanla girilmesini flart kofluyor. Biz bu kanuna karfl› ç›kt›k ve afl›yoruz. Tutuklamalara karfl› ç›kt›k, Hamas ve Gazze aras›ndaki, Bat› fieria’daki tutuklamalara karfl› durduk. Filistin halk›, hayali bu iki iktidar›n oluflmas› için flehit vermedi. Ve bunlara ihtiyac›m›z yok. Ne flekilde olursa olsun, böyle bir zulmü kabul etmeyece¤iz. Bütün güçlerimizi, vatan›m›z› yok eden ‹srail Siyonizm’ine karfl› mücadele için örgütleyece¤iz. Kimileri ‹srail ve Amerika aras›nda stratejik anlaflmalarda s›k›nt› oldu¤unu sand›. Obama ile beklenen yeni Mesih görüntüsü verildi. Obama konuflurken Kuran’› kullanm›flt›r. Teslim olan Arap ülkelerini cezp etti. Di¤er Arap ülkelerinin de kafas›n› kar›flt›rd›. Bu adam bir fley yapacak diye. Ama göründü ki öyle de¤il. ABD’nin yan›nda olanlar yan›ld›lar. Düflman›n bir günde dost olaca¤›n› düflünmek hayaldir. ABD, Irak ve Filistin’i vurdu. Türkiye’ye girdi, flirketleriyle, iflbirlunduranlara karfl›, çocuklar›m›z tafllarla savaflt›lar. ‹s-

likçileriyle... Emperyalizm ve iflbirlikçileriyle mücadele

rail tanklar›n› nas›l kovalad›klar› görülmüfltür. Arap ül-

ediyoruz. Filistin halk›yla dayan›flma eylemleri yap›n.

kelerindeki mezarlar Filistin flehitleriyle dolu. Halen fle-

Daha fazla ölüm ve tutuklu istemiyoruz. Biz zafer isti-

hit vermeye devam ediyoruz. Sab›rl› bir halk, mücade-

yoruz. Onlar›n mallar›n› boykot edin.

le etti¤ini bilen, kazanan bir halk. Düflmanlar›m›z›n yan›nda olan, inan›lmaz kötü bir yönetimle ve halen ‹srail’le uzlaflma sa¤lama çabas›nda olanlarla durum daha

“Özgürlükçü bir kad›n savaflç›y›m!”

da kötüleflti. Yap›lan seçimler sonras›nda Hamas bafla

Özgürlükçü bir kad›n savaflç›y›m. Bir kad›n olarak fleref

geldi. Biz halk›m›z›n sundu¤u alternatife sahip ç›k›yo-

ve onur duyarak, yeryüzünde ezilenler ve iflkence gö-

ruz. Düflman›m›za karfl› ideolojik olarak anlafl›yoruz.

renler olarak mücadele ediyoruz. Ülkemiz d›fl›nda mül-

Hamas, dinci bir örgüt. ‹deolojinin kendisi temel çelifl-

teciyim. Ama hala kad›nlar olarak hayat› biz veriyoruz.

ki de¤ildir. Temel çeliflki düflmana karfl› çeliflkidir. ‹ç

Ancak bu hayat›, erkeklerden hariç vermiyoruz. Hayat›

çat›flmalar silahla sürdürülemez. Hamas’la karfl› karfl›-

ruhumuzla, kan›m›zla savunmaya devam edece¤iz.

ya kald›k. Bizi tehdit olarak gördü. Biz kan birli¤inden

Karn›m›zda çocuklar›m›z› dokuz ay tafl›d›k. Mücadele-

yanay›z. Filistin tarihinde çok ayr›l›klar›m›z olmufltur.

mizi ulusal düzeyde, s›n›fsal düzeyde, sosyal mücadele

Ortaklaflt›¤›m›z temel ilke silah›m›z›n düflmana karfl› ol-

vererek sürdürüyoruz. Üç alanda mücadele veriyoruz.

mas›d›r.

Dolay›s›yla kad›nl›¤›m›zdan gurur duyuyoruz.”

39


S A Y I 10

Dersim’de Kadın Sorunu bölgenin özgün sorunlarıyla birleşerek derinleşmeye devam ediyor Kad›nlar dünyan›n yar›s›n› oluflturuyor, kad›n bir çiçektir, asla incitilmemesi gerekir. Kad›n narindir, kad›n uysald›r, kad›n zariftir, kad›n duygusald›r, kad›n annedir, kad›n efltir, Her baflar›l› erke¤in arkas›nda bir kad›n vard›r. Kad›n›n s›rt›ndan sopay›, karn›ndan s›pay› eksik etmeyeceksin. Kad›n eksik etektir. Evi çekip çeviren de, evi y›kan da kad›nd›r! Kad›n milleti fleytand›r. Kad›n sorunu tehlikelidir. Ya kad›nlar iktidara geçerse ne olur erkeklerin hali. Kad›nlara yönelik yerleflmifl, kan›ksanm›fl erkek egemen anlay›fl›n ürünü olan, toplumun genelinde kad›n de¤ince s›kl›kla kullan›lan cümleler bunlar… Kad›nlar›n karfl›laflt›¤› sorunlar ve kad›nlara bak›fl aç›s› nereye gidersek gidelim ortaklafl›yor ve birbirine benziyor. Kad›nlar›n görece olarak daha özgür olduklar›na ve erkeklerle eflit olduklar›na inan›lan Dersim’de de san›lan›n aksine kad›n sorunu, bölgenin özgün sorunlar› ile birleflerek derinleflmeye devam ediyor.

40

Dersim’de egemen s›n›flara karfl› uzun y›llard›r yürütülen mücadeleler ve yaflan›lan bask›lar, ac›lar sonucu güçlü bir yaflam deneyiminin, bu deneyimin ürünü olan bir olgunlu¤un kendini ad›m bafl› hissettirdi¤ini söyle-

mek gerekir. Kad›n olmadan devrim olmaz, devrim olmadan kad›n kurtulmaz fliar›n› ilk alanlarda hayk›ran kesimdir ayn› zamanda. Ancak tüm bu deneyime karfl›n, kad›n sorunu di¤er bölgelerdeki gibi çok derin bir sanc› olmaya ve her geçen gün artmaya devam ediyor. ‹flte bu sorunlar› Dersim’de yaflayan kad›nlar›n bizzat kendi a¤›zlar›ndan dinleyerek kad›nlar›n neler yaflad›¤›n›, sorunlar›n› nas›l tarif etti¤ini, sorunlara karfl› somut çözüm önerilerinin ne oldu¤unu ö¤renmek için yaflam›n farkl› alanlar›nda bulunan kad›nlarla öne ç›kan konu bafll›klar› üzerinden sohbetler gerçeklefltirdik.

Kay›t d›fl› çal›flan kad›nlar›n yaflam koflullar› ve haklar› “Ben y›llard›r Dersim’de yaflamaktay›m. Dersim’de birçok sorun var. Her fleyden önce ifl alan› yok. Kar›n toklu¤una çal›flmaya bile raz›y›z yani. fiu anda bir lokantada gözlemci olarak çal›fl›yorum. Ortalama 12-14 saat aras› çal›fl›yorum. Ald›¤›m maafl verdi¤im eme¤i karfl›lam›yor. Hiç bir sa¤l›k güvencem yok. Dört tane çocu¤um var ve her birisinin ayr›, ayr› sorunlar› var. Dersim’de yozlaflma alm›fl bafl›n› gidiyor. ‹flyerine geliyoruz ama akl›m›z çocuklar›m›zda. Akflam eve


gidiyoruz, kocalar›m›z›n bize reva gördü¤ü yaflamla karfl›lafl›yoruz. Ya dayak yiyoruz ya da sözlü fliddet ile karfl›lafl›yoruz bilmiyorum ki nas›l anlatay›m. Kad›n dedi¤in sürekli ac›m› çeker, mutsuz mu olur, dayak m› yer, fliddet mi görür, yaflam›m›z bunlardan ibaret, kader mi yoksa zihniyet mi bilemiyorum.”

miz ezilmiyor muyuz? O zaman devrimci yeniliklerle birlikte, kad›n›, erke¤i el ele vererek birlikte de¤ifltirece¤iz bu düzenin çark›n›.”

Dersimde birahaneler sorunu

S A Y I 10

bir sistem sorunudur. Dersimde herkes devrimci, benim patronum da devrimci! “Dersim çok küçük bir yer. Herkes burada birbirini tan›yor. Herkes akraba, efl, dost. Burada herkes mutlaka bir partiye ya da kuruma mensup. Çal›flt›¤›m iflyerinde bafl aflç›l›k yap›yorum. ve befl y›ld›r bu ifl yerinde çal›fl›yorum, karfl›laflmad›¤›m sorun veya bask› kalmad› diyebilirim. Ama hiçbir fleyin karfl›s›nda y›lmad›m ve y›lmayaca¤›m. Kad›n›n üstünlü¤ü ve iktidar› erkekleri hep rahats›z etmifltir. Bir kad›ndan do¤ru bir fley duymak her zaman erke¤in zoruna gitmifltir, çünkü sistem erke¤i baflkomutan olarak belirlemifl kad›nlar›n bafl›na. ‹flyerin de de, evde de yani her yerde en do¤ru sözü de, en son sözü de erkek söylemifltir bu toplumda. O yüzden her yerde eziliyorsunuz. ‹radeniz çi¤neniyor. Çünkü erkekler kad›nlardan emir almazlar, ya da kad›n›n oradaki iradesini hiçe saymak için söyleneni emir olarak alg›lar.”

