PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
44
buraday›z. Bir tak›m tuhaf, flüpheli fleyler hissettik. Düflman bizleri görmüfl olabilir. Bu çevrede düflman›n iflbirlikçi a¤› hem güçlü hem de çok yayg›n. Bu nedenle sabah saat 7-8’e kadar yürüyece¤iz. Buna mecburuz, yoksa çok daha tehlikeli ve istenmeyen sonuçlar do¤abilir. Buna haz›rl›kl› olun” diyor. ‹ki yoldafl› b›rak›rken, di¤er iki yoldafl› da yan›m›za al›yoruz. Benim yükümün bir k›sm›n› almak istiyorlar, gene vermiyorum. O halde dört saat sonra verece¤imiz molada al›r›z diyorlar. Olabilir diyorum. Komutan, sabaha kadar bir yar›m saatlik, iki de befler dakikal›k molalar verece¤imizi söylüyor. Sonra tekrar yola koyuluyoruz. Akflam 8.30’dan sabah 8’e kadar, yani yaklafl›k 12 saat yürüyece¤iz. Ara molalar› bir saat sayarsak, geriye gene yaklafl›k 11 saat kal›yor. Dediklerine bak›l›rsa en a¤›r yük benim ve di¤er bir gerilla yoldafl›n. ‹lk saatlerde bir-iki ufak sorun d›fl›nda ciddi bir sorun yaflamad›m. Fakat ilk gün bu a¤›rl›ktaki bir yükle, uzun süre yol almam›z beni de biraz düflündürmüyor de¤il. Ormanl› tepe ve da¤larda,
uçurum yamaçlar›nda, geyik ve keçi yolunda, boyumuzu aflan otlar aras›nda ölüm sessizli¤inde yol al›rken derin düflüncelere dal›yorum. Hangi olas›l›klar›, tehlikeleri düflünmüyorum ki? Fakat ayn› flekilde çok mutlu ve oldukça rahat›m. Gerilla say›s› 10 olmufl. Nas›l fark edememiflim. Gerillalar fiziksel yap›lar›yla öyle boylu-poslu de¤iller ama, her birisi birçok babayi¤idi cebinden ç›kar›r nitelikte. Baz›lar› hem silah›n›-mühimmat›n› ve s›rt çantas›n› hem de kafas› üzerindeki 5-10 kg’ye yak›n yükü tafl›yor. ACISI DER‹N, TAHR‹BATI BÜYÜK ÇEK‹LMEZ B‹R NEH‹R Bir kaç saat sonra, “önümüzde nehir var. Pantolon, çorap ve ayakkab›lar›n›z› ç›kar›n” talimat› geliyor komutandan. ‹ki-üç dakika içinde herkes talimata uygun flekilde haz›rl›¤›n› bitiriyor. Yar› giysili ve yal›n ayakl› ne ay›n ne de y›ld›zlar›n oldu¤u zifiri karanl›kta tekrar yol al›yoruz. En az 250 metre yürüdük fakat henüz ayaklar›m›z suya de¤mifl de¤il. Bu a¤›rl›kla yürürken ayaklar›ma çok say›da diken ve çal›lar bat›yor. Ucu
sivri tafllara bas›yor, büyük tafllara çarp›yorum. Ne kadar kan ak›yor, parmak kemiklerim k›r›lm›fl m›, parçalanm›fl m› bilmiyorum. Bildi¤im bir fley var ki, o da ayaklar›m›n ciddi darbeler ald›¤›. Nerde bu z›kk›m olas› nehir? Komutan pusulay› m› flafl›rd›, yoksa bizi bir s›navdan m› geçiriyor? Hiçbir bilgim yok. ‹çimden komutana k›zmak geliyor. Nepalli yoldafl da dahil olmak üzere, hepsi yal›n ayakla bu koflullarda yürümeye al›flk›n olabilirler ama ben de¤il. En az›ndan bugüne kadar böylesi bir prati¤im yok. Hani düz arazi veya patika bir yolda yal›n ayakla gündüz yürüsek hiç sorun de¤il. Kimselerden ses ç›kmazken, benim, çekti¤im a¤r›lar yüzünden en ufak bir ses ç›karmam bile do¤ru olmayacak. Çünkü bu en baflta partimizin prestij ve ciddiyetiyle örtüflmez. Art›k a¤r›lar› beyinde öldürüp unutmaktan baflka çarem yok. Nihayet ayaklar›m›z kumla bulufluyor. En afla¤› 100 metre de kumda yürüdükten sonra suya ancak nehire var›yoruz. Nehirin geniflli¤i 80-90 metre, suyun derinli¤i ise kalça kemi¤ini biraz afl›yor. Nehiri aflt›k ama henüz komutan›n “giyinin” komutunu alm›fl de¤iliz. Bu kez büyük çak›l ve çal›lar üzerinde yürüyoruz. A¤r›lar daha da art›yor. En afla¤› 150 metre yürüdük hala komut yok. Neden giyinmiyoruz? Bir anlam veremiyorum. Nehirin ikinci bir kolu dahi olsa, bu arada ayakkab› giyinilmez mi? Yoldafllar›n zorunluluktan kaynakl› yal›n ayak yürüme al›flkanl›klar›n› hat›rlad›kça içime iyice bir karamsarl›k çöküyor. Hani yüküm a¤›r olmasa veya gündüz biraz pratik yapabilseydim bu duyguya kap›l-
