DKH Bülteni - Sayı 5

Page 1


Uzun bir aradan sonra 5.say›m›zla tekrar M sizlerle birlikteyiz. Düzenli olarak ç›kard›¤›E m›z bültenimizin yeni say›s›yla Mart ay›nda R sizlerle buluflmay› planl›yorduk, fakat baz› H sorunlardan dolay› bültenimizi zaman›nda A ç›karamad›k ve bu gecikmeden dolay› da B öncelikle sizlerden özür dileriz. Hrant Dink cinayetiyle birlikte sistemli A olarak yükseltilmeye çal›fl›lan ›rkç›-floven dalga, polis yetkilerinin artmas›na yönelik yasal düzenlemeler ve tüm bunlara paralel olarak devrimci-demokrat çevrelere ve ezilen ulus ve az›nl›klara yönelik sald›r›larda her geçen gün yeni boyutlar kazan›yor. Yine ‘laiklik elden gidiyor’ söylemleriyle düzenlenen mitingler, temmuz ay›nda yap›lacak olan genel seçimlerin yaklaflmas›yla birlikte yaflan›lanlar, artan askeri operasyonlar ve s›n›r ötesi operasyon planlar› gibi ülke gündemini belirleyen ve özelde biz kad›nlar› genelde ise tüm ezilen emekçi halk›m›z› derinden etkileyen gündemlere dair bültenimizin bu say›s›nda bir de¤erlendirme yapmaya çal›flt›k ve özgün mücadele alanlar›m›z›n edilgenli¤imizden çok yaflamda aktif rol ald›¤›m›z dinamikler üzerinden yükselmesinin önemine de¤indik. Sizlerle düzenli olarak paylaflmaya çal›flt›¤›m›z güncel sorunlara iliflkin yaz›lar, röportajlar v e sa¤l›k köflesinin yan›nda yaflam›m›z›n bütününü etkileyen kad›n-erkek çeliflkisi ve iliflkilerini toplumsal rollerinden ar›nd›rman›n yollar› üzerine durduk. Ayr›ca mücadelenin bugünden yürütülmesini zorunlu k›lan bir alana, dünyan›n ekolojik dengesini alt-üst eden küresel ›s›nmaya de¤inmeye ihtiyaç duyduk. Yaflam›m›z› her yönüyle kuflatan tüm bask›lara ve sorunlara karfl› yeni kad›n› ve özgür bir dünyay› yaratmak için mücadele etmenin gereklili¤ini ve zorunlulu¤unu tekrar tekrar vurgulayarak yaflam›m›za sahip ç›kal›m. Gücümüz kararl›¤›m›zda… Bu bilinç ve inançla bir sonraki say›m›zda buluflmak umuduyla…

İÇİNDEKİLER ✔Yaflam›m›z› kendi “seçim”lerimizle

yönlendirelim!….........….............................….1 ✔ Kad›n ve Erke¤in Toplumsal Rolleri…….....9 ✔ Biyografi: Barbara Anna Kistler....................13 ✔ Kad›n-Erkek ‹liflkileri ve Çeliflkileri….........18 ✔ Röportaj…………………………...............22 ✔ S›radan Kötülükler (Sibel Özbudun)… .....26 ✔ Küresel Sald›r› ve Yaflam Hakk›

(Bilge Contepe)...............................................29 ✔ Feminist Emma Dergisinin

30.Y›l› Vesilesiyle (ADKH)...........................31 ✔ ADKH 1.Kurultay› Sonuç Bildirgesi….….33 ✔ Medyada Kad›n.........................................…..36 ✔ Bu “Namus”tur

Baflka Bir fieye Benzemez(!) .......................41 ✔ Sa¤l›k: Do¤um Kontrol Yöntemleri….......44 ✔ Gö¤ün Yar›s›n› A¤latanlar

Ayn› Gö¤ün Alt›nda Kalacaklar!..................49 ✔ Bana Yeni Bir Ben Laz›m (Ayfle Yeflil)..…52 ✔ Kütüphaneden...

“Kad›nlar›n Özgürlü¤ü”……………...........55 ✔ Perdeden Yans›yanlar...

“Devlerin Ölümü”...........................................57

Demokratik Kad›n Hareketi Bülteni Say›: 5 KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON LTD. fiT‹. Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Hakan ERTEN *Yay›n Türü: Yayg›n Süreli *Yönetim Yeri: Katip Mustafa Çelebi Mah. Tel Sok. No: 20/2 Beyo¤lu-‹STANBUL Tel: (0212) 243 91 92 Dizgi: Kardelen Y a y › m c › l › k Bask›: Kayhan Matbaac›l›k: Davutpafla Cad. Güven Sanayi Sitesi D Blok No: 134 Topkap›/‹st. DKH Bülteni Posta Çeki Hesab›: Olcay ARAT Hesap Numaras›:1627285


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

Perspektif

Yaşamımızı Kendi “Seçim”lerimizle Yönlendirelim!..

S

on zamanlarda yaflanan geliflmeler, en duyars›z kifli ve kesimleri dahi sar›p sarmalam›fl durumda. Kaçmaya çal›flt›kça hem tüm olaylardan en fazla etkilenen hem de bu olaylar içerisinde en at›l ve inisiyatifsiz taraf olman›n çeliflkisi bizleri zorluyor. Pefli s›ra yaflanan her fley tek tek bir filmin birbirinden kopmayan fleritleri gibi gözümüzün önünden ak›p gidiyor. Televizyonlar›m›z› kapad›¤›m›zda, gazetelerimizi okuyup bir tarafa att›¤›m›zda kendimizden uzaklaflt›rman›n rahatl›¤›n› duydu¤umuz sorunlar, asl›nda yaflamlar›m›z›n tam ortas›na isabet etmeye programlanm›fl birer dinamit kadar yak›n›m›zda duruyor. 1

Emperyalizm, savafllar, iflgaller, açl›k, yoksulluk, IMF, NATO, G8, fliddet, hapishaneler, eylemler, bask›, seçimler, TMY, operasyonlar vs… Bunlar› bir araya getirmek o kadar a¤›r bir yüke dönüflüyor ki daha en bafl›ndan bu da¤›n›k karelerin sanc›s› yaflamlar›m›z› karartmas›na karfl›n, öyle olduklar› gibi her birini zihinlerimizin karanl›k köflelerine sakl›yoruz. Ancak o köfleler o kadar doldu ki art›k nefes alam›yoruz.

Bu filmin bafl aktörleri: Emperyalist egemenler Emp e ry alist egem e nl erin ç›kar iliflk ileri ve


Demokratik Kad›n Hareketi

ç el i flkilerinin yön verd i¤i oyunda baflrol oyunc usu olarak ABD ön plana ç›kmaktad›r. ABD, AB, Çin, Jap o nya ve Rusya gibi emp e ryalist güçler aras › nda süre giden iliflk iler ve çel i flkiler sür ec i nde ABD, Büyük Ortad o¤u Proj es i ’ n d ek i kon umu ve tüm dünyada yar a tm›fl oldu¤u tek hakimiyet ile di¤er emp e ry alist ülk el ere epey b üyük bir fark atarak tüm gel i flmel e rde en bel i rl eyici güç hal ine gelm i fltir. Bu bel i rl eyicili¤i e z ilen halklara ve ulusl ara yön elik her türlü fliddetin ve bask ›n›n merkezinde yer almaktad›r. Ülk em i zde yafl anan gel i flmeleri de bu yön ü yl e ne dünyad aki geliflm el e rden ne de emperyalist pol it ikal a rdan ba¤ › ms›z olarak tan › mlayabil ir i z .

Filmin figüran oyuncular›: Emperyalist güdümlü politikalar›n esiri olan egemenler Son iki-üç ayl›k geliflm el ere daha yak › ndan bakt›¤›m › zda bu gerçek apaç›k ort aya ç›km a kt ad›r.

Ezilen halklar›n d›flland›¤› her iktidar biçiminde demokrasi, laiklik, cumhuriyet, insan haklar›, kad›n haklar› gibi kavramlar sadece birer söylemdir ve milyonlarca insan› kand›rman›n, oyalaman›n, bölmenin, “temsilcilik” oyunuyla d›fltalaman›n bir arac›d›r. Bu nedenle kullan›lan kavramlar›n hepsinin içi boflalt›lan, siyasete malzeme edilen birer araç oldu¤u koflullarda kad›nlar›n da en iyi vitrin malzemesi oldu¤unu rahatl›kla söylemek mümkündür. Çünkü kad›nlar, varl›klar› cinsel kimlikleriyle aç›klanan, birey olamayan yegâne varl›klard›r.

2

BÜLTEN‹

Ordu ve AKP Hükümeti aras›nda yaflanan iktidar mücadelesinin yaratt›¤› gerilimler, Cumhurbaflkanl›¤› seçim sürecinde patlak vererek ayyuka ç›kt›. Bu süreçte ezilen halklar alabildi¤ine kullan›ld›. Ülkemiz halklar›n›n farkl› konularda sahip oldu¤u duyarl›l›klar üzerine flekillenerek, oynanarak yürütülen bu mücadelenin as›l nedeni, bu iki gücün mevcut pozisyonlar›n› koruma sanc›s›ndan baflka bir fley de¤ildir. Bu amaç gizlenerek ordu taraf›ndan halklara ‘irtica tehlikesi’, ülkenin bütünlü¤ünü, güvenli¤ini zedeleyen faaliyetler olarak yans›t›l›rken, AKP Hükümeti ve onu ç›karlar› gere¤i savunan kesimler taraf›ndan, demokrasi mücadelesi gibi gösterilmeye çal›fl›ld›. Bu ülkenin insanlar› da tüm bu oyunlara dahil edilerek bir top gibi oradan oraya savrularak siyasetler aras›nda kullan›l›p durdu. Yarat›lan bu yan›lsamalar öylesi bir boyuta geldi ki, darbeye karfl› olan da darbeyi destekleyenler de Cumhuriyet mitinglerine kat›ld›. Bu eylemde bir taraftan “laiklik elden gidiyor” denilirken bir taraftan da “Kahrolsun Emperya-


Demokratik Kad›n Hareketi

lizm” sloganlar› at›ld›. Eylemlere kat›lan kitlenin kafas›n›n kar›fl›kl›¤›, orada bulunufl amaçlar›n›n ve istemlerinin birbirinden farkl› oluflu, hatta taban tabana z›t oldu¤u, düflüncelerinin birleflti¤i zemini farkl› tan›ml›yor olufllar›ndan a盤a ç›k›yordu.

Hangi laiklik, hangi demokrasi? Olmayan bir fleyin elden gitmesi mümkün mü? Bugüne kadar laiklik denilen fleyin sözüm ona din ve devlet ifllerinin birbirinden ayr›lmas› ve dinin devlet ifllerinden ayr›flt›r›larak kiflisel hak ve özgürlükler kapsam›nda ele al›nmas› oldu¤unu görüyoruz. Gerçek hayatta ise devletin, dini, merkezi politikalar›n›n merkezine koydu¤u, dini kifli hak ve özgürlüklerinin bir parças› olarak alg›lamak bir yana bu ülkenin resmi dini olarak ‹slamiyet’i belirledi¤i, Diyanet ‹flleri Bakanl›¤› ile bu anlay›fl› kurumsallaflt›rd›¤›, e¤itim kurumlar›n›n hepsinde, dini, zorunlu ders haline getirdi¤i, di¤er mezheplerden ve dinlerden olanlar›n yasalarca yok say›ld›¤› bir durum söz konusudur. Tüm bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, amac›n ‘laiklik tehlikesine karfl› mücadele’ olmad›¤› kendili¤inden ortaya ç›k›yor. As›l sorun, ABD emperyalizminin tan›d›¤› iktidar olabilme kayg›s›d›r. Ordunun gelifltirdi¤i ‘laiklik’ söylemlerine karfl› ‘demokratik mücadele’yi, parlamentoyu, ‘demokrasi’yi vurgulayan hükümetin, muhalefetin a¤›rl›kl› kesiminin ve onlar› destekleyen di¤er tüm kesimlerin as›l sorununun da emperyalizm taraf›ndan kendilerine tan›nan bu iktidar›n tek sahibi olma arzusu oldu¤u rahatl›kla ifade edilebilir. TÜS‹AD Baflkan› Arzuhan Do¤an Yalç›nda¤, Ça¤layan mitinginden sonra darbe tehlikesine karfl› halk›n demokrasiyi ön plana ç›kard›¤›n› ve halk›n bu iradesinin ‘alk›fllanmas›’ gerekti¤ini söylüyor. Ve halk›n iradesini seçimlere yans›tmas›n›n, parlamenter demokrasiyi ön plana ç›kararak çözüm olaca¤›n› ifade ediyor. Demokrasinin olmad›¤›, sadece halk›n iradesini kullanman›n bir söylemine dönüflerek içinin boflalt›ld›¤›, bu yönüyle parlamentonun halklar›n iradesini temsil edemeyece¤i bu kadar ortadayken asl›nda bu ülke halklar›na, kendisini kimin sömürmesini istedi¤i yönünde “özgürce seçim hakk›” tan›nm›fl oluyor. Tüm bu çel i flk il erin ve çat › flma nokt al ar ›n › n 3

BÜLTEN‹

Kad›nlar›n demokrasi mücadelesinde özne olma çabalar› anlaml› ve olmazsa olmaz bir kurald›r. Çünkü kad›n sorununu demokrasi sorunuyla kopmaz ba¤lar› vard›r. Ancak demokrasinin olmad›¤›, ülkenin faflist diktatörlük taraf›ndan yönetildi¤i koflullarda kad›n mücadelesi yürütmenin tek yolu sistemin demokrasi, eflitlik, özgürlük yan›lsamalar›ndan ba¤›ms›z bir kad›n hareketi yaratma perspektifinde direnmek olmaktad›r. e z ilen halkl ar›n ve ulusl ar›n ç›k a rl ar ›n› göz et er e k g e rç e kl e flm ed i¤i, tam ters ine her egemen gücün h a l kl ar› kull a nma irad esi olab i lm enin çat › flm as › ve ikt idar mücad el esi içer is i nde old u¤u, mevcut t a blo de¤ e rl e nd ir i ld i¤ i nde kend il i¤ i nden ort aya ç › km a kt ad›r. Tüm bu çeliflkiler ve çat›flmalar devam ederken, i kt idar kavg as › nda ikt idar olan›n ikt id a rl ›¤ ›n › k or uma kayg ›s› ile muh al ef etin ikt idar olab i lm e ç ab as›, özünde ezilen ulusl ara ve halkl ara zar a r v er iyor. Çünkü ister ikt idar, ister muh alif ceph ede olsun, tüm güç odakl ar›, halkl ar› kendi ç›k a rl ar› do¤r u lt us u nda kull a nm a kta, çefl i tli kavr a ml ara bo¤ arak suni çat › flm al ara sür ü kl em e kt e iken, bir tar a ftan da bu güç odakl ar› elb i rl i¤ i yle tüm halkl ar› ezen, söm üren, yoks u ll a flt ›ran, irad es i zl e flt irip hiçl e flt iren her pol it ikay› onayl am a kta ort a kl afl ›yor, bu pol it ik al ar› dest e kl iy o r . Bu ülk enin yön et im ine talip olan hiçbir gücün, b una ordu da dahil, özünde ayn› ideo l ojik egemen gör üflün tems i lc il eri old u¤u unut u lm am al ›d›r. Bu yön ü yle aral ar › nd aki çat › flma nokt as ›n › f a r kl› ideo l oj i k - p ol itik çat › flm alar de¤il, ayn› ideo l oj i k - p ol itik hat içer is i nd ek il erin ikt idar dal afl › o l arak görmek gerekir.


Demokratik Kad›n Hareketi

Halk›n temsiliyetinin, demokrasinin olmad›¤› bir yerde kad›n›n temsiliyeti ne demektir? Ordunun AKP Hükümeti’ne yönelik yay›nlad›¤› muht›radan sonra bu muht›ray› destekleyen mitingler düzenlendi. Mitinglerde en göze çarpan fley, kad›nlar›n ço¤unlu¤u teflkil etmesi ve ‘modern görünümlü, ça¤dafl ve laik kad›n’ portresi sergilemeleri oldu. ‹lginçtir ki bu laik kad›nlar, muht›ran›n demokrasi ile olan çeliflkisini zerre kadar sorgulamad›. Di¤er dikkat çekici noktalardan biri de modern giyimleriyle alana gelen kad›nlar›n ‘hepimizi çarflafa sokacaklar’, ‘Türkiye ‹ran’a dönecek’ fleklinde ifade ettikleri ‘yo¤un korkular›’. O ana kadar politikayla uzaktan yak›ndan ilgilenmeyen pek çok kad›n›n ilk kez bu mitinglere kat›ld›¤› düflünüldü¤ünde bu abart›lm›fl korkunun etkisinin de küçümsenmeyecek oranlarda oldu¤unu görmek gerekir. Peki bu inisiyatifli, kendine güvenen ve ülke meseleleriyle bu kadar ‘yak›ndan’ ilgili olan kad›n kitleleri, ülkede ve dünyada milyonlarca insana yönelik sald›r›lar devam ederken, iflkenceler, bas4

BÜLTEN‹

k›lar, her türlü hak ihlalleri her geçen gün daha ac›mas›zca ve pervas›zca uygulan›rken neredeydiler? Bu çeliflki ister istemez kad›nlar›n inisiyatifinin ve iradesinin egemenlerin ellerinde flekillenen, ba¤›ml› ve edilgen yönünü sorgulamaya itiyor. Bir baflka mesele de ayn› özlemlerle soka¤a dökülen bu kadar kad›n›n bir k›sm›n›n ‘laiklik’ di¤er k›sm›n›n ise ‘demokrasi’ kamp›n›n taraftar› olmas› sorunudur. Ordunun ‘laikli¤i koruma ad›na’ demokrasiyi çi¤nemesini taktirle karfl›layarak soka¤a dökülen kad›nlarla her türlü hak ihlallerine ve hak gasplar›na karfl› en ufak bir tepki göstermeyen, gösteremeyen kad›nlar›n bu laik kad›nlara karfl› demokrasi havarisi kad›nlara dönüflmesinin çeliflkisini görmemek için gerçekten kör olmak, sistemin yaratt›¤› yan›lsamalarla körlefltirilmifl olmak laz›m. Demokratik olmayanlar laik olabilir mi? Ya da laik olmayanlar demokratik olabilir mi? Bu çeliflkiye ve çarp›kl›¤a ra¤men kad›nlar› alanlarda buluflturan fley nedir? Kad›nlar›n iradesi mi, gücü mü, birey kimlikleri mi? Buna inanmak mümkün mü? Kad›nlar aç›s›ndan ac›nacak bir tabloyla karfl› karfl›yay›z. Çünkü genifl kad›n kitlelerini inisiyatif-


Demokratik Kad›n Hareketi

li k›lma ad›na topluca kölelefltirmeye, sürülefltirmeye çal›flan egemenlerin sergiledikleri bu oyun, egemen sistemle kad›nlar›n özgürlü¤ünün nas›l birbirine ters kutuplarda yer ald›¤›n› ac› bir flekilde gözler önüne seriyor. Hala anlamamakta ›srar edecek miyiz? Toplumun farkl› kesimleri egemenler için iktidar›n sadece bir arac› iken kad›nlara yönelimin farkl› olmayaca¤›n› bilmek zorunday›z. Üstelik toplumun cinsel kimli¤i itibariyle en ezilen kesimi olarak kad›n›n bir araç haline getirilmesi, kad›n›n temsili iradesinin nas›l bir oyun oldu¤unu gözler önüne seriyor. TÜS‹AD’›n ilk kad›n baflkan› olarak bu ülkedeki kad›nlar›n temsilcili¤inin en iyi örneklerinden gösterilen Arzuhan Do¤an Yalç›nda¤, Cumhuriyet mitinglerine iliflkin demokrasinin yok say›ld›¤› durumlara karfl› kad›nlar›n ça¤dafl ve medeni bir durufl sergilediklerini ve bu ülkenin ça¤dafl kad›nlar›n›n portresi olduklar›n› dile getirdi. ‹lginçtir ki ayn› mitinglere yönelik olarak y›llard›r ça¤dafl kad›nlar›n temsilcisi oldu¤unu iddia eden Ça¤dafl Yaflam› Destekleme Derne¤i Baflkan› Türkan Saylan, ordunun muht›ras›n› destekleyen ve bu aç›klamalar› laik bir ülkenin güvencesi olarak gördü¤ünü ifade eden beyanlarda bulundu. ‹ktidar›n tan›mlad›¤› kad›n kimli¤iyle inisiyatif gelifltiren bu iki kad›n portresinin ayr›flt›¤› ve bütünleflti¤i nokta çok çarp›c› de¤il mi? ‹ktidar olamayan ama her iktidar oda¤›n›n üzerine oynad›¤› kad›nlar›n temsiliyetinin ne kadar sahte ve ne kadar biçimsel oldu¤u sadece bu örnekten bile aç›kça ortaya ç›k›yor. Ezilen halklar›n d›flland›¤› her iktidar biçiminde demokrasi, laiklik, cumhuriyet, insan haklar›, kad›n haklar› gibi kavramlar sadece birer söylemdir ve milyonlarca insan› kand›rman›n, oyalaman›n, bölmenin, “temsilcilik” oyunuyla d›fltalaman›n bir arac›d›r. Bu nedenle kullan›lan kavramlar›n hepsinin içi boflalt›lan, siyasete malzeme edilen birer araç oldu¤u koflullarda kad›nlar›n da en iyi vitrin malzemesi oldu¤unu rahatl›kla söylemek mümkündür. Çünkü kad›nlar, varl›klar› cinsel kimlikleriyle aç›klanan, birey olamayan yegâne varl›klard›r. Bugün kad›nlar›n siyasete daha çok kat›lmalar› gerekti¤ini dile getiren politikac›lar›n a¤z›ndan dökülen inciler bunun göstergesidir: ‘kad›nlar kutsald›r, ana5

BÜLTEN‹

d›r, bafl›m›z›n tac›d›r’, ‘kad›nlar duygusald›r, siyasete daha çok kat›l›rlarsa daha insani politikalar yaparlar’, ‘kad›nlar uzlaflmac›d›r, siyaset girerlerse daha az çat›flma ve kavga olur’, ‘kad›nlar bar›flç›l ve yumuflak bafll›d›r’ gibi daha birçok söylem, kad›nlar›n siyasete kat›l›m›n› destekleyen çok az say›daki kiflilerin bile onlara siyasette nas›l bir yeri reva gördü¤ünü gösteriyor. Kad›nlar, uzlaflmac›, bar›flç›l, iyilik dolu, fedakar insanlard›r. Yani yönetimdeyken dahi bu özellikleriyle ‘yönetilmeye en iyi adaylard›r..’ Özellikle seçim tart›flmalar›n›n yo¤unlaflt›¤› ve siyasi partilerin iktidar olabilme telafl› içersinde gündeme kilitlendi¤i bu dönemde, kad›nlara yönelik giriflimleri inceledi¤imizde karfl›m›za kar›fl›k bir tablo ç›k›yor. Seçim çal›flmalar›n›n h›z kazand›¤› bu süreçte, seçim politikalar› içersinde önemli bir yerde duran kad›n çal›flmalar›, buna yönelik baz› çözümler formüle ederek parlamentoda bir güce dönüfltürebilme çabalar› sergileniyor… Çünkü ülke nüfusunun yar›s›n› oluflturan kad›n kitlelerinin tafl›d›¤› oy potansiyeli, egemenlerin görmezden gelemeyece¤i bir önem arz etmektedir. Bu süreçte, kad › nl ar›n seçme hakk› yan › nd a seç i lme hakk ›n›n da old u¤u baz› kad›n kur u ml ar › nca ve siy asi part il e rce dile get irilm eye bafll a nd›. Parl am e nt oda, siy asi part il e rde yön etim mekan i zm al ar › nda çok az kad ›n›n old u¤u s›kl › kl a vurg ul a nm a kt ad›r. KA-DER ad›yla tan ›nan kad › n k ur umu, ülk enin seçkin yön et ic il er i nden ve san a tç ›l ar › ndan baz› isiml eri b›y › kl› pozl ar › yla afifllere tafl ›y arak, siy aset yapmak için erkek olm a k ger e km iyor düfl ü nc es i yle , “haydi kad › nlar siy as ete” slog an › yla bir kamp a nya düz e nl edi. Bu kamp a nya epey dikkat çekti. Siyasi partiler ve temsilcileri de kad›na ve kad›n›n siyasetteki yerine dair aç›klamalarda bulunmaya bafllad›lar. Hemen hepsi kad›n›n nicel anlamda kat›l›m›n›n art›r›lmas›na yönelik aç›klamalarda bulundular. Ancak seçim yar›fl›ndaki partilerde kad›nlara yönelik dile getirilen her fleyin söylemlerden ibaret oldu¤u, pratik çal›flmalar gözlemlendi¤inde hemen ortaya ç›kmaktad›r. 2007 seçim sürecinde kad›nlara yönelik çal›flmalar› inceleyen bir gazeteci, ‹stanbul’da araflt›rma için gitti¤i partilerin flubelerinin ço¤unun kapal›


Demokratik Kad›n Hareketi

oldu¤unu, aç›k olanlar›n da kendisini flaflk›nl›kla karfl›lad›klar›n›, hiçbir partide kad›nlara yönelik çal›mlar›n olmad›¤›n›, bir tek AKP’nin semtlerde kad›nlara yönelik faaliyet yürüttü¤ünü ifade ediyor. Yo¤un olarak kad›n kitlelerine yönelen AKP’de de bu yo¤unlu¤a karfl›n çok az kad›n›n yönetim kademelerinde oldu¤u ve seçimlerde aday gösterilen kad›nlar›n çok az oldu¤u düflünüldü¤ünde, mevcut tablo içerisinde KA-DER’in kampanyas›n›n ne kadar yank› buldu¤u da ortaya ç›kmaktad›r… KA-DER bir kad›n kur umu old u¤u ve merk ez ine kad›n sor un una karfl› müc ad el eyi ald ›¤› için f aa l iy e tl erinin dikk a tle izl e nm esi ger eken bir y e rde durm a kt ad›r. Düz e nl ed i kleri bu kamp a ny ada temel amaçl ar ›n›n kad ›na yön elik ayr › mc ›l ›¤›n yafl am›n her alan › nda yo¤un old u¤u, kad › nl a r a ç ›s › ndan bu ned e nle inis iy atif olm an›n önemli o ld u¤u, kad ›n›n sor u nl ar ›na karfl› müc ad el ed e ç özüm gücü olab i lmek için pol itik olm as› ger e kt i¤ i nden yola ç›k ›yor. Bu yön ü yle de¤ e rl e nd i rd i¤ im i zde yafl a mda rol almak isteyen kad › nl ar › n p ol it ik ada kad › nl ara yön elik ayr › mc› pol it ik al ar › t e flhir etm esi yön ü yle oluml ay ab il ec e¤ imiz bir g ir iflim olarak gör ün üyor. Ancak, gazeteci Nuray Mert’in aktard›¤› bir diyalog, KA-DER’in kad›nlara yönelik ayr›mc› politikalar› elefltirirken o karfl› ç›kt›klar› ayr›mc› politikalardan çok da ba¤›ms›z olamad›klar›n› aç›kça gösteren bir örnek olmaktad›r: “….Geçen seçimlerden önce, bu tart›flmay› yapt›¤›m›z bir TV program›nda, KA-DER’den bir arkadafl›m›za Merve Kavakç›’n›n meclisten kovuluflunu hat›rlatt›¤›mda, onun baflörtüsü ‘siyasal simge’, ‘Meclise siyaset soktu’ cevab›n› ald›m. Kendilerine siyasetsiz meclis çal›flmalar›nda baflar›lar dilerim.” Nuray Mert, kota ve pozitif ayr›mc›l›¤a iliflkin görüfllerini belirterek devam ediyor: “Kotalar, pozitif ayr›mc›l›k siyasetleri, demokratik siyasetin alan›n› geniflletmiyor, daralt›yor. Dahas› pek çok sorunun üzerine pembe bir flal örtüyor. Örne¤in, gelinen noktada, k›z çocuklar›n›n e¤itimi için göstermelik çabalar›n gerisinde, e¤itim siyasetlerinin giderek daha fazla kast sistemleri yaratt›¤› gerçe¤i göz ard› ediliyor. ‘Paras›z e¤itim’ konusunda g›k demey e nler, üç tane beyaz kurdeleli k›z çoc u¤u ile poz verip günü kurtar›yor. Herkese eflit ve paras›z e¤it imi savunup, bu koflullar alt › nda k›z 6

