Sanalkurs E-Dergi Sayı 13

Page 1


2

Yıl: 2 • Sayı: 13 • Ağustos 2010 • Ücretsiz

Genel Yayın Yönetmeni/ Director Siraceddin El Editörler / Editors Abdullah Tekin, Mustafa Ülkü Kapak Görseli / Cover Visual Guilherme Vargas (Brazil) Tasarım / Design Ali Uçar, Siraceddin El Yazarlar / Authors Ali Demir, Arda Kazancı, Beyhan Bayhan, Bilal Özdemir, Bülent Acar, Ertuğrul Haskan, Hakkı Öcal, İlknur Akpınar, Kevser Gürbüz, Kübra Akova, Mehmet Akça, Mustafa Özkan, Okan Cerit, Remzi Başkaya, Siraceddin El Çalışmalar / Works Abdullah Tekin, Ahmet Apaydın, Asım Ekinci, Aslı Doğan, Beyhan Bayhan, Bilal Özdemir, Coşkun Pınarbaşı, Eran İlhan, Hakan Çamoğlu, Hayrullah Yorgancı, Hüseyin Dalkılıç, Mahmut Gediz, Mustafa Süner, Mustafa Ülkü, Orçun Şanlı, Samet Salkım, Soner Demirsoy, Turhan Algan, Vejdi Subari, Ziya Kahraman Sponsorlar / Sponsors Hosting: Garanti Server Online Dergi: Diji Mecmua

ZİYA KAHRAMAN

Sanalkurs Dergisi, Sanalkurs.net sitesinin yayın organıdır. Hiçbir yazı ve çalışma Sanalkurs.net ve ilgili yazarından izin alınmaksızın kullanılamaz. Yazılar yazarlarına aittir ve içeriklerinden yazarları sorumludur.

editörden... editörden... Merhabalar, Sanalkurs.net 8 yaşına bastı bu ay. Dile kolay tam 8 yıldır ücretsiz sunduğumuz yazılı ve video derslerle Türkiye’nin bu noktada önde gelen lider web sitesi olmayı başardık. 3000’e yakın ve her gün eklenmeye devam eden yazılı / görsel içeriği ile on binlerce insanın eğitimine ciddi bir katkıda bulunduk. Üniversitelerde düzenlediğimiz seminerlerle bu katkıyı bir basamak daha ileriye taşıdık. Daha iyi neler yapabiliriz düşüncesiyle sürekli çalışıyoruz ve yeni fikirler, yeni işbirlikleri ile her zaman daha iyisini sunmak istiyoruz. Yakında size çok güzel haberler vereceğimizi buradan belirtmek isteriz. 8. yılın kutlu olsun Sanalkurs!


2

3

BEYHAN BAYHAN


BU SAYIDA... 8 12 18

Teknoloji: Son Gelişmeler Bizden Haberler: Sanalkurs’tan Haberler Photoshop: Grafiti Çalışması

22

Photoshop: Fotoğrafçılar İçin İpuçları

30

Illustrator: Bir Fotoğrafı Çizip Renklendirme

40

Illustrator: Hoş bir Yazı Efekti

48

Röportaj: Başarılı Bir Senarist: Ali Tanrıverdi

62 66

3Ds Max: V-Ray ile Bir Cisme Kaplama Atama

82

Araştırma - İnceleme: Bulut Bilişimi (Cloud Computing)

94 102 106

3Ds Max: Futbol Topu Yapımı

Wordpress: Kurulum ve Bazı Eklentiler Programlama: Java Nedir, Ne İşe Yarar? Web Tasarım: Arayüz Tasarımı Nedir?

112 126 130

Araştırma - İnceleme: Dünden Bugüne Web Tasarım

134

Rehberlik: Eğer Başarılı Olmak İstiyorsanız

İnternet: Sitenizin Açılış Hızı Donanım: En Sık Karşılaşılan Hatalar


6

7


8

9

teknoloji İSTANBUL VE ÇANAKKALE CryEngine2 Sandbox 2

İki Devin Arasındaki Büyük Uçurum

Yapılan bir araştırma,dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden biri olan Google ve Microsoft’un reklam harcamaları arasındaki büyük uçurumu ortaya koydu. Kantar Media’nın açıkladığı son rapora göre 2009 yılı içerisinde Microsoft,reklam bütçesini en geniş tutan şirket... 518 milyon dolarlık reklam bütçesiyle listenin ilk sırasında yer alan Microsoft’u 249 milyon dolarla Apple izliyor. Apple’ın ardından eBay, 89 milyon dolarlık reklam bütçesiyle 3. sırada yer alırken, Yahoo’da ise bu rakam 85 milyon dolar seviyelerinde... Bu listenin en dikkat çekici yanı ise Google’ın 2009 yılında reklam harcamaları için sadece 11 milyon dolar ayırmış olması...(Hürriyet)

MSN’in ismi değişiyor

Microsoft, Windows Live Wave 4’ün adının resmi olarak duyurdu: İşte o isim ve son detaylar... Microsoft, Windows Live Wave 4’ün adının resmi olarak Windows Live Essentials 2011 olacağını açıkladı. 2011 yılında çıkacak olan yeni Windows Live paketi , MSN olarak bilinen Windows Live Messenger başta olmak üzere pek çok ürün ve hizmeti içeriyor. Windows Live Wave 4’ün halka açık betası hala hazırlanıyor. Haziran ayında çıkması beklenen beta, geliştirme sürecinin önemli bir adımını temsil ediyor. Kullanıcılar Windows Live Installer’ı indirecek ve Windows Live Messenger, Windows Live Mail, Windows Live Writer, Windows Live Movie Maker gibi uygulamaları deneyebilecek. (Hürriyet)

Türk mod tasarım ekibi olan CryForce, Burak ÇIKIKÇI yönetiminde tarihimizde büyük önemi olan İstanbul ve Çanakkale’yi sandbox editörü ile Crysis’e modelliyor. Yakın zamanda yayınladıkları trailerle büyük ilgi gören İSTANBUL VE ÇANAKKALE haritasını incelemek için www.crytr.com ve www.crysisnews.com adreslerini

ziyaret edebilirsiniz. Bu büyük çalışmaları Crytr.com yönetiminden KARAHAN ERHAN, Crysisnews.com yönetiminden Kamil FATSA takip ediyor. Çanakkale modu ise AYDIN ÖZÖN tarafından hazırlanmış. CryForce ekibi, 3D tasarım bilgisi olan (3DsMax vb.) arkadaşları da gönüllü ekibine davet ediyor.


10

11


12

13

biz’den haberler

sürpriz hediyeler verileceğini belirtti.

