EG+81

Page 1


Ekim Gençli¤i’nden

‹‹Ç Ç‹‹N ND DEE K K ‹‹LLEER R

Yeni sayımızla tüm okurlarımıza merhaba,

Gençlik hareketinin parçalılığının aşılmasının ve gençlik hareketinin

sorunlarına birleşik ve güçlü bir müdahalenin imkanlarının giderek

arttığı bir döneme doğru ilerlemekteyiz. Ne yazık ki bugün için imkan olarak tanımladığımız gençlik hareketinin nesnel olanaklarındaki bir

Mart’ta kavga büyüyecek!...............................3-4

Öğrenci affı neyi gizliyor?................................5-6 Polis-idare işbirliğine son....................................7

Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecek!..8 Nükleer enerji kimin için bir

zorunluluk?.......................................................9-11

değişim değil ancak bu değişimi mayalayacak olan siyasal bir

Katliamın adı: Nükleer santral..................12-13

yaşadığı ağır sorunların çözümü hedefiyle bir kısım siyaset taşın altına

Anadilde eğitim haktır!.....................................15

birlikteliktir. Yayınımızın çıktığı tarih itibari ile gençlik hareketinin ellerini koymuşlar ve birleşik bir mücadelenin startını vermişlerdir.

Onümüzdeki yakın dönem içerisinde pratik sonuçları daha somut bir biçimde görülecek olan bu başlangıcın, gençlik hareketinin yaşadığı sorunların çözümünde anlamlı bir adım olacağından kuşku

Yardım şarlatanlığı!...........................................14 Devrimci bir 8 Mart!...........................................16 8 Mart eylemlerinden........................................17

Direnişin yeni adı: SEKA!..............................18-19

SEKA işçileri ile anlamlı dayanışma...........20-21

duyulmamalıdır.

ÖTK mı, RTK mı?.............................................22-23

yapılan tartışmaların daha somut ve güçlü bir hatta gelişmeye başlamış

YTÜ’deki kayıt sorunu .................................25-26

Dönemin başından bu yana birleşik bir gençlik hareketi hedefiyle

olması bizim adımıza fakat bundan daha önemli olarak gençlik hareketi adına oldukça sevindirici bir gelişmedir.

Birleşik ve devrimci bir gençlik hareketi yaratma iddiasında olan ve

gençlik hareketine kendi örgütlülüğünün dar penceresinden bakmayan

tüm samimi siyasal çerelerin atılmaya başlanan bu adımların bir parçası olacağını ümit ediyoruz.

SEKA direnişi arkasından TEKEL işçilerinin eylemleri ile sınıf

hareketinde hareketli günler başlamış oldu. Onlarca saldırı paketini

sorunsuzca geçiren ve gittikçe de pervasızlaşan sermaye iktidarı gelinen yerde bu direnişin ve eylemlerin yarattığı basınçla daha fazla

zorlanmaktadır. SEKA işçisinin yaktığı direniş ateşi ülkenin dört bir

yanına yayılmaktadır. Ve “SEKA gibi direnmek!” dışında bir tercihin olmadığını işçi ve emekçiler görmeye başlamaktadır.

İşçi ve emekçilerin önderliğine ekmek ve su gibi ihtiyaç duyan gençlik

hareketinin ortaya konulan eylemlere aktif katılımı kuşkusuz önemlidir. Ancak gelişen bu direnişe destek olmak demek, “SEKA gibi direnmek!”

sözünü üniversitelerimizde ve amfilerimizde bir gerçekliğe donüştürmek demektir. Öyleyse SEKA’da yakılan mücadele ateşini üniversitelerimize

Ekim Gençli¤i

Sosyalist Gençlik Dergisi Say›: 81 l Mart 2005 Fiyat›: 1YTL. (KDV dahil) Sahibi ve Sorumlu Y. ‹fll. Md.: Gülcan CEYRAN EKSEN Bas›m Yay›n Ltd. fiti. Yönetim Adresi: Eksen Yay›nc›l›k Mollafleref Mah. Turgut Özal Cd. (Millet Cd.) 50/10 Fatih/‹stanbul Tel: 0 (212) 534 32 39 Fax: (0212) 635 69 93

E-mail: ekim_gencligi@yahoo.com

Yargısız infazlar,

faili meçhuller, katliamlar..........................28-29 Neo-liberal eğitim politikaları ve eğitim

alanındaki saldırılar.....................................30-33

Meslek liseleri ve genç işçilerin sorunları.34-35 Sermayenin saldırılarına GEÇİT YOK!...............39

***

Yeni sayımızda buluşmak üzere...

ZKÜ’de açlık grevi...............................................27

Mühendislik nereye gidiyor!....................... 36-38

Herşey birleşik ve devrimci bir gençlik hareketi için!

taşımak için görev başına.

MSÜ’de rektörlük ÖTK seçimlerini başlattı.....24

Ortadoğu’nun şer listesi!.............................40-41

Filistin direnişi kazanacak!.........................42-43 Onları vurup öldürmek, zımbalamak çok

eğlenceli bir iş!..............................................44-45 İÜ’de etkinlik gösteren bazı öğrenci kulüpleri

ile konuştuk....................................................46-47 Beytepe’de ilkesizliğe tutum alıyoruz!......48-49 Newroz piroz be! Newroz isyandır!..................50

16 Mart Beyazıt katliamı..................................51

Gazi direnişi ve katliamı....................................52 Yeni Halepçeler’e izin vermeyelim...................53 Eğitimde reform aldatmacası

devam ediyor!................................................54-55

Yeni dönemi kazanmaya!..................................56

Yaşasın proleterya enternasyonalizmi!....57-58 Direnmek her yerde............................................59

EKSEN Yay›nc›l›k Bürolar› Atatürk Bul. Gevrek Sok. Karakafl ‹flhan› No:13/22, Kartal/‹STANBUL

Cumhuriyet mah. Tennur Sok. Cumhuriyet ‹flhan› Kat:3/5 Tel-Fax:0 (352) 232 66 71 KAYSER‹

Cemal Gürsel Cd. Shell Karfl›s› Vak›f ‹flhan› Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 28 78

Necatibey cd. Gözlükçü ‹flhan› No:26/24 K›z›lay/ANKARA Tel: 0 (312) 229 06 44

Sönmez ‹fl Saray› Kat 3 No 220 Heykel / Bursa Tel: 0 (224) 220 84 92 853. Sok. Bilen ‹flhan› No: 27/710 Konak/‹ZM‹R Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23

Saadetdere Mah. F›r›n Sok. No: 37/25 (Depo dura¤›) Esenyurt/‹STANBUL

Bask›: Özdemir Matbaac›l›k

Da¤›t›m: Yaysat


Saa lldd ›› rr›› ll aa rr›› ppüü sskk üü rrtt m S m eekk ,, hh aa rree kkee tt iinn öö nn üü nn üü aa çç m m aa kk ii ççii nn ii llee rrii !! ....

Mart’ta kavga büyüyecek!

E k i m

Dönem bafl›ndan bu yana gençlik içinde birleflik bir hareket oluflturma çabalar› yo¤unlaflt›. Gerek genç komünistlerin, gerekse de baflka samimi gençlik gruplar›n›n çabalar›yla bu hat giderek belirginleflmekte. Ancak yaz›k ki hala siyasal gruplar› aflan bir noktaya vard›r›labilmifl de¤il. Eylül ay›nda yay›nlanan de¤erlendirmelerimizde 2004-2005 döneminin gençlik hareketi için bir varl›k yokluk savafl›na konu olaca¤›n› vurgulam›flt›k. Demek ki birleflik bir gençlik hareketi çabas› bu dönem içinde ilk meyvelerini vererek ilerlemelidir. Hem ilk ad›mlar›n gecikmesinin önüne geçme sorumlulu¤u ve hem de moral kazan›mlar elde etme hedefi bunu zorunlu k›l›yor. Zira sermayenin, YÖK’ün ve burjuva iktidar›n sald›r›lar› h›zlan›rken, buna karfl› gençli¤in tok ve kararl› tutumunu ortaya ç›karmak acil bir görevdir.

Sald›r›lara karfl› net bir durufl yaratal›m ‹lk dönemin sonlar›ndan itibaren ö¤renci gençli¤e yönelik sald›r›lar h›z kazand›. Bir çok ilde sivil faflist beslemelerin devreye girmesi ile kapsam› daha da geniflleyen bu sald›r›lar, genelde soruflturmalar biçiminde gerçeklefliyor. Art›k üniversite do¤rudan bir karakol haline getirilerek ö¤retim üyesi s›fat› tafl›yanlar polisli¤e soyunuyor. ‹stanbul Üniversitesi’nde aç›lan gizli soruflturmalar›n ard›ndan Ankara’da polis ve rektörler bir toplant› yaparak 100 kiflilik bir liste ile ilerici ö¤renci av›na ç›kt›lar. Bu son geliflmelerin gösterdi¤i, YÖK düzeninin ö¤renci hareketindeki zay›flamalardan

yararlanma iste¤idir. Öyleyse hareketin buna karfl› derhal mücadele barikat›n› yükseltmesi gerekiyor. En iyi savunman›n sald›r› oldu¤u bilinmektedir. Bu sav› gerçekçi biçimde hayata geçirerek yeni dönem için gereken ad›mlar› atabiliriz. Bilindi¤i gibi; ne soruflturma terörünü kendi içinde tek bafl›na bir gündem olarak görebiliriz, ne de buna karfl› hedefleri soruflturmalar›n geri çekilmesine daraltabiliriz. Bizce bu sald›r›n›n as›l hedefledi¤i demoralizasyondur ve ancak diri, eylemli bir çal›flma ile bofla ç›kar›labilir. E¤er bu dönem için bu baflar›labilirse sald›r›lar›n püskürtülmesinin yan›s›ra birleflik bir gençlik hareketi aray›fl› içinde olanlar için hayati bir kazan›m da sa¤lanm›fl olacakt›r. Alt›n› çizmek gerekirse eylemli bir çal›flma hatt› ile kastetti¤imiz hiç de soruflturma terörü gündemine kilitlenmek de¤ildir. Aksine bahar dönemini örgütleyebilmek, hem tarihsel y›ldönümü gündemlerinin ve hem de güncel süreçlerin içerisinde gençli¤in gerekti¤i gibi konumlanabilmesini sa¤lamakt›r.

G e n ç l i ¤ i

Bahar döneminin özel önemi Mart ay› bahar›n geliflinin müjdecisidir; mart ay› yenilenme mevsimi olan bahar›n bafllang›c›d›r. Güncel durumda önümüzdeki mart ay› da bizim cephemizden yeni bir dönemi kucaklaman›n vesilesi olmal›d›r. Zira mart, sadece bahar›n de¤il, isyan ruhunun da tafl›y›c›s›d›r. Mart, Komün’ün ay›d›r. Mart, emekçi kad›nlar›n “Toplumsal hayat›n tüm alanlar›nda tam eflitlik!”

3


E k i m G e n ç l i ¤ i

4

istemlerini daha bir gür hayk›rd›klar› ayd›r. 16 Mart’ta Beyaz›t’ta katledilenlerin Gazi barikatlar›nda dirildi¤i, Newroz atefllerinin K›z›ldere’yi anlatt›¤› ayd›r Mart. ‹flte Mart’›n bu niteli¤ini de¤erlendirmek gerekiyor. Tüm bu gündemlere eylem ve etkinliklerle yan›t verebilmek ve ama mutlaka bu çal›flmalar› birleflik bir gençlik hareketi hedefine ba¤layarak ilerlemek, ilerici gençlik güçleri aç›s›ndan günün en temel sorumlulu¤udur. Ayr›ca iflçi s›n›f› cephesinde yaflanan geliflmeler gençlik taraf›ndan da ilgiyle izlenmektedir. SEKA’da parlayan direnifl k›v›lc›m›n›n tüm toplumsal harekette devrimci iyimserlikle karfl›land›¤›, yang›n›n büyütülmesi için sermaye iktidar›n›n farkl› yerlerden de kuflat›lmas›n›n acil bir görev arz etti¤i bu dönemde, gençlik de s›n›f savafl›m›n›n gerektirdi¤i biçimde konumlanabilmelidir. fiimdiden bir dizi üniversitede örgütlenen SEKA ile dayan›flma eylemleri, bu konuda özel bir duyarl›l›¤›n oldu¤unu anlat›yor. Öyleyse gençli¤in kendi hedeflerine yönelik dikkatini da¤›tmadan, fakat s›n›f›n yan›nda saf tutmas›n› sa¤lamak, s›n›f savafl›m›nda iflçi s›n›f›yla omuz omuza yürüme tutumunu gelifltirmek ve güçlendirmek için bu eylemleri yayg›nlaflt›rmak gerekiyor. Son olarak bir süredir gündemimizde olan bir baflka konuya de¤inmek istiyoruz. 2005 bütçesinde pay ayr›lmas› ile nükleer santral tart›flmalar› yeniden bafllad›. Bunun ne anlama geldi¤ini geçen say›m›zda en genel hatlar›yla ifllemifltik ve bu say›da da konuya yer veriyoruz. Dolay›s›yla burada ayr›nt›l› tan›mlamalara girmeden konunun önemini hat›rlatmakla yetinece¤iz. Bu sorun tüm toplumun sorunudur elbette, ancak gençlik bu konuda önden tutum alma flans›na sahiptir ve bunun getirdi¤i yükü omuzlamal›d›r. Zira ö¤renci gençlik genç ayd›n olman›n sorumlulu¤u ile, bütün ülkeyi tehdit edecek bir felakete karfl› harekete geçebilecek en diri

kesimdir. Burada as›l önemli nokta tek bafl›na nükleer felaket de¤il, fakat bu sorunun kayna¤›n› ve çözümünü en net biçimde ortaya koyabilmektir.

Mart’tan bafllayarak gelece¤i örgütlemek Birçok ayr› bafll›¤› birarada s›ralamak zorunda kald›k. Bunun nedeni gündemlerin ve süreçlerin yo¤unlu¤udur. Bu yo¤unluk ilk bak›flta bir sorun gibi görünse de gerçekte önemli bir avantajd›r. Böylesi bir yo¤unlaflma gençlik y›¤›nlar›n›n politizasyonunu h›zland›racak bir etki yapma gücüne sahiptir. Yeter ki süreç do¤ru de¤erlendirilebilsin. Ayr› gündemler ve eylemler ortak hedeflerde birlefltirilebilsin. Bunun için iki temel noktay› birarada gözeterek hareket etmek gerekiyor. ‹lkin bahar dönemini, martla bafllay›p may›sta doru¤una varan bu hareketli, yo¤un, ilerletici dönemi bütün olarak alg›lamak ve tüm çal›flmalar› 1 May›s haz›rl›¤›na ba¤lamak durumunday›z. ‹kinci olarak ise, her çal›flma ve eylemin birleflik bir devrimci gençlik hareketi gelifltirme amac›na hizmet etmesine özel bir dikkat göstermeliyiz. 1 May›s’ta gençlik alanlara daha güçlü ç›kacaksa e¤er, e¤er düzenin sald›r›lar›n›n tutmad›¤›n› kan›tlayacaksa ve gelece¤in kitlesel devrimci gençlik hareketi için tarihi bir ad›m at›lacaksa, bu mart ay›nda ilmek ilmek dokunarak baflar›lacakt›r. Gençli¤in devrimci enerjisinin a盤a ç›kmas›n› isteyen, bunun için u¤rafl veren tüm samimi güçler bu sürecin içerisinde yerlerini almal›d›rlar. Gençlik hareketi içerisinde hala da süregiden karamsarl›k, irade yoksunlu¤u ve atalet tablosu ancak bu yolla parçalanabilir.


Ö¤renci aff› neyi gizliyor? Yazdan bu yana gündemde yer tutan af tart›flmalar› art›k olgunlaflt›. Yeni bir ö¤renci aff› 23 fiubat günü ç›kar›ld›. Bu vesileyle af tart›flmalar›n›n hangi art niyetleri gizlemek için kullan›ld›¤›na ve YÖK düzeninin af aldatmacas›na bir kez daha bakal›m.

E k i m

Kimin kabahatinin özrü? 1980’den bu yana yaklafl›k on kez ö¤renci aff› ç›kar›ld›. Hatta geçmiflte af iki y›lda bir tekrarlanan periyodik bir oyun halini alm›flt›. Son af ise 2000 y›l›nda ç›kar›lm›fl,demek ki araya hayli zaman girmiflti. Bunun asl›nda iki nedeni var. ‹lk olarak 2000 y›l›nda zindanlardaki direnifli zay›flatmak için ç›kar›lan ve bizzat direnifl taraf›ndan bofla düflürülen af, çiçe¤i burnunda Ecevit hükümetini hayli zora sokmufltu. ‹kinci neden ise sermayenin farkl› klikleri aras›nda süregiden çat›flman›n her konuda pürüz kayna¤› haline gelmesidir. Bu iki neden, 5 y›l boyunca her af tart›flmas›nda hükümetlerin önüne ç›kan sorunlar oldu. Güncel tart›flmada da bunlar etkin birer engel olarak varl›klar›n› hissettiriyor. Nitekim af sorunu özü itibariyle türban tart›flmalar›ndan çok daha köklü oldu¤u halde, buna ba¤lama e¤ilimleri ile birlikte ortaya ç›kan AKP’nin türban savunusu bir y›ld›r gündemde olmas›na ra¤men aff›n bu kadar sarkmas›n›n nedeni oldu. YÖK’ün ve ÜAK’›n da bu yönde tutum almas› tart›flmay› daha da körükledi. Geçmiflte af önergesinin gelmesi, gitmesi, kamuoyunda tart›fl›lmas› en fazla birkaç gün sürerken, bugün bu yapay tart›flmalarla bir y›l› buldu. CHP’nin her nas›lsa bir burjuva partisi olarak misyonunu hat›rlamas› sonucu konuyu uzatmamas›, ba¤›ms›z bir milletvekilinin önergeyi vererek taraflar› ilk tafl› atma derdinden kurtarmas› ve en son olarak DYP’li Ümmet Kando¤an’›n af için harekete geçmesi ile sorunun meclisteki yan› çözüldü. Beraberinde YÖK ve ÜAK’›n tavsiyesi ile aff›n kapsam› 2000 y›l›na daralt›ld› ve bu da kuflkusuz gerilimlerin üzerinin örtülmesinde faydal› oldu.

Nihayetinde burjuva siyaseti as›l görevi olan ifl takibi ilkesini hat›rlayarak aff› ç›karmak için iflbirli¤i yapmaya bafllad›. Elbette her konuda oldu¤u gibi bu konuda da tart›flma bitmifl de¤il ve klikler aras› çat›flmada malzeme olarak kullan›lmaya devam edilecek. Nitekim CHP bafllang›çta alm›fl olu¤u tutumu unutarak aff› muhalefet malzemesi haline getirdi. Komisyondaki CHP’liler bir ay önceki sözlerini unutarak, aff›n ö¤rencilere yarar getirmeyece¤ini ve eflitli¤i bozdu¤unu öne sürdüler. Asl›nda af, YÖK düzenini özrünü örtmek için süreklilefltirilen bir uygulamad›r ve bugün siyaset malzemesi haline getirilse de burjuva meclisinin iki y›lda bir imzalad›¤› bilindik bir antlaflmad›r. YÖK üniversitede sermaye iktidar›n› en faflizan yöntemlerle temsil eder, ö¤renci gençli¤in düzen s›n›rlar›nda kalmas› için var gücüyle çal›fl›r ve burjuva meclisi de bu görevin gerektirdi¤i ay›plar› örter. ‹ki veriyle bunu temellendirelim. Af tart›flmalar› ve flimdiye kadar ç›kan aflar, hep 1980’den sonras›n› kapsar, yani bu uygulama YÖK ile birlikte gereklilik kazanm›flt›r. Binlerce ö¤rencinin iflkence tezgahlar›ndan geçti¤i, özerkli¤in tümüyle ortadan kalkt›¤›, üniversitelere kanl› ve çamurlu bir postal izinin resmi mühür gibi bas›ld›¤› günden bu yana!.. ‹kinci veri ise son derece güncel. Ç›kacak aff›n kapsam›nda 224 bin ö¤renci yeral›yor. Demek ki 2000 y›l›ndan bu yana 224 bin ö¤renci okullar›ndan at›lm›fl. Üstelik bu say›n›n içinde Aç›k Ö¤retim ö¤rencileri

G e n ç l i ¤ i

5


E k i m G e n ç l i ¤ i

6

bulunmuyor. Bunlarla birlikte toplam say› 677 bin. Sadece 4 y›lda 224 bin ö¤renciyi okullar›ndan atabilen ya da ayr›lmalar›na yol açan YÖK düzeninin ne oldu¤u daha iyi görülmektedir. 224 bin! ‹nsanlar›n dershanelere milyarlar harcad›¤› bir zamanda 4 y›lda 224 bin ö¤renci. Her y›l örgün lisans programlar›na yaklafl›k 250 bin kiflinin yerlefltirilebildi¤i bir ülkede, 4 y›lda bu kadar insan›n ilifli¤inin kesilmesi yeterince aç›klay›c›d›r. Af tart›flmalar›, popülizmin ve faydac›l›¤›n burjuva siyasetinde hangi boyuta vard›¤›n› gösteriyor. YÖK ve ÜAK’›n saçma ve kaprisli tutumlar›, CHP’nin ak›l oyunlar› ve AKP’nin yanl›fl anlafl›lma kayg›lar›... Oysa bu baylar sadece kendi pisliklerinin üzerini örtecekler ve bunu bile nazlanarak, birbirleriyle dalaflarak yap›yorlar. Ama onlar sadece üstünü örtebilirler, o pisli¤i temizleyemezler.

Ö¤renci gençlik YÖK’ü affetmeyecek!

hat›rl›yoruz. Bu sadece pratik bir eylem, ancak asl›nda yayg›n bir tutumu temsil ediyor. Etkin biçimde olmasa da yaz›k ki genel gençlik kitlesi konuya böyle bak›yor. Bu bilinçli bir tutumdan çok kand›r›lm›fll›¤› anlat›yor. Bu ö¤rencilere aff›n bir kurtulufl olmad›¤›n› döne döne anlatmak durumunday›z. Bugün al›nmas› gereken tutum sadece iliflik kesmeler de¤il, fakat tüm sonuçlar›yla YÖK’ün ortadan kald›r›lmas› için çaba harcamakt›r. Aksi halde bir yandan af ç›kar›l›rken bir yandan okullar boflalt›l›r. ‹kinci tutum ise küçük-burjuvazinin ara tutumudur. Bu da “istemem yan cebime koy” tavr›d›r. Bir yandan affa dair bir beklenti içindeymifl gibi hareket etmeyen, ancak beri yandan da konuya dair aç›k bir tutum almaktan kaç›nan popülist yaklafl›m› kimi örgütlü gençlik gruplar›nda görebilmekteyiz. Son olarak genç komünistlerin tutumunu özetleyelim. Genç komünistler sorunu yazdan beri gündemlerinde tutuyorlar. Yaz döneminde de yay›nlar›m›zda yer bulan bu sorunu o günden beri zaman zaman ele al›yorlar. Ama ö¤renci gençli¤in genifl y›¤›nlar›na af aldatmacas›n› teflhir etmek için daha fazla çal›flmak gerekti¤i aç›k. Art›k bu sorunu pratik eylemlere de konu edece¤iz. Soruflturma gündemli eylemlere bu gündemi tafl›mak için daha fazla çaba sarf edece¤iz. Af bir tuzakt›r, YÖK’ün tuza¤›. Ö¤renci gençli¤in en genifl y›¤›nlar›nda bu konuda bir kafa aç›kl›¤› sa¤layarak bu oyunu bofla ç›karal›m.

Tepkileri dizginlemek için oynad›klar› bu orta oyununu yaklafl›k on kez izledik. Her seferinde ayn› sonu gördük. Afla okullar›na dönme hakk› kazanan ve ard›ndan yeniden at›lan yüzbinler! Bir kez daha m›? Hay›r. Art›k YÖK düzeninin telafi s›navlar›ndan da yoksun biçimde tarihin çöplü¤üne at›lmas› zaman› gelmifltir. Gerçekten de flu ya da bu nedenle yüzbinlerin e¤itim hakk›n› elinden alan YÖK, afla bunu affettiremez. YÖK ö¤renci ö¤ütmektedir, gelece¤imizi ö¤ütmektedir. Af tart›flmalar›n›n gündeme geldi¤i dönemlere bakal›m. Soruflturmalar›n ayyuka ç›kt›¤›, binlerce ö¤rencinin saçma sapan gerekçelerle okullar›ndan at›ld›¤› dönemlerdir bunlar. Geçen y›l tam da böyle bir dönemde af konusu ciddi bir tart›flmaya haline gelmiflti. Önceki y›l ise anadilde e¤itim kampanyas›n›n ard›ndan ortaya ç›kan soruflturma terörü döneminde bu tart›flma yap›l›yordu. ‹flte burjuvazinin Mersin Üniversitesi Çiftlikköy Kampüsü’nde 28 Aral›k günü, demokrasi yalan›, iflte ikiyüzlülük! Bir Yeniflehir Kampüsü’nde ise 30 Aral›k günü ulafl›m ücretlerine yap›lan yanda gizli soruflturmalar, polis toplant›lar›, zamm›n geri çekilmesi için iki eylem yap›lm›fl ve eylemlere 250 sivil faflist beslemelerin sald›r›lar›n› takip civar›nda ö¤renci kat›lm›flt›. eden YÖK terörü, bir yandan af ç›karma Uzun bir sessizlik döneminden sonra bu eylemlerin yap›lmas› gayretkeflli¤i... Art›k bu yalan düzenine üniversite yönetimi tedirgin etmifl ve bunun sonucunda 56 ö¤renci çocuklar bile inanm›yor. hakk›nda soruflturma aç›lm›flt›. Ö¤rencileri korkutmak ve y›ld›rmak amac›yla aç›lan bu soruflturmalar, daha çok eyleme kat›lmayan, eylemi d›flardan izleyen ya da ilk defa kat›lan ö¤rencilere Af konusunda tutumlar yöneltilmiflti. Ancak üniversite yönetimi soruflturmalarla umdu¤unu sonucu elde Ö¤renci gençlik içinde bu konuda da edemedi ve ulafl›m ücretlerini 700 binden 500 bine indirmek zorunda farkl› tutumlar ortaya ç›kmaktad›r. Bunlar›n ilki ve özü itibariyle burjuvazinin kald›. Yapt›klar› eylemlerle ulafl›m ücretlerini düflürmeyi baflaran ö¤renciler, 25 fiubat günü Fen-Edebiyat Fakültesi önünde bu baflar›y› aldatmacas›na çanak tutan›, sermaye kutlad›lar. Eylemde “Soruflturmalara hay›r!”, “Bask›lar ve iktidar›ndan af dilenmektir. Liberal baz› soruflturmalar bizi y›ld›ramaz!” sloganlar› at›ld›. gençlerin Ankara’da Yüksel Caddesi’nde stand açarak imza toplad›klar›n› Ekim Gençli¤i okurlar›/Mersin Üniversitesi

Mersin Üniversitesi’nde soruflturma terörü bofla ç›kar›ld›


An A nkkaarraa’’ddaa ppoolliiss rreekkttöörrlleerrllee ttooppllaanntt›› yyaapptt››...... Deev D vrriim mccii,, iilleerriiccii öö€¤rreenncciilleerr hheeddeeffttee!!

Polis-idare iflbirli¤ine son! Son dönemde yayg›nlaflan faflist sald›r›lar süreci

‹stanbul’da yo¤unlaflan sivil faflist sald›r›lar, kuflkusuz ki, geliflme potansiyellerini içinde bar›nd›ran, sanc›l› da olsa bir ileri ç›k›fl›n sinyallerini veren gençlik hareketinin önünü kesmek üzere devletin karanl›k merkezlerince örgütlenmekte. Birçok yerde kaba bir biçimde polis destekli gerçekleflen bu sald›r›lar, devrimci gençlik hareketinin yeni döneminin devlet cephesinden önden karfl›lanmas› anlam›na geliyordu. Genel olarak yafland›¤› gibi bu y›l da süreç Ramazan ay›na uzan›yor. Tokat’ta sol görüfllü bir ö¤rencinin faflistler taraf›ndan Yeflil›rmak nehrine at›lmas›yla bafllayan olaylar h›zla di¤er illere yay›ld›. ‹zmit, Trabzon, ‹zmir, Çanakkale, Ankara gibi illerde yaflanan faflist sald›r›lar, ö¤renci gençli¤in 6 Kas›m YÖK eylemleriyle dönemsel olarak çak›flmas›yla da dikkat çekiciydi. ‹stanbul Üniversitesi’nde yaflanan sald›r›lar ise, devletin faflist beslemelerini ö¤renci hareketinin önüne nas›l bir barikat yapt›¤›n›n en aç›k göstergelerinden biriydi. Sivil faflistlerin polis nezaretinde okula götürülmeleri, ard›ndan geçekleflen antifaflist eylemler, polis sald›r›s› ve tutuklama terörü, faflist sald›r›lar›n ne boyutta örgütlendi¤ine bir kan›t oluflturdu. ‹stanbul merkezli faflist sald›r›lar sürecinin en önemli odaklar›ndan biri de Ankara idi. Yine Ramazan ay›nda DTCF’de bafllayan olaylar, YÖK protestolar›n›n da temel gündem maddelerinden biri oldu.

Bir “garip” toplant› Tam bu sald›r›lar›n durgunlaflt›¤› dönemde Ankara’da yap›lan bir toplant›, gençlik hareketinin her gün yüzyüze geldi¤i sald›r›lar›n hangi merkezlerce yönetildi¤inin bir baflka aç›k kan›t›yd›. Ankara Valisi’nin giriflimiyle düzenlenen toplant›ya AÜ rektörü, SBF, Hukuk Fakültesi, EBF ve DTCF dekanlar› ile Ankara Emniyet Müdürü ve Ankara ‹l Jandarma Komutan› kat›ld›. Toplant›n›n gündemi Ankara’da yaflanan ö¤renci olaylar› idi, gazetelere de “Ankara’da güvenlik zirvesi” olarak duyurulmufltu. Toplant›n›n sonuçlar› gazetelere flu çerçevede aç›klan›yordu: ”Toplant›da üniversitelerde karfl›t gruplar aras› gerginli¤e yol açacak etkinliklere izin verilmemesi karar› ç›kt›. Ayr›ca, kimlik kontrollerinin daha dikkatli yap›lmas›, okula yabanc›lar›n al›nmamas›, özel güvenlik personelinin art›r›lmas›, üniversitelerin istinat duvarlar›n›n yükseltilmesi tavsiye edildi.” (Zaman, 13 Ocak 2005) Bu tavsiyeleri polisin ilginç bir tespiti izliyordu. Polisin rektör ve dekanlara verdi¤i brifingde özellikle üzerinde durdu¤u bir nokta, üniversitelerde yaflanan olaylar›n sorumlular›n›n yasad›fl› ve marjinal sol görüflten bir grup oldu¤u, bu grubun belli örgütlerin legal

uzant›lar›ndan olufltu¤uydu. Polisin toplumsal olaylarda s›k s›k “boy gösteren” üniversite ö¤rencilerinin durumuyla ilgili talebi de oldukça anlaml›yd›: “Olaylarda tespit edilen ö¤renciler hakk›nda polis adli ifllem yapt›¤›na dikkat çekerken, dekanlardan bu durumdaki ö¤renciler hakk›nda ifllem yapmas›n› istedi.” Bu iyi niyetli dileklerin ard›ndan üniversitelerde yaflanan soruflturma terörü flafl›rt›c› de¤ildir. Üniversite rektörleri polisin bir emriyle hizaya gelmifl, toplumsal olaylarda boy gösteren (yani daha iyi bir gelecek için, daha iyi bir e¤itim için mücadele eden ö¤renciler oluyor bunlar) ö¤rencilere soruflturma terörü bafllatm›fl bulunuyor. Üniversitelere yabanc›lar›n sokulmamas› için üniversite personeli seferber edilerek bir mücadele bafllat›l›yor; ancak okullarda elini kolunu sallaya sallaya gezen sivil polislere dair herhangi bir aç›klama yap›lm›yor. Özel güvenlik birimleri polisten ve rektörlerden ald›klar› cesaretle siyasal çal›flmaya daha sald›rganlaflt›r›l›yorlar. ‹stinat duvarlar›n›n yükseltilmesi ise sadece bir komedi – istinat duvarlar› yükseltilirken, faflist sald›r›lar esnas›nda okul yönetimleri tüm kap›lar› faflist beslemelere aç›yorlar. Bu tablo, devlet destekli faflist sald›r›lar sürecinin ne kadar utanmazca ve aç›ktan gerçekleflti¤inin bir göstergesidir.

Devlet destekli faflist teröre geçit yok!

E k i m G e n ç l i ¤ i

Polis, jandarma, rektörler ve vali toplant›s›n›n aç›k sonucu, üniversitelerde ilerici ve devrimci ö¤rencilere aç›k bir sald›r›n›n bafllat›lmas› emridir. Bunun sonuçlar› merkezi olarak da yaflan›yor. ‹stanbul Üniversitesi’nde yaflanan soruflturma skandal›, Beytepe Kampüsü’nde yaflanan soruflturma sald›r›s›, Ankara Üniversitesi’nden uzaklaflt›r›lan ve haklar›na soruflturma aç›lan ö¤renciler; bunlar›n tümü, bugün devletin karanl›k merkezleri taraf›ndan iflleme konulan ve ilerici-devrimci ö¤rencileri sindirmeyi hesaplayan, böylece devrimci bir gençlik hareketinin geliflmesini dizginlemeyi amaçlayan sald›r›lard›r. Devlet destekli bu sald›r›lar› gö¤üslemek, ancak üniversitelerde yayg›n bir kitle çal›flmas›n›n örülebilmesiyle, devletin kontra merkezlerinin üniversitelere dair hedeflerinin sürekli ve sistematik bir biçimde teflhir edilebilmesiyle, bu noktada sald›r›lar›n gerçek kayna¤›n›n gösterilmesiyle, devletin, polisin, üniversite yönetimlerinin olanlardan sorumlu tutulmas›yla ve sald›r›lar›n gençli¤in temel gündemleriyle ba¤lant›l› oldu¤unu gösterebilmekle mümkündür. Özellikle devlet müdahalesinin bu denli aç›ktan yap›ld›¤› bu dönemde, sald›r›lar›n bu çizgide yan›tlanabilmesi, genç komünistler için ertelenemez bir sorumluluktur.

7


tutuklamalar, bask›lar bizi y›ld›ramaz!” fliarl› bir eylem gerçeklefltirildi. E¤itim-Sen 1 No’lu fiube önünde bafllayan eyleme yaklafl›k 100 kifli kat›ld›. Kolluk kuvvetinin yapt›¤› y›¤›na¤a ve ortam› terörize etmesine karfl› kitle coflkulu ve kararl› bir tutum ald›, postane önüne kadar yüründü. Yürüyüfl s›ras›nda polisin durdurma giriflimi bofla düflürüldü. Yürüyüfl boyunca “Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleflecek!” slogan› s›kl›kla at›ld›. Yan›s›ra üniversitelerde polisin varl›¤›na karfl› ve YÖK karfl›t› sloganlar ile SEKA iflçileri ile dayan›flma sloganlar› at›ld›. Mart ay› boyunca yap›lacak eylem ve etkinliklerin listesi okunduktan sonra eylem sona erdi. Gençlik mücadele alanlar›nda buluflmak üzere alandan ayr›ld›.

“Soruflturmalar, tutuklamalar, bask›lar bizi y›ld›ramaz!” E k i m G e n ç l i ¤ i

Ankara’da üniversitelerde yeni dönem soruflturmalarla aç›ld›. Yan›s›ra Ankara Üniversitesi Rektörlü¤ü’nün ve dekanl›klar›n›n polisle birlikte yapt›¤› toplant› ve haz›rland›¤› iddia edilen 100 kiflilik liste ö¤rencilerin gündemine girmifl durumda. Bu sald›r› karfl›s›nda üniversiteli gençlik tepkisini çeflitli eylemlerle dile getirdi. Geçti¤imiz çarflamba günü “Soruflturmalar,

Ankara gençli€i hayk›r›yor! Ankar a gençli¤i hayk›r ›yor!

Üniversiteler bizimdir!

Ankara gençli¤inin Mart ay›nda flekillenen eylem program›, 5 Mart akflam› gerçeklefltirilen bir eylemle sürdürüldü. Soruflturmalara, emniyet taraf›ndan rektörlere iletilen 100 kiflilik listeye karfl› ve tutuklu ö¤rencilerle dayan›flma amac›yla örgütlenen eyleme yaklafl›k 150 üniversite ö¤rencisi kat›ld›. Saat 17:30’da Yüksel Caddesi’nde toplanan grup, “Üniversiteler Bizimdir!” ortak pankart›yla Sakarya Caddesi’ne do¤ru yürüyüfle geçti. Oldukça coflkulu oldu¤u gözlenen eylemde bir faflistin laf atmas› sonucu yaflanan k›sa bir gerilimin ard›ndan Sakarya Caddesi’nde bir bas›n aç›klamas› yap›ld›. Yap›lan aç›klamada devletin üniversite ö¤rencilerine yönelik soruflturma ve tutuklama sald›r›lar› protesto edilerek, gençli¤in mücadeleden vazgeçmeyece¤i belirtildi. Ankara polisinin “fiflleme” sald›r›s›na da de¤inilerek, polisin üniversite rektörlerine verdi¤i 100 kiflilik listenin aç›klanmas› talep edildi. Ankara’da yaflanan bu fiflleme uygulamalar›na karfl› 10 Mart günü Ankara Üniverstiesi rektörlü¤ü önünde gerçeklefltirilecek bas›n afl›klamas›na yap›lan ça¤r›n›n ard›ndan bir ÇHD temsilcisi söz alarak ÇHD’nin gençli¤in mücadelesinin yan›nda oldu¤unu belirtti. Sloganlar›n ard›ndan eylem sona erdi.

Ankara Ekim Gençli¤i

8

Ankara Ekim Gençli¤i


Nüükklleeeerr eenneerrjjii üüzzeerriinnee ssaahhttee aarrggüüm N maannllaarr......

Nükleer enerji kimin için bir zorunluluk?

‹nsanl›k nükleer kavram›yla II. emperyalist paylafl›m savafl›n›n sonunda Hiroflima ve Nagazaki’ye at›lan bombalar ile tan›flt›. Bombalar›n at›lmas›yla ortaya ç›kan enerjinin büyüklü¤ü kapitalistlerin dikkatini çekerken, yaratt›¤› y›k›m insanl›¤›n haf›zas›nda yer etti. So¤uk savafl boyunca gücün simgesi haline gelen nükleer teknoloji silah sektöründe, iki küçük Japon adas›nda görülen y›k›ma ra¤men, h›zla kendine vazgeçilmez bir yer edinmeye bafllad›. Bununla beraber nükleer teknolojisi enerji sektöründe de kullan›ld› ve bugüne kadar gelen tart›flmalar bafllad›: “Nükleer enerji dünya için vazgeçilmez bir çözüm müdür?”

Nükleer enerji kapitalist pazarda Varl›¤›n›, dünyan›n var olan do¤al kaynaklar›ndan ba¤›ms›z olarak, s›n›rs›z üretim ve s›n›rs›z tüketim mant›¤›yla sürdüren kapitalizm aç›s›ndan enerji, üretimin baflat bir girdisi ve sorunu olarak ortaya ç›kmaktad›r. Enerji bu haliyle yaflamsal bir olgu, medeniyetin ölçüsü olarak de¤il de iktisadi bir gerçeklik olarak tan›mlanmaktad›r. Yani enerji, kapitalist piyasa koflullar›nda al›n›p sat›labilen, parasal de¤er olarak ölçülen bir metad›r. ‹flte bu noktada burjuvazinin imdad›na nükleer enerji yetiflmektedir. Nükleer enerji hem pazarlanabilecek teknolojisi, hem de ticaretinin yap›labilece¤i hammaddesi ile sistem için biçilmifl kaftand›r. Pazar ekonomisi mant›¤› ile çok iyi uyuflan bu enerjinin üretilmesi için gerekli olan teknolojinin silah sanayinde de kullan›labilir olmas› burjuvazi için ayr›ca çekicidir. Petrol u¤runa Ortado¤u’yu kana bulayan emperyalist-kapitalist barbarl›¤›n, her fleyiyle enerji sektörüne egemen olma tutkusu içinde oldu¤u su götürmez bir gerçektir. Sadece nükleer veya sadece petrol de¤il tüm enerji sektörünü

kontrolleri alt›na alma mücadelesinin yol açt›¤› savafllar ortadad›r. Peki açgözlülük konusunda s›n›r tan›mayan sistem, neden alternatif enerji kaynaklar›na son derece ilgisiz davranmaktad›r? Çünkü azami kâr getirmeyen ve ciddi yat›r›m gerektiren temiz, yenilenebilir alternatif enerji kaynaklar› onlar aç›s›ndan anlams›zd›r. Elektrik üretiminin dünya genelinde %17’sini karfl›layan nükleer santraller, sayaçs›z enerji vaatleriyle 1950’li y›llarda dünyan›n gündemine girdi. Ancak dünya, bunun nükleer silahlanman›n maskesi oldu¤unu geç de olsa anlam›fl durumda. Çernobil’de yaflanan kaza ile gözden düflen nükleer enerji, 1970’lerde alt›n ça¤›n› yaflam›flt›. ‘70’lerde yap›lan tahminlerle sadece ABD’de 2000 y›l›nda 1000 ve dünya genelinde 4000 nükleer reaktör olaca¤› hesaplan›rken bugün ABD’de 104 ve dünya genelinde 436 nükleer reaktör vard›r. Santraller d›fl›nda 400 gemi ve denizalt› reaktörü ve 200 araflt›rma amaçl› reaktör vard›r. Yani bugün için 1970’lerde öngörülenin %10’u gerçekleflmifltir. Çernobil’den sonra ise h›zla siparifller iptal edilmeye bafllanm›flt›r. Çok yüksek sat›fl öngörüsü ile büyük yat›r›mlar yapan reaktör üreticileri iptal edilen sat›fllar ile birlikte Kore, Hindistan, Pakistan, ‹ran, Çin vb. gibi ülkelere yönelmifl ve bu ülkelerde lobi faaliyetleri örgütlemeye bafllam›fllard›r.

