ayna - Tuzla Halil Türkkan Kız AİHL Dönemlik Okul Dergisi 2018

Page 1

S AY I : 1 2 0 1 8

TUZLA HALİL TÜRKKAN Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi

“ Â y i n es i i ş ti r k i ş i n i n l â f a b a k ı l m a z . Ş a h s ı n g ö r ü n ü r r ü t b e - i a k l ı es er i n de . ” Z i ya P a ş a


Okul Derslerine ve Sınavlara Hazırlıkta Yardımcı Kitaplar, Geniş Ürün Çeşitliliği, Hızlı ve Güvenilir Hizmet Anlayışımızla Yanınızdayız!


ayna

ÖNSÖZ MUSA KURT

Tuzla Halil Türkkan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi Okul Müdürü

Âsım’ın Neslİ…. “Bir Gençlik istiyorum… Kim var denildiğinde, sağına ve soluna bakmadan ben varım diyen bir gençlik!” Necip Fazıl KISAKÜREK

'S

anat usta ister; usta ise emek ve sabır. Emek olmadan, sabırla yoğrulmadan, bir ustaya varmadan eser olmaz. Olmaya çalışmak; yüreğine od düşmek, zora talip olmak, hiç bitmeyecek yollara koyulmaktır. Yolları kısaltacak olan ise sadece ‘usta’dır. Usta ise sizler yani öğretmenlerimiz. Öğrencilerimiz yetenekli de olsa ustasız olanı, dümensiz gemiye benzer; ne rotası bellidir, ne de kaptanı. Gün olur kayalıklara yelken açar, gün olur limanını şaşar. Her arzusunu kısa yoldan yerine getirmeye alışmış zihinler, tükettikçe tükendiklerinden habersiz olurlar. Yetenek, emek ve sabırla harmanlanıp ustaların ellerinde yoğrulmalı, işin içine adap ve erkan katılınca, ardından da tüm ustalar aşılır. Sözün kısası zeka, yetenek ve yürek usta ister, usta ise tâlip; zora, sabra, emeğe, çileye ve ardından rahmet … Gençliğe dair ümitvar olmalıyız. Heyecanlarımız hedeflerimiz olmalı. Tökezlesek de, düşsek de asla yılmamalıyız. Menzile varmak için çektiğimiz çile kutsal olmalı. Şuurlu bir gençlik için çalışmalıyız. “Mehmet Akif ’in, dinî değerleri muhafaza etme görevi verdiği nesil olan Âsım’ın nesli görevini başarmıştır. Şimdi başka bir iyilik nesline ihtiyacımız var: Hem içinde yaşadığı zamanı koruyacak hem de yarınlarımızı muhafaza edecek olan bugünün gençlerine… Hatta bu “yeni iyilik nesli” yarınlarımızı korumakla kalmayacak, yarınlarımızı kurmak misyonunu da üstlenecektir. Sahip oldukları güzel ahlakları, aldıkları eğitimleri, davranışları ve düşünceleri ile önümüzdeki on yılların garantisi olan bu gençliğe karşı içimizde büyük bir ümit besliyoruz. Çünkü bu nesil rüştünü ispat etmiş bir başka nesilden, 28 Şubat’ı görmüş nesilden bayrağı devralıyor. Onların ve şimdikilerin samimiyeti ve azmi ile medeniyetimize ve geleceğe dair güzel

niyetler besliyoruz. Umutlarımız her geçen gün artıyor.”[1] “Asım’ın Yeni Nesli” ile karşı karşıyayız. Bu nesil 15 Temmuzda yüzyılın en önemli “toplumsal mukavemeti”ne öncülük yapmayı başardı. Gençliğe güvenmeliyiz herşeyden önce. Onların başarabileceğine, yapabileceklerine inanmalıyız. Gözlerine baktığımızda geleceği görmeliyiz. “Hayal gücünün görebildikleri asla yok edilemez” diyerek önce hayal ettiğimiz herşeyi somut hedefler haline getirip, köklü geçmişten güçlü geleceğe anlayışıyla, kısa orta ve uzun vadeli hedeflerimizi belirlemeliyiz. Hedeflerimize ulaşabilmek için var gücümüzle, ekip ruhuyla, kimseyi ötekileştirmeden, tüm meslektaşlarımızın sürecin içinde olacağı; etkin, dinamik, heyecanlı, motive olmuş ve kararlı bir duruşla bir takım halinde çalışmalıyız Peygamberi ahlakla ahlaklanmayı gaye edinmiş bir nesil için uğraşmalıyız. Ümmetin gözyaşlarını silen eller olmalıyız. Mü’min iki şey için yaşamalı ; 1.Allah’ın rızasını kazanmak 2.Mazlumların duasını almak. Seküler dünyanın günümüz gençliğine ve insanlığa dayattığı şeyleri gaye edinmeyen , başarı ve motivasyonunu uhrevi alem için harekete geçiren bir gençlik şuuru oluşturmalıyız. Dualarımız gönüllerimizden semaya yükselirken rabbimizden birbirimize ve ümmete rahmet dilemeyi unutmamalıyız. Surda bir delik açtık, mukaddes mi! Mukaddes! Ey kahpe rüzgar hangi yandan esersen es. Necip Fazıl KISAKÜREK Ne mutlu Hakkı hak bilip, hakkı savunan, ilmi ve fikri düşünceleri ile Bid’at akımlara karşı kendisini siper eden gençlere. [1] Halit Bekiroğlu, TDV İyilik Dergisi, Ocak-Mart sayısı, sh 111 Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

1


İÇİNDEKİLER TERAZİ BABA YADİGARI HİSSEDERDİM EV KÜLTÜR ELÇİSİ TAÇLANAN AL BAYRAK GÜL YAPRAĞI KUDÜS CAN DAMARI KUDÜS

HZ. FATIMA KUDÜS'ÜN HÜZNÜ KUR'ÂN OKUYAN ADAM

46 SPORTİF FAALİYETLER Katıldığımız Sportif Aktiviteler

48 BİYOLOJİ Beslenme İle İlgili

ZAFERİN AYAK SESLERİ

İnsanüstü Görme Yeteneği Olan

26 TARİH II. ABDÜLHAMİD HAN TOZ KUYUSU "Osmanlı Hanım Sultanlarının HAYIR YARIŞI" ARAP CAMİİ

34 GEZİLERİMİZ Okul Gezilerimiz

40 KUDÜS İÇİN HAYIR ÇARŞISI Kudüs İçin Yaptığımız Hayır Çarşımız

41 ÖDÜL ALAN ÖĞRETMENLERİMİZ Suzan BAŞARSLAN - Yakup SARIYAR

42 İHL MESLEK DERSLERİ HAFIZ

Z i ya P a ş a

USEYD BİN HUDEYR R.A.

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

Katıldığımız Programlar

TUZLA HALİL TÜRKKAN Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi

“ Â y i n es i i ş ti r k i ş i n i n l â f a b a k ı l m a z . Ş a h s ı n g ö r ü n ü r r ü t b e - i a k l ı es er i n de . ”

MUHAMMED ZUĞDAN HZ.

KUDÜSLE YÜZLEŞMEK

19 OKUL PROGRAMLARI

DÖNEMLİK OKUL DERGİSİ SAYI 1 - 2018 S AY I : 1 2 0 1 8

3 EDEBİYAT

ayna

KADINLAR

52 BİLİMSEL ÇALIŞMALARIMIZ Bilimsel Çalışma Aktivitelerimiz

54 KİTAP TAVSİYESİ

Editör

HATİCE ACIR

(Edebiyat Öğretmeni)

İmtiyaz Sahibi Musa KURT (Okul Müdürü)

YAYIN KURULU Havva AYVAZ ÇİL

Güncel ve Geleneksel Kitap Tavsiyeleri

(Edebiyat Öğretmeni)

56 FELSEFE

(Edebiyat Öğretmeni)

Nejla AKTÜRK

Emine ÇANAKÇI

Yunan Mitolojisi

(İHL Meslek Dersleri Öğretmeni)

58 SEMİNERLER

(İHL Meslek Dersleri Öğretmeni)

Katıldığımız Seminerler

62 BULMACA Bilgilerimizi Tazeliyoruz

64 BULMACA ÇÖZÜMÜ Takıldığınız Soru Varsa...

Feyza TEKNE Esra YAZICI (Tarih)

Esra DOĞAN (Biyoloji)

Zehranur KÜTÜK Melisa SEVGİLİ Seher SALİM Hilal AYABAKAN Fatmanur ÖZDEMİR Şeyma AKÇAY Zeliha SEZER Zeynep YEŞİLYURT İlknur CÜCÜK Elif SEKMEN

İrem İKBAL H.Kübra BAŞARSLAN Zeynep ŞATIROĞLU Şevval KILIÇ Merve ÇINAR Dicle AKTAN Başak BİRDAL Rumeysa SAFRAN Nuran ZEYTUN


ayna

TERAZİ

Bir tebessüm belirir insanın yüzünde yaptıklarından dolayı takdir edilince. Kim istemez ki beğenilip, takdir edilmeyi, insanlar tarafından ilgi görmeyi? Peki sizce nedir takdir edilmek? Var mıdır bir ölçüsü? İnsan için güzel şeylerden biridir yaptığı şeylerin iş yaraması, beğenilmesi, ilgi görmesi. İnsanların kilosunu, boyunu, bedenini ölçebiliriz. Ama insanların duygularını ölçemeyiz. Bir metre altmış sekiz santim adar mutlu ya da eli dört kilo ağırlığında sinirli, gibi terimler kullanamayız. Bu şekilde bir tanımlama yapamayız, ama bunları arttırmak ya da azaltmak bizim elimizdedir. İşte takdir edilmekte bunlardan biridir. Yaptığınız bir şey karşısında takdir edildiğiniz zaman başarının tadını aldığınız işte o an mutluluğunuz artar, motive olursunuz ve önünüz açılır. Çünkü kendinize daha çok güvenmeye başlarsınız. İnsanların özgüveni arttığı zaman başarma olasılığı da artar. Bu da insanı iyiye güzele yönlendirir. Bir insanı takdir ettiğiniz zaman o an gözlerindeki mutluluğu görebilirsiniz. İşte o an insanın, emeklerinin karşılığını aldığı andır. İşte o an o insanın onu başarana kadar döktüğü terin mükafatıdır. Tabi bir de ter dökmemiş insanın almış olduğu takdir vardır. Ki bence bunun hiçbir anlamı yoktur. İnsanlar ter dökmeden, hak etmeden bir yerlere gelebiliyor günümüzde. En acısı da bunu kendi yapmış gibi gösteriyor. Biz o an, o işin arka perdesini bilmeden o kişiyi emeğinden(!) dolayı takdir edebiliriz. Ama o kişi bunu hep bilecektir ki o takdiri kendisi almadı. Bizler bunu bilmesek de o takdir her zaman o kişinin içinde bir ukde olarak kalacaktır. Bu duygu ona yetecektir. Takdir edilmenin bir kolu hak, bir kolu haksızlıktır. Takdir edilmek ortada bir terazidir. Ne tarafın ağır basacağına ise vicdan ve emek karar verir. Hilal AYABAKAN

Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

3


edebiyat

BABA YADiGARI B abasının ona emaneti ve miras bıraktığı tek eşyaydı kayığı. Ona gözü gibi bakardı. Kadıköy İskelesinde babasının ölümünden sonra devraldığı kayıkçılık işiyle nafakasını çıkarırdı. Tek geçim kaynağı o kayıktı. Günlük kazancı on beş akçe, ayda beş yüz akçe yapardı. Kazandığı para ile ailesinin ihtiyaçlarını zar zor görür, darda kaldığında da halini kimselere belli etmezdi Ahmet Efendi. Genelde balık tutarak zamanını geçirirdi. Bunun dışında Galata'dan Eminönü'ne, Hasköy'den Balat'a gün boyu yolcu taşıdığı da olurdu. Babasının ölümünden bu yana tam yirmi bir sene geçmişti. Yirmi bir senedir belki de ailesinden daha çok vakit geçirmişti kayığıyla. Hüznünü de o bilirdi sevincini de.

mesine anlam veremiyordu bir türlü. İçeri geçip kıl seccadesinde namaz kıldı ve rüyasının hayır olması için dua etti. Meryem hanım sıcacık tarhanayı kaseye boşaltmış, eşinin sofraya oturmasını bekliyordu. Eşinin bu halini görünce: — Hayırdır Bey neyin var? dedi. Ahmet Efendi: — Yok bir şey hanım iyiyim ben, dedi ve geçiştirdi.

