EG+80

Page 1


Ekim Gençli¤i’nden

‹Ç‹NDEK‹LER Herşey birleşik bir gençlik hareketi için!.. ...3-4

Yeni sayımızla tüm okurlarımıza merhaba, Birkaç sayıdır Ekim Gençliği dergimizin sayfalarından gençlik hareketinin sorunlarına ve bu sorunların aşılması noktasında temel önemde bir yerde duran birleşiklik ihtiyacına ilişkin bir dizi makale yayınlıyoruz. Hali hazırda sürecin ulaştığı noktada birlik tartışmaları yürütülmüş ve gelinen yerde düne oranla ciddi bir mesafe kat edilmiştir. Okurlarımızın bu tartışmaları ve konuya ilişkin değerlendirmeleri büyük bir dikkat ve ilgiyle okuyacaklarını düşünüyoruz. Gençlik hareketinin sorunlarına dair yayınımızdan sürdürdüğümüz değerlendirmeler dizisine, bu sayıda “komünist gençliğe düşen görevler” başlığı altında, var olan sorunların aşılması noktasında harcanması gereken emeğin çerçevesinin çizildiği bir yazı daha eklemiş olduk. Bu yazının işaret ettiği nesnellikler ve politik yaşamın karşılanması hayati olan ihtiyaçları doğrultusunda, bir kez daha önümüzdeki süreçte bütün çabamızı birleşik devrimci bir gençlik hareketi yaratabilmek hedefi için seferber edeceğiz, adımlarımızı bu perspektife uygun bir biçimde atacağız. Bir önceki sayıda önemle vurguladığımız kurultay, bugün ertelenmiş olmasına karşın hala canlılığını koruyan bir hedef olarak yerinde durmaktadır. Kurultay fikrinin ertelenme gerekçesi ve kurultay aracı sayesinde başlatılan tartışmaların siyasal gruplar ve öğrenci toplulukları cephesinde yarattığı etkiyi aktarmaya devam ediyoruz. Bir önceki sayımızda siyasal gruplarla yapmaya başladığımız röportaj dizisini, bu sayıda topluluklarla sürdürüyoruz.

Gençlik Hareketi engelleri aşarak yoluna devam edecektir!.. ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ..5-9 Sermayenin yoksulluk ve yıkımı derinleştirme bütçesi!............................................................10-11 Yankee go home!.................................................12 Irak’ta direniş kazanak!....................................13 İstanbul Üniversitesinoe soruşturma skandalı...........................................................14-15 Dalgaların boğamdığını kapitalizm boğuyor!..........................................................16-18 Nükleer Ölüme geçit yok!..................................19 Zafer direnen Filistin halkının olacak!...........20 Üniversitelerin SAHİBleri!.............................21-23 Ders dışı faaliyetler,mantık dışı vaatler!.24-25 Fen-Edebiyat fakülteleri işsiz yetiştiriyor!.....26 Üniversiteler ticarethaneye dönüşüyor!.........27 İTÜ’de bir dönemin ardından............................28 Üniversitede amfileren, sınıfların sahipleri kimler?..................................................................29 Gençlik hareketi ve komünist gençliğin görevleri (orta sayfa)...................................30-36 Beytepe’de faşizme geçit vermeyeceğiz!........37 “Gerici eğitim müfredatı kaldırılsın!”.......38-39 Tekellere hizmette sınır yok!.......................40-41 YÜniversitee bürokrasisi statükoyu, öğrenciler özerk-demokratik üniversiteyi seçtiler!....42-43 Üniversitede baskılara ve özelleştirmelere hayır!.................................................................... 44

***

Avrupa Birliği ve Irkçılık..............................45-46

13 Şubat tarihinde BDSP tarafından İstanbul’da düzenlenecek olan İşçi Sempozyumu, sınıf hareketi açısından oldukça anlamlı bir yerde durmaktadır. Sosyal yıkım saldırılarına karşı düzenlenen sempozyumla, örgütlü bir sınıf yaratma yolunda önemli adımlar atılmış oluyor. Tüm okurlarımızı sempozyumun ve sonuçlarının takipçisi olmaya çağırıyoruz. Bir sonraki sayımızda görüşmek dileğiyle...

Eğitim meta değildir, satılamaz!.....................47 Gençlik, Partiye, devrime, Sosyalizme !.....48-49 “Irak topraklarının kan gölüne dönüştürülmesi insanlık dışı bir durum”.......50 Öğrenci topluluklarının işlevi ve gençlik hareketine bakışı..........................................51-54 Murat’ın katili devlettir!...................................55 Stalingrad savunması:Bir direniş destanı56-57 Zararlı alışkanlıklar...........................................59

Ekim Gençli¤i Sosyalist Gençlik Dergisi Say›: 80 ● fiubat 2005 Fiyat›: 1YTL. (KDV dahil) Sahibi ve Sorumlu Y. ‹fll. Md.: Gülcan CEYRAN EKSEN Bas›m Yay›n Ltd. fiti. Y ö n e t i m A d r esi: Eksen Yay›nc›l›k Mollafleref Mah. Turgut Özal Cd. (Millet Cd.) 50/10 Fatih/‹stanbul Tel: 0 (212) 534 32 39 Fax: (0212) 635 69 93

E-mail: ekim_gencligi@yahoo.com

E K S E N Ya y › n c › l › k B ü r o l a r › Atatürk Bul. Gevrek Sok. Karakafl ‹flhan› No:13/22, K a r t a l/‹STANBUL

Cumhuriyet mah. Tennur Sok. Cumhuriyet ‹flhan› Kat:3/5 Tel-Fax:0 (352) 232 66 71 KAY S E R ‹

Cemal Gürsel Cd. Shell Karfl›s› Vak›f ‹flhan› Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 28 78

Necatibey cd. Gözlükçü ‹flhan› No:26/24 ANKARA T el: 0 (312) 229 06 44 K›z›lay/A

Ahi Evran Mah. Müftülük Ca. Ayd›n Apt. No: 8/101 K I R fi E H ‹ R Tel-Fax: 0 (386) 214 08 05 853. Sok. Bilen ‹flhan› No: 27/710 Konak/‹‹ Z M ‹ R Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23

Saadetdere Mah. F›r›n Sok. No: 37/25 (Depo dura¤›) Esenyurt/‹‹ S TANBUL

Bask›: Serler Matbaac›l›k

Da¤›t›m: Yaysat


Herfley birleflik bir gençlik hareketi için! Aylard›r sayfalar›m›zda döne döne gençlik hareketinin sorunlar›n› iflledik ve birleflik mücadelenin acil önemini vurgulad›k. Çal›flma alanlar›m›z› bu fliar›n gerektirdi¤i biçimde yönlendirdik, tüm güç ve olanaklar›m›zla bu soruna kilitlendik. Söz konusu olan bizim için yeni bir bak›fl de¤ildi. Geçmiflte de her vesileyle gençlik hareketinin da¤›n›kl›¤›na, parçal›l›¤›na, örgütsüzlü¤üne iflaret etmifl, sorunun çözümü için çeflitli yollar önermifl ve prati¤imizi burada yo¤unlaflt›rm›flt›k. Yeni olmayan, giderek süreklileflen ve bo¤ucu bir atmosferi ve ruh halini do¤uran, kendini her süreçte yeniden üreten ve bir türlü çözülemeyen bir sorun karfl›s›nda bulunman›n do¤al bir güçlü¤ü var. Üstelik bunun afl›lmas› için toplumsal hareketin farkl› kesimlerinin deste¤inden yoksun olan gençlik, çözüm için acil ad›mlara ihtiyaç duyuyordu. ‹flte kurultay düflüncesi de bu ortamda flekillendi. Bunun kimin taraf›ndan önerildi¤i, ilk elde nas›l formüle edildi¤i art›k önemli de¤ildir. Çünkü önerildi¤i andan itibaren en az›ndan hareketin sorunlar›n›n tart›fl›labilmesini, onu aflk›n gençlik grubunu bir araya getirerek konunun canl› biçimde ele al›nmas›n› sa¤lam›flt›r. Bize göre son dönemde gençlik hareketinin birleflik bir hatta ilerlemesinin zeminini yaratacak olan kurultay fikri, bugüne kadarki ç›k›fllar›n belki de en gerçekçi ve anlaml› olan›d›r. Bunun gerisinde gelifltirilmeye kapal› olmamas› da vard›r. Burada sözkonusu olan aç›k bir tart›flma platformu oluflturmas› ifllevidir. Yoksa kurultay›n örgütlenmeye bafllamas›yla birlikte ifllemesi gereken sürecin görevleri hala somut ad›m ve aç›l›mlar› bekliyor. Burada alt› çizilmesi gereken bir nokta var. Hiçbir araç tek bafl›na küçümsenip reddedilemez ya da tersinden yüceltilemez. Kurultay da sadece ve sadece günün gereklerine uygun araçlardan biridir, fakat eni sonu bir araçt›r. As›l önemli olan ve kurultay tart›flmalar›ndan ç›kan kazan›mlar›n zemini olan nokta, bir çok gençlik grubunun harekete dair ortak kayg›lar ifade etmesi ve ad›m atma ihtiyac›n› vurgulamas›yd›. ‹flte kurultay fikrine bu dönemde as›l anlam›n› ve içeri¤ini kazand›ran da bu olgudur. Bu

bir kez gerçeklefltikten sonra sürecin baflka ve daha ileri araçlarla yürütülmesinin önünde bir engel bulunmuyor.

İlk adımlar, ilk birikimler Bafllang›çta bizim için aç›k olan fikirler, fakat olgunlaflmam›fl bir tart›flma vard›. Birleflik gençlik hareketi yaratmak için güçlerimizi seferber edece¤imizi söylemifltik. Ancak bunun yeterli olmayaca¤›n› biliyorduk; zira ne biz tek bafl›m›za gençlik hareketinin bütününü temsil etmekteyiz, ne de di¤er unsur ve güçleri d›fllayan, kendinden menkul bir sözde hareket peflindeyiz. Kurultay düflüncesi de bu tablo içerisinde bir anlam ifade etmekteydi. Benzer kayg›lar› tafl›yan gençlik gruplar›n›n, esnek bileflimlerin, tek tek ö¤renci ve üniversite bileflenlerinin kat›l›m›n› ve ortak bir alanda bir araya gelmelerini sa¤lamak için gündeme getirilen bir giriflimin ifadesiydi kurultay. Bu anlamda öncelikle de bir tart›flma platformuydu. Sonuç al›c› bir tart›flma ve etkileflim süreci yaratabilmesi sayesinde, tüm ilerici-devrimci gençlik çevreleri, kurultay› kendi geliflimi içinde gençlik hareketinin birleflik örgütlenme sorununun çözümünde bir manivela ifllevine oturtabilirler. fiu an tart›flmalar›n tüm bileflenleri için bugün görüntünün daha net oldu¤unu düflünüyoruz, en az›ndan umuyoruz. Bizim için iflleyen pratik süreç son derece ö¤retici ve gelifltirici olmufl, yeni düflünce ve olanaklar›n oluflmas›n› sa¤lam›flt›r. Herfleyden önce benzer düflüncelere sahip gençlik örgütlenmeleri ile daha yak›n bir temas içerisine girmemizin önünü açm›flt›r. Beraberinde, görüflmelere kat›ls›n ya da kat›lmas›n, konuyla ilgili tüm gençlik gruplar› hakk›nda düflüncelerimizi tazelemifl, politik bak›fllar›n› pratikte s›nama flans› oluflmufltur. Yaz›k ki birçok gençlik grubu için tablo bekledi¤imizin gerisindedir. Süreci yer yer do¤ru de¤erlendiren örgütlülüklerin bile ortaklaflmadan uzak durmay› tercih ettiklerini ve alternatif bir öneri ve planlar›n›n olmad›¤›n› göstermifltir. Bu genel sürüklenme hali içerisinde güçlü bir müdahale daha acil ve ciddi bir ihtiyaçt›r. Tersi bir durum, bu sorunlar›n kolay bir bozguna yol açmas› olurdu ki, bu bafllang›çta söyledi¤imizden yüz geri etmek demektir.

E k i m G e n ç l i ¤ i

3


Yola devam edilecektir. Yük en ileri güçlerle, hareketin sorunlar›na ve gelece¤ine duyarl›, temel sorunlarda asgari bir ortak bak›fl üretebilen, tart›flmaya aç›k ve üretken olma iddias›n› tafl›yanlarla omuzlanacakt›r. Bu durum çal›flma takvimimizi etkileyecek gibi görünse de, tersine, sonuç al›c› bir tarzda hareket edilebildi¤inde, gereksiz oyalanmalardan kurtularak süreci h›zland›racak bir olanakt›r. Özü itibariyle, birleflik bir gençlik hareketi yaratman›n ilk ad›m›, bir çekim merkezi oluflturabilmek, asgari oranda uyuflan güçlerin ortakl›¤›n› ilk elde güvence alt›na almaktan geçmektedir. En önemli nokta, bunun güçlü ve kal›c› olabilmesi için, alan faaliyetlerinde ortak zeminlerin sa¤lanmas›d›r.

E k i m G e n ç l i ¤ i

Eylemin birleştiriciliği, Mart’ın kavga soluğu Sonuç olarak, kurultay süreci ve tart›flmalar› yeni ve daha olumlu bir biçim kazanm›flt›r. Bu durumuyla ilk önerinin hayli ilerisinde bir noktadad›r. Gençlik güçleri bundan sonra pratik çabayla bu süreci daha da ilerletebilecektir. Öyleyse, iddial› ve politik bak›fl› daha aç›k olan bu diri güçlere düflen görev, birlikte hareket etme yetene¤ini gelifltirmek ve pratikte omuz omuza

yasalar›ndan ö¤renciler yararland› yararlanmas›na, ama sonuçta ne oldu? Yine ö¤rencilere afiflin yan›nda durmak, afifle bakmak, ideolojik halay çekmek, alternatif ö¤renci flenli¤ine kat›lmak gibi komik gerekçelerle soruflturma aç›ld›. Bu soruflturmalardan sonra uzaklaflt›rmalar ve at›lmalar yafland›. Geriye dönüp bakt›¤›m›zda, senelerden beri ayn› senaryonun oynand›¤›n› görmekte zorluk çekmeyece¤iz. Önce af yasalar› ç›kart›l›yor, ard›ndan okuldan uzaklaflt›rmalar ve at›lmalar geliyor. Biz bu senaryoyu defalarca izledik. En ufak bir hak arama mücadelesine tahammül edemeyip, üniversitelere panzer, çevik kuvvet ve jandarma sokanlar›n, ö¤rencilerin üzerine gaz bombas›yla sald›r›p, öldüresiye döven, okuldan atan, cezaevlerine gönderenlerin yazd›¤› senaryoyu... Tart›flman›n bir di¤er yönü ise aff›n anlam›na dair. Ankara’da bir grup ö¤rencinin bafllatt›¤› imza kampanyas›na E¤itim Sen de destek vermifl ve bu sorunun çözümü için gecikilmeden af ç›kar›lmas›n› talep etmiflti. YÖK düzeni koflullar›nda aff›n bir anlam tafl›mad›¤›n› vurgulam›flt›k. Dolay›s›yla, ma¤duriyetin giderilmesinin yolu aftan de¤il, YÖK düzeninin sona erdirilmesinden geçmektedir. Hala üniversitelerde devams›zl›k, finale girmeme, baflar›s›zl›k ya da y›l s›n›r›n›n dolmas› gibi nedenlerle ö¤rencilerin ilifli¤i kesilirken ve siyasal gerekçelerle at›lan ö¤rencilerin ÖSS’ye girme haklar› ellerinden al›n›rken, af yaln›zca bir aldatmacad›r. 1980 askeri faflist darbesinden sonra 1982’de kurulan ve kuruldu¤u günden itibaren binlerce ö¤retim görevlisini ve ö¤renciyi okullardan atan faflist YÖK zihniyeti üniversiteler üzerinde hüküm sürdükçe bu oyun devam edecektir.

YÖK düzeninde ö¤renci aff› bir aldatmacad›r! 2004 y›l›n›n sonlar›na do¤ru mecliste ö¤renci aff› gündeme gelmifl ve hem meclis hem de YÖK cephesinde bir hareketlilik bafllam›flt›. AKP ve CHP bu tart›flmalar boyunca yasa teklifinin verilmesi için topu birbirlerine att›lar. YÖK taraf› ise kitlesel aff›n do¤ru olmayaca¤›n› söylüyordu. Sonunda yasa teklifini ba¤›ms›z ‹stanbul milletvekilinin vermesi ile bir ara yol bulunmufl oldu. Ancak bu durum YÖK’ün tavr›nda bir de¤iflikli¤e yol açmad›. Aff›n kapsam›nda 12 Eylül 1980 tarihinden bu yana önlisans, lisans ve lisansüstü ö¤retim görmekteyken kayd› silinen ö¤rencilere s›nav, bütünleme ve devam hakk› tan›nmas›, yüksek lisans ve doktora ö¤rencilerinin yabanc› dil s›nav›nda 100 üzerinden 50 puan›n yeterli görülmesi, yard›mc› doçentlerde çal›flma sürelerindeki s›n›rlaman›n kald›r›lmas›, 2000-2001 y›l›ndan bu yana yüksek ö¤retim ö¤rencilerine verilen disiplin cezalar›n›n bütün sonuçlar›yla kald›r›lmas› yer al›yordu. Bu haliyle bak›ld›¤›nda herkesi memnun edecek bir durum gibi görünüyor. Sonuçta çeflitli sebeplerden dolay› ma¤dur olan 100 bine yak›n insan yararlanacak. Peki, üniversitelerde hala YÖK gibi faflist bir kurumun hüküm sürdü¤ü koflullarda, bu gerçekten böyle mi? Bundan önce de bir tak›m yasalar düzenlenip ö¤renci aff› ç›kart›ld›. Bunun sonucunda de¤iflen hiçbir fley olmad›. Ç›kart›lan af

4

hareketin nabz›n› yükseltmektir. Yar›y›l tatili birçok plan›n ertelenmesine yol açt›. Birçok yerelde alana özgü sorunlar üzerinden sürdürülen çal›flmalar›n küçümsenmeyecek bir düzey kazand›¤› bir süreçte tatil dönemine girildi. Bunu bir avantaja çevirmek elbette mümkün. ‹lk tart›flmalar›n yar›y›l tatili s›ras›nda genel bir sonuca vard›r›lmas› sayesinde ikinci döneme daha güçlü girilebilir. E¤er söz konusu birliktelik zemini gecikilmeksizin somut bir gerçeklik haline getirilebilirse, ikinci dönem yerel çal›flmalar› daha güçlü örmeyi baflarabiliriz. Bu da hareketin önünün aç›lmas›nda olumlu bir rol oynayacakt›r. Üstelik önümüzde Mart ay› var. Çok say›da gündemin birbiri ard›na çal›flmaya konu edilmeyi bekledi¤i Mart ay›n›n hareketlili¤inden gerekti¤i gibi yararlan›labilinirse, ortak mücadele hatt› güçlü kazan›mlara kavuflacakt›r. Bu olanak do¤ru bir biçimde de¤erlendirilebilirse önemli bir baflar› elde edilecektir. Bir kez daha vurgulayal›m. Kurultay›n temel bir araç olarak gündeme geldi¤i birleflik-militan bir gençlik hareketi yaratmak yolunda art›k daha somut, daha gerçekçi bir noktada duruyoruz. Bu, önümüzdeki görevlere s›k› s›k›ya sar›lmay› gerektiriyor. fiimdi birleflik gençlik hareketi için hedefe kilitlenme zaman›d›r!


Birleşik bir gençlik hareketinin önündeki en büyük engelin iddiasızlık ve apolitizm olduğu kurultay tartışmaları ile bir kez daha ortaya çıktı!

Gençlik hareketi engellerini aflarak

Geçti¤imiz ay yay›n›m›zda ayr›nt›l› bir biçimde ele ald›¤›m›z ve de¤erlendirmelere konu etti¤imiz kurultay tart›flmalar› sona erdi. Bu y›l için istenilen sonuçlar› sa¤lama flans›n› yitirmifl olan birleflik kurultay fikri ise, bir dizi siyaset aç›s›ndan halen tart›fl›lan ve örgütlenmesi hedeflenen bir politika olarak önemini korumaktad›r. Önemli ölçüde politikas›zl›¤›n, kendili¤indencili¤in ve kendine güvensizli¤in sonucu olarak ertelenmifl olan kurultay tart›flmalar›n› de¤erlendirmek ve geçen say›da ortaya koydu¤umuz de¤erlendirmelerin süreç içerisinde neleri ortaya ç›kard›¤›n› tart›flmak gelinen yerde önemli bir ihtiyaçt›r. Kurultay gençlik hareketinin sorunlar›na yaklafl›mda bir turnusol ifllevi görecek demifltik. Yaklafl›k iki ayl›k tart›flmalar bu gerçe¤i tüm aç›kl›¤› ile gözler önüne sermifl bulunuyor. Hareket içerisinde yeralan her renkten siyasal ak›m›n dergi sayfalar›ndan ifade etti¤i “birlefliklik” söyleminin en az›ndan bir dizi hareket aç›s›ndan nas›l içi bofl bir söz kal›b› ve demagoji oldu¤u kurultay tart›flmalar› içerisinde ortaya ç›km›flt›r. Gençlik hareketinin politik ve örgütsel sorunlar›n› tart›flacak, birleflik çözümler oluflturulabilecek, ideolojik planda ise

E k i m G e n ç l i ¤ i

etkili bir mücadele zemini olabilecek kurultay›; henüz tart›flmalar›n bafl›nda elinin tersi ile geri çeviren veya tart›flmalar›n yaratt›¤› bas›nçla toplant›lara kat›l›p ötesinde tek ad›m atmayan siyasetlerin gençlik hareketine dönük iddialar› ve politikas›zl›klar› bir kez daha ortaya ç›km›flt›r. Öte yandan bu tart›flmalar, komünistler taraf›ndan dönemin bafl›ndan bu yana ortaya konulan olgusal gerçeklerin kurultay tart›flmalar› vesilesiyle do¤rulanm›fl olmas›ndan çok daha önemli sonuçlar ortaya ç›karm›flt›r. Bu sonuçlardan en önemlisi, gençlik hareketinin sorunlar›na yaklafl›mda paralel ç›karsamalar› olan güçlerin bu tart›flmalar vesilesiyle birleflik bir mücadele zeminini yaratmak için ciddi bir çaba harcama iradesini ortaya koymufl olmalar›d›r. Bu, birleflik bir gençlik hareketi yaratmak aç›s›ndan bafll› bafl›na önemli bir ad›md›r ve önümüzdeki süreç içerisinde kendi sonuçlar›n› ortaya ç›karacakt›r. Kurultay tart›flmalar› gençlik hareketi içerisindeki öznelerde bir saflaflma yarat›rken, bir k›s›m siyaset aç›s›ndan politikas›zl›¤›n ve güvensizli¤in bir göstergesi olmufltur. Tart›flmalar›n bu y›l için kapanm›fl olmas›yla

5


E k i m G e n ç l i ¤ i

6

rahatlayan ve bir süre daha gerçek konum ve kimliklerinin ortaya ç›kmas›n› engellemifl bulunan anlay›fllar bofluna sevinmemelidir. Bu tart›flmalar apolitizmle, kendili¤indencilikle hesaplaflmam›z için önemli imkanlar yaratm›flt›r. Bu hesaplaflma er ya da geç olacakt›r.

Kurultay tartışmalarının seyri üzerine Kurultay tart›flmalar› geçti¤imiz dönem 6 Kas›m tart›flmalar› sürecinde siyasal gençlik gruplar›n›n gündemine tafl›nmaya çal›fl›lm›flt›. Bu süreçte yaflanan ayr›flmalar birleflik bir gençlik kurultay› tart›flmalar›n›n anlaml› bir biçimde devam etmesini engelleyece¤i için, tart›flma bir süreli¤ine ertelenmiflti. Yaklafl›k iki ay önce yeniden bafllat›lan tart›flmalar yo¤un bir çaba sonucu bir dizi siyasetin gündemine sokulmufl oldu. Sonras›nda yap›lan toplant›lar s›ras›nda hemen tüm siyasal gruplar tart›flmalar›n taraf› oldu. ‹lk toplant›dan bu yana genç komünistler olarak, bu kurultay›n birleflik bir tart›flma platformu oldu¤unu ve bu fikre olumlu bakan tüm siyasetlerin toplant›lar›n örgütleyici bir bilefleni olmas› gerekti¤ini ifade ettik. Zira birleflik bir gençlik kurultay› hedefini ancak böyle gerçeklefltirebilirdik. Bu tart›flma sonucunda “gençlik hareketinin politik ve örgütsel sorunlar›n› tart›flmak ve ortak çözümlere ulaflmak hedefiyle Türkiye merkezli birleflik gençlik kurultay› tart›flma toplant›lar›na” (toplant›lara kat›lmayan siyasetlere ulaflt›r›lan ve alt›nda toplant›lar› örgütleyen siyasetlerin imzas› olan ça¤r› metnidir), geçti¤imiz say› ç›kt›¤›nda, bizim d›fl›m›zda BAGEH, DGH, DGD, EHP, Devrimci Hareket, sonras›ndaki haftalarda ise YDG, DMG, DPG ve

Kald›raç ça¤r›c› olarak kat›lmaktayd›. SGD ve Sosyalist Demokrasi Gençli¤i ise izlemek amac›yla toplant›lara kat›ld›lar. Bu tablodan bak›ld›¤›nda, bafllat›lan tart›flmalar›n gençlik içerisinde nas›l bir yank› uyand›rd›¤›n› anlamak zor olmayacakt›r. Bu aç›dan kurultay tart›flmalar›, herhangi bir siyasetin politikas› veya hedefi olman›n çok ötesinde, gençlik hareketi içerisinde bir saflaflman›n ve politik bir tart›flman›n zeminini oluflturmufltur. Tart›flmalara Koordinasyon ve Gençlik Dernekleri Federasyonu d›fl›nda bafllang›çta olumsuz yan›t veren bir siyaset bulunmamaktayd›. Sonras›nda ise SGD kurultay fikrini do¤ru bulmad›¤› ifade ederek toplant›lara gözlemci olarak kat›ld›. Koordinasyon ve SGD, elefltirece¤imiz e¤ilimin temsilcilerinden olmalar› nedeniyle, burada bu anlay›fl›n gerekçelerini ifade etmek gerekmiyor. Ancak Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun gerekçesi gerçekten özgündü ve böylesine önemli bir tart›flma platformunu ve birlikte hareket etme zeminini, merkezi birlik tart›flmalar›n›n olumsuz sonuçlanmas› ile gerekçelendirilmesinin bizim aç›m›zdan anlafl›lmas› mümkün de¤ildi. Kurultay tart›flmalar›, kat›l›mc›s› ve örgütleyicisi olan siyasetlerin hemen bütünü aç›s›ndan, gençlik hareketinin sorunlar›na ve ihtiyaçlar›na yaklafl›mda, gençlik örgütlenmesi sorununa bak›flta önemli ölçüde ortak bir zemini ifade etmekteydi. Bu aç›dan bizim beklentilerimizin çok ötesinde bir ortak zeminin potansiyel olarak var oldu¤unu göstermifl oldu. Kurultay›n nas›l örgütlenmesi gerekti¤ine dair yap›lan tart›flmalarda tüm siyasal çevreler yerel çal›flmalara ve örgütlülüklere vurgu yapmaktayd›lar. Kurultay›n hareketin yaflad›¤› darl›¤›, parçal›l›¤› ve örgütsüzlü¤ü aflacak bir araç olarak tan›mlanmas› aç›s›ndan ise neredeyse ortak bir e¤ilim söz konusuydu. Bunca ortak e¤ilimin oluflmufl olmas›na ra¤men, bu y›l için kurultay hedefinin terk edilmesinin nedenlerini flu flekilde s›ralayabiliriz: Tart›flmalar›n 6 Kas›m’daki bölünmeler nedeniyle geç bafllam›fl olmas›, bir k›s›m siyasal gençlik grubunun tart›flmalar›n karfl›s›nda yer almas› ve 10 siyasetin kurultay çal›flmalar›n› bafllatacak bir siyasal irade ortaya koymakta at›l kalm›fl olmalar›d›r.


Burada özellikle tart›fl›lmas› gereken, tart›flmalar›n geç bafllam›fl olmas›n›n d›fl›ndaki nedenlerdir. K›saca ifade etmek gerekirse, gençlik hareketi içerisinde politika yapan tüm siyasal çevreleri kesen bir tart›flma platformu oluflturmak hedefinin karfl›s›nda yer alan siyasetler bu olumsuz sonucun temel nedeni konumundad›rlar. Zira politikalar›n› ifade etmekten çekinen gruplar›n varl›¤› kurultay›n genifl bir tart›flma platformu olmas›na daha bafltan izin vermemektedir. Bu siyasal çevreleri politik planda bask› alt›na alabilecek ve onlar›n birlefliklik vurgular›n› tart›flmaya açacak bir siyasal iradenin ortaya konulamam›fl olmas› ise, toplant› bileflenleri ad›na öngörüsüzlü¤ün ve olumlanan kurultay politikas›na güvensizli¤in bir ürünüdür. Genç komünistler ad›na ise sorun, ortak e¤ilim içerisinde oldu¤umuz siyasetlerle beraber ortaya koydu¤umuz çaban›n istenilen sonucu üretmekte yetersiz kalm›fl olmas›d›r. Sözünü etti¤imiz öngörüsüzlük ve güvensizlik, ortaya konulan yo¤un çabalara ra¤men k›r›lamam›flt›r. Ancak, kurultay tart›flmalar› pratik sonucunu üretmekte yaflanan zaaflara karfl›l›k, gençlik hareketi içerisindeki siyasal e¤ilimlerin bir kez daha, ancak daha net bir biçimde ortaya ç›kmas›n› sa¤lam›flt›r. fiimdi bu e¤ilimlere k›saca de¤inelim.

Gençlik hareketi içerisindeki bir eğilim olarak: Apolitizm, kendiliğindencilik ve dar grupçuluk Apolitizm, kendili¤indencilik ve dar grupçuluk siyasal planda birbirini besleyen bütünsel bir e¤ilimin ifadeleridir. Bugüne kadar yaflanan k›s›r döngünün nedenlerinden biri, ayn› zamanda da sonucu olarak ortaya ç›kan bu e¤ilim, sorunlar›n afl›lmas›n›n önündeki en büyük engellerden biri durumundad›r. Komünistler gençlik hareketinin güncel tablosunu de¤erlendirirken, sol çevreleri önemli ölçüde kesen bu sorunu aç›k ve net bir biçimde ortaya koymufllard›r: “Politikas›zl›k, gençlik hareketine iliflkin aç›k, tutarl› ve istikrarl› bir politik yön ve yönelimden yoksunluk, halihaz›rda reformist ve devrimci kanatlar›yla sol çizgideki gençlik gruplar›n›n en temel zaaf› durumundad›r. Ne gençlikten çok fley bekleyen sol siyasal ak›mlar taraf›ndan gençlik hareketinin sorunlar› üzerine ortaya difle dokunur bir de¤erlendirme ve politika konulabilmekte, ve ne de gençlik hareketinin tafl›y›c›s› ve yol göstericisi olmak iddias›ndaki gençlik yay›n organlar›nda gençlik hareketinin sorunlar›na iliflkin ciddi ve ifllevsel bir tart›flma yürütülmektedir. ” “Gençlik yay›nlar›n›n gençlik hareketinin sorunlar›na yabanc›laflmas›, gerçekte gençlik gruplar›n›n harekete yabanc›laflmas›n›n bir yans›mas›ndan baflka bir fley de¤ildir. Haliyle bunun kendisi de ortadaki sorunlar›n önemli bir baflka boyutu durumundad›r. Bunu gençlik hareketindeki k›s›r döngünün nedenlerinden biri oldu¤u kadar sonuçlar›ndan biri olarak da görmek gerekir. Dönemsel olarak kendini gösteren hareketlenmelere zaman›nda, yerinde ve amaca uygun düflen devrimci müdahalelerde bulunma baflar›s›

E k i m G e n ç l i ¤ i

7


E k i m G e n ç l i ¤ i

8

gösteremeyenler, çok geçmeden durulan ve daralan hareket gerçe¤i karfl›s›nda çaresizli¤e ve giderek umutsuzlu¤a düflmekte, bunun etkisiyle içe kapanmakta, gençlik hareketinin sorunlar›ndan oldu¤u kadar gençlik kitlelerinin kendisinden de kopmakta, terimin bu anlam›nda adeta gettolaflmaktad›rlar. Ta ki bu durumda de¤iflikli¤e yolaçacak yeni bir hareketlenme flu veya bu geliflmeye ba¤l› olarak bir kez daha kendili¤inden bafl gösterene kadar.” “Bu tipik bir apolitikleflmedir, kelimenin en tam anlam›nda bir kendili¤indenciliktir ve kuflkusuz herfleyden önce politikas›zl›¤›n, gençlik hareketinin durumuna, sorunlar›na ve ihtiyaçlar›na iliflkin sa¤lam ve dinamik bir bak›fltan ve perspektiften yoksun olman›n bir ürünüdür. ” “Elbetteki bu sonuç gençlik gruplar›n›/yay›nlar›n› aflmakta, onlar›n mensup olduklar› siyasal gruplar›n gençlik hareketinin sorunlar› karfl›s›ndaki ilgisizliklerini ya da çözümsüzlüklerini ortaya koymaktad›r. Sorunun en dikkate de¤er yönlerinden biri de budur zaten. Gençlikten, gençlik hareketinden çok fley bekleyen, bunun için çeflitli adlar alt›nda gençlik gruplar› ya da örgütleri kuran ve özel gençlik yay›nlar› ç›karan sol parti ve gruplar, gençlik hareketinin sorunlar›na iliflkin yol gösterici çabalara gelince, en yumuflak ifadeyle, bu temel önemde önderlik sorumluluklar›na ilgisiz kalmaktad›rlar. Bir ilgi gösteriyorlarsa bile bu gençlik hareketinin genel sorunlar›ndan çok kendi dar gençlik çevrelerinin özel sorunlar› ve pratik yönlendirilmesi s›n›rlar› içinde kalmaktad›r. Yani onlar› kitlesel bir devrimci gençlik hareketi gelifltirmenin genel sorunlar› de¤il, fakat grup olarak gençlik içinde etki ve çevre kazanmalar›n›n özel sorunlar› ilgilendirmektedir. Bugün ö¤renciler içinde en çok taraftar› olan sol grubun ayn› zamanda kitlesel bir devrimci gençlik hareketi gelifltirmenin sorunlar›na en ilgisiz kalabilen grup olmas›, bu çarp›kl›¤›n boyutlar› konusunda da bir fikir vermektedir.” “Kuflkusuz buradaki sorun gerçekte basit bir ilgisizli¤in çok ötesindedir. Sorun temelde politikas›zl›kt›r ve bu politikas›zl›¤a ra¤men gençlik alan› üzerine dar ve

faydac› hesap ve beklentiler içinde olmakt›r. Yani aç›k ifadelerle, kendili¤indencilik ve oportünizmdir. Bu reformist ve devrimci kanatlar›yla sol gruplar›n gençlik hareketi üzerinden yans›yan genel tablosudur.” Komünistlerin dönemin bafl›ndan bu yana ifade ettikleri bu gerçekler kurultay tart›flmalar› vesilesiyle bir kez daha, ancak bu sefer üstü örtülemez bir biçimde do¤rulanm›flt›r. fiimdi kurultay tart›flmalar›n›n ortaya ç›kard›¤› bir e¤ilim olarak kendili¤indencilik, apolitizm ve dar grupçuluk bata¤›nda debelenen siyasal çevrelerin sürece iliflkin politik argümanlar›na de¤inelim. Kurultay tart›flmalar›na dair ortaya konulan ilk argüman “Gençlik hareketinin sorunlar›n› çözmenin yolu, önce onu yükseltmekten geçiyor. Va rolan sorunlar› ancak hareketin içerisinde çözeriz. Bu aç›dan kurultay, birleflik bir gençlik hareketi hedefi için yeterli bir araç olmayabilir.” fleklinde ifade edilmektedir. Kurultay tart›flmalar› bafllad›¤›ndan bu yana toplant›lar›n örgütleyicisi konumunda bulunan siyasetlerin tümü “Kurultay›n bir araç oldu¤u ve birleflik bir gençlik hareketi için bir tart›flma platformu, bu anlam› ile de bir ad›m oldu¤u” noktas›nda ortaklaflm›fllard›. “Bu aç›dan kurultay› sihirli bir de¤nek olarak de¤il, ancak uygun ve etkili bir tarzda iflletildi¤i ve asgari bir ortakl›¤› yans›tabildi¤i koflullarda gençlik hareketinin önünü açacak bir ad›m olarak” tan›mlam›flt›k. Yapt›¤›m›z tüm tart›flmalarda bak›fl›m›z buydu. Zira “y›llar› bulan önyarg›lar, devrimci ve sol çevrelerdeki politikas›zl›k veya k›s›rl›k, tek bir kurultayla afl›lmas› mümkün olmayan sorunlard›r.” Peki bu kadar aç›k tart›flmalar yap›lmas›na karfl›n bu argüman›n üretilmesinin nedeni nedir? Bu durum aç›k ki, bunu ifade eden siyasal çevrelerin kendi “sihirli de¤nek” aray›fl›n›n ve kolayc›l›¤›n›n bir ürünüdür. Hareketin yüklü sorunlar› karfl›s›nda uzun soluklu bir mücadele hatt›ndan, bunun yans›mas› politik zeminden yoksunlu¤un ifadesidir. Hal böyle olunca da, tart›flman›n böyle anlafl›lm›fl olmas›nda flafl›lacak bir yan bulunmamaktad›r. Di¤er nokta olarak hareketin yükselmesi sorununa de¤inelim. Y›llard›r yükselen hareketlerin peflinden


sürüklenen bu çevreler aç›s›ndan hareketin “hangi siyasal çerçevede bir müdahaleye ihtiyaç duydu¤u sorunu” gereksiz bir soru olarak kalmaktad›r. Zira burada söz konusu olan bir bekleyifltir. Hareketin ihtiyaçlar›na yan›t verebilecek bir devrimci müdahaleyi uzak bir gelece¤in sorunu haline getirmek “tipik bir apolitizm ve kendili¤indenciliktir”, bir siyasal özne olarak kendini yok saymakt›r. “Bugünün gençlik hareketinin sorunlar›ndan birini de bizzat bu, yani gençlik hareketini sürüklemesi gereken güçlerin bu arkadan sürüklenen konumu ve tutumu oluflturmaktad›r.” Bu e¤ilim içerisinde bulunan siyasetler ad›na sorunlar›n çözümünü hareketin geliflti¤i bir döneme havale etmek yeterli olabilmektedir. Bu tart›flmalar içerisinde “bizim flöyle bir yaklafl›m›m›z var, bizce flöyle olmal›d›r” denilmemektedir. Söylenenler, kendi dar çevrelerine dönük politikalar olman›n ötesinde bir anlama sahip de¤ildir. Böylelikle bu e¤ilim, kendini dar kabu¤una s›k›flt›rarak ve sonuçlar› itibar› ile de dar grupçu bir pratik sergileyerek kendi mant›ksal sonucunu üretmektedir. Geçen say›da yapt›¤›m›z de¤erlendirmede de ifade etti¤imiz gibi “... böylesi bir politikay› hiç kimsenin elinin tersiyle bir kenara b›rakma ya da ö¤renci hareketinin geliflti¤i bir dönemin sorunu olarak görme flans› yoktur. Bu kendili¤indencili¤in dipsiz kuyusudur ve gençlik hareketinin sorunlar›n›n çözümünü gelece¤e havale etmek ve gençlik hareketine devrimci önderlik sorunu ve ihtiyac›n› yok saymakt›r. Aç›k ki birlefliklik üzerine yap›lan tart›flmalar›n da, hareketin sorunlar›na dair yap›lan vurgular›n da bu siyasetler aç›s›ndan bir ciddiyeti kalmam›fl olacakt›r. Bugün bu temel önemde sorunu tart›flmaya bafllayanlar›n d›fl›nda kalan çevreleri, politikas›na güvensiz, dar grupçulu¤a mahkum ve gençlik hareketi içinde tuttuklar› yer bak›m›ndan gerçekte tümüyle iddias›z çevreler olarak tan›mlamas› do¤al ve kaç›n›lmaz bir sonuç olacakt›r.” Bugün kendili¤indencilik, apolitizm ve dar grupçuluk olarak ifade eti¤imiz politik e¤ilim içerisinde olan tüm siyasal çevreler bu de¤erlendirmenin dolays›z muhatab›d›rlar.

