istanbul askeri casusluk davası

Page 1

9.DELĠLLERĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ VE GEREKÇE: 9.1.MAHKEMEMĠZCE YAPILAN DEĞERLENDĠRME: Kamu oyunda İstanbul Askeri Casusluk davası olarak bilinen bu davanın başlamasına neden olay 28.04.2010 günü yurt dışından gönderilen e-mail ihbarıdır. Yapılan ihbarda vika, dilara ve gül isimli şahıslar liderliğinde bir fuhuş çetesinin yurt dışından bayan getirterek zorla fuhuş yaptırdığı, bu çete içerisinde 18 yaşından küçük bayanlarında olduğu ve fuhuş yaptırılan bayanların uyuşturucu bağımlısı yapılarak kullanıldığı ihbar edilmiştir. Sanıklardan İbrahim Sezer'in fuhuş çetesi olarak gösterilen vika, dilara ve gül isimli şahıslarla irtibatlı olduğu, sık sık Kadıköy'de bulunan ikametini fuhuş amaçlı olarak kullandırdığı, yine asker olduğu tespit edilen sanık Zeki Mesten'inde fuhuş örgütü ile irtibatlı olduğu iddia edilmiştir. Bu kapsamda sanık İbrahim Sezer'in bir arkadaşına ait olup ara sıra uğradığı ve anahtarı kendisinde olan Kadıköy'deki evde arama yapılmış ve bir kısım fiziki belgeler ile dijital materyallere el konularak özellikle dijital materyallerdeki bilgiler gerekçe gösterilerek sanıklar hakkında suçlamalarda bulunulduğu görülmüştür. 02.08.2010 ve 04.08.2010 tarihlerinde yine 155 polis hattına gelen ihbarla "TSK içerisinde bir fuhuş çetesi olduğu, bu çetenin özel olarak kiraladığı evlerde temin ettiği kadınlarla, üst düzey komutanların, subayların ve öğrencilerin fuhuş yapmasını sağladıkları" iddia edilmiş bu kapsamda Emrah Karaca adına çıkartılan arama kararıyla sanık Mehmet Emrah Küçükakça'nın evinde yine Burak Bekar adına çıkarılan arama kararı ile sanık Burak Çetin'in evinde ve sanık Deniz Mehmet Irak'ın evinde yapılan aramalarda dijital materyallere el konulmuştur. Sanıklar hakkında aramada bulunan dijital materyallerdeki verilerde sanıkların bir kısmının fuhuş, şantaj ve tehdit amaçlı suç örgütü kurdukları, kiminin örgütün üyesi oldukları, bir çok Türk Silahlı Kuvvetleri personeli hakkında kişisel verileri hukuka aykırı bir şekilde kaydettikleri ve örgüte teslim ettikleri, Devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin ederek örgüt arşivine ulaştırdıkları, özel hayatım gizliliğini ihlal ettikleri haberleşmenin gizliliğini ihlal ettikleri iddiası ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 28.11.2011 tarih 2010/1003 Soruşturma nolu ve 2011/123 Esas sayılı iddianamesi ile kamu davasının açıldığı anlaşılmıştır. İddianamede "Bu suç örgütünün TSK, TÜBİTAK, HAVELSAN ve GES Komutanlığı gibi Devletin en stratejik kurumlarında örgütlenerek ayrı bir hücre yapılanmasına gittikleri, örgütün arşivini saklayan sanık İbrahim Sezer'e her türlü bilgi, belge ve materyalin gönderildiği, özellikle Tübitak tarafından TSK için yürütülen ülke yararına gerçekleştirilen projeleri

durdurmaya,

yavaşlatmaya,

engellemeye

çalıştıkları,

casusluk

faaliyetleri 1


kapsamında elde ettikleri bazı belge ve projeleri yabancı ülkeye pazarladıkları" iddia edilmiştir. 9.2. SORUġTURMA AġAMASINDA YAPILAN ARAMA, EL KOYMA VE BAZI ĠġLEMLERE YÖNELĠK MAHKEMEMĠZ DEĞERLENDĠRMESĠ: 28.04.2010 günü yapılan ve yurtdıĢından gönderilen ihbar ile vika, dilara ve gül isimli Ģahıslar liderliğindeki fuhuĢ çetesinin sanıklarla iliĢki içerisinde oldukları iddiası üzerine sanıklardan Ġbrahim Sezer'in 14.07.2010 tarihinde Saffet Kaplan adlı arkadaĢı ile yaptığı telefon görüĢmesinde "eĢmeye uğrayacağım" sözünün "vika ya uğrayacağım" Ģeklinde tutanaklara geçirilmiĢ olmasını ve bu durumun 09.12.2010 tarihinde düzeltilmesine ve 17.12.2010 tarihinde Ġstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığı (CMK 250. Madde ile yetkili) bildirilmesine rağmen, iddianamede sanık Ġbrahim Sezer'in vika isimli fuhuĢ çetesi üyesi ile iliĢkili olduğunun iddia edilmesi anlaĢılabilir bir durum olarak görülmemiĢtir. 02.08.2010 ve 04.08.2010 tarihlerinde polis hattına gelen ihbarla TSK içerisinde bir fuhuş çetesi olduğu, bu çetinin özel olarak kiraladığı evlerde temin ettiği kadınlarla üst düzey komutanların subayların ve öğrencilerin fuhuş yapmasını sağladıklarının iddia edilmesi üzerine mahkemece ihbarda adı geçen Emrah Karaca adına arama kararı verildiği görülmüştür. Bu karar üzerine sanık Mehmet Emrah Küçük Akça'nın evinde yapılan aramalarda dijital materyaller bulunmuş ve sanığa ait olduğu iddia olunmuştur. Sanık