Asl›nda bizim sorunumuz erkeklerle de¤il. Onu yaratan zihniyetle! “Erkek ile kad›n birlikte eziliyor, yani fiziksel olarak. Ama toplumsal olarak sorgularsak elbette ki kad›n daha fazla eziliyor. Meselenin as›l özü sistem sorunudur. Erke¤i kendisine kölelefltiren, kad›n› da erke¤e, dolay›s›yla kendisine kölelefltiren bir sistem var yani. Asl›nda sistem bu toplumu daha iyi denetlemek için büyük karakollar›n yan›nda bir de küçük karakollar yaratt› ve bu karakollarda da efllerimizi, babalar›m›z›, erkek çocuklar›m›z›, denetim arac› olarak kulland›. Biz kad›nlar ne yapt›k? Birçok fleyin fark›nda oldu¤umuz halde bir araya gelip mücadele etmedik. Eme¤imize, kimli¤imize, bedenimize sahip ç›kmad›k, yani örgütlenmedik, bilinçlenmedik, toplumda birey olamad›k. Ezildikçe ezildik, sömürüldükçe sömürüldük. Hem evimizdeki erkekler ezdiler, dövdüler, hem de, çal›flt›¤›m›z iflyerinde patronlar›m›z. Oysa ki hepimiz sistemin birer ma¤durlar›y›z. Bu düzen de¤iflecekse yine biz de¤ifltirece¤iz. Ama bir taraftan devrimci, di¤er taraftan ezen de¤il, zaten hepi-

“Ben altm›fl yafl›nday›m ve bugüne kadar hep Dersim’de yaflad›m. Önceleri birlik beraberlik ve dayan›flma vard›. Devrimcilerin büyük bir etkisi vard› toplumun üzerinde. Kad›nlar ve erkekler birlikte mücadele ediyorlard›. Bu halk onurlu yaflas›n diye. Ama flimdi çok fley de¤iflti yaflam›m›zda. Ne inkar edeyim, eski yaflam›m›z› aray›p duruyoruz. Bizim ilimizde fuhufl yoktu, h›rs›zl›k yoktu, birahaneler yoktu, madde kullanan yoktu, flimdi ne ararsan o var. Akflam olunca bir çok erkek birahaneye gidiyor. Birahane ç›k›fl›nda her gün kavgalar oluyor. Birahanede çal›flan kad›nlar yüzünden kendi yuvalar›n› da¤›t›yorlar, çocuklar› yoksulluk içinde büyüyor ama onlar götürüp eme¤ini birahanelere yat›r›m yap›yorlar. Yine ne oluyorsa kad›nlara oluyor. Evde çocuk aç kal›yor, kad›n yafl›yor bu durumun yaratt›¤› sorunu. Efline bir fley sorunca ya dayak yiyor ya da birahanede çal›flan kad›nlar yüzünden yuvalar› da¤›l›yor. O kadar çok var ki bu sorunu yaflayan. Ama herkes birbirinden sakl›yor sorununu. Oysaki bu saklanacak bir sorun de¤il, bugün komfluma olan yar›n banad›r. Bu konuda sadece o birahanelerde çal›flan kad›nlar suçlu de¤il..Bu sistem sorumludur. Yoz kültürü dayat›yor insanlara. Önce kölelefltiriyor, sonra da muhtaç ediyor, ondan sonra da yozlaflt›r›yor. Biz kad›nlar›n bir araya gelmesi laz›m, flu birahaneler meselesine dair özellikle çözüm bulmal›y›z. Ya birahaneleri kapat›r›z ya da her akflam biz kocalar›m›zdan önce gider otururuz.”

Madde ba¤›ml›l›¤› her geçen gün daha fazla yayg›nlaflt›r›l›yor. “Daha dün Sanat Soka¤›’nda üç tane madde ba¤›ml›s› genç vard›. Ama bugün binleri aflm›fl durumda. Dün ne olacak üç kiflidir dedik, bugün ise karanl›k bast›m› sanat soka¤› korku soka¤› olmufl. Toplum bir bütündür, kad›n›yla erke¤iyle, genciyle, yafll›s›yla, herkesin bir misyonu bir rolü var bu toplum-

41


S A Y I 10

da. Erkek yarat›c›, kad›n ise pasif ve güçsüz. Erkek güçlü, kad›n ise zay›f ama nedense her fleyin en a¤›r yükünü kad›n yaflamaktad›r. Birahaneler sorununda kad›n psikolojik fliddete, ekonomik fliddete ve fiziksel fliddete maruz kal›yor. Erkek ya evi terk edip baflka bir kad›n›n peflinden gidiyor ve arkas›nda b›rakt›¤› bütün sorunlarla kad›n yüz yüze kal›yor ya da bütün bu bask›lara dayanamayan kad›n evi terk edip gidiyor ve geri döndü¤ünde s›¤›nacak bir yuva bulam›yor. Hemen, hemen her kad›n çocuklar› ve efli aras›nda duvar görevi yapm›flt›r. Çocuklara gelen her türlü olumsuzlu¤un bedelini kad›n ödemektedir. Çocuklar› madde

kullan›yorsa bunun sorumlusu kad›nd›r. ‹fl bulup çal›flm›yorsa bunun sorumlusu kad›nd›r. Düzenli bir yaflam› yoksa bunun sorumlusu kad›nd›r, yaflamda yanl›fl tercihler yapm›flsa bunun sorumlusu kad›nd›r. Yani sistem de¤il, erkek egemen zihniyet de¤il, kad›nd›r. Çünkü her fleyin bafl›n› kad›n çekiyor. Çocuklar› do¤uran, onlara sahip ç›kmayan kad›nd›r, evi çekip çevirmesi gereken yine kad›nd›r.Ya da yuvay› difli kufl yapt›¤› için. Elbet teki bedelini de kad›n ödeyecektir!”

Peki bütün bunlara ra¤men Dersim kad›n› özgür müdür?

42

Dersim’de kültürel, sosyal ve ekonomik anlamda, yaflam biçimi aç›s›ndan eski kuflak ile yeni kuflak aras›nda büyük bir çat›flma var. fiimdiki kuflak üretmeye oldukça yabanc›, daha çok burjuvazinin yoz kültüyle büyümekte. Tüketim kültürü, özenti ve çarp›k özgürlük

anlay›fl› hakim. Kendi tarihine, kültürüne ve sosyal yaflama bak›fl aç›s› oldukça farkl›. Genç kuflak aras›nda okuma ve araflt›rma oran› oldukça düflük. Kad›n›n toplumda do¤ru bir birey olmas› yada toplumsal bir kimlik edinmesi noktas›nda oldukça yetersiz bir konumda. Geçmifl yaflam›n izlerini tafl›yan kad›nlar›m›z halen birçok alana özlem duymaktad›rlar. Okuma yazmas› olmad›klar› halde devrimcilerin götürdükleri gazete ve dergilere ilgi göstermektedirler. Kendilerinin yaflad›klar› bu sorunlar›n›n sebebinin sadece erkekler olmad›¤› esasta sistem sorunu oldu¤u bilinci tafl›maktalar. Asl›nda her fleyin fark›ndalar ama tafl›d›klar› derin korku ve kayg›lar, hareket etmelerini engelliyor. Özellikle konu-

flup sorunlar›n› aktar›rken her an birileri yaflad›klar›n› duyar diye çok korkuyorlar. O zaman daha fazla fliddetle karfl›laflacaklar›n› söylüyorlar. Bizler de Dersim’de kad›nlar›n özgür olmad›¤›n› kendi a¤›zlar›ndan aktard›klar› sonucu çok daha aç›k bir biçimde görmeye bafll›yoruz. Zaten geçici ya da göreceli durumlar›n gerçek özgürlük olmad›¤›n› çok iyi biliyoruz. Ve bir kez daha söylemek gerekir ki, Dersim’de kad›na yönelik örtülü fliddetle öncelikle devrimciler, demokratlar, ‘eski’ demokratlar ve sosyalistler yüzleflmelidir. Yüzleflmelidir ki gerçek özgürlük sa¤lanabilsin. Yüzleflmelidir ki kendi devrimci kültürümüzle sistemden köklü kopufl sa¤layabilelim. Yüzleflmelidir ki erkekler de gerçekten özgür olabilsinler. Aksi halde eflit, onurlu ve özgür yaflam bizim için hayal olmaya devam eder.

Dersim Demokratik Kad›n Hareketi


S A Y I 10

H U K U HUKU K

Av. Züleyha GÜLÜM

13 Eylül sabahı kadınlar özgürleşiyor mu? Anayasa ve yasalar ve uygulanma biçimleri iliflkisi bize erkek egemen zihniyetin kökten de¤iflmedi¤i sürece ne yasalar ile ne de anayasada yap›lan de¤ifliklikler ile kad›nlar›n sorunlar›n›n çözülemedi¤ini göstermektedir. Bu sadece kad›nlar aç›s›ndan de¤il tüm temel hak ve özgürlükler ile emekçilerin çal›flma haklar›na kadar tüm haklar aç›s›ndan geçerlidir.

Ülkemizde uzun bir süredir yeni anayasa tart›flmalar› ya-

Konumuz kad›nlarla ilgili düzenleme oldu¤u için kad›n-

p›l›yor. Demokratikleflme aç›l›m adlar› ile sunulan anaya-

larla ilgili yap›lan de¤iflikli¤e bakmak gerekiyor.

sa de¤ifliklikleri gerçekten demokrasi getiriyor mu? Kad›n-

1982 Anayasas›n›n 10.maddesi (kanun önünde eflitlik) flu

lar›n hayatlar› bu anayasa ile gerçekten de¤iflecek mi ya

flekilde düzenlenmiflti:

da de¤ifliklikler kad›nlar lehine olumlu bir ad›m say›labilir mi? Öncelikle bu anayasa de¤iflikliklerinin haz›rlanma biçimi bafltan anti demokratik bir anayasa oldu¤unu gözler önüne sermektedir. Kad›nlara eflitlik getirece¤ini iddia eden anayasal de¤iflikliklerin haz›rlanma sürecinde kad›nlar yoktur. Ne kad›n örgütleri ne de tek tek kad›nlar bu sürece kat›lmam›fl, talepleri sorulmam›fl, bu düzenlemeleri ya-

Madde 10 - Herkes, dil, ›rk, renk, cinsiyet, siyasi düflünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ay›r›m gözetilmeksizin kanun önünde eflittir. 2004

y›l›nda

yap›lan

de¤ifliklik

ile

(Ek

f›kra:

7.5.2004–5170/1 md.) bu madde, “Kad›nlar ve erkekler eflit haklara sahiptir. Devlet, bu eflitli¤in yaflama geçmesini sa¤lamakla yükümlüdür.” fleklini alm›flt›.

pan kurumlar içinde yer almam›fllard›r. Dolay›s› ile önce-

Yeni düzenlemede ise “Bu maksatla al›nacak tedbirler

likle haz›rlanma süreci “ben yapt›m oldu” fleklinde bir

eflitlik ilkesine ayk›r› olarak yorumlanamaz” denmektedir.

anayasa de¤iflikli¤i bafltan anti demokratik bir anayasa-

Bu yeni düzenleme; sadece maddede yap›lan de¤iflikli¤e

n›n iflaretini vermektedir.

bak›ld›¤›nda Türkiye'de kad›na yönelik yasalar› ve bunla-

43


S A Y I 10

r›n pratik uygulamalar›n› görmedi¤imizde kad›nlar lehine olumlu bir de¤ifliklik gibi alg›lanabilmektedir. Ancak, aç›kça pozitif ayr›mc›l›k ve fiili eflitlik düzenlemesinin, devletin eflitli¤i sa¤lama yükümlülü¤ünün nas›l gerçekleflece¤ini dair bir cümlenin de¤ifliklikte yer almamas› uygulamay› iktidar›n inisiyatifine b›rak›yor. Fiili eflitli¤i sa¤lamay›, pozitif ayr›mc›l›k uygulamas›n› anayasal güvenceye ba¤lamayan bir de¤ifliklik bu düzenlemeler yap›lmad›¤›nda kad›nlar›n bu taleplerini anayasal hak olarak talep etmesinin önünde engel oluflturuyor.