E k i m G e n ç l i ¤ i

Türkiye’de nükleer enerji savunucular›n›n argümanlar› Türkiye’nin de gündemine Sovyetler Birli¤i’ne karfl› yerlefltirilen füzelerle birlikte giren nükleer enerji, 1995 y›l›nda baz› gazetelerin durup dururken “Nükleer santral kurmazsak iki y›l sonra karanl›kta kalaca¤›z” haberleriyle

9


E k i m G e n ç l i ¤ i

10

kamuoyunun gündemine sokuldu. Bu nükleer lobisinin aç›ktan yapt›¤› ilk giriflimdi. “Süper güç olaca¤›z” fliar› ile baz› floven çevrelerin deste¤ini alan bu giriflim toplumun genelinde büyük bir tepki ile karfl›land›. Akkuyu’ya nükleer santral kurmaya yönelik ihale, Japonya’da Takaimura’da gerçekleflen radyasyon kazas› nedeniyle, lobinin santralin çok güvenli olaca¤› yönündeki telkinleri bofla düflmüfl oldu. Daha sonraki süreçte kas›tl› olarak gerçeklefltirilen elektrik kesintileri ile “karanl›kta kalaca¤›z” yalan› do¤rulanmaya çal›fl›lsa da, istenen destek bir türlü sa¤lanamad›. Tam bir psikolojik savafl stratejisi ile sald›ran devlet, elektrik kesintilerine inand›r›c› gerekçeler bulamay›nca ve kamuoyu bask›s› ile köfleye s›k›flt› ve proje gelecek bir zamana ertelendi. Tüm bunlara karfl›n nükleer enerji konusundaki tart›flmalar, yo¤unlu¤u azalsa da, bugüne kadar devam etti. ‹çinde bulundu¤umuz süreçte, gerek Baflbakan Erdo¤an, gerekse de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan› Hilmi Güler taraf›ndan nükleer enerji ihtiyac›n›n bir kez daha dillendirilmeye bafllamas›yla nükleer santral inflas› yeniden gündemimize girmifltir. H›zland›r›lm›fl tren gibi bir projeyle ve bu projenin felaketle sonuçlanmas› sonucu yapt›klar› aç›klamalarla, insana verdikleri de¤er konusunda yeterli bir bilinç aç›kl›¤› yaratan hükümetin bu konuda da nas›l bir politika izleyece¤ini kestirmek çok zor olmayacakt›r. Biz yapt›k oldu diyerek yap›lacak bir nükleer santralin gelecekte yarataca¤› felaketlere karfl› flimdiden saf tutmak gerekti¤i aç›kt›r. Ancak bunun bir hükümet politikas› de¤il bizzat devlet politikas› oldu¤u gerçe¤i gözden kaç›r›lmamal›d›r. Bugüne kadar izlenen enerji politikalar›n›n tümü Türkiye’yi enerji aç›s›ndan yabanc› sermaye odaklar›na göbekten ba¤lamakla sonuçland›r›lm›flt›r. Bu noktada kafa bulan›kl›¤› yaratabilecek baflka bir olay ise, sahte bir tak›m “ulusalc› ülküler” olacakt›r. Mevcut hükümetin nükleer enerji ihtiyac›n› vurgulamak için kulland›¤› argümanlar flöyledir: 2020 y›l›nda ülkemiz enerji ihtiyac› 570 milyar kwh. olacakt›r ve tüm öz kaynaklar kullan›lsa dahi bu ihtiyaç karfl›lanamayacakt›r. D›fla ba¤›ml› kaynak çeflitlendirmesine gidilmelidir. Tek bafl›na do¤algaza ba¤›ml›l›k sorun yaratabilir. Türkiye nükleer teknolojiye sahip olmal›, bu yar›flta mutlaka yerini almal›d›r. Nükleer enerji temiz ve güvenlidir. Yalanlar üzerine kurdu¤u imparatorlu¤uyla burjuvazinin bu aç›klamalar› bizi çok flafl›rtm›yor. Eldeki gerçek veriler ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda komik gerekçeler haline gelen bu argümanlar ile bir ülkenin gelece¤i ile

oynanmak istenmektedir. ‹lk ve esas veri olarak kullan›lan enerji ihtiyac› koca bir yaland›r. Ekonomik olarak dengesiz ve d›fl manüplasyona alabildi¤ine aç›k, geliflmekte olan ülkeler kategorisinde say›lan bir ülke olan Türkiye gibi ülkelerde orta vadede bu tarz tahminler yürütmek çok zordur. Ancak, afla¤›da Elektrik Mühendisleri Odas› taraf›ndan haz›rlanan tabloda gösterildi¤i gibi, 2004 ve 2005 y›llar›ndaki farklara bakarak yap›lacak bir de¤erlendirmede, en az sapman›n EMO’nun tahminlerinde oldu¤u görülecektir. Bu sapma ETKB (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanl›¤›) tahminlerinde %26.4, EMO tahminlerinde %15.2 kadard›r. Yine bu talep tahminleri incelenirse görülecektir ki, 2020 y›l›nda EMO tahmini 310 milyar kwh.’tir. 2030 y›l› talep tahminleri ise 386 milyar kwh.’tir.

2000 2005 2010 2015 2020 2030 DPT

240270

125

ETKB 128

197

294

TEAfi 128

212

290

EMO

171

224

128

432

570 547

275

310

386

Hükümetin argümanlar›nda geçen öz kaynaklar aç›s›ndan potansiyel ise; hidrolik, kömür, rüzgar, jeotermal, günefl ve di¤er yenilenebilir kaynaklar dikkate al›nd›¤›nda, 115.000-120.000 MW ya da 482 ile 569 milyar kwh.’tir. Görülece¤i üzere öz kaynaklar aç›s›ndan 2030 y›l›nda dahi talebi karfl›layacak potansiyel mevcuttur. Enerjide d›fla ba¤›ml›l›k konusunda ise fazla söz söylemeye gerek yok. Ortada flimdiden kabul edilen bir d›fla ba¤›ml›l›k gerçe¤i var. Devletin resmi politikas› ülke kaynaklar›n›n yabanc› sermayeye peflkefl çekilmesidir. Son hükümetlerin söylemlerinde bugün kullan›lan enerjinin ancak %39’unun öz kaynaklar›m›zdan karfl›land›¤›, bunun 2010’da %29’a, 2020’de %25’e düflece¤i bulunmaktad›r. Sonuçta do¤algaz ne kadar d›fla ba¤›ml›l›k yarat›yorsa nükleer enerji de ayn› oranda ba¤›ml›l›k yaratacakt›r. E¤er bu haliyle içinden ç›k›lmaz bir hal varsa, yar›n bu sorun büyüyerek artacak, ülkeyi tümüyle d›fla ba¤›ml› bir hale getirecektir. Bu konuda yap›lacak aç›klamalarda yak›t›n


d›flar›dan al›naca¤›n›n söylenmesi kimseyi fleyin meta olarak tan›mland›¤› kapitalist üretim flafl›rtmamal›d›r; gelinen noktadaki kölece ba¤l›l›k zaten koflullar›nda insan›n yerini gündemdeki nükleer enerji bunu koflullar durumdad›r. tart›flmalar›nda çok rahat belirleyebiliriz. Her geçen gün Nükleer teknolojiye sahip olmaktan bahsedildi¤inde do¤ay› yok eden kapitalizm art›k insanl›¤›n gelece¤inin ortaya at›lan “nükleer santralleri kendimiz yapar ve satar ömrünü de belirlemifl durumda. konumuna gelmeliyiz” iddias› ise karfl›l›ks›zd›r. Örne¤in, “Kent sanayilerinde oldu¤u gibi, modern tar›mda da Güney Kore bile bugün dünyan›n gözünde taklit santral üretkenli¤in ve harekete geçirilen emek miktar›n›n art›fl›, betimlemesi ile güvenilir olmaktan uzakt›r. Zaten kendi at›klar›n b›rak›lmas› ve emek gücünün hastal›klarla teknolojimiz ile üretilemeyecek bir santralde de oluflacak tüketilmesi pahas›na sat›n al›n›r. Bunun da ötesinde sorunlar›n çözümü ve santrallerin iflletilmesi konusunda kapitalist tar›mda bütün ilerleme, yaln›zca iflçinin de¤il, bir tak›m sermaye çevrelerine rant sa¤lanmak ayn› zamanda topra¤›n da soyulmas› sanat›n›n istenmektedir. Burada kastedilen gerçekte nükleer silah ilerlemesidir. Belli bir zaman için topra¤›n verimlili¤ini üretmek arzusudur. Üzerine çok fazla yoruma gerek art›rmada sa¤lanan bütün ilerleme, o verimlili¤in kal›c› b›rakmayan bu gerçek, aç›kt›r ki sermaye devletin yar›m kaynaklar›n› mahvetmeye do¤ru bir ilerlemedir. Bir ülke, asra yaklaflan bir özleminin ifadesidir. örne¤in ABD gibi, geliflmesine ne kadar çok modern “En temiz ve güvenli enerji nükleer enerjidir” sanayi temelinde bafllarsa, bu tahribat süreci o kadar h›zl› söylemini de neredeyse tüm dünya yalanlamaktad›r. olacakt›r. Dolay›s›yla, kapitalist üretim teknolojiyi Dünyada pek çok ülke nükleer enerjiyi terk etmektedir. gelifltirir ve farkl› süreçleri bir toplumsal bütün halinde bir Almanya, ‹sveç, Belçika, ‹spanya, Hollanda gibi ülkeler araya getirir, ama bunu ancak bütün zenginliklerin orijinal tarih vererek ya santrallar› kapatm›fl ya da ömrü dolanlar›n kaynaklar›n›; topra¤› ve iflçiyi kemirerek yapar.” (K. yerine yenisi siparifl etmeyece¤ini belirtmifltir. Ayr›ca Marx, Kapital, C.I) nükleer at›klar bu ülkeler için çözülemeyen bir sorundur. S. Kurtulufl ABD ve AB ülkeleri bu ifl için milyarlarca dolar/euro harcamaktad›r. Kendi topraklar›n› zehirleyerek sorunu çözmeye yanaflmayan emperyalist ülkeler, genelde çözüm için üçüncü dünyay› seçmektedir. Baflta Hindistan olmak üzere pek çok ülke emperyalistlerin nükleer çöplü¤ü haline Nükleer santral Türk burjuvazisinin y›llard›r akl›nda olan bir gelmifltir. Yak›n zamanda Karadeniz’de ortaya projeydi. ç›kan variller de bu ülkeler aras›nda Türkiye’nin ÖDP Çankaya örgütü taraf›ndan 18 fiubat günü Nükleer enerji ve de oldu¤unu aç›kça kan›tlam›flt›r. nükleer santrallerle ilgili bir panel düzenlendi. Panel parti içi bir etkinlik Nükleer santral› savunanlar›n s›k s›k havas›nda, az bir kat›l›mla gerçekleflti. kulland›¤› bir argüman da, “geliflmifl ülkelerin Panele TAEK’ten Gül Göktepe, EMO’dan Kemal Ulusaler ve ÖDP ad›na Ali Yi¤it kat›ld›lar. Gül Göktepe, nükleer santralleri öven ve tuzunun kuru oldu¤u, onlar›n enerji sorununu Türkiye’nin nükleer enerjiye ihtiyac› oldu¤unu ifade eden bir sunum halletti¤i, bizim ise böyle bir lüksümüzün gerçeklefltirdi. Nükleer santrallerin en ileri teknoloji oldu¤unu, kömür olmad›¤›” yönündedir. Yanl›fl her yerde yanl›flt›r. ve do¤algaz›n havay› kirletmesine ra¤men nükleer santrallerin Bu topraklarda yaflayan insanlar›n tuzu kuru kirletmedi¤ini, az alan kaplad›¤›n› ve ucuza enerji üretebildi¤ini dile ülkelerde yaflayan insanlar kadar yaflam hakk› getirdi. Geliflmifl ülkelerde nükleer santralden vazgeçilmesini enerjiye yok mudur? Hele ki elimizde bu kadar eskisi kadar ihtiyaç olmamas›na ba¤lad›. Nükleer at›klara çare yenilenebilir enerji kayna¤› varken ortaya at›lan bulunabilece¤ini, sular›n kirlenmeyece¤ini de ekledi. Daha sonra konuflan Ali Yi¤it ve Kemal Ulusaler, nükleer enerjinin bu sav tam bir saçmal›kt›r. kömür ve do¤algazla karfl›laflt›r›lmas›n›n yanl›fl olaca¤›n›, rüzgar ve Enerji üretimi konusunda baflka bir k›stas da günefl enerjisiyle karfl›laflt›r›lmas› gerekti¤ini söylediler. Ayr›ca nükleer ilk kurulufl maliyetidir. ‹htiyac›m›z olmayan bir santrallerin d›fla ba¤›ml›l›¤› artt›raca¤›n›, kendi enerji kaynaklar›m›za, fleye, hem de bizim gelece¤imizi karartabilecek dahas› yenilenebilir kaynaklara yönelinmesi gerekti¤ini vurgulad›lar. bu santrallere bizim cebimizden ç›kacak para bir AB sürecinde Fransa’n›n direncini k›rmak için bu konunun gündeme hayli yüklü olacakt›r. Zira kurulufl maliyeti geldi¤ini de söylediler. Soru-cevap bölümünde sorular genellikle nükleer santralleri aç›s›ndan en pahal› santral nükleer santraldir. savunan Gül Göktepe’ye soruldu. Deprem riski olan bir yerin santral Elektrik enerjisinde kurulufl maliyetlerinin için seçilmesi, en küçük depremde bile evlerin y›k›lmas›, insanlar›n yan› s›ra elektrik enerjisinin marjinal maliyeti ölmesi ve güvenlik konusunda sorular soruldu. Vakit azl›¤›ndan dolay› önemlidir. Yani bir birim elektrik enerjisi üretimi sorular›n ço¤u cevaps›z kald›. için gerekli girdi miktar›n›n maliyeti önemlidir. Böyle bir konunun gündemde olmas› paneli anlaml› k›lmakla Bu yüzden tek bafl›na kurulum maliyeti yeterli birlikte, hem kat›l›m ve hem de konunun Türkiye’nin Avrupa olmayacakt›r. emperyalizmine peflkefl çekilmesi boyutuna yeterince de¤inilmemesi Marx, kapitalizmin, zenginli¤inin iki kayna¤› nedeniyle zay›f geçti. olan toplumu ve do¤ay› afl›nd›rd›¤›n› söyler. Her Ankara Ekim Gençli¤i

Nükleer santral paneli

E k i m G e n ç l i ¤ i

11


Kaattlliiaam K m››nn aadd››::

Nükleer santral E k i m G e n ç l i ¤ i

Enerji Bakanl›¤›’n›n üç nükleer santral için ay›rd›¤› 700 bin YTL’lik bütçe ve AKP hükümetinin konuyla ilgili aç›klamalar› nükleer enerji tart›flmas›n› yeniden gündeme getirdi. Erdo¤an’›n Fransa’da söyledi¤i “Türkiye’nin 15 milyar dolarl›k nükleer pazar› var” sözleri konunun arka plan›n› aç›kl›yor. Geliflmifl ülkeler yaklafl›k 30 senedir yenisini kurmad›klar› bu geri ve sorunlu teknolojiyi az geliflmifl ve geliflmekte olan ülkelere ithal etme e¤ilimindeler. Bu konuda Türkiye’ye CANDU reaktörlerini satmaya çal›flan AECL’in Baflkan› Reid Morden flu sözleri gayet aç›klay›c›: “Bizim endüstrinin yaflamsal deste¤i, ülke d›fl›ndaki pazarda baflar›l› olmam›za ba¤l›d›r.” Erdo¤an da sözleri ile yak›nlaflmaya çal›flt›¤› Avrupal› emperyalistlere bir mesaj veriyor (benzer bir yaklafl›m Almanya ile tank ve ard›ndan da yolcu uça¤› al›m› konular›nda gerçeklefltirilmiflti). Di¤er yandan, böylesi büyük kârlar›n döndü¤ü bu sektör Türk sermayedarlar›n›n ve bürokratlar›n›n da gözlerini ›fl›ldat›yor. Bu ve benzeri sebeplerle sermaye düzeni nükleer santral konusunda y›llard›r at›lamayan ad›mlar› atma çabas›nda. Bu ad›mlar› atmaya çal›flanlar elbette minareye k›l›f da haz›rl›yorlar. Y›llard›r çözülemeyen sorunlar› olan ve pek çok kazaya yol açan nükleer santraller en temiz, en güvenli, en ekonomik ve mutlaka kullan›lmas› gereken enerji kaynaklar› olarak yans›t›lmaya çal›fl›l›yor. Üniversitelerden medyaya kadar düzenin birçok kurumu seferber ediliyor. Bugüne kadar yaflanan nükleer santral kazalar›na, bu santrallerin çözülemeyen at›k sorununa ve TAEK’in bu konudaki savunusuna yak›ndan bakal›m.

Üstü örtülemeyen kazalar Nükleer santral savunucular› sürekli nükleer santrallerdeki güvenlik önlemlerini vurgularlar. Ama y›llard›r yaflananlar bu iddiay› bofla ç›kar›yor. Nükleer santral son derece kompleks bir yap›lanma ve en ufak bir sorun tam bir felakete yol aç›yor. fiöyle ki, herhangi bir sistem hata yapabilir ve bu kazaya sebep olabilir. Bir uçak düflebilir, bir termik santralde do¤al gaz kazan› patlayabilir vb. Ama devasal bir radyasyon kazan› olan nükleer reaktörde gerçekleflecek kaza milyonlarca insan› ve milyonlarca kilometre karelik bir alan› tehdit etmektedir. Ve bu tehdit on y›llarca sürecek ölümcül boyutta bir tehdittir. Sadece ABD’de bugüne kadar, Nükleer Denetleme Komisyonu’nun (NRC) kay›tlar›na göre, felakete yol açabilecek derecede 169 kaza olmufltur. Japonya’da 1992 y›l›nda tam 20 tane önemli kaza rapor edilmifltir. 1992 y›l›nda Rusya, uluslararas› kurulufllara 205 kaza rapor etmek zorunda kalm›flt›r. ‹ngiltere’de ise gizlenen ve sonra ortaya ç›kar›lan 17 ciddi nükleer kaza yaflanm›flt›r. Daha uzatabilecek bu veriler flunu gösteriyor: Nükleer santrallerde kazalar s›k rastlanan bir durumdur. Bu kazalar›n sebep olabilece¤i sonuçlar aç›s›ndan en yak›ndan bilinen Çerneobil’e bakabiliriz. Çernobil’de

12

yaflanan radyasyon s›zmas› s›ras›nda 31 kifli öldü. Fakat Ukrayna Çevre Bakan› Dr. Yuri Scherbak, 1992’de yapt›¤› aç›klamada, ülkesinde 1986 y›l›nda meydana gelen Çernobil felaketi sebebiyle 6000 kiflinin öldü¤ü ve ölü say›s›n›n 40.000’e varaca¤›n›, ayr›ca yüz binlerce insan›n da kansere yakalanaca¤›n› söylemifltir. Ukrayna ve Rusya d›fl›nda, baflta Türkiye ve Kuzey Avrupa olmak üzere milyonlarca insan ve hayvan etkilendi, onbinlerce kilometrekare toprak kirlendi. Dünyadaki ekonomi otoriteleri taraf›ndan, hesaplanan mevcut zarar ve gelecek nesillere maliyeti, 350 milyar dolar olarak belirtilmifltir. Mali zarar› bir yana, topra¤a, suya ve havaya kar›flan radyasyon nesiller boyunca genifl bir co¤rafyada dolaflmaktad›r. Türkiye’de konuya verilen ciddiyeti görmek için Hacettepe Nükleer Enerji Mühendisli¤i Bölümü Ö¤retim Üyelerinden Prof. Dr. Osman Kemal Kadiro¤lu’nun sözlerine bakal›m: “Yap›lan bu tür analizler sonunda, bir nükleer santral›n korunun ergimesi ve çevreye radyasyon salmas›, yolda yürüyen bir insan›n bafl›na meteor düflme olas›l›¤›ndan biraz daha fazlad›r.” Bugüne kadar dünyada kimse meteor düflmesi sebebiyle ölmedi, ama yüz binlerce insan nükleer santrallerin sebep oldu¤u kazalar sonucu öldü. On binlerce çocuk sakat do¤du ve dönümlerce toprak kullan›lamaz hale geldi.

Nükleer santraller radyasyon yayar m›? Nükleer santralde oluflacak bir kaza tek kelimeyle bir felakettir. Bunu bugüne kadarki kazalar›n istatistiklerinde de görebiliyoruz. Peki kazalar d›fl›nda bu santraller anlat›ld›¤› gibi etraf›nda bal›k tutulan, havay› kirletmeyen, son derece modern ve do¤a dostu teknoloji harikalar› m›? Maalesef ülkemizdeki uzmanlar› dillerinin kemi¤i yok. Söz uzmanlar›m›za geçince yalan›n ve çarp›tman›n bini bir para. Oysa ki Uluslararas› Atom Enerjisi Kurumu’nun yapt›¤› araflt›rmalara göre nükleer santrallerin civar›nda yaflayanlarda kanser vakalar›nda yüzde 400’lük art›fl, genetik mutasyonlar sonucu normal olmayan do¤umlar, yayg›n lösemi hastal›klar› tespit edilmifltir. ‹ngiliz Hükümet Yetkilileri ve ard›ndan da bizzat Kraliçe, ‹ngiltere’deki Sellafield Santrali’nde (eski ad› Windscale olan bu santralin, 1957’de yaflanan nükleer felaketten sonra ad› de¤ifltirilerek, kamuoyundaki kötü imaj› silinmeye çal›fl›lm›flt›r.) çal›flanlara, çocuklar›nda görülen yüksek lösemi oranlar› ile ilgili araflt›rma sonuçlar› ›fl›¤›nda, çocuk yapmamalar›n› tavsiye etmifltir. 1991’de ABD’deki Oak Ridge Ulusal Laboratuvar›’nda çal›flanlar üzerinde yap›lan incelemelerden sonra, lösemiden ölüm oranlar›n›n, beklenenden %63 fazla oldu¤u saptanm›flt›r. ABD’de 1993 y›l›nda yay›nlanan Güneydo¤u Massachusetts Sa¤l›k Raporu’na göre, Pilgrim Nükleer Santrali’nin yayd›¤› radyasyona maruz kalanlar, bu emisyona daha az oranda


maruz kalanlardan 4 kat daha fazla lösemi riski tafl›maktad›r. Ocak 1999’da British Medical Journal’da yay›nlanan bir makalede, Fransa’n›n kuzeyindeki La Hague Nükleer Santrali’nin çevresindeki sahillerde oynamaya giden ya da deniz ürünleri yiyen çocuklar›n lösemiye yakalanmas›n›n, di¤erleriyle k›yasland›¤›nda, daha büyük bir olas›l›k oldu¤u belirtiliyordu. Frans›z kamuoyu, medyan›n konuya ilgi göstermesiyle, bu sorundan haberdar oldu. Nükleer santrallerden radyasyon s›zmas›n›n kaç›n›lmaz oldu¤unu teyit eden Bo¤aziçi Üniversitesi Nükleer Mühendislik Anabilim Dal› Baflkan› Prof. Dr. Vural Alt›n’a göre; “Reaktörleri so¤utan suya radyasyon kar›flmas› mümkün. So¤utma suyu reaktör içinde dönüp durdukça radyasyon biriktirir. Bunun d›flar› s›zmamas› gerekir. Halbuki her sanayi tesiste kaza olas›l›¤› vard›r. Nükleer reaktörlerin de ufak tefek kaza sonucu radyasyon s›zd›rmas›, çevre sa¤l›k sorunlar›na neden olmas› kaç›n›lmazd›r. Nitekim bunun bir çok örne¤i var. En geliflmifl ülkelerdekiler de dahil olmak üzere yüzlerce santralde bugüne kadar s›z›nt› oldu. Nükleer endüstri bu kazalar› saklamaya çal›flt›. Saklayamad›klar›n› yalanlad›. Çünkü dünya kamuoyu, 1960’lardan itibaren nükleer silahlar karfl›s›nda dehflete kap›ld›kça, radyasyonun zararlar› anlafl›ld›kça, nükleer santrale karfl› güvensizlik duymaya bafllad›. Nükleer endüstri kendini savunmaya çal›fl›rken, nükleer teknolojiyi sanki kazalardan ar›nm›fl gibi gösterdi”.

Nükleer santral at›klar› ne oluyor? Bu soru konunun çok önemli bir k›sm›n› oluflturuyor. Çünkü nükleer santrallerin a盤a ç›kard›¤› at›klar hiçbir flekilde ortadan kald›r›lam›yor. Bu at›klar on binlerce y›l boyunca aktif kal›yorlar, radyasyon yaymaya devam ediyorlar. Yetkililer aç›klamayamad›klar› bu sorun karfl›s›nda yer yer bir tak›m yalanlara s›¤›nmaya çal›fl›yorlar. Bu at›klar›n sanayide kullan›ld›¤›, ya da bu sorunu çözecek teknolojinin gelifltirildi¤i söyleniyor. Ama tüm bunlar yalan. Madem bu at›klar bu kadar ifle yar›yor, neden geliflmifl ülkeler bu at›klar› geri ülkelere satmaya çal›fl›yorlar? Uluslararas› Atom Enerjisi Ajans› (IAEA) 1977 y›l› sonunda reaktör sahalar›nda ya da geçici depolarda, 200 bin ton (10 bin kamyon) tükenmifl yak›t çubu¤u oldu¤unu hesaplam›flt›r. Y›lda ortalama 10.500 ton artan bu rakam›n 2010 y›l›na kadar %70 artarak 340 bin tonu (17 bin kamyon) aflmas› bekleniyor. 1998 y›l›nda ‹stanbul’da bir bas›n toplant›s› düzenleyen, Akkuyu Nükleer Santral› ihalesine Frans›zlarla ortak olarak giren Siemens Firmas›’n›n temsilcisi; “Türkiye radyoaktif at›klar›n› Toroslar›n alt›na gömebilir.” dedi. Daha sonra da adeta dalga geçerek; “Türkiye’nin parlak zekal› insanlar›, gelecek 20 y›lda nükleer at›klar›n çözümünü bulacakt›r” beyan›nda bulundu.

Bu konuda söylenen yalanlara dair geçti¤imiz haftalarda ÖDP’nin Ankara’da düzenledi¤i nükleer santrallerle ilgili panelde TAEK yetkilisi bir profesörün düfltü¤ü durum ibretliktir. Say›n profesörümüzü söz s›ras› kendisindeyken esip gürlüyordu. Arada at›klar›n etkisiz hale getirilece¤i teknolojinin gelifltirildi¤ini de söyledi. Bunun mümkün olmad›¤›n› söyleyen ve bu teknolojinin ne oldu¤unu soran elektrik mühendisi Ali Yi¤it’e cevap vermemeyi ye¤ledi.

TAEK’in çarp›tmalar› TAEK’in ‹nternet sitesinde “TAEK diyor ki” bafll›¤› alt›nda konuya do¤algaz kaynakl› termik santraller tart›fl›larak giriliyor ve flöyle devam ediliyor: “Dünya elektrik enerjisi üretiminin %80’inin yenilenemeyen kaynaklardan, %19’u ise hidrolik kaynaklardan sa¤lanmakta, rüzgar, günefl, jeotermal, biokütle gibi yenilenebilir kaynaklar›n pay› ise %1’in alt›nda kalmaktad›r”. Tart›flman›n iki taraf›n› belirledi¤iniz zaman, elbetteki böyle iflinize geldi¤ince daldan dala atlama hakk›na sahipsiniz. Peki verilerdeki bu kaypakl›k niye? Bu %80’in içinde nükleer santrallerin oran› ne? Biz söyleyelim %16. Peki dünya çap›nda verilen bu veriyle süreçleri ve e¤ilimleri incelemek için yeterli mi? Yani geliflmifl ülkelerde rüzgar ve günefl enerjisi üzerine yürütülen projeler ve uygulamalar bu rakamlara dahil mi? Nükleer santral teknolojisi üreten ülkelerin rüzgar enerjisinin %15’ten fazlas›n› kulland›klar› ve bu oran› yükseltecek projeleri bu rakamlarda göremiyoruz. Enerji ihtiyac›n›n %30’dan fazlas›n› rüzgardan sa¤layan Danimarka’y› burada göremiyoruz. Son y›llarda 16 bin MW’l›k rüzgar santrali kuran Almanya’y› burada göremiyoruz. Tüm gerçeklerin üzerinden atlayan toplam bir rakam. Yüksek teknoloji ile u¤raflan uzmanlar için son derece basit bir ayak ya da söz oyunu. Yaz›n›n bafl›nda da belirtti¤imiz gibi minareyi çalan k›l›f›n› haz›rl›yor. Ama çal›nmaya çal›fl›lan bizim gelece¤imizdir. Çal›nmaya çal›fl›lan do¤al hayatt›r, soludu¤umuz hava, içti¤imiz su ve beslendi¤imiz toprakt›r. Sermayedarlar kendi kâr ve ç›kar hesaplar›yla bu soyguna girifliyorlar. Gençlik bu ya¤maya seyirci kalmayacakt›r. fiimdi gelece¤imiz için, yaflam› ve do¤ay› savunmak için mücadeleye at›lma zaman›d›r.

E k i m G e n ç l i ¤ i

S. K›z›l›rmak

13


Yard›m flarlatanl›¤›! E k i m G e n ç l i ¤ i

14

Her gün gözümüzü açt›¤›m›zda bir felaket haberiyle kars›laflmaktay›z; depremler, seller… Yak›n zamanda meydana gelen ve 280 binden fazla insan›n yaflam›na mal olan, binlerce insan›n evsiz kald›¤› tsunami felaketi bunlardan sadece biri. ‹lk bak›flta do¤al bir felaket gibi görünse de asl›nda olay› 2 saat öncesinden tespit eden, fakat haber vermeyen ABD emperyalizminin bilinçli bir katliam›. ABD’nin bu tutumu bizleri flafl›rtmamal›d›r. ‹nsanl›¤›n y›k›m› yolunda at›lan ad›mlar y›ldan y›la h›z kazan›yor. Onbinlerce insan›n ölümü, binlercesinin yaralanmas›na yol açan Irak savafl› bunlar›n sadece biridir. Y›llard›r ç›karlar› nedeniyle insanlar› öldüren, do¤ay› y›k›ma u¤ratarak birkaç tekel d›fl›nda hiçbir fleye yaflama hakk› tan›mayan bu vahflet ayg›t›n›n di¤er ismi ise emperyalizmdir. fiimdilerde tüm bu y›k›m›n sorumlusu de¤ilmiflçesine kuzu postuna bürünmüfl timsah gibi gözyafl› döküyorlar. ‹nsanlara yaflama hakk› tan›mayanlardan sesler ç›k›yor: “Bir yard›m da siz yap›n”. “Tüm dünya seferber oldu.”… ‹nsan hayat›n›n bu kadar ucuz oldu¤u bir dünyada yard›mlar da bir o kadar tutars›z. fiimdiden inflaat flirketleri s›raya girmifl durumda. Amaç “yard›m”... Bu “yard›m” fiyaskosunu kendileri de itiraf etmekten geri durmuyorlar. BM “Yard›mlar çok az ve söylenenler gerçe¤i ifade etmiyor.” diyor. Bu sözler bile bunlar›n gerçek yüzünü bir kez daha a盤a ç›kart›yor. Tüm dünyada yard›m kampanyalar›n›n ard› arkas› kesilmiyor, ama ço¤u reklam› aflm›yor.

Bu “yard›m” kampanyas›n›n Türkiye aya¤› ise dolu dizgin devam ediyor. Yeni bir reklam kufla¤› ile karfl›lafl›yoruz, reklamlara ünlüler ç›k›yor. Ancak, yap›lan onca etkinlik vb. istenilen düzeyde kat›l›m› sa¤layam›yor. Tabii suçlu belli: 17 A¤ustos depremini yaflam›fl olan bizler bu konuda duyarl›l›¤›m›z› kaybetmifliz. 20 milyon insan›n açl›k s›n›r›n›n alt›nda yaflad›¤›, milyonlarca insan›n uygulanan neo-liberal politikalarla gün geçtikçe yoksullaflt›¤› bir ülkede kimden ne kadar yard›m. Bu flaklabanl›klar yetmezmifl gibi bir de flovenizme baflvuruyorlar. “Yunanistan’dan bile az verdik”! Bir devlet politikas› olan ve y›llard›r düflmanl›¤› elinden b›rakmayanlar›n bu tutumu bizlere hiç de uzak de¤il. Depremzedeler için yollanan yard›mlar› iç edenlerden beklenmesi gereken de budur. Kampanyalar birbirini kovalarken Hakkari depremi... Sermaye devletinin ve uflaklar›n›n yard›mlar›n›n bir aldatmacadan ibaret oldu¤u ileriki günlerde ortaya bir bir ç›k›yor. Yard›m yard›m diyenler kendi ülkesindeki insanlara yazl›k çad›rlar› veriyor, ilaç ve g›da yard›m› yapm›yor… Sermaye devleti bunlar yetmezmifl gibi bir de bu sorunlara karfl› ç›kan insanlara katil polisini sald›rtarak insanlar› “terörist” olarak nitelendiriyor. Aralar›nda binlerce kilometre uzakl›k olan iki co¤rafyada iki do¤a olay› ve kapitalizmin ayn› tavr›: Endonezya’dan Hakkari’ye yard›m flarlatanl›¤›…

B. Umut


E¤€iittiim E m SSeenn’’ii kkaappaattm maa ddaavvaass›› bbooflflaa çç››kkaarr››lldd››......

Anadilde e¤itim hakt›r!

Genelkurmay Baflkanl›¤›’n›n iste¤iyle, program›ndaki herkesin anadilinde e¤itim görmesini savunan madde nedeniyle E¤itimSen’e aç›lan kapatma davas› beraatla sonuçland›. ‹lk duruflmada mahkeme taraf›ndan dava aç›lmamas› yönünde verilen karar, Yarg›tay taraf›ndan bozulmufl ve tekrar mahkemeye gönderilerek davan›n devam etmesi sa¤lanm›flt›. 21 fiubat’ta görülen E¤itim-Sen kapatma davas› mahkeme taraf›ndan verilen kararla iptal edildi. E¤itim-Sen’e aç›lan kapatma davas›n›n gençli¤i do¤rudan kesen boyutu; hem anadilde e¤itim talebine do¤rudan bir sald›r› niteli¤i tafl›mas› ve hem de bu yolla Kürt halk›na yöneltilen bir sald›r› ve bask› konusu olmas›d›r. Bu anlam›yla bakt›¤›m›zda bu davay› sadece E¤itim-Sen’e yöneltilmifl bir sald›r› olarak alg›lamak büyük bir yan›lg› olur. Bu sald›r› y›llard›r Kürt halk›na yöneltilen katliamlardan, bask›lardan özü itibariyle ayr› de¤il, tersinden bunun bir parças› ve devam›d›r. Ayn› zamanda demokratikleflme naralar›n›n her zamankinden daha gür hayk›r›ld›¤› günümüzde, bir sendikaya program›nda savundu¤u bir talep nedeniyle kapatma davas› aç›lmas›, özellikle gençli¤e bir umut olarak gösterilen AB’nin gerçekte bir aldatmaca oldu¤unun da yeni bir kan›t›d›r. Sermayenin bu sald›r›s› karfl›s›nda bir tutum alabilmek, tok bir sesle bu sald›r›y› yan›tlamak elbette gelinen yerde oldukça önem tafl›yordu ve hala önemini koruyor. ‹flçilere, emekçilere yöneltilen sald›r›lar›n son dönemde katlanarak artmas›, sermaye iktidar› karfl›s›nda iflçilerin, emekçilerin ve gençli¤in omuz omuza konumlanabilmesini gerektiriyor. Ama bu sald›r›lar karfl›s›nda toplumun bütün kesimlerinin ortak bir paydada buluflup mücadele ettiklerini söylemek bugün için oldukça güç. B›rak›n birlikte mücadeleyi, E¤itim Sen bile kendisine yönelen sald›r› karfl›s›nda sadece c›l›z seslerle “hükümeti uyarmay›” ve çözümü AB’nin getirdi¤i söylenen sözde demokraside aramay› tercih etti. Taban›nda mücadele etmek isteyen dinamikleri hava boflaltma eylemleriyle etkisizlefltirdi. Ama bu sald›r› karfl›s›nda gençlik de üzerine düflen

sorumlulu¤u yerine getirememifl, anadilde e¤itim talebini gerekti¤i gibi savunarak gündemlefltirememifltir. Özünde anadilde e¤itime yönelmifl “AB demokrasisi”nin bu sald›r›s› gençli¤in gündemine girememifl ve güçlü bir mücadele konusu yap›lamam›flt›r. Elbette yap›lan eylem ve etkinliklere destek vermek için çaba harcand›, ama bu gündemi kampüslerimize tafl›y›p genifl gençlik y›¤›nlar› aras›nda güçlü bir çal›flmaya konu edemedik ve her zamankinden fazla savunulmas› gereken anadilde e¤itim fliar›n› ön plana ç›karamad›k. Elbette gençlik bu süreç içerisinde çeflitli gündemlere müdahale etti, bir çal›flma temposu içerisinde bu süreci geçirdi. E¤itim-Sen’e sald›r› gündemine müdahil olabilmek için de belli çabalar harcand›. Ama bunda belirgin biçimde yetersiz kal›nd›¤› da bir gerçektir. Evet, bugün için E¤itim-Sen kapatma davas› iptal edildi. Ancak e¤itim emekçilerinin örgütlenmeleri ve mücadeleleri düzenin s›n›rlar›n› aflt›¤› her an bu tür tehditlerle ve bask›larla yine karfl› karfl›ya gelecektir. Gençlik e¤itim emekçileriyle yan yana durmal›, bu tür sald›r›lara karfl› ortak direnifl hatlar› oluflturmaya haz›rlanmal›d›r. Ayr›ca toplumun di¤er kesimlerine yönelik sald›r›lar halen sürüyor. SEKA, Tekel ve daha bir çok fabrika, iflletme özellefltiriliyor ve iflçileri kap› d›flar› etme haz›rl›klar› h›zlan›yor. Sosyal haklar gasp ediliyor. ‹flçiler, emekçiler güvencesiz çal›flmaya ve geleceksiz yaflamaya zorlan›yor. Gençlik, kendi gündemleriyle beraber iflçi s›n›f›na yöneltilen bu türden sald›r›lar karfl›s›nda da sessiz kalmamal›d›r. Direnen SEKA ve Tekel iflçisiyle her alanda dayan›flmal› ve mücadelelerine kampüslerimizden omuz verebilmek için çal›flmalar›m›z› h›zland›rmal›y›z. Son dönemde hareketlili¤ini art›rmaya bafllayan iflçi s›n›f›n›n eylemlerini ülkenin dört bir yan›nda desteklemek ve güçlendirmek sorumlulu¤u var önümüzde. Gençlik olarak bu sorumlulu¤un alt›ndan aln›m›z›n ak›yla ç›kmal›y›z ve ç›kaca¤›z da.

E k i m G e n ç l i ¤ i

15


‹‹sstta annbbuull’’ddaa D Düünnyyaa EEm meekkççii K Kaadd››nnllaarr G Güünnüü......

Devrimci bir 8 Mart!

E k i m G e n ç l i ¤ i

16

sald›r›ya geçti. Coplar›n havada uçufltu¤u sald›r› s›ras›nda, Son y›llarda 8 Mart Dünya Emekçi Kad›nlar Günü, tarihi çok say›da arkadafl›m›z yerlerde sürüklendi, yaraland›. gerçekli¤i bulan›klaflt›r›larak ve tafl›d›¤› s›n›fsal öz görmezden 6 Mart mitingi devrimci güçler aç›s›ndan oldukça anlaml› gelinerek kutlanmaktayd›. fiiflli s›n›rlar›n› aflamayan, devrimci bir yerde duruyor. Eyleme dönüp bakt›¤›m›zda, ortada kararl› iradeyi kortej s›ralamar›yla bertaraf etmeye çal›flan çeflitli ve militan bir 8 Mart görüyoruz. Devrimcilerin 19 Aral›k günü gruplar›n tutumlar›, 2004 8 Mart’›nda s›n›r› iyiden iyiye aflm›fl, Kad›köy’de düzenledikleri tecrit karfl›t› miting ve yine miting erkeklere dönük hakaretlerin ve hatta fiili sald›r›lar›n devrimciler cephesinden örülen NATO ve emperyalizm karfl›t› yafland›¤› gerici bir alana dönüfltürülmüfltü. süreçlerinin yaratt›¤› özgüven bu eylemle bir kat daha Bu sene devrimci gruplar›n, “devrimci bir 8 Mart’› örgütlemek” amac›yla bir araya gelmesi, feministlerin arkas›na artm›flt›r. Devletin izin ve icazet s›n›rlar›na tak›lmaks›z›n, fiili ve meflru eylemimizi her türlü sald›r›ya karfl› gizlenmifl olan reformistlerle politik plandaki kopuflun pratik gerçeklefltirebilme iradesini göstermifl ve bunu günün planda da zemin bulmas› aç›s›ndan önemli bir ad›m olmufl ve anlam›na uygun bir içeri¤e ba¤l› kalarak yapm›fl olmak bugün sonucunda ‹stanbul’da ayr› ayr› kutlanan birkaç 8 Mart mitingi için en önemli noktad›r. gerçekleflmifltir. 8 Mart’ta yaflanan ayr›flmay› ileriye at›lm›fl bir ad›m olarak Elbette mitingleri oluflturan bileflenlerin 8 Mart’a görüyor, önümüzdeki süreçte belirleyici bir rol oynayaca¤›n› yükledikleri anlama ve 8 Mart’› neyin vesilesi olarak düflünüyoruz. gördüklerine göre de¤iflkenlik gösteren tablolar ortaya ç›km›flt›r. Bir tarafta televizyonda örnek olarak gösterilen, Yaflas›n 8 Mart! medya taraf›ndan alk›fllanan, SEKA’yla dayan›flmak için “maç Kad›n›n kurtuluflu sosyalizmde! tezahüratlar›n›n” sözlerini de¤ifltirerek sloganlar atan ve 8 ‹stanbul Ekim Gençli¤i Mart’› flaflal› bir karnavala dönüfltürenler, di¤er tarafta ise 8 Mart’›n bir kavga günü oldu¤u gerçe¤ini eylemin bafl›ndan sonuna dek yaflatan ve somut pratikleriyle ortaya koyanlar. Devrimci gruplar olarak, dünya emekçi kad›nlar Ü’d e 6 Mar t mitingine ça¤r› e tkin li¤i... gününü, Saraçhane’de bafllay›p, Beyaz›t’ta son bulan bir mitingle kutlayacakt›k. Ancak eylemimize, henüz Saraçhane’de toplan›lm›flken, devlet cephesinden bir sald›r› gerçeklefltirildi. Sald›r› gerçekleflti¤inde henüz buluflma saati gelmemiflti, miting kat›l›mc›lar›n›n ancak 200 kadar› buluflma yerindeydi. Polisin coplarla ve biber Dünya Emekçi Kad›nlar Günü’nün kutlanmas› amac›yla gazlar›yla düzenledi¤i sald›r› sonucunda 57 arkadafl›m›z düzenlenecek olan 6 Mart mitingi öncesinde, ‹stanbul gözalt›na al›nd›. Üniversitesi’ndeki 6 Mart mitingi bileflenleriyle bir araya geldik Saraçhane müdahalesinin sonras›nda Beyaz›t buluflma ve mitinge ça¤r› yapmak amac›yla bir etkinlik düzenleme karar› noktas› olarak belirlendi. Müdahalenin yaratt›¤› öfke ve ald›k. devrimci güçlerle devrimci bir 8 Mart örgütlemenin Ön çal›flmas› zay›f geçmekle beraber 70’e yak›n ö¤renci coflkusuyla sloganlar her zamankinden daha gür biçimde arkadafl etkinli¤imize kat›ld›. 8 Mart mitingleri üzerinden at›l›yordu. Beyaz›t otobüs duraklar›ndan meydana kortej yaflanan ayr›flmay› gerekçelendiren ortak bas›n aç›klamas›n›n düzeninde girildi. BDSP, ÖMP, Proleter Devrimci Durufl, okunmas›yla bafllayan etkinli¤e, Kad›nlar›m›z›n Yüzleri isimli Halk Kültür Merkezleri, Kald›raç, Odak, Partizan, sinevizyon gösterimiyle devam edildi. Demokratik Kad›n Hareketi, Demokratik Haklar Platformu, Serpil Köksal’›n konuflmac› olarak kat›ld›¤› etkinlikte, kad›n Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i, Akder, HÖC, Emekçi Kad›nlar sorununun kayna¤› ve ba¤›ms›z kad›n örgütlenmelerinin (Mücadele Birli¤i), ÖMP ve EHP’li Kad›nlar’›n kat›ld›¤› gereklili¤i/gereksizli¤i noktas›nda canl› tart›flmalar yap›ld›. Dario miting, sald›r› ve bask› koflullar›n›n yo¤unlu¤una karfl›n Fo’dan bir oyunun oynanmas›n›n ard›ndan, müzik grubunun yaklafl›k 1000 kifliyle gerçeklefltirildi. Yap›lan konuflmalara türküleriyle halaylar çekildi. Etkinli¤in sonunda bir kez daha 6 damgas›n› vuran, bugünün emekçi kad›nlara ait oldu¤u Mart mitingine ça¤r› yap›ld›. gerçe¤iydi. Ayn› zamanda konuflmalarda s›kça sabah Edebiyat kantininde gerçeklefltirilen etkinli¤in en olumlu yaflanan sald›r› teflhir edildi ve devrimci dayan›flma öne yan›, kat›l›mc›lar›n d›fl›ndaki ö¤renci arkadafllar›n tart›flmalara ç›kart›ld›. Ayn› zamanda emperyalist savafl ve fliddet gösterdi¤i ilgi idi. S›n›rl› bir zaman içerisinde gerçeklefltirdi¤imiz gündemleri de ifllendi. Oldukça coflkulu geçen eylemimizi etkinli¤imiz, kad›n sorununun devrimci gruplar aç›s›ndan hep bir a¤›zdan söyledi¤imiz marfllarla bitirdik. alg›lan›fl farkl›l›klar›n› aç›k bir biçimde ortaya koydu. Kürsüden eylemin bitti¤i söylendikten sonra, kitle parça Ekim Gençli¤i/‹stanbul Üniversitesi parça alandan ayr›l›rken çevik kuvvet bir kez daha

‹‹ Ü’d e 6

Mar t mitingine ça€r› etkinli€i...