Kahvaltısını yaptıktan sonra evden çıktı. Evden çıkmasıyla komşularıyla karşılaşması bir oldu. Hepsi büyük bir telaşla Ahmet Efendi'nin yanına soluk soluğa geldiler. Ahmet Efendi şaşkın bir şekilde ve büyük bir merakla onların telaşlarının sebebini soracaktı ki aralarından biri : — Yetiş komşum yetiş! Senin kayık elden gidiyor, yetiş O gün de yine her zamanki gibi işi bittikten son- kayığın yanıyor! ra eve gelmiş, eşi Meryem Hanım’ın hazırladığı akşam Ahmet Efendi bir anda algılayamadı söylenenleri, yemeğini yemiş ve namazını kılıp yatmaya karar vermiş- ti . Uykuya daldıktan bir süre sonra garip bir rüya gördü. belki de inanmak istemedi , kulaklarında dalga sesine benRüyasında babası sırtını dönüyor, tam yüzünü dönece- zer sesti son hatırladığı ve geçirdiği şokla bayıldı. O sırakken araya bir ateş düşüyordu. Gözlerini açar açmaz al- da eşi de çıktı geldi ve komşularıyla onu ayıltmaya çalıştı. nında biriken terleri fark etti. İrkildi. Korktu. Kendini Ahmet Efendi kendine gelir gelmez kayığın olduğu yere iyi hissetmiyordu. Hala rüyanın etkisindeydi. Namaz doğru koşmaya başladı. Yollar uzadı sanki. Her zamanki vaktinin girdiğini düşünerek abdest aldı. Tam leğendeki mesafe ona katlandı. Kıyıya vardığında gördüğüne inansuyu dökerken ezan sesini işitti. Ezan bitinceye kadar av- amadı, başından kaynar sular döküldü, ayakları titremeye luda bekleyip gökyüzünü seyretti. Babasının sırtını dön- başladı, dizlerinin bağı çözülüyor, nefesinin kesildiğini

4

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

İLKNUR CÜCÜK hissediyordu. Kayığı, baba yadigarı, ekmek teknesi, yirmi bir senelik sırdaşı gerçekten yanıyordu. Bunun nasıl olabileceği hakkında hiç bir tahmini yoktu. Tek düşündüğü babasının tek yadigarı olan kayığın yanıp, kül oluşuydu. Şimdi nafakasını nasıl çıkarır, evine ne götürür, ne yer ne içerdi? Eşi ne kadar teselli etmeye çalışsa da o yine de hala inanamıyordu. Dayanması çok zordu. Yere çöktü, bir süre öylece göz yaşı döktü. Komşularının ve eşinin ısrarlarıyla arkada denizin üstünde gölge gibi duran kayığının küllerini bırakarak evine gitti ve uzun bir süre düşündü. Onun için tek tesellisi eşi Meryem Hanım'dı. Çocukları ise hala ne olduğunu anlamış değildi. Babaları ağladıkça onlar da ağlamaklı oluyor, annelerine sarılıyorlardı. Zaman hızla geçiyor, aylar ayları kovalıyordu ve kış kapıdaydı. Ahmet Efendi hala çalışacak bir iş bulamamıştı. Evde ise ne yeterli yiyecek vardı, ne de ısınmak için yakacak. Çocuklar açlıktan ve üşümekten sürekli hasta olmaya başladılar. Ahmet Efendi çok zor durumdaydı ne yapacağını bilmiyordu. Her gün beş vakit namaza camiye giderdi ve dua ederdi. Her namaz çıkışı caminin girişinde bulunan sadaka taşı ile karşılaşırdı. "Acaba almalı mıyım?" diye kendi kendine sorar, her seferinde almadan hızlı adımlarla sadaka taşından uzaklaşırdı. O paraya daha fazla ihtiyaç duyan birileri vardır diye parayı almaktan vazgeçerdi.

Havalar iyice soğumaya başlamış, mahalleli iyice evlerine kapanmıştı. Durum vahimdi. Gün oluyor tek bir somunla akşam ediyorlar, sabaha yiyecek bir şeyleri olmadan uyanıyorlardı. Ahmet Efendi hamallık yapmaya başlamıştı fakat kazancının bir kısmını yeni yaptıracağı kayık için malzeme almaya ayırıyordu. İki arada bir derede sıkışıp kalmıştı. Ya kazancının tamamını günlük harcayacak, hamallık yapmaya daha ne kadar dayanırdı yorgun ve cılız bedeni, ya da yeni kayığına kazancının bir kısmını ayıracak evdekiler doyasıya yemek yiyemeyecekti. Ahmet Efendi ikinci yolu tercih etmişti. Elbet her zorlukla birlikte bir kolaylık olacaktı. Aklı hala o sadaka taşındaydı. Sadaka taşı onun tek çıkış yoluydu. Sabah namazından sonra yine o taşı gördü ve artık kararlıydı. Bir zamanlar az da olsa sadaka bıraktığı taştan, şimdi sadaka alacaktı. Veren el mi üstündü, alan el mi? Kendi ihtiyacını karşılayacak kadar almalıydı. Elini uzattı. Taşın üstündeki çukurda para aradı elleri. Avucuna gelen miktarı sımsıkı kavradı ve taştan elini çekince avucuna baktı. İhtiyacı olandan çok para vardı. Hemen fazlasını geri koyarak, koşar adımlarla uzaklaştı. Önce fırına uğradı, epeydir sıcak ekmek almamıştı evine. Sonra oduncuya uğradı. Bir sele dolusu odun satın aldı. Kendi sırtına vurarak taşıdı odunları. Bir elinde ekmeğin sıcaklığını hissederek yol aldı.

Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

5


edebiyat

HİSSEDERDİM H

issederdim bana değen yürekleri, her bi- Boyu yetmezdi para almaya, kimsecikler rinin bin derdini ve her birinin duasını. Her yoktu yardım edecek. Birden yere çömeldi, ilk birinin Allah’a açılmış kurumuş ellerini. önce çenesi titremeye başladı sonra bedeni ve sonra söylediği kelime ile sesi titredi. Bir kelime Seyrederdim bana gelen adımları; soğuk, insanın içini bu kadar burkardı dünya sadece 2 ısınmaya muhtaç elleri ve doymaya muhtaç saniye onu duymalıydı. karınları. Bilirim o kaç gündür bir şey geçmeyen yemek yiyemeyen, ve su içemeyip kurumuş “Anne “ öyle bir dediki ilk kez konulur boğazları. gibi, öyle bir bağırdı ki sanki annesi yokmuş gibi, öyle bir baktı ki sanki son kez görür gibi, Yüksekte kalırdım insanlardan ama her ilk ve son kez olacak gibi. Gözyaşı kirpiklerinzaman bir bağ vardı insanlarda içimdeki tüm de dolaşmaya başlamıştı ve yağmurla birlikte betonu taşı tuğlayı ısıtan... düştü ayakkabısın üzerine. Ve çocuğun onca yağmura rağmen direnen ayakları göz yaşları İzlerdim herkesi tepeden. Minik adımlar ile buluşunca direnemedi. İçimden yere gömülve ıslak bir ayakkabı ile gelen küçük bir çocuk- mek geldi tıpkı Doğancılardaki gibi. Gömülsün tu, mutluydu ama ıslanmasa ve sıcak bir yuva- istedim ayaklarım yere, bükülsün istedim içimsı olsa daha mutlu olurdu sanki çünkü gülmek deki demirler. Yıkılmak istedim... ona çok yakışırdı. Onun olması gereken yer annesinin yanıydı ıslak yol kenarları değil. Onun o Gece soğukluğunu hissettirirken insanküçük parmakları adeta birer pamuktu. Küçük lara ben insanların içlerini ısıtmak için buradokunuşları vardı insanın kalbine. Güzel mimik- daydım. Bana dokunan soğuk ve üşüyen elleri ve tebessümü. llerin paraya ulaşınca gülen gözlerini izledim bu güne kadar. O gözler caminin mermerlerini

6

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

ZELİHA SEZER yapan Hasan Usta’nın gözlerine benzedi o gün, o gözler çiniliğini yapan Kemal ustayı hatırlattı bana, o bakışlar bana dokunan kalplerin umudunu hatırlattı.

Bir yardım değil kardeşlikti, kalplerin buluşma noktasıydı sadaka taşı... Biri düşünce avluda koşardı gören insanlar, Bir bebeğin ağlayışı kimin içini cız ettirmez ki? Onun bağırışları belki Somali de yardım bek Titredi bedenim yerin dibindeydim, tit- leyen bir müslüman olabilir, onun gözyaşı bir redi bedenim ıslanmıştım, titredi bedenim sert damla suya muhtaç müslümanlar olabilir... rüzgara karşı her şeye rağmen ben o avluda sadece insanlara yarım etmek için yıllarca dikil- Bir sadaka belki bir eve ekmek belki bir dim ve bekledim. çocuğa şeker belki bir babanın çıkıştıramadığı kira bütçesidir. Bana koşarak gelen insanları gördükçe ısınırdı toprak, yağmur damlaları bereket ola- Bir tebessüm belki kalbi siyahla dolmuş rak yağardı, bir muhtaç gülümseyince insanın bir genci umuda çıkarmaktır, belki bir avuç para yüzü gülerdi... bir kız çocuğun okul parasıdır. Sadaka taşı kaldırım taşlarının arasından Sadaka bir yetimde tebessüm, çıkan papatya gibiydi, insanların kalbinde. Sadaka bir ailede birliktelik, Sadaka bir umut, Sadaka Allah’a teşekkürdü bir yandan, Sadaka bir ışık, kendini korumaktı. Çocuğunu korumaktı, ailene Sadaka kalbe giden en güzel yoldur. sahip çıkmaktı. Sadaka sen ne kadar önem verirsen sana iyilik getirendi. Sadaka taşı sen hayatını yaşarken diğer insanlara hayat sunmaktır. Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

7


edebiyat

Bir hayaldir ev, bizim sahip olduğumuz hayattır bir insanın hayali. Sen bir yetim çocuğun gülümsemesini gördükten sonra ona kızabilir misin? Gülüşü annesinin içini burkar o küçük kızın. O küçük yetim kızın kurumuş elleridir gökyüzüne seslenişleri ve her geceki duasıdır “Allah’ım sen bize güzel bir ev ver”. Sen bilir misin o küçük avuçların ne kadar gözyaşı sildiğini? Geceleri uyuyamadığın seni rahatsız eden yatağı olmamıştır onun, hep sert tahta koltukta yatar. Peki ya sokakta görünce burun kıvırdığın evsizler? Onlar kar, yağmur dinlemeden parklarda köprü altlarında yaşıyor. Senin yürürken kıyafetine sıçrayan çamurları onlar kıyafetlerinde bir model olarak benimser çünkü yıkamak için bir makinesi de yoktur onu alacak parası da... Hatırlıyor musun sokakta çamurla oynadığında annenin sana bakışlarını ve bağırışlarını? Peki ya, Annen görmesin diye eve gizlice girmeye çalışmalarını?! Ev huzurdur kimileri için? Senin her akşam babanın tekli koltukta haber izleyişlerini şikayet etmen kimileri için bir duadır? Baban her akşam o koltukta uyur ve hep sen ona bağırırsın “Baba yerine yat” diye. Kimlerinin ise seslenecek bir babası yoktur.. Kırılan tabaklar ve kırılan kalplerdir ev, dağınık bir salondur. Büyük hafta sonunu kahvaltısıdır, belki de çizip karaladığın koridor duvarıdır. Beğenmediğin o her yerden çıkan annenin çeyiz dantelleridir, marketten eve meyve sebze getirmek için taşıdığın ağır poşetlerdir belki de. Kimi zaman koşup sığındığın, kimi zaman sıkılıp kaçtığın, kimi zaman ağlayıp saklandığın dört duvardır.

8

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1

ZELİHA SEZER O dört duvarın her köşesinde bir anı bırakır hayatın, hatırladıkça güldüğün ve unutmaya çalıştıkça ağladığın. Annen güzel bir yemek hazırlayınca kokusunu alıp koşmaktır bazen ise istemeyerek de olsa temizlediğin dört duvardır. Her zaman aynı yere saklandığın dolap kenarıdır sıcak yuvan, soğuk havalarda dayanamayıp koşarak sıcaklığına sığındığın o beton kütlesidir. Bayramlarda toplandığınız güzel salondur, ailece izlediğiniz Türk dizisidir, düşüp kalkıp yürüdüğün o uzun koridordur. Annenin bağırışlarını duyduğun ama kulak vermediğin odandır... Güvende hissettiğin, sıcaklığını kaybetmekten korktuğun yerdir senin evin. Bazen beton da olur o ev bazen bir bank başucuda bazen kalabalık bir yetimhanede. Bazen üşüdüğün yerdir ve onu ısıtacak tek şey sevgidir. İçi ne kadar güzel olursa olsun sevgisiz olursa o ev bir hiçtir...


AK A D EM İ A TURİ ZM TE M İ ZLİ K OTO MOT İ V V E İ NŞ A AT S AN. T İ C . LTD. ŞT İ . Ay d ınl ı Mah. Berra S o k . No : 1 D : 1 5 Tu z l a / İ STA NB UL T : 0 2 16 493 95 95 F : 0 2 1 6 4 8 3 4 4 6 6 G : 0 5 5 3 1 3 2 8 7 5 7


KÜLTÜR ELcİSİ İnsan ve İrfan Vakfı tarafından düzenlenen Kültür Elçileri yarışmasında birinci olan öğrencimizin ödül alan çalışması.

T

TOPKAPI

SARAYI

10

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1

opkapı Sarayı harikalar saklayan bir harikadır. Çünkü Topkapı'da tek bir saray değil saraylar vardır. Her sarayda eşsiz bir hazine, bir sanat harikası bulunur. Orada yalnız okunan değil, görülen, hissedilen, ziyaretçinin de yaşadığı bir tarih vardır. Bugün müze olan Topkapı Sarayı bir bütün olarak ele alındığı zaman, yeryüzünde ondan daha muhteşem, daha zengin daha ince ve güzel eser az görülür. Bakıldığında bu saray Osmanlı hayatındaki yeri ve öneminin oldukça büyük olduğunu sergilemektedir. Saray mimarisiyle, tarihçesiyle, yapısıyla diğer saraylardan çokça farklıdır, içinde gizli bir hazine saklıdır bu sarayda. Sıradan bir saray olmadığını yukarıda belirtmiştim zaten, çağ açıp kapayan bu saraya adımını attığın andan itibaren zamanda yolculuğa çıkıyorsun. Saray’da gezerken yıllar önce padişahların orada yaşadığını düşünüldüğünde tüyleri ürperiyor insanın. Şu an da bir çok odası kapalı olmasına rağmen sarayın açık olan kısımları bile tüyler ürpertmeye yetmektedir. Saray oldukça büyük ve kıymetli eserler barındırmaktadır içerisinde, bunlardan en önemlisi ‘Kutsal Emanetler’dir. Sultan Selim Mısır seferinden sonra özenle taşıttırmıştır bu emanetleri Topkapı’ya. Fatih’in İstanbul’u fethetmesinden sonra yaptırılan bu saray içerisinde birçok tabiat güzelliği saklamaktadır. Saray sadece yaşam alanı değil aynı zamanda da birçok farklı görevin de medreseliğine ev sahipliği yapmıştır. Yaşayan son padişah Abdülmecid’dir. O da daha sonra Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırıp oraya taşınmıştır. Ben böylesine heybetli ve görkemli bir sarayı neden bıraktığını hala düşünüyorum açıkçası, Dolmabahçe’nin de kendince farklı güzelliği var elbet ama bu saray duvarlarında tarih gizlemektedir. Dünyanın gördüğü en güçlü Müslüman Devletinin merkeziydi ve şuan dünyanın dört bir yanından turist almaktadır. Bu gurur verici bir duygudur çünkü biz de bu muhteşem devletin soyundan gelmekteyiz.