BÜLTEN‹

çocu¤unu okula göndermemekte ›sr ar edenlerle mücadele edelim, ama ortada maddi sorun yokmuflças›na ‘k›zlar›n›z› okula gönderin’ kampanyas› düz e nl emek kadar ikiyüzlü bir kad›n siyaseti olamaz.” Nuray Mert’in aktard›klar› ile birlikte birkaç önemli nokta üzerinde durmak gerekiyor. Birincisi, parlamentoda yükseltilmeye çal›fl›lan kad›n mücadelesi, her fleyden önce parlamentonun anti-demokratik niteli¤ini sorgulamadan bu anti-demokratik koflullar içerisinde kad›n› inisiyatifli k›lman›n handikab›n› yafl›yor. ‹kinc isi, bu hand ikap içers i nde kad ›n›n varl ›¤›n› ‘meclise siy aset sokm ay acak’ bir çerç ev ede tan›ml ay arak muh alif ve altern atif kad›n kiml i kl er ini ve m üc ad el es ini d›flt al ayarak kad›n› siy as etin merkez i nde siy as e tsiz b›rak arak ikinci bir yan › lg›ya düfl ü l üyor. Sormak laz›m. Kad›n siyaset yapm ay ac a ksa neden mecl ise girm eye çal›fl›yor? Ya da pol it ika üretmeyen bir kad›n müc ad el es inin mecl i ste kad›n s or ununa yönelik ne tür ad›mlar atm as› bekl en iyor? ‹flte bu sorunun yan ›t›, KA-DER tar af › ndan k ot alar ve poz itif ayr › mc ›l›k tal ebi ve müc ad el es i o l uyor. Çözüm olarak anti-demokratik olan bir alan› görmelerinin yan›nda bu anti-demokratik koflullar içerisinde kad›n›n inisiyatif sorununu çözme yöntemi olarak parlamentoda kad›nlar›n lehine kotalar›n ve pozitif ayr›mc›l›¤›n uygulanmas›n› talep etmeleri, üzerinde özellikle durulmas› gereken bir konu olmaktad›r. Ayr›mc›l›k ve kota esasl› uygulamalar, kapsam› ve amac› ne olursa olsun bafll› bafl›na tart›fl›lmas› gereken kavramlard›r. Kota uygulamalar› ve pozitif ayr›mc›l›k, her fleyden önce genel anlamda eflitsizliklerin üzerini örten ve köklü çözümleri engelleyen flekilsel yöntemlerdir. Kad›nlar›n eflitlik sorunu ise, bu söylemlerle bir ayr›mc›l›k meselesine dönüfltürülüyor ve kad›nlar ma¤dur, savunulmas›, korunmas› gereken varl›klar olarak tan›mlan›yor, bu tan›mlay›fla mahkum olan edilgen durufllar›yla siyasete daha çok kat›lmalar›, bir kazan›m olarak görülüyor. Üstelik de bu kat›l›m, ‘meclise siyaseti sokmayacak’ bir flekle büründürülerek ifadelendiriliyor. Yani daha fazla siyaset üretmeyecek kad›n varl›¤›n›n art›r›lmas›yla kad›n sorununa iliflkin çözüm bekleniyor… B ö yl esi bir tablo içer is i nde müc ad eleyi yük-


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

Demokrasinin olmad›¤›, sadece halk›n iradesini kullanman›n bir söylenime dönüflerek içinin boflalt›ld›¤›, bu yönüyle parlamentonun halklar›n iradesini temsil edemeyece¤i bu kadar ortadayken asl›nda bu ülke halklar›na, kindisini kimin sömürmesini istedi¤i yönünde “özgürce seçim hakk›” tan›nm›fl oluyor

tek yolu sistemin demokrasi, eflitlik, özgürlük yan›lsamalar›ndan ba¤›ms›z bir kad›n hareketi yaratma perspektifinde direnmek olmaktad›r. Bugün kad›n hareketlerini t›kanmas›n›n ve kendisini yeniden üretemeyerek hep ayn› söylemKad›nlar›n özgürleflme ve eflitlik müca- leri dile getirip çözüm olamamas›n›n alt›nda, kadelesi ile egemenlerin iktidar mücadelesi d›n mücadelesinin s›k›flt›¤› meflruiyet alan›ndan kurtaramamak, dar s›n›rlara hapsederek bütünaras›ndaki çeliflki, uzlaflmaz bir çeliflkidir. lüklü bir mücadeleye dönüfltürememek olmaktaG el inen sür e çte yar at ›lan dem o kr asi ve d›r. Y›ld›z Teknik Üniversitesi Ö¤retim üyesi eflitlik yan›lsamalar› o kadar derinl e flm i fltir ki Meryem Koray, televizyonda yay›nlanan “Türki,kad›n›n iktidars›zl›¤› üzerinden kad›n›n iktid a r- ye’de Kad›n Haklar›” bafll›kl› programda bu gerlaflmas› tart ›fl › lmaya bafll a nm›flt›r. Böylesi çar- çe¤i basit bir dille flöyle anlat›yor: “Ortada bu yap›k bir anlay›fl üzerinden yükselen kad›n müca- sal kurumlarla ve düzenlemelerle iyileflmeyen bir gerdelesi ve onun çözüm yöntemleri, tüm bu ge- çek var. Bu gerçek bir yerde söylemimize de elefltirel rekçelerle çöz ü msüzlü¤ü örgütleyen ve üze- bakmam›z› getiriyor. Nerede t›kan›yoruz, niçin t›kan›rinde yo¤unlafl›larak izlenmesi, tepki göster i l- yoruz? T›kanma flurada, yani bugüne kadar liberal mesi gereken bir alana dönüflmektedir. feminizm özellikle bunlar› gerçeklefltirmek aç›s›ndan Faflist diktatörlükle yönetilen bu ülkede parla- baflar›l› oldu ama liberal feminizm, geldi bir yerde dumento bir iktidar alan› de¤ildir. ‹ktidar alan› olmayan vara çarpt›. Çünkü, sisteme ait bir tak›m elefltiriler ama ‘halk›n iradesinin yans›d›¤› demokratik alan’ ola- getirmezse kendi söylemini de açam›yor, söylem orarak gösterilen parlamento, tam anlam›yla bir sirk da duruyor, istek orada duruyor ama hayata geçemialan›na dönüflmüfltür. Bu sirk alan›nda kad›nlara yö- yor.” nelik giriflimler çok daha s›r›t›r hale gelmifltir. ‹flte kad›n hareketlerini çözümsüzlü¤e hapseKad›nlar›n demokrasi mücadelesinde özne ol- den kilidi k›racak temel güç, sisteme karfl› alterma çabalar› anlaml› ve olmazsa olmaz bir kurald›r. natif mücadele alanlar› içerisinde oldu¤unda çöÇünkü kad›n sorununu demokrasi sorunuyla zümü zorlayan örgütlenme biçimine kavuflacakt›r. kopmaz ba¤lar› vard›r. Ancak demokrasinin ol- Bu zeminden hareket eden kad›n hareketleri de mad›¤›, ülkenin faflist diktatörlük taraf›ndan yöne- eril iktidar›n bir parças› olmaktan kurtulacak, eril tildi¤i koflullarda kad›n mücadelesi yürütmenin iktidar›n da ancak alternatif toplumsal projeler

s e l tmek, b›r ak al›m kad ›n› inis iy at i fli k›lm ay›, kad ›n› inis iy at i fli k›lan gerçek müc adele din ami¤ in i k ör e lt erek edilg e nl e flt i rm enin en etk ili yönt emi o l ac a kt›r.

7


Demokratik Kad›n Hareketi

gelifltirildi¤i taktirde alt edilebilece¤ini bilince ç›karacakt›r. Kad›n sorununu darlaflt›ran nokta özgün kad›n mücadelesi yürütmek de¤il, tam tersine bu mücadelenin toplumsal projelerle ba¤›n› kurmayarak ba¤›ms›zl›k iliflkisini yanl›fl bir noktadan kurmas› olmaktad›r. Bugün kad›n hareketlerinin ba¤›ms›z olmas›n›n tek yolu, kad›n sorununa karfl› bütünlüklü bir mücadele, yani anti-emperyalist, anti-kapitalist, antifeodal ve anti-flovenist bir mücadele hatt›n› izlemektir. Aksi taktirde ba¤›ms›z, politik bir kad›n kitle hareketinden bahsetmek imkans›z hale gelir. Dünya ve ülke gündemini takip ederek bu gündemlere müdahale ederken korumam›z gereken temel kriter bu gerçek olmal›d›r. Bu yönüyle son günlerde tüm gündemlerin önüne geçen seçim sürecinde kad›n mücadelelerinin bu zeminde mücadelesiyle uzlaflmaz çeliflkileri bar›nd›ran parlamentoya yönelik mücadelesinin ancak onun bu yönünü teflhir eden bir politik kitle çal›flmas›yla mümkün oldu¤u kavranmal›d›r. 8

BÜLTEN‹


Demokratik Kad›n Hareketi

Y Kadın ve

BÜLTEN‹

üzy›llardan beri süregelen kad›n-erkek çeliflkisi geçmiflten bu güne de¤iflik biçimler alsa da özünde ayn› nedenle kendini bugüne tafl›m›flt›r. Bu çeliflki en do¤al haliyle bugünkü insan iliflkilerinin de yans›mas›d›r. ‹lkel-komünal dönemdeki ilk do¤al ifl bölümü kad›n ve erke¤in eflit haklara sahip olmas›n› sa¤lamaktayd›. Ancak ilkel-komünal dönemin paylafl›m fleklinin yerini alan sömürü iliflkileri ilk olarak önceki dönemin kad›n-erkek iliflkilerini de¤ifltirmekle ifle bafllad›. Kad›n› erke¤e hizmet için yarat›lm›fl oldu¤u gerçe¤ini dinsel aç›dan da destekleyerek hâkimiyetini güvence alt›na almay› hedefledi. Kad›n, zamanla yaflad›¤› bütün olumsuzluklar› “flükür” diye karfl›lamaya bafllay›nca içinde biriken isyan duygular›n› da h›zla törpülemeye bafll›yordu. Buna toplumsal normlar da eklenince oluflan de¤erleri içsellefltiren kad›n, kendisine d›flar›dan biçilen rollerin ana kahraman› olup ç›k›yordu hiç yad›rgamadan. Bizimki gibi ülkelerde, elbette ki kad›n-erkek çeliflkisinin daha derin ve sanc›l› yaflanaca¤› ortadad›r. Feodal üretim iliflkilerine paralel olarak yaflanan çeliflkide kad›n erke¤in mal›d›r ve bafll›k paras›yla al›n›p sat›lan, berdel usulüyle evlendirilen ve söz dinlemeyen oldu¤unda da törelere kurban giden bir araç haline gelebilir. Bugün kad›nlara k⤛t üzerinde verilen haklar esas›nda ezme olgusunun üstünü ince bir örtüyle kapatma telafl›n›n ürünüdür. “Yasalar benim duvarlar›mdan içeriye girmez.” diyen kad›n, verilen haklar›n somutta hayat bulamad›¤›n› kendince dile getiriyor. Sekiz y›ll›k e¤itimin yasallaflt›¤› ülkemizde, birçok k›z çocu¤u halen okula gönderilmeyerek erkek kardefllerinden ay›rt edilebiliyor. Burjuva toplumlarda da durum çok farkl› de¤il. Kad›na verilen cinsel özgürlük “cilalanm›fl kölelik”in di¤er ad›d›r. Burjuva toplumlar›nda kad›n› bask› alt›na almak için “ahlak” sözcü¤ünden s›kl›kla yararland›¤› bir gerçektir. “Ahlak” diye karfl›m›za ç›kan o ulvi sözcü¤ün(!) sömürü iliflkilerinin ömrünü uzatt›¤›n› biliyoruz. Bunun yan›nda kader ve r›za sözcükleri de yine “eflitsizli¤in emniyet kemeri” durumundad›r.

Erkeğin Toplumsa l Rolleri

9


Demokratik Kad›n Hareketi

Soyut düzeyde fuhfla kesinlikle karfl› ç›kan burjuva toplumlarda, esas›nda yayg›n fuhufl söz konusudur. Tek bafl›na bu örnek bile burjuva toplumlar›n ahlak konusundaki ikiyüzlülü¤ünü ortaya ç›kar›r.

“Ateflle Barut Yan Yana Durmaz” Ateflle barut ikilemi iki kifli aras›ndaki sevgiyi cinsellik derekesine indirgeyen bir anlay›fl›n ürünüdür. ‹liflkileri bu denli basitli¤e iten bu anlay›fl›n kendisi, kad›n› yaln›zca cinsellik arac› olarak görmektedir. ‹nsan yap›s›n›n do¤al bir ifadesi olan cinselli¤i, iliflkinin öznesi haline getiren bu anlay›fl, iki insan›n do¤al birlikteli¤ini zifaf gecesinde buluflturan bir k›l›fa büründür. Bu noktada kad›n› do¤urganl›¤›yla ön plana ç›kar›fl erke¤e de kad›n›n namusunu koruma görevi vermektedir. Örne¤in, yan yana oturan kad›nl› erkekli gruba yine bir kad›n›n: “Bizler bu flekilde oturamay›z, kendinize çeki düzen verin.” deyiflindeki düflünüfl biçimi, asl›nda düzenden tam bir kopufl sa¤layamaman›n ad›d›r. Esas›nda bu kad›n arkadafl, ateflle barutun yan yana duramayaca¤›n› ifade ediyor. Bu örnek, asl›nda devrimci yaflamdaki baz› ahlak anlay›fllar›n›n toplumun gerici yanlar›yla bütünleflerek de¤ifltiripdönüfltürme yerine o geri yanlardan beslendi¤inin göstergesidir. ‘Kad›n fleytand›r ve ona yaklaflan bir flekilde günaha sevk edilmifl olur.’ Toplumda oldukça yayg›nl›k kazanan bu görüfl, kad›n› erkekten ay›ran ve onlar› iki z›t kutup ilan eden görüfltür. Erke¤in kaburgas›ndan yarat›lan kad›nlar›n, erkekle eflit say›lmas› gittikçe olanaks›zlaflmakta, daha da kötüsü, kad›n da giderek bu flekillenifle inanmakta ve kendisine d›flar›dan verilen bütün görevleri kabul ederek erkek-egemen zincirin halkalar›na bir yenisini de kendisi eklemektedir.

Ahlaks›zl›¤› Meflrulaflt›rma Kurumu: Aile Kad›n-erkek çeliflkisinin tarihsel arka plan› olan özel mülkiyet sistemleri zamanla kendini muhafaza edecek, devaml›l›¤›n› sa¤layacak, hücreler yaratm›flt›r. Bu hücreler, özel mülkiyet sistemini yeniden üreterek, kad›n›n ikinci cinsli¤ini pekifltirecek bir niteli¤e kavuflmufltur. ‹flte bu hücreler, bugün toplum10

BÜLTEN‹

ca çok önemli görülen, devletin, milletin temel dayanaklar›ndan olan ‘aile’den baflkas› de¤ildir. Niflan ve söz dönemlerinde eline erkek eli de¤memifl kad›n her fleyiyle zifaf gecesini beklemektedir. Tek mülkü olan çeyiziyle aile denilen o kutsal kurumdan içeriye ad›m at›ld›ktan sonra toplum gözüyle ahlaks›zl›k olarak de¤erlendirilen her fley art›k mubaht›r. Bugünkü toplumlarda, kad›n olabilmenin ilk flart›, evlenip çocuk do¤urabilmektir. Çocuk sahibi olamayan kad›n yar›m kad›nd›r; çünkü asli görevini yerine getirmemifltir. Bu nedenle üstüne kuma getiren erkek, buna mecbur kalm›flt›r. “Seven erkek k›skan›r” saplant›s›yla sevgisini ispatlamaya çal›flan erkek, sahiplenmeye çal›flt›¤› kad›n›n duygular›n› hiçe sayd›¤›n›n fark›nda bile de¤ildir. Evlenip çolu¤a çocu¤a kavuflma zamanlar› toplum taraf›ndan belirlenen kad›n ve erkek bireylerden kad›n için geriye kalan tek fley, kendisine buyrulan› eksiksiz yerine getirmekten baflka bir fley de¤ildir. Erkek de bu saatten sonra kendisini ailenin korunmas›na adar. Kad›n›n elini s›cak sudan so¤uk suya de¤dirmemek için gecesini gündüzüne katarak çal›fl›r; ama en zor durumlarda bile kad›n›n çal›flmas›na izin veremez. Evlili¤i vazgeçilmez bir geçim kap›s› olarak gören kad›n, zamanla piflmanl›¤› yaflasa da bu sefer de “çocuklar›m için katlan›yorum” larla kendisini avutur. “Aile içinde kad›n proletaryay› erkek de burjuvaziyi temsil eder.” diyen Engels, aile içi eflitsizlik gerçekli¤ini de gözler önüne serer. Ezilen s›n›f›n yaflamda tutunamam›fl, iktidar olamam›fl erke¤i, kad›n üzerinde hâkimiyet kurarak sahte iktidar›n›n keyfini sürmektedir. Kendi soyad›n› ve memleketini kad›n›n kimli¤ine geçiren erkek, art›k kad›n› istedi¤i gibi kullan›labilecek bir araç olarak görme hakk›na da sahip oldu¤unu düflünmektedir. Cinselli¤i ve çocuk sahibi olmay› evlili¤in sonucu de¤il de nedeni olarak gören evli çift, do¤al›nda yaflanacak fleyleri toplumsal kaidelerle bast›rma yoluna gitti¤i için, fliddetli geçimsizli¤in sular›nda gezinmektedirler. “Kar›m benim namusumdur.” diyen erkek ve “Kocamd›r sever de döver de!” diyen kad›n kendi-


Demokratik Kad›n Hareketi

lerini tecrit ettikleri aile hücrelerinde sahte mutluluk oyunlar› oynamaya devam ediyor.

Devrimci yaflamda kad›n-erkek çeliflkisi üzerine Devrimci pratikte bugün karfl›laflt›¤›m›z kad›n-erkek çeliflkileri dünün “bac›” söylemleriyle kendisini d›fla vuran erkek-egemen zihniyetin izlerini tafl›maktad›r. Egemen anlay›fl›n söylemlerinin d›fl›na taflamam›fl, kendi alternatif iliflkilerini yaratamam›fl bir devrimci ahlak elbette ki de¤ifltirme-dönüfltürme noktas›nda çeflitli zaaflar› da beraberinde tafl›yacakt›r. Kad›n›n kimlik mücadelesine bafllad›¤› günlerde yüzy›llar›n biriken isyan› yanl›fl noktalara evrilecekti, evrildi de. Dünün kendine güvensiz, erke¤in gölgesinde kendini ifade etmeye çal›flan kad›n tipinin yerini, bugün de, feminist ç›k›fllarla aradaki bofllu¤u doldurma çabas›na giren kad›n tipi alm›flt›r. Eflitli¤i yakalama dürtüsüyle harekete geçen kad›n, cinsel özgürlük yan›lsamas›yla egemen anlay›fl›n insan› kimli¤ine yabanc›laflt›ran zihniyetiyle ayn›laflmaktad›r. Bugün mücadele içerisinde, kimlik aray›fl› içinde 11

BÜLTEN‹

olan kad›nlar, görece iyi durumdad›rlar. Ancak yoldafll›k iliflkilerinde inceltilmifl flovenizmle karfl› karfl›ya kalan bu kad›nlar, yan›ndaki erke¤i de özgürlefltirecek özgün örgütlülük çat›s› alt›nda kendini daha rahat ifade edebilme olana¤› yakalamad›klar› sürece kad›n olma bilincine eriflemeyeceklerdir. Cins ayr›mc›l›¤›na ilkel karfl› koyufllarla cevap olmaya çal›flmak bu ayr›mc›l›¤› ortadan kald›rmaktan ziyade pekifltirme görevi üstlenir. Bu nedenle, yan› bafl›ndaki erkek yoldafl›yla ideolojik mücadele yürütmeyip liberal davranmak ne kadar yanl›flsa, ilkel karfl› koyufllara zemin vermek de bir o kadar yanl›fl olur. Devrimci pratikte kad›n-erkek iliflkilerini iyilefltirme yönünde uygulanan kimi önlemler/yasaklar, esas›nda kendini dönüfltürememifl, kad›n› cinsel bir meta olarak gören anlay›fl›n çok da uza¤›nda olmayan bir düflünüflü ifade eder. Kad›n-erkek çeliflkisi, yok say›larak ya da yasaklamalarla ortadan kald›r›labilecek bir çeliflki de¤ildir. Kad›n ve erke¤in aras›ndaki iliflkiyi engelleme yerine sorunu do¤ru temelde ele al›p yar›n›n özgür beraberliklerini yaratmak gerekir. Devrimci iliflkilerde ön plana ç›kan yan›ndaki kad›n› sahiplenifl, asl›nda düzenin namus anlay›fl›ndan


Demokratik Kad›n Hareketi

kopamaman›n verdi¤i bir ç›kmazdan baflka nedir? Bir de ‘Çevre ne der?’ kayg›s›yla gizli iliflki yaflama saplant›s›nda olan kifliler do¤al›nda yaflanmas› gereken özgür bir iliflkiyi t›pk› sistemin “günaht›r, ay›pt›r” psikolojisiyle yabanc›laflt›rabiliyor. Mücadele içinde kendi gücüne güvenmeyen kad›nlar›n bu güvensizli¤i ve güçsüzlü¤ü, onlar›n baflka aray›fllara yönelmesine yol aç›yor. Bu nedenle, hemen yan› bafl›ndaki yoldafl› olan ‘erk’ek, gücü simgeledi¤i için duygusal olarak da bir yak›nlaflma söz konusu oluyor. Kendinden olmayan gücü yan› bafl›ndaki erkekle tamamlama yar›fl›na giren kad›n, kendisini koruyan, kollayan bir noktada duran erke¤e karfl› duygusal olarak yak›nlafl›yor. Böylelikle, oluflturulan bu çarp›k iliflkilerde, ço¤u zaman, kad›n erke¤in gölgesinde olmay› ye¤leyebiliyor. Devrimci bir iliflkide arad›¤›n› bulamayan kad›n, zamanla kendi iç çeliflkisini yaflamaya ve giderek devrimci de¤erleri de sorgulayan bir konuma gelmektedir. Bu da çiftlerin birlikte örgütlülük sürecine ad›m att›¤›, ama kad›n ve erke¤in kendini bir türlü yenileyemedi¤i iliflkilerde söz konusudur. Yar›n›n dünyas›n› yaratacak olanlar bugünden do¤ru ad›mlar atmak zorundad›r. Bir yanlar›yla düzenin içinde olan devrimci kad›n ve erkek bireyler erkek-egemen düflünceye karfl› kendilerini tekrar tekrar sorgulamaktan vazgeçmemeliler. Duygular› da yaflam›m›z› örgütledi¤imiz gibi örgütleyebilmek için kollar› s›vamal›y›z.

Mutlak Eflitlik mi, Do¤al Cins Farkl›l›¤› m›? Bugün özellikle devrimci-yurtsever-demokrat diye niteleyebilece¤imiz çevrelerde kad›n sorununun tart›fl›lmas›, kaba tabiriyle feminizm olarak nitelendirilip geçifltiriliyor. Hiçbir çeliflkinin yok say›larak ortadan kald›r›lamayaca¤› gerçe¤inden hareketle kad›n sorununu ya da kad›n-erkek çeliflkisini bugünden örülecek mücadele yöntemleriyle çözümlenebilece¤ini unutmamal›y›z. Bugün sendikalarda, da¤larda, alanlarda, demokratik kitle örgütlerinde az›msanamayacak ölçüde kad›n oldu¤unu gözlemleyebiliyoruz. Ama maalesef 12

BÜLTEN‹

gözlemledi¤imiz baflka bir durum daha var. Kimlik sorununu sürekli olarak ertelemifl kad›n, nerede olursa olsun inisiyatif d›fl›nda kalm›fl ve bu durumunu ortadan kald›rmak için erkek gibi davranmak durumunda kalm›flt›r. Bunun yan›nda toplumda birçok erkek hâlâ bir kad›n taraf›ndan elefltirilmeyi ve ondan afla¤› konumda olmay› kendine yediremiyor. Kad›n kimli¤ini bir kenara b›rakarak mücadeleye at›lm›fl kifliler toplumsal flekilleniflle ilintili olarak içlerindeki erkek-egemen düflünceyle mücadele etmekten kaç›n›rlar. Kendilerine böyle bir elefltiri getirildi¤inde ise mücadelede kad›n-erkek ayr›m› olamaz diyerek iflin içinden ç›kma-kaçma e¤ilimi gösterebilmektedirler. Bugün alanlarda att›¤›m›z “Kad›n-erkek el ele, demokratik devrime!” slogan› pratik yaflamda hayat bulmad›¤› sürece kuru ajitasyondan öteye geçemeyecektir. Yaflam›n her aln›nda ‘yoldafllaflacak’ kad›n ve erkek bireyler olabilmeliyiz. Kad›n-erkek çeliflkisi çözümlenemeyecek bir çeliflki de¤ildir. Sorunu do¤ru temellerde ele al›p incelersek asl›nda mülkiyet sistemleriyle beraber hayat bulan bu çeliflkinin yine mülkiyet sistemlerinin ortadan kalkmas›yla yani s›n›fs›z, s›n›rs›z v e sömürüsüz bir dünyada özgür ikili iliflkilerin hüküm sürece¤i bir gerçektir. Kad›n-erkek çeliflkisi, ne kad›n› yok sayarak, görmezden gelerek ne de erkek düflmanl›¤› yap›p erke¤in sahte iktidar koltu¤una sahip ç›kmaya çal›fl›larak ortadan kald›r›labilir. Bu çeliflki, ancak yeni insan› yaratma mücadelesinde bugünden bafllanacak özgün çözüm projeleriyle at›lacak ad›mlar›n yar›n›n dünyas›nda devam ettirilmesiyle mümkün olacakt›r. Bu temelde yürütülecek mücadele, kad›n› ya da erke¤i yok sayarak de¤il, tam da ikisinin de geleneksel elbiselerden s›yr›larak yeni insan olma yolunda emin ad›mlar atmalar›yla baflar›y› yakalar. “Demokratik Kad›n Hareketi, erkeklere karfl› de¤il erkek egemen düflünce ve eylemlere, cins ayr›mc›l›¤›na karfl›d›r. Bu temeldeki mücadelesi kad›nerkek çeliflkisinin do¤al bir cins farkl›l›¤›na dönüflmesine kadar sürecektir.”(Demokratik Kad›n Hareketi Deklarasyonu/ 21. madde)❏


Demokratik Kad›n Hareketi

İ

BÜLTEN‹

BİYOGRAFİ BARBARA ANNA KİSTLER “Barbara’nın göğsünde Dicle kanıyor, Alp’lerden Munzur ’a Barbara uzanıyor. . . ”

ALPLER’DEN MUNZUR’A UZANAN ENTERNASYONAL PROLETARYANIN KADINI BARBARA...