8 Mart’› s›n›fsal özüne uygun bir biçimde kutlayal›m!


8 Mart eylemlerinden Ankara’da 8 Mart...

A nkara ’da 8 Mar t.. . Yaflas›n Dünya Emekçi Kad›nlar Günü! 8 Mart Dünya Emekçi Kad›nlar Günü, Ankara’da devrimciilerici örgütlerin ve çevrelerin kat›l›m›yla 5 Mart günü yap›lan bir eylemle kutland›. Ankara’da 8 Mart Dünya Emekçi Kad›nlar Günü’nün tarihsel anlam› ve bunun ifade etti¤i anlay›fl üzerinden eylem programlar›nda bir ayr›flma yafland›. 8 Mart ve emekçi kad›n›n mücadele içindeki yerine dair perspektiflerin netleflmesinin, sorunu genel ve ayn› ölçüde gevflek, s›n›f bak›fl aç›s›ndan uzak bir “kad›n sorunu”na dönüfltüren feminist anlay›fl ve bu anlay›fl›n kuyrukçusu bir politik hat ile hesaplaflman›n ifadesi olan bu ayr›flma, baz› örgütlerin devrimci bir 8 Mart ça¤r›s›yla somutland›. 5 Mart Cumartesi günü devrimci bir 8 Mart ça¤r›s›yla biraraya gelen gruplar, Sakarya Caddesi’nde bulufltular. BDSP, Ekim Gençli¤i, Al›nteri, DHP, Partizan, Kald›raç, Odak, Devrimci Mücadele ve ÇHD’nin yerald›¤› eyleme yaklafl›k 200 kifli kat›ld›. Sakarya Caddesi’nden bafllayan yürüyüflün ard›ndan Yüksel Caddesi’ne ulaflan yaklafl›k 200 kiflilik kitle ad›na burada ortak bir bas›n aç›klamas› yap›ld›. 8 Mart’›n tarihsel anlam› ve bugünün iflçi kad›nlar›n mücadelesiyle kazan›lm›fl, iflçi s›n›f›na ait bir miras oldu¤u vurguland›. Kad›n›n ezilmiflli¤inin gerçek nedenlerini gizleyen, sorunu çarp›k bir erkek karfl›tl›¤›na indirgeyen liberal anlay›fllarla hesaplafl›lmas› gereklili¤inin alt›n›n çizildi¤i aç›klamada, iflçi-emekçilerin tarihsel kazan›mlar›n› simgeleyen ve devrim davas›n›n ürünü olan 8 Mart’›n özüne uygun bir flekilde an›lmas› gerekti¤i belirtildi. Aç›klaman›n ard›ndan Mamak ‹flçi Kültür Evi fiiir Toplulu¤u’nun sundu¤u fliir dinletisi izlendi. Mamak ‹flçi Kültür Evi Müzik Toplulu¤u’nun devrimci türküleri ve halaylar›n ard›ndan eylem bitirildi.

Ankara Ekim Gençli¤i

Antep’te 8 Mart...

A ntep’te 8 Mart... “Kad›n erkek el ele, mücadeleye!” 8 Mart’›n hafta içine denk gelmesi nedeniyle Antep’te Dünya Emekçi Kad›nlar Günü 6 Mart’ta yap›lan bir eylemle kutland›. Antep Demokratik Kad›n Platformu’nun düzenledi¤i eylem Adliye önünde yap›ld›. Demokratik Kad›n Platformu eylemde “8 Mart ücretli izin günü, resmi tatil ilan edilsin/ Antep Demokratik Kad›n Platformu” pankart› açt›. “E¤itimde cinsiyet ayr›mc›l›¤›na hay›r!”, “Töre cinayetlerine son!”, “Cinsel, ulusal, s›n›fsal sömürüye son!” fliarl› dövizler kullan›lan eylemde “Savafla hay›r, iflkenceye son!”, “Eflit ifle eflit ücret!”, “Kad›nlar soka¤a, eyleme, özgürleflmeye!” , “Kad›n erkek elele, mücadeleye!” sloganlar› at›ld›. Ayr›ca SEKA iflçilerine verilen deste¤in ifadesi “SEKA yaln›z de¤ildir!” slogan›

anlaml›yd›. Bas›n aç›klamas›n›n okunmas›n›n ard›ndan eylem sona erdi. Ya¤an ya¤mura ra¤men insanlar eyleme ilgi

gösterdi. Yaklafl›k 200 kiflinin kat›ld›¤› eyleme Gaziantep Üniversitesi Ö¤renci Platformu olarak biz ö¤renciler de destek verdik.

Antep Ekim Gençli¤i

“Her gün 8 Mart, her gün kavga!” Tarih boyunca ezilen ve sömürülen kitleler, hak ve özgürlüklerini mücadeleleri sayesinde kazanm›fllard›r. 8 Mart Dünya Emekçi Kad›nlar Günü Amerikal› tekstil iflçisi kad›nlar›n eflit ifle eflit ücret talebiyle bafllatt›klar› ve bedeller ödeyerek kazan›m sa¤lad›klar› bir mücadele günüdür. 8 Mart’›n tarihsel anlam›n› iflçi ve emekçilerin beyninden silmeye çal›flan, bugünün içini boflaltan sermaye iktidar›na karfl› tüm iflçi ve emekçiler 8 Mart’› bu tarihsel özüne uygun kutlayarak düzene tok bir yan›t vermelidirler. Bu bak›flaç›s›yla Ba¤›ms›z Devrimci S›n›f Platformu’nun gerçeklefltirdi¤i bas›n aç›klamas›na Ekim Gençli¤i olarak destek verdik. Buca Forbes giriflinde yap›lan bas›n aç›klamas›nda 8 Mart’›n tarihsel önemi ve kad›n›n özgürlü¤ünün ve eflitli¤inin ancak bu zulüm düzeninin y›k›lmas›yla mümkün olaca¤› vurguland›. “Her gün 8 Mart, her gün kavga!”, “Cinsel, ulusal, s›n›fsal sömürüye hay›r!”, “‹flçilerin birli¤i sermayeyi yenecek” sloganlar› coflkulu bir flekilde at›ld›. 6 Mart Pazar günü gerçeklefltirilecek kitlesel bas›n aç›klamas›na yap›lan ça¤r› ile bas›n aç›klamas› sona erdi. Aç›klaman›n ard›ndan bildiri da¤›t›m› yap›ld›.

‹zmir Ekim Gençli¤i

Fen Fakültesi’nde 8 Mart etkinli¤i

E k i m G e n ç l i ¤ i

‹stanbul Üniversitesi’nde 8 Mart Dünya Emekçi Kad›nlar günü gündemine dönük planlad›¤›m›z etkinliklerden birini di¤erini Fen Fakültesi’nde gerçeklefltirdik. Bir süredir Fen Fakültesi’nde gerek siyasi çal›flma noktas›nda ciddi bir zay›fl›k yaflan›yordu. Bu nedenle etkinli¤in bu fakültede gerçeklefltirilebilmesi bizim için özel bir önem tafl›yordu. Bu etkinlik ile birlikte Fen Fakültesi’nin bu dura¤an havas›n› k›rma yönünde bir ad›m atmay› hedefliyorduk. Etkinli¤imize Kad›nlar›m›z›n Yüzleri isimli sinevizyon gösterimi ile bafllad›k. Ard›ndan bir arkadafl›m›z kad›n sorununa iliflkin bak›fl›m›z› ifade eden bir konuflma gerçeklefltirdi. Konuflman›n sonras›nda bir kat›l›mc›n›n burjuva kad›nlar›n sorunlar› ile ilgili sordu¤u bir soru vesilesiyle neden çifte sömürüyü ve emekçi kad›nlar›n sorunlar›n› hedefledi¤imizi tart›flma f›rsat› bulduk. Etkinli¤imiz müzik dinletisi ile son buldu. 30 kiflinin kat›ld›¤› etkinli¤imize fakülte ö¤rencileri de ilgi gösterdi. Senenin bafl›ndan bu yana bu fakültede yap›lan ilk etkinlik oldu bu.

‹stanbul Üniversitesi Ekim Gençli¤i

17


““ D Daayyaann››flflm maa bbüüyyüüyyoorr,, ddiirreenniiflfl ssüürrüüyyoorr!!””

Direniflin yeni ad›: SEKA!

E k i m G e n ç l i ¤ i

18

Emperyalistlerle yap›lan uluslararas› kölelik anlaflmalar›n›n gerekleri çerçevesinde devlet, üretim ve hizmet sektörlerinden birer birer elini çekiyor. Özellefltirme Yüksek Kurulu’nun 8 Kas›m 2004 tarihinde SEKA ‹zmit ‹flletmesi’nin gerekçesiz olarak kapat›lmas›na karar vermesi de bu kapsamdad›r. 1936’da kurulan ve ülkenin en büyük sanayi kurulufllar›ndan biri olan SEKA, her türlü ka¤›t, karton ve ara madde, hammadde üretimiyle bu alanda ülke üretiminin %50’sini elinde bulundurmaktad›r. Önemli birkaç kalemde ise tekel konumundad›r. Son 30 y›l içerisinde çal›flan say›s›n›n yaklafl›k olarak onda birine düflürülmesine, özel ka¤›t fabrikalar›n›n, özellikle de Toprak Holding’in ifl yapabilmesi u¤runa en önemli makinelerinin alt› aydan uzun sürelerle bak›m ad› alt›nda üretim d›fl› tutulmas›na ra¤men, 2004 itibariyle 412,9 milyon YTL sermayesi bulunan SEKA, sadece Kocaeli ekonomisine 7,1 milyon YTL katk›da bulunuyor. SEKA, Türkiye’de ka¤›d›n hammaddesi olan selüloz ve odun hamuru üretimini yapan tek kurulufltur. Ayr›ca selüloz üretimi sadece SEKA’da entegre olarak gerçeklefltirilmektedir. Büyük sermaye yat›r›mlar› gerektiren ve dünya piyasalar›nda büyük bir rekabetin sürdü¤ü bu üretim alan›nda böyle imkanlara ve teknolojiye sahip olan SEKA emperyalist tekellerin fiyat politikalar›na karfl› bir tampon görevi görmektedir. Kapat›lmas› ile ka¤›t gibi önemli bir sektörde, hammaddede d›fla ba¤›ml›l›k büyük ölçüde artacakt›r. Gündelik hayatta belki de her alanda karfl›laflt›¤›m›z ka¤›t ve hammaddesiyle üretilen ürünlerin fiyatlar›, akt›k do¤rudan emperyalist tekeller taraf›ndan belirlenecektir. SEKA’n›n kapat›lmas› sadece kap›ya konulan 700 iflçinin

de¤il, ülkede yaflayan tüm iflçi ve emekçilerin sorunudur. Özellefltirme Yüksek Kurulu’nun 27 Ocak 2005’ten itibaren fabrikan›n faaliyetine son verilece¤ini aç›klamas›ndan sonra, 1 Ocak 2005 itibariyle makineler durduruldu. Bu geliflmelerin ard›ndan bir dizi eylem örgütlendi. ‹zmit halk›n›n da yo¤un deste¤iyle mitingler, yürüyüfller ve bir dakikal›k ›fl›k kapatma eylemleri yap›ld›. 19 Ocak 2005’te ise SEKA iflçileri eylemlerini bir ad›m daha ileri tafl›yarak fabrikay› iflgal ettiler. ‹flçilerin öfke ve tepkilerinin bas›nc› karfl›s›nda, geçmifli ihanetlerle kirlenmifl olan Selüloz-‹fl ve Türk-‹fl iflgal eylemini sahiplenmek zorunda kald›lar. Ancak yapt›klar› aç›klamalar ve tav›rlar›, s›n›f düflman› ihanet çetelerinin çizgilerinde bir de¤ifliklik olmad›¤›n› gösterdi. Selüloz-‹fl yönetimi özellefltirme kapsam›ndaki ifl kollar›nda örgütlü ve yine Türk-‹fl’e ba¤l› Petrol-‹fl, Yol‹fl ve Tek-G›da-‹fl gibi sendikalar› dolafl›p ortak bir mücadele hatt› belirlenmesine çal›flaca¤›na, Ankara’da meclisin koridorlar›nda dolafl›p s›n›f düflman›, iflbirlikçi hükümet temsilcileriyle görüflmeyi tercih etti. Aç›kça görülüyordu ki; fabrikan›n kapat›lmas›na iliflkin, yürütmenin durdurulmas› istemiyle aç›lan davayla bafllayan hukuki süreç, direniflin k›r›lmas› için bir f›rsat


olarak de¤erlendirilmek isteniyordu. Diyalogcu, uzlaflmac›, ça¤dafl sendikac›l›k söylemleri arkas›nda ihanet çizgisi kendini gizlemeye çal›fl›yordu. SEKA’n›n kapat›laca¤› 27 Ocak’a gelindi¤inde Selüloz-‹fl’in açt›¤› davadan ilk karar ç›kt›. Ankara 9. ‹dare Mahkemesi, Özellefltirme Yüksek Kurulu’ndan savunma al›n›p yeni bir karara var›l›ncaya kadar ÖYK’n›n karar›n›n yürütmesinin durdurulmas›na karar verdi. SEKA iflçisinin mücadelesinin yaratt›¤› bas›nçla mahkemeden böyle bir karar ç›km›flt›. ‹flçiler cephesinde kararl› bir mücadeleyle elde edilen ve tüm çabalara ra¤men yalanc› bir bahar havas› estirmeyen bu karar, sendikal bürokrasiye bir manevra daha yapt›r›yor ve ihanet çetesi solu¤u yine hükümet temsilcilerinin yan›nda al›yordu. Yapt›klar› aç›klamalarda e¤er hükümet destekleyicisi olursa bu karara sayg› duyulmas› gerekti¤ini söyledikten sonra “Bizim buradan ölümüz ç›kar!” diyebiliyorlard›. Bu arada sermaye iktidar› da bofl durmuyor, direnifli k›rabilmek için türlü yollara baflvuruyordu. Özellikle medyas›n› çok güçlü kullan›yor ve burjuva medyada direniflin sonuçsuzlu¤u, bofl oldu¤u üzerine birçok yaz› ve haber ön plana ç›kar›l›yordu. Bir yandan da hükümet iflçilere rüflvet teklif ediyor; Özellefltirme ‹daresi Baflkanl›¤› a¤z›ndan, direnifli bitirmeleri karfl›l›¤›nda iflçilerin “hangi ilde, hangi ilçede, hatta hangi semtte istiyorlarsa orada ifle yerlefltirilece¤i” aç›klamalar› yap›l›yordu. Medyadaki bask›, rüflvet önerisi de kar etmeyince bu sefer tehdit yoluna giden hükümet, Bakan Unak›tan’›n yapt›¤› bir aç›klamada iflçileri üstü kapal› tehdit ediyor ve “Devletle uzun süre cebelleflmenin kimseye yarar› olmaz, SEKA ‹zmit Fabrikas› kapat›lacakt›r.” diyordu.

Direnifl teslim al›namayacak! Sermayenin ve sendika bürokrasinin tüm çabalar›na ra¤men SEKA iflçileri direnifllerini kararl› bir biçimde sürdürüyorlar. Mahkeme karar›n›n fabrikan›n kapat›lmas› yönünde olmas› ve iflçilerin tazminatlar›n›n yat›r›larak yasal olarak sürecin tamamlanmas›na ra¤men fabrikadaki fiili iflgal devam ediyor. Direniflin bafllamas›ndan bugüne kadar geçen süre içerisinde de SEKA iflçileriyle dayan›flma her geçen gün büyüyor. Bir çok ilde kurulan SEKA ‹flçileriyle Dayan›flma Platformlar› her geçen gün yeni bir eylem örgütlüyor. Neredeyse her gün SEKA iflçileri ziyaret ediliyor, ‹zmit sokaklar›nda “SEKA iflçisi yaln›z de¤ildir!”, “Dayan›flma büyüyor, direnifl sürüyor!” sloganlar› yank›lan›yor. Bu destekten korkan sendika temsilcileri

ise iflçileri yal›tmaya ve özellikle devrimci güçlerle iflçilerin kaynaflmas›n› engellemeye çabalamakta; polislerle iflbirli¤i içerisinde, ziyarete gelen kortejleri fabrika kap›s›nda tutmaya, içeri almamaya çal›flmaktad›r. Deste¤e gelenlerin fabrika içerisine al›nd›¤› durumlarda ise türlü provokasyonlarla, gerek iflçiler gerekse de ailelerin devrimci güçlerle karfl› karfl›ya getirilmesi için u¤raflmaktad›r. Bu tabloya ra¤men iflçi kitlesinde önemli ölçüde bir politikleflme yaflanm›flt›r. Direniflin bafllar›ndaki “biz ekmek derdindeyiz” söylemi art›k kullan›lmamaya, iflçiler taraf›nda daha politik ve s›n›f dayan›flmas›na vurgu yapan sloganlar kullan›lmaya bafllanm›flt›r. SEKA iflçilerinin bu direngen tavr›, s›n›f kardefllerine de yol gösterici olmufltur. TEKEL’in Cevizli Sigara Fabrikas› iflçileri de özellefltirme karfl›t› eylemliliklere bafllam›fl, yapt›klar› aç›klamalarda SEKA iflçileriyle kader birli¤i yapt›klar›n› ifade etmifllerdir. Bugün gelinen noktada SEKA direnifli, uzun süredir suskun kalan iflçi s›n›f›n›n bir kez daha gücünün fark›na var›p, kendini yeniden göstermesini sa¤lam›flt›r. Direniflin gücü, sermaye iktidar›n› daha önceden iflçi-emekçi eylemleri karfl›s›nda tak›nd›klar› alayc› tavr› bir kenara b›rak›p, kolluk güçleriyle direnifle müdahale etmeye zorlam›flt›r. Çünkü direniflin s›n›f›n di¤er bölükleri üzerinde yaratt›¤› hava sermaye iktidar›n› korkutuyor. Çünkü onlar da biliyorlar ki SEKA’da çakan k›v›lc›m› ezilen ve sömürülen milyonlar ilgiyle takip ediyor. E¤er ki direnifl kazan›r ve bu k›v›lc›m yay›l›rsa iflçi s›n›f›n› dizginlemek art›k hiç de kolay olmayacakt›r. SEKA iflçilerinin tarihsel öneme sahip ve devrimci s›n›f hareketinin önemli kazan›mlar›ndan biri olmaya aday bu direniflini desteklemek, bu k›v›lc›m› yang›na çevirmek için gençlik içerisinde direnifle olan duyarl›l›¤› artt›rmak ve genifl kitlelerin deste¤ini kazanmak yolunda ad›mlar atabilmek omuzlar›m›zda bir görev olarak durmaktad›r.

E k i m G e n ç l i ¤ i

19


‹‹ssttaannbbuull SSEEK KA A’’yy llaa D D aayyaann››flflm maa PPllaattff oorrm muu G Giirriiflfliim mii’’nniinn SSEEK KA A ddiirreenniiflfliinnii ccooflflkkuulluu zziiyyaarreettii......

“SEKA’dan TEKEL’e direnifl kazanacak!”

E k i m G e n ç l i ¤ i

20

‹stanbul SEKA’yla Dayan›flma Platformu Giriflimi 20 fiubat günü SEKA iflçilerinin direnifline destek için SEKA’y› ziyaret düzenledi. Haydarpafla Tren ‹stasyonu’nda saat 11:30’da buluflan platform bileflenleri, tren istasyonunu eylem alan›na çevirdiler. ‹stanbul SEKA’yla Dayan›flma Platformu ad›na trenlere binmeden önce bir bas›n aç›klamas› yap›ld›. Bas›n aç›klamas›ndan sonra trene binildi. Tren vagonlar› “SEKA kapat›lamaz!” pankartlar›yla donat›ld›. ‹stasyondaki coflku tren içerisinde de devam etti. Saat 14:30’da ‹zmit’e var›ld›¤›nda yürüyüfle geçen bini aflk›n kitle “Her yer SEKA her yer direnifl!”, “SEKA iflçisi direniflin simgesi!”, “Yaflas›n s›n›f dayan›flmas›!”, “‹flçilerin birli¤i sermayeyi yenecek!”, “Gün gelecek, devran dönecek AKP halka hesap verecek!”, “Kurtulufl yok tek bafl›na, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganlar›yla fabrika önüne kadar geldiler. ‹zmit halk› eyleme alk›fllarla destek verdi. SEKA iflçileri fabrika önüne gelerek platform bileflenlerini alk›fl ve sloganlarla karfl›lad›lar. Fabrika önünde s›ras›yla ‹stanbul SEKA’yla Dayan›flma Platformu temsilcisi, ‹stanbul Belediye-‹fl 2 Nolu fiube Baflkan› ve Selüloz-‹fl Genel Sekreteri birer konuflma yapt›lar. Konuflmalar›n ard›ndan kortejler flehir merkezine yürüdüler. Belediye ‹flhan› önünde yap›lan aç›klaman›n ard›ndan eylem sona erdi ‹stanbul SEKA’yla Dayan›flma Platformu Giriflimi 23 fiubat günü Ça¤layan AKP binas› önünde saat 12:30’da SEKA’yla dayan›flmak amac›yla bir bas›n aç›klamas› düzenledi. “SEKA kapat›lamaz!” imzal› pankart›n aç›ld›¤› eylemde “SEKA’dan Tekel’e direnifl kazanacak!”, “Kurtulufl yok tek bafl›na, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “‹flçilerin birli¤i sermayeyi yenecek!” sloganlar› at›ld›. Bas›n aç›klamas› ve konuflmalar›n ard›ndan eylem sona erdi.

‹‹ssttaannbbuull ÜÜnnii vveerrssiitt eessii’’nnddeenn SSEEK KA A iiflflççiissiinn ee ddeesstteekk.. ....

“SEKA iflçisi yaln›z de¤ildir!”

‹stanbul Üniversitesi’nde 24 fiubat günü SEKA ile dayan›flmak amac›yla bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdik. Üniversitede SEKA direniflini gündemlefltirmek ve bu çerçevede dayan›flma ça¤r›s› yapabilmek amac›yla okulun aç›ld›¤› ilk gün ön çal›flmas›na bafllad›k. Üniversitenin henüz kay›t dönemi olmas›na ra¤men bas›n aç›klamas›na yaklafl›k 60 ö¤renci kat›ld›. Aç›klamada flunlar söylendi: “... ‹flte tam da bu yüzden SEKA iflçisinin bugün yürüttü¤ü ifade direniflin sürdü¤ü fabrikan›n s›n›rlar›n› çoktan aflm›fl durumdad›r. Çünkü bu direnifl sosyal y›k›m sald›r›s›na karfl› iflçi s›n›f›ndan verilmifl ilk yan›tt›r. SEKA iflçisini bugün direniflin simgesi haline getiren de bu yan›t›n güçlülü¤üdür. Ö¤renci gençlik olarak SEKA iflçisinin bu anlaml› direniflini destekledi¤imizi ve destekleyece¤imizi bir kez daha vurgulayarak, flunu belirtmek istiyoruz: ‹flçi s›n›f›na yönelen sald›r›lar karfl›s›nda ö¤renci gençlik olarak her koflulda, sermayenin karfl›s›nda ve emekçilerin yan›nda yeralaca¤›z. Bugün SEKA iflçisinin direnifline omuz veriyoruz ve yar›n direnen tüm iflçi ve emekçilerin mücadelelerine omuz verece¤imizi bir kez daha ifade ediyoruz.” Coflkulu geçen bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan üniversiteye dönüldü, halaylar çekildikten sonra ertesi gün için planlanan SEKA ziyaretinin ça¤r›s›yla eylem sonland›r›ld›. SEKA ile dayan›flma çerçevesinde planlanan etkinliklerin ilki olmas› aç›s›ndan anlaml› olan bas›n aç›klamas›n› SEKA ziyareti tamamlayacak. Üniversite ö¤rencileri ‹zmit’te bir bas›n aç›klamas› daha gerçeklefltirecek.

Ekim Gençli¤i/‹stanbul Üniversitesi


SEKA iflçileri ile anlaml› dayan›flma bitirdik . Genç komünistler olarak 18 fiubat akflam› SEKA iflçilerine Ankara Ekim Gençli¤i olarak art›k hafta sonu yap›lan dergi yap›lan sald›r› üzerine h›zl› bir tepki gösterdik. SEKA iflçilerinin sat›fl›n› süreklilefltirmifl bulunuyoruz. SEKA iflçileri ile yaln›z olmad›klar›n›, iflçilere yönelik sald›r›n›n her cepheden dayan›flma eylem ve etkinliklerimiz de devam edecek. karfl›lanmas› ve direniflin savunulmas› bilinciyle hareket ettik. Zira, SEKA direnifli direniflimiz, kararl›l›¤› kararl›l›¤›m›z ve Yaflas›n iflçilerin birli¤i, halklar›n güçü gücümüzdür. kardeflli¤i! 19 fiubat günü yapt›¤›m›z dergi sat›fl›n› daha uzun tutarak Ankara Ekim Gençli¤i ajitasyonumuzu bu konuya ay›rd›k. Yüksel Caddesi’nde saatlerce SEKA iflçisinin yaln›z olmad›¤›n› ve bu direniflin önemini yapt›¤›m›z konuflmala dile getirdik. Sat›fl faaliyetimiz çok baflar›l› geçti. Elimizdeki dergileri hemen hemen bitirdik. Yeni insanlarla tan›flma f›rsat› bulduk. Tüm Türk Haber-‹fl sendikas›nda örgütlü iflçiler 4 Mart günü Antep’te iflyerini terk etmeme karar›n› bu faaliyetimiz boyunca uygulayarak SEKA iflçilerine destek sundular ve “Özellefltirmelere Hay›r!” dediler. Akflam yoldafllar›m›zda büyük bir saatlerinde Merkez Postane’de bafllat›lan eyleme birçok sendika temsilcisi ve özellefltirme karfl›t› coflku ve heyecan hakimdi. kat›ld›. Biz de Gaziantep Üniversitesi Ö¤rencileri olarak iflçilerin hakl› tepkilerine destek sunmak Genç komünistler SEKA için oradayd›k. iflçilerinin ortaya koydu¤u Eyleme bafltan sona coflku hakimdi.“Genel grev, genel direnifl!”, “Gün gelecek, devran direnifli sahiplendiklerini bu dönecek, AKP halka hesap verecek!”, “Y›lg›nl›k yok direnifl var!”, “Yaflas›n s›n›f dayan›flmas›!” coflkular›yla bir kez daha sloganlar›n›n at›ld›¤› eylemde, en s›k at›lan slogan ise “SEKA iflçisi yaln›z de¤ildir!” oldu. gösterdiler. Antep merkezinde ve ilçelerinde 620 Haber-‹fl’li iflçinin bu eylemi gerçeklefltirdi¤i bildirildi. Biz Ekim Gençli¤i Bas›n aç›klamas›n›n okunmas›n›n ard›ndan eylem sona erdi. sat›fl›n› sürdürürken bas›n ‹lerleyen saatlerde Gaziantep Üniversitesi Ö¤rencileri olarak iflçilere destek vermek için aç›klamas› yapan SDP yeniden Merkez Postane önüne gittik. Burada halaylar çeken iflçilerdeki coflku görülmeye gençli¤inin eylemine destek de¤erdi. S›k s›k SEKA direnifline destek veren sloganlar at›ld›. Ö¤renciler olarak oradan ayr›l›rken verdik. Sat›fl faaliyetini iflçiler deste¤imizden dolay› mutlu olduklar›n› dile getirdiler. Biz de iflçilerin dayan›flmas›n›n bitirdikten sonra SDP ile anlaml› ve özellefltirmeye karfl› direnifllerinin de hakl› oldu¤unu söyleyip yanlar›nda oldu¤umuzu ortaklaflt›rd›¤›m›z bas›n belirttik. aç›klamas›n› yapt›k. Üçerli Antep Ekim Gençli¤i kortejler oluflturarak postane önüne yürüyüp SEKA iflçilerine destek mesaj›m›z› fakslad›k. Burada yap›lan konuflmalarla AKP hükümetinin sosyal y›k›m sald›r›lar›n› teflhir ettik. ‹çerde bu sald›r›lar› 24 fiubat günü Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde SEKA ‹zmit Fabrikas›’na yöneltilen yürütenlerin d›flar›da sald›r›lara karfl› bir eylem yap›ld›. “Cebeci Ö¤rencileri” ad› alt›nda örgütlenen eyleme Cebeci emperyalist efendilerinin Kampüsü’ndeki çeflitli fakültelerden yaklafl›k 80 kifli kat›ld›. katliamlar›na ortak Eylem, EBF önünden kampüs kap›s›na yürüyüfl olarak gerçekleflti. “SEKA kapat›lamaz!” olduklar›n› anlatt›k. fliar›n›n yaz›l› oldu¤u bir pankart aç›ld›. Eylemde “SEKA iflçisi yaln›z de¤ildir!”, “TEKEL iflçisi yaln›z SEKA iflçilerinin gösterdi¤i kararl› direnifli bir de¤ildir!”, “Yaflas›n s›n›f dayan›flmas›!” sloganlar› at›ld›. Gençlik s›n›f mücadelesiyle dayan›flma içinde olmak için çal›flmalar›na devam edecek. kez daha selamlay›p “Yaflas›n iflçilerin birli¤i, Ekim Gençli¤i okurlar›/Cebeci halklar›n kardeflli¤i!” slogan›yla eylemimizi

Antep’te iflçiler ve ö¤renciler SEKA için birleflti!

E k i m G e n ç l i ¤ i

Cebeci Ö¤rencileri’nden SEKA-TEKEL iflçilerine eylemli destek!

21


ÖTTK Ö K kkiim mii tteem mssiill eeddiiyyoorr?? ÖÖ¤€rreenncciilleerrii m mii,, rreekkttöörrllüü¤€üü m müü??

ÖTK m›, RTK m›?

E k i m G e n ç l i ¤ i

Üniversitelerimizde iki y›l önce, ÖTK (Ö¤renci Temsilci Kurulu) ad› alt›nda rektörlük eliyle kurulan kurullar› hepimiz mutlaka duymufluzdur. Ö¤renci hareketine bugünkü haliyle hiçbir destek sunamayacak ÖTK’lar, ö¤renci hareketinin tarihinde farkl› flekillerde gündeme gelmifltir. Bugün ÖTK’lar yeniden ö¤renci hareketinin geliflmesinin ve kendi özörgütlülü¤ünü yaratmas›n›n karfl›s›na ç›kar›l›yor, bir tak›m vesilelerle üniversite ö¤rencilerinin gündemine sokulmaya çal›fl›l›yor. ÖTK’lar ö¤rencilerin kendilerini temsil edebilecekleri, seslerini duyurabilecekleri bir yer olarak lanse ediliyor. Gerçekte ise bu giriflim tamam›yla ö¤renci hareketini dizginlemenin, tabandan gelen muhalif inisiyatife ve birlikteli¤e tahammülsüzlü¤ün bir göstergesidir. Bu dizginleme amac› çerçevesinde ÖTK’lar, mevcut ö¤renci hareketini YÖK ve rektörlü¤ün denetimi alt›na almaya çal›flman›n araçlar›d›r. Ö¤rencilerin temsil edilmesi gibi bir amaçla kurulmad›¤›, bizzat yönetmeli¤i, yönergeleri, seçilme flartlar› ve de hiçbir yetkiye sahip olmay›fllar›yla aflikard›r. Bu noktalara daha sonra de¤inece¤iz. Ancak öncelikle ilk ÖTK deneyimi olan ODTÜ-ÖTK ve ‘96 ö¤renci hareketinin geliflmesi süreciyle gündeme gelen ÖTK’lardan bahsetmek istiyoruz.

Tarihsel deneyimlerle ÖTK 1976 y›l› ODTÜ-ÖTK’n›n kurulufl y›l› olmufltur. Bu, söz ve tüm yetkinin tamam›yla ö¤rencilerde oldu¤u bir ÖTK’yd›. Tüzü¤ü bile ö¤renciler aras›nda gerçeklefltirilen ve bir ay süren tart›flmalar sonucunda oluflturulmufltu. Tüzük rektörlük taraf›ndan kabul edilmeden çal›flmalar›na bafllayabilmifltir. ODTÜ-ÖTK, okulda gerçeklefltirilen her türden eylemi örgütlemekten yemekhane ve çay fiyatlar›na, rektörlü¤ün kararlar›ndan müfredat›n düzenlenmesine kadar her fleyde söz sahibidir. ÖTK’n›n gücü hiç de rektörlükten veya tüzü¤ünden gelmemektedir. Bu güç s›rt›n› tamam›yla ö¤rencilere dayamas›ndan, birebir onlar›n eliyle oluflturulmas›ndan ve hayat bulmas›ndan gelmektedir. Oysa bugünkü ÖTK’lar varl›k nedenini ve gücünü ö¤rencilerden de¤il YÖK’ten almaktad›rlar ve bu niteli¤i ile uyumlu olarak tümüyle idarenin icazet s›n›rlar› içinde kalmaktad›rlar. ‹sim d›fl›nda bugünkü ÖTK’larla ODTÜ-ÖTK aras›nda ortaklaflan hiç bir yan› yoktur. ODTÜ-ÖTK rektörlü¤ün kurdu¤u güdümlü bir kurum de¤il, tersine, ö¤rencilerin kendi inisiyatifleri ile gelifltirdikleri bir

22

özörgütlülüktür. Bugün gerçeklefltirilen ÖTK sald›r›s›, ‘96 y›l›nda gerçeklefltirilen sald›r›n›n bir yeni versiyonudur. O dönem yükselen ö¤renci muhalefeti, aylar süren ders boykotlar›, DTCF’de ve ‹stanbul Üniversitesi’nde iflgaller gerçekleflmifltir. ODTÜ ve Hacettepe’den ö¤renciler gözalt›ndaki arkadafllar›n›n serbest b›rak›lmas› için, hiçbir çal›flma yapmadan birkaç saat içinde 3-4 binleri bulan eylemler örgütleyebilmifllerdir. Ö¤renci hareketi kendi özörgütlülüklerini gelifltirmek, bu temelde örgütlü mücadelelerini yükseltmek potansiyeli tafl›maktad›r. Rektörlük ve dolay›s›yla düzen do¤al olarak durum ve geliflmelerden hoflnutsuz ve kayg›l›d›r. ‹flte ÖTK sald›r›s›, ö¤renci muhalefetinin bu yükseliflinin önünü almak için yap›lan bir sald›r›d›r. ÖTK sald›r›s›n› ne YÖK’ten ne de sermaye iktidar›ndan ba¤›ms›z ele alamay›z. Bu ayn› zamanda YÖK’ün kendi teflhir olmufllu¤unu “demokratik” bir makyajla hafifletme gereksiniminin bir ürünüdür. Gerçekte ise ÖTK’lar da bafltan afla¤›ya anti-demokratiktir. Bu nedenle bir çok üniversitede ÖTK’lara karfl› çal›flmalar yürütülmüfltür. ÖTK’n›n mevcut biçimiyle ve koflullar içerisinde bir ö¤renci özörgütü olamayaca¤›, ancak ve ancak bir sald›r› örgütü olabilece¤i, genç komünistler taraf›ndan zaman›nda önemle dile getirilmifltir. Bununla birlikte genç komünistler konuya kaba bir biçimde de yaklaflmam›fl, düzenin maskesini düflüren bir sloganla ç›km›fllard›r: ÖTK’lar ya bize, ya çöpe! Seçme ve seçilme hakk›n›n YÖK taraf›ndan k›s›tlanmad›¤›, yetkiye ve kararlara müdahale olana¤›na sahip bir ÖTK oluflmad›¤› sürece bunlar YÖK’e aittir, t›pk› YÖK gibi çöplü¤e yollanmal›d›r. Bugün oldu¤u gibi o gün de reformizm ÖTK’lara dört elle


sar›lm›flt›r. ‘97’de Trakya Üniversitesi’nde Aç›l›fl flenli¤inde devrimciler “ÖTK taktik, YÖK faflist!” slogan›n› yükseltirken , Emek Gençli¤i kendini “ÖTK Giriflimcileri” diye ortaya koymak yoluna gitmifltir (Ekim Gençli¤i, 1 Kas›m ’97). Devrimci ö¤rencilerce birçok yerelde buna benzer çal›flmalar yap›lm›flt›r. “Ya bize, ya çöpe!” fliar› zaten kendi özörgütlülüklerini yaratma yolundaki gençli¤in, düzenin s›n›rlar› içindeki bir kuruma bak›fl aç›s›n› çok güzel göstermektedir.

Bugünkü ÖTK sald›r›s› Bugün ÖTK’lar tekrar gündeme getirilmeye çal›fl›lmaktad›r. 2002 y›l›n›n sonunda Üniversiteleraras› Kurul taraf›ndan, Üniversiteler Ö¤renci Konseyi Yönetmeli¤i ad› alt›nda bir yönetmelikle bu hamle bafllat›lm›flt›r. C›l›z dahi olsa oluflabilecek bir ö¤renci muhalefetinin önünü daha oluflmadan alabilmenin, ö¤renci hareketini düzene tabi k›lman›n bir yolu olarak düflünülmüfltür. T›pk› ‘96’da oldu¤u gibi. Ancak iki y›ld›r ODTÜ’de oldu¤u gibi birçok üniversitede de ö¤renciler taraf›ndan karfl›l›k görmemifltir. Her ne kadar karfl›s›nda bir muhalefet oluflturulmam›fl olsa da, ö¤rencilerin ÖTK’lara ilgi göstermedi¤i bir gerçektir. ÖTK yönetmeli¤inin maddelerini inceledi¤imizde, ö¤rencileri temsil etmeyen, edemeyen bir sözde örgütlenme ile karfl› karfl›ya oldu¤umuzu aç›kça görüyoruz. Öncelikle yap›s›ndan bahsedelim. Her bölümün her s›n›f›ndan birer ö¤renci temsilcisi seçiliyor. Daha sonra her bölümden bir bölüm temsilcisi ve daha sonra da her fakülteden birer fakülte temsilcisi seçiliyor. En son olarak bir baflkan, en az bir baflkan yard›mc›s› ve de bir genel sekreterden oluflan Üniversite Ö¤renci Konseyi Yürütme Kurulu oluflturuluyor. Ancak tüm söz hakk› (pratikte hiçbir söz hakk› yok ama oldu¤u kadar›yla!) baflkan›n elinde toplan›yor. Oluflturulan yönetmelikteki madde 6/c’de ise baflkan›n hiçbir hakk› olmad›¤› yaz›l›d›r: “Madde 6/c: Üniversite Ö¤renci Konseyi Yürütme Kurulu baflkan› üniversite senatosunda ö¤rencilerle ilgili konular›n görüflülmesi s›ras›nda rektör taraf›ndan senatoya ve Üniversite Yönetim Kurulu’na davet edilir ve oy hakk› olmaks›z›n toplant›ya kat›l›r.” Bu maddeden de anlafl›laca¤› gibi sadece ö¤rencilerle ilgili konularda (yani toplant›n›n belirlenmifl k›s›mlar›nda), e¤er rektör lütfedip davet ederse, bizi temsil edecek olan baflkan›m›z da oy hakk› olmadan, masadaki tuzluk misali, bir köflede oturup dinleme “söz, yetki ve hakk›na” sahiptir. Dahas› var. Biz ö¤rencileri temsil edecek temsilcilerin seçilme flartlar›na bakd›¤›m›zda kimlerin temsilci olabilece¤ini, daha do¤rusu neden hiç kimseyi temsil edemeyece¤ini görmüfl oluyoruz. Not k›stas› yönetmelikte üniversiteye b›rak›ld›¤› için afla¤›daki maddeyi ODTÜ Ö¤renci Konseyi Yönergesinden aktar›yoruz: “Ö¤renci temsilcisi aday› olma koflullar›: “Madde 15: (...) “b) Bir önceki yar›y›l sonunda genel not ortalamas›n›n ve dönem not ortalamas›n›n en az 2.00 olmas›, Haz›rl›k s›n›f› adaylar›n›n ise haz›rl›kta y›l tekrar› yapmam›fl olmas›, “c) Haz›rl›k s›n›f› hariç üniversitede sekizinci dönemini geçmemifl olmas›, “d) Hiçbir disiplin cezas› almam›fl olmas›,...” Demek ki üniversitede ö¤rencileri temsil etmek ancak yukar›daki niteliklere sahip olundu¤u takdirde olanakl› olabiliyormufl. ODTÜ gibi bir okulda çok a¤›r olan müfredat

karfl›s›nda temsilcili olmak ile “baflar›l› ö¤renci” olmak zorunlulu¤unu ba¤daflt›rmak nas›l bir demokratik kurul yaratma iddias›d›r acaba? Dahas›, daha da önemlisi var. Bugün üniversitelerde paral› e¤itime, YÖK’ün tüm bask›c› ve anti-demokratik uygulamalar›na, üniversitelerin birer ticarethaneye dönüfltürülmesine, sermayeye peflkefl çekilmesine, ABD emperyalizmine karfl› ç›kanlar, k›sacas› insan olman›n onurunu tafl›yanlar soruflturmalara u¤rarken, ard› ard›na cezalar al›rken, böylesi maddelerin konmas›, ÖTK’lar›n kimi, nas›l temsil etti¤ini de yeterli aç›kl›kta göstermiyor mu? Düzenin bütün sald›r›lar›na karfl› üniversite ö¤rencilerinin haklar›n› koruyan devrimci demokrat ö¤renciler ö¤renci temsilcisi aday› bile olam›yorlar. Bu ülkede bir üniversitede ö¤rencilere ideolojik halay çekmekten soruflturma aç›labiliyorsa bu maddenin meflruiyetinden nas›l bahsedebiliriz? Örnekleri ço¤altmak mümkündür. Bu veriler ›fl›¤›nda bakt›¤›m›zda bugünkü ÖTK sald›r›s›n›n anlam›n› ve amac›n› bütün aç›kl›¤› ile görebilmekteyiz. Bugünkü sahte ÖTK’lar›n inisiyatifin ve temsiliyet flartlar›n›n tamam›yla ö¤rencilerin elinde oldu¤u ‘80 öncesi ODTÜ-ÖTK deneyimiyle hiç bir ilgisi yoktur. Bugünkü sahte ÖTK’lar›n temsil mekanizmas›ndan ifllevine kadar tüm hususlar› bizzat ve yaln›zca rektörlük ve onun da üstündeki YÖK taraf›ndan belirlenmifltir. Burada ö¤rencilere, onlar›n demokratik inisiyatifine, istem ve iradelerine iliflkin zerre kadar bir fley yoktur.