TOPHANE

MEYDAN ÇEŞMESİ Tophane Meydan Çeşme’si bu zamanda kullanılmaktadır fakat görevinden oldukça farklı olarak. Suriyeliler çeşmenin yalaklarını yatak olarak kullanmaktır. Bu eşsiz ve değerli eserin bu zamanda bu amaçla kullanılması bir hayli üzücü. Beş yüz yıl evvel su akan çeşmenin şu an da muslukları bile bulunmamaktadır. Önceler de çeşmenin etrafında içten ve samimi sohbetler edilirken şu an etrafından geçen bir kısım insan çeşmenin ismini bile bilmemektedir. Üç kıtada ev sahipliği yapan cihan devletinden kalma bir hayli kıymetli eserlerimize sahip çıkmazsak kendi ellerimizle tarihimizi silmiş oluruz. Cami üç kere restore edilmiştir fakat en son 2006 yılında Saka Su tarafından restore edilen çeşme işlemelerine kadar en ince ayrıntılarına kadar dikkat edilmişe benzemektedir. Zaten Osmanlı Devleti çok ince ve ayrıntı düşünen eşi olmayan bir kültüre sahipti. Oldukça büyük duvarlara ve su sebillerine sahip olan çeşme 1732 yılında 1.Mahmut’un isteği üzerine yaptırılmıştır. Kılıç Ali Paşa Cami ile adeta kardeş gibi gördüm ben ikisini, bu denli değerli mimarilerin bu zaman da değersiz kalışı beni bir hayli üzdü ve sadece beni üzdüğünü de düşünmüyorum. Kardeş gibi gördüm dedim ama bunlar birbirlerinin parçaları değildir çünkü ikisi de farklı mimarlar ve farklı yüzyıllarda yaptırılmıştır fakat ikisi de estetik açıdan birbirlerine denk düşen mimari yapılardır. Kılıç Ali Cami inşaatı için denizi doldurmuşlardır bu sebeple de çeşmenin suyu da Taksim’den akıtılmıştır. İşlemelerinin içine meyveler ve çiçeklere rastlanılır bu da esere ayrı bir hava katmış bence, zaten lale devrinin sembollerden birisi olarak da bilinir. -Medeniyet Elçileri -İnsan ve İrfan Vakfı tarafından düzenlenmiştir.

ZEYNEP ŞATIROĞLU

ayna


edebiyat

TACLANAN AL BAYRAK S

uskunlaşmış bir baharın sükutuyla açtığı çiçekler, ay yıldızın taçlandırdığı al bayrağa asıldı. Güneş, turuncuya boyanmış harelerini değdirdikçe; meltemin hafif dokunuşları al bayrağı dalgalandırdı semalarda. Girdaba düşmüş bir millet vardı; özgürlük için, vatan için uçmayı yeni öğrenen yavru bir kuş gibi kanat çırpan… Susmuş tüm arş, sönmüş tüm ışıklar. Gözler, kulaklar gelece haberi bekliyorlar. Ya tarumar olacak tüm millet ya kurtuluşa erecek, tarihe geçecek. Gagasında zeytin dalı taşıyan güvercinleri, baharın gelişini Cumhuriyet ile haber verdi.

Nice şehidin damarlarından akan şanlı kanla alınmış bu vatana, bu bayrağa Cumhuriyet armağan edildi. Bu armağan dillere destan idi. Mıhlanmış bir kadere açılan kapı, Cumhuriyet’in yollarından geçecek. Özgürlüğün altın harflerle işlendiği hanlarda insanlar, ‘’Vatan için Cumhuriyet!’’ diyecek. Zifiri bir karanlıkta yakılan kandil gibi yol gösterdi herkese Cumhuriyet. Özgürce uçan kuşlar, özgürce kıyıya vuran dalgalar, özgürce yaşayan insanlar! Asalet içinde dalgalanan al yıldızlı al bayrak, senin gölgende dillere destan bir millet yaşayacak. Elif SEKMEN

Tüm o efsunlu insanlar, yaşantıları makbere dönmeden gelen müjdeyle iman dolu göğüslerine Cumhuriyet’i ilmek ilmek işlediler.

12

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

GÜL YAPRAĞI Elime bir yaprak düşüyor, Kırmızı bir gül yaprağı bu. Yavaşça soluyorum kokusunu. Ölüm gibi kokuyor. Çürümüş bedenim denizin güçlü dalgalarına dayanamayıp savruluyor uzaklara doğru. Okyanusta kaybolan gövdem yavaşça dibe batıyor. Avucumda çürüyen gül kızıllığını bırakıyor masmavi denize. Benim ölen bedenimin kanını armağan ettiği gibi. Yıldızlar benim için yas tutmaya başlıyor, Ay kendini göstermekten vazgeçiyor, Etraf zifiri karanlığa bürünüyor. Sessizce gözlerimden süzülen yaşlar ölü bedenimi titretiyor, İçinde kaybolduğum okyanusun taşmasına sebep oluyor. Tüm cihanı kaplıyor gözyaşlarım, Benimle birlikte herkes ağlıyor. Çürüyen bedenim milyonlarca insanın yıkılışına sebebiyet veriyor. Ben bu dünyadan yalnız ayrılmıyorum, sizlerin gözyaşları uğurluyor beni miraca. Ruhum bedenimden ayrılırken, semaya yükselen çığlıklar kefenim oluyor.

ŞEVVAL KILIÇ

Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

13


edebiyat

KUDÜS

Acımasız yüreklerin, kurşundan çiçeklerin şehri Ey Kudüs! Sen Peygamberler şehri; Sen Hz. Süleyman’ın Beytü’l-Makdis’i inşa ettiği, Hz. İbrahim’in ayak bastığı, Sen Hz. Ömer’in İslam’a kattığı güzel şehir. Bak yetim ağlıyor, öksüz ağlıyor! Belki çığlık atıyor, belki susuyor… O zalimler ki elbet bir gün Yaşayacaklar yaşattıklarını! Her yeni gün, yeni bir umuttur Sen sabret ey can umudunu yitirme Ey sevgili, ey güzel şehir Kudüs! Üzülme , sana da gün doğacak O güzel sesli bülbüllerin Yeniden şakıyacak Gül kokacak bahçelerin Müslüman elbet kazanacak.

İLKNUR CÜCÜK

14

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


CAN DAMARI KUDÜS

ayna

Gün; yıldızları, güneşi ve ayı yutmuş Dünya zifiri karanlık İslam’ın can damarı Kudüs Feryat ediyor Ey Müslümanlar! Can damarınıza, perçin vuruluyor!

Yedi kat sema ellerini açmış, Kudüs’e dua ediyor. Allah aşkıyla sarmalanmış yüreklere karşı; Bir cellat kadar acımasız Haçlılar duruyor. Sil gözyaşlarını Kudüs, Hala yasın tutuluyor. Arzın yedi kat dibinde Şehitlerin yatıyor. Senin tutsaklığında ey Kudüs, Yürekler makbere döndü! Öksüz kaldı Müslümanlar Yüzlerinde açtı hüzün. Güneş doğmadı Bin güneş battı senin gidişinle. Bak Allah diye sancıyan yüreklerin sahibine; Öyle mahzun, öyle yoksun, öyle kimsesiz… Sen İslam’ın nuru, Ey sevgili Kudüs! Ufuk çizgisine yazılmış adın. Kanlı kemiğe tabi olan haçlılarla, Yuvandan ayrıldın. Zehr-i şerbet içsin seni bizden çalanlar. Unutulmasın asla! Gök kubbenin altında, yalnızca bize yer var. Kudüs’ün kaderinde İslam var!

ELİF SEKMEN

Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

15


edebiyat

KUDÜSLE YÜZLESMEK Sessiz ol çünkü insanlık uyuyor, Birer birer şehadete yürürken minik adımlar, Ortadoğu insanları, insanlığını kaybediyor.

Gelinliğini kuşanırken hayalet sokaklar Fırat’ın sularına bıraktı uçurtmalarını çocuklar. İnsanlık taş duvar ördü çığlıkları duymuyor Buz tuttu yürekler, vicdan vazifesini görmüyor. Direnişin şarkısını bozuyor barut kokusu, Yolundan çevirebilir mi seni korkağın aciz namlusu Sen Firdevs cennetine her dakika yaklaşırken, Verdiği onca sözü unuttu zalim ordusu. Kanlı olurmuş düğünler Mescid-i Aksa’da Annelerin feryadı evladına değil bu defa Cinayetin demokrasi olduğu bu haksız savaşta, Kundaktaki bebek ölüyor, çocuklar çocukluğunu terkediyor.

Ey Sultan Selimin emaneti, hilafetin beşiği Ortadoğu’nun göz bebeği, Miracın eşiği Çıkıp gelse Selahaddin Eyyubi şu haline ne derdi? Bizi bu halde görse Hz. Musa yeniden terk ederdi.

Ve siz sessiz yığınlar, bir olamayan Müslümanlar Zalime sessiz kalıp, zulme ortak olanlar Sürgünden çıkagelip “vadedilmiş toprak” diyorken zalim Cihada hazır değil mi hala riyakar benliğin? Kopardın mı Kudüs’le kardeşlik bağını, Görmezden mi geleceksin kimyasal silahları, Utandırmıyor mu seni bunca masumun kanı gözyaşı, Kurak coğrafyana mı sığdırdın gönlünün sınırlarını. Ey Muhammedin ümmeti savur üzerindeki ölü toprağı. Ayağa kalk kaldır başını ve sil yüreğinin pasını, Titretsin kıyamın tüm arş-ı alayı Ümmet söylesin bu defa şanlı zaferin marşını.

H.Kübra BAŞARSLAN 16

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

ZAFERİN AYAK SESLERİ Ey Kudüs! Seni, Sokaklarında neşeyle oynayan çocukların gibi seviyorum. Seni, Minarelerinden okunan en yüksek sesli ezanların kadar seviyorum. Sen ki; Göklerin yeryüzündeki kapısı. Sen ki; Peygamberler kokusu. İlk kıble, ilk ezan, Miraç şahidisin. Karanlık gecelerin ışığı sensin. Oysa şimdi, gül yerine kan kokuyor sokakların. Ey Kudüs! Siyonistlerin değil, İslam’ın göz nurusun Seni, öldürülen gül yüzlü çocuklarınla değil, Selahattin Eyyubilerinle anmak istiyoruz. Yakındır, sonsuz özgürlüğün! Zaferin ayak sesleri, yakındır!

MERVE ÇINAR Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

17



ayna

OKUL PROGRAMLARI Tuzla Halil Türkkan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi Olarak Katıldığımız ve Organize Ettiğimiz Programlardan Başlıklar

15 TEMMUZ ŞEHİTLERİNİ ANMA PROGRAMI Programda şiirlerin yanı sıra 15 Temmuz ile ilgili çeşitli videolar da izlettirildi.

Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

19


okul programları

ARAKAN Arakan için harekete geçiyoruz sloganıyla Tuzla İHH işbirliğiyle Arakan söyleşisi gerçekleştirdik. Arakan' da yaşanan zulmün tarihçesini ve şimdiki halini öğrencilerimize aktarıp Yetim Kardeş Projesi hakkında bilgi verdik. Yardım kampanyalarında İmam Hatiplerin öncü olduğunu bir kez daha gösterdik.

İMAM HATİP LİSELERİ'NİN KURULUŞ YILDÖNÜMÜ Okulumuzda İmam Hatip Liseleri'nin kuruluş yıldönümü ile ilgili olarak sınıflar arası pano hazırlama yarışması düzenlendi.

İŞİTME ENGELLİLER İŞARET DİLİ FARKINDALIK SOSYAL SORUMLULUK PROJEMİZ Engel; elde, dilde, gözde değildir; sevemeyen kalptedir. İşaret dilini öğrenen öğrencilerimizin hazırladığı programımızı Rotary Bölge Vakfı İşitme Engelliler Okulunun ve TUZGEM’in de katkısıyla okulumuzda gerçekleştirdik.

20

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

GELENEKSEL AŞURE ETKİNLİĞİ

KUDÜS HAFTASI PROGRAMI

Hicri 1439 Yeni yılımızın ilk ayı olan Muharrem ayının 10.günü yani Aşure Günü. Okulumuzun eski öğrencilerinden olan Aydıntepe Mahalle Muhtarı Murat İLHAN’ın yardımıyla aşure günü etkinliğimizi gerçekleştirdik.

Okulumuzda program için resim sergisi, duvar boyama ve koridor çalışmaları, Kudüs Hayır Çarşısı düzenlendi. Çarşının tüm geliri İHH vasıtasıyla KUDÜS'e gönderildi. Kudüs etkinlikleri haftamızın açılışını tüm STK'lara birlikte gerçekleştirdik.

KUDÜS BİLDİRİSİ

DİLİMİZ KİMLİĞİMİZDİR SEMPOZYUMU

Tuzla Halil Türkkan Kız AİHL Öğrenci Meclisimiz ve Okul Öğrenci Temsilcimiz Kudüs için hazırladıkları bildiriyi tekbirler eşliğinde okudular...

2017 Türk Dili Yılı, Dilimiz Kimliğimizdir Sempozyumunu Gerçekleştirdik. 2017 yılı Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN´ ın yüksek himayelerinde Türk Dili Yılı ilân edilmiştir. Öğrencilerimiz, Türkçeye değer vermenin ve değer katmanın bilinciyle, başkan ve konuşmacıları kendilerinden oluşan sempozyumu gerçekleştirdiler. Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

21


okul programları

KUDÜS ŞİİRLERİ DİNLETİSİ

ORYANTASYON EĞİTİMİ

“Kudüs İçin Yol Açık Kudüs İçin Yola Çık” sloganıyla başlattığımız Kudüs etkinliklerimizin 4. gününde Şiir Dinletisi etkinliğimizi gerçekleştirdik.

Dokuzuncu sınıf öğrencilerimize sene başında oryantasyon eğitimi verildi.

