Gaziantep Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi: TargeT Sayı 3

Page 1



GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

REKTÖR’DEN

D

eğerli TargeT dergisi okurları, Sizinle 3. sayıda yeniden bir aradayız. Hem de “Sağlıkta Teknoloji” temasıyla. Şahsen bir tıp doktoru olarak bu konunun tema olarak seçildiği bir sayıda Üniversitemizin en güçlü taşıyıcı kolonlarından birisi olan “tıp bilimleri”nin, diğer bilimler ile ilişkileri ve inovasyon ekosistemindeki yerine dikkat çekme misyonunu çok önemli görüyorum. Türkiye Cumhuriyeti, sağlıkta köklü değişim ve dönüşümün tüm noktalarda yaşandığı eşine ender rastlanacak bir reform sürecinden geçti. Bu geçiş, örnek teşkil edecek bir ekip çalışmasıyla, hızlı, yenilikçi ruhuyla hâlen sıcaklığını korumakla birlikte, hakikaten değerlidir, özeldir, önemlidir. Değişim ve dönüşüm, sadece yönetim ve tıp boyutu ile ön plana çıksa da teknoloji ve inovasyonun da bu sürecin çok ön plana çıkmayan itici güçlerinden olduğunu düşünüyorum. Yönetim boyutunda 2000’li yılların başına kadar SSK ve BAĞ-KUR dağınık bir yapıda faliyetlerini sürdürürken, insanlar bu yapılanmadan sağlıklı bir hizmet almakta sıkıntı yaşıyordu. Sağlık Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı gibi dağınık olduğunu düşündüğüm, ilaç kuyruklarında hastaların beklediği korkunç keşmekeşi ve inanılmaz dünyayı unutmamız mümkün değil. Hekimlerimizin çok ciddi ve yoğun çalıştığı, kiminin kapısında elli, kiminin kapısında yüz hastanın beklediği ve bu yüzden hastaların isyan ettiği, hekimlerin çalışma şartlarının ne olduğunun belli olmadığı bir ortamdan bahsetmek dahi istemiyorum. Tıp, heyecan verici ilerlemelerin sürekli yaşandığı, insanın direkt olarak etkilediği, yaşam kalitesinin söz konusu olduğu bir bilimdir. Sağlık, yaşam ve hayat kalitesinin en etkili göstergelerinden birisidir. Sağlık, refahın ve mutlu sosyal hayatın temel ihtiyacıdır.

Gaziantep, nüfusu, bölgenin ve Orta Doğu’nun sağlık merkezi olarak artan konumu, sağlık turizmi potansiyeliyle şehirler ve üniversiteler arasında dikkati çeken bir şehir. Hakikaten, bir “gazi şehir”de yaşıyoruz. Çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan bu memlekette, müteşebbis ruhu ile ekonomik açıdan, yapılan yatırımlar açısından endüstriyel kararlılık göstermiş bir duruştan bahsediyoruz. Sosyal barışı temin eden, devasa bir iç göçü, 300.000 kişi gibi bir “Suriye göçünü” hazmeden ve onlarla barışık olarak ekmeğini paylaşan, onlar için hastanelerini ve eğitim imkânlarını seferber eden bir şehir burası.

www.t to t a rget .co m

Sağlıkta teknolojik dönüşüm Prof. Dr. Mehmet Yavuz COŞKUN Gaziantep Üniversitesi Rektörü / TARGET TTO Yönetim Kurulu Başkanı

Kendi kendine üreten ve yeten, “kurtuluş mücadelesi”nde küllerinden âdeta yeniden doğan bu kadim şehrin bir parçası olarak 1973 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Mühendislik Fakülteleriyle Gaziantep Üniversitesinin temelleri atıldı. Üniversite, Mühendislik Fakültesi tecrübesinin ardından gelen Tıp Fakültesi deneyimini, bilimsel değerlerle ve kentin değerleriyle harmanladı. Son altı, yedi yıl içerisinde ekip arkadaşlarımızla birlikte yoğun bir mesai harcayarak Gaziantep Üniversitesini her anlamda yukarıya taşıdık. Öğrenci odaklı olduk. Toplum ile ilişkilerimizi kesmemeye çalıştık. Soluk alan, nefes alan bir üniversite olmaya gayret ettik. Topluma ışıyan ve referans olan, ürettiği bilgiyi toplumla paylaşan, toplumdaki tecrübeleri ve birikimleri öğrencileri ile buluşturan bir üniversite anlayışını tercih ettik. TargeT dergisi gibi yayınlar, bunun bir göstergesi olarak sadece faaliyet raporu çerçevesinde kalmayan, nitelikli içeriğini siz okurlarla buluşturmayı hedefleyen, bir birikimi ve emeği paylaşma gayretinin ürünü olan eserlerdir. Sizleri derginin temasıyla da uyumlu olacak şekilde tekrar selamlamak isterim. Sağlıcakla kalın…

1


SAĞLIKTA AR-GE

MESPA Sağlık Malzemeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Polat:

“Dikey doğum koltuğu projesi yolda”

22

3teks Medikal Tekstil Genel Müdürü Ünzile Kalenderoğlu:

“Sağlıkta kalite çok önemli”

80

Prof. Dr. Muammer Koç:

“Yenilik bir ihtiyaçtır”

Prosep Boya Yönetim Kurulu Başkanı Necati Binici:

“Katma değerli ürün üretimi teşvik edilmeli”

70 36

YURT DIŞI Röp.

YURT DIŞI Röp.

DUYURULAR

NE YAPTIK ?

SAĞLIK - YATIRIM

Araştırma Projeleri Uzm. Feyza Yılmaz

MAKALE

ARAŞTIRMA

ÖĞRENCİDEN NOTLAR

Prof. Dr. Emine Elçin Emre

MAKALE

BİZDEN HABERLER

Prof. Dr. Hasan Bayram

MAKALE

Prof. Dr. Ali Gür

MAKALE

GİRİŞİMCİLİK

“Teknolojik İnovasyondan Sağlık İnovasyonuna”

PATENT VE TİCARİLEŞME

“Teknolojide, Tıpta Sosyal İnovasyon ve Yeni Kuşak Aşılar”

Uzm. Ecz. Ahmet Sami Boşnak

Dünya Sağlık Örgütü Gaziantep Saha Ofisi Ekip Lideri Dr. Corinna Reinicke (MD, PhD, MPH):

MAKALE

Amerika Birleşik Devletleri Beyaz Saray Bilim Elçisi Prof. Dr. Peter J. Hotez:

ARAŞTIRMA

Gaün Diş Hekimliği Fakültesi

MAKALE

BİZDEN HABERLER

“İki temel sorunumuz var”

40

06

GİRİŞİMCİLİK

58

Röportaj

“Pet şişelerden iplik üretimi”

İpekyolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Bülent Özkan:

BASINDA TARGET

30

USLAN AR-GE İç ve Dış Ticaret Genel Müdürü Dr. Fatma Uskaner:

ÜNİVERSİTE SANAYİ İŞBİRLİĞİ

“Soru işareti ile yatınca cevapla kalkarsınız”

Röportaj

Prof. Dr. Mehmet Mutaf:

PATENT VE TİCARİLEŞME

16

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

ÜNİVERSİTE SANAYİ İŞBİRLİĞİ

www.t to t a rget .co m

Röportaj

İÇİNDEKİLER

06 12 26 29 45 50 52 57 64 67 78 85 88 92 94 96 100 102 2


İmtiyaz Sahibi Gaziantep Üniversitesi TARGET Teknoloji Transfer Ofisi AŞ Adına Yön. Kur. Bşk. Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun Genel Yayın Yönetmeni: Prof. Dr. Türkay Dereli Yayın Koordinatörü: Prof. Dr. Mustafa Bayram Yayın Danışmanı: Doç. Dr. M. Vural Özdemir Sorumlu Müdür: Ekrem Tekin Editör: Gamze Erden Yayın Kurulu

Prof. Dr. Fahrettin Göğüş Prof. Dr. İbrahim Halil Güzelbey Prof. Dr. Metin Bedir Doç. Dr. Necip Fazıl Yılmaz Yrd. Doç. Dr. Alptekin Durmuşoğlu Yrd. Doç. Dr. Deniz Vuruşkan Ercan Eroğlu Yıldız Büyükdemir GSO Temsilcisi Ali Özpolat GTO Temsilcisi Ali Değer

Katkıda Bulunanlar: Fatih Balcı Feyza Yılmaz Gizem Yarıcılar İ.Başar Kılıçparlar Latife Çağla Koyuncu Neslihan Eken Onur Akar Özge Erbağcı Özkan Kireç Samet Kürşat Başol Sedat Öztürk Serap Özpolat Çete Duygu Tiryaki Zübeyde Aytekin Bülent Ağcabay Ahmet Kaya Arzu Dede Zeynel Taşdelen Tuncay Töremiş Fatma Çiloğlan Nilüfer Aksu

Düzelti Yrd. Doc. Dr. Ahmet Özpay Grafik & Tasarım Mark&Mark İletişim Danışmanlığı 0342 232 80 81 - Faks: 232 80 82 www.mark-mark.net İçerik Yönetimi: Hüseyin Küpeli Basım Tarihi Nisan 2015 Basım Yeri Gap Olay Medya Grubu A.Ş. Mücahitler Mah. 6 Nolu Cadde 35 Nolu Sk. No:1 Olay Medya Plaza Şehitkamil / Gaziantep Telefon : +90.342.322 86 86 (Pbx) Fax : +90.342.322 86 87 Yönetim Yeri Küçük Kızılhisar Mah. Burç Yolu Cad. Gaziantep Teknopark 4/A Blok Şehitkamil / Gaziantep Tel: 0(342) 360 06 11 - 317 10 95 Faks: 0(342) 360 06 12 www.ttotarget.com e-posta: target@gantep.edu.tr Yerel Süreli Yayın ISSN: 2149-1445

Ekrem Tekin

Yaşamı değerli kılan teknoloji...

TARGET Teknoloji Transfer Ofisi Genel Müdürü, Proje Yürütücüsü

D

eğerli TargeT Okurları,

Önceki sayımızda “Teknolojik Girişimcilik” temasına yoğunlaşmıştık. Geri bildirimlerinize, yayınlarımızı daha iyi hâle getirmek için büyük önem veriyoruz. Teknolojik de olsa girişimciliğin sosyal boyutuna çok inanıyoruz. Sosyal boyuta taşınacak teknolojik girişimciler için ise sağlık çok etkili bir unsur. Yaşam kalitesinde sürekli iyileşme arayan insanoğlu için yenilik, vazgeçilmez bir unsur… Bunun en güzeli de sağlık alanında yenilik, inovasyon. Sağlık deyince çok sevdiğim bir ifade var: “Yaşam Bilimleri”. Yaşam, ne ilginç bir kelime. Hayat, ruh, üretim adına birçok şeyi çağrıştırıyor. Yaşamı değerli kılan en kritik şeyin ise sağlık olduğu aşikâr. Sağlıklı bireyler, sağlıklı organizasyonlar, sağlıklı kurumlar… Sağlık öyle bir kavram ki pozitif algıların tümünü barındırıyor.. Sağlığın yaşamın kalitesini doğrudan etkilediğini anlatan Kanuni Sultan Süleyman’ın sözünü tekrar hatırlayalım:

Her ne kadar sözde direkt olarak bu ifade edilmiş olmasa da sağlık, ekonomi ve devlet için de önemli bir unsur… Teknolojik ürün ve hizmet üretimine dayalı kalkınma ve bilgi ekonomisine geçiş aksiyonlarının politikalara bu denli yansıdığı günümüzde, her bilimsel unsuru, ekonomik olarak da değerlendirmek gerekiyor. Sağlık yatırımlarını göz önüne aldığımızda, teknolojiyi, elbette göz önünde bulundurmamız lazım. Örneğin biyomedikal malzeme harcamalarının cari açık altında savunma sanayiinden sonraki en büyük kalem olduğunu biliyoruz. Etkili teknoloji transfer politikalarının ekonomi ve devlet politikalarıyla uyumlu olması gerektiğine inanıyoruz. Yaşama değer katan yaşam bilimlerinin getirilerini, hayatın içerisinde bir Teknoloji Transfer Ofisi olarak daha yoğun inovasyona dönüştürmemiz şüphesiz çok önemlidir.

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi…”

Sözlerime son verirken, sağlık alanında, sağlığa dokunan buluşlarınızı, projelerinizi, girişimlerinizi, daha sağlıklı ürün ve hizmetler sunmak için seferber ettiğiniz AR-GE birimlerinizle çalışmalarımızın artarak devam etmesini ümit ediyor, tüm politikalara sağlığın entegrasyonuyla toplumumuzun ve sistemlerimizin sağlığını arttırmayı diliyorum.

Devlet kadar değerli bir nesne sağlık.

İyi okumalar!

3

www.t to t a rget .co m

SUNUŞ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ


EDİTÖRDEN

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Sağlığım her şeyden önemli! Gamze Erden GAÜN TargeT Teknoloji Transfer Ofisi Editör ve Hakla İlişkiler Uzmanı

T

argeT dergimizin üçüncü sayısında tekrar sizlerle buluşmanın mutluluk ve heyecanını yaşıyoruz. Bilgiye dayalı inovasyonun getirdiği teknolojiyi ve toplumsal dönüşümün sahadan yükselen inovasyon teorileri ile bezenmiş analizleri, gelişmeleri sizler için almaya ve paylaşmaya devam ediyoruz. “Sağlık olsun”, “Her işin başı sağlık”… Belki de hayatımızda en sık kullandığımız, duyduğumuz cümlelerden “birkaçı”… Bu özel sayımızda “Sağlıkta İnovasyon” temasını işledik. Çünkü sağlık toplumların ortak paydaşıdır. Sağlık deyince mutlaka herkesin söyleyeceği bir şeyler vardır. Dünya Sağlık Örgütüne göre sağlık kavramı, kişinin bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hâlinde olmasıdır. Dolayısıyla sağlık deyince, sağlıklı beslenme, önleyici ve sosyal tıp, ilaç sanayii, tıbbi medikal ürünler, tropik hastalıklar, spor, sağlık turizmi, çevre, ekoloji ve hayvan sağlığı gibi

4

daha sayamadığımız çok geniş bir yelpazeyi içine alan bir kavramdan bahsediyoruz. Sağlık aynı zamanda sadece sağlık sektörünün içerisinden bakılarak anlaşılamaz. Sağlığı üç yüz atmış derece ve üç boyutlu anlamak için dışarıdan da bakmak gerekir. Bilim politikalarının sağlık ve toplum üzerindeki hayati önemi gibi. Durum böyle olunca sağlık alanında yapılacak bir inovasyon, “kitleleri, ekosistemi, tüm dünyayı etkileyecek” ölçeklerde olabilir. Dergimizin bu sayısında “sağlık kavramı, sağlıkta inovasyon” gibi önemli bir konuyu ele alırken dergimizin onur konuğu uluslarası tanınmış hekim ve bilim insanı Amerika Birleşik Devletleri Beyaz Saray Bilim Elçisi, ihmal edilen tropikal hastalıklar ve aşı gelişiminde uluslarası tanınmış hekim ve bilim insanı “Prof. Dr. Peter. J. Hotez”in Houston’da görüşlerine başvurduk. Sayın Hotez, Gaziantep Üniversitesi meslektaşları ve öğrencileri için sağlık inovasyonu hakkında fikirlerini ve vizyonunu bizlerle paylaştı. Dünya Sağlık Örgütü Gaziantep Saha Ofisi Ekip Lideri Dr. Corinna Reinicke’nin teknolojik inovasyon ve sağlık inovasyonu ile ilgili açıklamalarına da yer verdik. Dünyada sağlıkta teknik inovasyon alanında adından çok söz ettiren Prof. Dr. Mehmet Mutaf hocamızın değerli düşüncelerini, tecrübelerini ve bilgileri-

ni dile getirdik. Sağlık alanında önemli yatırımlar yapmış, AR-GE çalışmaları olan Gaziantepli çok değerli sanayicilerin tecrübelerine, girişimciliği ve üniversite-sanayi işbirliğinde rol model olmuş Gaziantep TEKNOPARK firmalarının başarı hikâyelerine yer verdik. Gaziantep Üniversitesinin çok değerli hocalarının bilgi birikimlerini ve Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerinin görüşlerini sizlerle paylaştık. Dergimizin sürekliliğini sağlayan Rektörümüz Sayın Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun başta olmak üzere, özellikle bu sayının oluşmasında uluslarası desteklerinden dolayı Rektör Danışmanı Doç. Dr. Vural Özdemir hocama, değerli yazarlara, sanayicilere, çalışma arkadaşlarıma, Gaziantep Üniversitesinin çok değerli hocalarına, Gaziantep Üniversitesinin öğrencilerine ve dergide emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunarız. Sizler için Gaziantep ve Türkiye inovasyon ekosisteminin nabzını almaya, materyal inovasyondan AR-GE ve bilgi inovasyonuna geçtiğimiz günümüzde son gelişmeleri sizler ile paylaşmaya devam edeceğiz. Ayrıca sizlerin hazırladığı inovasyon ile ilgili yazıları da hakemli değerlendirme ve yayın için bekliyoruz Keyifle okumanız dileğiyle….


www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

5


YURT DIŞI RÖPORTAJ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Amerika Birleşik Devletleri Beyaz Saray Bilim Elçisi Prof. Dr. Peter J. Hotez

White House Science Envoy Professor Peter J. Hotez, MD, PhD:

“Teknolojide, Tıpta Sosyal İnovasyon ve Yeni Kuşak Aşılar” “On Technology, Social Innovation in Medicine and Next Generation (Anti-Poverty) Vaccines” 1. Amerika Birleşik Devletleri Beyaz Saray Bilim Elçisi, Washington, D.C., A.B.D. 2. Başkan, Sabin Aşı Enstitüsü, A.B.D. 3. Dekan, Ulusal Tropik Tıp Okulu, Baylor College of Medicine, A.B.D. 4. Rice Üniversitesi Baker Enstitüsü Temsilcisi, Hastalık ve Fakirlik Saha Düşünürü, Houston, A.B.D. 5. Prof. Dr., Baylor Üniversitesi, A.B.D. 6. Baş Editör ve Genel Yayın Yönetmeni, PLoS Neglected Tropical Diseases Dergisi 7. Başkan, Teknik Danışma Kurulu, END Fund

6


YURT DIŞI RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

1. United States Science Envoy to White House, Washington, D.C. 2. President, Sabin Vaccine Institute 3. Dean, National School of Tropical Medicine, Baylor College of Medicine 4. Baker Institute Fellow in Disease and Poverty, Rice University 5. University Professor, Baylor University 6. Co-Editor-in-Chief, PLoS Neglected Tropical Diseases 7. Chair, Technical Advisory Board, END Fund

Tr REKTÖR COŞKUN: Sayın Prof. Dr. Peter J. Hotez Gaziantep Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi tarafından yayınlanan TargeT Dergisi ve GAÜNDEM dergimize ayırdığınız değerli zamanınız ve verdiğiniz desteklerden dolayı çok teşekkür ederim. Okurlarımıza kıymetli katkılarınızı sunmak açısından detaylı profesyonel biyografiniz Tablo 1’de mevcut bulunmaktadır. Ancak ben özellikle sizin bir tıp doktoru olarak bilim ve toplumsal kalkınma arasında köprüler kurmak için yoğun çalıştığınızı ve Ocak 2015 itibarıyla Amerika Birleşik Devletleri Beyaz Saray ve Devlet Bakanlığı tarafından bilim elçisi olarak seçildiğinizi vurgulamak isterim

En PRESIDENT COŞKUN: Many thanks, Professor Peter J. Hotez, for your valuable time and contribution to the Gaziantep University flagship journals TargeT and GAÜNDEM. As a way of introduction for our readers, you are a world leader in global health, vaccine development and innovation in multiple capacities, for example, as the President of the Sabin Vaccine Institute, as a medical doctor, scientist and scholarly advocate building bridges between health and societal development. You invented and put into practice the concept of “anti-poverty vaccines”, made numerous contributions to advance foreign policy for peace and development. You have recently commenced your work as Science Advisor-Envoy to the US White House, effective January 2015. Your current biography is noted in Table 1 for our readers. Additionally, I wish to highlight to our readers in Turkey and Middle-East that you are currently Dean for the National School of Tropical Medicine, Baylor College of Medicine, Houston, United States; Endowed Chair in Tropical Pediatrics, Texas Children’s Hospital; Fellow in Disease and Poverty at the James A. Baker III Institute for Public Policy, Rice University; and Co-Editor in Chief, PLOS Neglected Tropical Diseases.

Bulunduğunuz yerden dünyadaki bilim, toplum, teknoloji ve inovasyona baktığınızda yeni teknolojileri (1) küresel sağlık inovasyonuyla ve (2) tıp alanında sosyal inovasyon açısından nasıl daha iyi bağlantılandırabiliriz? Fakirlik yok eden veya fakirlik karşıtı aşılar konseptlerini geliştiren bir bilim insanı olarak düşüncelerinizi okurlarımızla paylaşır mısınız?

Looking at the world of science, society, technology and innovation from where you sit, how can we better link new technologies to (1) global health innovation, and (2) social innovation such as anti-poverty vaccines in medicine?

BAŞKAN HOTEZ: Bu önemli ve anlamlı sorularınıza yanıt fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Karmaşık bir dünyada yaşıyoruz, 2014 yılında ortaya çıkan Ebola salgını ile bir kez daha ihmal edilen tropik hastalıkların (NTD’ler) yıkımına tanık olduk. Beni etkileyen şey, bir çatışma veyahut çatışma sonrası durumla ortaya çıkan ve son birkaç yılda Afrika’da daha once başka bir yerde görülmeyen bir felaketin ortaya çıkmasıydı. Benim en büyük endişem ise Suriye, Irak ve Orta Doğu’daki başka yerlerde de Türkiye’yi etkileyebilecek ilave salgın tropikal hastalıkların artışını görme potansiyelidir. Onun için bu tarz salgınlarla mücadele etme-

PRESIDENT HOTEZ: Thank you for the opportunity to respond to your important and insightful questions. We live now in a complicated world, and with the 2014 Ebola outbreak we have witnessed once again the devastation of an epidemic of a neglected tropical disease (NTD). What impresses me is that this disease arose out of a setting of conflict/postconflict, a situation that we have also seen elsewhere in Africa over the last few decades. My big concern is that in conflict-ridden areas of Syria, Iraq and elsewhere in Middle East, we could see the rise of additional epidemic tropical diseases. Many could threaten the nation of Turkey. Accordingly we need to be ready to develop new technologies to fight these NTDs. We need a new generation of anti-NTD drugs, diagnostics, and vaccines. This is especially true for the Middle East and North African (MENA) region where there is only modest capability for producing new global

7


YURT DIŞI RÖPORTAJ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Tr ye hazırlıklı olmamız gerekiyor. Bu salgınlara karşı koyan ilaçların, teşhislerin ve aşıların bulunduğu yeni nesil tıbbi inovasyonlara ihtiyacımız var. Bu durumun özellikle Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) Bölgesi’nde geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Zira bu bölgenin, yoksullukla mücadele eden aşılar dahil olmak üzere, yeni sağlık teknolojileri üretmeye yönelik mütevazı bir kapasitesi bulunmaktadır. ABD Bilim Elçisi olarak, MENA bölgesi için bu olanakları araştırmayı umuyorum. Bu noktada, bölgesel öneme sahip hastalıkları hedef alan aşıların ve diğer teknolojilerin geliştirilmesi için farklı kurumlara ihtiyaç duyabilmekteyiz. DEKAN ELBEYLİ: Dünya çapında katı tümor ve diğer kanser türlerinde bir artış söz konusudur. Tedavilerdeki ilerlemeye rağmen mortalite oranları yüksek olmaya devam etmektedir. Immunohistokimyasal ve diğer tanısal testler ile tedavileri moleküler olarak odaklı bir şekilde gerçekleştirmek mümkündür. Ancak akciğer kanseri gibi belli kanser türlerinde moleküler yeniliklerden büyük ölçüde fayda sağlanamamıştır. Diğer yandan, nasıl ve ne ölçüde, kanserlere, özellikle de akciğer kanserlerine yönelik umut olabilir kanser aşıları? Gelecekte kanser aşılarından neler bekleyebiliriz? Uluslararası bir işbirliği kurma noktasında, Türkiye’nin ve üniversitemizin rolü ne olabilir? BAŞKAN HOTEZ: Kanser aşıları dahil olmak üzere yeni anti-kanser teknolojilerine ihtiyaç olduğuna katılıyorum. İlerleme iki noktada yavaşlamıştır. Birincisi -hedef antijenleri tanımlama ihtiyacı- ki bu durum şu anda büyük ölçekli kanser OMICs (sistem bilim) projelerinde ele alınmıştır. İkincisi ise etkili antijenlere karşı Th1-tipi bağışıklık tepkilerinin ve CD8+ T hücrelerinin harekete geçirilmesidir. Farelerde bu bazen DNA aşıları ya da viral vektörler ile elde edilirken, insanda bu başarıları arttırmak zor olmuştur. Bir yaklaşım, ‘toll – like’ reseptörleri (TLRs) harekete geçiren güçlü adjuvanlar ile rekombinant protein antijeni birleştirmektir. Süreç yavaş ilerlemekte ancak iyimserliğimi koruyorum. GAÜN DANIŞMANI DR. ÖZDEMİR: Geçtiğimiz son birkaç yıl içerisinde insan, mikrobiom, hayvan, çevre ve ekosistem sağlığının ayrılamaz olduğunu ilke alan “TEK SAĞLIK” (One Health) konseptini benimsemeye yönelik bir gelişme olmuştur. Bu yenilikçi vizyonun altında insan sağlığı ve aynı zamanda çevre, ekoloji ve hayvan sağlığı da bulunmaktadır. Zira tüm canlılar ve çevre birbirine bağlı alan kaynakları kullanıyor ve tüketiyor. Tek sağlık kavramı, aynı zamanda küresel güvenlik ve toplumsal kalkınma ile de ilgilidir. Tek sağlık (one health)’a ulaşmak için Gaziantep’te veya XXI. yüzyılda küresel toplumda teknolojik inovasyonu nasıl tasarlayabilir ve hayata geçirebiliriz?

8

En health technologies, including antipoverty vaccines. In my role as US Science Envoy I hope to explore these possibilities for the MENA region. We may need new types of institutions for developing vaccines and other technologies that target diseases of regional importance. DEAN ELBEYLİ: There is an increasing incidence of solid and other types of cancers worldwide. Despite advances in therapy, mortality rates continue to be high. Immuno-histochemical and other diagnostics are permitting ways forward for molecularly targeted therapies but certain cancers such as lung cancers have not benefited vastly from such recent molecular breakthroughs. On the other hand, we are keen to learn whether and to what extent we can anticipate cancer vaccines offer new hope for innovative therapeutics in regards to cancers, and lung cancers in particular? What can we expect in the future from cancer vaccines? If we are to establish international cooperation, what role could Turkey or our university play? PRESIDENT HOTEZ: I agree there is a need for new anti-cancer technologies including cancer vaccines. Progress has been slowed on two fronts, first – the need to identify promising target antigens, which is now being addressed through large-scale projects in cancer OMICs. The second is to be able to effectively stimulate Th1-type immune responses and CD8+ T cells against these antigen targets. While in mice this is sometimes achieved with DNA vaccines or viral vectors, it has been challenging to reproduce these successes in humans. One approach is to combine recombinant protein antigens with powerful adjuvants that stimulate toll-like receptors (TLRs). Progress has been slow, but I remain optimistic. GAÜN ADVISOR DR. ÖZDEMİR: There has been a recent shift over the past several years to adopt the concept of “ONE HEALTH” whereby human, microbiome, animal, environment and ecosystem health are conceptualized as inseparable. Under this new innovative vision, health is coproduced by investments in human health but also in environment, ecology and animal health - for we all share the same interdependent space and resources. One Health is also related to global security and societal development. How can we build on technology innovation in achieving One Health for our city Gaziantep, or for global society in 21st century?


YURT DIŞI RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

Tr

En

BAŞKAN HOTEZ: Haklısınız; kuş gribi, SARS, Ebola virüsü enfeksiyonu gibi en yıkıcı şekilde ortaya çıkan bulaşıcı hastalıkların bazıları hayvanlardan iletilir ve şimdi de MENA’da bulunan MERS Coronavirüsü bu çerçevede önemli. Dünya Hayvan Sağlığı Organizasyonu (the World Organization of Animal Health) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kısaca OIE ve Beyaz Saray tarafından desteklenen Küresel Sağlık Güvenliği Ajandası (GHSA), hayvan kökenli bu hastalıkların ortaya çıkışlarını izlemek için bir araya geldiler. Bu tür faaliyetler, özellikle Afrika ve Orta Doğu Bölgelerinde önemli olacaktır.

PRESIDENT HOTEZ: You are correct - some of our most devastating emerging infectious diseases are transmitted from animals, including avian influenza, SARS, Ebola virus infection, and now in MENA, the MERS Coronavirus. With the OIE – the World Organization of Animal Health and WHO, together with a Global Health Security Agenda (GHSA) coled by the White House, efforts are in place to better track the emergence of these diseases with important zoonotic reservoirs. Such activities will be especially important in conflict and post-conflict areas of Africa and the Middle East.

REKTÖR COŞKUN: Lütfen, Sabin Aşı Enstitüsünde, yakın zamanda yaptığınız araştırmalardan veya akademik, sanayi ve kamudaki sağlık sektörüne yönelik yenilikçi teknolojilerle ilintilenebilecek mevcut girişimlerinizden bahseder misiniz? 2015 yılında tıp alanında sosyal inovasyon ve kalkınma için aklımızda tutmamız gereken, heyecan verici teknolojileriniz var mı?

PRESIDENT COŞKUN: Please, could you tell us about the Sabin Vaccine Institute and your latest research or exciting initiatives that might offer new innovative ways to link new technologies with the medical sector in academia, industry and governments? Do you have any exciting technologies in medicine in 2015 that we may need to keep in mind for social innovation and development?

9


YURT DIŞI RÖPORTAJ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Tr BAŞKAN HOTEZ: Sabin Aşı Enstitüsü’nde ürün geliştirme ortaklığı (PDP) kapsamında, Houston Teksas Çocuk Hastanesi ve Baylor Tıp Üniversitesi odaklı, kâr amacı gütmeyen sektörde yeni jenerasyon NTD aşıları geliştiriyoruz. Bir insan kancalı kurtu aşısı, şu an HOOKVAC Avrupalı Ortaklar Konsorsiyumu (Avrupa Birliği tarafından desteklenmektedir) tarafından Gabon’da ve aynı şekilde Brezilya’da yürütülen klinik çalışmaları birinci fazında bulunuyor. Yeni bir insan schistosomiasis aşısı aynı şekilde daha yeni faz 1 test aşamasına girmiştir. Ek olarak Leishmaniasis ve Chagas hastalığı da dahil olmak üzere diğer NTD’ler için preklinik aşaması olan erken gelişimsel aşamadaki aşıları izlemekteyiz. Bir yandan yürüttüğümüz viral aşı programı yeni SARS ve MERS coronavirüs aşıları geliştirilmesi noktasında, diğerleri arasında öne çıkmaktadır. Bilimin ötesinde bu durum çoğunlukla, uç ve zor şartlarda yaşayan insanları hedefleyen aşıların temin edilmesi için sosyal, siyasal ve ekonomik alandaki kurumlara yenilik gerekmektedir ki aşılar böylelikle en çok ihtiyacı olan insanlara ulaşabilsin. Bu anlamda, sosyal inovasyon bilim inovasyonu kadar önemlidir! COŞKUN, ELBEYLİ, ÖZDEMİR: Profesör Hotez, Gaziantep, Türkiye ve Orta Doğu’da bulunan çok sesli ve disiplinler arası okur kitlemiz için değerli zamanınızı ayırdığınız ve bu röportaja katılımınız için çok teşekkür ediyoruz. Vizyonunuz ve fikirleriniz okuyucuları bilgilendirmeye yardımcı olacak, XXı. yüzyılın başında, hepimizi mevcut varsayımlarımızı, yeni bilgiyi nasıl ortaklaşa üretebileceğimizi ve yenilikçi olabileceğimizi yeniden düşünmeye davet edecektir. Gaziantep, Türkiye & Houston, Texas, A.B.D., 10 Mart, 2015 Dr. Hotez tarafından feragatname: Bu görüşler kendi görüşüm olup bağlı bulunduğum kuruluşlarla veya Amerikan Hükûmeti ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.

En PRESIDENT HOTEZ: At the Sabin Vaccine Institute product development partnership (PDP) based at Houston’s Texas Children’s Hospital and Baylor College of Medicine we are developing a new generation of NTD vaccines in the non-profit sector. A human hookworm vaccine is now in phase 1 clinical trials in Gabon through a HOOKVAC consortium of European partners (and supported by the EU), as well as in Brazil. A new human schistosomiasis vaccine has also just entered phase 1 testing. In addition we are pursuing vaccines at an earlier, preclinical stage of development for other NTDs, including leishmaniasis and Chagas disease, while our emerging viral vaccine program is leading to the development of new SARS and MERS coronavirus vaccines among others. Beyond the science we will also need innovation on social, political and economic institutions for ensuring that these vaccines – which mostly target people living in extreme poverty – will reach the people who need them most. In this sense, social innovation is as important as the science innovation! COŞKUN, ELBEYLİ, ÖZDEMİR: Many thanks, Professor Hotez, for your valuable time and participation in this interview for our diverse and interdisciplinary readership in Gaziantep, Turkey and the Middle East. Your vision and ideas will help inform the readership and invite us all to rethink our existing assumptions on health innovation and how we can co-produce new knowledge and innovate in early 21st century. March 10, 2015 Gaziantep, Turkey & Houston, Texas, USA Disclaimer by President Hotez: these views are my own and not necessarily those of the united states government

Röportörler

Interviewers:

Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun Gaziantep Üniversitesi Rektörü

President Yavuz Coşkun, MD Professor of Pediatrics Gaziantep University (GAÜN)

Prof. Dr. Levent Elbeyli Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı

Dean Levent Elbeyli, MD Professor of Medicine School of Medicine Gaziantep University

Doç. Dr. M. Vural Özdemir Gaziantep Üniversitesi İletişim Fakültesi Rektör Danışmanı, Uluslararası Teknoloji ve İnovasyon Politikaları İngilizce-Türkçe Tercüme Şehnaz Sakıcı, B.Sc. (Eng.), MSc Gaziantep Üniversitesi

10

Vural Özdemir, MD, PhD Associate Professor, Faculty of Communications Advisor to President, Gaziantep University International Technology & Innovation Policy English – Turkish Translation: Şehnaz Sakıcı, B.Sc. (Eng.), MSc Gaziantep University


YURT DIŞI RÖPORTAJ En

Tr Başkan Prof. Dr. Peter J. Hotez, MD, PhD Biyografisi

Peter J. Hotez, M.D., Ph. D., Ulusal Tropikal Tıp Okulu Dekanı, aynı zamanda Pediatrik Tropikal Tıp Bölümünün de başı olduğu Baylor Tıp Kolejinde Pediatrik ve Moleküler Viroloji & Mikrobiyoloji Profesörü ve Teksas Çocuk Hastanesi Tropikal Pediatri Bölüm Başkanı’dır. Sabin Aşı Enstitüsünün de başkanıdır. Dr. Hotez, ihmal edilen tropikal hastalıklar ve aşı gelişiminde uluslararası tanınmış hekim ve bilim adamıdır. Dünya çapında yüz milyonlarca çocuk ve yetişkini etkileyen kancalı kurt enfeksiyonu, schistosomiasis ve Chagas hastalığı için yeni aşılar geliştirmek üzere ürün geliştirme ortaklıklarının kurulmasına öncülük etmiştir. 2006 yılında Clinton Küresel Girişimi’nde, milyonlarca insanın elzem ilaçlara erişimini sağlamak için “İhmal Edilen Tropikal Hastalıklar Küresel Ağı”nın kurucu ortağı olmuştur. 1980 yılında Yale Üniversitesinden Moleküler Biyofizik alanında lisans derecesini kazanmış (phi beta kappa), bunu 1986 yılında Rockefeller Üniversitesinden biyokimyasal parasitoloji alanında kazandığı doktora (Ph.D.) derecesi ve 1987 yılında Weil Cornell Tıp Kolejinden kazandığı Tıp Doktoru (M.D.) derecesi takip etmiştir. Dr. Hotez 300’den fazla özgün makale kaleme almış olup övgüyle anılan Unutulan İnsanlar Unutulan Hastalıklar kitabının yazarıdır (ASM Press). Dr. Hotez, Amerikan Tropikal Tıp ve Hijyen Derneğinin başkanlığını ve PLoS İhmal Edilen Tropikal Hastalıklar Dergisinin kurucu baş editörlüğü ve genel yayın yönetmenliğini yapmıştır. Kendisi Ulusal Bilim Akademisinin Tıp Enstitüsü (IOM) seçilmiş üyesidir ve 2011 yılında Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) Pan Amerikan Sağlık Organizasyonu tarafından Inter-Amerikan Health’deki üstün liderliği için Abraham Horwitz Ödülü ile ödüllendirilmiştir. Dr. Hotez, 2015 yılında Beyaz Saray ve A.B.D Devlet Bakanlığı tarafından Amerika Birleşik Devletleri Bilim Elçisi olarak seçilmiştir

Biography of President Prof. Peter J. Hotez, MD, PhD

Peter J. Hotez, M.D., Ph.D. is Dean of the National School of Tropical Medicine and Professor of Pediatrics and Molecular Virology & Microbiology at Baylor College of Medicine where he is also chief of a new Section of Pediatric Tropical Medicine and the Texas Children’s Hospital Endowed Chair of Tropical Pediatrics. He is the President of the Sabin Vaccine Institute. Dr. Hotez is an internationally-recognized physician-scientist in neglected tropical diseases and vaccine development. He leads the only product development partnership for developing new vaccines for hookworm infection, schistosomiasis, and Chagas disease, diseases affecting hundreds of millions of children and adults worldwide. In 2006 at the Clinton Global Initiative he co-founded the Global Network for Neglected Tropical Diseases to provide access to essential medicines for hundreds of millions of people. He obtained his undergraduate degree in molecular biophysics from Yale University in 1980 (phi beta kappa), followed by a Ph.D. degree in biochemical parasitology from Rockefeller University in 1986 and an M.D. from Weil Cornell Medical College in 1987. Dr. Hotez has authored more than 300 original papers and is the author of the acclaimed Forgotten People, Forgotten Diseases (ASM Press). Dr. Hotez served previously as President of the American Society of Tropical Medicine and Hygiene and founding Editor-in-Chief of PLoS Neglected Tropical Diseases. He is an elected member of the Institute of Medicine (IOM) of the National Academy of Sciences and in 2011 he was awarded the Abraham Horwitz Award for Excellence in Leadership in Inter-American Health by the Pan American Health Organization of the WHO. In 2015 the White House and U.S. State Department selected Dr. Hotez as a United States Science Envoy

11

www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ


BİZDEN HABERLER

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

“Fikri olan beri gelsin” Gaziantep Üniversitesi Teknopark ve TargeT TTO (Teknoloji Transfer Ofisi) Bürosu’nun açılışında konuşan Rektör Coşkun girişimcilere çağrısını yineledi.

İ

ş dünyasıyla ilişkilerin daha da gelişmesi için yeni projelere imza atan Gaziantep Üniversitesi (GAÜN), TargeT Teknoloji Transfer Ofisi ve Gaziantep Teknopark, Organize Sanayi Bölgesi İrtibat Bürosunu Naci Topçuoğlu Meslek Yüksekokulunda açtı. Açılışta konuşan Rektör Prof. Dr. Yavuz Coşkun, “GAÜN burada iş dünyasına daha yakın. Yani iş dünyasının kalbindeyiz. Şimdi fikirlerinize, projelerinize daha yakınız. Hep söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Fikri olan beri gelsin.” dedi. Gaziantep Üniversitesinin yenilikçi proje ve fikirlerinin tanıtılması, desteklenmesi ve ticarileştirilmesinin önünü açmak amacıyla düzenlediği Türkiye’nin en büyük proje pazarlarından biri olan ARGETİ’15 Proje Pazarı’nın açılış töreninde konuşan Rektör Prof. Dr. Coşkun, buluşların, düşüncelerin, yeni fikirlerin ve anlayışların hayata geçmesi ve iş dünyasında karşılığını bulması

12

ve akademik bilginin hayatla, insanla buluşmasını üniversite olarak temel vizyon olarak belirlediklerini vurgulayacak, “Bilgiyi ürünün içine gömmediğimiz sürece yeni şeyler söylemek mümkün değildir” dedi. Coşkun, AR-GE’ye devlet bütçesinden ayrılan payın giderek arttığına işaret ederken şöyle devam etti: “Son 10 yılda, AR-GE’ye ayrılan ödenek 0.6’dan yüzde 1’e çıktı. Avrupa Birliği ortalaması olan %2’yi mutlaka yakalamamız lazım. Finlandiya 1980’lerde %3.5’ü yakalamışken, biz 1 noktasına gelmekten bir yandan memnunuz. Ama, öbür taraftan 2’yi yakalamak konusunda da azmimizi devam ettirmek zorundayız. Gelecekte dünya ekonomileri içerisinde yer almak istiyorsak, dünya devletlerinden birisi olmak ve ilk 10’a girmek istiyorsak bu kaçınılmazdır. Bir yandan teknik bilgiyi ve yeni akademik bilgiyi ürünle buluşturup yeni inovatif ürünler ortaya koyarken, öbür taraftan sosyal kalkınmayı da ihmal etmemeliyiz. Çünkü, o alanda da

yeni şeyler yapmadığımız ve topluma bazı değerler üretmediğimiz, öğretmediğimiz sürece gelecekte gelişmiş dünya devletleri arasında olma hedefimizi yakalayamayız. Gaziantep Üniversitesi olarak bunun bilincindeyiz ve bu hedefleri yakalamaya çalışıyoruz.” İŞ DÜNYASININ KALBİNDEYİZ TargeT Teknoloji Transfer Ofisi ile Gaziantep Teknopark Organize Sanayi Bölgesi İrtibat Bürosu’nun esas fikre, vizyona hizmet edebilecek, çok önemli enstrümanlar arasında olduğunu Prof. Dr. Coşkun, iş dünyasına, müteşebbislere ulaşmak, temas etmek ve aradaki bütün mesafeleri kapatmak yolundaki çabalarının devam edeceğini ifade ederek, şöyle devam etti: “Çünkü her seferinde şu örneği veriyorum: çay içmekle başlıyor her şey. Bilgiyle, üretimin buluşturulmasını öngörüyoruz. Bu anlamda bir çay içeceğiz, karşılıklı bir masaya oturacağız. Akademisyenle iş dünyasını buluşturmak açısından


BİZDEN HABERLER www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

uygulamaya koyduğumuz intörnlük modeli bunun çok önemli bir parçasıydı. Burada da irtibat ofisleri kurarak iş dünyasına özellikle teknik üretim dünyasına daha yakınlaşmak için gayret gösteriyoruz. TargeT Teknoloji Transfer Ofisi’miz ve Teknopark’ımızın burada bir şubesi artık emrinize amade. Her fikrinizi telefonla söyleyebilir, mesaj da gönderebilirsiniz. ‘Fikri olan beri gelsin’. Biz el ele vereceğiz, kol kola yürüyeceğiz. Eskiden zaten iş dünyasıyla iç içeydik. Ama, şimdi kalbine girdik.” BU İŞBİRLİĞİ ÇOK ÖNEMLİ Türkiye’nin 2023 için 500 milyar dolarlık ihracat hedeflediğini, şu anki ihracatın 160 milyar dolar olduğunu belirten Gaziantep Vali Yardımcısı Adil Nas, aradaki farkın Ar-Ge ve inovasyona önem vererek, yüksek katma değerli ürünler üretilerek kapatılabileceğine işaret ederek şunları söyledi: “Bu da inovasyon ve AR-GE ile mümkündür. Orta gelir tuzağına yakalanmamak ve bir sıçrama yapmamız için bu alana çok fazla kaynak ayırmak gerekiyor. Ülkemiz gayri safi milli hasılanın %1’i civarında bir oranı AR-GE’ye ayırıyor. Bu oranın 2023’te 3.5’a yükselmesi gerekir ki gelişmiş bir ülke seviyesine gelelim. Ar-Ge kültürü, inovasyon buluşması için bir kültüre ihtiyaç var ve bu kültürün oluşması için uzun bir döneme ihtiyacımız var. Bu konuda özel sektöre ve kamuya çok önemli görevler düşüyor. Devletin üst yö-

netimi, devletin sıçrama yapması için AR-GE’ye kaynak aktarılması bilincine çoktan vardı.” diyerek, özel sektör ve şirketlerin de bu konuya çok ciddi bir şekilde kaynak ayırması gerekiyor.” 50 PROJE SERGİLENDİ Proje Pazarı’na, Gaziantep Vali Yardımcısı Adil Nas, GAÜN Rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun, SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Sınav, Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyeleri Ali Özpolat ve Adnan Ünverdi, Sanayi Odası Genel Sekreteri Kürşat Göncü, İKA Genel Sekreteri Dr. Bülent Özkan, GAÜN Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Fahrettin Göğüş, Prof. Dr. Türkay Dereli ve Prof. Dr. Cahit Bağcı, Rektör Danışmanları Prof. Dr. Mehmet Yaşar Gündoğdu,

Prof. Dr. M. Tevfik Gülsoy ve Doç. Dr. Mehmet Vural Özdemir, akademisyenler, öğrenciler ve proje sahipleri iş dünyasının temsilcileri katıldı. Etkinlikte, 9 Ocak 2015’te gerçekleştirilen ARGETİ/15 Proje Pazarı’na katılıp, projeleri sergilenmeye değer bulunan eserlerin yanı sıra, yeni başvurulardan oluşan 50’ye yakın proje sergilendi. Sergide, Antep Fıstığı Ayıklama Makinesi, Güvenli Asansör Sistemi, Ceviz Kırma ve Ayıklama Makinesi, Jelibal, Un Güvesi ile Mücadelede ve Faydalı Böcek Projesi gibi çok sayıda proje, katılımcılar tarafından dikkatle incelendi. İkili görüşmeler neticesinde bazı projeler için yine GAÜN’de dün tanıtımı yapılan HORIZON 2020 programına başvuru yapılması kararlaştırıldı.