Mehmet

Emrah

Küçükakça'nın

evinde

bulunan

dijital

materyaller

incelendiğinde dijital verilerde bu sanığın adının geçmediği, tam aksine yapılan ihbarda adı geçen Emrah Karacan'ın adının geçtiği görülmüştür. Örneğin; "Lol" klasöründe bulunan "çalıntı cafe.xls" dosyasında açıkça Emrah Karaca adının geçdiği, yine "Saltuk.gho\lol" isimli klasörde bulunan "önemli.doc" isimli word dosyasında "HN gelen.txt" isimli metin belgesinde "hap ve otu alpay aksu ve Emrah Karaca organize etsin" şeklinde geçtiği, yine dijital verilerin diğer yerlerinde de Emrah Karaca adının geçtiği görülmüştür. Emniyete yapılan e-mail ihbarının Emrah Karaca adına yapılmıĢ oluĢu, arama kararının Emrah Karaca adına verilmiĢ oluĢu, bulunan dijital materyallerde sanık Mehmet Emrah Küçükakça'nın adının hiçbir yerde geçmemiĢ oluĢu, tam tersine Emrah Karaca adlı Ģahsın adının geçmiĢ oluĢu, Emrah Karaca adlı askeri personelin gerçekte var olup kısa bir süre önce baĢka bir ile tayininin yapılmıĢ oluĢu, sanık Mehmet Emrah Küçükakça'nın aramanın yapıldığı tarihte Gölcük'te olmayıp görev nedeniyle baĢka yerde olduğunun anlaĢılmıĢ oluĢu, yine sanığın Emrah Karaca'yı tanımadığının sabit olmuĢ oluĢu dikkate alındığında; yanlıĢ Ģahsın evinde yapılan aramada ihbar ve arama 2


kararında adı geçen Emrah Karaca'nın da adının geçtiği, dijital materyallerin bulunmasının hayatın olağan akıĢına aykırı bir durum olarak görülmüĢ, önceden görevlilerin planlama yaptıkları dijital materyali yanlıĢ kiĢinin evine önceden yerleĢtirdikleri, yanlıĢ kiĢinin evinde planladıkları doğru kiĢiye ait delilleri bulduklarına dair mahkememizce ciddi kuĢkuların oluĢmasına neden olmuĢtur. Sanıkların hücre yapılanması şeklinde örgütlendikleri bu kapsamda TSK, TÜBİTAK, HAVELSAN ve Ges Komutanlığında ayrı ayrı hücre yapılanmasına gittikleri iddia edilmiş, yapılan yargılamada bu hücrelerde görev alan sanıkların bir birlerini tanıdıklarına telefon görüĢmesi yaptıklarına, bir araya geldiklerine dair, telefon görüĢme kayıtları, fiziki takip, elektronik imza, kamera görüntüleri gibi somut ve ispat edilebilir herhangi bir delil dosya kapsamında olmadığı, bu durumun hayatın olağan akıĢına aykırı olduğu görülmüĢtür. Sanıklar tüm aşamalarda suçlamaları reddetmişlerdir.İddianamede sanıklar tarafından kurulan suç örgütünün gizlilik ve hücre yapılanmasını esas aldıkları iddia edilmiş olup, tek dayanak olan dijital materyaller incelendiğinde örgüt üyesi olarak adları geçen sanıkların isim, kimlik bilgileri ve iletiĢim bilgilerinin açık bir Ģekilde dijital materyallerde yer aldığı görülmüĢtür. Gizliliğe çok önem veren ve ayrı ayrı hücre yapılanmasına giden sanıkların örgütün arĢivide dahil tüm dijital verileri sanık Ġbrahim Sezer'in arkadaĢına ait olup zaman zaman kullandığı bekar evinde bulundurması, yine suç tarihinde bekar oldukları anlaĢılan ve baĢka Ģahıslarla da evi birlikte kullandıkları anlaĢılan sanıklar Deniz Mehmet Irak ile Burak Çetin'in örgüte ait olduğu iddia edilen dijital belgeleri baĢka Ģahısların rahatlıkla girip çıkabildikleri bu tür evlerde bulundurmaları, örgütün gizlilik ve hücre yapılanmasını esas aldığı iddia edildiği de dikkate alındığında hayatın olağan akıĢı ile uyumlu bulunmamıĢtır. Çıkar amaçlı suç işlemek üzere kurulan örgüt üyelerinin her hangi bir yabancı ülke veya ajanlarından yine yurtiçinde her hangi bir gerçek yada tüzel kiĢiden menfaat ettiklerine dair dosya kapsamında her hangi bir delil bulunmadığı görülmüĢtür. Örgütün hangi eylemi nerede ve kiminle yaptıkları fuhuĢ için hangi evleri kullandıkları veya hangi gizli belgeyi vererek veya kiĢisel verileri kullanarak menfaat temin ettiklerine dair dosya kapsamında somut her hangi bir delil bulunmamıĢtır. Dijital materyallerde bilgileri ve görüntüleri bulunan kiĢiler dinlenmiĢ olup, bir tanesi dahi verilerdeki görüntü ve bilgiler kendisine ifade edilerek Ģantaj yapıldığını tehdit edildiğini veya menfaat elde edildiğini ifade etmemiĢlerdir.