OKUL ÖĞRENCİ MECLİSİ TEMSİLCİSİ SEÇİMLERİ

SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİNİN ANISINA

Öğrenci Meclisi Başkanlığı seçimlerimizi gerçekleştirdik. Sekiz adayımızın yarıştığı seçimler demokratik bir havada geçti.

120 Filmini İzledik. Sarıkamış´ta donarak şehit olan 93 bin askerimizin hayatını anlatan 120 filmini tüm sınıflarımıza 3 gün boyunca izlettirerek Sarıkamış şehitlerimizi rahmet ve minnetle andık.

22

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

RADYO GÜNLERİ 25-29 Aralık 2017 tarihleri arasında edebiyatımızın başucu eserlerinden beyitler öğrencilerimizle buluştu.

ÖNCÜ VE TARİHİ ŞAHSİYETLER Öncü ve Tarihi Şahsiyetler Kulübümüz tarafından Kıbrıs Ve Filistin mücadeleleriyle öne çıkmış olan Yaser ARAFAT ve Rauf DENKTAŞ konulu program gerçekleştirildi.

SEMRA BUTİK FEV Zİ ÇA K M A K CA D NO : 10 4/ C Tu z l a / İ S TA N B U L T E L : ( 0 2 1 6 ) 4 4 6 9 9 0 8


okul programları

YENİ FİDANLARIMIZ OLDU Halil Türkkan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi olarak fidan dikimi gerçekleştirdik.

TUĞÇE VE TUĞBA ÖZDEMİR SİZLERİ UNUTMAYACAĞIZ! Halil Türkkan AİHL olarak, 18 Temmuz 2017 günü kaybettiğimiz mezun öğrencilerimiz Tuğçe ve Tuğba ÖZDEMİR için okul kütüphanemizde onların adına bölüm oluşturduk.

24

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

SINIR ÖTESİNDE SINIRSIZ ŞENLİK Her Sınıfın Yetim Kardeşi Var Projesi kapsamında mezun öğrencimiz Nurefşan ARSLAN Suriye'nin yetim çocuklarına dair izlenimlerini öğrencilerimizle paylaştı.

SÖZLÜK ÖZGÜRLÜKTÜR İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünün hayata geçirmiş olduğu “Sözlük Özgürlüktür” projesi okulumuzda hayat buluyor.

Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

25


tarih

BİR SİYASİ DEHA: II.ABDÜLHAMİD HAN

Aradan geçen 200 yıl zarfında, bölgedeki Katolik ve Ortodokslar imtiyazlarını arttırmak için güç yarışına başlamış, Rusya Kutsal yerlerin himayeciliğine soyunmuş, Yahudiler kendilerine yurt olarak Filistin’i seçip çalışmalarına başlamış, Alman İmparatoru Wilhelm, Kudüs’teki etkisini arttırıp kendisini Kudüs fatihi göstermeye çalışırken; Papa, Katolik dünyasının Kudüs krallığını oluşturma derdine düşmüştür. Bütün bu kirli arzular ve buna ulaşma adına ortaya konulan oyunlara karşı o günlerde dik durabilen bir adam vardır Osmanlının başında: Sultan II. Abdülhamid Han.

Y

avuz Sultan Selim’in 1517 Mısır seferi ile Osmanlı egemenliğine girmiş ve 400 yıl Osmanlı egemenliğinde yaşamış kadim şehir Kudüs… 18. Yy’a kadar barış ve huzur içinde yaşayan şehirde bu tarihlerden sonra yeni bir dönem başlayacak ve binlerce yıllık geçmişindeki kaderine geri dönerek bu defa üç dinin egemenlik mücadelesine sahne olacaktır... 26

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1

Teodor Herzl, Siyonist kongrenin aldığı karar gereğince Kudüs civarında bir Yahudi devleti kurma amacı ile Abdülhamid Han ile pazarlığa oturmak ister. Bu siyasi deha, görüşmeye gelen bu gazetecinin arkasındaki güçlerin farkındadır. Rusya o günlerde çok güçlüdür. Ciddi bir baskı ile Kudüs’te büyük bir kilise inşa etme arzusunu iletir. Osmanlının buna hayır deme durumu yoktur. İzin verilir. Zeytin Dağı’na son derece gösterişli bir Ortodoks kilisesi inşa edilir. Rusların, Kudüs emellerine Abdülhamid Han seyirci kalacak değildir.


ayna

Almanlara; “Size şehirde bir yer vereyim bir Protestan kilisesi de siz yapın.” der. Ermenilere bir Gregoryan mabedi, Fransızlara da bir Katolik kilisesi izni verir. Görünüşte son derece tepki çekecek bir icraat gibi dursa da aslında bu tavır bir asır sonrasını görebilen bir idarecinin ince siyasetinden başka bir şey değildir. İşte bu Protestan kilisesinin açılışına katılma bahanesiyle Alman İmparatoru II. Wilhelm, 1898 yılında önce İstanbul’a sonra Kudüs’e bir ziyaret gerçekleştirir. Asıl amacı ise Kudüs’te gövde gösterisi yapmaktır. Alman İmparatoru II. Wilhelm ve beraberindekiler 18 Ekim 1898 tarihinde İstanbul’a gelirler. Sultan II. Abdülhamid’le görüşerek İstanbul’da 4 gün kalır ve ardından Kudüs’e geçerler. İstanbul’dan ayrılan heyet, dört günlük deniz yolculuğundan sonra 26 Ekim’de Hayfa Limanı’na ulaşır. Hayfa-Kudüs arasında bir demiryolu mevcut olmasına rağmen Alman İmparatoru II. Wilhelm, Haçlı Seferlerini gerçekleştiren ataları gibi bu mesafeyi (Yafa-Kudüs), bütün olumsuz yol şartlarına rağmen, at üzerinde kat etmeyi istemiştir. Bu seyahat, Kudüs’te bir Alman Protestan Kilisesi’nin açılışı için gerçekleştiriliyor olsa da bir Haçlı Seferi edasında yapılmaktadır.

Şehre varmadan çok önce, Alman imparatorunun Kudüs kapısından, "atından inmeden" gireceği bildirilmiştir. Halbuki o dönem şehir kapısından atla girmek "şehrin fatihi olmak" ve "hakimiyet" manasına gelmektedir. Wilhem, Kudüs şehrinin fatihleri olan Hz. Ömer'in (r.a), Selahaddin Eyyubi'nin, Yavuz Sultan Selim'in girdiği kapıdan şehre atla giremezdi. Osmanlı Devleti "simgesel anlam taşıyan" bu davranışı kabul edemezdi ama bu önemli misafirin arzusunu reddetmek suretiyle de kıramazdı. Bulunan formül mükemmeldi. Wilhelm için şehir kapısının yanına surda bir gedik açıldı ve yeni bir giriş kapısı yapılıp, üzerine ‘Hoşgeldiniz’ yazılı levha asıldı. Alman İmparatoru 29 Ekim 1898'de, bugün de araba girişi olarak kullanılan bu kapıdan şehre alındı. Böylece Osmanlı Devleti ve Almanya arasında diplomatik krize dönüşebilecek bir mesele, II.Abdülhamid’in ince diplomasisi ile halledilmiş oldu. *Kaynak: Salih Kiş; “Alman İmparatoru II.Wilhelm’in haçlı rüyası”, SUTAD Hilal AYABAKAN Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

27


HIRKA-İ SERİF’İN TOZUNA HÜRMET:

TOZ KUYUSU Fatmanur ÖZDEMİR

Â

lemlere rahmet olarak gönderilmiş peygam-

Hırka-i Saâdet Dairesinin büyük önemi vardı. Burası kut-

ber efendimiz (s.a.v)’i, hayatının merkezine

sal bir yer olarak addedilmiş bakımı, onarımı ve korunması

koyan insanlar O’nun yokluğunda O’na dair

için özel bir kanun çıkarılmıştı. Mukaddes emanetlerin bu-

ne varsa aziz bilmişler; O’nun saçının tek

lunduğu daireye Osmanlı’nın en yüksek Üniversitesi olan

telini dahi korumuşlar ve muhafaza etmişlerdir. Öyle ki;

Enderun Mektebinde eğitim gören İç Oğlanlarından 40 kişi

Hilafeti Osmanlı’ya getirip Kutsal Emanetlerin koruyucu-

tayin edilir, bunlar dairenin bakımı ve güvenliğini sağlar-

su olma vasfına erişen Yavuz Sultan Selim, sefer bitiminde

lardı. Hırka-i Saadet ağaları paşalardan daha fazla itibar

Kutsal Emanetlerle birlikte İstanbul’a gelir ve saraya ulaşır.

görürlerdi.

Emanetlerin sefere gitmeden önceki Has Odası olan dairesine yerleştirilmesini emrettikten sonra sabaha değin hür-

Ramazanın ikinci haftası Hırka-i Şerif ’in yıkan-

meten ayakta bekler. Birkaç gün zarfında Has Oda Kutsal

ması ve Hırka-i Saâdet dairesinin temizliği için mukaddes

Emanetler için tadil edilir ve Yavuz, 24 saat Kur’ân-ı Kerim

emanetler Revan Köşkü’ne taşınırdı. Hırka-i Saâdet Dai-

okunması için 40. Hafız kendisi olması kaydıyla 39 hafız

resi temizliğine Padişah, Şeyhülislam ve Sadrazam bizzat

tayin edilmesini emreder. Rivayet odur ki, Yavuz Sultan Se-

katılırdı. Temizlik günü Has Odalar, gül suyuna batırılmış

lim kendi sırası geldiğinde Has Odaya gidip vazifesini ek-

süngerlerle temizlenir, Kur’ân-ı Kerim tilavetine başlanır ve

siksiz yerine getirir.

hep beraber salâvat getirilirdi. Temizliğin yapıldığı süngerler asla atılmaz uygun görülen kişilere verilirdi. Süngerleri

Yavuz’dan sonraki yıllarda da Osmanlı Devleti’nde,

devleti idare eden padişahlar ve tüm hanedan mensubunda

28

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1

alan kişiler bu süngerleri hayatları boyunca hürmetle saklarlardı.


ayna

Hırka-i Saâdet Dairesi temizlenirken kibrit kutu-

su büyüklüğünde süpürgeler kullanılır ve süpürülen tozlar ulu orta atılmazdı; daha önceleri su temin etmek için kullanılan su kuyusu Kutsal Emanetlerin Has Odaya yerleştirilmesinden sonra bu tozların atılması uygun görülmüş ve Hırka-i Saadet Dairesinden çıkarılan tozlar dört asır buraya atılmıştır. Peygamber (s.a.v)’den emanet eşyalara konan tozların öyle ayak altına atılmasını ve diğer tüm toz-toprak gibi muamele edilmesini saygısızlık olarak addeden ecdat, Hırka-i Şerif ’in tozuna bile hürmet göstermiş ve Hürmet Kuyusu’nu bu işe hizmetkâr eylemişti. Bu işlem yapılırken de mermer dibekte misk, am-

konan cenazenin dostlarıyla son helalliği, Hırka-i Saadet'in

ber gibi güzel kokulu bitkiler dövülür, ortalık çiçek kokusu-

girişindeki mermer üzerinde istenmiştir. Şehzadelerin ha-

na bürünürdü. Tozlar bu koku ile birlikte çukura atılırdı.

tim, padişahların dua ve merasimleri hep bu daire önünde

gerçekleştirilmiştir. Yavuz Sultan Selim'in Her yıl Ramazanın on beşinci günü temizlik biti-

hilafeti devralmasıyla birlikte Mısır'dan taşınıp Has Oda'ya

minin ardından padişahında bizzat katıldığı bir merasim

yerleştirilen mukaddes emanetlerin başında okunan Kur'ân

düzenlenirdi. Hırka-i Şerif, muhafazasıyla getirilir, padişah

tilaveti, bugüne kadar neredeyse kesintisiz olarak devam et-

sandığı bizzat kendi açar, Hırka-i Şerif ’i öpüp başına koyar,

miştir.

yüzüne gözüne sürerdi. Tülbent ağaları diye anılan ağalar Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in hırkasına değen destimal-

Ancak mukaddes emanetlerin hilafet makamında

leri misafirlere dağıtırdı.

oturanlar için sadece bir meşruiyet sembolü olarak görülmediğini, bilakis İslam ümmetinin Peygamber aşkını so-

Hırkanın ağıza değen köşeleri zemzem ile yıkanır-

mutlaştıran bu maddi mirasın, onları da çağları aşan bir

dı. Yıkama esnasında leğende biriken zemzem mühürlü şi-

muhabbet bağı ile Allah Rasûlu'ne bağladığını görüyoruz.

şelerde saklanırdı. Bu şişeler daha sonrasında ise hanedan

Bu muazzam bağlılığın en canlı ifadesine de, Efendimiz'in

mensuplarına ve harem ahalisine dağıtılırdı. Osmanlı ar-

ayak izini muhafaza etmek amacıyla altın kaplı bir mahfaza

şivlerinde bu suların dağıtılma kaydının tutulduğu onlarca

yaptıran II. Abdülhamid'in mahfaza üzerine yazdırdığı şu

belge mevcuttur.

sözlerde şahit oluyoruz:

“Basmasa mübarek kademin ruy-i zemine, pâk etmez idi

Osmanlı Devleti'nin şaşaalı teşrifat anlayışı için-

kimseyi hâk ile teyemmüm”

de özel bir özen gösterilen mukaddes emanetlerin bu yeri Ramazanla sınırlı kalmamıştır. Padişahlar tahta çıktığında

Ne diyelim; Hırka-i Şerif ’in tozuna dahi hürmet

ilk biatlarını Hırka-i Şerif 'in huzurunda almış; sultan kız-

gösteren ecdada layık olabilmek ve gönlümüzde nice Hür-

larının nikâh törenleri kutsal emanetlerin şahitliğinde ya-

met Kuyuları açabilmek duası ile…

pılmış; savaşlarda cepheye götürülecek sancak-ı şerif, zafer muştusu temenni ve dualarla hep buradan uğurlanmıştır.