13


BİZDEN HABERLER

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Askerlik yapmak kadar kutsal bir görev

TÜBİTAK uzmanları UFUK 2020 (HORIZON 2020) Projesi kapsamındaki 80 milyar euro’dan pay almanın yollarını anlattı

A

vrupa Birliği’nin araştırma ve teknoloji geliştirme kapasitesini güçlendirmek, üniversite-sanayi işbirliğini teşvik etmek, AB üye ülkeleri, AB aday ülkeleri ve AB’nin işbirliği yaptığı diğer ülkeler ile AB politikalarına ilişkin farklı alanlarda işbirliğini geliştirmek amacıyla yürütülen KOBİ’ler başta olmak üzere üniversite ve diğer girişimcilerin desteklenmesi amacıyla başlattığı HORIZON 2020 Programı’ndan, Türkiye’nin daha fazla yararlanması için eğitim çalışmalarını sürdüren TÜBİTAK uzmanları, Gaziantep Üniversitesi’nde bilgilendirmede bulundu. Bu amaçla düzenlenen panelde konuşan TÜBİTAK Uzmanı Emre Yurttagül, “Bu projeye başvurmak askerlik yapmak kadar kutsal ve boynumuzun borcu.” dedi. Avrupa Birliği UFUK 2020 (HORIZON 2020) Bilgi Günü kapsamında Gaziantep Üniversitesi Teknoloji

14

Transfer Ofisi tarafından düzenlenen etkinlikte ilk konuşmayı yapan GAÜN Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Türkay Dereli, “Ben iddia ediyorum ki!, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, şu anda AR-GE ’yi, inovasyonu, araştırmayı, bu konuda yapılan çalışmaları en çok destekleyen ülkelerden birisi. Bu orantısal olarak da böyle, istatistiksel olarak da yansımış durumda” dedi. Ancak, geçmişteki ihmaller nedeniyle Türkiye ve gelişmiş ülkeler arasında bir ‘kulvar farkı’ olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Türkay Dereli, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Bu kulvar farkı nedeniyle gelinen noktanın yeterli olduğunu söyleyemeyebiliriz. Özellikle son senelerde bu konuda inanılmaz destekler, bilgiler ve teşvikler veriliyor. Her ne kadar rekabetçiliğimiz çok fazla artmasa da, rekabetçilik liginde yerimiz ve sıralamamız çok iyi olmasa da, bir kıpırdanma olduğu gözüküyor. Bu aşikâr. Bu şekilde daha iyi yerlere gelebileceğimiz konusunda inancı-

mız büyük. Ülke olarak 2023’e kadar bazı hedeflerimiz var. Bir takım rakamlar ortaya koyduk. Ekonomide, ihracatta bunları yapabilmek için mutlaka AR-GE, inovasyon, araştırma ve büyük atılımlar yapmak olduğumuzun bilincindeyiz. Bu konuda programlar açıklanıyor. Bir taraftan da malum Avrupa Birliği’ne entegre olmak istiyoruz. Bu süreç devam ediyor zaten. AB’nin açtığı, bizim de ortağı olduğumuz HORIZON 2020 programı var ki bunun adı artık UFUK 2020 oldu. Bu programlar ile AB 2020 yılına kadar rekabetçiliğini artırmak ve dünyanın en büyük ekonomisi olmak istiyor.” BU PROGRAMDA MUTLAKA OLMALIYIZ Bu aşamada Avrupa Birliği’nin ABD ve Çin’e karşı ekonomik bir güç olmak istediğini, bunun anahtarının ise “AR-GE ve inovasyon” olduğunun bilincinde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Dereli, “O nedenle 80 mil-


yar euro’luk bir fon, oluşturulmuş. Tabii, Türkiye de buna katkı yapmış durumda. Dünyanın en büyük destek projelerinden bir tanesi. Bu projenin içinde, payımızı hep artırarak alan bir ülke olmalıyız.” dedi. ABD’nin bu proje benzeri bir projeyi 1994’te ‘İnovasyon Amerika’ adıyla yaptığını vurgulayan GAÜN Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Türkay Dereli, konuşmasının devamında şöyle dedi: “Ve şu an ABD ekonomisinin daha iyiye gittiğini görüyoruz. ABD taklit ediliyor gibi görünüyor bu projeyle. Parasal genişleme olayında da benzer durumu gördük. Görüyoruz ki Avrupa Birliği bir “inovasyon birliği” hâline dönüşmek istiyor. Bunu net olarak izleyebiliyoruz. HORIZON 2020 fonu da emilmeye ve tüketilmeye başlandı. Bu program başlayalı neredeyse 2 yıl oldu. Biz de ortaklar bulmak zorundayız. Kolay da değil. Ama gözümüzde de büyütmememiz gerektiğini de biliyoruz. Sonuçta ortak olduğumuz, lider, koordinatör olduğumuz projeler çıkacaktır. Ben burada kişisel ve kurumsal hedeflerimizin de olması gerektiğine inanıyorum. Heyecan çok güzel. Bu fırsatlara elbette başvuralım. Ama kendimizi olgunlaştıralım. AR-GE kültürümüzü olgunlaştırmak bizim için çok daha önemlidir diye düşünüyorum.”

te rakamlarımız artık yüzdeler ile değil, çarpanlar ile ifade edilmeye başlandı. AR-GE’ye ayırdığımız fonlar ve araştırmacı sayılarımız katlanarak artmaya başladı. Tabi koşmamız gerekiyor. Ancak o şekilde Avrupa’yı yakalayabiliriz” dedi. Bugün size UFUK 2020(HORIZON 2020) programından bahsedeceğiz. Türkiye olarak bu programa katılabilmek için sizlerin, bizlerin desteğiyle tam 451 milyon euro ödeyeceğiz. Bu çok büyük bir para. Hepimiz vatanperver olduğumuzu iddia ediyoruz. Bu 451 milyon Euro bizim vergilerimizle oraya gidiyorsa ve biz bu projeye girmezsek, Alman’ı, İtalyan’ı desteklenecekse, bence buraya en azından bir başvuru yapmak buradaki herkesin bir vatan borcudur. Askerlik yapıyoruz, çoğumuz yaptık, ben Hakkâri’de yaptım. Bu projelerle ülkeye para dönmesini sağlamak, sadece para değil, para ile birçok şey de dönüyor aslında bu çok önemli. Bunun sonunda bize sorulan şey her zaman ‘Kaç lira verdik, kaç lira aldık?’ olur. Burada çalışmak aslında samimi bir şekilde söylüyorum Hakkâri’de yaptığım askerlik kadar önemli. Bu programa başvurmak gerçekten buradaki herkesin boynunun borcu, ya da vatan borcu diyebilirim. Şu anda, yaptığımız ödemenin bize dönüş oranı %78. Bu sevindirici bir gelişme ama HORIZON 2020 hedefimizi söylüyorum. Bize konan hedefin bu rakamın tamamının yurda dönmesi. Hatta daha fazlasını alabilmemiz. Bu size konulan bir hedef. TÜBİTAK bu konuda size destek olacak. 6.

BİZDEN HABERLER

Çerçeve Programı’ndan 7. Çerçeve Programı’na geçerken 6 bin proje yapmışız. Hedefimiz 12 bin proje. Burada Gaziantep Üniversitesi başta olmak üzere herkese görev düşüyor. Desteklenen program sayısı 3 kat artmış. Desteklenen girişimci sayımız artmış. Koordinatör başvuru sayımız çok önemli. Bunda da önemli bir aşama yakaladık. 216 KOBİ’miz 2500 Avrupalı ortak ile proje yaptı. Bunlar çok önemli gelişmeler. Ama yeterli mi? Hayır. Büyük firmaların bu desteğe ihtiyacı mı var? Bence yok. Ama o firmalar bu ağın içinde olmaya gayret gösteriyorlar. Biz de olmalıyız bu ağın içinde.” GAZİANTEPLİ FİRMALARLA İKİLİ GÖRÜŞMELER TÜBİTAK Uzmanı Emre Yurttagül’ün ardından ‘’Yeniliğe Hızlı Erişim’’ programından Okan Saldoğan, Enerji alanındaki çağrılardan bahsetmek üzere Çağrı Yıldırım, Marıe Curıe programı ve burslarından TÜBİTAK Uzmanları Numan Gölcüklü ve Ahmet Furkan Çiftçi, Hakemlik başvurusu hakkında konuşmak üzere Bilkent Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Dönüş Tuncel sunumları ile UFUK 2020 hakkında teknik bilgi verdiler. Programın sonunda ise TÜBİTAK uzmanları ile GAÜN akademisyenleri, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Koska Turşuları, Sinerji Mühendislik, Turbotek, Royal Halı, Moğul Tekstil, Bayazıt Mühendislik, MB Holding ve Mutlu Makarna gibi firma ve kuruluşların temsilcileriyle ikili görüşmeler gerçekleştirildi.

ASKERLİK YAPMAK KADAR KUTSAL BİR GÖREV Türkiye’nin inovasyon ve AR-GE konusunda son 10 yılda koşmaya başladığını belirten TÜBİTAK Uzmanı Emre Yurttagül, “Bu süreç-

15

www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ


RÖPORTAJ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

PROF. DR. MUTAF İLE HER KONUDA…

“Soru işareti ile yatınca cevapla kalkarsınız.”

Prof. Dr. Mehmet Mutaf ile zorlu hayat hikâyesini, başarılarını ve hedeflerini konuştuk. Tekstilci bir aileden gelen Mutaf, aileden gelen mesleği devam ettirmek yerine çok farklı bir yolu tercih etmiş bir isim… Mutaf, “Biz yürekle, dilekle, duayla ve üzerine çalışmalarımızı ekleyerek bugünlere geldik.” diyor Sevgili Mutaf hocam, sizi başarılı hekim, başarılı bir sanatçı olmakla beraber, sosyal bir insan olarak da tanıyoruz. Acaba siz kendinizi nasıl anlatırsınız bize? Doğduğum şehir, şu anda ürettiğim şehir. Gaziantepliyim. Bu şehrin insanının geçmişine, arka planına benzeyen bir özgeçmişim var. Aile-

16

nin ilk okuyanı, üç kardeşin en küçüğü, ailenin tek yüksekokul okuyanı, sülalenin ilk doktoru, sülalenin ilk akademisyeniyim. Gaziantep’te birkaç pratisyen hekimin olduğu yıllarda çocuktum. Devlet okullarında okudum. O yıllarda insanlar bırakın üniversite bitirmeyi, hayatta nasıl kalabilirimin hayalini kuruyordu.12 Eylül öncesi siyasi

dönemin olduğu yıllardı o yıllar. O gün gündemimizde olan hiçbir şey bugün gündemimizde yoktu. O günlerdeki tek hayalimiz bu akşam evimize sağ, salim gitmekti. Herhâlde o dönemin insanlarından o yıllardan, bugünlere planlı olarak geldim diyen yoktur. Biz yürekle, dilekle, duayla ve üzerine çalışmalarımızı ekleyerek bugünlere geldik.


O zamanlar ne doktor, ne hoca, ne tanınmış kimlik, ne sanatçı olma hayalini kurardım. Bizim ailenin tamamı tekstilci idi. Soyadımız Mutaf kelimesinin anlamında bile “kıl dokumacısı” yani tekstil vardı. Annem, üç yaşından beri hep “Oğlum doktor olacak.” derdi. Ben ise “Bu siyasi olayların içerisinde ölmem ve doktor olurum.” diyordum. Çünkü annem biliyordu. Bugünün moda insan hakları kavramından daha derin insan hakları kavramına sahip olduğumu düşünüyorum. Hiç kimseyi öteki olarak görmem. Geçmişte siyaseten farklı olan tüm insanlarla arkadaşlığım dostluğum var. Hacettepe Üniversitesi Gevher Nesibe Tıp Fakültesini derece ile bitirdim. İlk yılda TUS’ta Türkiye üçüncüsü oldum. Tıp Fakültesinin üçüncü sınıfından sonra, klinik kokusu, bulmaca çözme zevki gibi, hastanın belirtilerinden yola çıkarak dedektif gibi, “Ya bu ne olabilir?” gibi fikri mesai yapma dönemine geldiğimde çok sevdim. Üçüncü sınıfa kadar ise “Babam zor kazanıyor, okumam gerekiyor.” diye düşünüyordum. Tüm klinik stajlarda tam puan aldığımı hatırlıyorum. Zihninin içerisinde sürekli sorgulayan ve bundan da keyif alan bir beyine sahip olduğum için tıp fakültesinin ilk üç yılında bir dil öğrenir gibi kavramları öğrenmek sıkıcı idi. Klinik konular geldiği zaman mesleği daha çok sevmeye başladım. Doktorluk mesleğinde kılık, kıyafetiniz ile babacan bir görünüm, tavır gerekiyordu. Dolayısıyla bu meslekten o yıllarda farklı beklentiler vardı. O yıllarda küpeli, müzikle uğraşan sinema filmi çeviren doktorlar yoktu. O dönemki doktor şablonuna uymadığımı fark ettim. Doktorluk “sosyal kimliğini bir yere asıp”, odaya girmekti. Hastalar için çözüm üretirken mutluydum ancak o dönemdeki doktor şablonuna o yıllarda çok uymadığımı fark ettim ve yavaş, yavaş mutsuz olmaya başladım. Sosyal kısıtlama ve belli bir şablondaki doktor kim-

RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

liğinin gereklerini verebilir miyim? Şarkı sözü ve şiir yazıyordum. Klasik bir doktor olmayacağımı hissediyordum. “GELİŞTİRDİĞİM TEKNİKLER DÜNYADA KULLANILIYOR” Araştırmacı kimliğiniz bilinmektedir. İlk çalışmalarınız ne zaman başladı? Tıpta inovasyona izin veren plastik cerrahiyi seçtim. Buluş tabir ettiğim

O yıllarda küpeli, müzikle uğraşan sinema filmi çeviren doktorlar yoktu. O dönemki doktor şablonuna uymadığımı fark ettim pek çok özgün teknik geliştirdim. Şu an dünyada, geliştirdiğim teknikler kullanılıyor. Daha hareketli olduğu için branş olarak cerrahiyi seçmek istedim. Plastik cerrahisini seçtim. O yıllarda plastik cerrahi deyince artist, estetik cerrahi akla gelmiyordu. Tıpta inovasyona çok izin veren bir branş. Çok da mutluyum bu branşı seçtiğim için. Buluş tabir ettiğim pek çok özgün teknik geliştirdim. Şu an dünyada, geliştir-

diğim teknikler kullanılıyor. Stajyer doktorken, daha dördüncü sınıf öğrencisi iken ilk olarak “meyan kökünün mide ülserlerini engelleyici” rolünü araştırmıştım. Meyan kökü yöresel bir ürün. Çevredeki ülser hastalarının meyan kökü şerbeti içtiklerinde daha rahat ettikleri ile ilgiliydi. Meyan kökünün mide mukası koruyucu ve asiti engelleyici özelliklerinden ilk bahseden oldum. Plastik cerrahi alanında Ankara Numune Hastanesinde asistanken, 13 tane uluslarası yayınımın 8 tanesi buluştu. Ankara Numune Hastanesi yılların kliniği idi. İlk yurt dışı yayınını yaptım. Arkasından 2,5 yıl Japonya’ya gidipgelme olayım oldu. Ve orada da 11 tane araştırma tamamladım. Hatta Japonya’dan, döndüğümde ABD Eisenhower Vakfı bana mektup yazdı. Beni Japon zannediyorlardı. Mektup Japonya’ya gelmişti. ABD bağlantı kurduğu zaman, Sovyet ülkelerinde Gorbaçov döneminde 1994’lerde, ciddi ekonomik sıkıntılar vardı ve Batı tıp gelişmeleri ile kıyaslanmayacak kadar geride idi. Plastik cerrahi nerede ise hiç yoktu. ABD Eisenhower Vakfı, Sovyet ülkelerinde özellikle Rusya odaklı, bir plastik cerrahi alanında üç aylık bir tanıtım gerçekleştirecekti. Ameliyatlar yapılacaktı. Gorbaçov, Kremlin’de misafirleri ağırlayacaktı. Dünyada bu konu ile ilgili 7 kişi seçilmişti. Arnavutluk Tiran’da buluşulup Rusya’ya gidilecekti. Japonya’ya gelen mektuba, üç

17


RÖPORTAJ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Tıpta inovasyona izin veren plastik cerrahiyi seçtim. Buluş tabir ettiğim pek çok özgün teknik geliştirdim. Şu an dünyada, geliştirdiğim teknikler kullanılıyor hafta gecikmeli olarak Türkiye’den cevap verdim. 11 adet 2 yıl boyunca Japonya’da önemli üst-üste bilimsel araştırmam yayınlanınca, beni Japonya’da önemli bir Japon mikro cerrahı olarak algılamışlardı. Rusya’da ABD plastik cerrahi çıkarması yapılırken mikro cerrahi ile ilgili beni seçtikleri dönemde Türkiye’den ekibe katılmak için Arnavutluk Tiran’a gidecek param yoktu. Çünkü Japonya’dan döndüğümde sadece kimliğim ve diplomam vardı. Gaziantep Devlet Hastanesinde plastik cerrahı olarak göreve başladım ve Gaziantep’in plastik cerrahi alanında çalışan ilk doktoru idim. Bir ameliyatınız kaç saat sürüyor? Bir ameliyatım rutin 13- 17 saattir. Çıkarken de şarkı söylüyorum. Bir günde kopan üç kolu dikip, 21 saate yakın ameliyatta kaldığımı biliyorum. Gaziantep Üniversitesinde gerçekleştirdiğim bu çalışma da herhâlde dünyada ilktir. “YILLARCA BAŞ UCUMDA KÂĞIT, KALEM OLMADAN YATMADIM” Basına da yansıyan, tıpta inovasyon alanında yaptığınız çalışmalardan, sizi güçlü inovatif kimliğinizin oluşmasına iten sebepler nelerdir? Bütün buluşlar koşulların ötesindeki ihtiyaçları karşılamak için doğar. Dünyada ilk defa mikro cerrahi

18

kullanılmadan ön koldan penis yaptım. Yine hastanın kendi kaburgasından kulak yaptım. İnovatif yönümün doğma sebebi, aslında, imkânsızlıkların ötesinde bir durum olduğunda, siz “Eldeki mevcut imkânlar ile bunu nasıl karşılarım.” derken buluş yapıyorsunuz. Soru işareti ile yatıp cevapla kalkıyorsunuz. Bir fikrin buluşa dönüşmesi için büyük kitlelerin ihtiyacı olması ve bu kitlelerin bu buluşu alacak maddi güce sahip olması gerekir. Eğer bir buluş ihtiyaç değilse bir sonraki yüzyılda hayata geçer, inovasyona dönüşür. Benim gençlerde çok önemsediğim bir durumu aktarmak istiyorum. Ben yıllarca baş ucumda kâğıt, kalem olmadan yatmadım. Soru ile yattığın zaman mutlaka cevaplar geliyor. Buluşlar çalışmak ve düşünmenin ötesinde genellikle sorular açarak gerçekleşir. Sorular ile yatarsın ve Tanrı esin gibi, vahiy gibi gönderir. Çizme yeteneğiniz çok önemli. İyi bir estetik cerrahın çizimi de iyi olmalı. Aklıma gelen bir fikri yazarım. Ve onun değişik klinik buluşları yarım saat, bir saat ara ile tekrar zihnime gelir. Düşünme pratiği anlamında ötekilerin önüne geçiyorsunuz. Düşündüğünü yap ve anında yayınla, uygula moduna geçiyorsunuz. Geçmiş bilgi birikimine ulaşmışsınız ve sindirmişsiniz. Bugün pratiğe dökmüşsünüz ve gelecek ile ilgili fikir söyleme gücüne sahip oluyorsunuz. Kısaca kaygısı ve soru işa-

reti olan adama bu tür fikirler geliyor. Ancak bu kaygıyı taşıyan kişi o sektörle ilgili her şeyi bilecek ve Allah’ın ona verdiğinin bunun çözümü olduğunu bilecek. inovasyon çalışmalarında en önemli şey sır tutmak ve bilim adamının ketum olması. “Türkiye’de İstanbul adı, dünyada cerrahi tekniğe verilen tek şehirdir.” Benim iki ayrı İstanbul Flap’ım var. Hem kolda, hem bacakta tanımladığım. Dünyada her yerde kullanılıyor şu anda. Dünyada adı cerrahi tekniğe verilmiş tek şehirdir İstanbul. Keşke Gaziantep olsaydı. Amerikan Plastik Cerrahi dergisinde İstanbul’un haritasını yayınlattım. Onun dışında “Mutaf Tekniği” olarak geçen on, on bir tane tekniğim var. Reading Man Flap tekniğim, en az on üç ile on dokuz ülkede plastik cerrahide kullanılıyor. Bu tekniği, tıp literatürüne kazandırdım. Bu tekniğim, Dermatolojik Cerrahi Dünya Kongresinde workshop yapıldı. ABD’de bu tekniği kullanıyorlar. Avusturya’da bunun kursu var. Ancak benim tekniğimin Türkiye’de kullanılmayı bırak, bununla ilgili bir yayın dahi yok. Üstelik ben yaşıyorum ve Türk’üm. Bu arada ülkemizden teknik anlamda dünyada Tıp dergisine kapak olan tek hocayım. Sağlıktaki teknolojinin, sağlık vasyonunun gelişmesindeki veya genel olarak sağlıktaki vasyon eksikliği ile ilgili neler

inorolü inosöy-


RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

lersiniz? Türkiye’de ilaç sektörünü bir tarafa bırakır isek ciddi anlamda inovasyona yatırım yapan hiçbir kuruluş olmadığını söyleyebilirim. Deneysel araştırma laboratuvarlarının pek çoğunda tez ve doçentlik çalışmalarının gereği olan kâğıt işine yarayacak istatistiki verilere ulaşmak için çalışmalar var. Deneysel araştırma laboratuvarı olmayan tıp fakültesi, mutfağı olmayan restorandır. Deneysel araştırma laboratuvarı olmayan tıp fakültesi kurulmamalı, ruhsat da verilmemelidir. Tıp fakültelerimizin birçoğu bu şekilde. “SON YILLARDA YAPILAN ÇALIŞMALARI DESTEKLİYORUM” Halk Sağlığı ve yaşam kalitesi ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? Bu iktidarın, son on yıldır ülkemizi yöneten anlayışın, sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması, ulaşılabilir kılınması, sigara kötü alışkanlığının toplumdan elimine edilmesi noktasındaki attıkları adımları siyaseten farklı düşünsem de son derece destekliyor ve beğeniyorum. Son dönemde de hareket etmeye

yönelik, beslenme tarzını değiştiren, fiziksel egzersizleri teşvik eden kampanyaları, mantıklı, kaliteli ve ülkemizin genel gelişmişlik çıtasının da üzerinde görüyorum. Bu tür çalışmaların önleyici tıp alanına yönelik halk ve yaşam kalitesi ile ilgili olumlu gelişmeler olduğunu söyleyebilirim. Teknik inovasyon ve kitleleri etkileyecek inovasyon hakkındaki düşünceleriniz nedir? Hijyen kelimesinin anlamının bilinmediği yıllardan bugünlere geldik. Burada herkes üstüne düşeni yapmıştır. Çağın gerekleri de bunu getirdi. Sosyal medya, iletişim imkânlarının bu yönde kullanılması da bu süreci hızlandırdı. Ben asistanlarıma, cerrah olarak hep şunu söylerim: “Havalanmamıza gerek yok. Kendimizde olağanüstülük görmeye gerek yok. En büyük cerrah iki bin tane yaptığı ameliyatla mı övünecek? Zihni mesai ile bulduğu bir virüsün çaresiyle ve genetik hastalıkların giderilmesiyle milyonlarca insanı kurtaran bir bireyin yaptığı inovasyon da çok değerli değil mi?” Cerrahi ameliyatlarda teknik inovasyon bir

Bütün buluşlar koşulların ötesindeki ihtiyaçları karşılamak için doğar. Dünyada ilk defa mikro cerrahi kullanılmadan ön koldan penis yaptım. Yine hastanın kendi kaburgasından kulak yaptım

19


RÖPORTAJ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

tekniğin geliştirilmesi, yapılamayan bir ameliyatı kolaylaştırmayı sağlıyor. Esas iş, devlet stratejisi, kitleleri etkileyecek inovasyonun peşinde olmalı. Geliştirilen bir alet ile ameliyat on dakika kısalabiliyor. Farklı bir hocanın, araştırmacının ise insan ömrünü kümülatif olarak on yıl uzatan bir çalışması var. Örnek veriyorum: Çocuk felcini ortadan kaldıran bir çalışma ya da Alzheimer’ı bitiren bir çalışma. İnovasyonların desteklenmesinde seçicilik kriterleri bunlar olmalı. Ne kadar büyük kitleyi etkileyecek bir buluş, buna bakılmalı. Bizim destekleyen yapıda bir sosyal medya ve basınımız var. Yöneticilerimiz de inovasyon deyince destekliyor. Hiçbir zaman bilim ve teknoloji ortamı, bir buluşun milliyetine bakmaz. Gecikmiş de olsa doçent, profesör olma kriterleri arasında inovasyon getirdiler. Buluş ve patent sahibi olma, iyi bir puan almanızı etkilemesi önemli bir gelişme, çok doğru bir şey. Ancak bunun da içinin doldurulması gerekiyor. Bulduğunuz yenilik hayata geçtiğinde dünyada neyi değiştiriyor? Bir fareye enjekte etmeye, eziyete değmeyecek çalışmalar, araştırmalar, makaleler var. Bunlarla zaman harcanıyor ve bu tür çalışmalara fon ayrılıyor.

“Mutaf Tekniği” olarak geçen on, on bir tane tekniğim var. Reading Man Flap tekniğim, en az on üç ile on dokuz ülkede plastik cerrahide kullanılıyor. Bu tekniği, tıp literatürüne kazandırdım. Bu tekniğim, Dermatolojik Cerrahi Dünya Kongresinde workshop yapıldı. ABD’de bu tekniği kullanıyorlar. Avusturya’da bunun kursu var. Ancak benim tekniğimin Türkiye’de kullanılmayı bırak, bununla ilgili bir yayın dahi yok. Üstelik ben yaşıyorum ve Türk’üm.

20

YÜZ NAKLİ OPERASYONLARINA FARKLI BİR BAKIŞ Son zamanlarda gerçekleşen yüz nakilleri ile ilgili neler söylersiniz? Yüz nakilleri kararı verilen hastalardan daha kötü durumda olan hastalara kendi dokusundan, otojen, full fonksiyon gören, ameliyattan sonra da bir tane aspirin bile almasına gerek olmadan normal hayat yaşayabilecekleri yüzler yapıldıktan sonra yüz nakilleri kriterleri tamamen değişmiştir. Farkındaysanız bu tür yüz nakilleri de bir yıldır yapılmıyor. Yüz naklinin, kol, bacak naklinin yapılmasının tek bir kriteri var. Nakilden sonra reddi önleyecek ilaçların yan etkisinin azaltılması noktasında gelişmeler, yeni yüz nakilleri ve benzeri organ nakillerinin önünü açacaktır ya da kapatacaktır. Şu anda nakil sonrası doku reddini önleyecek ilaçların ölümcül yan etkileri olabiliyor. Bu hastaların beş yılda % 51’i, on yılda % 70’i kanser oluyor. Böbrek yetmezliğine girebiliyor. Doku reddi olayı da mutlak bir şekilde önlenemiyor. En sonunda fırsatçı enfeksiyondan, kimisi mantardan, kimisi de gripten ölüyor. Ömür boyu da hastaneye bağlı, aylık maliyeti yüksek ilaç giderleri ile yaşıyorlar. Şu anda nakil yapılan tüm hastalar bu gerçekle karşı karşıya. Maalesef zaman içerisinde bunlara neler olacak göreceğiz. Yüz nakilleri yapılmadan hasta yaşayabilir. Yüz nakli, kalp, karaciğer, böbrek nakli gibi değil. Kalp, karaciğer, böbrek nakilleri yapılmadığı zaman, hastanın hayatı sona erebilir. Bunlar hayati nakiller. Hasta kaybedileceği için bu tür nakiller, riskli de olsa mecburen yapılmalı. Yoksa hasta kaybedilecek. Ama yüz nakillerinde hastaların, insanlar iğrenmesin veya daha güzel görünmek gibi sebeplerle ömür boyu sağlıksız bir yaşam sürdürmelerini etik bulmuyorum.


RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

Gelecek planınızda inovasyon alanında yaptığınız çalışmalar var mı? Son zamanlarda yaptığımız çok güzel çalışmalar var. Bitmiş durumda. Benim genel prensibim inovasyon, onun hayata geçirilmesi, sonuçlarını alana kadar da saklanması. Ben hiçbir zaman kameraları alıp ameliyata girmedim. Şu an iki tane, çok güzel yaptığımız çalışma var. Bir tanesini bir ay içinde, diğerini de birkaç ay içinde paylaşmayı düşünüyorum. Muhteşem şeyler. Dünyada ilk olacak bir çalışma yine. Yakında Gaziantep’i ve Gaziantep Üniversitesini onur duyacağımız günler bekliyor. Üniversite-sanayi işbirliği ve Türkiye’deki teknoparklar için neler söylersiniz? Bu işbirliğinin bu şablonla ele alınmasa, çok daha iyi olur diye düşünüyorum. İçi örnekle doldurulmalı. Örneğin Gıda Mühendisliği ile X fabrikasının işbirliğine dönüşmeli. Bu tanımlananın da içi doldurulmalı. Üniversitelerin de sertifikasyon ve kalibrasyon kurumu vasfını kazanacak merkezleri kurması lazım. Bunun bütün tesislerini yapacak enstitü ve laboratuvarı üniversitede kurmak lazım. Sanayici inovatif fikrinin prototipini üniversitede yaptırmalı. inovasyon zekânın bilimsel kimliğe birleşmesi, kaygılı sorularla uyuma ile ortaya çıkan bir durum iken inovasyonun hayata geçmesi noktasında ortamın hazırlanması,

bunun dinamiklerinin belirlenmesi, paylaşımcıların, paydaşların belirlenmesi, prosedürün stepler halinde net bir şekilde ortaya konması gerekiyor. İnovatif düşüncenin hayata geçmesi noktasında, fikir özgürlüğü noktasında sıkıntılar var. Üniversiteler bilimin üretildiği kurumlardır. Dünyadaki üniversiteler, sanayiye yol gösteriyor. Teknoparklar, fikir sahibi ile bilgi sahibini imkânlar noktasında buluşturmalı. Teknoparklar, üniversite kampüsleri içinde olmamalı. Bilimsel değişim proje pazarları, sürekli organize edilmeli. Özellikle sektörel olarak bu tür etkinlikler yapılmalı. İnovatif düşünce, soyut ve tanımlanabilir. Ancak inovatif düşünce, fikirde kalır ve hayata geçmez ise inovasyon olmaz. Hayata değen, üretime geçen bir fikir, inovasyon olur. Bunların hayata geçmesi için kurulan, TargeT AŞ’yi olumlu buluyorum. TargeT ofisinin kurulmasını ve varlığını çok önemsiyorum. “SOSYAL İZOLASYON VAR” Günümüzde yetişen genç nesile ne gibi tavsiyeleriniz olacak? Yaşadığımız çağ insanların hiç deneyimlemediği bir süreç. Yüz yılda olabilecek bir gelişme, bugün on saatte olabiliyor. İnsanın yazılı mirası, dijital ortama dönüşüyor. Kütüphane yok, kitapla temas yok. Her şeyin Google’a sorulduğu, ödevlerin internetten indirildiği bir

ortam. Sosyal izolasyon var. İnterneti elinde tutan bir güç, isterse bir ülkeyi yok sayabilir. Gençleri, soru açacak temalara itmemiz lazım. Klasik sistem sınav soruları, kreatif olmaya, insanı cümle kurmaya iter. Klasik ve sorgulamacı sınav sistemini savunanlardanım. Çocukların kurgusal, değişik bir duygusal hafızası gelişiyor. Dijital çağın çocuklarında uyku bozuklukları var. Beynine inanılmaz sayılar sığmış. İnanılmaz bilgi akışı var. Bu nedenle bu dönem çocukları sosyal izolasyonları olsa da daha az düzeyde zekâya sahip diyemeyiz. Z kuşağı çocukları dediğimiz bu çocukların sağlıklı veya sağlıksız çok ilginç şeyler üreteceğine inanıyorum. Bu çocuklar, bencil gözüküyorlar. Ancak sanal ortamda izledikleri anne-baba hikâyelerinden gözleri dolabiliyor. Farklı bir duyarlılık geliştirmişler kendilerine. Sanal bir karakterleri var. Bu sürecin sonunda insanlar doğalı bulacak diye düşünüyorum. ABD’deki toplum, tekrar aileyi keşfetti. Eğitim sisteminin, sorgulayıcı, soru açıcı ve uyarıcı yönde formatlanması gerekiyor. Dünya, sanatı, tıp eğitiminde kullanıyor. Ben bunu nasıl başka bir şekilde yapabilirim? Farklı bakma pratiği edindirilen genç, hayatta bir daha sıradan olmaz. Okuyan insan yeni fikir üretebilir ve hayata geçirebilir. Gençlerin sürekli okumasını tavsiye ediyorum.

21


PATENT VE TİCARİLEŞME

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

MESPA Sağlık Malzemeleri AŞ YÖNETİM KURULU BAŞKANI MEHMET POLAT:

Dikey doğum koltuğu projesi yolda

Gaziantep’te Organize Sanayi Bölgesi’nde yerleşik, hastane mobilyaları ve ekipmanları konusunda faaliyet gösteren MESPA Sağlık Malzemeleri Sanayi ve Ticaret AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Polat yakında piyasaya Vertical Dikey Doğum Koltuğu’nu sunacaklarını açıkladı. Mehmet Bey, yenilikçi projelerinize geçmeden önce sizi bir tanıyalım… Gaziantepliyim. 1996 yılında MESPA’yı küçük bir atölye olarak kurdum. Çevrem, azimli ve çalışkan kişiliğim, imkânsızlıklar içerisinde neler yapılacağı ile ilgili örnek bir yaşam hikâyem olduğunu söyler. Endüstriyel tasarım ve sağlık ekipmanları sektöründe pek çok başarılı projeye imza attım diyebilirim.

22

HEDEF DÜNYADA İLK 5 MESPA’nın faaliyet alanları ve yatırım projelerinden bahsedebilir misiniz? Hastane mobilya ve ekipmanları üzerine çalışan firmamız, 10.000 m2 kapalı, 3.000 m2 açık alan üzerinde üretim yapmaktadır. Yıllık ortalama 25.000 adet hasta yatağı, doğum koltuğu, sedye gibi ürün-


PATENT VE TİCARİLEŞME www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

lerin satışını gerçekleştirmekteyiz. Tüm ürün çeşidimize baktığınızda, elektronik ve yoğun bakım hasta yatakları, manuel hasta yatakları, hastane odası ekipmanları (komodin, yemek masası, paravan vs.), pediatri yatakları, doğum yatakları, doğum koltuğu, jinekoloji masaları, hasta nakil sistemleri (sedye, hasta taşıma koltuğu), medikal arabalar ve diğer ekipmanlar bulunmakta. Tüm Türkiye ve yurt dışında 65 ülkeye satışını yaptığımız ürünleri Mespa, Vertical, Stark, Quattro, Hospitool markaları ile piyasaya sunmaktayız. Türkiye’de pazarın % 55’ine hâkimiz diyebilirim. 2015 yılı hedeflerimiz arasında VerticalDikey Doğum Koltuğu, Stark-Hasta Yatağı, Hospitool-Medikal Arabalar, Quattro-Hasta Taşıma Sandalyelerini yakında pazara sunacak olmanın mutluluğunu taşıyoruz. Tüm ürünlerimizde ISO 9001-13485 kalite sistemi uygulanmakta olup pazar payında dünya sıralamasında ilk beşi hedefliyoruz.

YENİLİKÇİ BİR PROJE Piyasaya çıkarmayı düşündüğünüz son ürün ile ilgili fikrin çıkış noktası ve ürün ile ilgili bilgiler verir misiniz? Piyasaya süreceğimiz yeni ürünümüzün markası “Vertical”, adı ise “dikey doğum koltuğu”. Fikrin çıkış kaynağı bu işin uzmanı, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Operatör Dr. Ayşe Duman’dan geldi. Birgün Operatör Dr. Ayşe Duman hocamız bizi aradı. Bir buluşu olduğunu dile getirdi. Hocamız, doğal doğuma gönül vermiş, konusunda başarılı bir hekim. Bir hastasının doğumu beklerken oturma ihtiyacını hissettiğini ve o esnada geçici olarak klozete oturttuğunda, anne adayının rahatladığını ve bu pozisyonun doğumu ne kadar kolaylaştırdığını gördüğünde “çömelerek doğum fikri” ve bu tür doğumun anne adayı üzerindeki fizyolojik etkilerini araştırmış. Daha sonra diğer hastalarında da bu yöntemin

Günümüz modern teknolojisi ile birleşmiş bir ürün yok. MESPA firması ekibi olarak anne adaylarının çatal korkusuna son veren bu ürünü çıkarmaktan mutluluk duyuyoruz.

23


PATENT VE TİCARİLEŞME

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

onları rahatlattığını görünce kendi meslektaşları ile yapmış olduğu görüşmeler ve dünyadaki bu konudaki çalışmaları inceleyince bu fikrini patentleştirme kararı almış. Ayşe hocamız ile uzun, meşakkatli bir yola çıktık. Bu buluşunu bizle birlikte ticarileştirmek istedi. Hocamızın firma olarak bu fikrine olumlu bakma nedenimiz, bu ürünü çok araştırdık. Dünyada doğum yatakları mevcut ve genelde yatay doğuma uygun yataklar. Dikey doğuma uygun yataklar yok. Dikey doğumda hasta çökerek ve oturarak doğumu daha rahat gerçekleştirmekte. Pek çok kadın bir yere “asılıyken” çok daha iyi ıkınabildiklerini ifade etmektedir. Yatarak doğum yapan anneler, sanki bebeklerini yukarı itiyorlarmış gibi hissetmekte, anne karnındaki bebekte gerilime neden olmakta. Oturarak doğumda fizyolojik olarak rahatlama dışında, mahremiyet sağlaması ve yerçekiminden yararlanma açısından da uygun bir ortam oluşmakta. Tüm bu nedenlerle Ayşe Duman hocamızın buluşunu, çökerek doğum yapmaya uygun bir ürün, üretmeye karar verdik. “Dikey doğum koltuğu” dediğimiz bu ürünü yaptık.

24

Doğum yatakları konusunda Türkiye’de lider ve uzman bir firmayız. Hocamızın da firmamızı seçmesi bizi onurlandırdı. Hocamızın bu patentini lisanslı olarak devraldık. Yaptığımız bu ürün, jinekolojik masa, yatay ve dikey doğum gibi çok işlevsel özelliği olan bir ürün. Akabinde tasarımına, mühendisliğine geçtiğimizde çok ciddi patentlik durumlar çıktı. Yaklaşık bir buçuk yılı aşkın bir süreden beri buna çalışıyoruz. Aynı zamanda projemiz, TÜBİTAK tarafından destekleniyor. Bilindiği gibi, yatay doğumda hasta yatırılıyor. Bacaklar askıda olduğu için kadının mahremiyeti psikolojik olarak alınıyor. Yatan insan savunmasız oluyor. Doğal olarak, ne zaman ıkınacağı sinyalleri en iyi anne bilir. Dikey doğumu, dünyada Rusya, Almanya, Avrupa gibi uygulamakta olan ülkeler var. Bu konuda makaleler ve kitaplar var. Ancak ürün yok. Dolayısıyla bu tür doğumlar ya bir taburede ya da sandalyede gerçekleştiriliyor. Kısaca günümüz modern teknolojisi ile birleşmiş bir ürün yok. MESPA firması ekibi olarak anne adaylarının çatal korkusuna son veren bu ürünü çıkarmaktan mutluluk duyuyoruz.


PATENT VE TİCARİLEŞME www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

GAZİANTEP TEKNOPARK’TAYIZ

25


MAKALE

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

GAÜN DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ:

Gaziantep, inovasyon ekosisteminde yükselen bir ses Prof. Dr. Metin Güngörmüş

Prof. Dr. Metin Güngörmüş, kimdir? Gaziantep Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğretim üyesidir. Hâlen Diş Hekimliği Fakültesi Dekanlığı ile Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanlığı görevlerini sürdürmektedir. Uzmanlık alanında geniş kapsamlı, ulusal ve uluslararası dergilerde yayınları olup bu dergilerin bir kısmının editörlüğü görevini sürdürmektedir. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu destekli pek çok bilimsel proje ile doktora tezinin danışmanlığı ve sürdürücülüğünü yürütmüş ve yürütmektedir.

26

Yeni Çağda İnovasyon ve Toplum XXI. yüzyıl bilgi çağı, yeni teknolojilerin ve küresel faktörlerin yerel toplum pratikleri ve değerleri ile kesişmesi sonucu temelden bir yapılanma sürecinden geçmektedir. İnovasyon kelimesi ilk olarak sözlüğe XVI. yüzyılda geçmiş olup, toplumsal gündemin artık vazgeçilmez bir parçası hâline gelmiştir. İnovasyon, Fransa’da, uzman düşünürler grubu OECD tarafından farklı fikirlerin ve bilginin yeni ürün, hizmet veya yöntemlere dönüşmesi olarak tanımlanmıştır. “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” MÖ 535-475 yıllarında Efes’te yaşamış olan filozof Heraklitos tarafından söylenen bu söz, inovasyon ve benzeri

yeniliklerin sürekli ve vazgeçilmez olduğunun altını insanlık adına çizmiştir. Bilimin her alanında gerçekleşen atılımların teknoloji ve mühendislikle buluşması ise sağlık hizmetlerinin farklı bir boyut kazanmasına neden olmuştur. Yeni ürün veya hizmetlerin, teşhis ve tedavi olanaklarının gelişiminin sağlık sektöründeki verimliliği artırdığı bilinmekle birlikte, daha geniş bir yelpazeden bakıldığında sağlık alanında elde edilen tüm bu kazanımların, ülkelerin gelişmesi ve toplumların refah ve huzurunun arttırılması üzerinde etkili bir rol oynadığı yadsınamaz bir gerçektir. Hayatımızın her alanında olduğu gibi bilimde de yenilikler arttıkça inovasyon ufukları önümüzde sonsuzlaşmaktadır.


MAKALE www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

Doç. Dr. Kamile Erciyas

Her bir yenilik, muhatabı tarafından ilgili sektöre entegre edilmekte ve kullanılmaktadır. Sağlık sektörü içerisinde teknolojik gelişmelerin en fazla yansıdığı alanlardan birisi de diş hekimliği bilimleri olmuştur. Peki günümüzde diş hekimliği inovasyonları açısından en heyecan verici teknoloji ve uygulama trendleri nelerdir? Hastalar ve ulusal sağlık politikaları için diş hekimliği hizmetlerinin en hayati önceliklerden biri gerekli tedavilerin kısa sürede ve etkin olarak yapılabilmesidir. Bu çerçevede Gaziantep Üniversitesinde mevcut gelişmiş Lazer Teknolojik Sistemleri (LTS), uzun zaman alan tedavileri daha kısa bir sürede ağrısız ve anesteziye gereksinim duyulmadan gerçekleştirme imkânı sunmaktadır. Hastaların hareketli protez kullanma ihtiyaçlarını ortadan kaldıran, eksik dişleri komşu dişlere zarar vermeden koruyucu yaklaşımlarla telafi eden diş implantları diş hekimliğinde inovasyonun ilgi odağı hâline gelen başka bir alan olmuştur. Diş implantlarının başarısını ve çene kemiğiyle entegrasyonunu sağlayan faktörler üzerindeki araştırmaları da unutmamak gerekir.

Estetik kaygıların ve problemlerin ortadan kaldırılması amacıyla yapılan diş beyazlatma (bleaching), protetik restorasyonlar (zirkon empres porselen), ve restoratif materyallerin (kompozit dolgular) sınırları ve başarısı her geçen gün arttırılmaktadır. Dijital ortamda hastalıkların teşhisinde, tedavi planlamasında, tedavi sonuçlarının değerlendirilmesinde kullanılan görüntüleme yöntemleri ve sonuçların pratiğe entegrasyonu (RVG, Panoramik Filmler, BT) hızlı bir gelişim göstermektedir. Rejeneratif tedaviler, biyomalzemeler ve kozmetik diş hekimliği alanındaki gelişmeler, daha estetik ve kalıcı tedavi yöntemlerinin üretilmesine imkân vermektedir. Günümüzde yapılmakta olan genetik ve kök hücre çalışmalarının etkilerinin de yakın gelecekte diş hekimliğinde ses getireceği muhakkaktır. Diş hekimliğinde teknolojik inovasyonlar gelecekte hangi sahalarda çıkabilir? Diş hekimliğinin teknoloji ve inovasyon ile buluşmasında göze çarpanları sıralayalım: • Bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak, elektronik kimlik doğrulama, ilaç takibi, hasta bilgi ve verilerinin arşivlenmesi, • Öğrenci eğitim-öğretim ve hasta hiz-

Doç. Dr. Kamile Erciyas, kimdir? Gaziantep Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğretim üyesidir. Hâlen Diş Hekimliği Fakültesi Dekan Yardımcılığı, Periodontoloji Anabilim Dalı Başkanlığı görevlerini sürdürmektedir ve Sağlık Bilimleri Enstitüsü kurul üyesidir. Periodontoloji alanında çok sayıda ulusal ve uluslararası dergilerde yayınları bulunup akademik danışmanlık ve yürütücülüğünü üstlendiği tamamlanmış ve sürmekte olan bilimsel proje ve doktora çalışmaları bulunmaktadır.

27


MAKALE

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

lığı noktasında Gaziantep, bölge illeri ve Orta Doğu ülkelerinden gelen hastalar açısından sağlık turizminin merkezi olmak niteliğindedir.

metleri, • Hastanın diş hekimi tarafından takibi veya tedavi süreçlerini bizzat takip edebilmesi ve değerlendirebilmesi, • Hastane hijyeni, sterilizasyon, gelirgider, depo hizmetlerinin kontrollü otomasyon sistemleriyle yürütülebilmesi, • Klinik öncesi öğrenci eğitimlerinin robotik ve sanal ortamlarda sürdürülebilmesi. Diş hekimliği çerçevesinde bu örnek sektörlerin hepsi teknolojik inovasyona açıktır. GAÜN Diş Hekimliği Fakültesinde Teknolojik ve Bilimsel İnovasyon Yukarıda açıklanan çok çeşitli ve entegre uygulama alanlarına ek olarak, GAÜN Diş Hekimliği Fakültesi disiplinler arası teknoloji ve bilim “ufuk taraması” seminerleri geliştirmek için çaba sarf etmektedir. Ufuk taramaları ile küresel bilimde öncelik teşkil eden yaklaşım ve trendleri tespit edebilmemiz GAÜN Diş Hekimliği ve inovasyon yönetimi açısından hayati öneme sahiptir. Ek olarak, gelecekte öğrencilerimize ve öğretim üyelerimize doğru bilimsel soruları sorabilme ve bilimsel yazı yazma sanatı/prensipleri eğitimi vererek bağımsız düşünür bilim insanı – diş hekimi yetiştirilebilmesi arzusu içindeyiz. Bu disiplinler arası

28

sistematik yaklaşımın “inovasyon ivmelendirici” bir unsur olduğu düşüncesindeyiz. Çeşitli imkân ve yenilikleri bünyesinde barındıran Gaziantep Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, inovasyon ve hizmet alanında aktif bir rol üstlenmiş olup şehrimize, bölgemize, ülkemize ve küresel bilime yeni soluk getirmek için çalışmalarına hızla devam ediyor. Modern binasında dünya standartlarında hizmet veren fakültemiz, gerçekleştirdiğimiz bilimsel araştırmaları, Gaziantep sanayisi işbirliğiyle üretime dönüştürmeyi planlamaktadır. Her alanda kalitesini arttırarak emin adımlarla ilerleyen fakültemiz, ağız ve diş sağ-

Yaratıcılık, iletişim ve liderlik eğitiminde uluslararası ün kazanmış saygın bir yenilikçi olan Michael J. Galeb inovasyonu, “Farklılaşmak için fark yaratmak, fark yaratmak için farklı bakmaktır.” şeklinde tanımlamaktadır. Rekabetin inovasyonla şekillenmesini ilke edinen Diş Hekimliği Fakültemizin hedefi, “inovasyon kültürünü bünyesine oturtmuş, her alanda yeniliğe açık, kendini geliştirme heyecanını yüksek tutan, alanında fark yaratan eğitim ve araştırma merkezi” konumuna gelmektir. Özetle, inovasyon, uzun soluklu ve tutkulu XXI. yüzyıl kültürünün sesidir. Gaziantep İnovasyon Ekosisteminin artık kilit aktörlerinden olan GAÜN Diş Hekimliği Fakültesi fikiruygulama-ürün-hizmet çizgisinde inovasyonları gerçekleştirirken temel mottosu da şöyledir: Bilmek, Yapabilmek, Olmak! Bulunduğumuz yüzyılda toplumunun takipçisi değil, öncü liderleri olabilmekten başka alternatifimiz yoktur.


