Ekim 029 subat 1990

Page 17

Şubat 1990 EKİM m am alarından ibarettir. Hareketin son derece hızlı gelişmesi yüzünden önderler kitlelerin geri­ sinde kaldılar, devrimci örgütler proletaryanın devrimci faaliyetinin düzeyine ulaşamadılar, kit­ lelerin önünde yürümeyi ve onlara önderlik et­ meyi başaramadılar. Hareketi birazcık tanıyan dürüst bir kimse, böyle bir zıtlığın varlığından şüphe edemez. Böyle olunca da, günümüz terö­ ristlerinin gerçekten de aynı ahmaklığa, ama tam zıt yönde bir ahmaklığa varan tersyüz edilmiş “Ekonomistler” oldukları açıktır. Devrimcilerin güçlerinin ve daha şimdiden harekete geçen kitle­ lere önderlik etme imkanlarının yetersiz olduğu bir zamanda, birbirini tanımayan tek tek bireyler ve grupların bakanları öldürmesini örgütlemek gibisinden terörist eylemlere başvurulması için çağrıda bulunmak, sadece kitleler arasındaki çalışmayı kösteklemekle kalmaz, aynı zamanda bu çalışmanın bütünüyle darmadağın olmasına yolaçar. 3 Nisan bildirisinde şunları okuyoruz: “Biz devrimciler çekingen kümeler halinde biraraya gelmeye alışkımzdır; ve hatta (burasına dikkat) son iki üç yıldır ortaya çıkan yeni cesaret ruhu, bireylerden çok kalabalığın heyecanını yükselt­ meye yaramıştır. Bu sözler, farkında olmadan, bir gerçeği dile getiriyor. “ Ve terörizmin propa­ gandalarına ezici darbeyi indiren de, işte bu ger­ çektir. Her aklı başında sosyalist bu gerçeğe baka­ rak, grup eylemini daha güçlü, daha cesur ve daha uyumlu bir şekilde yürütmek gerektiği sonucunu çıkarır. Ama Sosyalist-Devrimciler şu sonucu çıkarıyorlar: “Vur, kıvrak birey; çünkü halkın kümeler halinde biraraya gelmesi ne yazık ki henüz çok uzaklardadır ve zaten bu kümenin karşısında askerler vardır.” Bu görüşün iler tutar yanı yoktur, beyler! Bildiri, terörizm teorisinin coşturucu yanını da eksik etmemiş. Bize deniyor ki: “Bir kahramanın giriştiği tek tek çarpışmalar bizim mücadele ruhu­ muzu ve cesaretimizi yükseltiyor.” Ama hepi­ mizdeki mücadele ruhunu ve cesareti gerçekten yükselten biricik şeyin, kitle hareketinin yeni biçimleri ya da kitlelerin yeni yeni kesimlerinin bağımsız mücadeleye atılışı olduğunu hem geç­ mişten biliyor, hem de bugün gözlerimizle görü­ yoruz. Oysa tek tek çarpışmalar, Balmaşovlar tarafından yürütülen tek tek çarpışm alar olarak kaldıkları sürece, ilk başta anlık bir heyecan uyandıran bir etki yaratırlar, ama bu arada dolaylı

17

olarak da, bir kayıtsızlığa ve gelecek sefere kadar pasif bir bekleyişe yolaçarlar. Daha ileride şöyle deniyor:”Her terörizm alevi zihinleri aydınlatır.” Ne yazık ki, terörizmi öğütleyen Sosyalist-Devrimcilerin partisi için biz bunun doğru olduğunu göremedik. Bir de önümüze, büyük iş, küçük iş teorisi getiriliyor. “Daha büyük güce, daha fazla imkana ve daha büyük kararlılığa sahip olanlar küçük işlerle yetinmesinler; kendilerine kitleler arasında terörizm propagandası (!), çapraşık terö­ rist eylemlerin... (kıvraklık teorisi çoktan unutul­ muş!) hazırlanması gibi daha büyük bir iş bulsun­ lar ve kendilerini ona adasınlar.” Ne kadar da akıllara durgunluk veren bir zeka: Yerini alçak Plehve'nin alacağı alçak Sipyagin'den öç almak uğruna bir devrimcinin hayatını feda etmek, buna büyük iş deniyor. Ama örneğin, kitleleri silahlı bir gösteriye hazırlamak; bu da küçük iş oluyor, özellikle bu nokta Re volutsionnaya Rossiya nm 8.sayısında açıklanmaktadır: “Belirsiz ve uzak bir geleceğin bir sorunu olarak “silahlı gösteriler hakkında” yazmak ve konuşmak kolaydır, ama şimdiye kadar bütün bu laflar teorik nitelikte olmaktan öteye gidememiştir.” Sağlam bir sosya­ list inancın zorunluluklarından ve her türden halk hareketinin ağır tecrübelerinden çok uzak olan bu adamların kulllandığı dili biz iyi biliriz! Onlar, kısa sürede elde edilebilecek ve gürültü koparabi­ lecek sonuçlar ile pratiği birbirine karıştırırlar. Onların gözünde, sınıf tavrına sıkı sıkıya bağlı kalmayı ve hareketin kitle niteliğini korumayı istemek, “bulanık teori yürütmektir.” Kesin ol­ mak, onların gözünde, her düşünce karşısında kölece boyun eğmek ve... ve bu boyun eğişin so­ nucu olarak da her defasında kaçınılmaz bir şekil­ de çaresizliğe düşmektir. Gösteriler başlar başla­ maz, bu gibilerin dudaklarından kanlı kelimele­ rin, sonun başlangıcı hakkında sözlerin döküldü­ ğünü görürüz. Ama gösteriler durdu muydu, bunların kolları da çaresizce aşağı iner ve hemen bağırmaya başlarlar: “Halk, ne yazık ki, henüz çok uzaklarda...” Çarın uşakları yeni bir saldırıya geçtiler mi, bunların hemen kendilerine, bu saldırıya mükemmel bir karşılık oluşturacak “kesin” bir tedbir, derhal bir “güç aktarması” yaratacak bir tedbir gösterilmesini isterler ve bu aktarmayı sağlayacaklarını gururla vaat ederler! Bu adamlar, işte bu güç “aktarması” vaadinin siyasi maceracılık olduğunu ve maceracılıklarının da ilk e siz lik le rin d e n k ay n ak lan d ığ ın ı


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.