1- HALİD ÖZGÜR - INDESIGN CS 5 İLE İNTERAKTİF BELGELER

Sanalkurs Bilişim Seminerleri - 2

Sanalkurs.net, en son gerçekleştirdiği 6 dersten oluşan İTÜ Semi-

nerleri ile yine sorumluluğu yüksek bir organizasyonu da başarıyla sonuçlandırdı. 22 Mayıs 2010 Cumartesi günü İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 2. sini düzenlediği “Bilgi Patlamaları Bilişim Seminerleri” ile yine ücretsiz organizasyonlarına bir yenisini ekleyen Sanalkurs.net olarak, ciddi bir başarıya daha imza attık. Salon saat 12.00 gibi dolmuştu ve oturacak yer bile kalmamıştı diyebiliriz. Türkiye’nin lider arama motoru Ara.

com.tr‘nin tanıtımı içeren bir sunum ile başladı programımız. Türkiye’nin yerli arama motoru sunduğu kolaylıkları ve hizmetleri ile bizleri şaşırttı. Sunumun arkasından Siraceddin El, Sanalkurs’un başlangıcından bu yana geçen aşamalar hakkında bilgi içeren kısa bir konuşma yaptı. Yarışma sonuçlarının seminerin son safhasında açıklanacağını ve çekilişle 65 üyemize

İlk seminer Halid Özgür’ün InDesign CS5’te interaktif belgeler oluşturma hakkındaki anlatımıyla başladı. Halid hocamızın neşeli ve etkileyici sunumu ile katılımcılar Adobe CS5 yeniliklerine bir kez daha hayran olduk. Konuşmasının bitiminde plaketini Siraceddin El’den alan Halid Hocamızı uğurladık. Kendisine yoğun iş temposu arasında son anda programımıza dahil olarak davetimize icabet ettiği için çok teşekkür ediyoruz.

2- KEMAL SERKAN YILDIRIM – WINDOWS PHONE 7 İLE UYGULAMA GELİŞTİRME

İkinci olarak Windows Phone 7 yeniliklerini anlatmak üzere kürsüye Kemal Serkan Yıldırım geldi. Windows

Phone dünyasında 7. sürüm ile değişen özellikleri bizlere o heyecanlı sunumu ile aktardı. Windows Phone 7 içinde oyun yazmanın ve program hazırlamanın yollarını gösterdi.


14

15

dile getirdikten sonra Bir Tasarımcının Hikayesi isimli sunumuyla konuşmasını sonuçlandırdı.

6- HAKAN ÇAMOĞLU - KOD YAZMADAN İNTERAKTİF FLASH UYGULAMALARI

3- ERHAN MEYDAN – PHOTOSHOP İLE 10 MÜKEMMEL TEKNİK

Sitemizdeki Photoshop ve Illustrator dersleri ile herkesin yakından takip ettiği Erhan Meydan, CS5 ile gelen yenilikleri anlatarak başladı. Hayret verici ve hayranlık uyandırıcı yeni özelliklerle Photoshop kullanarak fotoğraflara hükmetmenin ne kadar kolaylaştığının altını çizen Erhan Meydan, neşeli anlatımı, yer yer katılımcıları koparan esprileri ile günün öne çıkan konuşmacılarındandı. Photoshop gibi herkesin az çok kullanmayı bildiği bir programda bir çok mükemmel özellik olduğunu ve bunları biri diğerinden daha az önemli diye ayırmanın mümkün olmadığını belirterek 10 tekniği sırasız olarak anlattığını da vurgulamayı unutmadı.

iki haftada alınan dersleri bir derste özetledi diyebiliriz. Katılımcılar arasında ASP.net programcılarının en çok yararlandığı seminer oldu.

Birçok kişinin ismini henüz yeni duymaya başladığı Flash Catalyst ile neler yapabileceğimizi bizlere bu dersle net bir şekilde gösteren Hakan Çamoğlu, Illustrator’de hazırlanmış bir çalışmayı hiç kod kullanmadan, açılır menüleri, efektli açılışlarıyla güzel bir Flash sitesine nasıl dönüştürebileceğimizi anlattı. Flash site yapma-

nın artık Catalyst kullanarak bir hayli kolaylaştığının altını çizen Çamoğlu, yaptığı örnek uygulama ile de herkesi yine şaşırtmasını bildi.

Seminerde yaklaşık 70 kişiye hediye dağıttık. Bir şanslı katılımcımız bizden 1 adet Monster Notebook Bilgisayar kazandı. Aynı zamanda sitemizin aktif üyelerinden olan Okan Mavzer ise yapılan çekilişte 500 GB Monster

Hard Disk sahibi oldu. Bununla birlikte 16 GB Kingston Flash Disk, Sanalkurs logolu siyah ve beyaz tişörtler, laptop bilgisayarlar için özel üretilen 3D Stickerlar, Ara.com.tr Adwords’ün para çekleri verdiğimiz diğer hediyeler arasındaki yerlerini aldı. Ayrıca seminerimize katılan bütün katılımcılarımız İstanbul Host’tan bir yıllık ücretsiz hosting kazandı.

5- SİRACEDDİN EL - WEB TASARIM TEMELLERİ VE TEKNİKLERİ

Web tasarımı esnasında kullanılan programları tartışarak konuşmasına başlayan Siraceddin El, Fireworks ile web tasarımı yapmak gerektiğini vurgulayarak artık CS5 ile gelen birçok yenilikle beraber Illustrator’un da web tasarım için çok başarılı olduğunu belirtti. Web tasarımında taslak aşaması, renkler, yazı tipleri, test etme gibi konularda bazı püf noktalarını

4- YUNUS ÖZEN - MVC 2

Bir önceki seminer programımızda MVC 1’i anlatan Yunus Özen, o günden bu yana yapılan yenilikleri ve değişiklikleri bizlerle paylaştı. MVC 2 yeniliklerini büyük bir heyecanla bizlere aktaran Yunus Hoca, MVC noktasında


16

17

AHMET APAYDIN


18

19

PHOTOSHOP

Photoshop’ta ARDA KAZANCI

Grafiti Çalışması

leştiriyoruz. Yukarıda verdiğim resmi yeni bir layer açıp en arkaya gelecek şekilde konumlandıracağım. Bu resmi veya benzer bir resmi internetten bulabilirsiniz.

B

çalışma sayfası açalım.

Başlayalım:

Sayfa ortasına bir yazı yazalım. Metnin boyut değerine ben 170 rakamını giriyorum. Yazı tipi olarak bu çalışma için “Rufa” isimli fontu kullanacağım. Kişisel kullanımlar için ücretsiz olarak sunulan bu fontu şu adresten indirebilirsiniz: http://www.dafont.com/ rufa.font

İlk olarak 1024 x 800 ebatında yeni bir

Şimdi üçüncü önemli adımı gerçek-

Bu çalışmayı yaparken Fireworks CS5 kullandım, sizler eğer yoksa önceki CS sürümleriyle rahatça yapabilirsiniz.

Sizler daha farklı yöntemler deneyebilirsiniz. Sonuç:

Photoshop kullanarak farklı grafiti çalışmaları yapabilir ve web sitelerinizde bunları kullanabilirsiniz. ir önceki sayıda yaptığımız bir yazı çalışması vardı. Bu sayıda da bir grafiti yazı çalışması yapalım.

Şimdi işin efekt ve görsel yanı kaldı. Ben bu noktada Drop Shadow, Glow etkilerini kullnacağım.

Konumlandırma işlemi sona erdi.Şimdi yazımızı seçip Ctrl + X kısayol tuşları aracılığıyla kesiyoruz ve resme sağ tıklayıp “Edit > Past in mask“ seçeneğini tıklıyoruz ve sonuç olarak aşağıda durum oluşacak.

Bu kısa ve kolay adımlardan sonra sizlerde böyle güzel metinler ortaya çıkarabilirsiniz. Kolay gelsin. Sonraki sayıda görüşmek üzere...