ÖTK’lara karfl› tavr›m›z ne olmal›? ÖTK’lar bugünkü flartlar alt›nda asla üniversite ö¤rencilerinin inisiyatifini ve iradesini temsil etmemektedirler. Ad›ndaki “ö¤renci temsilcileri” nitelemesi tamam›yla bir aldatmacad›r. Ad›n›n ÖTK oldu¤una aldanmadan onun ö¤renciler aras›ndaki Rektörlük Temsilci Kurulu (RTK) oldu¤unu görmeli ve genifl ö¤renci kitlelerine de gösterebilmeliyiz. Öte yandan, ‹stanbul’da Mimar Sinan Üniversitesi’nde bir süredir yaflananlar, özgün bir durum örne¤i olarak ç›kmaktad›r karfl›m›za. Burada rektörlü¤ün seçilme koflullar›n› de¤ifltirmesi yoluyla ve karar hakk›n›n güvence alt›na al›nmas› durumunda, farkl› bir ÖTK kurma olana¤› ortaya ç›kabilir. Kuflkusuz ö¤renciler bunu da de¤erlendirecektir. Ya burada istenen tipte bir örgütlülük kurulur, ya da rektörlük sözünü tutmaz ve böylece kendi gerçek konumunu a盤a vurmufl olur. Verili durumda, ÖTK’lar düzenin kurumlar›d›r. Ne onlara kucak aç›lmal›, ne de kolay›ndan ÖTK sürecinin tamam›yla d›fl›nda kal›nmal›d›r. D›fl›nda kal›nmamal›d›r; çünkü bu kitle hareketini hedefleyen bir sald›r›d›r ve gençlik kitlelerini kazanmak isteyenler her türlü hamleye aç›k olmal›, tüm f›rsatlar› de¤erlendirebilmelidirler. ÖTK sald›r›s›na karfl› yürütece¤imiz mücadeleyi, ne YÖK’ten ne de sermaye iktidar›na karfl› yürütece¤imiz mücadeleden ayr› düflünemeyiz. Temel taktik olarak kurumun y›pranmas›n› ve sald›r› niteli¤ini gerçeklefltiremez hale getirilmesini benimsemeliyiz. Biz genç komünistlerin görevi ÖTK’lara karfl› etkili bir teflhir kampanyas›n› örgütlemek, onlar üzerinden YÖK’e ve sermaye iktidar›na karfl› mücadeleyi yükseltmektir. Birleflik devrimci bir gençlik hareketi için ileri!

E k i m G e n ç l i ¤ i

R. U. Kurflun

23


MSSÜÜ’’ddee rreekkttöörrllüükk ÖÖTTK M K sseeççiim mlleerriinnii bbaaflflllaatttt››......

Rektörlü¤ün oyununu bozaca¤›z: ÖTK yetkisi ya bize, ya çöpe!

E k i m G e n ç l i ¤ i

24

Geçti¤imiz dönemin ortas›nda ördü¤ümüz kamera ve turnike sald›r›lar› karfl›t› muhalefet dönem sonunda meyvelerini vermifl, kampüsümüzdeki ö¤rencilerinin üçte birini harekete geçirebilmifl ve turnikelere dokunamasak da ‘gözetleme sistemi’ni uygulamadan kald›rabilmifltik. Yeni döneme de, uzun süredir hareketsiz kalan ve genel bir apolitizmin hüküm sürdü¤ü kampüsümüzde oluflan hareketlili¤i daha ileri tafl›ma hedefiyle bafll›yoruz. ‹darenin ÖTK seçimlerini ileri sürerek ö¤rencilerde yeni yeni oluflmaya bafllayan birlikte hareket etme bilinci ve iste¤ini törpüleme manevras›na karfl›, üniversitenin asli bileflenlerinin kendi örgütlenmelerini oluflturmas› yolunda ad›mlar›n› atmalar› gerekmektedir. Birinci dönem çal›flmam›z kazan›mla sonuçlanm›fl olsa da, do¤ru bir platformda birlikte hareket edilmedi¤i zaman bu kazan›mlar›n tafl›y›c›s› olunamayaca¤› unutulmamal›d›r. Yürütülen çal›flma boyunca turnike sistemine karfl› kameralara gösterilenden daha az tepki gösterildiyse de ara tatilde kullan›lmaya bafllanan turnikeler uygulamadaki yavafll›¤›ndan ve ö¤rencilerin hareketlerini engellemesi nedeniyle belli bir tepkiyle karfl›lanacakt›r. Bu muhtemel tepkiyi daha politik bir zemine çekebilmek sorumlulu¤uyla karfl› karfl›yay›z. Geçti¤imiz dönem boyunca örgütledi¤imiz çal›flmalarda sa¤lad›¤›m›z kazan›mlar, rektörlük taraf›ndan ÖTK sald›r›s› ile bofla ç›kart›lmaya çal›fl›l›yor. Biz ise bu sald›r›y› karfl› sald›r›ya dönüfltürmenin imkanlar›n› zorlamal›y›z. Rektörlü¤ün sahte ÖTK’lar›n›n yaflan›lan sorunlara çözüm oluflturabilecek bir temsiliyete sahip olamayaca¤›n› geçti¤imiz dönem çal›flmalar› sayesinde ulaflt›¤›m›z insanlara

anlatmal› ve bu ÖTK sald›r›s›n› bofla ç›kartmal›y›z. Zira bu yap›lamad›¤› koflullarda bu zamana kadar oluflturulan anlaml› sonuçlar sahte bir örgütlülü¤ün sahte temsiliyeti ile çürümeye terk edilmifl olacakt›r. Bunun için elimizde oldukça fazla imkan bulunmaktad›r. ÖTK sald›r›s›n› MSÜ Rektörlü¤ü geliflen kitlesel tepkinin bir sonucu olarak devreye sokulmufltur. Bununla hedeflenen ise bu zamana kadar çal›flmalar›n bafl›n› çeken devrimci demokrat ö¤rencilerin sahte ÖTK temsiliyetinin d›fl›nda b›rak›lmas› olacakt›r. Bizce bu zamana kadar birçok çal›flma yapan ve bunun sonucu olarak geçti¤imiz dönem anlaml› baflar›lar sa¤lam›fl bulunan ö¤renci muhalefetinin meflru temsiliyetini yok edecek her giriflim bofla ç›kart›lmal›d›r. Bu hedefle, ya gerçek ve s›n›r getirilemeyecek seçimler ile ÖTK yetkisi bize verilmeli ya da rektörlü¤ün sahte ÖTKlar’› çöpe at›lmal›d›r. Mimar Sinan Üniversitesi ö¤rencileri rektörlü¤ün kameral› sald›r›s›n› bofla ç›kartt›¤› gibi sahte ÖTK sald›r›s›n› da bofla ç›kartacakt›r. Bu kararl›l›kla mücadelemize devam edece¤iz. Herfley birleflik devrimci bir gençlik hareketi için! ÖTK yetkisi ya bize, ya çöpe!

Ekim Gençli¤i/MSÜ


YTTÜÜ’’ddeekkii kkaa yy››tt ssoorruunnuu vvee öö¤€rreenn cciilleerree ddaayyaatt››llm Y maakk iisstteenneennlleerr......

E¤itim hakk›m›za sahip ç›kal›m! Y›ld›z Teknik Üniversitesi’nde her dönemin bafl›nda yaflanan kay›t sorunu, bu dönemin ilk iki haftas›nda yüzlerce ö¤rencinin gergin bekleyifllerle laboratuvarlar, fakülte sekreterli¤i ve dan›flmanlar aras›nda mekik dokumas›na neden oldu. Üniversitemizde flu anda ö¤rencilerin kayd›n› yapmaya çal›flt›¤› iki farkl› sistem bulunmakta. Birincisi ARAS ad›nda ve 2003 y›l› öncesi girifllileri kapsayan sistem. Kay›t sorununun büyük ço¤unlu¤unu yaflamak zorunda b›rak›lan ö¤renciler bu kapsamda kal›yor. ‹kincisi ise 2003 sonras› giriflliler için oluflturulan ve kay›t sorununu çözdü¤ü iddia edilen US‹S. ARAS’l› ö¤rencilere sadece okulun s›n›rlar› içerisindeki bilgisayarlara kullan›m yetkisi verilerek fakültelerinin onlar için ay›rd›¤› sadece bir gün içerisinde kay›t yapmalar› bekleniyor. Sonuç olarak ortaya flöyle bir tablo ç›k›yor: Her dönem geceden fakülte önüne gelip s›raya giren insanlar, gün boyu laboratuvarlarda oluflan kuyruklar, yüzlerce ö¤renciye ayr›lan 9-10 bilgisayar›n kilitlenip sistemin çökmesi ve böylece kuyruklar›n uzad›kça uzamas›, kontenjanlar›n dolu olmas› nedeniyle zorunlu al›nmas› gereken derslerin dahi al›namamas› ya da kurayla çekilen kay›t s›ras› numaralar›... Kay›t haftas›nda yaflananlar bitmiyormufl gibi bir de daha sonra ders eklemek istedi¤inizde ya da silmek istedi¤inizde size sizden fazlas›n› bilmedi¤ini söyleyen dan›flmanlar ve ders kontenjan›n› artt›rabilmesi için yalvar yakar peflinden kofltu¤unuz fakülte sekreterli¤i ya da ö¤retim görevlileri... Tüm bunlar, yaklafl›k 30 bin ö¤rencinin bulundu¤u bir üniversitede ö¤renciye verilen de¤erin ve üniversitenin önceliklerinde ö¤rencinin ya da e¤itimin yer almad›¤›n›n ortaya ç›kmas› için yeterlidir. Kay›t sorununu çözdü¤ü iddia edilen ve yeni girifllilerin de dahil edildi¤i US‹S’de sorun biraz daha hafifletilmifl gibi görülüyor. Ancak d›flar›dan kay›t yapma flans› da bulunan US‹S’liler için ise sorun bu sistemin ba¤l› oldu¤u sunucunun internet kafelerde çal›flmamas›. US‹S’li arkadafllar›m›z da bu dönem bafl›nda 3. ya da 4. günden önce kay›tlar›n› tamamlayamad›lar ve tamamen ilgisiz dan›flmanlarla karfl› karfl›ya b›rak›ld›lar. Tamamen ilgisizdiler, çünkü madem ö¤renciler art›k d›flar›dan kay›t yapabiliyordu, o zaman kendi bafllar›n›n çaresine bakmal›yd›. US‹S bunun için yarat›lm›flt›!

Peki 30 bin ö¤rencinin bulundu¤u bir üniversitede -ki teknik üniversite oldu¤u ve sorunun teknik çözümü için istenildi¤inde bir dizi olana¤›n da oluflturulabilece¤i düflünülürse- kay›t sorununun halledilmesinde, ö¤rencilerinin rahat bir biçimde derslerini seçip, hafta boyunca o fakülteden bir di¤erine koflturmalar›n›n önüne geçilmesindeki engeller nedir?

Sorunu çözecek bir sistem oluflturmak bu kadar zor mu? Üniversiteyi flirket, ö¤rencilerini de müflteri olarak gören ve bunu her f›rsatta hissettirmeye çal›flan bir zihniyetin üniversitedeki e¤itim ve kay›t sorunlar›na kay›ts›z kalmas› elbette flafl›rt›c› de¤il. Üniversitelerde neo-liberal e¤itim politikalar› do¤rultusunda at›lan her ad›m üniversitenin flirketleflmesine, bir ticarethane gibi iflletilmeye bafllamas›na önayak oluyor. Bugün üniversitemizde ö¤rencilerin bir dizi sorununu görmezden gelen, ama kap›lar›na turnike ve kamera yerlefltirmeyi ihmal etmeyen, asistanlar›n›n para karfl›l›¤› ders hakk› sat›fl›na ya da kay›t yap›fl›na göz yuman ve ad› yolsuzluk iddialar›n›n bafl›nda yer alan bir üniversite yönetimi bulunmakta. Ve bu idarenin att›¤› her ad›m› da YÖK’ten ve e¤itimin özellefltirilmesi yönündeki ad›mlar›ndan ba¤›ms›z düflünemeyiz. Böylece trilyonlara varan yolsuzluklarla bütçenin hangi ihtiyaçlar do¤rultusunda kullan›ld›¤›, harçlar›m›z›n nereye gitti¤i sorular›n›n yan›t›n› da bu çürümüfl sistemin çürümüfl kurumlar›nda ve bizlere dayat›lan uygulamalar›nda buluyoruz. Bizler, üniversitenin as›l sahipleri, bu sorulara yan›t ararken, muhataplar›m›z “Üniversite bünyesinde sermayedarlara nas›l imkanlar yaratabiliriz de güçlerine güç katar›z, bizim de bundan pay›m›z ne olur?” sorular›n›n yan›tlamakla u¤rafl›yorlar. Patronluk s›fat›n› sahiplenen rektörlük üniversitenin üretece¤i bilimi de ve ö¤retim üyelerini de sermayedarlar›n hizmetine sunarken, 30 bin ö¤rencinin e¤itim hakk›n› gasp ediyor ve ö¤renciye kendisine ayr›lan 7-8 bilgisayarla idare etmesi söylenerek onlar›n ihtiyaçlar› geçifltirilmeye çal›fl›l›yor. Her dönem bafl›nda günlerce s›ralarda beklemek, geceden gelip okulda

E k i m G e n ç l i ¤ i

25


E k i m G e n ç l i ¤ i

sabahlamak, kurada flansl› olmak da çözüm getirmiyor, çünkü daha sonraki dönemlerde ayn› sorunla karfl›laflmaya mecbur b›rak›l›yor. Bu uygulamalara karfl› taleplerimizi hayk›rd›¤›m›zda ise asla gerçeklefltirilmeyen vaatlerle karfl›lafl›yoruz ya da susturulmaya çal›fl›l›yoruz. Biz ö¤renciler üniversitenin as›l sahipleriyiz. Oysa kendi üniversitemize yabanc›laflt›r›l›yor, kameralarla gözetlenmeye çal›fl›l›yor ve ders seçme hakk›m›z için günlerce rezillik çekmek zorunda b›rak›l›yoruz. Trilyonlarca paran›n birilerinin cebine aktar›lmas›, ders ve not sat›fllar›n›n rektörlük taraf›ndan yüzsüzlükle do¤rulanmas› , bilimin tüm etik de¤erlerini yitirmifl ve ö¤rencilerine de ayn› yozlu¤u ve onursuzlu¤u dayatan bir zihniyettir. Bugün bu zihniyetin tüm bu uygulamalar›na karfl› e¤itim hakk›m›za sahip ç›kmal›y›z. Kay›tlarda çekilen çilelerden, bilimin toplum için de¤il de sanayi kurulufllar›na hizmet etmesine, bizlere meslek e¤itimimizde sunulan imkans›zl›klardan, tüm bu imkans›zl›klara ra¤men kurulan teknoparklara, ortaya ç›kan ve flimdiye kadar ç›kmam›fl olan yolsuzluklardan, yemek-bar›nma gibi ihtiyaçlar›m›z›n karfl›lanmamas›na kadar yaflad›¤›m›z tüm bu sorunlar içerisinde bulundu¤umuz sistemin e¤itim alan›ndaki politikalar› ve bask›c› uygulamalar›d›r. Üniversitelerde bizler ne müflteri, ne de sermayedar için yetifltirilen ucuz iflgücüyüz! Bizler üniversitenin as›l

sahipleri, bilimin toplum için üretilmesi gerekti¤ini söyleyen, eflit, paras›z, anadilde e¤itim hakk›m›z› savunan üniversite ö¤rencileriyiz. Sermayenin üniversitemizi parsel parsel ele geçirmesine izin vermeyece¤iz.

Sermaye defol, üniversiteler bizimdir! Ekim Gençli¤i/YTÜ

ODTÜ’de yeni dönem ODTÜ’de yeni dönem ODTÜ Ö¤renci fienli¤i tart›flmalar›yla bafllad›. ODTÜ’de ö¤renci flenlikleri ilk kez 1986 y›l›nda düzenlenmiflti. Geçen y›la kadar genç komünistler, di¤er devrimci-demokrat yap›larla birlikte alternatif flenlik düzenleyerek protesto etmifllerdi. Ancak geçen y›l düzenlenen 18. ODTÜ Ö¤renci fienli¤i, sponsorsuz, yaklafl›k 30 ö¤renci toplulu¤unun birlikte gerçeklefltirdi¤i, birlikte üretmenin ve paylaflman›n öne ç›kt›¤› alternatif politik kimli¤e sahip bir flenlik olmufltu. Bu sene ise flenlikleri düzenleme yetkisi, anti-demokratik bir flekilde, Uluslararas› Gençlik Toplulu¤u’ndan (UGT) al›narak ÖTK’ya verilmeye çal›fl›lmaktad›r. Zira geçen sene sa¤lanan birliktelik rektörlü¤ün ifline gelmemektedir. fienli¤e ticari kayg›larla bakanlar›n cepleri bofl kalmaktad›r. fienli¤i düzenleme yetkisinin ö¤renciler aras›nda hiçbir meflruiyeti olmayan ÖTK’ya verilmesi, flenli¤in ö¤rencilerin elinden al›n›p rektörlü¤ün eline geçmesiyle efl anlaml›d›r. Birkaç haftad›r ODTÜ’de bir hareketlilik yaratan bu durum iyi tahlil edilmelidir. Topluluklar toplant›lar yaparak durumu de¤erlendirmektedir. Hem bu anti-demokratik uygulamaya karfl› aç›k bir tav›r sergilemekte, hem de ÖTK’n›n meflruiyetini kabul etmemekten daha ileriden bir tutum almaktad›rlar. Tart›flmalara kat›lan topluluklar›n üzerinde ortaklaflt›klar› nokta, ÖTK’s›z ya da en fazla ÖTK’n›n tüm topluluklarla eflit koflullarda kat›laca¤› bir bahar flenli¤i olmufltur. Bu tart›flmalarda dikkate de¤er olan fludur ki; kimi topluluklar içerisindeki baz› reformist yap›lar, mevcut kitleden daha geri bir tutum sergilemektedir. Örne¤in bahar flenli¤inin ÖTK’larla birlikte yap›lmas› önerisi Emek Gençli¤i ve TKP’li Ö¤renciler’den gelmifltir. Hatta bu arkadafllar tart›flmalar kat›lan topluluk üyelerini ÖTK seçimlerine yeteri ilgiyi göstermedikleri için “uyarm›flt›r”! Reformistler bugün rektörlü¤ün politikas›n›n topluluklar ve ö¤renci kitlesi içerisinde yürütücüsü olmaktad›r. ÖTK ise alttan alta flenlik çal›flmalar›n› oldu bittiye getirmeye çal›flmaktad›r. Bu sald›r› karfl›s›ndaki mücadele yaln›zca flenlikleri kimin düzenleyece¤i, rolü ne olacakt›r tart›flmas› ekseninde örülmemelidir. Sald›r›n›n niteli¤i aç›kt›r. Rektörlük hem ipleri eline almaya, hem de ÖTK’lar› gündeme getirerek kitle aras›nda meflruiyet sa¤lamaya çal›flmaktad›r. Önümüzdeki y›lki ÖTK seçimlerine de haz›rl›k yapmaktad›r. ‹ki y›ld›r hiçbir ifl yapmayan ÖTK’lar› ifllevsellefltirme çabas›ndad›r. Ö¤renci hareketinin kendi öz örgütünü yaratabilece¤inden korkmaktad›r. Geçen y›lki flenlik tablosu ve son y›llardaki -zay›f ve tam olarak örgütlü diyemesek de- ODTÜ Ö¤rencileri çal›flmas› rektörlü¤ün önündeki nesnel verilerdir. Rektörlü¤ün oynayaca¤› oyun aç›kt›r. Yapmam›z gereken bu oyuna gelmemek ve bir muhalefet örebilmektir.

Ekim Gençli¤i/ODTÜ

26


Zoonngguull ddaakk K Z Kaarraaeellm maass ÜÜnniivveerr ssiitteessii ggeennççllii ¤€ii::

“Soruflturma terörü ve bask›lara karfl› açl›k grevindeyiz!”

Geçti¤imiz aylarda ülkücü faflistler ZKÜ’de okuyan demokrat bir ö¤renciye evine dönerken sald›rm›flt›. Bunun üzerine üniversitedeki devrimci-demokrat ö¤renciler kantinde toplanarak faflistleri kovmufllar, ard›ndan 100’ün üzerinde ö¤rencinin kat›ld›¤› bir eylem yap›lm›flt›. Üniversitemiz 14 Ocak’ta yar› y›l tatiline girdi. Ö¤renciler iki haftal›k tatilin bitiminde bütünleme s›nav›na geldiklerinde, 30 ö¤renciye aç›lan soruflturma, yemekhaneye yap›lan % 25 zam ve üniversitenin tüm girifl-ç›k›fllar›na, fakülte önlerine, kantine ve aç›k alanlara konulmufl kameralarla karfl›laflt›lar. Fakültelere soruflturma aç›lan ö¤rencilerin listesi ile birlikte Maden Mühendisli¤i’ne gitmelerini bildiren yaz›lar as›lm›flt›. ‹smi olan arkadafllar›m›z bilgi almak için Maden Mühendisli¤i’ne gittiklerinde ilginç bir durumla karfl›laflt›lar. Arkadafllar›m›za “Merkez Kampüs içinde kapal› ve aç›k alanda, d›fl›ndaki halka aç›k alanda ideolojik ve siyasi amaçl› eyleme kat›larak üniversitenin ve toplumun huzurunu bozmak”tan soruflturma aç›ld›¤› söylendi. Bunun üzerine ö¤renciler demokratik haklar›n› kulland›klar›n› belirttiler. Arkadafllar›m›z, “Faflizmi döktü¤ü kanda bo¤aca¤›z ne demek?”, “6 adet pankart tafl›d›¤›n›z kamera çekimleriyle tespit edilmifltir, pankart tafl›d›n›z m›?”, bas›n metninin son paragraf›nda rektörlü¤ü tehdit eden tarzda yaz›lar›n yerald›¤› söylenerek “Rektörlü¤ü tehdit ediyor musun?”, “Yapt›¤›ndan piflman m›s›n?” gibi sorularla karfl›laflt›lar. Arkadafllar›m›z yapt›klar› eylemin meflru oldu¤unu, piflman duyulacak bir fley yapmad›klar›n› ve eylemde at›lan sloganlar›n anlafl›lmayacak bir yan›n›n olmad›¤›n› söyleyerek net ve kararl› bir tutum al›lar. Üniversitenin aç›lmas›yla beraber ZKÜ Ö¤renci Platformu sald›r›larla ilgili bir toplant› düzenledi. Sald›r›lar› teflhir eden ve gençli¤i mücadeleye ça¤›ran güçlü bir çal›flma yürütülmesi karar› al›nd›. “Soruflturmalar geri çekilsin, kameralar kald›r›ls›n!” bafll›kl› bir kampanya çal›flmas› bafllat›ld›. 23 fiubat günü soruflturma ve kameralar› teflhir eden, sorunlara karfl› mücadele edilmesi gerekti¤ini vurgulayan bir bildiri da¤›t›ld›. Bildiri da¤›t›m› s›ras›nda üniversite ö¤rencilerinin kameralar konusunda hoflnutsuz olduklar›n›, ancak soruflturmalar konusunda fazla bir aç›kl›¤a sahip olmad›klar›n› gördük. Bildiri verdi¤imiz insanlarla konu üzerine sohbetler yapt›k. Kampanya fliarlar›n› tafl›yan afifller bast›rarak üniversite çevresine, ö¤rencilerin yo¤un olarak yaflad›¤› mahallelere ve yurtlar›n önlerine yapt›k. 23 fiubat’tan itibaren bildiri da¤›t›mlar›n› her gün sürdürdük. 24-25 fiubat tarihlerinde ö¤len aras›nda üniversite kantininde eylemler gerçeklefltirdik. Konuflma ve sloganlarla sald›r›lar›n teflhirini yapt›k. Faaliyetimizin gelifltikçe ve etki yaratmaya bafllad›kça ülkücü faflistler demokrat ö¤rencileri taciz etmeye, sataflmaya bafllad›lar. Hafta içerisinde yemekhanede demokrat bir ö¤renciye sataflan ülkücü reisler devrimci-demokrat ö¤renciler taraf›ndan cezaland›r›ld›lar. 26 fiubat günü kampanya dahilinde bir salon etkinli¤i

düzenledik. Kat›l›m bekledi¤imizin alt›nda oldu, yaklafl›k 40 ö¤renci kat›ld›. Etkinlikte bir arkadafl›m›z sald›r›lar›, Platform’un faaliyetlerine ve yap›lacak çal›flmalar› anlatt›. Bu do¤rultuda anlaml› tart›flmalar yap›ld›. 28 fiubat günü üniversite girifl kap›s› önünde yap›lan bas›n aç›klamas›nda, SDP Zonguldak ‹l Binas›’nda yap›lacak ve bir hafta sürecek olan açl›k grevine baflland›¤› duyuruldu. Eylemde “Soruflturmaya karfl› açl›k grevindeyiz!/ZKÜ Ö¤renci Platformu” imzal› pankart aç›ld›. S›k s›k “Soruflturmalar geri çekilsin, kameralar kald›r›ls›n!”, “Bask›lar bizi y›ld›ramaz!”, “Direne direne kazanaca¤›z!”, “Yaflas›n açl›k grevi direniflimiz!” sloganlar› at›ld›. Eyleme yaklafl›k 40 kifli kat›ld›. Aç›klaman›n ard›ndan SDP binas›na gidildi. Bas›n toplant›s›yla açl›k grevi bafllat›ld›. 24-25 fiubat tarihlerinde kantinde yap›lan eylemlerin süreklilefltirilmesine karar verildi. Açl›k grevi süresince eylemler sürdürülecek. “Soruflturmalara karfl› açl›k grevindeyiz!” fliarl› afifller bast›r›larak yo¤un bir flekilde yap›lmaya baflland›. Açl›k grevine destek sa¤lamak ve açl›k grevi eyleminin yap›laca¤› kurumu netlefltirmek için bir hafta boyunca baflta E¤itim-Sen olmak üzere tüm sendikalar dolafl›ld›. KESK fiubeler Platformu bileflenleri, açl›k grevi için hiçbir flubeyi açamayacaklar›n›, yap›lan eylemlere kat›lacaklar›n› ve bir komisyon oluflturarak rektörle görüflmeye gideceklerini belirttiler. Fakat hiçbirini yapmad›lar. Açl›k grevinin bafllad›¤› 28 fiubat günü sözde “Ö¤renci Konseyi” ad›na haz›rlanan bir bas›n bildirisi yerel bas›na yans›d›. Yap›lan aç›klamada “Üniversitemiz özellikle son dönemlerde, bilimsel alanda ve e¤itim-ö¤retim alan›nda yapt›¤› çal›flmalarla de¤il, suni ö¤renci olaylar›yla Zonguldak gündemine oturmufltur. Üniversitemiz içerisinde baz› ideolojik söylemlerle, sözde evrensel ve özgürlükçü düflüncelerle, alt›nda farkl› amaçlar yatan ve bir k›s›m arkadafl›m›z›n duygular›n› istismar eden, eylemlerle gerek bas›n›m›z›n gerekse kamuoyunun ilgisini farkl› yöne çeken, birbiriyle koordineli birkaç grup vard›r” denilerek üniversite yönetimi savunuldu, ö¤renci gençli¤in mücadelesi karalanmak istendi. Bu aç›klaman›n rektörlü¤ün emriyle yap›ld›¤›, böyle bir “Ö¤renci Konseyi”nin üniversite ö¤rencilerini temsil edemeyece¤i aç›kt›r. ZKÜ’de okuyan ilerici, demokrat, devrimci ö¤rencilerin önündeki görev, üniversite ö¤rencileri nezdinde “Ö¤renci Konseyi”nin güçlü bir teflhirini yapmakt›r.

E k i m G e n ç l i ¤ i

Zonguldak Ekim Gençli¤i

27


Yaarrgg››ss››zz iinnffaazzllaarr,, ffaaiillii m Y meeççhhuulllleerr,, kkaattlliiaam mllaarr… …

“De¤iflen” TC’nin de¤iflmeyen gelene¤i!

E k i m G e n ç l i ¤ i

Öyle bir tarihe sahip ki seksen y›ll›k kokuflmufl burjuva cumhuriyeti, her sayfas› ayr› bir katliam›, ayr› bir ac›y› anlat›yor. Kimi zaman Karadeniz’in so¤uk sular›nda rastl›yorsunuz iflkencecilerin izlerine, kimi zaman Sansaryan Han’›n lofl merdivenlerinde. Bazen dara¤açlar›yla karfl›lafl›yorsunuz bir bahar sabah›na kavuflurken gece, bazen kurflunlarla K›z›ldere’de. Seksen koca y›l› özetlemek pek kolay olmamal› asl›nda; ancak söz konusu bu devletin seksen y›l› olunca birkaç kelime yetiyor bu konuda bize: Bask›, zulüm, ac›, gözyafl›, kan ve katliam! Bugün AB yolunda demokrasicilik oyunu oynayanlar, “iflkenceye s›f›r tolerans” laf›n› a¤›zlar›na sak›z ededursunlar iflkenceler, sokak ortas›nda infazlar, faili meçhuller devam etmektedir.

Ve U¤ur… U¤ur Kaymaz… ‹lkö¤retim beflinci s›n›f ö¤rencisiydi. Hani ö¤retmenler hep sorarlar ya “ne olacaks›n›z büyüyünce” diye, iflte o yafllardayd› o da: 12’sinde. Belki “doktor olaca¤›m” diyordu belki “ö¤retmen”. Ya da belki kurtarmak isteyecekti ülkesini esaretten. Oysa büyüyemezdi ölü çocuklar. 21 Kas›m’da U¤ur için de karar verildi: Babas›n›n yolculuk haz›rl›klar›na yard›m ediyordu, “eylem haz›rl›¤›nda” olduklar› söylenerek babas›yla beraber öldürüldü. “Terörist” olduklar›, terör örgütü üyesi olduklar› söylendi önce. “Çat›flmada vuruldular” dedi Mardin Valili¤i. Olay kapat›lacakt› böylelikle, daha önce say›s›z kez ayn› fleyler yaflanm›flt› nas›l olsa. Ancak olmad›, çat›flma ç›kmad›¤›, “terörist” olmad›klar›, U¤ur’un 12 yafl›nda oldu¤u gerçekleri ortaya ç›kt›.

Ve Murat… Murat Aslan… 10 Haziran 1994’te kaybedildi¤inde 25 yafl›nda, Aç›k Ö¤retim ikinci s›n›f ö¤rencisi bir Kürt genciydi. O tarihten itibaren kendisinden haber alamayan ailesi, J‹TEM itirafç›s› Abdülkadir Aygan’›n itiraflar›yla o¤ullar›n›n mezar›na kavufltu! Murat’›n katillerinden biri olan, ona iflkence ettikten sonra Dicle k›y›s›nda öldüren ve üzerine benzin döküp yakan, Susurluk raporunda “olaylar›n planlay›c›s› ve yürürlü¤e koyucusu” olarak ad› geçen Jandarma ‹stihbarat Grup Komutan› Abdülkerim K›rca ise, bu övünç dolu geçmifli ve üstün hizmetleri(!) nedeniyle, Çankaya Köflkü’nde bizzat Cumhurbaflkan› taraf›ndan Devlet Övünç Madalyas› ile ödüllendirildi. Baflbakan’›n›n korumas› Ulucanlar katliam›nda da yer alm›fl iflkenceci bir katil olan –Yak›fl›kl› kod adl› Maksut Karal- bir devlette, iflkencecilerin korunmas›nda,

28

madalya ve terfilerle ödüllendirilmesinde flafl›rt›c› bir yan bulunmamaktad›r elbette.

Ve Yücel… Yücel Solmaz… 26 Aral›k 2004 günü saat 00.30 s›ralar›nda Van’a do¤ru giderken askerlerin açt›¤› atefl sonucu öldürüldü. “Dur” ihtar›na uymad›¤› gerekçe gösterildi ancak SES üyesi Yücel Solmaz’›n öldürüldü¤ü bu olay yeri rutin arama bölgesi de¤ildi ve üstelik jandarman›n özel arama izni de yoktu.

Ve Gökhan… Gökhan Belgüzar… Geçti¤imiz günlerde “gasp” suçundan gözalt›na al›nan, Bak›rköy ‹lçe Emniyet Müdürlü¤ü Asayifl Büro Amirli¤i’nde onlarca kapkaç dosyas›n› üzerine y›k›p baflar›l› polis olmaya çal›flanlarca iflkencede katledilen 21 yafl›nda bir genç. Her ne kadar 1.80 boyundaki Gökhan’›n 85 cm yükseklikten kendini ast›¤›, yan›ndaki kiflinin olay esnas›nda uyudu¤u, kameran›n kay›tta olmad›¤› yalanlar› ardarda s›ralansa da, ailesi “Polisler o¤lumuzu öldürdüler” diye hayk›r›yordu.

Ve Ümit… Ümit Gönültafl… 19 yafl›nda, Abdullah Öcalan’›n yakalanmas›n›n y›ldönümü olan 15 fiubat gecesi protesto eylemine kat›lm›flt›. Gö¤sünden yedi¤i kurflunla yere y›k›ld› ve bir daha kalkamad›. Mersin Emniyet Müdürü polisin zor durumda b›rak›lmamas› gerekti¤ini söyleyerek anlay›fl beklediklerini dile getirdi.

*** Bunlar›n hiçbiri flafl›rt›c› de¤ildir, çünkü senelerdir


tiplerinde senelerdir tecrit edilen devrimci tutsaklar›n, özgürlük sürdürülen bir devlet politikas›d›r. fiafl›rt›c› olan y›llard›r süren haklar› ellerinden al›nan halklar›n bulundu¤u, emekçilerin katliamlar›, yarg›s›z infazlar› görmeyen ve göstermeyen, Sovyetler döneminde elde etti¤i her kazan›m›n günden güne sansür uygulayan adeta devletin avukatl›¤›na soyunan budand›¤› AB ülkeleri! burjuva medyan›n bu olaylar› sayfalar›na tafl›mas›, sahte ve Sermaye diktatörlü¤ünde de¤iflen bir fley ikiyüzlüce de olsa “tepki” göstermesidir. 19 Aral›k’ › düflünün. “Hayata Dönüfl” diyerek manfletlerine bulunmamaktad›r. Tecrit, sistematik iflkence sürmekte, insanlar ölmektedir. Devlet gelene¤ini sürdürmekte, suç veya tafl›d›lar bu faflist katliam›. “Sahte oruç, kanl› iftar” manfletleri suçlu ayr›m› yapmaks›z›n toplumun her kesimine bask› ve at›l›yordu daha flehitlerimizin kanlar› bile kurumadan. fliddet uygulamakta, muhalif her gücü sindirme ve yok etme “Arkadafllar›n› yak›yorlar” diyorlard›, “örgüt bask›s›” diyorlard› politikas› izlemekte, demokratik istemlerle soka¤a dökülenler ; burjuvazinin sözcüleri. Bugün ise utanmadan U¤ur’a timsah coplarla, biber gazlar›yla karfl›lamaktad›r. Kimileri savafla son gözyafllar› döküyorlar ayn› sayfalardan. vereceklerini, art›k “bar›fl” istediklerini söyleyedursunlar, daha Bu ülkenin devrimcileri senelerdir her türlü alçakça 19 Ocak günü biri 14 yafl›nda olmak üzere 5 Kürt genci sald›r›ya maruz kal›rken ayn› medya terör demagojileri katledilmifl, cesetlerine iflkence yap›lm›flt›r. yap›yordu. Kürdistan’da köylüler topluca katledilirken, Kürt Çok iyi bilinsin ki, ne 12 yafl›nda hayallerine 13 kurflun gençlerinin kulaklar› Türk askerlerince kesilip ‘koleksiyon’ s›k›lan U¤urlar, ne dara¤açlar› ne de katliamlar asla yap›l›rken “bölücüler, teröristler” diyerek bu vahflilikleri unutulmayacak, faflist katiller asla ba¤›fllanmayacakt›r. kendilerince meflrulaflt›r›yorlard›. E¤er U¤ur’un, Murat’›n, Gökhan’›n katlediliflleri bir flekilde Y. Ümit ortaya ç›kmasayd›, medya yine sansür uygulayacak, yine yalana baflvuracakt›. Ancak ortaya ç›km›flt› ve “demokratikleflen” TC’nin medyas› da tam da AB’ye yak›flaca¤› gibi, özgür gazetecilik anlay›fllar›n›n(!) verdi¤i güçle beraber kaleme sar›ld›lar. Ebu Garib’teki iflkenceleri k›narken Türkiye’dekileri görmeyenler sayfalar›ndan demokrasi dersi 3 Mart 2004 günü, okuru oldu¤u Devrimci Hareket bürosunun bulundu¤u binan›n vermeye bafllad›lar. “Vatan millet önünde öldürülen Önder Babat’›n ölümü üzerinden bir sene geçti. Çeliflkili Adli T›p elden gidiyor” mant›¤›yla katliamlar›, raporlar›, kafas›na tafl düfltü yalanlar› sonunda, otopside Önder’in kafas›ndan ç›kan infazlar› meflrulaflt›ranlar, birilerinin kurflun tüm çeliflkileri ortadan kald›rd›. Bu bir sene içerisinde Önder’in kimler taraf›ndan ç›karlar› gere¤i çok sözünü ettikleri öldürüldü¤ü noktas›nda hiçbir aç›klama yap›lmad› ve faillerin bulunmas›na dönük bir vatan-milleti bile unutabiliyorlar. ad›m da at›lmad›. Faili meçhuller aras›na bir yeni isim daha eklenmifl oldu. Bu, onlar›n özgür Önder Babat’›n öldürülmesinin birinci y›l› vesilesiyle ‹stanbul Üniversitesi’nde tüm gazeteciliklerinin ne oldu¤unu siyasal gruplar ortak bir kampanya ördük. Önder’in ö¤rencisi oldu¤u Hukuk aç›kça gösteriyor. Gerçekten de Fakültesi’ndeki amfilerden birinin isminin Önder Babat Amfisi olmas› için imza özgür haber yap›yor bu “özgür” toplanmas› ekseninde kurgulanan kampanya, bir hafta boyunca süren resim sergisi, bas›n: Yalan söyleme, ikiyüzlülük, düzenlenen etkinlikler ve bas›n aç›klamas› ile bütünlefltirildi. çamur atma, katilleri aklama Hukuk Fakültesi’nde iki gün üst üste gerçeklefltirilen etkinliklere tüm gruplar›n katk› özgürlüklerini sonuna kadar sunmas› sonucu, oldukça genifl bir program ortaya ç›km›fl oldu. Emperyalist savafllar kullan›yorlar. konulu bir sinevizyon gösterimi yap›ld›, çeflitli müzik gruplar› ve tiyatro topluluklar› Bu haberler medyada yer al›yor etkinliklere kat›ld›. Önder Babat’›n avukat› An›t Baba ile söylefli, Önder Babat için almas›na, ancak elbette suçlular yaz›lm›fl fliirler ve arkadafllar›n›n Önder ile ilgili an›lar›n› anlatt›klar› bölümlerden oluflan bulunmayacak, katiller etkinlikler, oldukça genifl bir bileflence sahiplenildi. yarg›lanmayacakt›r. Daha önce Önder’in öldürüldü¤ü gün olan 3 Mart’ta, Beyaz›t’ta bir bas›n aç›klamas› say›s›z örnekte de gördü¤ümüz gibi gerçeklefltirildi. Yaklafl›k 200 kiflinin kat›ld›¤› bas›n aç›klamas› coflkulu oldu¤u kadar kendilerinin e¤itimine büyük önem öfkeliydi. Bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan üniversiteye geri dönüldü ve rektörlük binas›n›n veren ve özen gösteren devlet taraf›ndan korunacak, kollanacak ve önünde sloganlar at›ld›, halaylar çekildi. Bir komisyon, Hukuk Fakültesi amfisine Önder Babat isminin verilmesi için ödüllendirileceklerdir. Bunlar›n rektörlükle görüflmeye ve imzalar› teslime gitti. Rektör yerine rektör yard›mc›lar›nca medyada yer almas› Türkiye’de karfl›lanan komisyonun görüflmesinin sonucunu arkadafllardan birinin aç›klamas›yla demokrasinin varl›¤›n› ispatlam›flt›r(!), daha ne istiyoruz ki? eylem son buldu. ‹stanbul Üniversitesi Önder Babat’›n ölümü sonras›nda ö¤rencisine sahip ç›kmak bir yana, herhangi bir aç›klama yapmaya dahi gerek duymam›flt›. AB’ye uyum süreci içinde Görüflme boyunca rektör yard›mc›lar›nca konu geçifltirilmeye çal›fl›ld›. bulunan TC’de burjuvazinin ifline 3 Mart akflam›, Önder Babat’›n vuruldu¤u ‹mam Adnan Sokak’ta bir anma eylemi bugün böylesi geliyor. ‹nsan haklar›, düzenlendi. Eyleme genifl bir kat›l›m gerçekleflti. Bir haftay› bulan etkinlik program›, demokrasi palavralar› atanlar Önder Babat ad›na düzenlemifl olmakla beraber, gündem olarak Önder’in göstermelik flovlar yaparak öldürülmesinin teflhiri ile s›n›rl› kalmad›. Emperyalizm güçlü bir biçimde teflhir edildi. “demokratiklefltiklerini” ispatlama çabas›na giriyorlar her f›rsatta. Ekim Gençli¤i/‹stanbul Üniversitesi “Demokratiklefltiklerini” ispata çal›flt›klar› ülkelere bir bakal›m: F

Önder Babat’›n katilleri bulunsun!

