Huzur Ahmet Hamdi tanpınar

Page 201

-Mümtaz, sen hakikaten evlenebileceğimize inanıyor musun? Mümtaz, duvardaki Amentü levhasından gözlerini ayırdı. Bir müddet Nuran'a baktı: -Doğrusunu ister misin? Hayır. -Niçin? Neden korkuyorsun? -Hiçbir şeyden, yahut sen neden korkuyorsan, ben de ondan korkuyorum. Emirgan'a geldikleri günden beri bu korku içlerindeydi. Nuran yerinden kalktı; onun yanına geldi. -Artık İstanbul'a dönelim, hem yarın! olmaz mı? -İnelim! Geldiklerinin beşinci günüydü. O sabah Mümtaz telefonda İhsan'la konuşmuş, herşeyin yolunda olduğunu, pazartesi günü saat dörtte Fatih nikah dairesinde bulunmalarını söylemişti. -Eve dahi uğramadan nikah dairesine! Bu iş böyle olur. Emirgan'dan inip evvela bize ve oradan nikah dairesine...Mümtaz sonradan bu nasihati dinlemediğinden çok pişman oldu. Ertesi günü İstanbul'a döndüler. Sümbül Hanım, evi düzelttikten sonra akşama doğru gelecekti. Bir gün evvelki temiz ve yarı mutlak çehreli kış manzarası, sağanakla düşen bir yağmurun altında parça parça eriyor. Hava, gece lodosa çevirmişti. Vapur adeta çalkana çalkana yürüyordu. Her taraf kül rengi bir perdenin altındaydı. Gariptir ki bu kül rengi perde onlarda, hafızanın o garip oyunuyle geçen yazı daha çok hatırlıyordu. Ara sıra manzara açılıyor gibi oluyor, bir koru, bir cami, eski bir yalı üzerlerine doğru geliyor. Bir siyah gemi teknesi -Ben de hayatınızın çerçevesi içindeyim...- der gibi yollarını kesiyordu. Sonra herşey aynı bulanık rengi alıyor, sert sağanak rastgeldiği her şeyi sanki birleştiriyordu. Beylerbeyi'nin önünde Nuran birdenbire Mümtaz'ın elini tuttu: -Ben korkuyorum... dedi. -Ama neden, anlamıyorm. Daha bir saat evvel Bursa ile konuştuk. Hepsi iyiler. herşey yolunda. -Hayır, onları düşünmüyorum. Başka şeyden korkuyorum. Bu gece rüyada Suat'ı gördüm. Mümtaz şaşkın şaşkın ona baktı. O da Suat'ı rüyasında görmüştü. Hem çok sıkıntılı bir rüyaydı. Babasının billur lambasını elinden almış, sonra o çocukluğundaki köylü kızıyle bir kayığa binmişlerdi. Mümtaz, rıhtımdan -fakat neresi olduğunu bilmiyordu;- ha battılar, ha batacaklar! diye helecanlar içinde çırpınırken uyanmıştı. Pek az rüya bu kadar korkunç şekilde vazıh olabilirdi. Katran renginde mavunamsı kayığı, Suat'ın uzun kemikli yüzünü, kızın çehresini, lambanın deniz çalkantısında alabildiğine kararan ışığını hala bile; bu vapur kanapesinde olduğu gibi görüyordu.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.