ARAŞTIRMA

“GAÜN BAPYB’de otomasyon sistemi ile tüm işlemler online yapılıyor.” “BAP otomasyon yazılımı, iş analiz ve geliştirmeleri Gaziantep TEKNOPARK’ta yer alan ERSOFT Yazılım ve Bilişim Teknolojileri firması tarafından geliştirilmiş olup araştırmacıların hızlı ve etkin proje yönetim aracı olarak projelerini kolaylıkla yönetmelerine imkân tanıyor” bu kapsamda satın alma işlemlerini yürütmektedir.” dedi.

HER ŞEY ONLINE Gaziantep Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Yönetim Birimi son yıllarda TargeT Teknoloji Transfer Ofisinin çalışmalarıyla da hızlanmakta olan AR-GE projelerinin yönetimi ve kurallar çerçevesinde yürütülmesine destek veriyor. Her geçen yıl artan proje sayılarının ve bütçelerinin şeffaf , doğru yönetimi için en önemli özelliğinin BAP otomasyon olduğunu belirten Gaziantep Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Projeleri Yönetim Biriminde şube müdürü olarak görev yapan Nursel Tekerekoğlu ile BAPYB’nin yaptığı çalışmalar hakkında konuştuk. Birimin faaliyetleri hakkında bilgi veren Nursel Tekerekoğlu “Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi, öğretim üyeleri, doktora, tıpta uzmanlık ya da sanatta yeterlilik eğitimini tamamlamış araştırmacıların hazırlayarak sundukları ve BAP Komisyonu tarafından kabul edilen projelerin TÜBİTAK, SANTEZ, DPT projelerinin takibini yapmakta ve

KALİTE YÖNETİM ÇALIŞMASINI TAMAMLADI Bilimsel Araştırma Projeleri Biriminin 2008 yılında otomasyon sistemine geçiş yaptığını dile getiren Tekerekoğlu, “2009 yılından bu yana hızlı bir ilerleyişle tüm işlemlerin online olarak yapıldığı sistem kurulmuştur. BAP birimi olarak Türkiye’de bu sistemi kuran ilk üniversiteler arasında yerimizi almayı başardık. Birimimizin 2013 yılı içerisinde “Kalite Yönetim” çalışması da tamamlanmıştır. Çalışanlarımıza düzenli olarak eğitim verilmekte, ayrıca rotasyon sistemi ile çalışılarak birim çalışanlarının her işte uzmanlaşması amaçlanmaktadır.” ifadelerini kullandı. PROJE SAYILARINDA HIZLI ARTIŞ Her yıl proje sayılarının artmakta olduğunu söyleyen Tekerekoğlu, “2014 yılında 96 projeye destek verilmiştir. Birimimiz şu anda 174 BAP projesi, 35 TÜBİTAK projesi, 5 SANTEZ, 1 DPT projesi takip etmektedir. Bunların yanı sıra 2010 yılında başlayan ve yürütücülüğünü Sayın Rektörümüzün yapmış olduğu Bilimsel Nitelik Geliştirme Projesi

kapsamında 1400 öğretim elemanına kongre, yayın, proje (TÜBİTAK, SANTEZ, AB vb.) başvurusuna, patent başvurularına destek verilmiş ve verilmeye devam etmektedir. Birimimize resmi kanallarla gelen projeler Rektörümüzün başkanlığını yapmış olduğu BAP Yönetim Kurulu gündemine alınır. İlgili yürütücü kurul toplantısına davet edilir. Yürütücü, komisyon üyelerine projesine ilişkin bilgi verir. Projenin konusuna ilişkin olarak hakeme veya hakemlere gönderilmesi konusunda karar alınır. Olumlu görüş alan projeler, bir sonraki BAP Yönetim Kurulu toplantısında gündeme alınarak desteklenmesine kararı verilir. Bu aşamadan sonra projeye ilişkin tüm değişiklikler, ek talepler Yönetim Kurulu kararı ile karşılanır. Yönetmelik gereği proje süresi, en fazla 36 aydır. En fazla bir yıl ek süre ve proje bütçesinin % 50’si oranında ek ödenek verilebilir. Proje kapsamında yapılan tüm satın almalar mevzuata uygun online olarak şeffaf bir şekilde gerçekleşir. Tüm satın alma duyurularımız otomasyon sisteminden 10 gün ilan edilir. İlgili firmalar tekliflerini otomasyon üzerinden giriş yaparak gerçekleştirmektedir.” diyerek sözlerini tamamladı.

29

www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ


SANAYİ İŞBİRLİĞİ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

USLAN AR-GE İç ve Dış Ticaret Genel Müdürü Dr. Fatma Uskaner:

Pet şişelerden iplik üretimi

Gaziantep TEKNOPARK ve OSB’de yerleşik, Sentetik İplik Makineleri Tasarım ve İmalat Otomasyonu alanında faaliyet gösteren USLAN AR-GE İç ve Dış Ticaret üniversite-sanayi işbirliğini başarıyla uygulayan firmalar arasında yer alıyor. Sentetik İplik Makineleri Tasarım ve İmalat Otomasyonu alanında çalışan ve akademisyen kimliği ile de tanınan USLAN AR-GE İç ve Dış Ticaret Genel Müdürü Dr. Fatma Uskaner, Gaziantep, hatta Türkiye’de AR-GE yapan öncü kuruluşlardan biri olmasının sırrını TargeT dergisi okuyucuları ile paylaştı.

30


U

skaner, “Pek çok AR-GE projelerimiz var. Firmamızı ilerletmek adına dünyadaki gelişmeleri takip ediyoruz. Yurt dışında gelişmiş bir pazarlama altyapımız var. Bu nedenle piyasadaki olumsuz gelişmelere rağmen hedefler belirleyebiliyoruz. Gaziantep Sanayi Odasının TÜBİTAK AR-GE ödül kategorisinde ödül aldık. Ödülü pet şişe kullanarak Polyester FDY İplik Üretim Makinesi, Yüksek Mukavemetli PP İplik Üretim Makinesi, Polipropilen İplik Sarım Süreci Otomasyonu projelerimiz ile almaya hak kazandık.” diyerek, başarının ipuçlarını verdi. Kendinizi nasıl tarif edersiniz? Okumaya âşık bir insan olarak kendimi tanımlayabilirim. Altı yaşında okumaya başladığım andan itibaren, babamın aldığı kitaplar ile güne başlayan, gece-gündüz sürekli okuyan ve gündemi takip eden bir insan olarak yaşamımı sürdürdüm. Benim yaşadığım dönemde ne kızları ne de erkek çocuklarını okumaya teşvik eden bir sistem vardı. Okumak istiyordum ve okumak için önüme farklı şekilde çıkan engelleri aşmaya çalıştım. Büyük mücadeleler sonunda, üniversite eğitimimi ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümünde 1988 yılında dereceyle tamamladım. O zamanlarda bölüm arkadaşım olan herkesin Azrail diye ilk duyduğunda ürktüğü Yusuf Uskaner ile evlenme kararı aldık. Adana ve Antep’teki ailelerimizin rızasını almak zordu, ama başardık. Her ikimiz de bölümde araştırma görevlisi olarak kaldık. Daha sonra yüksek lisans, doktoralı günlerin ardından, evlilik, çocuk, kariyer derken AR-GE’li yıllar başladı. Zor günlerdi ama güzeldi.

üniversitenin laboratuvarında sabahlıyorduk. Eşim Motor Meslek Lisesinden mezun olduğu için çok pratik düşünen ve sanayiye ve üretime yatkın birisi idi. Biliyorsunuz Gaziantep fıstık kenti. Fıstıklar öncelikle gece ıslatılır, sonra taşın altında kırmızı kabuklarından soyulurdu. Çok zahmetle üretilen bu fıstıkların aflatoksin oranı yüksekti. Fıstık üreticileri, müşterilerinden şikâyet alıyordu. O zamanlar Güneydoğubirlik’ten üniversitemizin kurucu dekanı Prof. Dr. Ömer Göksel hocamıza yardımcı olması rica edilmişti. İlk çıkış noktası bu idi. Ekip olarak eşim ve ben kendisinin asistanları idik. Sonunda 1993’te “Kırmızı Kabuklu Kuru Antep Fıstığı Soyma Makinesi”ni yaptık. 1996 yılında TÜBİTAK-TİDEB ve TTGV, üniversite-sanayi işbirliği için hedeflerindeki il Gaziantep’e çıkarma yapmışlardı. Bu çıkarmayla bize verilen görev ile proje odaklı çalışmaya başladık. Bizim projemiz başarılı olmuş, bir yıl sonunda yaptığımız makine çalışmıştı. Projemiz “Polipropilen Halı İpliği Üretim Makinesi”ne, 1998 yılı TÜBİTAKTTGV-TÜSİAD Teknoloji Başarı Ödülleri verildi. Aynı proje, GSO ve GAGİAD’dan da ödüller aldı. Türkiye’de ilk defa Sentetik İplik Makinesi üretimi yapılması büyük yankı getirmişti. Üniversite desteği ile yapılan bu proje, üniversite-sanayi işbirliği için model olmuştu. Şu an

SANAYİ İŞBİRLİĞİ “Polipropilen Halı İpliği Üretim Makinesi”ne, 1998 yılı TÜBİTAKTTGV-TÜSİAD Teknoloji Başarı Ödülleri verildi. Aynı proje, GSO ve GAGİAD’dan da ödüller aldı. Türkiye’de ilk defa Sentetik İplik Makinesi üretimi yapılması büyük yankı getirmişti.

AR-GE’li yıllar nasıl başladı? O dönemlerde ilk AR-GE çalışmam, yüksek lisans tezimin üniversitenin bir numaralı araştırma projesi fonu olması idi. Model bir rüzgâr tüneli yapmıştım. O zaman yapmış olduğum invertörleri şu an hâlâ vazgeçemeyip, kullanmaktayım. O yıllarda ilk nüvelerini attık diyebilirim. Araştırma fonu ve destekleri ile yoklukta fark yaratmaya çalışıyor,

31

www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ


SANAYİ İŞBİRLİĞİ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Plastikler morötesi ışınlara ve doğadaki bakterilere karşı dayanıklı olduklarından doğada yok olma süreleri uzun. Bu nedenle plastik malzemelerin geri dönüşümü giderek daha fazla önem kazanıyor

32

işletmemizde gördüğünüz makinelerin ilk versiyonları diyebilirim. Bu süreçten sonra eşim, Doç. Dr. Yusuf Azrail Uskaner üniversiteden ayrılıp özel sektörde çalışmalara devam ederken, ben de GAÜN Tekstil Mühendisliği Bölümüne geçerek, çalışmalarımı Sentetik İplik Üretimi, Nonwoven, Teknik Tekstiller üzerine yoğunlaştırdım. Eşim sanayide on beş yıl bir firmanın ortağı olarak yürüttüğü çalışmalardan sonra 2009 yılında, Gaziantep TEKNOPARK’ta USLAN AR-GE firmasını kurdu. USLAN AR-GE firması mühendislik, danışmanlık, imalat, ithalat, ihracat ve ticaret şirketidir. Bir taraftan tasarımlarımızı yapıyor ve aklımızda olan projelerimizi gerçekleştirmeye çalışıyor, diğer taraftan da hep düşünegeldiğimiz TÜBİTAK projelerini hayata geçirmeye çalışıyorduk. 1990’ların sonunda Polipropilen Halı İpliği Üretim Makinesi projesi ile başlayan sevdamız, USLAN AR-GE İç ve Dış Tic. Ltd. Şti çatısı altında, Türkiye’nin ve Orta Doğu’nun Sentetik Tekstil Üretim Merkezi olma he-

defiyle devam etti. Aynı zamanda yeni modellerimizin makinelerini satmaya başlamıştık. 2012 yılında USLAN üretim faaliyetine başlayınca, Gaziantep Üniversitesi Tekstil Mühendisliğinden emekli olup şirket yönetimini tam zamanlı sürdürmeye başladım. Aynı zamanda ben ve ekibim USLAN’ın TÜBİTAK-TEYDEB AR-GE projelerinin yürütücülüğünü yapmaktayız. Bu görevimle birlikte son sürat üretimlere geçtik diyebilirim. Çok yankı uyandıran ve sektörde beklenen Pet Şişelerden Sentetik İplik Makinesi üretimi projemizi, 2014 yılının Temmuz ayında hayata geçirdik. Pet şişelerden iplik üretimi projenizi fikrinizin çıkış noktasını ve projenin başarılma sürecini detaylandırabilir misiniz? Her gün kullandığımız pek çok ürün, plastikten yapılıyor. Hafif, üretiminin pek çok malzemeden daha dayanıklı, kolay ve işlenebilir olması plastiğin giderek daha fazla tüketilmesinin başlıca nedenlerinden


biri. Bu nedenle en çok ambalaj sanayiinde olmak üzere, otomotiv sanayiinden ev eşyaları üretimine kadar başka pek çok alanda plastik malzemeler kullanılıyor. Ancak günlük yaşamda çok sık kullandığımız plastik malzemeler, atık hâline geldiklerinde başa çıkılması güç sorunlara neden olabiliyor. Plastik malzemeler, ham petrol, doğal gaz ve kömür gibi yenilenemeyen enerji kaynaklarından elde ediliyor. Bu da enerji kaynaklarının giderek azalmasında rol oynuyor. Ayrıca plastikler morötesi ışınlara ve doğadaki bakterilere karşı dayanıklı olduklarından doğada yok olma süreleri uzun. Bu nedenle plastik malzemelerin geri dönüşümü giderek daha fazla önem kazanıyor. Plastiğin geri dönüşümü sanayi kuruluşlarından ve evsel atıklardan çıkan plastik malzemelerin çeşitli fiziksel ve kimyasal işlemlerden geçirildikten sonra ikinci bir hammadde olarak üretim sürecine sokulması anlamına geliyor.

Bu projemizden önce Polyester Elyaf Makineleri yaptık. Polyester Elyaf Makinesi’ni yaptığımız dönemlerde “Pet şişe kırıklarını kullanabilir miyiz?” düşüncesi vardı. Yani uzun süre önce düşündüğümüz bir proje idi. Polyester Elyaf Makinesi üretimini başardıktan sonra iplik yapılması için, hammaddenin temiz olması, pet şişe kırıklarının yabancı maddelerden

SANAYİ İŞBİRLİĞİ ayrışması gerekiyordu. Uzun süredir düşündüğümüz bu projemizi, üretim ortamı, finansman altyapımız ve piyasada uygun temizlikte arındırılmış hammadde temini gerçekleşince, 2013 yılında başlattık. Tasarımları başlangıcından biraz öncesine dayanan bu projemiz, 2014 yılı Temmuz ayında, dokuz aylık bir süreç sonunda başarılı ile tamamlandı. Çevre koruma bilincinin artırılması ve teknolojinin geliştirilmesiyle birlikte, zamanla, geri dönüşüm alanında yeni uygulamalar gelişti. Polyester FYD iplik, piyasada tam çekimli düz iplik olarak biliniyor. Tekstil sektöründe dokuma kumaş, dikiş ipliği imalatı, döşemelik kumaş ve perde imalatı gibi alanlarda kullanılabiliyor. TÜBİTAK desteği ile yürüttüğümüz AR-GE projesi sonucunda geliştirdiğimiz prototip makinesinin deneme çalışmalarından sonra Mısır ve Suudi Arabistan’da bulunan bazı firmalara satışını gerçekleştirdik.

33

www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ


SANAYİ İŞBİRLİĞİ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

projesi yapmaya, hayata geçmiş somut bir ürün yapmaya önem vermek yerine hocalarımızı üniversiteye kapatıp yayın yapmaya odaklıyoruz. Sanayici ise son teknolojik ürününü kredi ile alıyor. “Bunu on senede öderim. İthalatımı ve ihracatımı yaparım ve o şekilde yoluma devam ederim.” diye düşünüyor. Sanayici için önemli olan zaman ve bu zamanda ne kadar para kazandığı. Bir, iki yılda bitirilen bir makine, sanayici için çok da anlam ifade etmiyor. Kısaca bu işbirliğinin gerçekleşmesi için sanayici ve akademisyenin birikimlerinin bir araya getirilip ortak dili konuşması gerekiyor.

Makine imalatçıları sektörü en çok neyi tartışıyor? Makine için çeşitli destekler var; fakat bu destekler yeterli değil. Yerli üretimin desteklenmesi ve özendirilmesi için daha fazla imkânlar sunulmalı. Artık ülkemizde kaliteli makine üretiminde iyi sonuçlar alınabiliyor. Makine sektörünün en önemli sorununun kalifiye eleman sorunu olduğunu söyleyebilirim. Akademisyen kökenli biri olarak “üniversite-sanayi işbirliği” için neler söylemek istersiniz? Sanayiciler için kâğıt üzerindeki doneler, ne kadar ulaşılmaz şey olursa olsun, projenin hazırlanması ve başarılması hayata geçmediği ve ticarileşmediği sürece önemli değil. Akademisyen için ise bi-

34

limsel altyapısı olmayan projeler, anlam ifade etmiyor. Bu ortak dili yakalamak gerekiyor. Tasarımsız üretim olmaz. Teknoloji ve yenilik getirmek istiyorsak bunun bilimsel altyapısının da pratiğinin de olması gerekiyor. Pratikte bizim imalatçılara, ustalara, yetenekli insanlara ihtiyacımız var. Ama bunun yanında tasarlayabilen, üretebilen, hayal edebilen ve hayal ettiği şeyi çalıştırabilen beyinlere, mühendislere de ihtiyacımız var. Teknik anlamda bu ortak noktayı yakalamamız lazım. Bu ortak noktayı neden yakalayamıyoruz. Devlet politikası akademisyene, “Akademik yayın yapacaksınız, makale yazacaksınız, buna göre doçent olacaksınız.” diyor. Akademik kariyer oluşumu bu şekilde yönlendiriliyor. Bir patent, endüstriyel tasarım, TÜBİTAK

Teknoparklar için neler söyleyebilirsiniz? TargeT’in çalışmalarından haberiniz var mı? Yeni başlayan girişimcilere öncülük ettiğinizden haberim var. Girişimcilere önayak olmak önemli. Fakat bizim bölgelerimizde senelerin sanayicileri var. Çok büyük firmalarımız var. Bu büyük firmaları üniversitemizdeki hocalar ile buluşturup bir çalışmanın yapılması gerekir, diye düşünüyorum. Bu bahsettiğim kabuğun kırılması gerekiyor. TEKNOPARK’ın kurulması için çok çok mücadeleler verildi. Umarım üniversite-sanayi işbirliğine örnek olacak bir TEKNOPARK’ımız olur. Bu işbirliği çok daha ileri seviyelere gider, diye düşünüyorum. Üniversiteden akademisyen olarak, emekli olan bir hoca olarak, gençleri yenilikçi düşünmeye teşvik etmek için tavsiyeleriniz nelerdir? Gençlerin her şeyden önce bir hedeflerinin olması, ne olmak istediklerine karar vermeleri lazım ve hedefleri için çalışmaları gerekiyor. Makul ve mantıklı ölçülerde olduğu sürece isteyince yapılamayacak şey yok aslında. Başarının yarısı karar vermek ve hedef belirlemektir. Tabii ondan sonra da imkânlar yaratmaktır. Altyapılarını buna göre hazırlamaları gerekiyor.


SANAYİ İŞBİRLİĞİ www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

35


YURT DIŞI RÖPORTAJ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Dünya Sağlık Örgütü Gaziantep Saha Ofisi Ekip Lideri Dr. Corinna Reinicke (MD, PhD, MPH):

World Health Organization Gaziantep Field Office Team Leader Dr. Corinna Reinicke, MD, PhD, MPH:

Teknolojik inovasyondan sağlık inovasyonuna

“From Technology to Global Health Innovation” Tr

En

Dr. ÖZDEMİR: Dr. Corinna Reinicke Gaziantep Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi tarafından yayınlanan TargeT dergisine ayırdığınız değerli zamanınız ve verdiğiniz desteklerden dolayı çok teşekkür ederim.

Dr. ÖZDEMİR: Many thanks, Dr. Corinna Reinicke, for your valuable time and contribution to the Gaziantep University Technology Transfer Office flagship journal TargeT.

Size Gaziantep’te ve Türkiye’de şu anki inovasyon ekosistemini materyalden “bilgiye dayalı ürünlere”, tıpta ve halk sağlığında inovasyona dönüştürmede çok önemli olan tematik bir soru sormak istiyorum. Dolayısıyla, bilim, toplum, teknoloji ve inovasyon dünyasına bakarak özellikle Gaziantep’te yeni teknolojileri küresel sağlık inovasyonuyla nasıl daha iyi bağlantılandırabiliriz?

We have a single but thematic question that is of great importance to transform the current innovation ecosystem in Gaziantep and southeast Turkey from material goods to knowledge-based products, innovation in medicine and public health. Hence, looking at the world of science, society, technology and innovation, how can we better link new technologies to global health innovation particularly in Gaziantep?

36


Tr

YURT DIŞI RÖPORTAJ En

Dr. REINICKE: Gaziantep’te yürüttüğümüz çalışmalar bağlamında, sağlık inovasyonu ve teknolojisi konusundaki görüşlerimi paylaşma imkânı verdiği için Gaziantep Üniversitesi’ne memnuniyetimi ve teşekkürlerimi bildirmek istiyorum. Gaziantep’teki Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ekibi olarak Ekim 2013’ten beri Suriye’deki gelişmelere müdahale, özellikle sağlık hizmetlerine erişim sağlama ve Suriye’de yaşanan polio salgınının kontrolü ile ilgili çalışmalarımızı yürütmekteyiz. Küresel olarak Dünya Sağlık Örgütü Türkiye’nin de içinde bulunduğu üye ülkelere sağlık sistemlerinin ana işlevlerinde yöneticilik ve denetim sağlayarak kaynakları, sağlık bilgisini, tıbbi ürünleri, aşıları ve sağlık teknolojilerini kontrol ederek sağlık hizmetlerinin sunumuna destek olmaktadır.

Dr. REINICKE: I would like to express my gratefulness to and appreciation of the University of Gaziantep for providing me with this opportunity to share thoughts about health innovation and technology in the context of our work in Gaziantep. Since October 2013, the team of the World Health Organization in Gaziantep is working on the response to the Syria crisis, specifically on the areas of access to health care and the control of the polio outbreak in Syria. Globally, the World Health Organization is supporting its member states, and Turkey is one of them, in strengthening the health systems in their main functions providing stewardship and governance, delivering health services, and managing resources, health information and medical products, vaccines and technology.

Bölgemizde, teknolojik gelişmelerin sağlığı nasıl etkilediğini gösteren mükemmel örneklerle karşılaşmaktayız. Su kalitesi ve sanitasyondaki gelişmeler, hastalıkların azalmasında oldukça etkili olmuştur. Zeugma Müzesi, Fırat Nehri’ndeki kazı alanı ve 9000 yıllık Göbeklitepe bir kültürün temelinde su sisteminin ustalığına tanıklık etmektedir.

In this region we are surrounded by excellent examples of how technological advances have impacted on health. Water and sanitation improvement has had the greatest impact on reduction of disease. The Zeugma Museum, the excavation site at the Euphrates and also already 9000 years ago - as seen in Göbekli Tepe, give witness to the fact that mastering of a water system provided the basis of a culture.

Bugünlerde, teknolojik yenilikler ve gelişmiş sağlık hizmetleri giderek daha bağlantılı hâle gelmektedir. Sağlık alanında MR ve yeni tanı cihazları gibi özellikli tanı ekipmanlarının da dâhil olduğu geniş bir yelpazeye sahibiz. Tıp kariyerime başladığımdan bu yana, günümüzde oldukça yaygın olarak kullanılan çok sayıda yeni teknoloji ortaya çıkmıştır. 1984 yılında Güney Afrika’da çalıştığım dönemde, tanımlayamadığımız bir hastalıkla karşılaşmıştık. Hastalarımız bir deri bir kemik kalarak ölüyorlardı ve ne olduğu konusunda hiçbir bilgimiz yoktu. Polimeraz Zincir Reaksiyonu diye adlandırılan özel bir laboratuvar testinin bulunuşundan çok kısa bir süre sonra, İnsan İmmünyetmezlik Virüsü’nü (HIV) tanımlamak mümkün hâle geldi. Sağlık alanında, korunma, teşhis, tedavi ve bakım gitgide gelişmekte olan yeni teknolojilerden soyutlanamaz. Uzaktan elektronik denetim ve kontrol, yaşlı bakımında olduğu gibi birçok farklı hastalık için de mümkündür. Fakat tıbbi olmayan teknolojik inovasyonu sağlık inovasyonuna dönüştürmek “sıra dışı” düşünmeyi gerektirmektedir. Twitter, facebook, viber vb. yeni ortamları kullanarak bir hastalık salgınının takip edilmesi şu anda mümkündür. Özellikle ulaşılması zor alanlara veya dağınık toplumlara erişim sağlamada bu yeni teknolojiler oldukça etkilidir; fakat birinin bunu başlatmak için ilk adımı atması gerekiyordu. Sıra dışı düşünmek teşvik edilmelidir ve bunu gerçekleştirmek için çevredeki bir üniversiteden daha iyi bir

Nowadays, technological innovation and improved health are increasingly linked. We have the broad range of specialized diagnostic equipment, as for example the MRI and new diagnostics for health. Since I began my medical career, numerous new technologies that are quite commonly used nowadays have been introduced. When I worked in 1984 in southern Africa we were confronted with a disease that we could not diagnose, our patients were dying emaciated and we were helplessly acting in the dark. Very soon afterwards with the advent of a specific laboratory test called the Polymerase Chain Reaction, it was possible to identify the Human Immunodeficiency Virus HIV. In health, prevention, diagnostic, treatment and care cannot be isolated from ever developing new technologies. Remote electronic supervision and control are possible for a variety of diseases as well as for old age care. But, translating non-medical technological innovation into health innovation takes ‘thinking out of the box’. Using the new media, twitter, facebook, viber, etc to follow a disease outbreak seems obvious now, especially for hard to reach areas or dispersed populations, but someone had to take the first step to link this. Thinking out of the box should be promoted, and where else better but in a university surrounding? The Gaziantep University has supported the WHO to develop an innovative approach in teaching Syr-

37

www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ


YURT DIŞI RÖPORTAJ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Tr seçenek olamaz. Suriyeli tıp uzmanlarının ev sahibi ülkenin sağlık hizmeti sunumuna katılmasını sağlamak için inovatif bir yaklaşımla eğitim müfredatı geliştirilmesi ve bu eğitimin uygulanmasında Gaziantep Üniversitesi DSÖ’yü desteklemiştir. Bu eğitimin ilki dünyada birçok üniversite kampüsünde benzer şekilde bulunan ve endüstri, işletme ve araştırmanın buluştuğu ve bazen de Bilim Parkı olarak adlandırılan TEKNOPARK’ta gerçekleştirilmiştir. Bu bilgi merkezleri, işbirliği ve fikirlerin, teknolojilerin ve bilgi temelli inovasyonun iletişim içerisinde olduğu merkezlerdir. Girişimci ruhun yansıması olarak Gaziantep şehri, yerel üniversitesinden, hem üniversite çalışanlarını istihdam ederek hem de fabrikalar ve işletmeler için yenilikçi teknoloji gelişimi amacıyla yarar sağlamaktadır. Endüstri kuruluşları sağlıklı iş gücüne ihtiyaç duymaktadır. Böylece iş sağlığı üzerine yapılan yatırımlar, örneğin işyerinde daha emniyetli teknolojilerin kullanılması, iş ve özel yaşam dengesinin iyileştirilmesi ve kapasite geliştirme olanaklarına yatırım yapılması iş gücünden kaynaklanan yenilikçi yaklaşımları teşvik edecektir. Gaziantep Üniversitesi sivil toplum, AR-GE uzmanları ve akademi arasındaki “cam duvarları” kırma yönünden iyi konumlandırılmıştır. Bir üniversite için sivil toplumla ve uluslararası toplumla sıkı bağlar kurmanın pek çok yolu bulunmaktadır. Gaziantep Üniversitesinin bu müthiş vizyon ve yaklaşımı ile Suriyeli sığınmacı öğrencilere üniversitenin kapıları tüm içtenlikle açılmıştır. Ayrıca, Türkiye Hükûmeti yurt dışında çalışan ve gelecek nesiller için olumlu bir etki yaratan deneyimli uzmanları ülkesine geri döndürmek için çok iddialı bir program yürütmektedir. Ortaklaşa yüksek lisans ve lisans dersleri, ERASMUS PLUS programı aracılığıyla uluslararası ve ulusal öğrenci değişimlerinin teşvik edilmesi ve derslere dışarıdan disiplinler arası farklı fakültelerin davet edilmesi, Gaziantep halkına açık bir kapı sunulması kadar önemlidir. Örneğin, Almanya, Fransa ve İngiltere’deki birçok üniversite, bölgesel kalkınma için önemli olan ve kentsel ve bölgesel karar verici merciler tarafından belirlenen bazı konularda halka kısa süreli kurslar, mesleki eğitimler ve konferanslar vermektedir.

38

En ian medical professionals in their host’s country medical system to enable participation in health care. The first such training took place in the Techno Park, which exists in similar ways in many university cities worldwide, sometimes also called Science Park, whereby industry, business and research meet. These knowledge hubs can be centers of collaboration and cross-fertilization of ideas, technology and knowledge-based innovation. Entrepreneurial Gaziantep certainly profits from the vicinity to the University, not only for the recruitment of its staff, but also for the development of innovative technology for the factories and businesses. Industries profit from a healthy workforce, therefore investing in occupational health through, for example, safer technologies at the workplace, improved work-life balance and possibilities to capacity development will foster innovative approaches from the workforce. The University of Gaziantep is best positioned to reduce the “glass walls” between the civil society and the R&D specialists and academia. There are plenty of opportunities for a university to engage with the civil society and the international society. A formidable approach from the University of Gaziantep has been to open its doors to Syrian refugee students wholeheartedly. Furthermore, the Government of Turkey provides the ambitious program to repatriate its specialists working abroad which generates a positive impact for the next generation. Stimulating international and national exchanges through joint graduate and undergraduate degree courses, the ERASMUS PLUS program, inviting external faculty for lecture sessions is as important as providing an open door for the Gaziantep civil society. Many universities in Germany, France and the UK for example offer short courses, vocational training and lectures to the public on topics that have been identified by municipal and regional decision makers as important for the regional development.


YURT DIŞI RÖPORTAJ

Tr Gaziantep Üniversitesi toplum sağlığını gözlemede bir platform sağlayabilir ve bu gözlem, bölgesel kalkınmaya katkı sağlayabilir Bu “inovasyon gözlemevi” tıp alanındaki sivil toplum kuruluşları ile bağlantı kurarak Gaziantep halkının sağlık ihtiyaçlarını takip eden bir bilgi merkezi olabilir. Bu çerçevede, doktorlar, hemşireler, teknisyenler ve ebeler etkileşim içerisinde olacak. Ayrıca sağlık ve sosyal inovasyonun en temelden geliştirilmesi için bir bilgi tabanı sunacaktır.

En I strongly believe the Gaziantep University provides a unique platform for a population health observatory, and thus contribute to the regional development. This “observatory” would be a knowledge hub following the health needs of the population in Gaziantep Province through engagement with the medical civil society. Doctors, nurses, technicians and midwives would interact and provide the knowledge base for the bottom-up development of health and social innovation.

Dr. ÖZDEMİR: Sayın Dr. Reinicke değerli zamanınızı bizim için ayırdığınız ve birçok farklı disiplinden olan okuyucularımızla vizyonunuzu paylaştığınız için çok teşekkür ederim.

Dr. ÖZDEMİR: Many thanks, Dr. Reinicke, for your valuable time and sharing your vision for our diverse interdisciplinary readership.

Reinicke & Özdemir

Reinicke & Özdemir

Gaziantep, 10 Mart 2015

March 10, 2015, Gaziantep

Dr. reInIcke tarafından feragatname: bu görüşler kendi görüşüm olup bağlı bulunduğum kuruluşlarla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.

Disclaimer by dr. reinicke: these views are my own and not necessarily those of my affiliated institutions.

Dr. Corinna Reinicke’nin (MD, PhD) Kısa Biyografisi

Dr Corinna Reinicke, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Gaziantep Saha Ofisinde Acil Durum Sağlık Koordinatörü’dür. Dr Reinicke’nin şu anki görevi, DSÖ-Avrupa Bölgesi tarafından yürütülen Suriye Kriz Programına yöneliktir. Dr. Reinicke’nin Sırbistan, Orta Asya Cumhuriyetleri, Rusya Federasyonu gibi DSÖ-Avrupa Bölgesi’ndeki birçok ülkede acil durumlara hazırlık ve müdahale konusunda 15 yıllık deneyimi bulunmaktadır. Her şeyden önemlisi, Dr. Reinicke sağlık sistemi kapasitesinin kriz yönetimi değerlendirilmesinde DSÖ bilgi formunun geliştirilmesine katkı sağlayan disiplinler arası bir ekibin bir parçası olmuştur ve sekiz ülkenin kapasite değerlendirmesinde takım liderliği görevini yürütmüştür. Dr. Reinicke’nin kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olarak 20 yıldan fazla deneyimi bulunmaktadır. Ayrıca tıp doktorasının yanında toplum sağlığı hizmetleri yönetimi alanında da yüksek lisans derecesine sahiptir.

Röportör: Vural Özdemir, MD, PhD, DABCP İletişim Fakültesi, Doçent Doktor Rektör Danışmanı, Gaziantep Üniversitesi

Short Biography of Dr. Corinna Reinicke, MD, PhD

Dr Corinna Reinicke is the Emergency Health Coordinator at the World Health Organization (WHO) Field Presence in Gaziantep, Turkey. Her current appointment in the capacity as the WHO Emergency Health Coordinator in Gaziantep is in response to the Syria Crisis Program for the WHO-EURO. Dr. Reinicke draws from over 15 years of experience with emergency preparedness and response work for the WHO-EURO in several countries, such as Serbia, Central Asian Republics, and the Russian Federation. Importantly, she has been part of the interdisciplinary team developing the WHO toolkit for assessing health system’s capacity for crisis management. To this end, she conducted as team leader eight country assessments. Dr. Reinicke is a specialist obstetrician and gynaecologist with 20 years of work experience, and holds a PhD in medicine as well as an MSc degree in public health services management.

Interviewer: Vural Özdemir, MD, PhD, DABCP Associate Professor, Faculty of Communications Advisor to President, Gaziantep University

39

www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ


SAĞLIKTA AR-GE

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

3teks Medikal Tekstil Genel Müdürü Ünzile Kalenderoğlu:

Sağlıkta kalite çok önemli Gaziantep 2. Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren, modern tıbbın gereği olan steril tek kullanımlık cerrahi örtü, önlük ve setler ile non-steril önlük, örtü ve kılıf grupları üreten 3teks Medikal Tekstil Genel Müdürü Ünzile Kalenderoğlu “Türkiye’de sağlık sektöründe kaliteyi artırmayı hedefliyoruz. Dokumasız (Non-wowen) kumaşlar ile operasyon sırası/sonrası enfeksiyon riskini minimuma indiren özel üretimler yapmaktayız. Türkiye’de tıbbi cihaz, medikal ürünler üretimi yok denecek kadar az. Biz o yokun içinde olan firmalardan biriyiz.” diyor.

40


Okuyucularımıza kendinizden bahseder misiniz? 1981 yılından bu yana sağlık sektörünün içindeyim. Beş altı yıl devlet hastanesi ve özel hastanelerde hemşire olarak görev yaptım. Bu arada üniversite eğitimime devam ettim. Yaklaşık on yıl önce üretim sorumlusu olarak işe başladığım 3teks Medikal Tekstil’de, 2008 yılından bugüne genel müdür olarak görev yapıyorum. “HEP KALİTEYE YATIRIM YAPTIK” 3teks Medikal Tekstil neler yapar, neler üretir? Gaziantep 2. Organize Sanayi Bölgesinde üretim yapan firmamız yaklaşık 14.000 m2 kapalı alanda üretim yapıyor. Türkiye’de 81 ilde özel ve kamu hastanelerinde, yurt dışında da 62 ülkede satışlarımız ve ihracatımız var ve her gün de artarak devam ediyor. Medikal tekstil ürünlerimiz 3teks markasıyla piyasaya çıkıyor. Ürün çeşitlerimiz; 3 Band-Medikal Flaster, 3 Pack-Sterilizasyon Rulo ve Paketleri ile 3 Plast-Yardımcı Malzeme ürünleri. Tabii ülkemizde bu anlamda üretiminizi besleyecek yan sanayi olmayınca kendi içinizde çözümler üretiyorsunuz, çözümler bulmaya çalışıyorsunuz. Mesela 3 Pack markamızı bu şekilde oluşturduk. Bizim ürünler steril ürünler. Ameliyathane bohçasını, önlüğünü ya da kıyafetini üretip steril bir paketle paketleyip sevke hazır hâle getiriyorsunuz. Piyasada birçok steril paket çeşitleri var, maliyetler farklı ama bir taraftan da kaliteden taviz vermemeniz gerekiyor. İlk seneler AR-GE çalışmaları yaparken paketin kendinden açılabilir özelliği istediğimiz gibi olmadığı için 50 bin paketi çöpe attığımızı hatırlıyorum. Yüksek miktarlarda tükettiğimiz paketleme ürününü, istediğimiz kalitede, uygun fiyatla temin edebilmek adına 3 Pack yatırımını yaptık. Dolayısıyla 3teks, her zaman kaliteyi ön planda tutarak bugünlere geldi. Cerrahi

SAĞLIKTA AR-GE www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

İlk kurulduğumuzda yeni yeni AR-GE çalışmaları yaptığımız zamanlarda dokuz ana başlık altında 100-150 çeşidimiz vardı. Son iki yıldır ürün çeşidimiz yeni oluşturduğumuz markalarımız ile onların içinde bile çeşidine göre çoğalarak arttı. Ürün çeşidimiz sürekli artarak büyümekte.. ürünler, üretimler, sağlık üretimleri kendi içinde olmazsa olmaz kuralları olan ürünlerdir. Bir ameliyathane bohçasındaki, ameliyathane örtüsünün “Z” katlanma stili vardır. Steril ortamı oluştururken bu sisteme uygun açılım yapılır. Sağlık personeli, örtüleri ona göre açar. Onlar nasıl açıyorlar ise siz de ona göre katlamak zorundasınız. Şu an, ameliyat öncesi, ameliyat sonrası ve ameliyat sırasında kullanılan kısaca tüm bu aşamalarda kullanılan yatak çarşaflarından, hasta yatak bezlerinden, cerrahi bohçalardan, tüm ameliyat çeşitlerini kapsayan (ortopedik, kardiyovasküler, genel cerrahi, üroloji, kadın doğum vs.) cerrahi bohçalar, cerrahi önlükler, doktor alt-üst takım steril kıyafetler, hasta önlükleri dahil olmak üzere dokuz ana grup başlık altında 2870’lerde ürün çeşidimiz var. İlk kurulduğumuzda yeni yeni AR-GE çalışmaları yaptığımız zamanlarda dokuz ana başlık altında 100-150 çeşidimiz vardı. Son iki yıldır ürün çeşidimiz yeni oluşturduğumuz markalarımız ile onların içinde bile çeşidine göre çoğalarak arttı. Ürün çeşidimiz sürekli artarak büyümekte.. Uzun yıllar sağlık sektöründe çalışan biri olarak Türkiye’de sağlık sektörünün sorunları ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? Son 30 yıla baktığınızda sağlık sektöründe tabii ki güzel gelişmeler var, tabii ki iyileştirmeler var. Ancak maalesef hiçbiri yeterli değil.

Geçenlerde Tıbbi Cihaz Üreticileri Derneğinin toplantısında Bakanlıktan gelen yetkililerin söylediği ortak cümle vardı: “Tıbbi cihaz üretiminde biz yurt dışına bağımlıyız. Yurdumuzda yok denecek kadar az.” Biz o yokun içinde olan firmalardan biriyiz. Hakikaten her şeyi ile beraber o yokluğun içindeyiz aslında. Çok yeni bir sektör, gelişmekte olan bir sektör ve potansiyeli yüksek olan bir sektör. Yurdumuz ve dünya bir çok kriz atlatıldı. Ama sağlık sektörü bu ekonomik krizden hemen, hemen hiç etkilenmedi. Biz o büyük krizlerin olduğu yıllarda en büyük büyüme oranını yaşadık. Sağlık sektörü, insanların sağlık hizmeti alabilmesi, yemek, içmek, barınmak gibi temel ihtiyaçlardan biri. Diyelim ki çocuğunuz veya kendiniz hastalandığınızda yaptığınız tek şey, pek çok şeyi geri plana atıp önceliği sağlığınıza veriyorsunuz. Bu nedenle sağlık sektörü gelişmekte olduğu gibi de potansiyeli de çok yüksek bir sektör. Yeni bir sektör olduğu için de en büyük sıkıntısı, bunu besleyen ve besleyecek olan yan sanayi dallarından yoksun. HEP YENİLİKÇİ UYGULAMALARA YATIRIM YAPTIK 3teks firmasının kurulma fikri ve AR-GE’ye önem veren bir firma olarak bu mücadele nasıl gelişti? Firma sahibimiz Orkun Balat Bey yurt dışındaki bir seyahatinde bu ürünlerden görüyor. Orkun Bey’de

41


SAĞLIKTA AR-GE

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

bu kumaş dokusu, dokumasız kumaştan (non-wowen) üretilmiş örtülerin, Gaziantep’te üretebileceği fikri uyanmıştı. O yıllarda hastane enfeksiyonlarından bebek ölümleri arka arkaya gerçekleşmişti. Dünya buna nasıl bir çözüm bulmuş, araştırmaya girdiler. Bunu biraz araştırdıkları zaman, tek kullanımlık ürünler hastane enfeksiyonunu önlemedeki zincirin önemli bir halkası. Hastane enfeksiyonunu önlemek için birçok faktörü yerine getirmelisiniz. Şu bir gerçek ki dünyada “Yıka, steril et ve yeniden kullan!” geçerliliğini kaybediyor. Yapılan araştırmalar da gösteriyor ki % 60-70 hastane enfeksiyonlarını önlemede tek kullanımlık ürünler önemli bir etken. Dünyada bu çok gelişmekte. Türkiye’de yeni biliniyor. Neticede bu konuda yatırım yapma kararı alınıyor. MB Holding faaliyet alanlarına bakarsanız, hep yenilik ve yeni ürünler neyse o alanda yapılıyor. MB Holding Yönetimi, bünyesindeki 3teks firmasına sağlık sektöründe faaliyet gösterdiği için her anlamda çok destek

42

verdi. Geçekten kaliteye önem veren bir firmayız. Benim kalite belge numaram CE-1008’dir.Ve tüm steril paketlerimin üzerinde bulunması zorunludur. Karşılaştığınız önemli problemler neler? Maalesef kullanıcılar, ürün özelliklerini bilmiyorlar. Sektör o kadar yeni ki ne üreten biliyor, ne kullanan biliyor ne de bu sektörü kontrol eden. Zaten en büyük sıkıntı da bundan kaynaklanıyor. 3teks olarak bu sektöre başladığımızda, iki yıl AR-GE çalışması yaptık. Bizim de elimizde bu ürünleri nasıl yapacağımıza dair bir bilgi, örnek alabileceğimiz üretim yapan firmalar yoktu. Eski ameliyathane çalışmalarımıza dayanarak tek kullanımlık cerrahi bohçaları oluşturmaya çalıştık. Eskiden cerrahide nasıl bir ürün kullandığımızı, neler yaptığımızı ve ne tür önlemler aldığımızı biliyorduk. Mesela, pek çok hoca ile girdiğimiz ameliyatlarda sıvı ile teması önlemek için o kadar çok önlem alıyorduk ki… Çünkü ıslaklık,

sterilizasyonu bozan en önemli faktörlerden biri. Mikroorganizmaların hareketini sağlar. Onun için ürünü geliştirirken hocalarımızla girdiğimiz yedi sekiz saat süren ameliyatlarda kablo askılıkları nerede olacak, cihaz ve malzemeler için steril cep nereye takılacak, açıkları ve ebatları ne olacak, hep bunları görüşüp çizimler yaptık. İstanbul’a gidiyordum. Bir hafta ameliyatlara girip notlarımı alıyordum. Bu notlara göre numuneler yapıyorduk. Tekrar ameliyatlarda deniyorduk. Tamamsa ürün çeşidini oluşturuyordum. Sürekli iyileştirme yönünde oluşturduğumuz ekiple çalıştık. Üretimle beraber numuneleri uygulayıp üretime geçtik. Firma olarak uygulamalı AR-GE’ye sürekli devam ettik. Bu hayatta her şeyi ben yaptım derseniz bir arpa boyu yol alamazsınız. Bunun için daha profesyonel bir AR-GE ve ÜR-GE ekibi kurduk. Mesela şu an işletmemizin başında bir endüstri mühendisimiz var. Tüm makinelerimizi kontrol eden bir makine mühendisimiz var. Kalitemizin başında bir tekstil


mühendisimiz var. Proses kontrolde tekstil bölümünü bitirmiş bir arkadaşımız var. Toplamda 210 kişilik bir ekibimiz var. Türkiye’de sizin gibi üretim yapan kaç firma var. Sektörün geldiği nokta nedir? Bizim gibi demek doğru olmaz. TÜBİTAK’ tan onaylı ve destekli projelerimizle kurduğumuz makine parkurlarında ve patentli ürünlerimizle farklı bir üretim yapıyoruz. Ancak standartlara göre üretim yapan ve yapmaya çalışan, doğru üretim yapan birkaç tane firma var. Bakın desteklerden bahsediyoruz. Bu sektörü geliştirmek istiyorsak tabii ki kuruluş aşamasında bazı destekler vereceğiz. Fakat devletin desteği iki yönlüdür. Birincisi firmanın kuruluşu aşamasında ürünü ve üretimini geliştirmesi aşamasında destekler verilmeli. İkincisi Türkiye’de sağlık sektörünün en büyük alıcısı kamu. Ürünü üretip kamu hastanelerine satıyoruz. Sekiz ayda kamu hastanelerinden, iki yıla yakın da üniversite hastanelerinden tahsilat dönüşü alıyoruz. Ancak bu ürünün büyük çoğunluğunun üretiminde hammadde tedariki açısından yurt dışına bağımlıyız. Döviz ile alıyoruz, peşin alıyoruz. Ben sadece üretip Türkiye’de mal satan bir firma olsaydım, çok zorlanırdık. Üretimimizin % 65-70’i ihracat olduğu için tolere edebiliyoruz. Bu ürünün polipropilen hammaddesi, petrol bazlı ürünler olduğu için yurt dışından temin etmek zorundayız. Bir gecede döviz kuru fırlayabiliyor. Ama siz hastanelere verdiğiniz fiyatları değiştiremezsiniz ve paraları uzun vadeli aldığınız için bu sektörde üretim yapmak gerçekten zor. Medikal sektöründe TS EN 13795 ve EN ISO 13485 standartlarında üretim yapmak zorundasınız. Çünkü antialerjik, direkt yara ile temas eden ürünler . Özelliği olan ürünler bunlar. Bir tek işlemi orada da bitirmiyorsunuz. Doğada kısa sürede yok olması da lazım. Geri dönüşü-

münün de olması lazım. Yoksa bir medikal çöplüğe döner dünya. Anti alerjik olacak. Anti statik olacak. Çok fazla atık madde içermeyecek. Geri dönüşümünü sağlayacak. Tüm bu özellikleri bir araya gelmesi lazım. TÜBİTAK’tan geçen projeniz var mı? TÜBİTAK’tan üç projemiz geçti. Bu çok kolay olmadı. Ama biz bu makineleri her koşulda yapmak zorundaydık. Çünkü firma olarak bizim bu makinelere ihtiyacımız vardı. Bu projelerde, son teknoloji makinele-

SAĞLIKTA AR-GE

riyle, biyolojik yükü en aza indirilmiş, el değmeden, aynı kalitede, aynı standartta, minimum maliyetli ekonomik üretim yapmaktayız. Ürün geliştirmede neler yaptınız? AR-GE olarak geliştirdiğimiz iki farklı patentli ürünümüz var. Bu ürünler imalatta, kaliteli işlevsel özellikleriyle montaj kolaylığı sağlıyor. Kullanıcı içinse steril alanda güvenli kullanım sağlamaktadır. Cerrahi bohçalarda KİT’ler yapıyoruz. Doktor bohçasını açtığında pensetinden klambine kadar, spançtan sıvı kabına, boyama

Sektör o kadar yeni ki ne üreten biliyor, ne kullanan biliyor ne de bu sektörü kontrol eden. Zaten en büyük sıkıntı da bundan kaynaklanıyor. 3teks olarak bu sektöre başladığımızda, iki yıl AR-GE çalışması yaptık.