44

Anayasa ile tan›mlanan haklar›n kad›nlar›n talepleri do¤rultusunda düzenlendi¤ini varsayal›m. Bu düzenlemeye ba¤l› olarak di¤er ilgili yasalar›n aç›kça ayr›nt›l› anayasada düzenlenen haklar konusunda dar yoruma izin vermeyecek flekilde alt yasal düzenlemelerin yap›lmas› gerekiyor. Ço¤u kez bildi¤imiz gibi anayasa da düzenlenen bir hak yasalar ile ayr›nt›lar› düzenlenir iken kufla çevrilmekte ve dar veya özgürlükleri k›s›tlamak anlam›nda genifl yorum yap›larak anayasal haklar yasalar ile s›n›rland›r›lmaktad›r. Sadece yasalar de¤il yönetmelikler genelgeler ile yasada tan›mlanan haklar›n bile s›n›rland›r›ld›¤›n›

aç›kça görmekteyiz. Tüm bu yasal düzenlemelerin gerçekten kad›nlar lehine oldu¤unu varsaysak bile bu da yetmiyor. Yasalar ile tan›mlanan haklar›n bunlar›n uygulay›c›s› yarg› sisteminin erkek egemen anlay›fltan ar›nd›r›lmas› gerekmektedir. Bu da yetmemektedir asl›nda kad›nlar›n bu tan›mlanan haklardan yararlanabilmesini sa¤layacak toplumsal ekonomik alt yap›n›n haz›rlanm›fl olmas› gerekmektedir. Bir örnek vermek gerekir ise boflanma hakk› yasal bir düzenlemedir. Ancak yasalarda tan›mlanmas› pratikte tek bafl›na bir çözüm getirmemektedir. Öncelikle bu yasadan yararlanmak isteyen kad›n›n bu haklar› kullanabilece¤i ekonomik ve toplumsal koflullar›n›n devlet taraf›ndan sa¤lanm›fl olmas› gerekmektedir. Bofland›¤›nda gidecek yeri geçimini sa¤layacak ekonomik koflullar› olmayan kad›n›n bu yasadan yararlanamayaca¤› aç›kt›r. Kald› ki bu boflanma talebinin hakl› oldu¤una da hakimleri ikna etme zorunlulu¤u da söz konusudur. Yarg› bu talebi ya da di¤er bir de¤iflle boflanma nedenlerini erkek egemen zihniyeti üzerinden hakl› görmez ise yine bu haktan yarar-


Anayasa ya da alt düzenlemelerde sadece kad›nlar için yap›lan düzenlemelere bakmak asl›nda yeterli bir bak›fl aç›s› da de¤ildir. Kad›nlar›n haklar› ayr›lmaz bir biçimde çal›flanlar›n haklar›, temel hak ve özgürlükler ile de direk ba¤lant›l›d›r. Genel olarak örgütlenme haklar›na getirilen s›n›rland›rmalar kad›nlar›n kad›n olmaktan kaynakl› sorunlar›n›n çözümü için örgütlenmesinin önünde engel oluflturmaktad›r. Yada çal›flma yaflam›na dair düzenlemeler yine kad›nlar› sadece kad›n olmalar›ndan kaynakl› sorunlar›n›n çözümüyle ba¤lant›l›d›r. Bu nedenle sadece kad›nlar aç›s›ndan düzenlenen 10. madde de¤il tüm anayasal düzenleme kad›nlar aç›s›ndan de¤erlendirilmelidir.

S A Y I 10

lanman›z mümkün olmayacakt›r. Kad›n cinayetlerinde kad›n›n k›yafetini bile haks›z tahrik nedeni sayan yarg›y› düflündü¤ümüzde yasalar›n nas›l tezahür edebilece¤ini aç›kça görmekteyiz. Yada tecavüze u¤rayan kad›n›n ba¤›rmam›fl, yard›m istememifl olmas›n› sorgulayan bir hâkimin nas›l bir karar verece¤i de aç›kt›r. Bu zihniyeti de¤ifltirme, de¤iflimi sa¤layacak araçlar› uygulamaya koyma görevi yine devletindir. ‹flte burada anayasal bir hak olarak tan›nmas› gereken fiili eflitli¤in sa¤lanmas› tan›m› devreye girer. fiiddete u¤rayan kad›n›n yasal haklar›ndan yararlanabilmesi için tekrar fliddete maruz kalmayaca¤›n›n garantisinin ve koflullar›n›n devlet taraf›ndan sa¤lanmas› gerekmektedir. Oysa yaflanan pratikte kad›n yasal yollara baflvurduktan sonra daha fazla fliddete maruz kalmakta, öldürülmektedir ki bu da devletin bu konudaki yükümlülüklerini yerine getirmemesinden kaynaklanmaktad›r.

ile emekçilerin çal›flma haklar›na kadar tüm haklar aç›s›n-

Anayasa ve yasalar ve uygulanma biçimleri iliflkisi bize erkek egemen zihniyetin kökten de¤iflmedi¤i sürece ne yasalar ile ne de anayasada yap›lan de¤ifliklikler ile kad›nlar›n sorunlar›n›n çözülemedi¤ini göstermektedir. Bu sadece kad›nlar aç›s›ndan de¤il tüm temel hak ve özgürlükler

d›nlar aç›s›ndan düzenlenen 10. madde de¤il tüm anaya-

dan geçerlidir. Kad›n erkek eflitli¤ine inanmad›¤›n› söyle-

yen bir baflbakan›n öncülü¤ünde düzenlenen anayasan›n ve kad›nlar ile ilgili maddesinde eflitli¤in nas›l bir eflitlik olaca¤› bafltan flüpheli hale gelmektedir.

Anayasa ya da alt düzenlemelerde sadece kad›nlar için

yap›lan düzenlemelere bakmak asl›nda yeterli bir bak›fl

aç›s› da de¤ildir. Kad›nlar›n haklar› ayr›lmaz bir biçimde çal›flanlar›n haklar›, temel hak ve özgürlükler ile de direk

ba¤lant›l›d›r. Genel olarak örgütlenme haklar›na getirilen s›n›rland›rmalar kad›nlar›n kad›n olmaktan kaynakl› sorunlar›n›n çözümü için örgütlenmesinin önünde engel oluflturmaktad›r. Yada çal›flma yaflam›na dair düzenlemeler yine kad›nlar› sadece kad›n olmalar›ndan kaynakl› sorunlar›n›n çözümüyle ba¤lant›l›d›r. Bu nedenle sadece kasal düzenleme kad›nlar aç›s›ndan de¤erlendirilmelidir. Bu noktadan bakt›¤›m›zda ise anayasal de¤iflikliklilerin lehe de¤il aleyhe düzenlendi¤i sistemin sömürüsünü daha fazla art›rabilmesinin yollar›n› açt›¤› ortadad›r.

45


ÖYKÜ

S A Y I 10

Kırkıncı Basamak

46

Hatice, liseyi yeni bitirmiflti. Zeki bir k›zd›. Bir yandan

yi görür görmez be¤endi ki be¤enilmeyecek k›z da de-

üniversiteye gidip okumak, öte taraftan da yafl›tlar› gi-

¤ildi. Güzeldi, al›ml›yd› kendine özgü bir edas› vard›.

bi evlenmek, evinde kendi düzenini kurmak, insan gi-

K›z taraf› on bin lira bafll›k paras›nda biraz indirim ya-

bi yaflamak istiyordu. Hofl bunun nedeni evlenme

parak erkek taraf›yla pazarl›kta anlafl›nca Hatice’ ye

merakl›s› olmas› falan de¤ildi. Ailesiyle yaflad›¤› s›k›n-

söz hakk› kalmam›flt›. Ve nas›l oldu¤unu çok da anla-

t› ve sorunlardan bu yolla kurtulaca¤›n› düflünüyor-

madan kendini nikâh masas›nda bulmufltu Hatice.

du. Annesi de babas› da üniversiteye gitmesine kesin-

Hiçbir fley bilmeden korku ve endifleyle dopdolu gir-

likle izin vermiyorlard›. Liseye bile zar zor göndermifl-

di¤i gerdek gecesi müthifl bir can ac›s›yla devam et-

lerdi. Onlar›n gözünde Hatice gelinlik ça¤a çoktan

mifl, iliflkiye girmek istemeyince de kocas›n›n tecavü-

gelmiflti de geçiyordu bile. Evlenmeli ve çoluk çocu¤a

züne maruz kalm›flt›. O gece nas›l büyük bir hatan›n

kar›flmal›yd› art›k. Annesi “münasip bir k›smet bulma

içerisinde oldu¤unu ilk kez bu kadar derinden hisset-

görevini” gönül r›zas›yla üstlenip bitiflikte oturan ve

miflti. Ama kendince art›k çok geç kalm›flt›. Günler

çöpçatanl›k konusunda kimselerin eline su dökeme-

aylar› kovalad›. Kocas› ile aralar›ndaki uçurum her

di¤i komflusu Saadet’ e durumu ç›tlatm›flt›. Komflusu

geçen gün daha da çok ortaya ç›kt›. Ailesi, komflular›

da bofl durmam›fl çoktand›r bafl göz etmeye çal›flt›¤›

sürekli “ erine bir bebek ver” diyerek bask› yap›yorlar-

ye¤eni Yusuf’a olan› biteni anlat›p apar topar eve ça-

d›. “ çocuk, kar› kocay› birbirine ba¤lar, çocuksuz ev

¤›rm›flt›. K›z› annesi fleker isteme bahanesi ile onlara

meyvesiz a¤aç gibidir. Sende meyveni ver art›k koca-

gönderecek kap›y› da ye¤eni açacakt›. Yusuf, Hatice’

n›n eline”. Ancak Hatice kesin kararl›yd›, çocuk iste-


miyordu. Kimseye söylemeden gizlice do¤um kontrol

ray› oldu¤u gibi de¤il eksik söyleyip kocas›na teslim

haplar›ndan kullanmaya bafllam›flt›. Evlilikleri her ge-

ediyordu. ‹lk baflta kocas› kuflkulanm›flt›. O da daha

çen gün daha da kötüye gidiyordu. Efli do¤ru düzgün

öncesi kafas›nda kurdu¤u gibi paray› art›k kriz yüzün-

çal›flm›yor, kazand›¤›n› da içkiye yat›r›yordu. Bu duru-

den eksik verdiklerini zam istemekten korktu¤unu ka-

ma tahammül etmek gün geçtikçe zorlafl›yor ayr›lma

p›n›n önüne konulaca¤›n› söyleyince kocas› susup

fikri neredeyse art›k her an›n› kapl›yordu. Biraz cesa-

oturmufltu. Ama fazla yoktu paras› en fazla birkaç ay

reti olsa ifle gitmek için açt›¤› kap›dan ç›k›p bir daha

götürürdü onu ya sonra!. Zeliha akl›ndan geçenleri

da geri gelmeyecekti. Ama korkuyordu, hem de çok

okumufl gibi konuflmas›na devam etti. “ Ne yapaca-

korkuyordu. Kendini bu korkular›n içerisinde yapayal-

¤›m diye düflünme bizde kalacaks›n. ‹flin de haz›r bir

n›z hissediyordu. Bir gün yine bu düflüncelerin içeri-

avukat tan›d›¤›m›n yan›nda ifle bafllayacaks›n sadece

sinde bo¤uflurken kap›s› çal›nd›. Gelen teyzesinin k›z›

tamam de yeter gerisini hiç düflünme” Hayalini kurdu-

Zeliha’ yd›. ‹çeri buyur etti teyzek›z›n›. K›r›k dökük

¤u özgürlük avucunun içerisindeydi ama yapamad›

birkaç zorunlu sohbetten sonra derin bir sessizlik ol-

cesareti yoktu. Güçsüzdü hem de çok güçsüzdü. Zeli-

du. Zeliha ilk kez geldi¤i bu evde flaflk›nl›¤›n› büyüte-

ha ne dediyse ikna olmad›. Saat ilerlemifl gün karar-

rek etraf›na bak›yordu. Odan›n duvar›nda elle dokun-

maya bafllam›flt›. Gitme zaman› gelmiflti. Kap›dan ç›-

mufl, kocaman bir kurdun bulundu¤u duvar hal›s› var-

karken cebinden bir k⤛t parças› ç›kard›. “bu k⤛tta

d›. Kurt, hal›da, bir da¤›n önünde ulurken resmedil-

numaram yaz›l› sakin kaybetme ne zaman ihtiyac›n

mifl, hemen üzerinde de dolunay, ay›n üzerinde de üç

olursa ya da karar›n› ne zaman verirsen hemen ara.

