Necip Fazıl Kısakürek - O Ve Ben

Page 90

O GÜNDEN BERĐ 1943 - 1978 232 1944 BAHARI 1944 Đlkbaharında (Büyük Doğu)yu, ilk defa ola¬rak Vekiller Heyeti karariyle kapadılar. Biraz evvel de, Güzel San'atlar Akademisi Yüksek mimarlık şubesindeki hocalığımdan, Hasan Âli Yücel'in emriyle atılmıştım. Sebep, henüz rengini tam belli etmek imkânını bile bulamayan (Büyük Doğu)nun, bir iki hadîs meali neşret¬miş olması... Şöyle, en pest perdeden de, birazcık; biraz¬cık Allah ve ahlâktan bahsetmiş olmak... Kısa bir müddet evvel de, zamanın Başvekili (Sa¬raçoğlu Şükrü) tarafından, tamim halinde, her gün bir fık¬ra yazdığım gazeteye çifte aylı bir emir gelmişti: «— Allah ve ahlâktan bahsetmek yasaktır!» (Büyük Doğu)da çıkan hadîs meali şöyleydi: «— Allah'a itaat etmeyene itaat edilmez.» O zaman Ankara'da gördüğüm Hasan Âli, bana ne demiş olsa beğenirsiniz: «— Bu hadîsi neşretmek, bize itaat edilmez de¬mektir.» 235 Đnkâr eden, zaten itaat diye bir şey tanımıyacağına göre, bir taraftan Allah'ı kabul eder gibi olup bir taraftan itaat etmediğini söylercesine bu garip küfür ifadesi, idra¬kimi dondurmuştu. Sonra bu adam «Allah» diye kitaplar yazarak öldü. Ne cilve, Allah'ını! 1944 Mayısı, üzerime, bir pençe gibi uzandı: — Gel bakalım; şu 1934 Mayısında geçirdiğin manevî buhranın daha çetinini, Efendinin vefatı arkasın¬dan, ilkinden tam on yıl sonra yaşa!.. «Aman!» demeğe kalmadı; aynı sabit fikirlerle gökler yine üzerime yıkılmaz mı? Allah'ın emriyle bana şifamı veren ve beni bâtınında tutan Efendimin vefatiyle, yine Allah'ın cilvesi olarak, dayanıksız mı kalmıştım? Ölümün ne değeri ola¬bilir; onun ruhaniyeti, kınından sıyrılmış, kınını atmış bir kılıç halinde daha keskinleşmiş değil miydi? Muhakkak!.. Fakat kendilerine ve yol edebine aykırı işlerimin ceza gü¬nü, demek vefatlarının hemen arkasıydı. Sille... Sille yiyordum. Oradan geliyordu. Oradan gelen her şey acak lütuf... Bereket ki sille yiyordum ve dünyada yiyordum. Al sana bir harika daha!.. HARĐKA MI? Vefatlarından sonra ruhaniyetlerinin tecellisine ait hakikatların en büyüğü, (TAN) matbaasının, milliyetçi ve mukaddesatçı Üniversiteliler eliyle, ot yolunur gibi pa¬ramparça edilmesinde göründü. 236 «Sertel»lerin bütün avanesiyle tam bir komünizma tezgâhı haline getirdiği bu gazetede bir muharrir, benim dindarlığımı ele olarak, bir şeyhim olduğunu, şeyhin beni önüne oturttuğunu, ağzımı açtırdığını, «hak tu!» diye ağ¬zıma tükürdüğünü ve işte o hengâmeden beri malûm hale geldiğimi, bana ve Efendime şeni bir istihza ve hakaret üslûbu içinde yazmıştı. Yazıyı okuduğum zaman, sırf Efendime edilen ha¬karetten ağlamış; ve gece herkesin uykuda olduğu bir sa¬atte ellerimi yükseklikler âlemine kaldırıp, gönül taşırıcı bir iç acısiyle yalvarmıştım: — Allah'ım!.. Efendime edilen bu hakaretin ceza¬sını tez ver! Ben yokum!.. O'nun, onların, o yolun yüzü suyu hürmetine!.. Birkaç gün geçti, geçmedi; (Tan) gazetesi ve mat¬baası didik didik edildi. ĐMANIMA MUSALLAT Vefatından başlayarak harika üstüne harika gelir¬ken beni saran eski dert birden bire öylesine dokundu ki bana, kafeslerinden boşanmış vahşi hayvanlar gibi saldı¬rıcı sabit fikirlere, kovulmaz düşüncelere şöyle nida et¬tim: — Sıkıysa imanıma musallat olun!.. Bakalım, onunla başa çıkabilir misiniz? Sen misin bu karşılğı veren?.. Ertesi günü, yılanlı, akrepli, çiyanlı, bütün bir vehim katarı imanıma saldırma¬ya başlamaz mı?..


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.