B

arbara Anna Kistler, 1955 y›l›nda, ‹sviçre’nin Zürih kentinde, bir iflçi ailenin çocu¤u olarak dünyaya geldi. K›sa bir okul dönemi geçirdikten sonra genç yafllardan itibaren çal›flmaya bafllad›. Yoksul semtlerinde temizlik, servis ve yard›mc› ifllerde çal›fl›yor; yoksullarla iç içe yafl›yor ve eme¤in sömürüsünü bizzat kendi yaflam›ndan ö¤reniyordu. 16 yafl›ndan itibaren de siyasete ilgi duymaya bafllad›. Burjuva demokrasisinin tozpembe görüntüsünün arkas›nda yatan adaletsizli¤in, eflitsizli¤in yabanc›laflman›n, sömürünün gerçekli¤ini görüyor ve bu 13

onu sisteme karfl› mücadele edenlere yak›nlaflt›r›yordu. Bask› ve sömürüye olan tepkisi gelifltikçe, tüm bunlara karfl› mücadele etmenin, tek tek bireylerin ka rfl› koyufluyla sa¤l anamayaca¤›n›, sistemi de¤iflt i rmek için örgütlü müc ad ele yürütmek ge rekti¤ini bilince ç›kart›yordu. Otonom bir örgütlenme olan Republic Bunker’e yak›nl›k duyuyor ve onun çeflitli faaliyetlerinde yer al›yordu. Daha 17 yafl›nda polis taraf›ndan komünleri bas›ld›¤›nda, kapitalizmin demokrasi aldatmacas›n›n gerçekli¤ini fark ediyor, 3 haftal›k tutuklanma döneminden, ezilenlerin hakl› mücadelesine daha


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

svi re de do an bu m cadeleye tutkun y re i, Dersim da lar na ta yan bilin , onun bu ifadelerinde somutla yordu. Barbara ya en ok sorulan soru olmu tu, onun neden T rkiye ye gelip m cadeleye burada devam etti i. Onunsa yan t hep a k ve netti. Devrimin ve devrimcilerin vatan yoktur, istedi i her yerde m cadele ederler. Ben enternasyonal bir devrimciyim d nya ezilen halklar n n karde li ini ve birli ini savunurum. O na Avrupa ya d nmek isteyip istemedi ini soranlara ise srarla kar k yordu ve d nmek istemeyi inin nedeninin tamamen politik bir tercih oldu unu vurguluyordu.

k ar a rl›l›kla, cüretle sar›larak, ç›k›yordu. ‹ sv i çr e ’ d eki gruplar içers i nde en yak›n iliflk isi; KGI(Kom ite Gegen Isalation-‹zolasyona Karfl› K om ite) ile oluyor. Ayn› zamanda Marlen grubu ile de yak›n iliflk iler kur uyor. Bu grup içer is i ndeki en önemli çal › flm al ar›, har eket içersind eki fem in i s t d üfl ü nc el eri, Marks i s t - L en inist düfl ü nc el e rle de¤iflt irip dönüflt ü rmek, kad›n müc adel es ini s›n›f mücad el esi anlay ›fl › yla yür ü tm eye dönük oluyor. Nit ekim bu konuda yapt ›¤› çal›flm al a rdan olumlu sonuçlar al›yor ve bu grup bugün Prol eter Devrimci H ar eket büt ü ns e ll i¤i içer is i nde yer al›yor. D e vr ime daha yararl› olab i lmek için sa¤l › kl› ve s p o rtif bir fiz i¤e sahip olmak gerekt i¤ ini düflünür14

dü ve buna göre yafl a rd›. Çok yönlü bir kifl il i¤e sahipti. Dört dil biliy o rdu ve bild i kl er i yle yet i nm e yerek sür e kli yeni bir fleyler ö¤r e nmeye çal ›fl ›yordu. Çevres i nde b›r a kt›¤› ilk izlen i mler alçak gönüllü¤ü ve sabr › yd›. Çok kon u flm a ktan ziyade çevr e sini gözl e ml em eyi tercih ederdi. Bunu flöyle aç›kl›y o rdu: ‘‹yi gözl e mci çevr es ini iyi kontrol ett i¤ i nden d›fl dünya ile iliflk il er i nde daha az hata yap a r . Ayr›ca yafl am ›m›z bunu ger e ktiriyor, biz düny ay› de¤ i flt i rmek için yola ç›kan insanlar›z. Bunu yafl a m›m›z›n her alan › nda prat i¤e geç i rm el iyiz. ‹yi gözlem, sa¤lam bilgi sah ibi olm ay› ve onu do¤ru de¤erlendirm eyi berab er i nde get irir.’

1980 Sonr as› Ülk em i zd eki


Demokratik Kad›n Hareketi

Devrimcilerle Tan›flmas› Barbara, 12 Eylül 1980’de ülkemizde yap›lan askeri faflist darbe sonras›nda Avrupa’ya s›¤›nmak zorunda kalan devrimcilerle tan›flma olana¤›na sahip oldu. Bu tan›flmay› 1992’de Yeni Demokrasi Dergisi ile yapt›¤› bir röportajda flöyle anlat›yor: ‘1980 sonras›nda Avrupa’ya s›¤›nan devrimcilerle eylem birlikteliklerinde ve entern a sy onal yür üy ü fllerde tan›flt›m. Avrupa’da, Türk iye’de varolan varolmayan bütün siyasi görüfller bulunur. Çeflitli örgütleri savunan arkadafll a rl a tart › flt›m. Sonuçta TKP-ML’nin düfl ü ncelerinin en do¤ru oldu¤unu gördüm ve özellikle eylem birlikteliklerinde Partizanlar› en yak›n ittifak o l arak gördüm. ‹brahim Kaypakkaya’n›n yaz›lar›n› okudu¤umda çok etkilen dim. Bu genç komünist önderin k›sa yaflam sürecinde neler yaratabildi¤ine büyük bir hayranl›k ve sayg› ile bakt›m. ...TKP-ML’nin her fleyden önce bilimsel olarak do¤ru oldu¤unu anlad›m ve çeflitli milliyetlerden Türkiye halk›n› gerçek kurtulufla götürecek tek proleter parti diye, güvendim. Türkiye’de TKP-ML önderli¤inde yükselen devrimci mücadele dünyadaki ezilen halklara ve 15

BÜLTEN‹

enternasyonal proletaryaya umut veriyor. Beni de bu umutl a nd › rd›. TKP-ML’nin siyasi ve ideo l oj i k ö nd e rl i¤ i nde kendi siyasi kimli¤imi de sa¤laml a flt › rabildim.’ ‹sviçre’de do¤an bu mücadeleye tutkun yüre¤i, Dersim da¤lar›na tafl›yan bilinç, onun bu ifadelerinde somutlafl›yordu. Barbara’ya en çok sorulan soru olmufltu, onun neden Türkiye’ye gelip mücadeleye burada devam etti¤i. Onunsa yan›t› hep aç›k ve netti. ‘Devrimin ve devrimcilerin vatan› yoktur, istedi¤i her yerde mücadele ederler. Ben enternasyonal bir devrimciyim dünya ezilen halklar›n›n kardeflli¤ini ve birli¤ini savunurum.’ O’na Avrupa’ya dönmek isteyip istemedi¤ini soranlara ise ›srarla karfl› ç›k›yordu ve dönmek istemeyiflinin nedeninin tamamen politik bir tercih old u¤ unu vurgul uy o rdu. O, bir yandan darbe sonras› ülk em i zd eki a¤›r yaflam koflullar› ve d e vlet bask ›s› nedeniyle mücad el eyi b›rakan, yurt d›fl›na kaç a nl ara; bu gibi bask ›lar karfl›s › nda y›lm a dan ›sr a rla mücadele etmek ger e kti¤ini kendi ya flam prat i¤iyle göstermek istiyor. Bir yandan da ezen ezilen çel i flk ilerinin çok derin oldu¤u, dünya devrim müc ad eles inin f›rt›na merkezlerinden biri olan ülkemizdeki müc ad eleye aktif katk› sunarak b ur ad aki müc ad el enin yüks e lm es inin önem in i gözler önüne sermeye çal›fl ›y o rdu.

Hapishane Süreci 19 May›s 1991’de yap›lan Hasanpafla katliam›n›n* hemen ard›ndan bafll›yor Barbara’n›n hapishane yaflam›. Faaliyette henüz yeni oldu¤u ve devletin gözalt› sonras›nda uygulayaca¤› a¤›r iflkenceler nedeniyle yoldafllar›n›n, çözülmesinden duydu¤u tedirginlik, onun 15 gün iflkencede gösterdi¤i direnifliyle bofla ç›k›yor ve Barbara kararl›l›¤›n, ›srar›n ve direngenli¤in simgesi oluyor. K›sa sürede, hapishanedeki çeflitli örgütlerden dostlar›yla yak›n iliflkiler kuruyor ve burada da herkese aç›k kiflili¤i ve yüksek moraliyle sevilen biri haline geliyor. Kendini ön plana ç›karmaktan hofllanmad›¤› ise arkadafllar›na ve ailesine verdi¤i flu yan›tlarda aç›kça belli oluyor: ‘Özellikle ‹sviçre’de benim tutuklanmamla ilgili bir fley yap›-


Demokratik Kad›n Hareketi

lac a ksa benim öne ç›kar › lm a mdan çok, Türkiy e ’ d eki iflk e nc enin (özell i kle her gün yüzlerce ins an›n iflkenc el e rden geçir i ld i¤i, hatta iflkenc ed eki ölüm olayl ar›n›n günd eme get ir i lm esinin çok dah a önemli oldu¤unu) ve yine çok önemli olan ant i - t erör yas as› öne ç›kar › ls›n.’ Barbara, kendi aile çevr es ine de müc adel es ini do¤ru bir tem e lde anlatabilm eyi bafl a rm›fl olsa ki ölümsüzl e flm esinin ard›nd a n, ann es i. bir röp o rt aj›nd a, onun için flu sözl er i ifade ed iyor: ‘fiuan Barb ara bana o kadar yak›n ve h a tta onu flöyle derken duyar gib iyim. Benim ölüm ü mden bahsetme, ama Türk iy e ’ d eki binl e rce ölü v eren Kürdistan’daki müc adel eden bahset. Tüm d ü ny ad aki devr i mci mücadel el e rden bahset.’ Mahkemede ise savunmas›yla kendisini yarg›lamak isteyen gerici güçlere adeta meydan okuyor. Burjuva bas›n, devrimcilerin anti-propagandas›n› yapabilecekleri bir f›rsat›n ç›kmas› ümidiyle mahkeme koridorlar›n› dolduruyor. Büyük bir ifltahla a¤layan, s›zlayan, kand›r›lan(!), ma¤dur bir kad›n görüntüsü ile karfl ›l a flmay› bekliyorlar. Ancak O, proletaryan›n sars › lmaz bilinci ve direnciyle hem müc ad eles inin hakl›l›¤›n› ve meflrul u¤ unu sav unuyor hem de burj uva bas ›n›n kendisi hakk›nda ort aya att›¤› spekülasyonlar› eleflt iriyordu ve sav u nmas ›n› flu s ö zl e rle bitiriyordu: ‘ S onuç olarak emperyal i zme, fafl i zme ve tüm d ü nya ger icil i¤ ine karfl› mücadel ede halklar›n devrim davas›na yard › mc› olab i ldiysem bundan anc a k g urur duy ar›m. Bu ned e nden dolay› beni yarg›lamak size düflmez, beni yarg›layacak tek güç enternasy onal proletaryad›r. Yafl as›n Marksizm-Lenin i z m - M ao Zedung Düfl ü nc esi! Yafl as›n prol et a rya e nt e rn a syonal i zm i ! ’

En Büyük Tutkusu: Munzur Da¤lar› 7 ayl›k hapishane sürecinin ard›ndan tahliye oldu. Tahliyesi s›ras›nda yoldafllar›yla, dostlar›yla vedalafl›rken; ‘Da¤larda hepinize savaflacak bir mevzi haz›rlayaca¤›z. Sizleri bekliyorum’ diyerek, bundan sonra mücadelenin hangi alan›nda savaflaca¤›n› da 16

BÜLTEN‹

böylelikle söylemifl oluyordu. Ta en bafl›nda, Türkiye’ye geliflinde de ayn› istek yat›yordu zaten. Dedi¤ini yapt› ve ‹sviçre’nin Barbara’s›, art›k Munzur da¤lar›nda, Kinem olarak, devrimin en zorlu yollar›ndan birinde, sürdürüyordu ›srarl› yürüyüflünü. Bu alanda da s›cak yaklafl›m›, samimiyeti, içtenli¤i, disipliniyle bölge halk›n›n ve yoldafllar›n›n ilgisini, sevgisini kazand›. ‘Ben sosyalizm için yafl›yorum’ diyordu her defas›nda. Hayat› boyunca da bu amaçla yaflad›. T›pk›, Kanada Komünist Partisi üyesi Norman Bethune’yi** ‹spanya ve Çin’e tafl›yan enternasyonal bilinçte oldu¤u gibi, Barbara’da ülkemiz halklar›n›n kurtuluflu için ‹sviçre’den Türkiye’ye geldi. 1993 y›l›n›n Ocak ay›nda, Pülümür’de, devlet güçleriyle girdikleri çat›flmadan sonra, dondurucu so¤u¤a ra¤men Zel Da¤›’n› aflarak evlere ulaflabildiler. Ancak bölge halk›n›n özverili, yo¤un çabalar›na ra¤men donma sonucu durumu ciddileflti ve 5 yoldafl›yla birlikte O da ölümsüzleflti.

Kad›n›n Kurtulufluna Dair Kad›n sorununun, dünyan›n farkl› bölgelerinde toplumsal yap›lar›n farkl›l›¤› itibariyle çeflitli yönlerden farkl›l›klar tafl›d›¤›n› söylüyordu Barbara, ‘Hem kapitalist ülkelerde hem de emperyalizme ba¤l› ülkelerde kad›nlar›n s›n›fsal sömürü yan›nda cins bask›s›na da maruz kald›¤›n› belirtiyordu. Ona göre kapitalist toplumlarda kad›nlar, ekonomik ba¤›ms›zl›¤›n› kazanm›fllard›r, ancak modern köle olarak yaflamakta ve burjuvazinin çizdi¤i bir özgürlü¤e sahip olabilmektedir. Yani, sahte bir özgürlüktür bu. Üretimdeki ifl yan›nda, ev ve çocuk sorumlulu¤u da tamamen kad›n›n omuzlar›ndad›r. Belli kesimler görece daha rahat yaflasa da genel olarak kad›nlar›n eflitli¤inden bahsetmek mümkün de¤ildir. Toplumdaki yabanc›laflma ve yozlaflma en çok kad›n› etkilemektedir. Kad›nlar daha çocuk yaflta tacize, tecavüze maruz kalmaktad›r. Tüketim toplumunda tüketilip at›lacak bir meta gibi alg›lanmaktad›r. Yar›-feodal, yar › - s ömürge ülkelerde ise kad › n lar, kap it alist ülkel ere k›yasla çok daha kötü flartlar alt›nda yafl amaktad›r. Emperyalizmin bask› ve


Demokratik Kad›n Hareketi

sömürüsü feodalizmin bask›s› ile birleflmifl durumdad›r. Kad › nlar genç yaflta ve zorla par ay› verene bir mal gibi sat ›l ›yor. Ail es inin kendisi ad›na verdi¤i kar a rlara göre bir yafl am› oluyor. Yo¤un fliddete maruz kal›yor.’ Barbara, dünya genelinde yaflanan kad›n sorunlar›na iliflkin bu gibi benzerlikleri, farkl›l›klar› koyuyor. Kad›n sorunu hususunda feministlerin yaklafl›m›n› ise flu flekilde de¤erlendiriyor: ‘Kad›n›n ezilmesi feministlerin söyledi¤i gibi erkek flovenizminden kaynaklanmaz. Kad›n›n ezilmesi s›n›fsal, ulusal, feodal bask›n›n yan›nda tüm bunlara ek olarak gerçeklefliyor. Feminizm burjuva, reformist bir ak›m olarak kad›nlar›n üzerindeki cins bask›s› üzerinden kad›n›n öfkesinin burjuvaziye kanalize edilmesini engelliyor. Bunun yerine emekçiler aras›nda bir çat›flma körüklüyor ve kad›n ile erkek omuz omuza proletarya saflar›nda, s›n›fs›z ve sömürüsüz bir dünya için mücadele verirken, eflitli¤in temelini koymay› engelliyor. Devrimci hareket içindeki kad›nlar›n durumu buraya göre çok daha ileri.’ Dünyan›n her yerinde farkl› biçimlerde ortaya ç›kan kad›na yönelik çifte sömürüye karfl› f›rsat buldu¤u her alanda kad›nlar› daha bilinçli olmaya ve s›n›f mücadelesini yükseltmeye ça¤›r›yordu. 1992 y›l›nda ‹stanbul’da 8 Mart flenli¤inde yapt›¤› bir konuflmas›nda kad›nlar› s›n›fs›z toplumu yaratma mücadelesine flu sözleriyle ça¤›r›yordu: ‘Kad›n ile erkek omuz omuza yeni ve güzel bir dünya için savaflarak, bu mücadele içinde özgürce yaflamay› ö¤renebilir ve insanlar› yeni topluma haz›rlay›p e¤itebiliriz. Ama bilmeliyiz ki gerçek kurtulufl patron-a¤a devleti y›k›lmadan ve halk iktidar› kurulmadan önce ne emekçi kad›n ne de emekçi erkek özgürce ve eflitlik içinde yaflayamaz. Emperyalizmin y›k›lmad›¤› süre içinde s›n›fsal, ulusal ve cinsel bask› ortadan kalkmayacak. Kad›nlar›n da erkeklerin de kurtuluflunun tek yolu devrimle sa¤lan›r. Biz bu dünyan›n ve insanlar›n yar›s›n› oluflturuyoruz. Ezilen emekçi kad›nlar olarak emperyalizm taraf›ndan oluflturulan zincir halkalar›ndan kurtulana kadar tarihin omuzlar›m›za yükledi¤i, kend imizi ve insanlar› özgürlefltirme gör ev ini devrimlerle 17

BÜLTEN‹

sürdürmek zorund ay › z . ’ Yüre¤i, dünyan›n her neresinde olursa olsun ezilenlerden yana atan; devrim mücadelesinin ›srarc› bilinçli, direngen, enternasyonal kad›n›yd› Barbara. ‘Empery alist zinc irin en ince halk as › ndan kop ar › lmas› gerç e¤ ine uygun olarak, müc ad el enin boy u tl a nd ›¤› ülk elerin ML kar a kt e rl er ine destek verm eyi enternasy onal bir görev olarak görüy orum. Kom ün i z m ö ldü 盤l › kl ar ›n›n at›ld ›¤› flu sür e çte bu görev bir kat daha artm › flt›r.’ diy o rdu, Barb ara. Tam da söyl ed i¤ i g ibi kom ünizm öldü 盤l › kl ar ›n›n bugün daha da art ›r › ld ›¤› flu sür e çte gör e vl er imiz bir kat daha artm › flt›r. Barb ara’n›n tüm düny ay› kuc a klayan coflkun, ent e rn a sy onal bilinc i yle bu gör evin bugün bizl er i n o m u zl ar›ndan yüks el ec e¤i unut u lm am al ›d›r.❏ D‹PNOTLAR: *3713 say›l› yasan›n geçmesiyle birlikte iflkenceciler hakk›nda dava aç›lamayaca¤›, tutuklanamayaca¤› ve yarg›lanamayaca¤› devlet taraf›ndan aç›kça onaylanm›flt›. Bunun hemen arkas›nda ‹stanbul Hasanpafla’da ‹smail Oral ve Hatice Dilek devletin kolluk güçlerince infaz edilmiflti. **Ünlü Cerrah Norman Bethune, Alman ve ‹talyan faflist haydutlar› 1936’da ‹spanya’y› iflgal etti¤inde cepheye gitti ve anti-faflist ‹talya halk› için çal›flt›. Japonya’ya karfl› direnme savafl›nda Çin halk›na yard›m etmek için bir t›p ekibinin bafl›nda Çin’e geldi ve 1938 ilkbahar›nda Yenan’a vard›. Hemen ard›ndan fiensi-Cahar-Hopey s›n›r bölgesine gitti. Kurtar›lm›fl bölgelerin ordusuna ve halk›na iki y›l kadar hizmet etti. Yaral› askerleri ameliyat ederken kan zehirlenmesinden 12 Kas›m 1939’da Hopey Eyaleti’ndeki Vangsien’de öldü. *** fiiir Grup Munzur


Demokratik Kad›n Hareketi

Kadın

BÜLTEN‹

Erkek Çelişkileri

İlişkileri

“Hayatta bir kad›n›n teslimiyetini para ile ya da herhangi bir toplumsal güç arac› ile sat›n alma deneyimine sahip olmayan yeni bir genç erkek nesli ile gerçek aflktan baflka hiçbir nedenle kendisini erkeklere verme ya da korkular›ndan dolay› kendilerini sevgilerinden esirgeme deneyimine sahip olmayan bir genç kad›n kufla¤› tüm eflitsizlikleri y›kma gücüne sahip olacakt›r.” (F. Engels)

K

ad›n-e rkek iliflk il er inin, insanlar›n maddi yaflam koflullar›ndan ba¤›ms›z flekillenmedi¤ini, bu koflullar›n yaflam›n bütün alanlar›na yans›d›¤›n› söylemek kesinlik arz eder. Keza, kad›n-erkek iliflkisi, genel olarak insanlar aras›ndaki iliflkinin özgün ve kristalize olmufl biçiminden baflka bir fley de¤ildir. kad›nerkek iliflkisinden, cinsellikten bahsedeceksek bunun tarihselli¤ini görmek zorunday›z. Ayn› flekilde kadim bir çeliflki olan kad›n-erkek çeliflkisiyle birlikte görmek durumunday›z. fiunu da belirtmek meselenin özünün kavranmas› noktas›nda önemlidir: Kad›n ve cinsellik her zaman bir bütünü oluflturan ya da bu flekilde an›lan kavram ol18

mufltur. Nitekim kad›n-erkek iliflkisi, cinsellik, cinsel aflk gibi kavramlar insan›n do¤al alan› görülse de maddi yaflamda, toplumsal iliflkilerle kaynaflt›¤› zaman, do¤all›¤›ndan çok toplumsall›¤›ndan bahsederiz. kad›n-erkek iliflk isi (özelde kad›n›n ezilmiflli¤i), kad›n-erkek eflitli¤ ine ya da kad›n›n sömürülm es i gibi tek bir konuya s›k › flt ›r › lm ay acak kadar önem t afl ›yan topl u msal, kültürel, ekon omik, politik ve b u nl a rdan da öneml isi tar i hsel bir sorundur. Ayn › fl ek i lde, bu sorun, kad › nl ar›n kendi öz sor unu, kendi sor u nl ar ›n› tan›m al ar›, çözüm pratikl er ini ort ay a koym al ar› gibi gör ü nse de yaln › zca kad›n› de¤il, erke¤i de etk il eyen ve ilgil e nd iren köklü bir çeliflki.