hilal vard›. Hatice iyice gerilmifl, teyzesinin k›z›na ba-

Araman yeterli gerisini bana b›rak haydi hoflça kal” di-

k›yordu. Çok iyi tan›d›¤› o yüz flaflk›n ve endifleli etra-

yip gitti. Kap›y› çekerken ç›kard›¤› sesten ona k›zd›¤›-

f›nda gördü¤ü her fleyi sindire sindire zihnine kaz›yor-

n› anlam›flt› Hatice.

du. Akl›ndan geçenleri tahmin ediyordu Hatice, kocas› son iki y›ld›r evin her yerini kurt resimleriyle doldurmufltu. Ne yana dönse üç hilalle karfl›lafl›yordu. Hatice Zeliha’ n›n etraf› inceleyen tavr› karfl›s›nda kendini gittikçe küçülen, acizleflen bir varl›k gibi hissediyordu. Bunu fark eden Zeliha’ n›n, ans›z›n kalk›p ona sar›lmas›yla patlam›flt›. A¤l›yordu… Ba¤›ra ba¤›ra, hayk›r›rcas›na a¤l›yordu. ‹çindeki yaralar kan›yor gözlerinden yafllar boflal›yordu. Biraz sonra sakinleflmifl ve konuflmaya bafllam›fllard›. Zeliha olan› biteni dinlerken dayanamay›p Hatice’ nin ailesine, efline okkal› küfürler savuruyordu. En sonunda Hatice’ nin sözleri tükenince laf› ald›. “ aradan geçen onca zamandan sonra bu mahalleye beni getiren fley senin hakk›nda duyduklar›md› Hatice, bunu asla akl›ndan ç›karma ve benim için ne denli önemli oldu¤unu bil. Geçmifli bir

S A Y I 10

Fazla de¤il birkaç hafta sonra efli evine dönüp kocas›n›n söylemi ile gündelik dayaklar›n› yiyip yaflam› tekrardan iflkenceye döndü¤ü anda Zeliha’ n›n verdi¤i k⤛d› ç›kard› saklad›¤› yerden. Zaman› gelmiflti art›k daha fazla dayanamayacakt›. ‹fle giderken arad› kimse açmad› gazetededir diye düflündü. Zeliha gazeteciydi. Sürekli araflt›ran, okuyan oradan oraya kofluflturan bir kad›nd›. Hatta bir keresinde haber toplamak için gitti¤i bir mitingde polis taraf›ndan dövülerek haber içerisinde haber olmufl televizyonlara bile ç›km›flt›. Hatice o an› hiç unutmazd›. Çok tedirgin olmufl ama kocas› yan›nda oldu¤u için hiçbir fley diyememifl sanki tan›m›yormufl gibi davranm›flt›. Kocas› bir dolu küfür savurmufl, “ vurun öldürün” diye ba¤›r›p duruyordu.

kenara b›rakarak geldim. Tek derdim senin flu cehen-

Sonra dönüflte flans›n› tekrar denedi. Bu defa evde

nemden farks›z evlili¤inden kurtulmana destek olmak.

bulmufltu Zeliha’ y›. Buluflmak için gün ve saat belir-

Bak kocan köye gitmifl f›rsat bu f›rsat… Topla eflyan›

lediler. Yar›n ö¤len saat birde Zeliha’ n›n evinde. O

hatta toplama b›rak hepsi bu çürümüfllü¤ün içinde

gece geçmek bilmedi. Sabah ev ifllerini toparlay›p ale-

kals›n. S›rt›na geçir h›rkan› ç›k›p gidelim. Yepyeni bir

lacele ç›k›p solu¤u Zeliha’ da ald›. Zeliha evde yaln›z

yaflam kural›m sana. “ Düflündü bir an nereye gide-

de¤ildi arkadafllar› da vard›. Bir tanesi avukatt›. Di¤e-

cekti? Kimde kalacakt›? Nas›l saklanacakt›? ‹flsiz güç-

ri de gazeteden Mehmet’ ti le Füsun’ du. Hatice baflta

süz ne yapacakt›? Gerçi üç befl kuruflu vard› k›y›da kö-

tedirgin olmufl ama sonras›nda tedirginli¤i müthifl bir

flede. Son alt› ayd›r neredeyse kocas›na yalan söylü-

güvene dönüflmüfltü. Oturup konufltular. ‹ki hafta

yordu. Evlerden ald›¤› paralar› el ifllerinden kalan pa-

sonra Hatice’ nin kocas› iki günlü¤üne eflya tafl›mak

47


S A Y I 10

için flehir d›fl›na gidecekti. O gün evi terk edecekti Ha-

Toparlad› kendini, kap›y› açt› sonra ard›ndan yavaflça

tice. Gerisini de Zeliha ve arkadafllar›na b›rakacakt›.

kapatt›. Alelacele plastik terliklerini aya¤›na geçirip

Art›k rahatt›. ‹ki hafta sonra kurtuluyordu bu evden.

valizini saklad›¤› yerden ç›kard›¤› gibi kendini d›flar›ya

Gün yaklaflt›kça heyecan› art›yordu. Ama evdeki he-

att›. D›fl kap›y› da kapatt›ktan sonra var gücüyle kofl-

sap çarfl›ya uymad› ve ifl iptal edildi. En sonunda bafl-

maya bafllad›. Kafas›nda her fleyi öncesinden ad›m

ka bir plan yapt›lar, kocas› evdeyken kaçacakt›. Hem

ad›m planlam›flt›. Nereye gidece¤i belliydi. Teyzesinin

de çok fazla de¤il birkaç gün sonra…

k›z›n›n evine… O herkesten baflkayd›. Zaten o olma-

Ve gün geldi…

yi ayarlam›flt›. Kalaca¤› yeri çal›flaca¤› ifli, her fleyi…

Geceydi.

Zeliha polise hiç güvenmiyordu hofl Hatice’ de O’ n

Toparland›. Yavafl yavafl üzerini giyindi… Kocas›na

dan farks›zd›. Kaç defa a¤z› gözü paramparça karako-

bakt›… Lefl gibi içki kokuyordu. Ne çok i¤renirdi asl›n-

la kaç›p s›¤›nm›flt› her defas›nda kocas›na geri teslim

da içki kokusundan… O halde ona dokunmas›ndan

edilmifl ondan önce de bir güzel nas›l iyi kar› olunur

öpmesinden midyesi bulan›rd›. Bu gecede ayn›s›n›

diyerek nasihat çekmifllerdi. Oysa o iyi bir kar› olmak

yapm›flt›… Küp gibi olana dek içmifl, sonra eve arkada-

istemiyordu ki. O çocuklu¤una pranga geçirilen hayal-

fl›n›n s›rt›nda getirilmifl, ac› kahvesi alelacele yap›l›p

lerine kavuflmak istiyordu. Çok güzel elbise dikerdi

verilmifl, biraz kendine geldikten sonrada bir hayvan

çok ünlü bir terzi olmak isterdi olacakt› da olaca¤›m

gibi üzerinde tepinmeye bafllam›flt›. A¤l›yordu… B›rak

dedi geceyi inceden delen bir f›s›lt›yla. Evleri dimdik

bile diyemiyordu. Bafl›na gelecekleri çok iyi bilirdi…

bir yokuflun dibindeydi. Neredeyse koflar ad›m ç›k›-

Böyle gecelerden sonra kaç defa ailesinin a¤z›n› yokla-

yordu yokufltan. Gözleri dolu doluydu tutamad› yafllar

m›flt›. Ama en ufak bir umut yoktu destek nam›na. An-

boflan›verdi yanaklar›ndan. Dudaklar› gül yapra¤› gibi

nesi hemen laf› a¤z›na t›k›verirdi. “Vufl istemiyom ni

k›vr›lm›fl yüzünde dünyan›n en büyük mutlulu¤unun

demek”. “Niye, sen orospusun.” “Kar› k›sm›n›n iste¤i

özgürlü¤ün resmi vard›. ‹lk kez sevinçten a¤l›yordu.

sorulmaz bu senin kar›l›k vazifen… Beyin istedimiydi

Demek ki dedi içinden bu dünyada mutluluktan a¤la-

açacan baca¤›n›…” “Tey, içmiflte ne olmufl. Erkek g›s-

makta k›smetimde varm›fl. Sabaha yaklaflt›¤›n› anla-

m› içer içmeyen adama adam denir mi heç. …” Annesi konufltukça iyice kötü oluyordu hem anas›na

48

sayd› asla kaçmaya cüret edemezdi. Teyzek›z› her fle-

tan köpek havlamalar› bafllad› kar›nlar› ac›km›fl dedi içinden o da açt›… ‹nsan gibi yaflamaya, sevmeye ve sevilmeye öyle açt› ki. Keflke teyzek›z›n› zaman›nda

yan›yordu hem de kendisine. Bütün bu düflüncelerin

dinleyip s›rf atalar› istedi diye bu adamla evlenmesey-

a¤›rl›¤›yla kap›ya do¤ru yürümeye bafllad›. ‹yi ki dedi

di. Çok ›srar etmiflti teyzek›z› ama sözü kar etmemiflti.

