252

Page 33

Direnmeyen Çürür! Bir Kanıt Daha - Önceki sayıdan devam -

lar eklemiş olursunuz. Nuri Akalın öyle yapıyor aslında. Onun romanına bakan, 7 yıllık direniş sürecinde sadece ve sadece bir kaç eylem yapıldığını sanır, bunun gerçekleri karartmaktan, tarihi gizlemek ve çarpıtmak, sansürden başka bir anlamı var mı? “Volta bir düş ırmağı” adlı roman, tarihi çarpıtan, gizleyen, sansürleyen bir romandır. Bu yanıyla da, grupçuluğun, rekabetçiliğin, direniş kaçkınlığının insanları, örgütleri nerelere sürükleyebildiğini göstermesi açısından da çarpıcıdır.

Direnişe düşmanlaşan, direniş karşısında nesnel de olamaz. Direnişin gerçekleri karşısında, direnişin tarihi karşısında onları eksiksiz, çarpıtmasız yansıtma dürüstlüğünü ve cesaretini gösteremez. Nuri Akalın’ın “Volta bir düş ırmağı” adlı kitabı da gösteremiyor. Söz konusu kitaba yönelik, ilk bölümünü önceki sayımızda yayınladığımız eleştirilerimizi bu sayıda değineceğimiz bazı yanlarla tamamlayacağız.

“Ben yoksam hiçbir şey yok” subjektivizmiyle roman yazılır mı? Evet, dışarıda romana konu edilen örgütün (TİKB’nin) pankart ve “soygun”, “hırsızlık” (kendi tanımlarıdır) eylemleri dışında sadece “beton tabutlar”la gerçekleştirilen yol kesme eylemi (TAYAD’lılarca gerçekleştirildiği bilinmektedir) dışında hiç bir eyleme ya da karşı-devrimin saldırılarına yer verilmemiştir. Oysa dire-

Oportünizmin karakteristik özelliğidir; “kitle”den çok söz edip devrimcileri “kitleden kopuk”lukla suçlarlar ama devrimcilerin kitleselliğinin yakınından bile geçemezler. “Sınıf”ı dillerinden düşürmezler ama sınıfın çıkarlarını ölümler pahasına savunmak söz konusu olduğunda, “sınıf tavrı”nın fersah fersah uzağına düşer ve işte böyle, sınıf tavrından uzak tavırlarını haklı göstermek için romanlar yazarlar...

nişin sürdüğü 7 yıl boyunca irili ufaklı yüzlerce eylem gerçekleştirilmiştir. Örneğin Şişli Emniyet Müdürlüğü’nde ve Taksim’de gerçekleştirilen feda eylemleri ya da Küçük Armutlu’daki direniş evlerine yönelik 19 Aralık benzeri katliam saldırısı, verilen şehitler yoktur. Yine, Ankara Abdi İpekçi Parkı’nda yıllarca devam eden direnişe de, linç saldırılarına da... Romanda yer verilmemiştir. Veremezlerdi de... Çünkü nasıl ki 2002 Mayıs’ında direnişi “bitti” kabul etmişlerse, kendileri dışında direnişi sürdürenlerin dışarıda 7 yıl boyunca büyük bir emekle, ısrarla, kararlılıkla, dışarıda da şehitler vererek yaptıklarını yok saymayı tercih etmişlerdir. Ben yoksam hiçbir şey yoktur! “Ama bu bir roman, yazar her şeye yer vermek zorunda değildir” diye bir savunma da yapılamaz. Birincisi, bu, burjuva sanat bakış açısından yapılan bir itirazdır; ikincisi, yazar, önceki “19 Aralık” adlı romanında da olduğu gibi, “bir dönemin karanlıkta kalmış gerçeğini ortaya çıkarmak”tan söz ediyor. Böyle bir iddiaya sahip olan, öyle keyfince istediğini yazıp, istediğini yazmama özgürlüğüne sahip değildir. Nuri Akalın gibi, öyle yapınca ne olur? “Karanlıkta kalmış gerçeği ortaya çıkarmış” değil, burjuvazinin yarattığı karanlıklara “sol”dan yeni karanlık-

Ölüm orucunu gündemden düşürmek isteyenler!!! Kuşkusuz roman, yazarın yani TİKB’nin genelde mücadeleye, özelde de ölüm orucu direnişine bakışını anlatmaktadır. Sanki yazar, ihaneti, devrimciliği bırakmayı meşrulaştırmak için yazmıştır bu kitabı. Roman, yer yer TİKB’nin bir biriminde yaşananlardan hareketle dışarıyı da anlatıyor... Örneğin, devam eden ölüm orucu direnişine ilişkin hiçbir şey yapılmazken kuyumcu “soygunu” girişiminde bulunuluyor ve iki insan “kaybediliyor.” (syf: 39-40) Yine ölüm orucu direnişi döneminde başka bir kuyumcu “soygunu” daha gerçekleştiriliyor. İhanet eden Halil’in yaşlı annesini de “sakatların tedavisi için” diyerek dahil ettikleri “soygunu” yapmalarının nedenini birimin sorumlusu (Kemal) şöyle ifade ediyor: “Hem ölüm orucunda sakat kalan arkadaşların tedavisine yeter, hem de uzun süre dergi çıkarmakta zorlanmayız.” (syf: 96) Halka gidemeyenlerin, halktan beslenemeyenlerin tipik bir açmazı... Oportünizmin adeta karakteristik özelliğidir; “kitle”den çok söz edip devrimcileri “kitleden kopuk”lukla suçlarlar ama devrimcilerin kitleselliğinin yakınından bile geçemezler. “Sınıf”ı dillerinden düşürmezler ama sınıfın çıkarlarını ölümler pahasına savunmak söz konusu olduğunda, “sınıf tavrı”nın fersah fersah uza-

Sayı : 252

Yürüyüş 23 Ocak 2011

33


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.