Demokratik Kad›n Hareketi

E g emen s›n › flar, bug üne kadar, kad › n - e rk e k eflitsizli¤ini bir sorun olmaktan ç›k ar›p “cinsiyet” ayr › mc ›l›¤›n› “do¤an›n eflitlikçi düzeni” ad› alt › nda göstermeye çal › flm›flt›r. Avc › - t o pl ay›c› t o pl u mda, kad › n - e rkek aras › ndaki çel i flki, özel m ü lk iyetle birlikte s›n › fl› topl u ml a rdan nit elik aç›s›ndan farkl›l›k göst erir. Böyl esi bir toplumda kad › n - e rkek iliflk il eri do¤al olandan toplumsal-s›n › fsal alana geçifliyle birlikte bir dönüflüm y ar a tm›flt›r. T ar›m üret imi, bu üret imin yo¤ u nlu¤u, topl u msal art› yar a tmas›, topl u msal mülk iy eti eflits i z ve özel bir kon uma get i rm i fltir. Kol e ktif mülk iy e t olan tar›m araçl ar ›n›n erk e¤in eline geçm esi ve özel mülk iy etin gel i flm esi kad›n-erkek çel i flk is i nde bir dönüm nokt as ›d›r. Özel mülk iy etin kur u msallaflmas›, bun u nla birl i kte mülk iy etin miras yol u yl a b ab adan o¤ula g e çm es ini güv e nce alt ›na alan ve dol ay ›s › yla kad › nl ar›n cins e ll i¤ inin den et im ini erkekl ere veren atae rkil aile kur u ms a ll a flm › flt›r. Bu çerç eve içinde, kad›n›n cins e ll i¤i erk e kl erin; özellikle bab an›n, sonra da koc an›n mal› olarak bel i rl enip kad ›n›n “cinsel safl ›¤›” (bekaret) üzer i nd e p az a rl›k yap ›lan bir ekon omik de¤ere dön ü flm es ini sa¤l am › flt›r. Tabi erk e¤in üst ü nl ü¤ ünü dile get iren bu durum, sonr adan, hakim s›n›f (ideo l oji, din, felsefe vb) tar af › ndan, yafl am›n her alan ›na yay › lm›flt›r. Hatta kad›n cins e ll i¤i; erkek cins e ll i¤ ine göre daha “do¤al” ve güçlü kabul edilm i fltir. Dol ay ›s›yla cins e llik (özellikle kad›n cins e ll i¤i), topl u ms a l bir sorun ve hass as iyet olarak gör ülür. Zira kad›n›n bu güçlü cins e ll i¤i den e tl e nm ed i¤i takt i rd e topl u msal karg afla (buna fitne de den il eb ilir) yarat›r. Bu sor unun kur u ms a ll a flm as›nda ve hük ü m s ü rm es i nde elb e tte ki ideo l oji olarak dinler ( ö z e ll i kle tek tanr ›l› dinler) önemli bir araç gör evi görm ü fll e rdir. Bel i rli bir tar i hsel ve toplumsal kofl u ll a rla flekill enen tek tanr ›l› dinler aras › n d aki farkl ›l › kl ar› ve özg ü ll ü kl eri gözard› etm e ksizin; atae rkil sist emin do¤ uflu ve kur u ms a ll a flm a s› ile olan etk il eflim son uc u nda kad ›n› ve erk e¤ i m u tlak ve hiy er a rflik bir biç i mde ikiye bölen ka19

BÜLTEN‹

t› topl u msal cins iyet roll er inin day at › lmas›, erke¤in üst ü nl ü¤ üne day anan ata-e rkil aile iliflk is in i n kutsanm as› ve bu yolla kad›n bed eni üzer i nd ek i den et imin yas a ll a flt ›r › lm as ›n›n ortak özell i kler g ö st e rd i¤ ini gör eb il iriz. Kad›n-erkek çeliflkisi, s›n›fl› toplum tarihinde, sosyo-ekonomik dönüflümlerde farkl› nitelikler ve biçimler almas›na ra¤men özünü her zaman korumufltur. Köleci toplumda, feodal toplumda, kapitalist toplumda bu temel ifllenmifltir. Kapitalist sistem niteli¤i gere¤i kad›n-erkek iliflkisine (kad›na) farkl› bir tan›mlama ve farkl› bir uygulama getirmifltir. En az›ndan kad›n› evden kamusal alana ç›karm›flt›r, ekonomik özgürlük vermifltir, hatta cinselli¤inin kabulü ve kendi bedenine sahip olma hakk›n› vermifl, yani cinsel devrim yaratm›flt›r. Bunu da burjuva demokratik devrimleriyle gerçeklefltirmifltir. Burjuvazi, kad›na ve cinselli¤ine verdi¤i bu k›s-


Demokratik Kad›n Hareketi

mi yan›lsamal› özgürlü¤ü hiçbir zaman kad›n›n gerçek anlamdaki kurtuluflu ve cinsel özgürlü¤ü temelinde vermemifltir. Aksine kendi ç›karlar› do¤rultusunda ekonomik bir meta olarak görmüfltür. Burjuvazinin vermifl oldu¤u yan›lsamal› özgürlük, çok daha fazla nesneleflme, kendisine, d o¤ aya, topl uma yab a nc ›l a flma sunm u fltur. Ki burjuvazi, kad›n› her zaman aileyle özdefllefltirip onu korumak ad›na politikalar üretmifltir. Çünkü kad›n› özgürlefltirmek burjuvazinin de dayand›¤› küçük aile yap›s›na ayk›r›d›r. Cinsel özgürlük, kad›n›n cinsel kimli¤ini ve cinselli¤ini bilinçli eme¤i ve iradesi ile özgürce yaflamas›d›r. Dolay›s›yla bizlerin tercihi asla ne burjuvazinin sundu¤u cinsel özgürlük alternatifi ve yoz kültürü ne de bunlar›n mülkiyet hukuku olabilir; gerici de¤er yarg›lar› ve feodal gelenekler ise asla. Tam da burada bizlerin de¤iflme ve de¤ifltirme, nitel olarak alternatif insan iliflkilerine, ç›kars›z, bask› ve ç›kara dayanmayan özgür insan iliflkilerini ve yeni kültürü infla için t o pl umu her yön ü yle devr i mc ilefltirme misyonumuzu tafl›mam›z zorunluluktur. Bu perspektifle kad›n-erkek iliflkilerinin, cinsel paylafl›m›n, aflk›n, sevginin özünün, niteli¤inin nas›l olmas› gerekti¤i konusunda bak›fl›m›z›n bilimsel ve devrimci olmas› ve bunu yaflam›m›zda hayata geçirmemiz olmazsa ol-

Kad›n-erkek iliflkisi, her türlü ekonomik, toplumsal dayatmalarla hapsedilmemifl, do¤al ve insanca ak›fl› içinde birbirini tamamlayan; bilinçli emek ve özgür iradenin bir eylemi olarak alg›land›¤›nda ve görüldü¤ünde gerçek bir anlam ve içeri¤e kavuflacakt›r.

20

BÜLTEN‹

mazd›r. Peki, nas›l bir kad›n-erkek iliflkisi, nas›l bir birliktelik, nas›l bir cinsellik? Aflk, sevgi, cinsellik insan›n toplumsal iliflkilerdeki duygusal alan›-ö¤eleri olup; t›pk› evlilik gibi toplumsal-ekonomik sistem üzerinde yükselen, onun hukuki bir ifadesi yani toplumsal bir kurum özelli¤i tafl›r. Bahsetti¤imiz bu kavramlar sosyoekonomik iliflkilerle sürekli zenginleflip geliflir. Köleci Roma (Grek) toplumundaki “platonik” bir aflk ve sevgi anlay›fl›, feodal toplumdaki “romantik” ve de “epik” bir aflk ve sevgi anlay›fl›, burjuva (kapitalist) toplumdaki “tutkulu” bir aflk ve sevgi anlay›fl› buna güzel örnekler sunar. Kad›n-erkek iliflkisindeki birliktelikle tam da bu noktada, cinsel birlikteli¤in ötesinde bir maddi arka plan›n›n oldu¤unu söylemek mümkün. Belirleyici olan bu arka plan ise özneler aras›ndaki etkileflim, paylafl›m ve bi-


Demokratik Kad›n Hareketi

linçli emektir, iradedir. Zira özel mülkiyet sistemi ve bunun getirmifl oldu¤u yabanc›laflma kad›nerkek aras›ndaki cinsel birlikteli¤i evlilik kurumu içerisinde örgütlemifl ve dayatm›flt›r. Yeni insan›, özgür bir dünyay› yaratma mücadelesi verenl e r , kad › n - e rkek iliflkil er ini, birl i kt eli¤i, cinsel aflk› ve özgürl ü¤ ünü hiçbir zaman ne özel mülk iyet sistemi içine ne her fleyi nesnel e flt iren emp e ry alist yoz kültüre ne de feodal ger ici de¤er ve gel en e kl er e s›¤d›rmaz, s›¤d › rm am al›. ‹ns a nl ar›n düny as ›n›n de¤ersizl e flt i¤i ve nesnel erin de¤er kazand›¤› bu sistemde olmazsa olmaz bir kofl u ldur, ilkedir. fiun u çok iyi görm eliyiz ki kad › n - e rkek iliflkil er ine, cinselli¤e bak › flt aki (tabii pratikte de) ileri olmayan, bil i msel olmayan yönl erin kökeninde, maddi yaflama ve kendim ize olan çok boy u tlu ‘yabanc ›l a flma’ yatar. Bu konuda Marks flunu der: “Özel mülk iyet bizi öyl es ine al›klaflt › rm›fl ve s›n›rl› k›lm › flt›r ki bir nesne ancak ona malik old u¤ umuz ya da bizim taraf ›m › zdan dolay›ms›z sahip olund u¤u, yen i ld i¤i, içildi¤i, giy i ld i¤i, içinde otur u ldu¤u vb. k›sac as› bizim tar af ›m › zdan kullan › ld ›¤› zaman bizimdir.” Nitekim insan iliflkil er im i zd eki sahip olma tutkusu, benc i ll e flt i rme, hayr a nl›k ba¤ › ml ›l›¤›m›z, güce tapma, her fleyi basitleflt i rme vb. gibi yab a nc ›l a flm ay› ifade eden say ›s›z örn e kler tam da yuk ar› paragraftaki temel bel i rl em eye tek abül eder. Yaflam›m›z›n her alan›na sirayet etmifl olan; insan›n do¤aya, kendisine ve topluma olan yabanc›laflmas› ancak ve ancak bilimsel bir temelde devrimci eylemlerle ve özgür dünya, yeni insan, yeni kültür perspektifiyle k›r›labilir. ‹ns an›n kend is ini ve karfl› cins ini her yön ü yl e t an ›m as›, bunu tam a ml ay ›c› ve ilerl et ici bir flek i lde ifll em esi gerçek bir kad › n - e rkek iliflk is ini, cins e ll i¤i, aflk› ayn› zam a nda bunl ar›n özünü bel i rler. fiüph esiz ki, bu bel i rl ey ic ilik, b il i msel olan dan, ileri ve ins ani iliflk il e rden süz ülen bilinç ve bu bil i n çle kopmaz bir ba¤ oluflt uran duygu büt ü nl ü¤ ü nden yar at ›l›r. Kad › n - e rkek iliflk isi, bas i t bir flek i lde “cins e llik” olarak ifade edil emez. Ya21

BÜLTEN‹

fl am›n bütün alanl ar ›n›n ort a kl ›¤ › ndan ve bil i n çli üretim i nden yoksun bir cins e llik neyi ifade eder? Bu iliflk inin özü, hayv ani cinsel iht iy ac› karfl ›l amaktan öteye geçmez. Üst elik böyle bir iliflk i kavr ay ›fl›, nih ay et i nde, burj uv a - f e odal bir bil i n ç ve kült üre hayat verir. Kad › n - e rkek iliflk il er i nde salt bir cinsel iliflk i ye day al› anl ay ›fla dair Lenin’in flu tesp iti bizce öneml idir; “Kad›n ve erk e¤i bir araya get ir e n tek etmen cinsel iliflki olunca, do¤al olarak bu i l i flk ide bafll a ng › çta yak al anan, yak aland ›¤› san ›l a n ya da yak al an ›l ac a¤ ›na inan ›lan psik ol ojik ve bedensel doyum yer ini s›r ad a nl ›¤a, b›kk › nl ›¤a ve a l › flk a nl ›¤a b›r ak›r” Kad›n-erkek iliflkisi, her türlü ekonomik, toplumsal day a tmal a rla hapsedilm emifl, do¤al ve insanca ak›fl› içinde birbirini tam a mlayan; bil i n çli emek ve özgür irad enin bir eylemi olarak alg › land ›¤ › nda ve gör ü ldü¤ünde gerçek bir anlam ve içeri¤e kav ufl acakt›r. Karfl ›l › kl› payl afl›m ve çok yönlü ortaklaflma, yani birl i kte düflünme ve üretme zem ininde bir iliflki ile kad › n - e rkek aras›nd aki çel i flki, yeni insan iliflk ilerinin infla temelinde çöz eb i ld i¤i oranda özgür bir kad›n-erkek iliflkisinden bahsed il ebilir. Bunun yönt emi de elbette ki çel i flkilerin çöz ü lmesi, her türlü yab a nc›laflman›n k›r › lm as› yeni, ileri bir kültür ve yeni bir insan yar a tma bil i nc idir. Bil imin ›fl›¤ › nda insani olanla birl i kte maddi dünyay› gerçek anlamda bil ecek, kavrayacak yolda ilerl eyip yab a nc›laflman›n bütün halk alar›n› k›rd ›¤ ›m›z takd i rd e gerçek bir insan olab ilir, gerçek bir özgürlük yaflayabiliriz. Yafl am›m›z› yeniden yar atarak, yaflam›m›z› de¤ifltir erek bunu de¤ i flt irebiliriz. Özne olma bil i nc i yle tüm maddi yafl am› de¤ i fltirip “özgür dünya yeni bir insan” erdemi ve onurlu mücadeles i yle ins a nl ›¤› ve tarihi ilerlet eb iliriz. ‹flte o zaman s›n › fs›z, söm ür üsüz, özgür dünya, özgür insan düflünü kucakl am›fl oluruz.


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

RÖPORTAJ... Her alanda olduğu gibi çalışma yaşamımızda da kadın olmaktan kaynaklı birçok zorlukla karşılaşıyoruz. Bu sayımızda çalışan kadın ve sorunlarına dair yaptığımız röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

S O R U L A R

1. Çalışma yaşam ı n ı zda karşılaştığınız en büyük zo rl u k nedir? 2. Kadın olarak çalışma yaşamında ayrımcılığa maruz kaldığınızı düşünüyor musunuz? Örnek ve rebilir misiniz? 3. İşçi kadınlara yönelik iyileştirme projesi size ve ri l s e y d i i şe nereden başlard ı n ı z ? 4. Geçmişten günümüze çalışan kadın port resinin değiştiğini s öy l e yebilir miyiz?

Necla Çakır (Kuaför-İzmir) 1- Çalışma şartlarının ağırlığından dolayı kendime yeteri kadar zaman ayıramıyorum. 2- Çocuklarıma anne, kocama eş, bir de çev reme hanımefendi olayım derken kendime bile zamanım kalmıyor. Bunlardan dolayı mesleki alanda da ilerleyemediğimi düşünüyorum. Top lumun kadına biçtiği rol belli: “Ya her şeyi göze alacak değiştireceksin ya da sadece olduğun yerde kalacaksın.” Erkeklerinse bu konuda da ha şanslı olduklarını söyleyebilirim. Mesela erkek meslektaşlarımızın oynadığı bir futbol takımı var, bizim kadın olarak o kadar çok görevimiz var ki, erkek meslektaşla rımızın zaman ayırdığı şeylere biz zaman ayıramıyoruz. İşten eve, evden işe... 3 - Avrupa’da regl dönemlerinde ayda 3 gün ücretli mazeret izni oldu ğunu duy muştum. Bir de doğum sonrası belirli bir süre ücretli izin alındığını. Burada da ka dınlara o h akların verilmesini, asgari ücretin yaşamsal koşullara göre düzeltilme sini, ç ocuk büyüten ailenin çocuk yardımı almasını, devlet desteğiyle senede iki kez aile terapisi ve sağlık konusunda iyileştirmelerde bulun ulmasını isterdim.

22


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

4- Eskiden köyde tarlada çalışıyordu kadınlar, o zaman da eziliyorlarmış; ama şim di bazı kadınların sosyal hakları var. Ama bugünkü kadının işi daha zor, topluma uy gun bir şekilde olmak zorundasın. Yani bakımlı ve modern bir kadın. Kadın çalışmak zorundadır; ama kesinlikle de parasını kendine harcayamıyor. Erkek stres atmak için işinden çıkar kahvehaneye gider. O da yetmez meyhaneye vs’ye gider. B ütün bu ‘ha ne’ler erkekler için yapılmıştır. Kadınsa işinden çıkar ve tek ‘hane’si vardır; o da evi dir. Tabi erkek bu hanelerin birinde stresini atamadıysa ev hanesine gelip bir de or da eşi ve çocukları üzerinde stresini atmayı dener. Yani kısacası erkek egemen bir toplumda yaşamak gerçekten zor. Şuan daha çok kadın çalışmaya başladı; ama bu sayı arttıkça kadın her koşulda da ha çok eziliyor. Yani çalışan kadın iki kat ve kendi ürettiğiyle daha fazla eziliyor. Ev kadını da eziliyor; ama yaşam koşulları da değişiyor her geçen gün. Ve ev kadını da çalışan kadın da hiçbir zaman emeğinin karşılığını alamıyor.

Gülcan Çivi (Fotoğrafçı, ANKARA) 1- Çalışma yaşamında çok fazla bir zorlukla karşılaşmadım. Çünkü arkadaşlarım çok yardımcı, patronlarım çok yardımcı. Bariz bir zorlukla karşılaşmadım, çalışma hayatım kolaydı benim için. 2- Benim işimde böyle bir zorluk olmadı. Bana uygula nan ayrımcılık olumlu, akşam çıkış saatlerim daha erken oluyor, erkek arkadaşlar daha geç, saat 8’de çıkıyorlar. 3- İşe kadının eğitiminden başlardım. Bir kadın hem an ne hem kadın olduğu için daha iyi eğitildiğinde daha bi linçli bir insan yetiştireceğini düşünüyorum. Her şey anne de bitiyor, babadan önce, bu kanaatteyim. 4- Geçmişten bugüne kadının çalışma koşullarının değiş tiğini söyleyebiliriz. Bugün kadın işe çok rahat gidip gele biliyor. Eskiden annelerimiz ev kadını iken, bugün her sektörde çalışabilmektedir. Me sela, ben fotoğrafçıyım, eskiden kadın fotoğrafçı bulmak çok zordu; ama bugün fotoğ rafçı kadın olarak çalışabiliyorum, özellikle gelip kadın fotoğrafçı soruyorlar. Bunu her mesleğe yayabiliriz, her ortama girip çıkabiliyoruz. Leyla Hanedan (Milli Piyangocu, ANKARA) 1- Biz sürekli dışarıdayız, her türlü zorlukla karşılaşı yoruz. Tabiat şartlarından tut, insanlarla olan ilişkilerde her türlü zorlukla karşılaşıyoruz. Dışarıdaki gerginlik za man zaman eve de yansıyor. 2- Çok fazla ayrımcılığa maruz kalıyorum. Erkek arka daşlarımız: “Kadınsın git evinde otur.” diyebiliyorlar. “Kadına biraz saygılı davran.”

dediğimdeyse karşılık

olarak: “Kadınsan ne işin var.” gibi sözlerle karşılaşabi -

23


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

liyoruz. 3- Kadın-erkek eşit diye ifade ediyorlar; ama neleri düzene koyabilirdik bilmiyo rum. Kadınlara daha fazla kolaylık tanırdım çalışma süresinde, ağır işlerde çalıştırıl mamasını isterdim. 4- Ben 26 yıldır bu işi yapıyorum, ondan bu yana gelişme var; ama çok da değil. Şimdi kadınlar daha çok aktif oldu, her işte çalışıyorlar, her işi yapıyorlar. Ama ne ya zık ki bu çalışmanın karşılığında aldığımız ücret konusunda hiçbir değişiklik yok. Ben de yıllardır dışarıda, soğukta çalışıyorum, emeği min karşılığını alamıyorum.

Selma Karabağ (Tezgâhtar, ANKARA) 1- Bizim işimizde en büyük zorluk, insanlarla uğ raşmak diyebilirim. Farklı farklı yapıda insanlar ol duğu için hepsine farklı muamele yapmak zorunda kalıyoruz. Dışarıda ve yaşamlarında karşılaştıkları sorunları bize yansıtıyorlar, çok aşağıladıkları, kır dıkları, çok iyi davrandıkları da oluyor. 2- Pek fazla olmadı, ayrımcılığın olmaması tabi ki iyi. 3- İlk önce kırsal kesimde yaşayan kadınlara eği tim şansı verirdim. Kendini ispatlamaları için. Eğitim aldıkları için onlar da çocuklarını ve yaşadıkları çevreyi değiştirirler. Böylece fazla sorun kalmaz. El becerilerine yöne lik kurslar vermek isterim, kendilerini ispatlamaları için, önce kendilerini kendilerine, sonra da topluma ispatlamaları için. 4- Ev et, gözl e görülür bir fark var diyebi lirim. Eğitm e ç abalarını n çok gelişm iş olması t opl umun kadın lara bakış aç ısın ın değişmesi nde en büyü k etk en dir. A rt ık kadın-erkek ç alışması eşit gibi. Eskiden “ kadınl ar çalışm az ev de oturur” den ilir di, şimdi “h ay at müşt erek” kav ramı ç ıktı orta ya. Ayşe Ekici (Kasiyer, KONYA) 1- Ben üniversiteyi bitirdim, iktisat okudum. Özel sektöre ait bir mağazada kasiyerlik yapıyorum. Bu sektörde beş yıldır çalışıyorum. Başlangıçta kendi alanımda, yani eğitim aldığım mesleğimi yapamamanın zorluğunu yaşadım. İkinci olarak da çalıştığım sektörün özel sektör olması ve özel sektörün getirdiği zorluklar var: İş garantisinin olmaması, mesaiyeka lma zorunluluğ ve mesai ücretlerimizi vermemeleri, çok çalışma az kazanma gibi belli başlı, genelde yaygın olan zorluklar. Bu zorluklar aynı zamanda, erkek kadın ayrımı yapılamadan sadece eleman olarak getirdikleri zorluklardır. Kadın açısından bakılırsa daha ağır bir durum söz konusudur. Özellikle işyerinde vardiya sisteminin olması. Bir kadına akşam vardiyasının getirdiği zorluklar daha çoktur. Örneğin, gece iş çıkışında ‘Ben eve nasıl gidebilirim, durakta gece 10’da nasıl bekle24


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

rim?’’ sorunu oluşuyor hep kafamda; çünkü gece saat 10-11’de bir kadın nasıl dışarıda olur mantığıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Gerek aile gerekse çevre baskısı… Hatta bir gün gece 11’de işten evime giderken bir polis arabası beni durdurup: ‘‘Bu saatte ne işin var dışarıda, evden mi kaçtın?’’ gibi bir soru da sordurabiliyor bu zihniyet. 2- İki üç sene öncesinde, müdür, sorumlu, şef gibi konumlarda genelde erkek elemanlara öncelik veriliyordu ve bayanların bu tür konumlarda sorumluluk taşıyamayacaklarına dair anlamsız bir mantık taşınıyordu. 3- Kadınlara yönelik daha çok iş imkânları, çalışma alanları açmak ve daha rahat ortamlarda çalışmalarını sağlayacak imkânlar sağlardım. 4- Evet, büyük bir değişiklik var. İlk başta çalışan kadın sayısında artış oldu. Kadınların artık kendi ayakları üzerinde durmaları konusunda bilince ulaştığını düşünüyorum. Şu anda kadınların her sektörde çalışma rahatlığına kavuştuğunu düşünüyorum. Erkek ve kadınların birlikte çalıştığı sektörler arttı. Öncesinde aileler bile kızlarını erkeklerle birlikte çalışmalarına izin vermezdi. Kadın dendiğinde ‘‘evinde oturur’’ mantığı ortadan kalktı. Kadınların maddi yönde kendilerine olan güveni arttı. Bence kadınlar artık her sektörde kendini kanıtlamış durumda. Mecliste bile sesini yükseltebiliyor. Tabi ki çalışabilecek durumda olan kadınlar için söylüyorum. Kadınların ne kadarının çalışabilecek imkâna sahip olduklarını bilmiyorum.

Bilge Sayın (Esnaf, ANKARA) 1- İki tarafı idare etmek, hem evi hem de burayı, çok zor. 2- Evet, kadın esnaf olarak sıkıntı yaşadım yaşıyorum. Genelde ezmeye çalışıyorlar. Erkekler kadının başarılı olmasını hazmedemiyorlar. Çoğu zaman, kadın olarak iş yapmasını kabul edemiyorlar. 3- Pek fazla bir şey söyleyemeyeceğim. 4- Tam olmasa da şimdi eskisinden daha iyi olduğunu düşünüyorum. Şimdi ki kadınların eskisi gibi ezilmişlikleri yok daha rahatlar. Eskiden kadınlar daha çok yük altındaydı ve daha çok eziliyorlardı. Pınar Avcı (Tezgahtar, ANKARA) 1. Uykusuzluk, erken kalkmak, en büyük zorluklar bunlar. Eve hasret kalmak… 2. Hayır, şimdi bayanlar daha çok çalışıyorlar, yeterince erkeklere kendilerini ispatladılar. 3. Çok özenli davranırdım, erkekler gibi çalışamayacaklarını, onları dengelemeye çalışmalarını düzenlerdim. 4. Tabii kesinlikle eskiden kadın çalıştığı zaman çok tuhaf geliyordu, kötü gözle bakıyorlardı, şimdi öyle değil çok fark var. Artık bir bayanın evde oturması saçma geliyor.

25


__

----II.IZID

Kadln H ------~[)~Ee~rnn~~~~~~:-~--------,. okrat:ik areketi ___________

.'~A9A~

~'1'Q"Q~"'~

n, Gelin bugu " siradan k" ... rm. Son YI IIarda ulk .. . otulLikler" uzerine k . dI a, otobiis t . erruz sokaklarrnd onusazete erminallerindev in a, stadyumlarrnsayfalannda TV k ' ternet sitelerind bile derniy orum) , e ranlannda (bakIn " iik e, gamiz

,

Ahb ....

st ra danlasan ve

arrglmiz Hran '

patlayan kotiiliiki er. ..

yu

selen"

en sonunda kard

.

tin ensesinde iic kur sun ol ara esi-k

ler Oylesine srradanlasnlar ki . a ve p li tabancasmm d uman .. ' artik jandarrn utsaldrr , Kaderi enne T I tuten katilini "V atan To 0 15~

K verdirti paz erk Edilemez" . p"'g' beis zc rtip yarunda haura I .. vecizesi altmda gorrnuyorlar.

Y. d.

ctograf

cektirt

mekte

~ MHP Antalya il Ba . cografyada Turk oldug ~k~nl Nizamettin Saglr "B unu soyleyemeyen vatandasm, ,u




Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

Küresel Saldırı ve Yaşama Hakkı Bilge Contepe B ilge Contepe (T rkiye Yeflilleri Ye illeri Efl E (Türkiye S cüsü S özzc s) )

E

koloji tüm canl› sistemin birbirleri ile uyum içinde yaflamalar›, yaflarken de birbirlerinin yaflam haklar›na sayg› göstererek bu yaflam zincirini sürdürmeleridir. Organik toplumlarda bu zincirin sürdü¤ünü, devletli toplumlara geçifl sonras›nda bu zincirin koptu¤unu görürüz. Tar›m toplumlar› sonras› endüstri toplumlar›nda bu sorun günden güne büyüyerek, insan› tüm canl›larla birlikte yok olufla do¤ru götürmektedir. Tüm dünyay› ilgilendiren ortak bir sorun; ekolojik kriz. Her toplumu ilgilendirdi¤i gibi her bireyi de ilgilendiren, s›n›rlar› olmayan, dil, din, farkl›l›¤› tan›mayan genel ve en gerçek sorunumuzdur. ‹çinde bulundu¤umuz yüzy›l›n en önemli sorunu da; yaflam›m›z› yaflanmaz hale getiren, ç›lg›nca üretim ve tüketim modeline dayal› kapitalist sistem ve çok uluslu flirketlerin ortaklar› neoliberal siyaset tellallar› ile birlikte küresel sald›r› planlar›d›r. Küresel sald›r›, ekolojik do¤al de¤erlere yönelik bir sald›r›d›r. Güney ülkelerinin do¤al de¤erlerini sömürerek zenginleflen kuzey ülkeleri, arkalar›nda b›rakt›klar› yoksulluk ve sefalet manzaralar›na seyirci kalm›fllard›r. 29

Do¤an›n ve insan›n sömürü düzeninden kurtulmas› ve özgürleflmesi için tek ç›kar yol; ekolojik yaflam mücadelesidir. YAfiAMA HAKKI ‘n›n savunulmas›d›r. Anayasal hakk›m›z olan “Sa¤l›kl› bir çevrede yaflama hakk›”, gelen giden siyasi iktidarlar›n kararlar› ile ne yaz›k ki tahrip ediliyor. Ormanlar›m›z, tar›m alanlar›m›z, temiz sular›m›z, yak›l›p y›k›l›yor. Geliflme ve kalk›nma u¤runa birkaç flirkete peflkefl çekiliyor. Yüzde yüz kâra dayal›, çal›flmas›na göz yumulan sanayi tesislerinin, kat› ve s›v› at›klar› ile gelece¤imize ipotek koyuluyor. Devlet birçok konuda oldu¤u gibi anayasay› da kendi kararlar› ile yok sayarak, insanlar›n sa¤l›kl› bir çevrede yaflama olanaklar›n› kendi eliyle ortadan kald›r›yor. Bir insan› veya bir canl› türünü yok etmek mi istiyorsunuz? Yaflama ortam›n› ortadan kald›r›n yeter.

Küresel Sald›r› Yerel halklar›n birlikte oluflturduklar› toplumlar›n, kültürleri, topraklar›ndaki ürünleri, do¤alar›ndaki a¤açlar›, konufltu¤u dilleri, inançlar› ile ekolojik bir bütündür.