E k i m G e n ç l i ¤ i

29


Bugün bu neoliberal dönüşümün belki de en hızlı ve

sistemli bir biçimde yaşandığı alanların başında eğitim alanı gelmektedir. Neo-liberal düşünceye uygun olarak, eğitim herkes için temel bir hak ve “kamusal” bir alan olmaktan çıktı, “yarı-kamusal bir

hizmet”e dönüştü. Böylelikle eğitim

piyasaya sürülen bir meta haline getirildi. Piyasa için üretilen her meta gibi eğitim de piyasanın koşullarına göre yeniden

düzenlenmeye başlandı. Böylece eğitimin paralı hale getirilmesi, ticarileşmesi ve kârlı bir alan olduğu oranda bizzat burjuvazi tarafından sunulan

bir “hizmet”e dönüşmesi mümkün hale geldi.

33 00

Ekkiim E mG Geennççllii¤€ii’’nniinn BBD DSSPP

Neo-liberal e¤ e¤itim alan Üniversite-sermaye iflbirli¤i, en az burjuvazi kadar biz iflçi ve emekçi çocuklar›, devrimci ve ilerici gençler, hatta iflçi ve emekçiler taraf›ndan önemsenmesi gereken bir konu. Yaln›zca e¤itimin ticarilefltirilmesi yönünden de¤il, fakat ideolojik-siyasal bir sald›r› olarak da üniversite-sermaye iflbirli¤ini ele almak, bu sald›r›y› karfl›lamak zorunday›z. Bu iflbirli¤ini teorik arka plan› ile ele ald›¤›m›zda görülecektir ki, uzun bir süredir yaflad›¤› bunal›m› yine bizlere fatura etmek isteyen burjuvazinin kapsaml› bir sald›r› program›yla karfl› karfl›yay›z.

Neo-liberal politikalar ve GATS antlaflmas› Kapitalizmin temel karakteristiklerinden biri olan rekabet ve yeni pazarlar sorunu, dünya ölçe¤inde yaflanan krizlerle beraber yak›c› bir önem kazand›. Özellikle ‘70’lerde derinleflen ekonomik kriz burjuvaziyi yeni çözümler aramaya itti. Öncesinde farkl› ve karmafl›k bir dizi nedenle “sosyal devlet”, “kamu yarar›”, “iflgücünün gelifltirilmesi” gibi kavramlarla belirlenen burjuva ekonomi politikas› gelinen yerde art›k de¤iflmek zorundayd›. Neo-liberal ideoloji bu de¤iflim ihtiyac›n›n bir ürünü olarak ortaya ç›kt›. Daha önce “kamu yarar›” için gelifltirilen ve gün geçtikçe devasa bir pazar haline gelen hizmet “sektörü” farkl› bir bak›fl aç›s› ile ele al›nmaya baflland›. Neo-liberal ideoloji hizmet sektörünü kamusal bir alan olarak de¤erlendirmekten vazgeçerek, onu özel giriflimin rol alabilece¤i bir pazar olarak tan›mlad›. Böylelikle u¤runa büyük savafllar verilen tüketim pazarlar› için yeni alanlar aç›lm›fl oldu. Bu pazarlar›n trilyonlarca dolar›n el de¤ifltirdi¤i pazarlar olmas› gerçe¤i burjuvazi için ifltah kabart›c› bir durumdu. Ancak neo-liberal politikalar›n

hemen uygulanmas›n›n güçlükleri vard›. Bu, kazan›lm›fl haklar›n›n ellerinden al›nmas›na izin vermeyecek olan toplumsal muhalefet hareketleri, bu hareketler içerisinde de en etkili olan iflçi s›n›f› hareketi idi. Bu nedenle bu politikalar uzun bir sürece yay›ld›. Bugün ise kararl› ad›mlarla uygulanmaya devam ediliyor. Bugün bu neo-liberal dönüflümün belki de en h›zl› ve sistemli bir biçimde yafland›¤› alanlar›n bafl›nda e¤itim alan› gelmektedir. Neo-liberal düflünceye uygun olarak, e¤itim herkes için temel bir hak ve “kamusal” bir alan olmaktan ç›kt›, “yar›-kamusal bir hizmet”e dönüfltü. Böylelikle e¤itim piyasaya sürülen bir meta haline getirildi. Piyasa için üretilen her meta gibi e¤itim de piyasan›n koflullar›na göre yeniden düzenlenmeye baflland›. Böylece e¤itimin paral› hale getirilmesi, ticarileflmesi ve kârl› bir alan oldu¤u oranda bizzat burjuvazi taraf›ndan sunulan bir “hizmet”e dönüflmesi mümkün hale geldi. Bugün bu politikalar›n temel uygulat›c›s› konumunda DB, ‹MF, DTÖ gibi emperyalist kurumlar bulunmaktad›r. ‹MF ve DB ya da DTÖ, politikalar›n› hedef ülkelere belli anlaflmalarla uygulatmaktad›r. Aç›k ya da gizli olan bu anlaflmalar hedef ülkelerin uzun vadeli ekonomik ve siyasi politikalar›n› belirliyor. MA‹, M‹GA ya da Uluslararas› Tahkim, ad›n› duyabildi¤imiz ve az çok içeri¤ini ö¤renebildi¤imiz temel anlaflmalar. ‹flte üstte bahsetti¤imiz neo-liberal politikalar›n çerçevesini oluflturan GATS (Hizmet Ticareti Genel Anlaflmas›) da böyle bir anlaflmad›r. GATS genel olarak devlet taraf›ndan verilen kamu hizmetlerinin özel sektöre devrini düzenleyen bir anlaflma olarak tan›mlanabilir. Bu aç›dan neo-liberal politikalar›n tüm hukuksal ve siyasal çerçevesini ifade eden bu anlaflmay› neo-


P SSeem P mppoozzyyuum muu’’nnaa ssuunndduu¤€uu tteebbllii¤€......

¤itim politikalar› ve n›ndaki sald›r›lar liberal politikalar›n anayasas› olarak tan›mlamak yanl›fl olmayacakt›r.

Türkiye ve neo-liberal e¤itim politikalar› Bu sürecin e¤itim alan›nda karfl›m›za ç›kard›¤› ilk ve öncelikli sonuç üniversite-sermaye iflbirli¤idir. Üniversiteleri sermayenin ihtiyaçlar› do¤rultusunda yeniden yap›land›rmay› hedefleyen burjuvazi öncelikle sermayenin ihtiyaçlar›n›n belirleyicili¤inde bu iki alan›n içiçe geçmesini istemektedir. Bugün üzerine çokça fley söylenen üniversite-sermaye iflbirli¤i ise sermayenin ihtiyaçlar› do¤rultusunda e¤itim sisteminin yeniden yap›land›r›lmas›n›n en özlü ifadesidir. Ülkemizde bu iflbirli¤ini teorize etme ve uygulama çabas› içinde olan bafll›ca kurumlar ise YÖK, TÜB‹TAK ve TÜS‹AD’t›r. TÜB‹TAK daha çok bu iflbirli¤ini meflrulaflt›rma çabas› içinde olurken, YÖK üniversite-sermaye iflbirli¤inin önündeki yasal ve fiili engelleri ortadan kald›rmak ve bu iflbirli¤ini en üst düzeyde gerçeklefltirmek, TÜS‹AD ise her iki ifli birden gerçeklefltirmek çabas› içindedir. TÜB‹TAK bu süreçte üniversitenin üzerine düflen rolü aç›k bir biçimde flöyle ifade ediyor: “E¤er, toplumun bilim ve teknoloji yetene¤ini yükseltmek ... bir toplumsal varolufl sorunu haline gelmiflse ve bu sorunun çözümü için üniversitenin yetenek ve birikimine gereksinim duyulmuflsa, modern üniversite ve ça¤›m›z bilim adam›, toplumsal sorumlulu¤unun bir gere¤i olarak, elbette, bu isteme yan›t verecektir.” (TÜB‹TAK, Türkiye Üniversite-Sanayi ‹flbirli¤inin Gelifltirilmesi-Alt Komisyonu Raporu, 1994) Bu aç›k bir biçimde, toplumun ç›karlar› bir avuç kapitalistin ç›karlar›na eflitlenerek buradan üniversiteye yeni bir rol biçilmesi anlam›na gelmektedir. Ancak TÜS‹AD ve TÜB‹TAK’›n bu belirlemeden ç›kard›¤› sonuçlar ise flöyledir: “- Üniversitelerdeki ö¤retim üyelerinin sanayiye, sanayideki uzmanlar›n üniversitelere rahatl›kla geçebilmeleri sa¤lanmal›d›r. -Üniversitelerin müfredat programlar›nda sanayinin ihtiyaçlar›na cevap verecek de¤ifliklikler yap›lmal›d›r. - Bilim ve teknoloji öncelikleri, sektör baz›nda belirlenmelidir. - Üniversiteler endüstriye iflletme ve tasarruf projeleri ile yard›m etmelidir.” YÖK’e gelince, o daha kuruldu¤u tarihten itibaren

sermayenin istek ve ihtiyaçlar›n› hayata geçirme çabas› içinde oldu. Kemal Gürüz 1994’te Türkiye Bilimler Akademisi’ne yapt›¤› bir sunuflta “hayalindeki üniversite”yi tan›ml›yor. “Giriflimci Üniversite” ad›n› verdi¤i bu modelde üniversite bir sanayi kuruluflu gibi davran›yor. Di¤er sermaye gruplar›yla iflbirli¤i içinde olan giriflimci üniversitenin “serbest pazar ekonomisinin arz ve talep koflullar›na uymak zorunda” oldu¤unu belirtiyor. K. Gürüz yine ‘94 tarihinde TÜS‹AD için haz›rlad›¤› bir raporunda da Türkiye’deki üniversiteleri baz› gruplara ay›r›yor. Bu gruplardan ilki az say›da “seçkin” üniversiteden olufluyor. Bu üniversitelerin temel ifllevi lisansüstü e¤itim vermek ve üniversite-sermaye iflbirli¤ini üst düzeyde gerçeklefltirmektir. Bu gruptakiler için üniversitesermaye iflbirli¤i tekno-kentler arac›l›¤›yla bugünden bafllam›fl durumda. ‹kinci gruptaki üniversitelerin temel ifllevi ise sanayiye mühendis gibi nitelikli iflgücü sa¤lamak olacak. Üçüncü grupta de¤erlendirilen üniversiteler ise “kütlesel e¤itim” yapan e¤itim kurumlar› olarak adland›r›l›yor. Tüm “taflra üniversiteleri” bu gruba dahildir. Bu üniversiteler ise yine sanayinin kalifiye iflgücü ihtiyac›n› meslek liseleri ve meslek yüksek okullar› ile birlikte sa¤layacak. K. Gürüz’ün yapt›¤› bu grupland›rma YÖK’ün yüksek ö¤retim stratejisi olarak ifadelendirilebilir. Bu arada belirtilmesi gereken bir baflka önemli olgu ise, bu grupland›rma içerisinde yer alan her üniversitenin ticari birer kurulufl olarak de¤erlendiriliyor olmas›. Dolay›s›yla verilen bu ticari hizmet için kullan›c›lardan (ö¤rencilerden) bir fiyat talep ediliyor. Bu fiyatland›rmada da bahsi geçen grupland›rma esas al›nacak. Do¤al olarak elit üniversitelerin fiyatlar› çok yüksekken, taflra üniversiteleri makul bir fiyat karfl›l›¤›nda hizmet sunacak. TÜS‹AD ise bu ülkenin egemen burjuva s›n›f›n›n temsilcisi olarak bu konu üzerine fazlas›yla e¤ilmifl ve yönlendirici olmufltur. Bir sermaye örgütü olarak, sermayenin yönelimlerini ve ihtiyaçlar›n› dile getiren TÜS‹AD, düzenin ilgili tüm kurumlar›n› tutum almaya zorlam›flt›r. TÜB‹TAK, YÖK, MEB ve üniversiteler bu konuda oldukça h›zl› ve etkili olabilmifllerdir. TÜS‹AD ‘94 y›l›nda haz›rlatt›¤› “Türkiye’de ve Dünyada Yüksek Ö¤retim Bilim ve Teknoloji” adl› bir raporda, sorunu tüm aç›kl›¤›yla ortaya koymufltur: “Bilgi ve bilgili insan gücünün, ekonominin en önemli girdileri haline gelerek sermayenin ve üretim faktörlerinden birini oluflturmas›, bilim ve teknoloji aras›ndaki ... iliflki ile birlikte Bilgi Toplumu’nun ve Sanayi Sonras› Toplum’unun en belirgin niteli¤idir. Bu nedenle

E k i m G e n ç l i ¤ i

31


E k i m G e n ç l i ¤ i

32

... bilgi ve bilgili insanlar›n kayna¤› olan üniversiteler ve araflt›rma merkezlerine ileri ve özellikli üretim faktörleri ad› verilmektedir.” TÜS‹AD ayn› raporda bir ad›m daha ileri giderek, sermayenin temsilcilerinin üniversitelerin yönetiminde do¤rudan rol almalar›n› isteyebilmektedir: “Deneyim sahibi, üniversite mensubu olmayan kiflilerin uzmanl›klar›ndan yararlanmak üzere bilim, kültür, sanat, sanayi ve ticaret alan›ndaki baflar›lar› ile toplumda temayüz etmifl kiflilerin, yüksek ö¤retim sistemimizin ve yüksek ö¤retim kurumlar›m›z›n yönetiminde yer” almas› gerekti¤i söylenmektedir. Geçti¤imiz y›llar içerisinde birkaç defa gündeme getirilen YÖK yasa tasar›lar›n›n gerisinde tümüyle üstte bahsetti¤imiz siyasal ve iktisadi çerçeve bulunmaktad›r. Burjuvazinin çeflitli iç tart›flmalar›n›n ve daha öncelikli sorunlar›n›n bir ürünü olarak bir süreli¤ine ertelenmifl olsa da, e¤itim alan›nda özellikle ‘90’larla beraber bafllat›lan bu dönüflümlere yasal bir k›l›f oluflturma sorunu halen önemli bir sorun olarak orta yerde durmaktad›r. Ve önümüzdeki dönem biz üniversite gençli¤inin karfl›s›na getirilecektir.

Türkiye’de ticarileflen e¤itim tablosu Ticarileflen e¤itimin ilk sonucu e¤itimin kalitesinde yaflan›lan gözle görülür düflüfltür. Bu düflünün nedenini oluflturan temel etken, e¤itim hizmetlerinin piyasaya aç›lmas› ile beraber devletin sistematik bir biçimde e¤itime ay›rd›¤› pay› azaltmas› ve bunun sonucu olarak da e¤itimin yayg›nlaflmas›nda yaflan›lan daralmad›r. 2000-2003 y›llar› aras›n› kapsayan Pisa ‹kinci Dönem Projesine göre, Türkiye’de e¤itim sistemi, 30 OECD ülkesi içinde 28’inci, 41 ülke aras›nda ise 36’›nc› s›rada yer almaktad›r. 2004 y›l› bütçesinden e¤itime ayr›lan pay ise sadece % 7.9 olarak belirlenmifltir. E¤itime bütçeden ayr›lan pay s›ralamas›nda Türkiye’nin dünyadaki yeri ise hiç de iç aç›c› de¤ildir. E¤itim bütçesinin pay›, ‹sviçre’de 14.3, Fransa’da 11.1, Finlandiya’da 12.2, ‹talya 9.0, Senegal’da % 33.1, Meksika’da % 26, Japonya’da % 16.2, ABD’de % 12.4, Almanya’da % 16.4, Yunanistan’da % 8.2’dir E¤itimin piyasalaflma sürecinde devletin konumu e¤itim hizmetinin özellefltirilmesinin önünü açan ad›mlar› atmak olmaktad›r. Bu aç›dan devlet ve sermaye bir bütün olarak farkl› konumlarla bu özellefltirme ve ticarilefltirmenin olanaklar›n› oluflturmaktad›r. Ticarilefltirme sürecinde devlet ve sermaye aras›nda bir karfl›tl›k de¤il stratejik iflbirli¤i bulunmaktad›r. Bu iflbölümü içerisinde devlet özellikle yüksek ö¤renimdeki kalitenin geliflmesini veya e¤itimin yayg›nlaflmas›n› hedeflememekte; tek “ulvi” amaç olarak üniversitelerin özellefltirilmesinin önündeki yasal engelleri

kald›rarak ve özellefltirilme sürecinde öncelikli olan “elit” üniversitelere teknolojilerini gelifltirecek kaynaklar aktararak, çeflitli sermaye kurulufllar› taraf›ndan bu üniversitelere dönük ilgiyi artt›rmak derdindedir. Zaten sürekli düflen e¤itime ayr›lan bütçenin aslan pay›n› ise özel üniversiteler almaktad›r. Toplumsal eflitsizli¤in olabildi¤ine derinleflti¤i bir dönemde özel üniversiteler türlü yollara baflvurmalar›na ve neredeyse ÖSS’ye girmek birçok özel üniversiteye kay›t olmak için yeterli olmas›na karfl›l›k kontenjanlar›n› dolduramamaktad›rlar. Bu noktada devlet bu üniversitelerin finansman yükünü karfl›lamak için seferber olmaktad›r. Neo-liberal politikalar›n yaratt›¤› eflitsizli¤in bir di¤er sonucu ise yüksek ö¤retimden yararlananlar›n giderek üst s›n›flara mensup kesimler olmas›d›r. E¤itim hizmetlerinin ve e¤itim sürecinin bir meta haline getirilmesi ve yar› kamusal bir hizmet alan› olarak tan›mlanmas› ile, temel e¤itimden yüksek e¤itime gittikçe alt s›n›flar›n e¤itim sürecine kat›l›m oran› azalmaktad›r. Kapitalizmin alt s›n›flar›n çocuklar›n› genel bir e¤ilim olarak h›zl› bir biçimde üretim sürecine katmas›n›n yan›nda, özel üniversitelerin yayg›nlaflmas› ve yüksek ö¤retimde yaflan›lan ticarileflme süreci alt s›n›flar›n yüksek ö¤renime devam edebilmesinin imkanlar›n› olabildi¤ine s›n›rlamaktad›r.

Peki biz ne istiyoruz! Burjuvazi üstte bahsetti¤imiz de¤iflen ihtiyaçlar›n bir ürünü olarak üniversitelerimizi sermayenin “arka bahçesi” haline getirmeye çal›flmaktad›r. Bu çok yönlü sald›r›ya verilecek yan›t ise ayn› kapsamda olmak zorundad›r. Ancak flunu aç›kl›kla ifade etmek gerekir ki, bugün bahsetti¤imiz bu sorunlar tek bafl›na yüksek ö¤renim gençli¤ini de¤il tüm iflçi ve emekçileri do¤rudan ilgilendirmektedir, çözümü de ancak bu temelde mümkündür. Bu aç›dan yüksek ö¤renim gençli¤i bugün hiç olmad›¤› kadar iflçi s›n›f›n›n deste¤ine ihtiyaç duymaktad›r. Ve yaflan›lan bunca sorunun çözümü de ancak bu temeldeki bir birleflik mücadele ile mümkün olacakt›r.


Bizler üniversitelerdeki iflçi ve emekçi çocuklar› olarak: Neo-liberal eğitim politikalarına tüm sonuçları ile beraber son verilmesini istiyoruz. Üniversitelerin sermaye için teknoloji değil işçi ve emekçiler için bilim üretmesi gerekmektedir. Bu nedenle de emperyalist kurumlara GATS vb. sözleşmelerle verilen taahhütlerin koşulsuz iptal edilmesini istiyoruz. Üniversitelere işçi ve emekçi çocuklarının girişini engelleyen tüm paralı eğitim uygulamalarına son

verilmesini ve eğitim hizmetlerinin herkes için, her düzeyde parasız hale getirilmesini istiyoruz. Üniversitelerdeki baskıcı ve gerici bir eğitim sistemi yerine tümüyle bilimsel ve demokratik bir eğitim istiyoruz. Herkesin kendi anadilinde eğitim ve öğrenim görmesini istiyoruz.

Üniversitelerin içerisindeki tüm asli bileşenlerin yönetime katılımları ile yönetilen, özerk ve demokratik birer kurum olmasını istiyoruz.

Yaflas›n paras›z, bilimsel, demokratik, anadilde e¤itim mücadelemiz! GATS’dan ç›k›ls›n, kahrolsun emperyalizm! E¤itimin ticarilefltirilmesine karfl› birleflik devrimci mücadeleye!

Ekim Gençli¤i

BD B DSSPP ss eem mppoozzyyuum muunnaa 550000’’üü aaflflkk›› nn iiflfl ççii vvee eem meekkççii kkaatt››ll dd››!!

“Birleflik militan bir s›n›f hareketi için ileri!” BSDP’nin “‹flçiler ve emekçiler sermayenin sosyal y›k›m sald›r›lar›na karfl› örgütlenme ve mücadele sorunlar›n› tart›fl›yor” bafll›¤› ile düzenledi¤i sempozyum, 13 fiubat 2005 günü gerçekleflti. Yaklafl›k 500 kiflinin kat›ld›¤› sempozyum, s›n›f hareketi tarihi konulu bir sinevizyonla bafllad›. Sinevizyonun ard›ndan, ‹zzettin Önder ve Mehmet Befleli‘n›n s›n›f mücadelesi, sendikal hareket ve s›n›f mücadelesinin acil ihtiyaçlar›na vurgu yapt›klar› sunumlar ile ilk oturum son erdi. Di¤er oturumlar, sempozyum kat›l›mc›lar›n›n tart›flma konusu kapsam›nda sunduklar› tebli¤lerle sürdü. Genel olarak “sosyal devlet” anlay›fl›ndan neo liberal politikalara geçiflin nedenleri ve ortaya ç›kard›¤› sonuçlar üzerine sunumlar yap›l›rken, güncel planda Türkiye’de sermayenin genel sald›r›lar› ve bu sald›r›lara karfl› örgütlenme ve mücadele sorunlar› tart›fl›ld›. Çeflitli iflyerlerinden gelen iflçilerin kendi yaflad›klar› sorunlar üzerine sunduklar› tebli¤ler konunun deneyimler ›fl›¤›nda alg›lanabilmesini ve tart›fl›labilmesini sa¤lad›. Çeflitli sektörlerin genel sorunlar›n›n yans›mas›n›n yan› s›ra iflçilerin kendi iflyerleri özelinde yaflad›klar› sorunlar› aktarmalar›

oldukça anlaml›yd›. Tebli¤ sunmak isteyen kat›l›mc›lar›n fazlal›l›¤› sebebiyle, 30’a yak›n tebli¤ sunulamad›. Hem bu durum, hem de tebli¤lerin özgün içerikleri sempozyuma haz›rl›k sürecinin güçlü bir tarzda örüldü¤ünü

a盤a ç›kard›. Sempozyumda, Barikat, EHP, Demokratik Haklar Platformu, ‹flçi Köylü de birer tebli¤ sunarken, birçok devrimci çevre de gözlemci olarak kat›ld›. Bizler de genç komünistler olarak “Neo-liberal politikalar ve ticarileflen e¤itim” konulu bir tebli¤ sunarak s›n›f hareketi aç›s›ndan anlaml› olan bu tart›flmaya iflçi ve emekçi gençli¤in talep ve sorunlar›n› tafl›maya çal›flt›k. Liseli gençlik örgütlenmesi ‹LGP ise sempozyuma meslek liseli gençli¤in talep ve sorunlar›n› iflleyen bir tebli¤ ile kat›ld›. Sempozyum sonunda BDSP taraf›ndan yap›lan kapan›fl konuflmas›, sempozyumun temel amac›n› ortaya koymakta ve bu amac›n önemine tekrar vurgu yapmaktayd›. Birleflik militan bir iflçi s›n›f› hareketi için ileri! SEKA’da yak›lan k›v›lc›m›n bu vb. etkinliklerde daha güçlü bir yang›na dönüfltürülmesi ve BDSP taraf›ndan yap›lan bu etkinli¤in s›n›f hareketi için etkin bir silaha dönüflmesi umuduyla!

E k i m G e n ç l i ¤ i

‹stanbul Ekim Gençli¤i

33


‹‹L LG GPP’’nniinn BBD DSSPP SSeem mppoozzyy uum muu’’nnuu ssuunndduu¤€uu tteebbllii¤€......

Meslek liseleri ve genç iflçilerin sorunlar›

E k i m G e n ç l i ¤ i

‹flçi ve emekçi çocuklar›n›n önemli bir kesiminin, gelecekte iflsiz kalmamak umuduyla e¤itim ve ö¤retimlerini meslek liselerinde sürdürmeyi tercih ettikleri bilinmektedir. Meslek liseleri, iflçi ve emekçi çocuklar›n› gelecekte bekleyen yo¤un emek sömürüsünün, lise y›llar›nda omuzlar›na çöktü¤ü kurumlard›r. Bu düzende meslek liseleri, ö¤rencilere kaliteli bir e¤itim vermeyi de¤il, onlar› ilerdeki sömürü koflullar›na haz›rlamay› hedefleyen kurumlard›r. Amaç bu olunca da meslek lisesi ö¤rencileri, kalifiye iflgücü olarak küçük sanayi sitelerini doldurmak üzere yönlendirilirler. Bu yönlendirme, meslek lisesinde okuman›n en do¤al sonucudur. Meslek lisesi ö¤rencileri aç›s›ndan e¤itim süreci ucuz emek sömürüsüne maruz kalmakla efl anlaml›d›r. Bu kimi zaman ücretli bile olmayan bir emek sömürüsüdür. Staj ad› alt›nda gerçeklefltirilen bu sömürü, gençlere mesleki bir teknik e¤itim imkan› sa¤lamaktan çok, iflletmelerin ara ifllerini yapacak insan ihtiyac›n› karfl›lamaya dönüktür. Örne¤in bir makine bölümü ö¤rencisi, stajyer olarak aylarca bir petro-kimya fabrikas›nda temizlikçi olarak çal›flt›r›labilmektedir. Buradan bak›ld›¤›nda, meslek liselerinde yaflanan e¤itim sürecini, bir adaptasyon süreci ya da haz›rl›k aflamas› olarak alg›lamak mümkündür. Bu liselerde gençler, gelece¤in iflçileri olarak, fabrikalarda a¤›r sömürü flartlar›nda çal›flmaya haz›rlan›rlar, bask› ve haks›zl›klara boyun e¤meyi ö¤renirler.

Meslek liselerinde kapitalist sömürünün biçimleri Meslek liselerindeki kapitalist sömürü biçimleri aras›nda özellikle iki tanesi özel önem tafl›maktad›r. Bunlardan ilki, ucuz emek sömürüsü olarak özetleyebilece¤imiz, meslek liselerinde “staj” olarak dayat›lan zorunlu çal›flmad›r. Ad›na stajyer denilen kifli ka¤›t üzerinde bir ö¤rencidir. Ama gerçekte o tam anlam›yla bir genç iflçidir. Gelece¤ini düflünüyorsa, sesini ç›kartmadan bu zorunlu çal›flma süresine katlanmak zorundad›r. Bu süre

34

boyunca genç iflçiler – yani sözde ö¤renciler – her türlü keyfi davran›fla, haks›zl›k ve afla¤›lanmaya maruz kal›rlar. Neredeyse tüm haklardan yoksun olarak ve bedavaya yak›n bir ücretle çal›flmak zorunda b›rak›l›rlar. Zorunlu staj, kapitalizmin gencecik iflçilere dayatt›¤›, azg›n ve ac›mas›z sömürü koflullar›ndan baflkaca bir fley ifade etmemektedir. ‹kinci bir sömürü arac› ise, meslek liselerinde hüküm süren döner sermaye sistemidir. Genç iflçiler, uygulama derslerinde ve iflliklerde bir dizi ürün ve hizmet üretirler. Bu ürün ve hizmetler döner sermaye kurumunca gasp edilir, piyasaya sürülür. Döner sermayeden elde edilen paralarla okulun ihtiyaçlar›n›n karfl›land›¤› söylenir, ki bu büyük ço¤unlukla yaland›r. Do¤ru oldu¤unu varsaysak bile bu, masraflar› devlet taraf›ndan karfl›lanmas› gereken e¤itimin, kölece çal›flt›r›lmalar› karfl›l›¤›nda ö¤rencilere sat›ld›¤›n›n bir göstergesi olabilir.

Ö¤rencilikten iflçili¤e geçiflte ara aflama: Staj E¤itim kurumlar›nda kapitalist s›n›f›n ç›karlar›na göre flekillenen ö¤renci, art›-de¤er sömürüsü için haz›r hale gelmifl olur. Meslek liselerinde okuyan ö¤renci say›s› düflünüldü¤ünde, kapitalist pazara her y›l stajyer ad› alt›nda önemli miktarda vas›fl› iflgücü aktar›ld›¤›n› söyleyebiliriz. Pratik ifl e¤itimi olarak lanse edilen staj›n tek amac› ve do¤all›¤›nda ifllevi ise, sermaye sahiplerinin kâr›n› yükseltmek olmaktad›r. Stajyer iflçilerin maliyetleri di¤er iflçilere oranla daha düflüktür. ‹flçi gibi çal›flma saatlerine uyar -uymad›¤› taktirde patronun yapt›r›m güçlerinin aras›na bir de not verme yetkisinin eklendi¤ini gözden kaç›rmamak gerekir-, fazla mesaiye kal›r, iflin kendisi d›fl›nda, çay tafl›maktan temizli¤e bir dizi angarya ifli de üstlenir, ama asgari ücretin üçte birini dahi zar zor al›r. Stajyer iflçiler genel olarak haftada üç gün, en iyi ihtimalle 9 saat çal›flt›r›l›rlar. En iyi ihtimalle, çünkü genellikle ifl saatleri zorunlu mesailer ve türlü gerekçelerle uzat›l›r. Haftada 27 saat çal›flm›fl olurlar.


Ancak bu 27 saatin karfl›l›¤› olarak onlara, asgari ücretin üçte biri verilir. Yasal çal›flma süresinin 48 saat oldu¤u düflünüldü¤ünde, stajyer iflçilerin yasal çal›flma süresinin yar›dan fazlas›n› doldurduklar› rahatl›kla görülecektir. Ancak onlara asgari ücretin üçte biri verilmek suretiyle ancak 16 saatlik çal›flmalar›n›n karfl›l›¤› ödenmektedir. Dolay›s›yla stajyer iflçilerin ortalama 10 saatlik çal›flmalar› ücrete tabi tutulmaz, yani patron ortalama 10 saat için herhangi bir karfl›l›k ödemez. (Stajyer iflçilerin sigorta primlerinin de devlet taraf›ndan karfl›land›¤› düflünülürse, stajyer iflçi çal›flt›ran bir patronun maliyeti ne denli düflürdü¤ü aç›kça ortaya ç›kacakt›r.) Biraz önce s›ralad›¤›m›z sebeplerden dolay›, sermaye sahipleri, özellikle üretimin yo¤unlaflt›¤› sezonda, çal›flt›rd›klar› stajyer iflçi say›s›n› art›rmaktad›rlar. Stajyer iflçiler, iflçi s›n›f›na dayat›lan iflsizlik sald›r›s›n›n derinlefltirilmesinin bir arac›na, patronlar›n elinde bir flantaj aletine dönüflmüfltür.

Meslek liseli genç iflçilerin örgütlenme sorunlar› Kocaeli Sanayi Odas› Baflkan› Y›lmaz Kanbak, bir aç›klamas›nda, meslek liselerinden tam verim almak için çok sözü edilen ancak bir türlü uygulanamayan “okul-sanayi” iflbirli¤inin Avrupa normlar›nda gerçekleflmesi gerekti¤ini ifade ediyor. Meslek liseli genç iflçilerin örgütlenme sorunlar›n› daha somut ortaya koyabilmek için, Y›lmaz Kanbak’›n sözlerini dikkatlice incelemek gerekiyor. Kanbak, meslek liselerini, ifl e¤itimi veren okullar olarak de¤il, sermayenin fayda sa¤lamas› gereken kurumlar olarak alg›l›yor. Okul ve sanayi iflbirli¤inden kastetti¤i ise, bu demecinin geçti¤i makalenin bütünlü¤ünden anlafl›l›yor: “Bu okulda sanayicinin istedi¤i eleman yetifltiriliyor. Kocaeli Üniversitesi, bir sanayi kentinin ö¤retim kurumu olman›n bilinciyle, meslek lisesi mezunlar› için çözümü bulmufl. Hereke ‹smet Uzunyol Yüksek Meslek Okulu, bölge sanayicileriyle protokoller imzalayarak, onlar›n istedi¤i dallarda eleman yetifltiriyor.” Bu al›nt›dan da anlafl›laca¤› üzere, e¤itim program› bölge sanayicilerinin ihtiyaçlar›na göre planlan›yor. Ancak burada alt›n›n daha özenle çizilmesi gereken nokta flu. ‹mzalanan protokol bütünüyle ö¤rencinin iradesinden ba¤›ms›z bir biçimde, okul yönetimi ve sermayenin taraf olmas› ile gerçeklefltiriliyor. Bu durumda genç iflçiler sermayedarlar ile okul yöneticileri aras›ndaki bir pazarl›¤›n konusu haline gelmifl oluyor. K›saca genç iflçiler, patronun ifline yarayacak birer meta olarak alg›lan›yor ve nas›l yetifltirilip flekillendirileceklerine de onlara sormadan karar veriliyor.

‹fl sözleflmesi hakk›nda herhangi bir söz hakk›na sahip olmayan genç iflçinin örgütlenme sorunlar› bundan sonra bafll›yor. Çünkü bu durumun uzant›s› olarak genç iflçi, alaca¤› ücret, çal›flaca¤› ifl koflullar› ve sosyal güvenlik konular›nda hiçbir söz hakk›na sahip olam›yor. Do¤all›¤›nda genç iflçilerin, sendikalara kat›lma, toplu sözleflme süreçlerine dahil olma ve grev haklar› da yok. Her türlü hak arama kanallar› kapat›lm›fl olan genç iflçiler, sömürünün en ç›plak haliyle karfl› karfl›ya kalmakla beraber, iflyerinde meydana gelebilecek herhangi bir grev veya baflka bir mücadelede de grev k›r›c› rolünü üstlenmeye zorlan›yor. Örgütlü bir biçimde hareket etme flans›ndan yoksun, hakk›n› arayabilece¤i hiçbir kanala sahip olmayan ve sermayenin zorbal›¤› karfl›s›nda bütünüyle yaln›z olan genç iflçiler, emeklerinin sömürülmesinin yan› s›ra, kimliklerinin ezilmesini, kifliliksizleflmelerini hedefleyen sald›r›larla da karfl› karfl›ya kal›yorlar. ‹flçi s›n›f›n›n kapitalizmle beraber karfl› karfl›ya kald›¤› tüm sorunlar› “e¤itim” bafll›¤› alt›nda birebir yaflayan bu genç iflçiler için sunulan gelecek, içinde bulunduklar› yaflamdan hiçbir farkl›l›k tafl›m›yor.

Taleplerimiz E¤itim sürecinin üretim süreciyle paralel yürütülmesi gereklidir. Ancak kapitalizmin bu gereklili¤i alg›lay›fl› bütünüyle ucuz eme¤e sahip olabilmekten kaynaklan›r. Yoksa kapitalizm konuya ö¤rencinin üretim sürecine yabanc›laflmas›n›n önlenmesi, ö¤rencinin emekçileflmesi gibi toplumsal gereksinimler aç›s›ndan yaklaflmaz. E¤itim sürecinin üretimle paralel yürümesi, kapitalizmde kendini ucuz emek sömürüsünde bulur, meslek liselerinde ise staj sömürüsünde. Bu yüzden, ucuz emek sömürüsüne son verilmesi gerekmektedir. ‹kinci olarak, genç iflçilerinin emeklerinin karfl›l›¤›n› alabilmeleri talebi gelmektedir. Her yaflta çal›flan için, eflit ifle eflit ücret talebi yükseltilmeli ve zorunlu stajla bir biçimde üretim sürecine kat›lm›fl olan genç iflçiler bu formülasyonun d›fl›nda düflünülmemelidirler. Üçüncü temel önemdeki talebimiz, genç iflçi olan meslek liselilerin örgütlenme haklar›na iliflkindir. Genç iflçiler, iflçi sendikalar›na üye olabilmeli ve var olan sendikalar içinde stajyer iflçi komisyonlar› örgütlenebilmelidir. Bu gerçeklefltirilemedi¤i taktirde, genç iflçiler, sömürü ve sald›r›lar›n karfl›s›nda ve do¤rudan kendilerini ilgilendiren sosyal hak gasplar› karfl›s›nda bütünüyle korumas›z kalacaklard›r. Tam da bu gerçekli¤in kendisi, her yafltan iflçiye sendikal örgütlülük hakk› talebinin yükseltilmesi gereklili¤ini ortaya koymaktad›r.

E k i m G e n ç l i ¤ i

‹stanbul Liseli Gençlik Platformu

35


Ma M akkiinnee M Müühheennddiisslleerrii OOddaass›› 22000055 ÖÖ¤€rreennccii ÜÜyyee YYeerreell ‹‹ssttaann bbuull Ku K urru ulltta ayy›› 22 M Maarrtt ggüünnüü YYTTÜÜ OOddiittoorryyuum muu’’nnddaa ggeerrççeekklleeflflttiirriillddii......

“Mühendislik nereye gidiyor!” E k i m G e n ç l i ¤ i

36

Makine Mühendisleri Odası 2005 Öğrenci Üye Yerel İstanbul Kurultayı 2 Mart günü Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumu’nda gerçekleştirildi. MMO İstanbul Şubesi Öğrenci Üye Komisyonu tarafından düzenlenen Kurultay odanın ve öğrenci komisyonlarının tanıtıldığı sinevizyon gösterisi ve konuşmalar ile başladı. Üniversite sunumlarının ardından serbest kürsü ve “Mühendislik Nereye?” başlıklı panel ile devam eden Kurultay sonuç bildirgesinin okunmasının ardından konserlerle son buldu. “Mühendislik Nereye Gidiyor” üst başlığı altında gerçekleştirilen kurultayda Mühendislik ve Etik (İTÜ), Türkiye’de İşsizlik ve Mühendislik (İTÜ İşletme Fakültesi), Mühendislikte Yeniden Yapılandırma ve AB (YTÜ) başlıklı sunumlar okundu. Sunumlarda, kapitalist düzenin mühendislik mesleğine verdiği zarar değişik açılardan işlendi. Katılımın sınırlılığına rağmen özellikle öğrenciler tarafından yapılan konuşmalarda ve sunumlarda anti-kapitalist ve antiemperyalist söylem ağırlıktaydı. Ayrıca son dönemde tekrar gündeme gelen ve bir mühendisin üniversiteden mezun olduğu haliyle iş bulmasını neredeyse imkansız hale getiren “Yetkin Mühendislik Yasası” –daha önce uzman mühendislik adı altında önümüze gelmiştihakkında oda yönetimlerinden farklı olarak karşıt bir tutum alınması ve bu konuda yönetimlerin mahkum edilmesi, kurultayda dikkat çeken başka bir noktaydı. Sabahın erken saatlerinde başlayıp akşama kadar süren kurultayda, öğrencilerin bu tarz çalışmalardan uzak durması ve yanısıra etkinliğin etkin bir ön çalışmaya konu edilememesi, istenen tablonun oluşlmasını engelledi. Buna rağmen etkinliğe anlamlı sayılabilecek bir katılım vardı. Kurultay, 13 Mart’ta Ankara’da yapılacak olan merkezi kurultaya yapılan çağrıyla sonlandı.

