20 EKMEK & ÖZGÜRLÜK
Emek
>>
gesu’ nun “Bizim okulda 2-C sınıfındakilere çok üzülüyorum, iki yıl sonra onlar da 4-C’li olacak” sözleri sırf çocukça bir dil sürçmesi olmayabilir. Hâlihazırdaki bir başka imkan; partilerden/çevrelerden her yaş grubunda ve her toplumsal konumda insanın iki buçuk aydır, kışın soğuğuna rağmen yeri geldiğinde sokakta yere attıkları bir kartonun üzerinde battaniyelerini paylaşıp ısınmak için birbirlerine sarılarak sabahlayıp kazandıkları dayanışma ruhu. Özellikle 15–25 yaş aralığındaki gençlik gruplarının oluşturdukları ritm toplulukları ve benzeri etkinlikler Seattle ve Prag’daki benzeri küreselleşme karşıtı hareketlerin izdüşümü gibi görülse de onların işçi sınıfıyla girdikleri bu gerçek temas kulaklarına kaçan kar suyu olmaya devam edecek. Şimdi bu imkânların hem fikri hem de pratik takibi başlı başına bir iş olarak orta yerde duruyor. Bu takip işçi hareketinin yeniden yapılanması için olduğu kadar sosyalist hareket için de her zamankinden daha önemli.
TEKEL işçilerinin eyle İşçi sınıfının hak mücadelelerinin saldırı altındaki mevcutl yeni bir saldırıyı beklemeden, olası bir yükselişi mayaland
Bir ihtimal daha var
Mustafa Türkel Türk-İş Genel Sekreterliğinden ayrılış nedenini açıklamak için işçilerle yaptığı toplantıda “ulusalcılar bizden darbe yapmamızı, partiler hükümeti devirmemizi, solcular da devrim yapmamızı bekliyor” demiş ve eklemiş: “Oysa TEKEL işçisinin bütününü bile eyleme katamadık.” İstifasının daha önemli nedenini Danıştay kararı sonrası yeni eylem biçimini açıkladığı konuşmasında ima etti: Sendikal bürokrasiye “siz anlarsınız” dedi. Sendikal mücadelenin TEKEL eylemiyle açığa çıkan sorunları aşılabilecek mi, yoksa işçi hareketi Avrupa’nın 1840’ları öncesine geri mi dönecek? TEKEL eyleminin Sakarya sayfası kapanırken yanıt bekleyen büyük soru bu. Türkiye işçi sınıfının makine kırıcılığı yapmayacağı kesin, ama ufukta çok sert biçimler alacağı öngörülebilen bir mücadele beliriyor. Bu ihtimali hesaba katmayan bir “sosyalist” hareketin Türkiye’nin geleceği hakkında fikir sahibi sayılmayacağı da apaçık.
Açlık grevi, ölüm orucu türü eylemler TEKEL mücadelesinde başarıyla uygulanan mücaele biçimleri olmadı
Alp Hakan Güvenir
1989 Bahar Eylemleri, 12 Eylül 1980’den sonra tam bir durgunluk ve sessizliğe gömülen Türkiye işçi sınıfının mücadelesinde bir dönüm noktasıydı. 600 bin dolayındaki kamu işçilerinin toplu sözleşme görüşmelerinin tıkanması, İstanbul, Karabük ve İskenderun’dan başlayarak tüm Türkiye’yi etkisine alan, Mart, Nisan ve Mayıs boyunca devam eden kuvvetli bir eylem dalgasının kıvılcımı oluyordu. 13 bin 500 işçinin grevde girdiği 1989’da, 30 bin 153 kamu işçisi daha greve çıktı. Grev dışı eylemlere katılan işçilerin sayısı 1,5 milyonu geçiyordu. Eylemlere katılan işçilerin sayısı, Türkiye genelindeki yaygınlığı, 15 işkolunu içine alan kapsayıcılığı ve 12 Eylül’de yitirilen pek çok kazanımın geri alınması yolunda atılan adımlarıyla Bahar Eylemleri, sınıf mücadelesi tarihinde önemli bir yer tuttu. 24 Ocak Kararları ve 12 Eylül darbesinin açtığı yolda ilerleyen sermaye egemenliği karşısında, ilk önemli toplumsal muhalefet hareketi olarak öne çıktı. Kendinden sonraki dönemi belirleyen önemli bir dönemeç noktası olarak da tarihteki yerini aldı. İşçi hareketinin Bahar Eylemleri’yle
açılan yükseliş dönemi 1991’de kapandı. Ancak, bu yükselişin önemli sonuçları oldu: Yüzde 140’ları bulan ücret zamlarını da içeren çalışma yaşamına dönük kazanımlar, 12 Eylül yasaklarının delinmesi bunların başında geliyordu. Bu aynı zamanda işçi sınıfının özörgütlenme deneyimlerinin ortaya çıktığı bir süreçti. İşçilerin işveren karşısındaki özörgütleri olarak yükselen işyeri komite ve konseyleri, toplu sözleşme taslak komiteleri, grev komiteleri sendikal bürokrasiye dönük tepkilerin ifade edildiği zeminler oldu aynı zamanda. Eylemler, ülkenin gündemini ve siyasal yaşamını belirleyen bir ağırlık merkezi ve eksen olarak da şekillendi. 1991 seçimlerinde ANAP’ın oy oranının yüzde 35’ten yüzde 21’e düşmesi, DYP-SHP koalisyonunun kurulması da dolaysız biçimde Bahar Eylemleri’nin etkisine bağlıydı. 657 sayılı yasaya bağlı çalışan işçilerin örgütlenme çabalarının hızlanması ve bu alandaki sendikalaşma hedefine bağlı yeni bir dönemin kapısının açılmasını da Bahar Eylemlerinin etkileri arasında sayabiliriz.
Yeni özörgütlenme deneyimleri
Bahar Eylemleri yeni ve özgün eylem biçimlerinin de ortaya çıktığı bir zemindi. Bu yeni eylem biçimlerinin bir kısmı, sınıfın kendine güven ve yaratıcılığını ortaya çıkartıp geliştiren, toplumun diğer kesimlerine olumlu mesajlar verip eylemlerin toplumsal desteğini kuvvetlendiren roller oynadı. Bir kısmı ise işçi sınıfını özne olmaktan