Gençlik hereketinin sorunlarının çözümünde devrimci bir odak olabilmek için! “Bugün gençlik hareketine etkili bir politik müdahalede bulunabilmenin temel gereklerinden biri, tam da gençlik gruplar›ndaki bu apolitizmi ve kendili¤indencili¤i k›rmak, ilerici-devrimci gençlik hareketinin toplam› içinde mücadelenin ve örgütlenmenin sorunlar›na iliflkin canl› ve yolaç›c› bir tart›flman›n önünü açmakt›r.” Ö¤renci kurultay› fikri bu bak›fl›n ifadesi olarak ortaya ç›km›flt›r. Bugün bu ihtiyaç halen orta yerde

durmakta ve çözülmeyi beklemektedir. Zira, nas›l ki gençlik hareketinin sorunlar›n›n çözümü için beklemeci bir bak›flla hareket etmek siyasal öznelerin ifli olamaz diyorsak, bir dizi siyasal gençlik örgütlenmesinin yaflad›¤› politikas›zl›¤› k›rman›n yolu da ayn› flekilde bir müdahaleyi gerektirmektedir. Bu aç›dan yaklafl›k iki ayd›r devam eden tart›flmalar, sorunun çözümü noktas›nda at›lmas› gereken birleflik ad›mlar›n imkanlar›n›n hiç olmad›¤› kadar fazla oldu¤unu göstermifltir. Tart›flmalar, yaklafl›k on siyasal çevrenin birleflik bir gençlik hareketi acil ihtiyac› üzerinden oldukça fazla ortak paydaya sahip oldu¤unu ortaya koymufltur. Gençlik hareketinin mevcut tablosundan hareketin politik ve örgütsel plandaki ihtiyaçlar›na, buradan at›lmas› gereken öncelikli ad›mlara kadar, onlarca bafll›kta asgari bir ortak zeminin oldu¤u görülmüfltür. fiunu aç›kl›kla ifade etmeliyiz ki, kendi ad›m›za kurultay tart›flmalar› bafllarken böylesine bir tabloyla karfl›laflaca¤›m›z› düflünmemifltik. fiimdi ise, kurultay tart›flmalar›n›n ortaya ç›kard›¤› bu imkan üzerinden daha tan›ml› ve soluklu bir mücadelenin bafllang›c›n› yapmak, pratik ad›mlar›n› atmak sorunu ile karfl› karfl›yay›z. Aç›k ki bu a¤›r bir sorumluluktur ve bu cesareti gösterebilecek siyasal öznelerin sorunudur. “Grupçulu¤u kimlik edinmifl ve gerçek sorunlar yerine dar grupsal ihtiyaçlar› temel kayg› haline getirmifl geleneksel gençlik çevrelerinin buna kolay yanaflmayaca¤› kesin oldu¤una göre onlar› buna zorlamak da ciddi bir mücadeleyi gerektirir. Bu mücadele verilmeli ve bu tart›flma her yolla zorlanmal›, mücadelenin zorlamas›yla ortaya ç›kan birlikte ifl yapma sürecinin ortam›ndan oldu¤u kadar deneyimlerinden de bu amaçla en iyi biçimde yararlan›lmal›d›r. ” Bu aç›dan, kurultay tart›flmalar›n›n ortaya ç›kard›¤› tablo üzerinden politik bak›mdan en diri ve iddial› siyasal çevrelerle, ortak hedefler plan›nda yol yürünmeye devam edilecektir. Kurultay› bir hedef olarak de¤il, birleflik bir gençlik hareketi aç›s›ndan bir araç olarak tan›mlamam›z bunu ayr›ca zorunlu k›lmaktad›r. Bugün ileri tarihe at›lm›fl olan, bu arac›n kendisidir. Ancak tart›flmalar toplant›lar›n belirginlefltirdi¤i e¤ilimler üzerinden devam etmektedir. “Gerekti¤inde kendi bafl›na yürümek güç ve iradesi gösteremeyenler, baflkalar›n› birlikte yürüyüfle çekmek güç ve iradesi zaten gösteremezler. Politik yaflam›n genelinde geçerli olan bu ilke, bugünün gençlik hareketi gerçekli¤i gözetildi¤inde özellikle önemli ve geçerlidir. Temel hedef ile günün gerçekleri aras›nda do¤ru, amaca uygun düflen bir iliflki ve bütünlük kurabilmektir burada sözkonusu olan. Do¤ru bir politikan›n hayata geçirilmesi mücadelesinde bütünsel hedefi flaflmaz bir güven ve kararl›kla gözetmek ile, bu de¤iflmez hedefe günün henüz s›n›rl› ve k›smi kalabilen olanaklar›ndan hareketle ulaflmaya çal›flmak iki ayr› fleydir. ‹lkine ulaflmak tam da ikincisinden hareket etmeyi gerektirir. ”

E k i m G e n ç l i ¤ i

9


AKP’nin felsefesi 2005 bütçesine yans›m›fl!..

Sermayenin yoksulluk ve y›k›m› derinlefltirme bütçesi! “Felsefemiz 2005 bütçesine de yansıdı”

E Tayyip Erdo¤an’›n “Felsefemiz 2005 bütçesine de k yans›d›” sözleri gazetelere haber olmufl, “AKP’nin i ekonomi anlay›fl› ve ekonomi felsefesinin bütün m boyutlar›yla 2005 bütçesine yans›d›¤›n› belirten Erdo¤an, G e n ç l i ¤ i

10

2005 bütçesinin makroekonomik dengeleri gözeten, ülke ve dünya gerçekleriyle örtüflen, insan› ve sosyal politikalar› merkeze alan bir bütçe olaca¤›n› vurgulad›.” biçiminde kamuoyuna yans›t›lm›flt›. Felsefi içerikli 2005 bütçesine genel hatlar›yla bakal›m. Burjuva ekonomi yazarlar›n›n, ekonomistlerinin, sistemin tüm iktisatç› ak›l hocalar›n›n ortak vurgusundan da yans›d›¤› üzere, 2005 bütçesi son üç y›l›n bütçeleriyle ayn› yap›ya sahip. Dolay›s›yla, 2005 bütçesinin iflçiemekçiler aç›s›ndan ne ifade etti¤ini kabaca anlayabilmek için, son üç y›ld›r yoksulluk ve y›k›mda yaflanan derinleflmeye göz atmak yeterli olacakt›r. 2005 bütçesi, borç ödemelerinde süreklilik ve vergilerin emekçiler aleyhine düzenlemelere u¤ramas›, ülke için sözde çok önemli olan “faiz d›fl› fazla” hedefi üzerinden devlet yat›r›mlar›n›n k›s›lmas›, sosyal güvenlik politikalar›n›n “devletin küçültülmesi” popüler söylemiyle geriye çekilmesi, özellefltirmelerle sosyal haklar›n ve 150 y›ll›k kazan›mlar›n tasfiyesi, k›sacas› iflçi ve emekçilere yine güvencesiz çal›flma, geleceksiz yaflam koflullar› dayatmas›yla karakterize oluyor. 2005 bütçesinde faiz harcamalar›na 56 milyar 440 milyon YTL ayr›ld›. Bu miktar, bütçenin %35’ine denk düflmektedir. Yaklafl›k 10 milyar YTL ayr›lan devlet yat›r›mlar› ise faiz harcamalar›n›n %16’s›na tekabül ediyor. Bu veriler, sermaye iktidar›n›n IMF direktifleri do¤rultusunda özellefltirme, sosyal haklar›n gasp› ve kölelefltirme sald›r›lar›n›n harfi harfine uyguland›¤›n›n belgesidir. Ancak, yüzsüzlü¤ün s›n›r› yok. Bütçe görüflmeleri iktidar taraf›ndan tam bir orta oyununa çevrildi. Halk›n cebine giren paralar›n nas›l artt›¤›ndan Türkiye’nin nas›l düzlü¤e ç›kt›¤›na, KDV indirimlerinden para birimi de¤iflikliklerine kadar her türlü çocuk oyununun

emekçilerin bilincini karartma hedefiyle ciddi ciddi ilan edilifliyle ekonomik-sosyal çöküflün boyutlar› gizlenmeye çal›fl›ld›.

Eğitime ayrılmayan pay Bu, düzeyi düflürülmüfl, ölçüsü kaç›r›lm›fl manipülasyon kampanyas›n›n bir aya¤› da MEB ve üniversiteler bütçelerinin komisyon ve meclis görüflmeleriydi. Bu görüflmeler boyunca öne sürülen bütçe savunmas› argümanlar›na inanabilmek, bu bütçenin e¤itim sisteminin sorunlar›na çözüm oldu¤unu kabul etmek için, Türkiye’nin mevcut ekonomik ve sosyal koflullar› hakk›nda hiç bir fikre sahip olmamak gerekiyor. E¤itim bütçesi görüflmeleri H. Çelik’in hükümet ad›na lütuflar›yla bafllad›. H. Çelik tüm muhalefet kesimlerinin elefltirilerini önden karfl›lama hedefiyle müjdeyi verdi: “2004 y›l› gibi 2005 y›l›nda da bütçede en büyük pay MEB bütçesinin oldu.” Üstelik “solcu” tak›m›n› memnun edecek cinsten bir de ek yap›lm›flt›; MEB bütçesinin pay› MSB bütçesinden fazlayd›. E¤itim silahlanmaya tercih edilmiflti! Bu ucuz oyun sat›lm›fl medya kalemleri taraf›ndan uzun uzun propaganda edildi, bir karfl›l›k da bulabildi. Bütçe görüflmelerinde H. Çelik’in muhalefetin soldan salvolar›na karfl› s›kl›kla bu noktay› vurgulamas› flafl›rt›c› de¤il. Sermaye iktidar› MSB bütçesini MEB bütçesinin yaklafl›k 4 milyar YTL alt›nda tuttu, böylece silahlanmay› bir yana b›rakm›fl göründü. Bu fark›n ne ifade etti¤i bir yana, faiz harcamalar›yla, özellefltirmelerle, vergi yükleriyle, IMF direktifli ekonomik-sosyal politikalarla sermaye iktidar› iflçi-emekçilere karfl› sürekli bir silahlanma içerisinde. Emperyalizme kölece ba¤›ml›l›¤›n güçlendi¤i koflullarda ve iflçi-emekçilerin maruz kald›¤› kapitalist sömürü k›skac›nda silahlanmaya dair bu ucuz oyun, düzenin s›kl›kla baflvurdu¤u manipülasyonlardan yaln›zca biri. Özellikle sa¤l›k alan›nda yaflanan geliflmeler, tar›mda, ulaflt›rmada, vs. yaflanan tüm y›k›m sald›r›lar› bir yana,


bu çok övülen MEB bütçesine konsolide bütçeden ayr›lan pay›n sürekli düfltü¤ü hat›rlat›ld›¤›nda H. Çelik’in savunmas› haz›r bekliyordu: “Türkiye’nin imkanlar›, kaynaklar› bundan fazlas›na izin vermiyor. Ekonomik pastay› büyütmedi¤iniz sürece bir tarafa sesini fazla ç›kard› diye fazla verirsek, ötekinden k›smak zorunday›z.” Bu al›fl›ld›k yan›t›n bir de manifestosu var: “Hükümet popülist politika yapmayacak”! ‹fl bafl›na geldikleri günden beri art›k al›flt›¤›m›z üslup ve söylemlerin bir yeni örne¤idir, hak arama mücadelesi veren çeflitli toplumsal kesimlere hitaben söylenen yukar›daki sözler. Birer klasik olmufl yukar›daki gerekçeler, özünde sermaye iktidar›n›n ekonomi politikas›nda de¤iflen bir fley olmad›¤›n› kan›tl›yor: Yine kaynak yoklu¤u, yine borç yükü, yine sald›r›lar, yine y›k›m... Gerek komisyon görüflmelerinden, gerek E¤itimSen’in 18 Kas›m 2004 tarihinde rapor olarak sundu¤u de¤erlendirmeden de görülüyor ki, e¤itim sistemi bir ç›kmaz›n içinde. Sabit yat›r›mlarda e¤itimin pay› ve konsolide bütçe pay› her geçen y›l azal›yor. Okullar›n fiziki durumu kötülefliyor, e¤itim emekçilerinin yaflam koflullar› a¤›rlafl›yor, özellefltirme sald›r›lar› e¤itim alan›na yans›t›lmak istendi¤i ölçüde e¤itimden kaynak kesintileri yap›l›yor ve bunlar›n toplam›, e¤itimde y›k›m›n, ticarileflme sürecinin önünü düzlüyor. Yüksek ö¤retim bütçesi de MEB bütçesiyle benzer bir durumda. Yaklafl›k 5 milyar YTL bütçe ayr›lan yüksek ö¤retim kurumlar› da benzer y›k›m sald›r›lar›yla karfl› karfl›ya. Pek çok üniversitede kaynak azl›¤›ndan yak›n›lmakta, tüm rektörler a¤›z birli¤i etmiflçesine kendi olanaklar›n› kendileri yaratma peflinde olduklar›n› aç›klamaktad›r. YÖK yasa tasar›s› bunun bir ifadesiydi, ancak sürüncemede kald›. Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun da durumu kötüleflmekte, bu alanda da özellefltirme hedeflenmektedir. Ancak rektörlere bir kötü haber daha var ki, bu tam bir komedi. Hükümet bütçenin onaylanmas›n›n ard›ndan yapt›¤› aç›klamalarla, 15 yeni üniversite ve fakültenin aç›laca¤› müjdesini veriyordu. Bu müjde de, her y›l üniversite girifl s›nav›nda yaflanan ola¤an adaletsizliklere, kazanan-aç›kta kalan ö¤renci say›s›n›n anormal oranlarda seyretmesine sözde bir çözüm! Ancak yine E¤itim-Sen’in MYK raporunda görülece¤i gibi, mevcut üniversitelerde yaflanan kadro s›k›nt›lar›, ak›l almaz atama problemleri, mali s›k›nt›lar bir yana, bu yeni aç›lacak 15 yeni üniversiteye ayr›lacak kadrolar, bütçe pay›, sa¤lanacak fiziki koflullar düflünüldü¤ünde, bu projenin tamamen bir güldürmece oldu¤u gerçe¤i

a盤a ç›k›yor. Bu durum burjuva bas›n›n dahi ilgisini çekti. 24 Ocak 2005 tarihli Milliyet gazetesi, bu gülünçlü¤ü “Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an, 15 yeni üniversitenin kurulufl müjdesini verdi. Türkiye’nin üniversite tablosu ise hiç de umut verici de¤il. 15 üniversitenin hangi illerde olaca¤› henüz netleflmedi, ancak mevcut üniversitelerde bile Bakanlar Kurulu karar›yla kurulup k⤛t üzerinde kalan 300’e yak›n bölüm bulunuyor. ” cümleleriyle gündeme tafl›d›. Devam›nda üniversitelerin kadro problemlerini kabaca ortaya koyan, istatistiklerle destekleyen, ancak bu gülünçlü¤e ses ç›karmayan bir manflet yaz›s› veriliyordu. Tüm bütçe argümanlar›n›n ard›ndan gelen bu gülünç uygulama son de¤ildi. AB ile entegrasyon süreci, üniversitelerde de yaflam bulan bir yeni dönem sermaye politikas›d›r. Bu politikayla ba¤lant›l› olarak, GATS’a uyum sürecinde yaflanan uygulamalar, gelinen yerde AB ile uyum çerçevesinde bir üst boyuta s›çrad›. Üniversite-sanayi iflbirli¤i, projeler, vb. tamamen AB kriterleri do¤rultusunda düzenleniyor. Üniversitelerin özerkli¤inin “ulusal” çerçevede bozuluflu bir yana, art›k emperyalist politikalarla yok edilmesi, üniversitenin sermaye iktidar›n›n basit bir ticarethanesi haline getirilmesi sürecinden geçiliyor. Bu sürecin kan›t› da, yine bizzat H. Çelik’in bütçe görüflmelerinde sarf etti¤i sözlerdedir: “Üniversitelerin görevi AR-GE ve e¤itimdir. Araflt›rma fonlar›n› beslemeliyiz; ancak görünen yerde sadece yerli imkanlarla, kaynaklarla istedi¤imiz bilimsel geliflmeyi sa¤layamay›z. Rektörlerden istirham›m, AB 6. Çerçeve Program›na daha çok proje göndermeleridir. ” E¤itim sisteminin 2005 bütçesiyle yeni bir boyuta tafl›nan y›k›m› bu sözlerle daha net anlafl›lmaktad›r. E¤itime ayr›lan pay azal›yor ve kaynak meselesi bütünüyle bir dilencilik oyununa dönüfltürülüyor. Tüm iflçi-emekçiler aç›s›ndan ve kuflkusuz gençli¤i de kesen boyutlar›yla 2005 bütçesi bir y›k›m bütçesidir. Bu anlamda sermaye iktidar›n›n felsefesini yans›tt›¤›na sonuna kadar kat›l›nabilinir. Somut bir alan olarak e¤itim bütçesine dair sermaye iktidar›n›n hedefleri bu denli ortadayken, 2005 bütçesini destekleyen tüm “e¤itimcilere” “AB kap›lar›nda iyi dilenmeler” demek gerekiyor. Ancak iflçi ve emekçiler cephesinden bu y›k›m bütçesi bütünüyle reddedilmesi gereken bir program olarak önümüzde durmaktad›r. Sermaye iktidar›n›n “felsefesini” bilimsel sosyalizm ile parçalamadan, y›k›m bütçelerine son vermenin baflkaca bir yolu yoktur. Y. Kalan

E k i m G e n ç l i ¤ i

11


ABD emperyalizminin eli kanl› temsilcisi Condoleezza Rice Türkiye’de...

Yankee go home! Bush’un seçimleri kazanarak tekrar baflkan olmas›n›n ard›ndan Bush taraf›ndan D›fliflleri Bakanl›¤›’na atanan Condoleezza Rice’›n bakanl›¤›, 13’e karfl› 85 oyla senatoda onaylanm›flt›. Böylelikle Rice hizmetiyle hak etti¤i bir “makam›” kazanm›fl oldu. Ve Rice daha bakan seçilir seçilmez, senatoda yapt›¤› E konuflmada, içinde ‹ran’›n da k oldu¤u 6 “tiranl›k” ülkesine iflaret etti. i Rice yaflam›n› ABD tekellerine m adam›fl bir isimdir. Tekellere öylesine bir ba¤l›l›kt›r ki bu, G yüzbinlerce insan›n can verdi¤i tsunami felaketini bile f›rsat olarak e de¤erlendirebilmifltir. Ebu Garip n Cezaevi’nde yaflananlardan sonra yapt›¤› aç›klamalardan ç da iyi tan›yoruz kendisini. Condoleezza Rice ABD emperyalizminin en üst düzey temsilcilerinden biridir. l Rice ikinci dönemine bafllamas›n›n ard›ndan Avrupa ve i Ortado¤u turuna ç›kt›. Britanya ve Almanya’y› ziyaretinin ¤ ard›ndan, Polonya’dan Türkiye’ye geçti. Rice’›n Ankara gündeminden baz› bafll›klar flöyle: i I r a k ’ t a i s t i k r a r : ABD çeflitli bahaneler öne sürerek iflgal etti¤i Irak’ta bahane ettiklerini bulamay›nca, tüm dünya kamuoyuyla adeta dalga geçerek, Irak’a “demokrasi ve istikrar” götürece¤i palavlar›n› atm›flt›. Biliyoruz ki, emperyalizmin istikrardan anlad›¤› yaln›zca bölgedeki hakl› direniflin k›r›lmas› ve emperyalizme göbe¤inden ba¤l› bir kukla iktidar›n gelmesidir. Seçim oyunu da bu amaçla tezgahlanm›flt›r. ‹ r a n ’ › n b a s k › a l t › n d a t u t u l m a s › : ABD emperyalizmi daha önce Irak için öne sürdü¤ü nükleer ve kimyasal silahlar bahanelerini flimdi de ‹ran için geveliyor. ABD’nin d›fl politikas›n›n özünde dünyan›n dört bir yan›n› kana bulayan bir iflgal politikas› oldu¤u art›k tüm dünyaca aç›kt›r. Rice da yapt›¤› bu gezilerde ABD’ye iflgalleri için yandafl bulmaya çal›flacakt›r. ‹srail-Filistin bar›fl›: ‹srail’in Filistin’e dönük y›k›m ve katliamlar›nda en büyük dayana¤› ABD olmufltur. Emperyalizmin sözcülerinin “bar›fl” sözcü¤üyle anlatmaya çal›flt›klar› ise, Filistin halk›n›n hakl› direniflinden vazgeçmesi ve emperyalist-siyonist kuflatmaya teslim olmas›d›r. Afganistan’daki uluslararas› operasyonun baflar›ya ulaflmas›: ABD Afganistan’› iflgaline “uluslararas›

12

operasyon” diyerek iflgali meflrulaflt›rmaya çal›flmaktad›r. Hala “baflar›”ya ulaflamamas› ise ka¤›ttan kaplan›n acizli¤inin göstergesidir. K ü re s e l s a v u n m a s i s t e m i n i n o l u fl t u r u l m a s › : ABD bir yandan yerküremizi iflgalleri ve sald›r›lar›yla dünya halklar›na zindan ederken, di¤er yandan silah tekellerine pazar açmak amac›yla, türlü senaryolar dünya ölçüsünde militarist harcamalar› art›rmaya çal›flmaktad›r. D ü n y a d a k i ABD karfl›tl›¤›n›n azalt›lmas›: Bu bafll›k ise ABD d›fl politikas›n›n ideolojik yan›n› oluflturuyor. Emperyalizm elindeki kitle iletiflim araçlar›yla, yapt›¤› iflgal ve imhalar› meflrulaflt›rmak için çabal›yor. Bu bafll›k öte yandan, ABD ufla¤› devletlere bir mesaj niteli¤i tafl›yor. Emperyalizme karfl› mücadele eden tüm muhalif ak›mlar› ezin! Türkiye burjuvazisi de kendinden bekleneni yapmakta, ABD’nin att›¤› kemi¤i sad›k bir uflak gibi yalamaktad›r. Müttefikine karfl› yapt›¤›n› söyledi¤i “dostça duygusal elefltiriler”den bin piflman; efendisinden yapmaktan gurur duyaca¤› yeni görevleri dört gözle bekliyor.

“Rice Türkiye’den defol!” 5 fiubat’ta Ankara’da Rice’›n Türkiye’ye geliflini protesto eden 500’ün üzerinde kifli Yüksel Caddesi’nde toplanarak ABD Büyükelçili¤i’ne do¤ru yürüyüfle geçti. “Rice Türkiye’den defol!” yaz›l› siyah çelenk tafl›yan kitle s›k s›k; “Katil ABD Ortado¤u’dan defol!”, “Gün gelecek, devran dönecek, ABD halka hesap verecek!”, “Emperyalistler, iflbirlikçiler, 6. Filo’yu unutmay›n!” vb. sloganlar› hayk›rd›. Büyükelçili¤in önünde kitlenin önü polis barikat› taraf›ndan kesildi. Bunun üzerine bir grup siyah çelengi elçilik binas›n›n önüne b›rakt› ve bas›n aç›klamas› okundu. Bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan kitle kortejler oluflturarak sloganlarla Yüksel Caddesi’ne yürüdü. Eylem, Yüksel Caddesi’nde son buldu. Eyleme BDSP, Ekim Gençli¤i, KESK Ankara fiubeler Platformu, TMMOB Ankara ‹l Koordinasyon Kurulu, D‹SK Genel-‹fl üyeleri, Halkevleri, Pir Sultan Abdal Kültür Derne¤i, Ankara 78’liler Derne¤i, EMEP, ÖDP, SDP, ESP, Kald›raç, Partizan kat›ld›. Rice’lar›n hizmet etti¤i sistem er ya da geç tarihe gömülecektir. Gelecek ise direnenlerin ve mücadele edenlerin olacakt›r!


‹flgalcilerin seçim oyunu bofla ç›kacak!

Irak’ta direnifl kazanacak! Geçti¤imiz Kas›m ay›nda ABD’deki baflkanl›k seçimlerini izlemifltik. Bafl›ndan sonuna gülünç bir oyun olan bu seçimlerde iki baflkan aday›, Bush ve Kerry televizyonlar›n flov programlar›nda k›ran k›rana bir mücadele vermiflti. fiovlara kat›lan izleyiciler olan bitenden pek memnun, e¤leniyordu. Onlar ellerinde tuttuklar› tak›m›n de¤il yaln›zca tuttuklar› aday›n ad›n›n yaz›l› oldu¤u bayraklarla coflku içinde e¤lenirken, tezgahlanan bu gülünç seçim oyununun galibi çoktan belirlenmiflti bile. Sözde dünyada demokrasinin kalesi olan ABD’de seçimi kazanan ne demokratlar ne cumhuriyetçiler de¤il fakat petrol ve silah tekelleri idi. Irak’›n iflgalci yöneticisi olan ABD, Irak’taki seçimlerin ülkesindeki gibi geçmesini dilemifltir muhakkak; apolitik seçmenlerle, sorunsuz, karnaval havas›nda. Oysa ABD, Irak halk›n› ülkesindeki kadar kolay uyutam›yor. ‹flgalcilerin varl›¤› direnifli her geçen gün alevlendiriyor.

Amerikan tipi demokrasi Irak’taki 30 Ocak seçimleri “demokrasinin zaferi” olarak sunuldu. 30 Ocak seçimlerinin önüne ve arkas›na bak›ld›¤›nda, sand›ktan zaferle ç›kan›n Amerikan tipi demokrasi oldu¤u anlafl›l›r. Seçimler öncesinde “seçimler için güvenli bir ortam yaratma” bahanesiyle çok yo¤un önlemler al›nd›. Kentler aras› seyahatler yasakland›, s›n›rlar kapat›ld›, Irakl› sivillerin silah tafl›mas› ve izni bulunmayan araçlar›n trafi¤e ç›kmas› yasakland›. Adaylar›n pek ço¤unun ismi güvenlik nedeniyle aç›klanmad›. Direniflin güçlü oldu¤u kentlerde ev bask›nlar› yap›ld›, gözalt›lar oldu. Seçmenlere oy kullanmalar› yönünde bask› yap›ld›. Özellikle Ba¤dat’›n yoksul bölgelerinde oturan pek çok Irakl› oy kullanmad›klar› takdirde ald›klar› yard›m›n kesilmesiyle tehdit edildi. Seçimler öncesinde yard›m talebiyle giden Irakl›lar seçmen olarak kaydedilmeye zorland›. Amerikan tipi demokrasinin kanl› diflleri her yerde kendini gösterdi. Tüm bu önlemlere karfl›n 30 Ocak’ta onlarca eylem gerçekleflti, bu eylemlerde 45 kifli öldü ve iflgalcilerin tüm bask›lar›na ra¤men Irak’ta seçimler istenilen fayday› sa¤layamad›. Sonuçlar ABD’nin beklentilerini karfl›lamaktan oldukça uzak. Sand›ktan ç›kanlar yaln›zca Irak’taki etnik ve dini bölünmeleri derinlefltirecekler. ‹flgalcilerin Irakl›lar’› bin bir türlü bask›yla oy kullanmaya zorlamas› kuflkusuz bofluna de¤il. Çünkü ABD bu seçimlerle Irak’taki varl›¤›n› ve sald›rganl›¤›n›

meflrulaflt›rmay› amaçl›yordu. Bu sayede sapland›¤› bataktan bir ç›k›fl yolu bulmay› ve iflbirlikçi yönetimi demokrasi k›l›f›na büründürmeyi planl›yordu. Seçimlerin ard›ndan estirilen hava da bu amaca uygundu. Burjuva bas›n›n›n aç›klamalar› Irak halk›n›n boykot ça¤r›lar›na uymay›p sand›k bafl›na gitti¤i yönündeydi; kullan›lan oy Irak genelinde %60 oran›ndayd›. Ancak bu aç›klama gerçe¤i yans›tm›yordu. Çünkü sadece Sünni bölgelerinde de¤il fiii bölgelerinde de seçimlere kat›l›m çok s›n›rl› kald›. Dahas› oy kullanabilecek Irakl›lar’›n önemli bir oran› seçmen olarak kaydedilmemiflti.

Kerkük’te seçim sonuçları Tayyip Erdo¤an ve D›fliflleri Bakan› Gül, seçimin ard›ndan peflpefle yapt›klar› aç›klamalarla Irak’taki seçimleri elefltirdiler. Bunun nedeni sand›ktan ç›kan Kürt oylar›yd›. AKP hükümeti seçimlerin anti-demokratik oldu¤unu dile getirdi. Çünkü sand›ktan Kürt ço¤unlu¤un ç›kmas› ileride kurulabilecek bir Kürt devletine güçlü bir dayanak olarak kullan›labilirdi. ‹flgalcilerin gölgesinde yap›lan bu seçimlerde sand›ktan ç›kan sonucun anti-demokratik oldu¤u muhakkak. Ancak demokrasi konusunda ak›l hocas› ABD olan AKP’lilerin demokrasi anlay›fl› da yine benzer. Elefltirilen Irak’taki seçimlerin antidemokratik olmas› de¤il, ç›karlar›na ayk›r› olmas›. Ancak bu ç›k›fllar› da her zaman oldu¤u gibi Amerikan uflakl›¤›n›n s›n›rlar›nda kal›yor. Son zamanlarda Amerika’dan Türkiye’ye yo¤un ziyaretler ve ABD’nin Türkiye’den ‹ncirlik Üssü’nün kullan›m›na dair yeni taleplerde bulundu¤u gözönüne al›n›rsa, hükümetin bu ç›k›fl›n›n ABD’yle girilen yeni düzeyde uflakl›k iliflkilerini gizleme gayreti oldu¤u görülecektir. Irak’ta seçim sonras› dönem ABD’nin beklentilerinin bofla ç›kaca¤›n› gösteriyor. Seçimlerin hemen ard›ndan yap›lan eylem ve sald›r›lar bunun somut göstergesi. ‹flgal alt›ndaki bir ülkede hiçbir seçimin iflgalcilerin varl›¤›n› meflrulaflt›ramayaca¤› bir kez daha görüldü. Irak’ta gerçek demokrasi direniflle kazan›lacak!

E k i m G e n ç l i ¤ i

H. Ezgi

13


Soruflturmalar, tutuklamalar, bask›lar bizi y›ld›ramaz!

‹stanbul Üniversitesi’nde soruflturma skandal›

E k i m G e n ç l i ¤ i

14

‹stanbul Üniversitesi büyük bir skandalla birlikte kapanm›fl oldu. Ö¤rencilerin “idari soruflturma” ad› alt›nda tehdit edildi¤i, muhbirli¤e, ajanl›¤a zorland›¤› ‹stanbul Üniversitesi’nde yaflanan usulsüzlü¤ün üzerini örtme imkan› görünmüyor. Geçti¤imiz hafta sol görüfllü iki ö¤renci, evlerine gelen, ancak üzerinde bir gerekçe ya da soruflturma görevlisi ö¤retim üyelerinin ismini içermeyen tebli¤ler ile idari soruflturmaya ça¤›r›ld›lar. Aç›lan soruflturmalar›n üniversitenin herhangi bir yerinde ilan› olmad›¤› gibi, ö¤renci iflleri dahil hiçbir kurumda kayd› da yoktu. Fazlas›yla dikkat çekici bu uygulamaya iliflkin sorular, soruflturma gerçeklefltikten sonra aç›kl›¤a kavufltu. ‹stanbul Üniversitesi yönetimi ö¤rencileri soruflturmak ad› alt›nda hafiyeliye soyunmufl ve art›k polisle olan iflbirli¤inin üzerini örtmek gibi bir kayg› duymad›¤›n› aç›kça ortaya koymufltur. Soruflturman›n gerekçesi “idari personele hakaret etmek” idi. Meselenin asl› ise fludur: ‹stanbul Üniversitesi Merkez Kampüsü’nde, üniversiteye düzenlenen polis operasyonunun hemen ard›ndan, polis-idare-sivil faflist iflbirli¤i konulu bir koridor sohbeti düzenlenmiflti. Toplant› bafllamadan önce fakültedeki tüm sivil polislerin, sloganlar ve alk›fllar eflli¤inde fakülteyi terketmeleri sa¤lanm›flt›. Bu tutum karfl›s›nda hiçbir fley yapamayan sivil polisler fakülteden kaçarcas›na uzaklaflmak zorunda kalm›fllard›. ‹flte soruflturman›n gerekçesi olarak sunulan bu “idare görevlileri”, sözünü etti¤imiz sivil polisler oluyor. Sormak gerekiyor: YÖK bünyesinde Emniyet Teflkilat›’na da m› kadro aç›ld›? Yoksa YÖK, üniversiteleri karakol olarak alg›lad›¤›n› gizlemekten vaz m› geçti? Bu gerekçeyle aç›lan soruflturman›n yaln›zca bir-iki sorusu olayla ilgili olup, ard›ndan soruflturulan ö¤renci arkadafllara, üniversite içerisinde militan kimlikleriyle öne ç›km›fl isimler hakk›nda sorular yöneltilmifl, bu arkadafllar hakk›nda ifade verirlerse kendilerini kurtarabilecekleri ifade edilmifltir. Öyle ki rektörlük ve soruflturmac› ö¤retim üyeleri ifli, “bu arkadafllar›n›z›n örgüt üyesi oldu¤unu söyleyin, sizi kurtaral›m” demeye kadar vard›rm›fllard›r. Tüm bu bask› ve tehditler karfl›s›nda arkadafllar›n net ve kararl› tutumlar›, rektörlü¤ün planlar›n› bofla ç›karm›flt›r. Soruflturma biter bitmez, bu ahlaks›zl›¤›n muhatab› olan arkadafllar üniversitedeki muhalif kesimleri bilgilendirmifllerdir.

Devrimci öğrenciler bu oyunları da boşa çıkaracak! Ö¤renciler soruflturmalardan haberdar olur olmaz bir bas›n toplant›s› yapma karar› ald›lar. ‹HD ‹stanbul fiubesi’nde düzenlenen bas›n aç›klamas›nda flunlar söylendi: “Sorgu süresi boyunca, arkadafllar›m›z, ö¤retim üyeleri Ersan fien, Birsen Ersen ve Rauf Verbay taraf›ndan tehdit edildiler ve baflka arkadafllar›m›z› suçlay›c› beyanlarda bulunmaya zorland›lar. Soruflturmaya kat›lan ö¤retim üyeleri, üniversite içerisinde devrimci-demokrat kimlikleri ile öne ç›km›fl, tan›nan bir dizi arkadafl›m›z hakk›nda onlarca soru sorarak, ‘onlar›n örgüt üyesi oldu¤unu söyleyin, sizi kurtaral›m’ cümleleriyle hem üstü kapal› bir biçimde arkadafllar›m›z› tehdit etmifl, hem de aç›k bir muhbirlik teklifinde bulunmufllard›r. ” “Özgür’ün ve Tamer’in d›fl›nda birçok arkadafl›m›z hakk›nda buna benzer soruflturmalar aç›ld›¤›n› ö¤rendik. Avrupa Birli¤i ile beraber demokratikleflece¤imiz yalan›na inananlara, ‹stanbul Üniversitesi’ne bakmalar›n› öneriyoruz. Orada görecekleri, Türkiye’nin kendisi olacakt›r. Sokak ortas›nda kaç›r›lanlar, gözalt›nda kaybolanlar, ya da yine okulumuz ö¤rencisi Önder Babat gibi sokak ortas›nda vurulanlar... ‹stanbul Üniversitesi’nin gizli soruflturmalar›n›n ard›nda gizlenen iflte bu gerçeklerdir, perde arkas›nda ayn› bask›c›, iflkenceci zihniyet vard›r. Sözde demokratikleflen Türkiye’nin bilim üretmesi gereken kurumlar›, birer adliye saray›na dönüflmüfl, ö¤retim üyeleri sorguculuk kimli¤ini benimsemiflken ve hala bizler, salt ‘özerkdemokratik üniversite istiyoruz’ diye üniversitede tehlikeli ilan edilirken, kimse bize Avrupa Birli¤i masallar› anlatmas›n! ‘Gizli soruflturmalar›n’ peflini b›rakmayaca¤›z. Üniversitede bilim adam› kimli¤ine sahip ç›kmaya çal›flan bütün ö¤retim üyeleri ve ö¤renci arkadafllar›m›z baflta olmak üzere tüm duyarl› kesimleri olanlara tepki göstermeye ça¤›r›yoruz. Ne YÖK’ün sat›lm›fl ö¤retim kadrolar›, ne YÖK’ün üniversite yönetimleri, ne de YÖK görevlisi olan sivil polisler bizleri y›ld›ramayacak! Bizler YÖK’ün ö¤rencisi de¤iliz! Olmad›¤›m›z için soruflturuluyoruz!”


Bas›n toplant›s›n›n ard›ndan okula dönüldü¤ünde, biriki arkadafl›n daha evine soruflturma ka¤›d› gitti¤i ve 2 fiubat günü baflka soruflturmalar›n da yap›laca¤› haber al›nd›. Bunun üzerine 2 fiubat günü soruflturman›n yap›laca¤› odaya toplu bir biçimde gitmek ve ard›ndan bir bas›n aç›klamas› düzenlemek kararlaflt›r›ld›. Soruflturma saatinde toplu bir biçimde soruflturman›n olaca¤› odaya gidildi¤inde, bizden önce sivil polislerin geldi¤ini gördük. Bunun üzerine sloganlarla tepkimizi dile getirdik. Bunun üzerine bir ö¤retim üyesi ç›karak bir isim listesi okudu ve “bu isimler kals›n, di¤erleri buray› terketsin” dedi. 16 kiflilik bir listeydi okunan. Ancak bu kez gerçekten gizliydi, çünkü ö¤renci arkadafllar›n büyük k›sm›na tebligat gitmemifl ve konuya dair hiçbir bilgileri yoktu. Planl› ve sistemli bir sald›r›yd› bu. Ö¤renciler iradelerini aç›klad›lar ve böylesi hukuksuz-usulsüz bir soruflturmay› reddettiler. Ö¤rencilerin içinden belirlenen bir temsilci grubunun rektörlükle görüflmesine ve soruflturmalar›n geri çekilmesi konusunda bas›nç uygulanmas›na karar verildi. Görüflmeye giden arkadafllar elbette rektörle görüflemediler. Ancak üç rektör yard›mc›s›, olay›n üstünü kapatmakla görevlendirilmifl olarak karfl›lar›na dikildi. Oldukça uzun bir görüflmenin ard›ndan, aç›kl›¤a kavuflan birkaç soru d›fl›nda, hiçbir somut sonuç al›namad›. Rektör yard›mc›lar›, “Ne olacak örgüt üyesi deseler, biz bu bilgileri kendimiz için al›yoruz, polise de vermeyece¤iz. Bafl›n›za bir fley gelmez” vb. yan›tlar verdiler. Ancak ö¤retim üyelerinin odas›ndan ç›kan sivil polisler konusunda bir yan›t yoktu. Görüflme an›nda yap›lan bas›n aç›klamas›na 50 kifli kat›ld›. S›nav dönemi olmas›na ve iki gün içinde örgütlenmesine ra¤men bu kat›l›m anlaml›yd›. Soruflturma s›ras›nda üzerine ifade y›k›lmaya çal›fl›lan arkadafllardan birisi yapt›¤› konuflmayla üniversite yönetimini teflhir etti.

Üniversite mi, Terörle Mücadele Şubesi mi? ‹stanbul Üniversitesi son y›llarda soruflturma terörünün en yo¤un yafland›¤› üniversitelerden biri. Halay çekmekten solcu ö¤rencilerle görülmeye kadar bir dizi gerekçeyle yüzlerce ö¤renciye soruflturma aç›ld›, onlarca ö¤renci okuldan uzaklaflt›r›ld›. Son süreçte üniversiteye polisin sald›rmas›n›n ard›ndan, 80 ö¤renci bir kez daha sorgu odalar›na çekildiler. Bir kez daha Ö¤renci Kültür Merkezi sanki ola¤anüstü yetkileri haiz bir mahkemeye dönüfltü. Ö¤renciler bir kez daha huzur bozucular muamelesine maruz kald›lar. Kemal Alemdaro¤lu yönetiminin simgesi haline gelen soruflturmalar, onun görevden al›nmas›yla rektörlük koltu¤una vekaleten oturan Tankut Centel’in de ayn› ölçüde baflvurdu¤u bir karfl› sald›r› yöntemine dönüfltü.

Sözde demokrat Tankut Centel, bir burjuva siyasetçisi edas›yla kuruldu¤u rektörlük koltu¤una oturdu¤u ilk andan itibaren Alemdaro¤lu yönetimini elefltirdi ve her fleyin bambaflka olaca¤› iddialar›n› ileri sürdü. Ö¤rencilere demokratik gülücükler atarak, sivil faflist sald›r›lara göz yumdu, çevik kuvvetin üniversiteye sald›rmas›na izin verdi, ard›ndan devrimci, demokrat, yurtsever ö¤rencilere soruflturma açarak görevini sonland›rd›. ‹stanbul Üniversitesi’nde rektörün ad› d›fl›nda de¤iflen hiçbir fley yoktu. Rektörlük seçimleri henüz geride b›rak›lm›flken, bu kez üniversitede kapal› kap›lar ard›nda tehditler savruluyor, gizlilik ad› alt›nda ö¤renciler sorgulan›yor, yarg›lan›yor. ‹stanbul Üniversitesi akademik kadrolar›yla beraber, e¤itim ve ö¤retim hizmetini bir kenara b›rakm›fl, adeta kolluk görevini ifa ediyor. Bu olay›n nedenleri üzerinde durmak gerekiyor. Avrupa Birli¤i süreci ile beraber demokratikleflen bir Türkiye’den söz ediliyor. Düflünce özgürlü¤ünün gelifltirilmesi, insan haklar›na sayg›l› davran›lmas›, hukuk devleti ilkelerinin gözetilmesi gibi bir dizi cümle ard› ard›na s›ralan›yor. Ancak aç›k ki, emperyalist güç odaklar›yla iflbirli¤ini kurumsallaflt›ran bir ülkede de¤iflen tek fley, yasalar›n dilidir. Reformize edilmifl, esnetilmifl dilin ard›nda, gerçek yaflamda uygulamalarda bir farkl›l›k olmas›n› beklemek budalal›kt›r. Aksine yasal düzenlemelerin koydu¤u s›n›rlamalar ve Türkiye’nin imaj sorunu, hukuksuzluklar›n daha gizli kapakl› sürdürülece¤i anlam›na gelmektedir. ‹stanbul Üniversitesi’nde yaflananlar bunun aç›k örne¤idir. Düzen art›k yasa d›fl› yollara baflvurmaktad›r. Bu, Türkiye’deki rejiminin yabanc› oldu¤u bir durum da de¤ildir. Gizli soruflturmalar, flafl›rt›c› ve ola¤and›fl› alg›lanmamal›d›r. Çünkü dünden bugüne de¤iflen bir fley yok. Muhalefet, güçlü olsun ya da olmas›n, sesini ç›karmaya devam etti¤i sürece düzen cephesinden tak›n›lacak tutum farkl› olmayacakt›r. Türkiye tarihi bunun örnekleriyle doludur. Ege Üniversitesi ö¤rencisi Serkan Ero¤lu’nun ve ‹stanbul Üniversitesi ö¤rencisi Önder Babat’›n öldürülmeleri, polis taraf›ndan kaç›r›lan onlarca ö¤renci, gözalt›nda kaybedilenler, iflkencelere çekilenler... Bu aç›dan yaflanan süreci flaflk›nl›kla de¤il, so¤ukkanl›l›kla karfl›lamak ve hedeflenenin, üniversite devrimci siyasetinin etkisini k›rmak oldu¤unu görmek gerekiyor. Devrimci ö¤renciler bu sald›r›lar› da geri püskürteceklerdir. Ancak ‹stanbul Üniversitesi bu kez kendisine gizlenecek bir kavuk bulamayacakt›r. Ö¤rencilerini ajana dönüfltürmeye çal›flan bu zihniyet, kendi kuyusunu kazmaktad›r! S o r u fl t u r m a l a r, t u t u k l a m a l a r, b a s k › l a r bizi y›ld›ramaz!