Demokratik Kad›n Hareketi

Yaflam›n, yüzy›llarca verdi¤i emekleri sonucunda oluflan bu bütünlü¤ün, küreselleflme ad›ndaki vahfli kapitalist sald›r› ile yok edilmeye tarih boyunca çal›fl›ld›¤›n›, zengin devletlerin kurulufl yap›lar›nda baflta K›z›lderililer olmak üzere birçok yerli halk›n çekti¤i ac›lar› tüm insanl›k biliyor. Bilen yaln›zca insanlar de¤il, do¤adaki tüm canl›lar da biliyor. Kargalar›n K›z›lderililer’le yaflayan beyaz bir kufl oldu¤unu, yak›lan çad›rlarla, tarlalardaki atefli söndürmek için verdi¤i yürekten çaba sonucunda isten siyahlaflt›¤›n›, isyan 盤l›klar›ndan, sesinin çatlaklaflt›¤› bir örnektir yaln›zca. Ba¤dat’›n Bülbülleri için de ayn› kader yok mu? Küresel sald›r›dan insanlarla birlikte tüm yaflam zinciri olarak ifade edece¤im ekoloji de nasibini al›yor. Afl›r› kâra dayal› s›n›rs›z bir kalk›nma, geliflme sonucunda oluflan küresel ›s›nma, küresel iklim de¤ifliklikleri ile yaflam›m›za ipotek koyuluyor. Su kaynaklar›n›n tar›m ürünleri ile birlikte kayb›, küresel açl›k gerçe¤i ile kaderimizi belirliyor. Tüm bunlar gösteriyor ki insanlarla birlikte tüm canl›lar›n hayat› bir felaketin efli¤inde. Ekoloji ve yerel halk topluluklar›n›n küresel sald›r› karfl›s›nda de¤erlerini koruyarak yaflam›n› sürdürebilmesi için dayan›flman›n öneminin gere¤i do¤uyor. ‹çinde yaflad›¤›m›z co¤rafyada dayan›flarak yaflam›m›z› sürdürebilmemiz için, öncelikle farkl›l›klar›m›za tahammül edebilmemiz gerekiyor. Yerel çok kültürlü ekolojik yap›m›z›n önündeki en büyük tehlikenin tek tip dayatmalar› ile erozyona u¤rat›lmaya çal›fl›ld›¤› gerçe¤inin bilincinde olarak; kültürel, dinsel, dilsel, etnik, cinsel ve düflünsel farkl›l›klar›, çok kültürlülü¤ü renklili¤i ile do¤rudan demokrasiyi savunan yeni bir toplum için çabalar›m›z› yo¤unlaflt›rmal›y›z. Do¤adaki çeflitlilik gibi toplumsal hayatta da çeflitlili¤i esas olarak almay› sa¤layabilirsek, bu çeflitlili¤in güzelli¤inin ve birlikteli¤in devam›n› sürdürme yolunda att›¤›m›z her ad›m, verdi¤imiz her u¤rafl sonucu oluflan toplumsal uzlafl› bizleri küresel sald›r›dan koruyabilir ancak.

Suçlu Bulundu Dünyay› bu denli kirleterek yok olufla do¤ru sürükleyen egemen sistem, flimdi de bunun sorumlusu insan30

BÜLTEN‹

d›r diye, tüm pislikleri temizlemesi için halka havale ederek kirletmeye devam ediyor. Bu gün dünyadaki insanlar›n ço¤u açl›k s›n›r›nda yafl›yor. Göz aç›p kapayana kadar birçok çocuk açl›ktan ölüyor. Evinde çöp bile üretemeyen, çöpleri yiyen yoksullu¤un, yoksunlu¤un doruk noktas›nda yafland›¤› dünyada, dünyan›n efendileri insanl›k suçuna suç katarak yollar›na devam ediyorlar. BM, küresel ›s›nmaya ba¤l› iklim de¤iflikli¤ine neden olan baflta ABD olmak üzere küresel kapitalist sistemin endüstri gazlar›n›n sal›n›mlar›n› durdurmalar› yönünde bask› yapaca¤›na, haz›rlad›¤› raporda sistemi sorgulayaca¤›na, tüm sorumlulu¤u insanlar›n üzerine y›k›yor. ‹nsanlar çabalar› ile bu sorunu durdurmal›lar diyor. Nas›l durduracaklar? Televizyonun fifllerini prizde b›rakmayacaklar, ucuz tekstil konfeksiyonu sat›n almayacaklar, soba yakmayacaklar, az elektrik, az su kullanacaklar ve küresel ›s›nmay› ve ona ba¤l› iklim de¤iflikliklerini durduracaklar. Bu rapordan esinlenen hükümetimizin bakanlar› da aç›klamada bulundular. Hiçbir önlemin al›nmad›¤›, somut projelerinin olmad›¤› net olarak anlafl›lan bu duyars›zl›k Ayfle Te y z e’nin, R›za Efendi’nin omuzlar›na yüklenmifl oldu. Çevre Bakan›m›z: “Ayfle Teyze düdüklü tencere kullan›rsa, R›za Day› topra¤› flöyle ekerse küresel ›s›nmay› durdurabiliriz.” diyor. Küresel ›s›nma, küresel kapitalist sistemin dünyan›n bafl›na getirdi¤i bir sonuçtur. Bunun sorumlular› da iflbirlikçi küresel sermayedir. Ekolojik dengeyi bozarak yaflam› yaflanmaz hale getiren bu vahfli sistem anlay›fl›, do¤ay› para h›rs›yla sömürerek tüketmifl, insanlar› da yoksulluklar›yla bafl bafla b›rakm›flt›r. Kyoto protokolünü imzalamayan baflta ABD’dir. Atmosfere b›rakt›¤› sera gaz› emisyonlar› konusunda da, birincili¤i sürdürme yolunda da kararl›d›r. Yaflam›m›za ipotek koyan suçlular bellidir. Bu sistem, bu zihniyet de¤iflmedikçe insanl›k olarak h›zla yok olufla do¤ru gidiyoruz.


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

Feminist “Emma” Dergisinin 30. Yılı Avrupa Demokratik Kadın Hareketi Şubat ayında Almanya´da feministlerin Alice Schwarzer öncülüğünde çıkardıkları “Emma” dergisi 30. yılını doldururken, bu durum feministler tarafından kadın hareketinin büyük kazanımı diye coşku ile kutlandı. Genel basın da, kadınların başarısını manşetlere taşıyordu. Peki, bahsedilen başarı hangi kadınların mücadelesinin ürünü ve hangi kadını temsil ediyor? Öncelikle feminist hareketin temeline inerek toplumda ezilen, sömürülen ve şiddete maruz kalan tüm kadınlara hitap ederek onların “ikinci cins konumu”ndan kurtulma mücadelelerini ne kadar örgütlediği incelenmelidir. Feminizm teorisinin temeli, 18. yüzyılda dönemin aydın düşünürleri Mary Wortley Montagu ve Marquis de Condorcet´in de içinde yer aldığı kadın topluluğunda atılır. Her şeyden önce, temel imtiyaz olarak, kadının eğitim hakkı savunulur. Kadınlar bu hareketlilik kapsamında 1785’te Hollanda’da kurumsallaşırlar. Mary Wollstonecraff´in 1792’de yazdığı “A Vindication of the Rights of Woman” (Kadın Haklarının Müdafaası) adlı eseri, feminizim literatüründe önemli yer edinir, bu konuda yapılan ilk bilimsel çalışmalardan biri olduğunu belirtmek gerekir. Kad ı nl ara adaletsiz davranıldığına ilişkin 31

giderek gelişen düşünce, feminizmin organize bir hareket haline gelmesini sağladı. 19. yüzyılda kur ulan feminist kadın hareketi reform hareketi içinde yer aldı. Bu hareket kad ının kendi müc ad el es ini örg ü tl em es i nd e önemli bir adımdır.1837’de kadın hareketine, “féminizme” adını veren sosyalist Charles Fourier´dir. Kuşkusuz ne o dönemde ne de bugün yekpare bir feminist hareketten söz edilemez. Feminist hareket, sosyalist feministlerden burjuva feminizmine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Fakat hepisinin buluştuğu ortak nokta, kadın sorununu sınıfsal toplumun ürünü olmasını reddetmeleridir. Onlara göre kadın sorunu sınıflar oluşmadan önce de mevcuttur, dolayısıyla sınıfların ortadan kalkması kadınların kurtuluşunu getirmez. 1960´ların sonl arı ve 70´lerin başl ar ı nda gel işen rad ikal fem inizm, kad ının topl u md aki ezilm es inin teo r il er ini üret i r. Bu patria rkal teo r iye göre kadın sor unu kad ı n - e rkek çat ı şm as ına ind i rg en i r. Yani tüm erk e kl erin kad ı nl arın ezilm es ine k at ı ldığını ve bundan erk e kl erin çıkarl arı old uğ una inan ı rl a r. Sınıflı topl umun yıkılm ası ile bu ezilm enin ort adan kalk acağ ına inanm a zlar. Bu düş ü nc eye göre tüm kad ı nl arın, sınıf farkı göz e tmeksizin, aynı şek i lde ezilm esidir. Her ne kadar Margaret Thatcher veya Benazir Butto gibi kadın idareciler kadınları ezseler de, radikal feministler bunun onların "erkek değer sistemi" içine çekilmeleri ve kızkardeşlerini unutmaları yüzünden olduğunu savunurlar. Feministler, her sınıftan kadınların ortak bir-


Demokratik Kad›n Hareketi

takım sorunları olduğundan, bunun için ortak mücadele vermeleri gerektiğinden dem vururlar. Oysa 1970´lerde emekçi kadınlar “daha fazla ücret” için sokağa dökülürken, feminist harektetteki burjuva kadınlar bu imtiyaza karşı çıkarak eylemleri boykot etmekteydiler. Zira burjuva kadınlar kendi hizmetçilerine daha fazla ücret vermek istemiyorlardı. Ait olunan sınıflar arasındaki fark ne denli büyükse, bu sınıflara mensup olan kadınların yaşadıkları sorunlar arasındaki uçurumlar da o denli derinleşmektedir. Kadının kendi kaderini eline alması için 1977’de Âlice Schwarzer’in öncülüğünde, feministler “Emma” dergisini kurarlar. Bu dergiyi mevcut feminist yayınlardan ayrı kılan, kadın sorununu entellektüel tartışma platformlardan sokaklara taşımak biçimindedir. Amaç her kesimden kadına ulaşmak, kadın sorununu tartıştırmak ve örgütlemektir. Kadına verilen ana mesaj “her kadın ancak mücadele ederek, toplumda bir statüye sahip olursa, ezilen kimliğinden kurtulabilir!” Yani kadının özgürleşmesi, çok çabalayıp toplumdaki hiyerarşik yapıda yerini almaktan geçiyordu. Âlice Schwarzere göre Avrupa’da kadınlar diğer coğrafyalarda yaşayan kadınlara göre özgürler. Örneğin, mecliste, menajer konumunda ve diğer yönetmenlik pozisyonlarda ki kadın sayısı giderek artıyor. Böylelikle derginin okurlarına, kadının özgürleşmesi yolunda büyük adımlar atıldığı anlatılıyor. Ayrıca Almanya´da başbakanlığın bir kadın tarafından oluşturulması kadının mücadelesinde büyük kazanım diye deklare ediliyor. Oysa Âlice Schwarzer ve diğer feministlerin gözden kaçırdıkları gerçek, bu gelişmenin toplumdaki üst tabakadaki kadınlara ilişkin olmasıdır. Ezilen kadınların çoğunluğunu üst tabaka değil emekçi kadınlar oluşturuyor. Bu kadınlar, üretimin %40’ını oluşturuyorlar; ama erkeklerden daha az maaş alıyorlar. Feministlerin taktir ettikleri kadın başbakanın hükümeti sosyal ve ekonomik hakları kısarak kadını giderek çocuk ve yaşlı bakımı ile yükümlendiriyor. Bu hamle, aile propagandası kapsamında yapılıyor. Örneğin, çocuk doğuran kadınlara verilen annelik parası artırıldı. Bir yıl çocuğuna bakmak için evde kalan kadın ma32

BÜLTEN‹

aşının %’67 sini alacak. Bu yasadan gene en çok faydalananlar dolgun maaş olan kadınlar, az para kazanan veya işsiz olanlar için hiç bir avantaj sağlamıyor. Oysa Emma dergisinde sözde kendi doğasını yaşaması için, yani çocuk doğurma isteğini gerçekleştirmesi için maddi temelini oluşturduğu “kadın” başbakan “kadınlar hangi konumda olurlarsa olsunlar, hemcinslerinin yaşam koşullarını kolaylaştırıyorlar, dolayısıyla kadınlar daha çok yönetici konumlara girmelidir.” sözleri ile övüyorlar. Bir kaç kadının sınıf atlayıp, bulunduğu mağdur sosyal konumdan kurtulması tüm ezilen ve sömürülen kadınların kurtuluşunu getirmez. Tam tersine bu “sosyal sınıf atlayan” kadınlar bulundukları konumda mağdur insanları ezenler zincirine bir halka daha ekliyorlar. Almanya´da seçilen kadın başbakan bunun en güzel örneğidir. Emekçi kesimin sosyal ve ekonomik haklarını gasp ederek, kadının tarihte ağır bedellerle elde ettiği hakları bir bir elinden almakta. Kadın sorunun nihayi çözümü ancak kendi örgütlü mücadelesi ile elde edeceği genel toplumsal değişiklerle, eşitsizliklerin ortadan kalkması ile mümkün. Bu, sınıflar arası eşitsizliklerin ortadan kalkıncaya kadar hiçbir mücadele verilmeyeceği anlamına gelmiyor. Aksine bugünden verilen her mücadele toplumsal değişikliklere hizmet edecektir. Bir anda değişimi beklemek mümkün olmayacağına göre bugünden yarını değiştirmek ancak mücadeleyle mümkün olur. Tam da bunun için kadınlar her alanda örgütlenmeli ve kendi imtiyazları için mücadele vermelidirler. Ama bu imtiyazlar tüm ezilen, sömürülen ve şiddete maruz kalan kadını kapsadığı gibi gerçek demokrasi ve özgürlük, kadın sorununun çözümünü bireysel kurtuluştan geçtiğinin propagandasını yapan elit kadını da özgürleştirecektir.


Demokratik Kad›n Hareketi

Avrupa Demokratik Kad›n Hareketi 23 Haziran 2007 Tarihlerinde Almanya Frankfurt’ ta “Emperyalist Sald›rganl›k ve Kad›n›n Özgürleflmesi“ Kurultay›’n› Gerçeklefltirdi. Bu say›m›zda kurultay sonuç bildirgesi ile üç oturumlu gerçekleflen kurultay›n gündem maddelerinden biri olan “Modern Kapitalist Ülkelerde Kad›n›n Özgürlük Yan›lsamas›“ konusunu, bundan sonraki say›lar›m›zda da di¤er iki gündem bafll›¤›n›, sizlerle paylaflaca¤›z.

O

rtadoğu’da savaşın, işgalin sürdüğü ve yeni işgallerin sözkonusu olduğu; Avrupa’da sosyal hak gasplarının yoğunlaştığı, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da soyut kamplaşmalar yaratılarak, halkların birbirine düşman edilmeye çalışıldığı, en önemlisi de Emperyalist-Kapitalist bloğun dünya halklarına yönelik ekonomik, askeri vb. politikalarını gözden geçirecekleri G-8 Zirvesi’nin yapıldığı bir dönemde “Emperyalist Saldırganlık ve Kadının Özgürleşme Sorunu“ başlığıyla yapılan kurulta33

BÜLTEN‹

ADKH 1. Kurultayı Sonuç Bildirgesi ya, Almanya NRW, Kuzey, Güney, Hessen, Fransa, İngiltere, Hollanda, İsviçre ve Avusturya`dan katılım oldu. İki gün sürmesi planlanan kurultayda delege tespiti ve divan seçiminin ardından yönetim komisyonunun ADKH tüzüğüne dair bazı değişiklik önerileri oylanıp oy çokluğuyla kabul edildi. İlk gün “Modern Kapitalist Ülkelerde Kadının Özgürlük Yanılsaması”, “21. Yüzyılda Emperyalist Saldırganlık ve Din Arasına Sıkıştırılmış Kadın”, “Kadın Mücadelesinin Çıkışı ve Biçimleri” konularında sunumların yapıldığı kurultayda, tartışmaların verimi ve canlılığı dikkat çekiciydi. “Burjuvazinin sınıf olarak ortaya çıkışı ve burjuva demokratik devrimleriyle kadının daha önce var olan eşitlik ve özgürlük arayışı bir şekilde örgütlü güce kavuştu…Burjuvazinin ’eşitlik, özgürlük, kardeşlik’ sloganıyla gerçekleştirdiği ayaklanma, bu üç kavrama en çok susayan kadınlar tarafından coşkuyla karşılandı ama sınıfsal karakteri gereği burjuvazi kadın hakları ve kadının eşitliği konusunda, daha ilk yıllarında samimiyetsizliğini gösterdi” denilen kurultayda, “Bugünün toplumunda kadının, burjuva özgürlüğü ve eşitliği sınırları içinde kazandığı temel önemde bazı medeni, politik ve sosyal haklarda olsa, yansıtılana ve göreceliğe değil de modern kapitalist ülkelerde kadının gerçekliğinin köküne


Demokratik Kad›n Hareketi

indiğimizde ortaya çok farklı bir tablo çıkmakta. Çağdaş uygarlığın ve demokrasinin kalesi olmakla övünen en gelişmiş kapitalist ülkelerde, geçmişe göre inceltilmiş biçimler içinde de olsa, kadın hala ikinci sınıf insan muamelesi görüyor, sürekli ve sistematik bir biçimde eziliyor, sömürülüyor ve aşağılanıyor. Kapitalizm, kadın sorununu çözmek bir yana, onu çok daha genişletmiş, karmaşık ve derinlikli hale getirmiştir” vurgusuyla ve İngiltere, ABD, Almanya gibi ülkelerde kadına yönelik suçlar konusundaki istatistiki verilerle, kozmetik ve tekstil sektörü başta olmak üzere çizilen kadın imajından örnekler verilerek “Kapitalizmin kadına yalnızca metalaşma özgürlüğü getirdiği” gerçeği tartışıldı. Özellikle emperyalistlerin Ortadoğu’ya yönelik saldırılarının yoğunlaşması ve Avrupa’ da müslüman göçmen kitlesini hedef alan politikaların hayata geçirilmesiyle birlikte, İslam inancında kadına yönelik gerici uygulmalar üzerinden yapılan demagojilerle “kadın hakları”, “eşitlik”, “burka” söylemleriyle kadın, emperyalist politikalara yedeklenmeye çalışılmakta. “Ortadoğu`da bugün yaşananlar binlerce yılın birikimidir. Demokrasi ve özgürlük vaatleri ile girişilen işgaller elbette bu ülke halklarına ne demokrasi ne de özgürlük getirecektir. Özellikle kadınlara getireceği, daha fazla acı, gözyaşı ve kan olacaktır. Yakılmış viran bir ülke, ölen kocalar, çocuklar, işgal ve tecavüz emperyalist savaşın 34

BÜLTEN‹

gerçekliğidir.” Buna karşılık ADKH’nin yaklaşımının nasıl olması gerektiği konusunda, sorunun islam sorunu olmadığı, din olgusunun kadının ezilmişliğinin temellerinden birini oluşturduğu bilinciyle hareket edilmesi gerektiğinin altı çizilen kurultayda, kadının özgürlük mücadelesinde sonuç alacak, kalıcı kazanımlar sağlayacak tek yolun; kadının özgürlük mücadelesinin toplumsal mücadeleyle bütünleştiği, insanın insanla ilişkisinde her türlü ezme ve mülkiyeti dışlayan bir devrim mücadelesi olduğu vurgulandı. Tartışmaların ardından Mainz’ da çalışmalarını sürdüren kadınlar tarafından müzik dinletisi verildi. İkinci gün yapılan delege tespitinin ardından faaliyet raporu, denetim kurulu ve mali raporun okunup tartışılmasından sonra yeni yönetim organlarının seçimi gerçekleşti. Geçmiş dönemin faaaliyetleri değerlendirilirken delegeler tarafından “eğitim çalışmalarına ağırlık verilerek kadın kadroların eğitilmesi sorununun aciliyeti, kitlelere gidilecek araçlar konusunda daha iradi ve yaratıcı çalışmalara ihtiyaç duyulduğu” özellikle belirtilirken, kadın hareketinin bir yıl içerisinde önemli eylemliliklere imza attığı ama öte yandan da pratik faaliyetin eğitim faaliyetinin önüne geçmesi halinde pratikte boğulma tehlikesi yaşanacağına işaret edildi. Gelecek döneme yönelik düşünce ve temennilerin iletilmesiyle kurultay sona erdirildi.


Demokratik Kad›n Hareketi

1. Gündem Konusu:

Modern kapitalist ülkelerde özgürlük yanılsaması Kadın sorununu ele aldığımızda ilk etapta bize sosyo-ekonomik olarak geri kalmış ülkeleri ve bildiğimiz ezilen kadın manzaralarını çağrıştırır. Çünkü kapitalist sistemin en etkin aracı olan görsel ve yazınsal medya aracılığı ile kadının ezilmesini, sömürülmesini ve şiddete mağruz kalmasını geri ülkelerin gerçeği ve ürünü diye yansıtmaktadır. Diğer alet edilen bir olgu da sözde “kadını ezen zihniyeti” ile islam dinidir. Özellikle son zamanlarda sıkça din hedef tahtası olarak gösterilmekte ve böylece çarpıtılmış düşünceler empoze edilerek gerçekler saptırılmaktadır. Öte yandan gelişmiş kapitalist ülkeler kadının özgürleşme ve bağımsızlaşma mücadelesinin kazanımının simgesi haline getirilmekte. Propagandası yapılan düşünceye göre, kadın özellikle 68 harektinden sonra cinsel, ekonomik ve politik bağımsızlığını kazanmış durumda ve günümüzde bu sistemde erkek ile eşit koşullarda yaşamakta. Kısacası, kadının özgürlük yanılsamasının varlığını koruma amacı ile kapitalist sistem bir çok propaganda aracı ile yaşamımızın her alanına girerek etkili olmaktadır. Bugünün toplumunda kadının, burjuva özgürlüğü ve eşitliği sınırları içinde kazandığı temel önemde bazı medeni, politik ve sosyal haklarda olsa, yansıtılana ve göreceliğe değil de modern kapitalist ülkelerde kadının gerçekliğinin köküne indiğimizde ortaya çok farklı bir tablo çıkmakta. Çağdaş uygarlığın ve demokrasinin kalesi olmakla övünen en gelişmiş kapitalist ülkelerde, geçmişe göre inceltilmiş biçimler içinde de olsa, kadın hala ikinci sınıf insan muamelesi görüyor, sürekli ve sistematik bir biçimde eziliyor, sömürülüyor ve aşağılanıyor. Kapitalizm, kadın sorununu çözmek bir yana, onu çok daha genişletmiş, karmaşık ve derinlikli hale getirmiştir. Sömürücü sınıflar iktidarlarını, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm ezilen sınıflara azgın bir sömürü, baskı ve şiddet üreten politikalar ile ayak35

BÜLTEN‹

ta tutmaktadırlar. Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda çok yönlü yıkıma yol açan bu politikalarla emekçi sınıfın yaşamı her geçen gün ağırlaşmakta, çalışma koşulları dayanılmaz hale gelmektedir. Bu olumsuz gelişmelerden en çok nasibini alan ise kadındır. Günümüzde kadın mücadelesinin kazanımı sonucu çok gelişmiş kapitalist ülkelerde üretimde yerini almış olsa da, çoğu alanlarda erkeklerden daha az maaş alarak, eşitsiz koşullarda çalışmakta ve tarihsel bir bakış açısıyla kadınların çalışma hakkının kapitalizm tarafından garanti altına alınamayacağını görebiliriz. Bir resesyon döneminde, kadınlar işlerini ilk kaybedenler arasında yer almaktadırlar ve parsellenen işlere, işçi seçiminde, tercih kadın oluyor, böylelikle kadının ekonomik bağımlılığı sağlanıyor. Bir cinsel meta haline getirilen kadın, her türlü metanın pazarlanmasında da reklam aracı olarak kullanılır. Sermaye, daha fazla kâr elde etmek için kadını, cinselliği üzerinden metalaştır. Bugün medya aracılığıyla kadın cinselliği en iğrenç bir biçimde kullanılmakta ve pazarlanmaktadır. Ayrıca sözde “medeniyetin kalesi” gelişmiş ülkelerde kadına uygulanan şiddet, tüyler ürpertici; örneğin ABD ve Fransa’da şiddete maruz kalan her dört kadından bir tanesi ölüyor ve Almanya’da her üç kadından bir tanesi şiddete maruz kalıyor. Bu gelişme karşısında kadını koruyan yasalar ancak kağıt üzerinde bulunmakta, pratikte hiç bir işlev görmemekte. Özellikle son dönemlerde çıkan yasalar sonucu kadın tekrardan klasik rolüne dönüştürülmeye çalışılıyor. Bir yandan kadının giderek özgürleşmesini hedef aldığını beyan eden egemen sınıfın çıkarlarına hizmet eden politikacılar, öte yandan sosyal kısıtlamalar sonucu kapattıkları ana okullar ve kreşlerden dolayı kadını yeniden çocuk ve yaslı bakiımı ile yükümlendirmekteler. Avrupa Demokratik Kad›n Hareketi


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

Medyada Kadın

M

edya; yaz›l›, sesli ya da görsel eserlerin da¤›t›m›n›, yay›m›n› ya da iletimini sa¤layan teknik veya her türlü mesaj›n az veya çok genifl ya da ayr›fl›k bir topluluk içinde yay›lmas›n› sa¤layan yöntemlerin tamam›d›r. E¤lendirme, bilgilendirme, kültürel flekillendirme, siyasileflme ve toplumsallaflma rollerine sahip olan medya bu rolün da¤›t›m›nda da egemenlerin iradesiyle hareket edip, onun ç›kar›na hizmet etmektedir. Toplumdaki eflitsiz, cinsiyetçi iliflkileri yeniden üreterek, bunu yayg›n bir biçimde dolafl›ma sokar. Toplumun flekilleniflinde ve tüketim al›flkanl›¤›nda büyük rol oynad›¤› için, etkisi alt›na ald›¤› kitle hakk›nda da ipuçlar› veren harita niteli¤indedir. Kendisini belirleyen ekonomik, siyasal ve sosyal dinamikleri de¤ifltirip, üretip gelifltirecek potansiyele sahiptir. ‹çinde bulundu¤u egemen sistemin güç iliflkilerini yans›tan medya, bu güç iliflkisini egemenlerin beklentisi do¤rultusunda yeniden belirleyip de¤ifltirebilir. Yaflad›¤›m›z co¤rafyada 15 y›l› aflk›n bir süredir medya, büyük holdinglerin yat›r›m 36

yapt›¤› bir sektör olmufltur ve medyan›n kendisi de büyük bir endüstriyel yat›r›ma dönüflmüfltür. fiu anda da bas›n, yay›n, reklâmc›l›k, da¤›t›m vs. gibi farkl› medya sektörlerinde, birkaç büyük grubun egemenli¤i söz konusudur. Rekabet halinde olan bu gruplar, ç›karlar›n› kapitalizmin süreklili¤i için eme¤e karfl› birlefltirmifllerdir. Sendikalaflman›n neredeyse yok oldu¤u bu sektörde meslek örgütlenmeleri de güçlü de¤ildir. Medya kanallar› içinde yönetim ve karar alma mekanizmalar›n›n ço¤unlu¤unda da erkekler vard›r, ifl bölümü cinsiyetçi olarak kurulmakta, bu da erkek egemen sistemin bu sektörde hâkimiyetini göstermektedir. Ataerkil sistemin bafllad›¤› ve sürdü¤ü zamanlarda her kad›n›n “ kurban” oldu¤u ve bu sistemin sürece¤i gelecek zamanlarda da yine “kurban” olaca¤› sözü, kad›n› acizlefltirmekten öte öngörüde bulunmay›, yaflad›¤› her dönemde ve sistemde birey olmas›n›n önünde büyük engel oldu¤unu ifade etmektedir. Mülkiyetin var oluflundan bu yana, al›n›r-sat›l›r ve devredilir bir nesne olarak birey kimli¤inden men edilen kad›n, ataerkil sistemin her