Makina Mühendisleri Odas› 2005 Ö¤renci Üye Yerel Kurultay› Sonuç Bildirgesi

Mühendislik nereye gidiyor? Bu sorunun sorulmas›n›n sebebi maalesef “bilgi ça¤›”n›n getirdi¤i ilerlemeler de¤il yaflad›¤›m›z toplumsal gerilemedir. Teknoloji her geçen gün geliflirken ve üretim bu sayede katlanarak artarken neden hala 1800’lerden f›rlam›fl bir kabus ortam›nda, açl›¤›n, savafl›n ve kirlili¤in oldu¤u bir dünyada yafl›yoruz? Bu noktada mühendis nerede duruyor? Yan›tlanmas› gereken budur. Sistem sürekli kendini yeniden üretme çabas› içerisindedir. ‹çinde yer alan tüm kurumlar› ve yap›lanmalar› bu do¤rultuda seferber eder. Fabrikalardan okullara, k›fllalardan camilere sistem ekonomik ve siyasal olarak sürekli kendini yeniden infla eder. Bu sürece hizmet edecek insan› yaratmaya çal›fl›r. “Bilim adamlar›, teknik uzmanlar ve di¤er ayd›nlar›n, üstlendikleri görevler ne kadar önemli olursa olsun, ba¤›ms›zl›klar› son derece s›n›rl›d›r. Ayd›nlar s›n›fl› toplumun kategorik özellikteki zorlay›c› kurallar›na tabidirler. Faaliyetleri, do¤rudan veya ba¤l› olduklar› devlet kurulufllar› arac›l›¤›yla dolayl› olarak, tekelci sermayenin denetimi alt›nda yürür…” Bu durum sistemin do¤al ihtiyaçlar›n›n bir sonucudur. Dünden bugüne de¤iflen fley ise mühendisin giderek toplum içinde yoksullaflmas› ve mülksüzleflmesidir. Bu durumun arkas›nda yatan sebep bilginin yayg›nlaflmas› ve nitelikli emek gücünü yaratmak için gerekli emek miktar›n›n azalmas› ve bilgi ulafl›m›n›n ‹stanbul Ekim Gençligi kolaylaflmas›d›r. Nitelikli ifl gücünü yaratmak için


gereken emek miktar› azald›kça bu ücretlere yans›makta, ayr›ca toplumda “beyaz yakal›” say›s›n› art›rmaktad›r. Bu da do¤al olarak bir rekabet bask›s› yaratarak, varolan ayr›cal›klar› ve haklar› t›rpanlar. Kapitalizmin do¤al geliflimi tekelci yönde oldu¤u için bu süreç ifllemeye devam edecektir. Artan iflsiz mühendis say›s› bu bask›c› rekabet ortam›n› körükleyen temel etkenlerden birisidir. Ülke sanayisinin planl› bir ekonomi çerçevesinde de¤il tekelci rekabet koflullar› alt›nda kâra dayal› bir flekilde geliflmesi, sürekli bir iflsiz nüfusunun varl›¤›n› kaç›n›lmaz k›lmaktad›r. S›k s›k yaflanan ekonomik krizler nitelikli iflsiz insan say›s›n› art›ran bir faktör olmufltur. Ülkemizde mühendislerin üçte biri iflsizdir. Kapitalizmin içsel olan krizlerinin faturas› her f›rsatta iflçi emekçi kesimlere ödetilmekte, bu da yo¤un iflçi ç›karmalar› ve varolan çal›flma koflullar›n›n a¤›rlaflmas›, ücretlerin afla¤›ya çekilmesi anlam›na gelmektedir. Di¤er etken ise, rekabet ortam›n›n yerel pazar›n s›n›rlar›n›n d›fl›na ç›karak küresel bir boyut kazanmas›, uluslararas› tekellerle giriflilen rekabet yar›fl›n›n iflgücünün ekonomik ve sosyal haklar›n›n t›rpanlanmas› e¤ilimini art›rmas›d›r. AB’ye entegrasyon süreci ad› alt›nda ç›kar›lan uyum yasalar› ve özellikle yeni ifl yasas› ile esnek üretimin kanunlaflmas›, özellefltirmelerin h›z kazanmas› (son süreçte SEKA, Tekel örneklerinde oldu¤u gibi), GATS, MAI, MIGA, tahkim gibi anlaflmalar›n uluslararas› tekellere genifl haklar kazand›rmas›, bu sürecin bafll›ca ad›mlar›d›r. Toplam›ndan bakarsak tekelci kapitalist sistem, ‘90’lar›n bafl›nda yeni dünya düzeni iddias›ndaki gibi refah, zenginlik ve bar›fl ortam› getirmemifltir. Tam tersine savafllar sürmüfl, açl›k ve yoksulluk dünya çap›nda derinleflerek artm›flt›r. Mühendislerin sorunlar›n› çözümlemek için mühendislik e¤itimini de mercek alt›nda almak gerekir. E¤itim sistemi bir yeniden yap›land›rma içerisindedir. Üniversiteler iflçi emekçi çocuklar›na giderek daha çok kapat›lmaktad›r. 12 Eylül darbesi en önce üniversiteli gençli¤i hedef alm›fl, onun ilerici birikimini bask› ve zor ile ezmifl, var olan durumu YÖK gibi bir faflizan kurumla pekifltirmeye çal›flm›flt›r. Sonras›nda gelen paral› e¤itim uygulamalar› ve AOBP gibi kotalar, zamanla üniversitelerin s›n›fsal bileflimini de¤ifltirmifltir. Bugün iki tip üniversite oluflmaktad›r. Bir tanesi yaln›zca elit bir

kesimin okuyabildi¤i ve sisteme kalifiye iflgücü yetifltiren üniversite, di¤eri ise (özellikle taflra üniversiteleri) yaln›zca nitelikli iflçi yetifltiren ve say›s› her geçen gün artan kitlesel ö¤renci depolar›. Bu çerçevede mühendislik e¤itimi piyasaya uyum için giderek bilimsel içeri¤inden yal›t›lmakta ve köfle dönmeci “eklektik” düflünce yöntemine indirgenmektedir. Ezberci anlay›fl sonucu ö¤renci üzerine bilgi y›¤›n› yap›lmakta, düflünmeyen ve sorgulamayan, düzenin insan› yarat›lmak istenmektedir. Kökünü cehalete dayayan kapitalizm, bilimsel düflünceyle savaflmaktad›r. AB’ye uyum ad› alt›nda e¤itime dayat›lanlar mevcut yap›y› iyilefltirmeye de¤il, fakat karmaflay› art›rmaya ve flirketleflen üniversite anlay›fl›n›n geliflmesine sebep olmaktad›r. Akreditasyon, teknokentler, KOSGEB’ler bilimin toplum yarar›na geliflmesine de¤il, flirketleflen üniversitelerin pazar içinde rekabet gücünün artmas›na hizmet etmektedir. Mevcut tablo içerisinde, sistemin mühendislere önerdi¤i çözüm bireysel kurtulufl çabas› olmaktad›r. Bu noktada karfl›m›za çok popüler bir kavram ç›k›yor: “Giriflimci mühendis”. Kapitalist sistem içerisinde bireysel geliflim yoluyla, liderlik, iflletmecilik, önderlik gibi vas›flara sahip; Türkçe’si her koyun kendi baca¤›ndan as›l›r anlay›fl›yla, herkesi rakip görüp çelme takmaya çal›flan, flirketlerin kölesi olan mühendis anlay›fl›d›r bu. Okuldaki her ilan panosunda görebilece¤imiz, klüpler çat›s› alt›nda da gerçeklefltirilen “NLP (Neuro-Linguistic Programing) seminerleri”, “Nas›l ifl bulunur?”, “Patron X ile kariyer tart›flmas›” gibi etkinlikler, özünde burjuva ideolojisinin propagandas›ndan baflka bir fley de¤ildir. Bu ideolojik provokasyon düflünsel g›das›n› bizzat CIA’nin manipülasyon laboratuarlar›nda gelifltirilen fikirlerden almaktad›r, ve maalesef arkas›nda bir çok mühendis aday›n› sürüklemektedir. Oysa kapitalist piyasa koflullar›nda bu y›rt›c› ve yarat›c› arkadafllar›m›z›n hayalleri çökmektedir. Azg›n sömürü koflullar› insan ayr›m› yapmamaktad›r. Bofl hayallerin bizi götürece¤i yer uyuflturulmufl prozac toplumudur. “Bilimsel ve teknolojik devrimin etkisiyle daha h›zl› bir tabakalaflmaya u¤rayan ve bir ço¤u ücretlileflen ayd›nlar›n, statü ve ç›karlar› itibariyle de sürekli olarak iflçi s›n›f›na yaklaflmakta olduklar›n› hat›rdan ç›karmamak gerekir. Bütün bunlar gösteriyor ki, ayd›nlar ancak iflçi s›n›f›yla ittifak içinde, ç›kar ve yetenekleriyle uyumlu bir toplumsal rol oynayabilirler.” Varolan koflullarda bireysel kurtulufl ve köfle dönmeci

E k i m G e n ç l i ¤ i

37


E k i m G e n ç l i ¤ i

38

mant›kla mevcut tablomuzu düzeltmemiz hem mümkün de¤ildir, hem de tarihsel olarak toplumsal ç›karlarla çat›flmak anlam›na gelmektedir. Oysa toplumun okumufl yar›-ayd›n kesimi olarak bizler ona karfl› bir sorumluluk tafl›maktay›z. Her geçen gün mülksüzleflirken çözümümüzün iflçi ve emekçilerle el ele örgütlü mücadeleyi gelifltirerek mülksüzlefltirenleri mülksüzlefltirmekten geçti¤i gün gibi ortadad›r. Bu do¤rultuda mesleki dayan›flmay› art›rmak ve örgütlülü¤ümüzü pekifltirerek toplumsal duyarl›l›klar›m›z› gelifltirmek durumunday›z. Ülkemizin her türlü yerli ve yabanc› sermayeye peflkefl çekilmesine dur demeliyiz. Bize dayat›lan burjuva kurtulufl yollar›n› elimizin tersiyle itmeli, “toplumcu mühendis” kimli¤ine sar›lmal›y›z.

Taleplerimiz

1) Her düzeyde, bölge farkı gözetmeksizin eşit, parasız, bilimsel, demokratik eğitim verilmeli; yabancı dilde öğretime son verilerek anadilde eğitim yapılmalıdır. İdeolojik ve oy toplama kaygılarıyla değil, bilimsel ilkelere göre eğitim verilmelidir. Niteliksiz, alt yapısı

eksik üniversite açılması uygulamalarına son verilmelidir. 2) Öğrenciyi müşteri olarak konumlandıran, okullarımızı ticarethaneye çeviren tüm uygulamalara son verilmelidir. Harç, ikinci öğretim, yaz okulu, öğrenci belgesi, transkript gibi paralı uygulamalar kaldırılmalıdır. Üniversitedeki tüm öğretim ve sosyal haklar parasız hale getirilmelidir. 3) Üniversitede söz, yetki, karar üniversitelerin bileşenleri olan öğrenciler, akademisyenler ve üniversite emekçilerine verilmelidir. 4) Sermaye çevrelerine üniversitenin hiçbir organında yer verilmemeli, bilimi sermayenin tekeline sunan teknokent, KOSGEB gibi uygulamalar son bulmalıdır. 5) Teori ile pratik arasında, üniversite ile hayat arasında organik bağını kurmuş politeknik eğitim verilmelidir. 6) Eğitim ve öğretim politikası ülkemizin sosyal ve ekonomik sorunlarına duyarlı,

bilimsel özgürlüğe sahip insan yetiştirecek anlayışta düzenlenmeli; düşünme, açıklama, tartışma, sorgulama, irdeleme,

karar verebilme veya sonuç çıkarma gibi bilim felsefesi ve bilimsel yönetimin içinde

olan kavramların yanı sıra, davranış biçimi ve kültür kavramlarını içermelidir. 7) Naylon stajların önüne geçilmeli,

Oda’nın denetimi ve üniversitelerin yürütücülüğünde öğrencilere staj imkanları sağlanmalıdır.

8) Özelleştirmeler son bulmalı, AB’ye uyum adı altında çıkarılan kölelik yasaları iptal edilmelidir. TMMOB, direnen SEKA ve TEKEL işçilerinin yanında olmalıdır.

9) 2001 yılında kısmen geçen, geçtiğimiz günlerde de tüm meslek kolları için yasalaşması gündeme gelen “yetkin mühendislik” yasa tasarısı geri çekilmelidir. Çarpık eğitim sisteminin sonuçlarını çözmekten uzak olan bu tasarı mühendislerin daha fazla sömürülmesine hizmet edecektir. 10) Her türlü gizli-açık emperyalist anlaşmalar iptal edilmelidir. GATS, MAI, MIGA, Tahkim yasaları geri çekilmelidir.

AB’ye hayır, NATO’ya hayır! 11) Mühendislik eğitimi ve öğretim programlanırken mutlaka TMMOB’nin görüşleri alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki, mühendislerin mesleki faaliyetlerini denetleyen, mesleki sicillerini tutan, mesleki bilgilerini artırıcı çalışmalar yapan TMMOB ve bağlı odalardır. Eğitim ve öğretimin denetleyicisi de olmalıdır. 12) Faşist baskılara son verilmeli, hücre tipi cezaevi uygulaması, tek tip elbise uygulaması, sendikalaşmaya dönük engeller, sistematik işkence son bulmalıdır. 13) Üniversitelerde süren soruşturma saldırıları, okuldan atılmalara son verilmelidir.


FFrraannssaa’’ddaa lliisseellii ggeennççlliikk vvee ee¤€iittiim m eem meekkççiilleerrii ssaalldd››rr››llaarraa kkaarrflfl›› aallaannllaarraa çç››kktt››llaarr!!

Sermayenin sald›r›lar›na GEÇ‹T YOK!

Fransa’da sermaye hükümeti e¤itim alan›na yönelik de bir sald›r› program› haz›rlad›. E¤itim Bakan›’n›n ismi olan “Fillon” yasa tasla¤›n›n da ad›. Bu yasa tasar›s›yla di¤er sosyal alanlarda oldu¤u gibi e¤itime de darbe vurmay› amaçl›yorlar. ‹ktidara gelen sa¤ ve sol hükümetler e¤itimi hedef alarak “reforme” etmeye çal›flt›lar, fakat her seferinde karfl›lar›nda kuvvetli bir hareket buldular ve birçok kez geri çekilmek zorunda kald›lar. Zira e¤itim Frans›z toplumunun en duyarl› oldu¤u sorunlardan birisi. Bu nedenle her “reform” teflebbüsü canl› tart›flmalara yolaç›yor. Fransa, e¤itim alan›nda di¤er ülkelerden daha nitelikli bir düzeye sahiptir. Daha 1881-82 y›llar›nda zorunlu, ücretsiz ve laik ilkokul e¤itimi bafllam›fl ve bu sistem bugüne kadar gelifltirilmifltir. Fransa’da ortaokul sonuna kadar tüm ö¤renciler ayn› e¤itimi görüyorlar, yani görünürde eflitlikçi bir sistem. Lise ö¤renimi ise genel dal, teknoloji ve meslek dallar›na bölünüyor. Lise ö¤renimi sonunda bütün ö¤renciler diploma alarak üniversiteye girme hakk› kazan›yorlar. Bu sistemde ne puanlama var, ne de üniversitede zorunlu bir seçenek. Fakat y›llard›r, görünürdeki bu eflitli¤i ortadan kald›rmak için, hükümetler “reform”lar haz›rl›yorlar. Bir taraftan ö¤retmenlere sald›r›yorlar, di¤er tarafdan sistemi budamaya çal›fl›yorlar. Son Fillon Yasas›’n›n da amac› bu. Yasa tasar›s›na göre, ortaokullarda sözde baflar›s›zl›¤› engellemek için genel bir e¤itim hedefleniyor. Buna göre, öncesinde verilen birkaç ders art›k verilmeyecek, böylece seviye ciddi bir biçimde düflecek. Ortaokullarda son s›n›f diplomas› bölgelere göre düzenlenecek. Lise ö¤rencileri son s›n›f diplomas›n› s›nav sonucu almayacaklar, y›l boyunca birçok dersi vermeleri gerekecek. Tabii ki, iflçi ve emekçi çocuklar›n›n okudu¤u okullar ile elit kesimlerin okudu¤u okullar aras›nda eflitsizlik derinleflecek... Bütün bunlar›n ö¤retmenler üzerinde de ciddi sonuçlar› olacak. Öncellikle genel e¤itimden ç›kart›lan dersleri veren ö¤retmenlerin say›s› azalacak. Zaten hükümet ö¤retmenlere yönelik sald›r›lar› bu yasadan önce yürürlü¤e koymufltu. Her e¤itim y›l›n›n bafl›nda ö¤retmen say›s› azalt›larak s›n›flardaki ö¤renci say›s› ço¤alt›ld›. Toplumsal hareketlili¤in bafl›n› çeken grup olarak görülen ö¤retmenlerin birçok avantajlar› ellerinden al›nmaya çal›fl›l›yor. Ö¤retmenler alanlar› d›fl›nda bir tak›m dersleri vermeye zorlan›yor. Hastal›k ve uzun rahats›zl›k durumlar›nda di¤er ö¤retmenlerin yerini almalar› isteniyor. Ayr›ca, sözleflmeli ö¤retmenlerin haklar›n› k›s›tlayarak onlar› yedek güç olarak kullanmak istiyorlar. Gerekti¤i zaman iflten

ç›kart›l›p, ihtiyaç oldu¤u zaman ifle ça¤r›lan sözleflmeli ö¤retmen uygulamas› dayat›l›yor. Haftalard›r süren iflçi ve emekçi eylemleri, liseli gençlik ve ö¤retmenler için iyi bir deneyim oldu. Daha yasa tart›flmalar› sürerken harekete geçtiler. Liseliler örgütsüz ve haz›rl›ks›z olmalar›na ra¤men, sadece pek bilinmeyen bir lise sendikas›n›n ça¤r›s› üzerine büyük bir seferberlik içine girdiler. ‹lk eylem 10 fiubat günü gerçekleflti ve hükümet üzerinde oldukça etkili oldu. Birkaç gün önce dersleri boykot eden gençler sokaklara döküldüler. Polis rakamlar›na göre 100 bin liseli gösterilere kat›ld›. Sadece Paris’te 20 bin ö¤renci yürüdü ve bütün kentlerde yürüyüfller düzenlendi. Bu eylem karfl›s›nda “düflünceli ve kayg›l›” oldu¤unu aç›klayan bakan, akflam üzeri liselileri ilgilendiren bölümün iptal edildi¤ini aç›klamak zorunda kald›. Böylece sokaklara dökülen liseliler ilk gerçeklefltirdikleri eylemle ilk kazan›mlar›n› elde etmifl oldular. K›smi kazan›m›n yetersiz oldu¤unu bilen gençlik için bu henüz bafllang›çt›. Ö¤retmenlerin de deste¤ini alarak bütün yasan›n iptali için yeni bir eylem gününe ça¤r› yapt›lar. 15 fiubat, yasan›n tart›fl›ld›¤› gün seçildi. Fakat bu tarih ayn› zamanda Fransa’da, Paris ve Bordeaux hariç, bütün akademilerin tatile girdi¤i bir gündü. Tatile ra¤men liseliler ve ö¤retmenler caddeleri doldurdular. Yine polis rakamlar›na göre Paris’te 30 bin, Bordeaux’da ise 20 bin kifli yürüdü. Böylece bu hareketin kolay sönmeyece¤i bir kez daha kan›tland› ve yeni eylemlere ça¤r› yap›ld›. Liseli gençlik beklenmedik bir tepki göstererek hükümete geri ad›m att›rmay› baflard›, eylemiyle 2005 y›l›na flimdiden damgas›n› vurdu.

E k i m G e n ç l i ¤ i

39


ABD ve uflaklar›: Ortado¤u’nun fler listesi! E k i m G e n ç l i ¤ i

Irak iflgalinin ikinci y›l›n› doldurdu¤u flu günlerde, Ortado¤u’ya gözünü dikmifl olan ABD, yeni iflgallerin gerekçelendirmesine giriflmifl durumda. Irak iflgalinden çok önce planlanm›fl bu sald›r› dizisine uygun bir arka plan yazabilme çabas›yla, baflta Bush olmak üzere, tüm kurmaylar› ard› arkas› kesilmeyen aç›klamalar yapmaya, bütün dünyaya tehditler savurmaya bafllad›lar. Emperyalist dünyan›n “özgürlük ve insan haklar› savaflç›lar›” petrol tekellerinin egemenli¤ini güçlendirebilmek ad›na k›rk takla atarlarken, bir yandan “iflgal alt›nda özgürlük” ad› verilebilecek anlafl›lmaz bir argümana s›k› s›k›ya sar›ld›lar. Irak’› özgürlefltirdikleri yetmezmifl gibi, Rice’›n deyimiyle fler ekseni içerisinde yer alan bir dizi ülkeyi de özgürlefltirmeyi hedef olarak koymufl durumdalar. Dünyan›n dört bir yan›nda emperyalistler taraf›ndan ezilen halklar için, ABD’nin özgürlük tan›m›n›n anlam› çok aç›k. Onlar, emperyalist özgürlü¤ün, ya silah zoruyla ya da entrikayla, ama sonunda her koflulda açl›k ve sefaletle efl anlaml› oldu¤unu biliyorlar. Irak’ta direnenler emperyalistlerin özgürlü¤üne karfl› kendi özgürlükleri için savafl›rken ve özgürlü¤ün bedelini canlar›yla öderken, dünya halklar›na masal anlatman›n ABD için faydal› bir yan› kalmad›. Bush’un a¤z›ndan her “demokrasi” sözü ç›kt›¤›nda, Ebu Garip’ten iflkence alt›nda bir direniflçinin 盤l›¤› yükseliyor! Bush’un a¤z›ndan her “özgürlük” sözü ç›kt›¤›nda, ABD ve uflaklar›n›n askerlerine karfl› savaflan bir direniflçinin s›kt›¤› kurflunlar›n sesi duyuluyor.

Rice’›n fler listesi: Yeni iflgaller kap›da! ABD’nin yeni D›fliflleri Bakan› Condoleezza Rice henüz yemin törenindeyken, ABD’nin d›fl politikas›n› ne denli benimsedi¤ini ortaya koymufl oldu. Rice’a göre bu ülkeler, ‹ran baflta olmak üzere Kuzey Kore, Küba, Beyaz Rusya, Zimbabwe ve Birmanya’ym›fl. Sonuçta görülece¤i üzere Amerikan emperyalizmi Afganistan ve Irak’tan sonra bir dizi ülkede daha yak›p y›kmaya, halklar› kitlesel k›r›mdan geçirmeye niyetlidir. Dünya halklar›n›n fler listesinde bu aç›klamas›yla bir anda ismi ilk s›ralara tafl›nan Rice, tsunami felaketini bile Ortado¤u politikalar› aç›s›ndan bir avantaj, Ortado¤u’ya “demokrasi”yi ulaflt›rma mücadelesi aç›s›ndan uygun bir zemin olarak alg›lad›¤›n› küstahça aç›klam›flt›r.

40

Dünyay› kana bulama maceras›n›n deneyimli oyuncular›ndan biri olan Rice, Bush’a paralel olarak, çeflitli suretlerde ‹ran’a tehditler savurmufl, özellikle ‹ran’›n “özgürleflmesi”nin ne kadar önemli oldu¤una dair yüzlerce cümle kurmufltur. Ancak Rice hiçbir zaman flu soruya yan›t vermemifltir: ‹ran’›n özgürleflmesi kimin ç›karlar› için, ne için?

Gözler ‹ran’a çevrildi Bush bir aç›klamas›nda, “Hala, teröristlere destek veren, onlara s›¤›nak olan devletler var, ama say›lar› azald›. Hala baz› rejimler kitle imha silah› bulmaya çal›fl›yor, ama bu yapt›klar›n›n cezas›z kalmayaca¤›n› biliyorlar.” dedi ve devam›nda bu ülkelerden birinin ‹ran oldu¤unu vurgulamaktan geri durmad›. Sözde var oldu¤u iddia edilen uluslararas› hukuk, -emperyalistlerin kendi biçim verme çabas›n› güttükleri bir hukuk dal› olmas›na karfl›n- aç›kça çi¤neniyor ve bir ülkenin (asl›nda ard› ard›na bir sürü ülkenin) iç ifllerine kar›fl›l›yor. Ceza verme tehditleri savuran Bush dünya jandarmal›¤› misyonuna iyiden iyiye sar›lm›fl, benimsemifl ve dünyadaki bir çok ülkenin yönetimini ele geçirme planlar›na bafllam›flt›r. Dikkatleri ‹ran üzerinde yo¤unlaflt›ran Bush ve çetesi, bu ülkeye Afganistan ve Irak iflgallerinde oldu¤u gibi do¤rudan sald›rmay› flimdilik göze alam›yor. Bundan dolay› ‹ran’› s›k›flt›rmak için farkl› yollar denemeye bafllad›. Tabii bu kirli faaliyetler ABD-‹srail iflbirli¤i ile, somut olarak C‹A-MOSSAD eliyle yürütülüyor. Dahas›, ‹ran içinde kar›fl›kl›k yaratabilmek çabas›yla son süreçte ‹ran halk›n› “bölünmeye” davet eden ve arkas›na cazip teklifler gizlenmifl aç›klamalar da yap›ld›. Ancak aç›k olan flu ki, Irak’ta yaflananlardan sonra ABD söylemde olsa bile eylemde ayn› gözü karal›kla hareket edemiyor. Kendine bir meflruluk zemini yaratabilmek durumunda. ‹kinci kez bir direniflle karfl› karfl›ya kald›¤›nda bunun alt›ndan kalk›p kalkamayaca¤›n› kestirmesi gerekiyor. Bunun bilincinde hareket eden ABD; tehditkar aç›klamalar›n›n d›fl›nda, güvenilir uflak aray›fllar› içerisine de girdi. Türkiye bu aç›dan ifltah kabart›c› bir uflak. Zira hem ‹ran üzerinden elde edilecek pastadan azla yetinmeyi bilecek, hem de askeri gücünü seferber ederse, ABD cephe gerisinde planlayan ve yönlendiren, Türkiye ise savaflan olabilecek.


Suriye terör yuvas›, Washington çocuk yuvas›! Suriye’ye sald›r› gerekçesi bulamay›nca Lübnan’da yaflananlar› kendine has bir biçimde deforme ederek kitle imha silahlar›n›n varl›¤›na ya da yoklu¤una tak›lmaks›z›n Suriye’yi kalbinden vurmay› hedefliyor. Hariri suikasti, ABD’nin Ortado¤u hedefleri aç›s›ndan oldukça uygun bir zemin yaratm›fl durumda. Lübnan’›n tuttu¤u özel yer göz önüne al›n›rsa, bu suikastin Suriye için uzun uzun aran›p da yarat›c› olunamad›¤›ndan, tehditler s›ras›nda ifade edilemeyen meflhur gerekçe ortaya ç›km›flt›r (anti-demokratik rejim d›fl›nda). Lübnan’da öldürülen Hariri baflbakanken istifa edip Suriye karfl›t› muhalefetin öncülü¤üne soyunmufltu ve ayn› zamanda dünyan›n en zengin 100 kiflisi aras›na girecek kadar büyük bir servete sahip bir sermayedard›. Hariri, son birkaç y›la kadar Suriye karfl›t› aç›k bir tutum almam›flt›. Fakat, ABD’nin önleyici vurufl politikas› çerçevesinde Irak, Suriye ve ‹ran’› hedef tahtas›na oturtmas›yla birlikte gelece¤ini, daha net biçimde ABD egemenli¤inde oluflacak yeni dengeler üzerine kurmaya bafllad›. Son y›llarda Suriye yanl›s› bir politika izleyen hükümete karfl› muhalefetini art›rm›fl, böylece ABD’nin bölgeye dönük planlar›n›n do¤al bir parças› haline gelmiflti. Bu yüzden Hariri’nin öldürülmesi sonras› ilk elden ve öncelikle gözler Suriye’ye çevrildi. Nereden ç›kt›¤› bilinmeyen bir örgütün, Hariri’nin suikastini üzerine almas› ve bu örgütün Suriye ad›na hareket etti¤ini aç›klamas›yla beraber art›k Suriye’den baflka bir “suçlu” aramaya gerek duyulmad›. Y›llar y›l› teröristlere yard›m yatakl›k suçu iflledi¤i düflüncesiyle k›nanan, d›fllanan Suriye, kendisi ad›na hareket eden bu örgütün iflledi¤i suikast sonucu, tekrar terörü destekleyen bir numaral› ülke s›fat›yla, dünya jandarmas› ABD’nin temizlemesi gereken bir pislik yuvas›ym›fl gibi lanse edilmeye baflland›.

Emperyalizm yenilecek, direnifl kazanacak!

E k i m G e n ç l i ¤ i

Önümüzdeki dönemde Ortado¤u’da ABD ve uflaklar›nca daha çok kan ak›t›lacak. Irak’a ilk bomban›n düfltü¤ü günden bu yana geçen iki sene içerisinde hedefledi¤ini gerçeklefltirememifl olan ABD; ister Suriye’ye, ister ‹ran’a girsin, sonuç Irak’tan farkl› olmayacak. ABD aç›k ki bir ç›kmaz içinde. Uflaklar›n›n yard›m›yla bir süre daha bu iflgaller serisinin peflinde koflturabilecek gücü bulaca¤› aç›kt›r. Ancak dünya halklar›n›n bu iflgallere karfl› verecekleri güçlü yan›tlar, hem ABD’yi hem de uflaklar›n› vuracakt›r. ABD’nin Ortado¤u’yu hedefleyen politikalar›, özünde tüm dünya iflçi ve emekçileri sömürme politikalar›n›n farkl› bir yans›mas›d›r. ‹çine girdi¤i ç›kmaz› aflabilmenin kanallar›n› Ortado¤u’da bulmaya çal›flan ABD, bu topraklarda zenginli¤ine zenginlik katacak bir mirasa konmak bir yana, elindekinden olacak, kendi egemenli¤inin mezar›n› kazacakt›r!

41


Taarriihh bbuu ggüünnee kkaaddaarr ddiirreenneennlleerriinn yyeenniillggiissiinnii yy aazzm T maam m››flfltt››rr!!

Filistin direnifli kazanacak!

E k i m G e n ç l i ¤ i

42

Hayatlar› çal›nm›fl, yar›ns›z b›rak›lm›fl insanlar›n topra¤›d›r Filistin. “Yar›na dair hiçbir umut tafl›m›yoruz” deseler kimse nedenini soramaz bu insanlara. Ancak hayatlar›, duvarla çevrilmifl bir gettoya hapsedilen bu küçük ülkenin insanlar› dünyaya her fleye ra¤men umudu hayk›r›yorlar. Karfl›lar›ndaki, ABD emperyalizminin elleriyle donatt›¤›, Nazilerden gördü¤ü eziyetin intikam›n› kendilerinden almaya çal›flan ‹srail’e karfl› amans›z bir mücadele içindeler. Her evden bir cenaze, her evden bir kahraman ç›km›fl bu topraklarda art›k kahramanl›k yeniden tan›mlan›yor. Çünkü yaflamak bu topraklarda kahramanl›k say›l›yor. Okula gidip, en fazla silgisini alan arkadafl›yla kavga edip ö¤retmeninden nasihat iflitmesi gereken çocuklar a¤abeylerinden, ablalar›ndan, babalar›ndan, annelerinden direnifli ö¤reniyorlar, silgisini alan de¤il ülkesini alanlarla kavga ediyorlar. S›rf bu bile Filistin halk›n›n zaferini müjdeliyor. Art›k Ortado¤u’nun fl›mar›k çocu¤u ‹srail’in a¤abeyi ABD’de de dersini, direnifli Filistinliler’den ö¤renen Irak halk›ndan al›yor. Filistin’in yar›m yüzy›l› deviren direnifli tekrar tekrar duymayan kulaklar, görmeyen gözler, umutsuz yürekler için hayk›r›yor ve tüm insanl›¤› emperyalizme karfl› direnifle ça¤›r›yor. Arafat’›n ölümüyle yeni bir döneme giren Filistin’de kaybedilen liderinin yerine “›l›ml›” lider Mahmut Abbas’› flaibeli bir seçimle bafla geldi. Il›ml› s›fat›n›n

son dönemde ABD ve emperyalistlerin ç›karlar›na uygun hareket eden lider görünümlü kuklalara verilen bir isim haline geldi¤ini biz baflbakan R.T. Erdo¤an’dan çok iyi biliyoruz. Bar›fl› getirecek Abbas, iktidara geldi¤i ilk günden bu yana Arafat’›n son dönemlerini mumla aratacak bir çizgide ilerliyor. Rakibinin olmad›¤› bir seçimde bile net bir ço¤unluk elde edemeyen yeni baflkan›n iktidar›n›n meflruiyeti kendi topraklar›nda bile sorgulan›rken emperyalist odaklar taraf›ndan alk›fllarla karfl›lanmas› kimin için, neyin bar›fl›n› vaat etti¤ini aç›kça ortaya koyuyor. ‹ngiliz Independent gazetesinde Abbas'›n Filistin'de yapaca¤› reformlar konusunda Londra'da yap›lacak görüflme öncesinde ç›kan demeçte ''fiimdi bar›fl›n mümkün oldu¤una inan›yoruz ve ‹srail ile gerçek ve sürekli bir bar›fla ulaflmak amac›yla görüflmelere haz›r›z'' dedi¤i aktar›ld›. Londra’da gerçekleflen görüflme sonunda emperyalist ülkelerin temsilcilerinin neler dediklerine ve ç›kan sonuçlara bakt›¤›m›zda Filistin’in yeni liderinin e¤ilimleri de aç›kça ortaya ç›k›yor. ‹ngiltere Baflbakan› Tony Blair konferans›n sonunda, “Filistin devletinin hayata geçmesi için” uluslararas› toplumun görüfl birli¤i içinde oldu¤unu aç›klad›. Blair, Filistinli yetkililerle, baz› bölgelerin yönetimi, güvenlik, ekonomik ve sosyal kalk›nma konular›nda da anlaflt›klar›n› belirtirken, konferans da Filistin yönetimine 1 milyar 200 milyon dolarl›k mali


yard›m yap›laca¤› sözünü verdi. Filistin yönetimi, Londra’daki görüflmeler sonunda yay›mlanan ve kendilerini emperyalistlerin kollar›na b›rakt›klar›n› resmilefltiren bildiride, ba¤›ms›z bir devletin kurulmas›na giden “yol haritas›” konusunda destek sözü ald›. Teslimiyet konusunda s›n›r tan›mayan Abbas, kendilerinden istenen tüm reformlar›n gerçeklefltirilmesi ve militanlarla mücadele yönünde verdi¤i sözleri tutaca¤›n› bildirdi. ABD D›fliflleri Bakan› Condoleezza Rice ise, terörizme karfl› etkili mücadele verilmedikçe Ortado¤u’da bar›fl çabalar›na h›z kazand›r›lamayaca¤›n› söyledi. Biz de aç›kças› ABD D›fliflleri Bakan›’yla ayn› görüflü paylafl›yoruz! Orta Do¤u’da tarihin gördü¤ü en büyük terörist ABD ve ufla¤› haline gelen devletler emperyalist politikalar›ndan vazgeçmedikleri sürece Ortado¤u’ya bar›fl gelmeyecektir. ABD D›fliflleri Bakan› ayr›ca ülkesinin bar›fl süreci ile ilgilenmesi için atad›¤› William Ward’›n yak›nda bölgeye gidece¤ini duyurdu. Son olarak, konferansa kat›lmayan ‹srail ise Londra’da yap›lan uluslararas› konferanstan memnuniyet duydu¤unu bildirdi. Konferansa dair bildirilen tüm bu düflünceler tabloyu da gözler önüne seriyor zaten. Y›llardan beri emperyalistlerin bar›fl vaatleriyle kand›r›lan Filistin halk›, y›llarca kendinin koruma iflini ya di¤er Arap ülkelerine

ya da iflbirlikçi liderlere havale etmifl olman›n bedelini bugün a¤›r ödedi¤inin fark›nda. Art›k ellerinde kalan tek fley olan onurlar›n› ve özgürlüklerini savaflt›klar› sürece koruyabileceklerinin de fark›nda. fiu an içinden geçti¤imiz süreçte Orta Do¤u’da yeni bir oyun sergileniyor. Tel Aviv’de yaflanan sald›r› sonras›nda Filistinli yetkilileri bir anda suçluyu bulup ilan ederken, ‹srail sald›r›lar›n arkas›nda Suriye’nin oldu¤unu iddia etti. ‹srail Savunma Bakan› Yard›mc›s› Zeev Boim, ülkesinin geçmiflte de Suriye hedeflerine sald›rd›¤›n› hat›rlatarak, gerekirse bunu yine yapacaklar›n› söylerken, kendisine yöneltilen suçlamalar› reddeden Suriye ise ‹srail ile Filistin aras›ndaki bar›fl çabalar›n› destekledi¤ini aç›klad›. Ayr›ca D›fliflleri Bakan› Faruk El fiara, “‹srail’in suçlamas› as›ls›z ve hiçbir kan›ta dayanm›yor. Düzenlenen sald›r›da ‹srail’in parma¤› oldu¤u ihtimalini ben de göz ard› etmiyorum.” dedi. Sergilenen oyun geçti¤imiz günlerde Lübnan’da Suriye yanl›s› hükümetin istifas›yla yeni bir boyuta geldi. Asl›nda kafalara ifllenen ikinci s›n›f Hollywood filmlerinin senaryolar› gibi bundan sonras›n› çok rahat tahmin edebiliyoruz. T›pk› Ukrayna’da yaflananlar gibi bir provokasyon yarat›l›p yüzbinlerce insan soka¤a dökülüyor, parlamento içi muhalefet birden aslan kesiliyor ve emperyalist çevreler bunu alk›fll›yor. ABD yönetimi, Lübnan’da hükümetin istifas›n›n, “bu ülkede özgür ve adil seçimler düzenlenmesi için f›rsat oldu¤unu” düflündü¤ünü belirtiyor. Suriyeli yetkililerinin ABD sald›r›s›n› beklediklerini söyledi¤i bir ortamda, son yaflananlar ile birlikte ‹srail hedef olarak Suriye’yi gösteriyor ve Suriye’nin komflusu Lübnan kar›fl›yor. K›sacas› tam bir kaos… ABD’nin bekledi¤i f›rsatlar bir anda önüne düflüyor. Ne kadar ilginç de¤il mi? Emperyalizm Orta Do¤u’da kanl› hesaplar peflinde. “Demokrasinin” yeni ça¤daki Napolyon’u Bush t›pk› as›l Napolyon gibi “demokrasiyi(!)” tüm dünyaya yayma hevesi içinde. Ayn› y›k›m ve göz yafl› içinde yoluna devam etmeye çal›flan “özgürlü¤ün ve demokrasinin” bu yeni misyonerleri girdikleri her ülkede biraz daha ç›kmaza girmekte ve kendi çözümsüzlükleri içinde debelenmektedir. Günefl hiçbir zaman bat›dan do¤maz, öyleyse hayat gitmesi gerekti¤i yere do¤ru gidecektir. Ve tarih bugüne kadar direnenlerin ve özgürlük u¤runa savaflanlar›n yenilgisini yazmam›flt›r. Bugün Ortado¤u’daki kanl› satranca son verecek olan direnen halklar olacakt›r. Ve bu yolda tüm dünyaya örnek olan Filistin direniflinden ö¤renilecek çok fley var…

E k i m G e n ç l i ¤ i

43


“Onlar› vurup öldürmek, z›mbalamak çok e¤lenceli bir ifl!”

E k i m G e n ç l i ¤ i

44

Yaz›lar›nda, sevdi¤i bir insana eziyet veren, ona ac› çektiren insanlar›n karfl›s›ndakinin ›zd›rab›ndan zevk duyabilece¤ini iddia eden; daha sonra bu mant›kl› tezini gelifltirip bugünkü anlam›yla “karfl›s›ndaki insana eziyet vermekten zevk duyan insan” anlam›na gelen sadizmin isim babas› olmufl Marquis Donatien de Sade, hala yafl›yor olsayd› e¤er, daha on f›r›n ekmek yemesi gerekti¤ini düflünürdü etraf›nda olup bitenleri görünce… Me¤erse ne yi¤it adamlar varm›fl flu dünyada. Laf› doland›r›p durmadan, kendisi gibi erotizme veya sevgiye ba¤lamadan direkt söylüyorlar karfl›s›ndakine ac› çektirip ›zd›rap vermekten zevk duyduklar›n›. Hele de onlar› “z›mbalay›p” öldürmeye bay›ld›klar›n›… Bunlar›n bafl›nda da Amerikan Deniz Piyadeleri’ne ba¤l› General James Mattis geliyor. Geçti¤imiz günlerde San Diego’da Irak ve Afganistan iflgalleriyle ilgili bir panele kat›l›p oradaki an›lar›n› izleyicilerle paylaflan Mattis, “Asl›nda savaflmak çok e¤lencelidir. Ben kavgay› severim. Afganistan’a gidiyorsunuz ve orada, s›rf yüzlerini örtmedi¤i için kad›nlar› 5 y›l döven adamlarla karfl›lafl›yorsunuz. Böylelerine erkek denmez. Bu yüzden onlar› vurup öldürmek, z›mbalamak çok e¤lenceli bir ifl.” fleklindeki aç›klamalar›n›n ard›ndan tekrar gündeme gelmeyi baflard›. Afganistan ve bilhassa da Irak’taki iflgalleri ve iflgallere Türkiye devletinin fiili yard›m›n› meflrulaflt›rmak için elinden geleni yapan burjuva medyam›zda bu aç›klamalar yaln›zca James Mattis’in bireysel düflünceleri olarak yans›t›lmaya çal›fl›larak, böylece emperyalist gericilik ve sald›rganl›k bir kez daha aklanmaya çal›fl›ld›. 2004 y›l›n›n May›s ay›nda Irak’›n Ramadi kentinde bir dü¤ün alan›n›n iflgal kuvvetleri taraf›ndan bombalanmas›n ard›ndan da “Özür dilememizi gerektirecek bir fley yok. Suriye s›n›r›na 16 km, en yak›n medeniyet noktas›na 130 km mesafede, çölün ortas›na kim gider ki? Orada yaklafl›k yar›m düzine, askerlik ça¤›nda erkek vard›. Saf olmayal›m.” fleklinde bir aç›klama yapm›flt› Mattis. Ard›ndan kendisine sald›r›da çocuklar›n da öldü¤üne iliflkin ifadeler ve video çekimleri oldu¤unun an›msat›lmas› üzerine, “Bunlar› ben görmedim. Ama savaflta kötü fleyler olur. Adamlar›m›n yapt›¤› fley konusunda özür dilemek zorunda de¤ilim.” diyerek i¤renç aç›klamalar›na devam etmifl ve emperyalizmin insana verdi¤i de¤eri net bir biçimde ortaya koymufltu.

Ekim Devrimi’nin de h›zland›r›c› etkisiyle ulusal kurtulufl savafllar› zaferlerle sonuçlan›p emperyalizmin fiziki sömürgecili¤inden, yani “klasik sömürgecilik”ten kurtulan uluslar, zamanla yeni sömürgeci iliflkiler içinde yeniden emperyalist kölelik alt›na girmifllerdi. Emperyalizm bir dönem ba¤›ml›l›k iliflkilerini bu çerçevede götürdü. Ancak gelinen noktada kendini h›zla tüketmeye bafllayan emperyalist sistem, yeniden fiziki/fiili iflgallere baflvurmaya bafllam›flt›r. Böylece zaten sistem içerisinde olabildi¤ince emek sömürüsü ve talana maruz kalan söz konusu ülkelerin iflçi ve emekçileri, bunlar yetmiyormufl gibi u¤rad›klar› iflgallerle de daha büyük ac›larla, iflkencelerle ve ölümlerle karfl› karfl›ya gelmifllerdir. Buradan da y›llar öncesinden söylenmifl olan “Ya barbarl›k içinde çöküfl; ya sosyalizm!” fliar›n›n içerisinde geçen “barbarl›k” kavram›n›n ne maksatla kullan›ld›¤›n› anlayabilir, bunun günümüzde de hala geçerlili¤ini koruyan bir fliar oldu¤unu kavrayabiliriz. Tüm bunlarla paralel olarak geliflen direnifllerin de hepsi emperyalistler taraf›ndan vahflice bast›r›lmaya çal›fl›l›rken, katliamlar ve iflkenceler esnas›nda duyduklar› inan›lmaz “zevk” kendi a¤›zlar›ndan çok rahat bir biçimde kamuoyuna sunuluyor. Aynen James Mattis denilen alçak katilin yapt›¤› gibi…


“Öldürmek benim iflimdir ve benim iflim iyidir!” Ancak emperyalizmin kanl› geçmifline biraz göz atarsak James Mattis ve ayn› zihniyetteki sistem bekçilerinin katliam yapmay› ve bunlardan zevk duymay›, hem bu “yüce sistemin” ayakta kalabilmesi için hem de kendi anormal egolar›n› tatmin etmeleri için birer araç olarak kulland›klar›n›, bunun da asl›nda bilinen ancak görmezden gelinen bir gerçek oldu¤unu kavrayabiliriz. Çünkü: Ayn› emperyalistler, ikinci kez dünyay› paylaflmak üzere ç›kartt›klar› kirli savaflta on binlerce masum insan›n üzerine atom bombas› atabilmifllerdir! Ayn› emperyalistler, Vietnam’› iflgalleri s›ras›nda kulland›klar› helikopterler üzerine “Killing is my business, and business is good!” (Öldürmek benim iflimdir ve benim iflim iyidir!) yazabilmifllerdir! Ayn› emperyalistler, dünyadaki hegemonyalar›n› sa¤lamlaflt›rabilmek için Haiti’yi, Endonezya’y›, Guatemala’y›, Kore’yi, Afganistan’› ve say›s› gittikçe uzay›p giden onlarca yeri iflgal edip toplu katliamlar gerçeklefltirebilmifltir! Ayn› emperyalistler, demokrasi götürme maskesi alt›nda tekellerin ç›karlar› için iflgal ettikleri Irak’ta iflkenceye tabi tuttuklar› insanlar› üst üste y›¤›p önlerinde gülümseyerek foto¤raflar çektirebilmifllerdir! Ayn› emperyalistler, insanl›k tarihine kara bir leke olarak geçen Ebu Garib skandal› sonras›nda iflkenceleri rapor eden esirlere de raporlar›n› geri almalar› için iflkenceyle bask› yapabilmifllerdir!* Ayn› emperyalistler, Güney Asya’daki tsunami felaketini önceden haber verebilme imkanlar› olmas›na ra¤men yaln›zca kendi üslerinin bulundu¤u yerlere haber verip, daha sonra ise tsunami felaketini “harika bir f›rsat” olarak de¤erlendirebilmifllerdir! Tüm bunlar flu an egemen sistemin insana verdi¤i de¤eri anlamaya yeterlidir. Ve tüm bu katliamlardan neden zevk alabileceklerini de…

öldürmekle tükenmeyece¤i ve kendisiyle birlikte tüm emperyalist-kapitalist sistemin bir gün tarihin çöplü¤üne gömülece¤i! Aynen flu dizelerde anlat›lmak istenen gibi: Ve cellat uyand› yata¤›nda bir gece Tanr›m dedi bu ne zor bilmece Öldükçe ço¤al›yor adamlar Ben tükenmekteyim öldürdükçe….