E k i m G e n ç l i ¤ i

Ekim Gençliği/İstanbul Üniversitesi

15


Tsunamiyle kapitalizm gerçekli¤ine tutulan ayna...

Dalgalar›n bo¤amad›¤›n› kapitalizm bo¤uyor!

E k i m G e n ç l i ¤ i

16

26 Aral›k’t›… Dev dalgalar›n k›y›lara vuruflunu ve dokundu¤u her fleyi y›k›p yok ediflini seyretti dünya. Her dakika, her saat, her gün artt› ölü say›s›. Öyle ki rakamlar bile yard›m edemiyordu ölümler karfl›s›nda duyars›z kal›nmas›na. Asl›na bakarsan›z al›flm›flt›k, yad›rgamaz hale gelmifltik. Hemen hemen her gün okuyorduk, izliyorduk çünkü: “Ba¤dat’ta bombalan evde 5 sivil yaflam›n› yitirdi”, “‹srail’in operasyonu sonucu 6’s› çocuk olmak üzere 11 Filistinli öldü”… Yitip giden bir can de¤ilmifl gibi, son verilen bir hayat de¤ilmifl gibi... Al›flm›flt›k ölüm haberlerine, s›radan karfl›lar olmufltuk art›k. De¤iflen sadece rakamlard›. Ancak bu defa bu kadar “duyars›z” karfl›lanmad› ölüm haberleri. 250.000’e dayanan ölü say›s› bu defa izin vermedi buna. Tsunami, 1896’da Japonya’da meydana gelen 8,5 büyüklü¤ündeki Meiji Depremi ve ard›ndan oluflan 38.2 metreyi bulan dev dalgalar sonras› Japonya’n›n yard›m talepleriyle dünya dillerine giren ve Japonca’da liman dalgas› anlam›na gelen bir kelimedir. Okyanus veya denizlerin taban›nda meydana gelen deprem, volkanik patlama gibi tektonik olaylar sonucu oluflan, denizin zemininden hareket ederek ilerleyip yükselen ve s›¤ sulara yaklaflt›kça boyu metreleri bulan dev dalgalard›r tsunami. Tarihte say›s›z kez yaflanm›fl, 1900-2001 y›llar› aras›nda sadece Pasifik’te, 117’si büyük hasar ve can kayb›na neden olan 796 tsunami meydana gelmifltir. Tsunami teknolojinin bugün ulaflt›¤› noktada, jeolojik veriler ›fl›¤›nda ve uydu gözlemleri sonucunda önceden tespit edilebilmektedir. Tsunaminin ne zaman nerede olufltu¤u, hangi güzergah› izledi¤i, ne kadar zaman sonra nereye ulaflaca¤› bilinebilmektedir. Buna ra¤men bugün,

önceden tespit edilmesi olanakl› olan bir do¤a olay› sonucu 250.000’in üzerinde insan hayat›n› kaybetti, milyonlarcas› açl›kla, susuzlukla, salg›n hastal›klarla karfl› karfl›ya kald›. Tsunami Vakıf Başkanı Prof. Tad Murty: “Kayıtsızlık ve yozlaşma nedeniyle binlerce masum can verdi”

Art›k flüphe b›rakmayan bir gerçek ABD’nin tsunamiyi önceden tespit etti¤i halde Güneydo¤u Asya ülkelerini uyarmam›fl olmas›. Tsunamiyi uydu görüntülerinden takip eden ABD’li yetkililer Hint Okyanusu’ndaki ABD üssü Diego Garcia adas›n› uyarmakla yetinmifltir. Güneydo¤u Asya’y› yerle bir eden tsunaminin Diego Garcia’da hiçbir hasara yol açmamas› bunun en büyük kan›t›d›r. ABD yönetimindeki Pasifik Tsunami Uyar› Merkezi, Hint Okyanusu k›y›s›ndaki ülkelerin uyar›lmamas›n› bu ülkelerin üyeleri olmamas›na ba¤lad›! Öyle ya kimseye bedava bilgi da¤›t›lamazd›, hayatta kalmak isteyen bunun bedelini bir flekilde ödemeliydi! Bu tutum sayesinde dünya halklar› ABD’nin gerçek yüzünü bir kez daha görme f›rsat› budu. Sonuç olarak önceden bilinebilecek olan -bilinen- bir do¤a olay› binlerce yaflam› sular alt›nda b›rakt›. Teknolojilerinin üstünlü¤üyle övünenler buradaki insanlar› uyar›lmaya lay›k bulmam›flt› anlafl›lan. Teknoloji insanl›¤a en çok faydada bulunabilece¤i konularda bir ifle yarayam›yor ne yaz›k ki. Teknolojiyi kasalar›nda saklayanlar her fleyi oldu¤u gibi onu da


ç›karlar› do¤rultusunda kullan›yorlar. Ve kapitalizmin elindeki teknoloji insano¤lunun yaflam›n› kolaylaflt›rmaktan, yaflam›n›n devam›n› sa¤lamaktan çok uzak bir noktada duruyor. Tayland’da da tsunami öncesi yaflanan durum özü itibariyle ayn›. Taylandl› bir meteoroloji uzman› olan Dhammasaroj, 9.0 büyüklü¤ündeki deprem sonras› yetkilileri tsunami olma ihtimali konusunda uyarmaya çal›flt›¤›n›, ancak dikkate al›nmad›¤›n› belirtti. Tayland Meteoroloji Genel Müdürü ise ülkede üç yüz y›ld›r tsunami gerçekleflmedi¤ini ve bu nedenle de bu ihtimal üzerinde durmad›klar›n› savundu. Taylandl› uzmanlar, bir tsunami riskini tart›flt›klar›n› ancak tehlikenin boyut ve ciddiyetini tahmin edemediklerinden bofl yere panik yaratmamak için alarm vermediklerini belirttiler. Çünkü olas› bir panik ortam› ekonomi üzerinde olumsuz etkiler yaratabilirdi! Bu sefil endiflelerini gizleme gere¤i bile duymayan yetkililerden biri Nation dergisine verdi¤i bir demeçte yoruma yer b›rakmayacak bir flekilde konuyu özetliyor: “Ya turistlerin bu kadar yo¤un, otellerin bu kadar dolu oldu¤u bir dönemde halk uyar›lsayd› da tsunami gerçekleflmeseydi? Ya uyar› yap›lsayd› da bir fley olmasayd›?” diyor ve ekliyor “Tsunami gelmeseydi mahvolurduk.” Sordu¤u sorular›n yan›t› gayet aç›k: “Alarm verilseydi ve tsunami gerçekleflmeseydi bölgedeki iflletmeler, ekonomik zarara u¤rard›!” Bu durum binlerce insan›n ölmesinden daha önemli oldu¤u(!) için uyar›ya elbette gerek yoktu. Pasifik’te bulunan ve tsunamiyi önceden tespit etmeye yarayan sistem tsunamilerin daha çok yafland›¤› Hint Okyanusu’nda bulunmuyor! Neden mi? Çünkü hiçbir G-8 ülkesinin burada k›y›s› bulunmuyor. Kapitalizm dünyayı yok ediyor!

Dünyam›z› günden güne uçuruma sürüklüyor, onu yok ediyor kapitalizm. Küresel ›s›nman›n tsunami oluflumundaki etkisinden tutun da tsunaminin y›k›c›l›¤›n› azaltabilecek olan fakat yok edilen bitki türlerine kadar görüyoruz bunu. “Tsunami de¤il kapitalizm” derken kastetti¤imiz tam da bu asl›nda. Sri Lanka’n›n k›y›lar›n› süsleyen dev palmiyeler, k›y› boyunca uzanan genifl ormanlar, bu ormanlarda yaflam›n› sürdüren hayvanlar… Kesildiler, yok edildiler, kovuldular. Yerlerine oteller, binalar infla edildi. K›y›lardaki mercan kayal›klar› ve tropikal bir bitki olan mangrov batakl›klar› ulafl›m altyap›s›, turizm, avc›l›k, iklim de¤ifliklikleri sonucu sular›n ›s›nmas› gibi sebeplerle yok edildi. Oysa bunlar k›y›lardaki varl›klar›n› sürdürüyor olsalard› k›y› boyu sa¤lam bir set örecek, bir kalkan görevi görüp dalgalar› karfl›layacak, dalgalar›n y›k›c›l›¤›n› azalt›p, tsunaminin verdi¤i zarar› daha aza indireceklerdi. Fakat elbette dünyada yol açt›klar› zarar sonucu olabilecekleri düflünmek kapitalizmin iflleyifl mant›¤›na ayk›r›yd›.

Emperyalistlerin yardım oyunları

Binlerce insan›n ölmesi, milyonlarcas›n›n aç kalmas›, çocuklar›n salg›n hastal›klarla bo¤uflmas› emperyalistler için bir anlam ifade etmiyordu. Ancak halklar televizyonda izledikleri bu “felaket” karfl›s›nda bir fleyler yap›lmas›n› bekliyordu. Ayr›ca tsunami “iyi niyetini” göstermek isteyenler için de tam bir “f›rsat”t›. Sadece Bush’un yemin törenindeki kutlamalar için 40 milyon dolar harcayan ABD, ilk önce 15 milyon dolar gibi bir miktar telaffuz etti yard›m için. Bu miktar karfl›s›nda kendi adamlar›ndan bile “tepki” gördü Bush. Colin Powell tsunaminin Irak ve Filistin nedeniyle Müslümanlar aras›nda itibar› azalan ABD için büyük bir “f›rsat” oldu¤unu, yap›lacak yard›mlarla ABD’nin zarar gören imaj›n›n düzeltilebilece¤ini söyledi. Ayr›ca ABD D›fliflleri Bakan› Condolezza Rice milyonlarca insan› ma¤dur durumda b›rakan böyle bir felaketi “ABD hükümeti ve halk›n›n kalbini, iyi niyetini göstermesi için harika bir f›rsat” olarak nitelendirip “onlar› sevdi¤imizi gösterebiliriz.” dedi. 15 milyon dolarl›k yard›m önce 35, ard›ndan 350 milyon dolara ç›kar›ld›. Bu arada, Sri Lanka’da Ba¤›ms›z Tamil için mücadele veren Tamil Eelam Kurtulufl Kaplanlar›, bölgeye yard›m ad› alt›nda gönderilen ABD askerlerinin örgüt karfl›t› çal›flmalar yapt›¤›n›, ABD’nin Sri Lanka’ya giriflinin siyasi ve askeri ç›karlara dayand›¤›n› aç›klad›. Bir çok ülke ard› ard›na yard›m vaatlerini s›ralad›. Toplam 2 milyar dolara ulaflan bu yard›m vaatlerinin ne kadar›n›n gerçekleflece¤i ise tam bir muamma. Çünkü daha önce de seçmen bask›s›, rekabet gibi nedenlerle artt›r›lan yard›m miktarlar›n›n halk›n bu konuya ilgisi azald›ktan sonra “unutuldu¤u” görüldü. Örne¤in 1998 Mitch kas›rgas›nda Orta Amerika’ya 5 milyar dolar yard›m vaadinde bulunulmufl, bunun 1,5 milyar dolar› ancak toplanabilmiflti. 2003 ‹ran depreminde vaat edilen 1 milyar dolar›n ise sadece 17,5 milyonu ödenmiflti. Ayn› örnekler Afganistan ve Mozambik’te de yaflanm›flt›. BM ›srarla yüksek vaatlerle rekabete girilmemesini, buradaki insanlara bofl umutlar verilmemesini vurgulay›p acil nakit paraya ihtiyaç duyuldu¤unu belirtiyor. Emperyalistler aras› itibar yar›fl›nda vaat edilen “yard›mlar” ise hep uzun vadeli. ‹ngiliz yard›m kuruluflu Oxfam yard›m vaadinde bulunan ülkelerin sözlerini yerine getirmedi¤ini belirtti. Vaat edilen ba¤›fllar›n gönderilmedi¤i ve milyarlarca dolar a盤›n oldu¤u biliniyor. Oxfam, ABD, Japonya, ‹ngiltere, Almanya gibi ülkelerin üyesi oldu¤u Paris Kulübü’nün, bölgenin borçlar›n› silmeyip sadece dondurdu¤unu, dondurulan borçlar›n faizle al›naca¤› düflünüldü¤ünde ise bu ülkelerin daha büyük zorluklar içine girece¤ini aç›klad›. Türkiye’de ise tüm bu yard›m maskaral›klar› bir

E k i m G e n ç l i ¤ i

17


E k i m G e n ç l i ¤ i

18

baflka türü yaflan›yor. Televizyonlara ç›kan, gazetelere demeç veren her yetkili sözü “Türk milleti gibi bir milletin nas›l bu kadar duyars›z davranabildi¤ine” getiriyor. Oysa halklar›m›z›n haf›zas› yetkililerin sand›¤›ndan daha güçlü. 17 A¤ustoslar, 12 Kas›mlar unutulmad› henüz. Bar›nacak çad›r bile temin edemeyen, bölgeye saatler sonra ulaflan, onca ba¤›fl›n nereye gitti¤i konusuna aç›kl›k getiremeyen K›z›lay, bugün gelmifl insanlar›n duyars›zl›¤›ndan dem vuruyor! Oysa insanlar K›z›lay’a güvenmiyor. ‹nsanlar henüz enkaz alt›ndaki yak›nlar›n›n cesetleri ç›kar›lmadan yasa ç›kar›p, emekçi halka azg›nca sald›ran bu devlete güvenmiyor. ‹nsanlar soyguncu yüzünü bildikleri, gördükleri, yaflad›klar› bu kurumlara güvenmiyor! Paralar›n›n yard›m bekleyenlere ulaflt›r›lmayaca¤›ndan eminler. Gözlerinin önünde kendi yaflad›klar›: Enkaz› kazan s›radan insanlar›n elleri, ülkenin en uzak yerlerinden tan›mad›klar› hayatlar› betonlar›n alt›ndan ç›karmaya gelmifl insanlar, halklar›n› korumaktan, kurtarmaktan aciz bir devlet, çürümüfl bir yard›m kuruluflu… Söz konusu bunlar olunca iflte baz›lar›n›n “onlar da müslüman” hat›rlatmalar› bir ifle yaram›yor. Televizyonlara ç›kar›l›p “yard›m edin” dedirtilen televolecilerin “sesleniflleri” içten bulunmuyor. Kapitalizm insanlık adına ne varsa yok ediyor

Kapitalizm insan› insanl›¤›ndan ç›kar›yor. Kapitalizm insanl›k ad›na ne varsa yok ediyor. UNICEF’in aç›klamas›na göre Endonezya’da yak›nlar›n› kaybeden ve kimsesiz kalan çocuklar kaç›r›l›yor. SMS yoluyla insanlara bu çocuklar›n sat›l›k oldu¤u duyuruluyor. Kapitalizm insanl›k ad›na ne varsa yok etmeye çal›fl›yor; Güney Asya’da ölüler yak›nlar›na para ile sat›l›yor! ‹nsanl›k yok ediliyor. Cesetler henüz kald›r›lmam›flken, milyonlar aç, evsiz, susuz iken, insanlar

yak›nlar›n› kaybetmenin ac›s›ndayken, birileri bunlar›n yan› bafl›nda denize girip e¤lencelerine devam ediyor. Bunun ad› ise “dayan›flma, hayat›n devam etti¤ini göstermek, insanlar›n buraya gelmesini sa¤lamak için ülkelere destek vermek” oluyor! Her durumdan faydalanmay› iyi bilen “turizm sektörü” böyle bir felaketten de kendine pay ç›karmay› iyi biliyor ve “felaket bölgesi turlar›” düzenliyor. Bu turlara kat›lan zengin turistler bölge halk›n›n flaflk›n bak›fllar› alt›nda y›k›lan evlerin, ma¤dur insanlar›n foto¤raflar›n› çekiyorlar. Art›k ac›lara bile sayg› duyulmuyor. Emperyalizm, Endonezya halk›na yard›m etmeyi bir kenara koyup, ba¤›ms›zl›k mücadelesi veren Aceh Özgürlük Hareketi’ne operasyonlar düzenliyor. Sonuç Tetanoz ve salg›n hastal›klar binlerce yaflam› tehdit etmeye devam ediyor. Yetersiz koflullar sonucu hastal›klara müdahalede geç kal›n›yor ve ölü say›s›na yeniler ekleniyor. Cesetler eleman yetersizli¤inden dolay› toplanam›yor. UNICEF yitirilenlerin büyük ço¤unlu¤unun çocuk oldu¤unu ve bu nedenle bir neslin yok edildi¤ini aç›klad›. Güney Asya k›y›lar›nda ve adalarda yaflayan, dünyan›n en eski uygarl›klar›na mensup kabileler yok oldu. Adalar haritadan silindi. Andaman fay hatt›n›n yeniden harekete geçti¤i aç›kland›. Ac›lar paylafl›ld›kça azal›r derler. Oysa düzen yaratt›¤› ac›lar› paylaflmay› de¤il, ondan faydalanmay› seçti yine. Daha önce oldu¤u ve bundan sonra da olaca¤› gibi. Ta ki kanl› saltanat› son bulana dek!

Y. Ümit


Yeni nükleer santral planlar› devrede...

Nükleer ölüme geçit yok! Bir bulut düflünün. Kocaman. Bir flehrin üstünü örtebilecek büyüklükte ve flehre do¤ru rüzgarla birlikte yaklaflan. Bir bulut… Ölüm dolu. Kaçacak bir yer yok. Yapacak bir fley yok. Yap›lacak olan zaman›nda yap›lmad› ve ufak bir hata bu ölüm bulutunu serbest b›rakt›. Art›k çok geç… Benzeri nükleer felaketler dünyan›n bir çok yerinde yafland›. Amerika, Almanya, Bulgaristan, Rusya, Japonya… Peki fay hatt› üzerine nükleer santral kurulabilir raporu veren “bilir kiflilerin” memleketi Türkiye’de böyle bir felaketin yaflanma olas›l›¤› nedir? Bu gibi sorular bugün nükleer santrali yeniden gündeme getirenleri çok ilgilendirmiyor. Türkiye’de konu üzerine tart›flmalar y›llard›r sürüyor. Konu Türkiye’de 1960’lardan bu yana tart›fl›l›yor. 1960’ta Amerika’n›n Jüpiter balistik füzelerinin Türkiye’de konuflland›r›lmas› sebebiyle Türkiye’ye “hediye” edilen reaktör ile nükleer enerjinin kullan›lmas› tart›fl›lmaya baflland›. ‹ktidara geldi¤i günden bu yana bir çok sald›r› yasas›n› geçirerek sermaye düzeninin y›llard›r bekledi¤i icraatlar› gerçeklefltiren AKP, flimdi bu konuya da el att›. Enerji Bakanl›¤›, 2012'de devreye sokmay› planlad›¤› 4 milyon 500 bin kilovatl›k üç santral projesini uygulamay› planl›yor. Bu proje için 7 milyon YTL ödenek ayr›ld›. Öte yandan, santrallere iliflkin projeler Kas›m ay›nda Dünya Nükleer Birli¤i'nin (WNA) listesine dahil edildi. Enerji Bakanl›¤›, alttan alta yürüttü¤ü projesinde olas› mekanlar› da belirlemifl. Daha önce deniz kenar› oldu¤u gerekçesiyle seçilen Akkuyu ve Sinop’un, Gölcük depreminden sonra gündeme gelen fay hatt› tart›flmalar›nda deprem bölgesinde oldu¤u anlafl›lm›flt›. Bu kez ilk santral için düflünülen yer Türkiye’nin tah›l ambar› Konya olarak belirlenmifl. Gelişmiş ülkelerin teknolojik çöplüğü olarak Türkiye Nükleer enerji 1960 ve ‘70’lerde dünya çap›nda yayg›n olarak kullan›lan bir teknolojiydi. Ne var ki yaflanan kazalar, çözülemeyen at›k sorunlar› ve geliflen teknolojinin sundu¤u yeni imkanlarla bu teknoloji eski çekicili¤ini yitirdi. Enerji üretimi konusunda Türkiye’nin sahip oldu¤u genifl olanaklar ve öncesinde yap›lmas› gereken düzenlemeler* dururken nükleer enerjinin ne için dönüp dolafl›p gündeme geldi¤i önemli bir soru. Konu içerisinde rant çevrelerinin gözlerini parlatan rakamlar›n dönmesi bu sorunun cevaplar›ndan birisi olabilir. Bir di¤eri de fludur ki geliflmifl ülkeler sahip olduklar› ama art›k kullan›lmayan eski teknolojilerini farkl› ülkelere ihraç etme e¤ilimindeler. Teknoloji ve nükleer at›k çöplü¤ü olarak Türkiye’nin bu

konuda önemli bir sicili var. Hiç nükleer santral›n bulunmad›¤› Türkiye topraklar›nda tonlarca nükleer at›k gömülü. Asbest maddesinin kanserojen etkisi sebebiyle Avrupa’da tamir edilmeyen, sökülmeyen asbestli gemiler y›llard›r Türkiye’de sökülüyor. Bu gemilerin kimileri zaman zaman burjuva bas›n taraf›ndan gündeme getirilip konu sonras›nda kapan›yor olsa da bu gerçeklik y›llard›r devam ediyor. Ve yeni gemiler Türkiye’ye gelmeyi bekliyor. Bu ülkede y›llard›r armatörler bu ülke halk›n›n ve her fleyden önce bu iflte çal›flan iflçilerin hayat›n› hiçe sayarak zengin oluyor. Yine geçti¤imiz yaz, ‹skenderun liman›nda y›llard›r bekledikten sonra batan (ya da bat›r›lan) toksik at›k yüklü gemi konunun baflka bir yönünü örnekliyor. Bugün tekrar gündeme gelen nükleer enerji tart›flmalar› da bu çerçevede de¤erlendirilmeli. Ama art›k konu çok daha hayati bir boyut kazan›yor. Bir tak›m rant çevrelerinin ve sermaye düzeninin kar ve ç›kar savafl›m›nda öne sürülen bu ülke iflçi, emekçi ve insanlar›n›n can›n›n yan› s›ra tafl›yla, topra¤›yla, ya¤muru ve hasad›yla tüm bir do¤al zenginliktir.

E k i m

G e n Gençlik yaşanacak bir dünya ve gelecek ç için mücadeleye! l Gençlik gelecektir. Gelecek ise bugünkü sermaye i düzeninin sald›r›lar› karfl›s›nda ancak sürekli bir mücadele ile kazan›labilir. Bu tart›flmada söz konusu olan tek cümleyle ¤ i bir olmak ya da olmamak meselesidir. Bu konuda bugün yap›lacak her fley yap›lmaz ve bu sald›r› püskürtülmezse yar›n radyoaktif bulutlar evimizin, iflyerimizin, soka¤›m›z›n üzerinden geçerken bir fleyler yapmak için çok geç olacak. Konu elbette rant ve rüflvet çevrelerinin cirit att›¤›, kar h›rs›n›n yaflam hakk›n›n önüne geçti¤i bu düzende karfl›m›za ç›k›yor. Herkesin bildi¤i gibi durup dururken kocaman apartmanlar›n çöktü¤ü, fay hatt› üzerine nükleer santral kurulabilir raporu verildi¤i, Tuna’dan ölü bal›klar Karadeniz’e akarken siyanürle alt›n aramak zararl› de¤ildir raporunun verildi¤i bir ülkede yafl›yoruz. Bugün gençlik sermaye çevrelerinin farkl› hesaplar› çerçevesinde ele ald›¤› bu konuyla ilgilenmeli, gelece¤ine kendisinin ve insanlar›n›n yaflam hakk›na karfl› sorumluluk sahibi bir davran›fl göstermelidir. Gözleri kardan baflka bir fley görmeyen karlar› için milyonlarca insan karfl›s›nda radyasyonlu çaylar› içen ve içirenlerin kararlar›n›n gelece¤imizi karartmas›na izin vermeyelim. S.Kızılırmak *”Türkiye'de flebeke kay›plar› önlense befl nükleer santrale bedel olur.” (Elektrik Mühendisleri Odas› ‹stanbul fiube Baflkan› Erol Celepsoy) “Bizim öncelikle flebekelerdeki yüzde 20'lik kayb› yüzde 4'lere düflürmemiz gerekir.” (Türk Fizik Derne¤i Genel Baflkan› Prof. Dr. Baki Akkufl)

19


Filistin’de seçimler ve beklentiler...

Zafer direnen Filistin halk›n›n olacak!

E k i m G e n ç l i ¤ i

Arafat’›n ölümünden sonra yap›lan Filistin devlet baflkanl›¤› seçimleri, ABD ve AB emperyalizminin, siyonizmin ve bölgedeki gerici devletlerin aç›ktan destekledi¤i Mahmut Abbas’›n devlet baflkan› seçilmesiyle sonuçland›. ‹srail iflgali ve katliamlar eflli¤inde gerçeklefltirilen “özgür seçimler” sonucunda sand›ktan ç›kan isim Filistin halk›n›n katillerinin tercihlerine uygundu. Dünyan›n birçok ülkesinden kutlama mesajlar› ya¤d›, “bar›fl art›k çok yak›n” türünden cilalanm›fl söz edildi. Kasap fiaron ABD-AB emperyalistleri ve gerici bölge rejimleri taraf›ndan desteklenen ve bar›fl› getirecek adam olarak gösterilen El Fetih aday› Mahmut Abbas, seçimlerden önce zaten baflkanl›¤› garantilemiflti. Cezaevinde bulunan, direnifl içinde kendini kan›tlam›fl ve halk›n büyük bir ço¤unlu¤unun destekledi¤i Mervan Barguti’nin, yap›lan bask›lar, örgütün bölünme riski oldu¤u vb. gerekçelerle adayl›ktan çekilmesi ve Abbas’›n karfl›s›na ç›kacak güçlü bir aday›n bulunmamas› bu durumu do¤urdu. Abbas seçimlerden önce üzerine düflen misyonu yerine getirmek için ilk baflta intifaday› elefltirme yolunu tuttu. Daha sonra ‹srail’in Filistinli çocuklara yönelik katliam gerçeklefltirmesi karfl›s›nda bu tutumunu de¤ifltirip sert elefltirilerde bulunsa da, misyonunun gereklerini yerine getirmeye çal›flacakt›r. fiaron’un 2005 y›l›nda ‹srail-Filistin iliflkilerinde tarihi geliflmeler yaflanaca¤›n› iddia etmesi, Abbas ve ekibine dayat›lan yapt›r›mlar›n sonuç verece¤i umudunun güçlü oldu¤unu gösteriyor. Filistin halk› Oslo Bar›fl›’n›n alt›nda yatan ihaneti anlad›¤›nda, hem siyonist iflgale hem de o zaman bafl›nda Arafat’›n bulundu¤u Filistin Özerk Yönetimi’ne karfl› ayaklanm›flt›. Durum böyleyken, Filistin halk›na hiçbir çözüm sunmayan bir politikan›n savunucusu olan Abbas ve ekibinin hiç flans› yok. Filistin halk›n›n direnifli yaklafl›k 60 y›ld›r sürüyor ve direnifl içinde kazand›¤› deneyimle, kim dost kim düflman art›k çok iyi tan›yor.

Mahmut Abbas’tan beklenen! Karfl›s›nda güçlü bir aday olmayan Abbas’›n ald›¤› oy oran› Filistinli seçmenlerin %30-35’i civar›nda kald›. Sonucun aç›klanmas›yla beraber emperyalistler ve siyonistler bar›fl›n önünün aç›ld›¤› safsatas›n› hep bir a¤›zdan hayk›rmaya bafllad›lar. Seçimlerden zaferle ç›kan Abbas “Filistin sorununu tart›flarak, adil bir çözüme kavuflturmayan bir anlay›fl› ve baflkenti Do¤u Kudüs’te olan 1967 s›n›r›nda Ba¤›ms›z Filistin Devleti’nden daha az›n› veren bir anlaflmay› kabul etmeyece¤iz. Filistin halk›na gösterdi¤i demokrasi ruhu için teflekkür ediyorum ve bu demokrasi gücünü kutluyorum. Filistin halk›n›n ac›lar›n› sona erdirece¤im.” fleklinde konufltu. Filistin’de bir çat›flmaya yol açmamak kayg›s›yla Hamas ve ‹slami Cihat seçilen baflkanla iflbirli¤i yapaca¤›n› aç›klad›. Filistin halk›n›n taleplerinden hiçbir zaman geri ad›m atmayaca¤›n› belirten Abbas, ‹srail yönetimiyle görüflmelere bafllayaca¤›n› ve bu sayede sorunlar›n çözülece¤ini vadediyor. Ama emperyalistlerin, siyonistlerin ve Arap gerici rejimlerinin Abbas’tan beklentileri var: Filistin direniflini k›rmak! Bu beklentiyi y›llard›r Filistin halk›n› k›y›mdan geçiren

20

ABD ve ‹srail aç›kça ortaya koydu. Bush, “Abbas’› terörizm ve yolsuzlukla mücadele gibi önemli görevlerin bekledi¤ini” söyledi. fiaron ise Filistin ve ‹srail aras›nda diyalo¤un bafllamas› için Abbas’›n direnifl gösteren gruplarla kararl› bir flekilde mücadele etmesi gerekti¤ini belirtti. fiaron’un yard›mc›s› Ehud Olmert “Temel güçlükler hala bizleri bekliyor, acaba Abbas teröristlerle mücadele edecek ve ‹srail’i hedef alan kanl› savafl› durdurabilecek mi?” diyerek Abbas’›n neden desteklendi¤ini ve ondan neler beklediklerini ortaya koydu. Aç›kt›r ki, mücadele edilmesi gereken teröristler, y›llard›r Filistin’in özgürlü¤ünü savunan Filistin halk›d›r. Abbas’› iflbirlikçileri yapmak isteyen emperyalistler ve siyonistler y›llard›r ulaflamad›klar› amaçlar›na yine ulaflamazlarsa, bu kez “bar›fl›n önündeki en büyük engel” Mahmut Abbas olacak ve düflman ilan edilecektir.

Zafer direnen Filistin halkının olacak! ABD emperyalizmi ve ‹srail siyonizminin sözde bar›fl süreciyle özgürlük isteyen Filistin halk›na dayatt›¤› tam anlam›yla köleliktir. ‹srail’in günübirlik katliam yapt›¤›, sözde boflaltaca¤› Gazze fieridi’ndeki Yahudi yerleflimcilerin say›s›n› art›rd›¤›, ‹srail vatandafl› olan Filistinliler’e yönelik ›rkç›-faflist sald›r›lar›n sürekli artt›¤› vb. bir ortamda, Filistin halk›n›n özlemlerini savunaca¤›n› söyleyen Abbas ile katil fiaron masa bafl›nda “adil bir diyalog kurarak” anlaflmaya çal›flacaklar. Abbas’la fiaron anlaflsalar bile, ony›llard›r özgürlü¤ü için direnen Filistin halk› yine onuruna ve gelece¤ine sahip ç›karak savaflacakt›r. Filistin halk›n›n flanl› tarihi bunun kan›t›d›r.

E. Eren Korkmaz


Üniversite-sanayi iflbirli¤i ya da

Üniversitelerin “SAH‹B”leri! Üniversiteler, emperyalistlerin ve egemen burjuvazinin ç›karlar› do¤rultusunda, tüm dünyada ve ülkemizde h›zla geliflen sald›r›lara maruz kal›yor. Hukuksal ve kurumsal çerçevesi 12 Eylül’ün üniversiteler aya¤›n› örmek için kurulan YÖK’le çizilen ve temellerini de küresel emperyalist politikalardan alan bu sald›r›lar›n en önemlilerinden biri de, gün geçtikçe daha da yak›c› bir flekilde karfl›m›za ç›kan üniversite-sermaye iflbirli¤idir. Üniversiteleri kâr›n› art›rmada birer araç olarak kullanan burjuvazi, üniversite-sermaye iflbirli¤i ile hem devlet hem de özel flirketler için ucuz ifl gücü ve köleler yaratmay› hedefliyor. Bu bak›fl aç›s›yla KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Gelifltirme ve Destekleme ‹daresi Baflkanl›¤›) bünyesinde üniversitelerde kurulan Teknoloji Gelifltirme Merkezleri, Ar-Ge (Araflt›rma Gelifltirme) faaliyetleri ve Teknoparklar’›n say›s› h›zla artmakta, sald›r›lar sistematik olarak devam etmektedir.

Gereksinimler toplumun mu, yoksa bir avuç asalağın mı? KOSGEB Kurulmas› Hakk›nda Kanun’da kuruluflun görevlerinden baz›lar› flöyle ifade ediliyor: “- Üniversiteler ile Kamu ve Özel araflt›rma kurumlar›ndaki Bilim ve Teknoloji alt yap›s›ndan iflletmelerin yararlanmas›n› sa¤lamak, sanayi ve üniversite iflbirli¤ini kuvvetlendirmek - Üniversite ve Araflt›rma Merkezleri’nin imkanlar›ndan yararlanarak yeni ve ileri teknolojiye dayal› bilgilerin derlendi¤i, de¤erlendirildi¤i, gelifltirildi¤i ve uygulamaya yönelik üretime haz›r hale getirilerek iflletmelerin kullan›m›na sunuldu¤u Teknoloji Merkezleri ve Teknoparklar’› kurmak ve kurdurtmak - ‹flletmelerin pazarlama sorunlar›na çözümler aramak; iflletmelerin yurt içi ve yurt d›fl› pazarlarda rekabet edebilir düzeye gelmelerini teminen gerekli çal›flmalar› yürütmek ve konuya iliflkin dan›flmanl›k hizmetlerini en verimli bir biçimde organize etmek Burada da aç›kça belirtilen iflbirli¤ini sa¤lamak amac›yla baflta üniversitelerde olmak üzere yürütülecek AR-GE faaliyetleri KOSGEB taraf›ndan her aç›dan desteklenmektedirler: a) Geri Ödemeli Destekler: - Malzeme, Teçhizat ve Prototip Üretimi ‹le ‹lgili Giderler ve Deneme Amaçl› Hammadde temininde, toplam bedelin %85’i, KOSGEB taraf›ndan sa¤lan›r. Bu deste¤in üst limiti 70.000 (yetmifl bin) Euro karfl›l›¤› Türk Liras›’d›r.

b) Geri Ödemesiz Destekler: - Teknopark Kira Deste¤i, Dan›flmanl›k, Döküman Haz›rlama, ‹fllik Tahsisi, Yurtd›fl› Kongre, Konferans, Sempozyum Masraflar› Deste¤i.” Üniversitelerde daha iyi derslik, laboratuvar gibi en do¤al talepleri her seferinde geri çevirenler, ifl üniversitesermaye iflbirli¤iyle bilginin metalafl›p tüm olanaklar›n sermayeye peflkefline gelince kesenin a¤z›n› iyiden iyiye aç›yorlar. Hatta tüm bu desteklerin yan›nda AR-GE için ayr›lan ödene¤in artt›r›lmas› da söz konusu. Bu faaliyetlerin bafl aktörlerinden olan TÜB‹TAK, yay›nlad›¤› “Ulusal Bilim ve Teknoloji Stratejisi Döküman›”nda, 2023 y›l›na kadar olan hedeflerde teknoloji üretimine odaklan›lmas› gerekti¤ini vurgulayarak, bu faaliyetlere ve dolay›s›yla AR-GE faaliyetlerine devletten ayr›lan miktar›n artt›r›lmas› gerekti¤ini söylüyor. TÜB‹TAK’›n yay›nlad›¤› bir baflka rapor olan “Dünyada Sanayi-Üniversite ‹flbirli¤i Raporu”nda da Türkiye’ye de¤inerek, Üniversite-Sermaye iflbirli¤inin zorunlu oldu¤unu, çünkü “Pazar Ekonomisi”ne göre yönetilen ülkelerde di¤er ülkelerle iç ve d›fl rekabet gücünün geliflmesinin buna ba¤l› oldu¤unu savunuyor. Devletin yeni rolünün, ekonomik-siyasaltoplumsal ve kurumsal çerçevenin yeniden biçimlendirilmesinde bafll›ca etkin faktörlerden biri haline gelen teknolojinin yönetimi konusunda belirginleflti¤ini vurguluyor. Tüm bunlardan da anlafl›laca¤› gibi, burjuvaziye göre e¤itim, toplumun gereksinimlerine göre de¤il ekonomik rekabetin gereksinimlerine göre yap›land›r›lmal› ve flekillendirilmelidir. Bu kutsal amaçlar(!) do¤rultusunda e¤itimin sermayenin ç›karlar› do¤rultusunda ticarileflmesi de oldukça do¤al karfl›lanmal›d›r.

E k i m G e n ç l i ¤ i

Üniversite-Sermaye işbirliği bir zorunluluk olarak lanse ediliyor! Türkiye’de sermaye düzeninin sözcülerinden olan TÜS‹AD bu iflbirli¤inin bir zorunluluk oldu¤unu vurguluyor. Bir önceki YÖK Baflkan› Kemal Gürüz taraf›ndan 1994 y›l›nda TÜS‹AD ad›na haz›rlanm›fl olan raporda alt› çizilen “giriflimci üniversite” modeliyle, araflt›rma ve e¤itim faaliyetlerini birbirinden ay›ran, e¤itim kurumlar›ndaki tüm olanaklar›n sermayenin ihtiyaçlar› do¤rultusunda kullan›lmas›n› amaçlayan anlay›fl gururla sunulmufltur. Tüm bunlara yön veren, neoliberal e¤itim politikalar›n›n “kutsal sözleflmesi” GATS’a sad›k kal›narak, üniversitelerde sosyal bilimlere, sanata

21


E k i m G e n ç l i ¤ i

22

verilen önem gittikçe azalm›fl, azg›n kar h›rs›yla, toplumun temel ihtiyaçlar›n›n karfl›lanmas›nda rol oynamas› gereken mühendislik vb. bölümler sermayenin kuca¤›na b›rak›lmaya bafllanm›fllard›r. Beraberinde LES gibi s›navlar özendirilerek bu kâr çark›nda sömürülecek elemanlar temin edilmeye çal›fl›lmaktad›r. TÜS‹AD, “AB Yolunda Bilgi Toplumu ve Türkiye” adl› bir di¤er raporunda da benzer tespitler yaparak, ülkelerin geliflmifllik düzeyinin, sahip olduklar› teknolojik geliflmifllik ile do¤ru orant›l› oldu¤unu söylüyor. Bu yüzden de üniversite-sermaye iflbirli¤inin kaç›n›lmaz oldu¤unu, bunun için yap›lan çal›flmalar›n artarak devam etmesi gerekti¤ini ekliyor. Tüm bunlar›n üniversitenin özerkli¤ine-demokratikli¤ine gölge düflürmesi ve e¤itim alma hakk›n› ortadan kald›rmas› elbette bu bir avuç asala¤› hiç ilgilendirmiyor.