Demokratik Kad›n Hareketi

yüzy›lda, her co¤rafya ve toplumsal yaflam içinde özünde de¤iflmeyen ama flekil de¤iflikli¤ine u¤rayan çeflitli sömürü ve bask›lar karfl›s›nda boyun e¤erek kimliksizleflip silinmifltir. Sistemin koruyucusu ve kollay›c›s› olan iktidardaki egemenler, resmi ideolojilerini yaymak için de yine en kârl› araçlar› olan medyay› kullanmaktad›rlar. Kendisini sürekli yenileyen ve bu araçla kendisini yeniden üreten kapitalizm, amaçlar› do¤rultusunda kendi araçlar›n› da flekillendirip bu araçlar kanal›yla tüketim toplumunun tüketenlerini ve tükenenlerini de belirlemifltir. Al›c›lar›n ve sat›c›lar›n var oldu¤u bu pazarda talep edilen her fley arz edilebilir ve arz edilenlerin de talebini yaratma bu sistemin yaflamsal politikas›d›r. Bu u¤urda insan› da metalaflt›ran egemen ideolojinin kâr h›rs›, bunu flekillendirip sunmaktan çekince duymad›¤› gibi bunu toplumda içsellefltirmifltir. Tüketimin nesnesi ve öznesi olarak kad›n› metalaflt›ran bunu da derinlefltirerek büyük karlar sa¤layan kapitalizm, çeflitli kanallar arac›l›¤›yla bunu yayg›nlaflt›rm›flt›r. S›n›rlar› yok edip sermayenin s›n›rs›z dolafl›m›n› sa¤layan ve her fleye parasal de37

BÜLTEN‹

¤er biçerek özgürlefltiren bu sistem, kad›n› cinsel bir meta olma dayatmas›yla pazarda ifllem görür hale getirmifltir. Pazar›n vitrini, ürünün aksesuar› olmas›n›n yan›nda en ideal tüketicisi durumuna getirilen kad›n, bu pazar›n da hedef kitlesidir. Kad›n›n kimli¤ine belli s›n›rlar çizen medya, bunu bütün araçlar›yla çeflitli flekillerde sunmaktad›r. Hem görsel hem de yaz›l› medya kanallar›nda cinsel kimli¤iyle var olabilen kad›n, zevk veren, güzellik ve estetik içeren, e¤lenceli olan her türlü söylemle özdefllefltirilmifltir. Kad›n›n birey kimli¤ini yok say›p bir nesne olarak flekillendiren, afla¤›layan ve kimi zaman da yüceltip kutsallaflt›ran egemen sistem bunlar› yaparken, onu en iyi ifade eden ve ayn› zamanda en önemli parças› olan medyay› bu yönlü pervas›zlaflt›r›p kad›n, erkek, çocuk tüm topluma kendi “kad›n” tipini sunup içsellefltirmektedir. Her erke¤in sahip olmas› gereken ideal kad›nlar ve her kad›n›n sahip olmas› gereken ideal özellik ve güzellikler, bu “janjanl›” dünyan›n en çok özeneninin ve yine en çok sömürüleninin kad›n oldu¤unu göstermifltir. Kad›n›n medyada temsili, ait oldu¤u sisteme gö-


Demokratik Kad›n Hareketi

re farkl›laflmaktad›r. Dini bask›lanman›n yo¤un oldu¤u Asya ve Afrika ülkelerinde kad›n, yay›n araçlar›nda çok az yer almakla beraber, daha çok film ve dizilerin dini niteliklere uygun edilgen kad›n› ya da haberlerin tahrik edip tacize, tecavüze u¤rayan ve gere¤ince cezaland›r›l›p ibret al›nmas› gereken tiplemesidir. Feodal ahlâk› bask› arac› yapan ve dinin kurallar› gere¤i hayat› flekillendiren bu ülkelerde, kad›n medya kanal›yla aç›k flekilde obje haline getirilip sunulmasa da bunu tetikleyen program ve haberlerle kad›n›n istismar›n› meflrulaflt›r›p teflvik ederek, kad›n› katmerli bir fliddete maruz b›rakmaktad›r. Fuhflu yasaklay›p bu ad alt›nda cezaland›rarak bu konuda yay›n kanallar›yla kamuoyu oluflturan ama ayn› zamanda TV. demeçleriyle de günlük, haftal›k, ayl›k vb. dönemler için evlili¤i meflru gören ahlak anlay›fl›, bunu da “gençlerin ihtiyac›n›n giderilmesi aç›s›ndan gereklidir” aç›klamas›yla, kad›na bak›fl›n cinsel temelde oldu¤u ve bu gerçe¤i feodal sistem dahil ataerkil bütün sistemlerde var oldu¤unun göstergesidir. Bizimki gibi ülkelerde ise medya daha a¤›r sorumluluklar alt›ndad›r. Hem içteki egemen sistemin bir parças› olup ait oldu¤u s›n›fa hizmet hem de onun ve s›n›f›n›n ba¤l› bulundu¤u emperyalist güçlerin politikas›n› meflrulaflt›r›p propagandas›n›

BÜLTEN‹

yapmak medyay›, s›n›rlar› kalkm›fl olan bu sömürü düzeninin en çok çal›flan› yapm›flt›r. Medyan›n flekillenifli bu sistemlerden ve bunlar›n sömürülerinden ba¤›ms›z de¤ildir. Bugün egemen sistemin en güçlü silah› haline gelmifl olan medya, yaz›l›, sözlü ve görsel tüm kanallar›yla toplum üzerinde ciddi bir etkiye sahiptir. ‹flçi, memur, köylü, esnaf tüm emekçi kesimin kendi sorunlar›ndan uzaklaflmalar›, var olan bask› ve sömürüye duyars›zlaflmalar› ve yaflam› tozpembe görmeleri için elinden gelen gayreti sarf etmektedir. ‹flte tam da bu noktada devreye giren ikinci cins “kad›n” tüm bu sorunlar›n karfl›s›nda en iyi ilaç ve kârl› bir ürün olarak karfl›m›za ç›k›yor. Kad›n›n aksesuar olarak kullan›ld›¤› en yayg›n yay›n flekli reklâmlard›r. Tan›t›m› yap›lan hemen her ürünün baflrol oyuncusu olan kad›n, sadece ürünü tan›tmakla kalm›yor, de¤iflik cinsel mesajlar› da yar› ç›plak bedeninde tafl›yor. Bir dondurma reklâm›n› prezervatif reklâm›ndan ay›rmak çok zordur. Kad›n› albenili yapan ve “çirkin kad›n yoktur, bak›ms›z kad›n vard›r” slogan›yla hedef kitlesini kad›nlar›n oluflturdu¤u kozmetik ürünlerinin reklâm›nda kullan›lan kad›n bedeni izleyici erke¤i de bu yönüyle ekran bafl›nda tutmaktad›r. Hedef kitlesi erkek olan her üründe kullan›lan kad›n, ürüne olan ilgiyi kad›n›n bedenine duyulan istemle art-

Kad›n› hiçlefltiren, acizlefltiren ve kad›n›n yaflad›¤› soruna sözde çözüm bulmak amac›yla yap›lan bu programlar b›rak›n sorunu çözmeyi kad›n›n yaflad›¤› bask› ve edilgenli¤i daha da katmerlefltirmekte, kad›n› birey kimli¤inden daha da u z a k l a fl t › r m a k t a d › r . 38


Demokratik Kad›n Hareketi

t›rmaktad›r. Jilet reklâm›nda, t›rafl olup temizlenen erke¤in koltuk alt›n› öpen kad›n, bütün erkekleri bu duyguyu yaflamak için bu jilet markas›n› kullanmaya yöneltir. Medya, raiting baz›nda artan kâr› için kad›n› çeflitli yollarla taciz ve istismar ederken, tüketimi caziplefltirip en çok kad›n› soyuyor. Sürekli tahrik edilen ve asla tatmin edilemeyen kapitalizm cinselli¤i, doyumsuz ve aç kitleler yaratarak kendi süreklili¤ini sa¤lamlaflt›rmakta ve kulland›¤› araçlar› da yenileyip tekrardan üretmektedir. Reklâm›n di¤er kad›nlar› ise, kad›n›n hayat›n› kolaylaflt›ran deterjanlar, ev aletleri ve çocuk bezlerine ilifltirilmifltir. Kendisi pek zeki olmad›¤› için

BÜLTEN‹

de, yol gösterici erkek seslendirmesiyle kad›n iflin sadece uygulay›c›s› olmufltur. Kad›n› cinsel kimli¤inin haricinde kutsay›p anne ve efl olarak atayan sistem bu rolün uygun tüketim maddelerini de yine kad›n arac›l›¤›yla kad›na sunmufltur. Çocuklar›na bak›p sadece ev ifli yaparak mutlu olabilen bir kad›n›n ihtiyac› tabi ki bu yönlü olmal›d›r ve reklâmlarda bu ihtiyaca cevap olacakt›r. Telefonda babas›n› soran kifliye “ütü yap›yor” cevab›n› veren ve alayc› gülümsemesiyle toplumdaki kad›n-erkek rollerini bildi¤ini ima eden çocuk da, fark›nda olmadan bu eflitsizli¤e hizmet ediyor. Gazete ve magazin dergilerinin tam boy kad›n resimleri, dekolteden f›rlayan gö¤üsler, iç çamafl›ra kadar giden y›rtmaç boylar›ndan ibaret olup geçilen niteliksiz haber de, bunu söylemekten çekince duymuyor. Hemen her kanalda yay›nlanan çeflit çeflit, raitingli, raitingsiz dizilerin kahramanlar› hepimizin de bildi¤i medyan›n gözdeleri, magazin dünyas›n›n hammaddeleri ve hepsi de kendi yaflamlar›n› feodal ahlak bask›lanmas›ndan ar›nd›rm›fl, burjuva özgürlük anlay›fl›yla dizginsiz yaflayan insanlard›r. Magazin dünyas›n›n en nadide parçalar›ndan (!) seçilerek televizyon dizilerinde rol alan bu gözde kad›nlar› ise ya edilgen, duygusal, sezgisel, kontrol gücünden yoksun efl ya da sevgiliyi ya da kötü-fettan, yuva y›kan, haset kad›n› oynar. Keza medya patronlar› da ayn› hayat› yaflamakta ama topluma dayat›lan ahlak, iliflki, aile ve k›sacas› yaflam, bask›c› feodal de¤er yarg›lar›yla çevrilidir. Dizilerin tamam› konu ne olursa olsun kad›n›n ve erke¤in misyonunu kusursuz gösterip aksi rolleri de cezas›z b›rakmamaktad›r. Namus cinayetlerinin yo¤unlaflt›¤› dönemlerden esinlenen töre konulu diziler ise karfl› olmak ad›na mesaj kayg›l› yap›lsa da senaryonun gidifline göre töreye, aflirete, a¤aya, a¤an›n kar›s›na hatta kâhyas›na hayranl›k yaratacak erdemliliklerle süsleyerek aksine cazip hale getirmektedir. Gerçi ç›k›fl konusu ne olursa olsun her dizinin can damar› âfl›k kad›n ve erke¤i kavuflturma yolundad›r. Eninde sonunda kendisini seven sahiplenen

...Sistemin koruyucusu ve kollay›c›s› olan iktidardaki egemenler, resmi ideolojilerini yaymak için de yine en kârl› araçlar› olan medyay› kullanmaktad›rlar. Kendisini sürekli yenileyen ve bu araçla kendisini yeniden üreten kapitalizm, amaçlar› do¤rultusunda kendi araçlar›n› da flekillendirip bu araçlar kanal›yla tüketim toplumunun tüketenlerini ve tükenenlerini de bel i r l e m i fl t i r . . .

39


Demokratik Kad›n Hareketi

güçlü ve yak›fl›kl› erke¤i elde edip evlenmek kad›n›n esas kurtulufludur. Toplum yaflam›ndan kopuk sahte mutluluklar bar›nd›ran bu programlar özünde kâr ve egemen siyasan›n ç›karlar›na hizmet etti¤i için bu programlardan toplum yarar›na bir fleyler beklemek hata olur. Günün yar›s›n› kaplayan sözde kad›n programlar› ekran bafl›nda olan kad›nlara çözümden çok çeliflki yükleyerek, var olan sorunu çözmedi¤i gibi derinlefltirerek kat›lan, kad›n› acizlefltirip, izleyen kad›na da ibret örne¤i sunmaktad›r. Hatta o kadar ileri gidiyor ki; içinde jüri, hâkim ve tan›¤›n bulundu¤u bir mahkeme program› düzenleyip san›¤› cezaland›r›yor. Söz konusu program, san›k sandalyesindeki kad›na “neden bu adamla evlenmek istiyorsun?” diyor ve san›k kad›n di¤er san›k erke¤e dönerek “çünkü benimle yatt› o, evlenecekti benimle” diyor, hâkim san›k kad›n› bundan dolay› afla¤›layarak san›k erke¤e dönüp “o zaman evlenmen gerek” diyor ve erkek evlili¤i kabul etmeyince san›k kad›n›n stüdyodaki ailesi k›zlar›n›n bekâretinin bozuldu¤unu ö¤renince fenal›k geçirip tehditler ya¤d›r›yorlar. Sonras› malum, sahte program›n sahte hâkimi arac›l›¤›yla teflhir edilmifl bu durum, o sandalyedeki kad›na daha fazla sorun, bask› yükleyerek raiting alm›fl ve kad›nlara da namuslar›n› korumalar› yönünde ders mahiyetinde bitiriliyor. Kad›n› hiçlefltiren, acizlefltiren ve kad›n›n yaflad›¤› soruna sözde çözüm bulmak amac›yla yap›lan bu programlar b›rak›n sorunu çözmeyi kad›n›n yaflad›¤› bask› ve edilgenli¤i daha da katmerlefltirmekte, kad›n› birey kimli¤inden daha da uzaklaflt›rmaktad›r. Bugün gerçekten sorun çözüp yard›mc› olunmak isteniyorsa, kad›n› gelifltirecek, sosyal, kültürel vs. e¤itim programlar›n›n olmas› gerekiyor. Ancak sistemin sözcüsü, kuklas› konumunda ifllev gören ve egemenlerin en kârl› alanlar›ndan biri olan medya, kâr h›rs› nedeniyle b›rak›n bu programlar›n niteli¤ini, içeri¤ini de¤ifltirmeyi daha da cazip hale getirecek bin bir türlü yolu deneyerek kad›n› daha da ma¤durlaflt›rmaktad›r. Sunulan haber programlar› ise çok daha ayr› bir 40

BÜLTEN‹

yerdedir. Sistemin bu öncü sektöründe haberin öznesinden çok haberin haber olma niteli¤i önem tafl›r. Bu da haberin getirece¤i kar de¤eriyle orant›l›d›r, bunun di¤er ad› ise ratingdir. Kad›na uygulanan fliddet, taciz ve tecavüz bir haber malzemesi olarak sadece kad›nlar›n “düflürüldü¤ü” koflullar olarak görüntülenmektedir. Yap›lan haber, taciz ve tecavüz olaylar›nda fail erkekleri de¤il, sald›r›ya u¤rayan kad›n› teflhir ediyor, onlar› maruz kald›kl ar› cinsel fliddet için suçluyor, yaflanan bu cinsel fliddeti erotik bir dille aktar›p magazinlefltiriyor. “Sanal savafllar”, “naklen savafl” yan›ltmacalar›yla halklar› zehirleyen, vurdumduymazl›¤a ve ezilen di¤er halklara karfl› duyars›zl›¤a sürükleyen medya, timsah gözyafllar› dökerek savafl›n en çok yaralad›¤› kad›n ve çocuklar› sözde habercilik anlay›fl›yla sömürmektedir. Toplumsal mücadelenin düflük ivmede oldu¤u, sosyo-ekonomik yap›n›n geri ve feodal bask›lanman›n hâkim oldu¤u topraklarda kad›n çifte sömürülmekte ve yok say›lmaktad›r. Kendine geliflmifl diyen kapitalist ve emperyalist ülkelerde de bu durum çok farkl› de¤ildir. Birinde kad›n mengenelere s›k›flt›r›l›p ezilirken, di¤erinde ise her kolundan ve aya¤›ndan gerilerek parçalanmaktad›r, yani bask› ve sömürü özünde ayn› iken fleklen farkl›d›r. Kad›n toplumsal mücadele içindeki yerini almad›¤› sürece bu de¤iflmeyecek ve daha da art›p a¤›rlaflacakt›r. Bugün kad›n› cinsel bir meta olarak egemenlerin ç›kar› için kullanan medya karfl›s›ndaki çözüm gücü ise yine biz kad›nlardad›r. Kad›n›n varolma mücadelesi birey olana dek ve bu bireyin yeni kad›n› yarat›p kad›nlar› da s›n›rlayan bu s›n›flar›n yok olufluna kadar sürecektir. Kad›n olmaktan, ulusal ve s›n›fsal niteli¤inden dolay› bask› gören, ezilen ve yok say›lan tüm kad›nlar›n varolma ve hak alma mücadeleleri yine kendi örgütlü gücüyle mümkündür.


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

Bu “Namus”tur, Baflka Bir fleye Benzemez(!)

T

oplumsal de¤iflimin gerçek anlamda cinsler aras›ndaki iliflki düzeyini de¤ifltirmesi için bir alt-üst olufla ve dolay›s›yla bu amac› gerçeklefltirecek projeler etraf›nda örgütlenmeye ihtiyac›m›z oldu¤u aç›k. Bununla beraber nihai sonuçlara ulaflmak için çaba sarf ederken belli de¤iflimlerin gerçekleflti¤ini de gözlemlemekte fayda var. Ancak bu de¤iflimler düzenin kad›na biçti¤i role ba¤l› olarak yani sistemin ihtiyac›na göre de de¤iflmektedir. Örne¤in, flu anda töre ve namus cinayetlerine karfl› hem bilinçlendirme çal›flmalar› hem de cayd›r›c›l›¤› artt›rmak için yasal düzenlemeler yap›l›yor. Her yerde kad›na yönelik fliddete karfl› çal›flmalar, kampanyalar yürütülüyor. Buna iliflkin filmler, diziler hayat›m›z›n bir parças› haline geliyor. Ne yaz›k ki gösterilen tek çözüm: Zengin ol kurtul… Tüm bu gösteriflli çabalar›n ise köylerimize u¤ramad›¤› ortada. Siirt’te yeni evlenen bir genç kad›n›n bakire ç›kmad›¤› gerekçesiyle öldürüldü¤üne dair haberi ve benzerlerini, bafl› tafllanarak ezilen, ailesinin 41

evine gönderilen kad›nlarla ilgili gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini, kad›na yönelik fliddete karfl› Askeri ve Emniyet Kurumlar›’nda e¤itimler verildi¤ine dair bafl sayfa haberlerini son zamanlarda pefl pefle okuduk. Bir yandan da genç k›zlar› kurtarma, okutma gibi benzeri medyatik kampanyal ar›n rekl a ml ar› devam ediyor. ‹ns an› çil eden ç›k aran bu haberlerin tek gerçekli¤inin namus anlay›fl› ve cinsel özgürlük meselesi oldu¤unu daha önceki birçok yaz›m›zda de¤inmifltik. Ancak bu yaz›da benzer tekrarlara düflmeden daha spesifik bir konu olan “bekaret” sorusuna, yaz›l› hukuktan daha etkin olan geleneksel gerici çözümleri içeren uygulana gelen hukuka de¤inerek tabular› biraz daha sarsmak istiyoruz. On y›l öncesine kadar, toplumsal düzenin ›fl›¤›nda, devletin resmi kurumlar› arac›l›¤›yla yürütülen bekaret kontrolü uygulamalar›ndan, kad›n-k›z ayr›mlar› gibi yasalar ö n ü nd eki eflits i zl i kten flu an için bahs e tm e k mümkün de¤il. Bu konuda Yeni Türk Ceza Kanunu ile, en az›ndan yaz›l› olarak, kad›n ailenin ve kamunun namusu olarak yaz›lm›yor. Ancak “Bekaret Kontrolü” deyimi aç›kça kullan›lmamakla


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

Geleneksel anlamda bakirelik, cinsel deneyimi olmamayı ifade ediyor. Bu tanım her iki cins için söz konusu olsa da, toplum, bekareti, yalnızca kadına yönelik olarak kutsallaştırmış. Kadının bakire olması, namus timsali olarak gösterilirken, erkeğin bakireliği küçümsenir, bir eksiklik olarak görünür. Adet görmeye başlayan genç kızlar, utanç duyup bunu gizlemeye çalışırken, erkekler için yedi düvele duyurulan sünnet törenleri yapılıp toplumsal cinsiyet rolleri ve hakları belirlenir, pekiştirilir. birlikte, bu kavram yerine “genital muayene’ terimi kullan›l›yor. Bundan böyle, ancak bir suçun araflt›r›lmas›na ba¤l› olmak koflulu ile ve yarg›ç ya da savc› karar› ile bu tür muayene gerçeklefltirilebilecek. Yetkili hakim ve savc› karar› olmaks›z›n, kifliyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi böyle bir karar olmaks›z›n yapan eylemci ceza görecek. Ancak suçun araflt›r›lmas› için bile olsa kiflinin iznine ba¤l› tutulmamas› önemli bir eksiklik. "‹nsan›n biyolojik yap›s›n›n ahlâki de¤erlerle kurulan iliflkisini anlamak zordur. ‹nce ve yarars›z bir zar›n, kad›n bedeninin en önemli k›sm› say›lmas›, do¤rudan ahlâki de¤erlerle ilgili. Söz konusu olan erke¤in namusunu, yak›n›ndaki kad›n›n zar›n›n sa¤laml›¤› ile ölçen, ikiyüzlü ölümcül bir ahlâk anlay›fl›d›r. ‹lk cinsel deneyimin, evlilikte yaflanmas› yaln›z kad›na uygulanan toplumsal bir kurald›r. Bekaret ve kazand›rd›¤› iffet, kad›n için aran›r bir özellikken, cinsel deneyime sahip olmak, erkek için övünç kayna¤›d›r. Ahlâka iliflkin 42

yasa ve standartlar, bütün insanlara eflit uygulanmad›¤› sürece, bu kurallar asl›nda ahlâk d›fl› olmaktad›r..." (Y›ld›z Temürtürkan, Yeter, Bekaret Kontrolüne Hay›r! Bedenimiz Bizimdir! Kampanyas› Bülteni, Ankara 1990 s.1.) Bir genç k›z›n asl›nda bakire olmas›na ra¤men “anatomik bakire” oldu¤u için durumunu ispatlayamamas› nedeniyle öldürülmesi… Feodal-gerici namus anlay›fl›n›n kad›n üzerindeki en a¤›r yapt›r›m› ve en somut ifadesi bekaret olsa gerek. Namusunun somut bir ifadesi, ispat›… Ço¤u kad›n›n çocukluklar› anneleri taraf›ndan anlat›lan, bakire ç›kmad›¤› için toplum d›fl›na itilen genç kad›nlar›n korku dolu hikayeleri ile doludur. Ergenli¤e geçiflle birlikte polis ve jandarmaya gerek kalmadan bu kontrol, aile-komflu derken bir toplum taraf›ndan zaten yap›l›yor. Geleneksel anlamda bakirelik, cinsel deneyimi olmamay› ifade ediyor. Bu tan›m her iki cins için söz konusu olsa da, toplum, bekareti, yaln›zca ka-


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

d›na yönelik olarak kutsallaflt›rm›fl. Kad›n›n baki-

d iy erek övülen baflka güçlü topl u msal bir mut ab a-

re olmas›, namus timsali olarak gösterilirken, erke¤in bakireli¤i küçümsenir, bir eksiklik olarak

kat yoktur. Kad›nlar›n mutabakata sessiz bir fle-

görünür. Adet görmeye bafllayan genç k›zlar, utanç duyup bunu gizlemeye çal›fl›rken, erkekler için yedi düvele duyurulan sünnet törenleri yap›l›p toplumsal cinsiyet rolleri ve haklar› belirlenir, pekifltirilir. Kad›n›n hayat›nda sadece bir erkek olabilir ki, o erkek de evlenece¤i bakireli¤ini su-

kilde uymalar› için boyunlar› bükülüyor. Namussuz damgas› yememek, ölmemek, kaçmamak için kabul etmek zorunda kal›yorlar, susuyorlar. Çünkü çok reklam› yap›lan, kad›n› korumaya yönelik yasalar›n, s›¤›nma evlerinin onlar› korumayaca¤›n›

naca¤› erkek olmal›d›r… Erke¤in ise çapk›nl›k y›llar› olabilir, olmal›d›r da, ancak sonunda bakire

biliyorlar. Bu durumda kad›na kaç, boyun e¤me,

bir kad›nla evlenmelidir. ‹ktidar›n› bafltan sa¤laya-

kurtul demenin tek bafl›na anlam› yok. Yeni bir

ca¤›, evlendi¤i kad›n›n sadece ve sadece kendisine ait oldu¤u duygusunu tadaca¤› ve bir anlam›yla

yaln›zl›k üretmenin ve kad›nlar› gerçeklikten uzak

cinsel iktidar›n›n güvencesi görece¤i bir ispat ara-

bireysel ç›k›fllara, hatta ne yaz›k ki, güvencesiz(k›-

c›... Kan›n akmas›… Ve bu kan›n belli yerlerde sergilenerek, görece modernleflmifl yerlerde ise

sa dönemde bile) çözümler vaad etmek do¤ru

beyaz gelinli¤e tak›lan k›rm›z› kuflak ve dü¤ünle

de¤il. Çünkü bu milyonlar›n sorunu. fiu anda ço-

ilan edilmesi.

cuk esirgeme kurumlar›ndan, s›¤›nma evlerinden

Asl›nda bakireymifl… Bakire olmasa bir nebze anlafl›lacak. Belki de, ondan sonra, kiminle birlik-

kaçan çocuklar ve kad›nlar, kendilerini ayr› bir

te olmufl gibi ard› arkas› kesilmeyen, bir insan›n yaflam›n›n lime lime edildi¤i meraklar, yarg›lar,

batakl›kta buluyorlar. Tam bir k›s›r döngü..

saplant›lar… Bu konudaki temel anlay›fl›m›z kad›nlar›n cinselli¤i yaflamama haklar› oldu¤u kadar yaflama haklar› oldu¤unu bilmek, yaflad›¤› için yarg›lanmas›na karfl› ç›kmak olmal›d›r. Daha kad›nlar›n böy-

Ancak bu k›s›r döngüyü parçalayacak, kad›nlar› kendilerinin ve toplumun özgürlü¤ü mücadelesinde buluflturacak hem tarihsel hem de güncel deneyimler mevcut. Bugün Kürt illerinde, biraz

le bir hakk› olmad›¤› ya da bu hakk›n s›n›rl› bir hak

olsun, denge, kad›nlar lehine bozulmuflsa bunun

oldu¤u(evlilik kurumuyla) durumda “ama nas›l?” s or us unu tart › flmak ve yine s›n › rlar bel i rl emek, bi-

tek nedenin kad›nlar›n savafla aktif kat›l›mlar›d›r.

zi, bu düzen içerisindeki s›n›rlara götürecektir ki,

Bugün Nepal’de, daha geri bir düzene isyan›n, ka-

bu da haks›zl›k olacakt›r. Mevcut yasalar›n, kampanyalar›n köyümüze

d›nlara-kad›nlar›n özgürlük mücadelesine neler

u¤ramad›¤›n› söylemifltik. Burjuva-feodal siste-

katt›¤›, yaflam› erkeklerle beraber nas›l de¤ifltir-

min, kendi kendini yeniden üretti¤i toplumsal iliflkilerin çözülmesini istemeyece¤ini görmek gerek.

dikleri ve ürettikleri ortadad›r. De¤iflim ve dönü-

U¤runa ölümü ya da öldürmeyi hor görmeyen hatta “bu namustur, baflka bir fleye benzemez” 43

flüm projeleri, özellikle kad›n aç›s›ndan yar›n› kucaklayacak ufka sahip olmal›d›r.


