39
Resim: Pablo Picasso, Kore’de katliam
EKMEK & ÖZGÜRLÜK
viraneler yaratmak için bir olanak olarak görülüyor. Bunun karşısında sosyalistlerin barışı güncel ve somut içeriğiyle, militarizme karşı yeniden düşünmeleri ve anlamlandır maları ihtiyacından söz edebiliriz. Militarizm, sadece bir ülkede askeri gücün ağırlığına işaret etmez, bu sadece bir yönü dür; esasen o, her tür sorunu askeri yöntem lerle çözme arzusunda, bu nedenle askeri güçlere özel öncelik ve önem tanımasında kendini gösterir. Kapitalist bir sosyal düzen de militarizm başat eğilim ise, genel olarak eğitimden başlayarak, toplumsal varoluşun her kademesinde askeri olan bir kültür ve eğilim de başat olur. Bürokratik, askeri ben zeri örgütlenmeler her alana yayılır. Liebknecht'in, Militarizm ve AntiMilitarizm adlı çalışmasında belirttiği gibi, militarizm, sınıflara bölünmüş toplumsal düzenlerin yapısında oldukça derin ve köklü bir olgu dur. Bu olgu, benzer sosyal düzenler içinde de, tek tek devletlerin ve ülkelerin özel doğal, siyasal, toplumsal ve ekonomik koşullarına göre çeşitli olağan dışı biçimler alabilir. Kapitalizmde de askerler ve ordular, diğer sınıflı toplumlarda olduğu gibi özel roller üstlenirler. Bu rol ikilidir, ilki, dış düşmana karşı kapitalist devletin/ülkenin savunulma sı olarak formüle edilir; ikincisi ise, gizlen meye çalışılsa ve dönem dönem inkar edilse dahi, orduların kuruluş yasalarında genellik le sözü edilen, sınıf mücadelesinin seyrine göre iç düşmana karşı iç güvenliğin sağlan masıdır. Kapitalizmin tarihinde militarizmin, tüm toplumsal varoluşa nüfuz ettiği kapitalist
devletler istisna sayılamazlar, sadece faşist lerin ya da Nazilerin yönettiği devletler değil dir bunlar; öncesinde olduğu gibi soğuk savaş döneminde de neredeyse tüm Latin Amerika ve kuruluşundan itibaren Ermeni Kırımı ve izleyen etnik türdeşleştirme ve asi milasyon siyaseti nedeniyle militarizmin özgül bir ağırlık edindiği Türkiye Cumhuri yeti gibi devletlerle birlikte düşünüldüğün de; kapitalist bir sosyal düzende militarizmin istisna olmadığı kolayca görülür: Mills, İktidar Seçkinleri'nde özellikle Savaşbeyleri ve Askerlerin Nüfuzu başlıklı bölümlerde, Amerika Birleşik Devletleri'nde militarizmin aldığı özgül biçimi gösterir ve şu sonuca varır: “Dünyanın birçok ülkelerinde savaş beyleri eski yerlerine dönmektedir. (...) Amerika'da da siyasal boşluk savaşbeyleri tarafından doldurulmuş bulunmaktadır.”
Günümüzde barış siyaseti Bugün, güncel bir barış siyaseti, evrensel barış değerine yaslanarak savunulacaksa, onun bugünkü somut başlığı “militarizme karşı mücadele”dir. Militaristler aptal değil dir, eğitim sisteminden başlayarak bir kitle eğitimi ve seferberliğini sürdürürler. Özellik le Türkiye'de bu “askermillet” algısının başatlığında görülebileceği üzere, son derece baskındır. Unutulmaması gereken ise şudur, barış ancak kulübelere gelir, içindekiler saraylara karşı savaştığında!.. Özcesi, sınıfla ra bölünmüş bir toplumsal düzende, gerçek ve evrensel barış, ancak sınıflar arasındaki savaş sona erdiğinde, yani sosyalist bir top lumsal düzende kurulabilir. Bunu unutma dan yürüteceğimiz militarizme karşı müca dele, bugünkü güncel, somut içeriğini milita rizmi besleyen hükûmetlere karşı mücadele
de bulur. Yüzyıl önce Lenin'in dediği üzere, “savaşların sona erdirilmesi, uluslar arasında barış, yağmaya ve zora son verilmesi bütün bunlar bizim idealimiz; ama bu ideal, doğru dan ve ivedi bir devrim çağrısının eşliği olmazsa, burjuva safsatacıların yığınları ayartmasına yarar.” Bugün için de, barış idealini güncel bir dev rim çağrısına, kapitalizme ve kapitalist dev letlere, sermaye çıkarlarına politikaları yürü ten hükûmetlere karşı somut mücadeleler içinde bağlamak başarılabildiğinde, işte ancak o zaman gerçek bir barıştan söz edebi lir. O yüzden sosyalistler, bugün militarizme karşı barışı somut olarak savunmalı ama iki yüzlü laf cambazlarının demokratik bir barış olasılığı üzerine söz ve vaatlerle halkı aldat malarına fırsat vermemeye çalışmalı, her ülkede olduğu gibi bugün Türkiye'de de hükûmete karşı bir devrimci savaşımlar dizi si vermedikçe, demokratik bir barışa uzak tanyakından benzer bir sonuca varma olası lığı bulunmadığını anlatmaktan da geri dur mamalıdır: Burjuva siyasetçilerin ulusların özgürlüğü üzerine söylevlerle insanları aldatmalarına fırsat vermemeli, ezen ulusla rın halk yığınlarına gerçeği, bu durum değiş medikçe kendilerinin de özgür olamayacağı nı inatla anlatmalıdır. Erdoğan'ın sahte barışçı yüzünün ardındaki gerçek göründükçe, işte ancak o zaman, Baykal ya da Bahçeli gibi burjuva siyasetçile rin militarist yüzü halkın tümüne nefret yay maktan çıkarak, halkın tümünün nefretini kazanacak, işte ancak o zaman bu Ergenekon diye kodlanan militarist siyasetin yarattığı iğrençliklerin gerçek hesabı sorulabilecektir.