“ODTÜ Teknokent AŞ”den YTÜ “Teknopark AŞ-SAHİB”e, İTÜ, Hacettepe ve diğerlerine… Sözünü etti¤imiz iflbirli¤inin gerçeklefltirilmesinde temel araçlar olan Teknoparklar, Teknokentler bir bir ve gururla aç›l›yorlar. Burjuva medyada ard› arkas› kesilmeden reklamlar› yap›l›yor. ODTÜ Teknokent Afi Genel Müdürü U¤ur Yücel, 7 May›s ‘04 tarihinde bir internet haber sitesine verdi¤i röportajda, pervas›zca flunlar› söylüyor: ”Teknokentler, Teknoparklar uluslar›n teknoloji üretebilmek için oluflturdu¤u bacas›z fabrikalar. Teknoloji üretebilme yetene¤ine, iste¤ine, h›rs›na sahip insanlar› bir araya getiriyorsunuz. Bu insanlar de¤iflik kesimleri, toplumun, ülkenin de¤iflik kesimlerini sembolize ediyor. Kesim derken flöyle; sanayiden özel sektörden geliyor, üniversiteden geliyor, kamudan geliyor, araflt›rma merkezlerinden geliyor. Fakat en büyük ortak paydalar› teknoloji gelifltirebilmek, araflt›rma yapmak. ‹flte Teknokentler bu insanlar›n bir araya gelmelerini sa¤l›yor...” Tam bir kolektif çal›flma örne¤i! ‹TÜ’nün Teknokent olarak tahsis etti¤i alan›n ‹stanbul’un en de¤erli arazilerinden birisi oldu¤unu ve yine ODTÜ Teknokent’in flu an bulundu¤u alan›n Ankara’n›n en de¤erli arazisi oldu¤unu vurgulayan “say›n” genel müdür z›rval›klar›na devam ediyor: “Özel sektör ürün gelifltirme ve uygulamal› araflt›rma ile ilgileniyor. Oysa temel araflt›rma olmadan di¤er ikisinin süreklili¤ini sa¤laman›z mümkün de¤il. Temel araflt›rma üniversitelerde oluyor. Üniversitelerin kayna¤a ihtiyac› var, bu kayna¤› kamu tahsis etmek zorunda. E¤er bunlar› yapamazsak, bu kazand›¤›m›z birkaç metreyi çok h›zl› bir flekilde kaybedece¤iz...” ODTÜ Teknokent’in marifetleri bunlarla da bitmiyor. ABD ve ‹srail Silahl› Kuvvetleri’nin at›fl e¤itim sistemleri de ODTÜ-Teknokent firmalar›ndan ETA

taraf›ndan yap›l›yor. TSK için silah ve teknoloji üretimi, hafif silah simulatörleri, hava savunma sistemleri, komuta ve kontrol konsollar›… Liste uzay›p gidiyor. Emperyalizmin pompalad›¤› dünya çap›ndaki militarizmin Türkiye aya¤›n› örmek için yap›lan çal›flmalar›n de¤erlendirildi¤i, bu do¤rultuda üniversitesanayi iflbirli¤i içinde ordunun yerinin görüflüldü¤ü SAVTEK (Savunma Teknolojileri) konferans›n›n ikincisi de geçti¤imiz aylarda ODTÜ’de düzenlenmiflti. ODTÜ Teknokent bu kapsamdaki tüm çal›flmalar›n› kat›l›mc› beyefendilere ve han›mefendilere sunma imkan› bulmufltu. Bu projelerin bir di¤er alan› da YTÜ Teknopark’›. 2003 y›l› Haziran ay›nda resmen kurulan YTÜ Teknopark Afi hakk›nda YTÜ’nün internet sitesinden yay›nlanan bölümde aç›kça söylemekten kaç›n›lmayan baz› çarp›c› noktalar var: “-YTÜ Teknopark›, YTÜ’nün araflt›rma potansiyelini de¤erlendirecek ve YTÜ’nün bu yeteneklerini gelifltirmesine katk› sa¤layacak flekilde, baflta enformatik, ileri malzemeler ve esnek üretim teknolojileri gibi yeni teknolojiler olmak üzere, çevre sanayinin de talep edece¤i yeni ürün ve proseslere yönelik YTÜ ba¤lant›l› flirketleri bar›nd›r›p destekleyecektir. - Park bünyesindeki bu flirketlere, pazarlama faaliyetleri, patent vb. yasal ifllemleri, risk sermayesi ihtiyaçlar›, teknoloji transferi konular›nda destek olacak birkaç flirketin de yer almas› ve bizzat teknopark yönetiminin bu destekleri sa¤lamak üzere oluflturulmas› söz konusudur. - Teknoparka ayr›lacak arazinin 200.000 m2 olmas› öngörülmektedir. Yeflil alanlar›n korunarak, yap›lar›n a¤açlar içine oturtulmas› esas› kabul edilmifltir. Ön hesaplamalar, böyle bir projenin altyap› ve bina infla maliyetinin 20 milyon $ düzeyinde olaca¤›n› göstermektedir. - Teknoparkta yer alan flirketler kirac› olabilecekleri gibi, kendi binalar›n› da infla edebileceklerdir. Park›n, üniversitenin söz hakk›n›n yüksek oldu¤u, ancak yat›r›m yapanlar›n da söz sahibi olaca¤› vak›f, flirket vb. gibi özerk bir kurum taraf›ndan yönetilmesi öngörülmektedir. ” Daha Davutpafla Kampüsü’nün hiçbir altyap›s› tamamlanmadan ö¤rencileri oraya gönderen, daha iyi derslik, laboratuar vb. taleplerde bulunan ö¤rencilere kulak t›kayan, her türlü muhalefeti soruflturmalarla sindirmeye çal›flan eski ve yeni YTÜ yönetimleri, di¤er ekip arkadafllar› ve ayn› zihniyetteki meslektafllar›, ifl e¤itimin ticarileflmesine geldi mi en ön saflardaki yerlerini al›yorlar. YTÜ Teknopark Afi hizmette s›n›r tan›m›yor! Bahsetti¤i alanlardaki faaliyetlerinin yan› s›ra, yat›r›m yapacaklara da çeflitli imkanlar sa¤l›yor. Onlar için hizmete sundu¤u “Internet Ekonomi Laboratuar”›n› flöyle sunuyor:


E k i m

“-Y›ld›z Teknik Üniversitesi Teknopark Projesi çerçevesinde, KOB‹’lerin bilgi ça¤›n› yakalamalar› için ‘‹nternet Ekonomi Laboratuar›’ aç›lm›flt›r. 19 Nisan’da hizmete giren laboratuar, YTÜ, Intel, ‹nternational Assocation of Science Parks (Uluslararas› Teknoparklar Birli¤i) ve Exper’in iflbirli¤i ile hayata geçirilmifltir. - YTÜ bir yandan, yeni Davutpafla kampüsünde kuraca¤› Teknopark›nda AR-GE yapan firmalara ay›raca¤› 40.000m2’lik kapal› alan› ve organizasyonunu projelendirirken, di¤er yandan da ‹stanbul’un çeflitli yörelerine da¤›lm›fl yüzlerce küçük ve orta ölçekli firmay› belirli bir ileri teknoloji eriflim a¤›na sokmakt›r. Üniversite-sanayi iflbirli¤i do¤rultusunda yap›lan bu at›l›m, üniversitedeki bilgi birikiminin bu flirketlere aktar›lmas›n› kolaylaflt›rmaktad›r. ” Bunlar›n d›fl›nda YTÜ Teknopark› bünyesinde, proje yapt›rma ifllerinin ve yard›m-dan›flmanl›k hizmetlerinin daha iyi yürütülebilmesini sa¤layacak ara bir birim de var: SAH‹B (Sanayi Hizmet Birimi) “SAH‹B YTÜ’de sanayicilere hizmet amac›yla kurulmufltur. * Testlerin ve analizlerin yap›lmas›nda, * Üretim sorunlar›n›n ve di¤er sorunlar›n çözümü için dan›flman temin etmede, * Gelifltirilmek istenen ürünler için projeler yapt›r›lmas›nda, * Son s›n›f veya yüksek lisans ö¤rencilerinin, ö¤retim üyelerinin denetiminde sanayi kurulufllar›n›n sorunlar›n›n çözümüne yönlendirilmesinde, Y›ld›z Teknik Üniversitesi ilgili bölümleri ile hizmeti

isteyen sanayi kurulufllar› aras›nda gerekli irtibat› sa¤layan birimdir. “ Bu bilgiler YTÜ’nün SAH‹B ile ilgili internet sitesinden. Son olarak verilen flu cümlede YTÜ ve di¤er Teknoparklar’›n, Teknokentler’in amac› aç›kça özetleniyor: “Üniversite olarak önemli görevlerimizden birisi de, sanayicilerimizin mevcut sorunlar›n› çözmek ve sanayiciler için, uluslararas› kurulufllarla rekabet edebilecekleri teknolojiler gelifltirmektir.” ‹flte gelinen noktada düzenin üniversite ve e¤itim anlay›fl›!

G e n ç l i ¤ i

Bize düşen sorumluluklar! Neo-liberal e¤itim politikalar› ekseninde sermaye düzeni yapt›klar›n› ve yapacaklar›n› aç›kça ifade ediyor: Üniversiteleri sermayeye peflkefl çekip, e¤itimi ve bilimi birer meta haline getirip pazarlamak, buradan rant elde etmek. Bizler de bu sald›r›lar karfl›s›nda, önümüze koydu¤umuz birleflik-devrimci bir gençlik mücadelesi hatt›nda, yerellerden bafllatmay› hedefledi¤imiz ö¤renci hareketlili¤inin güncel sorunlar›n› bu sald›r›larla birlefltirerek mücadelemize ivme kazand›rmal›y›z. Ta ki iflçi s›n›f› önderli¤inde kuraca¤›m›z yeni düzende toplum için bilim üreten e¤itim kurumlar› yaratana kadar! Ta ki üniversitelerin gerçek SAH‹Bleri bizler olana kadar!

K. Tunç

23


Üniversite-sermaye iflbirli¤inin di¤er yüzü:

Ders d›fl› faaliyetler, mant›k d›fl› vaatler !

E k i m G e n ç l i ¤ i

Üniversite-sermaye iflbirli¤i çerçevesinde flu ana kadar yap›lanlar›n ve bundan sonra yap›lacaklar›n önemli bir k›sm› da burjuva ideologlar›n›n katk›lar›yla teorize edilerek gözlerimiz önüne serilmifl durumda. Teorik altyap›n›n, ideolojik platformun az çok tamamlanmas›na karfl›n pratikte Türkiye burjuvazisinin bu konuda istedi¤i rand›man› henüz ald›¤›n› söyleyemeyiz. Bu yüzden bir bir aç›lan Teknoparklar, Teknokentler vs. iflbirli¤inin istenilen flekilde düzenlenmesine, e¤itimin tez elden ticarileflip buradan kar elde edilebilmesine hemen olanak sa¤layam›yor. Bunun için birçok alanda kendi azmiyle meflrulaflt›rd›¤› bu i¤renç pazarl›¤›, çark›n ifllemesinde temel bilefleni oluflturacak ö¤renciler gözünde de meflrulaflt›rmal›, onlara bunu özendirmeli ve sevdirmelidir… Burjuvazinin Teknopark, Teknokent açman›n yan›s›ra burada ucuz iflgücü olarak çal›flt›rabilece¤i, üniversitenin tüm kaynaklar›n› sermayenin amaç ve ihtiyaçlar› do¤rultusunda kullanma vazifesini gerçeklefltirirken kafa eme¤inden faydalanabilece¤i elemanlara, yani ö¤rencilere ihtiyac› vard›r. Bu do¤rultuda da ö¤rencilere buralar› cazip k›labilmeli, onlar› buralara yönlendirebilmelidir. fiimdilerde tüm bunlara vak›f olabilmek için üniversitelerde kulüpler, bürolar açmakta, halihaz›rda var olan ve kendi ideolojilerini yaymakta araç olarak da kulland›¤› baz› uluslararas› kurulufllar›n üniversite temsilciliklerini artt›rmaktad›r.

“IEEE ODTÜ Türkiye’de SanayiÜniversite ve Sanayi-öğrenci ilişkilerinin artması gerektiğine inanmaktadır!” Üniversite-sermaye iflbirli¤ini ö¤rencilerin gözünde meflrulaflt›rma gayesindeki kurumlar›n bafl›nda, IEEE Ö¤renci Kollar› gelmektedir. Türkiye’deki 27 üniversitede bulunan IEEE Ö¤renci Kollar›’ndan en çok dikkat çekeni de ODTÜ’deki koldur. IEEE (The Institute of Electrical and Electronics Engineers –Elektrik ve Elektronik Mühendisleri Enstitüsü), ilk elden amaçlar›n› flöyle dile getiriyor: - Teknolojik yenili¤i teflvik etmek - Üyelerinin kariyerlerini gelifltirmek. - Dünya çap›nda topluma yararl› olmak. Asl›nda ne kadar da iyi niyetli görünüyorlar. Ancak etkinliklerini ve yap›lar›n› biraz inceleyince gerçek niyetin ne oldu¤u anlafl›l›yor: Dünya çap›nda toplumun yaln›zca bir kesimine, yani sermayeye olabildi¤ince yararl› olmak! Bu niyet kapsam›nda da IEEE ODTÜ Ö¤renci Kolu’nun öncülü¤ünde bir çok etkinlik düzenlendi ve bir ço¤u da düzenlenmeyi bekliyor. Bunlardan en dikkat çekicisi 3 May›s 2004 tarihinde ODTÜ’de gerçeklefltirilen Teknoparklar Zirvesidir. Zirvenin amaçlar›n› ve içeri¤ini incelemeden önce zirve öncesinde yap›lan ön çal›flma niteli¤indeki etkinliklere de k›saca bakmak

24

gerekiyor: IEEE ODTÜ Ö¤renci Kolu ilk olarak 2002 y›l›ndaki BTIE (Bilim Teknolojileri Ifl›¤›nda E¤itim) konferans›nda flirketlerle yapt›¤› üniversite –sanayi iflbirli¤i konulu anketle bu do¤rultuda çal›flmalar›na bafllam›flt›r. Anket de¤erlendirmesinden ç›kan “olumlu” sonucun verdi¤i moralle hemen bir sonraki etkinlik olan Biliflim Ar-Ge Proje Pazar›’n›n çal›flmalar› bafllat›lm›flt›r. Bu proje TÜB‹TAK’a ba¤l› T‹DEB’ in deste¤iyle gerçeklefltirilmifltir. Bunlar›n yan›nda IEEE ODTÜ Ö¤renci Kollar› taraf›ndan ç›kar›lan B‹LTEK dergisinin Eylül 2003 tarihli say›s›nda üniversite-sermaye iflbirli¤i konusuna fazlaca yer verilmifl, derginin bu say›s› CEBIT Biliflim Fuar› 2003, Biliflim Zirvesi 2003 gibi fuarlarda da¤›t›lm›flt›r. B‹LTEK Ocak 2004 say›s›nda da üniversite-sermaye iflbirli¤ini destekleyen, ayn› zamanda Eylül say›s›n›n devam› niteli¤inde olan Türkiye’de Teknoloji Politikalar› dosyas› incelenmifltir. Nihayet, o güne kadar yap›lan etkinliklerin de¤erlendirilmesi ve bundan sonra yap›lacaklar›n konuflulmas› amac›yla örgütlenen Teknoparklar Zirvesi’ne s›ra gelmifltir. Zirvenin amaçlar› flöyle s›ralan›yor yay›nlanan bildiride: - Türkiye’deki teknoparklar›n flu anki durumu ve gelece¤inin tam olarak ortaya konulmas›n› sa¤lamak - Teknoparklar›n kurulufl amac›na uygun olarak, uygulanabilecek strateji ve politikalar›n neler olabilece¤inin belirlenmesi için karfl›l›kl› görüfl al›flverifline imkan sa¤lamak - Te k n o p a r k l a r › n ö n e m i n i n v e a v a n t a j l a r › n › n h e d e f kitle taraf›ndan anlafl›lmas›n› sa¤lamak - Baflar›l› uygulamalarda izlenilen metotlar› ilgili kiflilere aktarmak ve bundan sonra gerçeklefltirilecek at›l›mlarda faydalan›labilecek bir bilgi altyap›s› oluflturmak - Teknoparklar›n yenilikçilik alan›nda ve Ar-Ge kapsam›ndaki rollerini ortaya koymak, AB (Avrupa Birli¤i) ile iliflkilendirilmesi konusundaki uygulamalar›n tart›fl›lmas›na olanak sa¤lamak olarak belirlenmifltir. Çal›flmalar h›z kesmiyor tabii, bunlar›n yan›nda Sanayi Yak›nlaflma Projesi bafllat›l›yor zirveye ek olarak: “Teknoparklar Zirvesi etkinli¤ine ba¤l› olarak, Türkiye’de 27 üniversitede bulunan IEEE Ö¤renci Kollar›’n›n kendi bölgelerindeki teknoparklar›, sanayi bölgelerini ve giriflimcilere yönelik tüm yap›lanmalar› tan›mas› ve sanayi ile bafllayacak iflbirliklerinin ilk ad›m› atmas› amac›yla, IEEE Ö¤renci Kollar›


Sanayi Yak›nlaflmas› Projesi bafllat›lm›flt›r. Bu projeye uluslararas› destek almak için AB, Dünya Bankas› ve IEEE gibi kurumlara baflvurulacakt›r. Te k n o p a r k l a r Z i r v e s i v e Sanayi Ya k › n l a fl m a s › P r o j e s i i l e b i r l i k t e , ü n i v e r s i t e l e r i n endüstri ile birlikte yapaca¤› iflbirlikleri için büyük bir ad›m at›lm›fl olacak ve gelece¤in giriflimcilerinin parlak f i k i r l e r i n i h a y a t a g e ç i r m e l e r i n d e k o l a y l › k s a ¤ l a n a c a k t › r. ” Dünya çap›nda topluma yararl› bireyler ancak böyle yetifltirilirdi zaten...

Üniversite-Sanayi İşbirliği Kulüpleri, Büroları … Faydal› kurulufllar IEEE ile s›n›rl› de¤il elbette. Burjuvazinin dört bir taraftan ö¤rencileri kuflat›p, iflbirli¤ini onlar için cazip k›lmas›, yani ö¤rencileri bir flekilde zehirlemesi gerekmektedir. Bunu gerçeklefltirmek için de üniversitelerde çeflitli kulüpler, bürolar vb. açarak bunlar› her yönüyle desteklemektedir. Bu tarz yerlerin amaçlar› da oldukça aç›k olarak kendileri taraf›ndan belirtiliyor. Düzenin üniversiteleri içerisinde diplomal› iflsiz olarak yetiflen niteliksiz ve geleceksiz ö¤rencileri kariyer, iyi ücret gibi aldatmacalarla burjuvazinin pazarl›klar› içine çekebilmede birer araç olarak kullan›lan bu yerlerin say›s› da gün geçtikçe art›yor. fiu an faaliyette bulunanlardan baz›lar› flunlar: Marmara Üniversitesi Üniversite-Sanayi ‹flbirli¤i Kulübü, Sakarya Üniversitesi Üniversite-Sanayi ‹flbirli¤i Kulübü, Erciyes Üniversitesi Nevflehir ‹ktisadi ve ‹dari Bilimler Fakültesi Üniversite-Sanayi ‹flbirli¤i Kulübü, ‹TÜ Makine Fakültesi Üniversite-sanayi ‹flbirli¤i Bürosu, Uluda¤ Üniversitesi Üniversite-Sanayi ‹flbirli¤i Gelifltirme ve Araflt›rma Merkezi… Bunlar›n d›fl›nda YTÜ, Çukurova Üniversitesi, Trakya Üniversitesi gibi birçok üniversite de bu tarz yerlerin aç›lmas› yönünde somut ad›mlar at›lm›flt›r. Ayr›ca EBSO (Ege Bölgesi Sanayi Odas›) ile bölgedeki 6 üniversite (Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, ‹zmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Adnan Menderes Üniversitesi, Celal Bayar Üniversitesi, Mu¤la Üniversitesi) aras›nda imzalanan Üniversite-Sanayi ‹flbirli¤i Protokolü çerçevesinde ad› geçen üniversitelerde de üniversite-sermaye iflbirli¤i çal›flmalar›n›n h›zland›r›lmas›na karar verilmifl, buna katk› sa¤layabilecek kulüp, büro, dernek gibi yerlerin aç›lmas› yönünde görüfller bildirilmifltir. Bunlar›n d›fl›nda da bir çok kulüp vb., isimlerinde geçmese de üniversite-sermaye iflbirli¤inin gelifltirilip artt›r›lmas› yönünde

çal›flma yürütmektedir. Üniversitelerde faaliyet gösteren bu tür yerler, üniversite yönetimlerinden ve sermayeden ald›klar› maddi ve manevi destek ile s›kl›kla göz boyayabilecekleri görkemli etkinlikler düzenleyebiliyorlar. Biraz önce de vurgulad›¤›m›z gibi kurulufl amaçlar›n›, yapt›klar› iflleri her zaman çok aç›k bir flekilde ifade eden bu kurumlardan biri olan ‹TÜ Makine Fakültesi Üniversite-Sanayi ‹flbirli¤i Bürosu bugüne kadar yapt›¤› ifllerden baz›lar›n› gururla flöyle sunuyor: -Üniversite-sanayi iflbirli¤ini iflleyen baz› toplant›larla platformlar oluflturulmufltur (Bo¤aziçi Üniversitesi ÜniversiteSanayi ‹flbirli¤i Platformu). -Son s›n›f ö¤rencilerine kariyer günleri, ö ¤ r e n c i l e r i sanayiye haz›rlama, baflar›n›n yollar›n› ö¤retme çal›flmalar› organize edilmifltir. -Üniversite içerisinde 3 kez Sanayi Fuar› düzenlenmifltir ve Üniversite-Sanayi ‹flbirli¤i fiuras› çal›flmalar›na kat›l›nm›flt›r. (1994’te genel sekreterlik yap›lm›flt›r. ) Erciyes Üniversitesi Nevflehir ‹‹BF Üniversite Sanayi ‹flbirli¤i Kulübü ise yürütece¤i faaliyetlerle birlikte üniversitesanayi iflbirli¤inden bekledi¤i faydalar› flöyle s›ral›yor: -Ö¤renciler sistem dahilinde çal›fl›p, daha verimli yetifleceklerdir. -Bu sayede ö¤retimde ve sanayide kalite ve verimlilik artacakt›r. -‹flletmelerde görülen kalifiye eleman s›k›nt›s›n›n giderilmesine yard›mc› o l a c a k t › r... Bu örnekler daha da uzat›labilir. Kendilerini tan›tmada ve faaliyet yürütmede ufak tefek farkl›l›klar› olsa da tümünün amac› ayn›d›r: Üniversite-sermaye iflbirli¤ini ö¤rencilerin zaaflar›n› da kullanarak cazip k›lmak ve bu kirli pazarl›¤›, baflta ö¤renciler olmak üzere kitleler önünde olabildi¤ince meflrulaflt›rabilmek… 12 Eylül 1980 faflist darbesinin ard›ndan geliflen süreç içerisinde gençlik sorununu siyasal planda geçici olarak çözen burjuvazi, buna karfl›l›k iktisadi, sosyal ve kültürel alanlarda gençli¤e hiçbir fley verememifl, aksine çeliflki ve s›k›nt›lar› daha da artt›rm›flt›r. Gelinen bu noktada ö¤renci gençli¤in düzenle karfl› karfl›ya gelebilece¤i baflka bir alternatif, baflka bir aray›fl içine girmesini önlemek için de bahsetti¤imiz türden araçlar kullanarak apolitiklefltirme ve aldatma politikalar›na devam etmektedir. Bundan sonra ise mühim olan kitlelere gerçek çözüm ve kurtulufl için baflka bir alternatif oldu¤unu anlat›p, onlar› bizlerle birlikte mücadeleye kanalize edebilmektir.

E k i m G e n ç l i ¤ i

K. Tunç

25


Fen-edebiyat fakülteleri iflsiz yetifltiriyor! Daha ilkokuldan bafllad› üniversite haz›rl›¤›. Onlarca y›l okula gittik. D›flar›da oyun oynayan arkadafllar›m›za defalarca imrendik. Ama vazgeçmedik, çal›flt›k. Neden? Çünkü kar›n doyurup rahat bir ifl bulabilmek için, birilerini ezmen ve rakiplerini geçmen gerekiyordu. Çünkü bu düzen milyonlarca kiflinin aras›ndan küçük bir az›nl›¤a tan›yordu bu imkanlar›. Bu yar›fl›n ad› ÖSS, KPSS, DMS, LGS, bu yar›fl›n ad› çan e¤risi…

E k i m G e n ç l i ¤ i

Formasyon dersleri yerine tezsiz yüksek lisans eğitimi Hal böyle olunca, üniversiteden büyük zorluklarla mezun olan birçok ö¤renci de iflsiz kal›yor. Türkiye’de iflsiz yetifltiren bölümlerin bafl›nda da fen-edebiyat fakülteleri geliyor. Ö¤retmenlik d›fl›nda baflka ifl flanslar› olmayan bu ö¤rencilerin 1998-99 döneminden bafllayan yeni bir uygulama ile son sene ald›klar› pedagojik formasyon derslerini alma hakk› gasp edilmifltir. Yerine 1,5 sene süren ve LES’te 45 ve yukar› puan alma zorunlulu¤u getirilen tezsiz yüksek lisans e¤itimi konulmufltur. Ö¤retmen e¤itiminin kalitesini yükseltmek ve “ö¤renciye mesleki konuda derin bilgi kazand›rmak ve mevcut bilginin uygulamada nas›l kullan›laca¤›n› göstermektir” amac›n› güttü¤ü iddia edilen bu yalan da formasyon hakk›n›n gasp›n›n üstünü örtmeye yarayan bir ciladan baflka hiçbir ifllev görmüyor. Zira e¤itimin kalitesinin düflüklü¤ü tek bafl›na ne bilgi eksikli¤inden, ne pratikle ba¤lant›l› anlat›lmayan derslerden ve ne de e¤itim süresinin k›sa olmas›ndan kaynaklan›yor. Sorunun temelinde burjuva e¤itimin bu sonucu yaratan bilinçli e¤itim politikas› yatmaktad›r. E¤itim süresini uzatarak ya da bir ara s›nav koyarak sadece ö¤rencilerin harcamalar›n› ço¤alt›yor, fakat sonucunu de¤ifltirmiyor.

Atamalar için KPSS sınavı Burjuva e¤itim sisteminde bir yerlere girebilmek için çeflit çeflit s›nava girmek zorunda kal›yorsun. Zor bela üniversiteyi bitiren ö¤rencilerin karfl›s›na bu sefer de atamalar›n›n yap›lmas› için girilen KPSS s›nav›

26

ç›kmaktad›r. Ö¤rencilere dayat›lan geleceksizlik ise, KPSS’deki atama istatistikleri ile daha da iyi görülecektir. 2004 y›l›nda KPSS’ye biyoloji, fizik, kimya, tarih, co¤rafya ve felsefe ö¤retmeni olmak isteyen 42010 kifli girdi, fakat yaln›zca 205’i ö¤retmen olabildi. Yine 2004’ün ikinci atama döneminde ise biyolojide 9260 fizikte 8401, felsefede 5146, co¤rafyada 2043, tarihte 8773 kifliden sadece 35’er kifli atanm›flt›r. E¤itim ve fen edebiyat fakülteleri ö¤renci ve mezunlar› geleceksiz. Milli E¤itim Bakanl›¤› yetkilileri ise “Biz, ihtiyaç kadar ö¤retmen al›yoruz, üniversitelere kar›flamay›z.” diyor. Dan›fl›kl› dövüflmekten baflka bir fley yapm›yorlar. Tablo bununla da s›n›rl› de¤il. Yeni yasalaflan Kamu Personeli Temel Kanunu’nda da baflka bir sald›r› ile karfl›lafl›yor ö¤renciler. Yeni yasada tüm bu zorluklardan sonra ö¤retmen olan kifliyi bu sefer de sözleflmeli çal›flt›rma, performans yöntemi vb. ile, bir dizi kazan›m› elinden al›nm›fl, istendi¤inde iflten at›labilecek, hiçbir güvencesi olmayan bir ö¤retmen durumuna düflürüyor. Kaybedecekleri hiçbir fleyi olmayan bizler mücadeleye bu bilinç ve kararl›l›kla sar›lmal›y›z. Yaflan›lan deneyimler gösteriyor ki, sald›r›lara inatç› karfl›l›klar verilmesi kazan›m yaratman›n biricik yoludur. Bu süreci ad›m ad›m örmemiz gerekmektedir. Ciddi bir kitle çal›flmas›na konu etti¤imiz taktirde politik bir gündem olarak hak etti¤i ilgiyi görecektir.

*Fen-Edebiyat Ö¤rencileri çal›flmas›n›n ikinci bülteninden al›nm›flt›r.


Üniversiteler ticarethaneye dönüflüyor!

E k i m Yaflam›n her alan›n›n bir kâr kap›s›, emekçi insanlar›n birer müflteri olarak görüldü¤ü kapitalist sömürü sisteminde bizler de üniversite ö¤rencileri olarak bu olguyu birebir yaflayanlar aras›nday›z. Astronomik düzeylere ulaflan harçlar, özel üniversiteler ve devlet üniversitelerinde aç›lan paral› bölümler, yaz okulu uygulamas›, kantinlerin, yemekhanelerin ve yurtlar›n özellefltirilmesi, teknoparklar vb. e¤itimin ticarilefltirilmesinin birer göstergesi. Zaten üniversiteye girifl aflamas›nda eflitsiz koflullar alt›nda birbirleriyle yar›flmaya zorlanan ve yine astronomik düzeylerde olan dershane paras›n› bulamayan emekçi çocuklar› daha bafltan üniversite hakk›ndan mahrum b›rak›lm›fl oluyor. Üniversiteye girmeyi baflaranlar› ise, yüzlerce dolar› bulan ve pek çok rektörü hala yetersiz diye yak›nd›ran harçlar bekliyor. ODTÜ Rektör’ü Ural Akbulut’un bu konuda söyledikleri yeterince aç›klay›c›: “Bizim ö¤renci maliyetinin yar›s›n› ö¤rencilerden alma hakk›m›z var. Burada 1800 dolar›n yar›s›n› ö¤rencilerden almam›z kimseyi ma¤dur etmez.” ODTÜ, ‹TÜ, Bo¤aziçi gibi üniversitelerde uygulanmaya bafllanan paral› bölümler ve normal bölümlere paral› ö¤renci kontenjan› aç›lmas› da paral› e¤itim sald›r›lar›n›n bir ad›m›d›r. F›rsat eflitsizli¤i demek olan paral› üniversitelerin varl›¤›n›n yan›nda devlet üniversitelerinin de yavafl yavafl paral›laflt›r›lmas›, üniversitelerin kap›lar›n›n iflçi ve emekçi çocuklar›na tümüyle kapat›lmas› demek oluyor. Böylece üniversite yaflam› gere¤ince oluflan yan sektörler sermayenin ellerindedir. Hep “ö¤renciye daha kaliteli hizmet” vermek gerekçesiyle özellefltirilen kantin, yemekhane, yurt gibi hizmetlerin kalitesinde asl›nda bir de¤ifliklik olmam›flt›r, olanlardan ise yüksek fiyatlar›ndan

dolay› sadece paras› olanlar yararlanabilmifltir. De¤iflen tek fley, art›k pahal›laflan bu hizmetler sonucunda paralar›n sermayenin cebine akmas›d›r. Üniversite kaynaklar›n›n sermayenin hizmetine sokulmas›n›n en büyük örne¤i teknoparklard›r. Pek çok üniversitede kurulan ve halen kurulmakta olan teknoparklar, sermaye için ücretsiz Ar-Ge çal›flmas› yapan kurumlar niteli¤indedir. Ö¤rencilerden al›nan harçlar ve ülkenin emekçilerinin devlete ödedikleri vergilerle finanse edilen üniversite kaynaklar› ve ö¤retim görevlileri, art›k teknoparklarla iflbirli¤i yapan sermaye gruplar› için projeler üretmekte, bu sermaye gruplar›n›n ve flirketlerin kâr›n› art›rabilecek çal›flmalar yapmaktad›r. Araflt›rma görevlilerinin ve ö¤rencilerin üzerinde çal›flt›klar› projelerin konular› sermayenin ihtiyaçlar› çerçevesindedir. Böylece insanl›¤›n yarar›na olmas› gereken bilimsel araflt›rmalar tekeller için yap›lmaktad›r. Baz› teknoparklarda ayr›ca uluslararas› silah flirketleri için projeler yap›ld›¤›n› biliyoruz. Bu sald›r›lar ülke genelinde uygulanan özellefltirme sald›r›lar›n›n üniversitelerdeki aya¤›d›r. Nas›l SSK’lar›n özellefltirilmesiyle pek çok hizmet paral› hale gelecekse ve kâr temelinde çal›flacaksa, üniversiteler de bu uygulamalar sonucunda sadece paras› olan›n e¤itim alabilece¤i birer kuruma dönüfleceklerdir. Toplumun her alan›nda karfl› karfl›ya oldu¤umuz özellefltirme ve paral›laflt›rma sald›r›lar›n› birbirinden ayr› görmemek gerekir. Tüm bu sald›r›lar kapitalizmin bir sonucudur ve tüm emekçilerin kazan›lm›fl haklar›n› ellerinden almaya yöneliktir. Bu sald›r›lar karfl›s›nda yap›lmas› gereken, toplumun di¤er kesimleriyle birlikte ortak mücadele etmektir.

G e n ç l i ¤ i

27


‹TÜ’de bir dönemin ard›ndan

E k i m G e n ç l i ¤ i

28

Gençlik mücadelesinin geçmiflte en önemli mevzilerinden birisi olan, tarihinde pek çok flanl› eylemi bar›nd›ran ‹TÜ bugün ne durumdad›r? Yaz›n›n a¤›rl›¤› Gümüflsuyu Kampüsü üzerinden olsa da, genel tabloyu yans›tabilece¤ini düflünüyoruz. ‹TÜ bugün sermaye ile en içiçe geçmifl okullardan birisidir. Vakfa ait olan baz› hizmetlerin Kültür A.fi. isimli, bafl›nda eski rektör Gülsüm Sa¤lamer’in bulundu¤u bir flirkete devredilmesi, Armutlu’da insanlar› evinden etme pahas›na Alarko ve Enka gibi flirketlerle kolkola gerçeklefltirilen Teknokent projesi bunlar›n sadece en göze batanlar›. Teknokent’in amaçlar›na bak›ld›¤›nda bilimsel çal›flma ad›na tek fley bulunmamaktad›r. “‹TÜ ARI Teknokent hedefleri aras›nda: - Ortak araflt›rma projeleri yürütülmesi, - Dan›flmanl›k hizmetleri verilmesi, - Çok özel ve pahal› laboratuar olanaklar› sa¤lanmas›, - Teknik hizmetlerin flirketlere sunulmas›, - Konu ile ilgili en güncel geliflmelerin ve bilgilerin sürekli e¤itim ve di¤er ara aflamalar yoluyla flirketlere verilmesi bulunmaktad›r.” (www.teknokent.itu.edu.tr) K›saca flirketlerin gönendirilmesi deselerdi daha net olmaz m›yd›? Buradaki mant›k art›k ticarileflmenin uç boyutudur. Okul para karfl›l›¤›nda flirketlere hizmet veren bir flirket konumuna düflürülmüfltür. Bu tabii ki tek bafl›na ‹TÜ’de yaflanan bir süreç de¤il, ama ‹TÜ bunun en net gözlendi¤i yerlerden birisidir. Paral› e¤itim alan›nda da en ileri noktadad›r. Kay›ttan kart ç›kartmaya, ö¤renci belgesinden transkripte her fley paral›d›r. Bunlar haricinde harçlar al›nmaktad›r. Ayr›ca yurt ücretleri, yemekhane ücretleri çok yüksektir. Okuldaki yurtlar›n birço¤u ayl›k 350 milyon almaktad›r. En ucuz yurt ücreti 175 milyondur. Kaç emekçi, çocuklar›n› böyle koflullarda okutabilir ki? Bunun ötesinde bilimsel e¤itim noktas›nda en iddial› okullardan birisi olan ‹TÜ, acaba gerçekten bilimsel e¤itimin neresinde duruyor? Piyasaya insan yetifltirmek ad›na müfredatlar›n s›k›flt›r›ld›¤›, s›k›flm›fl müfredatlarla ö¤retilemeyen bilgilerin ödev olarak ö¤renciye yüklenip, ö¤rencilerin yo¤un çal›flma temposu içinde bo¤uldu¤unu hocalar da biliyor, ö¤renciler de. ‹stenen yaln›zca ders çal›flan, kafas›n› kald›r›p ülke sorunlar› ile ilgilenmeyen ö¤renci tipidir. Okulda, b›rak›n ö¤renciyi hocalar›n dahi birçok uygulamada fikri al›nmamaktad›r. Ö¤renci temsilcili¤i seçimlerinde temsilci olmak için gereken kriterlerin anti-demokratikli¤i bir yana, propaganda çal›flmas› bile olmam›flt›r. Ö¤renciler oy verdikleri adaylar› bile tan›mamaktad›r. Bu yüzden aday olan kiflilerden birisi karambole seçilmekte, seçilen temsilciler ö¤renci sorunlar› ile ilgilenmek ad›na hiçbir fley yapmamaktad›r. Bu o kadar ciddi bir boflluktur ki, Makine Fakültesi’nde sene içinde politik olmayan kulüplerden birisinin ö¤renci sorunlar› ile ilgili düzenledi¤i anket, yap›lan tek yayg›n çal›flmad›r. Bu durum ö¤rencilerin taleplerini içeren bir çal›flman›n eksikli¤ini de göstermektedir. Son seçilen rektörün ö¤rencilerle diyalog toplant›lar› gerçeklefltirmifl olmas› olumlu bir ad›m gibi görünse de sorunlar› çözmekten oldukça uzakt›r. Çünkü paral›laflma, flirketleflme, demokratikleflme gibi konularda taviz verilmesi mümkün de¤ildir. Bunlar rektörü aflan sorunlard›r: E¤itim

sistemi ile YÖK’ü karfl›s›na almak durumundad›r. Dolay›s›yla ö¤rencilere sunulan iyi dilek ve temennilerle mümkün olacak bir fley de¤ildir. ‹TÜ, tüm bunlar›n yan›nda AB e¤itim programlar› ile en içli d›fll› olan, AB’yi en fazla destekleyen okullardan birisidir. Socrates, Erasmus gibi e¤itim programlar›na dahildir. (Bu e¤itim programlar›n›n içeri¤i daha önce Ekim Gençli¤i’nde ele al›nm›flt›r.) Bu durumda ö¤renciler ne yapmaktad›r? Ö¤renciler y›llard›r so¤umufl olan politik ortamdan kaynakl› her geçen gün giderek daha çok apolitize olmaktad›r. Bu bofllu¤u da düzenin ajanlar› olan ideolojiler doldurmaktad›r. ASME gibi bir Amerikan ajan› kulübün yüzü aflk›n ö¤renci üyesi olmas› bunun en çarp›c› örne¤idir. Genel olarak ö¤renciler yaflanan sorunlar› görmekte, ama kendilerini ifade etmekte zorlanmaktad›rlar. ‹TÜ Sözlük (www.itusozluk.com) gibi bir internet sitesinin varl›¤›, ö¤rencilerin kendini ifade etme s›k›nt›s›n›n somutlaflm›fl halidir. Ayr›ca okuldaki emekçi çocuklar› okumak için burs almak zorundad›r. Burs flart› olarak getirilen yüksek ortalama da bu ö¤rencileri derslere kapanmaya yöneltmektedir. Çan e¤risi sistemi de ö¤renciler aras› rekabeti ve nefreti körüklemektedir. Sene içerisinde Armutlu’daki y›k›m ve Teknokent ile ilgili bir çal›flma yap›ld›. Bu çal›flma oldukça önemli bir duyarl›l›¤›n ifadesi olsa da ‹TÜ ö¤rencisini harekete geçirme noktas›nda baflar›s›z olmufltur. Maslak’ta yurtlar üzerinden bir hareketlilik yaflanm›flsa da, okulun politik atmosferini de¤ifltirmeye yeterli olmaktan uzakt›r. ‹TÜ’de s›n›rl› say›daki politik ö¤renci çevresi belli bir darl›¤›n ve t›kanm›fll›¤›n içerisindedir. Zaten birçok siyaset son birkaç sene içerisinde okuldan silinmifl, bir k›sm› da at›l hale gelmifltir. Özet olarak ‹TÜ’nün de genel ö¤renci muhalefetinin sorunlar›n› yaflad›¤›n› söylemek mümkün. ‹TÜ ö¤rencisi ancak kendi talepleri üzerinden yürüyecek bir çal›flma ile daha duyarl› hale gelebilecektir. Ancak bunun için de ciddi ve güven verici bir çal›flma gerekecektir. Birleflik bir gençlik hareketi gelifltirme perspektifiyle, ‹TÜ’de böyle bir çal›flmay› örgütleme sorumlulu¤uyla hareket edece¤iz.

