Komutan Rıza (Hasan Selim Gönen)
Sayı: 329
Yürüyüş 9 Eylül 2012
30
neler yaptığını anlatmamıştın ama seninle olanlar anlatmıştı en önde olduErdal DALGIÇ Hasan Selim GÖNEN ğunu. Sen kendini anlatmazdın, Dört yıldır görmüyordum seni, her halinde mütevazılık vardı. Gençlik’te çalıştığımız beş yılın arDaha lise yıllarında pek çok devdından, bu çok uzun bir zamandı. rimcinin, insanın okumadığı kitapları Dört yıldır görmüyordum seni ama okumuştun. Felsefenin Temel İlkeleri, sanki az evvel konuşmuşuz, şimdi Ekonomi Politik, Leninizm İlkeleri buradaymışsın duygusunu hissedivb. teorik olarak çok bilgin vardı. yorum. Yoldaşlık bu duyguydu. ŞeSen bu bilgileri yeri geldiğinde kulhitlik haberini aldığımda yüreğim lanırdın, konuştuğunda konuya hakim dağlandı sandım, yoldaşım, abim, olduğun hemen anlaşılırdı. Anlattığın kardeşim, arkadaşım... kişi anlamazsa vakit yettiğince uzun Seni ne kadar anlatsam az kalacak. uzun anlatırdın. Ve eğer anlamışsa Mütevazılık, sevgi, devrimci saflık, gözlerin ışıldardı. fedakarlık, öfke ve cüret hepsi seninle Sosyalizme inanıyordun ve sosete kemiğe bürünürdü. yalizmi getirebilecek tek örgüt devGülünce gözlerinin içi gülerken, rimci hareketimizdi. Bu güçle, bu utandığın zamanlarda yanakların alinançla gelmiştin mücadeleye. Gellaşırken, hastalanıp yataklara düştümiştin diyorum çünkü, lise yıllarında ğünde küçük bir çocuk gibi tertetanımışsın devrimci mücadeleyi ama mizdin. Ve ihanetçilerden, faşistlerden örgütlenmemişsin. YTÜ'yü kazanıp konuşurken gözlerindeki öfkeyi görgeldikten bir süre sonra Dev-Genç'limemek için taş olmak gerekirdi. leri bulmuşsun, telefonunu vermişsin Heyecanlandığında, bir işi başar"beni arayın" diye, ama aramamışlar. dığında gülen gözlerin, düşmana karşı İYÖ-DER'liler seni aramayınca öfke saçardı. O öfkenin nedeni 19 sen gelmişsin yanlarına. Gülerek anAralık'ta yanan Fidan'dı, kurşunlanan latırdın "gelmeseydiniz şimdi barlarda Fırat'tı. Öfken halkımızı yoksulluğa akıllı solculuk yapıyor olurdum" dimahkum edenlereydi, insanlarımızı yerek ve eklerdin "onları da biz öryozlaştıranlaraydı. Çünkü sen; saf ve gütlemeliyiz öyle çok işimiz varki." güçlü bir insan, yoldaş sevgisiyle müMecidiyeköy'de bir öğrenci eviniz cadele ediyordun. Bu yüzden halkıvardı. 1 Nisan komplosu olana dek mıza kan kusturan işkencecilere karşı 4-5 ay oturabilmiştiniz. Sabaha dek öfke duyuyordun. "Şube polisi de pankart yapmıştık bir çok kez, uytrafik polisi de devrimcilere işkence kuyla. Gün boyu koşturmacanın yoryaparken aynı kinle saldırıyor, birgunluğu birleşirdi ama sen "işimizi birinden farkları yok" derdin. bitirmeden uyumayalım" derdin. İnce İlk tanıştığımız 2003'ün Mayıs ince hesaplardın harflerin boyutunu, ayında yapılan İTÜ şenliklerinden nasıl yapılacağını. Pratik olarak pek çok kısa süre önce, karşı devrimci çok işi sakince, ustaca yapardın. İşçi Partisi'nin ADKF'lileriyle YTÜ'de Sibel Yalçın Parkı’nda kullandığımız bir çatışma yaşanmıştı. Sen o çatışküçük Mahir Çayan sülietlerini sabırla mada en önde olanlardandın. İlk orada yapmıştın, boydan boya kaplamıştı görmüştüm yaşanan çatışmayı anlaüçgen küçük flamalar parkı. tışını, heyecanını, coşkunu. Kendinin
Bir eylemin ardından ya da bir işi bitirdikten sonra nasıl da gülerdi gözlerin. İşte o yüzündeki çocuksu gülüşün, devrimci saflığın ve mütevazılığın yalnız Cephelilere aitti. Bir gece 19 Aralık Katliamı ile ilgili pankartları yapmak için eve gitmiştik. Evdeki eşyaları kaldırıp bir kenara yığmıştık, geç bir saat olduğu içinde gürültü yapmamamız gerekiyordu. Evdeki tüm odalarda pankart yapıyorduk. Yapılması gereken pankart çoktu, sabaha dek yapacaktık pankartları. Yanımızdaki arkadaş "bu halde ev basılırsa, polis bizi katleder, yanımıza da silahı bırakır, çatışma çıktı der" gibi sözler söylemişti. O zaman senin yüzüne bakmıştım "biz de Uğur ve Şengül oluruz o zaman" diyerek pankartları yapmaya devam etmiştin. 1 Nisan komplosundan dolayı sen de tutuklanabilirdin, komploda adın geçiyormuş. Bu nedenle derneklere girmiyordun ama okulda, yurtta, öğrenci evlerinde kalarak faaliyetlerini yürütüyordun. Ben kısa süreli bir tutsaklık yaşamıştım. Çıktıktan sonra yeniden birlikte çalışmaya devam ettik. YTÜ, İTÜ, İ.Ü, Mimar Sinan üniversitelerinde yaptığımız tüm çalışmaları seninle birlikte örgütledik. Derneklerde, okul kantinlerinde buluşup konuşurduk, kararlar alırdık. Sen buluşma saatimiz kaçsa o zaman gelirdin, gecikmeden, bekletmeden. Seni bekletenlerin isimlerini sayardın tek tek "beklemeyi de, bekletmeyi de sevmem" diyerek. 2005 6 Kasım'ında tutuklanıp çıktıktan sonra daha bir coşkuyla sarılmıştın mücadeleye. Birlikte mücadeleye başladığın insanlar bırakıp gittiler. Onların kaçıp gidişlerine öfkelendin. "İnsan arkadaşını, yoldaşını yüzüstü bırakıp da, çöplükte yaşamayı tercih eder mi" derdin. O parıldayan gözlerin ihanetçilerden, faşistlerden, polisten bahsederken öfkeyle parlardı. Bırakıp gidenlerle yaşadığın, paylaştığın çok şey vardı, bazen o anları da silip anlatmazdın. Şehitlerimizin, abi-abla-
ÖĞRETMENLER, ÖĞRENCİLER, ÖĞRENCİ VELİLERİ, HALKIMIZ