iyi ki dolunay… Ay›n ›fl›¤› iki gözlü evin içini doldur-

Aradan geçen üç y›l›n sonunda onun elinden s›ms›k›

mufl geceyi maviyle bölmüfltü. Bu mavili¤in içinde bir-

tutup destek olanda yine oydu ve bir kez dahi yapt›¤›

den duvardaki dolunayl› kurttun ifllendi¤i hal›yla kar-

yanl›fl› yüzüne vurmam›fl aksine her fleyin düzelece¤i-

fl›laflt›. ‹çi ürperdi birden… Üç y›ld›r esiri oldu¤u ada-

ne inand›r›p yüreklendirmiflti. Bu özgür olarak geçire-

ma yazd›¤›, özgürlü¤ünü ilan etti¤i mektubunu masa-

ce¤i ilk sabaht›. Yar›nda özgürdü ondan sonraki gün-

n›n üzerine koydu. Kap›n›n kolunu tuttu tam açacak-

de daha sonrakinde de... Teyzek›z›yla ayn› evde kala-

ken kocas›n›n yata¤›n içerisinde dönerek say›klad›¤›n›

caklard›. Sülale onunla görüflmedi¤i için rahatlard›.

duydu. Yüre¤i küt küt at›yordu. Ya uyan›rsa diye ge-

Evlenmeden bir adamla birlikte yaflad›¤› için kimse

çirdi içinden biran dona kald› kalbi kulaklar›ndan d›-

Zeliha’ y› aray›p sormazd›. Arkas›ndan sürekli ayn›

flar› f›rlayacakt›. Bir an vazgeçti. Sonra kendine k›zd› “

hakaretler dönüp dururdu. “ Orospu iflte gitti adam›n

çok korkaks›n Hatice biraz cesaretli ol. Zaten bütün

dostu oldu.” “ Metres tutturmufl kendini, kapatma ne

bunlar korkakl›¤›n yüzünden bafl›na gelmedi mi” Öz-

olacak.” Zeliha bunlar›n hiç birine kulak asmazd›. “

gürlü¤ü düflündü. ‹stedi¤i zaman uyan›p istedi¤i za-

Ben derdi kendi do¤rular›mla yaflay›p kendi hatala-

man uyumay›, gezmeyi dolaflmay›… Ya¤murda par-

r›mla olgunlafl›yorum. Ama ya bana orospu diyen ka-

mak aralar›ndan çamurlar›n f›flk›r›rken s›rt›na k›yafeti

d›nlar… Onlar kimin hayatlar›n› yafl›yorlar? Bazen

yap›flana kadar ya¤murda kalmay›… Kazand›¤› para-

analar›n›n ço¤u zaman babalar›n›n, kardefllerinin, ko-

s›n› sadece ve sadece kendisinin harcad›¤›n›…

calar›n›n... Onlara k›zam›yorum çünkü fark›nda bile


de¤iller asl›nda flu an hiç den farks›z olduklar›n›... Bir-

” kalk Hatice yapabilirsin hadi kofl”… Zeliha bir yan-

den Zeliha’ s›zl›¤› düflündü içi ürperdi. Sonra toplad›

dan ba¤›r›p bir yandan merdivenden afla¤› iniyordu

kendini daha önünde ç›kmas› gereken k›rkmerdiven

bunu görünce birden kendine geldi. Merdivenleri ko-

vard›. Neyse dedi hadi h›zlan art›k yorulman›n zama-

flar ad›m ç›kmaya bafllad› valizini s›k› s›k› tutmufltu.

n› de¤il hem söz vermiflti Zeliha’ ya bu sabah yeni ev-

Arkas›ndan silah sesi duydu. Kurflun kula¤›n›n kena-

lerinde yapacaklard› kahvalt›y›. Zeliha’ ya demiflti “ne

r›ndan geçti v›nlayarak, sendeledi. Zeliha’ n›n kolunu

piflirim sana” “ yumurtal› ekmek” demiflti “yan›nda da

kavrad›¤›n› hissetti. Zeliha’ n›n ard›ndan neredeyse

biraz peynir olsun baflkada bir fley istemem”. Evi Zeli-

sürüklenerek merdivenden ç›k›yordu. Zeliha k›z›yordu

ha’ n›n ›srar›ndan de¤ifltirmifllerdi. Kimse bilmez zaten

“silah› oldu¤unu nas›l söylemezsin”. Hatice cevap ve-

ama yinede tedbir amaçl› evi de¤ifltirmeli diyip dur-

remiyordu. Nas›l düflünememiflti, akl›na bile gelme-

mufltu o da tamam demiflti. Bir gün içerisinde evi te-

miflti iflin bu noktaya varaca¤›. Mahalleli silah sesle-

mizleyip yerlefltirmifllerdi. Günün sonunda da çal›fl-

rinden aya¤a kalkm›fl ama korkudan d›flar› ç›kam›yor-

madan gelir gibi elinde Zeliha’ n›n verdi¤i parayla evin

du. Zeliha Hatice’ nin elindeki valizi tuttu¤u gibi f›rlat-

yolunu tutmufltu. Bir fley fark edilecek diye ödleri ko-

t› adam›n üstüne do¤ru. Valiz merdivenin ilk basama-

puyor o yüzden en ufak detaya bile dikkat ediyorlard›.

¤›na düfltü. Adam valize tak›l›p yuvarland›. Aya¤a

Zeliha merdivenin sonunda onu bekleyecekti saat tam

kalkt› iyice gözü dönmüfltü. Zeliha tekrardan Hatice’

dörtte. Giderken yumurta almay› unutmay›z inflallah

nin elini s›k›ca kavrad›, ba¤›rd› “ kofl Hatice f›rsat bu

diye geçirdi içinden. Merdivenin oldu¤u yere gelmiflti.

f›rsat”. Zeliha bir yandan arkadafllar› gelmek istedi¤in-

‹lk basama¤a att› ad›m›n› iflte dedi art›k özgürüm. Her

de onlar› engelledi¤i için kendine, öte taraftan silahtan

gün bu hayali kurmufltu. Her basamakta özgürlü¤üne

hiç bahsetmedi¤i içinde Hatice’ ye k›z›yordu içinden.

bir ad›m daha yaklaflmak ve k›rk›nc› basamaktan son-

O’ da hiç sormam›flt›. Hâlbuki eve gelip resimleri gör-

rada art›k hür olmak… Merdivenleri h›zl›ca ç›k›yordu.

dü¤ünde tahmin etmeliydi. Son basama¤a geldiklerin-

Birden nefesi kesildi dik yokuflun üstüne ayn› diklikteki bu merdiven gerçekten çekilmiyordu. Durdu solukland›. Elindeki valiz gittikçe a¤›rlaflm›flt›. Yere b›rakt›… Biraz kendine gelince son kez durup geçmifline bakmak istedi. Her yer karanl›kt› tek bir evde bile ›fl›k yoktu. Kendi hapishanesine gözü kayd›. Hiç ›fl›k yoktu tahmin etti¤i gibi kocas› fark etmemiflti bile. ‹çi iyice rahatlad›. Bafl›n› kald›r›p dolunaya bakt›. Uzansa

S A Y I 10

de bir silah sesi daha duydu Zeliha’n›n s›ms›k› tuttu¤u elinin gevfledi¤ini hissetti. Eline bir s›cakl›k gelmiflti Hatice’ nin. Zeliha s›rt›ndan vurulmufltu. K›rk›nc› basama¤a y›¤›l›p kald›. Hatice neye u¤rad›¤›n› flafl›rm›flt›. Zeliha’ n›n bafl›n› dizerine koymufl a¤l›yordu. Siren sesleri sabah›n ilk ›fl›klar›na kar›flm›flt›. Zeliha ölmüfltü orac›kta.

tutuverecekti sanki. Tam arkas›n› dönüp gidecekken

Ambulans sesleri siren seslerine kar›flt›. Hatice tafl ke-

evlerinin ›fl›¤›n›n yand›¤›n› fark etti. Apar topar valizi

silmiflti. A¤lam›yordu, konuflmuyordu, duymuyordu…

ald›¤› gibi basamaklar› ç›kmaya bafllad›. Kocas›n›n

Tüm duyular› hissizleflmifl, sanki yok olmufltu. Bir po-

onu ça¤›ran sesini duyuyordu. “Hatice nerdesin oros-

lisin ona yaklaflt›¤›n› ve bir fleyler söyledi¤ini fark etti.

pu gecenin bu saatinde.” “ Ulan seni bir bulursam

Konuflmalar u¤ultuya dönmüfl, görüntüler a¤›rlaflm›fl-

eflek sudan gelinceye kadar dövece¤im.” Daha bir dü-

t›. Polisin ne dedi¤ini anlamad›, zaten çokta önemli

zine Küfür edip duruyordu. Kap›n›n aç›ld›¤›n› duydu

de¤ildi. Biraz sonra gazeteciler de gelmiflti. Surat›nda

sanki aralar›nda yokufl yokmufl gibiydi. Aradaki me-

flafllar patl›yordu, o ise sadece Zeliha’ ya bak›yordu.

safe bir anda k›salm›fl kendini kap›n›n efli¤inde koca-

Polisler bir yandan bulunduklar› yerin çevresine sar›

s›n›n nefesini yüzünde hissetti... Dizleri titredi bafl›n›n

bant çekiyor, öte taraftan da çevredeki merakl› gözleri

döndü¤ünü gözlerinin karard›¤›n› hissetti y›¤›l›verdi

olay yerinden uzaklaflt›rmaya çal›fl›yorlard›. O koflufl-

merdivene. Zeliha araban›n içinde bekliyordu onu

turman›n aras›nda bir ses duydu. “ Amirim katili yaka-

duymas›na imkân yoktu. Adam›n sesi gitgide yaklafl›-

lad›k. Adam flu kad›n›n kocas›ym›fl. Evden kaçt›¤› için

yordu. Bir silah sesi duydu geceyi sindirircesine cesa-

vurmufl. Namus meselesi yani amirim.” Amirlerinin

retini törpülercesine. Tamam dedi içinden her fley bit-

yüz ifadesi de¤iflmifl Hatice’ de bunu fark etmiflti. ‹ma-

ti. Tam o anda Zeliha’ y› gördü merdivenin bafl›nda.

l› bir flekil de “ öylemi!” dedi. “ Tamam, sen iflinin ba-

Panikten sesi çatlarcas›na ba¤›r›yordu.” Kalk” diyordu

fl›na dön” diye gönderdi polisi. Hatice’ ye döndü. “ Siz

49


S A Y I 10

50

misiniz kar›s›?”. Evet anlam›nda bafl›n› sallad› Hatice

gâh›n üzerinde bekleyen yumurta ve sütü al›p ç›rpma-

sessizce. “ Madem kaçaks›n›z niye evlenirsiniz? Hadi

ya bafllad›… Tavalar› yoktu henüz niyetlenmifllerdi

sorun oldu aran›zda, devlete s›¤›n… Bu devletin hu-

ama almaya zamanlar› kalmam›flt›. Mutfak dolaplar›-

ku¤u var, polisi var, adaleti var… “ Hatice ilk kez o

n› kar›flt›r›rken eline eskimifl bir tencere geçti… Yu-

anda konufltu “ Hukuk mu? Adalet mi? Can›m› kurtar-

murtal› ekmekleri k›zartmaya koyuldu. Bir yandan da

mak için s›¤›nd›¤›m karakolunuzdan siz eve geri götür-

kahvalt› sofras›n›… ‹ki tabak iki bardak çatal kafl›k…

mediniz mi beni? Bu mu hukuk, bu mu adalet? Sizin

Neredeyse her fley haz›rd›. Oca¤›n üstündeki çay›n t›s-

yapamad›¤›n›z› Zeliha yapt›. O kurtarmaya çal›flt› be-

layan sesini duyunca çaylar› bardaklara usulca dol-

ni bu adamdan. Sizin yüzünüzden vuruldu.” Hatice

durmaya bafllad›. ‹ki taba¤a da yumurtal› ekmekler-

kendini kaybetmifl amirin üzerine sald›rm›flt›. Sürekli “

den koydu birer parça. Peynir yoktu. Paras› kalmam›fl-

Katiller, Zeliha’ y› siz öldürdünüz” diyerek ba¤›r›yor-

t›. A¤z›nda gittikçe büyüyen lokmas›n› yutmaya çal›fl›-

du. Apar topar ambulansa al›p sakinlefltirici yapt›lar.