İTÜ Ekim Gençliği


Üniversitede amfilerin, s›n›flar›n sahipleri kimler? Üniversite-sanayi iflbirli¤i her geçen gün derinleflmektedir. Kapitalist iliflkiler e¤itimin her alan›nda kendini göstermektedir. Teknokentlerle bu iliflkiler somutlanmaktad›r. Türkiye’deki teknokentlerde yüzlerce firma bulunmaktad›r. Ö¤renciler, ö¤retim üyeleri, asistanlar, okulun tüm imkanlar›, laboratuarlar› bu flirketlere peflkefl çekilmekte, flirketler ad›na projeler yap›lmaktad›r. Art›k bununla da yetinmiyorlar, bu iflbirli¤ini, ODTÜ ‹ktisadi ve ‹dari Bilimler B (‹flletme) Binas›’n›n duvarlar›nda tabelalaflt›rm›fl bulunuyorlar. Bu tabelalarda amfilerin ve bölümün bir blo¤unun adlar› yazmaktad›r. Yap› Kredi Amfisi, ‹stanbul Menkul K›ymetler (‹MKB) Amfisi, Türkiye ‹fl Bankas› Bloku… Okullar›m›zda vefat etmifl ö¤retim üyelerinin, bilim adamlar›n›n, ö¤rencilerin adlar›n›n amfilerde kullan›ld›¤›na tan›k olmufluzdur. E¤itime karfl›l›ks›z destek veren, toplum için bilim üretenlerin adlar› elbette lay›kt›r o amfilere, bloklara, s›n›flara. Ancak üniversitede akla en son gelmesi gerekenlerin adlar›n› o tabelalarda görmek, ODTÜ’nün ad›n› da tabelalarda de¤ifltirmektir: ODTÜ Afi. Yap› Kredi Bankas› ile Türkiye ‹fl Bankas› ve sahipleri olan burjuva kesim hangi s›fatla, topluma ve e¤itime sunduklar› hangi katk›larla orada adlar›n›n bulunmas› hakk›n› kendilerinde görebiliyorlar? Tüm iliflkilerini insanlar üzerinden art›-de¤er üretmeye endeksleyenler, sermaye dolafl›m›n›n Türkiye’deki en büyük arac›lar›ndan olan bu bankalar, nas›l olur da insanl›k için bilim üretilmesi gereken bir yerde ellerini kollar›n› sallaya sallaya gezebilmektedirler? Hem de özgür düflüncenin hâkim olmas› gereken koridorlarda. Asl›nda bu tam da iflletme

bölümünün düzen için iflçi ve emekçi düflman› yöneticiler yetifltirmek hedefinde olmas›yla alakal›d›r. fiirket yöneticileri, müdürleri, CEO’lar› gelip dersler verme yetkisini tam da bu düzenden ve bu düzenle olan ç›kar iliflkilerinden almaktad›rlar. Ya ‹MKB’nin üniversitenin bir koridorunda ne ifli var. O amfide insanlara broker olmak m› ö¤retilmektedir ya da ö¤retilmelidir? O tabelalar›n as›l› oldu¤u bir amfide ve blokta nas›l bir e¤itimden, kimin ad›na bir e¤itimden veya sistemden bahsedebiliriz. Düzen için iflçi s›n›f› düflman› iflletmeciler, düzen için çal›flan bireyler yaratmakta üniversiteye tam destek verdiklerini bundan daha iyi gösteremezlerdi. fiirketleriyle Teknokent üzerinden çal›flmalar› yetmezmifl gibi, bunu tabelalarla da göstermeleri, bu düzende üniversitenin gerçek sahiplerinin kimler oldu¤unu göstermiyor mu? Yoksa hala “hiçbir ç›kar gözetmeksizin e¤itime katk› yap›yorlar” diyebiliyor muyuz? Bu iflbirli¤ine son vermek bugünkü mücadelenin temel bir hedefi olmal›d›r. Bugün ODTÜ’de yaflananlar›n pek yak›nda tüm üniversitelere s›çrayaca¤› yeterince aç›kt›r. Bu mücadele bitmeyecek ve elbet bir gün, o koridorlarda, bloklarda ve amfilerde de özgürlük türküsü söylenecek ve o tabelalar da düzenle birlikte parçalanacakt›r. Üniversite- sanayi iflbirli¤ine son! Sermaye defol, üniversiteler bizimdir! R. U. Kurşun

E k i m G e n ç l i ¤ i

29


Biz gençlik hareketinin durumuna ve sorunlarına, bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerine ilişkin olarak ortaya konulmuş her

Gençlik hare

düşünceye önyargısızca yaklaşmaya, onu irdelemeye ve tartışmaya hazırız. Fakat aynı tutumu ciddiyet ve sorumluluk sahibi, böyle olduğunu düşünen ve savunan tüm öteki çevrelerden de bekleriz. Bu karşılıklı olarak yapılmak zorundadır, zira gençlik hareketinin içinde bulunduğu kısır döngüden bir an önce çıkmaya şiddetle ihtiyacı vardır ve bu da ancak ortaklaştırılmış politik müdahalelerle olabilir. Politik müdahale ise politika, sorunlara ve çözümlere ilişkin politik açıklık demektir. O halde herkes konuya ilişkin ne düşünüyorsa ortaya koymalı ve ortaya konulanları da önyargısızca tartışmalı, dahası bunu, politik müdahaleyi ve çözüm sürecini asgari sınırlarda olsun ortaklaştırmak üzere yapmalıdır.

30

Gerektiğinde kendi başına fakat olanaklı olduğunca en geniş güçlerle... Bugün partinin gençlik harketinin durumuna iliflkin bir de¤erlendirmesi ve buna ba¤l› olarak ortaya konulmufl bir politikas› var. Komünist gençli¤in güncel görevi bu politikay› hayata geçirmeye kilitlenmek, baflar›s› için azami çaba sarfetmek, bu baflar›y› güvenceleyebilmek için her türlü araçtan, olanaktan ve f›rsattan zaman›nda ve en iyi biçimde yararlanabilmektir. Hedef birleflik, kitlesel ve örgütlü bir devrimci gençlik hareketi yaratmakt›r. Belirlenmifl politika temelde buna yöneliktir, do¤rulu¤unu oldu¤u kadar baflar›s›n› da s›nayacak olan budur. Hiçbir pratik ad›m ya da önceli¤in önüne koymaks›z›n, tersine, tam da pratik çal›flma ve mücadeleye paralel olarak ve onunla içiçe, dahas› pratik deneyimin yaratt›¤› aç›kl›klardan da yararlanarak, bu politikay› gençlik hareketi içinde tart›flt›rmak ve olgunlaflt›rmak, baflar›n›n önkoflullar›ndan biridir. Biz gençlik hareketinin durumuna ve sorunlar›na, bu sorunlara iliflkin çözüm önerilerine iliflkin olarak ortaya konulmufl her düflünceye önyarg›s›zca yaklaflmaya, onu irdelemeye ve tart›flmaya haz›r›z. Fakat ayn› tutumu ciddiyet ve sorumluluk sahibi, böyle oldu¤unu düflünen ve savunan tüm öteki çevrelerden de bekleriz. Bu karfl›l›kl› olarak yap›lmak

zorundad›r, zira gençlik hareketinin içinde bulundu¤u k›s›r döngüden bir an önce ç›kmaya fliddetle ihtiyac› vard›r ve bu da ancak ortaklaflt›r›lm›fl politik müdahalelerle olabilir. Politik müdahale ise politika, sorunlara ve çözümlere iliflkin politik aç›kl›k demektir. O halde herkes konuya iliflkin ne düflünüyorsa ortaya koymal› ve ortaya konulanlar› da önyarg›s›zca tart›flmal›, dahas› bunu, politik müdahaleyi ve çözüm sürecini asgari s›n›rlarda olsun ortaklaflt›rmak üzere yapmal›d›r. Bu ise öncelikle bugüne kadar yap›lagelen grupçu ve mezhepçi al›flkanl›klar› terketmeyi, bu çerçevede oluflturulmufl sözde çözüm reçetelerini bir yana b›rakmay›, sorunlara oldu¤u kadar çözümlere de gençlik hareketinin tümü ve genel ihtiyaçlar› üzerinden bakmay›, politik ve örgütsel çözüm önerilerini de bu çerçevede ortaya koymay› gerektirir. Grupçulu¤u kimlik edinmifl ve gerçek sorunlar yerine dar grupsal ihtiyaçlar› temel kayg› haline getirmifl geleneksel gençlik çevrelerinin buna kolay yanaflmayaca¤› kesin oldu¤una göre onlar› buna zorlamak da ciddi bir mücadeleyi gerektirir. Bu mücadele verilmeli ve bu tart›flma her yolla zorlanmal›, mücadelenin zorlamas›yla ortaya ç›kan birlikte ifl yapma sürecinin ortam›ndan oldu¤u kadar deneyimlerinden de bu amaçla en iyi biçimde yararlan›lmal›d›r. Gençlik çevrelerini böyle bir tart›flman›n ve giderek pratik çözüm sürecinin içine çekme çabas› gösterilirken komünist gençli¤in özellikle dikkat etmesi gereken temel


eketi ve komünist E k i m

noktalardan biri, parti taraf›ndan belirlenmifl olsa bile, gençlik hareketinin sorunlar›na ve olanakl› çözümlerine iliflkin politikan›n, ortaya konuldu¤u andan itibaren (onu ortaya koyandan ba¤›ms›z olarak) art›k devrimci gençlik hareketinin tümüne ait oldu¤u gerçe¤idir. Öteki çevrelerin bugün bu politikay› ne ölçüde benimsediklerinden ba¤›ms›z olarak, nesnel mant›¤› ve niteli¤i ile bu böyledir. E¤er bu politika gençlik hareketinin durumunun nesnel bir de¤erlendirmesinin ürünüyse, ve daha da önemlisi, flu veya bu partinin öznel ihtiyaçlar›n› de¤il fakat devrimci gençlik hareketinin gerçek ihtiyaçlar›n› hareket noktas› olarak al›yor, buna dayan›yorsa, bu durumda belirlendi¤i andan itibaren bu politika art›k devrimci gençlik hareketinin tümüne ait demektir. Bunu gözönünde bulundurmak grupçu önyarg›lar› darbelemeyi ve sorunlar›n daha rahat bir biçimde ele al›nmas›n› ayr›ca kolaylaflt›racakt›r. Burada biçime de¤il fakat tümüyle iflin mant›¤› ve ruhuyla ilgili bir soruna iflaret etti¤imizi özellikle vurgulamak istiyoruz. Bir baflka temel önemde noktaya geçiyoruz. Bu, do¤ru devrimci politikay› hayata geçirirken kendi gücüne ve ba¤›ms›z çal›flmas›na dayanmak ve güvenmek ile, amaca uygun biçimde en genifl güçleri birlefltirmek ve birlikte çal›flma yürütmek aras›nda kurulmas› gereken do¤ru iliflki sorunudur. Gerekti¤inde kendi bafl›na yürümek güç ve iradesi gösteremeyenler, baflkalar›n› birlikte yürüyüfle çekmek güç ve iradesi zaten gösteremezler. Politik yaflam›n genelinde geçerli olan bu ilke, bugünün gençlik hareketi gerçekli¤i gözetildi¤inde özellikle önemli ve geçerlidir. Temel hedef ile günün gerçekleri aras›nda

do¤ru, amaca uygun düflen bir iliflki ve bütünlük kurabilmektir burada sözkonusu olan. Do¤ru bir politikan›n hayata geçirilmesi mücadelesinde bütünsel hedefi flaflmaz bir güven ve kararl›kla gözetmek ile, bu de¤iflmez hedefe günün henüz s›n›rl› ve k›smi kalabilen olanaklar›ndan hareketle ulaflmaya çal›flmak iki ayr› fleydir. ‹lkine ulaflmak tam da ikincisinden hareket etmeyi gerektirir. Yeni ö¤renim y›l›n›n baz› ilk deneyimleri bile, çok say›da grup içinde yaln›zca birkaç grubun do¤ru bir politik tutumla hareket edebildikleri ölçüde ortaya pekala baflar›l› pratikler konulabildi¤ini ve tam da bu örnek pratik baflar› üzerinden öteki baz› çevrelerin de ortak çal›flman›n içine çekilebildi¤ini göstermektedir. Daha çok ‹stanbul’a özgü bu olumlu deneyimler, izlememiz gereken yolun ne oldu¤u konusunda da somut bir fikir vermektedirler. Bütünsel hedefi her zaman göz önünde bulunduraca¤›z ve ona ulaflmaya çal›flaca¤›z; fakat ona ulaflman›n biricik yolunun, tam da bugün için olanakl› olandan hareket etmek oldu¤unu da bir an için bile unutmayaca¤›z. Önemli olan hakl› bir zeminde durmam›z, gençlik hareketinin ihtiyac› olan do¤ru ve kucaklay›c› bir politika izliyor olmam›zd›r. Bu koflula uymak kayd›yla tek bafl›m›za hareket etmekten geri durmayaca¤›m›z gibi, baz› s›n›rl› çevrelerle ifle bafllamaktan da geri duramay›z. Bu politika çerçevesinde bizimle ifl yapanlar›n ne kim oldu¤una ve ne de güçlerinin ne kadar oldu¤una bakaca¤›z. Zira aslolan do¤ru politikada birleflmektir; ayr›m ve tercihler de buna göre olmak, buna göre yap›lmak durumundad›r. Kimler buna yatk›n ya da haz›rsa

G e n ç l i ¤ i

31


E k i m G e n ç l i ¤ i

32

birlikte ifl yapman›n, ad›m atman›n ilk muhataplar› da Gençlik hareketinin bazı güncel do¤al olarak onlar olacakt›r. Bu çizgide tutarl›l›k ve sorunları kararl›l›k gösterilirse zamanla baflar› kazan›laca¤›ndan, zaman içinde daha genifl güçlerin birleflik çal›flmaya, Gençlik hareketi içinde bugün öne ç›kan ya da zaman mücadeleye ve giderek ortak kitlesel örgütlenme çizgisine zaman tart›flma konusu olan iki soruna iliflkin kazan›laca¤›ndan kuflku duyulmamal›d›r. Do¤ru yaklafl›m›m›z› da burada bir kez daha k›saca ifade etmek politikan›n gücü bunu zorlayacakt›r ve istiyoruz. inan›yoruz ki olaylar›n ak›fl› bunu Bunlardan ilki son haftalarda yeniden bafl kolaylaflt›racakt›r. gösteren faflist sald›r›lard›r. Bu sald›r›lara Burada bir baflka önemli nokta Dolayısıyla ilerici-devrimci gençli¤in an›nda ve soluklu olabilmek, bu zorlu birleflik bir güç olarak yan›t vermesi ve süreci soluklu biçimde bugün yeniden kararl›l›¤›n› sergilemesi, devrimci götürebilmektir. gençlik hareketi pay›na olumlu bir yaygınlaştırılacak gibi Grupçulu¤un ve s›nav ve önemli bir kazan›md›r. mezhepçili¤in bir kültür görünen sivil faşist saldırıları Gençlik faflist terör çetelerinin olarak kök sald›¤›, ortam› terörize etmeye yönelik birçok çevrenin ele alırken, MHP ne yapmak bu türden giriflimlerine pabuç hareketin genelinden istiyor diye sormak yerine devletin b›rakmayaca¤›n› göstermekle umut keserek daha kalmam›fl, sald›r›lar›n çok kendi grupsal karanlık güç odakları gelişme gerisindeki polis deste¤ine ve kazan›mlar› üniversite yönetimlerinin bu üzerinden soruna potansiyeli taşıyan gençlik sald›r›lardaki sorumlulu¤una bakt›¤› bir ortamda da özel bir biçimde dikkat hareketine hangi yeni tuzakları ortak çal›flmaya, çekmek yoluna gitmifltir. mücadeleye ve hazırlamak peşinde diye sormak, Genel çizgileriyle yerinde birleflik olan bu tutum özellikle örgütlenmeye dayal› olup biteni doğru değerlendirmek ‹stanbul’da (ki halihaz›rda bir devrimci gençlik olaylar›n merkezi bu kenttir) için temel önemde ilk koşuldur. hareketi hedefine faflist çeteleri teflhir ve tecrit ulaflmak elbette kolay Ne yapmak istedikleri sorusuna etmifl, bu arada nispeten daha de¤ildir, hele de bir genifl bir ö¤renci kesiminde politik ö¤renim y›l›n›n sorunu ise geçmiş deneyimler bir duyarl›l›¤a da yolaçm›flt›r. hiç de¤ildir. Fakat Faflist terör çeteleri bu ülkede son üzerinden kolayca yanıt komünist gençlik gerekli 40 y›ld›r toplumsal muhalefeti terörize kararl›l›k, tutarl›l›k ve ›srar› bulabiliriz. etmek için, özellikle de gençlik gösterebilirse e¤er, sorunu bu hareketine karfl› kullan›lageldiler. Bu konuda ö¤renim y›l› içinde art›k zengin bir deneyime sahibiz ve bundan gündemlefltirmeyi ve hiç de¤ilse baz› böyle bu konuda hiçbir biçimde hata yapma lüksüne çevrelere benimsetmeyi baflarabilir. Bu sahip de¤iliz. Oysa baz› ilk belirtiler geçmifl deneyimlerin durumda baz› birimlerde bu ö¤renim y›l› içinde ilk örnek kolayca gözden kaç›r›labilece¤inin rahats›z edici ad›mlar at›l›r ve böylece gelecek ö¤renim y›l› içinde iflaretlerini vermektedir. Bu türden hatal› tutumlar›n amaca uygun çözümler için zemin genel planda bir hayli önünü daha en bafltan almak, devrimci gençlik olgunlaflt›r›lm›fl olur. Koflullar›n uygun göründü¤ü baz› hareketinin geliflme seyri ve yak›n gelece¤i bak›m›ndan birimlere bu çerçevede yüklenmek ve ortaya baz› ilk özel bir önem tafl›maktad›r. Bu çerçevede, sald›r›lara karfl› olumlu örnekler ç›karabilmek bu nedenle san›ld›¤›ndan kararl› bir tutum içinde olan ve üstüne düfleni en etkin da büyük önem tafl›yor. Zira bu, sorunun genel planda ve biçimde yerine getirmeye çal›flan komünist gençli¤in, öte soyut olarak ortaya konulmas›na son verecek, olumlu yandan bunu bu sald›r›lar›n gençlik hareketi için bir örneklerin genellefltirilmesi üzerinden soruna ve çözüme tuza¤a dönüflmesi tehlikesine döne döne dikkat çekmekle yüklenme olana¤› sa¤layacakt›r. birlefltirmesi, bunu yaz›l› de¤erlendirmeler halinde sürekli Komünist gençli¤in bilgisini, deneyimlerini ve parti bas›n›m›zda ifllemesi son derece yerinde bir yönlendirici de¤erlendirmelerini içte partiye ve d›flta tutumdur ve onun bu konudaki öncü bilincine dikkate kamuoyuna sürekli biçimde sundu¤u bu sürece iliflkin de¤er bir göstergedir. olarak söylemek istediklerimizi flimdilik bunlarla Sald›r›lar›n özellikle ‹stanbul’daki en hareketli ö¤renci noktalamak istiyoruz. biriminde gündeme getirilmesi rastlant› de¤il, fakat devletin karanl›k odaklar›n›n al›fl›lagelmifl tutumuna


tümüyle uygun bir davran›fl tarz›d›r. Amaç bir avuç sald›rganla ortam› terörize etmek, bu yolla ö¤renci hareketinin dikkatini temel önemdeki sosyal, siyasal ve akademik sorunlardan ay›rarak salt bu sald›r›lara kilitlemek, böylece onu içinden ç›k›lmas› zor bir k›s›r döngüye mahkum etmektir. Faflist sald›r›lar›n baflar›s› tam da bu sonucun ne kadar elde edildi¤i ile ölçülmelidir. E¤er sonuç gerçekten bu oluyorsa, her seferinde bu çeteler okullardan kovulup at›lsalar bile, gerçekte karfl›-devrim odaklar› aç›s›ndan as›l amaca fazlas›yla ulafl›lm›fl demektir. Bu sald›r›lar›n arkas›nda hiç de basitçe MHP de¤il, fakat muhtemelen onun bilgisini ve denetimini de aflan bir biçimde dosdo¤ru devletin karanl›k merkezleri vard›r. Bütün bir yak›n tarihimiz bunun böyle oldu¤unu art›k en dolays›z olgular ve belgelerle ortaya koymufl bulunmaktad›r. Bizde sivil faflist hareket dolays›z olarak devletin denetimindedir ve hep de devletin karanl›k odaklar›n›n uygulamaya koyduklar› planlar›n bir parças› olarak ifl görmüfltür. Çatl›lar’›n ipi her zaman kontrgerillan›n elindeydi ve onun toplumsal muhalefeti terörize etme ve sindirme planlar›n›n tetikçileri durumundayd› faflist terör çeteleri. Bugün bu özellikle böyledir; zira faflist parti olarak MHP bugün art›k ‘70’li y›llardaki türden teröre dayal› etkin bir iktidar aray›fl›na sahip de¤ildir. Onun bu aç›dan posas› ç›kar›lal› çok oldu ve kendi bafl›na iktidar olma sevdas› daha Türkefl hayattayken noktaland›. Elbette bu parti bugün de faflistflovenist sald›rgan bir retori¤in merkezi durumundad›r, politik güç ve etkisini de önemli ölçüde buradan devflirmeye çal›flmaktad›r. Fakat bu ideoloji ve politika ile e¤itip yetifltirdi¤i terör çeteleri ya mafya çeteleri olarak dolays›z biçimde sermaye gruplar›na ya da tetikçi gruplar olarak do¤rudan devletin karanl›k odaklar›na ba¤l›d›rlar ve bu ba¤lar faflist partinin kendi denetimini de aflan bir özelliktedir. MHP bu aç›dan burjuvazinin ve devletin ihtiyaçlar›na göre yararlanabildi¤i bir faflist militan/çeteci gruplar fideli¤idir. Bu gerçekleri gözönünde bulundurmak, “faflizme karfl› omuz omuza!” diye hayk›r›rken hedef olarak as›l nereye bak›lmas› gerekti¤ini gözden kaç›rmamak anlam›na gelir.

Türkiye faflizminin kayna¤›n› ve uygulama araçlar›n› görmek için Türkiye’nin yak›n tarihi ç›plak gözle görülebilecek gerçekler sunmaktad›r bize. Bunun için 12 Martlar’a ve 12 Eylüller’e ve özellikle de onlar›n haz›rlan›fl süreçlerine bakmak bile kendi bafl›na yeterlidir. Emperyalizm, iflbirlikçi büyük sermaye ve onun devleti, bize faflizmin toplumsal dayana¤›n›, siyasal kayna¤›n› ve temel uygulama araçlar›n› vermektedir. Türkefl’in MHP’si her zaman bunun yaln›zca bir parças›, daha çok da tetikçisi oldu; faflist ideolojiyi yayg›nlaflt›rmak ve daha da önemlisi ortam› terörize etmek do¤rultusunda etkin bir biçimde kullan›ld› ve bilindi¤i gibi günü geldi¤inde ayn› güçler taraf›ndan geri plana da itilebildi. Dolay›s›yla bugün yeniden yayg›nlaflt›r›lacak gibi görünen sivil faflist sald›r›lar› ele al›rken, MHP ne yapmak istiyor diye sormak yerine devletin karanl›k güç odaklar› geliflme potansiyeli tafl›yan gençlik hareketine hangi yeni tuzaklar› haz›rlamak peflinde diye sormak, olup biteni do¤ru de¤erlendirmek için temel önemde ilk kofluldur. Ne yapmak istedikleri sorusuna ise geçmifl deneyimler üzerinden kolayca yan›t bulabiliriz. ‹lerici-devrimci gençlik hareketi bugün emperyalist savafltan AB hayallerine, özellefltirmeden paral› e¤itime, üniversitelerin flirketlefltirilmesinden inceltilerek sürdürülmek istenen YÖK k›skac›na kadar bir dizi temel önemde toplumsal ve siyasal sorun üzerinden, yani toplumun öteki emekçi s›n›f ve katmalar›n› da dolays›z olarak ilgilendiren ve dolay›s›yla gençlik hareketini onlara yak›nlaflt›ran gündemler üzerinden güç kazanmaya ve kitleselleflmeye çal›flmaktad›r. Oysa bir avuç çetecinin ortam› terörize eden sald›r›s› bir anda tüm bu gündemleri geri plana itiyor ve herfley bir süreli¤ine de olsa bu bir avuç sald›rganla u¤raflmaya kilitlenebiliyor. ‹flte devletin karanl›k güç odaklar›n›n uygun yöntemlerle polisten ve okul idarelerinden de destek alarak gündeme getirdikleri sald›r›larla amaçlanan da tam› tam›na budur. Gençlik hareketi e¤er bu tuza¤a düflmez ve bu oyunu bozarsa, faflist sald›r›lar› gerçekten püskürtmüfl ve tuzaklar› bofla ç›kartm›fl olur. Yok sorunu bir avuç sald›rganla u¤raflmaya indirgerse, bu durumda tuza¤a boylu boyunca düflmüfl olur.

E k i m G e n ç l i ¤ i

33


E k i m G e n ç l i ¤ i

34

Bu sald›r›lar›n bugün devrimci ö¤renci gruplar›n› özgürlü¤ü ile de birlefltirilmesinden yanay›z. Böyle çevreleyen en yak›n halkalarda bir duyarl›l›k yaratm›fl, bu düflündü¤ümüz içindir ki, gençlik hareketine iliflkin s›n›rlarda saflar› biraz geniflletmifl ve politizasyonu de¤erlendirmemizin ilk bölümünde, yine bize yak›n art›rm›fl olmas› da yan›lt›c› olmamal›d›r. Buna bugün için geçmiflten (‘60’l› y›llardan) miras bir ifade olan “birlikbir olanak olarak bak›labilir, ama bunun üzerine yap›lacak elefltiri-birlik” formülasyonunu ara bafll›k olarak kullanma hesaplar kaba bir dargörüfllülük ifadesi olmaktan öteye yoluna gitmifltik. Birlikte ifl yapmak böyle bir elefltiri gidemez. Zira sald›r›larla ortam sistematik hakk›n› tam bir özgürlükle içermek durumundad›r, biçimde terörize edildi¤i ölçüde, temel zira ortak ifl yapma sürecinin ortaya ç›kard›¤› Ortak hedeflerle birlikte bu destek halkalar› hatal› tutum ve zaaflar›n üstüne ancak bu da zamanla kaybedilir. Bu konuda sayede gidilebilir ve daha ileri bir birlik hedef ve bu ‘70’li y›llar›n zengin ve ac›l› zemini ancak bu tür bir elefltirinin hedefte yoğunlaşma deneyimi ortada hiçbir tart›flma düzeltici ve güçlendirici katk›s›yla ve tereddüt b›rakmamaktad›r. yakalanabilir. Önemli olan elefltirinin kaygısı taşımayıp da, Dolay›s›yla yap›lmas› dayand›¤› devrimci kayg› ve küçük burjuva gereken, bu sald›r›lara karfl› yöneldi¤i devrimci amaçt›r; bu kararl› duruflu bu sald›r›lar›n sorumsuzluğunu ve traji-komik alanda devrimci bir sorumluluk ve kayna¤›na ve amac›na ciddiyetle hareket etmek kayd›yla, bir hal almış bulunan grup yönelik kapsaml› bir devrimci elefltiri birlik sürecinin ayd›nlatma ve ajitasyon biricik gerçek güvencesi ifllevi reklamı kaygısını propagandaçal›flmas› ile birlefltirmek, görür. Bunun olmad›¤› ajitasyon özgürlüğü olarak genifl ö¤renci kitlelerine koflullarda ise önce ilkesiz sald›r›lar›n gerçek kayna¤›n› uzlaflmalar yaflan›r ve ard›ndan sunanların, buna yöneltilen göstermek, devleti, da çok geçmeden ilkesiz eleştirileri ve bu çerçevede ortak ayr›l›klar baflgösterir; böylece hükümeti, polisi ve üniversite yönetimlerini olup hedefte yoğunlaşmaya çağrıyı bütün bir süreç zaafa u¤rar. bitenden sorumlu tutmak, Fakat halihaz›rdaki tart›flman›n yasakçılık saymak yoluna demokratik kamuoyunda ve özünün bununla yak›ndan uzaktan iflçi-emekçi hareketi içinde bu bir ilgisi olmad›¤›n› da önemle gitmeleri, basit bir çerçevede bir duyarl›l›k vurgulamak istiyoruz. Ortak hedef ve demagojiden öteye bir oluflturmak ve destek örgütlemek, bu hedefte yo¤unlaflma kayg›s› değer bu arada ö¤renci gençli¤in temel tafl›may›p da, küçük burjuva sorunlar›na dayal› gündemlere ne sorumsuzlu¤unu ve traji-komik bir hal taşımamaktadır. pahas›na olursa olsun ba¤l› kalmak, alm›fl bulunan grup reklam› kayg›s›n› buna dayal› çal›flmalar› ve mücadeleyi propaganda-ajitasyon özgürlü¤ü olarak hiçbir koflulda aksatmamakt›r. sunanlar›n, buna yöneltilen elefltirileri ve bu Tümüyle farkl› nitelikte olan ikinci soruna geçiyoruz. çerçevede ortak hedefte yo¤unlaflmaya ça¤r›y› yasakç›l›k Bu gerçekte tümüyle baflka nedenlerle ortaya ç›kan, ama saymak yoluna gitmeleri, basit bir demagojiden öteye bir baz› çevreler taraf›ndan demagojik bir biçimde de¤er tafl›mamaktad›r. Ama yaz›k ki güya buradan, bu “propaganda-ajitasyon özgürlü¤ü” sorunu olarak sunulan sorundan kaynaklanan “anlaflmazl›k”lar 6 Kas›m’da ortak tart›flma konusudur. Buna iliflkin tart›flmalar ortak ifl eylem sürecini yer yer zaafa u¤ratabilmifltir. Birileri yapma ve eylemlilik sürecini zaafa u¤ratt›¤›, ya da AB’ci teslimiyetçi Kürt hareketinin kuyru¤una birilerine bundan kolayca geri durma ve baz› reformist tak›labilmek için bu bahanenin arkas›na çevrelerin kuyru¤una gönlü rahat bir biçimde tak›lma saklanabilmifllerdir. olana¤› verdi¤i için, burada konu üzerinde k›saca Komünist gençli¤in bu durumda almas› gereken durmam›z gerekmektedir. tutum, ortak eylemin ç›karlar› ad›na flu veya bu grubun “Eylemde birlik, propaganda-ajitasyonda serbestlik” davran›fllar›na s›n›rlama getirmek de¤il, tam tersine tam olarak formüle edilen ilke ‘70’li y›llardan kalan, ama o bir propaganda-ajitasyon ve elefltiri özgürlü¤ünü y›llarda bile yaz›k ki küçük-burjuva sorumsuzlu¤u ve savunmak; fakat bunu, ortak ifl ve eylem yapma sürecine tekelcili¤inden dolay› ço¤u durumda uygulanamayan karfl› küçük-burjuva sorumsuzlu¤unun etkili bir elefltirisi önemli kazan›mlardan biridir. Birlikte ifl yapma ve eylem ve teflhiri ile de birlefltirmek olmal›d›r. Bu sonuncusu örgütleme süreci elbette propaganda-ajitasyonda tam bir yaz›k ki gere¤ince yap›lm›yor, oysa sürekli olarak ve özgürlükle birlikte gitmek durumundad›r. Buna herhangi bizzat yay›n organlar›m›z üzerinden yap›lmak zorundad›r. bir s›n›rlama getirmek bizim iflimiz de¤ildir, tersine biz B›rakal›m küçük-burjuva sorumsuzlu¤u diledi¤ince boy bunun genele iliflkin oldu¤u kadar bizzat yap›lan ortak ifle göstersin, fakat biz de bu sorumsuzlu¤un anlam›n›, ve örgütlenen eylemlili¤e iliflkin tam bir elefltiri etkilerini ve sonuçlar›n› ac›mas›zca elefltiriye ve teflhire


tabi tutal›m. Üstelik olay›n olup bitti¤i dar alanlarda de¤il, fakat yay›n organlar›m›zda ve dolay›s›yla kamuoyu önünde. Sözü edilen al›flkanl›¤›n/hastal›¤›n en iyi, en etkili, en sonuç al›c› panzehiri budur, bu davran›fl çizgisi olabilir ancak.

Gençlik çalışmamızın bazı özel sorunları De¤erlendirmemizi komünist gençli¤in kendi yönelimlerine ve çal›flmas›na iliflkin baz› sorunlarla bitirmek istiyoruz. Bu, yeni fleyler ortaya koymaktan çok, parti taraf›ndan daha önce zaten ortaya konulmufl birkaç temel önemde sorunun, bizzat bu eski de¤erlendirmelerden de yararlanarak yeniden vurgulanmas› s›n›rlar› içinde olacak ve bu kadar› gerekli yarar› fazlas›yla sa¤layacakt›r. Partinin gençlik çal›flmas› temelde iki ana amaca yöneliktir. Bunlardan ilki, alt s›n›flar gençli¤inin kendine özgü toplumsal bir kesim ve güç olarak s›n›flar mücadelesinde tuttu¤u önemli yerden kaynaklanmaktad›r. Bu çerçevede parti güçlü bir devrimci gençlik hareketinin geliflimini ve bunun devrimci iflçi hareketinin yedek bir gücü haline getirilmesini önemsemekte, gençlik çal›flmas›nda bunu temel ve belirleyici bir amaç olarak ele almaktad›r. Bu temel amac›n dayand›¤› bak›fl aç›s›n› konuya iliflkin bir parti de¤erlendirmesi flöyle ortaya koymaktad›r: “Toplumsal mücadelede alt s›n›flar›n genç kuflaklar›n›n tuttu¤u çok özel yer, tafl›d›¤› çok özel önem, marksist-leninistler için her zaman aç›k bir sorun olagelmifltir. Tüm devrimlerin ve büyük devrimci mücadelelerin somut deneyimi, gençli¤in devrimci siyasal mücadelede tafl›d›¤› çok özel önemi en aç›k biçimde göstermifltir. Türkiye’nin yak›n geçmifli, büyük toplumsal çalkant›lara sahne olan son 35-40 y›ll›k dönemi, bu gerçe¤i ayr›ca do¤rulam›flt›r. Türkiye’nin bu döneminde ilerici-devrimci siyasal mücadelenin yükünü çok büyük ölçüde alt s›n›flar›n genç kuflaklar› üstlenmifllerdir. Yine Kürt ulusal uyan›fl› bafllang›çta genç ayd›n kuflaklar

içerisinde flekillenmifl, son 13 y›l içerisinde Kürt ulusal hareketinin yaflad›¤› muazzam geliflmenin esas yükünü de Kürt gençli¤i omuzlam›flt›r. “Komünistler bafl›ndan itibaren gençli¤e iliflkin bu temel gerçe¤in bilinci içinde oldular. Devrimlerin ve devrimci siyasal mücadelelerin alt s›n›flar›n genç kuflaklar›na iliflkin ortaya koydu¤u gerçe¤i özlü bir biçimde formüle eden, ‘Gençli¤i kazanmak gelece¤i kazanmakt›r!’, ‘Gençlik gelecek, gelecek sosyalizmdir!’ türünden fliarlar kulland›lar...” (Gençlik Çal›flmam›z›n Güncel Esaslar›, Ekim, say›: 179, 15 Ekim ‘97, baflyaz›) ‹kinci ana amaç ise, daha özel planda ö¤renci gençlik çal›flmas› üzerinden anlam›n› bulmaktad›r. Bu, ö¤renci gençlik çal›flmas›na iflçi hareketinin devrimci ayd›n ö¤e ihtiyac› aç›s›ndan da bakmak, böylece bu çal›flma içinde kazan›lm›fl genç ayd›n kadrolar› profesyonel devrimciler olarak s›n›f çal›flmas›na yöneltmektir. Bu, geleneksel sola egemen olan ve daha çok ö¤rencilerden kazan›lm›fl kadrolarla devrimci örgüt infla etmek anlam›na gelen bildik politikadan tümüyle farkl›d›r ve bu fark›n nereden geldi¤ini parti yine biraz önce and›¤›m›z de¤erlendirmesinde ortaya koymufl ve bunu ö¤renci çal›flmas›na iliflkin somut görevlere ba¤lam›flt›r: “Geleneksel ak›mlar, geçmiflte ve bugün, ö¤renci gençlik içerisinden sa¤lad›klar› militan kadro güçlerini, genel bir kural olarak, s›n›f d›fl› kesim ve katmanlara yöneltme yoluna gitmifllerdir. ‘80 öncesinde bu yönelim semtlere ve taflraya do¤ruydu. fiimdilerde ise daha çok semtlere, büyük kentlerin varofllar›na do¤rudur. Komünistler ise, küçük-burjuva devrimcili¤ine yönelttikleri ideolojik elefltirinin ve s›n›f yönelimi biçimindeki pratik sürecin bir gere¤i olarak, bu komünist genç ayd›n potansiyelini fabrikalara ve atölyelere yöneltme yoluna gitmifllerdir. Bu yeni bir tutum, yeni bir pratik ve elbetteki yeni bir gelenektir. Bu, ö¤renci gençli¤in bünyesindeki marksist ayd›n potansiyeliyle, ba¤›ms›z bir ideolojik ve örgütsel kimlik kazanma ihtiyac› içerisinde olan iflçi s›n›f› hareketi aras›nda kurulmufl sa¤lam bir köprüdür.

E k i m G e n ç l i ¤ i

35


E k i m G e n ç l i ¤ i

36

“Bu yeni tutum, pratik ve gelene¤i burada özellikle hat›rlatmam›z bofluna de¤ildir. Amac›m›z, gençlik çal›flmam›z›n, somutta ö¤renci gençlik çal›flmam›z›n, bunu çok daha bilinçli bir biçimde gözetmesi gerekti¤ine dikkat çekmektir. Hareketimizin partileflmesi, s›n›f çal›flmas›n›n marksist e¤itimli ve donan›ml› profesyonel kadro ihtiyac›n› çok daha yak›c› bir hale getirmektedir. Ve biz bu ihtiyac›n bir k›sm›n› bizzat ö¤renci çal›flmas›ndan sa¤lamay› sürdürmek durumunday›z. Gerek bir bütün olarak hareketimiz, gerekse ö¤renci çal›flmas› içindeki kadrolar›m›z, bunu hep gözönünde bulundurmal›d›rlar. Bu pratik ba¤ ve iletiflimin, ö¤renci çal›flmam›za da sa¤lam bir zemin ve güçlü bir soluk kazand›raca¤›n› belirtmek ise gereksizdir.” (Ad› geçen de¤erlendirmeden...) Burada bugün de söylenebilecek herfley yeterli güç ve aç›kl›kta ifade edilmifl, somut hedeflere ba¤lanm›flt›r. Buna ekleyece¤imiz ise fludur: Komünist gençlik partinin bu hedefinin bilincinde olmal›, yar›na dönük görevlerine bu gözle bakmal›, fakat bu konuda aceleci tutumlardan da özenle kaç›nmal›d›r. Deneyimlerimiz, gençlik çal›flmas›ndan s›n›f çal›flmas›na zamans›z güç aktarmaya kalkman›n yarardan çok zarar getirdi¤ini göstermektedir. Buradaki acelecilik hem gençlik çal›flmas›n› yersiz ve zamans›z olarak zay›flatan sonuçlar yaratabilmekte, hem de gençlik çal›flmas› ve mücadelesi içinde yeterince geliflip olgunlaflmam›fl, buradan alabileceklerini gere¤ince alamam›fl genç kadrolar›n s›n›f çal›flmas› gibi daha zor, karmafl›k ve yorucu bir alanda baflar›s›z kalabildiklerini, soluklu davranamad›klar›n› ve güçlüklere yenilebildiklerini göstermektedir. Bu deneyimleri gözetmeli, s›n›f çal›flmas›na geçmeyi zamans›z bir gençlik hevesi sorunu olmaktan ç›karmal›, gençlik çal›flmas› ve mücadelesi içinde çok yönlü olarak e¤itilmifl ve olgunlaflt›r›lm›fl kadrolar›n parti ve s›n›f çal›flmas›na aktar›lmas› sorunu olarak ele almal›y›z. Böylece hem gençlik çal›flmam›z› hesaps›z güç kayd›rmalar›yla zay›flatmaktan korumufl ve hem de partiye ve s›n›f çal›flmam›za gerçekten yararl› olabilecek genç kadrolar sunmay› baflarm›fl olaca¤›z. Bir baflka sorun liseli gençlik çal›flmas›d›r. Gençlik hareketi ve çal›flmas›n›n bafll› bafl›na bir alan› olmas› gereken liseli gençli¤i böylesine bir genel de¤erlendirme içinde bile ancak k›sa de¤inmeler s›n›rlar›nda ele almak bafll› bafl›na bir sorun say›lmal›d›r. Fakat bu partinin bir ele al›fl kusurundan çok liseli gençlik hareketinin son y›llarda bir hayli zay›flam›fl, bu nedenle birçok ak›m›n neredeyse gündeminden düflmüfl olmas›n›n ortaya ç›kard›¤› bir sonuçtur. Yine de partimiz kendi pay›na son zamanlarda bu zay›fl›¤a yüklenmifl ve gelinen yerde hiç de¤ilse baz› kentlerde ilk önemli sonuçlara da ulaflm›fl durumdad›r. Dahas› bu çal›flmay› giderek daha etkili ve sistematik bir biçimde ele almak, gelifltirmek, yaymak kararl›l›¤›ndad›r. Henüz ilk ad›mlar›nda olan bu çal›flma gelifltikçe parti bizzat bu çal›flman›n sorunlar›na iliflkin olarak de¤erlendirmelere gidecek, kitlesel bir liseli devrimci gençlik hareketi ve örgütlenmesi gelifltirmenin

sorunlar› üzerinde ayr›ca ve gere¤ince duracakt›r. (Kald› ki genç komünistler halihaz›rda bas›n›m›zda bunu parça parça yapmak yoluna da gitmektedirler.) Biz burada flimdilik yaln›zca bu çal›flman›n hala da belirgin biçimde eksik kalan, ya da daha aç›k bir ifadeyle özel bir yönelime konu edilmeyen bir yönüne de¤inmek istiyoruz. Bu, meslek liseleri çal›flmas›d›r. Bu soruna geçmiflte de¤iflik defalar dikkat çektik ve bu buna yönelik belli pratik-örgütsel giriflimlere de yolaçt›. Fakat her seferinde, liseli gençlik çal›flmas›ndaki genel zay›flama ve gerilemeye de ba¤l› olarak, bu giriflimler anlaml› sonuçlara varamadan kesildi, kesintiye u¤rad›. fiimdi liseli gençlik çal›flmas›na yeni bir yüklenme içindeyiz ve tam da bu nedenle meslek liseleri çal›flmas›na yeniden özel bir vurgu yapmak istiyoruz. Ve bu konuda da geçmifl de¤erlendirmelerimizde söylenenleri burada bir kez daha yinelemekle yetinmek istiyoruz: “Endüstri meslek liseleri, sanayi birimlerine kalifiye iflçi yetifltiren kurumlard›r. ‹flsizli¤in çok büyük boyutlara ulaflt›¤› bir ülkede, bu kalifiye genç iflçi adaylar›, üstelik büyük sanayi birimlerinde, nispeten daha kolay ifl bulabilecek konumdad›rlar. Ö¤renci gençlik çal›flmam›z bu olguyu çok daha dikkatli bir biçimde de¤erlendirmek durumundad›r. Meslek liselerinde bulunan genç yoldafllar›m›z›n gençlik yay›n›m›za yans›yan de¤erlendirmeleri, bu konudaki bilinç aç›kl›¤›n›n göstergeleridir. Bu bilinci örgüt çap›nda ve gençlik çal›flmam›z›n toplam›nda genellefltirmeliyiz. Daha da önemlisi, ona gecikmeksizin pratik bir anlam kazand›rmal›y›z. Endüstri meslek liseleri ö¤renci gençlik çal›flmam›z›n en önemli ve en öncelikli alanlar›d›r, öyle olmak durumundad›rlar. Gençlik çal›flmam›z gecikmeksizin kendini buna göre uyarlamak, meslek liselerini hedef alan çok daha bilinçli ve planl› bir yönelim içine girmek zorundad›r. Gençlik yay›n›m›z ise bu konuda bugüne kadarki nispeten olumlu çizgisini daha da güçlendirmelidir. Sorunu döne döne ifllemeli, bu alandaki deneyimleri döne döne aktarmal›, bu yönelimi sürekli teflvik etmelidir. Bu alana özgü propaganda materyalleri, özellikle broflürler haz›rlanmal›, bilinçli ve yayg›n bir da¤›t›m›n konusu yap›lmal›d›rlar....” (Ad› geçen de¤erlendirmeden...) *** Günümüz gençlik hareketinin durumuna, sorunlar›na ve bu çerçevede komünist gençli¤in görev ve sorumluluklar›na iliflkin de¤erlendirmemizi böylece noktalam›fl oluyoruz.

