JEAN-P AUL-SARTRE
Burada özgürlüğün iki anlamı ortaya çıkıyor: Yasaların etkisi altında değil de, yasaların temsili yo luyla iş görme olanağı ve bağımsızlığı. Bu ikili nite liği dolayısıyla yazar, bir nesneyi bulur ya da yasa lara göre yaratırken özgür bir yaratışın adamı olmakia, bağımsız bilinmek ister. Öte yandan, okuyucu, kitap ya da sanat yapıtı üstünde bir olay yargısı değil, bir değer yargısı yü rütür. Âdettir, bir kitap ya da bir tiyatro yapıtı üstün de konuşulurken iş sarpa sardı mı, ev hanımı konuk larına bunun bir beğeni sorunu olduğunu söyler. Bu kitabı sevmiyorum ya da seviyorum demek terbiye sizlik sayılmaz, çünkü karides ya da domates sevi yorum ya da sevmiyorum demek gibi bir şeydir bu. Ama, bu kitap güzeldir ya da çirkindir dediniz mi, iş değişir. Bu kitap güzeldir dediniz mi, bu, onu güzel bul mayanları "suçlu sayıyorum, ya da içinde buiunduğum toplumun bu kitabı güzel bulmasını istiyorum, demektir. İşte, kırıcı olan bu istektir. Bir istek, ne türlü olursa olsun, karşımızdakinin özgürlüğünü ön ceden kabul etmektir her zaman. Bir insandan an cak eiinde olan bir şey istenebilir. Bir insan özgür değilse, ondan bir güzellik yargısı isteyemem: Çün kü, o adam, bu yargıda beğenilerinin kölesi olacak tır. Ben kendim de bu kitap güzeldir sözüyle karşımdakinin onu güzel bulmasını isterken, demin dediğim gibi, kendimi düzenli bir yaratış karşısında, benim özgürlüğüme başvurulmuş durumda görürüm. 26