Sosyolojik Tartışmalar

Page 89

88

SOSYOLOJİK TARTIŞMAL AR

madı. Sendikadan bahsetmiyorum, başka bir şey de olabilirdi, bir an bile keşke fabrikaya karşı çıkmasaydım, koşa koşa çalışmaya gitseydim demedim. Çok işsiz kaldım, ev kirasını veremedim, ihtiyaçları karşılayamadım, elektriğim kesildi. Günlerce karanlıkta kaldım. Ama bunlar bile umurumda değildi, çok rahattım yani. Ne açıdan rahattım yani iyi ki de yaptım bunu. Yoksa kendimi affetmezdim. Karşı çıkmasaydım affetmezdim. Sonrasında çok iş aradım, çok ama. Aslında orası benim için bir şanstı yani fabrikada laboratuvarda işi öğrenmem açısından, kendime güvenim gelmesi açısından. Öğrenmeye çok hevesliydim çünkü. Orada bir geleceğim vardı benim. Şöyle bir geleceğim vardı; patronumuz beni gerçekten çok seviyordu, benim çalışmamdan çok memnundu. Ben gece yarılarına kadar çalışıyordum. İşte birinin gözüne girmek adına değil de, bir şeyler öğrenmek adına çabalıyordum. Orayı okul gibi görüyordum”.

Çınar’ın yaptığı mücadele birçok arkadaşı için örnek teşkil etmiştir. Karaağaç’a yaşanan göçlerin ikinci kuşağında yer alan Çınar, hem genel karakteri nedeniyle hem de yaşadığı yer ile bağlantılı olarak genç yaşında emek adına çok şey öğrenmiştir. Yaptığımız görüşmelerin hepsi genel olarak çalışma yaşamına ve işçi haklarına dair bilinçlilik düzeyi fazladır. Fakat pratikte hiç biri kullanılmamaktadır. Göz yumma, sindirme, razı olma yaygın davranışlar içindedir. Gerekçe olarak da, işsiz kalınması sonucunda yaşanılacak sorunlar gösterilmektedir. Ama Çınar her şeyi göze alarak mücadelesinden vazgeçmemiştir. Süreç sonunda bir işçi olarak haklarının neler olduğunu tüm ayrıntılarıyla öğrenmiştir. Bu öğrenme sürecinin sonuçları çok ağır olsa da hiç pişman olmamıştır. Taşeron ilişkiler “İş güvencesi olursa taşınmaya razı olmak” bu durum günümüz koşullarının ne kadar da yabancısı olduğu bir istek; “iş güvencesi”. 1980 sonrasında dünya ekonomisinde görülen bazı eğilimlerin Türkiye’de de yansımaları olduğu kuşkusuz. Bu eğilimlerin en önemlilerinden biri, üretimin örgütlenişinde gözlemlenen kurumsal değişiklikler. Bu şirketlerin, üretimi kendi kurumsal yapıları içinde gerçekleştirmek yerine, üretimin farklı aşamalarını daha küçük ölçekli

üretim birimlerine aktararak taşeronluk ilişkilerinin önem kazandığı bir kurumsal ortam içinde faaliyet göstermeye başlamaları, yeni esnek üretim düzeninin tanımlayıcı özelliklerinden biri (Buğra-Savaşkan, 2010) olarak karşımıza çıkmaktadır. “O zamanki işveren şimdi yok. O zaman şerefli işveren vardı. Yani kazandığı parayı işçiyle paylaşma vardı. Yani kimsenin hakkını yemiyordu. Çalışıyorsun, mesaini alıyordun, maaşını alıyorsun, primini alıyorsun, ikramiyeni alıyorsun. Sosyal hakların hepsi vardı. Üstelik yiyecek, giyecek, yakacak her türlü şey mevcuttu. 12 Eylül hareketiyle belli kısıtlamalar getirildi. O zamanlar işveren de işçisini mağdur etmemek için elinden ne gelirse yapardı. Ama bu sonuçta 20 yıl dayandı. Yani 2000 yılına kadar belki. Zaten bu işçilerin hepsi emekli oldu ondan sonrakiler işe başladı. İşverenin de çocukları işe başladı, işte ikinci kuşak geldi işler değişti. İşte yeni nesil daha çok lüks, işte daha çok para harcıyor. Daha çok tüketim yapıyor. Bu sefer işçiden kısıyor kendi lüksünü devam ettiriyor veya işletmede kazandığı parayı başka yerlerde işte sanayi değil de turizm, inşaat, emlak yani kolay para kazanacak şeylere yöneliyorlar. İşverenin genel durumu şu anda işçiyi 12 saat çalıştırıyor, işçinin haklarını vermiyor. Bugün 12 saat 600 liraya çalışan işçiler var. Kimse buna müdahale etmiyor. Yani işçi zor durumda. Benim dönemimde kesinlikle böyle değildi. Şimdiki işveren yan sanayi işvereni. İşverenin çoğu taşerondur. Adam koymuş işin başına taşeronu, sorumluluğu kendinden atmış. Taşeronu tanıyor. Taşeron giriş yapıyor, çıkış yapıyor, işçinin parasını zamanında vermiyor. İşte işverenden 10 lira alıyor, işçiye 5-4 lira veriyor temsilen söylüyorum yani.” (Erkek, 51, tekstil sektöründen emekli, Sivas)

Yaşanılan farklı deneyimler, hem çalışma koşullarının değiştiğini hem işçi-işveren arasındaki çalışma etiğinin önemsizleştiğini hem de değişen ekonomik koşullar sonucunda işçinin hayata karşı mutsuzluğunun ve umutsuzluğunun arttığını gösteriyor. Çerkezköy OSB’deki küçük ve orta boy işletmelerin genelde hepsi taşeron ya da fason ilişki ağlarıyla üretim yapmaktadırlar. Bu durum, çalışma koşullarının ne kadar esnek ve güvensiz olduğunu da gösteriyor. Emekli bir tekstil işçisiyle yaptığımız görüşmede kendisiyle oğlu arasında yaptığı karşılaştırma aslında


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.