43

www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ


SAĞLIKTA AR-GE

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

süngerine kadar birçok malzemeyi bir arada bulabiliyor. İspanya, İtalya, Almanya, Portekiz, İsviçre ve İtalya gibi pek çok Avrupa ülkesine gönderiyoruz. Bu ülkelerdeki tüketiciler, ürün kalitesi, özellikleri bakımından çok daha bilinçli. En son İngiltere’de bir kardivasküler ihalesine girdik. Hem spesifik ürün ürettiğimiz hem de düzgün kalitede ürettiğimiz için bu ihaleyi kazandık. O kadar zorlu ve meşakkatli yoldan geçtikten sonra, bu size ödül gibi oluyor. İŞBİRLİĞİNİ ÖNEMSİYORUZ

Yurdumuz ve dünya bir çok kriz atlatıldı. Ama sağlık sektörü bu ekonomik krizden hemen, hemen hiç etkilenmedi. Biz o büyük krizlerin olduğu yıllarda en büyük büyüme oranını yaşadık

Üniversite-sanayi işbirliği sizce nasıl olmalı? Üniversitede müthiş bir beyin kalitesi var. Bu işi kâğıt üzerinde hakikaten çok iyi bilen bir beyin kalitesi var. Düşünebiliyor, araştırıyor. “Yurt dışında neler olmuş.” Yurt dışındaki üniversiteler ile araştırmaları var. Teknik konularda kağıt üzerindeki bilgilerin hepsine sahipler. Sanayide de bunun bir üretim veri tabanı var. Üretim alt yapısı ve pratiği var. Bu ikisinin mutlaka birleşmesi gerekiyor. Sanayicinin tek hedefi var. Yatırımını yapacak, üretimini yapacak ve para kazanacak. Riskleri de minimize edecek. Bu nedenle yatırımcıya yön vermek için üniversitelerde bir kurul olmalı. Dünyada gelişmekte olan sektörler neler? Üretim dalları neler? Türkiye bunun neresinde? Türkiye’ye bunlar nasıl taşınabilir? Bu teknoloji Türkiye’ye nasıl taşınabilir? Bu kurul, tüm alt yapısı ile bu yenilikleri belirlemeli. Sanayiciye demeli ki “Ben sana destekleri, şu yenilikleri getirsen verebilirim.” Üniversiteler projeler oluşturmalı. Ve bu projeleri uygulayacak sanayiciler ile işbirliği içine girmeli. Destekler teşvik edici olmalı. Biraz daha sanayicinin anlayacağı dilde olmalı. Daha yalın ve uygulanabilir olmalı. Üniversite, bu kurul, bu ekip ile sanayiciye güven vermeli. Bu projelerde atanan hakemler, denetmenler konu ile ilgili bilgili olmalı. Bu nedenle TargeT Teknoloji Transfer Ofisinin varlığını önemsiyorum. 3teks firmasının bundan sonraki hedefleri nelerdir? Tunus’taki bayimizle ortak bir fabrika açıyoruz, Patentli, lisans anlaşması üzerine açılıyor. Hedefimiz Avrupa’da bir fabrika açmak. Ürün geliştirmede üç ayrı projemiz var. Yeni ürünlerin üretimine başlama aşamasına ağırlık vereceğiz. Biz durmadan çalışacağız. 3teks firması olarak hiçbir zaman olması gereken standartlardan da taviz vermeyi düşünmüyoruz.

44


MAKALE www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

Onkoloji Eczacılığı ilk olarak Gaziantep Üniversitesi’nden parladı

2

007 yılında Gaziantep Üniversitesi Onkoloji Hastanesinde, yedi yıllık serbest eczacılık tecrübesi sayesinde ilaçlar ve insanlara sağlık hizmeti verme konusunda, iki yıllık Gaziantep Avrupa Birliği İş Geliştirme Merkezinde uzmanlık sayesinde sanayi ve üretim konusunda, Gaziantep Üniversitesinde tamamlanan bir yüksek lisans ile akademik bakış konusundaki deneyimlerimle çalışmaya başladım. Aradığım ve bu geçmiş tecrübelerimde bulamadığım en önemli konu, gerçeklikti. Hastane eczacılığı, eczacılık mesleğinin en gerçek çalışma alanıdır. Hasta önünüzdedir, tedavinin en önemli parçası olan ilaç sizin elinizdedir. Hastalıklar ciddidir, tedaviler ağırdır. Her türlü eksiğiniz ve hatanız tedavi hizmetlerini kesintiye uğratır. Zira kapıdan giren her hastaya en az bir ilaç veya serum mutlaka uygulanır. Kanser ise bu yüzyılın vebası gibidir. Hızla artan grafiği ve moral bozucu çeşitliliği ile uzunca bir süre daha gündemimizde olacağı kesin. Yaklaşık bir yıllık hastane eczanesi tecrübemden sonra Onkoloji Hastanesinin açılması ile bu hastaneye sorumlu eczacı olarak atandım. Bu bir yıl bana Hastane eczacılığını öğretti. Onkoloji Hastanesinde göreve başladığımda meslek hayatımın 10 yılını tamamlamıştım. Sanki bu hastanede olacaklar için 10 yıl çeşitli alanlarda eğitilmiştim. Artık sadece noktaları birleştirmek kalmıştı.

Onkoloji Hastanesindeki kariyerimin ilk yılı eczaneyi kurmak, servislere ilaçlarını hazırlamak ve bu süre içerisinde kemoterapi ilaçlarının hemşireler tarafından hem hazırlanıp hem de uygulanışını gözlemlemekle geçti. Yoldan üç kişi çevirip sorsanız “Eczacı ne iş yapar.” diye, size “İlaç alır, ilaç satar, ilaç yapar.” der. Klinikte ise bu ilaçları hemşireler hazırlıyorlardı. Kemoterapi ilaçları kişiye özel hazırlanır, yani her hastaya ayrı bir hazırlama yapılmak zorundadır. İlaçlar yüksek etkili ilaçlardır ve özel ortamlarda hazırlanmalıdır. Yavaş yavaş yüksek lisanstan gelen deneyimlerimle konuyu araştırmaya başladım. Yurt içi ve yurt dışında bu ilaçların hazırlanması konusundaki yayınları inceledim ve anladım ki Türkiye’de bu ilaçlar çok kötü şartlarda hazırlanıyor ve uygulanıyordu. Hazırlayan hemşireler bu ilaçlara maruz kalıyorlardı, hastalara doğru dozlar tam hazırlanamıyordu. Hazırlamalardan artan ilaçlar çöpe atılıyordu, bu hem maddî kayıplara hem de çevre kirliliğine yol açıyordu. Araştırmalarım sırasında Avrupa Onkoloji Eczacıları Derneğine ulaştım. Sonrasında İdari Başkan Yardımcılığına da seçildiğim bu dernek ile iletişime geçerek 2008 yılında Hamburg’da bu derneğin yönetim kurulu toplantısına katıldım. Bu ziyaret sırasında birkaç hastaneye bizzat giderek gözlemlerde bulundum. O zaman anladım ki bu iş Türkiye’de de yapılabilir hatta çok daha iyisi yapılabilir. Aşağıda detaylarını da anlataca-

Uzm. Ecz. Ahmet Sami Boşnak

45


MAKALE

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

ğım gibi bugün Türkiye’nin onkolojik ilaç hazırlama ve uygulamada geldiği nokta tüm Avrupa ülkelerinden daha ileridedir. Ülkemiz İngiltere ve ABD ile yarışmaktadır ve bu gelişmişliğin ilk ateşi Gaziantep Üniversitesinde yanmıştır. Gelinen noktada bir tek eksiğimiz kalmıştır, yerli üretim. Bu hastane ziyaretini, birçok farklı ülke onkoloji hastaneleri ziyareti takip etti. Akabinde tüm ilaçlar tek tek, hazırlama teknikleri, stabiliteleri, kullanılması gereken malzemeler, cihazlar detaylı şekilde incelendi. Kemoterapi ilaçları, diğer ilaçlara benzemezler. Hazırlayan kişi solursa veya cildine bulaştırırsa ciddi şekilde bundan etkilenir. Bu nedenle bu ilaçlar güvenli oda (safe room) içerisinde Biyolojik Güvenlik Kabinleri (BGK) altında, tüm vücuda giyilen özel güvenlik kıyafetleri ile hazırlanmalıdır. Biz bu standartları Türkiye’ye getirmeden önce, Onkoloji Hemşireliği Derneğinin yaptığı çalışmalarda da görüleceği gibi, açıkta, çeker ocaklar altında hatta bozuk küvezler içerisinde hazırlanmaktaydı. Bu hazırlama sonucu, hazırlayan bireylerde kromozom kırıkları başta olmak üzere ciddi maruziyetler görülürdü. Onkoloji Hastanesindeki hekim ve hemşirelerin de desteği ile

46

çok da uzun olmayan bir süre içerisinde sistemi kurduk ve işletmeye başladık. Sistemimizin çalışması ile ilk andan itibaren tüm ilaç saçılmaların önüne geçilmiş oldu. Tüm süreci kayıt altına alıyorduk ve her basamakta geriye dönüşlü olarak test ediyorduk. Sonuçlarımızı Avrupa ile paylaşıyorduk. Birinci senenin sonunda başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, Asya, Afrika ve Orta Doğu ülkelerinden artık bizi ziyaret etmeye başladılar. Asya, Afrika ve Orta Doğu Onkoloji Eczacıları Derneğinin merkezinin Gaziantep olması sanırım artık sizi şaşırtmayacaktır. Bugün Avrupalı Onkoloji Eczacılarına “Türkiye’de nereleri bilirsiniz?” diye sorduğunuzda rahatlıkla “İstanbul, Antalya, Pamukkale ve Gaziantep” diyeceklerdir. Bu ilgiyi tabii ki onlardan çok ülkemizdeki diğer hastaneler de gösterdiler. Bugün Türkiye’de 35 kadar büyük çaplı Onkoloji Hastanesi Merkezi Kemoterapi İlaç Hazırlama Ünitesi kurmuş durumdadır ve neredeyse hepsinin ya yönetimleri ya da çalışanları Gaziantep’i görmüş, ünitemizi ziyaret etmiştir. 2010 yılından beri ünitemizde ziyaretçilerin gezdirilmesi ve bilgilendirilmesi, bir program dâhilinde yapılmakta ve randevu

sistemi uygulanmaktadır. Ülkemizde bu konu ile ilgilenen eczacı sayısının artması ise 2009 yılında Türkiye Onkoloji Eczacıları Derneği merkezi yine Gaziantep olmak üzere kurulmuştur. Aynı yıl artan eğitimli personel ihtiyacını karşılayabilmek amacı ile Gaziantep Üniversitesi ve Onkoloji Eczacıları Derneği birlikteliği ile “Antineoplastik (Kemoterapi) İlaç Hazırlama Teknikleri ve Güvenli Oda Yönetimi Eğitimi” verilmektedir. 2012 yılına kadar ünitemizde verilen eğitimler artan ihtiyaç ve sınırlı mekân nedeniyle canlı yayın sistemi ile verilmeye başlanmıştır ve bugüne kadar yaklaşık 400 kişiye sertifikalı eğitim verilmiştir. Derneğin verdiği sertifika Avrupa Onkoloji Eczacıları Derneği tarafından akredite edilmiştir. ESOP tarafından Avrupa içerisinde verilen Masterclass adlı Onkoloji Eczacılığı eğitimi 2014 yılında ülkemizde gerçekleştirilmiştir. 2015 yılı Ocak ayında yapılan genel kurul sonucunda tüm Avrupa içi eğitimlerin koordinatörlüğüne Türkiye getirilmiştir. Kemoterapi hazırlanması iki basamaklı bir işlemdir. Birinci basamağı ilacı hazırlamaktır. Peki bize ne gerekir? Öncelikle bir güvenli oda. Güvenli oda, izole edilmiş, giyinme ve ilaç hazırlama alanları olmak üzere çift odalı, özel havalandırma ve klimatizasyon sağlanmış bir odadır. Odanın tüm hava giriş ve çıkış alanları, HEPA filtrelidir. Giyinme alanı pozitif basınçlı, ilaç hazırlama alanı ise negatif basınçlı olmak zorundadır. Sistem, bu basınç düzeylerini uzun çalışma saatleri ve kapıların açılıp kapanması sırasında da sağlayabilmelidir. İlaç alış verişleri passbox olarak adlandırdığımız çift kapılı, hava kapanlı pencelerden sağlanır. Bu odalar, bizden önce, sadece bazı askerî mekânlarda ve sayılı birkaç medikal ürün üreten fabrikada vardı. Hastanelerde hiç yoktu. Bugün bu odaların yerli firmalar tarafından montajı yapılmak-


tadır. Ancak odada kullanılan filtreler veya kaplamalar yurt dışından getirilmektedir. Kemoterapi ilaçlarının hazırlanması için sadece odanın belirli bir hava sirkülasyonu, ısı ve basınçta olması yeterli değildir. İlaçlar o kadar toksiktir ki mutlaka Tip 2 Class B bir Biyolojik Güvenlik Kabini içerisinde hazırlanmalıdır. Bu kabin sirküle ettiği havanın %70’ini dışarı atmalı, yerine içeriye temiz hava basmalıdır. Bu hava hem girişte hem de çıkışta HEPA filtrelerden geçmelidir. Ön cephesinde bir hava duvarı oluşturabilmelidir. Ayrıca tüm bu hava akımını negatif basınçlı odanın içerisinde yapmalıdır. Ne yazık ki ülkemizde bu seviyede kabinlerin yerli üretimleri yoktur. İlaç hazırlamanın ikinci basamağı ise ilaçların dozlarının ayarlanarak taşıyıcı solüsyonlar içerisine konmasıdır. En önemli ve hassas kısım budur. Bu işlem, yüksek bilgi ve deneyim gerektirmektedir. İlaçların taşıyıcısına, örneğin bir enjektöre veya seruma aktarılması sırasında kapalılık esastır. Ne ilaç şişesi ne de enjektörün ağzı açık olmalıdır. Bunun için flakon adaptörleri denilen sistemler kullanılır. Bu adaptörler, enjektöre de takılan eş parçası ile kullanılmadıklarında kilitlenen, kullanılma anında da ilaç geçişine izin veren aplikatörlerdir. Dünya piyasasında birçok çeşidi vardır ve her ilaç flakonuna takılması gerekir. Bu adaptörlerin çok basitleri dahi ülkemizde üretilmemektedir. Sadece bizim hastanemizde yıllık kullanım miktarı 60.000 adettir. Bir kısım ilaç, kanser tedavisinde gerçekten çok yüksek miktarda kullanılır, öyle ki bunları tek tek elle yapmak, hem zaman kaybına hem de bir süre sonra hazırlayanın aşırı yorularak hata yapmasına neden olur. Bu seri hazırlamalar için çeşitli kompaunder denilen cihazlar kullanıyoruz. Bu cihazlar, doğru dozdaki ilacı, flakonundan kapalı şartlarda alıp serum ya da enjektöre güvenli alabilen cihazlardır. Piyasada çeşitleri bulunmaktadır; ancak bunların hiçbirisi

MAKALE www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

ülkemizde üretilmemektedir. Bizim ünitemizde bu cihazlardan üç adet bulunmaktadır. Dünyada kemoterapi ilaçlarının hazırlanması, mümkün olduğunca otomatize edilmeye çalışılmaktadır. Piyasada otomatik ilaç hazırlama cihazları bulunmaktadır. Hatta ülkemizde birkaç ünitede de kullanılmaktadır. Ancak tüm göstergeler, bu cihazların henüz istenilen verimliliğe ulaşmadığını göstermektedir. Ben bu verimsizliğin tek bir nedeni olduğunu düşünüyorum: Cihaz üreticileri, bizler gibi sahada çalışan deneyimli eczacılarla yeterli iletişim kurmamaktalar. Şu an dünyadaki tüm otomatik ilaç hazırlama cihazlarını biliyorum. Bu konuda uluslararası düzeyde yazılarım ve sözlü sunumlarım var. Rahatlıkla söyleyebilirim ki bu alanda üniversite ve özel sektör işbirliği ile dünya birincisi olabiliriz. Bu üreticilerin tüm hatalarının çözümlerini biliyoruz, piyasadaki ürünlerin tüm açıklarını biliyoruz. İlaçların toksik ilaçlar olması nedeni ile insanla en az karşılaşması birincil hedeftir. Bu da yapılabilirse tam otomatizasyon ile olabilir. Sahadaki deneyimimiz, üniversitemizin bilimsel altyapısı, özel sektörün dinamik yapısı üçgeni iyi kurgulandığında bu alanda bir dünya markası çıkartmamız bir hayal değil. Yaptıklarımız, yapabilecek-

lerimizin şifresini vermektedir. Yeter ki başarabileceğimize inanalım. Kanser ilaçlarının fiyatları oldukça yüksektir. Ülkemizin sağlık harcamaları içerisinde kanser tedavisi, en büyük payı oluşturmaktadır. Bu ilaçların yerli üretimleri için son yıllarda ciddi yatırımlar yapılmasına rağmen, hâlen bu pastanın büyük dilimi yurt dışı firmalarına aittir. İlaç üretimi oldukça zor bir süreç, bu konuda hızlı ilerlemek pek mümkün gözükmese de ilaçların efektif kullanımlarını sağlayarak yurt dışına daha az para göndermek bu sistemlerle mümkün. Bu konuda çalışan tüm hastanelerimizi düşündüğümüzde, bu noktada çok ciddi bir bütçeyi heba etmekten kurtulduk bile. Ancak aynı başarıyı medikal malzeme konusunda sağlayamadık. İlaç hazırlama ortamlarında birçok yardımcı malzeme kullanıyoruz. Bunların en önemlileri güvenlik kıyafetleri ve temizlik malzemeleri. Bu konuların dünyada büyük bir pazarı bulunuyor. Özellikli tekstil diyebileceğimiz bu kıyafetler çeşitli örtüleri, ek cidarlı boydan giyilen kıyafetleri, belirli standartlara uyması gereken kemoterapi eldivenlerini, FPP3 maskeleri içeriyor. Hâlen bu paket içindeki tekstil ürünleri ülkemizde üretilmekte, ancak maske ve eldivenler yurt dışından gelmektedir. Özellikle

47


MAKALE

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

kemoterapi eldiveni çok kullanılan bir üründür. Yurt dışını çok sıkı takip ediyoruz ve gördüğümüz tabloda kemoterapi eldiveni konusunda Avrupa’da da ciddi bir marka bulunmuyor. Fiyat-fayda dengesini iyi sağlayabilen bir ürün ile bu piyasanın birincisi olmak gerçekten çok kolay olacaktır. Çok çeşitli ilaçlar, farklı taşıyıcı sistemler, adaptörler, makineler, yüksek üretim sayısı. Tüm bu değişkenler içinde bu kadar etkili bir ilacın doğru hazırlanması gerekiyor. Kayıt tutulmalı, denetlenmeli, etiketlenmeli, tartılmalı, hesaplamalar doğru yapılmalı, kimin ne yaptığı tek tek kayıt altına alınmalı ve tüm bunlar doğru zaman diliminde tamamlanabilmeli. Tüm sistemin koordine edilmesi gerekiyor. Bu da sadece bu iş için dizayn edilmiş bir yazılım ile yapılabilir. İlk defa bu sistemleri kurmaya başladığımızda en büyük sorunumuz, tüm parçaları birlikte yönetebileceğimiz bir yazılım bulamamaktı. Yabancı firmaların sadece kendi cihazlarına esir olmamız

48

için yaptıkları bir pazarlama yöntemleri vardı. Yazılım veriyorlardı; ancak sadece kendi cihazlarına özeldi. Halbuki biz farklı ihtiyaçlarımız için farklı cihazlar kullanmak ve toplamında en mükemmel sonucu elde etmek istiyorduk. Bu konuda önce amatör bir şekilde kendi yazılımımızı yazdık. Başta ne yaptığımızı anlamayan yerli firmalar zamanla bizi anladılar ve ilk prototip çalışmalarımızı alıp geliştirdiler. Bugün hâlen hastanemizde kullandığımız Kemoterapi Yönetimi yazılımı tamamen yerli üretimdir. Firmalara bu yazılımlarımızı yurt dışına rahatlıkla pazarlayabileceklerini anlatmaya çalışıyoruz. Dünya piyasasındaki diğer yazılımları da bildiğimiz için bunun yapılabilir olduğuna biz inanıyoruz; ancak yerli firmaların başarabileceklerine inanmaları gerekiyor. İlaçların hazırlanması tamamlandıktan sonra hastalarımıza uygulanmaları, ayrı bir ihtisas konusudur. Zira bu ilaçların yine taşıyıcılarından insan damarına

kapalı şartlarda verilmesinin sağlanması gerekir. Ayrıca bu ilaçların hastaya uygulanma süreleri çok kritiktir. İlaçların fayda/zarar dengesinin önemli bir parçasıdır. İlaçlar, doğru zamanda hastaya verilmelidir. 2008 yılında, hastalara kemoterapinin otomatik ilaç pompası ile uygulanılmasına ilk defa Gaziantep Üniversitesi Onkoloji Hastanesinde başlanılmıştır. O tarihte ülkedeki tüm hastanelerde kemoterapi ilaçları yer çekimi etkisi ile klasik hortumla hastalara veriliyordu ki bu sistemle ilaç verilme süresi düzgün şekilde yapılamaz. O tarihte dünyadaki tüm pompaları inceledik ve bir pompayı seçtik. Seçimi yaptığımız tarihte o pompayı üreten firma dahi bu pompayı, kemoterapi pompası olarak nitelendirmiyordu. Bugün tüm dünyaya ürünü satarlarken kemoterapi pompası olarak tanıtıyorlar. Bu pompalar veya benzerleri yerli üretiliyor mu? Ne yazık ki hayır. Üretilebilir mi? Tabii ki evet. Pazarı var mı? Türkiye’nin her hastanesinin her odasında en az bir adet olduğunu düşünürseniz sanı-


rım rakam gözünüzde canlanacaktır. Pompalar kendilerine özgü setler ile çalışırlar. Bu setler ise her ilaç değişiminde değişir. Setlerin üretimi kolay ve kârlılığı yüksektir. Ancak pompa bizim ülkemizin olmayınca, setlerini de bize ürettirmiyorlar. Bu hortumları da yurt dışından almak zorunda kalıyoruz. Son iki yıldır Üniversitemize bağlı Tıp Fakültesi öğrencilerine zorunlu olarak ünitemize gelme ve çalışmaları görme zorunluluğu getirildi. Bunu çok önemsiyoruz; ancak bir isteğimiz daha var. Üniversitemiz büyük bir vizyonun eseri olarak, Mühendislik Fakültelerinde İntörn Mühendislik uygulaması başlattı. İntörn mühendislerin de ünitelerimizi görmesi gerektiğine inanıyorum. Onlarla ortak projeler yürütebiliriz, ihtiyaçlarımızı onlarla rahatlıkla paylaşabiliriz. Gaziantep Üniversitesi, Onkoloji Hastanesi Kemoterapi İlaç Hazırlama ve Uygulama Merkezi ile parlayan bir yıldızdır. Bizim ışığımız ile bugün tüm ülkede kanser tedavisinde dünya standardı yakalanmıştır. Bünyemizde bulunan Total Parenteral Beslenme Üretim Merkezimiz, testlerini tamamladığımız ve yakın zamanda devreye alacağımız IV İlaç Hazırlama Ünitemiz ile meşaleyi daha da ileriye taşıyoruz. IV İlaç Hazırlama Merkezi sistemi ile yine Türkiye’nin ilki olacak ve eminiz ki en fazla üç yıl içinde bütün hastanelere yayılacaktır. Her iki ünitede kullandığımız medikal malzemeler yurt dışından

MAKALE www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

gelmektedir. Bu firmalar, bizlerin inovatif çalışmalarını görüyorlar, sessizce kopyalıyorlar ve bir bakıyoruz ki bir yıl sonra bize satmak için geliyorlar. Tek isteğimiz, Alman mühendisler kadar Türk mühendisleri de ünitemizde görmek. Sadece satıcıları değil, üreticileri de görmek. Yurt dışında sunumlarımızı yaparken özvarlığımızdan örnek gösterebilmek. Uluslararası kongrelerde bir Türk markasının standını görebilmek. Birgün kanseri yeneceğiz. Bizden sonraki nesiller umuyorum ki bu hastalığı da sadece tıp tarihi kitaplarında görecekler. O güne kadar ilaç teknolojisi de, medikal malzeme teknolojisi de, tekstil ve yazılım teknolojisi de ilerlemeye devam edecek. İhtiyaçları biz sahada göreceğiz, bilgileri toplayacağız, üniversitelerde de bu ihtiyaç ve bilgiler sistematik

bir bakış açısı ile alınacak, teknoloji geliştirilecek ve sanayiye transfer edilecek, üretim başlayacak, bilimsel ve pratik deneyim destek devam edecek. Bu ürünleri bizler kullanacağız, sonra dünyaya pazarlayacağız. Onların ürettiği bizim pazar olduğumuz bir dünyadan, bizim ürettiğimiz onların pazar olduğu bir devre geçeceğiz. Günün birinde yurt dışında bir markadan memnuniyetle bahsedildiğinde, o marka bir Türk markası diyeceğim. Ben buna yürekten inanıyorum. Yeter ki başarabileceğimize inanalım. Bizlerin bu çalışmaları yapabilmemiz için önümüzü açan başta rektörümüz olmak üzere üniversite yönetimime, Tıbbi Onkoloji Bölümü hocalarıma, sesimizi duyurmamıza yardımcı olan TargeT dergisi yönetimine teşekkürlerimi sunarım.

Uzm. Ecz. Ahmet Sami BOŞNAK kimdir? 1998 yılında Eczacılık Fakültesinden mezun olduktan sonra, bir süre serbest eczacılık yapmıştır. Sonrasında Gaziantep Avrupa Birliği İş Geliştirme Merkezinde uzman olarak çalışmıştır. 2002 yılında Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ve Genetik BD’da, Moleküler Genetik üzerine yüksek lisansını tamamlamıştır. 2006 yılında Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesinde çalışmaya başlamıştır. 2007 yılında Onkoloji Hastanesinin kuruluşu ile bu hastaneye atanmıştır. Hâlen aynı hastanenin idari sorumlusu, Antineoplastik İlaç Hazırlama Ünitesi, Total Parenteral Beslenme Üretim Merkezi sorumlusu ve eczane koordinatörü olarak hizmet vermektedir. Türkiye’de ilk Merkezi Kemoterapi İlaç Hazırlama Ünitesini kuran kişidir. Türkiye Onkoloji Eczacıları Derneği kurucusu ve hâlen Yönetim Kurulu Başkanıdır. Avrupa Onkoloji Eczacıları Derneği İdari Başkan Yardımcısı ve Eğitim Birimi Koordinatörüdür. Asya, Afrika ve Ortadoğu Onkoloji Eczacıları Birliği Eş-Başkanıdır. Türkiye-Mısır Onkoloji Eczacıları Birliği Kurucu Eş-Başkanıdır. 2010 yılında Türk Eczacıları Birliği tarafından, Bilim, Hizmet ve Teşvik Ödülleri kapsamında Onkoloji alanındaki ”Ümit Vadeden Nitelikli Bilimsel Çalışmaları” nedeni ile Eczacılık mesleğinin en yüksek ödülü olan Akademi Ödülü’nü almıştır. Bu ödülü alan en genç eczacıdır. 2010 yılında TBMM Kanser Hastalığı Konusunun Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu’na onkolojik ilaçların hazırlanması konusunda geliştirdiği teknikler hakkında brifing vermek üzere davet edilmiştir. Aktardığı bilgiler, sonrasında yönetmeliklerde kullanılmıştır. Onkoloji Eczacılığı üzerine yazılmış kitapları, eğitim dokümanları, sayısız ulusal ve uluslararası sözlü sunumları, aldığı plaket ve ödülleri bulunmaktadır. Uluslararası dergiler ve kongrelerin bilimsel komitelerinde görevlidir. Gazianteplidir, evli ve iki çocuk babasıdır. İngilizce ve Almanca bilmektedir.

49


PATENT VE TİCARİLEŞME

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Bir buluş hikâyesi Dünyanın en güçlü patenti olan, Üçlü Patent olarak da bilinen “Triadik Patent”i alan Prof. Dr. Ali Doğan Bozdağ ile çalışmalarını ve Gaziantep Üniversitesi ile olan projelerini TargeT Dergisi okuyucularına anlattı.

TOPLAM 10 PATENTİ VAR

Prof. Dr. Ali Doğan Bozdağ kimdir? 1962 yılında Ankara’da doğdu ve ilköğrenimini Ankara’da tamamladı. 1981 yılında Bornova Anadolu Lisesini bitirdi. 1987 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda ihtisas yaparak 1993 yılında uzman oldu. 1994 yılında İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi 3. Cerrahi Kliniğinde çalışmaya başladı. 2004 yılında “doçent” oldu. 2010 yılında Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi kadrosuna atandı. 2011 yılında profesör oldu. Hâlen Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

50

Kısaca çalışmalarınızdan ve “Üçlü Patent” (Triadik Patent) alan “Videoanaskop” adlı buluşunuzdan bahseder misiniz? Ameliyat sırasında karşılaştığım güçlükler karşısında çözüm üretmeye yönelik aletler tasarladım. Bu tasarımların buluş özelliği taşıdığını düşünerek patent başvurusunda bulundum ve bu konuda deneyim kazandım. Toplam 10 patentim vardır. Patentlerim cerrahi aletlerle ilgili olup, “Videoanoskop” adlı buluşum dünyanın en güçlü patenti olan Üçlü Patent olarak da bilinen “Triadik Patent”i almıştır. İcat ettiğim cerrahi aletin patentini alan ülkemizdeki ilk genel cerrah olarak “Videoanoskop ile stapler hemoroidopeksi” ameliyatı da dünyada ilk defa tarafımca uygulanmıştır. Videoanoskop yerli malı olarak üretilmiş ve genel cerrahların kullanımına sunulmuştur. ULUSAL VE ULUSLARARASI ÖDÜLLER KAZANDI Almış olduğunuz patentlerin sağladığı katkılar nelerdir? Buluşlarımdan üçünü Adnan Menderes Üniversitesine, birini Ege Üni-

versitesine bağışladım. Bu sayede Adnan Menderes Üniversitesi medikal alanda patent sahibi olan ilk üniversite unvanını kazanmış olup, Ege Üniversitesi de onu takip etmiştir. Adnan Menderes Üniversitesi hâlen medikal alanda en çok patent sahibi olan üniversite konumundadır. Bilimsel kongrelerde aldığım ödül sayısı ağırlıkta olmak üzere buluşlarından ötürü çok sayıda ulusal ve uluslararası ödül kazandım. Boğaziçi Üniversitesi, Ege Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Adnan Menderes Üniversitesi ve son olarak Gaziantep Üniversitesinde “Bir buluş öyküsü”, “İçindeki mucidi çıkart”, “Her cerrah bir mucittir” başlıklı konuşmalar yaptım. 2010 yılında Ege Cerrahi Kongresi’nde ilk kez “Buluş yarışması” düzenlenmesinde etkin rol aldım. Daha sonra 2011 ve 2013 yıllarında (6. ve 7. Cerrahi Araştırma Kongrelerinde) ikinci ve üçüncü “Buluş yarışmaları”nı düzenledim. Bu yarışmalarda çok sayıda cerrahın patentlik buluşları olduğunu gördüm ve “Her cerrah bir mucittir.” düşüncesinin doğruluğunu kanıtlamış oldum.


PATENT VE TİCARİLEŞME www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

Şu aşamada yaptığınız çalışmalar nelerdir? Patent çalışmalarımı aralıksız olarak sürdürüyorum. Bu konudaki görüşüm ve amacım “Hastalarımızı iyileştirmek uğruna Türkiye’ye yaraşır, dünya ile yarışır buluşları yapacağız, geliştireceğiz ve kullanacağız.” şeklinde özetlenebilir. Adnan Menderes Üniversitesinde altı projede yer aldım ve bu projeler inovatif cerrahi eğitim ve cerrahi aletlerle ilgilidir. 30’dan fazla uluslararası makalem, uluslararası bir kitap bölümü, 50’den fazla ulusal makalem olup çalışmalarım 150’nin üzerinde atıf almıştır. Mesleğim ile ilgili çok sayıda ulusal ve uluslararası kongrelere ve kurslara katıldım. 100’den fazla poster ve sözlü sunum yaptım. Ayrıca kongre sunumları için posterin içine video monte ederek yeni bir sunum şekli oluşturdum. “Videoposter” adını verdiğim bu yöntem ile kongre boyunca sürekli olarak ameliyat filmlerini gösterme olanağı yaratmış oldum ve bu konuda

çok sayıda ödül aldım. Cerrahi eğitim konusunda da Uzman olduğum 1993 yılından beri cerrahi asistanlarının eğitiminde de rol almaktayım. YENİ HEDEFLER PEŞİNDE Gaziantep Üniversitesi TargeT Teknoloji Transfer Ofisi ile ilgili projenizden bahseder misiniz? Gaziantep Üniversitesine bağışladığım buluş “Laparoskopik” cerrahi sonrasında dalağın bir torba içinde parçalanıp karın duvarındaki delikten rahatça çıkarılması için geliştirilmiş bir alet ile ilgilidir. Bu sayede Gaziantep Üniversitesinin patent konusunda deneyim kazanmasını planlıyorum. Buluşun patent almasının yanı sıra üretilmesi ve videoanoskop gibi hasta tedavisinde kullanılmasını da hedeflemekteyim. Buluşun gelir getirmesi durumunda tüm gelir TargeT TTO ve Gaziantep Üniversitesine ait olacak ve hem yeni buluşlar hem de Tıp Fakültesi öğrencilerine burs için kullanılacaktır.

Bozdağ “Hastalarımızı iyileştirmek uğruna Türkiye’ye yaraşır, dünya ile yarışır buluşları yapacağız, geliştireceğiz ve kullanacağız.” dedi.

51


GİRİŞİMCİLİK

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Geleneksel Türk kahvesine girişimci eli değdi İnovatif girişimci kimliği ile bilinen Shems Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Harbalioğlu ile Shazili’nin öyküsünü konuştuk. Yakın geçmişte Yılın İnovasyon Ödülü, En İnovatif Girişimci ödülü gibi pek çok ödüle layık görülen Harbalioğlu, “Sanayici olmanın hilesi düşlemek. Aslında dilemekten, düşlemek çok daha ciddi bir iştir. Düşlerken plan yaparsınız.” diye konuştu.

İş hayatınıza nasıl başladınız? Girişimcilik hikâyenizi bizimle paylaşırmışsınız?

2001 yılında Gaziantep Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümünden mezun oldum. 2001 yılında da kendi yönetim danışmanlığı şirketimi kurdum. 11 yıl belgelendirme ve yönetim danışmanlığı belgelendirme sistemleri üzerine danışmanlık yaptım. En son bıraktığımda GÜLSAN, SANKO gibi firmaların hem yönetim danışmanlığı hem de belgelendirme işlemlerini yapıyor-

52

dum. 2009 yılında, Türkiye’de marketler zincirine sahip bir kuruluşa, fason baharat yapmaya başladım. Kendi markam da vardı. Bu mağazalar zincirinin talebi üzerine farklı ürünler düşünmeye başladık. Tabii gıda sektörü olması gerekiyor. Her zaman, kafamda, sanayici olmak için hayaller kurardım. Aslında düşlemek, dilemekten çok daha ciddi bir iştir. Düşler iken plan yaparsınız. Ancak dilerseniz, oturduğunuz yerde dilersiniz. Ben gece yatarken bile bu ürün

grubunu, bu ürün grubunun ambalajını hayalimde görürdüm. Sani Konukoğlu demiş ya: “İşin hilesi dürüstlük”. Ben de diyorum ki: “İşin hilesi, hayal kurmak, düşlemek”. Hayal kurduğunuz zaman yorgunluğunuzun farkına varmıyor ve hedefe doğru gidiyorsunuz. Bir şey olacak diyorsanız oluyor bir şekilde. Başarılı bir şirket yöneticisi ve sahibi olarak zamanı nasıl yönetiyorsunuz?

Bütün süreci bir çerçeveye


GİRİŞİMCİLİK www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

ayırdım. Bu çerçeve kapsamında, örneğin dış ticarete ayırdığım zaman, haftanın iki günüdür. O iki gün içerisinde zamanın % 80’i ihracattır, % 20’si de diğer işlerimdir. Pazar günü hariç, haftanın günlerini ikiye bölüyorum. Ayırdığım işte ilgilendiğim sürecin başarılı yönetilmesi için, % 80 odaklanmam gerekiyor. Yoksa başarılı olamam. İhracat, AR-GE, kalite-güvence, satın alma, üretim, iç pazar-satış (Ulusal zincir kanalı, geleneksel zincir kanalı) departmanlarıma göre ayırdığım zaman ve günler belirli. İlgilendiğiniz iş sürecinde başka şey ile ilgilenirseniz, hata yapma şansınız çok yüksek. Düşlemek de aslında odaklanmaktır. Her sabah 6’da kalkıyorum. Önemli kararlarımı ise sabah 5 ile 7 arasında alırım. 5 ile 7 arası, beyin hücrelerinin en zinde olduğu, en taze olduğu zamandır.

Shazili’nin bugünlere geliş hikâyesini bizimle paylaşır mısınız?

Shazili markamız adını, Şeyh Şazili’den esinlenerek almıştır. Şeyh Şazili, XIV. yüzyıl sonlarında Yemen’de yaşamış olması muhtemel bir sufi şeyhidir. Kahveyi ilk içtiği rivayet edilen kişilerden biridir. Türk kahvesinin hazırlanmasının zor olması sebebiyle günümüz şartlarına uyarlanması gereksinimi doğmuştur. Shazili, Türk kahvesini uzun süren AR-GE çalışmalarından sonra kokusundan, tadından ve görüntüsünden taviz vermeden 5 saniye gibi kısa bir sürede ikram edilebilecek formülasyona kavuşturmuştur. Şu an 180’e yakın personel istihdam ediyoruz. 180 personelin 90 tanesi satış-saha ekibi, 90 tanesi işletmede. Yarı yarıya. % 50 üretim, % 50 satış odaklı bir şirketiz.

Gaziantep iş dünyası ile ilgili neler yapmak gerekir?

Orta Doğu coğrafyasına satış yapan her firma çok risklidir. Gaziantep’te tahminen yaklaşık 4000 işletme var. Bu 4000 işletmenin % 80’i Orta Doğu’ya odaklanmış durumda. Ağırlıkla halı ihracatının yapıldığı bu bölgelerde ihracatın % 20’sini Suudi Arabistan alırken, Mısır, Libya ve Irak şu an ihracat yapmak için riskli bölgeler durumunda. Almanya, Rusya, Balkanlar yerine Orta Doğu’ya, Afrika’ya odaklanmış olması, bugün Gaziantep iş dünyasını zor duruma düşürdü. Hiç kimse kusura bakmasın. Marka şehir olarak tanınmamıza rağmen bilinçli bir sanayicimiz yok. Birbirimizi kopyalar durumdayız. Hedeflerimiz hep kısa vadeli. Firmaların uzun vadede planlar yapması gerekiyor. Shazili firması olarak 2019’a kadar bizim bütçe-

53


GİRİŞİMCİLİK

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Türk kahvesinin önünü açtık. Girişimci olmak isteyen gençlere tavsiyeniz nelerdir?

lerimiz var. Herkes birbirinin müşterisini almaya çalışıyor. Hiçbir zaman farkındalık yaratmıyoruz. Orta Doğu sıkıntılı bir bölge. Shazili şirketini 2010 yılında kurmadan önce, üç yılımız AR-GE ile geçti. Sürekli ürün, pazar araştırmaları yaptık. Petrolden sonra en fazla ticari emtiası olan ürün nedir? Bunu araştırdık. Kahvenin ciddi bir emtia olduğunu fark ettik. Bunun üzerine kahvenin dünyadaki pazar araştırmasını yapmaya başladık. 2014 yılında Türk kahvesi üretiminin ve satış sektörünün en fazla büyüyen kategori olduğu verilerine ulaştık ve kahve işine girdik. Bizim kahve sektörüne girmemizden dolayı kuru kahve, zincir marketlere girdi. Kuru kahvede daha önce marketing çalışması yoktu. Herkes marketinge girmeye başladı. Böylece Türk kahvesi sektörü büyümeye başladı. Türkiye kahve sektöründe büyüyen sekizinci ülkedir. Büyüme oranı ise, % 15’tir. Hızlı tüketim mallarında ise bu çok iyi bir rakamdır. Kâr marjı olarak ise brüt % 45’tir. Pazar çok büyük, ancak dezavantajları da var. Biz bir inovasyon ile giriş yaptık. İlk kategori, 2010’da, hazır Türk

54

kahvesi orta, sade, şekerli olarak piyasaya girdik. Sahada iki kişi ile satış yaparken televizyon reklamı girdik. Herkes bize “Deli misiniz?” dedi. Biz deli değildik. Ürün kategorimize o kadar çok inanıyorduk ve güveniyorduk ki! Başarılı olacağımızı biliyorduk. Shazili, teknik jenerik marka oldu. Bu başarının en büyük nedeni, pazara ilk çıkmamız ve tanıtım, pazarlama stratejimizdi. Pazarlama alanında, ilk doğru kararımız bu idi. Daha önce marketlere götürdüğümüzde uzaylı gibi bakıyorlardı. Pazarlama stratejimizin çok faydası oldu. Biz bir ayda, on bin noktada tadım yaptık. Çok ciddi emekler harcadık. Daha sonra Shazili Sütlü Türk Kahvesi (lakte) ile piyasaya girdik. Kategorisi oturmuş ürün grupları salep, sıcak çikolata, cappuccino, üçü bir arada tarzı ürünleri de kalitenin altına inmeden ürün çeşitliliğine gittik. Şu anda 130 adet barkodumuz var. İnovasyon olmasaydı, farklılık yaratmasaydık diğer büyüklerin, dev şirketlerin varlığında boğulabilirdik. Ürün kalitemizde Avrupa’ya hitap ettiğimiz için uluslarası düşünülebilecek bir ürün ürettik. Dünyada

İlk söyleyeceğim şey bizim gençlerimizin hedefi yok. Ben üniversite birinci sınıfta iken bile “Fabrikam olacak, bir şeyler üreteceğim.” derdim. Benim her zaman sanayici olma hedefim vardı. Bu nedenle, hedef olmaz ise olmuyor. Hedefiniz olduğu zaman algılarınız açık oluyor ve ortamdaki her şey hedefinize, yapmak istediğiniz ürüne yönlendiriyor sizi. Sonra hayaller başlıyor. Bende hazır Türk kahvesi hayali başladığında geceleri uyuyamıyordum. İki yıl boyunca günde otuz fincan Türk kahvesi içtim. Ürün çıktı, ardından ambalajı nasıl olacak heyecanı başladı. Sonra tasarım başladı. Tasarım yapmayı öğrendim. Heyecan bitmiyor. Kent Şekerleme Yakup Tahincioğlu’nun bir sözünü hatırlatmak isterim: “Sanayici olmak bisiklete binmek gibidir. Pedalı çevirmediğin zaman düşersin”. Çok doğru söylemiş. Her zaman bir şey katmak zorundasınız. Gaziantep sanayiinde bu eksik. Günü kurtarmak adına yaşıyor insanlarımız. Benim 2018’de çıkaracağım ürün dahi belli. Gençler kurdukları hayalin peşinden aç da kalsalar gitsinler. Üniversite-sanayi işbirliği ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?

ABD’de bu birlikteliği çok iyi becermişler. Devlete bağlı çalışan AR-GE kuruluşları, sürekli sanayi ziyareti yapıyor. Haftanın yarım günü, planlı bir şekilde sanayide hocalar ile sanayici buluşmalı. AR-GE sanayide kurulmalı. Bir sanayiciye üniversiteye gel-git demek hayal olur. Yenilikler çıkmaya başladığı zaman, organizenin de yüzü değişecektir.


GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

GİRİŞİMCİLİK www.t to t a rget .co m

Teknolojiye odaklanmalıyız

Tıbbi cihaz üretimi ve sağlık sektöründe faaliyet gösteren Zimed Medikal, iç piyasanın yanı sıra Orta Doğu’ya da açılmış durumda. Gaziantep TEKNOPARK’ın içerisinde yer alan ve aynı zamanda GATEM bölgesinde de faaliyetine devam eden Zimed Medikal’in ortaklarından Kamil Paçal ile üç ortaklı kurulan şirketlerinin ekonomiye katkısını ve sektörü değerlendirdik. Kamil Paçal, “Bizim için teknoloji, olmazsa olmazımız.” diyor. Kamil bey, Zimed Medikal’i bize anlatır mısınız?

2008 yılında, on beş yılı aşkın birikim ve tecrübeye sahip Semih ve Serhat Dirgar ile birlikte üç ortaklı firmayı kurduk. Ankara’nın doğusunda hiçbir bölgede bu alanda üretim yapan firma yoktu. Dolayısıyla tecrübelerimizi Orta Doğu ve iç piyasaya yönelik üretime dönüştürme kararı aldık. Firmamız yeni ortopedik çözümler

sağlayarak implant, harici cihazlar ve bunların doktor tarafından uygulanmasına yardımcı olan cerrahi aletlerinin dünya standartlarında profesyonel bir şekilde tasarım, üretim ve dağıtımını gerçekleştirmekte. Avrupa Birliği CE, ISO 9001 ve ISO 13485 kalite belgelerinin tümüne sahibiz. Müşteri memnuniyeti sağlamak, yeni ürünler meydana getirmek, satış sonrası gözetim ve servis hizmet-

lerinde sürekli yeni teknolojilere odaklanmaktayız. Firmamızın sekiz personel ile başladığı bu yolculukta personel sayımız yetmişi buldu. Şu an Türkiye’de en fazla ürün çeşidine sahip ikinci firmayız diyebilirim. Sağlık Bakanlığı “İlaç ve Eczacılık Ulusal Bilgi Bankası sisteminde 8 ana ürün grubunda 10.096 onaylı ürün çeşidimiz” kayıtlı. 81 vilayette ürünümüz kullanılıyor. 12 ülkeye ihracatımız

55


GİRİŞİMCİLİK

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

var. Orta Doğu’nun tümüne, özellikle Suriye, Yemen gibi ülkelere ihracatımız mevcut. Avrupa’da Yunanistan ve Romanya gibi ülkelere de ihracatımız var. Ürünlerimiz” Zimed markasıyla çıkıyor. Zimed, Farsçada “ürün sahipleri, medikal şeyler yapan” gibi anlamlar taşıyor. YENİLİKÇİ BİR BAKIŞ AÇISI… Gaziantep TEKNOPARK’ta yer alma fikri nasıl doğdu?

2010 yılında son kullanıcılarımız olan Gaziantep Tıp Fakültesindeki hocalarımızın tecrübelerinden, ürün üretiminde onların görüşlerinden faydalanmak için yer almak istedik. Biz firma olarak, dünyadaki gelişmeleri sürekli takip ediyoruz. Bunun yanında yılda iki defa dünyanın en büyük uluslarası fuarlarına katılıyoruz. Yenilikçi bir bakış açısına sahip olduğumuz için TEKNOPARK’ta yer almamız gerektiğine inandık. DIŞA BAĞIMLI OLMAKTAN KURTULMALIYIZ Sağlık sektöründe üretici bir firma olarak son dönemdeki yenilikleri takip ediyor musunuz? Ülke olarak

56

sağlık sektörü üreticilerinin en çok tartıştığı konular nelerdir?