20

21

TURHAN ALGAN


22

23

Ben genelde virgülleri hesaplama ile uğraşmam. 460,59 yerine 475,59 - 345,44 yerine 350,44 yazarım. Bu arada iki tarafı da aynı oranda büyültürseniz 4 etraf da eşit olacaktır. Boşluk miktarı az ya da çok olursa ctrl + z tuşlarına basıp geri alın ve işlemleri tekrarlayın. Anchor seçeneğindeki oklara tıklarsanız resminizin arka planı tıkladığınız ok yönünde büyüyecektir. Sağ tarafta bulunan araç çubuğunda siyah ve beyaz renklere sahip iki kutucuk var beyaz olanın üstüne tıklıyoruz. Gelen renk paletinden çerçeve rengini seçiyoruz.

PHOTOSHOP

Fotoğrafçılar İçin BEYHAN BAYHAN

Photoshop

Photoshop ile fotoğraflarınıza uygulayabileceğiniz basit bir kaç teknikle onları daha göz alıcı yapabilirsiniz.

P

hotoshop programı öyle bir hale geldi ki, önceden bilgisayar bilmek deyince işletim sistemi ve belgeleme programları akla gelirdi. Diğer programlar genel itibariyle kişinin mesleğine yönelik programlardı. Şu anki durumda “bilgisayar kullanmayı biliyorum” diyen bir insanın Photoshop da bildiği varsayılır oldu. Ama Photoshop da öyle bir program ki; programı yapanlar bile %100 bildiklerini iddia edemiyorlar. Hal böyleyken

fotoğraf çekimi yapan birinin fotoğraflarda düzenleme yapmak için PS programını tamamen öğrenmek yerine ilk etapta işine yarayacak kısımlarını kullanarak öğrenmesinin daha kolay olacağına inanıyorum. Dolayısıyla ben de bu yazıda Photoshop’ta kullanabileceğiniz bazı önemli seçenekleri anlatmaya çalışacağım.

Basitçe Çerçeve yapmak

Öncelikle resmimizi açıyoruz.

Renk Seçenekleri Image Menüsü > Canvas Size seçeneğinden gelen pencereye yeni değerlerinizi giriyorsunuz.

Bu kısımda İmage /Adjustment içindeki seçeneklerden birkaçını anlatmaya çalışacağım.

Image > Adjustment > Auto color

Bu seçenekle sorunlu renk tonlarını düzeltebilirsiniz. Resmin önceki hali:


24

Sonraki hali:

25

Image > Adjustment > Auto level

İmage > Adjustment > Brighness/ Contrast : Bu seçenekle fotoğrafınızın parlaklık ve kontrast ayarlarıyla oynayabilirsiniz.

Fotoğrafı siyah beyaz yaptınız ama bu yeterli gelmedi. Bazı renklerin diğerlerine göre daha koyu bazılarının daha açık olmasını istiyorsunuz. O zaman işlemi geri alıp bir de bu komutla siyah beyaz yapalım: Image > Adjustment > Black and white.

Image > Adjustment > Auto Contrast: Resmin en açık tonu ile en koyu

tonu arasındaki farkı ayarlıyor. Önceki Hali:

Üçünün aynı resme uygulanmış hali:

Fotoğrafı siyah beyaz yapmak Sonraki Hali:

İmage > Adjustment > Desaturate yolunu izleyebilirsiniz.

Önce Sonra Renklerin yüzdeleriyle oynayarak resimdeki değişimi takip edebilirsiniz.

Renk ton ayarlarıyla oynama Önce Sonra

Fotoğrafı oluşturan temel renkler


26

27

üzerinde değişiklikler yapıp resminizi düzeltebilirsiniz: Image > Adjustment > Color Balance.

Farklı renk tonları Fotoğraf ta renk, doygunluk ve ışık kısmını değiştirmenizi sağlayacak güzel bir komut. Resminizi farklı renk tonlarına kolayca geçirebilirsiniz. Colorize seçeneğini işaretlemeyi unutmayın: Image > Adjustment > Hue/ Saturation. Bu şekilde küçük dokunuşlarla fotoğraflarınızı daha da güzel görünür hale getirebilir, renk katabilirsiniz. Bunlar sadece bazıları. Elbette fotoğraflara uygulanabilecek daha pek çok güzel yöntem var. Herkese iyi çalışmalar... Kolay gelsin. Beyhan BAYHAN


28

29

MUSTAFA SÜNER


30

31

yani daha rahat çizim yapabilmek. Resmi dilerseniz sayfanıza uygun şekilde büyütebilirsiniz. Aşağıdaki gibi resim sayfa ölçülerinde olmalı ve resmi sayfanın tam ortasına getirmelisiniz.

BÜLENT ACAR

ILLUSTRATOR

2. ADIM

Bir Fotoğrafı

Çizip Renklendirme Illustrator kullanarak ünlü aktrist Charlize Theron’un bir fotoğrafını çizime dönüştürüp renklendirmeye ne dersiniz? Bu dersimizde resim üzerinden çizim yapıp renklendireceğiz.

1. ADIM İlk önce kendimize yatay boyutta İllustrator’da yeni bir sayfa açıyoruz. (CTRL+N). Sonra sayfaya File > Open menüsünden herhangi bir kişinin fotoğrafını açıyoruz. (Ben Charlize theron resmini kullanıyorum. Bu fotoğ-

rafı Google’dan aratarak kolaylıkla bulabilirsiniz.) Sonra resmi sayfa ölçüleri boyutunda büyültüp Object menüsünden “Lock Selection (CTRL+2)” seçip resmi kilitliyoruz. Resmi kilitlememizin amacı çizim yaparken resmin oynamaması ve üzerinden çizim yapacağımız için çizimlerin karışmaması,

Soldaki araç menüsünden “Rectangle tool” aracımızı seçiyoruz. Resmin sol üst köşesinden başlayarak resmin ölçülerinde bir dikdörtgen çiziyoruz. Benim çalışmamda width: 792 heigth: 612 olduğundan bu şekilde çizdim. Dikdörtgen resmin üzerinde olmalı. Dikdörtgeni çizerken sol taraftaki araç panelindeki “Fill” yani dolgu rengi üstte olmalı. X tuşuna basarak fiil rengini üstte alabilirsiniz. Sonra sağ taraftaki Swatches paletinden dikdörtgenin rengini ayarlıyoruz. Bu bizim arka plan rengimiz olacak. Dikdör tgenimizi çizdikten

sonra dolgu renginden çıkmamız lazım. Bunun için dikdörtgenimizi seçili hale getirip fiil renginin hemen yanindaki ok işaretine tıklıyoruz. Aşagıdaki gibi sadece stroke (kenar çizgisi) rengi oluşmalı. (Stroke kalınlığını üst taraftaki stroke ayar çubuğundan ayarlayabilirsiniz.) Sonra herhangi bir boş yere tıklayarak seçimden çıkıyoruz.

3. ADIM Şimdi Pen aracımızı seçiyoruz. (Kısayol P). Ve Charlize Theron resmimizin dış kısmını çiziyoruz.


32

33

ri seçiyoruz ve mouse sağ tıklayıp “Make clipping mask” diyoruz. Böylece alttaki siyah çizimimiz maskelenmiş oldu. (Aşağıdaki şekildeki gibi olmalı). Ten rengi maske yaptıktan sonra kaybolabilir, siz tekrar seçip renklendirebilirsiniz.