(Türkiye Komünist İşçi Partisi Merkez Yayın Organı Ekim’in Aralık 2004 tarihli 240. sayısının başyazısıdır... İlk bölümünü geçen sayımızda yayınladığımız yazının ikinci bölümüdür/EG)


Beytepe’de faflizme geçit vermeyece¤iz! Birçok üniversitede gerçeklefltirilen faflist sald›r›lar›n ard›ndan, Beytepe’de de sivil faflistler harekete geçti. Beytepe’de henüz fiziki sald›r› gücünden ve aç›k bir çal›flma yapma olanaklar›ndan yoksun olan faflistler, 31 Aral›k’ta yaz›lama yaparak devrimcilere küfretmeyi tercih ettiler. Yaz›lama yap›ld›¤› saatten k›sa bir süre sonra farkedilerek devrimcidemokrat ö¤renciler taraf›ndan üzerleri kapat›ld›. Ard›ndan kampüste çevreleri taraf›ndan faflist oldu¤u bilinen kifliler cezaland›r›ld›. Faflistlerin Beytepe’de aç›k bir çal›flma yapmaya cüret etmesi, devrimci, demokrat, duyarl› ö¤rencilerde büyük bir öfkeye neden oldu. Devrimci-demokrat ö¤renciler o günden bafllayarak okulun merkezi yerlerinde toplanmaya bafllad›. ‹nsanlar bir fleyler yapmak konusunda oldukça istekliydi. Ancak Beytepe’deki siyasetlerin ataleti konu hakk›nda bir toplant› yap›lmas›nda dahi gecikmemize neden oldu. Yap›lan toplant›larda, komünistlerin konu hakk›nda ajitasyonpropaganda önerilerine ve ›srarl› eylem ça¤r›lar›na birkaç siyaset d›fl›nda yan›t veren olmad›. Ald›¤›m›z yan›tlar hayli ilginçti. Kimi siyasetler “Beytepe’de böyle bir sorun yok, olay› büyütmeyelim” derken, kimileri de “faflistler sald›r›ya geçmiflken eylem yap›p güçsüzlü¤ümüzü göstermeyelim” gibi ak›l almaz fleyler söylediler. Bizim ›srarc› tutumumuz ve birkaç siyasetin daha deste¤iyle, konuyu Beytepe’de son dönem yo¤unlaflan di¤er sald›r›larla birlikte ele alan bir bildiri yaz›ld›. Bildiriyi okulun birçok yerinde kalabal›k gruplar halinde bir hafta süreyle da¤›tt›k. Ancak tüm çabalar›m›za ra¤men ortak bir çal›flma program› ç›karamamam›z, okulun birçok yerinde da¤›n›k, örgütsüz ve kontrolsüz bir güç kullan›m›na neden oldu. Asl›nda yaflanan bu s›k›nt›n›n temelinde devrimci-demokrat ak›mlar›n konuyu ele al›fl tarzlar›, konuyu kendinden menkul bir sorun olarak kavramalar› ve meseleyi tek yanl› olarak devrimci fliddete s›k›flt›rmalar› yat›yordu. Uzun zamand›r politik çal›flman›n örgütlü insanlarla yürütüldü¤ü Beytepe’de, böyle bir gündem bir günde birçok ba¤›ms›z unsuru toparlamay› baflarm›flt›. Bu süreçte toparlanan ba¤›ms›z unsurlarla birlikte, son dönem yo¤unlaflan soruflturma, turnike, kamera vb. sald›r›lar karfl›s›nda genifl bir muhalefet örme ve ortak bir çal›flma hatt› yaratma konusunda güçlü bir bafllang›ç yap›labilirdi. Siyasetlerin kendili¤indenci tutumlar› her geçen gün bir parça daha da¤›lmaya neden oldu. Politik çal›flma konusunda bu denli at›l davran›l›rken, bir yandan da daha sonra sonuçlar›

kald›r›lamayacak radikal eylem biçimleri önerildi. Yaflanan sald›r›n›n ancak 10 gün sonras›nda, di¤er siyasetleri bir eylem gerçeklefltirmeye ikna edebildik. Eylem karar›n›n al›naca¤› toplant›ya ise, sürece hiç dahil olmayan Emek Gençli¤i ve TKP gibi reformist çevreler bir yana, sürecin bafl›nda imzas› olan 11 siyasetten ancak dördü kat›ld›. Ç›kan kararlar do¤rultusunda ilk önce kitlesel bir flekilde, kapatt›¤›m›z faflist yaz›lamalar›n üzerine kendi sloganlar›m›z› yazd›k. Ard›ndan 12 Ocak’ta sonradan di¤er siyasetlerin de eklenmesiyle bir eylem gerçeklefltirdik. Eyleme Ekim Gençli¤i, Gençlik Derne¤i, SGD, SDG, DMG, DPG, DÜK, YDG, Ö¤renci Muhalefeti, Koordinasyon, BAGEH kat›ld›. Yaklafl›k 70 kiflinin kat›ld›¤› eylemde s›k s›k “Gazi bizimdir, Dil-Tarih bizimdir, ODTÜ bizimdir, Beytepe bizimdir, üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleflecek!”, “Marafl unutmad›k, Çorum unutmad›k, 16 Mart unutmad›k, Beyaz›t unutmad›k, faflizmi döktü¤ü kanda bo¤aca¤›z!”, “Faflizme karfl› omuz omuza!”, “Soruflturma terörüne son!”, “Soruflturmalar, tutuklamalar, bask›lar bizi y›ld›ramaz!”, “Biji biratiya gelan!”, “Asya halklar› yaln›z de¤ildir!”, “YÖK, jandarma, soruflturma, bu abluka da¤›t›lacak!”, “Katil jandarma Beytepe’den defol!” sloganlar› at›ld›. Eylem, Edebiyat Fakültesi önünde bafllad›. Rektörlük önünde yol kesme eylemiyle devam etti. Ard›ndan yemekhane önüne kadar yüründü. Burada yap›lan bas›n aç›klamas›nda rektörlük-jandarma iflbirli¤i ile faflist terör, soruflturmalar, kameralar ve turnikelerin amac› anlat›ld›. Bir yandan da üniversitedeki özellefltirme faaliyetlerinin h›z kazand›¤› vurguland›. Aç›klama “Vard›k, var›z, varolaca¤›z!” fliar›yla bitirilirken, mücadeleye ara vermeden ve daha da güçlenerek devam edilece¤i ifade edildi. Tüm olumsuz tabloya ve siyasetlerin ataletine ra¤men eylemin gerçeklefltirilmesi anlaml›yd›, ancak sürece damgas›n› vuran çal›flmadaki zaafiyet eyleme de yans›d›. Eylem kat›l›m yönünden zay›f geçti. Ancak bu eylemle birlikte sald›r›lara karfl› önümüzdeki dönem ortak bir çal›flma yürütülece¤inin deklare edilmesi önemliydi. 6 Kas›m’dan sonra Beytepe’de gerçeklefltirilen ilk eylem olmas›n›n yan›s›ra dönem sonunda, gelecek dönem için bir çal›flma deklarasyonu anlam›na gelen bu eylem önümüzdeki süreç için konumumuzu güçlendirdi. Ayn› zamanda sivil faflistlere de devrimci, demokrat ve duyarl› ö¤rencilerce anlaml› bir yan›t verilmifl oldu.

E k i m G e n ç l i ¤ i

Ekim Gençliği/Beytepe

37


‹LGP’den etkili bir kampanya, güçlü bir bas›n aç›klamas› eylemi...

“Gerici e¤itim müfredat› kald›r›ls›n!” E k i m G e n ç l i ¤ i

‹stanbul Liseli Gençlik Platformu (‹LPG) olarak Aral›k ay›n›n ikinci haftas›nda bafllatm›fl oldu¤umuz “Gerici e¤itim müfredat› kald›r›ls›n!” kampanyam›z›, 8 Ocak’ta gerçeklefltirmifl oldu¤umuz bas›n aç›klamas›yla sona erdirdik. Dönem sonu kampanyas› olarak kurgulad›¤›m›z bu süreç, kitle çal›flmas› aya¤›na verdi¤imiz özel a¤›rl›¤›n sonucu olarak geride anlaml› bir deneyim b›rakt›. Bugüne dek planlad›¤›m›z kampanyalarda yaflad›¤›m›z en temel sorun, sesimizi duyurdu¤umuz ö¤rencileri çal›flman›n parças› yapamamam›zd›. Bültenlerin örgütlenmesi sürecinde, katk› düzeyinde de olsa, bu sorun bir nebze afl›labiliyordu. Ancak ö¤rencilerin düzeyi, bültenin hacmi gibi sorunlardan kaynakl› diledi¤imiz genifllikte insan› bülten çal›flmas›n›n bir parças› haline getiremiyorduk. Bu kampanyay› planlarken, liseli gençli¤in çal›flmaya aktif bileflen olarak kat›lma sorununa çözüm üretebilecek bir formülle hareket ettik. Planlamam›z› bu do¤rultuda gerçeklefltirdik. Kampanyan›n araçlar›n› belirlerken de özellikle bu perspektife uygun araçlar belirlemeye gayret ettik.

Kampanyanın araçları Kampanyam›z dönemin dördüncü ve son bülteni olarak bir ay önce ç›kard›¤›m›z say›yla bafllam›fl oldu. Bültenimizin kapa¤› arac›l›¤›yla 8 Ocak’ta gerici e¤itim müfredat›na karfl› bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirece¤imizi duyurduk. “Liselilerin Sesi”nden k›sm›nda ise, iki sayfay› bulan bir yaz›yla soruna nas›l bakt›¤›m›z› ve kampanyam›z› nas›l flekillendirece¤imizi anlatt›k. Bu aç›dan kampanyan›n güçlülü¤ü için bültenimizin yayg›n kullan›m› önceki süreçlerden daha da fazla önem tafl›yordu. Bu ihtiyac›n da etkili oldu¤u bir motivasyonla h›zl› bir biçimde bülten da¤›t›m›na bafllad›k. Da¤›t›m s›ras›nda gördük ki, art›k birçok ö¤renci arkadafl›m›z bültenimizin ç›kmas›n› bekliyor, düzenli birer okurumuz olarak bizimle iliflki kuruyorlard›. ‹ki haftan›n sonunda elimizdeki bütün bültenler tükenmiflti. Dönem bafl›ndan bu yana ilk kez elimizdeki bültenin tükenmesi sorununu yaflad›k. Kampanyay› bafllatt›¤›m›z ilk hafta boyunca yayg›n bir biçimde bildiri da¤›t›m› gerçeklefltirdik. Bu aflamada kampanya konusu olarak belirledi¤imiz “e¤itim müfredat›n›n

38

içeri¤i” konusunun ö¤renciler cephesinden anlafl›labilmesi kayg›s› a¤›r bas›yordu. Liseli gençlik sorunlar› denildi¤inde e¤itim sisteminin sorunlar›n› temel önemde bir yerden alg›l›yorsak, buna uygun bir hat belirlemeliydik. Ayn› zamanda merkezi yürüyen bir çal›flma oldu¤u ölçüde tüm yerelleri kesen bir konu üretebilmek gerekiyordu. Ancak tüm bu gerekçelendirmelere ra¤men, ö¤renciler cephesinden anlafl›lmas› güç bir kampanya konusuydu. Bu aç›dan, e¤itim müfredat›n›n ne oldu¤unu ve bu müfredata neden karfl› ç›kt›¤›m›z› ayr›nt›l› bir biçimde anlatan bildirilerle, sorunu ö¤rencilerin gündemine soktuk. Yayg›n da¤›t›mlar› takip eden haftalar içerisinde, bu kez ö¤rencilerle birebir iliflkiye geçmemizi sa¤layacak olan ve bu aç›dan kampanyan›n en önemli arac› diyebilece¤imiz kartlar›m›z› devreye soktuk. Kartlar›m›z›n ön yüzünde, “Gerici e¤itim müfredat› kald›r›ls›n!” yaz›yordu. Arka yüzünde ise “Nas›l bir e¤itim müfredat› istiyoruz?” sorusu vard›. Okullarda tan›d›¤›m›z tan›mad›¤›m›z onlarca ö¤renciye bu kartlar arac›l›¤›yla ulaflarak onlar›n düflüncelerini ald›k. Kampanya süresince 200’e yak›n kart topland›. Birçok ö¤renci kendini ifade etmekte oldukça güçlük çekti¤inden kart doldurmak istemedi. Ancak bizi flafl›rtan oranda güçlü yorumlar içeren kartlarla da karfl›laflt›k. Kampanyan›n bafllang›c› dönem sonuna denk geldi¤i için kartlar› sadece iki hafta kullanabildik. Daha uzun zaman›m›z olsayd› çok daha fazla say›ya ulaflabilecektik. Daha iyisinin yap›labilece¤ini bilmekle beraber, flunu söylemek gerekiyor; bu kampanya bize bir dizi yeni imkan yaratt›. Çal›flmam›z olan okullarda bugüne dek kendini ‹LGP’li olarak tan›mlayan ancak bültene yaz› yazmak d›fl›nda hiçbir pratik sürecin


içerisinde yer almayan birçok arkadafl›m›z bu çal›flmayla hareketlendi ve moral buldu.

Dönemi güçlü bir basın açıklamasıyla sonlandırdık! 8 Ocak günü Taksim ‹stiklal Caddesi Galatasaray Postanesi önünde kampanyan›n son aflamas› olarak kurgulad›¤›m›z bas›n aç›klamas›n› gerçeklefltirdik. Bas›n aç›klamam›za 40 kifli kat›ld›. Liselerde birinci dönemin son günlerine denk gelen bir tarihte böylesi bir bas›n aç›klamas›n› gerçeklefltirebilmifl olmak bizim için ayr› bir anlam tafl›maktayd›. Dönemin bafl›ndan bu yana ara vermeksizin çal›flm›fl, yo¤un bir politik, pratik dönemi geride b›rakm›flt›k. Son an›na kadar tempomuzdan bir fley kaybetmedi¤imizi ortaya koyan bas›n aç›klamam›z coflkulu ve etkiliydi. Düzen cephesinden de anlaml› bulunmufl olacak ki, yo¤un bir çevik kuvvet ve sivil ablukas› vard›. Bas›n metninin okunmas›ndan sonra, toplad›¤›m›z kartlar› Milli E¤itim Bakanl›¤›’na postalayarak bas›n aç›klamam›z› sonland›rd›k.

Bir okul dönemini böylece kapatm›fl olduk. ‹kinci dönemde ayn› tempoyla, ayn› güven ve kararl›l›kla yolumuza devam edece¤iz. Daha yapacak çok ifl var, daha söyleyecek çok sözümüz var! ‹kinci dönemde çok daha güçlü bir çal›flma hatt› örebilece¤imizi düflünüyoruz. Çünkü bu kez elimizde verimli geçirilmifl bir dönemin deneyim ve birikimi var. ‹stanbul Liseli Gençlik Platformu olarak, ikinci dönemde mücadele bayra¤›n› daha fazla lisede dalgaland›rabilmenin hedefi ve inanc›yla kald›¤›m›z yerden yolumuza devam edece¤iz. Ya fl a s › n l i s e l i l e r i n ö r g ü t l ü m ü c a d e l e s i !

İstanbul Liseli Gençlik Platformu (İLGP)

ALGP kampanya çal›flmalar›...

Müflteri de¤il ö¤renciyiz, zindanda de¤il lisedeyiz!

E k i m G e n ç l i ¤ i

ALGP’yi liseli gençli€e tan›tmak amac›yla bafllatm›fl oldu€umuz kampanyam›z› yaklafl›k bir ay boyunca sürdürdük. Kampanyam›z› panel, el ilanlar›, pul, afifl, bas›n aç›klamas› vb. araçlarla zenginlefltirmeye çal›flt›k. Kampanyam›z› 8 Ocak’ta bir bas›n aç›klamas›yla sonland›rmay› planlam›flt›k. Ancak afifllerimiz baz› teknik sorunlar nedeniyle gecikti. Biz de kampanyay› bir süre daha devam ettirdik. Yerelimizde ç›kard›€›m›z ça€r› afifllerimizi lise önlerine ve Adana’daki tüm kurumlara asarak aç›klamam›za ça€r›da bulunduk. 8 Ocak günü saat 12:30’da ‹nönü Park›’nda ‘Müflteri de€il ö€renciyiz, zindanda de€il lisedeyiz!/ALGP’ imzal› pankart ve dövizlerimizi açt›k. Eylemimizi ‘Yaflas›n paras›z, bilimsel, anadilde e€itim!’, ‘Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!’ sloganlar›yla bafllatt›k. Bas›n›n ve etraftan geçen insanlar›n yo€un ilgi gösterdi€i eylemimiz coflkulu geçti. Bas›n metninin okunmas›ndan sonra sloganlar›m›z› gür bir flekilde hayk›rarak eylemimizi bitirdik. Aç›klamaya 20 kifli kat›ld›. Bas›n aç›klamam›z›n ard›ndan zaman kaybetmeden faaliyetimize devam ettik. Afifllerimizi Sabanc› Tekstil, Paksoy, Turizm Otelcilik, ‹smet ‹nönü K›z Meslek, Erkek Lisesi, Anadolu Güzel Sanatlar, ‹smet ‹nönü Endüstri Meslek, Motor Meslek, Endüstri Meslek, Atatürk K›z Meslek, fiakirpafla, Mehmet Kemal Tuncel, Anafartalar, Fatih Ticaret, Fatih Terim, Baraj, Tepeba€ ile Karfl›yaka Endüstri Meslek liseleri önlerine ve çarfl› merkezine yo€un bir flekilde yapt›k. Çal›flmalar›m›za tüm coflkumuzla devam edece€iz.

39


ODTÜ’de AR-GE Afi: Endüstri Ürünleri Tasar›m› bölümü...

Tekellere hizmette s›n›r yok!

E k i m G e n ç l i ¤ i

Türkiye ve Ortado¤u ülkelerinin kalk›nmalar›na katk›da bulunmak, özellikle fen ve sosyal bilimler alanlar›nda eleman yetifltirmek üzere 15 Kas›m 1956 tarihinde “Ortado¤u Yüksek Teknoloji Enstitüsü” ad› alt›nda e¤itime baflland›. Gerçekte ise ABD’nin kalifiye eleman ihtiyac›n› karfl›lama amac› ile kurulmufltu ve kuruldu¤u günden itibaren düzenin her türlü uygulamas›nda kobay olarak kullan›lan bir üniversite oldu. Kurulufl hedefini “Bilginin toplumun ve insanl›¤›n sosyal, kültürel, ekonomik, bilimsel ve teknolojik alanlarda geliflmesi yönünde kullan›lmas›” olarak belirleyen ODTÜ, bak›n bugün nas›l çal›fl›yor bu amac›n› gerçeklefltirmek için. Bilindi¤i gibi ODTÜ, Türkiye’nin en seçkin üniversitelerinden biri. Böylesi seçkin üniversiteler düzen taraf›ndan haz›rlanan yenilikler için özel bir uygulama alan›, yani pilot bölge. Düzenin e¤itime yönelik sald›r›lar› o kadar pervas›zca devam ediyor ki; e¤itim, bilim ve araflt›rma merkezi olmas› gereken üniversiteler birer birer ticarethanelere dönüfltürülüyor. Bu sald›r›lar Teknokent, ASME, paral› bölümler, yaz okulu uygulamalar› özelinde daha önceki say›lar›m›zda teflhir edilmiflti. Sald›r›lar›n farkl› bir boyutu ODTÜ Mimarl›k Fakültesi’nde yaflan›yor. Mimarl›k Fakültesi ODTÜ’de kurulan ilk fakülte (1956). Önceleri sadece Mimarl›k bölümü e¤itim verirken, daha sonra fiehir-Bölge Planlama ve “ça¤›n bölümü” olarak da biline Endüstri Ürünleri Tasar›m› bölümleri de aç›lm›flt›r.

Fakültede başlı başına bir sorun: Ders yükü fazlalığı Fakültede bulunan her üç bölümde de her dönem zorunlu, al›nmas› gereken 8 kredilik proje dersleri ve ek olarak al›nan zorunlu ve seçmeli dersler var. Neredeyse her ö¤renci haftada en az 25 saat derse girmek zorunda ve yukar›da söz konusu edilen proje dersi bu 25 saatin 12 saatini oluflturuyor. (12 saat girmeniz gereken ders saati say›s›. Dersten baflar›l› olmak isteyenler neredeyse fakülteden hiç ç›km›yorlar.) Bu proje dersinden kalmak en az bir y›l›n›za mal olur. DD ile geçmek mi? Yönetmelikler not ortalaman›z›n 1.8’in üstünde olmas›n› istiyor. Bunun için de kafan›z› kald›rmadan, etraf›n›zda olan bitenlerle ilgilenmeden sürekli çal›flman›z gerekiyor. Bir hocam›z›n da s›kça vurgulad›¤› gibi: “fiu okulda okuyan ö¤renciler yemekhanelerde, yurtlarda saçma sapan bildiriler da¤›tacaklar›na tasar›mla ilgilenseler bu ülke bugün bu halde olmazd›.”

AR-GE gibi çalışan bölümler Peki neler yap›l›yor bu proje derslerinde? Ö¤rencilere, mimari, kentsel veya endüstriyel tasar›m projeleri verilerek,

40

onlardan gerçek hayatta varolan sorunlar› çözmeleri ve pratikte uygulamaya yönelik çözümler üretmeleri bekleniyor. Bu gerçek hayata yönelik çözümlerden biri ODTÜ- Kuzey K›br›s Kampüsü projesidir. Geçti¤imiz y›llarda bu KKK projesi ve plan›n›n Mimarl›k ve fiehir-Bölge Planlama ö¤rencilerine çizdirildi¤ini duymufl muydunuz? “Bunda kötü bir fley göremiyorum, siz solcular da çok art niyetlisiniz. Ö¤renciler kendi okullar›n›n plan-projesini çizemez mi?” diye cevaplar alabilirsiniz ve gülüp geçebilirsiniz... Endüstri Ürünleri Tasar›m› bölümünde ise bu proje çal›flmalar› daha farkl› bir flekilde yürütülüyor. Bölüm ö¤rencileri do¤rudan firma ve flirketlerle iç içe çal›flma yürütüyor. Bu nas›l oluyor peki? Arçelik, Vestel, Vitra, Otokar, Ülker TOTO, TOFAfi vb. flirketler, bölüme bir tak›m maddi yard›mlarda bulunuyor. Bölümdeki akademisyenler (bölüm baflkan› ve ö¤retim görevlileri) de bu iyili¤in alt›nda kalmamak ve onlara minnetlerini sunmak için o firmalara tasar›m yapmay› öneriyorlar. Firmalar da böyle sad›k çal›flanlar bulmuflken, hem AR-GE masraflar›n› düflüreyim hem daha fazla kazanç sa¤layay›m diye bu öneriyi kabul ediyor. Bölümde verilen 8 kredilik dersin mevzu bahis projeleri de bu flekilde belirleniyor. Örnekleri ço¤altal›m: 2003-2004 e¤itim ö¤retim y›l›nda 2. s›n›f projelerinden biri Danone için yap›lm›flt›. Danone bu süreç içinde be¤endi¤i tasar›mlara dijital foto¤raf makinesi hediye etmiflti. Ayr›ca ö¤rencilerin daha rahat çal›flabilmeleri için alm›fl olduklar› ifl makineleri de cabas›. (Bu proje yap›l›rken sözü edilen ifl makinelerinde çal›flan bir arkadafl›m›z›n parma¤› kopmufl, kopan parmak t›bbi müdahale ile yerine dikilmiflti, ama kopan parmaktan bir daha t›rnak ç›kmayacakt›. Ayr›ca projenin teslim tarihi Danone yetkilileri taraf›ndan belirlendi¤i için ayn› güne gelen baflka bir dersin final s›nav›n›n da pek bir önemi kalmam›flt›. Sonuçta projeleri teslim edebilmek için s›nava girmeyen 10’a yak›n arkadafl›m›z o dersten kalm›flt›.) Baflka bir hocam›z bu dönemde flunlar› söylüyordu: “Çal›flmay›p her fleyi son güne sakl›yorsunuz, sonra kötü projeler üretiyorsunuz, firma yetkililerine ne cevap verece¤iz biz flimdi?” Görüldü¤ü gibi onlar›n gözünde harcanan eme¤in, gösterilen çaban›n ya da kopan parma¤›n hiçbir önemi yok! Bizlere ders veren ö¤retim elemanlar›n›n birço¤unun özel bürosu oldu¤unu, yurtd›fl›ndaki büyük firmalara ifl yapt›¤›n›, baz› araflt›rma görevlilerinin bu ö¤retim görevlileriyle ortak oldu¤unu biliyor muydunuz? Son s›n›f ö¤rencileri bitirme projesi ad› alt›nda tasar›mlar›n› tamamlay›p bir an önce mezun olabilmek için firmalarla çal›flmak zorundalar. Ö¤renci o firman›n yard›mlar›yla tamamlad›¤› tasar›m›n› sunarak okulunu bitiriyor ve iyi bir ihtimalle o firmada ifle bafll›yor. O firma ise “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” diyerek tescilledi¤i tasar›mla milyarlar kazan›yor.


Tekellerin kârı, bizlerin felaketi Yaz›n›n ders yükü k›sm›nda belirtildi¤i gibi, okulu vaktinde bitirebilmek için not ortalamas›n›n 1.8’in üstünde olmas› gerekiyor. Bunun için de dersten geçmek yeterli de¤il, daha çok çal›flman›z bir de çal›flma koflullar›na dayan›kl› olman›z gerekli. Birkaç örnek de çal›flma koflullar›na dayanamayanlardan: 2002-2003 döneminde bir arkadafl›m›z vücudunda bulunan bir çeflit virüsün aktive olmas›ndan dolay› hastahaneye kald›r›ld›. Bir süre kendini bilmeden hastahanede yatt›. Taburcu olduktan sonra uzun bir süre kas dengesini sa¤layamad› ve s›n›fta kald›! (Bu arkadafl›m›z daha sonra okulu b›rakt›.) 2003-2004 döneminde bir baflka arkadafl›m›z proje zaman›nda beyin kanamas› geçirerek öldü. Geçti¤imiz günlerde ise mimarl›k bölümünde bir ö¤rencinin önce bileklerini kesip sonra da 9. kattan atlayarak intihar etti¤ini ö¤rendik. Bu fakültede insanlar›n hayat›n› kolaylaflt›rmak, onlara daha iyi bir yaflam sunmak k›l›f› ile yapt›r›lan herfley asl›nda bir avuç asala¤›n hizmetine sunulmufl durumdad›r. Kapitalist düzende bunlar›n yaflanmas› son derece do¤ald›r ve bundan kaç›fl yoktur. Biz de zaten bu sorunlar›n kapitalist düzen içinde çözümünden bahsetmiyoruz. Çözüm bilimin tekellere de¤il, insanl›¤›n hizmetine sunuldu¤u, emek sömürüsünün yaflanmad›¤› sosyalizmde!

E k i m G e n ç l i ¤ i

E. Ekim

ODTÜ ö¤rencileri a¤›r müfredat kurban› Mimarl›k Fakültesi’nde a¤›r ders yükü üç ö¤renciyi intihara sürükledi. Bir ö¤renci öldü, biri yo¤un bak›mda, di¤eri de psikolojik yard›m al›yor. ODTÜ Rektörü Ural Akbulut, “Derslerimiz a¤›r. Ö¤renciler proje haz›rlama döneminde bunal›ma girebiliyor. Önlem aray›fl›nday›z.” dedi. Dünyan›n say›l› üniversitelerinden ODTÜ, peflpefle gelen ö¤renci intiharlar› ile sars›ld›. Mimarl›k 1. s›n›f ö¤rencisi Cemile fiahin, mühendislik binas›n›n 9. kat›nda önce bileklerini kesti, ard›ndan çay oca¤›n›n küçük penceresine t›rman›p kendini afla¤›ya b›rakt› ve öldü. Aradan üç gün geçmeden bu kez bir baflka k›z ö¤renci, maket b›ça¤› ile bileklerini ve bo¤az›n› kesti. Ö¤renci son anda kurtar›ld› ve yo¤un bak›ma al›nd›. Bu arada son s›n›f ö¤rencilerinden biri daha sinir krizi geçirip, intihara kalk›flt›. Arkadafllar› taraf›ndan intihar giriflimi engellenen erkek ö¤renci psikolojik yard›m al›yor. Savafl Ay taraf›ndan gündeme tafl›nan intihar olaylar›, ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut taraf›ndan da do¤ruland›. Akbulut, ö¤rencilerin a¤›r ders yüküne dayanamay›p intihara kalk›flt›klar›n› kabul ederek flunlar› söyledi: “Olaylar maalesef do¤ru. Tam jüri dönemindeyiz. Ö¤renciler stres alt›ndalar. Hocalar›n elefltirileri de bazen morallerini bozuyor. Uykusuzluk, stres, heyecan üstüste gelince maalesef böyle üzücü olaylar meydana geliyor.” Rehberlik ve dan›flmanl›k hizmeti veren üç ayr› merkezleri bulundu¤unu kaydeden Akbulut’un önlemleri, tam da kendisinden beklenece¤i gibi: “Buna ra¤men intihar giriflimleri yafland›. Ö¤renciler psikolojik yard›m istemeye çekiniyor. Tedbirleri artt›raca¤›z. Psikolojik destek merkezlerinin say›s›n› artt›rmak gerek. Ama kadro sorunu nedeniyle bu say›y› artt›ramad›k. Acil çözüm ar›yoruz. Gerekirse, 24 saat aç›k bir telefon hatt› olan intihar› önleme merkezi gibi bir merkez bile açmay› düflünüyoruz. Di¤er ö¤rencileri özendirmesin diye bu olaylar› aç›ktan konuflmak dahi istemiyoruz.”

ODTÜ Ekim Gençliği

41


‹Ü’de iki kutup, iki farkl› seçim...

Üniversite bürokrasisi statükoyu, ö¤renciler özerk-demokratik üniversiteyi seçti! E k i m G e n ç l i ¤ i

Türkiye’deki onlarca üniversite, en faflistinden en liberaline, en “laik”inden en fleriatç›s›na kadar farkl› farkl› rektörler taraf›ndan yönetilmektedir. Kimi rektörler afifllere sald›r›r, kimisi demokrat olan ö¤rencilere komik gerekçelerle soruflturma açar, kimisi okula polisijandarmay› davet eder, kimisi “üniversite sanayi iflbirli¤i kulübü”, teknopark gibi projelerle e¤itimi sermayenin hizmetine sunar. Bütün bunlar bizim burjuva gazetelerimizin köfle yazarlar›n›n yaz›lar›nda ya bir-iki sat›r yer bulur, ya da hiç tart›fl›lmadan, de¤inilmeden geçer gider. Bu icraatlar›n sahibi, daha do¤rusu uygulay›c›s› olan rektörler de zamanla küpünü doldurur, saltanat› baflkas›na b›rak›r. Bu devir teslim töreni de ço¤u zaman boyal› bas›nda kendine bir yer bulamaz. Tabii bir üniversiteyi bu genellemenin d›fl›nda b›rakmak zorunday›z. O öyle bir üniversitedir ki, oradaki rektörlük seçimleri ço¤u zaman genel seçimlerle eflde¤er bir ilgi görür. Orada rektörlük seçimleri için yar›flanlar kifliler de¤il, kiflilerin arkas›ndaki ç›kar odaklar›d›r. Bu ç›kar odaklar› aras›ndaki mücadele, adeta siyasi partilerin, derin devletin, laiklerin, fleriatç›lar›n birbirlerine üstünlük sa¤lamay› deneyecekleri bir platformdan galip ç›kma mücadelesidir. Tüm Türkiye bu üniversitedeki seçimlerin galibinden yola ç›karak ekonomik ve siyasi dengeleri yorumlamaya çal›fl›r. O üniversitenin rektörünün türbanl›lar› okula almamaya bafllamas› tüm ülkede devletin “laiklik” mesaj› olarak alg›lan›r. Oran›n rektörü de zaman zaman kendisini bu psikolojiye fazla kapt›r›p, Genelkurmay Baflkan› edalar›nda Yunanistan’a savafl açmaktan bahsetmeye kadar götürür ifli. Buras› ‹stanbul Üniversitesi’dir ve buran›n rektörü olmak demek art›k Türkiye siyasetinde söz sahibi olmak demektir.

Alemdaroğulları saltanatının sonu “Efsanevi” rektörümüz Kemal Alemdaro¤lu’nun uzun y›llard›r süren saltanat›, suç dosyas›n›n art›k hiçbir hasr›n alt›na s›¤amayacak kadar kabarmas› ve kendisinin üniversite telefonunu evine ba¤latacak kadar da yüzsüzleflmesi sonucunda sistemin zorunlu müdahalesiyle sona erdi. Bununla birlikte “Yeni rektör kim olacak, pastadan büyük dilimi kim kapacak?” tart›flmalar› bafllam›fl oldu. Y›llard›r Alemdaro¤lu politikalar›na karfl› tek bir söz söylememifl olan ve rektör vekili olarak atanan Tankut Centel, göreve geldi¤i gibi eski rektörün anti-demokratik uygulamalar›ndan bahsetmeye bafllad›. Yap›lan bir koridor sohbetine kat›lan Centel, bundan sonra soruflturma

42

aç›lmayaca¤›n›, üniversite kap›lar›n›n herkese aç›k olaca¤›n› söylemiflti. Bugün gelinen noktada gördü¤ümüz ise; 100’e yak›n ö¤renciye, aralar›nda “yasad›fl› örgüte üye olmak” iddias›n›n da bulundu¤u birçok suçlama ile soruflturma bafllat›lm›fl oldu¤u ve kap›lar›n sadece sat›rl› faflistlere aç›ld›¤›d›r. Centel gerçekten de vekillik görevini baflar›yla gerçeklefltirdi ve asl›nda her rektörün yaflad›¤› “Önce demokrat görün, sonra tepelerine bin!” sürecini 4 ay gibi k›sa bir süre içinde yaflam›fl oldu. Ve üniversiteyi seçimlere tafl›yarak görevini tamamlad›. Art›k s›ra üniversitenin gerçek rektörünü seçmeye gelmiflti. Adaylar birbiri ard›na ortaya ç›kmaya, web siteleriyle, röportajlarla, broflürlerle vaatlerini aç›klamaya bafllad›lar.

Dar bir akademisyen çevresinin oy kullandığı resmi seçimin galibi: Statüko! Adaylar kesinlefltikten sonra, “Demokratik Kat›l›mc› ‹stanbul Üniversitesi ‹çin Çal›flma Grubu” ad›nda ne oldu¤u belirsiz zorlama-uydurma bir kurum taraf›ndan üniversitede bir aday tan›t›m etkinli¤i gerçeklefltirildi. Tabii ki bu tan›t›m oy hakk› bile olmayan ö¤rencileri ilgilendirmemeliydi, bu nedenle olsa gerek tan›t›m etkinli¤ine ö¤renciler al›nmad›. Bu etkinlikte bir konuflma yapan Centel, asl›nda sayfalarca yaz› ile anlat›labilecek durumu birkaç cümleyle aç›klad›: “Hangi aday olursa olsun, kendisini 550 y›ll›k bir geçmifli olan ‹stanbul Üniversitesi”nin flimdiye dek izlemifl bulundu¤u çizgisi d›fl›nda gösteremeyecektir. Çünkü, ‹stanbul Üniversitesi’nin tarihi çizgisi bellidir ve gelecekte de kimse üniversitemizi bu çizginin d›fl›na ç›karamaz...” Rektör vekilimiz sözlerini “‹nsanlara tepeden bakmayan, horlamayan(!), afla¤›lamayan yönetimleri ifl bafl›nda görmek istiyoruz” ile sürdürdü ve bu anlaml› konuflmas›n›n ard›ndan tüm adaylar kendilerinden ve seçim vaatlerinden bahseden birer konuflma yapt›lar. Bu konuflmalar birbirinden ilginç cümlelerle doluydu. Hepsi de eski yönetimi elefltiriyor, ö¤rencilerin yönetime kat›ld›¤› üniversitelerden bahsediyordu. Fakat bu kavram onlara o kadar yabanc›yd› ki, bunu ifade etmek için bile birbirinden komik tan›mlamalar yap›yorlard›. ‹lk olarak sözalan Hukuk Fakültesi ö¤retim üyesi Prof. Dr. Yavuz Alangoya; “Ö¤renci olmadan üniversite olmaz. Ö¤rencilerin önemli katk›lar› olabilir, ö¤renciler de aktif olmal›” diyerek


gitmesi ve üçünün YÖK taraf›ndan Cumhurbaflkan›’na yollanmas›, Cumhurbaflkan›’n›n da istedi¤ini atayacak olmas›, demokrasiden ne anlad›klar›n› göstermek için yeter de artar bile...

İşçilerin, öğrencilerin, akademisyenlerin oy kullandığı alternatif seçimin galibi: Özerk-demokratik üniversite!