3


Yine dosya kapsamında hiç bir askeri personel kendisine ait veriler kullanılarak Ģantaj yapıldığını, tehdit edildiğini veya terfisinin engellendiğini ifade etmemiĢ olup ordu içerisinde terfileri etkilemeye çalıĢtıkları iddia edilen örgütle ilgili bu yönde hiç bir Ģikayetçinin olmaması hayatın olağan akıĢına uygun görülmemiĢtir. Sanıklardan Yücel Çipli ve Merdan Metin'in TÜBİTAK görevlileri oldukları, TÜBİTAK'ın TSK için geliştirmiş olduğu Devletin güvenliğine ilişkin projeleri örgütün arşivinde saklanmak üzere gönderdikleri iddia edilmiş olup, sanıkların müdafii Av. Naim Karakaya'nın başvurusu üzerine TÜBİTAK'ın 09.12.2010 tarihli B.02.1.TBT.5.08-640-40 sayılı yazı ile sanık müdafiinin sorularının cevaplanmasına ilişkin kurum merkez başkanlığı yazısı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (CMK 250. Madde ile yetkili bölümü) gönderilmiş olup yazı içeriğinde "Kurumunuzda proje geliştirme amacıyla kullanılan bilgisayarlar dışında her çalışanımızın eriştiği internet ve idarinet bilgisayarları bulunmaktadır.İdarinet bilgisayarları kurumun idari işleri için kullanılmakta olup internet gibi harici yada dahili başka bir ağa bağlı değildir.Dolayısıyla kurum dışından erişilemez.İnternet bilgisayarları internet ağına bağlı olmasına rağmen kurum dışından bu bilgisayarlara erişip her hangi bir işlem yapmak söz gelimi masa üstündeki bir dosyayı e-posta ile bir başkasına göndermek yada masa üstündeki bir dosyayı değiştirip kaydetmek mümkün değildir.Bu bilgisayarlar üzerinde

herhangi

bir

işlem

yapabilmek

için

mutlaka

kurumda

bulunulması

gerekmektedir.Bilgisayarlar için kullanıcı isimleri sistem yöneticileri tarafından belli bir kurala göre verilmekte ve kullanıcılar tarafından değiştirilememektedir. Öte yandan bu bilgisayarlara kullanıcılar tarafından sistem yöneticisinin bilgisi ve onayı olmadan her hangi bir program yüklemek yada kaldırmak yada dışarıdan bir bilgisayar getirip iç ağlara bağlamakta mümkün değildir. İdari net bilgisayar ağında her çalışanın erişmeye yetkili olduğu bellek alanları belirlenmiş olup bu alanlar dışında kalan alanlara erişmeleri sistem tarafından engellenmektedir." şeklinde cevap verildiği, Tübitak'ın göndermiş olduğu yazının devamında Yucel.Cipli isimli bilgisayarda son kaydedilen arge98-personel-listesi.xls isimli dosyanın son kaydedildiği tarih olan 13 Ağustos 2009 tarihinde Yücel Çipli'nin istirahatli olduğunu, 13 Ağustos 2009 tarihinde kurumlarının giriş çıkış kayıtlarını incelediklerini ve bu tarihte işe geldiğine ilişkin bir kayda rastlamadıklarını, yine sanık Merdan Metin'e ait bilgisayarda son kaydedilen Merdan.doc isimli dosyanın son kaydedildiği tarih olan 18 Ağustos 2007 tarihi Cumartesi gününe denk geldiğini, giriş çıkış kayıtları incelendiğinde Merdan Metin'in bu tarihte işe geldiğine ilişkin bir kayda rastlanmadığını belirten yazının gönderildiği ancak sanıkların iddia konusu suçlamalarla ilgili hukuksal durumlarını doğrudan etkileyecek olan bu yazının dosya arasına konmayıp soruĢrurma savcısı tarafından emanete kayıt 4


edilip sanıklar ve müdafiilerinin eriĢimine sunulmaması anlaĢılır bir durum olarak görülmemiĢtir.

9.3. FUHUġA ARACILIK ETME VEYA YER TEMĠN ETME SUÇLAMASI ĠLE ĠLGĠLĠ MAHKEMEMĠZCE YAPILAN DEĞERLENDĠRME: 28.04.2010 günü yurtdışından gönderilen e-mail ihbarında vika, dilara ve gül isimli şahıslar liderliğinde bir fuhuş çetesinin yurtdışından bayan getirterek zorla fuhuş yaptırdığı, bu çete içerisinde 18 yaşından küçük bayanlarında olduğu ve fuhuş yaptırılan bayanların uyuşturucu bağımlısı yapılarak kullanıldığının ihbar edilmesi üzerine yapılan soruşturmada sanıklardan İbrahim Sezer'in fuhuş çetesi üyesi olarak gösterilen bayanlarla irtibatlı olduğu, sık sık Kadıköy'de bulunan ikametini fuhuş amaçlı olarak kullandırdığı yine asker olduğu tespit edilen sanık Zeki Mesten'inde fuhuş örgütü ile irtibatlı olduğu iddiası üzerine başlayan soruşturmada sanık İbrahim Sezer'in oturmadığı ancak arkadaşına ait olup anahtarı da kendisinde bulunan ara sıra kullandığı Kadıköy'deki evde verilen arama kararına istinaden arama yapılmış ve çeşitli dijital delillere el konularak soruşturma derinleştirilerek yürütülmüştür. İddianamede açıkça isnat olunduğu üzere sanık İbrahim Sezer'in 14.07.2010 tarihinde Saffet Kaplan adlı şahısla yaptığı telefon görüşmesinde özetle; "Ya şimdi Cuma günü zaten sabahleyin 6 da buradan çıkıyorum, 9 da Adapazarındayım ben 10 dan sonra vikanın yanına uğrarım....meye" dediği ve fuhuş çetesi üyesi vika ile ilişkili olduğu iddia edilmiştir. Sanık ve müdafiinin itirazı üzerine iletişimin tespitine ilişkin tutanak yeniden incelenmiş, sanık İbrahim Sezer'in adı geçen konuşmada "vika" ismini kullanmadığı "ben 10 dan sonra birsenin yanına uğrarım eşmeye" şeklinde konuşmasının olduğunun anlaşıldığı, 09.12.2010 tarihinde daha önceki iletişimin tespiti tapesinde düzeltme yapılarak vika adının kullanılmadığı tespit edilmiştir. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün 17.12.2010 tarihli yazısı ile de bu durum İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK 250.Madde ile yetkili) bildirilmiştir. Sanık İbrahim Sezer ve müdafiinin iletişimin tespitini yanlış çeviren polislerle ilgili şikayetleri üzerine polis memurları Haşim Güral ve Sezai Akgün hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2012/17495 Esas sayılı iddianamesi ile "eşme"ye cümlesini "vika"ya şeklinde çeviri yaptıklarından ve görevlerini kötüye kullandıklarından dolayı haklarında kamu davası açılmıştır.