yordu… Zeliha’ y› düflünüyordu. Yeni yaflam›n› can›

Kendine gelip gözlerini açt›¤›nda hastanedeydi, Meh-

pahas›na kuran kad›n›… Söz verdi kendi kendine ar-

met’ i buldu karfl›s›nda. Olay duyulur duyulmaz Zeli-

t›k iki kiflilik nefes al›p iki hayat› doldururcas›na yafla-

ha’ n›n arkadafllar› gelmifllerdi olay yerine. Hemen Ze-

yacakt›. ‹lk önce üniversiteyi bitirecekti d›flar›dan, ifli

liha’ y› sordu Mehmet’e. Cans›z bedeni otopsi için ad-

zaten haz›rd›. Hatice’ye kalansa ayaklar›n›n üzerine

li t›bba götürülmüfltü. Hatice, topra¤a defnedilene ka-

sapasa¤lam basman›n yollar›n› aramakt›. Biliyordu

dar Zeliha’ y› bir an olsun yaln›z b›rakmam›flt›. Zeliha’

da… Okuyacak, araflt›racak kendini gelifltirecekti. Bü-

n›n arkadafllar› da Hatice’ yi. Ve o gece, gazetelere

rodan getirdikleri Zeliha’ n›n eflyalar›n›n bulundu¤u

üçüncü sayfa haberi olarak geçti.

kolinin a¤z›n› açt› yavaflça. En üstte kal›n bir kitap du-

Olay›n ard›ndan birkaç gün geçmiflti… Sabaht›, ya¤-

ruyordu. Kapa¤›nda eski dönemlere ait flapkal› bir ka-

mur odadaki bofllu¤u sesiyle doldururcas›na gücünü

d›n foto¤raf› vard›. Kitab›n ad›n› okudu yavaflça…

artt›rarak ya¤›yordu… Bütün gece gözünü bile k›rp-

“Aleksandra Kollantai- Birçok hayat yaflad›m…”. Ka-

mam›fl bak›fllar›n› bofllukta bir yere sabitleyerek saat-

pa¤›n› açt›¤›nda, Zeliha’ n›n el yaz›s›yla karfl›laflt›. “

lerce keflkelerle bo¤uflup durmufltu. Öfkeliydi… Ken-

Bu kitab› yeni yaflam›na hofl geldin demek için ald›m.

dine, yaflama, dünyaya herkese her fleye çok öfkeliy-

Sahaflardan ilk bask›s›n› bulana kadar can›m ç›kt›…

di. Kap› çald›…

Birçok hayat yafla Hatice, çünkü sana bahfledilenle

Günlerdir mekân eyledi¤i yata¤›ndan yavaflça kalkt›.

yetinemeyece¤ini hepimize gösterdin. fiunu bil ki sa-

Kap›y› açt› gelen Zeliha’ n›n gazeteden dostlar› Füsun

dece cüretli insanlar dünyay› de¤ifltirme gücüne sa-

ile Mehmet’ di. O geceden beri bir an bile olsa ellerin-

hiptir, iflte bu güç sende var Hatice. Yaln›z kalacak m›-

den geldi¤ince yaln›z b›rakmamaya çal›fl›yorlard›. Her

y›m diye düflünme yeni yaflam›nda, unutma biz hep

defas›nda bin bir bahaneyle kap›y› çal›yor sonrada

sapasa¤lam yan›nda olaca¤›z. Hiçbir zaman yaln›z

içeri davet edilene kadar kap›da Hatice’ yle konuflup

kalmayacaks›n… Zay›f elleriyle kader çark›n› de¤ifltir-

duruyorlard›. Böylelikle hem sezdirmeden Hatice’ ye

me gücüne sahip Hatice’ ye sevgilerle… Zeliha… ”

destek olarak kendini toparlamas›n› h›zland›rmaya

Zeliha O’ na hem özgürlü¤ünü hem tereddütsüz güve-

çal›fl›yorlar hem de gözlerinin önünde olmas›n› sa¤l›-

nebilece¤i dostlar›n› hem de en büyük zenginli¤ini bir

yorlard›. Bu defa Zeliha’ n›n bürodaki eflyalar›n› getir-

duvar› bafltan sona dolduran kitapl›¤›n› b›rakm›flt›.

mifllerdi. Hatice ilk kez hemen içeriye buyur etti. ‹kisi

Cam›n kenar›na gidip d›flar›ya bakt›, ya¤mur dinmifl,

de birbirlerine bakt›lar mutlulukla. Bu Hatice’ nin ya-

günefl bütün gökyüzünü ayd›nl›¤›yla kaplam›flt›. ‹çi

vafl yavafl kendine geldi¤inin en önemli belirtilerinden

ayd›nlanm›flt› Hatice’ nin. Gülümseyerek soka¤› izledi

biriydi. ‹çeri girmediler ifllerinin oldu¤unu ve ö¤leden

bir süre, yaflam ak›p gidiyordu. Çocuklar oyun oyna-

sonra oturmaya geleceklerini söyleyip kap›dan eflyala-

mak için yavafl yavafl evlerinden ç›k›p sokaklar› umut

r› b›rak›p ç›kt›lar.

dolu c›v›lt›lar›yla doldurmaya bafllam›fllard›. Hatice

Hatice mutfa¤a geçti. Çay demli¤ini al›p yakt›¤› oca¤›n

elinde kitab›, çay›n› doldurup cam›n kenar›ndaki san-

üstüne koydu. Art›k haz›r hissediyordu kendini, Zeli-

dalyeye oturdu usulca. Ve içinde zapt edemedi¤i bir

ha’ ya verdi¤i kahvalt› sözünü yerine getirmeye… Tez-

heyecanla ilk sayfay› çevirip okumaya bafllad›…


“KADIN OYUNLARI”

S A Y I 10

KÜNYE

K ü t ü p h a n e d e n . . .

K‹TABIN ADI: KADIN OYUNLARI YAZAR: DARIO FO - FRANCE RAME

oyunlar›n› flöyle bir göz gezdirmek için elinize al›p sayfalar›n› çevirmeye bafllad›¤›n›zda, kelimelerin sizi içine çekti¤ini hissediyorsunuz. Gizlice kaç›r›l›p iflkence gören sanat emekçisi “Tecavüz” , evin içine s›k›flm›fl “Yaln›z Kad›n” , çeliflkilerin içerisinde ki yol aray›fl› ”Eve Dönüyorum” , fabrika iflçilerini anlatan ”Dans Hocas› "Bant Sistemi"” , d›fllanm›fl yaflamlar›n son dura¤› ”Ak›l Hastanesindeki Bir Fahiflenin Monolo¤u”, hapishanelerdeki iflkenceyi anlatan “Yar›n Olacak”, yaflam› ev ve ifl aras›nda s›k›flm›fl kad›n “Uyan›fl”, “Medea”, Alman hapishanelerinde katledilen devrimci gazeteci “Ben, Ulrike, Ba¤›r›yorum...” ,”Alice Harikalar› Olmayan Diyarda”, “Hippi Ana (Uçuk Ana)” ile on bir ayr› yaflam içerisinde s›k›flt›r›lm›fl kad›n monologlar› sizi karfl›l›yor birer birer.

sonuna kadar sürecek olan mücadele yaflaman›n da

Ancak kitab›m›z›n tan›t›m›na geçmeden önce kad›n sorunlar›yla yo¤rulmufl sat›rlar›n bafl emektarlar› Dario Fo ve Franca Rame hakk›nda ön bir bilgi vermenin yerinde olaca¤›n› düflünüyoruz.

cevab› hemen bir y›l sonra kurduklar› ” Halk Tiyatro-

Dario Fo ve France Rame’ nin yollar› 1951 y›l›nda birlikte ilk kez rol ald›klar› “Milano’da Yedi Gün” oyununun provalar›nda kesiflir. Bu karfl›laflma ömürlerinin

k›n gündemini meflgul eden ya da etmesi gerekti¤ine

Kad›n

bafllang›c›n› oluflturur. 1954 y›l›nda evlenirler. Onlar art›k usta birer meslektafl, birbirine afl›k efl, komünist mücadeleye tavizsiz ba¤l› iki yoldafl ve her türlü ac›y›sevinci paylaflan kopmaz dostlard›. Bu yaflam beraberli¤i onlar› tiyatro sahnesini kavga alan›na çevirmeye iter. ‹talyan Komünist Partisi’ nin düflüncelerine yaslanarak “Yeni Sahne” ismini verdikleri tiyatro toplulu¤unu kurarlar. Devrimci sanat›n gücüne inanarak “tiyatro halk için, halk›n aras›nda yap›l›r” anlay›fl›n› benimseyen tiyatro toplulu¤u gerek oynad›klar› oyunlar gerekse de beslendikleri komünist dünya anlay›fl›n›n sokakta yank› bulmas› ile ‹talyan Devletini rahats›z eder. Birinci y›llar› dolmadan sistem taraf›ndan tiyatro sahneleri kapat›l›p topluluklar› da¤›t›l›r. Ama onlar bu faflist uygulamaya en iyi su Toplulu¤u” ile verirler. Gözalt› kay›plar›, faili meçhul cinayetler, ‹talyan ‹flçi Hareketi, fiili Devrimi, Filistin Sorunu, siyasal terör, devlet- mafya iliflkisi gibi halinand›klar› konularda durmadan oyunlar yaz›p sokaklarda sahnelerler. Art›k bu iki iflah olmaz yoldafl›n tek

51


sahneleri vard›r; sokaklar. Fabrikalarda, sokaklarda, varofl kent banliyölerinde, köylerde, hapishane önlerinde yani halk›n bulundu¤u her yerde oynamaya bafllarlar.