Geçen yılki araştırmalarımda, ülkesel bazda sağlık sektöründe % 83 dışarı bağımlıyız. Sağlık sektöründe hammadde ve yarı mamul madde temininde % 92 dışarı bağımlıyız. Örneğin ülkemizde pek çok demir-çelik fabrikası var iken vücut içine giren paslanmaz demir çelik yapamıyoruz. Son kullanıcı hocalarımız maalesef kalite denince yabancı üretime önem veriyor. Hâlbuki yerli üretim şartlarında da dünya standartlarında ürün yapılabilir. Ülkemizde yabancı sevdası var. 2011 Haziran’da yayınlanan Başbakanlık Genelgesi’nde yerli üreticiye doğrudan alımlarda, ihalelerde avantaj sağlanmasına yönelik bir madde var. Ancak Türkiye’de sağlık sektöründe çalışanlarda, alıcılarda “Bir ürün yabancı ise kalitelidir.” şeklinde bir anlayış yerleşmiş durumda. Tabii ki doğru değil. Bu anlayışın yerleşmesinin sebebi yerli ürün üreticilerinin AR-GE, ÜR-GE ve inovasyondan uzak olması. Sanayiciler neden sağlık sektörüne yatırım yapmaktan çekiniyor?

Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

Mevzuatlı bir sektör olması sanayicinin bu alana yatırım yapmasının önünde engel diyebiliriz. Bu sektörde Ulusal Bilgi Bankası bile 2007 yılında oluştu. Bu nedenle üretici olan ve olmaya karar vermiş bir firmanın projelerinin ilk sekiz ayında devletin ciddi desteklerine, fonlamasına ihtiyacı var. Bir diğer konu, sağlık sektörüne yatırım yapacak sanayicilerin manevi hazdan yoksun olmayan, duyarlı insanlar olması gerekiyor. Günümüzde sadece para kazanmak için yatırım yapan sanayici sayısı, artmış bir vaziyette. Bir de fonlama yapan kurumlarımızda “bilimsel kurumlarda yer alan kişilerin işin ehli insanlardan” seçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de tecrübelerime göre bir firma girişiminden sonra sekiz ay süreklilik sağlayabiliyor ise önünü hiç kimse tutamaz. Firmaların ilk kuruluşunda alacakları bilgi, deneyim, fon desteği çok önemli. Bu nedenle devletin girişimci firmaların ilk bir yılını her anlamda önemli destekler verecek, süreklilik sağlamalarına yardımcı olacak şekilde politikalar geliştirmeleri gerekiyor.


MAKALE

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

İ

novasyon, bilim ve teknolojinin ekonomik ve toplumsal yarar sağlayacak şekilde yenilenmesi sürecidir. Yani ticari ustalıkla keşfin bileşkesidir. İnovasyon, geleceği kurgulama ve sürdürülebilir kârlı bir büyüme sağlama felsefesidir.

İnsanoğlu yüzyıllardır uzun yaşamanın sırlarını merak etmektedir. Sağlık malzemelerinde, ilaçta ve tedavi yöntemlerinde yapılan her yenilik insanoğlunun yaşam kalitesini artırmaya yönelik bir çabanın sonucudur. Kentleşme eğilimi, hareketsiz yaşam tarzları ve sağlıksız alışkanlıklar, diyabet, obesite gibi bulaşıcı olmayan kronik toplumsal hastalıklara zemin hazırlamaktadır. Bilim insanları da önleyici hekimlikten başlayan tanı ve tedaviye kadar uzanan sağlıklı bir dünya için AR-GE çalışmalarını sürdürmektedir. Özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, sağlık hizmetinin geleceğini de belirleyecek gibi görünmektedir. Tıbbi sağlık ve sağlıklı yaşam gelecek senaryolarında, sağlık turizmi, rehabilitasyon ve genetik tedaviler ilk sıralarda yer almaktadır. Globalleşen dünyada bilgiye erişimin inanılmaz boyutlarda arttığı, erişim için kullanılan enstrümanların gittikçe çoğaldığı bir dönemde, proaktif hizmet sunabilen, bunu örgüt yapısı, insan kaynakları ve diğer altyapılarla entegre edebilen sağlık kurumları çok daha verimli/kârlı, rekabet gücü yüksek, tercih edilen kurumlar olarak ön plana çıkarmaktadır. Hizmeti temel fonksiyonlarının dışına taşımış, yaratılış felsefesine uygun, kişiye özelleştirebilmiş ve bunu her noktadan etkin biçimde takip edebilen sağlık kurumlarının geleceğe dair inovatif yatırımları hem yaşam kalitesini arttırmakta hem de ülke ekonomisine ciddi katkılar sağlamaktadır. Kendini hızla güncelleyen teknoloji, yediden yetmişe hepimizi etkisi altına almaktadır. Her sektörde olduğu gibi sağlık sektöründe de teknolojik gelişim ve dönüşüm hızlı yaşanmaktadır. Tedavi yöntemlerinin kolaylaşması, yeni cihazların üretilmesiyle mümkün olabilmekte ve ortaya çıkan yeniliklerle hasta, kendi sağlığını dijital ortamlarda takip edebilmektedir. Belki de yakın gelecekte her hastanın sağlığı, kendi kontrolünde olacaktır. Elindeki akıllı cihazlar ile hasta, sağlığının her aşamasını takip etme fırsatını bulabilecek, tüm kontrollerini yaptıracak, doktoru ile görüntülü görüşüp belli aşamalardaki tedavi ve takibini yürütebilecek ve böylece hem zaman hem de finans avantajı sağlayacaktır.

Sağlık teknolojisi, gerçekleştirilen AR-GE faaliyetleriyle sürekli ve hızlı bir şekilde gelişmektedir. Gelişmiş ülkelerde sağlık alanındaki AR-GE faaliyetleri, toplam AR-GE faaliyetleri içinde önemli bir yere sahiptir. Ülkemizde ise sağlık alanında yapılan AR-GE çalışmaları çok düşük olmakla birlikte son yıllarda yükselme eğilimi göstermektedir. Gerçek şu ki sürdürülebilir kârlılık, kalkınma ve başarının yolu inovasyondan geçmekte ve sağlıktaki inovasyonlar aynı zamanda yaşamımıza kalite kazandırmaktadır. Dijital, robotik ve 3D yazıcı teknolojilerinin birçok yenilik sunduğu tıp, inovasyon sayesinde geçmişte mümkün olmayan tedavileri geçerli kılarken tedavi süreçlerini ciddi ölçüde kısaltmaktadır. İnovasyon, gelişen teknolojilerin tıbba uygulanması ve birçok yeni tedavi geliştirilmesi adına en önemli rolü oynamaktadır. Mobil iletişim teknolojilerindeki gelişimle sağlık sektörünün geleneksel teşhis, tedavi, takip süreçleri zenginleşiyor ve kalıpların dışına çıkıyor. Akıllı telefonlardaki sağlık uygulamalarından, gittikçe küçülen ve neredeyse giyilebilir hâle gelen medikal cihazlara kadar yeni bir sağlık dünyası var. Son zamanlarda google lens ile birlikte diyabet hastalarının günlük kan şekeri değerlerinin ölçümlenmesi ve son teknolojiler yardımıyla kan şekeri değerlerinin anlık olarak paylaşılması, robotik yürüme cihazlarının, biyofidbek stimulatörlerin ve 3 boyutlu protezlerin rehabilitasyon alanındaki katkıları hem hastalarımıza umut vermekte hem de yaşam kalitelerini arttırmaktadır. 3D yazıcılarda üretilen protezleri, hasta bilgi ve röntgenlerinin birkaç dakika içinde cerrahlara iletilmesini sağlayan dijital teknolojileri, immünoloji ve onkoloji alanında geliştirilen yeni aşıları ve biyolojik ilaçların üretimini, girişimsel doğal kalp kapak implantlarının uygulanmasını, kapsül fotoğraflamaları ile gastroenterolojideki teşhis kolaylıklarını, ameliyatların başarı oranını arttırdığı gibi sürelerini kısaltan robotları, tıp dünyasına çok büyük katkılarda bulunan inovatif ürünler arasında sayabiliriz. İnsanlığa hizmeti yaratılış felsefesinin bir gereği olarak gördüğüm için bir hekim ve yönetici olarak bölgemize hizmet sunan hastanemizin ve araştırma laboratuvarlarımızın inovatif hizmetler sunmaya hazır olduğunu ve farklılığımızı yenilikçi hizmetlerimizle ortaya koyabileceğimizi belirterek sağlıklı ve kaliteli bir yaşam diliyorum.

www.t to t a rget .co m

Sağlıkta inovasyon

Prof. Dr. Ali Gür

Prof. Dr. Ali GÜR kimdir? 1970 yılında Elazığ’da doğdu. 1993 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1998 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı’ndan uzmanlık alarak 2000 yılında yardımcı doçentliğe, 2003’te Doçentliğe, 2009’da profesörlüğe atandı. Hâlen Gaziantep Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olan Dr. Gür, rektör yardımcılığı görevini de yürütmektedir. Dr. Gür, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Algoloji ve Romatoloji alanları ile yoğun bir şekilde uğraşmaktadır. Dr. Gür, ulusal ve uluslararası birçok ödül ve teşvike layık görülmüş olup 2004 yılında Pfizer Articulum Fellowship bursunu kazanarak 1 yıl süreyle Leeds Üniversitesi Romatolojik Araştırmalar Merkezinde erken romatoid artrit, ankilozan spondilit, psoriatik artrit ve biyolojik ajanlar üzerine çalışmıştır. Dr. Gür’ün, 80’i uluslararası olmak üzere 130’dan fazla bildirisi; 85’i uluslararası saygın dergilerde olmak üzere 150’nin üzerinde basılmış makalesi ve bu makalelere yapılmış 2000’in üzerinde atıfı bulunmaktadır. Ulusal ve Uluslararası birçok dergide yayın danışma kurulunda bulunmakta, aktif hakemlik ve editörlük yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

57


RÖPORTAJ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

İpekyolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Bülent Özkan:

İki temel sorunumuz var

Kalkınma Ajanslarının çok önemli görevleri var. Kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlamak, yerel potansiyeli harekete geçirmek bunlardan bazıları… İpekyolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Bülent Özkan ile Kalkınma Ajanslarını konuştuk. Aynı zamanda onun gözlemleri ve yapılması gerekenler hakkında değerlendirmelerde bulunduk.

58


Bülent bey, öncelikle sizi tanıyalım… 1975 Gaziantep doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Gaziantep’in Araban ilçesinde, lise eğitimini Gaziantep Lisesinde tamamladım. 1993 yılında Dumlupınar Üniversitesi İİBF İktisat Bölümünü kazandım. 1997 yılında mezun oldum. Aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsünden İktisat Anabilim Dalından sırasıyla 2000 yılında yüksek lisans, 2005 yılında ise doktora programından mezun oldum. İlk olarak Gaziantep Üniversitesi Nizip Meslek Yüksekokulunda öğretim görevlisi olarak göreve başladım. Daha sonra sırasıyla University of Arizona’da Bölgesel Kalkınma Bölümünde bir süre araştırmalarda bulundum. İpekyolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreterliği görevine atanmadan önce de Kilis 7 Aralık Üniversitesi İİBF İktisat Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktaydım. Siz İKA Genel Sekreteri olarak neler yapıyorsunuz? Öncelikle şunu belirtmek isterim. Yaptığımız her çalışma ÌKA’nın tüm personelinin emekleri ile yapılmaktadır. Birimlerimiz var ve her birimin bir görevi var. Her birimimiz üzerine düşen görev ve sorumlulukları, en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyor. Yaptığımız her çalışma ülkemiz ve bölgemizin geleceğe yönelik vizyonunu daha iyi ortaya koymak adına yapılmaktadır. Bildiğiniz üzere kalkınma ajanslarının kuruluş amacı, kamu-özel sektör ve STK arasında koordinasyonu sağlamaktır. Bu amaç doğrultusunda bölgenin kalkınması, bölge içi gelişmişlik farklılıklarının azaltılması, bölgenin tanıtımının yapılması ve bölgenin yatırım ortamının daha iyi olabilmesi adına çalışmalar yapmaktayız. Aslında yaptığımız analiz çalışmalar, karar vericiler ve yatırımcılar için bölgeyi, sektörel alanları daha iyi okuyabilmeleri adına önemlidir. Bu çalışmaları ya-

RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

parken katılımcı bir anlayışla yapıyoruz. Bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınması ile ilgili çalışmalar yapmaktayız. Bu alanlara yönelik sektörel analiz raporları hazırlıyoruz. Yine ulusal kalkınma planı ve bölge plan önceliklerine göre Mali Destek Programları uyguluyoruz. Ajans bütçesini neye göre oluşturuyorsunuz? Desteklenecek sektörleri, işletmeleri neye göre belirliyorsunuz? İpekyolu Kalkınma Ajansı gelir kaynakları, merkezi yönetim bütçesi, il özel idareleri, belediyeler ve bölgedeki sanayi ve ticaret odalarından aktarılan paylardan ve faaliyet gelirlerinden oluşmaktadır. Bunun dışında Avrupa Birliği ve diğer uluslararası fonlardan aktarılan tutarlar, bağış ve yardımlar, ajansımızın diğer finansman kaynakları arasında yer almaktadır. Ajans giderleri ise proje ve faaliyet destekleme hizmetleri ile ajans hizmet giderlerinden oluşmaktadır. Ajansımız tarafından mali destek sağlanan öncelikli sektörler, bölgedeki paydaşlarla yapılan çalışmalar sonrasında (kalkınma kurulu toplantıları, kalkınma komisyon-

ları, ilçe çalıştayları vb.) katılımcı planlama anlayışı ile hazırlanan TRC1 Bölge Planı (2014-2023) kapsamında belirlenmektedir. TRC1 Bölgesi’nin dinamiklerini ve potansiyelini ortaya koyan bu makro ölçek planda, bölgeye katma değer sağlayacağı düşünülen alanlara yönelik öngörüler oluşturularak bölgenin geleceği şekillendirilmeye çalışılmıştır. Bu öngörüler oluşturulurken bölgedeki yerel halkın ve gelecek nesillerin yaşamı düşünülerek sürdürülebilir kalkınma prensibi temel alınmıştır. Bölgeyi anlamak adına yapılan mevcut durum tespiti ve analizlerine bağlı olarak “Yaşam Kalitesi Yüksek, Beşeri Sermayesi Güçlü, Rekabetçi ve Yenilikçi, Orta Doğu’nun Çekim Merkezi İpekyolu!” vizyonu oluşturulmuş ve bölgenin sahip olduğu potansiyellerin geliştirilmesine yönelik ve bölgenin kalkınmasına katkı sağlayacak biçimde dört gelişme ekseni ve gelişme eksenlerinin gerçekleştirilmesini sağlayacak öncelikli hedef ve stratejiler oluşturulmuştur. Aşağıda yer alan dört ana gelişme ekseni dâhilindeki konular, desteklenecek sektör ve alanların belirlenmesinde kilit rol oynamaktadır.

59


RÖPORTAJ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

1. Yaşam Kalitesinin Artırılması 2. Beşeri Sermayenin Geliştirilmesi 3. Sürdürülebilir Kırsal Kalkınmanın Sağlanması 4.Rekabetçilik ve Yenilikçilik Kapasitesinin Artırılması Söz konusu gelişme eksenleri ile bölgenin sosyal ve ekonomik yönden sürdürülebilir bir yaklaşım çerçevesinde geliştirilmesi ve bölge içi gelişmişlik farklarının azaltılması amaçlanmaktadır. Sonuç olarak bölgenin istihdam, üretim ve ihracat kapasitesinin geliştirilmesi, sosyo-kültürel ve çevresel alanlarda iyileşme sağlanması ve bunların sonucunda ortaya çıkan katma değer ile bölge halkının refah seviyesinin yükseltilmesi planlanmaktadır. Ajansımızın sahip olduğu destek mekanizmaları kapsamında yerel idareler, üniversiteler, diğer kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,

60

TÜİK verilerine göre Gaziantep’in de içinde bulunduğu TRC1 Bölgesi’nin hane halkı harcamasında eğitime ayrılan bütçenin oranı, Ankara ve İstanbul’daki oranın yarısı kadardır sivil toplum kuruluşları, kâr amacı güden işletmeler, kooperatifler, birlikler ve diğer gerçek ve tüzel kişiler, belli usul ve esaslar dâhilinde desteklenmektedir. Her programın hedef kitlesi, programın amacı ve ilgili mevzuat kısıtları doğrultusunda farklılık göstermektedir. Proje teklifleri geldikten sonra hibe verilip verilmeyeceğine kim karar veriyor? Proje teklifleri geldikten sonra ilk olarak ajans uzmanları tarafından ön incelemeden geçer. Ön incelemeden geçemeyen proje teklifleri reddedilir. Geçen proje teklifleri ise teknik ve mali değerlendirme sürecine alınır. Her bir proje teklifine ilişkin değerlendirme, en az lisans mezunu, alanında en az beş yıllık deneyime sahip, en az iki bağımsız değerlendirici tarafından gerçek-

leştirilir. Proje tekliflerinin başarılı sayılabilmesi için 65 puan ve üzeri almaları gerekir. İki puan arasında 15 puan fark varsa veya puanlardan biri 65 puanın altında diğeri üzerinde ise üçüncü bir bağımsız değerlendirici tarafından değerlendirilir. 65 ve üzeri puan alarak başarılı olan proje teklifleri, üye sayısı en az beş olan değerlendirme komisyonu tarafından değerlendirilir. Bu aşamayı da geçen proje teklifleri, Ajans Yönetim Kurulu tarafından onaylanarak asil ve yedek liste ilan edilir. Gaziantep özelinde konuşursak Gaziantep’in en büyük sorunu nedir? Bu soruna yönelik herhangi bir projeniz oldu mu? Gaziantep özelinde iki temel sorun bulunmaktadır. Birincisi düşük teknolojiye bağımlı sanayi, ikincisi ise


RÖPORTAJ Gaziantep’in sanayiinin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve rekabet şartlarının gün geçtikçe ağırlaştığı küresel piyasada yerini sağlamlaştırabilmesi adına, üretim ve teknoloji altyapısının güçlendirilmesi ve yenilikçilik potansiyelinin harekete geçirilmesi gerekmektedir.

eğitimdir. TÜİK verilerine göre 2014 yılında Gaziantep’in yaptığı ihracatın %78’i düşük teknolojili, %13,3’ü orta düşük teknolojili %8,3’ü orta yüksek teknolojili sanayi ürünlerinden oluşmaktadır. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracattaki payı %1’in altındadır. Gaziantep’in en büyük sorunu, sanayi imalatının düşük teknolojili ürünlerde yoğunlaşmasıdır. Gaziantep’in sanayiinin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve rekabet şartlarının gün geçtikçe ağırlaştığı küresel piyasada yerini sağlamlaştırabilmesi adına, üretim ve teknoloji altyapısının güçlendirilmesi ve yenilikçilik potansiyelinin harekete geçirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda Ajans öncülüğünde ve koordinasyonunda geliştirilen “Gaziantep Mesleki Eğitim Kompleksi” projesi bulunmaktadır. Bu projeyle sanayinin ihtiyaç duyduğu beşeri sermayenin gelişmesi ve nitelikli istihdam yoluyla işletmelerin rekabet gücünün arttırılması amaçlanmaktadır. İKA’nın yürütücü konumda olduğu “Halıcılık Mükemmeliyet Merkezi” projesi ile makine halıcığında ürün kalitesinin ve marka değerinin arttırılması hedeflenmektedir. Ayrıca mevcut tekstil ürünlerinin katma değerini arttırmaya

yönelik “Dokunmamış Kumaş (Nonwoven) ve Nanoteknoloji Araştırma ve Geliştirme Merkezi” projesinin de uygulaması devam etmektedir. TÜİK verilerine göre Gaziantep’in de içinde bulunduğu TRC1 Bölgesi’nin hane halkı harcamasında eğitime ayrılan bütçenin oranı, Ankara ve İstanbul’daki oranın yarısı kadardır. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) tarafından, 15 yaş grubu öğrenciler hedeflenerek 54 ülkede 3 yılda bir uygulanan PISA sınavı 2012 sonuçlarına göre aynı sınıfta olmasına karşın Batı Marmara’daki bir öğrencinin matematik başarısı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki öğrencinin matematik başarısının iki yıllık okul süresi kadar önündedir. Fen ve okuma alanında da benzer bir bölgesel fark söz konusudur. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre Gaziantep, öğretmen başına öğrenci sayısı, derslik başına öğrenci sayısı, okul başına öğrenci sayısında bütün okul türlerinde Türkiye ortalamasının üzerinde bir yoğunluğa sahiptir. Bu olumsuz göstergelerin Gaziantep’in sahip olduğu üretici, girişimci ve ihracatçı yapının daha rekabetçi bir yapıya dönüşmesi için hızla iyi-

leştirilmesi gerekmektedir. Globalleşme ile insan kaynağının ve bireylerin beceri setinin geliştirilmesi ihtiyacı, ön plana çıkmaktadır. Bu konuda İKA, eğitim öğretimle ilgili kurum ve kuruluşların kurumsal kapasitesinin geliştirilmesine yönelik eğitim ve donanım ihtiyaçlarını karşılayan Teknik Destek Programı ile Gaziantep’in eğitimine dolaylı bir katkı sunmaktadır. İKA 2015 Mali Destek Programını açıkladınız? Bu desteklerin bölge kalkınmasında önemini nasıl değerlendiriyorsunuz? İpekyolu Kalkınma Ajansı (İKA) 2015 Yılı Proje Teklif Çağrısını ilan etmiştir. 2015 yılında İKA tarafından toplam bütçesi 10.250.000 TL olan üç program yürütülecektir. Bu programlar: -Kültür-Turizm Altyapısı Mali Destek Programı -Rekabetçilik ve Yenilikçilik Kapasitesinin Arttırılması Mali Destek Programı -GAP Organik Tarım Değer Zinciri Pilot Uygulamaları Mali Destek Programı’dır. Ajans olarak programların bölge kalkınmasına, geliştirilecek önemli projelerle stratejik etkilere sahip

61

www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ


RÖPORTAJ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

kendeciler vb.) arasında sürdürülebilir nitelikte ve pazar odaklı bölge içi ve/veya bölgelerarası ticari işbirliklerinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır.

olması beklenmektedir. Bu programlarda üst ölçekli ulusal plan ve stratejilere, TRC1 Bölge Planı (2010-2013) kapsamında belirlenen vizyon, temel amaçlar, hedef ve stratejiler kapsamındaki alanlara öncelik verilmiştir. Program bazında bölgede beklenen olumlu katkılara değinelim: Kültür-Turizm Altyapısı Mali Destek Programı: Turizm sektörü içerisinde planlama, yatırım, örgütlenme, iç turizm, AR-GE çalışmaları, hizmet, ulaşım ve altyapısının güçlendirilmesi, tanıtım ve pazarlama, eğitim, kentsel ölçekte markalaşma, turizmin çeşitlendirilmesi, varış noktalarının geliştirilmesi, bölgede turizm çeşitleri arasında entegrasyonun sağlanması, bununla birlikte alternatif turizm çeşitlerini geliştirmek adına altyapının kuvvetlendirilmesi, bölgenin mevcut altyapı sistemlerinin işlevselliğini arttırma ve kültür-sanat olanaklarının arttırılmasına yönelik altyapı çalışmalarının yapılması amaçlanmaktadır. Rekabetçilik ve Yenilikçilik Kapa-

62

sitesinin Arttırılması Mali Destek Programı: KOBİ’lere yönelik hazırlanan söz konusu bu programda, öncelikli sektörlerde katma değerin arttırılması yoluyla bölgenin sanayi rekabet gücünün arttırılması ve bu amaçla altyapısının geliştirmesi öngörülmektedir. Bu amaç doğrultusunda istihdamın arttırılması, işletmelerin üretim ve teknoloji altyapısının güçlendirilmesi, üretim maliyetlerinin azaltılması, ihracata dönük sanayileşmenin geliştirilmesi, AR-GE ve ÜR-GE altyapısının güçlendirilmesi, uluslararasılaşma kapasitelerinin arttırılması amaçlanmaktadır. GAP Organik Tarım Değer Zinciri Mali Destek Programı: GAP Bölgesi’nde organik tarım değer zincirinin güçlendirilmesi ve organik tarım değer zinciri aktörleri arasında sürdürülebilir nitelikte bölgesel, ulusal ve uluslararası işbirliklerinin geliştirilmesi; Bölgesel organik tarım değer zincirinin rekabet edebilirliğinin ve etkinliğinin arttırılması ve organik sektöründe faaliyet gösteren ekonomik aktörler (üretici birlikleri, işleyiciler, pera-

Akademisyen temelli biri olarak üniversite-sanayi işbirliğinden dörtlü sarmal (üniversite-kamu-özel sektör-toplum) modelinden kamu bacağını temsil ediyorsunuz? Sizin perspektifinizden bu alandaki gelişmeler ve bu alanın geleceği nasıl görünüyor, açıklayabilir misiniz? Bu konuda daha önce akademisyen olarak çalışmış olmam ve şimdi de sahada olmam dolayısıyla iki taraf hakkında da bilgi sahibiyim. Öncelikle Türkiye’de hep üniversite-sanayi işbirliğini konuşur; ama bunu bir türlü uygulamaya koyamazdık. Ancak son dönemlerde değişen iklim ile bu alanda da ciddi atılımlar yapılmakta ve işbirliğinin önündeki duvarlar yıkılmaya başlamaktadır. Çok yol katettik mi? Hâlâ yolun başındayız. Ancak gelecek adına güzel çalışmalar yapıldığına şahit olmaktayız. Şu an üniversitelerde uygulamaya konulan intörnlük, başlangıç olarak iyi bir örnek olacak. Türkiye’de üniversite-sanayi işbirliği diyoruz; ama yıllarca işbirliğinin yapılması gereken bir alanı hiç konuşmadık veya az konuştuk. bu konuda da bir algı oluşmalı. STK ve toplum ile üniversitelerin de yakın çalışması gerekiyor. Üniversitelerin özellikle sosyal bilimler ve toplum ile ilgili araştırma merkezleri, kağıt üzerinde kalmamalı ve sahada olmalı. Bu alanda projeler üretilmeli. Gelişmiş ülkelerde bu tür araştırma merkezleri, şehirlerin içerisinde yer almakta, şehirle bütünleşmiş durumdalar. Türkiye’de ise bu konuda ilerleyen dönemlerde daha çok çalışmalar yapılacağına inanıyorum. Bazı üniversitelerimizde bu konuda güzel gelişmeler olmakla birlikte bunun tüm üniversitelerde yaygınlaşması gerekmektedir.


www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

63


MAKALE

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Klinik tıptaki etkinliğimiz birçok Avrupa ülkesiyle boy ölçüşebilecek durumda

Prof. Dr. Hasan Bayram

Prof. Dr. Hasan BAYRAM kimdir? Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1988 yılında mezun oldu. 1991 yılında Dicle Üniversitesinde Göğüs Hastalıkları uzmanlığına başladı. Uzmanlık eğitimine ara vererek 1994-98 yılları arasında Londra Üniversitesinde solunum hücre biyolojisi, hava kirliliği ve alerjik hastalıklar alanında doktora yaptı. 1999’de Dicle Üniversitesine dönerek uzmanlığını tamamladı. 2005 yılından beri Gaziantep Üniversitesi, Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. 2007’de hâlihazırda çalıştığı bölüm bünyesinde, hâlen bu alanda Türkiye’de tek laboratuvar olma özelliği taşıyan, Solunum Hücre Kültürü Laboratuvarı’nı kurdu. 2012’de Sağlık Bilimleri Enstitüsü bünyesinde Temel Solunum Biyolojisi adlı Yüksek Lisans Programını açtı ki bu program da hâlen bu alanda açılmış tek programdır. Rutin eğitim ve klinik hizmetleri dışında, laboratuvardaki ekibiyle birlikte başta hava kirliliği ve nanopartiküller olmak üzere, kronik akciğer hastalıkları, akciğer kök hücreleri ve akciğer kanseri alanlarında çeşitli araştırmalar yürütmektedir.

64

B

ugün Türkiye’de sayıları 100’e yaklaşan tıp fakültesi bulunmaktadır. Yeni kurulanların ciddi altyapı sorunları bulunmaktadır. Dolayısıyla bunlardan ciddi bir araştırma-geliştirme faaliyeti beklemek gerçekçi değildir. Diğer taraftan aralarında Türkiye’nin en eski fakültelerinin de olduğu, altyapıları tamamlanmış ve oturmuş tıp fakülteleri için bunun ne kadar mümkün olduğu da ciddi tartışma götürür? Oysa klinik tıptaki etkinliğimize bakıldığında, birçok Avrupa ülkesi ile boy ölçüşebilecek durumda olduğumuzu düşünüyorum. Ancak, araştırma-geliştirme (AR-GE) ve innovatif faaliyetlerde durumumuzun aynı paralelde olduğunu söylemek son derece güç. Belki son yıllarda yayınlanan makale sayılarında artış var; ancak bunun etki faktörünün yüksek alanlarda, patent veya buluşa yol açan çalışmalarda olduğunu söylemek zor. Bu yazıda tıp fakülteleri özelinde Türkiye’de üniversitelerin AR-GE faaliyetlerinin önündeki engeller ve altyapı sorunları ele alınacaktır Akademisyenlerin görev tanımı ve içeriği Türkiye’de akademik kurumların faaliyet alanları ve akademisyenlerin görev tanımlarına bakılırsa birinci sırada araştırma, ikinci sırada eğitim ve öğretim, üçüncü sırada da rutin faaliyetler yer alır. Tıp fakültelerindeki akademisyenlerin asli görevi, yasal olarak başka türlü tanımlansa da ne yazık ki öncelikle hastane bünyesinde yürüttüğü rutin hizmetler birinci önceliği almaktadır. Tıp alanındaki akademisyenlerin unvanları da bu tanıma göre değerlendirilmekte, sadece verdikleri hekimlik hizmetinin kalitesi ve niteliği üzerinden derecelendirilmektedir. Hastalar ve halkın algısı

da bu yöndedir. Öyle ki çoğu zaman hasta, hatta tıp öğrencilerinin gözünde yardımcı doçent uzman düzeyinde standart bilgisi olan hekim, doçent daha iyi bilen tecrübeli uzman, profesör bir bakışta hastanın tanısını koyabilen hekim olarak algılanmaktadır. Doğrusu bu rolün sadece akademisyenlerin dışındaki insanlar tarafından ona biçildiğini söylemek zor. Akademisyenler de bu rolü o kadar içselleştirmişlerdir ki akademisyenliklerini çoğu zaman unutuyor ve asıl işlerini hekimlik ile sınırlı görüyorlar. Biraz da bundan dolayıdır ki akademisyenin rutin hekimlikteki rolünün azaltılmasına karşı çıkıyor, asıl rollerini hekimlik dışında düşünemiyorlar. Oysa örneğin İngiltere gibi kimi gelişmiş ülkelerde üniversite hastaneleri Sağlık Bakanlığı ile bir şekilde iletişim ve işbirliği hâlinde hizmet vermekte, rutin hizmet için ayrı bir uzman kadrosu bulunmakta, öğretim üyesi sadece üst uzmanlığının olduğu özel klinik konularda uzman danışmanlık hizmeti vermektedir. Bu da akademisyenin toplam iş yükünün %10-20’sini aşmamaktadır. Akademisyen asıl enerjisini AR-GE ve eğitim faaliyetlerine ayırmaktadır. Dolayısıyla bir akademisyenin ve akademik birimin kalitesini yapılan araştırmalar, buluşlar, patentler ve yayınlar belirlemektedir. Türkiye’de de artık sistemin buna evrilmesi, akademisyenin de kendini buna göre yeniden ele alması gerekmektedir. Tabii bunun olabilmesi için uygun sistemin ve alt yapının oluşturulması gerekir. Mevzuat, yasal alt yapı ve düzenleme Türkiye’de tıp fakültelerinin yasal altyapısı son derece sınırlayıcı ve katı bir şekilde hazırlanmıştır. Şöyle ki, anabilim dallarında, farklı bir klinik veya temel branştan hekim veya persone-


MAKALE www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

lin istihdam edilmesi çoğunlukla imkânsızdır. Bu da temel bilim alanlarında araştırma yapma ve işbirliği kurmanın önünde önemli engel oluşturmaktadır. Klinik bölümlerde büyük ölçüde klinik eğitime ve usta-çırak ilişkisine dayanan uzmanlık eğitimi dışında akademik yönü ağır basan master ve doktora gibi programlar bulunmamaktadır. Akademik araştırmalar olarak düşünülen uzmanlık tez çalışmaları, bilimsel olarak son derece zayıf olup zaten bir formaliteyi yerine getirmek dışında bu çalışmalardan önemli bir beklenti olmamaktadır. Oysa başta Amerika olmak üzere Avrupa’da ve Japonya gibi ülkelerde klinik bilimlerin bünyesinde hemen her zaman araştırma laboratuvarları, üniteleri kurulmakta doktora ve araştırma programları yer almaktadır. Buralarda sadece hekimler değil, o bölüm bünyesinde yer alan araştırma laboratuvar ve ünitelerinde temel bilimlerin hemen her alanında araştırmacı ve akademisyenler yer alabilmektedirler. Bu tür araştırma programlarında yetişmeyen hekimlerin de akade-

misyen olma şansı ciddi olarak azalmaktadır. Yine klinik anabilim dalları bünyesinde, biyoloji, biyokimya, fizyoloji vb. disiplinlerden yetişen mezunlar istihdam edilebilmektedir. Yöneticilerimiz, hastanecilik ve klinik hekimlik konularında gelişmiş ülkelerdeki örnekleri titizlikle inceleyip bizim üniversite hastanelerimize uyarlarken, buralardaki araştırma altyapısını dikkate almamaları üzücüdür. Bizde de bu konudaki mevzuatın esnek hâle getirilmesi, özellikle temel bilimler mensubu araştırmacıların klinik bilimlerde istihdamının önündeki engellerin kaldırılması gerekmektedir. Bundan başka, bölümlerin kapasiteleri ve akademisyen altyapıları doğrultusunda master ve doktora gibi araştırma programı açmaları teşvik edilmelidir. Diğer yandan, başta doçentlik ve profesörlükte olmak üzere daimi statüdeki kadrolar akademisyen için önemli bir güvence ve rahatlık sağlasa da bazen üretim ve verimliliğin önünde ciddi engel oluşturmaktadır. Kabul etmek gerekir ki bu rahatlık çoğu zaman akade-

misyenleri kariyerlerinin en üretken döneminde rehavete ve işlevsizliğe itebiliyor. Buna karşın, çalışmanın ve üretmenin pek bir artısı olmayabiliyor. Hele de profesör olduktan sonra, temel rutini sürdürmek dışında, üretip-üretmemek tamamen akademisyenin kendi vicdanına ve insafına kalmış durumda. Diğer yandan, kendim de bir akademisyen olarak, bu statünün kalkmasını istemek gerçekçi olmadığı gibi, insani de değil. Ancak daimi kadronun bu sakıncasını giderecek önlemler geliştirilebilir. Bunun bir yolu, uygun bir teşvik sistemi olabilir ki akademik sistemimizde bu durum ne yazık ki yok denecek kadar az. Bizim sistemimiz genel olarak yasakları ve yapılmaması gerekenlerin sınırlarını çizmek üzerine kurulmuş olup akademisyenleri motive edebilecek, iş ve üretim heyecanlarını artırabilecek teşvik ve ödüllendirme pek düşünülmemiştir. Böyle olunca, tabloda, çoğu zaman genel bir motivasyonsuzluk ve isteksizlik hâli hâkim olmaktadır. Tabii akademisyenlerin bu olumsuz

65


MAKALE

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

ruh hâli ve davranışlarında, sistemimizde dağ gibi biriken özlük sorunlarının etkisini göz ardı etmek ciddi haksızlık olur. Yükseköğretim kurumlarının çeşitli kademelerindeki yöneticiler ve hükûmet yetkililerinin zaman zaman soruna değinme, ancak arkasından pek bir şey yapmama hâli yıllardır sürüp gitmektedir. Akademisyenlerin ücretlerinin de bu ülkenin koşullarına göre belirlenmesi kadar doğal bir şey yok; ancak meslekler arası kıyaslamalar dikkate alındığında ülkemizdeki durumun akademisyenler lehinde olmadığı anlaşılacaktır. Diğer yandan tıp fakültelerindeki akademisyenlerin gelir-performans sarmalına mahkûm edilmelerinin, mantıklı, izah edilebilir bir tarafı ne yazık ki bulunmamaktadır. Akademisyenlerin üretimleri ve verimlilikleri, asli görevlerinin dışındaki rutin hekimlik hizmetleri üzerinden çoğunlukla değerlendirilmektedir. Bütün gelişmiş ülkelerde asıl belirleyici olan, akademisyenin yürüttüğü araştırma, aldığı proje desteği ile kuruma transfer ettiği kaynak, gerçekleştirdiği yayın, davet edildiği bilimsel toplantılar, katkı sunduğu ulusaluluslararası etkinlikler gibi akademik faaliyetler olduğu hâlde, bizde bunlar fazla dikkate alınmamaktadır. Eğitim ve öğretim faaliyetleri de akademisyenin kendi vicdan dairesinde yürüttüğü işler kategorisinde görülmekte ve buradaki kalite üzerinde yeterince durulmamaktadır. Sonuçta eğer akademisyenlerin performansı değerlendirilecekse, ki bence mutlaka yapılmalı, bu rutin faaliyetlerden çok öncelikle akademik faaliyetler ve üretim üzerinden yapılmalıdır. Fiziki alt yapı sorunları Üniversite mevzuatında, diğer alanlarda olduğu gibi, tıp ve sağlık bilimleri ile ilgili fakültelerin görev tanımında da birinci derecede, araştırma yapmak yer almaktadır. Ancak planlamada, eski-yeni hiçbir üniversite hastanesi veya tıp fa-

66

kültesi binasında, temel bilimlerin çoğunlukla eğitim ve rutin hizmet amaçlı kullandıkları laboratuvarlar sayılmazsa, araştırma birimi/ laboratuvarı neredeyse planlanmamaktadır. Şöyle ki… Üniversite hastanelerimizin fiziksel özelliklerine bakıldığında kliniklerde hemşire istasyonu, asistan odası, personel dinlenme odası vs. bütün detaylar ayrıntılı olarak planlandığı görülür. Klinik dışı alanlarda da rutine yönelik merkezi laboratuvarlar, ofis odaları, dershaneler gayet güzel düşünülürken, araştırma faaliyetlerine yönelik bırakın laboratuvarı bir araştırma ünitesine bile yer verilmemektedir. Oysa gelişmiş ülkelerde, tıp fakülteleri bünyesinde hastane içinde veya dışında her akademik birime ait mutlaka bir araştırma laboratuvarı veya ünitesi bulunmaktadır. Eğer tıp fakültelerinde ciddi AR-GE faaliyetleri yapılmasını istiyorsak buna uygun fiziki mekânların ve laboratuvarların da mutlaka planlanması gerekir. Araştırma felsefesi Türkiye’de araştırma mantığı, hedef, beklenen sorunlar ve başarı kriterleri ile ilgili olarak yanlış bir anlayış bulunmaktadır. Araştırmanın, elde edilecek sonuçların, beklenen yararların uzun soluklu bir çalışma ve sabır ile olacağı çoğunlukla unutulmakta veya göz ardı edilmektedir. Araştırma olacaksa sonunda hemen büyük bir buluş veya “Nobel ödülü” beklenmekte, sanki bu olmazsa yapılan işin boşuna çaba harcamak olacağı düşünülmektedir. Bir yanıyla, araştırmadan pratik ve somut yarar elde etme çabası adına olumlu bir düşünce olarak görülse de bu yaklaşım çoğu zaman engelleyici olmaktadır. Bu yaklaşım bir süre sonra yerini “Bizde bunlar olmaz.”, dolayısıyla “İleri araştırma bizim gibi ülkeler için lüks.”, “Biz sadece bildiğimiz ve başarılı olduğumuz alanlarda araştırma yapmalıyız.”, “Daha karmaşık ve ileri araştırmalar ancak gelişmiş

ve zengin ülkeler tarafından yapılır.” gibi bir yaklaşıma terk etmektedir. Oysa önemli bir buluş-keşif “nadide bir orkide yetiştirmeye” benzetilirse eğer, böyle bir orkidenin çorak arazi ve çöl ortamında yetişemeyeceği aşikârdır. Onun yetiştirilebilmesi için önce ikliminin ve toprağının zenginleştirilmesi gerekir. Bu işlerle az buçuk ilgilenenler, ne yazık ki Türkiye’deki ortamın “nadide orkide yetiştirmeye” henüz uygun olmadığını bilirler. Dolayısıyla işe kısa vadede çok fazla beklentiye girmeden, moralimizi bozmadan “toprağı zenginleştirmek” yani uygun yasal, fiziksel ve zihni altyapıyı oluşturmakla başlanmalıdır. Ondan sonra arkası gelecek, “nadide orkideler” hızla yetişecek ve çoğalacaktır. Gelişmiş ülkelere ve bu alanda başarılı olan ülkelere baktığımızda bunun bir akademik kültürle olduğu, bu ülkelerde kimi zaman yüzyıllara dayanan bir araştırma geleneği olduğu görülmektedir. Bu işe nispeten yakın zamanda giren Güney Kore gibi ülkelerin de bu alanda ciddi bir “paradigma” oluşturdukları, insan ve altyapı yatırımı yaptıkları, kendi ülkelerinde Batı ve Amerika’daki örneklerden de esinlenerek ciddi araştırma kurumları oluşturdukları görülmektedir. Sonuç Üniversitelerimizde, özellikle tıp fakültelerinde AR-GE faaliyetleri açısından ciddi altyapı sorunları bulunmaktadır. Başta, üniversitelerimizin ve tıp fakültelerimizin personel ve istihdam politikaları yeniden gözden geçirilmeli ve esnek hâle getirilmelidir. Sadece temel bilimlerde değil, klinik bilimlerde de yüksek lisans ve doktora gibi araştırma programlarına yer verilmelidir. Akademisyenler araştırma faaliyetlerine daha çok yönlendirilmeli ve bir teşvik sistemi kurulmalıdır. Diğer yandan uygun fiziki mekânlar ve laboratuvarlar mutlaka planlanmalıdır. Bu işte daha fazla gecikilmeden hızla harekete geçilmelidir.


BİZDEN HABERLER

Teknopark tekstil sanayicilerine destek vermeye hazır...

A

dıyaman Üniversitesi ve Moda-Hazır Giyim Federasyonu işbirliği ile gerçekleştirilen “1. Adıyaman Çevresi Tekstil-Konfeksiyon ve Yeni Sektörel Gelişimlere Destek Çalıştayı”nda Gaziantep Üniversitesi TEKNOPARK Genel Müdürü Yrd. Doç. Dr. Deniz Vuruşkan, tekstilde teknolojik ürünlerin önemi ile ilgili bilgi paylaşımında bulundu. Yrd. Doç. Dr. Deniz Vuruşkan, Türkiye’de teknoparkların on beş yıl gibi kısa bir geçmişleri olduğunu belirterek 40 teknoparkın aktif olarak çalıştığına dikkat çekti. Yrd. Doç. Dr. Vuruşkan, “Teknoparkların içerisinde bulunan kiracı firmaların sektörel dağılımlarına baktığınızda Ankara, Gebze, İstanbul gibi büyük kentlerde dahi yazılım-bilişim alanlarında faaliyet gösteren firmaların ağırlıklı olduğunu görürsünüz. Bu bağlamda, Gaziantep TEKNOPARK içerisinde altı adet tekstil ağırlıklı firmanın bulunması ve bunların içerisinde Royal Halı gibi dünya devi bir firmanın yer alması farklılığımız

diyebilirim. Ayrıca Gaziantep’te son dönemlerde fonlanan üç adet SANTEZ projesinin iki tanesinin Royal Halı tarafından yapılması üniversite-sanayi işbirliğini geliştirici sevindirici bir gelişmedir.” dedi. İkinci gün gerçekleşen “Bölgede Katma Değerli Yüksek Tekstil –Konfeksiyonda İnovatif Marka Ürünlerin Üretimini Sağlamak ve İhracat Pazarlarının Sağlanması” konulu panelde bölgenin tekstilde dünyaya açılımının nasıl sağlanacağı hakkında bilgiler aktaran Vuruşkan, “İhracatta pazar ağlarının arttırılması, katma değeri yüksek teknolojik ürünler üretimi, moda, marka gibi konular firmaların sürdürülebilirliği için önemli. Nasıl daha fazla kazanabilirim ve söz sahibi olabilirim, diyorsanız bunun iki yolu vardır. Bunlardan ilki katma değerli ürünler üreterek satış fiyatını siz belirlersiniz. Katma değerli ürün üretiminin kâr marjına etkisini örneklendirmem gerekirse otomobil 1 kg’ı yüz dolar, yolcu uçağı bin dolar, ilaç on bin dolar, mikro ve nano uygulamaların kg’ı ise 4 milyon dolar-

dır. Diğer bir yol ise moda ve markalı ürünler üreterek sadık müşteri portföyü oluşturmaktır. Bu iki yolun gerçekleşmesi ise AR-GE ve ÜR-GE ile olur. Özellikle bu bölgede tekstil ağırlıklı faaliyet gösteren firmaların teknik ve endüstriyel kısımlarındaki çalışmalarında AR-GE çalışmalarına yer vermesi gerekiyor. Bu noktada, Gaziantep TEKNOPARK olarak bölge sanayiini geliştirecek her türlü desteğe hazırız.” ifadelerini kullandı. Adıyaman Üniversitesi Eğitim Fakültesi Vehbi Koç Konferans Salonunda düzenlenen Çalıştay’a, Adıyaman Valisi Mahmut Demirtaş, Belediye Başkanı Fehmi Hüsrev Kutlu, Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Talha Gönüllü, ModaHazır Giyim Federasyonu Başkanı Hüseyin Öztürk, Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mustafa Uslu, Adıyaman Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Ragıp Aras, Adıyaman Üniversitesi akademik ve idari personeli, STK temsilcileri ile tekstil sektöründe faaliyet yürüten sanayiciler katıldı.

67

www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ


BİZDEN HABERLER

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Sağlık Eski Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ:

“Dönüşümsel liderlik ve Türkiye’de sağlık dönüşümü”

Genç TÜMSİAD Gaziantep Şubesi tarafından hazırlanan, konuşmacılığını Eski Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın yaptığı “Dönüşümsel Liderlik ve Türkiye’de Sağlık Dönüşümü” konulu konferans, Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Eğitim Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleşti.