5


Sanık İbrahim Sezer'in evinde ele geçen 9 adet fiziki belge ile ilgili ekspertiz raporu aldırılmış olup, 28/10/2010 tarihli Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarları Dairesi Başkanlığı'nın raporuna göre, bu fiziki belgedeki yazıların sanık Ġbrahim Sezer'in eli ürünü olduğunun tespit edilmediğine dair rapor verdiği anlaşılmıştır. Sanıklarla ilgili olarak fuhuş çetesi ile olan iletişimlerinin dinlenmesi, kayda alınması, ayrıca fiziki takip ve görüntülerinin alınmasına karar verilmiş olup, dosyada mevcut 28/07/2010 tarihli emniyet görevlilerinin tutanağına göre, 01/07/2010-28/07/2010 tarihleri arasında şüpheli şahısların telefon görüşmelerinin sisteme geç düşmesinden buluşma yerlerine intikal esnasında trafik yoğunluğu ve fiziki engellerden dolayı buluĢma yerlerine zamanında intikal sağlanamadığından teknik araçlarla izleme ve görüntü alma yapılamadığını herhangi bir faaliyetlerinin takip edilemediğini rapor ettikleri görülmüştür. Sanık İbrahim Sezer'de elde edilen dijital belgeler ve diğer sanıklarda elde edilen dijital belgelerle ilgili dijital belgelerin ele geçirilişi, arama ve el koymanın yasallığı, dijital delillerdeki delil zincirinin korunup korunmadığı hususları ile ilgili değerlendirme gerekçeli kararın ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı bir şekilde açıklanacaktır. Sanık İbrahim Sezer'in yukarıda izahı yapılan telefon görüşmesine ilişkin kayıt ile dijital belgelerdeki dosya ve veriler yine diğer sanıklarda ele geçirilen dijital veriler gerekçe gösterilerek sanıklar İbrahim Sezer, Tamer Zorlubaş, Zeki Mesten, Ekrem Saltuk Baysal, Kubilay Şükrü Özdemir, Engin Turan, Özcan Erdemir, Mehmet Emre Sezenler, Alpay Aksu, Hakan Çetinkaya, Yiğit Ali Adlığ, Cem Ciran, Erdem Kaya ve Cemhan Katar haklarında fuhuşa teşvik veya aracılık etme suçu nedeniyle TCK

227/2 maddesine göre

cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmış isede; Öncelikle üzerinde durulması gereken konunun yurt dıĢından kim yada kimler tarafından gönderildiği belli olmayan e-mail ihbarıdır, kamu oyuna da yansımıĢ Poyrazköy, Amirallere Suikast, Kafes Eylem planı gibi davalarda da aynı yöntemin kullanıldığı, kim veya kimler olduğu tespit edilemeyen sahte hesaplardan atılan bu emaillerle genelde ahlaken sorgulanacak ve toplumda ahlaksızlık olarak görülen iddialarla soruĢturmaların baĢlatılıp sonrasında bulunan dijital materyallerle daha ciddi suçlamaları içeren soruĢturmaların yapıldığı görülmektedir. Ülkemizin emniyet istihbaratının, jandarma istihbaratının, milli istihbarat teĢkilatı ve diğer yetkili kurumların haberdar olmadıkları, suç isnatlarının yurtdıĢından sahte e-mail ile sahte hesaplardan tespit edilemeyen Ģahıslar tarafından yapılması bu suçların onlar tarafından bilinmesinin hayatın olağan akıĢı ile uyumlu bulunmadığı, belli bir yapı adına hareket edildiğine dair mahkememizdeki kuĢkuları artırmıĢtır. 6


Yukarıda açıklandığı üzere sanıkların fuhuş yapan şahıslarla irtibatını gösteren bir tek telefon görüĢmesi tespit edilememiĢtir.Sahte oluşturulan veya yanlışlıkla yapılan eşme dediği halde vika olarak iletişimin tespiti tutanağı yapılıp bunun yanlışlığı kamu davası açılmadan evvel tespit olunmasına rağmen buna ilişkin İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün resmi yazısının soruĢturma dosyasına girmesine rağmen iddianameye sanık Ġbrahim Sezer'in vika adlı fuhuĢ çetesi ile görüĢtüğünü yazıp iddia edilmesinin anlaĢılır bir durum olmadığı görülmüĢ iddia makamının kastının sorgulanması gerektiği kanaati oluĢmuĢtur. Yine tüm dosya kapsamı incelendiğinde sanıkların fuhuĢ yaptırdıkları tek bir kadın tespit edilememiĢtir.Buna iliĢkin fuhuĢ yapan kadın olmadığı gibi fuhuĢun yapıldığı herhangi bir yerde tespit olunamamıĢtır. Buna ilişkin 28.07.2010 tarihli Emniyetin dosyaya sunmuş olduğu tutanak az önce açıklanmıştır. Sanık İbrahim Sezer'in evinde ele geçirilen 9 adet fiziki belge ile ilgili olarak Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuarı daire Başkanlığı'nın28.10.2010 tarihli ekspertiz raporuna göre fiziki belgelerdeki yazının sanık İbrahim Sezer'e aidiyeti tespit edilememiştir. Ortada sahte bir hesaptan gönderilen kim tarafından gönderildiği tespit edilemeyen e-mail ihbarı, sahte veya yanlışlıkla oluşturulan iletişimin tespitine ilişkin tape örneği, delil olarak kabulü mümkün olmayan ve ileriki bölümlerde açıklanacağı üzere dijital veriler dışında bir birini hiç tanımayan birbirleriyle hiç iletişimleri bulunmayan sanıkların fuhuş yaptırdıklarına yada fuhuşa aracılık ettiklerine ilişkin delil olmadığı gibi atılı suçları işlemedikleri anlaşıldığından bu suçtan beraatlerine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. 9.4. SĠYASAL VE ASKERĠ CASUSLUK ĠDDĠASIYLA ĠLGĠLĠ OLARAK MAHKEMEMĠZĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ: Siyasal veya askeri casusluk suçu TCK 328 maddesinde düzenlenmiş olup kanun maddesi ile Devletin güvenliğine iç veya dış yararlarına ilişkin belge yada vesika içeriklerindeki bilgilerin "Siyasal veya askeri casusluk" maksadıyla temin edilmesini cezalandırmaktadır. Siyasal casusluktan maksat, yabancı bir devlet yararına Türkiye Cumhuriyetinin veya vatandaşlarının veya Türkiye'de oturmakta ikamet etmekte olanların zararına olarak bilgilerin toplanması, yabancı bir devlete verilmesi, yine askeri casusluktan maksat ise yabancı devlet yararına Türkiye Devleti zararına askeri bilgilerin toplanması ve yabancı devlete verilmesi anlaşılmalıdır. Sanıklar İbrahim Sezer, Tamer Zorlubaş, Zeki Mesten, Mehmet Seyfettin Alevcan, Yücel Çipli ve Birdem Amoutzopoulos hakkında dijital verilerde bulunan gizli oldukları iddia 7