S A Y I 10

52

Kad›n Oyunlar› iflte tam da bu tecrübelerin kad›n sorunu cephesinden yans›mas›d›r bir bak›ma. Dario Fo ve özellikle de Franca Rame’nin kad›n oyunlar›na yo¤unlaflt›klar› süreç feminist düflüncenin yükseldi¤i 1977 y›l›na denk gelir. Bu y›llar özellikle ‹talya’ da feminist hareketin h›z kazand›¤› dünya genelinde devrimci hareketin en güçlü oldu¤u süreçtir. Bütün dünyada bu yükseliflin önünü bask›larla kesmeye çal›flan faflist yönetimler ülkemizdeki devrimci, ayd›n, demokrat kesimi nas›l sindirmeye çal›flt›ysa ‹talya’ da devrimciler cephesinden ayn› tarzda sindirme politikalar›n› dur duraks›z hayata geçirdi. Franca Rame ‘ de Dario Fo’ da faflist bask›lara inat tek silahlar› sanatlar› ile mücadele etmeye devam ediyorlard›. Kitab›n içinde yer alan ilk oyun “Tecavüz” böyle bir süreçte kaleme al›n›r. Bu oyun asl›nda Frana Rame’ nin 1970 ‘ li y›llarda komünist dünya görüflüne sahip olmas›ndan kaynakl› sivil polisler taraf›ndan kaç›r›lmas›n›n ard›ndan yaflad›klar›n› oyunlaflt›rmas› ile oluflur. Franca Rame hiç bilmedi¤i bir yere götürülür Orada dört polisin saatlerce süren iflkencesine maruz kal›r. Üç polis taraf›ndan s›rayla tecavüz edilir, sigara söndürülür üzerinde… Tecavüz esnas›nda da Franca Rame’ den zevk vermesi istenir. Bu isteklerini polisler “k›p›rda orospu tat ver bana” sözleri ile s›k s›k tekrarlarlar. Ne trajikomik bir durumdur ki Franca Rame iflkenceci polislerin elinden kurtulur kurtulmaz flikâyet etmek için yine bir karakola “ güven” içerisinde baflvurmak durumunda kal›r. Ön oyun bölümünde yer alan mahkeme ve sorgu sahnesinde ki çarp›c› kesitler bize yaflad›¤›m›z dünya

düzeni içerisinde hangi co¤rafyada olursak olal›m kad›na bak›fl aç›s›n›n ayn› oldu¤unu kan›tlar. “Bayan, tecavüz süresince sadece ac›m› duydunuz yoksa bir çeflit tad ald›n›z m›?” “Hep pasif miydiniz, yoksa bir noktada kat›ld›n›z m›? “ “ Tahrik oldunuz mu? “ “ Island›n›z m›? “ “ A¤lay›p, inlemeniz bir çeflit boflalman›n etkisi olabilir mi?” Bir di¤er k›sa oyun “ Ben, Ulrike, Ba¤›r›yorum” da Alman Hükümeti taraf›ndan hapishane de katledilen devrimci gazeteci Ulrike Meinhof’ un gerçek yaflam›ndan al›nm›flt›r. Tutuklan›p hapishaneye konulan Ulrike bafl-

tan afla¤›ya bembeyaz döflenmifl bir hücrede dört y›l boyunca tutulur. Ayd›nlatmas› bile yapay beyaz ›fl›kt›r.”Konuflsam beyaz konuflucam, kelimelerim beyaz ç›kacak sanki” der içinde bulundu¤u ortam› anlat›rken. Ve flöyle ba¤›r›r Ulrike: “fiimdiden cesedim! Kaç›r›p saklaman›z›, kap›y› avukatlar›ma engellemenizi görür gibiyim... Hay›r, Ulrike Meinhofu göremezsiniz. Evet, kendini ast›. Hay›r, otopsiyi izleyemezsiniz. Hiç kimse. Sadece hükümetimizin bilirkiflisi, o da zaten karar›m› verdi. Meinhof kendini ast›. Ama boynunda bo¤ulma izleri yok... Boynunda hiçbir morarma lekesi yok... Buna karfl›l›k tüm vücudu çürük içinde...” Yaflanm›fl olaylardan beslenen Kad›n Oyunlar› kitab› daha önce kad›n sorununa tiyatro üzerinden bakmam›fl olan tüm okurlar›n ilgisini çekece¤inden eminiz. Dario Fo ve Franca Rame’nin yaflanm›fl olaylardan yola ç›karak haz›rlad›klar› kitab› elinize ald›¤›n›z da ayn› zamanda on bir kad›n›n yaflam›na da tan›kl›k edeceksiniz.


SAYI

10

“SINIR ÖTES‹” Yönetmen: Gregory Nava, Senaryo: Gregory Nava Oyuncular: Jennifer Lopez, Antonio Banderas, Martin Sheen, Kate del Castillo, John Norman, ‹rineo Alvarez Yap›mY›l›: 2006, Filmin Türü: Gerilim, Drama Orijinal ad›: Border Town

film tan›t›m› ABD’de sat›lmak üzere büyük flirketlerin düflük maliyetle mal üretmek için Güney Amerika’n›n az geliflmifl ülkelerinden olan Meksika’da, sadece Juarez’de bin fabrikas› bulunmaktad›r. Bu fabrikalarda her üç saniyede bir televizyon, her yedi saniyede bir bilgisayar üretilir. Yerli halk›n “Maqinadoras” dedi¤i bu fabrikalarda daha ucuz çal›flt›klar› ve daha az güvenceli ve daha uzun süreli ifle boyun e¤mek zorunda kald›klar› için genelde kad›nlar çal›flt›r›lmaktad›r. Kad›nlar›n birço¤u sabah erken ya da gece geç saatlerde ifle gelirken ve giderken sald›r›ya u¤ramaktad›r. Çok yayg›n olan bu sald›r›lara karfl›, flirketler herhangi bir güvenlik önlemi almamaktad›r. S›n›r Ötesi, Amerika’y› etkileyen gerçek bir olaydan uyarlanm›flt›r. Film, Amerikal› olan ve Chicago Herald’da çal›flan h›rsl› ve baflar›l› kad›n gazeteci Lauren Frederick’in (Jennifer Lopez) bafllang›çta editörünü (Martin Sheen) etkilemek ve bir gazetecilik baflar›s›na imza atmak ve kariyerini yükseltmek için Meksika’n›n s›n›r›nda bulunan Juarez’de yaflanan kad›n cinayetleri ve tecavüz olaylar›n› araflt›rma süreciyle bafll›yor. Yüzlerce Meksikal› kad›n, vahflice tecavüze u¤ray›p öldürülmekte ve sanki böylesi bir katliam yaflan›lm›yormufl gibi davran›lmakta, her gün flehrin uza¤›nda izbe yerlerde bulunan ka-

d›n cesetleri sessizce gömülmekte, olaylar›n failleri araflt›r›lmadan yetkililerce özenle üzeri örtülmektedir. Araflt›rmalar›n› derinlefltiren Lauren’›n bu gerçe¤in üzerine gitmekteki ›srar›, bir süre sonra hiç beklemedi¤i tehlikelerle karfl› karfl›ya kalmas›na yol açacakt›r. Bu araflt›rmalar› s›ras›nda yolu tecavüze u¤ray›p öldürülmeye çal›fl›lan 16 yafl›nda, henüz çocuk yafltaki genç bir kad›n ile kesiflen Lauren için yaflananlar› dile getirmek, art›k yerine getirilmesi gereken bir ifl olmaktan ç›kar. Ayn› zamanda Juarez’de kad›nlar›n neler yaflad›¤›n› yazan ve bunu gazetede yay›mlamaya çal›flan Lauren, çok güvendi¤i editörü, gazetesi ve onlar›n gerçek yüzü ile beklemedi¤i bir anda yüzleflmek zorunda kalacakt›r. Bu genç gazeteci kad›n›n yaflam› art›k asla eskisi gibi olmayacakt›r. Juarez’in yerli kad›nlar›, tecavüz edenin ve öldürenin fleytan oldu¤una inanmaktad›r ve onlar›n deyimiyle kad›nlardan biri fleytan›n elinden kurtulmay› baflarm›flt›r. Bu kad›n›n ad› Eva’d›r.Yaflad›¤› dehflet sonras› herkese güvenini yitiren Eva, olaylar gelifltikçe korkan, zay›f ve çaresiz küçük kad›ndan, adalet isteyen ve bu u¤urda her tehlikeyi göze alan cesur bir kad›na dönüflecektir. Lauren’›n ise, onu korumaya ve adaleti sa¤lamaya çal›fl›rken yüzleflti¤i gerçekler, kendi geçmiflinin karanl›¤a itilmifl yönleri, Juarez’deki bu kad›nlarla ‘ortak’ olan

53


taraflar› ile yüzleflmesini sa¤layacak, kendini bulaca¤› bir iç yolculu¤a dönüflecektir. ‹ki kad›n›n bu yolculu¤u onlar›n aras›nda güçlü bir ba¤ kurulmas›na yol açacakt›r.

S A Y I 10

Bu yolculukta, filmde çok ön plana ç›kar›lmasa da, Lauren’›n geçmifli ve kökeni ile birlikte haf›zas›ndan silmeye çal›flt›¤› bir aflk da vard›r. Juarez’li gazeteci Alfonso Diaz (Antonio Banderas), Lauren’a araflt›rmalar›nda yard›mc› olacak, ‘gazetecilik’ kimli¤inin gerçeklerden yana hayata geçirilen bir unsur oldu¤unda, karfl›laflt›¤› tehlikelerin boyutunu etkileyici bir tezatl›kla gösteren bir karakter olarak, Lauren’›n yaflam›n› derinden etkileyecektir. Bu filmde, Lauren’›n kendi geçmifli ve kökeniyle de yüzleflmesine ve Meksikal› olan ve tek amac› gerçekleri a盤a ç›karmak olan bir gazeteciye dönüflmesinin sars›c› öyküsüne de tan›kl›k ederken bulaca¤›z, kendimizi. Bu film, mevcut sömürünün kad›nlar üzerindeki etkisini çok çarp›c› bir biçimde, farkl› birçok boyutuyla gözler önüne sermeyi baflard›¤› gibi emperyalizmin üçüncü dünya ülkelerine yönelik vahfli sömürüsünü, bu ülkelerin hakim s›n›flar›yla gizli anlaflmalar›n› ve iflbirli¤ini, medya ve bas›n sektörünün bu kirli iktidar ve pazar iliflkileri içerisindeki gerçekleri halka sunan bir araç de¤il, egemenlerin ç›kar›na hizmet eden bir silah oldu¤u gerçe¤ini bir kez daha çarp›c› bir flekilde belirgin karakterlerle sembolize ederek gözler önüne seriyor.