Sonra çizim seçili iken araç panelinden “eyedrop” aracını seçip (Kısayolu: I) fotoğraftan çizimimiz için ten rengini seçiyoruz. Bunun için resmin yüz tarafına tıklamanız yeterli. Bu arada araç panelindeki fill (dolgu) rengi üstte olmalı.

4. ADIM

6. ADIM

Şimdi çizimimizi aşağıdaki şekildeki gibi siyah olarak renklendirin .

Sonra seçimden çıkmak için tekrar fill (dolgu) renginin yanındaki ok işaretine tıklıyoruz. Ardından sayfada boş bir yere tıklıyoruz ve böylece seçimden tamamen çıkmış olduk.

Yine tekrar bütün seçimlerden çıkıp aşağıdaki gibi açık resmimize dönüyoruz. Sonra sadece siyah renkli çizimimiz seçili iken üzerinde mouse’a sağ tıklıyoruz ve buradan “Arrange > Send Backward” diyoruz ve çizimimizi bir alta alıyoruz, aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi:

5. ADIM Şimdi de Charlize Theron’un üzerindeki elbiseyi çizeceğiz. Tekrar pen aracımızı alıyoruz. Resimde görüldüğü gibi çiziyoruz. Siyah olarak renklendirelim. Burada maske olayını uygulayacağız.

Sıra geldi saçımızı yapmaya Pen aracımızı alıyoruz ve aşağıdaki şekildeki gibi çizip renklendiriyoruz. Ben bütün çizimleri seçip renklendirdim ve sonuç aşağıdaki gibi oldu: Şimdi sahnedeki bütün çizimle-

Şimdi sıra gözlerde. İlk önce sol gözden başlıyoruz. Bütün göz, kaş ve kirpikleri çizip renklendiriyoruz. Aşağıdaki şekildeki hale getiriyoruz, Gördüğünüz gibi göz, kaş ve kirpiğimiz saçımızın üstünde.

Burada göz, kaş ve kirpiğimizi saçımızın altına atacağız. İlk önce göz, kaş ve kirpiğimizi seçip klavyeden “Ctrl+G” diyoruz ve grup haline çeviriyoruz. (Çizimleri tek tek seçmek için soldaki araç panelinden Direction aracını kullanabilirsiniz) Selection aracını seçip göze tıklayıp group olarak seçiyoruz. Sonra mouse sağ tıklayıp “Arran-


34

35

ge Backward” deyip saçımızın altına atıyoruz. Aşağıdaki şekildeki gibi olacak.

2 px ve Opacity değeri %12 olacak. Burun deliğine ise sadece “Gaussian Blur” efekti veriyoruz. Effect menüsünden Blur - Gaussian, blur - radius değeri 4,8 olacak.

9. ADIM Şimdi dudakları dış kısmından itibaren çiziyoruz.

10. ADIM Bu adımda çeneyi çizeceğiz. Aşağıdaki şekildeki gibi fiil (dolgu) rengi siyah olan bir şekil çizip Opacity değerini %7 yapıyoruz. Böylece çeneyi de yapmış olduk.

Sonra 2 dudak arasındaki boşluğu çiziyoruz.

7. ADIM Sonra sağ göz, kaş ve kirpiğimizi çizip onları da renklendiriyoruz. Sonuç yandaki gibi olacak. Ben kaş ve kirpiklere ”Gaussian Blur” efekti uyguladım. Siz de uygulamak isterseniz kaş ve kirpiği seçip Effect menüsünden blur- gaussian seçip istediğiniz gibi ayar yapabilirsiniz. Ben radius değerini 4,6 olarak girdim.

8. ADIM Sıra geldi burnumuza. Burnumuzu ve burun deliğimizi yandaki gibi çiziyoruz. Burnumuzun stroke kalınlığı

Sonra tekrar aşağıda görüldüğü gibi burnun hemen altında fill (dolgu) rengi beyaz olan 3 tane şekil çiziyoruz ve bunlara Gaussian efekti ve opacity ayarı veriyoruz. Ayarları kendiniz istediğiniz gibi yapabilirsiniz.

Son olarak alt dudaktaki ışık efektini vereceğiz. Aşağıda görüldüğü gibi fill (dolgu) rengi beyaz olan bir şekil çizip, sadece Opacity değerini düşürüyoruz. Opacity değerini ben %17 yaptım. Bu işlemi sağ taraftaki Transparency paletinden yapabilirsiniz. Palette yoksa Window menüsünü açıp oradan açabilirsiniz.

11. ADIM Bu adımda çenemizin hemen yanında bir tane daha ışık efekti var. Onu da çizip Opacity değerini %34 yapıyoruz.

Yaptığımız çizimi saçımızın altına atmayı unutmayın. Çünkü burada çizim saçımızın altındadır. Çizim seçili iken mouse sağ tıklayıp “Arrange Send Backvvard” deyip


36

37

alta atabilirsiniz. Ya da Object menüsünden yapabilirsiniz.

12. ADIM Bu adımda saçtaki aşağıda görülen çizimi yapıyoruz ve rengini ten rengi yapıyoruz. Ten rengi gözüksün diye. (Çünkü resimde saçın hemen ön tarafında bu şekilde bir boşluk var).

Sonuç olarak, bütün çizdiğimiz kısımları renklendirdiğimizde elde ettiğimiz netice aşağıdaki gibi olacaktır:

13. ADIM Bu son adımda aşağıdaki resimdeki gibi 3 tane resmin üzerinden şekil çiziyoruz ve fill (dolgu) rengini arka plan olarak yapıyoruz. Boşluk olarak arka plan rengi gözüksün diye. Ve böylece çizimimiz sona eriyor.

VEJDİ SUBARİ


38

39

SONER DEMİRSOY


40

41

vam edebilirsiniz.

4. Şimdi yeni bir layer oluşturun ve onu IŞIK diye isimlendirin. Bu layer ESAS isimli layer’ın üstünde olsun.

ILLUSTRATOR

Hoş Bir Yazı Efekti Yapalım Bu dersimizde şu sıralar internette yine çok kullanılan bir yazı efektini ele alacağız. Gerek logolarınız, gerekse başlıklarınızda rahatça kullanabileceğiniz bir efekt bu.

SİRACEDDİN EL

1. Öncelikle yeni bir sayfa oluşturalım. 2 Sonra yazı aracını seçin ve efekt uygulayacağımız yazıyı yazın. Ben köşemizin ismini yazıyorum. Layer adını ise ESAS diye değiştirin. (Layers panelinde Layer 1 üzerine çift tıklayara değiştirebilirsiniz.) Font büyük-

5. Şimdi sahnedeki yazıyı seçin ve CTRL+C ile kopyalayın, ESAS layer’ını kilitleyin, IŞIK layer’ını seçerek CTRL+V ile yapıştırın.

lüğü olarak 100 pts, Color panelinden renkler için R: 102, G: 153, B: 204 değerlerini ayarlayın. Kenar çizgisi olmasın.