edilen bilgileri askeri casusluk amacıyla bulundurdukları iddia edilmiş isede; Öncelikle dijital verilerin elde edilmesi ele geçiriliĢ Ģekli arama ve el koymanın yasallığı dijital delillerdeki delil zincirinin korunup korunmadığı hususları ile ilgili ileride yapılacak değerlendirilmelerin bu bölümde de geçerli olduğunu belirttikten sonra, dijital verilen sanıklara aidiyetini gösteren hiçbir delilin elde edilmemiĢ oluĢu, yine dosya kapsamında sanıkların bu amaçla bir araya geldiklerini gösteren fiziki takip kamera görüntüleri, tanık anlatımları, hts kayıtları, somut ve ispat edilebilir hiçbir delilin dosyada bulunmadığı yine sanıkların dijital nesnelerde yer alan gizli olduğu iddia edilen belgeleri herhangi bir yabancı ülkeye vermeye çalıĢtıkları, bu yönde görüĢmeler yaptıkları, yabancı ülke ajanları ile buluĢup konuĢtukları veya bu yönde bir menfaat ettiklerine dair dosyada her hangi bir kanıt bulunmamaktadır. Tüm bu durumlar dikkate alındığında sanıkların üzerlerine atılı siyasal yada askeri casusluk suçlarını iĢlemedikleri anlaĢıldığından bu suçtan beraatlerine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. 9.5.ÇIKAR AMAÇLI SUÇ ÖRGÜTÜ KURMA VE ÜYESĠ OLMA, KĠġĠSEL VERĠLERĠ

HUKUKA

AYKIRI

BĠR

ġEKĠLDE

KAYDETME,

DEVLETĠN

GÜVENLĠĞĠNE ĠLĠġKĠN GĠZLĠ BĠLGĠLERĠ TEMĠN ETME, ÖZEL HAYATIN GĠZLĠLĠĞĠNĠ ĠHLAL ETME SUÇLAMALARI ĠLE DAYANAĞINI OLUġTURAN DĠJĠTAL

MATERYALLERE

ĠLĠġKĠN

MAHKEMEMĠZCE

YAPILAN

DEĞERLENDĠRME: Sanıklar hakkında açılan iddianamede sanıklardan İbrahim Sezer, Mehmet Seyfettin Alevcan, Zeki Mesten, Tamer Zorlubaş, Yücel Çipli yönünden suç örgütünün ayrı ayrı lideri konumunda oldukları, diğer sanıklarında bu sanıklarla irtibat halinde hareket edip örgüt üyesi oldukları, sanıkların kurdukları bu suç örgütü ile çok sayıda kişinin kişisel verilerini hukuka aykırı olarak ele geçirip sakladıkları, bunu yaparkende azami ölçüde gizliliğe dikkat ettikleri, örgüt mensuplarının özellikle şantaj amaçlı gizli görüntü elde ettikleri ve casusluk faaliyetlerine yönelik gizli belge temin ettikleri, örgütün kullanmayı planladıkları kişilere kadın ve yer temin ettikleri, örgüte düşman veya dost olan veya örgüt tarafından kullanıla bilecek kişileri belirledikleri, ayrıca bu kişiler ile ilgili kişisel verilerin kaydedilmesi işlemlerini yürüttükleri, örgütün TSK, TÜBİTAK, HAVELSAN ve GES Komutanlığı gibi devletin stratejik kurumlarında örgütlenerek ayrı ayrı hücre yapılanmalarına gittikleri, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin ederek örgüt arşivine ulaştırdıkları, özel hayatın gizliliğini ihlal ettiklerinin iddia edildiği ve anılan suçlardan dolayı cezalandırılmalarının talep edildiği görülmüştür. 8


