Sigmund Freud Psikanaliz Üzerine

Page 18

bilimlerin tarihi, bizi pek ivedice bir mahkûm etmeye karşı uyarmaya yarayan örneklerle dolup taşmaktadır. Böylece, uzun zaman atmosfer boşluğundan dünyaya düşen ve şimdi meteorit denilen şeylerin aslında birtakım taşlar olduğu fikri bir çılgınlık olarak kabul edilmiştir. Bunun gibi, deniz hayvanları kabukları bulunan dağlardaki kayaların, bir gün okyanusun dibini meydana getirmiş olduğu olgusu güçlükle kabul edilmiştir. Bize bilinçaltını tanımayı öğrettiği zaman psikanalizimiz için de öyle olmamış mıdır? Demek ki, analizci olan bizler, yeni verileri reddetmek için entellektüel motifler kullanırken pek ihtiyatlı olmanın özel nedenlerine sahibizdir. İtiraf etmeliyiz ki, bu motif bizi nefreti, kuşkuyu ve kararsızlığı yenmeye götürmemektedir. Şimdi ikincisine, ruhbilimsel diye nitelemiş olduğum etkene geçelim. Bundan insanın hurafe ile birlikte mucizeye inanmaya genel eğilimi sözkonusudur. Daima, yaşam bize sıkı disiplini altında baş eğdirdikçe, içimizde düşüncenin anlamsızlığına ve tekdüzenliliğine karşı, gerçeğin deneylerinin isteklerine karşı bir direnç duyarız. Çünkü o bizi sayısız haz olanaklarından yoksun bırakır. Akıl, hiç değilse geçici olarak kendimizi akılsızlığın baştan çıkarmalarına sevinçle kaptırmak için, boyunduruğundan kurtulacağımız bir düşman olur çıkar. Öğrenci sözcüklerle oynamaktan boşlanır; bilgin, birkaç bilimsel kongreden sonra asıl faaliyetini alaya aİır; ciddi insan bile nüktelerden zevk duyar. «Akla, bilime, insanın o üstün kuvvetine» karşı daha ciddi bir düşmanlık kendini gösterme fırsatı bekler; «diplomalı* hekime karşı şarlatanı, üfürükçüyü ortaya çıkaran odur; ^.gizlicilik» tarafından kabul edilmiş olgular yasaya, karşı gelme olduğu halde, falcılığın, müneccimliğin iddialarını öne geçiren odur; eleştirmeyi uyutan, algıları yanıltan, kontrol edilemeyen doğrulamalara ve kanıtlara zorla sahip çıkan odur. İnsanların bu «boş inan»a eğilimini bilen kimse gizlicilik edebiyatının verilere sağladığı bütün değerleri elbette yadsır. Üçüncü itirazı tarihsel olarak nitelemiştim. Bunu yaparken, gizlicilik dünyasında, doğrusu, yeni hiçbir şey geçmediği olgusu üzerine dikkati çekiyorum. Orada, eski çağlarda ve eski kitaplarda gösterilmiş olan belirtiler, mucizeler, kehânetler ve görünüşler bulunur. Gizliciliğin bize bugün hâlâ göründüğünü söylediği olguları doğru diye tutarsak, eski çağ öykülerinin inanılmaya değer olduğunu kabul etmekten bizi hiçbir şey alakoyamaz. Şimdi, geleneklerin, ulusların kutsal kitaplarının mucize öyküleriyle dolup taştığını ve dinlerin gerekli inancı sağlamak için tümüyle bu olağanüstü, harika türden olaylara dayandıklarını anımsatalım. Adı geçen olaylarda dünya üstü güçlerin faaliyetlerinin kanıtlarını bulurlar. İyi ama gizliciliğin doğurduğu ilgi ile dinsel şeylere yöneltilen ilgi arasında tıpkılık yok mudur? Çünkü gizliciliğin kapalı amaçlarından birinin, bilimsel düşüncenin ilerlemesiyle tehdit edilen dinin yardımına koşmak olduğundan kuşkulanıyoruz. Bu amacı keşfedince, ileri sürülen gizli olayların incelenmesine kendimizi vermeye karşı güvensizliğimizin, direnişimizin arttığını görüyoruz. Bununla birlikte, sonunda nefretimizi yenmemiz gerekir. Gizlicilikle uğraşanların anlattıklarının yanlış mı, yoksa doğru mu olduğunu öğrenmek söz konusudur. Gözlem, besbelli ki, bunu bize gösterecektir. Aslında biz gizliciliğin coşkun yandaşlarına karşı pek minnettar olmalıyız. Eski mucizelerin öyküleri soruşturmadan kurtulurlar, unların kontrol edilmez olduklarını düşündüğümüz zaman da. biz yine de hiçbir ciddi reddin mümkün olmadığını söylemek zorunda kalırız. Fakat tanıklık edebilmiş olduğumuz güncel olgular, bizim belirli bir oy sahibi olmamıza olanak tanırlar. Eskilere benzer mucizelerin günümüzde artık olmadıklarına kendimizi inandırmayı başarırsak, hiç değilse onların daha önce gerçekleşmemiş olduklarına itiraz ettiğimizin işitilmesinden artık korkmayız. Biz daha çok başka açıklamalara başvuracağız. Şimdi önceden algılanmış düşüncelerimizi bırakarak gizlicilik olaylarının, gözlemlenmesi çalışmalarına katılmaya hazırız. Ne yazık ki içten niyetlerimiz en elverişsiz koşullarca engellenecektir. Fikrimizi desteklemesi gereken deneyler, bizim duyusal algılarımızı belirsiz kılmaya ve dikkatimizi puslandırmaya yarayan koşullar içinde, yani karanlık ortasında ya da zayıf bir kırmızı ışık altında, uzun ve boşuna bir bekleyişten sonra uygulanmaktadır. Kuşkuculuğumuzun, eleştirme duygumuzun beklenen olayın doğmasını önlediği bize haber verilir. Böyle kurulan durum bilimsel araştırma koşullarımızın tam bir karikatürüdür. Gözlemler sözde medyum denilen kendilerine bir takım «duyusal» yetenekler yüklenen, fakat asla başka karakter ya da ruh nitelikleri göstermeyen kimseler üzerinde uygulanır. Onlar eski mucize yaratıcıları gibi bir büyük fikirle, bir ciddî niyetle de hareket etmezler. Tam tersine, gizli güçlerine inanan insanların gözünde bile güvene değer bulunmayan kimseler olarak görünürler; medyumlar arasında çoğunun sahteci çıktığı kabul edilmiştir ve biz, ne olurlarsa ol şunlar, başkalarından da aynı şeyi bekleyebiliriz. Onların deneyleri bir açıkgözlük oyunu ya da hokkabaz numaralan etkisi yapar.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.