1999 16 eylul

Page 25

Uğur Mumcu

nışı, ona başarılı faaliyetin başlıca ko şulu olarak görünür. Bir bütüne bağlı bir parça olmaya ancak zorlukla katlanması, yalnızca zorunluluktan gelir, eğiliminden değil. Disiplin gereği seçkin kafalar için değil, sadece yığınlar için kabul eder. Ve kuşkusuz "kendini birinciler arasında sayar" düşüncesidir. Yani kafasıyla çalışmayı ve sözcülüğü, aydın olmakla bir görenler, as----da yeni toplumsal düzenin yaratılmasında, ezilenlere öncülük rolünde, ezilenlerle birlikte hareket emekten kaçınmanın teorisidir. Kaçmak yeğlenir; çünkü aydının sözleriyle eylemlerinin bir olması, en bilinçsiz insan tarafından bile gözlenecektir. Bu gözlem, aydının laf ebesi olma özelliğini öne çıkarırken, pratikten kopukluğunu da ortaya serecektir. Pratikten kopukluk onu doğallığın--a halktan da koparacaktır. Aydının halktan kopması, onun halkla hareket etmesi halinde uymak zorunda kalacağı disiplini ve örgütlü olma gerekliliğini de böylece ortadan kaldıracaktır. Bunun elbette düzenle bağını tam koparmamış, koparmakta istemeyen aydın için, buk faydaları vardır. Hem örgütlü olmaktan, hem örgüt disiplininden, hem mevcut düzeninin olası belalarından, uzak tutacaktır aydını. Yani bedel ödemeyecektir. Asıl meselede buradadır zaten. Aydını kafasıyla çalışan ve ezilenlerin sözcülüğünü yapmakla yeterli bir tip olarak gösterenler, aslında kendi korkularını, özlemlerini ve statükolarını korumak istemektedirler. Çünkü onlar, kendileri için değil, kitleler için disiplin ister. Bedel ödenecekse o bedeli başkaları ödemeli--- Üstelik mevcut sistemle bağları kopmamalıdır ki, başına türlü belalar gelmesin, ekonomik ya da farklı sı kıntılarla karşılaşmasınlar. Bir sosyal sınıf kategorisinden ayrı olmalarına karşın, toplumdaki sınıflarla kopmaz bağlara sahip olan aydın oynadığı rol gereği ve varlık şartıyla da, sınıflar karşı sında aldığı

tavra göre belirlenir. Defalarca belirttik; aydınlar toplumlar içinde, daima yükselen, daha ileri bir toplumsal sistemi yaratacak olan sınıfların sözcüleri olmak zorundadırlar. Her toplum kendi ideolojisi-nikültürünü yaratırken, beraberinde kendi alternatifi olan sistemin ideolojik-kültürel yapısını da yaratırlar. İşte bu yaratıyı gerçekleştirenler ise aydınlardır. Sistemi yaratan aydınlar, sistemin yerleşmesi ve artık yaşayan bir düzen haline gelmesiyle beraber gericileşirler. Bu mevcut sistem içinde var olan ve düzene alternatif olma özelliği gösteren sınıf ve toplumsal sistemi benimseyen, onun idelojik kültürünü yaratanlar geliştirenler ise gerçek aydın olma özelliğini gösterenlerdir. Bunca tartışmanın ve aydın tanımının farklı açıklanmasının odağında işte bu gerçekler yatmaktadır. Ancak bunun temelinde yatan gerçekleri gözardı etmemekte gerekmektedir. Dışa bağımlı bir kapitalizmin geliştirilmesi ve buna bağlı olarak burjuva sınıfın kendi ideoloisini yaratarak, peşine bir halk hareketi katarak feodallerle hesaplaşmaya girememesi aydınların bizzat devlet eliyle aydınlaştırılması, batı kültürüyle yetişen aydının halka dayanamaması ve yabancılışması kendi dışındaki güçlerde dayanak aramasını getirmiştir. Bu da mevcut düzenle bağlarını sürdürmelerine neden olmuş, bu bağların koparılarak, özgürleşmenin sağlanmasını engellemiştir. Bütün bu saydığımız nedenler, aydınların ilerici misyonlarını yitirmelerinde de belirleyici bir etkendir. Aydınlar bu misyonlarını yitirdikçe, daha çok bireyleşmeyi, daha çok arayışı, daha çok sorgulamayı

kurtuluş olarak görmüş; kaypaklaşmış, korkaklaşmıştır. Düşünün, cumhuriyetin kurulmasından sonra, bütün baskılara ve güçlüklere karşın ayakta kalan ve yılmadan, ödün vermeden düşüncelerini ve tavrını sergileyen büyük şair Nazım Hikmet'ten başka kaç kişi söylenebilir? Ya da Doktor Hikmet Kıvılcımlının uğradığı bütün o baskılar, hapisler karşısında kaç aydın ayakta kalmıştır? Ya da Behice Boran... Düşüncelerini eleştirebilir, yanlış bulabiliriz ama, ülkemizde yaşamlarıyla, gerçek aydın olmayı başaran kaç ki şiyi sayabiliriz ki? 12 Mart ve 12 Eylül faşist cunta dönemleri, aydınlarımızın bu zavallı fakat gerçek yanını ortaya çıkarmıştır. Bugün bile hala egemen sınıfların akıl hocalığına soyunarak kendi paçasını kurtarma çabaları, aydınlarımız arasında revaçta olan tavırlardandır. Elbette bu dönek, gericileşmiş aydınlarımızın yanında, mücadelenin öne çıkardığı aydınlarımız da vardır ki, bunlara saygı duyulmaktadır. • -sürecek-

tavır/aydınlar/eylül'99/sayı: 16


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.