3. Şimdi sahnedeki yazıyı seçin ve sağ tıklayarak Create Outlines deyin. Bu işlem yazıyı bir şekil haline dönüştürecektir. Daha sonra dönüştürülmemiş halini tekrar kullanabileceğinizi düşünüyorsanız, çoğaltıp orijinalini gizleyerek çalışmaya de-

6. IŞIK layer’ındaki yazıyı seçin. 7. Object > Path > Offset Path.. yolunu izleyerek resimdeki ayarları girin. Bu noktada yazınızın görünümündeki farklılık dikkatinizi çekmiş-

tir. Layer panelindeki IŞIK layerini genişlettiğiniz zaman oluşturduğunuz guruplanmış şekilleri göreceksiniz. Bu gurupta harfler ve onun etrafında görünen şekiller yer alır. 8. Şimdi her harf için iki layer olduğunu gördünüz. Biri her harfin orijinal karakteri, diğeri küçülmüş ofset şekildir. Şimdi bu küçük olan harf şekillerini seçin ve beyaz dolgu verin, kenar çizgisi vermeyin. (Seçme işlemi için sahnede Sanalkurs yazısına tıklayın ve gurubun içine girin, iç kısımdaki harfleri Shift’e basılı tutarak tek tek seçin).

9. Şimdi sahnede iken yine gurubun içine girin ve mavi olanları tek tek seçerek silin. Az önce beyaza çevirdiğimiz yazılar kalsın. Şöyle bir görüntü elde etmiş olmalısınız:


42

43

13. Kopyaladığınız parçayı aşağı ok işaretini kullanarak iki kez basıp aşağı çektikten sonra iki kez de sağ ok işaretine basın ve sağa çekin. 10. Şimdi ana sahnede iken beyaz olan gurubu seçin ve sağ tıklayıp Ungroup deyin. 14. Pathfinder panelini açın (Window > Pathfinder) ve en son işlem yaptığınız kırmızı ve beyaz harfleri tek tek seçerek ALT tuşuna basılı tutarken Pathfinder panelinden Minus Front butonuna tıklayın. Mesela S harfi için, beyaz ve kırmızı S harfini seçin, ALT tuşuna basılı tutarak Minus Front (Subtract) butonuna tıklayın.

11. Böylece her bir harf kendi başına kalmış oldu. Şimdi Ctrl+A ile sahnedeki tüm harfleri seçin. Hatırlayacaksınız, ESAS layer’ımız hala kilitli ve oradakiler seçilmeyecek. 12. Seçili halde iken Ctrl+C ile kopyalama yapın ve Ctrl+F ile de yapıştır işlemini gerçekleştirin. Böylece alttaki şekil aynı olduğu gibi üste yapıştırılacak ve seçili halde olacaktır. Seçimi bozmadan R:255, G: 0, B: 0 değerlerini vererek renklendirin.

15. Şu şekilde görünecektir:

16. Şimdi de Transparancy paletini açın. (Window > Transparency)

17. IŞIK layer’ındaki tüm nesneler seçili iken Blending Mod ayarını Overlay yapın ve Opacity ayarını ise %80 olarak belirleyin. 18. Bu işlemler sonrası görünüm şu şekilde olmalıdır:

19. IŞIK layer’ını şimdi kilitleyin ve ESAS isimli layer’ın kilidini açın. Yazıyı seçin ve Ctrl+C ile kopyalayın, sonra ESAS isimli layer’ı tekrar kilitleyin. 20. ESAS layer’ının hemen üstüne yeni bir layer oluşturun ve ismini SAYDAM olarak verin. Bu yeni oluşturduğunuz layer IŞIK layer’ının altında olmalıdır, ona dikkat edin. Şimdi Ctrl+F (Paste in Front) ile az önce kopyaladığınız yazıyı yapıştırın. 21. Bu yapıştırdığınız şekil için şu renkleri verin: R: 204, G: 255, B: 255. Ve bu layer seçili olarak kalsın.

23. Mouse’u basılı tutara bıçağı aşağıdaki şekilde gördüğünüz gibi şeklin üzerinde bir tarafından diğer ucuna dalgalı bir şekilde sürükleyin. Bu işlem şekli ikiye bölecektir.

24. Şeklin seçili durumunu iptal etmeden önce şeklin üzerinde sağ tıklayın ve Ungroup seçeneğini tıklayın. Bu işlem alt ve üst parçaları birbirinden ayıracaktır. 25. Şimdi şeklin alt tarafında kalan parçalarını tek tek seçerek silin. Altta kısmi olarak ESAS layer’ındaki şekil görünecektir.

26. Şimdi Rectangle aracını seçin ve üstteki parçaları kapsayacak şekilde bir dikdörtgen çizin. Bu dikdörtgene Gradient panelinden siyah beyaz linear dolgu verin. (Üstte siyah, altta beyaz.)

22. Şimdi silgi aracının üzerine basılı tutun ve açılan menüden bıçak (knife) aracını seçin.

27. Aşağıdaki gibi olsun:


44

28. Şimdi SAYDAM layer’ındaki tüm parçaları seçin. (Yazının böldüğümüz kısmı ile son yaptığımız dikdörtgen). Transparency panelindeki ayarlar menüsünden Make Opacity Mask seçeneğini tıklayın.

29. SAYDAM layer’ındaki tüm parçalar seçili iken Opacity ayarını %65 yapın.

45

32. Bu şekli şu renk dolgusu ile renklendirin: R: 51, G: 153, B: 204. 33. Şekil seçili iken Shift + X’e basın ve dolgu ile kenar çizgilerinin yer değiştirdiğini göreceksiniz. Kenar kalınlığını 5 px yapın. (Başka fontlarda bu değeri farklı vermeniz gerekebilir.)

36. Neredeyse tamamladık. ESAS layer’ını seçin (kilidini açmayı unutmayın), sonra aşağıdaki linear gradient ayarlarını uygulayın. Beyaz kısım yazının alt kısmından başlamalıdır.

34. KENAR layer’ı seçili iken Effect > Stylize > Drop Shadow menüsünü tıklayın. Gelen iletişim penceresinden resimdeki ayarları yapın.

37. Son olarak ESAS layer’ına bir efekt daha ekleyip bitirelim. Effects > Stylize > Outer Glow menüsüne tıklayın ve gelen iletişim penceresindeki değerleri resimdeki gibi girin.

30. Şimdi SAYDAM layer’ını kilitleyin. Sonra ESAS isimli layer’ın kilidini açın, kopyalayın (Ctrl+C) ve tekrar kilitleyin. 31. ESAS layer’ının hemen altına yeni bir layer oluşturun, ismini KENAR yapın. Az önce kopyaladığınız şekli bu layer’a Ctrl+F ile yapıştırın.

35. Son hali şu şekilde görünmelidir:

38. Hepsi bu kadar. Biraz uzun olduğunu biliyorum ama internette şu aralar Web 2.0 çerçevesinde çok sık kullanılan bu yazı efektini anlatmak gerekiyordu. Ayrıca bu esnada pek çok kolaylık ve kısa yolu da pratik yapmış oldunuz. Yaptığımız şeklin son hali aşağıdaki gibi oldu. Sorularınızı Sanalkurs.net Forum sayfalarında Illustrator bölümünde sorabilirsiniz. Hepinize kolay gelsin.


46

47

MAHMUT GEDİZ


48

49

Röportaj: Mustafa Özkan Türk kahvesine bayılır Ali Tanrıverdi, her gün bir orta şekerli Türk kahvesi vardır. Ama fal bakmayı bilmiyor. Israr ederseniz fincanı şöyle bir tutup, bana “için kararmış” diyor, bırakıyor. Kahvelerimizi içerken başladık sohbete, Mecidiyeköy’ün ortasında hayat akarken, insanlar koşuştururken, korna sesleri, satıcılar arasında. Biz herkesin gelecek kaygısına inat Ali Tanrıverdi ile geçmişini konuştuk… Ve işte Senarist ve Yönetmen Yardımcısı Ali Tanrıverdi…

Nereden başlayalım? Önce biraz sizi tanıyalım. Bu işlere nasıl bulaştınız?