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

Do¤um Kontrol Yöntemleri Sa¤l›k...

Sa¤l›k... Sa¤l›k... Sa¤l›k... Sa¤l›k... Sa¤l›k...

G

ve 30 mikrograma kadar düşürülmüştür. En düşük dozu içeren hapların daha yüksek doz içerenlere göre çok sayıda avantajı vardır.

1-Doğum Kontrol Hapları

Doğum Kontrol Hapları Nasıl Kullanılır? İlk kutunun ilk hapı adet kanaması başlangıcının tercihen birinci günü, en geç beşinci günü alınmalıdır. Koruyuculuk, o ay, hapların düzenli olarak kullanılacağı varsayılırsa hemen başlar. Kutunun içindeki ilaçlar 21 gün sonunda biter. Bir haftalık ara sonunda 8. günde diğer kutuya geçilir. Ara verilen süre içerisinde genellikle kutunun bitiminden iki gün sonra adet kanaması gerçekleşir. Adet kanamasının ne zaman gerçekleştiği önemli değildir ve 28 günlük düzenli bir adet döngüsünü oluşturmak açısından her zaman iki kutu arasında bir hafta ara veril i r.

ebeliği önleyici en uygun doğum kontrol yöntemini belirlerken sağlığımıza zarar vermemesi, kullanımının pratik ve rahat olması ve en önemlisi güvenirliği bizim için tercih sebebi olmalıdır. Bu nedenle doğum kontrol yöntemimizi belirlerken bir hekime başvurmak gerekmektedir. Doğum kontrol yöntemleri çok çeşitli olmasına karşın köşemizde özellikle ülkede ve dünyada en çok kullanılan yöntemler üzerinde duracağız.

Doğum kontrol hapları düzenli olarak kullanıldıklarında gebeliği başarılı bir şekilde önleyen ilaçlardır. Doğum kontrol hapları çok çeşitli markalarda kullanıma sunulmuş olup çoğu 21 tablet içerir. 1960 yılında ilk kullanıma sunulduklarında oldukça yüksek dozda hormon içeren haplar zaman geçtikçe değişime uğramışlar 44


Demokratik Kad›n Hareketi

İlaç Kullanımın Unutulması Durumunda Yapılması Gerekenler: • İlacın günlük dozu unutulduğunda ertesi günü iki adet birden alınmalıdır. Bu durumda koruyuculuk oranı azalmaz. • İlacın iki günlük dozu birden unutulduğunda kullanımın ilk iki haftalık döneminde bulunuluyorsa iki gün üst üste ikişer adet alınır ve bir hafta boyunca ek bir yöntemle korunulur.

dış gebelik ortaya çıkma riskinin de azalmasını sağlar. • Yumurtlama süreci baskılandığından hap kullanan kadınlarda işlevsel yumurtalık kistleri de daha az görülür. Bu etki düşük doz doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda çok güçlü değildir. • Hap kullanan kadınlarda meme sorunu daha az g ö r ü l ü r.

• İlacın iki günlük dozu birden unutulduğunda kullanımın sonuncu haftasında bulunuluyorsa veya herhangi bir zamanda ilacın üç gün veya daha fazla dozu unutulmuşsa doktordan yardım ist e n m e l i d i r. Doğum Kontrol Haplarının

• Hap kullanan kadınlarda mantara bağlı vajinit dışında kalan diğer vajinit türlerinin daha az sıklıkla görüldüğü saptanmışt ı r. • Doğum kontrol hapı kullanımının miyomlara karşı koruyucu olduğu belirlenmiştir.

Olumlu Etkileri • Adet döngüsünün düzenli olmasını sağlarlar. • Adet kanamasının miktarını azaltarak gereksiz kan kaybını önlerler. • Adet öncesi gerginlik belirtilerini azaltırlar ve bu etkileriyle PMS hastalığında (adet öncesi gerginlik sendromu) tedavi amaçlı olarak kullanılırlar. • Adet sancısı, doğum kontrol hapı kullananlarda daha az sıklıkla görülür. • Hap kullanan kadınlarda sivilce ve tüylenme daha az sıklıkla görülür. • Uzun süreli doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda rahim kanseri ve yumurtalık kanseri çok daha az sıklıkla gör ü l ü r. •

BÜLTEN‹

Gebelik oluşma riskinin azalması

45

• Hap kullanımı damar sertliği gelişme riskini azaltır. • Hap kullanan kadınlarda kemik yoğunluğu daha yavaş azalır. Bu etki düşük doz doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda çok güçlü değildir. Doğum Kontrol Haplarının Olumsuz Etkileri Damar tıkanıklığı, bulantı ve kusma, tansiyon, az miktarda ara kanamalar, depresyon, cinsel istek azalması, memelerde hassasiyet ortaya çıkması, mantar enfeksiyonu, yüzde lekelenme, sivilce ve tüylenme, baş ağrısı, rahim ağzı yarası vb. Kimler Doğum Kontrol


Demokratik Kad›n Hareketi

Hapını Kullanamaz? • 7 haftadan büyük gebelikler • Spiral varlığı • Dış gebelik varlığı • Böbrek üstü bezi ile ilgili patolojilerin varlığı • Kanı sulandıran ilaçların kullanımı • Kanama sorunu olması • Steroid kullanımı • İlaç kullanımını takiben 2. ve 3. aşamalarda kontrole gelme olanağının olmaması • Acil müdahale edilebilecek olanakların olmaması • Kullanılan ilaçlara karşı bilinen bir alerji olması

2-Prezervatif (Kondom) A- Erkek Prezervatif Kullanımı Kondomun koruyuculuk oranı ön planda uygulama şekline, ikinci planda kondomun kalitesine bağlıdır. Bu nedenle kondom kullanımı her ne kadar basit gibi görünse de her çift aşağıdaki noktaları mutlaka dikkate almalıdır: • Her ilişki esnasında yeni bir kondom kullanılmalı ve orgazm sonrası çıkarıldıktan sonra penis başında az miktarda da olsa sperm bulunabileceğinden penis kadının genital sisteminden uzak tutulmal ı d ı r. • Kondomun seçimi çok önemlidir. Üzerinde üretim tarihi ve son kullanma tarihi bulunan ve spermisit içeren kondomlar tercih edilmelidir. • Kondom yalnızca "tehlikeli" günlerde uygulandığında koruyuculuk oranı düş e r. Bu yüzden kadın adet döngüsünün hangi döneminde bulunursa bulunsun mutlaka her ilişkide kullanılmalıdır. • En sık yapılan hatalı uygulamalardan biri de cinsel ilişkiye kondomsuz başlanması ve hemen orgazm öncesi dönemde takılmasıdır. Bu durum istenmeyen gebeliklerin oluşmasına neden olabilir. Çünkü erkekte uyarılma döneminde salgılanan sıvılarda az miktarda da olsa sperm 46

BÜLTEN‹

hücreleri bulunmaktadır. • Cinsel ilişkiye geçmeden hemen önce erkek cinsel organına uygun bir şekilde takılmalıdır. Her kondom tek kullan ı m l ı k t ı r. • Kadında ya da erkekte lateks ve/veya kondomun içerdiği spermisit ajanlara karşı aşırı duyarlılık olması durumunda kullanılmamalıdır. Prezervatifin Gebelikten Koruma Dışındaki Ya r a r l a r ı • Kondom kullanımının en büyük avantajı düzensiz cinsel yaşamı olan çiftler için en uygun korunma yöntemi olmas ı d ı r. Ulaşılması kolaydır ve ucuzdur. • Gebelikten koruması dışında A I D S , Hepatit B ve C virüsü ve HPV (genital siğil) dahil tüm mikrobiyolojik etkenlerin cinsel ilişkide çiftin birinden diğerine bulaşmasını engeller. Bu özellik diğer korunma yöntemlerinin hiç birinde bulunmayan bir ö z e l l i k t i r. Ancak yukarıda sayılan enfeksiyon hastalıkların yalnızca genital temasla bulaşmadığı unutulmamalıdır (Hepatit B'nin öpüşmeyle bulaşması, HPV'nin prezervatifin kapamadığı bölgenin enfekte bölgeye temasla bulaşması gibi). Dezavantajları ve Riskleri Uzun süre kondom kullanan çiftlerde psikolojik cinsel işlev bozuklukları yaratabileceği söylenmesine karşın bu duruma ender rastlanır. İlişki esnasında prezervatifin yırtılma riski her zaman mevcuttur.

B- Kadın Prezervatifi (Kondom) Kullanımı Kadın prezervatifi 17 cm. uzunluğunda, yumuşak ve ince bir poliüretan tabakasından yapılmış, vajinanın içini tümüyle kaplayan, tek tarafı kapalı silindir bir kılıf. Poliüretanın özelliği nedeniyle vajinanın içine yerleştirildiğinde kısa zamanda vajina duvarlarına sıkı bir şekilde tutunuyor ve vücut ısısı ile uyum sağlıyor. Kılıfın açık olan ucunun etrafını saran ve bir tane de kapalı olan ucun içinde serbest olarak bulunan bükülebilir iki halkası var. Kapalı


Demokratik Kad›n Hareketi

olan kısımdaki halka serviksi (rahimağzını) sararken, açık uçtaki halka kadının dış genital sisteminde kalıyor. Poliüretan yapı olarak erkek prezervatifinin yapı maddesi olan lateksten yaklaşık iki kat daha kalın ve laboratuar deneylerinde virüslere geçirgenliği çok daha düşük bulunmuş bir madde. Kadın prezervatifinin avantajları erkek prezervatifi ile aynıdır. Erkek prezervatifine göre dezavantajları En büyük dezavantajı kadının bu prezervatifi takmakta zorlanmasıdır. Bu prezervatifi kullanmak için kadının kendi anatomisini iyi bilmesi gerekiyor. Doğru bir yerleştirme de tecrübe gerektiriyor. Diğer bir dezavantajı da fiyatının erkek prezervatifine göre nispeten daha pahalı olması.

3-Spiral (Rahim İçi Araç-RİA) Spiral rahim içine yerleştirildiği andan itibaren burada yabancı bir madde olarak algılanır ve bölgede iltihabi bir reaksiyon o l u ş t u r u r. Bu iltihabi reaksiyon rahim içine ulaşan spermlerin etkisiz hale gelmesini sağlar ve gebelik önlenir. Yumurtlama süreci devam eder. Spiral'lerın koruyuculuk

BÜLTEN‹

esnasında tercihen papsmear incelemesi (kanser tarama testi) de yapılır. Doktor değerlendirmesinde Spiral kullanımına engel olacak bir durum saptanmadığında Spiral'nın uygulanacağı gün belirlenir. Spiral, adet kanaması esnasında rahimağzı hafifçe açılmış durumda olduğundan kanamanın ilk günlerinde takılır. Spiral’in Kimlere Uygulanması Sakıncalıdır? •

Spiral, takıldıktan sonraki ilk aylarda genital enfeksiyon görülme olasılığı y ü k s e k t i r. • Gebelik şüphesi Spiral uygulanmasına kesin bir engel teşkil eder. Gerekli durumlarda uygulanan hassas testlerle gebelik olmadığı belirlendiğinde Spiral tak ı l a b i l i r. • AIDS, uyuşturucu kullanımı ve kortizon tedavisi gibi vücut direncini düşüren durumlarda Spiral uygulanmaz. • Normal dışı kanaması olan kadınlarda neden belirlenip tedavi edildikten sonra Spiral uygulanabilir. • Herhangi bir nedenle kan pıhtılaşmasını azaltıcı ilaç kullanan kadınlar bakırlı Spiral kullanamazlar. Bu durumlarda adet kanaması miktarını azaltan hormonlu Spiral'ler kullanılabilir. • Bakıra alerjik olduğu bilinen veya çok ender görülen bakır metabolizması bozukluğu kadınlar Spiral kullanamazlar. • Muayenede rahimin çok ufak veya çok büyük olduğunun belirlenmesi Spiral kullanımına engel teşkil edebilir.

oranı oldukça yüksektir ve kullanan 100 kadından bir yılda ortalama yalnızca ikisi gebe kalır. Spiral takılmasına karar verildikten sonra dikkatli bir sorgulama ve jinekolojik muayene yapılır. Bu muayene 47

Spiral’in Yan Etkileri Bakırlı Spiral’ler hemen tüm kadınlarda kanama miktarını ve gününü artırırlar. Adet döneminin daha ağrılı geçmesine neden


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

olabilirler. Bu her iki durum da Spiral kullanımın ilk aylarında nispeten sık görülür ve ağrı kesici ve iltihap giderici özelliğe sahip ilaçlarla giderilebilir. Bu ilaçların kullanılmasına rağmen şikâyetlerde azalma olmaması doktor kontrolü gerektirir. Adet kanaması miktarının artması ve adet sancısının artması Spiral'in kadın tarafından çıkarttırılmak istenmesinin ana nedenidir.

uygulanmak üzere iki ayrı şekilde bulunur ve ülkemizde ikisi de mevcuttur. Bu iki yöntem de güvenilirlikleri doğum kontrol hapları ve tüplerin bağlanmasıyla karşılaştırılacak kadar yüksektir ve aynen doğum kontrol hapları kullanımında olduğu gibi geri dönüşümlü olan korunma yönt e m l e r i d i r.

Bazı durumlarda Spiral takılmasından sonraki ilk haftalarda lekelenme tarzında ara kanamalar olabilir. Bu durum, özellikle enfeksiyon gelişmesi durumunda, sıklıkla ortaya çıkar ve antibiyotiklere cevap alınamadığında Spiral'in çıkarılması gerek e b i l i r.

5- Cerrahi Sterilizasyon (Tüplerin Bağlanması-Kısırlaştırma)

Spiral ipi doktor tarafından çok kısa kesildiğinde cinsel ilişki esnasında kadının eşinin penisinde batma hissi yaratabilir. Bu durumda Spiral'in ipinin daha da kısaltılması veya değiştirilmesi gerekebilir. Spiral’lerin en büyük dezavantajları takıldıktan sonraki ilk aylarda genital enfeksiyonlara giriş kapısı açmalarıdır. Dikkatli değerlendirme sonucunda uygun kişilere takılan bir Spiral enfeksiyona nadiren neden olur.

Sterilezasyon yöntemi, hem kadın hem erkek için istendiğinde geriye dönüşü mümkün olmayan bir doğum kontrol yönt e m i d i r. Kadınlar için uygulanan yöntem tüplerin bağlanması, erkekler için ise uygulanan yöntem ise üreme kanalının bağlanması adı verilir. Bu yöntem üzerinde çok düşünülmesi gereken bir yöntemdir. Eşlerin ya da kadının ileride çocuk isteyip istemeyecekleri noktasında iyi düşünmeleri gerekmektedir.

6- Ertesi Gün Hapları İlişki sonrası alındığında gebeliği önleyen östrojen ve progestin hormonları içe-

Hormonlu Spiral’ler Progesteron hormonu içeren Spiral'ler son yıllarda ülkemizde de kullanılmaya b a ş l a n m ı ş t ı r. Bu Spiral'lerın bakırlı olanlardan en önemli farkı, bakırlı Spiral'lerın aksine kanama miktarını ve adet sancısını azaltmalarıdır ve bazı durumlarda yalnızca bu özelliklerinden faydalanmak için t a k ı l ı r l a r.

4-Doğum Kontrol İğneleri

ren haplardır. Rahimin iç tabakasının gelişimini engelleyerek gebeliği önler. Y ö ntem, koruma olmadan gerçekleşen bir ilişkiden sonra oluşabilecek gebeliğin kürtaj yapılmasına gerek kalmadan engellenmesini amaçlar. Ertesi gün hapının ilişki sonrasındaki 72 saat içinde alındığında gebeliği % 97 oranında önleyici etkisi vardır. Doğum kontrol haplarının kullanımı ile or-

Dünya üzerinde yaklaşık 30 yıldır kullanımda olan doğum kontrol iğneleri üçer aylık ve birer aylık enjeksiyon şeklinde 48

taya çıkabilecek yan etkiler bu ilaçların kullanımında da yoğun olarak görülebiliniy o r.


Demokratik Kad›n Hareketi

OKURLARDAN

BÜLTEN‹

GELENLER

Gö¤ün yarısını a¤latanlar aynı gö¤ün altında kalacaklar!!!

B

izler... Do¤uran, besleyen, büyüten yani ana olanlar. Do¤du¤unda pek de sevinilmeyen, pembeler giydirilen, eline oyuncak bebekler verilen, evcilik oynat›lanlar. Bulafl›k y›kay›p yemek yapman›n, evi temizlemenin neden paylafl›lmad›¤›n› düflünmeye f›rsat kalmadan bu ifllerle bafl bafla kalanlar. Ço¤u yerde ve ço¤u zaman okutulmas› gereksiz olanlar, erken yaflta kocaya verilenler. Olurda okur ya da çal›flma hayat›na kat›l›rsak namusu sorgulananlar, her yerde oldu¤u gibi bu alanlarda da afla¤›lanan, hor görülen, tacize tecavüze u¤rayanlar. Bizler, biz kad›nlar... Tüm bu yukar›da sayd›klar›m›z› hatta daha fazlas›n› hepimiz bir biçimiyle yafl›yoruz. Bu s›k›nt›lar do¤umumuzla bafll›yor ve hayat›m›z boyunca bizi takip ediyor ve ne yaz›k ki birço¤umuz asl›nda bize ait olmayan birçok fleyi do¤alm›flças›na kabul ediyor ve kabullenen k›z çocuklar› yetifltiriyoruz. Tüm bu sorunlar, fluan bu 49

yaz›y› okuyanlar›n pek de yabanc› olmad›klar› konular. Evet, bunlar› anlatan çok fley yaz›l›p çizildi ve yaz›lmaya da devam edecek. Sonuç ise ayn›: Bu sistem kad›n› ezen, ikinci cins haline getiren bir sistem ve yok olmad›kça da bu durum flöyle veya böyle devam edecek. Bu konuda bizler de hemfikiriz. Fakat, biz kendi yaflamlar›m›zdan örneklerle durumu biraz daha somutlaflt›rmaya çal›flaca¤›z. Örne¤in, bizim buralarda, özellikle de köylerimizde, okutulan k›z çocuklar› çok azd›r. Genelde belli bir yafltan sonra görücü usulüyle evlendirilirsin. Eflinse k›sa bir süre sonra yurt d›fl›na çal›flmaya gider. Çünkü yaflad›¤›n yerde, birçok yerde oldu¤u gibi, çiftçilik bir ailenin geçimine yetmez, flehirde ise ifl bulmak zor ve verilen ücretler çok düflüktür. Bu durumda bafllars›n beklemeye. Senede bir iki defa eflinle görüflebilirsen flansl›s›n. Kal›rs›n çocuklar›nla kay›nvalidenin evinde, bir bafl›na. Onlar›n ise en temel görevleri d›flar› giden evlatlar›n›n bura-


Demokratik Kad›n Hareketi

da kalan "namuslar›n›" korumakt›r. Öyle akrabalar d›fl›nda gezmeye gideyim, dolaflay›m falan diyemezsin. Bir yere gitmek için yurtd›fl›ndaki eflinden izin almak zorundas›nd›r. Çocuklar›n babas›z büyürler ve hem evin hem çocuklar›n tüm sorumlulu¤u senin omuzlar›ndad›r. Umutla d›flar›daki eflinin bir gün seni ve çocuklar›n› yan›na almas›n› bekler durursun. Oysa bu durum, ne tek bafl›na erkek oldu¤u için eflinin ne de senin suçundur. Erke¤in kad›n›n üzerinde kurdu¤u haks›z hâkimiyetin sebebi, erke¤in de¤il, bu hakk› tan›yan sistemin suçu de¤il midir? Eflinin yaflad›¤› topraklarda iflsiz kal›p yurt d›fl›nda, en a¤›r ifllerde çal›flmas›n›n ve orda da eme¤inin tam karfl›l›¤›n› alamamas›n›n as›l sorumlusu bu sistem de¤il de nedir? Bu flartlarda ev kad›nl›¤› zor da okuyan kad›n olmak kolay m› sanki? Okuyup okumaman pek de bir fley ifade etmedi¤inden genel durumdan s›yr›l›p okumay› b a fl a r a b i l m e k zordur. Çünkü nas›lsa, bir koca bulunacakt›r sana. Buna ra¤men okula gidersin. 11 y›l boyunca ald›¤›n e¤itim nedense(!) yetmez üniversiteyi kazanmana. Üstüne bir de dershaneye gitmen gerekir. Ve ekonomik durumun buna el vermiyorsa gidemeye de bilirsin. Liseden bin bir zorlukla mezun olan sen, bafllars›n ÖSS maratonuna. S›k› bir çal›flmaya girmek zorundas›nd›r ki bu bile özel okula giden birini geçmene yetmez ço¤u zaman ve bu yo¤unlukta bile evdeki erkek kardeflinin aksine evde annene yard›m etmek zorundas›nd›r. Kardeflin s›rf "erkek" oldu¤u için bacaklar›n› uzatm›fl televizyon seyrederken, sen çal›fl›lmas› gereken onca dersin aras›nda yemek haz›rlamak, sofray› kurmak-kald›rmak, bulafl›k y›kamak olarak devam eden akflam seremonisinde saatlerini harcars›n. Ve zaten haks›z bir maratona sokulmuflken bir de evde haks›zl›¤a u¤rars›n. 50

BÜLTEN‹

Diyelim ki, üniversiteyi kazand›n. Bir kere ald›¤›n e¤itim hiç de bilimsel de¤ildir ve amfilerde bilim anlatmas› gereken hoca, bafllar ö¤üt vermeye: "Aman dikkatli olun. Gezilecek de¤il evlenilecek k›z olun." Bekâret bu kez de amfilerde kutsan›r. Okudu¤un okul ailenle ayn› flehirdeyse - ki ço¤u zaman il d›fl› tercih yapman bafltan yasaklan›r. — okuldan eve evden okula gelene¤ini bozamazs›n. Kaç yafl›nda olursan ol kad›ns›nd›r ve d›flar›da gezip dolaflman "etrafça" hofl karfl›lanmaz. Hem sana güvenirler ama " çevreye" güvenmezler. Bu yüzden belli bir saatten sonra bir kad›n›n d›flar›da dolaflmas› oldukça zor ve cesaret isteyen bir ifltir... Sen bu sorunlarla ve dahas› okumaya devam etmeye çal›fl›rken, birileri, sanki bu e¤itim sistemindeki çarp›kl›klar›n ve feodal de¤erlerin y›k›lamamas›n›n sorumlular› de¤ilmiflçesine "haydi k›zlar okula" kampanyalar› bafllat›rlar. Seninse okuyamaman›n bafll› bafl›na bir sistem sorunu oldu¤unu bilerek, ac› bir tebessüm belirir dudaklar›nda. Sistem de¤il midir günümüzün en do¤al hakk› olan e¤itimin avuçlar›m›zdan kay›p gitmesine sebep olan ya da bin bir s›navla zorlaflt›ran ?!!! Ev kad›n› olmak, okuyan kad›n olmak zor dedik. Bunlar zor da, çal›flan kad›n olmak kolay olur mu? O da zor! Bu iflin zorlu¤u çal›flmaya bafllad›¤›n an bafllar zaten. Kimi ahlak timsalleri, sen daha ifle gitmek için soka¤a ilk ad›m› att›¤›nda, bafllarlar dedikodunu yapmaya. ‹fle gidene kadar, özellikle, sabah›n erken saatlerinde sokakta duydu¤un laflar›n biri bin para. Toplu tafl›ma araçlar›nda taciz edilir ve olurda k›zmaya kalkarsan karfl›nda piflkin bir surat, yer olmad›¤›ndan dem vurur. Ki ço¤u zaman utan›r, sesini bile ç›kartamazs›n. Yani, daha ifle gitmeden bütün bir güne yetecek kadar dolars›n. Çal›flt›¤›n ifl yerinde ise sektöre göre de¤iflir yaflad›klar›n. Mesela, bir fabrikada ya da atölyede çal›fl›yor-


Demokratik Kad›n Hareketi

san ustabafl›n›n rahat vermeme olas›l›¤› yüksektir. Çünkü, o ve onun gibilere göre, bir erke¤in bir kad›n üzerinde her türlü hakk› vard›r. Ama ayn› yaklafl›m kendi efllerine, k›z kardefllerine gösterildi¤inde durum de¤iflir. ‹fl yerinde çal›flan kad›na sark›nt›l›k eden adam, kar›s›n›n, k›z kardeflinin yan›nda namus bekçisi kesilir. Bir ma¤aza veya benzeri bir yerde çal›fl›yorsan›z, bu kez müflterilerden ayn› afla¤›lanmay› görürsünüz. Bir de Konya'da, kimisi, sen hiç orda yokmuflsun gibi davran›r. Eee ne de olsa kad›n, fleytanla efl de¤erdir ve tüm günahlar›n anas›d›r. Bu yüzden en do¤rusu onu yok saymak, yüzüne bile bakmamakt›r(!). Çal›flan kad›n›n sorunlar› bunlarla da bitmez. Ço¤u zaman ekonomik fliddete maruz kal›rs›n. Durmadan bunca s›k›nt›ya gö¤üs gerer çal›fl›rs›n, ama kazand›¤›n paran›n yüzünü bile göremezsin. Di¤er taraftan çal›fl›yor olman evdeki sorumluluklar›n› azaltmaz. Bütün günün yorgunlu¤u üstüne, evde seni bekleyen bir o kadar daha ifl vard›r. Yani toplumun kad›na bak›fl aç›s› de¤iflmedikçe, ekonomik özgürlük de seni kurtarmaya yetmemektedir ve bizler biliyoruz ki s›rf farkl› bir cinsten oldu¤umuz için bunca ezilmiflli¤i hak etmiyoruz. Bizler de insanca yaflamak, üretmek, eme¤imizin karfl›l›¤›n› al51

BÜLTEN‹

mak istiyoruz. Çocuklar›m›z›n sorumlulu¤u yaln›z bizim de¤il toplumun da sorumlulu¤u olsun, bunun için krefller aç›ls›n, nitelikli, yeteneklerine göre yönlendirecek e¤itim kurumlar› olsun istiyoruz. Ortak çamafl›rhaneler, yemekhaneler olsun, ev içi köleli¤imiz ortadan kalks›n istiyoruz. Kad›n-erkek eflit flartlarda e¤itim alal›m ve e¤itim almam›z›n önündeki tüm engeller kalks›n istiyoruz. Kürt kad›n› oldu¤umuz için bir kez daha ezilmeyelim, halklar kardeflçe yaflas›n istiyoruz. ‹ste¤imiz d›fl›nda, büyükler uygun görmüfltür diye, evlendirilmeyelim, aflk› da sevgiyi de, en yal›n haliyle, özgürce yaflayal›m istiyoruz. Üzerimizdeki erkek egemenli¤inin son bulmas›n› istiyoruz. Bizler yaln›zca insan olarak, kad›n olarak hakk›m›z olan› istiyoruz, daha fazlas›n› de¤il ve hakk›m›z olan› bu sistemin ortadan kalkmas›yla elde edeceksek, evet, biz bu sistemin de¤iflmesini istiyoruz. Biz kad›nlar›, yani gö¤ün yar›s›n› a¤latanlar›n ayn› gö¤ün alt›nda kalmas›n› istiyoruz. Ve o gün çok da uzak de¤il, biliyoruz!!! KONYA'DAN KADINLAR


BÜLTEN‹

Demokratik Kad›n Hareketi

Bana

Bir

Lazım... Helin (Ayfle) Yeflil

Aramızdan ayrılışının 2. yılında seni, sevgiyle anıyoruz...