ö¤rencilere bak›fl›n› “olabilir” kelimesi ile aç›klam›fl oldu. ‹flletme Fakültesi ö¤retim üyesi Prof. Dr. Kemal Kurtulufl ise bir iflletmeci beyniyle üniversitenin nas›l yönetilece¤i ile ilgili aç›klay›c› bir konuflma yapt›: “‹Ü’nün önce bir analizini yap›yorum. Bir kurumun güçlü ve zay›f yönleri neler, bunlar› belirliyorum. Buradan da bir strateji üretiyorum. Her bir fakülte için analiz yapaca¤›m ve gidebilece¤i maksimum noktalar› belirleyece¤im. Fakülteleri gelifltiren yöneticilere destek verece¤iz” fleklinde konuflan Kurtulufl amac›n› da, “Hedef ö¤renci memnuniyetini dört y›lda yüzde 20 art›rmak” fleklinde ifade ederek bize ne kadar iyi bir flirket yöneticisi olabilece¤ini kan›tlam›fl oldu. ‹stanbul T›p Fakültesi ö¤retim üyesi Prof. Dr. Faruk Erzengin’in vaatleri aras›nda “Merkez Kampüs’te kaloriferleri yakt›raca¤›m” ve “ö¤retim üyelerinin gelirlerini artt›raca¤›m” gibi ibarelerin bulunmas› oldukça ilgi çekiciydi. K›fl›n kalorifer yanmas› gibi do¤al ve normal birfleyin bugün vaatler kapsam›na al›nacak kadar bize uzak olmas› (okul do¤algaza geçmeye çal›flt›¤› için uzun süre kaloriferler yanmad›, flimdi de s›n›rl› yan›yor!), hatta gelirlerin artt›r›lmas› gibi uzun vadeli bir hedef ile birlikte ele al›nmas› tam bir karamizah örne¤i oluflturuyor. Bunlar›n yan›nda ‹ktisat Fakültesi ö¤retim üyesi Prof. Dr. Nur Serter, “Türkiye’nin ulusal ç›karlar›ndan asla ödün vermeyece¤im” diyerek içindeki flovenizmi kusarken, seçimlerde en yüksek oyu alacak olan T›p Fakültesi ö¤retim üyesi Prof. Dr. Mesut Parlak “Sevginin egemen oldu¤u bir üniversite olacak” gibi anlams›z sözlerle tan›t›m›n› tamamlad›. Adaylar›n hiçbiri di¤erlerine göre farkl› bir fley söylemedi, farkl› bir vaatte bulunmad›. Genel demokrasi ve kat›l›m masallar›, laiklik söylemleriyle kendilerini tan›tt›lar. Zaten seçime kat›lan sekiz adaydan en çok oy alan alt›s›n›n YÖK’e

Resmi seçimlerin yap›laca¤› tarihi ö¤rendi¤imiz anda alternatif bir seçim düzenleme karar› alarak bunun çal›flmas›na bafllam›flt›k. Polis Cumali, darbeci Derman Demirkol, h›rs›z-kapitalist Cem-i Uzan, faflist hoca Abdülzambak Donuk, “ben beton halimle bunlardan iyi yönetirim” diyen okulun “kolon”u ve bizim destekledi¤imiz aday olan ve 13 Aral›k’ta polisin okula sald›r›s› s›ras›nda tutuklanan “Tutuklu Ö¤renciler” gibi simgesel adaylar ile haz›rland›¤›m›z alternatif seçim çal›flmam›z› iki seçim mitingi, bir bas›n aç›klamas›, koridor sohbetleri, seçim flark›lar› ve binlerce el ilan›-seçim broflürü da¤›t›m› ile tan›tt›k. 6 Ocak Perflembe günü, yani resmi seçimlerden bir gün önce birçok fakültede onlarca sand›k kurarak oy toplamaya bafllad›k. Ö¤rencilerin ilgiyle karfl›lad›¤› seçimlerde, okuldaki ö¤renci say›s›n›n azl›¤›na ra¤men 2 binden fazla oy toplad›k. Yüzlerce ö¤renciyle birebir sohbet etme, onlara seçimlerin teflhirini yapma imkan› bulduk. Ayr›ca yemekhane iflçileri ve erken saatlerde bulabildi¤imiz çeflitli ö¤retim üyeleri de oy kulland›lar. Seçimlerin sonucunda “Tutuklu Ö¤renciler” ile simgelenen demokratik üniversite program› %71.82 oy alarak birinci oldu. %18.18 oy alan “kolon” da en çok oy alan ikinci aday oldu. 7 Ocak Cuma günü resmi seçimlerin yap›ld›¤› Fen-Edebiyat Fakültesi kap›s›nda alternatif seçimlerin sonuçlar›n› duyurmak için bir bas›n aç›klamas› düzenledik. Sonuçlar›n aç›kland›¤› bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan oylar› fakültenin önüne döktük ve içeriye girerek bu oy pusulalar›n› seçimlerin yap›ld›¤› yere götürmek istedi¤imizi söyledik. Seçimler nedeniyle okula ö¤renci al›nmamas› üzerine oy pusulalar›n› sand›klara doldurarak içeriye yollad›k. Bu seçim kampanyas› ile sahte rektörlük seçimlerine karfl› alternatifimizi s›n›rl› imkanlarla da olsa ortaya koymufl olduk. Kendilerinin bile “kim gelirse gelsin birfley de¤iflmez” dedi¤i rektörlü¤e ve onun arkas›ndaki sisteme karfl› “Söz, yetki, karar hakk› istiyoruz!” fliar›m›z› hayk›rd›k, s›n›rl› da olsa seçimlerin yaratt›¤› sahte demokrasi havas›n› teflhir ettik. fiimdi art›k önümüzde bu kampanyan›n yaratt›¤› etkiyi farkl› kanallara aktarmak görevi duruyor. YÖK’ün seçim oyununu bozal›m! Ya fl a s › n ö z e r k - d e m o k r a t i k ü n i v e r s i t e !

E k i m G e n ç l i ¤ i

Ekim Gençliği/İstanbul Üniversitesi

43


Mimar Sinan’da tepki büyüyor...

Üniversitede bask›lara ve e¤itimin özellefltirilmesine

E k i m G e n ç l i ¤ i

44

27 Aral›k günü bafllatt›¤›m›z imza kampanyas›n› 6 Ocak günü, yaklafl›k 250 kiflinin kat›ld›¤› bir eylemle sonland›rd›k. Eyleme kat›l›m› art›rmak için iki gün boyunca ön çal›flmas›n› yapt›k. Yayg›n bir flekilde afifllerimizi ast›k, el ilanlar›m›z› da¤›tt›k. 6 Ocak günü ö¤le saatlerinde ÖGB’lerin, afifllerimizde ve el ilanlar›m›zda buluflma noktas› olarak belirtti¤imiz, Osman Hamdi Koridoru’nu boflaltmaya bafllad›klar›n› gördük. Okulda, her zaman için merdivenlerinde ö¤rencilerin oturdu¤u, sergilerin bulundu¤u bir sosyal mekan olan -ayn› zamanda rektörlük binas›na geçifl yolunun bulundu¤u- bu alan›n boflalt›lmaya çal›fl›lmas› büyük bir tepkiye neden oldu. Rektörlü¤ün bu tavr›, o zamana kadar çal›flmaya ilgisiz kalanlara da ancak birlikte davran›rsak güç olabilece¤imizi ve rektörlük ve iflbirlikçilerinin bu güçten ne kadar korktuklar›n› gösterdi. Toplanmaya kantinde bafllad›k ve alk›fllar eflli¤inde Osman Hamdi Salonu’na do¤ru yürüyüfle geçtik. ÖGB’lerin engellemeye çal›flmas›na ra¤men hole girdik ve alk›fll› protestomuza devam ettik. Bir arkadafl›m›z kamera ve barkod sistemleriyle hedefleneni anlatt›. Okulumuzda bu kadar eksiklik varken paralar›n bu tür fleylere harcand›¤›n› vurgulad›. Rektörü aram›za davet etti¤i konuflmas›ndan sonra “Rektör buraya!”, “Ö¤renciler burada, rektör nerede!” sloganlar› at›lmaya baflland›. Rektör ‹smet Vildan Alptekin ça¤r›m›za yan›t vermedi. Biz de her bölümden bir arkadafl seçtik ve toplad›¤›m›z 520 adet dilekçeyi Yaz› ‹flleri Müdürlü¤ü’ne götürdük. Burada da engellemelerle karfl›laflt›k. Çeflitli bahanelerle bizi oyalamaya çal›flt›lar. Dilekçelerimizi teslim edip kay›t numaras› almadan da¤›lmayaca¤›m›z› söyleyerek kararl› bir tutum sergiledik ve dilekçeleri kay›t alt›na almak zorunda kald›lar. Temsilci arkadafllar›n geri dönmesiyle, alk›fllarla ve tenekelerle ritim tutarak katlar› dolaflmaya bafllad›k. Tekrar Osman Hamdi Salonu’na döndü¤ümüzde rektöre olan ça¤r›m›z› yineledik. Bu sefer rektör aram›zdan seçece¤imiz bir grup arkadaflla görüflmeyi kabul etti. Görüflmede kameralar›n ve barkodun bizim güvenli¤imiz için oldu¤unu söyleyen ve sosyal demokrat oldu¤unu ›srarla vurgulayan rektör, sorunlar›m›zdan ve taleplerimizden bahsedince de ödenek yetersizli¤inden yak›nmay› ihmal etmedi. Bu yetersizli¤e çözüm olarak da sponsorlar› öne sürdü ve üniversitenin imkanlar›n›n özel sektöre kiraya verilmesiyle kaynak oluflturulabilece¤ini söyledi.

hay›r!

Temsilciler rektörle görüflürken kalan arkadafllar da r›ht›ma geçerek bir tart›flma düzenlediler. Toplant›da talepler metni oluflturuldu ve birlikte hareket etme gereklili¤ine vurgu yap›ld›. Kurumsal yap›da bir ö¤renci birlikteli¤inin eksikli¤i dile getirildi. ‹leride neler yap›labilece¤ini konuflmak ve oluflturulmas› planlanan ö¤renci birli¤inin tart›flmalar›n› yapmak için 7 Ocak günü yeniden toplanmak üzere da¤›l›nd›. Üniversitemizde yürüttü¤ümüz kararl› ve kitleye dönük çal›flman›n sonuçlar›n› aç›kl›kla görebiliyoruz. Bizi bekleyen en önemli görev ise ayn› kararl›l›kla ve sistemli bir çal›flmayla e¤itimin ticarilefltirilmesi sald›r›s›n› ö¤rencilerin bilinçlerine kaz›mak, birlikteli¤imizi olabilen en genifl bileflenle örgütlemek, üniversitemizin öz örgütlülü¤ünü oluflturmak için ilk ad›mlar› atmakt›r. Bu yükü omuzlar›m›zda hissetti¤imiz ve çal›flmam›z› baflar›ya ulaflt›rd›¤›m›z ölçüde sesimiz daha tok ve gücümüz daha fazla olacakt›r. O zaman ne kameralar, ne turnikeler, ne yönetimin uygulad›¤› bask›lar, ne de üniversitemizi sermayeye peflkefl çekme giriflimleri hayata geçirilebilecektir.

Ekim Gençliği/MSÜ


Avrupa Birli¤i ve ›rkç›l›k Avrupa’da sosyal devletin iflas›yla bafllayan süreç ayn› zamanda iflçi ve emekçi s›n›f mücadelesinin de ivme kazanaca¤› bir dönemdir. Burjuvazi, her bunal›m döneminde oldu¤u gibi, iflçi s›n›f›n›n yükselen öfkesini dizginlemek için bir kez daha faflizmden medet ummaktad›r. Günümüzde Avrupa’da yaflanan geliflmeler adeta geçmiflin tekrar› niteli¤indedir. Burjuvazi y›llard›r el alt›ndan besledi¤i ve korudu¤u Hitler art›klar›n› kitlelere gözda¤› vererek sindirmek üzere yeniden soka¤a salm›flt›r. Fakat o iflçi s›n›f›n›n sosyal sald›r›lara karfl› büyüyen tepkisini dizginlemek isterken, kirli silahlara baflvurmay› da ihmal etmiyor. Bu amaçla açgözlü tekeller yaflad›klar› krizin faturas›n› göçmenlere kesmekte, yerli halklar nezdinde onlar› hedef tahtas›na koymakta, halklar aras›ndaki düflmanl›¤› körüklemektedir. Yeni bir Hitler dönemi tehdidiyle kitleleri sindirmeyi, yükselen mücadele dinamiklerini olgunlaflmadan bölüp parçalamay› ve bo¤may› hedeflemektedir.

Dün hedef Yahudilerdi, bugün ise Müslümanlar! Emperyalist haydutlar 11 Eylül sonras›nda sözde “uluslararas› terör”e karfl› bir mücadele bafllatt›lar. Kuflkusuz bu mücadelenin gerçek hedefi direnen halklard›. Direnen halklar›n direniflini ezmek ve böylece kendi emperyalist amaçlar›na ulaflmak istiyorlard›. Fakat onlar her zamanki gibi önce sahte bir düflman buldular: Müslümanlar. Hedef tahtas›na bu kez de, Müslümanlar’› yerlefltirdiler. Pentagon’un emperyalist haydutlar›na göre tüm Müslümanlar potansiyel birer teröristti. Bu düpedüz bir hedef flafl›rtma, yürüttükleri emperyalist, haks›z ve gerici savafl› gizlemek için baflvurulan alçakça bir hileydi. Bundan hareketle genel olarak yabanc› dedikleri di¤er uluslardan emekçiler, sapt›r›c› bir ö¤e olarak da Müslümanlar halihaz›rdaki krizin sorumlusu ilan edildi. Faturan›n da öncelikle yabanc›lara ve Müslümanlar’a kesilmesi vaaz edildi. Özellikle son dönemlerde yabanc›lara ve hat›r› say›l›r bir nüfus olarak Müslümanlar’a dönük sald›r›lar da bu düflüncenin ürünü ve ifadesidir. Tüm Avrupa’da dü¤meye bas›lm›flças›na ›rkç› yasalar ç›kart›lmakta, yabanc› düflmanl›¤› ve ›rkç›l›k körüklenmektedir. Bizzat tekellerin yard›m› ile ›rkç›-faflist çeteler el alt›ndan desteklenmekte ve güç haline

E k i m

getirilmektedir. Öte yandan, ›rkç›-faflist propaganda giderek hoflgörüyle karfl›lanmakta, Hitler art›klar›n›n örgütlenmelerine izin verilmektedir. Neo-nazi çeteler bizzat polis gözetiminde sokaklara sal›nmakta, ilerici güçlere dönük sald›r› ve provokasyonlar düzenlenmektedir. “Avrupa Avrupal›lar’›nd›r, yabanc›lar d›flar›!”, “Kültürel zenginlik istemiyoruz!” fleklindeki yabanc› düflman› ve ›rkç› sloganlar her geçen gün Avrupa sokaklar›nda daha fazla yank›lanmaktad›r. Burada da bir kez daha temel amaç, çeflitli uluslardan iflçilerin birli¤ini parçalamak, sosyal sald›r›lara karfl› yükselen tepkileri zay›flatmak, di¤er yandan da halklar aras›na düflmanl›k tohumlar› ekerek halklar›n kardeflli¤ini dinamitlemektir. Avrupa’n›n açgözlü tekellerinin iktisadi ve siyasi ç›kar birli¤i olan Avrupa Birli¤i’nin ç›karlar› bunlar› gerektirmektedir. Dolay›s›yla oyun ayn› oyundur, de¤iflen yaln›zca boy hedefi haline getirilenlerdir. Dün Yahudiler’e sald›r›l›yordu, günümüzde ise yabanc›lara sald›r›l›yor.

G e n ç l i ¤ i

Dün sinagoglar bugün camiler yakılıyor! Geçti¤imiz aylarda Hollanda’da bir afl›r› dincinin, Müslümanlar’a hakaret içerdi¤i öne sürülen bir filmin Hollandal› yönetmeni olan Theo Van Gogh’u öldürmesi bahane edilerek Müslümanlar’a ait camiler yak›ld›. Daha önemlisi olay sapt›r›larak, “afl›r› dinci terör örgütlerine karfl› mücadele” yalan›yla genel olarak yabanc›lara karfl› ›rkç›-faflist bir sald›r› dalgas› yükseltildi. Hollanda’da

45


E k i m G e n ç l i ¤ i

46

yaflanan bu geliflme, ›rkç›l›¤›n Avrupa’da ulaflt›¤› boyutlar›n ibret verici bir göstergesidir. Fakat as›l dikkate de¤er olan ise, bu sald›r›lar›n Hollanda’da iflçi s›n›f› ve emekçilerin yüz binler halinde sokaklara ç›kt›¤›, peflpefle pek çok ifl kolunda uyar› grevlerinin gerçeklefltirildi¤i bir s›rada gündeme getirilmifl olmas›d›r. Bu olay bahane edilerek h›zla yeni sald›r› yasalar› haz›rlanmflt›r. Baflta göçmenlerin s›n›rd›fl› edilmesinin kolaylaflt›r›lmas› olmak üzere, demokratik tüm temel haklar s›n›rland›r›lmak istenmekte, polisin yetkileri artt›r›lmaktad›r. Birer polis devleti olan Avrupa devletlerinin hepsi de faflist parti ve çeteleri kollamakta, kendi korumas› alt›nda onlara eylemler yapt›rmakta, provokasyonlar ve sald›r›lar için onlar› kullanmaktad›r. Hedef kitle de¤iflince, kundaklanan yerler de yeniden belirlenmektedir. Örne¤in dün sinagoglar yak›l›yordu, bugün camiler yak›lmaktad›r. Öncelikle Yahudiler’e ya da yabanc›lara sald›r›lmas› ise hedef flafl›rtmak içindir. As›l boy hedefi haline getirilenler ezilen ve sömürülen kitlelerdir. Sald›ran sermayedir, sermayenin devletidir ve onun korumas›ndaki ›rkç›-faflist çetelerdir. Faflizmin kayna¤› emperyalist-kapitalist sistemdir ve faflist çeteler de bu çöplükten beslenmektedir. Burjuva demokrasisi denilen perdenin arkas›nda, tüm i¤rençli¤iyle, siyasal gericili¤in yo¤unlaflm›fl biçimi olan faflizm durmaktad›r. Faflizm ortaya ç›kaca¤› zaman› beklemektedir.

Faşizme karşı omuz omuza! Avrupa’da Türkiyeli göçmenlerin gelece¤ini tehdit eden bu ›rkç›l›k dalgas›na karfl› mücadelede do¤ru bir hat izlemek temel önemde bir sorumlulu¤umuzdur. Türkiyeli iflçi ve emekçilerin yanl›fl e¤ilimlere sapmalar›n› engellemek, “iflçilerin birli¤i halklar›n kardeflli¤i” fliar›yla ilerici ve anti-faflist yerli güçlerle iflbirli¤ini art›rmalar›nda onlara öncülük etmek için çok yönlü ve etkin bir çaba ortaya koymak zorunday›z. Özellikle dinci ve gerici odaklar›n demagojik söylemler eflli¤inde yürüttükleri propagandalar› etkisiz hale getirmek oldukça

önemlidir. Zira bu propagandalar burjuvazinin istedi¤i çat›flma ortam›na zemin haz›rlayacak cinstendir. Sorunu dinler aras› bir savafla, Müslüman-H›ristiyan çat›flmas›na indirgeyen her türlü gerici ve sapt›r›c› anlay›fl ve e¤ilime karfl› mücadele etmeliyiz. Faflizmin kayna¤› kapitalizmdir. Her türlü gericilik ve sapma kapitalizme hizmet etmektedir. Dolay›s›yla faflizme karfl› mücadele antikapitalist bir temelde ve ilerici, anti-faflist yerli ve yabanc› tüm güçlerin omuz omuza mücadelesi olarak gelifltirilmelidir. Irkç›-faflist sald›r›lar›n bofla ç›kart›lmas› ve faflizme karfl› mücadelenin baflar›s› da buna ba¤l›d›r. Faflizmin etki alan›na en çabuk girebilen kesimlerden biri de gençliktir. Ayn› flekilde bu sald›r›lardan en fazla zarar görecek kesim de yine gençlik olacakt›r. Bu gerçeklik çeteleflmeye ve çat›flma ortamlar›na yatk›n olan gençlik içerisinde her zamankinden daha yo¤un olarak “iflçilerin birli¤i halklar›n kardeflli¤i” fliar›n›n ön plana ç›kart›lmas›n› gerektirmektedir. Ve bütün uluslardan gençlerin gelece¤ini ve yaflam›n› tehdit eden bu ortak tehlikeye karfl› Türkiyeli gençli¤i haz›rlamak bizim sorumlulu¤umuzdur. Bu nedenle genç komünistler faaliyet yürüttükleri tüm ülkelerde, Türkiyeli gençleri yerli ilerici ve devrimci gençlik güçleriyle birlikte anti-kapitalist temelde faflizme karfl› mücadeleye seferber etmek için yo¤un bir çaba içinde olacaklard›r.

Yurtdışı Ekim Gençliği


Almanya’da e¤itimin özellefltirilmesi uygulamalar›...

E¤itim meta de¤ildir, sat›lamaz!* Almanya Anayasa Mahkemesi, 26 Ocak ‘05 tarihinde vermifl oldu¤u bir kararla, e¤itimde har(a)ç uygulamas›n› eyalet yönetimlerinin inisiyatifine b›rakt›. Anayasa Mahkemesi’nin ald›¤› ve bugün için alt› eyaleti (Bayern, Baden-Württemberg, Hamburg, Saarland, Sachsen, Sachsen-Anhalt) kapsayan bu karar, ‘03 y›l›nda k›smen paral› hale getirilen e¤itimin tamamen paral› hale getirilmesi anlam›na gelmektedir. E¤itimlerini 14 sömestrde tamamlayamayanlardan ve ikinci kez üniversite okuyanlardan sömestr bafl›na 650 Euro har(a)ç uygulamas›, yaklafl›k iki y›l önce hayata geçirilmeye bafllanm›flt›. Bu uygulama sonucu çeflitli üniversitelerden (örne¤in Münster Üniversitesin’de 10 bin, Bochum Üniversitesi’nde 8 bin, Köln Üniversitesi’nde 12.500) toplam 100 binin üzerinde ö¤renci okullardan kayd›n› silmek zorunda kalm›flt›. Geriye kalan on eyalette de bu yönde karar al›naca¤› düflünülürse, e¤itimin paral› hale getirilmesini yasal güvenceye al›nmas›yla, okullardan kayd›n› silecek ö¤rencilerin say›s›n›n geçmifltekinin birkaç kat› olaca¤› kesindir. Eyalet bütçelerinden herhangi bir yard›m yap›lmad›¤› için, üniversite yönetimleri ekonomik kriz bahanesiyle yeni sald›r›lar› gündemlerine alm›fl bulunmaktad›rlar. Sözgelimi ö¤renci say›s›ndaki azalmay› bahane ederek ö¤rencilerden al›nan ödeneklere bir seferde 13 ile 50 Euro aras›nda de¤iflen miktarlarda zam yapm›fllard›r. Yine ö¤renci yurtlar›na ödenen kiralar yükseltilmifl, ödenemez oranlara getirilmifltir. Öte yandan, eyalet parlamentolar›n›n önerileri do¤rultusunda hareket eden üniversite yönetimleri, kendilerine ait ekonomik imkanlar› bar ve otel açarak, borsada hisse senetleri sat›n alarak de¤erlendirmeye bafllam›fllard›r. Sonuç olarak, gelinen yerde üniversitelerimiz h›zla varolufl amaçlar›ndan uzaklaflt›r›lmakta ve ö¤rencilerin müflteri haline getirildi¤i birer ticarethaneye dönüfltürülmektedir. Dahas› var. Yine bu sald›r›yla ö¤rencilerin kendilerini ifade etti¤i kurumlar aras›nda olan AstA ve Fachschaft gibi örgütlülüklerimiz da¤›t›lmak istenmektedir. Yan›s›ra bugüne dek Bafög ad› alt›nda verilen devlet kredisi kald›r›larak, yerine bankalar ve tekellerden al›nan ö¤renci kredisi uygulamas›na geçifl hedeflenmektedir. Bu sald›r›lar›n temel amaçlar›ndan biri de elit üniversiteler projesini hayata geçirmektir. Böylece üniversite kap›lar› biz iflçi ve emekçi çocuklar›na kapat›lacak, e¤itim hakk›m›z gaspedilecektir.

Üniversiteler sadece sermaye s›n›f›n›n kirli ç›karlar›na hizmet edecek elemanlar›n yetifltirildi¤i yerler haline getirilecektir. Hiç kuflkusuz bu sald›r› yaln›zca ö¤rencileri ve aileleri de¤il, ö¤retim görevlilerini ve üniversitelerin çeflitli birimlerinde çal›flan emekçileri de kapsamaktad›r. Zira üniversitelerin çeflitli bölümlerinin kapat›lmas› ve özellefltirilme uygulamalar› yaln›zca e¤itimin kalitesini düflürmekle kalmamakta, ö¤retim görevlilerinin ve emekçilerin de iflsiz kalmas›na neden olmaktad›r. Anayasa Mahkemesi’nin sadece bir avuç asalak sömürücünün ç›karlar›n› kollayan karar›, toplumda büyük bir tepkiyle karfl›lanmaktad›r. Biz iflçi ve emekçi çocuklar›n› sermayenin kirli ç›karlar›na feda eden, üniversitelerimizi ticarethaneye dönüfltüren bu karara karfl›, ‘03 y›l›ndaki gibi onbinler halinde alanlara ç›karak kararl› bir mücadele yürütürsek bu sald›r›y› püskürtebiliriz. Bir-Kar gençli¤i olarak, tüm lise ve yüksekokul ö¤rencilerini, baflta aileler olmak üzere, ö¤retim görevlileri ve üniversitelerde çal›flan emekçileri e¤itimin paral› hale getirilmesi sald›r›s›na karfl› yap›lacak protesto eylemlerine kat›lmaya ve omuz omuza mücadele etmeye ça¤›r›yoruz. E¤itimde özellefltirmeye ve elit üniversiteye hay›r! Herkese bilimsel, paras›z ve eflit e¤itim! Silaha ve savafla de¤il, e¤itime bütçe!

E k i m G e n ç l i ¤ i

Bir-Kar Gençliği/Almanya

*Almanya’n›n Essen kentinde da¤›t›lan bildiridir.

47


I. Ekim Gençli¤i E¤itim Kamp›…

“Gençlik Parti’ye, devrime,

Kampın ismi üzerine

Kamp›n ismi konusunda yapt›¤›m›z ön tart›flmalarda öncelikli öneriler flehit yoldafllar›m›z›n ismini vermek fleklinde oldu. Partimizin özü ve özeti olan yoldafllar›m›z›n bizler için önemi ve anlam›n›n, yaratt›klar› de¤erlerin fark›ndayd›k. Fakat biz yine de, ülkedeki yoldafllar›m›z›n yapt›klar› e¤itim kamplar›na sözkonusu yoldafllar›n adlar›n› vermelerinden de hareketle, baflka bir tercih yapt›k. Kamp›n ismini I. Ekim Gençli¤i E¤itim Kamp› olarak belirledik. Bunun bizler aç›s›ndan anlam›, en az yoldafllar›m›z›n ismini vermek kadar önemliydi. Bizler yurtd›fl›ndaki Ekim Gençli¤i olarak, ülkemizdeki Ekim Gençli¤i’nin bir parças›y›z. Onlar›n baflar›l› çal›flmalar›, ülkemizdeki gençlik hareketine kazand›rd›klar› dinamizm bizler aç›s›ndan büyük bir moral ve motivasyon kayna¤›d›r. Dolay›s›yla ülkedeki Ekim Gençli¤i’nin bir parças› oldu¤umuzu hissedebilmek, Ekim Gençli¤i kimli¤ini önplana ç›karmak ve onu her aç›dan içsellefltirmek istedik. Kamp›m›z› bu isim alt›nda düzenleme karar›m›za bu düflünce yön verdi. Öte yandan kamp›m›z›n ad› ülkedeki yoldafllarla gerçekten organik iliflkiler kurmak ve onlarla her aç›dan bütünleflmek için bir ça¤r› niteli¤i tafl›maktad›r. Ülkedeki yoldafllar›m›z›n bu ça¤r›y› alg›layacaklar›na, bizlerin yurd›fl›ndaki çal›flmalar›n› daha ciddi izleyeceklerine ve organik bir iliflki kurmak yönünden daha istekli olacaklar›na inan›yoruz.

SOSYAL‹ZME!” E k i m G e n ç l i ¤ i

48

Yurtd›fl› Ekim Gençli¤i olarak düzenledi¤imiz I. Ekim Gençli¤i E¤itim Kamp›’n› Aral›k ay›n›n son haftas›nda baflar›yla gerçeklefltirdik. Üç gün süren kamp›m›z› “I. Ekim Gençli¤i E¤itim Kamp›” ismiyle ve “Gençlik Parti’ye, devrime, sosyalizme!” slogan›yla düzenlendik. E¤itim kamp›m›z› bir haftal›k bir çal›flma olarak planlam›fl ve sunum yap›lmas› planlanan konular› daha kapsaml› ele alm›flt›k. Fakat yurtd›fl›nda yaflad›¤›m›z süreç ve önümüze koydu¤umuz görevleri gözeterek, çal›flmam›z› daha k›sa bir süreye s›¤d›rmak zorunda kald›k. Bu nedenle daha önce sunumu düflünülen konularda da s›n›rlamaya gittik.

Başarılı bir çalışma E¤itim kamp›m›z, dünyada ve ülkemizde devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleflen komünist ve devrimciler için yap›lan sayg› duruflu ile bafllad›. K›sa bir aç›l›fl konuflmas› ve baflar› dilekleriyle çal›flmalara geçildi. E¤itim program›; “Bolflevik parti tarihi”, “Parti tarihi”, “Devrim stratejileri ve program sorunlar›”, “Emperyalizm” bafll›klar›ndan olufluyordu. Sürenin k›sa olmas› ve seçilen konular›n kapsam›n›n yaratt›¤› tedirginli¤e karfl›n görev alan tüm yoldafllar›m›z baflar›l› sunumlar yapt›lar. Sunum yapan yoldafllar›n görevlerini oldukça ciddiye ald›klar›n› ve konular›na iliflkin kaynaklar› incelediklerini gözlemledik. Anlat›m s›ras›ndaki heyecan ve coflkular› dinleyicilere de yans›d›. Sunumlar tek düze olmad›. Çeflitli bölümler halinde anlat›m yoluna baflvuruldu. Bu yöntem oldukça yararl› oldu, pek çok sorunun sorulmas›n›, böylece konular›n anlafl›lmas›n› kolaylaflt›rd›. Verimli bir dizi tart›flmaya zemin haz›rlad› ve sunum yapan yoldafllar›n kendilerini daha iyi ifade etmelerini sa¤lad›. Kampta gündüzleri belirlenen sunumlar, akflamlar› ise gençlik çal›flmas›n›n sorunlar› ve çözümü noktas›nda yararl› tart›flmalar yap›ld›. Hemen herkes bu tart›flmalara kat›ld› ve katk› sundu. Daha önce hakk›nda fazla bir gözleme sahip olmad›¤›m›z kimi yoldafllar›m›z›n bu tart›flmalara aktif bir biçimde kat›lmalar› ve düflünceleriyle öne ç›kmalar› bizim aç›m›zdan kamp›n bir di¤er kazan›m› oldu.

“Gençlik, Parti’ye, devrime, sosyalizme!” ‹lk kez Bolflevik Parti tarihi gibi, komünist miras›m›z›n son derece anlaml› bir bölümünü okuduk, inceledik ve kavramaya çal›flt›k. Bunu “Ekim”i ve “Yeni Ekimlerin Partisi”nin tarihini anlama ve içsellefltirme çabas›yla birlefltirdik. Türkiye devrimci hareketinin geçmiflini anlama ve devrimci birikimini sahiplenme çabas›yla birlikte ele al›nan bu konular, baflta haz›rlay›c›lar olmak üzere herkese heyecan verdi, ilgi uyand›rd›, okuma yönünde bir istek yaratt›. Fakat en dikkate de¤er olan Partimiz’in temel özellikleri ve üstünlükleri konular›ndaki anlat›m ve tart›flmalara gösterilen ilgi ve kavrama çabas› idi. Yoldafllar›m›z›n yar›n›n kadro adaylar› olduklar› düflünülürse, bu çok olumlu bir kazan›m olmufltur. Partimizin çizgisini kavramak, temel özelliklerini ve üstünlüklerini özümseyerek içsellefltirmek gelinen yerde bizim için yaflamsal öneme sahiptir. Yurtd›fl›n›n her yönüyle yozlaflt›r›c›, çürütücü ve ayakta kalmay› zorlaflt›r›c› koflullar›nda, çal›flmalar›m›z›n sürekleyicisi, güçlendiricisi ve dinamosu kadrolara olan acil ihtiyaç


gözetilirse, bu çok daha iyi anlafl›lacakt›r. Zaten kamp›m›z da bu ihtiyaca ve Partimiz’in biz Ekim Gençli¤i’nin yeni dönemi omuzlama ça¤r›s›na bir yan›t olmufltur. Çok k›sa bir süreye s›¤d›r›lan yo¤unlaflt›r›lm›fl ideolojik e¤itim faaliyetimiz genç yoldafllar›m›z› daha donan›ml› k›lm›flt›r. fiimdi önümüzdeki dönemde yerellerde bu kamp›n kazan›mlar›n› koruma ve çal›flmalar›m›zda etkin bir biçimde kullanma görevi bizi beklemektedir. ‹deolojik e¤itime bundan böyle daha çok önem vermeli ve daha yöntemli bir biçimde bu çal›flmaya devam etmeliyiz. Gençlik yurtd›fl›nda da Parti çal›flmas›n›n gelece¤idir ve flimdiden kendisini her bak›mdan buna haz›rlamal›d›r. Bu

sürecin h›zland›r›lmas› çerçevesinde gereken her çaba ortaya konmal›d›r. Y›pranan güçlerin yerini taze ve y›pranmam›fl yeni güçler almal›, Parti’nin bayra¤› genç komünistlerin ellerinde daha da yükseklere çekilmelidir. Ekim Gençli¤i I. E¤itim Kamp›’n›n sa¤lad›¤› moral ve motivasyonla, yenilenmifl bilincimiz ve iddiam›zla, Partimiz’in çizgisini, temel özellik ve üstünlüklerini kavrama ve içsellefltirme çabam›zla bir kez daha söz veriyoruz; yurtd›fl›ndaki Ekim Gençli¤i olarak Parti, devrim ve sosyalizm mücadelesinde daha bir kararl›l›kla, daha büyük bir enerjiyle yürüyece¤iz.

Yurtdışı’ndan Ekimci Genç Komünistler Buna ra¤men ö¤renciler oturma eylemini sürdürdüler, eylem mücadele için tekrar buluflma ça¤r›s› ile sona erdirildi. Bir-Kar olarak ö¤rencilerin bu eylemine, üzerinde Almanca “Bask›ya, sömürüye ve sosyal hak gasplar›na karfl› mücadeleye!” fliar›n›n yaz›l› oldu¤u pankart›m›z ve Bir-Kar Gençli¤i imzal› dövizlerimizle kat›ld›k. Dövizlerimiz ve yine Almanca yaz›lm›fl “E¤itim meta de¤ildir!” bafll›kl› Bir-Kar Gençli¤i imzal› bildirilerimiz ö¤renciler taraf›ndan sempati ile karfl›land›. Yayg›nca da¤›tt›¤›m›z bildirilerimize ö¤rencilerin d›fl›nda bas›n›n da ilgi gösterdi¤ini gözlemledik. Sald›r›n›n üniversitelerin sömestr tatiline girece¤i günlerin hemen öncesine denk getirilmesi bilinçli bir tercihtir. Amaç tepkileri zay›flatmak ve süreç içerisinde kan›ksatmakt›r. Ne var ki sald›r› 10 binlerce ö¤rencinin k›y›m›na yol açmaktad›r ve tepkiler bu kez kolayca dizginlenemeyecektir. Sermayenin e¤itime yönelik bu sald›r›lar›na karfl› tepkiler önümüzdeki dönemde gittikçe yo¤unlaflma, yayg›nlaflma ve kitleselleflme e¤ilimi tafl›maktad›r. Ö¤renciler as›l kitlesel ç›k›fllar›n› Nisan ay›ndan bafllayarak 1 May›s’ta yapmay› düflünüyorlar. Sermayenin sald›r›lar konusundaki pervas›zl›¤› göz önüne al›nd›¤›nda, eski protestocu tutumlarla bu sald›r›lar›n geri püskürtülmesi mümkün görünmemektedir. Bunun için üniversite gençli¤inin etkili boykotlar, üniversite iflgalleri gibi yapt›r›m gücü olan eylemlere baflvurmas› gerekiyor. Halihaz›rdaki ö¤renci hareketi bu tür etkili eylemleri organize edebilecek bir örgütlülük ve önderlikten yoksun. Üniversitelerin tek örgütlü gücü olan AstA’lar (ö¤renci meclisleri) sonuç al›c› eylemleri örgütleme güç ve iradesine sahip görünmüyorlar. Buna karfl›n ö¤renci taban›nda çok somut olmak üzere, sald›r› toplumun ezilen kesimlerinin, sald›r›dan nasibini alan ö¤retim görevlileri ve üniversitelerde çal›flan emekçilerin derin hoflnutsuzlu¤una yol aç›yor. Ö¤renci taban›ndaki mücadele iste¤i, toplum ölçüsündeki derin hoflnutsuzluk harekete geçirilirse, bu sald›r› geri püskürtülebilir. Böyle bir geliflme AstA gibi örgütlülükleri de harekete geçirecektir. Essen’de polisle çat›flmaya varan protesto eylemi, bu eylemle kendisini d›fla vuran mücadele istek ve kararl›l›¤›, ö¤renci taban›ndaki mücadele iste¤i ve dinami¤inin kendi önderli¤ini yaratabilece¤inin bir ifadesidir.

Almanya’da üniversite har(a)çlar›na karfl› mücadele h›z kazand›...

Paral› e¤itime karfl› protesto eylemleri ‹flbafl›ndaki SPD-Yefliller hükümeti üniversite ö¤rencilerinden har(a)ç al›p almamay› eyalet meclislerine b›rakm›flt›. Alman Anayasa Mahkemesi geçti¤imiz günlerde bu konuyu ö¤rencilerin aleyhine sonuçland›rd›. Ald›¤› kararla, ilk etapta CDU’nun hükümette oldu¤u alt› eyalette sömestr bafl›na her ö¤renciden en az 500 Euro har(a)ç alma uygulamas›n› resmen yasalaflt›r›ld›. Bu sald›r›y›, paral› e¤itime yönelik baflka sald›r›lar izleyecektir. Örne¤in, flimdiye kadar devletçe ödenen ö¤renci kredilerinin ileride tekrar geri al›nmak kayd›yla, banka ya da belli flirketlerce verilmesi planlan›yor. Yine, e¤itimin özellefltirilmesi sald›r›s› çerçevesinde, üniversitelerin özellikle sosyal bölümleri kapat›lmakta, buralarda çal›flan ö¤retim görevlileri ve emekçiler iflsiz b›rak›lmaktad›r. Anayasa Mahkemesi’nin ö¤rencilerin aleyhine olan karar› an›nda ö¤rencilerin tepkilerine yol açt›. Bunun ifadesi olarak, ö¤renciler 3 fiubat 2005’te Almanya’n›n toplam befl kentinde (Berlin, Hamburg, Leipzig, Essen, Mannheim) soka¤a ç›kt›lar. Hamburg’da 10 bin, Leipzig’de 8 bin ve di¤er kentlerde binlerce ö¤renci Anayasa Mahkemesi’nin karar›n› protesto etti. Bu protestolardan biri de Almanya’n›n Essen kentinde gerçekleflti. Eyleme yaklafl›k 2 bin kifli kat›ld›. Eylem ö¤renci örgütlenmesi AstA’lar taraf›ndan organize edildi. Eylemin, ö¤rencilerin s›nav günlerine denk gelmesi, en önemlisi de ciddi ve tutarl› bir önderlikten yoksunluk ve eyleme dönük ön haz›rl›klar›n zay›fl›¤› kat›l›m› düflüren etkenlerdi. Eylem Essen Üniversitesi’nin önünde saat 11.00’de bafllad›. Toplanma yerinde yap›lan k›sa konuflmadan sonra yürüyüfle geçildi. Yürüyüflte har(a)çlara karfl› tepkileri ifade eden çeflitli pankartlar ve dövizler tafl›nd›, bu do¤rultuda sloganlar at›ld›. Coflkulu bir atmosferin hakim oldu¤u yürüyüflte “Herkese eflit ve paras›z e¤itim!” ve “Biz buraday›z, sesimizi yükseltiyoruz, çünkü e¤itim hakk›m›z çal›n›yor!” sloganlar›, s›kl›kla at›lan ve öne ç›kan sloganlar oldu. fiehir merkezinden geçilerek devam eden yürüyüfl, Essen Üniversitesi’nin yak›n›nda yolun trafi¤e bir süreli¤ine kapat›lmas› ile devam etti. Yol kapatma eylemine bir süre sonra polis sald›rd›, 30 civar›nda protestocu gözalt›na al›nd›.

E k i m G e n ç l i ¤ i

Bir-Kar Gençliği /Almanya

49


Irak’ta kaç›r›lan Erdal Sar›kaya ile konufltuk...

“Irak topraklarının kan gölüne dönüştürülmesi insanlık dışı bir durum...”