Bu işlere bulaşma iki şekilde oluyor: Birincisi, sinema, senaryo dediğimiz

şeyler, içinizde olan süreçler. Kaderinizle de alakalı şeyler. Bunun kader olduğunu yapabildiğinizde anlıyorsunuz. Bu mesleği iki şekilde yapabiliyorsunuz. Birincisi bir sinema, televizyon okulundan ya da paralelindeki bir okuldan yetişiyorsunuz, ya da benim gibi alaylı dediğimiz işin içerisinden yetişiyorsunuz. Ben aslen İşletme mezunuyum. Kütahya Dumlupınar


50

51

niz olan tekstil sektörüyle ilgilenmeye başladınız, ama aklınız da senaryo yazmadaydı sanırım. Bu noktadan sonra size bu dünyanın kapıları nasıl açıldı?

Üniversitesi İşletme okudum. Çocukluğumdan beri sinemaya merakım hep olmuştu. Sevdiğim filmleri 3-4 defa izlerdim. O filmlerdeki diyalogları ezberlerdim. Sonra bu yetmez, bir de kardeşimle karşılıklı oynardık. Örneğin, Eşkıya filminde ben Şener Şen olurdum, kardeşim Uğur Yücel olurdu. Bu küçüklükten beri içimde olan bir şeydi. Kütahya’da okurken hikâyelerim vardı kendimce yazdığım. Ama sadece bu da değil, çünkü yazmak sadece insanın aklına bir hikaye gelmesi ile ilgili de değil, hüner onu kağıda dökebilmekte aslında. Kâğıda dökmek büyük ustalık, birikim ve teknik gerektiriyor. O dönemde ben hikâyelere küçük küçük mizansenler yapardım. Yani bundan kasıt “adam elini havaya kaldırır ve sertçe bir tokat vurur” gi-

biydi. Çok edebi olmasa da bunun için uğraşıyordum. Sonrasında bu hikâyelerimi okulda tiyatro grubundan arkadaşlarım okudular ve “Bizim için bunları bir oyun haline getirir misin?” dediler. Ben de oturdum ve on beş günlük bir süre zarfında o amatör ruhla bu hikâyeleri oyunlaştırdım ve çok beğenildi. Kütahya gibi çok da tiyatro seyircisinin olmadığı bir yerde önceleri 50-100 bilet kesilirken henüz ikinci oyunumuzda 1000 kişiyi bulmuştuk. İşte o anda benim yazdıklarımın sahnede somutlaşması anında yaşadığım hazla “Ben bu işi yapmak istiyorum!” dedim. Benim için önceleri hobi olan yazma işi sonraları ekmeğimi kazandığım işim oldu.

Mezun olduktan sonra aile işi-

Evet, bizim aile işimiz tekstildir. Mezun olduktan sonra işlerin başında duruyorduk, ama sonrasında bu içimdeki yazma heyecanı ile Selami Ağabey (Genli) ve sonrasında Murat Ağabey (Şeker) ile tanıştım. Onlar benim hem ağabeylerim, hem de ustalarım oldular ve hala da öyledirler. Murat ağabeyler, daha öncesinde İki Süper Film Birden, Plajda ve sonrasında Aşk Tutulması ve Aşk Geliyorum Demez’in hem yapımcı yönetmenliğini, hem de senaristliğini yapmışlardır. Sadece “Plajda” filminin yapımcılığını Sinan Çetinle birlikte yapmışlardır. Şu anda ben de Murat Ağabey’in yanında yönetmen yardımcılığı ve senaristlik

yapıyorum. Aslında hala şu anda senaristliği öğrenmeye çalışan bir genç olarak orada bir şeyler öğrenmeye devam ediyorum. Amatör ruhumu kaybetmemeye çalışıyorum.

Bu filmlerin ortak paydaları “romantik komedi” olması. Bunun nedeni kendinizi böyle mi daha iyi ifade ediyorsunuz, yoksa bu romantik bir tesadüf mü?

Aslında ben Murat Ağabey’lerin yanında başladığımda “Aşk Tutulması” filmi için ciddi bir yol alınmıştı. “Aşk Geliyorum Demez” filminin senaryo ve yapım ekibinde aktif olarak bulundum. Bu iki filmin türlerinden ziyade benzer yönleri eski Türk filmlerine, onların oyuncularına bir ithaf olmasıdır. Bu filmlerle o eskide kalmış naif aşkları hatırlatmak istedik. Ne zaman izlense Yeşilçam filmlerini anımsatır.


52

Örneğin; “Aşk Geliyorum Demez” filminde o handa yaşayan tüm insanlar gerçektir. Tolga Sayışman’ın oynadığı rolün başına gelenler benim aynısı başıma gelmiş şeylerdir. Hatta Altan Abi’nin (Altan Erkekli) oynadığı Miran Dayı karakterini geçtiğimiz yıl kaybettik. Senarist, zaten çevresindeki hikâyelerden başlar anlatmaya, bu filminde bizim çevremizdeki ve dolasıyla hayatın içinden insan hikâyelerinin anlatıldığı bir film olmuştu o. Filmin sloganı da zaten “gözlerimizin rengi ne olursa olsun, gözyaşlarımızın rengi aynıdır.” idi. Bir de biz o filmi çekerken bu Kürt açılımı, Alevi açılımı gündemdeydi ve filmin bir mesajı da, “bakın biz farklı kültürlerden, inançlardan insanlar,

53

ekmek paramız için bir olduk, bunun mücadelesini veriyoruz” şeklindedir. Filmin bir yerinde tüm esnafın kilisede cenaze töreninde Fatiha okuma sahnesi vardır ki, aslında birçok şeyi de açıklar durumdadır.

Senaryo yazma noktasında bu işe belli bir revaç var. İçten gelen bir yetenek vardır, ama bunun yanı sıra neler yapılmalıdır?

Ben de kendime “oldum” demiyorum bu noktada, ama bunun için savaşan biri olarak tanımlayabilirim kendimi. Zaten kimse kendine bunu dememeli. İsterse 30 tane filmi olsun. Herkesin bir hikâyesi vardır elbette. Ama önemli olan hikâyenin sonrasında onu kâğıda dökme şeklidir. Onun

içindeki kurgusunu, karakterlerini aynı potada eritme işi de var. Bunun için de çok fazla kitap okunmalı, çok fazla film izlenmeli; belki bazıları tekrar tekrar okunmalı ve izlenmeli ve tabii ki yazılmalı. Bu durumda şöyle anlaşılmasın, her filmden birer replik alalım, sahne alalım da ortaya bir karışık yapalım değil tabi ki. Benim demek istediğim, farklı türleri görmek, farklı yönetmenleri görmek ve tabi ki kitapların değerini de bir kez daha görmek.

Buraya kadarki konuşmamızda dikkatimi çeken bir husus da sizin ailedeki maddi imkanlardan dolayı böyle bir durumun içerisine kendinizi daha rahat bırakabildi-

ğiniz. Ama okurlarımız arasında ve hatta bu işi yapmak isteyen yetenekli gençler arasında, en temel tabirle eve ekmek götürmek zorunda kalan insanlar var. Rutin bir iş hayatları ve bunun yanı sırada senaryo yazmak isterlerse bunu ikinci bir iş olarak götürebilirler mi?