K. Tunç * Amerikan Medeni Haklar Birli¤i’nin mahkeme karar›yla elde etti¤i orduya ait 1000 sayfal›k soruflturma dosyas›, Ebu Garib skandal› sonras› iflkencenin kesilmedi¤i, hatta kötü muameleyi rapor eden esirlere flikayetlerini geri almas› için de iflkence yap›ld›¤›n› ortaya koydu. Belgelere göre Irakl› bir esir, günler süren iflkencenin ard›ndan 25 Kas›m 2003’te kötü muamele görmedi¤ine dair bir belge imzalamak zorunda kald›¤›n› aktar›yor. Irakl› esir, A¤ustos 2004’te müfettifllere verdi¤i ifadesinde, sivil giyimli üç Amerikan askerinin 8 Eylül 2003’de T›krit’teki evine gelerek kendisini bay›lt›ncaya kadar beyzbol sopas›yla dövüp bofl silah› a¤z›na sokarak teti¤i çektiklerini söylüyor. “Beni sandalyeye ba¤lad›ktan sonra iki kolumu da yerinden ç›kard›lar, burnumu k›rd›lar” diyen Irakl› esir, bir askerin “Bizi rapor edecek misin? Bunu yaparsan asla hapisten kurtulamazs›n.” diye tehdit etti¤ini aktar›yor. Bir foto¤rafta da Afganistan’daki bir grup ABD askerlerinin, ba¤lan›p bafllar›na çuval geçirilmifl esirlere sahte idam seanslar› yap›p, silahlar› enselerine dayayarak e¤lendikleri görülüyor. ABD ordusunun daha önce intihar etti¤ini öne sürdü¤ü Manadel el-Cemali adl› Irakl›’n›n da Filistin ask›s› yüzünden öldü¤ü belgelerde yer ald›. Daha önce Cemali’nin cesedinin bafl›nda s›r›tarak poz verirken görüldü¤ü foto¤raflar yay›mlanm›flt›. (19.02.2005Radikal)

E k i m G e n ç l i ¤ i

Onlar öldürmeye devam ediyor, bizler ise ço¤almaya… James Mattis öldürmekten zevk almas›na dayanak olarak Afganistan’daki geri feodal yap›n›n kad›n-erkek aras› iliflkilerdeki yans›mas›n› gösteriyor. Asl›nda kapitalizmle beraber çoktan çözülmüfl olmas› gereken bu feodal yap›n›n bizzat emperyalistler taraf›ndan sömürgeciliklerine dayanak olmas› için bilerek ayakta tutulmas›n› atlayarak tabii. Ve bu bahanelerle kendisi için de art›k bir e¤lenceye dönüflmüfl iflgallerin, katliamlar›n, ölümlerin devam edece¤i mesaj›n› da vermifl oluyor bu sadist Amerikal› Korgeneral. Ancak hesaba katmad›¤› bir fley var: Ekim Devrimi ile önü bir kere aç›lm›fl olan dünya iflçi ve emekçilerinin

45


‹‹Ü Ü’’ d de e e ettk k iin n lliik k g gö ös stte er re en n b ba az z›› ö ö¤ €r re en nc c ii k ku ullü üp plle er rii iille e k ko on nu ufl flttu uk k ......

E k i m G e n ç l i ¤ i

46

Üniversitelerde topluluk faaliyetleri ve kültür sanat çal›flmas› üzerine Müzik Kulübü

EG: Kulübünüzün şimdiye kadarki çalışmalarından ve hedeflerinden bahseder misiniz? MK: Kulübümüzün mevcut kadrosu yaklafl›k 5-6 y›ld›r kulüpte bulunuyor. Dönem bafl›ndan beri, geçmiflte de çal›flmalar yapan deneyimli arkadafllar›n bir araya gelmesiyle ilerici nitelikte bir müzik nas›l yap›labilir üzerinden çal›flmalar ortaya koymaktay›z. Geçmiflten gelen büyük bir birikim var bu alanda. Birçok sanatsal dalda oldu¤u gibi müzikte de en iyi müzi¤i hep sol yapm›fl. En iyi fliiri nas›l Naz›m Hikmet yazd›ysa, müzikte de baflar›l› olan dönemlere bakt›¤›m›zda görüyoruz ki bu solun en güçlü oldu¤u dönemlere tekabül ediyor. Bu asl›nda çok da anlafl›lmayacak bir durum de¤il. Sonuçta varolan o toplumsal motivasyon sanatç›y› da etkiliyor. Ve bu birikimden yararlanarak muhalif sanat alan›nda bizler de bir birikim sa¤lamaya çal›flt›k. ‹lk senelerde Anadolu’daki çeflitli halklar›n farkl› dillerinden oluflan konserler verdik. Daha sonra da Irak savafl›yla beraber Irak halk›n›n direnifline destek olmak için Arapça türkülerden ve direnifl flark›lar›ndan oluflan konserler verdik. Son olarak da 19 Aral›k katliam›n› protesto etmek için ÖKM’de yap›lan çeflitli etkinliklere kat›ld›k. Hapishane türkülerinden oluflan bir konser verdik. Çal›flmalar›m›z devam ediyor. EG: Tüm bu çalışmalarda idarenin ne gibi zorluklarıyla karşılaşıyorsunuz? MK: Birçok sorun yafl›yoruz. ‹dari sorunlar da var, kiflilere ba¤l› sorunlar da. Fakat 5 y›ld›r aç›kças› bu yönetimin bize hiçbir yard›m› olmad›. Ne bir enstrüman al›m›, ne de baflka bir fley. Yeni tesisat al›m› bile yeni gündeme geldi. Salon, konser organizasyonlar›nda karfl›laflt›¤›m›z y›llard›r bilindik sorunlar var. EG: Öğrencilerin kulüp faaliyetlerine ilgisi nedir? MK: Gelen insan tipolojisini birkaç gruba ay›rabiliriz. Enstrüman çalmay› ö¤renmek isteyen kesim var. Di¤er bir kesim de üniversite y›llar›nda sosyal bir etkinlik, bir an› olsun diye grup çal›flmas› falan gibi fleylerle ilgileniyor. Daha az›nl›k bir kesim ise daha ciddi olarak kulüpteki insanlarla benzer kayg›larla da daha nitelikli çal›flmalar yapmak için geliyor. Konserlerin de etkisi oluyor elbette. Ancak gelen büyük bir ço¤unluk bir enstrüman çalmak için geliyor, bu nedenle konserlerin de geri dönüflü olmuyor. Biz bir tak›m kurslar falan

yapt›k ancak esasen üretim yapma yönünde çaba sarf ettik. EG: Kulübünüzün ve gelen öğrencilerin öğrenci hareketine dair bakışı nedir? Nasıl değerlendiriyorsunuz? MK: ÖKM kulüplerine gelen insanlar›n büyük ço¤unlu¤u, sol düflünceli muhalif insanlar. Irak halk›yla dayan›flmak için verdi¤imiz konserlerden belli insanlar›n belli çekinceleri oldu¤unu gördük, fakat gönüllü olarak kat›lan ba¤›ms›z/örgütsüz birçok insan oldu¤unu da gördük. Belli tart›flmalar sonunda da olsa kat›l›m oluyor. Çok aç›k ki, savafl karfl›t› olmaktan emperyalizm karfl›tl›¤›na kadar genifl bir yelpaze bu. Kendisini sosyalist olarak niteleyen insanlar da var. Özellikle Anadolu’dan gelen insanlarda bu kavramlardan kaçmak, sosyalizmden kaçmak gibi bir kayg› da yok. Bu da ‹stanbul Üniversitesi’nin zenginli¤i. Neden eylemlere kat›lm›yorlar? fiüphesiz sürükleyici bir hareketin olmamas› ön plana ç›k›yor. Bir kurultay ya da bir platform fikri, yeniden Dev-Genç’in oluflmas›, bu kesimler için ateflleyici olacakt›r diye düflünüyorum. Aç›kças› bu fikri çok önemsiyorum. Çok sa¤lam, çok inançl› insanlardan oluflan gruplar var, ancak kitlesellik sorunu var. Ortak platformlarda ayr›mlar›n ço¤unda bir yapayl›k görüyorum.

Sinema Kulübü

EG: Kulübünüzün şimdiye kadarki çalışmalarından ve hedeflerinden bahseder misiniz? SK: Genelde film gösterimi yo¤unlukta olan bir etkinlik program›m›z var. Üyelerimizi uzmanlaflt›rmaya, gelece¤e yönelik haz›rlama, paneller düzenleme, elefltirmenlerle söylefliler düzenleme falan. EG: Tüm bu çalışmalarda idarenin ne gibi zorluklarıyla karşılaşıyorsunuz? SK: ‹dare ile kulüpler aras›nda çok olumlu bir tablo yok. ÖKM’deki birçok kulüp, siyasal faaliyetler üzerinden flekillenmifl. Bu nedenle idare taraf›ndan olumsuz bir bak›fl var. Etkinliklerde k›s›tlamalar, özelikle siyasal gündemler üzerinden yap›lmaya çal›fl›lan etkinlikler üzerinden k›s›tlamalar yo¤unlukta. Maddi s›k›nt›lar ve teknik aksakl›klar da var tabii. fiimdiye kadar da siyasetlerin dar bak›fllar› nedeniyle idare-kulüp aras› bir dizi sorun yaflanm›fl. Marjinalleflme


kulüplerde de karfl›m›za ç›kan bir sorun. Ancak bunlar yavafl yavafl k›r›lmaya bafllad›. Bugün siyasal gruplar›n çal›flmalar›n›n d›fl›na da ç›karmaya çal›fl›yoruz kulüp faaliyetlerini. Daha genifl bir kesime hitap etmeye çal›fl›yoruz. ‹dareyle de aram›z yavafl yavafl düzeliyor. EG: Öğrencilerin kulüp faaliyetlerine ilgisi nedir? SK: ‹lginin flimdiye kadar az oldu¤u görülüyor. Sinemayla ilgilenen ö¤renci say›s› az. Sadece ÖKM’deki k›s›rl›k de¤il bu. Ö¤renci profili ile de ilgili bir dizi sorun var. Sistemin, medyaTV-ekonomik anlamda ö¤renci üzerinde bask›s› var. De¤il siyasal etkinliklere, sosyal etkinlikler anlam›nda da bir duyars›zl›k var. Sosyal etkinliklere, panel, söylefli gibi etkinliklere kat›l›mda da görülüyor bu. Kendi sorunlar›na duyars›z, ülkede yap›lmaya çal›fl›lan sanata bak›fl›, kültür sanat cephesine bak›fl› dar, kapal›. ABD patentli filmlere ilgisi var ancak, bunun d›fl›nda ilgisizler. EG: Kulübünüzün ve gelen öğrencilerin öğrenci hareketine dair bakışı nedir? Nasıl

değerlendiriyorsunuz? SK: Muhalif bir kesim var, ancak gerek kulüp-idare, gerek gençlik hareketi-kulüpler aras›nda iletiflim sorunu var. Bir yandan da buna ö¤renci profilinin ilgisizli¤i ve bak›fl› da ekleniyor. ÖKM’de çal›flan aktivisitler, muhalif yönü güçlü insanlar. Ancak gelenler gençlik hareketine uzaklar, sorunlar›na uzaklar. Bu sene, geniflletilmifl etkinliklerde asl›nda, gençli¤in çok bir fleyden haberdar olmad›¤›n›, bask›lardan haberdar olmad›¤›n›, muhalif gruplardan uzak oldu¤unu anlad›k. EG: Birleşik bir gençlik hareketi oluşturulmasında ya da ortak bir kurultay örgütlenmesi veya bir platforma oluşturulması gibi bir gündem olduğunda, Sinema kulübünün desteği ve bakışı ne olur? SK: Akademik sorunlar üzerinden yükselecek muhalefet içerisinde örgütlenen bir çal›flmaya Sinema Kulübü destek verecektir. Sinema Kulübü yereller üzerinden yükselecek, kitlelerin kat›ld›¤› bir faaliyet olursa, gelenekselleflen bir anlay›fla sahip olarak yükselen muhalefetin içerisinde olacakt›r.

Halkbilim Kulübü

EG: Kulüp faaliyetleri nelerdir? Hedeflerini ve

çalışma anlayışını anlatır mısınız? HK: Kulübümüz ad›ndan anlafl›laca¤› gibi halkbilim alan›nda faaliyet yürütmektedir. Emperyalizm ve iflbirlikçilerinin yaymaya çal›flt›¤› yoz, bencil ve ç›karc› kültüre karfl› halk kültürünün ilerici yanlar›n› yaymaya çal›fl›r. Bu çerçevede halk oyunlar› çal›flmalar›, halk müzi¤i gruplar› ve kurslar› verilmesinin yan›s›ra paneller de düzenlemektedir. Kulübümüz faaliyetlerinin yan› s›ra ülke ve dünya gündemine de sessiz kalmayarak emperyalist iflgal, insan haklar› ihlalleri gibi konularla ilgili eylem, panel ve etkinlik düzenlemektedir. EG: İdarenin ve öğrencilerin kulübe olan ilgileri nasıl ve ne düzeyde? HK: Kulübümüz üye say›s› aç›s›ndan en büyük kulüptür. Son y›llarda ilgi biraz düflmesine ra¤men bu sene yine beklenen say›da üyeye ulaflm›fl durumday›z. Halk oyunlar› ekiplerimiz, müzik grubumuz çal›flmalar›n› sürdürmektedir. ‹darenin kulübe olan ilgisine gelince, kulübümüzün ayn› zamanda net bir politik duruflu olmas› nedeniyle genelde destek yerine idarenin engellemeleriyle karfl›lafl›yor. Düzenlemek istedi¤imiz panellere, eylemlere ve etkinliklere bin bir zorluk ç›kar›l›yor. EG: Kulüp olarak bugün varolan muhalefeti ve gençlik hareketini nasıl değerlendiriyorsunuz? HK: Gençlik hareketlerinde de genel olarak Türkiye’de devrimci-demokrat hareketlerde de genel anlamda bir programs›zl›k görüyoruz. Bu programs›zl›k gençlik hareketinin önünü görememesine, kendili¤indencili¤e ve pasifizme savrulmas›na neden oldu¤unu düflünüyoruz. Böylece kendine güvensiz, iddias›z ve kitle kuyrukçusu bir görüntü ortaya koymaktan kendini kurtaram›yor. EG: Kurultay tartışmalarından haberdarsınız. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Böylesi bir etkinliğin parçası olmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Kulüp olarak bu noktada nasıl bir destek sunabilirsiniz? HK: Gençlik hareketinin sorunlar›n›n böyle bir kurultayda çözülebilece¤ine inanm›yoruz. Bu soruna çözüm, pratik önlemlerle birlikte kendine devrimci diyen hareketlerin kararl› ve programl› politik müdahalesi olabilir. Somut duruma teslim olmayan, reformist e¤ilimleri kendine yedekleyecek bir irade bu durumu çözebilir. Yoksa bu kurultay bunun bir çözümü olmayacakt›r. Kulüp olarak kurultay› bu sebepten düflünmüyoruz.

E k i m G e n ç l i ¤ i

47


Ö¤ Ö €r re en nc c ii h ha ar re ek ke ettii k ke en nd dii y yo ollu un nu u p po ollii ttii k k iir ra ad de e v ve e s siiy ya as sa all iillk keelleerrii k ku ufl fla an na ar ra ak k a aç ça ab bii llii r r… …

Beytepe’de ilkesizli¤e tutum al›yoruz! E k i m G e n ç l i ¤ i

Hacettepe Rektörlü¤ü bir süredir özellefltirme politikalar›n› hayata geçiriyor. Son dönemde bu konuda ad›mlar›n› s›klaflt›rm›fl bulunan rektörlük, buna paralel olarak da ilerici, demokrat ve devrimci ö¤rencilere soruflturma cezalar› ya¤d›r›yor. Onu aflk›n arkadafl›m›z bir dönem ile iki sene aras›nda de¤iflen uzaklaflt›rma cezalar› alm›fl bulunuyorlar. Bir yandan da yeni soruflturmalar aç›lmaya devam ediyor, soruflturmaya giden arkadafllar›m›z ise okuldan at›lmakla tehdit ediliyor. Üstelik bu süreç kendi gerici disiplin yönetmeliklerini dahi çi¤ner flekilde iflliyor. Beytepe’de özellefltirme politikalar›na soruflturma terörünün efllik edece¤i ve bu sürecin ikinci dönem daha da yo¤unlaflaca¤›, daha birinci dönemden belliydi. Komünistler, bunu her f›rsatta ve her platformda dillendirmifllerdi. Bu çerçevede dönem sonunda yaflanan faflist sald›r›y› da vesile ederek somut bir çal›flma program› da önermifllerdi. Ancak art›k göze batar hale gelen gençlik gruplar›n›n ataleti, irade yoksunlu¤u ve politikas›zl›¤› bu süreçte de karfl›m›za ç›kt›. Önerilerimize bütünde somut bir yan›t alamad›k. Biz de konuyla ilgilenen üç siyasetle (Devimci Mücadeleci Gençlik, Ö¤renci Muhalefeti, Sosyalist Gençlik Derne¤i) dönem sonunda bir eylem örgütledik. Daha sonra di¤er siyasetler de bu eyleme eklemlendi ve bu eylemde gelecek dönem tüm sald›r›lara karfl› ortak bir tutum alarak güçlü bir mücadele hatt› örece¤imizi deklare ettik. Bunun gelecek dönem sald›r›lar karfl›s›nda konumumuzu güçlendirecek ve ortak çal›flmadaki zaafiyetimizi yenmemizi kolaylaflt›racak önemli bir ilk ad›m olaca¤›n› düflünüyorduk.

Soruflturma kurulu karfl›s›nda çözülen ipler ve umursanmayan siyasal ahlak ‹kinci dönemin ilk günü onbefl arkadafl›m›z, birinci dönem Hikmet Sami Türk’ün Beytepe’ye gelifliyle ilgili yap›lan eylemden aç›lan soruflturmaya yan›t vermek

48

üzere ayn› saatte soruflturma kuruluna ça¤r›lm›flt›. Daha önce Devrimci Mücadeleci Gençlik ile yapt›¤›m›z görüflmelerde soruflturmaya yan›tlar›n ayn› yer ve zamanda verilecek olmas›n›n ortak tutum almam›z› kolaylaflt›r›c› bir etken olaca¤› konusunda fikir birli¤ine varm›flt›k. Yan›tlar›n verilece¤i günün sabah›nda Devrimci Mücadeleci Gençlik soruflturma kuruluna verilmek üzere bir metin haz›rlay›p getirmiflti. Haz›rlanan metin, bize yollanan soruflturma tebli¤lerinin hukuksuzlu¤unu sorgulayan, rektörlü¤ün kendi burjuva hukukuna dahi uymad›¤›n› deflifre eden bir metindi. Bize yollanan metinlerde “baz› olaylara” kar›flmakla suçlan›yorduk. Haz›rlanan yan›tta da bu kavram›n net olmad›¤›, dolay›s›yla savunma hakk›m›z› kullanamad›¤›m›z›, savunma hakk›m›z› kullanabilmek için ne ile suçlan›yorsak aç›kça, yaz›l› olarak en az üç gün süre verilerek tebli¤ edilmesi gereklili¤i vurgulan›yordu. Biz de bu metni olumlu bulduk. En az›ndan metin büsbütün hukuksuzlu¤un önüne geçmek konusunda bir ilk ad›m teflkil ediyordu ve bize soruflturma karfl›t› mücadele örebilmemiz için zaman kazand›r›yordu. Biz de tutumu ortaklaflt›rmay› önerdik ve herkesin ayn› yan›t› vermesi için onbefl arkadaflla tek tek konufltuk. Hakk›nda soruflturma aç›lanlar aras›nda bizim d›fl›m›zda Ba¤›ms›z Gençlik Hareketi, Gençlik Derne¤i, Devrimci Proleter Gençlik, Devrimci Mücadeleci Gençlik’ten arkadafllar vard›. Daha bafllang›çta BAGEH ortak tutum konusunda ikircikli davrand›. Di¤er siyasetlerle ise ortak tutum konusunda ve verilen ortak metin d›fl›nda ifade verilmemesi konusunda fikir birli¤ine vard›. Soruflturma komisyonu önce haz›rlanan metinleri toplad›. Sonras›nda ise soruflturulanlar› tek tek ifade vermek üzere komisyonun oldu¤u odaya ça¤›rd›. ‹çerde gözlemledi¤imiz olumsuz atmosfer ve içeriye giren ilk arkadafl›n verilen metin d›fl›nda “ben ordayd›m” diye ifade vermesi üzerine, biz ortak tutumun korunmas› ve eylemin sahiplenilmesi aç›s›ndan, gerekirse tutum de¤ifltirmeyi ve “hepimiz ordayd›k” fleklinde ifade vermeyi önerdik. Ancak içerde olan herkes hararetle


sadece metni verelim deyince, al›nan ilk tutumda ›srar bizi mutlu etti ve önerimizi geri çektik. Ancak ifade verme ifllemi bitti¤inde karfl›laflt›¤›m›z tablo içler ac›s›yd›. ‹çerde komisyon çok kurnazca bir tutum tak›nm›fl ve ortak tutumu k›rmak için insanlar› “orada de¤ildim” diye ifade vermeye zorlam›flt›. Ve biz ile DPG temsilcisi d›fl›nda geriye kalan oniki arkadafl (öneriyi yapan DMG de dahil) ortak iradeyi k›rarak ifade vermiflti. Kimileri “ben oradayd›m”, kimileri “ben orada de¤ildim” diye ifade vermiflti. Ancak bu aflamada önemli olan ne ifade verildi¤i de¤il, al›nan ortak karar do¤rultusunda ifade vermemekti. Kald› ki al›nan ortak karar çok ileriden bir politik tutumu da ifade etmiyordu. ‹lk aflamada amaç yukar›da da de¤indi¤imiz gibi zaman kazanmakt›. Ancak bu tutumun dahi arkas›nda durulamamas›, Beytepe’de siyasetler nezdinde yaflanan zaafiyeti çok aç›k bir flekilde gözler önüne seriyor. Yan›t verilmeye gidilmeden önce yan›t sonras› soruflturmalar konusunda ne yapabilece¤imiz üzerine bir toplant› karar› alm›flt›k. Ancak bu toplant› da uzun süredir oldu¤u gibi “toplan›lamad›¤› için” gerçeklefltirilemedi. Beytepe’de bir y›ld›r siyasetler aras› toplant›lar›n al›nmas›nda dahi güçlük çekiliyor. Kararlaflt›r›lan saat ve yerde hiçbir zaman toplam tablo ile karfl›lafl›lam›yor. Eylem karar› al›n›yor, eylemin duyurusu yap›l›yor, ama eylem yap›laca¤› gün eylem karar›n› alan siyasetleri görmek mümkün olmuyor. Keza bu y›l 19 Aral›k eylemi gibi devrimciler için son derece önemli olmas› gereken bir eylem, karar› alan siyasetlerin ço¤unlu¤unu eylem günü “bulamam›z” dolay›s›yla gerçeklefltirilemedi. Eylemin gerçeklefltirilememesini bir yana b›rakal›m, eylemi niye gerçeklefltiremedik gündemli toplant› ça¤r›m›za birkaç siyaset d›fl›nda kimseden bir hafta yan›t bile alamad›k. Say›lan bu örneklerle birlikte, yaflanan bu son örnek gençlik gruplar›ndaki zaafiyetin sorumsuzlu¤un da ötesine geçti¤ini göstermektedir.

‹lkeleri korumak için ilkesizli¤e karfl› aç›k tutum Genç komünistler y›llar›n birikimi olan devrimci de¤erlerin, ilkelerin ve ahlak›n kolay yarat›lmad›¤›n› biliyorlar. Biz bu de¤erlerin can bedeliyle kazan›ld›¤›n› iyi biliyor ve bunun verdi¤i bir sorumlulukla hareket ediyoruz. Tüm devrimci, ilerici siyasetleri de bu konuda sorumlulu¤a ça¤›r›yoruz. Beytepe’de son bir y›ld›r yaflananlar hiçbir bahaneyle aç›klanamaz duruma gelmifltir. Yaflananlar›n devrimci ahlakla örtüflür, iler tutar yan› kalmam›flt›r. Son yaflanan olay da Beytepe’de barda¤› tafl›ran damla olmufltur. Biz yukar›da aktard›¤›m›z olayda ortak tutumu k›ran Gençlik Derne¤i’nin, DPG (temsilcileri d›fl›nda di¤er DPG’liler de ortak tutumu k›rm›flt›r) BAGEH’in ve DMG’nin yaflananlar› merkezi düzeyde tasvip

etmeyeceklerine inan›yoruz. Biz karfl›laflt›¤›m›z bu tablo ile birlikte bu siyasetlerle Beytepe’de ortak bir çal›flma yapma konusunda art›k güven s›k›nt›s› yafl›yoruz. Bu siyasetler son yaflananlar konusunda aç›k ve samimi bir özelefltiri vermedi¤i sürece, bu dört siyasetle Beytepe’de hiçbir platformda bir araya gelmemiz söz konusu olamaz. DPG bu konuda görece ayr› bir yerde tutulabilir, çünkü DPG’liler blok bir tutum almam›fl, temsilcileri devrimcili¤e yarafl›r bir tarzda hareket etmifltir. Ancak hangi tutumu sahiplendikleri konusunda bir aç›klama yapmal›d›rlar. Bu dört siyaseti sorumlulu¤a davet ediyor ve özelefltiri vermelerini bekliyoruz. Son bir y›ld›r birleflik bir gençlik hareketi vurgusu yapmam›za ra¤men, tart›flmas›z en temel devrimci ilkelerin görmezden gelinmesi ve tart›fl›l›r hale getirilmesi bizi bu tutumu almaya zorlam›flt›r. Gerçekten de bugün bu denli ciddi sald›r›lar karfl›s›nda Beytepe’de siyasal yap›lar›n ortak tutum almas›, bölünmelerden uzak durmas› gerekti¤ini düflünüyoruz. Hacettepe Üniversitesi yönetimi siyasal faaliyeti tümüyle engellemeye çal›fl›yorken yeni bölünmeler bir yarar getirmeyecektir. Ancak biz bunu defalarca dile getirdik ve daha önemlisi birlikte hareket etmenin ilkeler temelinde gerçekleflti¤inde anlam tafl›yaca¤›n› söyledik. Bir kez daha belirtelim: E¤er birlikte hareket etme ad›na her tür sorumluluk duygusu, politik ahlak ve irade ortadan kald›r›lacaksa biz bunun içinde yer almay›z. Bizce günü kurtarmaktan da öte sorumluluk yar›na karfl›d›r. Bugün flu ya da bu biçimde alanda ortak tutum al›nabilir, biz bir kez daha say›s›n› unuttu¤umuz günah ç›karma seanslar›ndan birine tahammül edebiliriz, ama bu gelece¤e hiçbir fley b›rakmayacakt›r. Beytepe’de siyasal gruplara duyulan güvensizli¤in temelinde bu sorun yatmaktad›r ve biz sorunun çözümü için art›k baflka bir yol olmad›¤›n› bilmekteyiz. Ya siyasal gruplar ilkeli hareket ederek Beytepe’de kararl› bir direnifl hatt› olufltururlar ya da çürüyüp gitmeye raz› olurlar. Ortada baflkaca bir alternatif yoktur ve bundan ötesi onlar›n tercihidir. Beytepe’de çal›flma yürüten tüm siyasetleri bu konuda sorumlulu¤a davet ediyoruz. Beytepe’de kazan›lan mevziler kolay kazan›lmam›flt›r. Bugün rektörlük kazand›¤›m›z tüm mevzilere karfl› amans›z bir savafl bafllatm›fl bulunmakta. Bu tarz sald›r›lar mücadele konusunda samimi tüm ilerici, devrimci, demokrat ö¤rencilerin birbirine kenetlenmesiyle püskürtülür. Tüm siyasetler Beytepe’de oluflan bu olumsuz tablo konusunda üzerine düfleni yapmal›d›rlar. Bunun yap›lmad›¤› yerde biz genç komünistler bu sorumlulu¤u tek bafl›m›za omuzlamaya da haz›r›z.

E k i m G e n ç l i ¤ i

Ekim Gençli¤i/Beytepe

49


Newroz piroz be! Newroz isyand›r! E k i m G e n ç l i ¤ i

50

Newroz; MÖ VI. yüzy›lda Kürt halk›n›n Demirci Kawa önderli¤inde, çocuk beyniyle beslenen köleci Asur imparatoru zalim Dehaq’a karfl› 21 Mart gecesi bafllatt›¤› isyan›n y›ldönümüdür. Kürtçe “yeni gün” olarak ifade edilen dirilifl ve özgürlük gününün ad›d›r. Dehaq’a karfl› isyan yolunu seçenler, da¤lar›n doruklar›nda büyük atefller yakarak haberlefltikleri için de Newroz’un simgesi atefl olmufltur. Dehaq amans›z bir hastal›¤a yakalanm›flt›r. ‹ki omzunda da y›lan bafl› biçiminde garip yaralar oluflmaya bafllam›flt›r. Çevresindeki hekimler her gün iki gencin beynini yemesi gerekti¤ini söylerler. Bunun üzerine Dehaq di¤er zulümlerinin yan› s›ra her gün halktan iki gencin beynini yemeye bafllam›flt›r. Demirci Kawa al›nteriyle yaflayan mert bir emekçidir. Dehaq onun çocuklar›n› istedi¤inde, buna karfl› ç›karak köyün gençleri ile da¤a ç›kar ve “Siz burada bekleyin, ben Dehaq’› öldürmeye gidiyorum, e¤er öldürürsem büyük bir atefl yakaca¤›m” der. Kawa Dehaq’›n bafl›n› çekici ile parçalayarak halk› bu zulümden kurtar›r. ‹flte her y›l yak›lan kurtulufl atefllerinin öyküsü budur. Newroz yaflad›¤›m›z co¤rafyada Dehaq ile sembolize edilen zulme karfl› baflkald›r›n›n simgesi olmufltur. Fakat burjuvazi halklar›n yaratt›¤› de¤erleri çalarak bu kültürü yozlaflt›rmak için elinden geleni yapm›flt›r. Bunun sonucunda birçok yerde Newroz bahar› karfl›lama günü olarak adland›r›lm›fl, yeni kuflaklara bu flekilde benimsetilmeye çal›fl›lm›flt›r. Newroz gerçek anlam›n› ise son 20 y›ll›k dönemde Kürt halk›n›n özgürlük mücadelesinde bulmufl, Kürt kimli¤iyle özdeflleflmifltir. Kürt ulusal hareketi y›llard›r imha ve inkar politikalar› güden sömürgeci Türk burjuvazisine karfl› bafllatt›¤› ulusal kurtulufl mücadelesiyle zulme baflkald›rm›fl, büyük bir direnifl göstermifltir. Böylece her Newroz bir hesaplaflma gününe dönüflmüfltür. Bugün devrimci direnifl bayra¤›n›n indirilmifl olmas›ndan yararlanan Türk burjuvazisi Kürt kimli¤ine yönelik sald›r›lar›n› sürdürmektedir. Newroz Diyarbak›r’da katliamlara ra¤men kitlesel bir coflku ile kutlanmaya devam edilince

devlet Newroz’u tarihsel anlam ve içeri¤inden ar›nd›rmaya, resmilefltirmeye, k›saca Newroz’u “nevruz”laflt›rmaya çal›flt›. Direniflin ve baflkald›r›n›n bayram› olan Newroz, burjuvazinin elinde Ergenekon’dan ç›k›fl oldu. Son y›llardaki Newroz kutlamalar›nda bu durum iki farkl› tabloyla ortaya ç›karmaktad›r. Bu tablolardan birinde Newroz’a y›¤›nlar halinde sahip ç›kan Kürt halk› vard›r. Di¤er tabloda ise Newroz’u direniflçi özünden kopartma, bir karnavala, böylelikle düzenle uzlaflman›n bir arac›na dönüfltürme çabas› bulunmaktad›r. Geçti¤imiz y›llarda baz› illerde Newrozlar s›ras›nda devletin gösterileri da¤›tma çabas›na karfl› koyulan irade ise Kürt halk›n›n tafl›d›¤› devrimci dinami¤in göstergesidir. Her Newroz günü özgürlük ateflleri yak›l›r, eflitli¤e ve ulusal kurtulufla duyulan özlemin coflkusu yaflan›r, mücadele iste¤i ve iradesi sergilenir. Kürt halk› bu Newroz’da da kavga türküleri söyleyecek, eflitlik ve özgürlü¤e duydu¤u özlemi hayk›racakt›r. Newroz, tüm Ortado¤u’nun ezilen halklar›n›n ayaklanma ve direnifl bayram› olacakt›r. Kawa’n›n yakt›¤› atefl yolumuzu ayd›nlats›n! Newroz isyan, isyan özgürlüktür! Cejna Newroz piroz be!

K. Toprak


166 M 1 Maarrtt BBeeyyaazz››tt kkaattlliiaam m››......

Faflist sermaye devletinden katliamlar›n hesab›n› soraca¤›z!

1972 darbesi devrimci öncüleri fiziksel olarak tasfiyeye giriflti. Ama ölürken bile devrim ve sosyalizm davas›na kararl›¤›n› hayk›ran Denizler, Mahirler, ‹bolar, kendilerinden sonra gelen devrimci kuflaklara önemli bir moral güç b›rakt›lar. Bu yüzden ‘74’de yeniden bafllayan bir devrimci yükselifl kendine kolay›ndan akacak bir mecra buldu. Giderek büyüyen kitle hareketilili¤i karfl›s›nda sermaye devleti faflist yüzünü göstermeye bafllad›. Ö¤renci gençlik de bu faflist terörden nasibini ald›. Bu sald›r›larla amaçlanan bugün ö¤renci hareketine yöneltilen sald›r›lardan çok da farkl› de¤ildi. Günümüzde dönem dönem tasmalar› çözülerek ortal›¤a sal›nan sivil faflist terör çeteleri ‘80 öncesinde mücadelenin temel sorunlar›ndan biriydi. Sermaye iktidar› sivil faflist terörle devrimci gençlik hareketinin önünü almaya, onun öncülerini fiziksel olarak yok edip mücadeleyi sekteye u¤ratmaya çal›fl›yordu. Bir katliama dönüflen 16 Mart sald›r›s› bunun bir ürünüydü. 16 Mart 1978’de Beyaz›t’ta bizzat kontr-gerilla taraf›ndan düzenlenen katliam›n ayr› bir yeri vard›r ö¤renci gençli¤in mücadelesinde. Beyaz›t, bugün nas›lsa dün de öyleydi, mücadele bayra¤›n›n yükseklerde tafl›nd›¤› bir yerdi. Bu nedenle düzenin hep boy hedefi haline geldi. 16 Mart katliam› öncesi sivil faflist-polis iflbirli¤iyle devrimci ö¤renciler üniversitede etkisizlefltirilmeye çal›fl›l›yordu. Devrimci ö¤renciler polis destekli bu sivil faflist terör karfl›s›nda okula toplu girifl-ç›k›fl yapma karar› alm›fllard›. 16 Mart günü katliam plan› uygulamaya konuldu. Ö¤renciler bu plan gere¤ince her zaman ç›k›fl yapt›klar› Süleymaniye Kap›s› yerine ön kap›daki ç›k›fla yöneltildi polis taraf›ndan. Eczac›l›k kap›s›na gelindi¤inde kitleye atefl edilip bomba at›ld›. Bu sald›r›n›n sonucunda 7 devrimci ö¤renci öldü, onlarcas› yaraland›. Bu katliam karfl›s›nda ö¤renciler üniversite binas›n› iflgal ettiler. D‹SK 20 Mart’ta Faflizme ‹htar Mitingi düzenledi, bu miting nedeniyle tüm Türkiye’de iki saatli¤ine hayat durduruldu. Tan›klar›n verdikleri ifadeler sonucu Ülkü Ocaklar›

E k i m

Derne¤i ‹stanbul Baflkan› Orhan Çak›ro¤lu, yöneticilerinden Mehmet Gül gibi kifliler gözalt›na al›nd›. Bu yarg›lamalar›n sonucunda yaln›zca S›d›k Polat isimli ülkücü faflist 11 y›l hapis cezas›na çarp›t›ld›. Bu ceza da çok geçmeden, ‘80 darbesi sonras›nda Askeri Yarg›tay taraf›ndan iptal edildi. Mahkeme süreci, ‘92’de konuflmas›n› engellemek için sivil faflistler taraf›ndan öldürülen Zülküf ‹sot’un ablas›n›n aç›klamalar› sonucu, yeniden bafllar. Bu aç›klamalara göre katliam bizzat Alparslan Türkefl’in talimat›yla içinde polislerin de yer ald›¤› ülkücü faflistler taraf›ndan gerçeklefltirilmifltir. 1996’da gerçekleflen Susurluk kazas›yla baflka gerçekler de ortaya ç›kt›. Katliamda kullan›lan bombalar Abdullah Çatl› taraf›ndan ordudan temin edilmifltir. Mahkemede ifade veren dönemin ‹çiflleri Bakan› Hasan Fehmi Günefl, 16 Mart katliam›n›n çözülmesi konusunda bir fley yapamad›klar›n› söyleyip, olay›n sorumlusunun devlet oldu¤unu belirtmifltir: “Her devlet içinde böyle yap›lar vard›r. Ben buna kontrgerilla diyeyim, siz baflka bir fley deyin. NATO ülkeleri içinde bile vard›r. Bu gibi yap›lar›n amac› solculardan, komünistlerden ülkeyi korumakt›r.” Olay›n sorumlusu olan sermaye devleti kendi kuklalar›n›n yarg›lanmas›n› engellemifltir. Ama bu kanla yaz›lan bir tarihtir ve aradan y›llar geçse de silinmez. Düzenin yarg›lamad›¤› katilleri de, düzenin kendisini de yarg›lay›p mahkum etmeye yeminli bir devrimci gençlik vard›r. Bu nedenle her y›l›n 16 Mart’›nda yüzlerce kifli kavga sloganlar›yla ç›nlat›r Beyaz›t’›.

G e n ç l i ¤ i

51


Gaazzii ddiirreenniiflflii vvee kkaattlliiaam G m››......

Sermaye devletinden provakasyonlar›n hesab›n› soraca¤›z!

E k i m G e n ç l i ¤ i

52

Yafll› bir ana yerde kanlar içinde yatan›n bafl›na giderek bir süre a¤lad›. Daha sonra da flimflek gibi gözlerini toplanan kalabal›¤a dikerek: “Daha ne kadar ölece¤iz, ne kadar sessiz kalaca¤›z bu zulme!” diye hayk›rd›. Gazi’de atefl yak›lm›flt›. Katil devlet gerçeklefltirdi¤i katliamla hesaplad›¤› mezhep çat›flmas›n› yaratamayacakt›. 12 Mart ‘95’te devletin gizli güçleri Alevi ve Kürt emekçilerinin yo¤un yaflad›¤› Gazi Mahallesi’nde kahvehaneyi tarayarak emekçilere gözda¤› vermeye çal›flt›. Bu ilk sald›r›da bir kifli katledildi, befli a¤›r olmak üzere 20 kifli yaraland›. Bu olaylar üzerine ayaklanan halk, olaya sessiz kalan karakola do¤ru yürüyüfle geçti. Bu yürüyüfl sonunda tafllanan karakoldan ve panzerlerden aç›lan atefl sonucu bir kifli daha katledildi. Daha önce de gözalt›nda kaybedilen bir emekçi için ayn› karakola yürünmüfltü. Polis halk taraf›ndan sevilmiyordu, çünkü sermaye devletinin buradaki yans›mas›yd›. Gündüz terör estiren bu katil güruh geceleri ayn› cesaretle gezemiyordu bu mahallede. Bu katliam gerçeklefltirildi¤inde nas›ld› Türkiye’nin tablosu? Sermaye kriz içinde debeleniyor. Emekçiler büyük bir ‹MF sald›r› paketiyle yüzyüze. Sermaye iktidar›n›n karfl›s›nda iflçi eylemlilikleri, kamu emekçileri hareketi ve Kürt ulusal kurtulufl mücadelesi var. Birbirinden farkl› kulvarlarda yer alsalar da, bu eylemlerin birleflerek politikleflmesinden korkuyorlar. Bu yüzden emekçileri parçalamak, birbirinden yal›tmak istiyorlar. E¤er toplumda Alevilik-Sünnilik, KürtlükTürklük gibi ayr›mlar yaratmay› baflar›rlarsa, yönetmeleri daha kolay olacak. Emekçi Gazi halk› iflte sermayeye tokad› as›l buradan vurdu. Yarat›lmaya çal›fl›lan mezhep savafl› yerine savafl› sermayenin kolluk güçleri nezdinde düzene açt›. Karanl›k merkezlerde planlanan bu provakasyondan devlet bir fley kazanamad›¤› gibi, kitlelerin bilenen öfkesi ile karfl›laflt›. Gazili emekçilerin molotoflar›, tafllar› yönelmesi gereken hedefi çok iyi biliyordu. Direnifl flehitleriyle kararl›l›¤› daha da artm›fl bir flekilde 13’ünde de devam etti. Emekçi halk kurflunlar›n

üzerine cesaretle yürüyordu. Polisler ise bir yandan kaç›yor di¤er yandan da hedef gözeterek atefl aç›yorlard›. Burada 15 kifli katledildi. Olaylar› cellatlar›yla durduramayan devlet papazlar›n› devreye soktu. Çeflitli siyasi parti temsilcileri ve sendikac›larla manevra yapmaya çal›flt›ysa da baflar›l› olamad›. 14’ünde direnifl yay›larak devam etti. Bunun üzerine bölgeye gönderilen orduyla güya kitleyi polisten koruma havas› yarat›ld›. Emniyet müdürleri sorumlulu¤u teflkilata y›kmamak gerekti¤ini söyleyerek, suçu olan polisler hakk›nda soruflturma aç›laca¤›n› söylediler. Gazi’de yak›lan atefl çok geçmeden yay›ld›. ‹stanbul’da 1 May›s Mahallesi’nde ç›kan çat›flmalarda 4 kifli öldürüldü. Nurtepe’deki gösterilerde ise polis silah kullanmaya cesaret edemedi. Gazili emekçiler y›llar sonra devletin aç›k zorunu cepheden karfl›lam›fllar, verdikleri onlarca flehide ra¤men devlet güçlerini püskürtmüfllerdir. Direnifl devrim güçlerine cesaret verirken, düzen cephesinden büyük bir korkuyla karfl›lanm›flt›r. Gazi direnifli devleti do¤rudan hedef alan politik duruflu ile mücadele tarihimizde yerini alm›flt›r. Paris’in iflçileri zaman›nda “Burjuvazi uyuyan bir volkan›n üzerinde uyuyor” demifllerdir. Gazi bunun anlaml› örneklerinden biri olmufltur.