54

Chicago Herald’›n editörü ile Meksikal› gazeteci Alfonso Diaz aras›ndaki çarp›c› tezatl›k, Lauren ile editörü aras›nda mevcut olan iliflkinin de¤iflimi, Juarez’deki fabrikalar›n patronlar›ndan birini temsil eden karakter, yüzlerce kad›n›n ölümünü kar h›rs› ile de¤ersiz ve önemsiz k›lan yetkililer, liderler, senatörler gibi film boyunca belirli diyaloglarla ön plana ç›kar›lan sahnelerin birbiri ile iliflkisi, uyumu ve tezatl›¤› ustal›kla harmanlanm›fl, izleyenlerin tabloyu bir bütün olarak görmeleri, sorgulamalar› amac›, bu filmde baflar›l› bir biçimde gerçeklefltirilmifltir. Kad›nlara yönelik cinsel fliddet ve tecavüzün yan›nda emek

sömürüsünü de çok aç›k ve yal›n biçimde anlatan bu filmde görsel aç›dan da ülkenin yoksullu¤unu, iflçilerin çal›flma koflullar›n›, patronlarla olan çeliflkileri a盤a ç›karan çarp›c› kareler ve diyaloglar, film boyunca devam eden heyecan ve gerilim dolu sahneler, sürprizler ve beklenmedik geliflmeler, haf›zalardan silinmeyecek bir tat b›rak›yor. Kad›nlar aç›s›ndan filmin en çarp›c› özeti ve sonucu ise, Eva ile Lauren’›n ne kadar farkl› görünseler de birbirleri ile olan ‘benzerli¤i’dir! Eva ile Lauren’›n temsil etti¤i iki kad›n kimli¤inin görünüflte hiç benzer olmayan, ancak olaylar›n ak›fl› içinde birbirleri ile flafl›rt›c› derecede ayn› oldu¤u gözler önüne serilen sorunlar›, milyonlarca kad›n›n ortak sorunlar›n› ve bu sorunlara karfl› ortak mücadelesinin anlam›n› en yal›n haliyle bizlere hissettirmeyi baflar›yor. Herkese ve özellikle kad›nlara bu filmi mutlaka izlemelerini tavsiye ediyoruz.


Biz Kadınlar 12 Eylül’de Sandığa Gitmiyor

S A Y I 10

Sokağa Çıkıyoruz! Toplumda da, emek dünyas›nda da, siyasette de var›z! Bu yüzden 12 Eylül’de yap›lacak referandumda bizim de söyleyecek sözümüz var! Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an, Dolmabahçe’de kad›nlarla yapt›¤› toplant›da flöyle demiflti: “Anneli¤in siyaseti yoktur, anneli¤in ideolojisi yoktur, anneli¤in sa¤c›l›¤›, solculu¤u yoktur!” Bu sözler, tarih boyunca kad›na yönelik bask›y›, zulmü, ayr›mc›l›¤› gözlerden ›rak tutman›n; ayn› zamanda bu ayr›mc›l›¤› kurumsallaflt›rman›n, kan›ksatman›n yöntemlerinden biri olmufltur. Kad›n› ve haklar›n› yok sayan/görmezden gelen erkek egemen düzenin, bizi kad›n “birey” olarak de¤il, “anne” ya da “efl” olarak gördü¤ünün kan›t› bu sözler. Ve erkek egemen zihniyeti temsil eden bu sözlerle, toplumun yaflam›n› yönlendiren siyaset ve politika kurumlar›ndan kad›n›n elini çekmesi gerekti¤i de vurgulan›yor aç›kça!

Ama hay›r bizi siyasetten de, politikadan da d›fllayamazs›n›z. Bugün restorasyonu yap›lan 12 Eylül Anayasas›n›n öncesinde de, sonras›nda da ne fiili eflitlik ne de pozitif ayr›mc›l›k var! Biz biliyoruz ki; 1982 Anayasas› ve sonras› yap›lan de¤iflikliklerde kad›n-erkek iliflkisi erkek egemen düzenin bak›fl aç›s›d›r. ‹flçi-emekçi kad›nlar›n eme¤inin yok say›lmas›na, eflit ifle eflit ücret gibi temel haklar›n›n gasp edilmesine engel olacak bir yasa dahi yokken, iflçi ve emekçiler için haz›rlanan yasalardaki emek sald›r›s›n›n en çok kad›n› istidam d›fl›, güvencesiz çal›flmaya itece¤i aç›kt›r. Bugün 12 Eylül anayasas›n› savunanlara da, referandumla bu anayasay› de¤ifltireceklerini ilan edenlere de soruyoruz: Kad›nlar›n giderek artan say›larla cinayetlerde katledildi¤i bu topraklarda, yap›lan hangi de-

¤ifliklik kad›n cinayetlerini engelleyecektir? Anayasan›n hitap etti¤i birey de¤il de “çocuk ve engelliler gibi korunmaya muhtaç” edilen kad›n›n, hangi düzenlemeyle katillerinin erkek egemen bak›fl aç›s›yla de¤il do¤rudan cezaland›r›lmas› sa¤lanacakt›r? Devletin yok sayd›¤› Kürt ulusuna yönelik imha ve inkar sald›r›lar› sürerken, “demokratik” bir anayasa haz›rlad›¤›n› iddia etmesi gülünçtür. Kürt ulusunun haklar›na yer verilmeyen bu anayasa ile s›n›fsal, cinsel olarak sömürülmesinin yan› s›ra ulusal olarak da sömürülen Kürt kad›n›na yönelik ne gibi bir “eflitlik” ya da “pozitif ayr›mc›l›k” söz konusu olabilir ki! Anadili yasaklanan, mücadele etmesi tüm sald›r›lar›n yan› s›ra cinsel sald›r›larla da engellenmeye çal›fl›lan, siyasette yer alan Kürt kad›nlar›na her f›rsat buldu¤unda hakaret eden ve onu d›fllayan bu düzenin yapt›¤› ve yapaca¤› anayasalar› n hiçbiri ne Kürt kad›n›na ne de di¤er ezilen ve emekçi kad›nlara ayr›cal›k sa¤layacakt›r! Yeni anayasan›n propagandas› için kullan›lan en önemli argümanlar›n bafl›nda “kad›na pozitif ayr›mc›l›k” konusu geliyor. Yeni Anayasa tasla¤›n›n 9. maddesinde “eflitlik” konusuna, “herkesin ... ayr›m gözetmeden kanun önünde eflit”li¤i olarak yer verilmifl. Ard›ndan da, “kad›nlar, çocuklar, yafll›lar ve engelliler gibi özel surette korunmay› gerektiren kesimler için al›nan tedbirler, eflitlik ilkesine ayk›r› olarak yorumlanamazlar” denmektedir. Yani biz kad›nlar “korunmaya muhtaç” kesimlerden biri olarak görülüyoruz. ‹smi “Ana”yasa olsa da, erkek egemen zihniyetin oluflturdu¤u bu yasalarla, kad›n›n toplumun bir parças› oldu¤unu inkâr edilmeye devam ediliyor. 12 Eylül 1980’de yaflanan askeri darbe, toplumun tüm kesimlerinde oldu¤u gibi biz ezilen ve emekçi kad›nlar için de bask›n›n, iflkencenin, dizginsiz sald›r›lar›n gerçekleflti¤i

55


bir dönem oldu. Bu dönemde onlarca kad›n öldürüldü, binlerce kad›n fifllenerek iflinden at›ld›, binlerce kad›n gözalt›na al›nd›, hapishaneye girdi, iflkence gördü, tacize, tecavüze maruz kald›. O korkunç, karanl›k dönemin insanl›¤›n onurunu zedeleyecek ne kadar olay› varsa biz ezilen ve emekçi kad›nlar bunu bizzat yaflad›k. ‹flkencede tecavüze u¤rarken, hapishanede saçlar›m›z kaz›t›l›rken, her an darbe katilleri taraf›ndan öldürülme korkusuyla yaflarken “muhatap”, yani yaflanan olaylarda biz de “özneydik”!

S A Y I 10

Bugün bizi yok sayanlara, sesimizi duymak istemeyenlere mesaj›m›z fludur: 12 Eylül bizim eme¤imizden, bedenimizden, kimli¤imizden çald›ysa, bugün 12 Eylül’den hesap soracak olanlar da biziz. Darbeden beslenenlere, egemenliklerini pekifltirmeye çal›flanlar›n 12 Eylül Anayasas›ndan hesap sormas› mümkün de¤ildir. ‹stedikleri kadar meydanlar› doldursunlar, istedikleri kadar 12 Eylül darbecilerinden hesap soracaklar›n› ilan etsinler ve istedikleri kadar bu anayasal düzenleme ile devrim yapacaklar›n› söylesinler; biz gerçekleri biliyoruz. Kad›na “eflitlik”, “pozitif ayr›mc›l›k” sözlerine biz ezilen ve emekçi kad›nlar olarak aldanmayaca¤›z. Kad›n› korunmaya muhtaç gören zihniyetin sözde eflitli¤ine EVET demeyece¤iz. Kad›n› yok sayan erkek egemen yasan›n devam› anlam›na gelen HAYIR diyenlerin de oyununa gelmeyece¤iz! Önümüze konulan bu iki seçene¤i ezilen ve emekçi kad›nlar olarak reddediyoruz. Ülkemizde kad›n ço¤unlu¤unun siyasi tercihlerinin, ailedeki erkek taraf›ndan belirlendi¤i gerçekli¤ine karfl› tüm kad›nlar› kendi siyasi tercihlerini belirlemeye ve kendi seçene¤imizi yaratmaya ça¤›r›yoruz. Bunun da tek yolu BOYKOT’tur. Yok say›lmaya karfl› sesimizi duyurmak için, korunmaya muhtaç olmad›¤›m›z› göstermek için, 12 Eylül düzeniyle hesaplaflmak için referandum boyunca erkek egemen sistemin BOYKOT korkusunu büyütelim! Biz kad›nlar olarak 12 Eylül’de sand›¤a gitmiyor, soka¤a ç›k›yoruz! Tüm ezilen ve emekçi kad›nlar› da kendi seçeneklerini yaratmalar› için referandumu BOYKOT etmeye ça¤›r›yoruz.

Ezilen ve Emekçi Kad›nlar›n Boykot Cephesi

56


KADININ HÜKMÜ Yal›n ve çatlam›fl ayaklar Yaral› ve parmak dipleri nas›rl› avuçlar Öfkeyle çat›lm›fl kafllar. ‹syan bayra¤› gibi dikilmifl bafllarla, Yürürken,ölüme inat gün ›fl›¤›na Ve Bir bir ezerken, Üç bafll› ejderin kanl› tabular›n› Yi¤itsen gel de durdur bizi, eyy zulüm yeli. Akl›m›z›n ölçüsü belirlenirken, bir tutam saça göre. Ödenemeyen borcun yerine, sunulurken Çin'de. Gömülürken,do¤ar do¤maz Arap çölüne. Difllerime bak›larak verilen ücretle,sat›l›rken, Sözde korsan gemicilere. Ve Topallanm›fl bor öküzün yerine,koflulurken çifte Yaa sab›r,eyyy hak diyerek Bast›rd›k,üst üste ac›lar›m›z› sineye. Demem o ki, En kötüsünü yaflam›flken amans›z›n. Beterin en çirkin yüzüne güldük bilmezli¤imle. Ama yetti. Tarihe yüklenmifl,söylenmemifl sözün yükü. Yetti. Yürekleri kavuran, yükselmemifl 盤l›¤›n hüznü. Art›k okuman›n günüdür. Dünya gericili¤inin yüzüne,o kutsal hükmü. Cüneyt KAHRAMAN



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.