Bu soruda benim aklıma hemen tiyatro oyuncuları geldi. Onlardaki idealistlik “yemem, içmem yeter ki sahneye çıkayım” durumu oluyor birçoğunda. Ama sinemada da durum buna benzer bir gönüllülük işidir. Ama senin dediğin ikinci iş olarak da yapılabilir; hatta yapanlar var, hem de başka bir işten kazandığını sırf bu işe yatıranlar bile var. Beni de okurlarınız


54

55

bir arkadaşları olarak kabul etsinler, çünkü ben de daha yolun çok başında birisi olarak söyleyebileceğim, senaryo yazma işi gün içinde oturup iki saat yazayım, sonra da diğer işlerimle ilgileneyim gibi olmuyor. Bu bir o hale girme işidir. Senaryo yazmak isteyen arkadaşlar şunu bilmelidir ki, bir senaryo yazılırken yaşamınızın her anında o senaryoyu yaşarsınız, o karakterlere girer, çıkarsınız.

Biraz da bu işin teknik kısmından bahsedelim. Zira okurlarımız bilişim ve programlar konusunda uzman insanlardan oluşuyor. Bu programlardan biraz bahseder misiniz?

Genelde Office programlarından Word kullanılarak yazılır senaryolar, ama bu işi biraz daha profesyonel yapanlar, bizim ekibimiz de ona dâhil, tüm Hollywood’un kullandığı FinalDraft programını kullanıyoruz. Bu Hollywood’u sevdiğimizden değil de, bu programın yazım rahatlığının çok iyi olmasından kaynaklanıyor. Senaryo yazma işi için olduğundan, boşlukları kendi ayarlıyor, yazım hatalarını, büyük-küçük harfleri kendi ayarlıyor. Siz sadece yazımı ile uğraşıyorsunuz. Bunun yanı sıra da Amerikan stili dediğimiz mizansen üstte, diyalog altta. Ama çekim aşamasındaki senaryoda ise Word’te çevirip, Fransız stili dediğimiz mizansen solda, diyalog altta olarak kullanıyoruz. Bu bize ciddi anlamda çekim kolaylığı sağlıyor. Buradan FinalDraft’ı yapanlara teşekkür ediyoruz.

Senaryo yazarken belli bir matematiğe dikkat etmek zorundasınız. Galiba buna kurgu diyebiliriz. Bu da sanırım senaryonun en can alıcı tarafı. Karakterlere verdiğiniz kaderleri nasıl oluşturuyorsunuz?

İşin aslını söylemek lazım öncelikle, bu zamana kadar hem dünya sinemasına, hem de Türk sinemasına yönelik düzenlemelerin hemen hemen hepsi yapılmış durumda. Sadece senaryonun nasıl geleceğini değiştirebiliyorsunuz, o da kişinin yaratıcılığına kalıyor. Biz bu ülkede bu işi yaptığımız için bu ülke insanın yaşayabileceği şeyleri yazmak zorundayız. Sinemada mizansenleri de düşünerek senaryo yazmak zorundasınız. Sadece diyaloglar yazıp geçemezsiniz. Her şeyi bir bütün olarak düşünmelisiniz. Ben

de bu işin gelişme aşamasında olduğum için filmi sadece diyaloglardan ibaret düşünmemeye çalışıyorum. Filmin bir ritmi var, kurgusu var, bunları da göz önünde bulundurmalıyız. Örneğin; bizim filmlerimizde de, dünya sinemasında da ilk 10 dakika sonunda film başlar. En makul ritmi budur. 20-25 dakika sonuna kadar seyirciye o filmde ne izleyeceğini gösterirsiniz ve o sizi finale götürür. Ama seyirci bu noktalardan en fazla finali izler. İyi bir final her zaman olmalıdır.

Aksiyonu çok olan film mi güzeldir yoksa kurgusu güzel olan mı? (Malum, biz Türkler aksiyon severiz. Yoksa gider Nuri Bilge Ceylan izlerdik değil mi?)

Burada diyebileceğim tabii ki aksiyon. Ama bunun yanı sıra Tarantino


56

57

çekebiliyor. Onun düşüncesi kendi hayal dünyasına insanları çekmek ve paylaşmak. “Ben bunu yapabiliyorum” dedirtiyor. Seyirci de geliyor, gişesi de oluyor. Maddi olanaklardan kaynaklı şeyler bunlar. Türkiye’deki maksimum izleyici 4,5 milyonu geçmedi işte, gördük. Bu biraz karşılıklı bir şey.

Bu sektör gün geçtikçe yatırım yapılabilir bir hale geldi ama değil mi? Yılda yapılan film sayısı 70 leri buldu çünkü.

gibi bir adam çıkagelir ve tüm kuralları alt üst edebilir. Pulp Fiction filmiyle kendini sıkmadan çok rahat yazmıştır. Çok diyalogludur ama sizi kasmadan, yormadan izletir. Bu biraz denge olayıdır.

Yazarken işin prodüksiyon tarafına da dikkat etmek zorunda kalıyorsunuzdur. Çünkü bu işin bir de sponsorluk tarafı, yapım tarafı var. Bu sizin yaratıcılığınız etkiliyor mu? (Para var huzur var demek istedim.)

Şöyle söyleyeyim sana: Neden bizim sinemacılarımız Hollywood’takiler gibi filmler yapmıyorlar? Hayır efendim, bizim de hayallerimiz var ama bizim hayallerimiz bir buçuk milyona kadar. O kadar sponsoru nasıl bulalım? Ama bizde de yok mu büyük paralar veren? Var. Mesela Cem Yılmaz

Tabi ki 40 yıl öncesinden alırsak Türk film sektörü çok iyi dönemler geçirmiş. Türkan Şoray’ın “bir ayda iki film çevirdim” dediği dönemler olmuş. Sonra 80’ler ve sonrasında 90’larda hem toplumsal, hem de siyasi olaylar insanları sinemadan uzaklaştırmış. Kahpe Bizans’la, Herşey Çok Güzel Olacak’la, sonrasında Hemşo ile bir çıkışa geçildi ve şu anki durumunu buldu. Ama bunun da abartılmaması gerekir, yoksa yine aynı dönemlere girilebilir. Çünkü bu sektörde kazananların yanında çok insan da batabiliyor. Senaryo anlamında da geliştik bu sırada, hikâyeleri güzel anlatmaya başladık. Eşkıya, Babam ve Oğlum gibi. Bu da önemli bir faktördür.

Bir de diziler var. Hayatımızın önemli bir yerini de kaplıyor. Bunun yanı sıra reklam yazarlığı var. Her hafta reklamsız 80 dakikaları bulan çekimler yapılıyor. Bunlara iki günde senaryo yazılıyor. Ve bir de ciddi bir tüketim söz konusu, geri dönüşü olmayan şeylere ciddi

paralar veriliyor. Tiyatrocuları da dizilerde görüyoruz. Bu sektörün lokomotifi durumundalar. Bununla ilgili neler düşünüyorsunuz?