Kaynak: www.topkapısarayi.gov.tr

Ahirete intikal eden padişah ve şehzadelerin cenazeleri Has

“Asr-ı Saadetten Osmanlı’ya: Sarayın Kutsalları”, Talha

Oda avlusuna kurulan çadırda yıkanıp kefenlenmiş; tabuta

Uğurluel, Timaş Yayınları Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

29


tarih

OSMANLI HANIM SULTANLARININ

HAYIR YARISI

T

espit edilebilen 26 bin küsur vakfa sahip olan Osmanlı Devleti’nde, hanımların vakıflara yönelik katkısı da azımsanamayacak kadar fazla idi. Bir vakıf medeniyeti olan Osmanlı’da, hanım

sultanların vakıflar aracılığıyla yaptırdığı yüzlerce cami, medrese, dâru’ş-şifa, hamam gibi eserlerin önemli bir kısmı da günümüze intikal etmeyi başardı. İşte o tarihî eserlerden bazıları…

Mihrimâh Sultan Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın kızıdır. Edirnekapı’da ve Üsküdar’da birer “selâtîn câmi” inşâ ettirmiş olan Mihrimâh Sultan , tesis ettiği büyük vakıf eserlerine rağmen son derecede mütevâzî ve mahviyet sâhibi bir kimse idi. Bunu, şu misâl çok güzel bir sûrette ifâde etmektedir; Mekke ve Arafat’ın suyu vaktiyle Hârun Reşid’in hanımı Zübeyde Hanım tarafından Bağdat civârından oraya kadar getirtilmişti. Fakat Kanûnî devrinde bu su yollarının zamanla bozulduğu ve çeşmelerin kâfî miktarda akmadığı söyleniyordu. Bunu öğrenen Mihrimâh Sultan, babası Kanûnî’nin huzûruna çıkarak bu kadîm su bendinin Başmîmar Sinan tarafından tamir edilmesini ve bu hizmetin de gizli kalmasına âzamî gayret gösterilmesini ondan ricâ etmiş ve bu maksatla sâhip olduğu bütün zînet ve mücevherâtı tahsis etmiştir. Mimar Sinan, Süleymâniye Câmii’nin temelleri atıldıktan sonra bir müddet ortadan kaybolmuştur ki, bunun sebebi pek bilinmez ve güyâ câminin temellerinin oturması için kasten kaybolmuş bulunduğu söylenir. Hâlbuki bunun sebebi, “Ayn-ı Zübeyde” denilen mezkur su kanallarının tâmiri ve bu hayrın sâhibi olan Mihrimâh Sultan’ın hizmet ve himmetinin gizli kalmasını istemiş olmasıdır.

Pertevniyâl Vâlide Sultan İstanbul Aksaray’daki “Vâlide Câmii” ile “Yâ Vedûd Mescidi”ni inşâ ettirmiş, ayrıca kütüphâne, çeşme ve mektep yaptırarak onları vakfetmiştir.

30

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1

Mihrimâh Sultan

Nur Banu Valide Sultan Osmanlı padişahı II. Selim’in eşi ve Sultan III. Murad’ın annesidir. Nûr Bânû Vâlide Sultan‘ın İstanbul’un Anadolu ve Rumeli yakasında birçok eser yaptırdığını biliyoruz. Üsküdar Toptaşı’ndaki Atik Vâlide Câmii, imâreti, medresesi, dâru’ş-şifâsı ve çifte hamamı ile zikre şâyân olanlarıdır. Babası Yasef Nassi, İspanya’nın müslümanların elinden çıkması üzerine katliâma mâruz kalmaktan kurtulmak için, Osmanlı’ya sığınmış olan yahudi cemaatinin ileri gelenlerinden biridir. Nur Bânu Sultan ise, İslamiyetle şereflenmiş bir hanım olarak hayır ve hasenât sâhibi sultanlar arasında önemli bir konuma yükselebilmiştir.


ayna

Bezmiâlem Vâlide Sultan Osmanlı padişahı II. Mahmud’un eşi ve padişah Abdülmecid’in annesidir. Vâlide sultanlar içinde hayrât bakımından en meşhurlardan biri de, Bezmiâlem Vâlide Sultan’dır ki, asırlarca hizmet veren ve târihe mâl olan pek çok hayır hizmetleri yapmıştır. Yaptırdığı câmilerin en büyüğü Dolmabahçe Sarayı yanındaki Vâlide Câmii’dir. Meşhur Galata Köprüsü de onun vakfıdır. Vâlide Sultan’ın Şam’a kurduğu bir vakıf da çok mühimdir. Vakıf şartı: -Şam’ın tatlı suyunu hacılara ulaştırmak, hizmetkârların kırdığı veya ziyan verdiği eşyaları, onların haysiyet ve şahsiyetleri rencide olmasın diye tazmin etmektir. Hayır eli çok uzaklara kadar uzanan Bezmiâlem Vâlide Sultan’ın hizmetlerinin en büyüklerinden biri de şahsî servetinden büyük bir meblağ *Bezmialem Camii vakfederek yaptırdığı Gurabâ-i Müslimîn Hastahânesi’dir. Bu büyük eser, câmî ve çeşmesiyle 1843 yılında hizmete açılmış olup, o günden beri ümmet-i Muhammed’in fakirlerine şifâ dağıtmaktadır. Bu hanım sultanlar, hayrât ve hasenâtta su temini husûsuna birinci derecede ehemmiyet vermişler, Mekke ve Arafat gibi İstanbul’u da vakıf suyu ve çeşmeleriyle donatmışlardır. Bunun için hâlâ ayakta duran bentleri tesis etmişler ve su yollarını tâmir ederek İstanbul’u dâimâ ihtiyacı karşılayacak derecede bol suya kavuşturmuşlardır. Mübârek ecdâdın ihlâsla kurduğu vakıflar, faâliyetlerinin kıyâmete kadar devam etmesi duâ ve temennîsi ile tesis edilmiştir. Bu vakıflar, bugünkü ve yarınki insanımızın câmî, mektep, hastahâne, kışla, sebil gibi ihtiyaçlarını gidermekte ve pek çoğu hâlâ hizmetlerini devam ettirmektedir. Bunlar, mübârek ecdâdımızın muazzez rûhlarını şâd edecek birer sadaka-i câriye, îmân ve asâlet nişânesidir. *Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Vakıf İnfak Hizmet, Erkam Yayınları, 2013, İstanbul

Mâhpeyker Kösem Vâlide Sultan

Mâhpeyker Kösem Vâlide Sultan Osmanlı padişahı I. Ahmed’in eşi; padişah IV. Murat ve I. İbrahim’in annesidir. O da Yeni Câmi’nin temelini attırmış, Üsküdar Çinili Câmii ve yanına da mekteb, çeşme, dâru’l-hadîs, çifte hamam ve sebil yaptırmıştır. Ayrıca Anadolu Kavağı’ndaki câmiyi inşâ ettirmiştir. Onun, yetim ve fakir kızları evlendirmek için kurmuş olduğu vakıf da meşhurdur. Kösem Sultan’ın temelini attırdığı hâlde, bitirmeye ömrü vefâ etmediğinden yarım kalmış olan Yeni Câmi’yi tamamlatarak ibâdete açmak şerefi, Hatice Turhan Sultan’a nasîb olmuştur. Bunun yanında mekteb, medrese, imâret, kütüphâne ve çeşme hayrâtları da vardır. Ayrıca Yeni Câmi vakfiyesinde dikkati çeken bir husus da, kandil ve Ramazan gecelerinde bazı çeşmelerden bal şerbeti akıtılması ve namazdan çıkan cemaate ikrâm edilmesidir. Balın kalitesi dahî vakfiyeye tescîl edilmiştir. O zamanın en vasıflı balı, bugün adı “Pazar” olarak değiştirilmiş olan Rize’nin kazası Atina’dan getirilirdi. Vakfiyede ne kadar pahalı olursa olsun dâimâ bu balın kullanılması, başka balın kullanılmaması şart koşulmuştu ki, bu da hayırdaki keyfiyet ve hassâsiyetin derecesini gösteren tipik bir misâldir.

Bezmiâlem Vâlide Sultan Camii

Zeynep YEŞİLYURT Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

31


tarih

İSTANBUL'UN İLK CAMİSİ

ARAP CAMİİ Camiden kiliseye dönen yapıları Endülüs’ten, kiliseden camiye dönen yapıları Ayasofya’dan biliriz de cami-kilise-cami dönüşümünü pek bilmeyiz. Arap camii bunun nadir bir simgesi… Bizans semalarında ezan sesinin yükseldiği ilk yer olması sebebiyle müslümanlar için pek kıymetli… SEYMA AKCAY

32

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


717 yılında Emevi kumandan Mesleme bin Abdülmelik karadan ve denizden Bizans'ı kuşatmış, ancak bir yıl süren bu kuşatma sonucunda şehir fethedilememiştir. Sadece Galata'yı alan Mesleme, burada bir camii yaptırmayı düşünmüştür. Bunun üzerine Mesleme ve İmparator Leon arasında bir anlaşmaya varılmış ve Arap Camii ibadete açılmıştır. İstanbul'a ilk ezan sesi de böyle yayılmıştır. Fatih Sultan Mehmed 1453 yılında İstanbul'un kapılarını açtığında ise bu bina Dominken papazları tarafından kullanılan bir kilisedir. Fakat iki yıl sonra çan kulesi minareye dönüştürülür ve böylece bina tekrar camiye çevrilmiş olur. Fatih Sultan Mehmed, caminin avlusuna Mesleme bin Abdülmelik'in makamını yaptırır. Mesleme'nin kabrinin Arap Camii'nin avlusunda olduğuna dair rivayetleer de vardır. Arap Camii ahşap bir camidir. Bu yüzden yangın tehlikeleri de atlatmamış değildir. Camideki en büyük yenilik Osmanlı hükümdarı II.Mustafa'nın eşi Saliha Sultan'ın yaptırmış olduğu tadilattır. Saliha Sultan bu yeniliklerle camiyi selatin camiye çevirmiştir.

Arap Camii'nin avlusundaki, Mesleme bin Abdülmelik'den kalma çilehanede eskiden birkaç kutsal emanet sergilenmiştir. Arap Camii'nin dışı kadar içi de göz doldurmaktadır. Camii dikdörtgen şeklindedir. Ahşap oluşundan minaresine kadar bu özgün tarzı her zaman dikkat çekmiştir. Camii’nin son yıllarda dikkat çekmesinde ise bambaşka bir özelliği etkili olacaktır. 1999 depreminde sıvaları dökülünce ortaya çıkan, Avrupa’da Rönesansın doğuşunu yüz yıl geriye ve Roma’dan istanbul’a çeken mozaikler… Cenova kilisesi olarak kullanıldığı dönemde yapılan bu mozaikler camiinin tadilatı esnasında sıvayla kapatılsa da Rönesans hareketinin ilk izleri olarak kayıtlara geçecektir. Arap camiinin duvarında bulunan ve binanın tarihçesinin yazılı olduğu levha ise Divan-ı Hümayun kâtiplerinden Hacı Emin Efendi tarafından yazılmıştır. Bir Arap camisi içinde, Bizans’tan kalma mozaiklerin yanıbaşında, Osmanlı divan katibinin elinden çıkma bir hat yazısı da ancak İstanbul’da bulunur! Bundandır ki dünya üzerinde “Medeniyetler şehri” ünvanını en çok hakeden şehir şüphesiz ki İstanbul’dur! Kaynak: Diyanet İslam Ansiklopedisi, cilt 3, sayfa 285 https://www.istanbul.net.tr Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

33


ayna

GEZİLERİMİZ EYÜP SULTAN'DA SABAH NAMAZI Okul-Öğrenci ve STK Buluşmaları kapsamında okulumuz Namaz Kulübü, Önder ve Tuzla İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği (TİHMENDER) işbirliğiyle okulumuzda namaz bilinci ve hassasiyeti kazanmış öğrencilerimizi Eyüp Sultan’da sabah namazında buluşturduk.

34

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

ÖMER HALİSDEMİR KAMPI Son sınıf öğrencilerimiz hafta sonu Tuzla Belediyesi Şehit Ömer Halisdemir Motivasyon kampında stres attılar.

KARTEPE GEZİSİ Son sınıf öğrencilerimiz ara dönem kurs ve kafes sistemi öncesi Kartepe Kayak Merkezinde hocalarının eşliğinde moral depoladılar.

MEHMET AKİF ERSOY'UN KABRİNİ ZİYARET ETTİK İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy´u, ölüm yıldönümü münasebetiyle kabri başında dualarla andık. Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

35


gezilerimiz

MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ'NDEYDİK Öğrencilerimiz, Medipol Üniversitesini ziyaret ettiler.

TÜYAP KİTAP FUARI'NDAYDIK

PENDİK KİTAP FUARI'NDAYDIK

Halil Türkkan Anadolu Kız İmam Hatip Lisesi olarak TÜYAP Kitap Fuarına gezi düzenledik. Kütüphanemize yeni kitaplarımızı aldık.

Öğrencilerimiz Pendik Belediyesinin Kitap Fuarını ziyaret ettiler. Yazar Raşit GÜNDOĞDU’nun Evliya Çelebi söyleşisine katıldılar.

36

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

ÇAMLICA VE ÜSKÜDAR GEZİLERİMİZ

GEZİ KULÜBÜMÜZ BEYLERBEYİ SARAYI'NDAYDI

Hadis yarışması öğrencilerine motivasyon gezisi düzenledik. Okulumuzun her yıl geleneksel olarak düzenlediği hadis yarışmasına katılacak olan ve 90’dan fazla hadis ezberleyen öğrencilerimizi Çamlıca—Üsküdar gezisi İle ödüllendirdik.

Gezi Kulübümüz Beylerbeyi Sarayına gezi düzenledi. Öğrencilerimiz, boğazın incisini tanıma imkanı buldular.

2. TUZLA KİTAP FUARI'NDAYDIK SİNEMA : 120 FİLMİ'Nİ İZLEDİK Bu yıl ikincisi düzenlenen Tuzla Kitap Fuarına üç gün boyunca farklı öğrenci gruplarıyla gezi düzenledik. Çok sayıda yayınevinin stant açtığı fuarda öğrencilerimiz kitap alma şansını yakaladılar. Aynı zamanda sevdikleri yazar ve şairlerle buluşma imkanı buldular.