Y. Yoldafl


Yeni Halepçeler’e izin vermeyelim! “Bütün sokaklar cesetlerle doluydu. Etrafta dayan›lmaz bir koku hakimdi. Körpecik bebelerden baz›lar›n›n derileri kavrulmufl, baz›lar›n›n vücudu mosmor kesilmiflti. Cesetlerin ço¤u kad›n, çocuk ve yafll› insanlara aitti. Baz› bebekler annelerinin kuca¤›ndan f›rlam›fl yerde sere serpe yat›yorlard›. Kimi evinin avlusunda kurulmufl sofra bafl›nda; kimi kap›n›n efli¤inde; kimi bebe¤ini emzirirken; kimi oyun oynarken yakalanm›flt› zehirli ölümün pençesine... fiehrin d›fl›ndaki bofl tarlalarda ise, toplu halde ölmüfl yüzlerce insan vard›. Uzaktan bak›ld›¤›nda, sanki tarlalarda ot yerine insan bedenleri biçilmiflti. Bu aç›k hava mezarl›¤›nda, yine kad›n ve çocuklar ço¤unluktayd›. Hepsi birbirlerine sokulmufl, korkunç ölüme teslim olmufllard›. Baz›lar› ise, su birikintilerinin bafl›nda ölüvermifllerdi. Bunlarda, kimyasal gazlar›n yakt›¤› vücutlar›n› suyla ›slatarak kurtulmaya çal›flanlard›. Toplu cesetlerin arka plan›nda, otlarken yine zehirli gaz›n etkisiyle telef olmufl ve vücutlar› fliflmifl hayvanlar›n görüntüsü göze çarp›yordu. K›sacas›, bomba isabeti alm›fl birkaç binan›n d›fl›nda herfley yerli yerindeydi, ama bütün canl›lar ölmüfltü.” Yukar›da yaz›lanlar, gerçek bir tan›¤›n i¤renç bir katliama, Halepçe katliam›na iliflkin anlat›mlar›d›r... Peki bu katliam›n arkas›nda kim ya da kimlerin oldu¤unu biliyor musunuz? “Körfez savafl›nda kaç sivil Irakl› öldü?” sorusuna, “do¤rusu bu benim hiç umrumda olmayan bir rakam” cevab›n› kim verebilir? 1991’de ABD Genelkurmay Baflkan› Colin Powell! 1996 y›l›nda, dönemin ABD D›fliflleri Bakan› Madeleine Albright ise, CBS televizyonunda kat›ld›¤› bir programda, “sizce yapt›r›mlar yüzünden ölen 500 binden fazla çocuk, ölmeye de¤er bir bedel midir?” sorusuna “Bizce bu bedeler de¤er” diyebilecek kadar ars›zca bir yan›t veriyordu. 1979 y›l›nda ‹ran’da Amerikan yanl›s› fiah rejimi

E k i m

devrilmiflti. Eylül 1980’de Irak ‹ran’a savafl açt›. ‹ran’da yeni kurulan rejimi ç›karlar› aç›s›ndan tehlikeli bulan ABD, Saddam yönetimini destekledi, her tür silah› sa¤land›. ‹ran-Irak savafl›n›n 8. y›l›nda Irak ordusu ile Kürt gruplar› çat›flmaya girdiler. Ve 16 Mart 1988’e gelindi... Büyük ço¤unlu¤unu Kürtler’in oluflturdu¤u bir kent olan Halepçe’de 5 binden fazla Kürt, Asuri, olduklar› yerde ölüverdiler... Açamad›lar gözlerini bir daha masmavi gökyüzüne... Katliam klasik silahlarla gerçeklefltirilmedi. Kimyasal silahlar kullan›lm›flt›. Irak’›n Aral›k 2002’de BM’ye sundu¤u silah bildiriminde yaz›lanlar, 1991 Körfez Savafl›’na kadar en çok ABD ve Alman flirketlerinin Irak’a hangi silah ve malzemeleri satt›¤›n› ortaya koydu. 80’den fazla Alman ve 75 Amerikan flirketi Irak’a, kimyasal silahlar›n yap›m› için kullan›lanlar da dahil çeflitli silahlar satm›fllard›. Mart 2003... En geliflmifl kitle imha silahlar›n› elinde bulunduran ABD, “Irak’ta kitle imha silahlar› var, dünya bar›fl› elden gidiyor” bahanesiyle Irak’› iflgal etti. Tablo ayn›. Hergün televizyonlarda yeni ölüm haberleri, iflkence görüntüleri... fiehirler yerle bir... Her gün yeni bir katliam. Felluce ve direniflin sürdü¤ü her yer kan gölü... 500 binden fazla çocuk cesedini herfleye de¤er bulan, kendi ç›karlar›n› y›k›lan flehirlerin, yokedilen hayatlar›n, ya¤malanan kültürlerin üstünde tutan güç ne? Emperyalist barbarl›k!

G e n ç l i ¤ i

53


E¤€iittiim E mddee rreeffoorrm m aallddaattm maa ccaa ss›› ddeevvaam m eedd iiyyoorr!!

hakk›nda yeterli fikir aç›kl›¤› veriyor. Milli E¤itim Bakan› bu reformlar› gerekçelendirirken ÖSS ve LGS s›navlar›ndaki sonuçlar›, yani s›navlarda s›f›r ve s›f›ra yak›n puan alanlar› neden olarak sunuyor. Evet bu durum e¤itim sisteminin acizli¤ini gözler önüne serdi. E¤itim sistemi 11 y›ll›k e¤itimden sonra s›f›r puan alabilen bir ö¤renci profili yaratt›. Bu birkaç ufak örnek de¤il, onbinlerle ifade edilen bir kitledir. Ö¤renciler suçlanamaz, çünkü onlar› e¤itim sistemimiz yaratt›. Zaten bu reform sald›r›s›n›n

Reformlar bofl çabalard›r! Tek yol mücadele!

Biz ö¤rencilerin, e¤itim yaflam›m›z boyunca en çok karfl›laflt›¤›m›z devlet hizmeti “reformlar” olmufltur. Özünde eskisini iyilefltirmeye yönelik gibi gözükse de bizim devletimizin bu kadar çok reform yapmas›n›n nedeni her reformun asl›nda birer sald›r› olmas› ve yap›lan ‹lk ve ortaö¤retimde zorunlu bir ders olan, ancak içerisinde belli dinlere ait hakaret içerikli reformlar›n ifadeler bulunan, yani toplumun yaln›z belli bir kesimine hitap eden “din kültürü ve ahlak anlams›zl›¤›d›r. Bu bilgisi” derslerine iliflkin tart›flmalar yap›l›yor. Tart›flmalarda dersin ifllevi ve amac› genel kültür art›k yerleflmifl, istisnas› olmayan bir seviyesini art›rmakm›fl gibi aktar›l›yor. Bunun için derslerin iki saate ç›kar›lmas›ndan sözediliyor. gerçekliktir. Bugüne Türkiye Bilimler Akademisi ve Tarih Vakf› (TÜBA) üç y›l yürütülen bir proje kapsam›nda bir kadar her bafla rapor haz›rland› ve MEB’ye gönderdi. Rapora göre, ilk ve ortaö¤retimdeki yüz doksan kitapta geçen hükümet bir k›rk bin ›rkç›, cinsiyetçi ö¤e bulunuyor. Göktanr› dininden ayr›larak baflka dinleri (Budizm, önceki hükümeti Maniheizm, Hristiyanl›k, Musevilik) kabul eden Türkler “benliklerini kaybetmifltir” diye ifade suçlayarak yeni bir ediliyor. taslak sunmufltur. Alevi bir ö¤rencinin AH‹M’ye baflvurup “Müfredatta Alevilik yok, bu dersten muaf Ve bir sonraki hükümet bu tasla¤›n olmal›y›m” demesi Türk hükümetini o kadar zor durumda b›rakt› ki, savunma için muhatap eksiklikleri kurum dahi bulunamad›. ‹lk baflta D›fliflleri Bakanl›¤›, savunma yapabilmek için Diyanet düzeltmedi¤ini ve Baflkanl›¤›’na, Milli E¤itim Bakanl›¤›’na ve Adalet Bakanl›¤›’na görüfl sordu. Diyanet Baflkanl›¤› yeni bir taslak “Konu hakk›nda as›l muhatap Milli E¤itim” diyerek görüfl bildirmedi. Adalet Bakanl›¤› konu ile oluflturulmas› ilgili “Bilgi ve belge toplamay› sürdürüyoruz” demekle yetinirken, MEB ise savunmay› Anayasa gerekti¤ini anlat›r ve Milli E¤itim Temel Kanunu’na dayand›rd› ve bu kutsal savunmay› üzerine al›p, hukuki bir durur. Bu sözde k›l›f aray›fl›na girdi. “Din dersi mecburidir. Bakanl›¤›m›z’›n müfredat›nda Alevilik yok” reformlar iki amaca “Kimsenin kimseyi din dersinden muaf tutma yetkisi bulunmuyor. Din dersinin içeri¤i için hizmet etmektedir. Anayasa’da ya da Milli E¤itim Temel Kanunu’nda bir de¤ifliklik yap›lmas› hiçbir flekilde söz Birincisi göz boyamak, ikincisi ve konusu olamaz.” dedi. Okullarda flu an sadece tek bir din anlat›lmaktad›r. Hristiyanlar veya Museviler gavur, as›l önemlisi e¤itim hakk›m›z› k›s›tlayan Aleviler sapk›n olarak toplum belle¤ine kaz›nma amac›ndad›r. Zorunlu olarak ezberletilen dualar ve sömüren bir dizi da cabas›. Ateistler ise insanl›ktan ç›km›fl varl›klar olarak nitelendiriliyor. sald›r›y› hayata Bu arada, bu konuda da uyar› yine Avrupa’dan geldi. Avrupa Konseyi, Türkiye’den nüfus geçirmek. Bir taflla cüzdanlar›ndaki din hanesinin kald›r›lmas›n› ve zorunlu din dersine son verilmesini istedi. iki kufl vurmaya Ne zamandan beri Türkiye’de pekçok insan bu konuya iliflkin tepkilerini dile getiriyor, bunun çal›fl›yorlar. için suçlu, hatta terörist ilan ediliyordu. Ancak emir Avrupa’dan gelince, mesela bir anda Son yap›lan de¤ifliklikleri dikkatle tart›flmaya yolaçt›. Bu ikilem her konuda mevcut. Kendi dilinde müzik yapmak istedi¤ini incelemek söyleyen bir sürü sanatç› “vatan haini” ilan ediliyor, ama AB’yi memnun etmek için otuz gerekiyor. Çünkü dakikal›k Kürtçe yay›n yap›ld›¤›nda, bunun “ilerleme” belirtisi oldu¤unu söyleniyor? Her talep, bunlar hem somut AB damgalamas› varsa “ilerleme”, AB istemiyorsa “bölücü olay”! örnekler olmalar› Din dersi tart›flmas›n›n sonucunu da görece¤iz. Ya “müslümanl›¤›n” savunucular› meseleyi itibariyle, hem de dinlerine yap›lm›fl bir sald›r› olarak alg›lay›p, bu konuda de¤ifliklik olmamas› için sonuna kadar mücadelenin ne kadar gerekli bir hal direnecek, ya da AB dayatmas›yla AKP taban›n›n istemedi¤i yeni bir kanun yürülü¤e konacak. ald›¤›n› göstermesi Ancak bu tart›flmalarda en güzel hamle AKP’den geldi. “‹çeri¤i eksik buluyorsan›z, gelin üzerinden dikkat dersin saatini ikiye ç›kartal›m.”! Bu sihirli formül, hem dinsel hoflgörü maskesine bürünmenin çekicidir. Son ç›kan bir arac›, hem de diledi¤ini empoze etmenin garantisidir. de¤iflikliklerin öncelikle ç›k›fl K. Duman sebebi bile durum

AKP’den din dersi için sihirli formül!

E k i m G e n ç l i ¤ i

54


bafllamas›n›n nedeni bu sonucu yaratan nedene karfl› do¤acak tepkileri azaltmak içindir. ‹nsanlar neden bu kadar çok ö¤rencinin s›f›r ald›¤›n› araflt›rd›¤›nda, arkas›nda devletin e¤itim politikas›n› göreceklerdir. Ama devlet bu soruna art›k müdahale etmifltir(!); ikiden fazla dersten baflar›s›z olanlar s›n›f tekrarlayacak. Bu önlem sorunlar›m›z› çözecekmifl. Bu çok komik bir önlemdir. Sözde dersleri ö¤renmeden geçti¤i için s›navdan düflük not alan ö¤renciler flimdilik önlenmifltir, ama flimdi de s›n›f tekrar› yapan ö¤renci say›s› katlanacakt›r. Yani sonuç ayn›d›r. Ö¤rencilerin neden dersleri ö¤renmedi¤i hakk›nda bir reform yoktur. Zaten kalabal›k olan s›n›flar›m›z flimdi daha da kalabal›k olacakt›r. Bir de liselerin 4 y›l olmas› projesi var. Sanki bir y›l fazladan okuyunca her fleyi ö¤renecekmifliz gibi davran›yorlar. Müfredat de¤iflmedikçe ne de¤iflecek diye sormak gerekiyor. Tek bir cevap var; bir y›l daha fazladan para verece¤iz. Onlar›n gözünde müflteri oldu¤umuz için bir y›l daha onlara ba¤l› kalmam›z onlar›n ifline gelecektir. Bizim için yeni reformlar haz›rlayanlar bu baflar›s›zl›¤›n nedenlerinden biri olarak da devams›zl›klar› belirlemifller. Devams›zl›k süresini yar› yar›ya

düflüren devlete sormak gerekiyor, bir önceki dönemde neden devams›zl›k art›r›lm›flt› diye. Görüldü¤ü gibi biri koyar di¤eri gelir al›r. Anlay›fl ve beklentiler de¤iflmezse sonuçlar da de¤iflmez. Bu reformlar›n yaflant›m›za katacaklar› ne olursa olsun bize bir faydas› dokunmayaca¤›n› biliyoruz. Ama bizden istenen bu reform ad› alt›nda düzenlenen sald›r›lar› kuzu gibi sessizce kabullenmemizdir. Bizse buna karfl› sesimizi ç›karmad›kça bunun böyle gidece¤ini biliyoruz. Susmak onaylamakt›r. Hayk›rmaksa savaflmakt›r. Haklar›m›z tek bir koflulla kazanabiliriz; u¤runda mücadele etmiflsek! Bundan dolay› biz bilimsel temellerde bir e¤itim hakk› için mücadele etmeliyiz. Yoksa s›radaki Milli E¤itim Bakan› da onlarca sald›r›y› önümüze reform ad›yla sunmaya devam edecektir. Bu geçmiflte de böyle oldu ve müdahale etmezsek gelecekte de böyle olacak. Haklar›m›z için mücadeleye! Eflit, paras›z, bilimsel, demokratik, anadilde e¤itim!

‹LGP (‹stanbul Liseli Gençlik Platformu Bülteni L‹SEL‹LER‹N SES‹’nin 9. say›s›ndan al›nm›flt›r...)

tüm dünyada yard›m kampanyalar› bafllat›ld›. Yapt›¤› onbefl milyon dolarl›k yard›mla alay konusu olan ABD yard›m miktar›nda göstermelik bir art›fl yapt›. Hiçbir f›rsat› kaç›rmayan ABD, yard›m malzemelerinin yan›nda savafl gemileri ve on befl bin kiflilik bir askeri güç gönderdi. (Ki, dünya halklar› ABD’nin savafl gemileri ve askerleri nereye niçin gönderdi¤ini çok iyi bilmektedir. ) Yap›lan bu göstermelik yard›mlar felaketin yaralar›n› sarmaktan oldukça uzakt›. ‹nsan hayat›n› hiçe sayan, iflgallerle, savafllarla her gün yüzlerce masum insan› öldüren emperyalistlerden insanlar› yaflatmak için samimi bir çaba harcamalar›n› beklemek gülünç olacakt›. Örne¤in Türkiye’de “seferberlik ilan ettik” diyen Tayyip Erdo¤an, Hakkari’de boyu aflan kar bir yanda, depremle bir kez daha y›k›lan Hakkari’yi adeta görmedi. Hakkari’ye yap›lan yard›m yazl›k çad›rlar göndermek s›n›r›n› aflamad›. Görülmeyen gerçekleri yine örtbas etmeye çal›flmaktalar. ‹tibar sa¤lamak için çirkin bir yar›fla girmekten öteye gitmeyen bir tablo çizilmekte. Yap›lacak yard›m için de yine emekçi, iflçi halk›n kan›n› emmek, sonra bir havuzda toplad›klar› paralar› kendi sofralar›nda paylaflmak amac›yla yar›fl›yorlar. ‹flte, yap›lan yard›mlar için toplanan paralar insani kayg›lar›n ötesinde emperyalistler aras›nda bir itibar yar›fl› de¤ildir de nedir? Yak›n ça¤larda görülen emperyalizmin ç›kar savafllar› sayesinde milyonlarca insan, rakamlar›n basit birer parças› oluyor ve yitip gidiyor. Geridekilere ise; ölüleri, sakatlar›, y›k›lan kentleri kokuflmufl cesetleri, sefalet ve yoksulluk içinde savaflan bedenleri saymak kal›yor. T›pk› “TSUNAM‹ FELAKET‹”nde oldu¤u gibi... Bertold Brecht’in dedi¤i gibi: “ O karanl›k zamanlarda fiark›lar söylenecek mi yine ? Söylenecek yine de flark›lar Karanl›k zamanlar üstüne ” Umar›m ki herfley Bertolt Brecht’in dedi¤i gibi olur. Karanl›k zamanlar› y›rtan perde gibi flark›lar hayk›r›larak söylenir.

Yürek kanatan “YARDIM” Güneydo¤u Asya’y› 9.00 büyüklü¤ünde vuran depremde onbinlerce insan hayat›n› kaybetti. Bu korkunç bilanço günden güne artmakta. Can ve mal kayb›na yol açan büyük deprem, binlerce çocu¤un öksüz, yetim ve evsiz kalmas›na sebep oldu. Kimli¤i bilinmeyen ve henüz bir yafl›na bile girmemifl minik bedenlerin gömüldü¤ü toplu mezarlarda, annelerin feryad› ve hayk›r›fl› her fleyi anlatmaya yetiyordu. Depremin merkez üssü olan Endonezya’n›n Bonda Aceh kentinde k›y›ya binlerce ceset vurmufl, ceset tarlas›n› and›ran sahillerde enkaz parçalar› ile fliflmifl ve kopmufl vücutlar birbirine kar›flm›fl durumdayd›. Sahilde “toplanmay› bekleyen” cans›z bedenler hayat›n ac›mas›z ama bir o kadar da çirkin yüzünü ortaya koymaktayd›. Yaflamda bazen insanlar›n yaflarken de ölebilmelerinin en canl› örne¤i gözler önüne serildi. ‹flte bu ac›mas›z ortamda geriye kalanlar etrafa saç›lm›fl cesetleri toplayarak toplu gömmeleri gerçeklefltirdiler. Bu, art›k ölüleri de¤il sa¤ kalanlar›n say›s›n›n say›lmaya baflland›¤›n›n göstergesiydi. Demek oluyor ki “B‹R NES‹L YOK OLUYOR...” Deprem bölgesinin her köflesinde de afetzedeler duvarlara as›lan foto¤raflarda bir yudum umut için “kay›p” çocuklar›n›n, yak›nlar›n›n izini sürüyorlar. Ve o aray›flta “ac›” tsunami gibi dalga dalga yay›l›yor. Güney Asya felaketine uluslararas› yard›m çabalar›, giderek bölge üzerinde nüfuz kazanma rekabetine dönüflüyor. ABD, Güney Asya felaketini Irak’ta çamura batan imaj›n› kurtarmak için bir f›rsat bilirken, Çin, Japonya ve Almanya gibi ülkeler de meydan› bofl b›rakmama çabas›ndalar. BM sekreteri Kofi Annan’›n felaketzedelere yard›m ça¤r›s› üzerine

E k i m G e n ç l i ¤ i

Orhan Cemal Fersoy Lisesi’nden bir ‹LGP’li (‹stanbul Liseli Gençlik Platformu Bülteni L‹SEL‹LER‹N SES‹’nin 9. say›s›ndan al›nm›flt›r...)

55


Arraa D A Döönneem m OOkkuulluu’’nnuunn kkaazzaann››m mllaarr››yyllaa

Yeni dönemi kazanmaya!

E k i m G e n ç l i ¤ i

56

E¤itim sorunu, Ankara Liseli Gençlik Platformu olarak mevcut bileflenimiz içinde s›k karfl›laflt›¤›m›z bir sorun. Bu e¤itim ihtiyac›n›n örgütsel, politik ve teorik e¤itim olmak üzere farkl› ayaklar› var. Bu ihtiyac› bir nebze gidermek için ALGP Ara Dönem Okulu gerçeklefltirildi. Bu faaliyetle tatil süresinin olumlu bir flekilde de¤erlendirilmesi de sa¤lanm›fl oldu. Ara dönem okulumuz 4 gün süren seminerler ve gece kalan arkadafllar›m›zla birlikte planlanan akflam etkinliklerinden olufltu. Seminer program› özellikle bu üç yönlü e¤itim ihtiyac›na yönelik planland›. Seminer konular›m›z; “Liselerde e¤itim sorunlar›”, “Devrimci gençlik hareketi tarihi ve gençlik örgütlenmeleri”, “Liselerde politika yapman›n sorunlar›” ve “Devrimci kimlik, devrimci yaflam” idi. Ara dönem okulu için bir süre öncesinden çal›flmaya bafllad›k. Seminer bafll›klar›n› paylafl›p konular üzerinde araflt›rmalar yapt›k. Bu zamana kadar böylesi bir araflt›rma ve çal›flma yapmam›fl olan arkadafllar›m›z için bu süreç oldukça faydal› oldu. Bu süreç içinde ö¤rendiklerimiz bir yana, daha temelde eksiklerimizi, genel olarak bildi¤imizi düflündü¤ümüz konular›n derinli¤ini gördük. Ara dönemin bafllamas› ile birlikte çal›flmalar›m›z h›zlan›p sunum taslaklar›m›z oluflturulmaya baflland›. Ara dönem okulu süresince mevcut program›m›zda önemli bir aksama olmad›. Özellikle seminerlerimiz bafllay›p, tart›flma ortam› sa¤lan›nca daha bir rahatlama ve yo¤un bir ilgiyle kat›l›m yafland›. Seminerler süresince flunu gördük ki, mevcut birikimimiz tahmin etti¤imizden daha da düflükmüfl. Yapt›¤›m›z tart›flmalarda en temel noktalar› dahi cevapland›rmakta zorland›¤›m›z oldu. Ama bu eksi¤in bir k›sm›n›n ara dönem okulu boyunca giderilmifl olmas›, eksiklerimizin tespit edilmesi ve bunlara müdahale edecek bir bak›fl sa¤lanmas› bizim için önemli bir kazan›m oldu. Etkinlikler sürecinde bir tak›m kat›l›m eksiklikleri de yafland›. Kimisi ailelerinden kaynak sorunlar idi. Bu konuda son derece fedakar davran›p aileleriyle yaflad›¤› sorunlara ra¤men kat›lan arkadafllar›m›z da oldu. Öte yandan sorumluluk duygusundaki zay›fl›k nedeniyle gelmeyenler de vard›. ‹lk ve ikinci gün bu konuda yapt›¤›m›z müdahaleler faydal› oldu. Ara dönem okulunun biz ALGP’liler aras›nda sa¤lad›¤› yak›nlaflma, gelifltirdi¤imiz paylafl›m kültürümüz de bafll› bafl›na bir kazan›m olarak de¤erlendirilmelidir. Gerçeklefltirdi¤imiz ara dönem okulu bizim için yeni

döneme h›zl› bir bafllang›ç niteli¤indedir. Buradan ald›¤›m›z birikim, elde etti¤imiz kazan›mlar, yeni dönemki çal›flmam›zda s›nanacakt›r. Ayn› zamanda burada tespit etti¤imiz eksikliklere de yeni dönemdeki çal›flma içerisinde müdahale edece¤iz. fiimdi önümüzde yeni bir dönem var. Ara dönem okulunda elde etti¤imiz kazan›mlarla yeni dönemi kazanmaya! Ankara Liseli Gençlik Platformu (ALGP)

Mücadele sözümüz daha da güçlendi! Liseli bir ö¤renci ve mücadelenin henüz bafl›nda olan bir devrimci olarak ALGP’nin yapaca¤› ara dönem okulunu duydu¤umda çok mutlu olmufltum. Çünkü bu okul bizim için düzenlenmiflti ve eksikliklerimizi giderebilmemizi sa¤layacakt›. Bu beni oldu¤u gibi di¤er arkadafllar› da mutlu etmiflti. Bu ara dönem okulunda yap›lacak sunumlar do¤rultusunda bir görev da¤›l›m› yap›ld›. Verilen görevlere çal›flmaya bafllad›¤›mda biraz zorland›m, çünkü teorik aç›dan eksik olmam nedeniyle konuyu anlamakta zorluk çekiyordum. Bundan kaynakl› da biraz heyecan ve s›k›nt› vard›. ALGP Ara Dönem Okulu yaklaflt›kça s›k›nt› biraz daha art›yordu. Bu s›k›nt› ve zorlanmaya ra¤men bu ön haz›rl›k süreci bizim için çok faydal› oldu. Bu zamana kadar bildi¤imiz bilgilerin çok yüzeysel oldu¤unu gördüm. Bununla birlikte nas›l bir çal›flma yöntemi izlenmesi gerekti¤i konusunda da önemli bir deneyim edindim. Derken ALGP Ara Dönem Okulu bafllad›. ‹lk günün sonunda heyecan ve s›k›nt› kalmam›flt›. Yoldafllar›n yard›m› ve tart›flma havas›nda geçen sunumlar beni rahatlatm›flt›. ALGP’nin düzenledi¤i ara dönem okulu biz liselilere birçok fley ö¤retti. Yoldafll›¤›n ne oldu¤unu, devrimci kimli¤in nas›l olmas› gerekti¤ini vb. teorik aç›dan birçok eksi¤imizi giderdi. Benim ve yoldafllar›n sundu¤u e¤itim sorunu, geçmiflten bugüne devrimci gençlik hareketi, liseli gençli¤in örgütlenmesi ve devrimci kimlik konular›ndaki verimli sunumlar sayesinde birçok eksi¤imizi gidermifl olduk. Bununla birlikte genel olarak eksiklerimizin ne oldu¤unu da tespit ettik. Liseliler olarak bu ara dönem okuluna gelirken önceden vermifl oldu¤umuz bir mücadele sözü vard›, buradan ç›kt›¤›m›z zaman sözümüz daha güçlenmifl oldu. Edinilen teorik bilgileri prati¤e aktarma sözü vererek ALGP’nin düzenlemifl oldu¤u 4 günlük ara dönem okulundan teorik ve yoldafll›k yönünden tam donan›ml› bir flekilde ç›km›fl olduk.

A. K›z›lda¤


Ko K om müünniisstt EEnntteerrnnaassyyoonnaall kkuurrttuulluuflfluunn yy oolluunnuu ggöösstteerrm meeyyee ddeevvaam m eeddiiyy oorr… …

Yaflas›n proleterya enternasyonalizmi!

Birinci Enternasyonal, “‹flçi s›n›f›n›n kurtuluflu, ne yerel ne de ulusal bir görev olmay›p, modern toplumun bulundu¤u bütün ülkeleri kapsayan, çözümü de en ileri ülkelerin pratik ve teorik alanda birlikte eylem göstermesine ba¤l› olan toplumsal bir görevdir.” ilkesinin üzerinde yükselmiflti. 1889’da kurulan ‹kinci Enternasyonal ulusal bir çerçevede yasal ve parlamenter araçlarla iflçi hareketinin geliflimini sa¤layan bu partilerin gevflek bir birli¤ini temsil ediyordu. ‹kinci Enternasyonal, iflçi s›n›f› hareketinin sakin ve bar›flç› döneminin ifadesiydi. 20. yüzy›l ise kapitalizmin art›k tekelci emperyalist aflamaya ulaflm›fl, iktisadi bir dünya sistemi haline geldi¤i dönemdir. Emperyalist devletler dünyada sömürgelefltirmedik toprak parças› b›rakmad›klar› için h›zl› bir silahlanma yar›fl›na giriflerek yeniden paylafl›m savafl›na haz›rland›lar. Dönem art›k emperyalist savafllar, toplumsal devrimler ve ulusal kurtulufl devrimleri dönemiydi. ‹kinci Enternasyonal otoriteleri yaklaflan savafl› önceden tespit etmifl ve patlak verecek olan savaflta emekçileri aya¤a kald›rmak ve kapitalizmin çöküflünü h›zland›rmak do¤rultusunda kararlar alm›fllard›. Ç›kacak emperyalist savafla karfl› egemenleri ‘savafl›n devam› olabilecek bir proletarya devrimi’ konusunda uyaran

‹kinci Enternasyonal, savafl›n ilan edildi¤i günlerde çöktü! ‹kinci Enternasyonal’in en sayg›n üyesi olan Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin savafl› desteklemesi ise çöküflün tescillenmesi oldu. Yeni bir ça¤, toplumsal devrimler ça¤›, yeni bir enternasyonal demekti. Bu enternasyonal, uluslararas› iflçi s›n›f›n›n; burjuvaziye karfl› verece¤i mücadelenin, kapitalizmi y›kma ve sosyalizmi kurma mücadelesinin temsilcisi olacakt›. Kuflkusuz ‹kinci Enternasyonal’in yaratt›¤› etki kolay silinemezdi, ama sözkonusu olan bu etki de¤il oluflmufl olan örgütlü siyasal birikimdi. O dönem için bu birikim hala oportünizmin güdümündeydi. Rusya hariç bütün ülkelerde iflçi s›n›f› içinde oportünist sosyalizm egemendi. Devrimci kanad› temsil edenler ise ‹kinci Enternasyonal’den kopmakta zorlan›yorlard›. Sadece Bolflevikler, ‹kinci Enternasyonal’den uluslararas› planda da kopmak gerekti¤ini savunuyorlard›.

E k i m G e n ç l i ¤ i

Çok verilenden çok istenir! 1917 Büyük Sosyalist Ekim Devrimi emperyalist savaflla girilmifl olan toplumsal devrimler dönemini bafllatm›fl, devrimci süreçler h›zlanm›fl, ve ‹kinci Enternasyonal’e son darbeyi vurmufltur. Lenin Rusya proletaryas›n›n uluslararas› devrime karfl› sorumlulu¤unu nisan tezlerinde flöyle aç›klar: “Partimiz beklememelidir, hemen 3. Enternasyonal’i kurmal›d›r.” “Rus proletaryas›na çok fley verilmifltir; dünyan›n hiçbir yerinde iflçi s›n›f› henüz Rusya’da oldu¤u kadar devrimci gözüpeklik gösteremedi. Ama çok fley verilmifl olandan çok fley istenecektir.” derken 3. Enternasyonal’i kurma sorumlulu¤unu Rus proletaryas›na vermifl oluyordu: “Partimizin tüm dünyan›n

57


E k i m G e n ç l i ¤ i

58

iflçi partileri karfl›s›ndaki durumu bugün öyledir ki, 3. Enternasyonal’i hemen kurmak zorunda bulunuyoruz. Bu ifli bugün bizden baflka kimse yapamaz...” ‹ki savafl aras› dönemde, Avrupa tam bir toplumsal çalkant›ya sahne olmufltu. Emperyalistler aras› çat›flman›n geçici bir çözümü olarak nitelenebilecek Birinci Dünya Savafl›, k›tada, savafla karfl› güçlü bir kamuoyu oluflturmufltu. Savafla hay›r tavr›, sol kesimleri kesin bir saflaflmaya itmifl ve savafl süreci, reformizmin, sosyal flovenizmin, büyük ölçüde teflhirini içermifl, bafllang›çta az›nl›kta kalan anti-militarist, enternasyonalist görüfl, Ekim Devrimi’nin ola¤anüstü prestijinin de etkisiyle, savafltan güçlenmifl olarak ç›km›flt›. Lenin, savafl›n bafllang›c›nda, 2. Enternasyonal’in durumunu ve devrimci hareketin hedeflerini flöyle saptam›flt›: “2. Enternasyonal öldü. Oportünizm yedi bafl›n›. Kahrolsun oportünizm ve yaflas›n yaln›z dönekleri de¤il, oportünizmi de bafl›ndan defeden, 3. Enternasyonal. 19. yüzy›l›n kapitalist köleli¤inin uzun bar›fl dönemi boyunca proleter kitlelerin örgütlenmesinde, 2. Enternasyonal yararl› bir çal›flma yapm›flt›r. 3. Enternasyonal’in görevi ise, proletaryay› kapitalist devletlere karfl› mücadeleye, bütün ülkelerin burjuvazilerine karfl› iç savafla haz›rlamak, siyasi iktidar için, sosyalizmin zaferi için, proletarya güçlerini örgütlemek olacakt›r.” Savafl›n bitimi, Ekim Devrimi’ni izleyen güçlü bir devrimci dalgay› getirmiflti. Faflizm, bu devrimci dalgay› bast›rabilmenin yolu ve burjuva egemenli¤in son biçimi olarak do¤du ve geliflti. Avrupa’n›n birçok ülkesinde devrimci durumlar ve karfl› devrimler yafland›, k›ta sars›ld›. Komintern, böyle zorlu bir sürecin örgütüydü ve görevi, bu toplumsal çalkalanmay› dünya devrimine dönüfltürmek olarak ifade edilmekteydi. Aral›k 1918’de Bolflevik Parti tüm ülkelerin komünistlerine 3. Enternasyonal ça¤r›s› yapt›. 2 Mart 1919 da Moskova’da çal›flmalar baflland› ve 4 Mart’tan itibaren bu çal›flmalar 3. Enternasyonal kurulufl kongresi biçimini ald› ve tüm dünyaya ilan edildi. 3. Enternasyonal toplumsal devrimler ça¤›n›n ilk devrimci ürünü oldu. Kendisini geçmiflteki uluslararas› iflçi hareketinin mirasç›s› ve bundan sonraki temsilcisi olarak görüyordu. Birinci Enternasyonal, sosyalizm mücadelesinin ilk ideolojik ve örgütsel temellerini atm›flt›. ‹kinci Enternasyonal, bu hareketi yayg›nlaflt›rm›fl ve milyonlarca proleteri sosyalizm bayra¤› alt›nda örgütlemiflti. Üçüncü Enternasyonal ise kurulufl manifestosunda belirtildi¤i gibi ‘aç›k kitle eyleminin, devrimi gerçeklefltirmenin’ enternasyonali olacakt›. Bir baflka özelli¤i de bütün dünya iflçilerini kucakl›yor olmas›yd›. “Komünist Enternasyonal sadece beyaz derili insanlar›n varl›¤›n› kabul eden ‹kinci Enternasyonal’le ba¤lar›n› tamamen kopartt›. Komünist Enternasyonal kendisini bütün dünya emekçilerinin kurtulufluna ad›yor. Komünist Enternasyonal saflar›nda beyaz, sar›, siyah derili insanlar, dünyan›n bütün emekçileri kardeflçe birlefliyor.” (2. Kongre belgeleri) Komintern zay›f do¤du ama h›zl› geliflti. Bu çizgide yeni partiler ve örgütler kuruldu. Almanya, Fransa, ‹ngiltere ve ‹talya’da devrimci iflçileri kontrol eden partiler tabanlar›ndaki devrimci unsurlar›n bask›s›yla Komintern’e kat›ld›lar. Üçüncü Enternasyonal, 2. Kongresi’nde bir dizi temel konuda tutumunu netlefltirdi, tüzü¤ü kabul edildi. Bu kongrede oportünizm bafl düflman ilan edildi ve oportünizmle mücadele platformu oluflturuldu. Komintern tarihinde 2. Kongre, “21 koflul”la an›l›r. 21 koflul oportünizme karfl› mücadelede al›nan tavr›n en fliddetlisi

olmufltur. ‹kinci Kongre’de tek kayg› Komintern’i zararl› ö¤elerden korumak ve uluslararas› proletaryan›n devrimci eylemlerine önderlik etmekti. Fakat bu kayg›dan do¤an merkeziyetçi e¤ilim bu dönemde yerleflmifl ve ilerleyen zamanda bu, bir kusura dönüflmüfltü. Oportünizme kap›lar tümüyle kapat›lm›flt› ama bünyesinde bulunan fakat henüz yeterince kendini bulmam›fl partilere de zarar vermifltir.

Devrimci dalgan›n geri çekilifli Komintern’in 3. Kongresi 22 Haziran-12 Temmuz 1921 tarihleri aras›nda topland›. Bu kongre bir dönüfl kongresidir. Dönüfl, ilk iki kongrede dünya devrimine iliflkin yeflertilen umutlar›n terk edilmesidir. 3. Kongre, dünya devrimi sürecinin sanc›l›, iniflli ç›k›fll› olaca¤› fikrinin yerleflti¤i dönemdir. Lenin’in ifade etti¤i gibi art›k sald›r›dan kuflatmaya dönüflü temsil etmektedir. Troçki bu dönemi flöyle ifade eder: “Ancak flimdi görüyoruz ve hissediyoruz ki, nihai hedefe, iktidar› fethetmeye, dünya devrimine pek o kadar da yak›n de¤iliz. 1919’da, o zaman, kendimize demifltik ki; bu ay sorunu. Ama flimdi bunun y›l sorunu oldu¤unu söylüyoruz. Tam ve kesin olarak söyleyemiyoruz, ama flimdi daha iyi biliyoruz ki, geliflme bu do¤rultudad›r ...” 3. Kongre’nin fliar› “Kitlelere!” oldu. Bu dönemde art›k burjuvazi karfl› sald›r›ya geçmiflti. Komünistler ise proletaryay› örgütleyip onu reformist sendikalar›n ve parlamentonun gerili¤inden kurtar›p önderlik etmek zorundayd›. Bu ise ancak kitlelere gidilerek yap›labilirdi. Örgütlenmesi gereken proletarya reformist parti ve sendikalar›n güdümündeydi. ‹flçi s›n›f›n› kazanman›n yolu ise düzen yanl›s› tutumlar›n teflhir edilmesiydi. Bu dönemde “Kitlelere” slogan› “Birleflik ‹flçi Cephesi” politikas›na ba¤land›. Birleflik ‹flçi Cephesi kapitalizme karfl› savaflmay› arzulayan bütün iflçilerin birli¤i anlam›na geliyordu. Üçüncü Enternasyonal’in 4. Kongresi Birleflik ‹flçi Cephesi politikas›na özel bir yer ay›rd›. 4. Kongre’deki as›l yenilik ortaya at›lan ‘‹flçi Hükümeti’ slogan›yd›. ‘‹flçi Hükümeti’, ne proletarya diktatörlü¤ü idi, ne de ona do¤ru bar›flç›l parlamenter bir yükseliflti. Burjuva partileriyle sosyal demokrat partilerin koalisyonu karfl›s›na komünistler , “ekonomik ve siyasal alanda burjuva iktidar›na karfl› ve onun nihai çöküflünü amaçlayan, iflçilerin birlik cephesini ve bütün iflçilerin koalisyonunu” ç›kartmal›yd›lar. Kendi kuruluflundan beri hain ilan etti¤i ve burjuva düzenin bir parças› sayd›¤› ‹kinci Enternasyonal’le, bu kez “burjuva iktidar›na karfl› ve onun nihai çöküflünü amaçlayan bir ‹flçi Hükümeti” tasarlayabilmek Komünist Enternasyonal’in daha Dördüncü Kongresi’nde yaflan›lan s›k›flmay› ve düflülen zaafiyeti ifade eder. Kuruldu¤u 1919’dan 1924’e kadar befl kez yap›lan Komintern Kongresi, bu tarihten, la¤vedildi¤i 1943’e kadar geçen süre içinde yaln›zca iki kez (1928 ve 1935) topland›. 1943’te de kendini feshetti. Ancak Komintern devrim tarihinde hala afl›lamam›fl bir ç›k›fl olarak yerini korumaktad›r. Dünya devrimi için proleter enternasyonalizmin görevlerini bugün omuzlar›nda hissetmesi gereken komünistler, bu bilinçle davranmal›d›rlar.

E. Ekim Kaynak: Ekimler, Say›: 1, Komintern Üzerine De¤erlendirmeler


Dir enmek her yer de…

E k i m G e n ç l i ¤ i

Dir enmek bir avuç yosun yeflilinde, dir enmek s›cak kan kokusunda, dir enmek terinde madencinin, karanl›¤› delen gözlerinde, dir enmek… Gözlerinle delebilmek seni kurfluna dizecek mangadaki korkak yür ekleri, t›r naklar›nla kazabilmek özgürlü¤ün yolunu ve sabah uykunun a¤›rl›¤› alt›nda ezilmeyer ek kalkan iflçinin kar›s›n› öpmesi mahmurlukla... Dir enmek büyük ifl, kazanmak demek her ça¤da... 59



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.