İddianame incelendiğinde tüm bu suçlarla ilgili tek delilin sanıklarda elde edilen dijital materyaller içerisinde yer alan veriler olduğu, yargılanmanın yenilenmesinden önceki aşamada Kapatılan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. Madde ile görevli) 2011/37 Esas sayılı dava dosyası üzerinden yapılan yargılamada atılı suçlardan sanıkların mahkumiyetlerine karar verildiği ve kararın gerekçesinden de anlaşılacağı üzerine tek gerekçenin bu dijital materyaller olduğu bunun dıĢında her hangi bir delilin iddia edilmediği ve mahkemenin mahkumiyet gerekçesinde baĢkaca bir delilin gerekçe gösterilmediği görülmüĢtür. 9.6. Kapatılan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. Madde ile görevli) 2011/37 Esas sayılı dava dosyasında mahkumiyetine karar verilen sanıkların Anayasa Mahkemesine başvurdukları, Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu kararında özetle: "Kural olarak birlirkişinin sunduğu rapor ve mütalaalar derece mahkemeleri açısından bağlayıcı olmamakla birlikte, ilk derece mahkemesi tarafıdan esasa ilişkin değerlendirmeler yapılırken Cumhuriyet Savcısı tarafından yaptırılan incelemelerin belirli bir etkisi olmuştur. Başka bir deyişle somut davada ilk derece mahkemesi yalnızca dijital deliller üzerinde Cumhuriyet Savcısı tarafından çözümleme ve incelemelerle kurumlardan gelen çizelgelere itibar etmiş, bu raporlara karşı başvurucuların mahkumiyet kararının dayanağı olan dijital verilerin gerçeği yansıtmadığı iddialarını değerlendirmek üzere mahkemenin bilirkişi heyeti tayin etmesi ve rapor aldırması yönündeki talepleri ile bu belgelerin imajlarının verilmesi talebini reddetmiştir. Somut olayda, dijital deliller içerisindeki bilgi ve belgelere dayanılarak başvurucuların mahkumiyetine karar verilmiştir. Başvurucuların dijital verilerin gerçeği yansıtmadığı yönündeki iddialarının araştırılması amacıyla bu deliller üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması veya bunlara ilişkin imajların verilmesi taleplerinin dijital belgelerin içeriklerinin devlet sırrı kapsamında kaldığından ve dijital delillerin usulüne uygun aramalar sonucu ele geçirildiğinden bahisle rededilmesi yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder niteliktedir. Mahkemece delillerin bu Ģekilde gizlenmiĢ olması özelliklede devlet sırrı gerekçesi ile delillerin savunma makamına açılmaması ve incelettirilmemiĢ olması baĢvurucuların dijital delillerin sıhhati konusundaki iddialarını tam olarak ileri sürmesini imkansız kılmıĢtır.Oysa mahkeme, bu dijital delillere göre bir değerlendirme yaparak mahkumiyet kararı vermiĢ ve yargıtay tarafından aynı nedenlerle verilen hüküm onanmıĢtır. Bu koşullarda mahkemece izlenen usul ve yöntemin, silahların eşitliği ilkesinin gereklerine uygun olmadığı ve başvurucunun menfaatlerini yeterince koruyan bir güvence içermediği açıktır" demek suretiyle mahkumiyetine karar verilen sanıkların yapmış 9


oldukları başvuru ile ilgili olarak silahların eşitliği yönünden adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verildiği görülmüştür. Gerek iddianamede gerekse Kapatılan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. Madde ile görevli) 2011/37 Esas sayılı dava dosyasından anlaşılacağı üzere mahkumiyet kararının tek gerekçesinin dijital delil içerisinde yer alan veriler olduğu anlaşılmakla Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali kararından sonra mahkememizce yapılan yagılamada dijital delillerin sanık ve müdafiilerinin erişimine sunulmasından sonra ayrıca Adli Tıp Kurumundan dijital materyallerle ilgili bilirkişi raporu alındıktan sonra dijital delillerle ilgili mahkememizce yapılan değerlendirmede; Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde dijital delillerin sanıkların arasıra kullandıkları yada başka şahıslarla birlikte bekar evi olarak kullanılan mekanlarda yapılan aramada ele geçirildiği, tüm sanıkların başktan itibaren tüm beyanlarında bu dijital delillerle ilgilerinin olmadığını savundukları görülmüştür. Dijital deliller elde edilirken dijital delillerin imajının alınmadığı, soruĢturma aĢamasında imajlarının sanık yada müdafiilerine verilmediği yargılama aĢamasındada uzun süre bu tutumun sergilendiği ve mahkumiyet kararının gerekçesini dijital delillerin oluĢturduğu, dijital delillerin yargılamaya konu edilmesi, delillerin bulunması, kopyalanması, korunması gibi konuların adli biliĢim hukuku açısından en önemli hususların baĢında geldiği bilinmektedir.Dijital delillerin olay yerinde aranması, bulunması, kopyalanması ve korunması işlemlerinde özel önlemler alınmalı, yapılacakların yönetmeliklere, hukuka, genel standart ve prosedürlere uygun olarak gerçekleştirilmesinin gerekli olduğu önemle bilinmesi gereken hususlardandır. Davaya iliĢkin soruĢturma makamlarının hazırladığı tüm tutanak ve inceleme raporlarının adli biliĢim temel prensipleri ve standartlarına göre eksik hazırlandığı dosya kapsamından anlaĢılmaktadır. Davaya konu olan dijital delillerin incelenmesinin hangi inceleme yazılımı ile ve hangi sürümü ile yapıldığı, delile ait fiziksel bilgiler, delilin bütünlüğünün bozulmaması için kullanılan donanım ve yazılıma ait bilgiler, saat bilgileri, orjinal delilin nereye ve nasıl kopyalandığı, incelemeyi yapan kişinin uzmanlığının ne olduğu gibi hususların tutuklan tutanak ve raporlarda belirtilmediği, olsa bile bunların soruşturma ve kovuşturma aşamasıda sanık ve müdafiilerinin erişimine sunulmadığı dikkate alındığında dijital belgelere ilişlin şüphelerin oluşması kaçınılmaz olarak doğal karşılanmıştır. Adli ve önleme aramaları yönetmeliğinin 17. Maddesinde "Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememsinden dolayı girilememesi veya