E k i m G e n ç l i ¤ i

50

- Irak’a neden gittiniz? - 9 fiubat 2004 tarihinde, Türkiye’nin daralan ekonomisi iflsizlere istihdam sa¤layamad›¤› için, daha iyi bir yaflam ve gelecek için Irak’a gitmek zorunda kald›m. - Nelerle karfl›laflt›¤›n›z› anlat›r m›s›n›z? - Öncelikle Irak kozmopolit bir yer. Arap, Kürt, Hristiyan, Türkmen, Yezidiler... Yan›s›ra Müslümanlar aras›nda fiiiSünni ayr›mc›l›¤› var. Kaos ve belirsizlik öteden beri var olan toplumsal bir sorun. ‹flsizli¤in, yoksullu¤un had safhada oldu¤u bir ülke. ‹nsanlar çok az parayla geçinmek zorunda kal›yorlar. Herfley ucuz ancak al›m gücü yok. Çal›flt›¤›m flirket altyap› alan›nda hizmet veriyor. Irak’ta altyap› sorunu insan sa¤l›¤›n› tehdit edecek durumda. Irak halk›n›n bize bak›fl› hiç de içaç›c› de¤ildi. Türk ve Müslüman oldu¤umuzu belirtti¤imiz halde farkl› davranm›yorlard›. Orada da Türkiye de oldu¤u gibi mezhep soruflturmas› var. Yabanc› oldu¤umuzu sezinleyip mesafeli davran›yorlard›. Irak’ta iken bafl›ma gelebileceklerden korkuyordum. Alevi olmam nedeniyle namaz k›lmay› bilmedi¤im için kaç›r›lma ihtimalinden dolay› her gün korkuyla yafl›yordum. Maalesef korktu¤um bafl›ma geldi. - Nas›l kaç›r›ld›n›z, rehin kald›¤›n›z sürece ne gibi fleylerle karfl›laflt›n›z? - Sabah saat alt› civar›nda ana kap› giriflindeki güvenli¤i etkisiz hale getirip içeri girmifller. 5-6’s› polis üniformas› giymiflti. Ard›ndan 40-50 kiflilik silahl›-maskeli bir grup gelerek, 18 kifliyi etkisiz hale getirdi. Bizi ald›lar, gözlerimizi ve ellerimizi ba¤lay›p araca bindirdiler. Yeflil bir araziye götürüp bir barakaya koydular. Sigara istedik, ‘haram’ deyip ihtiyac›m›z› karfl›lamad›lar. Abdest al›p namaz k›lmam›z› istediler, ben abdest almay› ve namaz k›lmay› bilmedi¤im için beni ‹srailli-Amerikal› zannettiler, bunun üzerine beni öldürmekle tehdit ettiler. ‹kisi üç arkadafl›m› gözleri ba¤l› d›flar› ç›kar›p silah dayayarak, benim hakk›mda Türk mü, Müslüman m› diye sorular sormufllar. K›rk gün sonra bizi b›rakt›lar. - Irak’ta gruplar› yorumlar m›s›n›z? - Irak’ta üç grup vard›r. 1-Direniflçiler, 2-Rehine kaç›ran gruplar, 3-Gizli servis elemanlar›. Direniflçiler, kesinlikle suçu iflleyeni araflt›r›p düflman için çal›flt›¤›n› belirledikten sonra yakalay›p öldürüyorlar. Rehine avc›lar› ise otorite bofllu¤undan faydalan›p, para için eylem yapan insanlar. - Türk Devleti sizin için ne gibi giriflimlerde bulundu? - Ben hiçbir fleye tan›k olmad›m. Zaten rehine iken hiçbir yard›mlar› olmay›p sadece klasik konuflmalarla geçifltirmifller. Irak’ta öldürülüp cenazesi ailesine ulaflt›r›lmam›fl insanlar var. - Irak’taki direnifl ne durumda? - fiu anda tam bir kaos yaflan›yor. Saddam zaman›nda

zengin olanlar asalak gibi yafl›yorlar. Irak halk›n›n ço¤unlukla Sünni grubu savafl›yor. fiiiler de Necef, Kerbela’daki ‹slami de¤erlere karfl› sald›r› olursa hareketleniyorlar. fiiiler maalesef iflbirlikçi kimli¤e bürünmüfller. - ‹flgal hakk›nda düflünceniz nelerdir? - ‹flgale karfl›y›m. Irak halk›na özgürlük ve demokrasi getirmek vaadiyle Irak topraklar›n›n kan gölüne dönüfltürülmesini insanl›k d›fl› bir durum olarak görüyorum. - Irak’›n gelece¤i hakk›nda ne düflünüyorsunuz? - Çok uluslu bir yer oldu¤u için her zaman etnik çat›flmalar›n yaflanabilece¤ini, halklar›n kendi kaderini tayin hakk›n›n her zaman emperyalistlerin takdiri ile sa¤lanaca¤›n› düflünüyorum. - Irak’a gitmek isteyenler için ne düflünüyorsunuz? - Ölümün nereden ne zaman gelece¤i belli olmamas›ndan kaynakl›, kimsenin gitmesini istemiyorum. - Son olarak eklemek istedi¤iniz bir fley var m›? - Daha iyi bir yaflam ve gelecek için her ulusun kendi topra¤›nda savafls›z yaflamas›n› istiyorum. Yar›na dair daha güzel, daha bar›flç›l, insan haklar› ihlalinin olmad›¤›, insanlar›n düflüncelerini serbestçe dile getirdi¤i, refah düzeyi yüksek sosyalist bir Türkiye özlemimi belirtmek istiyorum. Sosyalizmin gelece¤ine inan›yorum. Dünya kendini yok etmedikçe sosyalizme daha çok ihtiyaç duyulaca¤›n› düflünüyorum. Savafls›z, sömürüsüz bir dünya özlemiyle, çal›flmalar›n›zda baflar›lar dilerim.

Adana Ekim Gençliği


Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü ö¤renci topluluklar›yla röportaj...

Ö¤renci topluluklar›n›n ifllevi ve gençlik hareketine bak›fl› Röportajda sorulan sorular: 1. Öğrenci toplulukları bugün nasıl bir işlevi yerine getiriyor? 2. Sizce okul ve öğrenciler cephesinden topluluklara yönelik ilgi yeterli mi? 3. İçinde bulunduğunuz topluluk nasıl bir üretim süreci içinde? 4. Öğrenci hareketine nasıl bakıyorsunuz? 5. Birleşik bir gençlik kurultayı hakkında ne düşünüyorsunuz? Siyasal Bilgiler Fakültesi Mülkiye Tartışma Platformu 1. MTP ad›na, bu okulda gündem üzerine, ö¤renci sorunlar› ad›na tart›flmalar yap›yoruz. Amac›m›z okulu politik bir alan haline getirmek. Ö¤renci sorunlar›n› ve makro düzeyde kapitalizmin iliflkilerini sorgulayacak nitelikte, ö¤rencilerin okullar›n›, kendi alanlar›n› savunmas›na yönelik bir çal›flma. 2. Okul cephesinden ilgi yok, ters yönlü bir ilgi var. Ö¤renciler cephesinden de ilgi yok, ama biz zaten bu ifle bu durumu bilerek bafllad›k. Ö¤renci sorunlar›na yönelik bir topluluk oldu¤umuz için ilgi geliyor. Tart›flmalar›m›za 30-40 kifli gibi kat›l›mlar oluyor. Hocalar gayet ilgisiz, bizim yapt›¤›m›z ifli küçük görüyorlar. 3. Tart›flmalar düzenliyoruz ve metinlerini iki ayl›k ç›kan dergimizde yay›nl›yoruz. Dergi çal›flmam›z düzenli olarak sürüyor. Konular ö¤renci sorunlar›, Türkiye ve dünya gündemi oluyor. Her say›da bir dosya haz›rl›yoruz. Bu dosya ve konular topluluk taraf›ndan ortak olarak belirleniyor. Di¤er topluluklarla ortaklafla yapt›¤›m›z çal›flmalar da var. 4. Ö¤renci hareketini otonom bir hareket olarak görüyorum. Ö¤renci hareketinin üniversitede verece¤i

E k i m

mücadele d›flar›daki hegemonik mücadeleye eklemlenmeli. S›n›f özcü bir ö¤renci hareketini reddediyorum. Tabii ki ö¤renci hareketi s›n›f hareketinden ba¤›ms›z olamaz, ama bu ba¤l›l›k hiyerarflik bir ba¤l›l›k de¤ildir. Kapitalizmin sömürü mekanizmalar›na üniversite düzeyinde direnmek ö¤rencilere düflüyor. Üniversitelerde kapitalizmden kaynakl› sorunlarla mücadele etmek gerekir. 5. Elbette düflledi¤imiz bir fley. Ama çekincelerimiz var. Biz SBF’de iki sene birleflik ö¤renci derne¤i çal›flmas› yapt›k. Ö¤rencilerden çok örgütler bu ifli yap›yor. ‹fllevsizlefliyor. Apolitik ö¤renciler dernek ad›ndan korktuklar› için topluluk olsun dediler. Gençlik hareketi birleflmelidir. Üniversite gençli¤inin ortak noktas› ö¤renci gençli¤in sorunlar›d›r. Sekter yaklafl›mlarla bu hareket baflar›l› olamaz.

G e n ç l i ¤ i

Sosyal Araştırmalar Topluluğu 1. Topluluklar›n ‘80 sonras› apolitikleflen gençli¤in politiklefltirilmesi yönünde faaliyetleri olmal›d›r. 2. Topluluklara yönelik ilgi farkl› alanlarda de¤ifliyor. Kendi okulumuzda topluluk faaliyetleri iyi gidiyor. Topluluklar›n ö¤rencileri politize etmesi anlam›nda

51


E k i m G e n ç l i ¤ i

çal›flan topluluklar var. Daha farkl› tarzda çal›fl›p daha fazla insana hitap eden topluluklar da var. 3. Toplulu¤umuz sosyolojik bulgular üretmeye yönelik çal›flmalar yap›yor. Bunun için sosyolojinin ve yöntem bilimin metotlar›n› kullan›yoruz. Bunlardan anket, belge analizi vb. örnek verilebilir. Bunlarla birlikte toplulu¤un iki y›l önce yapt›¤› ‹srail-Filistin çal›flmas›, geçen y›l yapt›¤› NATO çal›flmas› ile ö¤renci kitlesinin bu konulara olan duyarl›l›¤›n› ya da duyars›zl›¤›n› ortaya koymaya çal›flt›k. 4. Ö¤renci hareketinin günümüzde kötü bir dönemde oldu¤unu düflünüyoruz. Bu sorunun nas›l afl›laca¤› konusunda verimli fleylerin üretilmedi¤ini düflünüyoruz. 5. Bu ve benzeri çal›flmalar›n daha önce yap›ld›¤›n› ve istenilen sonuca ulaflmad›¤›n› düflünüyorum. Anlad›¤›m kadar›yla (kurultay) ortaklaflt›rma amac› güdüyor. Bunun gerçekleflmesi ö¤renci hareketi aç›s›ndan olumlu sonuçlar do¤urabilir. Ancak, gerçekleflme olas›l›¤›n›n düflük oldu¤unu düflünüyorum.

Ekonomi Araştırmaları Topluluğu 1. Bask›n olan kültür sermaye kültürü; hala belli de¤erlere sahip ç›kma çabas›yla hareket eden insanlar›n varl›¤› onun karfl›t›n› do¤urdu. Bu asl›nda genel mücadelenin üniversiteye yans›mas›. Yans›man›n s›n›f

52

eksenli yürüdü¤ünü düflünüyorum. Bir taraftan topluluklar kariyer günleri, CV yaz›m günleri düzenlerken, di¤er taraftan akademik, bilimsel kayg›yla hareket edenlerin olmas› umut verici. Bu arada verilen akademik mücadele güdük bir akademizme kayma tehlikesi de tafl›yor. 2. Hay›r de¤il! ‹ki kesim için de! Özellikle bilimsel kayg›yla hareket eden topluluklar için hiç de¤il. Yine de bu ö¤rencilerden bir fley olmaz mant›¤› gütmemek laz›m. Üniversitedeki ö¤renci profilinin yeniyi arama çabas› var. Yeni olmak için alternatif bir durufl gerekli, o zaman ilgi görülecektir. 3. Daha çok okuma toplulu¤u olarak flekillendik. Atölye çal›flmalar› yürütüyoruz. Güncel akademik geliflmelere müdahale için süreli yay›nlar› takip ediyoruz. Panel, konferans gibi araçlar da kullan›yoruz. 4. Genel bir kan› var. Var olan topluluklarla ö¤renci hareketi ba¤›ms›z gibi gözüküyor. Bunu k›rmak için var olan harekete topluluklarla müdahil olmak gerekiyor. Belli çekinceler var. Mesela ÖTK seçimleri gizli, bizi temsil etmeyen insanlarla yap›l›yor. ‹ç dinamiklerden kopuk bir fleylere uyum için yap›ld›¤› sürece içselleflmeyecek gibi gözüküyor, AB uyum süreci gibi. 5. Kongreler bunun bir aya¤› olabilir. Bunun dayanaklar›n› ayaklar› yere basan bir flekilde de¤erlendirmek gerekiyor. Çok iyi niyetli oldu¤unu düflündü¤üm çabalar olmas›na ra¤men bunlar s›n›rl› kalabiliyor. Bunun dayana¤›n› afla¤›dan yukar›ya örgütlemek gerekiyor. Genifl ö¤renci y›¤›nlar› içerisinde böyle bir taleple birleflilmezse bu çabalar sonuç vermeyebiliyor. Topluluklar›n siyasallaflmama kayg›s›yla hareket ettiklerinden kaynakl› çekinceleri olabiliyor. Tabii siyasetlerin de bunda pay› var.

Hukuk Fakültesi Hukuk Gazetesi Öğrenci Topluluğu 1. Hukuktaki malzemenin içine giremeyiflimiz ve hafl›r neflir olamay›fl›m›z, özne olamay›fl›m›z, elefltirel olamay›fl›m›z sonuçta ortaya bir çal›flma yapma ihtiyac› ç›kar›yordu. Paylaflma imkan› sa¤lad›. Ö¤renci topluluklar› apolitikleflmenin yo¤unlaflt›¤› dönemlerde, politikleflmeye çal›flan insanlar›n kendilerini ifade edebilecekleri demokratik yap›lard›r. Belli s›n›rlar› vard›r. Bu yap›lar kitleselleflmeyi artt›r›r. Ö¤renci muhalefetini destekler, muhalefetin geriledi¤i zamanlarda topluluklarda da gerileme olur. Politik çal›flmalar›n marjinalleflti¤i dönemlerde ö¤renci topluluklar› çok önemli bir ifllev yerine getirir. 2. Ö¤renci say›s›yla oranland›¤›nda tabii ki yetersiz. Ama yine de var olan ortamda bir fleyler yapacak insanlar


var. Toplumsal olaylarla ço¤unlu¤un ilgilenmedi¤i aflikar. Yap›lan en ufak faaliyet bile çok önemli, özellikle günümüzdeki koflullarda. S›n›fsal konumuyla, idarenin bask›c› konumu bu durumu (gerilik, zay›fl›k) destekliyor. Yönetimin politikalar›n› uygulayan topluluklar idare taraf›ndan destekleniyor. 3. Hukuk Gazetesi, sonuçta gazete olman›n koflullar›n› yerine getirmeye çal›fl›yor. Belli bir ideolojik perspektifi yok. Genifl kesimlerin kendilerini ifade etmesini sa¤lamaya çal›fl›yor. Bütün siyasal yap›lar›n kat›l›m›yla oluflan, sorunlara hukuksal aç›dan bakan bir gazete olmas› yönünde bir iste¤imiz var, ama yine de belli bir çevrenin ç›kard›¤› bir gazete halini al›yor. Keflke Hukuk Gazetesi sahiplenilse, böyle bir gelenek bafllat›labilir. Bu topluluk insanlar›n yazmay› ve okumay›, gündemi h›zla de¤erlendirmeyi ö¤rendikleri bir yer. 4. Ö¤renci hareketi dönemsel olarak h›zla geliflebilen bir yap›ya sahip. Dinamik ve saman alevi gibi h›zla yan›p sönebiliyor. Ö¤renci gençlik toplumda en hareketli kesimlerden biri. Nesnel olarak da yar› ayd›n bir karaktere sahip. Ateflleyici hareketler ilk ö¤renci hareketinden bafll›yor. 12 Eylül’den bu yana ö¤renci hareketinin en çok yükseldi¤i dönem 96’yd› ve flimdi biz ö¤renci muhalefeti olarak onun miras›n› yiyoruz. Eskiden üniversitelerde ö¤retim görevlileri toplumsal olarak daha duyarl›yd›. Ama flimdi akademi s›rça köflk ve ö¤rencilerden kopuk. YÖK ortal›¤› tarumar etti. 5. Bu tür çabalar farkl› dönemlerde denendi. ‘70’lerde ve ‘90’larda. Farkl› yap›lar› bir araya getiren yap›lar›n da olmas› gerekir. Belli bir dönem sonra genelde da¤›l›r ve hegemonya mücadelesi yarat›l›r. Ama yarat›c›d›r da. Platform giriflimlerinin baflar›l› olaca¤›n› düflünmüyorum. Birbirinden çok farkl› siyasetler var. Gençlik muhalefetini yükseltmeye çal›fl›rken üniversitenin siyaseti yap›lmal›d›r, üniversitede siyaset yapmak yerine. Yap›lmas› gereken ilk politika asgari düzeyde paras›z e¤itim slogan›n› sahiplenmek olabilir. Nesnel koflullara ra¤men gençlik gruplar› iradeyi çok fazla zorluyor. Topluluklar›n kendini burada özgürce ifade edebilmesi gerekir. Yine de küçük gruplar kabul etmeyecektir. Çünkü farkl›y›z, farkl› fleyler yap›yoruz. Bu kurultay bu geniflli¤i sa¤lamal›d›r. Yoksa baflar›s›z olur. Kesinlikle afla¤›dan yukar›ya örgütlenmesi gerekir.

E k i m G e n ç l i ¤ i

Hukuk Fakültesi Tiyatro Topluluğu 1. Okulumuzda ö¤renci topluluklar›n›n etkin oldu¤unu düflünmüyorum. ‹dare bunlar› engeller nitelikte. Okulda hem topluluklar›n kendisiyle, hem de birbirleriyle iliflkilerinde kopukluklar oldu¤unu düflünüyorum. 2. Yeterli oldu¤unu düflünüyorum. Bizim

53


toplu¤umuz için daha fazla ilgi var. ‹nsanlar önemsiyorlar. 3. Biz bir çok tiyatro toplulu¤una göre farkl› oldu¤umuzu düflünüyoruz. Tiyatrodaki hiyerarflik yap›n›n d›fl›nday›z. Herkesin eflit söz hakk› var ve yönetmen yok. Her fleyi kendimiz belirliyoruz. Bafllarda atölye çal›flmalar› yaparken flimdi oyuna yönelik sahne ç›karmaya çal›fl›yoruz. 4. Belirli noktalarda bir fleyleri de¤ifltirmeye yönelik etkin olunabiliyor. ‹zin verildi¤i ölçüde. Ö¤renci olarak etkiniz ve topluluklar aras›nda ö¤renci hareketindeki gibi kopukluklar var. As›l sorundan çok yan sorunlarla ilgileniyoruz. 5. Çok mümkün olaca¤›n› düflünmüyorum. Çok farkl› görüfllerde insanlar var. Ortakl›¤›n belirlenmesi süreci sanc›l› olur. Kurultaydan ortakl›k ç›kmas› zor olur. Belli bir hedefe yönelik örgütlenirse daha sa¤l›kl› olur.

E k i m G e n ç l i ¤ i

Eğitim Bilimleri Fakültesi EBF Gazetesi Öğrenci Topluluğu 1. Bugün ö¤renci topluluklar› ö¤rencilerin kendilerini ifade etmeleri, gelifltirmeleri, biraz da ülkede yaflanan sorunlara duyarl›l›k gelifltirmeleri ifllevini üstleniyor. 2. Asl›nda EBF olarak yeterli, etkinliklere kat›l›mda yeterince ilgi var. Okul cephesinden ilgi yok. Topluluklar s›n›rland›r›lmaya çal›fl›l›yor. 3. Gazete ç›kar›yoruz. ‹nsanlara gazete yoluyla ulaflabiliyoruz. Topluluk içinde e¤itimde olan geliflmeleri takip etmek için okuma çal›flmalar› yap›yoruz. 4. Toplulukta farkl› görüfller olabilir. Benim görüflüm, ö¤renci hareketi son zamanlarda geri bir durumda. Özellikle yeni ö¤renciler örgütlülü¤e s›cak bakm›yorlar. Ayr›ca fakülte içinde gençlik hareketi daralm›fl durumda. 5. Gerçekte bir çözüm önerisi üretebilecek ve bunu hayata geçirebilecekse, tüm yap›lar›n ve ö¤rencilerin buna destek vermesi gerekir. Topluluklar›n da kat›l›m›yla genifl kat›l›ml› olmas› gerekir. Topluluk olarak bu tür fleylere kat›lmakta istekli olabiliriz. Di¤er topluluklar›n kat›lmas› destekleyici nitelikte olur. Sadece siyasetlerin kat›lmas› topluluklar› geri çeker.

Yeni Kapı Topluluğu 1. Ö¤renci topluluklar› devrimci örgütler de¤ildir. Demokratik, kitlesel örgütlerdir. Farkl› düflünce ve insanlar›n, ortak ve muhalif bir anlay›flla çal›flabilece¤i yap›lard›r. 2. Bizce yeterli de¤il, EBF’nin misyonu ve ilerisi için daha duyarl› insanlar yetifltirmek, ö¤rencileri akademisyenler gibi duyarl› hale getirmek için çal›fl›lmal›d›r. Biraz ilgili olunmal›d›r. 3. Çal›flmalar›m›z atölye çal›flmalar›. Bilim, kültür, sanat toplulu¤uyuz. Hem sanatsal, akademik bir fleyler üretmek, hem de insanlar›n kültürel düzeyini yükseltmek amac› tafl›r. Temel amac› mevcut olan› sorgulamakt›r. 4. Bizim di¤er topluluklardan fark›m›z, kültürel ve sanatsal olarak toplum sorunlar›n› irdelemek. Bizim gençlik hareketine bak›fl›m›z onun kültürel ve sanatsal

54

geriliklerini irdelemeleri; onlar›n yaflamlar›n›, politik durumlar›n› irdelemelerini sa¤layacakt›r. Toplulu¤un tüzel kiflili¤i yoktur. Böyle topluluklar ö¤renci hareketini olumlu etkileyecektir. 5. Daha önce de ö¤renci kurultaylar› ad› alt›nda ça¤r›lar oldu. Bizim de YEKAT üyelerinin bireysel olarak destekledi¤i kurultaylar oldu. Farkl› topluluklara ça¤r›lar yap›ld›. ‹nsanlar›n düflüncede olumlu durdu¤u görüldü. Fakat pratikte sonuç al›namad›. Daha önceki pratiklerde siyasetlerin samimiyetsiz olduklar›n› düflünüyorum. Siyasetler gençlik hareketinin sorunlar›n› teorik olarak kendi yay›nlar›nda belirtiyorlar, ama pratik olarak bir fley yapm›yorlar.

İletişim Fakültesi Küresel Barış ve Adalet Öğrenci Topluluğu 1. Ö¤renci topluluklar› bugün etraflar›n›n politizasyonu için çal›fl›yor. Bu mevziye çekilmifl durumda. Yabana at›lacak bir görev de¤il bu. 2. Yeterli de¤il. Üzücü olan, herhangi bir toplulu¤a ba¤l› ö¤rencilerin di¤er topluluklara ilgisiz olmas›. ‹dare cephesinden BAK flansl› bir topluluk, akademisyenlerden s›n›rl› da olsa aç›k destek alabiliyor. fiu anda birçok akademisyen, sorsan›z, “ö¤rencilerin yan›nday›z” der. En çok makbule geçen aç›k desteklerdir. Herhangi bir akademisyenler toplulu¤una girdi¤imiz zaman, bunlar en az›ndan ilerici oluyorlar. Ö¤rencilere gereken ise ifllevsel bir aç›k destek vermeleridir. 3. Toplulu¤umuz daha çok kendini savafl karfl›t› olarak tan›mlayan insanlar› mobilize etmeyi amaçl›yor. ‹nsanlar›n ço¤u Irak, Filistin iflgaline karfl›, ama önemli olan bireylerin ve kitlelerin aç›k eylemlili¤e geçmesi. Önündeki en büyük engel insanlar›n bunun beyhude ve utanç verici olduklar›n› düflünmeleri. Yarat›lan psikoloji bu, ama k›r›lamayacak bir fley de¤il. BAK aktivistleri bir araya gelince tart›flmalar›n ezilmiflliklere do¤ru kaymas›n› da istiyoruz. fiu anda gündem örgütlenmesini daha sa¤l›kl› buluyoruz. 4. Ö¤renci hareketi küçümsenmemesi gereken bir hareket. Geçmiflte talihsiz bir flekilde iflçi s›n›f› hareketinden ayr› görüldü. Yaln›z b›rak›ld›. Ama er ya da geç iflçi hareketiyle birleflebilece¤ine inan›yorum. Di¤er ezilmiflliklerle (ekoloji, eflcinseller vb.) temasa geçince birbirlerini etkileyeceklerdir. Ö¤renci hareketi önünde her koflulda sayg›yla e¤ilmeliyiz. 5. Olabilir. Gençlik kurultay› sonuca umutsuz bak›lsa bile içine girilmeye de¤er bir çabad›r ve umut ›fl›¤› içinden do¤acakt›r. Her zaman söyledi¤imiz slogan›n içini doldurmak gerekiyor. “Kurtulufl yok tek bafl›na; ya hep beraber, ya hiçbirimiz!” BAK olarak bu çabaya olumlu bakar›z.

Ekim Gençliği/Cebeci


Bir J‹TEMci’nin itiraflar›...

Murat’›n katili devlettir! Murat Aslan 25 yafl›nda bir gençti. Ülkesi iflgal edilmifl, özgürlü¤ü tutsak edilmifl bir Kürt genci. Kürdistan’›n da¤lar›nda ve flehirlerde serh›ldan 盤l›¤›n›n yükseldi¤i bir dönemdi. Ve faflist sermaye diktatörlü¤ünün elindeki tüm karanl›k yol ve yöntemleri uygulamaya koydu¤u, vahfli yüzünü gösterdi¤i, “devlet için kurflun s›kan›n da s›kt›ran›n da flerefli oldu¤u” bir dönemdi yaflanan. Murat Aslan’› 1994 y›l›nda Diyarbak›r’›n Yeniflehir semtinde arkadafllar›n›n yan›ndan yaka paça ald›lar. Alanlar polis kimli¤i göstermifller ve Murat’› bir Toros arabaya bindirmifllerdi. Yaka paça götürülen Murat’tan bir daha haber al›namad›. Aradan aylar ve y›llar geçti. 10 y›l boyunca Murat’tan hiçbir haber alamayan babas› afl›nd›rmad›k kap› b›rakmad›... Murat’›n izine geçen y›l, Özgür Gündem gazetesinde eski bir J‹TEMci’nin itiraflar›n›n yer ald›¤› yaz› dizisinde geçen ifadelerle ulafl›ld›. Abdülkadir Aygan adl›, onlarca Kürt yurtseverinin katili bu çete mensubu, yapt›klar›n› ard› ard›na anlat›yordu. Aygan, Murat Aslan cinayetine dair de flunlar› anlatm›flt›: “Murat Aslan isimli flah›s, Yeniflehir Semti’nde, yani Diyarbak›r Belediyesi civar›ndan al›narak, (Abdülkerim K›rca o s›rada bizzat oradayd›) zorla sivil Toros arabaya bindirildi ve J‹TEM’e getirildi. Daha sonra Silopi J‹TEM ‹stihbarat Tim Komutanl›¤›’na götürüldü. Burada iflkenceyle sorguland›ktan sonra Dicle Nehri’nin kenar›ndaki bir dereye götürüldü. Derede öldürülerek üzerine benzin döküldü ve yak›ld›. Bu dere Körtük Köyü’nün karfl›s›na düflen bir dere idi.” Bu ifadeyi ö¤renen baba sözkonusu yeri buldu. Burada bir mezar bulundu. Y›llar önce cinayete tan›k olan bir çoban cesedi gömmüfl ve mezar›n etraf›n› kaybolmamas› için tafllarla çevirmiflti. Ne var ki çoban gördü¤ü bu aleni cinayet karfl›s›nda korkuya kap›larak kimseye haber verememiflti. Yap›lan incelemede, ç›kar›lan cesedin 10 y›l önce kaybedilen Murat Aslan’a ait oldu¤u anlafl›ld›. Aslan kafas›na s›k›lan bir kurflunla katledilmifl, sonra da yak›lm›flt›. Biz bu cinayetleri iflleyenleri çok iyi tan›yoruz. Onlar› bu ülkede y›llard›r sürdürmeye çal›flt›klar› karanl›ktan, kaybetmelerden, sokak ortas› infazlardan, iflkencelerden tan›yoruz. Biz onlar› kahraman pozlar›nda gezen eli kanl› katillerden, onlar› savunan baflbakan, cumhurbaflkanlar›ndan tan›yoruz. 33 kurflun vakas›ndan, Orgeneral Mu¤lal›lar’dan, Karadeniz’de katledilen 15’lerden, Yahya Kaptanlar’dan tan›yoruz... Bugün AB demokrasisi ve mevcut devlet yap›lanmas› içerisinde demokrasi mücadelesi diyerek Türk ve Kürt

halklar›n›n gözlerini karartmaya, gerçe¤i çarp›tmaya çal›flanlar›n yüzüne bir tokat gibi vurmal›y›z bu gerçekleri. Tokat gibi vurmal›y›z Ayganlar’›n itiraflar›n›. Sömürgeci devlet bugün hala ayn› korkuyu yafl›yor, katletmeye devam ediyor. Yap›lmas› gereken yeni Murat Aslan cinayetlerinin yaflanmamas› için mücadeleye geçmek, mücadeleyi örgütlemek ve büyütmektir. Yap›lmas› gereken hesap gününün bir an önce gelmesi için u¤raflmakt›r. Bu yap›lmad›kça, AB’nin, ABD’nin ya da TC’nin demokrasisine güvenildikçe, yaflanacak olan yeni katliamlar ve cinayetler olacakt›r. K a t i l d e v l e t h e s a p v e r ecek! Eflitlik, özgürlük, gönüllü birlik!

E k i m G e n ç l i ¤ i

55


Stalingrad savunmas›: Bir direnifl destan›

E k i m G e n ç l i ¤ i

56

Birinci emperyalist paylafl›m savafl›n›n sonunda yenilmifl olan Almanya, a¤›r koflullar içeren bir antlaflma imzalamak zorunda kalm›flt›. Güçlenen Alman burjuvazisi, bir yandan savafltan umdu¤u pay› alamam›fl olma, öte yandan ülkede devrimci hareketin yükselmeye bafllamas› nedeniyle faflist iktidar yolunu seçti. Böylece 1933’te Hitler önderli¤inde Naziler iktidara geldi. Komünistlerden sosyal demokratlara kadar herkese sald›ran Naziler, Versay Antlaflmas›’n› da geçersiz sayarak büyük bir askeri y›¤›nak yapmaya bafllad›lar. Emperyalist-kapitalist sistem ‘29 bunal›m›n› derinden yafl›yor, dünyay› yeniden paylaflmak için savafla ihtiyaç duyuyordu. Alman tekellerinin temsilcisi Hitler eliyle bu y›k›m savafl› bafllad›. Savafl 1 Eylül’de Hitler’in Polonya’y› iflgal etmesi, bunun üzerine 3 Eylül 1939’da, ‹ngiltere ve Fransa’n›n Almanya’ya savafl ilan etmesiyle bafllad›. Ancak ‹ngiliz ve Frans›z emperyalizmi bu ana kadar Almanya’n›n sald›rganl›¤› karfl›s›nda sessiz kalm›fllard›. Öncesinde Romanya ve Çek topraklar›nda iflgale giriflen, Avusturya’da darbe örgütleyen, tüm Avrupa’da faflist iktidarlara aç›k destek sunan Alman faflizmini, emperyalistler Sovyet ülkesine karfl› kullanmak niyetindeydiler. Garantör olduklar› Çekoslovakya ve Romanya’y› yaln›z b›rakmalar›n›n gerisinde de bu vard›. Fakat Almanya’n›n SSCB ile 1939’da yapt›¤› sald›rmazl›k pakt› sonras› tehlike kendilerine dönünce müdahale ettiler. 1940’ta Alman ordular› Fransa’y› çökertip ‹ngilizleri Avrupa’dan sürünce, Hitler SSCB’ye sald›rmaya karar verdi. Sald›r› 22 Haziran 1941’de bafllad›. 3 Temmuz 1941’de Stalin radyodan yay›nlanan konuflmas›nda Sovyet halk›na flu ça¤r›y› yap›yordu: “Düflman zalim ve amans›zd›r. Aln›m›z›n teriyle ›slanan topraklar›, elimizin eme¤iyle üretti¤imiz hububat›m›z› ve petrolümüzü almak istiyor. Büyük toprak sahiplerinin ve çarl›¤›n hakimiyetini kurmak istiyor. Sovyet halk›, her çeflit hoflgörüyü bir yana b›rakmal›d›r. Düflmana ac›mak diye bir fley olmamal›d›r…”* Ayr›ca geride düflmana hiçbir fley b›rak›lmamas›n›, tafl›namayan bütün de¤erli mallar›n, ulafl›m araçlar›n›n tahrip edilmesini istiyordu. 1941 y›l›n›n sonlar›na do¤ru savafl Almanya için oldukça olumlu gidiyordu. Sonbaharda faflistler Leningrad kentine, Aral›k ay›nda da Moskova’n›n banliyölerine ulaflt›lar. Devlet Planlama Müdürü N. Voznesenki flunlar› söylüyordu: “1941 y›l› Kas›m ay›nda Almanlar›n iflgal etmifl olduklar› topraklarda, tüm Sovyet nüfusunun %40’› yafl›yordu. Haziran’dan Kas›m’a kadar sanayi üretimi yar›dan fazla düflmüfltü.”** Rusya’n›n maddi kaynaklar› Almanya’n›n kaynaklar›ndan çok daha zay›ft›. Tüm bu olumsuz koflullara ra¤men Sovyet halklar›n›n tarihsel hakl›l›¤›ndan gelen kararl› direnifli devam ediyordu. “Ard›m›zda Moskova; bir ad›m gerilemeyece¤iz!” diye hayk›ran komünistleri hayatlar›n› feda etmeye sevk eden, iflte bu hakl› davaya duyulan güvenle sergilenen çelikten irade ve kararl›l›kt›.

Alman ordusu Genelkurmay Baflkan› General Blumentritt flunlar› söylemektedir: “28. Piyade Tümeni’ne ba¤l› birliklerimizin birkaç› Moskova’n›n d›fl mahallelerine girdiler. Ama Rus iflçiler fabrikalardan f›rlayarak, çekiçleri ve baflka aletleri ile flehirlerini korumak için çarp›flmaya bafllad›lar.”*** Moskova’ya yap›lan di¤er sald›r›larda baflar›s›z olunca, 1942’de Alman faflizmi, Karadeniz ile Hazar denizi aras›nda bulunan Kafkasya petrol yataklar›n› ele geçirmeyi hedefledi. Bunun için Volga Nehrini kullanmay› planl›yordu. Böylece ‹kinci Dünya Savafl› süresince yap›lm›fl en büyük çarp›flma olan Stalingrad savafl› bafllam›fl oldu.

Ev ev, sokak sokak savunulan şehir... Stalingrad, Hazar Denizi’nin kuzeyinde Volga Nehri’nin kenar›nda kurulmufl olan önemli bir Sovyet sanayi flehriydi. Alman y›ld›r›m ordular›1942 yaz›nda Stalingrad’a ulaflm›fllar ve flehri kuflatma alt›na alm›fllard›. Eylül’ün ilk haftas›nda flehrin yak›nlar›nda çarp›flmalar


yaflan›yordu. Ayn› ay›n ikinci yar›s›nda kenar mahallelerde ve merkezde kanl› çarp›flmalar gerçekleflmeye bafllad›. Stalingrad fabrika iflçileri Çuykov’un 62. ordusuna kat›lm›fllard›. Stalingrad’› savunanlar Volga k›y›s›na s›k›flt›r›lm›fllar, bütün çekilme yollar› kesilmiflti, takviye ve yard›m ancak ›rma¤›n öbür yan›ndan gelebiliyordu. Almanlar›n yo¤un atefli alt›nda gerçeklefltiriliyordu bu ve k›sa bir süre sonra buz parçalar› ›rmaktaki gidifl gelifli tamamen aksatacakt›. 27 Eylül’den Ekim’e kadar, üç fabrikan›n çat›s› alt›nda bo¤az bo¤aza çarp›flmalar oldu. Bunlar Stalingrad Traktör Tesisi, K›z›l Ekim ve Barikat fabrikalar›yd›. 14 Ekim’den 19 Kas›m’a kadar ev ev savunuldu Stalingrad. Bir tek soka¤› ele geçirmek için, bütün Avrupa ülkelerini ele geçirdikleri s›rada kaybettiklerinden daha fazla zaman ve kan kaybetmek zorunda kal›yordu faflistler. Volga’n›n kilit flehri olan Stalingrad’da Sovyet halk› müthifl bir inatla dövüflüyor, yerle bir edilmifl ve yüzde 90’› Almanlar›n eline geçmifl kenti bir türlü b›rakm›yordu. 19 Kas›m’da Stalin karfl› sald›r› emrini verdi. 19 Kas›m’dan 22 Kas›m’a kadar, K›z›l Ordu sokak savafllar›nda tükenen 6. Ordu’nun kanatlar›n› yard› ve çembere ald›. Yetmifl befl gün boyunca bu savafl ev ev, sokak sokak devam etti. Kas›m ay›nda çember içine al›nm›fl olan yaklafl›k 250 bin Alman askerinden 35 bin kadar yaral› ve hasta nakledildi. 120 binden fazlas› vuruldu ya da açl›ktan öldü, 90 bini esir al›nd›. Sadece 6 bini yurduna dönebildi. Böylece büyük bir hezimete u¤ram›fl olan Alman ordular›, 1943 fiubat ay›nda teslim oldular. ‹flte bu zafer savafl›n sonunu getirecek olan askeri harekat›n bafllang›c›n› müjdeliyordu. Art›k geri çekilmek yoktu, flimdi sald›rma ve ilerleme zaman›yd›. K›z›l Ordu bu tarihten itibaren Berlin üzerine yürümeye bafllad›. May›s 1944 bafl›nda K›z›l Ordu yüzlerce kilometre katederek onlarca Alman tümenini ezmifl ve bütün k›fl ve bahar aylar› boyunca amans›z savafllar vererek Sovyet topra¤› üzerinde yaflayan 19 milyon Sovyet yurttafl›n› kurtarm›flt›r. SSCB devlet s›n›rlar›n› 400 kilometre boyunca eski durumuna sokarak Romanya’ya ulaflm›fl ve Sovyetler Birli¤i’nin tam kurtuluflunun koflullar›n› ve Alman Wehrmacht’›n›n çökertilmesinin zeminini haz›rlam›flt›r. Tüm bu savafl boyunca SSCB büyük bir y›k›ma u¤ram›fl ve yaklafl›k 20 milyon insan›n› yitirerek savafl›n en çok can veren ülkesi olmufltur.

emeklerine sahip ç›k›fllar›n› ve bunu canlar› pahas›na savunmalar›n› görürsünüz. Sovyetler Birli¤i’nde yaflayan halklar, Ekim Devrimi’nin kazan›mlar›na sahip ç›kmak için hakl› bir savafl yürütmüfllerdir. Yaln›zca bir düzenli ordu savafl› de¤il, ayn› zamanda gönüllü partili müfrezelerden oluflan, düflman hatlar› gerisinde gerilla savafl› ile de yürütülmüfl olan savafl›n as›l gücü, co¤rafi avantajlardan çok, tarihsel hakl›l›¤›nda gelir. K›sa bir sürede Avrupa’y› ezip geçen, hiçbir direniflle karfl›laflmadan Paris’e ulaflan faflist ordular› durdurup püskürtebilen güç, iflte bu güçtür. ‹flçi ve emekçilerin kendi emeklerine sahip ç›kmalar› ve kazan›mlar›n› korumalar› yolunda yaz›lm›fl bir destand›r Stalingrad. Bugün de emperyalist iflgal alt›ndaki tüm dünya halklar›n›n yol göstericisi olmas› gereken Stalingrad Savunmas›’n› yaratanlar›n an›lar› önünde sayg›yla e¤iliyoruz. Al›nt›lar, Isaac Deutscher’in “Stalin/Bir Devrimcinin Hayat›” (Cilt 2, Sosyal Yay›nlar›) isimli kitab›ndan al›nm›flt›r. Stalingrad Savunmas›’na iliflkin kitaplar: Stalingrad Ders ve Uyar›, Guido Knopp, Pencere Yay›nlar› Stalingrad Siperlerinde, Victor Nekrasov, Kastafl Yay›nlar›

K. Toprak

E k i m G e n ç l i ¤ i

Devrimi can bedeli ile korumak! Stalingrad Savunmas› ikinci emperyalist paylafl›m savafl›n›n dönüm noktas›d›r. Bunu sa¤layan, kentte yap›lan çarp›flmalar sonucu koca 6. Ordu’nun kuflat›l›p imha edilmifl, Hitler’in yenilmezli¤i efsanesine son verilmifl olmas›d›r. Bu amans›z savaflta Sovyetler Birli¤i’nin temel dayana¤›, Sovyetler Birli¤i’nde yaflayan halklar›n Nazizm’in boyunduru¤unda yaflamay› kesinlikle reddetmelerinin yan›nda baflka bir burjuva rejimi alt›nda yaflamay› da kabul etmemeleridir. Stalingrad savunmas›na ve “Büyük Anayurt Savunmas›” diye adland›r›lan bu savafl›n tümüne bakt›¤›n›zda, Sovyet iflçi ve emekçilerinin iktidarlar›na, yani kendi

57


Ya y › n l a r › m › z . . .

E k i m G e n ç l i ¤ i

E K S E N YAY I N C I L I K Mollafleref Mah. Millet Cad. 52/10 Fatih/‹STANBUL Tel: (0 212) 532 34 39 58


E k i m

Zararlı alışkanlıklar! Amerikan deniz piyadelerini dünyanın lanetlileri iyi bilirler. Nerede bir isyan, bir devrim olsa orada tüm dehşetleriyle onlar vardır. Sam Amca onlarla gurur duyar. Amerikan çıkarları ve dünyanın bekası onlara bağlıdır. Bu birlikler ilk kuruldukları 1872’den beri ayak basmadık toprak bırakmadılar. Ayak izlerini takip edin, acılar, kan, gözyaşı ve esaretle karşılaşacaksınız. İlk müdahalelerini Haiti, Küba ve Filipinler’de yaptılar. Tüm suçluların suç işledikleri yere döndüklerini söyleyen o evrensel yasa gereği birkaç yıl önce yine Haiti’delerdi. Bu küçücük toprak parçasında ayaklanan halkın üzerine helikopterlerden ateş açarak yüzlerce insanı öldürdüler. Amerikan Kongresi tarafından resmi destek verilen paramiliter askerlerin de katkısı ile Haiti tam bir cehenneme döndü. Bu genç de paramiliter askerler tarafından vurulmuş. Yirmi yaşının güzelliği ile öyle yatadururken, diğer Amerikan tekelleri ile birlikte Phillip Morris de Haiti de varlığını sürdürecek ve utanmazca şöyle yazacak sigara paketlerinde: Sigara öldürür!

G e n ç l i ¤ i

59



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.