Y

aflamda bazen, öyle olaylar olur ki, in-

de de¤il, çok say›da bireyinde bir bilinç farkl›l›¤›

san birdenbire içinde bulundu¤u kal›p-

gerçekleflmelidir. Bu durum bir bilinç s›çramas›na

lar› ve bunlar›n bo¤uculu¤unu fark

ve beraberinde etkili bir dönüflüme neden olur.

eder. Fakl› bir bilincin efli¤ine gelir. ‹n-

Yaflananlardan ders almay› bilmeyen haf›zas›

sanlar› çeflitli sorgulamalara iten, al›flkanl›klar›,

zay›f toplumlar, genellikle bu travmatik süreçleri

kal›plar› y›kmaya götüren bu olaylar, yaflamdaki

çok fazla yaflarlar. Bizim ülkemiz de ayn› katego-

“k›r›lma noktalar›”d›r. “K›r›lma noktalar›” son

riye sokulabilir. Yönetim erkinde ve bu erkin ku-

derece travmatik olabilir. Çok sars›nt›l› ve ac›

rumlar›nda yaflanan kimliksizlik, inisiyatifin tama-

verici olabildi¤i halde, beraberinde çok büyük

men kaybedilmifl olmas› çeflitli aç›lardan de¤er-

bir olana¤› da bar›nd›rmaktad›r. Sözünü etmek

lendirilebilir. Fakat bu durumun, toplum üzerin-

istedi¤im bu olanak “de¤iflim” dir. Kimi insan›n

deki etkileri son derece somut bir flekilde karfl›-

yaflam›nda de¤iflim sürekli ve do¤ald›r, fakat ki-

m›zda durmaktad›r. Sertap Erener’in söyledi¤i

mileri için de sanki bu travmatik süreçlerin mut-

“Bana yeni bir ben laz›m” adl› parçan›n bu kadar

laka yaflanmas› gereklidir.

benimsenmesi de sanki toplumdaki de¤iflim iste-

Toplumlar için de benzer durumlar geçerlidir.

minin bir d›flavurumu gibidir.

Belki toplumsal de¤iflimin gerçekleflmesi çok da-

Tükenmifllik, umutsuzluk duygusunu de¤iflim-

ha zordur. De¤iflim için, o toplumun bir bireyin-

le, yeniliklerle aflmak isteyenler, hemen benimse-

52


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

diler bu parçay›. Bir karabasan›n içindeyken, dibe

yor. Üzerine zorla giydirilmek istenen giysiden

vurmuflken, önlerini göremezken, her fleyle he-

kurtulmak istiyor.

saplafl›rken oluflan duygu ve düflünce yo¤unlu¤u,

Toplum, art›k baz› fleyleri de unutmak istiyor.

bu parçadaki baz› sözcüklere kanalize oldu. De¤i-

Ekonomik krizleri, IMF’ yi, Dünya Bankas›’n›

flim ve yenilenme...

unutmak istiyor. Yarat›lan sanal korkular›, var

Bu iki sözcü¤ün tafl›d›¤› anlam, insanlar›n da,

olan siyasi anlay›fl›, her yere sinen güvensizli¤i,

toplumlar›n da bilinçaltlar›nda çok büyük etkiler

nefreti ve sevgisizli¤i ortadan kald›rmak istiyor.

yarat›r. De¤iflim; var olan› b›rakmak, gitmek, ara-

Yoksullu¤un, iflsizli¤in, yolsuzluklar›n bitti¤ini gör-

mak, yolculuk, mevcut olan› sorgulamak gibi akla

mek istiyor. Savafl korkusu, deprem korkusu ya-

pek çok sözcü¤ü getirmektedir.

flamak istemiyor. Dolar›n, Euro’nun, borsan›n d›-

Tabi her sözcü¤ün bafll› bafl›na tafl›d›¤› bir anlam vard›r. Yeni ise, bir umudu da beraberinde

fl›nda sanattan, felsefeden, bilimden söz edilen bir ülkesi olsun istiyor.

tafl›maktad›r. Belki yeninin nas›l olaca¤› bilinmedi-

Bundan sonra toplumun rotas› bilgiden, sevgi-

¤inden bir korku da yaflanmaktad›r. Fakat de¤iflim

den, yarat›c›l›ktan ve güvenden yana olmal›d›r. Ve

ve yenilenme iste¤i ne kadar kuvvetliyse korku

bu anlay›fl tüm kurumlar›n, örgütlenmelerin, siya-

da o kadar etkisizdir.

si oluflumun temeli olmal›d›r.

Toplumda yenilenmek, hatta de¤iflmek istiyor. Belki de son y›llarda kendisine benimsetilmeye

Yaflam Nedir?

çal›fl›lan tüm de¤erler, yaflanan tüm olaylara karfl›

Yaflam›n tarifini yapmak için farkl› yöntemler

bir de¤iflim istiyor. Var olan anlamlar› genifllet-

denesek de, her insan bu sorunun cevab›n› özel-

mek, yaflam›nda yeni anlamlar yaratmak istiyor.

de kendisi için verirken farkl› fleyler hissedecek

Toplum, fark›na var›lmak, inisiyatif kullanmak isti-

ve düflünecektir. Uzun y›llar yaflayan ve farkl› pek

53


Demokratik Kad›n Hareketi

çok fley görüp geçiren insanlar›n, yaflam hakk›nda söyleyecek çok fleyi oldu¤u düflünülür ve onlar›n deneyimlerine baflvurulur. Ancak ben, yaflam›n ne oldu¤unu anlamak için insanlar›n çok uzun y›llar boyunca yaflamak zorunda olduklar›n› düflünmüyorum. Sonuçta deneyim, yaflad›klar›m›zdan ne anlad›¤›m›z ile ilgilidir. Kimi insan›n yaflad›¤› 10 y›l içinde yaflamdan ö¤rendiklerini, kimi insan 50 y›l yaflasa da ö¤renemeyebilir. Herkesin yaflama dair farkl› düflünceler içinde olabilece¤ini söylesek de; yaflaman›n güzel bir fley oldu¤u ve yaflaman›n kendisinin, insanlar›n mutlu olmas› için yeterli olmas› gerekti¤ini herkes için söyleyebiliriz. Özellikle yaflam›n de¤erini anlamak için, onu kaybetme ihtimalinin ortaya ç›kmas›n› beklemeden, yaflam› sonuna kadar yaflamak ve bundan mutlu olmak ad›na elimizden gelen her fleyi yapmal›y›z. Yaflam›n ne oldu¤unu sorgulamaktan kaçmadan her f›rsatta “Yaflam nedir” sorusunu kendimize sormal› ve sorgulad›kça yaflam›n tüm s›rlar›n› tek tek ö¤renece¤imizi ve onu daha iyi anla-

BÜLTEN‹

bir fleylere sahip olmam›z gerekir. E¤er oturup hayat›n önümüzden geçip gitmesini bekleyeceksek; bu durum bizim sadece s›k›c› bir hayata yol açmam›za neden olur, o kadar. ‹liflkilerimizde problemler yafl›yorsak, karfl› taraf kötü niyetli olmad›kça, çözülmeyecek hiçbir sorunun olmad›¤›n› düflünmek, inanmak gerek. Yaflam›m›zda bir sürü olumsuzluklar yaflam›fl, hatalar ve çeflitli zafiyetler göstermifl olabiliriz ve hala da yafl›yoruzdur ve de yaflayaca¤›z. Biz bunlar› mahkûm etme yerine nedenleri üzerinde ayr›nt›l› düflünmek, anlamak ve çözüm üretmek zorunday›z. Ve üretti¤imiz çözümler üzerinde iradeler göstermek gerekir. Olaylar› al›rken sadece nedenleri ya da sadece sonuçlar› almamak gerekir. Bir bütün olarak al›rsak san›r›m daha çözümleyici olur. Birbirimize tahammül göstermemiz ve olgun hareket etmemiz gerekir. Bunlar› yazarken asl›nda ac› bir flekilde gülüyorum. Çünkü hepimiz bunlar› biliyoruz. Ama hepimiz, bir di¤erimizin kötü oldu¤unu, bir baflkas› da onun iyi oldu¤unu düflünür. Böyle dü-

‹Ç‹N H‹ÇB‹RfiEY ‹FADE ETM‹YOR, MUTSU-

flününce de ifllerin karmafl›klaflt›¤›n› düflünürüz. Asl›nda çözüm çok basittir. Sorun, senin gibi düflünen insanlar›n deste¤ini al›p karfl›ndaki insan için güçlenmek de¤il, sorunu çözümlemek üzerine ad›m atmakt›r. San›r›m, iflte o zaman, bu yafla-

ZUM VE HEP MUTSUZ OLUCAM, KEND‹M‹

m› çekilir hale getirebiliriz.

yaca¤›m›z› bilmemiz gerekir.

YAfiAMA KARfiI ‹LG‹S‹Z‹M, YAfiAM BEN‹M

ÇOK YALNIZ H‹SSED‹YORUM, BU ‹NSANLARLA H‹ÇB‹R HALT OLMAZ, ‹NSANLAR NE KADAR KÖTÜ,K‹MSE KEND‹S‹N‹ GEL‹fiT‹RM‹YOR, ASALAKLAR ÜLKES‹Y‹Z, BEN VER‹C‹, KARfiIMDAK‹ ALICI, vs.. Bunlar› ço¤altabiliriz. Peki, nedenler üzerine ne kadar kafa yorduk ve bu nedenleri ne kadar çözümleyebildik ya da çözmek istedik mi?

Hay›r de¤il mi?! Hayata karfl› ilgisizim. Hayata karfl› ilgili olmak için hayatla mücadele içinde olmam›z› sa¤layacak 54

Yapamad›klar›m›z için kötü hissedece¤imiz günler geçirmek istemeyebilir, sakin sessiz bir hayat yaflamay› tercih edebiliriz. Bu durumu seçtiysek bir köflede s›k›nt› içinde ölümü bekleme gerçe¤ini kabullenmemiz gerekir. Biraz ac›mas›z oldu¤umu düflünebilirsiniz. Ancak bu durumu anlatmam›n baflka bir yolu yok. Yaflamam›zda k›r›lma noktalar›n iflte bu noktada yafl›yoruz. Ya yaflanabilir bir hayat ya da yak›nmadan mutsuz bir hayat. Ben yaflanabilir bir hayat diyorum ya siz? Bu hayat› da tek bafl›na yaflayabilece¤ime inanm›yorum, siz inan›yor musunuz?


Demokratik Kad›n Hareketi

BÜLTEN‹

Kütüphaneden...

Kadınların Özgürlüğü K Ü N Y E

Kitab›n Ad›: Kadınların Özgürlü¤ü Yazar: Aleksandra Kollontai Yay›nevi: Düflünen Adam Yayınları

¨Kad›nlar›n Özgürlü¤ü¨ adl› kitap Aleksandra Kollontai´nin 1984 y›l›nda Moskova’ da bas›lan ¨Seçme Yaz›lar¨ adl› kitab›nda yer alan baz› makalelerinin k›salt›lm›fl haliyle yer ald›¤› derlemelerden oluflmaktad›r. Kitaptaki derlemelerin ilkini Kollontai´nin 1908’de gerçeklefltirilen ‘Tüm Rus Kad›nlar Kongresi’ için yazd›¤› ve 1909’da ‘Kad›n Sorununun Toplumsal Temeli’ ad› alt›nda yay›nlanan kitab›n›n girifl bölümünden oluflmaktad›r. irinci Tüm Rus Kad›nlar Kongresi, burjuva kad›n örgütlerinin giriflimiyle düzenlenir. K›rk befli kad›n iflçi olmak üzere toplam yedi yüz delegenin kat›ld›¤› kongrede feministlerin slogan› ‘Kad›n Hareketi Burjuva ya da ‹flçi De¤ildir; Ayn› Ruhu Tafl›yan Ortak Bir Harekettir. Bu Yüzden Toplumun Tüm S›n›flar›ndaki Kad›nlar Birlefliniz’ fleklindedir. Kollontai, bu denemesinde, feministlerin bu slogan›ndan yola ç›karak kad›n sorununun kayna¤›n› ve çözümünü ortaya koymaktad›r. Öncelikle baz› temel ilkeleri ortaya koyan yazar; kad›n sorununa bak›lmas› gereken çerçeveyi de çizmektedir. Kad›n sorununu, toplumsal sorunlarla ba¤›n› kurarak, toplumsal sorunlar›n bütününden ba¤›ms›z, tümüyle kendine özgü, kad›n sorununun olmad›¤›n›; kad›n›n kad›n olmas›ndan kaynakl› yani do¤al özelliklerinden ötürü ikinci cins olarak yaflamas›na, baz› ekonomik unsurlar›n neden oldu¤unu belirten Kollontai ’ye göre; “… ancak bu ekonomik unsurlar›n tümüyle ortadan kalkmas›, bir zamanlar onlar›n köleli¤ine neden olan ekonomik kal›plar›n evrimleflmesi, kad›nlar›n toplumsal konumunda kökten bir de¤ifliklik sa¤layabilecektir. Baflka bir deyiflle, kad›nlar gerçekten özgür ve eflit bir duruma ancak dönüfltürülmüfl ve yeni toplumsal ekonomik ilkeler üzerinde kurulmufl bir dünyada kavu-

B

55

flabilirler. Bu d ü fl ü n c e , emek sorununun köktenci bir çözüme ulaflmas› için var olan üretim iliflkilerinin tümüyle yeniden düzenlenmesi gerekti¤ini savunmakta, ancak sürüp giden sistemin çat›s› içinde kad›nlar›n yaflam›na iliflkin baz› s›n›rl› geliflmelerin sa¤lanabilece¤ini de göz ard› etmemektedir. Gene böyle, bir yaklafl›m, proletaryan›n ivedi ç›karlar›n›n tatmin edilmesine yönelik reform çal›flmalar› üzerinde yavafllat›c› bir etki yapmaktan da kaç›n›r. Tersine, iflçi s›n›f›n›n her yeni kazan›m›, ba¤›ms›zl›k ve eflitli¤in geçerli oldu¤u bir düzene insanlar› ulaflt›racak merdivende yeni bir basamakt›r. Kad›nlar›n elde etti¤i her yeni hak onlar› tam ba¤›ms›zl›k hedeflerine biraz daha yaklaflt›rmaktad›r.¨(sf;26,27) Kollontai yine ayn› makalesinde verdi¤i istatistik bilgilerle dünyada ve Rusya’da üretim güçlerindeki gelifliminin koflutu olarak iflgücüne olan ihtiyac›n artt›¤›n›, kad›n iflgücüne olan gereksinimin de bu geliflmelere ba¤l› olarak giderek yükseldi¤ini ortaya koymakta. Bu geliflme sonucunda burjuva ekonomistlerinin ortaya att›¤›, kad›n iflgücünün erkek iflgücünün yerini ald›¤›, böylece kad›n›n erke¤e rakip oldu¤u, bu nedenle kad›n iflgücünün genifllemesinin önlenmesi gerekti¤i yaklafl›mlar›n›n do¤ru olmad›¤›n› belirten yazar; proletarya içinde kad›nlar›n yaln›z b›rak›ld›klar› zaman erkek iflçi için gerçek bir rakip olaca¤›n›n alt›n› çiz-


Demokratik Kad›n Hareketi

mekte; ¨Sermaye, kad›n iflçileri iflçi s›n›f›n›n daha bilinçli ve örgütlü kesimi karfl›s›nda bir silah olarak kullan›yor. Ancak kad›n iflçiler örgütlü birer üye olarak iflçi s›n›f›n›n ba¤›ms›zl›k saflar›nda yerlerini ald›klar› zaman, art›k kad›n iflçinin erkek iflçi için bir tehdit unsuru oldu¤u yolundaki görüfl tümüyle geçersizleflecektir. Örgütlü bir proleter, ister kad›n ister erkek olsun, s›n›fdafllar›na zarar verebilecek bir konumdan ç›km›flt›r art›k. ¨(sf;33) Rusya’daki kad›n hareketlerini ve geliflim süreçlerini de de¤erlendiren Kollontai; bafllang›çta yard›mseverlik, hay›rseverlik, e¤itim hakk› için bir araya gelen feminist örgütlerin zamanla ülkedeki devrimci dalgalanmadan etkilenerek daha yaflamsal ve etkin bir nitelik kazand›klar›n›n tespitini yapmaktad›r. Kad›n sorununun mücadelesi noktas›nda feminist örgütlerin, ilk olmas›ndan kaynakl›, önemli olabilecek kazan›m sa¤lad›klar›n› fakat mevcut sistemin d›fl›na ç›kamad›klar›n›, dar bir çerçevede kalarak sadece burjuva kad›nlara baz› kazan›mlar sa¤lad›klar›n›, “Tüm S›n›flar›n Kad›nlar› Birleflin” slogan›n›n ise gerçekte yaflam bulmas›n›n zorlu¤unu belirtmektedir. Geçici baz› durumlarda tüm s›n›flardan kad›nlar›n orta acil talepler do¤rultusunda bir araya gelebileceklerini, ancak hareketin amac›n›n ve bu amaca giderken izlenecek yolun birbirinden ayr›laca¤›n› belirtmektedir. ¨ Feministler için, kapitalist dünyan›n çizdi¤i çerçeve içinde erkeklerle eflit haklara kavuflmak ¨son hedeftir”; proleter kad›nlar için ise bu eflit haklar iflçi s›n›f›n›n ekonomik köleli¤ine son vermek için sürüp gidecek savafl›mda kullan›labilecek yeni bir silaht›r sadece. Feministler için ¨bafl düflman¨ tüm haklar› kendisine al›p, kad›nlar› ba¤›ml› duruma düflüren erkek cinsidir. Feministlerin kazanaca¤› her baflar›, erkeklerin baz› ayr›cal›kl› haklar›ndan vazgeçmeleri anlam›na gelecektir. Proleter kad›nlar ise tümüyle farkl› bir yaklafl›m içindedirler; onlar›n gözünde erkekler bir düflman, bir bask› unsuru de¤il, tam tersine bu mutsuz dizgeyi kendileriyle paylaflan bir ortak ve ayd›nl›k gelecek için savafl›mda bir yoldaflt›rlar. Kad›nlar› oldu¤u kadar erkek yoldafllar›n› da kölelefltiren ayn› toplumsal iliflkilerdir; kapitalizmin ayn› nefret ba¤lar› onlar› bask› alt›na almakta, yaflam›n sevinçlerinden, zevklerinden koparmaktad›r. Mevcut sistemin kendine özgü yönleriyle kad›nlar› iki kat a¤›r bir bask› alt›na ald›¤› gerçektir. Ancak bir baflka gerçek de, emek pazar›nda, kad›n iflçinin tehdit eden bir unsura dönüfltürülebildi¤idir. Ne var ki iflçi s›n›f› tüm bu olumsuzluklardan kimin sorumlu oldu¤unu çok iyi bilmek56

BÜLTEN‹

tedir. ¨(sf;44,45) Yaflam›n›n büyük bir k›sm›n› Sosyalizmin inflas›na ve kad›n hareketinin geliflmesine adayan ve ayn› zamanda da bir anne olan Kollontai’nin “Toplum ve Annelik” adl› kitab›n›n önsözünün ve “Anneli¤in Korunmas› Yolundaki ‹lk Ad›mlar” adl› iki tane k›salt›lm›fl derlemesinin de yer ald›¤› kitapta Kollontai; annelik ve çocu¤un bak›m› sorunlar›n›n üzerinde durarak, bu sorunlar› toplumsal bir sorun olarak ele almaktad›r. Anne ve çocu¤un korunmas›n›n ve gözetilmesinin, devlet taraf›ndan sahiplenilmesinin gereklili¤ini ortaya koyan Kollontai’ye göre; anne ve çocuk sorunsal› sosyalizm için mücadelenin ayr›lmaz bir parças›d›r. Kollontai, Nadejda Konstantinovna, Yelena Stassova, Klavdia Nikolayeva, Inessa Armand gibi kad›n yoldafllar›ndan bahsetti¤i “Ekim Devrimi Günlerinde Kad›n Savaflç›lar” adl› makalesinde “…Ekim Devrimi’nin kad›n kahramanlar› koskoca bir ordu oluflturur ve adlar› unutulsa da bu kad›nlar›n, devrimin zaferindeki, bugünkü Sovyetler Birli¤i kad›n iflçilerinin haklar›ndaki, kazan›mlar›ndaki büyük paylar› unutulmuyor” diye yazar.(sf;87) Kitapta yine k›salt›lm›fl flekliyle yer alan bir di¤er yaz› ise Kollontai’nin devrimin inflas›nda büyük bir yere sahip olan kad›nlar›n ülkeyi savunmas›ndaki oynad›klar› rolü dile getirdi¤i “Sovyet Rusya’da ‹flçi ve Köylüler” adl› makaledir. Yeni bir dünya kurma mücadelesinde yaflam›n› yitiren kad›nlar için “… Bir gün tarihçiler, cephede ölen, Beyazlar taraf›ndan vurulan ve devrimi izleyen ilk y›llar›n say›s›z yoksullu¤una katlanan bu ads›z kahramanlar›n adlar›n› yazacaklar” diye yazar.(sf;83) Ayr›ca son bölümde Aleksandra Kollontai’nin yaflam›ndan baz› önemli tarih ve olaylar›n yer ald›¤› bir yaz› yer bulunmaktad›r. Kitap, daha çok, Kollontai’nin baz› yaz›lar›n›n k›salt›lm›fl flekliyle oluflmufl bir derleme olmas›na ra¤men sosyalist bir toplumun inflas› çal›flmalar›ndaki kad›nlar›n kat›l›m›n›n sa¤lanmas› için verilen çabay› ifade etmesi aç›s›ndan okumaya de¤erdir.


PERDEDEN YANSIYANLAR...

B

Yapımcı-İrfan Tözüm Senaryo-Bilgesu Erenus Film Öyküsü-Sabahattin Ali Müzik- Oğuz Abadan Görüntü Yön.- Ertunç Şenkay Kurgu:-Sedat Karadeniz

KÜNYE

ilgesu Erenus’un usta edebiyatç› Sabahattin Ali’nin üç ayr› öyküsünden esinlenerek beyaz perdeye aktard›¤› “Devlerin Ölümü” adl› film, kitab›n edebi yönünü bozmadan beyaz perdeye yans›m›fl nadir filmlerdendir. Kad›n erkek iliflkilerini tarihi bir süzgeçten geçiren film: "Çok çok eski zamanlarda, bundan yüz milyonlarca y›l evvel, dünyam›z henüz bilginlerin ‘‹kinci devir’ ad›n› verdikleri ça¤larda iken yeryüzünde bir tak›m kocaman korkunç devler yaflamaktayd›.” cümlesiyle bafllar. Tarihsel ak›fl› günümüze çevirerek “Y›l 1990… Yenidünyan›n mekân›… Söz gelimi irili ufakl› devlerin ölmeyip halen yaflad›¤›n› düflünelim’’ diyen film, asl›nsa hepsi ayn› olan üç kad›n›: Çilli, Hanende Melek ve Yenidünya’y› ayn› film kareleri içinde anlatmay› hedefleyen bir yönetmeni konu almaktad›r. Yönetmen, bu üç öyküde, üç ayr› kad›n›n yaflam›n›, ayn› kad›n›n üç ayr› dönemi olarak düflünür. Çilli’yi büyük kent ve ticaret bulafl›¤› bir liman flehrine; Hanende’yi kendine kapan›fl›yla bir kasabaya ve Yenidünya’y› ç›k›fls›z bir köye benzetir. “Üçü ve hepsi” ayn› olan kad›nlar› mevsimlerle tan›tt›¤›nda da sonuç de¤iflmez onun için: “Çilli beklenmedik bir yaz, Hanende k›sa ve de yenik bir sonbahar, Yenidünya uzun süren zorlu bir k›fl’’ t›r onun gözünde… Geçmiflten bugüne hiçbir fleyin de¤iflmedi¤inin, kad›n›n sürekli yazg›s›na terk edildi¤inin, düflünce, üretim, yarat›m ve seçme özgürlüklerinden yoksun b›rak›ld›¤›n›n bir kez daha bilincine varan yönetmen, bunun yan›nda ne kadar uzun ömürlü olsa da bütün bunlar›n ölümsüz olamayaca¤› gerçe¤ini de dile getiriyor. “Üçü ve hepsi” ayn› olan kad›nlar›n farkl›laflmalar›n› Yeni ‹nsan’›n do¤ufluna ba¤layarak, akvaryumunda besledi¤i üç süslü bal›¤› uçsuz bucaks›z sulara salarak filmi sonland›r›yor. “Dünyada zaman ileriye do¤ru ifllemekte, bunu kimse durduramamakta ve geri çevirememektedir. Zaman ve do¤a hükmünü sürerken, insan da her türlü güçlük ve zorla akl›yla mücadele ederek ayakta kalacakt›r. ‹nsan›n ve akl›n üstünde bir güç yoktur. Akl›n gücü kaba güç ve bask› karfl›s›nda galip gelecektir.” mesaj›n›n verildi¤i Devlerin Ölümü adl› filmin arflivlerimizde yer alacak de¤erde oldu¤u muhakkak!



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.