10


gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alına bilmesi için bu araç ve gereçlere el konulabilir. Bilgisar veya bilgisayar kütüklerine el koyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır.Bu işlem bilgisayar ağları ve diğer uzak bilgisayar kütükleri ile çıkarılabilir donanımları hakkında da uygulana bilir.İstenilmesi halinde bu yedekden elektronik ortamda bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır.Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine el koymaksızında sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabililir.Kopyası alınan verilerin mahiyeti hakkında tutanak tanzim edilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır.Bu tutanağın bir sureti ilgiliye verilir." şeklinde düzenlemenin bulunduğu, yine benzer düzenlemenin CMK 134. Maddesinde düzenlendiği görüldüğünden davaya konu dijital deliller bu açıdan incelendiğinde; Sanıkların evlerinde bulunan davaya konu edilen ve daha önceki mahkumiyetin tek gerekçesi olan bu dijital delillerle ilgili olarak dosya incelendiğinde olay yerinde imaj alma iĢleminin yapılmadığı, olay yeri ekibinin kanıtların bire bir kopyasını alıp (imaj) oluĢturulan bu kopyanın "Elektronik mühür" olarak tabir edilen hash değerinin sanığa yada vekiline verilmediği, diğer bilgisayar sistemlerine nazaran cd, dvd ve flash bellek gibi materyalların imajının alınmasının kolay medya çeĢitlerinden olduğu, sadece okunabilir durumda oldukları için ve kapasitelerinin küçük olmasından dolayı imaj alma iĢleminin kısa sürdüğünün bilinen bir gerçek olduğu, olay yeri ekibini kısa ve basit bir Ģekilde gerçekleĢtirebilecekleri imaj alma iĢini soruĢturmanın daha ilk aĢamasında yerine getirmedikleri çok sonraları alınan imajların sanık ve müdafiilerine verildiği dikkate alındığında el konulan dijital delillerin değiĢikliğe uğrayıp uğramadığını, manüpüle edilip edilmediğinin söylemenin imkansız olduğu, dijital delillerin daha soruĢturmanın baĢında güvenilirliliğini yitirdiği ve delil bütünlüğünün bozulduğu anlaĢılmıĢtır. Mahkememiz tarafından dijital delillerin Adli Tıp Kurumu tarafından incelenerek rapor verilmesi istenilmiş olup Adli Tıp Kurumu Fiziki İhtisas Dairesi Bilişim ve Teknoloji Suçlar Şubesinin 28.01.2016 tarihinde vermiş olduğu raporunda: "Olay yeri incelemesi esnasında dikkat edilmesi ve yerine getirilmesi gereken teknik hususlardan bahsetmiş ve bu konuda özetle dijital medyanın hangi cihazın içinde veya nerede bulunduğu, bulunan medyayı tarif edilebilecek (Seri numarası vs.) bilgiler kayıt altına alınmalıdır. Elde edilen dijital medyaların içerisine veri yazmayı engelleye bilecek donanımlar kullanılarak, verilerin tamamının imaj kopyası başkaca bir medyanın içerisine kopyalanmalıdır.Dijital medyanın 11


içerisindeki veriler ile imaj dosyasının içerisindeki veriler özet değerleri (hash) alındıktan sonra karşılaştırılmalı ve alınan imaj dosyasının medyayı tarif ettiği doğrulanmalıdır.Olay yerinden toplanan orjinal dijital medyalar muhafaza altındayken uygun koşullarda saklanmalıdır." şeklinde değerlendirmede bulunduğu mahkememizce dijital delillerin elde edilişine ilişkin ortaya konan standart ve prosedürlerin Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Bilişim ve Teknoloji Şubesinin raporuylada teyit edildiği görülmüştür. Mahkememizce dijital delillerin elde edilişi, saklanması, korunması, delil zincirinin korunması ile ilgili yapmış olduğu değerlendirme ve Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Bilişim ve Teknoloji Suçlar Şubesinin raporu birlikte değerlendirildiğinde dijital delillerin yasanın ve uluslar arası standart ve prosedürlere uygun elde edilmediği anlaĢılmıĢtır. Yukarıda dijital verilerin yasa ve uluslar arası standart ve prosedürlerine uygun olarak elde edilip edilmediği ile ilgili değerlendirmeden sonra dijital delil olarak sunulan materyalın meta verilerinin değerlendirilmesi mahkemece delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı hususlarının değerlendirilmesine gelince; Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Bilişim ve Teknoloji Şubesinin meta verilerin değerlendirilmesi başlıklı raporunda; "Ofis programları kurulumları sonrasında bilgisayardaki tüm kullanıcılardan ofis programlarından birini ilk kez çalıştırdığında kullanıcının adı, soyadı, adı ve soyadının baş harfleri ve bağlı olduğu şirkete ait bilgilerin girilmesini ister. Bu bilgiler kullanıcı tarafından istenildiği şekilde girilir. Dosya kullanıcının yetkisinin olduğu bir alana, kendi isimlendire bildiği bir biçimde kaydedilir. Bu bilgiler oluşturulacak olan belgelerin içerisinde meta veri olarak tutulur. Ofis dökümanlarına ait bu veriler ofis programlarının kendisini kullanarak dosya özellikleri menüsünden değiştirilebileceği gibi ticari veya ücretsiz olarak sunuluna çok sayıda döküman meta veri düzenleme programlarınında mevcut olduğu bilinmektedir. Anti-forensics (Karşıt adli bilişim) olarakta bilinen teknikler kullanarak dosya meta verileri (Başlık, konu, yazar ismi, şirket, kategori, oluşturma, değiştirme zamanları vb.) silinebilir yada istenilen verilerle değiştirilebilir." şeklinde raporun açıkladığı. İstanbul Fizik İhtisas Dairesi Bilişim ve Teknoloji Suçları Şubesinin raporunun devamında ; "Sadece bir dökümana ait meta verilerek bakılmak" dökümanın meta veride adı, soyadı yada kimlik numarası gibi kimlik bilgileri girilen bir kişi tarafından oluşturulduğunu "şüphe bırakmadan, kesin olarak" söylemek doğru değildir. Aynı şekilde bir dökümanın meta verilerinin kullanıcının kimlik bilgilerinden farklı olmasıda bu dökümanın o kullanıcı tarafından oluşturulmadığından kesin delili değildir. Bir dökümanı bir kullanıcının oluşturduğunu söyleyebilmek için, kullanıcının e-imza gibi, kimliğini elektronik olarak ispat edebilecek bir teknolojiyi kullanması gereklidir. E12