Öğrencilerimizle birlikte “Ayla” filmini izledik. Vefa ve merhamet duygularının zirve yaptığı filmden öğrencilerimiz oldukça etkilendiler.

Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

37


ihl meslek dersleri

HAFIZ

B

ir genç hafızlığını tamamlarken her gün sabaha kadar Kur’an’ı hatmeder. Bundan dolayı da sabah derslerine yorgun ve bitkin olarak çıkar. Durumu öğrenen hocası Kur’an’ı bu şekilde okumasını arzu etmediği için bir gün onu karşısına alır ve: “Evladım! Biliyorsun Kur’an, indiği gibi okunmalıdır. Bu gece sen Kur’an’ı, karşında ben varmışım gibi oku tavsiyesinde bulunur. Genç gider ve Kur’an’ı hocasına okuyormuş gibi okur. Sabah huzura geldiğinde: “Efendim, bu gece Kur’an’ı ancak yarısına kadar okuyabildim bunun üzerine hocası: “Pekâla bu gece de Efendimiz’e okuyor gibi oku!” emrini verir talebe şaşkınlık ve heyecan içinde Nebîler Serveri’nin huzurunda olduğu düşüncesiyle o gece daha dikkatli okur ertesi gün de üstadına Kur’an’ın ancak dörtte birini okuyabildiğini söyler. Üstadı talebesindeki manevi yükselişi görünce: “Bugün de o emin melek Cebrail’in Efendimiz’e (sallallahu aleyhi vesellem) tebliğ ettiği anda dinliyor gibi oku!” der. Talebesi ertesi gün “Vallahi üstadım, bugün ancak bir sure okuyabildim. Üstadı son adımı atar: “Evladım! Şimdi de onu binlerce hicabın verasında bulunan Yüce Rabbimiz’in huzurunda okuyor gibi oku! Düşün ki O seni dinliyor ve Kur’an’ı senle mukabele ediyor!” Talebe ertesi gün gözyaşları içinde üstadına gelir ve şöyle der: “Üstadım! Fatiha’dan başladım ilk ayetleri okudum; ama ‘İyyâke na’budu’ demeye bir türlü dilim varmadı. Çünkü; ‘Sadece sana kulluk yaparım!’ diyemedim. Rumeysa SAFRAN

38

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

HZ. FATIMA R.A. Bir gün Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kalkı-

“Babacığım, sen gelirsin de ben sana ayağa kalkmaz

yor, kızı Fatıma’nın evine geliyor.

olur muyum? Niye otursaydım ki ?

Eve girdiğinde görüyor ki, Fatıma Validemiz otur-

Efendimiz Sav, Fatıma’nın oturma sebebini şöyle an-

muş elinde beyinin elbisenin söküğünü dikiyor.

latır:

Ayağıyla da Hz. Hasan’ın beşiğini sallıyor, ağzıyla da

-Kızım, hanımlar çok bahtiyardırlar, mesutturlar,

Kur’ân-ı Kerim okuyor.

kazançlıdırlar.

Bu haldeyken Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem,

Ben kapıdan içeri girdiğim zaman buranın melek-

içeri girinci hemen Fatıma Validemiz,

lerle dolu olduğunu gördüm.

“Buyur babacığım” diye ayağa kalkıyor…

Babacığım, bu kadar melek niçin gelmiş buraya?

Ama Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, “Kalkma

Her birisi de bir başka sebepten gelmişti senin evine.

kızım, otur otur” diyor, ısrar ediyor, ama Fatıma Va-

Sen elinle kocanın elbisesinin yırtığını dikiyorsun,

lidemiz ayağa kalkıyor. Efendimiz sallallahu aleyhi

hizmet ediyorsun, işte meleklerin bir kısmı senin

ve sellem, buna rağmen, “Keşke otursaydın” diye ıs-

kocana hizmet edişinden dolayı gelmişlerdi. Bir ha-

rar edince, Fatıma Validemiz de merak ediyor:

nımın gönül rızasıyla kocasına hizmet etmesi meleklerin tebrik edeceği bir ibadettir. Diğer bir kısmı da elinle kocanın elbisesini dikerken, ayağınla da oğlunun beşiğini sallıyordun. Bir hanımın çocuğuna bakması, isteyerek, severek, şefkatle, sevgiyle hizmet etmesi meleklerin gelip seyredebileceği bir hizmettir. Meleklerin bir kısmı da oğlun Hasan’ın beşiğini salladığın için gelmişlerdi. Diğer bir kısmı da, sen ağzınla da boş durmuyor, Kur’ân-ı Kerim okuyordun. İşte büyük bir kısmı da senin okuduğun Kur’ân-ı Kerimi dinlemek için gelmişlerdi” diyor.

Rumeysa SAFRAN

Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

39


Kudüs İCİn Yaptığımız Hayır CarSımız İHH Tuzla Temsilciliği Öncülüğünde, Eğitim Bir Sen, Ensar Vakfı, Önder, TİHMENDER, AGD, İlim Yayma Cemiyeti, TUGVA, Tuzla Kent Konseyi ve Tuzla Belediyemizin katkılarıyla Okulumuzda geliri Kudüse bağışlanmak üzere 5 gün süren hayır çarşısı düzenledik.

40

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

ÖDÜL ALAN ÖĞRETMENLERİMİZ

Sözlük Özgürlüktür Projesindeki başarısıyla Edebiyat öğretmenimiz Suzan BAŞARSLAN İstanbul'da Yılın Öğretmeni seçildi. Ödülünü, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mevlüt UYSAL'ın elinden aldı.

Müdür Yardımcımız Yakup SARIYAR; Okçular Vakfında aldığı Antrenörlük eğitimini İstanbul’da Birincilikle tamamlayarak, ödülünü Milli Eğitim Bakanımız İsmet YILMAZ’ın elinden aldı.

Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

41


ihl meslek dersleri

KUDÜS'ÜN HÜZNÜ Allahın şehri Kudüs; Üzgün ve kırgın duruyorsun Ne oldu sana? Eski Kudüs’ü mü özlüyorsun? Hani Bilal’in vardı ezan okuyan, Hani onlarca alın vardı secdeye kapanan Hani Hanzala vardı sokaklarında cihada koşan Ömer’in vardı fethinin aşkıyla yanan Özledin mi onları? Bu yüzden mi gözlerin ağlamaklı? Zalimler seni kırıyorlar, öyle mi? Artık mescitlerinde namaz kılamıyor Müslümanlar, öyle mi? Sokaktaki çocuk seslerini kim susturdu? Bu silah sesleri de ne! Ne oluyor Kudüs, Sokaklarındaki bu hüzün de ne! Seni unuttuğumuzu mu sandın? Hayır , Ey Allah’ın şehri, hayır! Gözlerimiz kurusun seni unutursak. Okut sen yine ezanları Sanki Ebubekir’in Ömer’in gelecek gibi Bak! Sokağının sakladığı çocuk, Oda gelecek birazdan, Küçük vücudunu kurşunlar delip geçse de Belki duvarların yıkılacak üzerimize, İşte o gün Sevgili gelecek! Bilal-i Habeşi okuyacak ezanı,

O gün Peygamber kıldıracak namazı! Ebubekir olacak en ön safta , Şehit mertebesinde olacağız Hamza’nın yanında Vuslat olacak ölüm bize, Ölüm bize ‘’maşuk’’a kavuşmak olacak! Her şehrin dilinde bir kelime vardır, sürekli zikreder, durur. Senin ki ne Kudüs’üm? Allah’ın şehri senin adın ‘’el-Mümin’’ ‘’Allah seni koruyan ve gözetendir.’’ Hatırlar mısın Yavuzu'nu? Hani Ömer’inden sonra fethe mazhar olan, Hani sana aşık olan adam, İşte o zamandan beri sen, bizimsin! Şimdi kimin kanlı ellerinde olursan ol! Sen Ey Sevgilinin şehri, Peygamberin gözdesi Müminlerin ilk kıblesi Ve sen minareleriyle dimdik duran şehir Kudüs; Ne ezan seslerini, Ne peygamberin ayak izlerini, Ne de çocuk cıvıltılarını, Kimse silemeyecek! Çünkü sen Allah’ın gözettiği, Ve dualarla korunan şehirsin. Sen Şehr-i Kudüs’sün

NURAN ZEYTUN

42

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

KUR'ÂN OKUYAN ADAM

Adamın biri, gözleri görmeyen bir dervişin evine misafir olmuştu. Evde, rahlenin üzerinde bir Kur’an olduğunu gördü ve hayret etti. Çünkü, derviş yalnız yaşıyordu, âmâ idi ve evde

kendisinden başka kimse bulunmuyordu. Üzerinde durmadı ve sebebini de sormadı. Fakat merak etmedi de değil. Gece yarısı olduğu zaman Kur’an sesiyle uyandı. Baktı ki, âmâ olduğu için gözleri görmeyen ev sahibi rahlenin başına geçmiş Kur’an okuyor. Öyle ki, okuduğu yerleri parmağıyla da takip ediyordu. Dayanamayarak sordu: – Sen, gözleri görmeyen bir adamsın. Nasıl oluyor da Kur’an’a bakarak okuyabiliyorsun? Üstelik parmağınla da takip ediyorsun. Derviş cevap verdi: – Allah isterse her şey olur. Ben Kur’an okumayı çok seviyorum. Fakat gözlerim görmüyor. Allah’a dua ettim. “Ya Rabbi, Kur’an okurken benim gözlerimi aç ki Kur’anı elime alıp okuyabileyim” dedim. Allah benim bu duamı kabul buyurdu. Ne zaman okumak için Kur’an’ın başına oturursam gözlerim açılır ve ben Kur’an’a bakarak okurum. Rumeysa SAFRAN Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

43


ihl meslek dersleri

MUHAMMED ZUĞDAN HZ. Muhammed Zuğdân Hazretleri [k.s], buyurdu ki: Bir keresinde Rasûl-i ekrem rüyâmda bana; “Ey Muhammed! Bu gaflet ve bu uyku neden. Neden bizden böyle uzaklaştın? Neden Kur’ân-ı Kerîm okumayı terk eyledin? Kur’ân-ı Kerîm okumayı bırakıp da, yalnız zikirle meşgûl olman ne için? Her gün, bir cüzün dörtte biri kadar olsa da Kur’ân-ı Kerîm oku. Her gün, bundan az okumamaya dikkat et” buyurdu. Muhammed Zuğdân’ın talebelerinden bâzıları şöyle demektedirler: “O günden sonra Muhammed Zuğdân, Kur’ân-ı Kerîm okumasını terk etmedi. Bâzı âyet-i kerîmeleri tekrar tekrar okur, üzerinde durur ve ağlardı. Göz yaşları yanaklarından ve mübârek sakalı üzerinden akardı. Onun huzûrunda konuşmaya kimse muktedir olamazdı. Zîrâ, vecd hâli ve çok ağlaması, herkesi susmağa mecbur kılardı.” Rumeysa SAFRAN

44

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


Useyd bİn bin HudEyr r.a. Eshabı Kiramdan Üseyd bin Hudeyr(r.a) anlatıyor: Bir gün yolculuktan dönerken sahrada gecelemem icap etti. Yanımda atım ve küçük oğlum Yahya vardı. Oğlumu yatırdım,atımı bağladım ve kendimde Kur’an-ı Kerim okumaya basladım. Biraz okuyunca atım şaha kalktı. Okumayı bıraktım. Atıma baktım, o anda sakinleşti. Sonra tekrar okumaya başladım. Tekrar atım şaha kalkmaya başladı. Oğlumu ezecek diye korktum, okumayı bıraktım. At tekrar sakinleşti. Sonra tekrar başladım, atım yine kükredi ve şaha kalktı. Ne oluyor, ne görüyor da ürküyor? dedim. Başımı kaldırıp semaya baktığımda , daha görmediğim şekilde, başımın üzerinde, içinde yıldızlar gibi pırıltılar olan büyük bir nur halkası gördüm. Sabah erken Medine’ye döndüğümde geceki manzarayı Rasulullah (S.A.V)'e arz ettim. Rasulullah efendimiz (S.A.V) : “Ya Useyd! Sen bir yerde Kur’an-ı Kerim okursunda orada yalnız olduğunu mu zannedersin? O gördüğün nur halkası, Allah’ın nuru, içindeki yıldızlar gibi parlayanlarda Allah’ın melekleri ve ervahı mukaddesedir. Şayet sen sabaha kadar okusaydın seninle beraber olurlardı” buyurdular.

Rumeysa SAFRAN

Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

45


SPORTİF FAALİYETLER Tuzla Halil Türkkan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi Olarak Gerçekleştirdiğimiz Başlıca Sportif Faaliyetler...

OKÇULAR VAKFINDAYDIK Okulumuz Halil Türkkan Anadolu Kız İmam Hatip Lisesi bünyesindeki Medeniyet ve Düşünce Kulübü ve TÜGVA işbirliği ile OKÇULAR TEKKESİNE ( VAKFINA ) gezi düzenledik.

46

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

VODAFONE 39. İSTANBUL MARATONU'NA KATILDIK 12 Kasım 2017 tarihinde gerçekleşen Vodafone 39. İstanbul Maratonuna katıldık.

12.SINIFLAR VOLEYBOL TURNUVASI

11.SINIFLAR VOLEYBOL TURNUVASI

Tuzla Halil Türkkan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi sınıflar arası Voleybol Turnuvasında birinci olan 12-B sınıfımıza ve ikinci olan 12-C sınıfımıza madalyaları verildi.

Okul çapında düzenlenen 11. Sınıflar Arası Voleybol Turnuvasında birinci olan 11-E sınıfımıza ve ikinci olan 11-F sınıfımıza madalyaları verildi.

Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

47


biyoloji

BESLENME İLE İLGİLİ

YANLIŞ: Çayı kahveyi çok içiyorum. Su ihtiyacımı oradan karşılıyorum Yetişkin bir insan vücudunun ortalama %60 'sı sudan oluşmaktadır. Su dışında içtikleriniz sıvı gıdalardır. Hiçbir sıvı gıda suyun yerini tutmaz. Hatta özellikle çay ve kahve diüretik etki ile vücuttan su kaybetmenize neden olur. Su içmek için susamayı beklemeyin. Susamak vücudunuzun susuzluk alarmıdır. Sulanmayan çiçeklerin solması gibi susuz kaldığınızda kan hacminiz azalır, iç organlarınız da bozulmaya başlar. Dikkat dağınıklığı, kas yorgunluğu, baş ağrısı, kabızlık gibi yakınmalarınız gelişmeye başlar. Günde en az 2 litre kadar su tüketin, çayınızı kahvenizi yine için (günde 2-3 fincanı geçirmemek kaydıyla)!

48

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1

YANLIŞ: Az yersem ekmeği kesersem kilo veririm. Evet kilo vermede öğün porsiyonları önemlidir. Ancak aslolan dengeli beslenmedir. İhtiyacınız olandan daha az kaloride beslenirseniz kısacası aç kalırsanız vücudunuz bu durumu 'kıtlık' olarak algılar ve ne yerseniz 'bu besini bir daha bulamam' diye depolamaya başlar. Ekmek yemeyi bırakmak da diyet değildir. Ekmekte de alacağınız vitaminler ve mineraller vardır. Ancak beyaz ekmek yerine tam buğday, çavdarlı ve tam tahıllı gibi esmer ekmekler tercih edin. Özellikle B vitaminleri, kalsiyum, demir, magnezyum, selenyum, çinko ve kromdan zengindirler. Beyaz ekmeğe göre daha çok tok tutarlar. Dengeli beslenerek kilo vermek için diyetisyeninize başvurun.

YANLIŞ: Kepekli ürünlerin enerjisi daha düşüktür. Hemen hemen hiçbir ürünün kepekli alternatifi, normal çeşidinden daha düşük enerji içermez. Bir ürünün kepekli olması; onun lif, yani posa içerdiğinin bir kanıtıdır. Şeker, kolesterol ve tansiyon seviyelerinin dengelenmesine yardımcı olduğu, doygunluk ve tokluk hissi verdiği, bağırsak hareketini artırdığı için kepek kısmını da içeren tam tahıllı ürünler daha iyi seçenektir. Ama daha düşük enerjili değildir.


ayna

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

YANLIŞ: Balık ve yoğurt beraber yenirse zehirlenme yapar mı? Bu konuyu açıklığa kavuşturmakta fayda var: Tazeliğini yitiren veya yakalandıktan sonra hızlıca soğutulmayan balıkta histamin adında bir proteinin miktarı artar. Bu madde yoğurtta da var. Taze olmayan balıkla yoğurt aynı öğünde ikisi de tüketilirse vücuttaki histamin miktarı artar, bu da vücudunuzda alerjik reaksiyonlara, zehirlenmelere neden olabilir. Ama şunu da unutmayalım ki, balık bayatsa, yanında yoğurt yenilse de yenilmese de zaten zehirlenmeye yol açma riski yüksektir. Tazeliğine güvendiğimiz balık ile yoğurdumuzu rahatlıkla yiyebiliriz.

YANLIŞ: Tam yağlı süt ürünleri kilo aldırır

YANLIŞ: Zeytinyağı, katı yağlar gibi kilo aldırmaz Zeytinyağı kalp ve damar sağlığı için faydalı olsa da kilo yapma bakımından diğer yağlardan farksız. Zeytinyağı da olsa margarin de olsa bütün yağların 1 gramı 9 kalori enerji veriyor. Yani zeytinyağı da gereğinden fazla tüketildiğinde kilo yapıyor.

Tam tersine, International Journal of Obesity’de yayınlanan bir araştırmaya göre, düzenli olarak doğal ve tam yağlı süt ürünleri tüketenlerin yağ oranları; tüketmeyenlerinkine göre daha düşük. Ayrıca süt ürünlerinde bol miktarda bulunan D vitamini ve kalsiyum gibi içerikler, alınan enerjinin kas olarak depolanmasına yardımcı oluyor ve fazla yağın ince bağırsakta süzülerek dışarı atılmasını sağlıyor. Yani güne koca bir bardak meyve suyu yerine, koca bir bardak günlük sütle başlamak sizi daha sağlıklı yapar. Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

49


biyoloji

Nasıl oluyor da bazı insanlar başka kimsenin algılayamadığı “görünmez”renkleri görebiliyor?

İNSANÜSTÜ GÖRME YETENEĞİ OLAN KADINLAR

C

oncretta Antico, öğrencilerini resim dersi için parka götürdüğünde onlara gördükleri renklerin tonları ve parıltılar konusunda bilgi veriyor, “Suyun üstündeki ışığa bakın; o kayanın üstündeki pembemsi parıltıyı, yaprağın kenarındaki kızıllığı görüyor musunuz?” gibi sorular soruyormuş. Öğrencilerin hepsi de kafa sallıyormuş. Antico ancak yıllar sonra anlamış ki onların kafa sallaması kibarlıktanmış; kendisinin o kadar canlı gördüğü o renkleri aslında onlar görmüyormuş bile. Antico bugün bu semptoma tıpta “tetrakromasi” adı verildiğini biliyor. Göz retinasının gelişimini etkileyen bir gendeki değişim nedeniyle Antico gibileri birçoğumuzun göremediği renkleri görüyor. Çakıl taşlarıyla döşeli bir patika bizim için gri bir çizgi gibi görünse de onlar bunu mücevher sergisi gibi görüyor. “Bu küçük taşlar turuncu, sarı, yeşil, mavi, pembe renkleriyle sanki üstüme atlıyor. Diğer insanların bunu görmediğini bilmek beni şoke etti,” diyor. Tetrakromatlar çok nadir görülüyor. Antico ressam olduğu için dünyayı hangi renklerde gördüğünü bize yansıtabiliyor. Antico üzerinde epey araştırma yapan California Üniversitesi’nden Kimberley Jameson, onun bize de kendisi gibi görme yollarını öğretebileceğine inanıyor.

50

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1

Üç koni mi, dört koni mi? Herkesin aynı renkleri görüp görmediği sorusu felsefe ve bilim alanında uzun süredir devam eden bir tartışma. Eskiden büyük farklılıklar olmadığı görüşü yaygındı. Herkesin retinasında üç çeşit “koni hücresi” vardır ve bunların her biri farklı ışık bant aralığına karşı duyarlıdır. Bir nesnenin rengi bu sinyallerin özel kombinasyonuna bağlıdır ve duyarlılık kişiden kişiye değişse de ortalama olarak birinin gördüğü renk diğerininkiyle benzerlik gösterir. Renk körlerinin buna istisna teşkil ettiği düşünülürdü. Bu insanlarda konilerden biri hatalı olduğundan belli dalgalara karşı daha az duyarlılık ve örneğin kırmızı ve yeşili ayıramama durumu ortaya çıkar. Fazladan bir koninin olması ise teorik olarak her rengi yüzlerce farklı tonda görmemizi sağlayabilir. Zebra ispinozu ve akvaryum balığında bunun olduğunu biliyoruz. 20 yıl önce İngiltere’nin Newcastle ve Cambridge üniversitelerinden araştırmacılar Gabriele Jordan ve John Mollon bu durumun insanlar açısından da geçerli olabileceğini iddia etti. Buna göre, kırmızı ve yeşil koniler X kromozomunda bulunuyor. Kadınlarda iki X kromozomu olduğu için bu genin iki farklı versiyonunu taşıyor olabilirler;


bu durumda dört koniye sahip “tetrakromat” olabilirler. Bu nedenle sadece kadınların bu özelliğe sahip olabileceği düşünülüyor, fakat erkeklerde olması ihtimali de tümüyle göz ardı edilemiyor.

Rengin farklı tonları Kadınların yüzde 12’sinin dört koniye sahip olduğu tahmin edilse de 2010’a kadar onların dünyayı diğer insanlardan farklı gördüğü kanıtlanamamıştı. Jordan’ın deneylerinde, bir rengin normal bir gözün ayırt edemeyeceği kadar az fark gösteren tonlarını tetrakromat bir kadın hiç tereddüt etmeden ayırabilmiş. “İnsanüstü görme yeteneğine sahip” bu kadınların dünyayı nasıl gördüğüne dair fikir edinme olanağı Maureen Seaberg sayesinde mümkün olmuş. “Renkler konusunda insanlarla hiç anlaşamazdım,” diyen New Yorklu gazeteci ve yazar Seaberg, bir radyoda konuyla ilgili dinlediği bir programın ardından genetik test yaptırmış. Başkalarına uyumlu görünen giysiler ona uyumsuz görünürmüş. Bir defasında evinde dekorasyon yaptırırken boyacıların getirdiği 32 örneği de reddetmiş, istediği tonda olmadığı için. Antico’nun hikâyesi de benzer. Dünyayı hep başka insanlardan farklı gördüğünün farkındaymış. Ailesi de onun bu özelliğini görüp küçükken ona ileride ressam olabileceğini söylermiş. Bugün Antico’nun Californi’da kendi sanat galerisi var. Farklı renk tonlarıyla dolup taşan, normal bir gözün gördüğünden ötesini anlatan resimlerini sergiliyor. Bu sergiyi gezen bir sanatsever bir gün Antico’ya tetrakromasi üzerine araştırma yapan birilerini bulup kontrol olmasını önermiş. Yapılan genetik testler öngörüyü doğrulamış. Sonrasında ise Antico, Jameson’un da aralarında bulunduğu bir grup araştırmacıyla işbirliğine girerek bir dizi deneye katılmış.

Gözü eğitmek mümkün mü?

ayna

Jameson, Antico’nun çok az ışıkta bile iyi görebileceğini tahmin ediyormuş ve yapılan testler sonucunda bu tahmin doğru çıkmış. Ancak bu hassasiyet her zaman bir avantaj olmuyormuş. “Manavlar başlı başına bir kabus; sanki her taraftan farklı renklerin fırlatıldığı bir renk çöplüğü,” diyor Antico. “En sevdiğim renk ise beyaz. Gözlerimi dinlendiriyor, huzur veriyor bana. Onda da birçok renk var ama rahatsız etmiyor en azından,” diye devam ediyor. Jameson, her tetrakromatın Antico’nun renk algısına sahip olmadığını, onun ressam olarak renk eğitiminin bu yeteneğinde etkili olduğunu belirtiyor. Antico bir eğitim programı oluşturarak tetrakromat çocukların potansiyellerini kullanması için yardımcı olmayı amaçlıyor. Ama onun daha büyük hedefleri de var: Herkesin dünyayı biraz daha farklı görmesini sağlamak. Bazı öğrencilerinin ekstra renk tonları fark etmeye başladıklarını söylüyor. “Sanki gözlerin önünden bir perde kalkıyor,” diyor. Elbette o genlere sahip olmadan tetrakromatlar kadar renk algısına da sahip olamayız. Ama Antico gibilerinin yardımıyla gözlerimizi biraz eğiterek renk farklılıklarını daha iyi algılayabiliriz. Antico açısından üzücü bir durum da söz konusu: Kendisine bu insanüstü görme yeteneğini bahşeden genetik farklılık, kızında da renk körlüğüne yol açmış. “Belki bir gün bizden daha az şanslı olan insanlara renklerin güzel dünyasını gösterebiliriz,” diyor.

Eğer üç daireyi de aynı renkten noktalarla dolu görüyorsanız normalsiniz. Farklı bir şey (örneğin her dairenin içinde farklı renklerde harfler) görüyorsanız tetrakromat olabilirsiniz: çok nadir ve üstün bir insan.

Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

51


BİLİMSEL CALISMALARIMIZ Tuzla Halil Türkkan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi Olarak Gerçekleştirdiğimiz Bilimsel Çalışma ve Ziyaretlerimizden Bazı Başlıklar...

BİLGE KUNDUZ ULUSLARARASI DÜŞÜNME ETKİNLİĞİ Fizik öğretmenimiz Dudu ÖZAYDIN ve 41 öğrencimizin katıldığı Bilge Kunduz Uluslararası Düşünme Etkinliğinde yüksek başarı gösteren öğrencilerimiz ve öğretmenimiz, belgelerini Sayın İlçe Milli Eğitim Şube Müdürümüz Aydın Bora'dan aldılar.

52

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

2017 TUZLA BİLİM BULUŞMALARI

İLERİ TEKNOLOJİ 5. ÇALIŞTAYINA KATILDIK

Tuzla İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Multiverse ve Taf Network İşbirliği İle Başta Nasa ve Cern olmak üzere Harward, Stanford, Cambridge gibi dünyanın saygın 6 üniversitesindeki üst düzey bilim adamları İle 8 online konferans gerçekleştiriliyor. İlçemiz, lise öğrencilerini bilim İle buluşturuyor.

Piri Reis Üniversitesi Deniz Kampüsü konferans salonunda düzenlenen 2017 İleri Teknolojiler 5. Çalıştayı´na öğrencilerimizle katıldık. İleri Teknolojilerle ilgili tüm panallere dinleyici olarak katılan öğrencilerimiz; uzman panelistlerle yakından tanışma, sorular sorma ve bilgilerini arttırma fırsatı buldular.

JLP-NASA BULUŞ ŞENLİĞİ'NE KATILDIK

KOCAELİ BİLİM MERKEZİ VE SEKA KAĞIT MÜZESİ GEZİMİZ

JPL-NASA’nın bu yıl 20. kez düzenlediği INVENTION CHALLENGE yarışmasının 7. yılında Türkiye’deki öğrenci ve buluş hobicilerinin karşısına ilk kez çıkan buluş şenliği, o günden beri düzenlenen tüm Invention Challenge Yarışmalarında eşzamanlı olarak aynı yarışmayı Türkiye’de düzenledi. JLP-NASA Buluş Şenliği´ne icadımızla katıldık.

Öğrencilerimiz Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Bilim Merkezini ve Seka Kağıt Müzesini gezdiler.

BİLİM ŞENLİĞİNDE YERİMİZİ ALDIK Tuzla Belediyemizin düzenlediği Tuzla Bilim Şenliğinde okulumuz 4 Proje ile yerini aldı. Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

53


Kitap Tavsiyesi "Seçiş Hürriyetimizin Sınırsız Olduğu Tek Dünya Kitaplar Dünyası."