K

onferansa, Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Gaziantep Üniversitesi Rektörü Yavuz Coşkun, öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı. Konferansta konuşan Recep Akdağ, göreve geldiklerinde Türkiye’de sağlığın kanayan bir yara olduğunu ve sağlık konusunda önemli çalışma-

68

lar yaptığını söyledi. Akdağ, sağlık sorununun 15 yıl önce Türkiye’de ilk üç alandan biri olduğunu ancak günümüzde yirminci sıralarda olduğunu ifade etti. Devlet hastanelerinin güçlendirilmesi gerektiğini söyleyen Akdağ, “Doktoru istihdam etmemeyi bir kenara bırakın zorunlu hizmet süresi

gibi bir kavramımız var. Devlette çalışmadan bırakmıyoruz, hatta buna doktorlar da itiraz ediyor. Gaziantep gibi hızlı büyüyen kentlerde kamu hastanelerinin yapılma hızı yetişmediği için özel sektör çok hızlı gelişebiliyor. Özel hastane yapımıyla ilgili 2008 yılından başlayarak bakanlığımız bir sınırlandırma getirmişti. Aslında benim kanaa-


BİZDEN HABERLER www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

time göre özel hastanelerin toplam hizmetin %25’inden fazlasını karşılaması vatandaşın hizmeti alması konusunda bazı riskler oluşturuyor. Burada sosyal güvenliğin uygulamaları da önemli. Özel hastaneye gidince fark ödemelerinin belli bir orandan fazla olmasına karşıyım. Şu anda bu noktada aşırılığa gitmeye doğru bir eğilim var ama gidilmemeli. Vatandaş özel hastaneden de hizmet alsa ödeyeceği miktar çok kısıtlı olmalı.” dedi. Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın hem yönetim açısından hem de sağlıkta dönüşüm açısından çok önemli çalışmalara imza attığını söyleyen Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun, “2000’li yılların başına kadar, SSK, Bağ-Kur, Devlet Hastaneleri gibi sağlık hizmeti veren hastanelerde memurlar ayrı sosyal güvenlik kurumlarında, her birinin kendi hastanesi, kendi doktoru olan ve tamamen akıl almaz bir yapı vardı. Kiminin amiri Çalışma Bakanlığı, kiminin Sağlık Bakanlığıydı ve içerisinden çıkılamayan bir durum vardı. İlaç kuyruklarında hastaların bekletildiği korkunç bir keşmekeş, inanılmaz kötü bir dünya. Hekimler çok ciddi, çok yoğun çalışıyorlar ama ne yazık ki bir hekimin kapısında 150 hastanın beklediği ve bu yüzden hastaların isyan ettiği, hekimlerin çalışma şartlarının ne olduğunun belli olmadığı, biraz hastanede sonrasında muayenede çalıştığı, hekimin iaşesini temin için muayenehaneye gitmek zorunda bırakıldığı ve bu yüzden hastaların para düzeyinde hekim ile hastaların yüz yüze bırakıldığı, etik olmayan sahnelerin yaşandığı bir sistemin içerisinden bugüne gelinmiştir.” dedi. Konferansın sonunda, Rektör Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun tarafından Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a günün anısına hediye takdim edilirken; Genç TÜMSİAD Gaziantep Şube Başkanı Metin Özbaki tarafından Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve Rektör Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun’a hediye takdim edildi.

69


SANAYİ İŞBİRLİĞİ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Prosep Boya Yönetim Kurulu Başkanı Necati Binici:

Katma değerli ürün üretimi teşvik edilmeli

İş dünyasının yanı sıra STK’larda da önemli görevler üstlenen bir isim olan Prosep Boya Yönetim Kurulu Başkanı Necati Binici, işletmelerin AR-GE’ye yönelik yatırımlarının artması için üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilerek devam etmesi gerektiğini söyledi.

Necati Binici, Gaziantep iş dünyasının yaşadığı problemleri, Üniversite ve TargeT’ten beklentilerini ve AR-GE’nin önemini anlattı.

70


İş hayatına atılmaya nasıl karar verdiniz? Esas mesleğim teknik öğretmenlik. Özellikle üniversitede okurken hem tuz ticareti hem de manifatura işiyle uğraştım. Öğrencilik yıllarımda Konya-Ulukışla’ya gider, ürünü satın alır, bir gün sonra da aynı ürünü Doğu’ya pazarlardım. Düşünün ki Batı’dan alıp Doğu’ya satan bir mağaza. Tuzu hammadde olarak alıp, öğütüp çeşitli ambalajlarla satıyordum.79-80’li yıllarda Gaziantep Teknik Lisesinde öğretmenlik yaptım. Daha sonra 1980’lerde öğretmenlikten ayrılıp iş hayatına atıldım. Kardeşimle birlikte öncelikle toptan manifatura, daha sonrasında gıda pazarlaması yaptık. Prosep Boya markasını nasıl oluşturdunuz? 1991-1998 sürecinde boya pazarlaması işine girdik. 1998 yılında kısmet oldu üretime başladık. Her yıl % 10-15 büyüyerek ‘Prosep’ boyayı hem çeşitlilik, hem de kalite anlamında bugünlere taşımaya çalıştık. Geldiğimiz nokta, üç ülkeye (Irak, Gürcistan, Kırgızistan) yoğun ihracat yapmamız. Azerbaycan’da üretim tesisimiz mevcut. İran’da bir boya firması ile teknoloji ve satış anlamında görüşmelerimiz bulunmakta. Güney Afrika’da yer alan Liberya’ya mal gönderme şansımız oldu. Büyük tonajlar ile üretim yapan pek çok işletme ile kalitemiz aynı. Gaziantep iş dünyası ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Gaziantep’te aile şirketi ve orta ölçekli firma olmanın handikabını yaşayan pek çok şirket var. Ayrıca Irak’taki gelişmelerden dolayı Kuzey Irak’la yoğun çalışan işletmeler, dört ay boyunca satış yapamadı. Kuzey Irak kendine münhasır bir şehir değil. Güney’e giden malların tamamının buradan gitmesi gibi nedenlerle önemli. Irak’taki kaos bu ülke ile yoğun çalışan iş-

SANAYİ İŞBİRLİĞİ

Irak’taki kaos bu ülke ile yoğun çalışan işletmeler için büyük sıkıntı yarattı. Tek yönlü ihracat yapan işletmeler ise bu durumdan zarar gördü. letmeler için büyük sıkıntı yarattı. Prosep Boya olarak Kırgızistan ve Gürcistan’ı devreye sokarak ilave hammadde ve yurt içi satışlarımızı arttırarak kendimizi büyük oranda absorbe ettik. Tek yönlü ihracat yapan işletmeler ise bu durumdan zarar gördü. Ancak gerek Türkiye ekonomisi, gerek Gaziantep ekonomisi çok yönlü bir yapıya sahip. İyi bir bankacılık sistemi var. Dün duyduğum bir haber, Irak geçişinde altı günlük kuyruk olması idi. Yavaş yavaş Irak’ta kaybedilen iş potansiyeli tekrar telafi edilebiliyor. Üniversite-sanayi işbirliği için neler söyleyebilirsiniz? Katma değerli ürün üretimine geçmek için Gaziantepli sanayicinin ne yapması gerekiyor? Ben Kalkınma Kurulu’nun oluşturduğu komisyonda Lojistik ve Sanayi Komisyonu başkanıyım. Son toplantıyı Gaziantep TEKNOPARK’ta yaptık. Bunlar ilk bakışta adımdır. Sanayicinin de üniversitede görevli arkadaşların da bu işbirliğine inanması gerekiyor. Bazı şeyleri yıkmalıyız. Gaziantep Üniversitesi TEKNOPARK’ta TargeT TTO’yu kurdu. Bu yeni organizasyonda sanayicinin ve öğretim görevlilerinin hakları korunacak. Bu amaçla kurulmuş olan şirkette, bu yaklaşım olumsuzlukları giderecek doğru bir yaklaşım. Ancak, Gaziantep sanayicisi almadığı şeyin karşılığını vermez. Önce inanmalı, inandıktan sonra işletmesinin kapılarını tabii ki açar. O vakit ortaya konan yeni oluşum, organizasyon bizi rahatsız etmez. Biz biliriz ki Üniversiteye götürdüğümüz her proje için “Nasıl daha kalitelisini yaparım?” nok-

tasında Üniversite bizi yönlendirecek; yurt dışından gelen teknolojik boyaların üretimi için beni teşvik edecek. Ben isterim ki deniz boyası üreteyim. Ürettiğim bu boyayı, yatlara, gemilere satayım. Bu bölgede benim ölçekte bir işletmede kimya mühendisi yokken benim işletmemde üç tane var. Tek gayemiz kaliteli ve standart boya üretmek. Ben bir su bazlı plastik boyadan % 10 kâr marjı kazanırken, İtalyanlar ile birlikte bir boya ürettim ve % 50’nin üzerinde kâr marjı koydum. Teknolojik boya üretsem daha fazla kâr marjı koyarım. Hem yurt dışından gelen malı engellemiş olurum hem de artan kâr marjı ile daha fazla yatırım yaparım. Dolayısıyla katma değerli ürün üretimi, üniversite-sanayi işbirliği konusu, Gaziantep iş dünyası için çok önemli konular. “REKABET İÇİN VERMELİYİZ”

AR-GE’YE

ÖNEM

Daha fazla rekabet ve pazar payını artırmak için önerileriniz nelerdir? Üniversite ve sanayici birlikte katma değerli ürün üretmeye başladıkları zaman birliktelik gerçekleşmiş olacak. Bir anekdot anlatayım. Bir arkadaşım devlet görevlisi olarak 1960’larda Japonya’ya gönderilmişti. Arkadaşımın 30-40 yıl önce iki şehir arasında 350 km yol boyunca fabrika var iken, şimdi araştırma ve geliştirme merkezleri olduğundan bahsetmesi beni etkiledi. Telefon üretebilirsiniz; ancak telefonun içerisinde yer alan küçük bir “çip” 3-4 katı daha fazla para kazandırır. O hâlde Gaziantepli sanayici ne yapmalı? Bizler orta

71

www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ


SANAYİ İŞBİRLİĞİ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Bir anekdot daha paylaşayım. Birgün İranlı bir iş adamı ile sohbet ediyoruz. O dönemde bizim ihracatımız 135 milyar dolar. İranlı iş adamına “Sizin ihracatınız ne kadar?” diye sordum. 90 milyar dolar olduğunu söyledi. Ben “Bizim ihracatımız daha yüksek”, dedim. İranlı iş adamı da bana dönerek “Siz ihracatınızdan ne kazanıyorsunuz?”, diye sordu. “% 20” cevabını verdim. İranlı iş adamı “Bizimki petrol. Maliyeti hiç yok. İhracattan % 100 kazanıyoruz.” dedi. Dolayısıyla ihracat yapmak önemli. Ama ondan daha önemli olan ihracatın niteliği ve kâr marjıdır.

Su bazlı bir plastik boyadan yüzde 10 kar marjı kazanırken, İtalyanlar ile birlikte yeni teknolojik bir boya ürettik ve yüzde 50’nin üzerinde kar marjı sağladık. ölçekli firmalarız diye ağlayacak hâlimiz yok. Rekabet edebilmemiz için AR-GE çalışmalarımızı sürdürmemiz lazım. Türkiye’nin geleceği orta ölçekli firmalarda. Orta ölçekli firmalar başarılı olur ise Türkiye başarılı olur. Sizin firmanızın AR-GE anlamında yürüttüğü çalışmalar neler? Öncelikle şunu belirteyim, odalar, teknoparklar, teknoloji geliştirme bölgeleri gibi kurumlar KOBİ’lerin önünü açmalı. Gaziantep Sanayi Odasından üç yıl üst üste girişimcilik ödülü alan bir iş adamıyım. Olmayan bir boya ürettim. Çalışmalarımdan bir tanesi, boya içerisindeki bir malzeme % 18 ısıyı azaltarak işletmenin klima olmadan soğumasını sağlayıp enerji

72

maliyetini azaltıyor olması ile ilgili idi. Biz bu malzemeyi, bazı gıda firmalarının işletmesinde kullandık. Bir sanayici olarak benim gücüm bir yere kadar yetiyor. Bu nedenle fon sağlayıcı kuruluşların kurulma amacı doğru. Sistemi kullananların da gayret içinde olduklarını da kabul ediyorum. Ancak bir şekilde, KOBİ’lerin bu sistemden yeterince faydalanamadığını düşünüyorum. Gaziantep sanayiini incelediğinizde içinde çok becerikli insanlar olduğunu göreceksiniz. Gerek kendi sektörümde, gerek diğer sektörde Gaziantep sanayii başarı elde etmek zorunda. Dünyanın en önemli “halı” üreticisiyiz. Ama makineyi kimden alıyoruz? Ağır makine, ağır sanayi farklı bir süreç. İhracat rakamlarımız çok daha iyi seviyelerde olabilir.

GAZİANTEP SANAYİİ İYİ BİR NOKTAYA GELDİ Gaziantep sanayii kendisini geliştirmek adına hangi adımları atmalı? Biz isteriz ki Gaziantep sanayicisi AR-GE’ye daha fazla yatırım yapsın. Ancak bu noktada iki anlayış var: “Yatırıp mı kazanırsınız, yoksa kazanıp mı yatırırsınız?” Genelde kazanıp yatırıyoruz. Ancak AR-GE’ye yapacağınız yatırımın, kazancınız ile orantılı olduğu da kaçınılmaz bir gerçek. Kısaca Gaziantep sanayii her şeye rağmen iyi bir noktada ve başarılı iş kollarını seçip belirli bir seviyeye geldi. Daha ileri noktalara gitmemiz için kurumların, müteşebbislerin önünü açması ve rehberlik yapması gerekiyor. Kurumlar, “Ey sanayici, ey iş adamı sen paranın şu kadarı ile şu sektöre yatırım yapmalısın.” Diyerek müteşebbisi yönlendirmeli, rehberlik etmeli. Kârlı sektörleri ortaya çıkaracak dünya çapında pazar araştırmalarını yapmalı. Doğru bir anlayış ile kurulan bu sistemlerin, kurumların, uygulamada da başarılı olması için bu şekilde çalışması gerekiyor diye düşünüyorum. Kurumlar Gaziantep sanayicisini, KOBİ’leri ne kadar yönlendirirse bizler o kadar öne çıkar, başarılı oluruz.


GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

BİZDEN HABERLER www.t to t a rget .co m

GAÜN Teknopark, tıbbi cihaz üretiminde AR-GE için yatırımcılarla buluştu

TÜDER Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa DAŞÇI

TÜBİTAK-Teydeb Bilimsel Prog. Baş Uzm. Ümran ELMAS

GSO Yönetim Kurulu Başkan Yrd. Adnan ÜNVERDİ

aziantep Sanayi Odası (GSO) ve Tıbbi Cihaz Üreticileri Derneği (TÜDER) işbirliği ile düzenlenen Gaziantep Tıbbi Cihaz Yatırım Fırsatları ve Medikal Küme Oluşumu Toplantısı’nda, Türkiye’de medikal sektörünün dünyanın çok gerisinde olduğu belirtildi.

tıbbi cihaz pazarından, Türkiye’nin aldığı payın yalnız 4 milyar dolar olduğunu belirterek “Bu üretim değeri ile dünya pazarındaki payımız % 1’in bile altında. Biz dernek olarak, bilgi birikimi ve ekonomik sermayesi tıbbi cihaz üretimine uygun olan firmaların hangi illerde olduğunu tespit ettik. Bu illerin içerisinde teknik ve teknolojik altyapısı güçlü, stratejik öneme sahip il olan Gaziantep’in dünya pazarından hak ettiği payı alması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle bugün Gaziantep Sanayi Odasında sizlerle buluştuk.” dedi.

Türkiye’nin tıbbi cihaz üretiminde dışa bağımlı bir ülke konumunda olmasının üzüntü verici olduğunu belirterek “Her yıl tıbbi cihaz ithalatı için milyarlarca para ödenmektedir. Bu ürünlerin üretilmesi için gerekli teknolojiyi elde etmeli ve ihracatında söz sahibi olmalıyız. Gaziantep ve Türkiye’nin 2023 hedeflerine emin adımlarla yürüyebilmesi için ürün yelpazesinin genişletilmesine, AR-GE yapılmasına ve üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesine ihtiyaç var.” dedi. Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Levent Elbeyli de Türkiye olarak tıbbi cihaz pazarında “Yok!” hükmünde olduğumuzu belirttiği konuşmasında, bu eksikliğin dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek şunları söyledi: “Gaziantep, sanayi ve sağlıkta bir kavşak. Sanayide başarısı ile rol model olmuş bir şehir olmasına rağmen aynı performansı ma-

G

Medikal sektöründen pek çok üretici ve bayinin katıldığı toplantı, TÜDER Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Daşçı ve TÜBİTAK-Teydeb Bilimsel Programlar Başuzmanı Ümran Elmas’ın sunumu ile başladı. Konuşmasında, dünyadaki tıbbi teknolojiyle ilgili son gelişmelerin Türkiye’deki yapılanmaya mecburi bir istikamet çizdiğini ve tıbbi cihaz üretiminin yok denecek kadar az olduğunu belirten TÜDER Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Daşçı, dünyadaki 368,5 milyar dolar

Toplantıda, TÜBİTAK-Teydeb Bilimsel Programlar Başuzmanı Ümran Elmas ise Tıbbi Cihazlar Sektöründe TÜBİTAK-Teydeb Hibe Destekleri ile ilgili bir sunum yaptı. Sunumların ardından konuşan Gaziantep Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Adnan Ünverdi ise

73


BİZDEN HABERLER

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

GAÜN Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Levent ELBEYLİ alesef tıp alanında söz konusu değil. Ancak Gaziantep şanslı da bir şehir, bölge merkezi ve arkasında ciddi bir siyasi güç var. Kentimiz, üç büyük il dışında tıp fakültesi olan ilk kentlerden birisi. Aynı zamanda en fazla özel hastane ve medikal güce sahip bir şehir. Ancak araştırma, geliştirme konusunda çalışmalar yapılmıyor. Uluslararası bir merkez olan Gaziantep için TÜBİTAK, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının araştırma projeleri, Gaziantep Üniversitesinin Teknopark ve TargeT’i ile büyük fırsatlar sunuyor. Bu fırsatların değerlendirilip somut projelerin ortaya çıkmasını umuyorum”. Medikal sektörünün önemli bir sektör olduğunu vurgulayan Gaziantep Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Doç. Dr. Hayati Deniz de “Sağlık sektörüne tıbbi malzemele-

74

Gaziantep Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Doç. Dr. Hayati Deniz

rin katkısı çok büyük. Günümüzde Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu çok ciddi bir yük altına girmiş durumda. Özellikle artan nüfus, ilerleyen ortalama yaş, iş yükünü artırmaktadır. Sağlık hizmetindeki farkındalığın artmasından dolayı taleplerimizin çoğunu maalesef yurt dışındaki üreticilerden temin ediyoruz. Bu anlamda yurt içinde yapılacak her üretim özellikle katma değer sağlayan ürünler ülkemize artı değer katacak. Medikal sektörü Türkiye’nin geleceğinde önemli bir rol üstlenmekle birlikte, bunu Gaziantep’in de başaracağını biliyorum.” dedi. Gaziantep Sağlık İşadamları Derneği Başkanı Mehmet Polat ise üretmeyen bir firma, üretmeyen bir ülke gibi gelecek vadedemeyeceğini vurguladığı konuşmasında, üreticilerin yaşadığı sıkıntılara çözüm üretmek ve kararlar almak adına bu oluşumların son

Gaziantep Sağlık İşadamları Derneği Başkanı: Mehmet POLAT derece önemli olduğunu anlattı. Toplantıda Gaziantep TEKNOPARK Genel Müdürü Yrd. Doç. Dr. Deniz Vuruşkan, tıbbi cihaz üreticisi ve bayii olan firmalara TEKNOPARK’ı ve sunduğu avantajları, Gaziantep TEKNOPARK’ın yeni dönem hedeflerini anlattı. TargeT Teknoloji Transfer Ofisi AR-GE ve Yenilik Uzmanı İ. Başar, TargeT Teknoloji Transfer Ofisinin çalışmaları ve üniversite-sanayi işbirliğinin yaratacağı fırsatlar konusunda katılımcıları bilgilendirdi. Toplantı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Eğitim ve Bilgi Şube Müdürü Gülgün Çelik, KOSGEB Gaziantep Hizmet Müdürlüğünden Mustafa Aydın, İpekyolu Kalkınma Ajansından Mehmet Polat, Ekonomi Bakanlığından Emrah Soğancı, 3teks Medikal Tekstil Genel Müdürü Ünzile Kalenderoğlu’nun çeşitli konularda sunumlarıyla tamamlandı.


GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

BİZDEN HABERLER www.t to t a rget .co m

Onlar çok farklı!..

2A Akademi Planlama Danışmanlık Eğitim kurumunun bu yıl üçüncü kez düzenlediği Farkındalık Zirvesi’nde seçilmiş 40 üniversite öğrencisi farkındalıklarını ortaya koydu.

G

aziantep lokalinde danışmanlık ve eğitim hizmetleri veren, Gaziantep Üniversitesi Target Teknoloji Transfer Ofisi ile de birçok ortak projeye imza atan 2A Akademi’nin Farkındalık Zirvesi seçilmiş 40 üniversite öğrencisinin katılımıyla gerçekleşti. Organizasyonda bu yıl, Türkiye’nin önemli değerlerinden biri olan İclal Aydın ağırlandı. Üniversite çağındaki öğrencilerin genç yaşta hayata karşı farkındalıklarını artırmayı ve onların hem dünyamızın geleceği adına daha duyarlı birer birey olmaları hem de kendi kariyer yolculuklarında daha sağlam temeller edindirmeyi amaçlayan organizasyonun fikir annesi ve 2A Akademi kurumunun kurucusu Kıvılcım Nihal Mert, “Zor bir öğrencilik dönemi ge-

çirerek bu günlere geldim. O dönemlerde kendimi başarıya giden yolda yalnız hissettiğim çok oldu. Şimdi elimde gençlere bu yolda yalnız olmadıkları gösterecek bir güç varken onu kullanmak istedim ve bu akademiyi kurdum. Farkındalık Zirvesi ve diğer organizasyonlarımız sayesinde biz onlara, onlar yüzlere, yüzler binlere ulaşacak ve daha ümitli yarınlar için daha farkında bireylerin yetişmesine katkımız olacak. Bir insana dahi ulaşıp onun hayatına gerçekten dokunabiliyorsak ne mutlu bizlere.” diyerek organizasyon hakkındaki fikirlerini aktardı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün de İclal Aydın’ın katılımı ve karanfil dağıtma töreniyle kutlandığı organizasyon, gençler için düzenlenen küçük bir eğlence ile son buldu.

75


BİZDEN HABERLER

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Şahinbey Hastanesinde alkışlık kalite

T

BMM’ye sağlık hizmeti veren altı hastaneden birisi olan Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi, bu kez de Sağlık Bakanlığının üniversite hastanelerinde gerçekleştirdiği “Sağlıkta Kalite Standartları” (SKS) merkezi değerlendirmesinde geçtiğimiz yıl 75 olan puanını, bu yıl 10 puan artırarak 85’e yükseltme başarısını gösterdi. Sağlık Bakanlığı Sağlıkta Kalite ve Akreditasyon Daire Başkanlığının görevlendirdiği merkezi ekibin ikinci kez denetlediği GAÜN Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesini SKS’ye uygunluk açısından son derece başarılı bulduğunu belirten Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Murat Taner Gülşen, ulaşılan başarıda,

76

her seviyeden yönetici ve çalışanın katkısının olduğunu belirterek “Bu, bir hastane için başarılı bir takım çalışması örneğidir.” dedi. Bundan sonraki değerlendirmelerde daha iyi sonuçlar alacaklarına olan inançlarının tam olduğunu ifade eden Başhekim Yardımcısı Gülşen bundan sonra çıtayı daha da yukarıya çıkarmak için çalışmalarının aralıksız olarak devam edeceğini kaydetti.

Başkanlığımda, Aylin Doğan, Gülay Yaba ve Gül Akar’dan oluşan ekibimizin faaliyetleri meyvesini vermiş ve faaliyetlerimizi arkadaşlarımız da benimsemiş olacaklar ki her gittiğimizde eksikliklerin giderildiğini görüyoruz. Bu, hastanemizin trendinin hep ileriye gittiğini gösteriyor; ama burada durmak olmaz. Daha iyi neler yapabiliriz, bunu araştırıyoruz hep.” dedi.

10 PUAN DAHA YÜKSELDİ 2013’te 75 puan aldıkları denetlemenin ardından zaman zaman haberli, zaman zaman da habersiz olarak hastaneyi gezerek eksiklikleri belirlediklerini, sorumlularına bu eksikliklerin giderilmesi yolunda uyarılarda bulunduklarını kaydeden Doç. Dr. Gülşen, “Buna biz düzeltici, önleyici faaliyetler diyoruz.

TÜRKİYE’YE ÖRNEK İLAÇ PROJESİ Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesinin Türkiye’de ilk projelere imza attığını kaydeden Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Gülşen, bu uygulamalardan bazılarını şöyle sıraladı: “Mesela, yatan hastaların ilaç kullanımıyla ilgili yeni bir çalışma başlattık. İlaçların hastaya en doğru, en sağlıklı, en temiz, mik-


ropsuz ve tam olarak dozunda ulaşması için yeni kararlar aldık. Bu konuda Türkiye’ye örnek olması niyetini taşıyoruz. Çünkü binlerce ilaç ve hasta var. Hastaya ilacı kutusuyla gönderseniz israf oluyor. Keserek gönderseniz kullanım zamanı geçmiş ilaçların gönderilmesi gibi sorunlar yaşanabiliyor. Tüm bu sıkıntıları poşetleme sistemiyle aşacağız. Bunu bir adım daha öteye götürüp Sağlık Bakanlığına bir örnek teşkil etmesi adına hayata geçirmeyi düşünüyoruz. Ayrıca, hastanemize müzik sistemi kurduk. Poliklinliğe girdiğimizde hafif bir sanat müziği duyuyorsunuz. Müziğin hastaların tedavisindeki olumlu etkisini biliyoruz ama hasta yakınlarına da etkisi olup olmadığını inceledik. Bu müzik sayesinde hasta yakınlarının da biraz daha huzurlu, doktor stresini atmaları konusunda huzurlu olacaklarını ümit ediyorum”. HASTA VE YAKINLARINA PSİKOLOJİK DESTEK BİRİMİ Yaşama geçirdikleri bir başka örnek uygulamanın ise hasta ve hasta yakınları için psikolojik destek birimi olduğunu anlatan Doç. Dr. Murat Taner Gülşen, bunun da Türkiye’de bir ilk olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Bunun içinde bir psikolog, hemşire ve din görevlisi var. Bu sayede hasta ve hasta yakınlarının o anki ACİL’de yaşadıkları durumu, stresleri hapsetmeyi amaçlıyoruz. Hekim

hastaya müdahale ederken, hasta yakınlarının meraklı bekleyişini teskin ediyoruz. Biz geçtiğimiz yıl Sağlık Bakanlığı denetçilerine böyle bir birim kurmak istediğimizi iletmiştik. Onlar da bakanlık olarak böyle bir sistem kurmaya çalıştılar Ama, şu ana kadar pek başarılı olunamadı. Oysa biz bunu kurmuştuk zaten. Ekibimiz haftada iki gün de servisleri geziyor. Bazı hastalar ekibimizdeki imamımıza ‘Kur’an oku’., ‘Aşır oku’. diyor. Okuyor. Psikoloğumuz hastalarla sohbet ediyor, moral veriyor. Bunu da uluslararası bir çalışma olarak yapmayı planlıyoruz. Aslında Türk milleti, dünyanın en sabırlı milletidir. Bunu İstiklâl Savaşı’nda gördük. Yaptığımız anket sonucu, sabırsızlık ve taşkınlıkların sebebinin hastalarıyla ilgili bilgi alamamaları olduğunu belirledik. ‘Hastamıza bir şeyler yapılıyor ama ne olduğunu bilmiyoruz.’ diye yakındılar. Bunu önlemek için ekibimizdeki sağlık memuru veya hemşire hastayla ilgili durumu yakınlarına bildiriyor. ‘Şu doktor gelecek, şunu bunu yapacaklar.’ diyor. Uygulama üç dört aydır sürüyor. ACİL’de kavgalar neredeyse bitti. Bu, kaliteye bindirdiğimiz ama Türkiye’de henüz uygulanmayan bir projedir. Biz Sağlık Bakanlığının öngördüğü kıstaslara yenilikleri ilave ederek hastanemizde bir farklılık oluşturduk. Bu faaliyetlerimizle önümüzdeki süreçte hastanemizden söz ettirme çalışmalarımız sürüyor”.

BİZDEN HABERLER www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

Prof. Dr. Metin Kılınç Başhekim

77


MAKALE

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

İlaç, Ar-Ge ve hedefler Prof. Dr. Emine Elçin Emre

Prof. Dr. Emine Elçin Emre kimdir? 1972 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesini 1994 yılında bitirdikten sonra aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak göreve başladı. Farmasötik Kimya Anabilim Dalında 2003 yılında doktora eğitimini tamamladı. Gaziantep Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünde öğretim görevlisi olarak 2005 yılında çalışmaya başladı. Doçenlik ünvanını 2008 yılında, profesörlük ünvanını da 2013 yılında aldı. Heterosiklik bileşiklerin sentezi, ilaç metabolizması, yeni ilaç aday bileşiklerinin sentezi ve yapılarının aydınlatılması gibi konular üzerinde çalışılmaktadır.

78

İ

laç, fizyolojik sistemlerde meydana gelen hastalıklardan korunma, hastalığın tanısı, iyileştirilmesi veya semptomlarının azaltılması amacıyla kullanılan farmasötik ürünün içindeki doğal, yarı sentetik veya sentetik maddelerdir. En eski tarihlerden beri insanoğlu ilaç kavramı üzerinde yoğunlaşmış, hastalıkları tedavi etmek için farklı birçok yöntem kullanmıştır. Eski ve Ortaçağda hastalıkları basit yöntemlerle hazırlanan bitkisel ilaçlarla tedavi etmeye çalışırken, XV. ve XVI. yüzyıldan itibaren Avrupa’da başlayan Rönesans ve Reform hareketleri doğrultusunda yeni bilimsel yöntemlerle ilaç sentezlenmeye başlanmıştır. Ancak gerçek anlamda ve modern bilim çerçevesinde, ilaç sentezi ve eczacılığın gelişimi XIX. yüzyılından itibaren başlamıştır. Bu tarihten günümüze kadar da birçok bitkinin etken maddeleri izole edilerek yapıları aydınlatılarak kullanılmış ve ilaçları sentez yolu ile elde ederek yeni tedavi şekilleri ortaya çıkarılmıştır. Günümüz açısından ilaç sentezi üzerinde duracak olursak yeni ilaç geliştirmede amaç, mevcut ilaçtan daha aktif, yan etkileri en aza indirilmiş, az toksik etki, güvenirliği yüksek yeni bir molekül geliştirmektir. Bu bağlamda, TÜBİTAK 1003 “Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı” çağrısını kapsamında dışa bağımlılığı önlemek, kanser, diyabet, obezite, hipertansiyon, genetik ve romatizmal hastalıkların tedavisinde kullanılacak yeni aday ilaç moleküllerinin araştırılmasına yönelik projelerin desteklenmesini görmeği heyecan verici bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Çünkü bu çağrı birçok bilim insanı tarafından uzun zamandır

beklenmekteydi. Peki biz bilim insanları olarak ilaç ve Ar-Ge’nin neresindeyiz ? Bu soruya cevap düşünürken, yeni bir ilaç geliştirme basamaklarını gözden geçirelim. Yeni bir ilaç sentezi ve geliştirme aşamalarından önce bu yeni ilaç adayının kullanılabileceği hastalıklar hakkında bilgi edinilmelidir. Hastalığın nedenlerinin bilinmesi, semptomlarının ve neden olduğu komplikasyonlarının tespiti, görülme sıklığı, ekonomik yükü araştırarak ilaç geliştirilmelidir. Bir ilacın satışının onaylanması aşamasına gelene kadar ilaç geliştirmesini preklinik (temel araştırmalar) ve klinik çalışmalar olarak iki ana başlık altında toplayabiliriz. Preklinik çalışmalara başlamadan önce multidisipliner bir çalışma ekibinin kurulması gerekir. Öncü bir bileşik bulmak için ilk aşama sentezdir. Bu öncü ilaç adayı, tesadüflerin sonucu, klinik gözlemler, doğal kaynaklar, ilaç biyotransformasyon (metabolizma) çalışmaları, biyolojik tarama deneyleri sonrasında molekülün yapısı tespit edilirken bilgisayar kullanımı ile rasyonel (akılcı) ilaç tasarım ve moleküler modelleme ile tasarlanarak sentez edilmektedir. Daha sonraki aşamada, bu öncü ilaç adayının aktivitesini artırmak, etki süresini ayarlamak, spesifiklik kazandırmak, stabilite açısından daha kararlı bileşikler elde etmek için en uygun şartları ayarlamak gerekmektedir. Sentezlenen yeni bileşiklerin in vitro ve in vivo farmakolojik ve toksikolojik testlerinin yapılması, içlerinden ilaç adayı olabilecek bileşiklerin belirlenmesiyle büyük ölçekli sentez aşamasına geçilebilir. Bu ilaç adayının, formülasyonu ve stabilite testlerinin yapılmasıyla, artık yeni bir ilaç başvurusu yapılabilir.


MAKALE www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

Klinik aşamasına gelene kadar 5000-10000 arasındaki ilaç adayı bileşik test edilmekte yaklaşık 5 kadar bileşik bu noktaya ulaşabilmektedir. Bu noktadan sonra klinik çalışmalar başlar; Faz I, Faz II, Faz III klinik çalışmalar tamamlandıktan sonra yeni ilaç başvurusu için FDA (U.S. Food and Drug Administration, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) onayı alınarak ilacın piyasaya çıkması ile bu süreç tamamlanmakta ve Faz IV çalışmalarına geçilmektedir. İlaç olarak tedavide kullanılmaya başlayan molekülün, klinik çalışmaları Faz IV olarak bilinmektedir. Burada amaç, piyasaya çıkan ve klinikte kullanılan ilacın güvenirliğini ve yan etkilerini tespit etmektir. Bu aşamalar için yapılan çalışmalar yüksek maliyetli, uzun ve riskli bir zaman olup yeni bir ilacın sentezlenip satışa sunulması için geçen süre 12-24 yıl arasında değişmektedir. Maliyet birkaç milyar dolar olarak ifade edilmektedir. Sonuçta başarı olduğu kadar başarısızlıkta söz konusudur. Satışa sunulduğunda birçok ümit vadeden yeni ilaç, bir anda elde patlayan bomba etkisi yaparak piyasadan çekilebilir. Bu uzun, zahmetli ve pahalı sürecin aşılmasıyla tedaviye katılan yeni bir ilaç, bir hasta için yeni umut demektir.

Sağlık sektörünün ön plana çıktığı bu dönemde, ilaç ve Ar-Ge konusunda ülkemizdeki durumu kısaca inceleyelim. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından belirlenmiş olan Vizyon 2023’e göre Türkiye’nin ilaç ve Ar-Ge konusundaki hedefleri ve öncelikleri incelendiğinde; 2023 yılında ülkemizin küresel ilk 10 ekonomi arasına girmesi ve Ar-Ge payının % 3’e çıkarılması hedeflenmektedir. Bu hedeflerin belirlenmesinin en büyük nedeni, Türk ilaç sektörünün ihracat ve klinik araştırma sayısı açısından ve özellikle de hammadde ve etken maddeleri ithal ettiğinden dünya genelinde ancak 36. sırada yer alması, bu sektörde rekabette geride kalınmasıdır. Ayrıca da yeni ilaç moleküllerinin keşfi yapılmamaktadır. Bu bağlamda, üniversite ve ilaç sanayisi arasındaki işbirliğinin yetersizliği, kopukluğu ve bilgi eksikliği Ar-Ge’nin gelişmesini önlemektedir. Araştırmalarda çalışacak olan kadroların yetişmemesi veya eksikliği, doğru araştırma ekibinin kurulamaması ve finansal kaynakların az oluşu Ar-Ge faaliyetlerinin önündeki engellerdendir. Türkiye’deki ilaç araştırmalarının çoğu bilinen ilaçların farklı kombinasyonlarını ve formülasyonlarını

yapmak, ilacın eşdeğerini geliştirmek şeklindedir. Ar-Ge faaliyetlerinin artırılması için sanayi kuruluşlarının üniversite ile işbirliği yapmalarını özendirmek, hem kamu hem de özel sektörün Ar-Ge yatırımları için maddi kaynakların çoğaltılması gerekmektedir. İlaç sanayisindeki deneyim ve kalite, ülkemizin coğrafi konumu nedeniyle yeni pazarlara açılabilme şansı, devletin Ar-Ge faaliyetleri için sanayi ve üniversiteleri desteklemesi, yeni destek programları oluşturması, gelişmiş ülkelere göre klinik araştırma ve üretim maliyetlerinin düşük olması, ülkemizin araştırma ve geliştirme açısından olumlu yönleri olarak görülmektedir. Yeni bir ilaç molekülü keşfetmek ve üretmek, ülke ekonomisine olan katma değerinin yanında insan hayatı açısından da önemli bir yer tutmaktadır. Yaşlı nüfusun artmasına bağlı olarak kronik hastalıkların çoğalması, henüz tedavisi olmayan veya sebebi bilinmeyen hastalıkların tedavisi için yeni ilaçların geliştirilmesi kişinin sağlık düzeyini yükseltmek ve yaşam kalitesinin artırılması için gerekli bir hedef ve sorumluluktur.

Kaynaklar AİFD.Türkiye İlaç Sektörü Vizyon 2023 Raporu. TÜBİTAK. Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi. Nature Reviews, Drug Discovery,October 2004, Vol 3, 853-862.

79


RÖPORTAJ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Prof. Dr. Muammer Koç:

Yenilik bir ihtiyaçtır

Üniversite - Sanayi işbirliğinin gelişmesi adına çok önemli çalışmaları bulunan Prof. Dr. Muammer Koç’un üzerinde taşıdığı tonlarca bilgi ve tecrübe, binlerce genç insanın seçtiği ve seçeceği yolu aydınlatabilir. ÜniversiteSanayi işbirliğinin geliştirilmesi adına Türkiye’deki uygulamaları, diğer dünya ülkeleriyle kıyaslayan Prof. Dr. Koç, teknolojik inovasyonun (yenişim), sosyal gelişim olmadan olmayacağını, ülkemizdeki şartların hızla değişmekte olduğunu söyledi. Okuyucularımıza kendinizden bahseder misiniz? Kütahyalıyım. Orta öğrenimimi, Kütahya’da Meslek Lisesinde tamamladım. 1991 yılında ODTÜ Gaziantep Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümünden mezun oldum. Birkaç yıl özel sektörde ve devlette çalıştıktan sonra 1993-1999 yılları arasında master ve doktora eğitimi almak üzere ABD’de bulundum. Ohio Devlet Üniversitesinde Makine Bölümünde master, Endüst-

80

ri ve Sistemler Mühendisliği Bölümünde doktora yaptım. Doktora tezimi, sanayi destekli ve sanayi ortaklı bir çalışmayla tamamladım. Doktoramı yaptıktan sonra otomotiv sektöründe iki sene araştırmacı mühendis olarak; daha sonra ABD Wisconsin, Michigan ve Virginia Üniversitelerinde araştırmacı profesör, bilim adamı ve profesör unvanıyla 2011 yılına kadar çalıştım. Yurt dışında uzun yıllar kalmış biri olarak üniversite ve sanayi işbir-

liğinin Türkiye’deki ve dünyadaki durumunu kıyaslar mısınız? Üniversite hayatım boyunca, sanayi ile ortak projeler yaptım. İki adet Üniversite-Sanayi İşbirliği Araştırma Merkezi kurdum. Bir tanesini yardımcı direktör, diğerini direktör olarak kurdum. Her iki Araştırma Merkezi’nde de 20-40 arasında değişen şirket üyesi desteğiyle birçok proje yaptık. Üniversitenin, sanayinin ve devletin ortaklaşa destekledikleri “PPP” türü ortaklıkların her


RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

adımını yaşayarak gerçekleştirdim. 2011 senesinde Türkiye’ye döndüm. İstanbul Şehir Üniversitesinde Mühendislik Fakültesinin kuruluş çalışmalarına katıldım. Lisansüstü çalışmaları desteklemek için Fen Bilimleri Enstitüsünün direktörlüğünü yaptım. Hevesim, idealism, her zaman ABD’de yaptığım üniversite-sanayi-devlet işbirliği altındaki uygulamalı araştırma çalışmalarını Türkiye’de kurmak, devam ettirmek, geliştirmektir. Bu konuda, Türkiye’de şartlar ve yaklaşımlar değiştikçe, çalışmalarımdan sonuçlar alabileceğime inanıyorum. KAFAMDAKİ ARADIM

SORULARA

CEVAP

Mühendis kökenli birisiniz. Sizi eğitim sistemlerinin Türkiye ve dünyadaki durumu üzerine yaptığınız çalışmalardan tanıyoruz. Bu çalışmalarınız nasıl başladı, nereye gidiyor? Her şeyden önce mühendislik ala-

nında yetişen bir akademisyen olsam da bu konudaki çalışmalara 2006 yılında öncelikle merak ve öğrenme anlamında başladığım bir araştırmam var. Araştırmalarım, “Niçin bazı ülkeler zengin, bazıları fakir? Niçin bu zengin ülkelerde inovasyon kapasitesi yüksek, diğerlerinde düşük? Bunun sebepleri nedir? Mekanizmaları nedir? Tarihi ve coğrafi bağlantıları nedir?” gibi sorular üzerine şekillendi. Tabii akademisyen olmanın getirdiği avantajlar da var. Çok değişik ülkeleri gezip görme imkânım oldu. Üniversitelerin, okulların, şirketlerin, üretim merkezlerinin içine girip görme, öğrenciler, öğretmenler, bilim adamları ve sanayicilerle bire bir görüşme imkânım oldu ve bu tecrübelerimi, 2011 yılında ülkeme döndükten sonra, ülkemin şartlarını yakından gördükten sonar, daha derli toplu yapabilmek için İngiltere’de bir üniversitede iş idaresi konusunda bir MBA yaptım. Araştırma tezi de yapmak gere-

kiyordu. Ben bu tezi hazırlarken 2006 yılından bu yana yaptığım çalışmaları orada bütünleştirmeyi seçtim. Tez konumu, “XXI. yüzyıldaki Türkiye’nin beşeri ve sosyal sermayesinin geliştirilmesi, eğitim, bilim, teknoloji ve inovasyon politikaları’’ üzerine hazırladım. Bu tezin çıktılarını da sadece bir tez ve kitap olarak yayınlamaktan ziyade belirli aralıklarla internette bir blog olarak yayınlamaya başladım. Okuyanların da yorumlarını katabileceği ve geliştirilebilecek bir blog (irfanmilleti.blogspot.com). EĞİTİMİ İYİ VERMEMİZ LAZIM Türkiye’nin beşeri ve sosyal sermayesinin geliştirilmesinin yollarını arıyorsunuz. Bu yolculukta ilk günden bugüne neler öğrendiniz, araştırdınız? Bu çalışmam, öncelikle Türkiye’nin eğitim tarihini araştırmak, öğrenmek ile başladı. Uzun zamandan beri beşeri ve sosyal sermayenin

81


RÖPORTAJ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Yaklaşık 200 yıldır bizim insan ve sosyal sermayemiz, istediğimiz kadar ilerleyememiştir.

geliştirilmesi konusunda bizde bir bütüncül yaklaşım ve siyaset olmadığını gördüm. Milli Eğitim, ilköğretim ve orta öğretim, yüksek öğretim, inovasyon kapasitesi geliştirme, bilim ve teknoloji geliştirme gibi alanların her biri bir bütünün parçaları. Dolayısıyla araştırmamda geldiğim nokta ve önerim şu: Mutlaka beşeri ve sosyal sermaye geliştirmeye bir bütün olarak bakacak, ele alacak bir anlayış ve politika geliştirmemiz gerekiyor. Bunun uzun vadeli koordinasyonunu, planlamasını, denetlemesini ve sürekli iyileştirmesini yapacak bir mekanizma ortaya koymamız gerekiyor. Çünkü gerçekte bu alanların hepsi bütünleşik ve etkiliyorlar birbirlerini. Dolayısıyla bugün ilkokul eğitimini iyi veremezseniz ortaokulu istediğiniz kadar iyi verin… Lise eğitimininiz kötü ise üniversite eğitimine yaptığınız yatırımların

82

çok manası kalmıyor. Aynı şekilde üniversite eğitiminiz çok iyi değilse oradan çıkan ürünlerinizin bir kısmı öğretmenleriniz olduğu için bu durum ortaokullara, ilkokullara kötü bir eğitim olarak dönüyor ve sizin eğitiminizi sürekli olarak kötüleştiriyor. Maalesef yaklaşık 200 yıldır bizim insan ve sosyal sermayemiz, istediğimiz kadar ilerleyememiştir. Bugün ise bunun artık en bariz emarelerini görüyor ve yaşıyoruz. Sokağa çıktığımızda birbirine saygısı olmayan insanları görebiliyoruz. İnsanların âdeta birbirinden korkarak yürüdüğü sokaklar var. Güzel ahlak, sevgi, saygı, itimat vb. sürekli hatırlatmamız ve yaymamız gereken kavramlar. Milletleri millet yapan o güven ortamı azalmış ve güvensizliğin getirdiği ortam nedeniyle sosyal masraflar artmış durumda. Örneğin bu güvensiz ortam nedeniyle iş yapmak

için, devlet ya da özel fark etmiyor, bir iş yerine gittiğimizde beyanınız geçerli olmadığı için inanılmaz bürokratik işlemlerle uğraşmak zorunda kalıyorsunuz. Evrakla, raporla, damga ile çok fazla vakit kaybı oluyor. Dolayısyla bürokrasi, sosyal masraftır. İşler yavaşlıyor, pahalı hâle geliyor, daha fazla vakit alıyor. Vakit ise nakittir derler, bilirsiniz. İnsanların hayatını kolaylaştırmalıyız. Sosyal değişime sürekli devam etmemiz gerekiyor. Tabii ki sosyal değişim de on yıl, yirmi yıl hatta yüzyıllar sürebiliyor. Sosyal değişimlerin olması için güzel örnekleri arttırmaya ihtiyacımız var. Bu güzel örnekler de liderlik ile oluyor. Bu tür sosyal değişimleri, ancak liderler tetikleyebilir ve sürükleyebilir. Özellikle biz liderlerlerimize önem veren, onlar tarafından yönlendirilen bir milletiz. Liderlerimiz bizi çok etkiliyor, biz de onları tabii ki. Doğru yönde sosyal ve kültürel değişime ulaşmak için üst düzeyde koordinasyon oluşturmak lazım. Beşeri ve sosyal sermaye gelişim sistemlerimizi (eğitim), doğru yönde, faziletli, hamiyetli, üretken ve hür vicdanlarla belirgin hâle gelmiş bir kültür değişimine yol açması için yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Benim bilimsel araştırmalarımın sonucunda teklifim, Beşeri ve Sosyal Sermayeden Sorumlu Başbakan Yardımcılığı veya Cumhurbaşkanı Yardımcılığı’nın oluşturulmasıdır. Milli Eğitim, Kalkınma, Bilim ve Teknoloji Bakanlığının, TÜBİTAK ve YÖK gibi eğitim ile ilgilenen her kurumun bu birim tarafından koordine edilmesi, uzun


vadeli planların burası tarafından yapılması yönünde, üst akıl oluşturmamız lazım. PLANLAMA MERKEZDEN, UYGULAMA YERELDEN OLMALI Köklü değişim önerileriniz var? Peki bu değişimi nasıl başarılabileceğinizle ilgili bir fikriniz var mı? Elbette… Benim teklifim, bugün planlamayı merkezden, üst akılla ve uzun vadeli; uygulamayı ise yerelden yapmak. Eğitim sorumluluğu her düzeyde aileye verilmeli. Eğitim, ailenin hakkı ve sorumluluğunda olmalı. Bu anlayışın çok değişik iyi veya kötü yönde tesirleri olabilir. Ancak dünya bu noktaya doğru gidiyor. Buna demokratikleşme, ferdileşme deniyor. Hatta eğitimde ferdileştirilmeye gidilmesi, eğitimin kişileştirilmesi, deniyor. Bunları mümkün kılacak bir sistemi oturtmamız lazım. Hür iradeli, iradesini ortaya koyan fertler yetiştirmeye çalışmak lazım. Dolayısıyla belli alanlardaki (mesela Türkçe, matematik, fen, tarih gibi) eğitimin ve bunların imtihanlarının ortak olması kaydıyla spor, sanat, kültür ve hüner gibi alanlarda analitik, kritik düşünen hür iradeli insanlar yetiştirmek amacıyla eğitim, ailelere ve onların kuracağı vakıflara bırakılabilir. Eğer bu vakıflar, ortak alanlarda belli standartları yakalayamazsa devlet vakıfların bu hakkını ve salahiyetini alıp bunu iyi yapan bir vakfa verebilir. Böylece iş gücüne katkı noktasında bölgesel çarpıklıklar ortadan kaldırılabilir. Araştırmalarım neticesinde ulaştığım diğer bir sonuç ise bizim ölçme ve değerlendirme sistemlerimizi de iyileştirmemiz gereğidir. Kısacası ‘’Neyi ölçerseniz onu geliştirirsiniz’’ diye bir kural vardır. Siz test sistemi ile düz, kitabi bilgi ölçerseniz, bugün olduğu gibi, kuru bilgi ve ezberciliği geliştirirsiniz. Ama siz ölçme ve değerlendirmenizde öğrencilerimizin, insanlarımızın öğrendiği bilgileri nasıl kullanabi-