imzanın dökümanda mevcut olmaması durumunda dosyayı kimin oluşturduğu yada oluşturmadığı hususları ile ilgili olarak, dosyayı oluşturduğu yada oluşturmadığı iddiası bulunan kullanıcının eriştiği bilgisayarlarda araştırma yapılmalı, ofis dökümanlarına ait meta veriler, dosya sistemlerine ait meta veriler, işletim sistemlerine ait log (kayıt) dosyaları analizi vb. Gibi adli bilişim incelemeleri gerçekleştirilmeli yürütülen incelemelerde tespit edilen tutarsızlıklar yönünden inceleme derinleştirilmeli manüpüle edildiği düşünülen dosyaların dosya sistemi içerisinde depolama birimi, işletim sistemi vb. Şartlar gözönünde bulundurularak analizi yapılmalı, tutarsızlıklar ortaya konulmalıdır" şeklinde rapor verdiği görülmüştür. Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Bilişim ve Teknoloji Suçları Şubesinin yukarıdaki tespit ve değerlendirilmesi ışığında somut olaya bakıldığında sanıklarda ele geçen dijital delillerde bulunan metaverilerinin sanıklara ait olduğunu gösterir Ģekilde elektronik imza ile oluĢturulmuĢ her hangi bir meta verinin dosyada mevcut bulunmadığı, yine el konulan ve davanın esasını teĢkil eden dijital delillerin oluĢturulduğu bilgisayarlara el konulmadığı, bu duruma göre dijital deliller içerisinde yer alan meta verilerinin sanıklar tarafından oluĢturulduğunun tespit edilmesinin mümkün bulunmadığı nitekim Adli Tıp Kurumu Raporunun diğer bölümlerinde bu durumu değerlendirdiği, dijital verilerin oluşturulduğu bilgisayarlar elde olmadığından bu yönde herhangi bir değerlendirme yapmanın mümkün olmadığını belirttiği, yine Adli Tıp Kurumunun raporuna göre sadece bir dökümana ait meta verilerine bakılarak dökümanın, meta veride adı soyadı yada kimlik numarası gibi kimlik bilgileri girilen bir kişi tarafından meta verisinin oluşturulduğunu söylemenin mümkün olmadığı dikkate alındığında davaya konu olan dijital materyallerin sanıklar tarafından oluĢturulduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı anlaĢılmıĢtır. Yukarıdaki

açıklamalardan

sonra

dijital

materyallerin

sanıklar

tarafından

oluşturulduğunun kesin olarak kanıtlanmaması da dikkate alındığında dosya kapsamında dijital materyaller içerisindeki verileri doğrulayacak delillerin dosya kapsamında bulunup bulunmadığına bakıldığında; Tek dayanak olan dijital materyaller incelendiğinde örgüt üyesi olarak adları geçen sanıkların aynı yerde görevli olanlar hariç olmak üzere diğer hücre yapılanması içerisinde yer alan sanıkları tanıdıklarını, görüĢtüklerine yada bir araya geldiklerine dair telefon görüĢme kayıtları, fiziki takip, elektronik imza, kamera görüntüleri gibi somut ve ispat edilebilir her hangi bir delilin dosyada mevcut bulunmadığı anlaĢılmıĢtır.

13


Sanıkların örgüt kapsamında fuhuĢ yaptırdıkları yada yer temin ettiklerinin iddia edildiği ancak fuhuĢ çetesi üyeleriyle tek bir telefon görüĢme kayıtlarının dahi olmaması, fuhuĢ yaptırılan herhangi bir kadının bulunmayıĢı, askeri ve siyasal casusluk yapmak amacıyla bir araya geldikleri iddia edilmiĢ olup dosya kapsamında tespit edilen herhangi bir yabancı ülke temsilcisi yada ajanının dosyada bulunmayıĢı, sanıkların amaçladıkları örgüt faaliyetleri kapsamında bir araya geldiklerini gösteren her hangi bir delilin mevcut olmayıĢı, yine örgüt faaliyetleri kapsamında her hangi bir menfaat ettiklerine dair hiçbir somut delilin dosyada mevcut olmayıĢı dikkate alındığında sırf dijital delillerde adları geçti diye atılı suçları iĢlediklerini söylemenin mümkün bulunmadığı anlaĢıldığından dijital verilerde bulunan ve isnat edilen tüm suçlardan beraatlerine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Tüm dosya kapsamına göre delillerin elde ediliĢ Ģekli telefon tape kayıtlarında yapılan yanlıĢlığın resmi yazıyla bildirilmesine rağmen bu durumun iddianamede yer almıĢ olması, baĢka Ģahıs adına yapılan ihbar ve arama kararlarına rağmen sanıklardan Mehmet Emrah Küçükakça'nın evinde arama yapılmıĢ olması, elde edilen dijital delillerin uzun bir süre gerek soruĢturmada gereksede kovuĢturma aĢamasında sanık ve müdafiilerinin eriĢimine açılmamıĢ olup savunma haklarının ciddi bir Ģekilde kısıtlanmıĢ oluĢu, dijital materyallerle ilgili bilirkiĢi incelemesi yapılmasına iliĢkin tüm taleplerin yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden reddedilmiĢ oluĢu, sanıklar hakkında uzun süre adil yargılama yapılmadan tutukluluk hallerine devam kararı verilerek yargılamaların sürdürülmüĢ oluĢu dikkate alındığında ihmalleri bulunan tüm görevliler hakkında suç duyurusunda bulunulması gerektiği kanaatine varılmıştır.

14


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.