Cemil Meriç

DİCLE AKTAN

YOL HARİTAMIZ KUR’ÂN

DEVLET

Evet. Yol haritamız Kur’an. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere bu kitap bize her konuda yürüyeceğimiz yolun Kur’an ile olması gerektiğini anlatır. Günümüzde de, önceki tarihsel dönemlerde de insanlar yollarını sapıtmışlardır. Bu durumu düzeltmek için Allah’u Teala peygamberlerle ve kitaplarıyla izleyeceğimiz doğru yolu anlatmıştır.

“Devlet”, Sokrates’in sağlıklı ve utlu bir toplum hayatı için düşündüğü devlet modelini anlatır. Günümüzdeki devlet felsefesi üzerinde temel kaynaklardan biri olması açısından önemlidir. Aynı zamanda mutluluk felsefesi üzerine yazılmış bir metindir.

"Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola kılavuzluk eder." İsra 17/9 BAŞAK BİRDAL

54

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna İNSAN OLMANIN PSİKOLOJİSİ Üçüncü Güç adıyla tanınan Hümanistik Psikolojisinin babası Abraham Maslow, “İnsan doğası ancakobjektif ile sübjektif bir arada ele alındığında anlaşılabilir. Bireyin ne olduğunu değil, ne olabileceğini, ne gibi potansiyeller barındırdığını incelemek insan türünün mutluluğu ve geleceği açısından çok önemlidir” diyor.

KÜÇÜK PRENS Küçük Prens, Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupery tarafından yazılan ve 1943’te yayımlanan masal. Dünyanın en çok satan ve okunan kitaplarından biridir. Eserde bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyası anlatılır.

SİMYACI Simyacı, Brezilyalı eski şarkıcı söz yazarı Paulo Coelho’nun, yayınladığı 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan, eleştirmenler tarafından bir fenomen olarak değerlendirilen üçüncü romandır.


felsefe

UZUN BİR YOLCULUK TEK BİR ADIM İLE BAŞLAR. KONFÜÇYÜS (M.Ö.551-479)

SORGULANMAYAN YAŞAM YAŞANMAYA DEĞER DEĞİLDİR. SOKRATES (M.Ö. 470-399)

56

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

AYNI NEHİRDE İKİ KERE YIKANILMAZ HERAKLİT (M.Ö.540-480)

KENDİNİ BİLMEK, TÜM BİLGELİĞİN BAŞLANGICIDIR. ARİSTOTELES (M.Ö.384-322)

Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

57


SEMİNERLER Tuzla Halil Türkkan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi Bünyesinde Gerçekleştirilen Seminer Çalışmalarından Bazı Başlıklar...

ÇOCUK GELİŞİMİ MESLEK TANITIMI

DR.FARUK ÖNDAĞ İLE MOTİVASYON SEMİNERİ

İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim görevlisi Bilge KONAŞOĞLU, öğrencilere Çocuk Gelişimi Bölümü meslek tanıtımını semineri verdi.

Dr. Faruk ÖNDAĞ tarafından okulumuzda 12. sınıf öğrencilerimize yeni sınav sistemiyle ilgili motivasyon semineri verildi.

58

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

ÖNDER BAŞKANI HALİT BEKİROĞLU’NUN OKULUMUZA ZİYARETLERİ

PSİKOLOJİ MESLEK TANITIMI Yeditepe Üniversitesi PDR bölümü mezunu Seda KAÇAR öğrencilerimize Psikoloji bölümü ve meslek seçimi hakkında bilgi verdi.

Önder Genel Başkanımız Sayın Halit BEKİROĞLU, okulumuzda öğrencilerimizle bir araya gelerek “İmam Hatipli Olmak” konusunda buluşma gerçekleştirdiler.

KUDÜS KONFERANSI 2. GÜNÜ Ensar Vakfı Genel Müdür HÜSEYİN KADER’in Kudüs Konferansı Ensar Vakfı Genel Müdürü Hüseyin KADER tarafından Kudüs konferansı verildi.

Kudüs Haftası etkinlikleri haftası 2. gününde Mirasımız Derneği Kudüs programını gerçekleştirdi.


seminerler

MİMARLIK MESLEĞİ TANITIM SEMİNERİ Kudüs Haftası etkinlikleri haftası 2. gününde Mirasımız Derneği Kudüs programını gerçekleştirdi.

SERRİN TİMLİOĞLU SEMİNERİ Okan üniversitesinde Yard. Doç. Göz Hastalıkları Uzmanı H. Serrin TİMLİOĞLU öğrencilerimize seminer verdi.

NAMAZ SEMİNERİ Okulumuz Namaz Kulübü öğrencileri tarafından okulumuza davet edilen Ramazan KAYAN hocamız, namaz konusunda öğrencilerimize seminer gerçekleştirdi.

OĞUZ ERÖZKAN’IN 12.SINIF ÖĞRENCİLERİNE YENİ SINAV SİSTEMİ SEMİNERİ Oğuz ERÖZKAN, 12.sınıf öğrencilerimizle bir araya gelerek, değişen sınav sistemi hakkında bilgi verdi. Öğrencilerimizin yeni sınav sistemi hakkındaki tereddütlerini ve endişelerini giderdi.

60

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1


ayna

SOSYAL HİZMETLER BÖLÜMÜ MESLEK TANITIMI SEMİNERİ

TÜBİTAK PROJESİ NASIL HAZIRLANIR?

İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim görevlisi aynı zamanda Uzman Klinik Psikolog Ayşe KAYA GÖKTEPE, öğrencilerimize Sosyal Hizmetler bölümü meslek tanıtımı yaptı.

Okulumuzda, “Tübitak Bilim Fuarı” ve “Tübitak Ortaöğretim Öğrencileri Arası Araştırma Projesi Yarışması” için öğrencilere ve öğretmenlere "Tübitak Projesi Nasıl Hazırlanır? " semineri verildi.

YENİ SINAV SİSTEMİ HAKKINDA SEMİNER

SAĞLIKLI BESLENME VE SAĞLIKLI YAŞAM SEMİNERİ

12.Sınıflarımıza yeni sınav sistemi ile yeni sınav sistemi hakkında ne yapmaları gerektiği konusunda rehberlik servisimiz ve okul idaremiz tarafından kapsamlı seminer verildi.

Okulumuz Sağlık Temizlik ve Beslenme Kulübümüzün düzenlediği etkinlikte Diyetisyen Dr. Elif SEVİNÇ tarafından “Sağlıklı Beslenme ve Sağlıklı Yaşam” konusunda seminer verildi. Sayı 1

| Dönemlik Okul Dergisi

61


BULMACA Ç ÖZÜMÜ SAYFA 64'TE

BULMACA BULMACA BULMACA

1.Hz.Peygamber döneminden sonra ortaya çıkan, dini bir delile dayanmayan inanç, ibadet. 2.Bir insan veya olaydan içten içe nefret etmek, kin duymak. 3.Hz.Peygamber tarafından cennetlik oldukları müjdelenen on sahabe. 4.Kur’an-ı Kerim ayetlerinin inme nedenleri. 5.Düzeltmek, yenilemek, iyileştirmek. 6.Genellikle camilere bitişik özel bir biçimde yapılmış, karşılık beklemeden hayır için içme suyu dağıtılan taş yapı. 7.Kayıp. Göz önünde olmayan, gizli olan. 8.Gizli anlam. Kur’an-ın ilk bakışta anlaşılan anlamının dışında ancak inceleme, araştırma ile elde edilen mana. 9.Açık anlam. Kur’an lafızlarının açıkça anlaşılması. 10.Verimlilik, bereket, ilim. Kalbe gelen her türlü faydalı bilgi. 11.Bozgunculuk, günah, şirk, bela. 12.Allah ve Peygamberin uyulmasını emrettiği şeylere uymak. 13.Gerçekleştirilmesi uzun zamana bağlı, ümit ve arzular. 14.Dinin yasaklarından uzak durup emirlerini yerine getiren kişi. 15.Görgü kuralları. 16.Bir kimsenin hayırlı bir işi veya evi, malı, mülkünün o kimseden bunların gitmesini, kendine olmasını istemek. 17.İdrak gücü, derin görüş, ileriyi görmek. 18.Bağış, bağışlama, bir şeyi karşılıksız verme. 19.Doğruluk, doğru sözlülük, samimi davranış. 20.Hayırlı olanı isteme. Yapılması düşünülen bir işin Allah katında hayırlı olan şekliyle gerçekleşmesini istemek. 21.Huzur. Gaybın ve manevi feyzin gelişi anında kalbin bulduğu iç barış ve huzur hali. 22.Dinden dönme, hak dinden ayrılma. 23.Zihin uyanıklığı, bir şeyi çabukça anlayış kabiliyeti. 24.Allah’ın razı olduğu, beğendiği işleri yapanlara verdiği sevap. 25.Bağlanmak, sağlamlaştırmak. Sağlam yürekli olmak, sabretmek. 26.Anlayış, anlama yeteneği. 27.Allah’ın emirlerine aykırı davranan, kötü huylu, kötülük yapmayı alışkanlık haline getiren kişi. 28.Arzu, istek. Kişinin dinini dikkate almaksızın arzuladığı şeylere yönelmesi. 29.Allah korkusuyla günahlardan korunan, takva üzere yaşayan insan. 30.Borç, kredi, altın, nakit para ve misli olan şeyleri başkasına ödünç vermek. 31.Sözünde durmak, verdiği sözlere bağlı kalmak, özü ve sözü doğru olmak. 32.Allah’ı anmaktan alıkoyacak şeylerden yüz çevirme, dünyaya ve dünyalıklara bağlanmama. 33.Bozulmamış, saf akıl sahipleri. Fıtratı bozulmamış, zaaf ve menfaatlerle doğruluktan sapmayıp sağlam duruş sergileyen kişiler. 34.Övmek, razı olmak, hakkını ödemek ve teşekkür etmek. Allah’ı çok övmek. 35.Kıyamet gününde ölülerin dirilip mahşere çıkarılması olayı. 36.İkiyüzlülük, gösteriş. 37.Bir şeyi kasıtsız olarak unutmak ve çoğunlukla bir görevi bilinçli olarak terk etmek. 38.Kötü hal ve hareketlerle kötü akıbet, ceza ve musibetleri ifade eden terim. 39.Herhangi bir konuda çok ileri gitmek, ölçüyü aşmak. 40.Faiz. 41.Saygıdan doğan “ümide yönelik“ yücelmeyle birlikte bulunan uhrevi ve ilahi korku. 42.Şeri mahkemelerde düzenlenen hukuki belge. Delil, senet. 43.Sıkıntı, iç sıkıntısı. 44.İsyan, günah, günahları açıktan işleme. Küfür, inkar.

ZEHRANUR KÜTÜK | MELİSA SEVGİLİ | SEHER SALİM


2

3

6

1

5

11

4

7

10

9

12

8 14 13

17

15 16 18 19

24 21

22

23

20 25

27

33

44 26

31 30

28

34 29 37

36

40 35

42 41

38 39 43

32


Tuzla Sahil Şubesi: Cami Mahallesi Alpay Çelen Soka no:7 (Garanti Bankası Arkası) Tuzla Tel: (0533) 152 71 94 Merkez: Aydıntepe Mah. Yeşildere Cad. No:48 Tuzla Tel: (0216) 494 21 17 e-mal: emirajansvekirtasiye@hotmail.com 2

BULMACA ÇÖZÜMÜ

1

11 10 F

3

B

İ

D

U

Ş

Sayfa 62'de verilen bulmaca sayfasının cevap anahtarıdır.

T

4 E

Z

R

İ

E

L

T

İ

B 14

A 13 E

M

L

M

A

S

E

T

N

Ü

U

18 H

Ş

22

R

23 F E

A

A T

N

H

Ş

E

R

E

T

İ

İ

B

E

R

A

24

E

S

E

T

C

R T

R

İ

İ

26 İ

N

D

B

S

Ü

A

34 A

I

L

H

E

D

E

V

D

29 M

N

R

İ 38 S

R

A N

Y A

T

T

A

35 H

İ

C

N

K

A

Ş

İ

E

D

R

U

A

E V

41 H

A

B

Ü

B

A

C

S

V

A

42 B

E T

Ş

Y

E F A

C 43 K

31 30 K

L

İ

T

R

L

40

M Y

33 İ Ü

A

A

İ E

Y F

U

36

27 44 F Z

İ B

İ

A

25

I

K

37

Dönemlik Okul Dergisi | Sayı 1

7

E

T

64

L

Z

T

E

U

G

R

E A

Z 9

S

Ş K

H

I

B

16 H

İ

B

17

Ü I

T

A

E

B

D

H

8 B

A

21

39 İ

B

D

İ

S

S

15 A

I

A

İ

Z

19 S

L

E

Ğ

E

28 H

S

Y

N

20 İ

5 I

T

E

İ 12 İ

6

A

T

R

T


BEYZA KİTABEVİ TOPTAN SATIŞ PAZARLAMA VE TEDARİK HİZMETLERİ BÖLGE BAYİLİKLERİMİZ

∙ Muba Yayınları ∙ Teas Press Yayınları ∙ Binot Yayınları ∙ Ritmik Yayınları ∙ Köşegen Yayınları ∙ Limit Yayınları ∙ Epol Yayınları ∙ Asistan Yayınları ∙ Derspektif (TÜBİTAK Yayınları) ∙ İTÜ Yayınları ∙ Başarıyorum Yayınları ∙ Karaca Yayınları MERKEZ Orhangazi Cad. No:25 GEBZE

ŞUBE 1 Hürriyet Cad. No:90 ÇAYIROVA

ŞUBE 1 Yavuz Sultan Selim Mah. 407 Sk. No:36 DARICA


Aydınlı Mahallesi, Aydınlı Yolu Cd. No:115, 34953 Deri Organize Sanayi Bölgesi Tuzla / İstanbul Tel : 0216 493 36 43 http://tuzlaihl.meb.k12.tr tuzlahalilturkkankizaihl halilturkkankizaihl AihlHalil


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.