RÖPORTAJ

Biz gençlerimize bilgiyi nasıl elde edeceklerini, nasıl kullanacaklarını, bilgiyi bilgi ile birleştirerek yeni bilgiyi nasıl elde edeceklerini kazandırabilirsek serbest düşünme, analitik-kritik düşünme, sorgulama, kendi kendine öğrenme, öğrendiklerini sentezleme gibi üst düzey kabiliyetlerle donatabilirsek yenişim (inovasyon) kapasitesinin temelini atmış oluruz. leceğini, nasıl sentezleyebileceğini, o bilgiden nasıl bilgi üreteceğini ölçerseniz o yönde geliştirirsiniz. Artık çoktan seçmeli testler yerine, performans tabanlı değerlendirme ve uygulamalı imtihana geçmemiz lazım. Hep şikayet edilir. OECD’nin her sene açıkladığı PISA imtihanlarında Türkiye son sıralarda diye. Çünkü bizim öğrencilerimiz hayatlarının hiçbir safhasında PISA’daki sorular ile karşılaşmıyorlar. “LİSEDEN ÇIKAN ÖĞRENCİNİN MESLEĞİ OLABİLMELİ” Eğitim sistemlerinin ve meslek eğitiminin gerekliliğine sıklıkla dikkat çekiyorsunuz. Bu alanda Türkiye için öncelikli adımlar neler olabilir? Bu alanda öncelikle, bütün liselerin, hatta ortaokul seviyesindeki okulların dahi meslek lisesi şablonunda olması gerektiğini düşünüyorum. Liseden çıkan bir öğrencinin elinde bir meslek, sanat, kabiliyet ile mezun olması lazım. Meslek liselerine, çıraklık okulları vasıtasıyla Ahilik sisteminin yeniden yerleşmesi lazım. Zaten Ahilik sistemi, meslek yetiştirme sistemi ve vakıflar iç içe. Bu da sosyal sermayenin en yüksek hâlidir. Elinde mesleği olan lise mezunlarının önemli bir kısmının üniversiteye girmek için senelerini boş bir imtihana bağlamak yerine, direkt hayata atılıp ekmeğini kazanmaya, aile ve ülke ekonomisine

yük değil katkı yapmaya başlayacağına eminim. Böylece ekonomik katkı ortalama yaşı, bugünkü 2530’lu yaşlardan, 18-20’li yaşlara çekilebilir. “YENİLİKÇİ DÜŞÜNMEK BİR İHTİYAÇ ASLINDA” Türkiye’nin en büyük potansiyeli genç nüfusu. Gençleri yenilikçi düşünmeye nasıl itebiliriz? Aslında yenilenme, yenilik getirme, yenişim, insan olmanın bir gereği… Bir ihtiyaç aslında. Ama yeniliği kim hissedebilir, kim yapabilir? Bunu düşünen insan, yapabilir. Düşünen insanlar ancak bu ihtiyacın farkına varabilir. Her gün rutin yaptığı işleri benimsemiş bir insandan bunu bekleyemezsiniz. Her gördüğünü sorgulayan, her gördüğü hakkında düşünen, “Başka türlü nasıl olabilirdi?” diye değişiklik arayan insanlar lazım. Biz gençlerimize bilgiyi nasıl elde edeceklerini, nasıl kullanacaklarını, bilgiyi bilgi ile birleştirerek yeni bilgiyi nasıl elde edeceklerini kazandırabilirsek serbest düşünme, analitik-kritik düşünme, sorgulama, kendi kendine öğrenme, öğrendiklerini sentezleme gibi üst düzey kabiliyetlerle donatabilirsek yenişim (inovasyon) kapasitesinin temelini atmış oluruz. Bir insan kendini, içini, özünü, ailesini, köklerini, çevresini, yaşadığı şehri bilmez ise aslında boşuna bir hayat sürüyor demektir. Bir kişi

83

www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ


RÖPORTAJ

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Bil-Obaların, bölgesel gelişme merkezlerinin Anadolu’ya açılması gerekiyor.

kendini her yönüyle tanıdığı zaman önü açılır. Eğitim sistemleri hakkındaki değerlendirmeleriniz ufkumuzu açtı. Peki, Türkiye’nin bilim ve teknoloji politikaları ile ilgili de böyle önerileriniz var mı? Türkiye’de bilim, teknoloji, AR-GE, inovasyonda en önemli eksiğimiz, nitelikli insanları, onların ihtiyacı olan altyapıyı, laboratuvarları, misyonu ve vizyonu bir araya getiremememiz. Bugün Kalkınma Bakanlığı ya da TÜBİTAK aracılığı ile Türkiye’de birçok üniversiteye altyapı yatırımları yapılmaya devam ediyor. Araştırma merkezleri, merkezi araştırma laboratuvarları, teknoparklara ciddi yatırımlar var. Şimdi bu yatırımların verimli kullanımına odaklanmak gerekiyor. Devlet altyapılarını, 24 saat çalıştırabilecek, fikir ve icat üretebilecek insanlara teslim etmemiz gerekiyor. Bu insanları, yanında vizyon verecek idarecilerle güçlendirmemiz gerekiyor. Dünya ile rekabet edebilecek entelektüel fikri üretiminin yolu, kaynakları çok verimli kullanmaktan ve işi ehline vermekten geçiyor. Türkiye’de kişi başına yapılan yayın, patent sayısının, kişi başına ticarileşmiş değer sayısının az olduğunu ve bu alanların geliştirilmeye açık bir alan olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu noktada çözüm önerim, kaliteli insanlarla kaliteli altyapıyı, doğru vizyonu ve misyonu bir araya getirmek. Üniversitelerden farklı ama üniversiteler ile özellikle sanayi ile iyi çalışan, ortak çalışmalar yapan Türkiye’nin on değişik yerinde, on değişik bölgesinde sanayi kümelenmesi ile ortak çalışacak olan bilim obaları kurulması lazım. “BİL-

84

OBA” diyorum ben bunlara.. GAZİANTEP’TE BİLİM OBASI OLMALI Bilim Obaları konseptiniz, Target TTO’nun AR-GE, inovasyon ve girişimcilik ekosistemi konseptine çok benziyor. Sizin tabirinizle Bil-Obalar konusunda, Anadolu şehirlerinde yer alan üniversitelerimizin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Kesinlikle de bu bilim obaları İstanbul, Ankara ve İzmir dışında, Anadolu’da olmalı. Gaziantep, Erzurum, Diyarbakır, Malatya, Konya, Kayseri, Bursa, Trabzon, Denizli gibi tarihi üretim, ulaşım ve kültür merkezlerinde kurulmalı. Bunların sayesinde gelişim ve inovasyon kapasitesi yerelde başlayacak, kendiliğinden gelişecek ve büyüyecek. Bugün Türkiye’nin nüfusunun % 30’u İstanbul ve civarında, Sakarya Nehri ile Tekirdağ arasında yaşıyor. Türkiye’deki istihdamın yaklaşık % 40’ları burada. Türkiye ekonomisinin belki % 50-60’ları burada. Türkiye vergi gelirlerinin % 70’leri buradan. Esasında bir ülkede tüm yatırımların, imkânların bir noktada toplanması, ülke için sağlıksız bir durum. Teklif edilen Bil-Obaların, bölgesel gelişme merkezlerinin Anadolu’ya açılması gerekiyor. Örneğin bir Bil-Oba’yı Gaziantep’te kurabiliriz. Gaziantep’teki üniversitenin kampüsünde yer verilebilir. Gaziantep’teki ekosistemin, sizin deyişinizle Bil-Oba’nın başarılı olması için yenilikçi yaklaşım önerileriniz var mı? Bil-Obalara doktoralı bilim adamlarını, üniversite ile ortak çalışacak insanları, gerektiği durumlarda, yurt dışından getirmek ve yeni bir

kan, yeni bir heyecan kazandırmak noktasında etkili olabilir. Üniversite öğrencileri ile küçük müteşebbisler orada deney yapma, fikirlerini gerçekleştirme imkânları bulurlar. Bunlar başka ülkelerde uygulanmış, ispatlanmış mekanizmalar. Bu mekanizmalar sayesinde doktora seviyesine gelmiş gençlerimizi yurt dışına kendi elimizle kaptırmaktan da kurtulabiliriz. Çünkü bir bilim insanının en üretken olduğu zaman doktora zamanıdır. Biz ise uzun zamandan beri en iyi beyinlerimizi yetiştiriyor ve âdeta yurt dışına hediye ediyoruz. Bunun tersine çevrilmesi gerekiyor. Beyin göçü sadece yurt dışındaki iyi bilim adamlarını çekmekle kalmamalı; kendi potansiyelimizi, yerinde yerli olarak değerlendirmekle, onlara imkân açmakla olmalı. Son olarak, öğrenci girişimlerine ve küçük işletmelere vurgunuz dikkat çekiyor. Türkiye’deki teknoparkların durumunu değerlendirebilir misiniz? Şunu söylemek gerekir ki Türkiye’deki teknoparkları esas fonksiyonlarına ulaştırmak için ciddi uğraşlar veriliyor. Günümüz şartları altında, bazı teknoparklara küçük müteşebbislerden ziyade büyük şirketlerin arazi, vergi, prim gibi avantajlardan faydalanmak için ilgi gösterdiklerini görüyoruz. Oysa teknoparklarda küçük işletmelere ve müteşebbislere daha çok yer verilmesi gerekiyor. Ekonominin, sosyal yapının en büyük dinamoları, küçük işletmelerdir. Sosyal sermaye, onların sayesinde gelişir. İnovasyon, yenişim, aslında küçük işletmelerden ve kişilerden başlar. Büyük şirketler, çok inovasyon yapamazlar. Büyük işletmelerin yaptıkları şey, genelde, kademeli geliştirmedir. Sonuç olarak küçük işletmelere öncelik vermemiz ve teknolojik inovasyon kadar sosyal inovasyonu da desteklememiz lazım. Teknolojik inovasyon tek başına anlam ifade etmiyor.


ÖĞRENCİDEN NOTLAR www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

İbni Sina’dan inovasyon çağına From Avicenna to the Innovation Age Tr Genç prensin iniltileri sarayın duvarlarında yankılanıyordu. Dönemin en güçlü hükümdarlarından biri olan Samani Kralı’nın elinden, oğlu Nasr Samani’nin acısına son vermek için hiçbir şey gelmiyordu. Hükümdarlığındaki tüm hekimlere haber salmış yine de hiçbiri prensin derdine derman olamamışlardı. Son çare olarak adamlarına, adı yeni duyulmuş 16 yaşındaki bir hekimi sarayına getirmelerini emretti. Bu 16 yaşındaki hekim, 10 yaşından beri dikkati ve sistematik çalışmasının sağladığı bilgi birikimi sayesinde diğerlerinin yapamadığını yapacak; prensi iyileştirecekti. Bu hizmetinin karşılığı olarak da sadece saray

En Moaning of the young prince was rebounding off the walls of the palace. The king of Samani Empire, one of the most powerful kings at that time, could do anything but to witness his son Nasr Samani’s pain. The king sent messages to every single physician under his monarchy, however none of them could cure the young prince. As a last resort the king commanded his henchmen to bring the 16-year-old physician to the palace. This 16-year-old physician was supposed cure the prince thanks to his knowledge in which he dedicated himself since he was 10. As a return for this task he would have had an access to the library of the palace

85


ÖĞRENCİDEN NOTLAR

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Tr

En

kütüphanesinde çalışabilmeyi isteyecek, edineceği bilgiler ile gözlemlerinin sonucu olarak yazdığı kitaplarla tarihe geçecekti. Bu genç hekim İbni Sina’ydı.

and with the information he had gathered he would have written the books to make history. This young physician was Avicenna.

Tıp, İbni Sina ile başlamadı ama tıbbı anatomiden, farmakolojiye bilim dallarına ayırarak sistematik bir hâle getiren, yenilikçi bir yaklaşımla tıpta Orta Çağ’ı kapatıp Yeni Çağ’ı başlatan şüphesiz ki oydu. “Her hastalığı yapan bir kurttur. Yazık ki onu görecek elimizde âlet yoktur.” sözü, tıpta yalnızca kendi çağında değil ileriki zamanlar için bile bir yol gösterici olarak kitaplara geçmiştir. Çünkü İbni Sina, yepyeni fikirleri ve değişik bakış açısıyla tıp alanında bir bütünlük sağlamış, tıpta inovasyonun öncüsü olmuştur. İbni Sina’nın çizdiği yol sayesinde bilim dünyasında yenilikler tıp alanında başlamış sonra diğer bilimlere geçerek günümüzdeki modern dünyayı şekillendirmişlerdir.

The history of medicine has not started with Avicenna. However, without any doubt, Avicenna was the one who brought an end to the medieval medicine age and triggered the modern age of medicine with his study on branching the pharmacology in a systematic way. “The knowledge of anything, since all things have causes, is not acquired or complete unless it is known by its causes.” By saying this, he not only led the physicians of his era but also for the future as well. Avicenna became the pioneer of the innovation in the world of medicine by providing unity with his new ideas and extraordinary outlook on the field. Through Avicenna’s innovative way, there has been significant improvements on the field of medicine. With these improvements other branches of science have been nourished and shaped the modern world we live in.

İnovasyon işte bu geleceği şekillendirme gücünden dolayı çok önemlidir. Her şeyin sürekli ve baş döndürücü bir hızla değiştiği günümüzde inovasyon, her sektörün geleceğini belirleyeceği için önem taşımaktadır. Turizmden bilişime, otomotivden iletişim sektörüne kadar tüm sektörlerde söz sahibi olmak için artık sadece ucuz ve kaliteli olmak değil, yeni ve sıra dışı fikirlerle daha önce karşılanamayan ihtiyaçlara hitap edebilir olmak, gün geçtikte daha önemli hâle gelmektedir. Bu sebeple vakit geçmeden inovasyona yatırım yapmak gereklidir. Sağlık sektörü de insanoğlunun yüzyıllardır sağlıklı ve uzun yaşamanın sırlarını keşfetme isteğinden dolayı sürekli ve hızla gelişen sektörlerin başında geldiği için inovasyon konusunda çabuk davranılması gereken sektörlerden biridir. Gerek var olan tedavi yöntemlerinin iyileştirilmesi, gerekse sürekli olarak bulunan yeni tedavi yöntemleri, sağlık sektörünü inovasyon liginin en önemli oyuncuları arasında tutmakta, sağlıkta inovasyona yapılan yatırım her geçen gün artmaktadır. Sağlık sektörünü temel olarak hastane hizmetleri, sağlık uzmanı servisi ve tıbbî malzeme giderleri olarak üç alt başlıkta ele alırsak, Amerika Birleşik Devletleri’nde hastane hizmetlerine 800 milyar ABD doları, sağlık uzmanları giderlerine 500 milyar ABD doları ve tıbbî malzemelere ise 100 milyar ABD doları harcanmıştır (2012 verileri). Tüm dünyada yapılan harcamalar göz önüne alındığında sağlık sektörünün büyük olduğu ölçüde inovasyona ne denli açık bir sektör olduğu ortaya çıkmaktadır. Örnek verecek olursak, yalnızca tek bir yeni ilaç ortalama olarak 350 milyon Amerikan dolarına mal olmakta, üç veya daha fazla yeni ilaç üreten şirketlerin ortalama yatırımları ise 4.2 milyar Amerikan doları seviyesine ulaşmakta; buna karşılık olarak ilaç sektöründe harcanan her 1 Amerikan doları ABD’ye 4 Amerikan doları olarak geri dönmektedir.

86

This empowerment is what makes innovation significant. Innovation plays a big role for the future of every sector out there in the present day. In this day where everything changes so quickly and constantly. In order to have a voice in the sectors, from tourism to information technologies, it is not enough to only be inexpensive and qualified. It is very important to fulfill the needs with new and extraordinary ideas that have not been done or covered in that way before. Therefore it is crucial to invest in innovation before it is too late. Since the healthcare sector, with its aspiration on exploring a way to long life-span and healthy living, is one of the leaders in developing industries, it is very important to take action on innovation as soon as possible. Both improving the existent treatment techniques and obtaining new techniques is what makes the healthcare sector play a leading role for innovation. There is a growing investment rate for innovation in this sector day by day. If the healthcare sector is covered in three subtitles these would be; hospital services, health care provider services and medical equipment expenditures. According to 2012 data, 800 billion US dollars for hospital services, 500 billion US dollars for health care provider expenditures and 100 billion US dollars for medical equipment expenditures were spent on healthcare sector in USA. The healthcare sector being very receptive to innovation come on the scene if all of these expenses are considered. For instance, manufacture of a new drug costs approximately 350 million US dollars. The companies’ manufacturing 3 or more drugs investments are approximately 4.2 billion US dollars. In return, every 1 US dollar spent on the healthcare sector goes back to USA in 4 US dollars. In Turkey, raising the awareness for innovation in the


ÖĞRENCİDEN NOTLAR

Tr

En

Ülkemizde özellikle sanayi alanında yaratılan inovasyon bilincini sağlık sektörüne de taşıyarak bu alanda da kendi teknolojilerimizi ve çözümlerimizi üretmemiz, sadece sağlık kalitemizi arttırmakla kalmayıp aynı zamanda çok büyük bir sermayenin de ülkemiz içinde kalmasını sağlayacaktır. Süregelen tıbbî malzeme ve ilaç sanayilerini desteklerken, biyomedikal alanında da aktif üretim hayatına geçilmesi sağlanmalıdır. Sağlık sektöründe hizmet kalitesini yükseltmek adına hayata geçirilen Aile Hekimliği ve Şehir Hastaneleri gibi projeler de öncü konumumuzdan dolayı inovasyona açık bir şekilde dünyaya pazarlanmayı beklemektedir. Tüm bu inovatif çalışmalar bizim İbni Sina’nın başlattığı yolda ilerlediğimizin göstergesidir.

healthcare sector will not only secure inventing our own technology, coming up with solutions and improving the quality but also reserving the capital in the country borders. Also, it is very crucial to begin manufacturing on the field of biomedical while supporting the ongoing medical equipment and pharmaceutical industry. In order to raise the threshold of quality in the healthcare sector there has been some projects implemented such as Primary Care Practice and City Hospitals. These projects are expected to be in the world market with their innovative aspects due to our advanced position. All of these innovative studies are the indication of our progress by which Avicenna started.

Gaziantep Tıp Öğrencileri Birliği Yürütme Kurulu

Gaziantep Medical Students Association Executive Council

Başkan: Barışcan Aldanmaz Başkan Yrd: Semih Sayın Genel Sekreter: İdil Gürsel Mali Kordinatör: Ozan Balta Tıp Eğitimi ÇK Direktörü: Tuncel Uzel

Hall Sağlığı ÇK Direktörü: Deniz Demir Üreme Sağlığı ÇK Direktörü: Hüseyin Sağlam İnsan Hakları ve Barış ÇK Direktörü: Ahmadghaly Tazza Staj Değişimi ÇK Direktörü: Tayfun Şahin Araştırma Değişimi ÇK Direktörü: Mehmet Hacıali

87

www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ


ARAŞTIRMA

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

İyi klinik uygulamaları nedir?

Prof. Dr. Muradiye Nacak

Dr. Taner Ezgi

Gaziantep TEKNOPARK’ta yerini alan Farmagen AR-GE Biyoteknoloji Ltd. Şti, Türkiye’deki sayılı İyi Klinik Uygulama Merkezleri arasında gösteriliyor. Gaziantep Üniversitesi Farmakoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Muradiye Nacak ve Farmagen İyi Klinik Uygulamaları (İKU) sorumlu yardımcısı araştırmacı Dr. İsmail Taner Ezgi ile Türkiye’deki Farmagen’i konuştuk, iyi klinik uygulamaları hakkında bilgi aldık. Farmagen, ne zaman ve nasıl kurulmuştur? Bize kısaca tanıtabilir misiniz? Prof. Dr. Muradiye Nacak: Gaziantep Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi (TEKNOPARK)’ta bulunan Farmagen AR-GE Biyoteknolojileri Ltd. Şti (Farmagen İKU Merkezi), biyoyararlanım/biyoeşdeğerlik çalışmalarını yapmak üzere, Ekim 2009 tarihinde Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü tarafından onaylanan bir kuruluştur. Farmagen, her iki yılda bir düzenli denetim ve sertifikasyona tabi tutulmaktadır. İyi klinik uygulamaları ve etik değerlere bağlı, gönüllü haklarına saygılı, gönüllü ve çalışan güvenliğini önemseyen, uluslararası kalite standartlarında biyoyararlanım/biyoeşdeğerlik

88

çalışmalarını yürütmekteyiz. Farmagen İKU Merkezi 40 yatak kapasitesine sahip olup 15 personel ile hizmet vermektedir. Personelin tümü işe alım sürecinden itibaren çalışma prosedürleri, “iyi klinik uygulamaları” gibi konularda sürekli eğitim görmektedirler. Merkezimiz, klinik üniteler, araştırma ilaçlarını saklama odası, arşiv, gönüllü bilgilendirme odası, muayene odası, acil müdahale odası, laboratuvar, kan alma ünitesi, depo ve ofislerden oluşmaktadır. İyi klinik uygulamaları nedir? Klinik araştırmalar neden yapılır? Prof. Dr. Muradiye Nacak: Öncelikle klinik bir araştırma nedir bundan bahsedelim. Klinik araştırma, gönüllüler ile yapılan ve belirli bir

sağlık sorununun hakkında önceden belirlenmiş, cevabı bilinmeyen bir soruyu aydınlatmaya yönelik bilimsel bir araştırmadır. İyi Klinik Uygulamaları (İKU), elde edilen ve bildirilen sonuçların güvenilir ve doğru olduğu, araştırma gönüllülerinin hakları, saygınlığı ve gizliliğinin korunduğuna dair güven veren, klinik araştırmaların tasarımı, gerçekleştirilmesi, uygulanması, izlenmesi, denetlenmesi, kaydedilmesi, analiz edilmesi ve raporlanmasına ilişkin standart anlamına geliyor. Ülkemizde yürütülen biyoyararlanım/biyoeşdeğerlik çalışmalarında temel alınan standartlar diğer klinik araştırmalarda olduğu gibi Avrupa Birliği ve diğer gelişmiş ülkelerdekiler ile aynıdır. Klinik araştırma süreçleri, Türkiye İlaç ve


ARAŞTIRMA www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) tarafından izne tabi olup sıkı bir şekilde denetlenmektedir. Biyoyararlanım/ biyoeşdeğerlik çalışmalarının protokolleri önce bağımsız etik kuruldan onay, daha sonra Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK)’dan izin almak zorundadır. Merkezimizde ancak bu onay ve izinden sonra çalışmalar başlamaktadır. Çalışmalar, bir farmakoloğun sorumluluğunda, pratisyen hekim, kalite kontrol birimi sorumlusu, hemşire, paramedik ve laborantın yer aldığı bir ekip tarafından gerçekleştirilmektedir. Ayrıca destekleyicinin görevlendirdiği monitörler tarafından da izlenmektedir. Klinik araştırmalarınıza katılan gönüllülerde olması gereken özellikler nelerdir? Dr. Taner Ezgi: Merkezimizde yapılan biyoyarlanım/biyoeşdeğerlik çalışmalarına 18–55 yaş arası sağlıklı erkek gönüllüler katılabilmektedir. Klinik araştırmaya katılım gönüllülük esasına dayanmaktadır ve birey serbest iradesiyle çalışmaya katılmaya rıza (Bilgilendirilmiş Gönüllü Oluru) göstermektedir. “Bilgilendirilmiş Gönüllü Oluru”, bir bireye klinik çalışma hakkında verilen bilginin anlaşılması, birey tarafından değerlendirilmesi ve sonrasında özgürce verilmiş bir karar sonucu alınan onaydır. Gönüllünün sağlığını tehlikeye sokabilecek is-

tenmeyen etkiler yerel ve uluslararası sağlık otoriteleri tarafından izlenmekte, denetlenmekte ve çalışmanın durdurulması da dâhil olmak üzere gerekli bütün önlemler alınmaktadır. Çalışma sonunda, sağlıklı gönüllülerin çalışma günü kaybından doğan gelir azalmasını karşılamak üzere maddi bir ödeme yapılır. Ödemeler için konuyla ilgili yönetmelikler çerçevesinde etik kurul ve TİTCK’ten izin alınmaktadır. Çalışmaya katılmaya karar veren gönüllülerin sağlıklı olup olmadıkları, fizik muayene, vücut fonksiyonlarını değerlendirmeye yönelik biyokimyasal, hematolojik, serolojik ve idrar testleri ile kalp fonksiyonlarını değerlendiren EKG sonuçlarına göre belirlenmektedir. Biyoyararlanım/biyoe şdeğerlik araştırmaları için sağlıklı gönüllülere uygulanan ilaçlar, halen piyasada tedavi amacı ile kullanılan ilaçların muadilleridir (diğer adıyla jenerik ilaç). Jenerik ilaçlar, patent ve veri koruma süresi bitmiş olan orijinal ilaç ile aynı etkin maddeyi, aynı miktarda ve aynı formülasyon şeklinde içerdiğinden, orijinal ilaçlarla aynı etkililik, kalite ve güvenliğe sahiptirler. Daha uygun fiyatla piyasaya çıktıklarından, patent süresi dolan orijinal ilaçların fiyatlarının da düşmesine neden olarak ilaca ulaşımı kolaylaştırmakta, aynı zamanda sağlık büt-

çesinde önemli bir tasarruf sağlamaktadırlar. Fakat jenerik ilaçların TİTCK’ten ruhsat almaları için orijinal ilaçla eşdeğer olduğunu kanıtlanması gerekmektedir. Biyoyararlanım/biyoeşdeğerlik araştırmaları sonucunda jenerik ilaç ile orijinal ilacın kan konsantrasyonları ve bunların vücuttan atılma süreleri karşılaştırılmaktadır. Çıkan sonuca göre jenerik ürün ruhsat alabilmektedir. Kurulduğunuz günden bu yana kaç klinik çalışma yapıldı? Katılan gönüllü sayısı nedir? Türkiye’deki diğer uygulama merkezleri ile ilgili de bilgi verebilir misiniz? Dr. Taner Ezgi: Merkezimizde 2009 yılından beri 177 klinik çalışma tamamlanmış ve bu çalışmalara yaklaşık 2500 gönüllü katılmıştır. Türkiye’de biyoyararlanım/biyoeşdeğerlik çalışmaları Farmagen ARGE Biyoteknolojileri Ltd. Şti (Farmagen İKU Merkezi) dışında, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hakan Çetinkaya İKU Merkezi (DEKAM) ve Ege Üniversitesi İlaç Geliştirme ve Farmakokinetik Araştırma-Uygulama Merkezi (ARGEFAR)’nde yapılmaktadır. Bir ülkede biyoeşdeğerlik çalışmalarının fazla yapılması, sağlık bütçesinde ilaca ayrılan payın azalmasına katkı sağlamaktadır. Ayrıca dünya pazarına ilaç ihracatının da yolu açılmış olmaktadır.

89


ARAŞTIRMA

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Ufuk 2020 projeleri

Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Abdullah Tuncay Demiryürek ile Ufuk 2020 projelerine ilişkin değerlendirmelerini konuştuk. Doktora eğitimini Glasgow’da Strathclyde Üniversitesinde tamamlayan, Etik Kurul üyeliği ve başkanlığı görevinde bulunan Prof. Dr. Demiryürek, dergi editörlüğü, TÜBİTAK Sağlık Bilimleri Araştırma Grubu’nda Yürütme Komitesi üyesi olarak da görev yapıyor. Avrupa Birliği ve TÜBİTAK tarafından organize edilen 12-13 Şubat tarihlerinde İstanbul’da Elite World İstanbul Hotel’de Horizon (Ufuk) 2020 (H2020) programına yönelik bir Teknik Destek ve Kapasite Geliştirme Çalıştayı düzenlendi. Çalıştay’a, kayıt yaptıran 175 katılımcıdan yaklaşık 150’si ilk gün katıldı. Üniversiteden araştırmacıların yanında TTO çalışanları, KOBİ ve sanayi kuruluşlarından katılımcılar da vardı. Çalıştay’ın ikinci günü, daha kısıtlı sayıda katılımcı ile yapılan interaktif teklif hazırlama eğitimi gerçekleştirildi. TÜBİTAK ve Avrupa Birliği tarafından düzenlenen Çalıştay, H2020 kapsamında Türkiye’de yapılan ilk toplantıydı. Üniversitemiz-

90

den Target TTO’dan Araştırma Projeleri Uzmanı Feyza Yılmaz, Tekstil Mühendisliğinden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Erdem İnce ve Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Abdullah Tuncay Demiryürek katıldı. Organizasyonda çoğunlukla Pera Consulting firmasından katılan konuşmacılar tarafından sunumlar yapıldı. İlk gün, dört paralel oturum vardı. Çalıştay’ın çok yararlı olduğunu kaydeden ve Çalıştay hakkında bilgiler aktaran Prof. Dr. Abdullah Tuncay Demiryürek “Türkiye ilk kez 2003 yılında 6. Çerçeve Programıyla katılıma başladı. Daha sonra 7. Çerçeve Programı olarak devam eden

program, şimdi H2020 olarak devam ediyor. 7. Çerçeve Programında, 1206 Türk katılımcının dâhil olduğu projelerde 208.9 milyon euro destek alınmış durumda. H2020 kapsamında, 2020 yılına kadar yaklaşık 80 milyar euroluk bir bütçenin, tüm Avrupa’dan gelecek gerek çok ortaklı gerekse bireysel projelere dağıtılması öngörülüyor. Bu Çalıştay’ın amacından birisi de Türkiye’den proje başvurusu sayısını yükseltmek ve verdiğimiz katkı payının Türkiye’ye dönüşünü arttırmak. Çalıştay’ın ikinci gününde, Pera Consulting firmasından Peter Frederick’in daha önceden sunduğu fakat kabul edilmediğini öğrendiğimiz proje önerilerinden kısımlar


GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

ARAŞTIRMA

Projelerin çağrılı programlardaki amaçlara uygunluğu (relevance), potansiyel etkisi (potential impact) ve bilimsel mükemmeliyet (science and technology excellence) kriterleri açısından değerlendirildikten sonra finansal olarak desteklendiğini dile getiren Demiryürek “Her bir kriterin 5 puan üzerinden değerlendirilmesi yapılıyor. Eşik değer, 10-12 puan. Hedef 15 üzerinden, 15 puan almak. Bunun için çok iyi inovatif bir araştırma fikri, gerçekçi bir etki ve iyi proje ortaklarına gereksinim var. H2020 projelerini değerlendiren hakemlerin % 50’den fazlasının ana dili İngilizce değil. Proje önerisinin hazırlanmasında anlaşılabilir ve uzun olmayan cümlelerin kullanılması, kabul edilmesinde önemli bir etken olacaktır. Ayrıca, iyi bir proje önerisinde ilk bir iki sayfa hakemlerin proje hakkında kanaat oluşturması için çok önemli. Proje yazımına özen gösterilmeli ve iyi bir giriş yapılmalı. Her bir proje en az beş hakem tarafından değerlendiriliyor. Çok proje başvurusu olduğundan hakemler bir projeyi yaklaşık iki üç saatte değerlendirmek durumunda kalıyorlar ve genelde kaynaklar listesine bakacak kadar zaman bulunmuyor. H2020 projeleri çok yarışmalı ve senin projen diğerlerinden daha iyi olmak zorunda. Dolayısıyla kısa sürede ortak bulmak ve desteklenecek bir proje yazmak mümkün değil” şeklinde konuştu. Demiryürek, toplantıdaki konuşmacıların verdikleri bilgilerden de bahsetti: “University College of London’dan konuşmacı olarak katılan Michael Browne’ın sözüne göre ‘Türkiye mükemmel bir araştırma üssü (Turkey is an exellent research base). European Reseach Council (ERC) projeleri, dünyanın en prestijli projeleri arasında yer alıyor’. ERC projeleri A, B ve C olmak üzere 3 düzeyde değerlendiriliyor. A en iyi puanı alan projeler, destekleniyor. İlginç olan, A puanı alıp da desteklenemeyen projelerin olduğunu da öğrendik. O dönem için ayrılan bütçe yetmediği zaman, A puanı alan projelerin bir kısmı, bir sonraki dönemde tekrar başvuru yapılması için geri çevriliyor. B puanı alanlar, bir sonraki çağrıda başvuru yapamıyor, daha sonrakinde yapabiliyor. C puanı alanlar ise iki sonraki çağrıda tekrar başvurabiliyor. ERC projelerini kazananlar, Brüksel’de yaklaşık 20 dakika projelerini sözlü olarak sunmak ve jürinin sorularını cevaplamak zorunda. 1-2 milyon euroluk bütçesi olan projeleri almak kolay görünmüyor. H2020 projelerini değerlendirmek için hakem olarak başvuruda bulunmak ve proje değerlendirmesine hakem olarak katılmak mümkün. Bu durum, H2020 projesi hazırlama ve sunmada çok önemli deneyim kazandırma aracı olabilir. H2020 programına bireysel araştırmacılar ve üniversiteler yanında sanayi kuruluşları, KOBİ’ler, araştırma merkezleri, kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve

www.t to t a rget .co m

üzerinde interaktif eğitim yapıldı. Peter’ın dediğine göre yazdığı ilk 7 proje kabul edilmemiş ama daha sonra kabul edilen çok projeleri olmuş. Aynı şekilde bizim de projemizi kabul edilene kadar yılmadan gayret göstermemiz gerekiyor.” dedi.

uluslararası organizasyonlar da başvuruda bulunabiliyor. H2020, Avrupa merkezli fakat dünya standartlarında bilim yapılmasına olanak sağlayacak, yetenekli araştırmacıların kariyerlerini geliştirecek, araştırma altyapılarının geliştirilmesine destek verecek olan çeşitli programları kapsıyor. TÜBİTAK, Uluslararası İşbirliklerine Katılımı Özendirmeye Yönelik Destek ve Ödül Programları kapsamında H2020 programına katılımı ve projelerin kabul oranını artırmak amacıyla destek veriyor. Bu destek ve ödüller dünyada tek, başka örneği yok. H2020 sayfasında (www.h2020. org.tr ) belirtildiği gibi TÜBİTAK H2020 kapsamında düzenlenen proje pazarları, bilgi günleri, konsorsiyum toplantılarına katılmak için seyahat desteği, ERC projeleri, Marie Skladowska-Curie programları proje önerilerinin başarı şansını yükseltmek için uzman kişi ve kuruluşlardan ön değerlendirme hizmeti alma desteği, ortaklı projelere koordinatör olunması için seyahat desteği, organizasyon desteği, proje yazma-sunma eğitimi, proje yazdırma ve proje ön değerlendirme hizmeti alımı gibi destekleri içeren koordinatör olma destek paketi, H2020 kapsamında sunulan, eşik üstü puan alan ancak desteklenmeyen projeler için eşik üstü ödülü, H2020 kapsamında ortak, koordinatör veya baş araştırmacı olarak sunulan ve desteklenen projeler için proje tipine ve bütçesine bağlı olarak hesaplanan başarı ödülü veriyor. İnovatif bir projeniz varsa ve destek arıyorsanız, H2020 projeleri yüksek bütçesiyle cazip bir destek programı olabilir. H2020 projeleri için daha fazla bilgi almak için TTO’ya, ulusal irtibat noktasına veya daha önce desteklenen projelerin sahiplerine başvurulabilir”.

91


MAKALE

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

İlaçta ar-ge: Üniversite, Sanayi, Kamu işbirliği

Araştırma Projeleri Uzmanı Feyza Yılmaz

Araştırma Projeleri Uzmanı Feyza Yılmaz kimdir? Yüksek Kimya Mühendisi Gaziantep Üniversitesinde Doktora öğrencisi, TargeT TTO Araştırma Projeleri Uzmanı.

92

T

ürkiye’nin 2023 hedeflerinin başında gelen ilaç sektörü, sağlık ve ekonomi alanlarında izleyeceği reform paketleriyle stratejik bir yol haritasına öncülük etmektedir. Ülkemizin, 2023 yılına ilerlerken dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasında yer almayı hedeflediği, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun yaptığı 27. toplantı çerçevesinde de vurgulandığı üzere uluslararası teknolojik eğilimler kapsamında yapılacak projeksiyon çalışmalarının “Yaşam Bilimleri ve Biyoteknoloji” alanında, XXI. yüzyıl öncül teknolojileri arasında yer alacağı belirtilmektedir.1

Ülkemizin biyoteknoloji alanında teknolojik yeterliliğinin ve ihracattan aldığı payın dünyadaki ilk 10 ekonomiye nispeten oldukça düşük olduğu görülmektedir.2 Bu bağlamda İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikasının Ekim 2014’de düzenlediği “İlaçta AR-GE: Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliğinin Önemi” başlıklı toplantısı ilgimiz alanına girmiştir. Toplantı birçok akademisyen ve AR-GE çalışması yapan sanayi kuruluşunun katılımı ile gerçekleşmiştir. Toplantıya konuşmacı olarak Kore, Fransa, Almanya ve Brezilya araştırma merkezlerinin temsilcileri katılmış, Koç, Dokuz Eylül, Hacettepe, İstanbul Üniversiteleri yöneticileri, TÜBİTAK Araştırma Destek Programları Başkanlığı Sağlık Bilimleri Araştırma Destek Grup Başkanı, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan Yardımcısı sunumları ile katkıda bulunmuşlardır. Toplantının içeriğinde genel anlamda ilaç sektörüne sürdürülebilir ve rekabetçi bir yapının kazandırılabilmesi için AR-GE ve inovasyona dayalı yüksek katma değer oluşturan yeni ürünlerin

geliştirilmesinin gerekli olduğu önemle vurgulanmıştır. İlaç sanayii adı altında AR-GE, yeni moleküllerin keşfi, bu moleküllerin etkin ve ruhsatlı bir ilaç formu oluşturarak sağlık otoritelerince tanınması ve denetlenmesini içeren yöntem ve uygulamaları barındıran bir süreçtir. Söz konusu alanda AR-GE çalışmaları yapılmasının amacı, hastalık tedavisinin yanı sıra insanoğlunun yaşam süresini arttırmak ve tedavi süresi boyunca yaşam kalitesinin arttırılmasını sağlamaktır. Bu amaç doğrultusunda özetle yeni ürün geliştirilmesi, ürün kalitesi veya standardının yükseltilmesi, maliyet düşürücü yeni teknikler uygulanması ve yeni üretim teknolojilerinin geliştirilmesi önem arz etmektedir. Ülkeler bazında ilaçta AR-GE konusuna eğilimler irdelendiğinde, Brezilya Sao Paulo Endüstri Federasyonu Biyoteknoloji Üretim Zinciri Koordinatör Yardımcısı Eduardo Giacomazzi, ilaç AR-GE’sinde en zor ve en masraflı işin klinik çalışmaları olduğunu, bunun için Brezilya hükûmetinin ayrıcalıklı fonlar sağladığını ve Brezilya’da ilaç şirketleri için endüstriyel bir merkezin kurulduğunu, ancak burada istihdam edilecek nitelikli ekip çalışanlarının bulunmasında zorluk yaşandığını, bu nedenlerden dolayı uluslararası işbirliği içerisine girerek ilaç teknolojisinde daha emin ilerleyebileceklerini aktarmıştır. Brezilya’nın etanol ve biyoplastik üretimi ihracatında lider konumda olduğunu dipnot olarak belirtmekte fayda olacağını düşünüyorum. Almanya Fraunhofer Enstitüsü Yaşam Bilimleri Başkanı Dr. Claus-Dieter Kroggel ise konuşmasında, hava yolu ile bulaşan hastalıklar için ilaç geliştirilmesi üzerine son yıllarda


yoğun çalışmalar yaptıklarını, Almanya Fraunhofer Enstitüsünde ilaç ve biyoteknoloji araştırma merkezinin olduğunu, bu araştırma merkezinde biyoloji, kimya ve tıp bilim insanlarının ortak çalıştıklarını aktarmışlardır. Sözü geçen merkezde yetkin iş gücünün yeterli olmadığı ve dışardan gelen beyin göçüne sıcak baktıklarını vurgulamışlardır. Kore Ticaret-Yatırım Teşvik Ajansı Biyomedikal Endüstrisi Direktörü Da-Hee Jeong ise ilaçta inovasyonun hangi aşamada olduğu ile ilgili konuşmasında, ilaç geliştirmede dünya genelinde 10. sırada olduklarını, antikor biyobenzer araştırmalarında iyi bir konumda olduklarını, Kore’nin klinik deney çalışmalarında çok deneyimli olduğunu, dünyanın en iyi medikal test yatağının Kore’de bulunduğunu aktarmışlardır. Beyin göçü alımına önem verdiklerini ifade eden Da-Hee Jeong, yabancı araştırmacılara Kore’nin idari ve mali destek sağladığını aktararak konuşmasını tamamlamıştır. Mines-Paris Tech Üniversitesi, Endüstriyel Ekonomi Merkezi Başkanı Prof. Dr. Margaret Kyle ise fikri mülkiyet haklarının ilaç AR-GE çalışmalarında çok önemli olduğunun ve inovasyon çalışmalarının ödüllendirilmesi gerektiğinin altını çizmişlerdir. Yurtdışından katılan konuşmacıların genel olarak değindikleri nokta, inovasyon için nitelikli iş gücüne ehemmiyet vererek üniversite, sanayi ve kamu işbirliğinin mecburiyetine işaret etmişlerdir. Türkiye’de ilaç endüstrisinin temel faaliyet alanını, biyobenzer ilaçlar oluşturmaktadır. 2015 yılı itibarıyla patent koruma süresi tamamlanacak biyoteknoloji ürünleri, yaklaşık 100 milyar dolarlık bir pazar potansiyeline sahiptir. Bu kapsamda, biyobenzer ilaç alanında firmalarının yapacağı yenilikçi çalışmalar, ülkemize önemli fırsatlar sunacaktır Sağlık Bakanlığı tarafından tıbbi cihazlar özelinde 2023 vizyonu “tıbbi cihaz alanında kurumsal yapılarıyla; dışa ba1 2

ğımlılığı en aza indirgenmiş, ileri teknolojili katma değeri yüksek ürünleri de geliştirip üretebilen ve uluslararası standartların oluşumunda etkili küresel bir oyuncu olmak” olarak belirlenmiştir. Ve Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan 10. Kalkınma Planı’nda “İlaç sanayiinin daha fazla ihracat yapabilen, uluslararası standartlardaki yüksek teknolojisini AR-GE ile bütünleştirmiş, uzun vadede yeni molekül geliştirme yönünde gerekli adımları atan, başta biyoteknolojik ve biyobenzer ürünler olmak üzere daha yüksek katma değerli ilaçlar üreten rekabetçi bir yapıya kavuşması sağlanacaktır. Bu çerçevede AR-GE ekosistemi geliştirilecek, ilaç sanayii stratejik bir yaklaşımla ele alınacaktır.” stratejisine yer verilmektedir. Dolayısıyla ülkemizin 2023 yılı vizyonu, 10. Kalkınma Planı, Sağlık Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın çalışmalarıyla paralellik arz eder şekilde ilaç, aşı, biyomedikal ekipman, tıbbi tanı kiti ve biyomalzemeler alanlarında AR-GE ve yenilik faaliyetlerinin desteklenmesinin ulusal hedef ve stratejilerimize önemli ölçüde katkı sunacağı değerlendirilmektedir.

MAKALE İlaç sektörüne sürdürülebilir ve rekabetçi bir yapının kazandırılabilmesi için AR-GE ve inovasyona dayalı yüksek katma değer oluşturan yeni ürünlerin geliştirilmesi gereklidir.

Dünyadaki güncel teknolojik eğilimlerin bir sonucu olarak ilaç alanında yapılan araştırmalar, diğer konulardaki araştırmalara kıyasla daha çok disiplinin, sektörün ve kurumun işbirliğine ihtiyaç duymaktadır. AR-GE faaliyetlerinin arttırılması, ilaç araştırmasında üniversite-sanayi işbirliğinin sağlanması ve kamu ile özel sektörün AR-GE’ye ayırdığı kaynakların artırılması ile sağlanabilecektir. AR-GE ikliminin oluşmasında geç kalmış olmanın dezavantajını gidermek için yüksek düzeyde koordinasyon sağlanması gerekmektedir. Üniversite akademik çalışmalarını sanayinin ihtiyacına göre yönlendirmelidir ve yapılan ilaç çalışmalarının makale çalışması olarak kalmayıp sanayiye kazandırılması gerekmektedir. Burada ki arayüz görevi ile Teknoloji Transfer Ofisleri büyük önem arz etmektedir.

RAND Corporation, The Global Technology Revolution 2020, In-Depth Analyses, 2006. TTGV, Biyoteknoloji Sektörel İnovasyon Sistemi, Ankara, 2013.

93

www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ


SAĞLIK - YATIRIM

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Ülkemize kazandırılan en büyük sağlık kuruluşlarından biri

Özel Sani Konukoğlu Hastanesi

Gaziantep’te, çağdaş teknoloji ile donatılmış bir hastanenin bulunmayışının getirdiği güçlükleri yaşayan Sani Konukoğlu, 1993 yılında Özel Sani Konukoğlu Hastanesinin kuruluşunu başlattı ve çalışmalarını 1994’te aramızdan ayrılıncaya kadar sürdürdü. Sani Konukoğlu’nun idealini gerçekleştiren ailesinin 1996 Ağustos ayında faaliyete geçirdiği Özel Sani Konukoğlu Hastanesi, bugün ülkemize kazandırılmış en büyük sağlık kuruluşlarından biridir. Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen hastanede TS-EN ISO-9001 Kalite Sistem Belgesi çalış-

94

maları, 1998 Nisan ayı içinde sonuçlandı. TSE tarafından Türkiye’de bu belgeyi alan altıncı, özel hastaneler içerisinde dördüncü hastane olan Özel Sani Konukoğlu Hastanesinde 2003 yılından itibaren kalite sistem belgesinin TS-ISO-EN 9001:2000, 2009’dan itibaren ise TS–ISO–EN 9001:2008 versiyonu uygulanmaya başlandı. Sağlıkta yüksek kalitenin adresi hâline gelen ve dünya standartlarında hizmet verilen hastanede, acil servis, biyokimya, patoloji ve klinik mikrobiyoloji laboratuvarları, radyoloji, nükleer tıp, kardiyovasküler cerrahi, organ nakli merkezi, nefroloji, genel cerrahi, beyin cerrahisi, çocuk

cerrahisi, dahiliye, gastroenteroloji, endokronoloji, kulak burun boğaz, pediatri, kardiyoloji, göğüs hastalıkları, üroloji, ortopedi ve travmatoloji, enfeksiyon hastalıkları, fizik tedavi ve rehabilitasyon, plastik rekonstrüktif cerrahi, göz hastalıkları, kadın hastalıkları ve doğum, nöroloji, psikiyatri, göğüs cerrahisi, dermatoloji ve üremeye yardımcı tedavi merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor. Özel Sani Konukoğlu Hastanesinde, tüm odalarda hasta tarafından ayarlanabilen yataklar, telefon, acil durum telefonu, imdat koluyla çağrı yapabilen banyo-tuvalet, kablolu televizyon yayını, buzdolabı ve mer-


SAĞLIK - YATIRIM www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

kezi klima sistemiyle bir hastane olmanın çok ötesinde hastasına ev ortamının rahatlığını aratmayacak bir yakınlık gösterilmesi amaçlanmaktadır. Odalarda hastanın rahatına yönelik donanımların yanı sıra, merkezi oksijen, vakum, çoklu elektrik çıkışı, hemşire çağrı sistemleri, acil imdat sistemleriyle hastanın bakım ve takibine yönelik tıbbi elemanlar da bulunmaktadır. Yakın tarihe kadar Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, eksikliği en çok hissedilen sağlık hizmetlerinin başında gelen kalp hastalıklarının teşhis ve tedavisi, Özel Sani Konukoğlu Hastanesinin hizmete girmesi ile birlikte önemli ölçüde giderildi. Hastane bünyesinde bulunan tam donanımlı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ünitesi yatan ve ayakta tedavi gören hastalara hizmet vermektedir. Dünyanın en ileri teknolojileri kullanılarak doğal yollardan çocuk sahibi olamayan ailelerin sağlıklı çocuklara kavuşmasını amaçlayan tüp bebek merkezine de sahip olan hastanede, bebeğin sağlıklı bir şekilde doğabilmesi ve yaşayabilmesi için gerekli doğumhane, ameliyathane ve yeni doğan yoğun bakım koşulları sağlanmıştır. Genel sağlık hizmetleri ve check-up programları da Özel Sani Konukoğlu Hastanesinde geniş uygulama alanı bulmaktadır. Radyoloji Ünitesi’nde, MR, BT, USG gibi her türlü görüntüleme cihazının yanı sıra, 2x64 multi-slice özellikleri ile şu anda dünyada alanında en ileri teknolojilere sahip olan “Siemens Somatom Definition Dual Source CT” cihazı sayesinde, başta koroner anjiyografi yerine geçen tomografi cihazı ile tüm ileri teknoloji gerektiren BT tetkikleri, Özel Sani Konukoğlu Hastanesinde gerçekleştiril-

mektedir. Yoğun talep karşısında, 2006 yılında başlatılan hastanenin ek bina inşaatı, Kasım 2009’da tamamlanarak her iki binada Gaziantep ve bölge halkına hizmet verilmesine başlanılmıştır. 2.500 m2 alan üzerine kurulan ve 18.000 m2 çalışma alanına sahip ana binaya ek olarak 7500 m2 alan üzerinde, toplam on üç kat ve 42.000 m2 kapalı alandan oluşan ikinci kısmıyla birlikte, yaklaşık 60.000 m2’lik bir çalışma alanına ulaşılmıştır. Her türlü yaşam desteği verilerek hastaların hayati fonksiyonlarının sürekli izlendiği, her biri 24 saat doktor ve hemşire gözetiminde olan Koroner Yoğun Bakım, Kardiyovasküler Yoğun Bakım, Cerrahi Yoğun Bakım, Yeni Doğan Yoğun Bakım (25 sabit kuvöz, 3 transport kuvöz) ünitelerinde toplam 103 yatak kapasitesine ulaşılmıştır. Özel Sani Konukoğlu Hastanesinde ameliyathaneler, laminar hava akımı ve hepafiltrelerle donatılmıştır. C kollu röntgen, bilgisayar donanımlı anestezi cihazları, ameliyat mikroskobu ve endoskopik sistemlerle, teknolojinin tüm imkânlarından yararlanılan 24 saat hizmet veren, tüm açık ve kapalı ameliyatların yapılabildiği 17 ameliyat salonuna sahiptir. 261 yatak kapasitesine ek olarak, yeni binada 350 hasta yatağının ilavesi ile her iki binada toplam 611

yatak kapasitesine ulaşılmıştır. Tam donanımlı üç ambulans, konusunda uzman 750 deneyimli personeliyle, Gaziantep’in yanı sıra, bölge halkı ve komşu ülkelerden gelen hastalara da hizmet verilen Özel Sani Konukoğlu Hastanesinde özellikle kalp hastalıklarında ve ciddi yaralanmalarda gecikmeyle kaybolan zamanın telafi edilemeyeceği bilincinden yola çıkılarak yeni binada Acil Servis bu bakış açısıyla yapılandırıldı. Buna göre yeni binada hizmet vermeye başlayan Acil Servis’te 6 adet acil hasta muayene yatağı, 15 adet hasta gözlem yatağı, 2 tam donanımlı müdahale odası, 1 resüsitasyon odası, Kadın Doğum, Kulak Burun Boğaz, Çocuk Hastalıkları, Ortopedi ve Travmatoloji muayene odaları mevcuttur. Hastane, kuruluşundan bu yana modern sağlık işletmeciliğinin en iyi örneklerinden biri olarak sağlıkta kalite anlayışından ödün vermeden yoluna devam etmektedir. Personelin kapıda karşılayarak, bire bir refakat ettiği hastalara her iki binada toplam 120 poliklinik odasıyla hizmet verilmektedir. Poliklinikleri, bekleme salonları, her türlü ulusal ve uluslararası konferans ve eğitimlerin yapılabileceği konferans salonu, kafeteryası, bodrum katında 225 araçlık kapalı, 50 araçlık açık otopark ile hasta ve hasta yakınlarının her türlü ihtiyacına cevap verecek kapasitededir.

95


NE YAPTIK ?

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

Akademisyen ve Sanayiciler GünMak MakinA’dA yemekte.

Gaziantep Bilim ve Teknoloji Sanayi İl Müdürü Ferhat Güvel’İ makamında ziyaret ettik.

Eğiticinin Eğitimindeyiz.

Bahar Dönemi İntörn Oryantasyon Eğitimi’ndeyiz.

Gaziantep e-ticaret semineri toplantısı’ndayız.

Gaziantep TSE Bölge Koordinatörü Hakan Yıldırım’ı makamında ziyaret ettik.

GAÜN Diş Hekimliği Fakültesi Fikri ve Sinai Mülkiyet Hakları Farkındalık Toplantısı’ndayız.

96


NE YAPTIK ? www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

Kobilerde Finansa Erişim Eğitimi’ndeyiz.

İş Modelini Oyunlarla ÖğRENDİLER.

TEB Girişim Evi İstanbul Ziyareti.

Plastik Sektörünün Gelecek Tasarımı için Stratejik Açılımlar Çalıştayı’ndayız.

Sirus Ar-Ge ile açık inovasyon çağrılarını değerlendiriyoruz.

97


GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ www.t to t a rget .co m

98


www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

99


DUYURULAR

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

www.t to t a rget .co m

AKADEMİK

Destek Kurum Çağrı Başlığı

Son Başvuru Tarihi

TÜBİTAK

1001 - Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı

06/03/2015

TÜBİTAK

1002 - Hızlı Destek Programı

Sürekli Açık

TÜBİTAK

“1003 - “BR0101 - Yeni Bor Ürünlerinin, Üretim Teknolojilerinin Geliştirilmesi ve Kullanım Alanlarının Yaygınlaştırılması”

1.Aşama: 03/04/2015 - 2.Aşama: 26/06/2015

TÜBİTAK

“1003 - “BT0503 - Yüksek Frekanslı Uygulamalar için SiGe, GaN Teknolojilerinin Geliştirilmesi””

1.Aşama: 03/04/2015 - 2.Aşama: 26/06/2015

TÜBİTAK

1003 - “BT0602 – Biyometrik Kimliklendirme Sistemleri”

1.Aşama: 03/04/2015 - 2.Aşama: 26/06/2015

TÜBİTAK

“1003 - “EN0201 - Hidrojen Üretim, Dağıtım, Depolama ve Yakıt Olarak Kullanım Teknolojileri””

1.Aşama: 03/04/2015 - 2.Aşama: 26/06/2015

TÜBİTAK

1003 - “EN0202 - Yakıt Pili Geliştirme Teknolojileri”

1.Aşama: 03/04/2015 - 2.Aşama: 26/06/2015

TÜBİTAK

“1003 - “EN0401 - Sanayide Enerjinin Etkin Kullanılmasına ve Atık Isının Deerlendirilmesine Yönelik Ar-Ge Çalımaları””

1.Aşama: 03/04/2015 - 2.Aşama: 26/06/2015

TÜBİTAK

“1003 -“EN 0402 - Endüstriyel ve Evsel Uygulamalar için IE3 Standartlarında Belirlenen Alçak Gerilim (1 Kv Altı) Elektrik Motorlarının Geliştirilmesi”

1.Aşama: 03/04/2015 - 2.Aşama: 26/06/2015

TÜBİTAK

1003 - “GD0401 - Hayvancılıkta Verim Miktarı ve Ürün Kalitesinin Artırılması”

1.Aşama: 03/04/2015 - 2.Aşama: 26/06/2015

TÜBİTAK

“1003 - “GD0402 - Hastalıklara Ait Direnç/Dayanıklılık Genlerinin Tespiti ve/veya Dirençli Genotiplerin Elde Edilmesi”

1.Aşama: 03/04/2015 - 2.Aşama: 26/06/2015

TÜBİTAK

“1003 - “GD0403 - Yüksek Verimli, Hastalık ve Parazitlere Dirençli, Bölgesel Bal Arısı (Apis Mellifera L.) Genotiplerinin Geliştirilmesi”

1.Aşama: 03/04/2015 - 2.Aşama: 26/06/2015

TÜBİTAK

“1003 - “GD0501 – Sürdürülebilir Su Ürünleri Yetiştiriciliği”

1.Aşama: 03/04/2015 - 2.Aşama: 26/06/2015

TÜBİTAK

“1003 - “SB0104 - Biyoteknolojik/Biyolojik/Sentetik Yeni Aday İlaç Moleküllerin Geliştirilmesi, Patentlenmesi ve Preklinik Çalışmaları”

1.Aşama: 03/04/2015 - 2.Aşama: 26/06/2015

TÜBİTAK

“1003 -“SB0205 – Yumuşak Doku İçin Kişiye Özel Cerrahi Planlama ve Simülatör Sistemleri”

1.Aşama: 03/04/2015 - 2.Aşama: 26/06/2015

TÜBİTAK

“1003 -“SB0206 – Cerrahi Ekipman ve Robotik Sistemler”

1.Aşama: 03/04/2015 - 2.Aşama: 26/06/2015

TÜBİTAK

1003 -“SB0207 – Biyomedikal Görüntüleme Teknolojilerinin İyileştirilmesi”

1.Aşama: 03/04/2015 - 2.Aşama: 26/06/2015

TÜBİTAK

1005 - Ulusal Yeni Fikirler ve Ürünler Araştırma Destek Programı

06/03/2015 - 04/09/2015

TÜBİTAK

1007 - Sondaj Kulesi Tasarımı ve İmalatı

06.03.2015

TÜBİTAK

1505 - Üniversite - Sanayi İşbirliği Destek Programı

Sürekli Açık

TÜBİTAK

3001 - Başlangıç Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı

Sürekli Açık

TÜBİTAK

3501 - Kariyer Geliştirme Programı

06/03/2015

TÜBİTAK

COST - Bilimsel ve Teknik İşbirliği Alanında Avrupa İşbirliği

TÜBİTAK

2221 - Konuk veya Akademik İzinli Bilim İnsanı Destekleme Programı

Her ay alınıyor

TÜBİTAK

2236 - Uluslararası Deneyimli Araştırmacı Dolaşımı Destek Programı

05/05/2015 - 19/09/2015

- 04/09/2015

- 04/09/2015

SANAYİ Destek Kurum Çağrı Başlığı

Son Başvuru Tarihi

TÜBİTAK

1512 - Girişimcilik Aşamalı Destek Programı

Çağrıya göre Değişmektedir.

TÜBİTAK

1501 - TÜBİTAK Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı

Sürekli Açık

TÜBİTAK

1503 - Proje Pazarları Destekleme Programı

Sürekli Açık

TÜBİTAK

1507 - TÜBİTAK KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı

Sürekli Açık

TÜBİTAK

1511 - TÜBİTAK Öncelikli Alanlar Araştırma Teknoloji Geliştirme ve Yenilik P. D. P.

Çağrıya göre Değişmektedir.

TÜBİTAK

1505 - Üniversite-Sanayi İşbirliği Destek Programı

Sürekli Açık

TÜBİTAK

1515 - Öncül Ar-Ge Laboratuvarları Destekleme Programı

Sürekli Açık

TÜBİTAK

1509 - TÜBİTAK Uluslararası Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı

Sürekli Açık

GİRİŞİMCİLİK Destek Kurum Çağrı Başlığı

Son Başvuru Tarihi

TÜBİTAK

01 - 30 /06/2015

2239 - Girişimcilik ve Yenilikçilik Eğit. ve Araş. Faaliyetlerini Dest. Prog.

BİLİMSEL ETKİNLİKLER Destek Kurum Çağrı Başlığı

Son Başvuru Tarihi

TÜBİTAK

2229 - Bilimsel Eğitim Etkinliklerini Destekleme Programı

02.03.2015 - 03.04.2015, / 03.08.2015 - 04.09.2015

TÜBİTAK

2237 - Proje Eğitimi Etkinliklerini Destekleme Programı

TÜBİTAK

2223-C - Çok Katılımlı Uluslararası Etkinlik Düzenleme Desteği

Her ay alınıyor

TÜBİTAK

2224-A - Yurt Dışı Bilimsel Etkinliklere Katılma Desteği Programı

Her ay alınıyor

TÜBİTAK

2224-B - Yurt İçi Bilimsel Etkinliklere Katılım Desteği

Her ay alınıyor

19 Ocak 2015 - 13 Şubat 2015

BİLİM VE TOPLUM Destek Kurum Çağrı Başlığı

Son Başvuru Tarihi

TÜBİTAK

4004 - Doğa Eğitimi ve Bilim Okulları

Çağrıya göre Değişmektedir.

TÜBİTAK

4005 - Bilim ve Toplum Yenilikçi Eğitim Uygulamaları

Çağrıya göre Değişmektedir.

TÜBİTAK

5000 - Dijital İçerikli Açık Ders Kaynakları Destekleme Programı

Çağrıya göre Değişmektedir.

Destek Kurum Çağrı Başlığı

BURSLAR

Son Başvuru Tarihi

TÜBİTAK

2205 - Yurt İçi Lisans Burs Programı

Çağrıya göre Değişmektedir.

TÜBİTAK

2209-A - Üniversite Öğrencileri Yurt İçi Araştırma Projeleri Destek P.

Çağrıya göre Değişmektedir.

TÜBİTAK

2209-B - Sanayi Odaklı Lisans Bitirme Tezi Destekleme Programı

Çağrıya göre Değişmektedir.

TÜBİTAK

2211 - Yurt İçi Lisansüstü Burs Programı

Mart - Ekim 2015

TÜBİTAK

2213 - Yurt Dışı Lisansüstü Burs Programı

Çağrıya göre Değişmektedir.

TÜBİTAK

2214-A - Yurt Dışı Doktora Sırası Araştırma Burs Programı

02/03/2015 - 30/09/2015

TÜBİTAK

2214-B - Yurt Dışı Müşterek Doktora Burs Programı

Çağrıya göre Değişmektedir.

TÜBİTAK

AB 7. Çerçeve Programı - Marie Curie Araştırma Programları ve Bursları

İlgili Web Sitesi

TÜBİTAK

2218 - Yurt İçi Doktora Sonrası Araştırma Burs Programı

01.042015 - 04.05.2015 / 01.09.2015 - 30.09.2015

TÜBİTAK

2219 - Yurt Dışı Doktora Sonrası Araştırma Burs Programı

02.02.2015 - 02.03.2015 / 01.09.2015 - 30.09.2015

TÜBİTAK

2221 - Konuk veya Akademik İzinli (Sabbatical) Bilim İnsanı Destekleme P.

Her ay alınıyor

TÜBİTAK

2232 - Yurda Dönüş Araştırma Burs Programı

Her ay alınıyor

TÜBİTAK

2236 - Uluslararası Deneyimli Araştırmacı Dolaşımı Destek Programı

Çağrıya göre Değişmektedir.

TÜBİTAK

2215 - Uluslararası Öğrenciler İçin Lisansüstü Burs Programı

Çağrıya göre Değişmektedir.

TÜBİTAK

2235 - En Az Gelişmiş Ülkeler Lisansüstü Burs Programı

Çağrıya göre Değişmektedir.

TÜBİTAK

2216 - Uluslararası Araştırmacılar İçin Araştırma Burs Programı

16.03.2015 - 20.04.2015 / 14.09.2015 - 19.10.2015

TÜBİTAK

2221 - Konuk veya Akademik İzinli (Sabbatical) Bilim İnsanı Destekleme P.

Her ay alınıyor

TÜBİTAK

2236 - Uluslararası Deneyimli Araştırmacı Dolaşımı Destek Programı

Çağrıya göre Değişmektedir.

SANTEZ Destek Kurum

Çağrı Başlığı

Son Başvuru Tarihi

BİL.SAN.TEK.BAK.

SAN-TEZ

Sürekli Açık

100


GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

DUYURULAR

Deadline Date 13-01-2015 14-01-2015 14-01-2015 14-01-2015 03-02-2015 12-03-2015 21-04-2015 21-04-2015 29-09-2015 29-09-2015 01-10-2015

Industrıal Leadershıp Opening Date H2020-SPIRE-2015 2-10-2014 H2020-EeB-2015 22-10-2014 H2020-FoF-2015 22-10-2015 H2020-INNOSUP-2015-2 11-12-2013 H2020-NMP-2015-two-stage 22-10-2014 H2020-NMP-PILOTS-2015 22-10-2014 H2020-NMP-CSA-2015 22-10-2014 H2020-NMP-ERA-NET-2015 22-10-2014 H2020-LEIT-BIO-2015-1 22-10-2014 H2020-Galileo-2015-1 04-11-2014 H2020-COMPET-2015 04-11-2014 H2020-EO-2015 04-11-2014 H2020-PROTEC-2015 04-11-2014 H2020-ICT-2015 15-10-2014 H2020-EUB-2015 15-10-2014 H2020-INNOSUP-2015-3 25-07-2014 H2020-INNOSUP-2015-1 25-07-2014 H2020-INNOSUP-2014-5 11-12-2013 H2020-SMEINST-1-2015 18-12-2014 H2020-SMEINST-2-2015 18-12-2014

HORIZON 2020 INDUSTRIAL LEADERSHIP OPEN CALLS Deadline Date 04-02-2015 CALL FOR SPIRE - SUSTAINABLE PROCESS INDUSTRIES 04-02-2015 CALL FOR ENERGY-EFFICIENT BUILDINGS 04-02-2015 CALL FOR FACTORIES OF THE FUTURE 10-03-2015 CAPITALISING THE FULL POTENTIAL OF ON-LINE COLLABORATION 26-03-2015 CALL FOR NANOTECHNOLOGIES, ADVANCED MATERIALS AND PRODUCTION 26-03-2015 CALL FOR NANOTECHNOLOGIES, ADVANCED MATERIALS AND PRODUCTION 26-03-2015 CALL FOR NANOTECHNOLOGIES, ADVANCED MATERIALS AND PRODUCTION 26-03-2015 CALL FOR NANOTECHNOLOGIES, ADVANCED MATERIALS AND PRODUCTION 26-03-2015 BIOTECHNOLOGY 08-04-2015 APPLICATIONS IN SATELLITE NAVIGATION-GALILEO-2015 08-04-2015 H2020-LEIT-SPACE-COMPETITIVENESSOF THE EUROPEAN SPACE SECTOR-2015 08-04-2015 EARTH OBSERVATION-2015-LEIT SPACE 08-04-2015 PROTECTION OF EUROPEAN ASSETS IN AND FROM SPACE-2015-LEIT SPACE 14-04-2015 ICT 2015 - INFORMATION AND COMMUNICATIONS TECHNOLOGIES 21-04-2015 EU-BRAZIL RESEARCH AND DEVELOPMENT COOPERATION IN ADVANCED CYBER INFRASTRUCTURE 29-04-2015 ENHANCING SME INNOVATION CAPACITY BY PROVIDING BETTER INNOVATION SUPPORT 30-04-2015 CLUSTER FACILITATED PROJECTS FOR NEW INDUSTRIEL CHAINS 14-10-2015 PEER LEARNING OF INNOVATION AGENCIES 16-12-2015 HORIZON 2020 DEDICATED SME INSTRUMENT - PHASE 1 2015 16-12-2015 HORIZON 2020 DEDICATED SME INSTRUMENT - PHASE 2 2015

Socıetal Challenges H2020-ISIB-2015-2 H2020-SFS-2015-2 H2020-BG-2015-2 H2020-EE-2015-1-PPP H2020-HCO-2015 H2020-PHC-2015-single-stage_RTD H2020-WASTE-2015-one-stage H2020-WASTE-2015-two-stage H2020-SC5-2015-one-stage H2020-SC5-2015-two-stage H2020-PHC-2015-single-stage H2020-WATER-2015-one-stage H2020-WATER-2015-two-stage H2020-MG-2015_SingleStage-A H2020-MG-2015_TwoStages H2020-LCE-2015-2 H2020-LCE-2015-3 H2020-SCC-2015 H2020-INT-INCO-2015 H2020-INT-SOCIETY-2015 H2020-REFLECTIVE-SOCIETY-2015 H2020-EURO-6-2015 H2020-EURO-SOCIETY-2015 H2020-YOUNG-SOCIETY-2015 H2020-REFLECTIVE-6-2015 H2020-INSO-2015 H2020-INSO-2015-CNECT H2020-EE-2015-2-RIA H2020-EE-2015-3-MarketUptake H2020-EE-2015-4-PDA H2020-ISIB-2015-1 H2020-SFS-2015-1 H2020-BG-2015-1 H2020-SMEINST-1-2015 H2020-SMEINST-2-2015 H2020-TWINN-2015

Deadline Date 03-02-2015 03-02-2015 03-02-2015 04-02-2015 24-02-2015 24-02-2015 21-04-2015 21-04-2015 21-04-2015 21-04-2015 21-04-2015 21-04-2015 21-04-2015 23-04-2015 23-04-2015 05-05-2015 05-05-2015 05-05-2015 12-05-2015 28-05-2015 28-05-2015 28-05-2015 28-05-2015 28-05-2015 28-05-2015 28-05-2015 28-05-2015 04-06-2015 04-06-2015 04-06-2015 11-06-2015 11-06-2015 11-06-2015 16-12-2015 16-12-2015 07-05-2015

www.t to t a rget .co m

HORIZON 2020 EXCELLENT SCIENCE OPEN CALLS Excellent Science Opening Date H2020-MSCA-ITN-2015 02-09-2014 H2020-INFRADEV-1-2015-1 24-09-2014 H2020-INFRASUPP-2015-1 24-09-2014 H2020-EINFRA-2015-1 24-09-2014 ERC-2015-STG 07-10-2014 ERC-2015-CoG 13-11-2014 H2020-INFRASUPP-2015-2 10-12-2014 H2020-INFRADEV-1-2015-2 10-12-2014 H2020-FETOPEN-2014-2015-RIA 11-12-2013 H2020-FETOPEN-2015-CSA 01-10-2014 ERC-2015-PoC 07-11-2014

MARIE SKLODOWSKA-CURIE INNOVATIVE TRAINING NETWORKS (ITN) DEVELOPING NEW WORLD-CLASS RESEARCH INFRASTRUCTURES SUPPORT TO INNOVATION, HUMAN RESOURCES, POLICY AND INTERNATIONAL COOPERATION E-INFRASTRUCTURES CALL FOR PROPOSALS FOR ERC STARTING GRANT CALL FOR PROPOSALS FOR ERC CONSOLIDATOR GRANT SUPPORT TO INNOVATION, HUMAN RESOURCES, POLICY AND INTERNATIONAL COOPERATION DEVELOPING NEW WORLD-CLASS RESEARCH INFRASTRUCTURES FET-OPEN - NOVEL IDEAS FOR RADICALLY NEW TECHNOLOGIES - RESEARCH PROJECTS FET-OPEN - NOVEL IDEAS FOR RADICALLY NEW TECHNOLOGIES - COORDINATION AND SUPPORT ACTIONS 2015 CALLS FOR PROPOSALS FOR ERC PROOF OF CONCEPT GRANT

HORIZON 2020 FORTCOMING Opening Date 25-07-2014 25-07-2014 25-07-2014 30-09-2014 30-07-2014 30-07-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 30-07-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 10-12-2014 25-07-2014 25-07-2014 25-07-2014 18-12-2014 18-12-2014 02-07-2014

INNOVATIVE, SUSTAINABLE AND INCLUSIVE BIOECONOMY SUSTAINABLE FOOD SECURITY BLUE GROWTH: UNLOCKING THE POTENTIAL OF SEAS AND OCEANS ENERGY EFFICIENCY - PPP EEB AND SPIRE TOPICS HEALTH CO-ORDINATION ACTIVITIES PERSONALISING HEALTH AND CARE WASTE: A RESOURCE TO RECYCLE, REUSE AND RECOVER RAW MATERIALS WASTE: A RESOURCE TO RECYCLE, REUSE AND RECOVER RAW MATERIALS GROWING A LOW CARBON, RESOURCE EFFICIENT ECONOMY WITH A SUSTAINABLE SUPPLY OF RAW MATERIALS GROWING A LOW CARBON, RESOURCE EFFICIENT ECONOMY WITH A SUSTAINABLE SUPPLY OF RAW MATERIALS PERSONALISING HEALTH AND CARE WATER INNOVATION: BOOSTING ITS VALUE FOR EUROPE WATER INNOVATION: BOOSTING ITS VALUE FOR EUROPE MOBILITY FOR GROWTH 2014-2015 MOBILITY FOR GROWTH 2014-2015 CALL FOR COMPETITIVE LOW-CARBON ENERGY CALL FOR COMPETITIVE LOW-CARBON ENERGY CALL – SMART CITIES AND COMMUNITIES EUROPE AS A GLOBAL ACTOR EUROPE AS A GLOBAL ACTOR REFLECTIVE SOCIETIES: CULTURAL HERITAGE AND EUROPEAN IDENTITIES OVERCOMING THE CRISIS: NEW IDEAS, STRATEGIES AND GOVERNANCE STRUCTURES FOR EUROPE OVERCOMING THE CRISIS: NEW IDEAS, STRATEGIES AND GOVERNANCE STRUCTURES FOR EUROPE THE YOUNG GENERATION IN AN INNOVATIVE, INCLUSIVE AND SUSTAINABLE EUROPE REFLECTIVE SOCIETIES: CULTURAL HERITAGE AND EUROPEAN IDENTITIES NEW FORMS OF INNOVATION NEW FORMS OF INNOVATION ENERGY EFFICIENCY RESEARCH & INNOVATION ENERGY EFFICIENCY - MARKET UPTAKE ENERGY EFFICIENCY - MARKET UPTAKE PDA INNOVATIVE, SUSTAINABLE AND INCLUSIVE BIOECONOMY SUSTAINABLE FOOD SECURITY BLUE GROWTH: UNLOCKING THE POTENTIAL OF SEAS AND OCEANS HORIZON 2020 DEDICATED SME INSTRUMENT - PHASE 1 2015 HORIZON 2020 DEDICATED SME INSTRUMENT - PHASE 2 2015 CALL FOR TWINNING

HORIZON 2020 EXCELLENT SCIENCE OPEN CALLS Excellent Science, Industrial Leadership, Societal Challenges, Spreading excellence and widening participation H2020-JTI-IMI2-2015-04-two-stage H2020-JTI-IMI2-2015-03-two-stage H2020-CS2-CFP01-2014-01 H2020-MSCA-RISE-2015 ERC-2015-AdG H2020-DS-2015-1 H2020-DRS-2015 H2020-BES-2015 H2020-FCT-2015 H2020-MSCA-IF-2015 H2020-GARRI-2015-1 H2020-GERI-2015-1 H2020-ISSI-2015-1 H2020-SEAC-2015-1 H2020-MSCA-COFUND-2015 H2020-GV-2015 H2020-MG-2015-Singlestage-B H2020-FTIPilot-2015-1

Planned Opening Date Deadline Date 17-12-2014 11-02-2015 17-12-2014 24-03-2015 15-01-2015 31-03-2015 06-01-2015 28-04-2015 10-02-2015 02-06-2015 25-03-2015 27-08-2015 25-03-2015 27-08-2015 25-03-2015 27-08-2015 25-03-2015 27-08-2015 12-03-2015 10-09-2015 22-04-2015 16-09-2015 22-04-2015 16-09-2015 22-04-2015 16-09-2015 22-04-2015 16-09-2015 14-04-2015 01-10-2015 24-06-2015 15-10-2015 24-06-2015 15-10-2015 06-01-2015 01-12-2015

IMI2 4TH CALL FOR PROPOSALS IMI2 3RD CALL FOR PROPOSALS CLEAN SKY 2 CALL FOR PROPOSALS 01 MARIE SKŁODOWSKA-CURIE RESEARCH AND INNOVATION STAFF EXCHANGE (RISE) CALL FOR PROPOSALS FOR ERC ADVANCED GRANT 2015 DIGITAL SECURITY: CYBERSECURITY, PRIVACY AND TRUST DISASTER-RESILIENCE: SAFEGUARDING AND SECURING SOCIETY, INCLUDING ADAPTING TO CLIMATE CHANGE BORDER SECURITY AND EXTERNAL SECURITY FIGHT AGAINST CRIME AND TERRORISM INDIVIDUAL FELLOWSHIPS (IF) CALL FOR DEVELOPING GOVERNANCE FOR THE ADVANCEMENT OF RESPONSIBLE RESEARCH AND INNOVATION CALL FOR PROMOTING GENDER EQUALITY IN RESEARCH AND INNOVATION CALL FOR INTEGRATING SOCIETY IN SCIENCE AND INNOVATION CALL FOR MAKING SCIENCE EDUCATION AND CAREERS ATTRACTIVE FOR YOUNG PEOPLE COFUND - CO-FUNDING OF REGIONAL, NATIONAL AND INTERNATIONAL PROGRAMMES GREEN VEHICLES 2015 MOBILITY FOR GROWTH 2014-2015 FAST TRACK TO INNOVATION PILOT

101


GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

Teknoloji yatırımlarının önü açılacak H A B E R

B Ü N Y A M İ N

A C A R

Teknoloji yatırımlarının desteklenmesi amacıyla Gaziantep Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi’nin de yer aldığı yerel fon kurma çalışmaları kapsamında Gaziantep’te sivil toplum kuruluşları ve iş dünyası ile bir araya gelen heyet, gerçekleştirdikleri ziyaretler sonrası BOSS Dergisi’ne özel açıklamalarda bulundu. Heyette yer alan Osman Ünsal, Prof. Dr. Aytül Erçil ve Target TTO Genel Müdürü Ekrem Tekin, kurulacak fon ile birlikte teknoloji yatırımlarına destek olunacağını, iş fikirlerinin ve inovasyonların ticarileştirilmesinin sağlanacağını belirttiler. 96

www.t to t a rget .co m

REEL SEKTÖR

BASINDA TARGET

102


İşte Osman Ünsal, Prof. Dr. Aytül Erçil ve Target Genel Müdürü Ekrem Tekin ile Gaziantep, teknoloji ve yatırım üzerine BOSS’a özel keyifli bir röportaj. EkrEm TEkin Teknolojik girişimler için yerel fon kurulmasına yönelik çalışmalar ne zaman başladı ve hangi aşamada? Halihazırda bu model hangi şehirlerde uygulanıyor? Bu çalışmalar uzun zamandır gündemimizdeydi. TOBB Gaziantep Genç Girişimciler Kurulu ile uzunca bir süredir irtibattayız. Geçtiğimiz yıl içerisinde

İnsana yatırım çok önemli. Ben yeni şirket kurdum. Yatırımcılar geliyor. “Bizim ilk baktığımız unsur insan, bizim için en önemli unsur insan” diyorlar. Ben de bu düşünceye katılıyorum. Doğru insan birçok şeyi yapabiliyor. Bilgi birikimi, eğitim, doğru kadro, doğru ekip oluşturmak ve de ticaretten anlamak ya da ticaretten anlayan birilerini yanınıza almak başarıyı getiriyor. başlayan Girişimci Havuzu Projesi döneminde başkanlık yapan Cengiz Konukoğlu böyle bir çalışmayı bizden talep etmişti. Fon kurulması, yönetimi, kar dağıtımı ve benzeri gibi birçok işler yoğun finansal deneyim gerektiriyordu. Biz bu arayışlar içerisindeyken yollarımız Osman bey ve Aytül Hanımlarla kesişti. Bu iş devletimiz ve Avrupa birliği tarafından da teşvik ediliyor. Bu ekibe Teknoloji Transfer deneyimi dolayısıyla bazı bir fon şirketleri ve Oxford Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi’ni de yanımıza alarak bir Avrupa Yatırım Fonu’nun teşvikine başvurulmuştu. Fakat bu süreçte TÜBİTAK’ın da 1514 projesi ile desteklenerek fonu nispeten mikro denilebilecek bir meblağ ile de olsa başlatılması hedefleniyor. Üniversite ve Target’in projedeki yeri ve rolü hakkında kısa bir değerlendirme yapabilir misiniz? projenin kurumsal şeması nasıl? Target tüzel kişiliği ile projenin üç ortağından bir tanesi. Hem fonun yönetiminde teknolojik girişimcilerin değerlendirilmesi tarafında bir rol düşüyor. Tabii ki bununla kalmıyor. Gaziantep’ten yatırım aracı arayan kişilere fonun tanıtılması, teknolojik girişimcilerin yönlendirilmesi gibi. Şu an henüz belki konuşmak için erken ama desteklenen girişimcilerin

REEL SEKTÖR

G

azianTEp Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi ile birlikte (Target TTO A.Ş.) teknoloji yatırımlarının desteklenmesi kapsamında yerel bir fon kurulması amacıyla Gaziantep’te bir dizi ziyarette bulunan heyetin son durağı Telgraf Medya A.Ş. oldu. Güçlü isimlerin yer aldığı heyet, yapılan tüm çalışmalar neticesinde kuruluş çalışmalarının devam ettiği fonda yer alması beklenen özel yatırımcılar ve bölgenin temel aktörleri ile ön görüşmelerin devam ettiğini aktardı. Teknolojik Girişimler için yerel bir yatırım fonu kurulması ve bu fon ile teknoloji girişimcilerinin desteklenmesi için yoğun çalışmaların sürdürüldüğü belirtildi.

BASINDA TARGET www.t to t a rget .co m

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ

başarıya ulaşması için mentörlük ve danışmanlık gibi tüm araçlarımızla uzman ekibimiz şu an mevcut girişimcilerimize sunduğumuz tüm destekleri daha yoğun şekilde vermek için hazır. ayTÜl Erçil Sivil toplum kuruluşları ve firmalarla yapmış olduğunuz görüşmeler nasıl geçti? izlenimlerinizi bizimle paylaşır mısınız? Bir buçuk gün gibi kısıtlı bir zaman içerisinde ziyaretlerimizi gerçekleştirdik. Bu süre içerisinde genel itibarıyla açık fikirli, ileriye daha iyi bakabilen sanayicilerimizden daha pozitif destek aldık. Biraz daha geleneksel bakanlardan az da olsa şüpheci bir yaklaşım gözlemledik. Bu ilk ve tanışma ziyaretimiz olmasından dolayı ilerleyen süreçte Gaziantep Üniversitesi’nin de desteği ile çok iyi noktalara gelineceğini düşünüyorum. OSman ÜnSal Osman Bey, siz nasıl bir Gaziantep gözlemlediniz? Son derece faydalı görüşmelerde bulunduk. Hem Ticaret Odası başkanlarımız hem sanayicilerimizle görüşmelerimizden doğru sonuçlar çıkacağını düşünüyorum. Gaziantep’in ihracatta neden

EkrEm TEkin

Gaziantep Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi (TargeT TTO A.Ş.) Genel Müdürüdür. İnovasyon sistemleri üzerine uzman deneyimli mühendis; çok sektörlü girişimcilik üzerine aktif Akademi-Sanayi-Bilim üçgeni entegrasyonu odaklı yöneticidir. İlgi alanları Teknoloji Yönetimi, KOBİ Kümelenme çalışmaları ve bölgesel kalkınma politikalarıdır. Gaziantep Üniversitesi Endüstri Mühendisliği lisans derecesi sahibidir.

bu kadar başarılı olduğunu, ulaştığı rakamların tesadüf olmadığını ziyaretlerimizde görmüş olduk. Buna üniversitenin katkısı da çok büyük. Gaziantep kritik bir çoğunluğa ulaşmış. Bunlar üretime, üretimden de ihracata çok kolayca dönüşüyor. Tabii burada genç nüfusun fazla olması da çok önemli. 40 bin kişilik de bir üniversite bunu destekliyor. Dünyanın halı kapasitesinin yüzde 40’ı burada. Aldığımız bilgilere göre 5 saat uçarak dünyada 20 milyar insana ulaşabiliyor. Tüm bunları yan yana koyduğunuz zaman birkaç katalizörle Gaziantep bugünkünden çok daha ileri noktalara gelecektir, diye düşünüyorum.

ayTÜl Erçil Gaziantep’te yerel bir fonun kurul-

ması Türkiye ve bölgemize ne gibi değerler katabilir? Yerel fonlar çok önemli. Türkiye bugüne kadar hep ucuz işgücü ile rekabet etmeye çalışmış. Son dönemde de Hindistan, Çin gibi ülkelerdeki iş gücünün daha az maliyetli olmasıyla birlikte bu avantajımızı da kaybediyoruz. Bence Türkiye’nin geleceği yüksek katma değerli yatırımlardan geçiyor. Bu fonun amacı da bu tür yatırımlara destek olmak. Ben yıllar önce kendi şirketimi kurmuştum. O dönemde Türkiye’de hiç melek yatırımcı, risk sermayesi gibi yatırım kanalları yoktu. Ben adeta sürüne sürüne belli noktalara geldim. Şimdiki hedefimiz de yeni nesle bu zorlukları yaşatmadan, daha kolay bir şekilde yatırım yapabilmelerini sağlamak. Daha yapılacak çok şey var ama bir yerden başlamak lazım. EkrEm TEkin kurulacak fon girişimciliğe ve Gaziantep’e nasıl bir katkı sunacak? Örneğin bu proje ile Gaziantep’te teknoloji yatırımlarının önü açılacak diyebilir miyiz? Gaziantep’te yatırımcı ve girişimci tarafının birbirini anlamamasının büyük bir sorun olduğunu görüyoruz. Girişimciler yatırımcıların işleri teknolojik olduğu için anlatmakta zorluk çektiklerini söylüyorlar. Geleneksel sanayi anlayışına sahip yatırımcılar da tam olarak anlamaları zor olan işlere yatırım yapmaktansa, daha garanti ve somut işlerde kalmayı tercih ediyorlar. Bu somut işler de sanayinin en büyük sorunu olarak

Sabancı Üniversitesi fakülte üyesi ve bilimsel bilginin iş ve ticarete dönüşümü için önemli bir örnek ve rehber çalışmaları mevcuttur. Birçok üniversite, kuluçka merkezi ve TÜBİTAK’ta yeni girişimcilere mentörlük etmektedir. 10 yıldır Avrupa Birliği’nin değerlendirme uzmanıdır. Potansiyel yatırım firmalarına yönelik geniş bir ağı vardır. 2013 yılında Türkiye’nin Kadın Girişimcisi seçilmiştir. Yapay görme sistemi ile ilgili teknolojik girişimini ticarileştirmiş ve yeni girişimleri bulunmaktadır. belirtilen katma değeri düşük işler oluyor. Girişimciler ise birçok yatırımcı tanımak ve anlaşma konularında konularda yetersiz olabiliyorlar. Yatırımcıların kendilerine sermaye dışında katkısının olmaması gibi gerekçeler gösterebiliyorlar ama bir yandan da yatırıma ihtiyaçları var. Yeni bir şirket kredi alamaz, öz sermayeleri de yetmeyebilir İşte bu fonlar, proje ekibinin güçlü bir teknoloji ve finans deneyim ve yerelde etkinliğini arkasına alarak yatırımcı ve girişimcilerin beklentilerini ortak paydada buluşturan önemli bir bölgesel kalkınma aracı olarak konumlandırıldı. Bu işin çeşitli evrelerinde bizzat yer almış çok güçlü bir ekibimiz var. Bu fon için öncelik yerel ama ulusal ve uluslararası birçok kuruluşun da ilgisini çekebilecek durumda. Sonuçta teknolojik girişimlere yatırım yapmak getirisi yüksek bir iş. Teknolojik girişimler 1-5 yıl içerisinde değerini 5’e 10’a 20’ye katlayabiliyor. Ortak bir paydada buluşmadan bu işler gerçekleşemiyor. Bu büyümenin tetikleyicisi olarak bu gibi araçlar, hem yatırımcıya, hem girişimciye, hem de bölgeye önemli katkı demek. ayTÜl Erçil Türkiye şartlarını göz önünde bulundurduğumuzda, teknolojik yatırımlar noktasında hangi yatırımlar yapılabilir? Türkiye’de özellikle son zamanlarda en kolay ve en hızlı olabilecek bilgisayar yazılım sektörü görülüyor. Beyin gücü aslında Türkiye’de çok iyi. Fazla yatırım da istemeyen bir alan. İnternet, e-ticaret gibi. En fazla firma da bu alanda görünüyor. Ama bence esas yapabileceğimiz alanlar nanoteknoloji gibi dünyada çok yeni ve fırsatların olduğu bir alan olabilir, tıbbi cihazlar önemli fırsatların olduğu bir alan, tarımda otomasyon gibi çalışmalar özellikle Türkiye gibi daha hala tarım ülkesi olan bir ülke için çok önemli. Yapay zeka, yapay görme gibi

alanlar yine fazla yatırım istemeyen ama beyin gücü isteyen alanlar; çok iyi fırsatlar sunabilir. Türkiye’de firmalar teknolojiye yatırım yapmaktan korkuyor mu? çok geride olduklarını mı düşünüyorlar? Tabii bir risk var. Teknoloji yatırımlarının yüzde 10-15’i başarılı oluyor. O yüzden de bir risk var ve bizde genelde yatırımcılar riske çok sıcak bakmıyor. Daha garanti gördüğü, sonucunu bildiği, pazar araştırmasıyla sonucuna ulaşabildiği, teknolojik riski olmayan, sadece pazar riski olan alanlara yatırım yapmayı tercih ediyor. Teknolojik çalışmalarda başarılı şirket oranı çok daha düşüktür. O yüzden bir risk faktörü var ama başarılı olunursa da getirisi çok daha yüksek. Örneğin benim Almanlara sattığım şirkette bir koyan 60 aldı. Kar payımız yüzde 55 civarıydı. Normal şirketlerde kar payı yüzde 3-4’ler seviyesindedir. O yüzden doğru alana doğru yatırımı yapmak büyük önem taşıyor. Coğrafi konum, iş gücü, pazar, lojistik gibi unsurlar göz önünde bulundurulduğunda Gaziantep’te sizce hangi teknolojik üretimler yapılabilir? Gaziantep konum olarak tüm Ortadoğu’ya çok yakın. O yüzden zaten bölgesel bir güç zaten olmuş. Daha da büyüyebilir. Irak’ta yeniden yapılanma gibi benzeri ve farklı fırsatlar var. Tabii bu noktada yeni teknolojilere doğru insanlarla yatırım yaparsa çok ciddi bir potansiyelin oluşacağını düşünüyorum. iş dünyasına tavsiyeleriniz nelerdir? Mevcut görüşmelerin devam etmesi lazım. Teknolojiye, yatırım noktasında çok uzaklar. O yüzden de bunu kendi başlarına yapmaları çok zor. Doğru ekiplerle işbirliği ile bu tür yatırımları yapabilirler. Üniversitenin rolü burada çok önemli. Zira yatırımcı geleneksel bir

ayTÜl Erçil Bu fon ağırlıklı olarak teknoloji yatırımı yapmak isteyen girişimcilere yönelik hedefleri olan bir fon. Katma değeri yüksek, çok başlangıç aşamasında olmayıp büyüme noktasına gelmiş ve bunu bir sonraki seviyeye taşımak isteyen girişimciler desteklenecek. Bu sayede firmalar global ölçekte imkanlara sahip olabilecekler. anlayıştan geliyor. Teknoloji yatırımları doğru işbirlikleri ve üniversite aracılığı ile yapılabilir. Bu aşamada Target’in çalışmalarını nasıl buluyorsunuz? Target çok dinamik bir yapıya sahip. Bence burada bir itici güç olabilir. Teknoloji Transfer Ofisi’nin kurulması icin Tubitak’dan alınan detek cok önemli bir destek. Ama bunun sürdürülebilir olması lazım. O yüzden de bu desteklerin devam etmesi gerekiyor. Devletin desteğinin yanında sanayiden de destek alınması önemli. Birkaç tane başarı öyküsü olduğu zaman destekler artıyor. Bu süreçte Target’in de başarı öyküleri çıkarmaya odaklanması lazım ki devamlılık sağlansın ve destekler artsın.

99

98

yerel yatırım ve teknoloji fonunun kurulmasına nasıl bakıyorsunuz? Şu anda küçük rakamlarla başlanıyor ama ikinci fon gelirse bundan çok daha büyük rakamlar olur. Dolayısıyla hem girişimcinin önünü açacak hem de başka perspektiflerden bakmalarını sağlayacak.

EkrEm TEkin Girişimcilere verilmesi planlanan katkı ve destekler hakkında bilgi verebilir misiniz? Girişimcilikte ölçeklenebilirlik önemli bir kavram. Bu gibi fonlar ismi itibariyle de “Venture Capital” yani risk sermayesi. Teknolojik girişimciler şirket kuruluşundan itibaren belirli evrelerden geçiyorlar. Bunlar genelde yeni işler olduğu için yeni pazarlar yaratıyor. Kuruluşun ardından büyüme aşaması büyük riskleri ve aslında fırsatları da barındırıyor. Bu fırsat ve risklerin bol olduğu dönemde şirkete yapılacak sermaye desteği onları çok yüksek ölçeklere taşıyabilecek. Tabiki fon sayesinde tecrübeli ekip te bir danışma kurulu atayacak ve tüm gücüyle bu işlerin ölçeklerinin büyümesine yardım edecek.

REEL SEKTÖR

REEL SEKTÖR

97

prOf. Dr. ayTÜl Erçil

OSman ÜnSal

Citibank’ta başladığı kariyerinde Kamu’da sırasıyla Devlet Planlama Teşkilatı, Yabancı Sermaye Başkanlığı, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, Başbakanlık Müsteşarlığı, Başbakan Baş Danışmanlığı, Tobank ve Eximbank Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerinde bulundu. Özel sektörde ise Sabancı Holding’de Londra ve Amsterdam’da Dupont–Sabancı Avrupa Joint Venture’inde Grup CFO & Yonetim Kurulu Üyeliği ve Sasa Yonetim Kurulu Başkanlığı, Türkiye’de Esas Holding CEO’luğu görevlerinde bulunan Ünsal, bu süre zarfında Pegasus, BSK, Cityfarm, Peyman, Medline, Gıdaser gibi şirketlerde Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Başkanvekilliği görevlerini yürüttü. Osman Ünsal JPMorgan’a ait özel sermaye şirketi One Equity Partners için “İş Geliştirme” danışmanlığı ve bazı yurtdışı merkezli Sermaye ve Borç Piyasaları şirketleri için Türkiye danışmanlığı yapmakta olup aynı zamanda Endeavour Danışma Kurulu ve Haysiyet Kurulu üyesidir.

103


GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ www.t to t a rget .co m

104




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.