Dizi senaristliği teklifleri geliyor ama sinemadan çok farklı tabiî ki. İki ayda yazdığınız bir sinema filminin benzerini iki günde yapmaya çalışıyorsunuz. Dolasıyla bunda kalite aramak çok zor. Çok yorucu. Bir zaman sonra benzer şeylerin dönmeye başladığını görüyorsunuz. 80 dakika dizi film olmaz yani. İşi bu hale getiren aslında bu. Bugüne kadar bu yüzden sıcak bakmadık. Murat Ağabeyler de para kazanmama adına bu protestolarında devam ediyorlar. Okuyucularımız yabancı dizilere özeniyor diyebilir. Ama şunu bilsinler ki, Lost’u bile

izlemedim. Sadece doğru olanın bu olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bir de bu dizilerin benzerleri yapılmaya da çalışılıyor, ama sırıtıyor. Ama yine de tüm ekip için dizi çekimleri çok zordur. Bunların bir de hiçbir iş ve sosyal güvenlikleri yok. Tüm ekip Allah’a emanet çalışıyor.

Mecliste bununla ilgili görüşmeler devam ediyor.

İnşallah olur ama çok zor Mustafa’cım. Yurt dışında günde 8 saat çalışılıyor. Bizde gece gündüz belli değil. Bu her hafta böyle aylarca sürüyor.

Bir de tam bu noktada sinema filmlerinin belli bir kalıcılığı olabiliyor, ama dizilerin o durumu bile yok. İzleniyor ve atılıyor. Belki bir-


58

59

Hiç “Şu projeyi ben yazsaydım” dedediğiniz bir senaryo var mı? Sadece kurgusunu da beğenmiş olabilirsiniz mesela. Yerli de yabancı da olabilir.

kaç tekrar.

Evet, bir eser halini bile almıyor.

Peki, tüm bunlar izlenen şeyler. Bu filmlerde, yani sinemada iyi film kıstası nedir? Gişesi olan film iyi; ratingi olan dizi güzel dizi midir?

Birincisi sinemada film izleyiciye göre yazılmaz, ama seyircinin beğenmesi için uğraşılır. Zaten senarist hep biraz seyircinin ruhunu okşamak ister. En basiti onları güldürmek için esprili diyalog yazar. Duygusal bir şeyi insanları başka bir diyara götürmek için yazarsın. Ama “gişesi olan film güzeldir” sözüne ben katılmıyorum. Gişe filmi ya da diğeri diye bir şey değil de, türlerine göre ayırmak lazım. Herkes kendi hikayesini anlatırken bir yol kullanıyor, hepsi bu. Dizilerde ise objektif olmak biraz zor. Ama konusu, oyun-

cusuna göre izleniyor diyebiliriz. Artık öyle de oldu ki, seyircinin sevdiği oyuncunun dizisi hep izleniyor. Tiyatro oyuncuları da bunlara dahil. Hatta çok da güzel oluyor.

Tiyatrolarını da besliyor.

Tiyatroya giden insan sayısına yansıyor. Dizilerde oynuyorlar ve tiyatrolarını da aslanlar gibi yapıyorlar. Para kazanmak zorunda onlar da.

Peki, birazda marjinal takılalım. Kafanızdaki en çılgın proje nedir?

Şartları değerlendirmek lazım. Bu ülkede çok uçuk kaçık bir şey düşünemiyorsunuz. Avatar’ı yapmayı düşünmedim hiç. Ama Tarantino gibi kafamdaki şeyleri somutlaştırayım. Olursa olur, ama olmazsa insan hikayeleri anlatmaya devam ediyim.

Tabi ki de benim ilk üçlerim zaten vardır. Yabancı sinemada God Father l ve ll, Guy Ritchie’nin Revolver’i ve tabiî ki Tarantino’nun Pulp Fiction dır. Bunları hem çekim, hem senaryo anlamında da söyleyebiliriz. Yerlide ise, bir numarada, belki çok bilinen bir film değildir, ama beni etkilemiştir, Cüneyt Arkın ve Hülya Koçyiğit’in oynadığı “İstasyon” diye bir film vardır. Yapımcısı Selim Soydan’dır. Müzikleri, senaryoları ile oyunculukları ile çok güzel bir filmdir. Buradan da sinema severlere izlemelerini tavsiye ederim. Diğeri ise Yavuz Turgul’un “Muhsin Bey” filmidir.

Biraz daha sizi tanımak adına sınırları zorlayalım o zaman. Senaryo yazmak zorunda olduğunuz bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu?

Laptop’umu alırdım, müsveddelerimi alırım ve üçüncüsü, içmesem de alkol şişelerimi alırdım. Havası oluyor.

Yeni projelerden bahsedelim. Detay da vermek isterseniz belki esinleniriz, sizden önce değerlendirebiliriz :)

Olabilir evet. Dizi teklifleri var, ama sinema olarak bakarsak bu sene 18-25 yaş arası gençlere hitap edecek, kurgusal anlamda örneği olmayan, gençliğe hitap eden bir filmimiz var. 16

Temmuz’da çekimlerine başlanan ve Murat Şeker’in yönetmenliğini yaptığı filmimizin ismi “Çakallarla Dans”. Filmin senaryosunu Selami Genli ve Murat Şeker ile birlikte yazdık. Film, hayatlarını küçük bahislere bağlamış bir grup adam, kocalarını köşe dönmek uğruna harcayan birkaç kadın, mahallenin küçük adamlarının sırtından büyük dümenler çeviren çakallar, son yılların en sıradışı çetesini çökertmek isteyen iki yetenekli genç polis ve tüm bu hikâyeleri bir araya getiren şey olan kazanma hırsını konu alıyor.

Son olarak bize ve okurlarımıza neler söylemek istersiniz?

Sanalkurs.net’i bende zaman zaman takip ediyorum. Çok güzel çalışmalar yer alıyor. Sinemada da faydalanabilecek çalışmalar görüyorum. Senle de bahsettik, Sanalkurs çok büyük bir aile olmuş artık. Ben de orada olduğum için mutluyum. Ben de onların birer arkadaşıyım. Senaryo çalışması olanlar, hikayesi olanlar, gönderebilirler. Bakabiliriz. Onlarla elimizden geldiğince konuşuruz. Ben de zamanında bu şekilde çok çırpındım ve şu an nankörlük etmek istemem. Elimden geldiğince yardımcı olurum. Bana mail atabilirler.

Çok teşekkür ediyoruz. Vakit ayırdığınız için bize…Güzel bir sohbet oldu, umarız okurlar da beğenmişlerdir. alitnrvdi@gmail.com mail adresinden kendisine ulaşabilirsiniz.


60

61

ORÇUN ŞANLI


62

63

MEHMET AKÇA

3D STUDIO MAX

V-Ray ile Bir Cisme Kaplama Atamak

Bu dersimizde V-Ray programında bir cisme en kolay şekilde bir kaplama atamayı öğreneceğiz.

İ

lk olarak sahnemize kaplama atayacağımız herhangi bir resmi getiriyoruz.

Daha sonra material editörümüzü açıyoruz, işlem sırasına göre “standartVrayMtl-diffuse” seçeneğinin yanındaki kutucuğa tıklıyoruz. Açılan pencereden “Bitmap” a basıyoruz ve karşımıza çıkan pencereden istediğimiz kaplamamızı seçerek “Aç” diyoruz. Hemen ardından cismimizi yeniden seçerek

material editör’de bulunan “Assign Material to Selection” komutu ile kaplamayı cismimize uyguluyoruz. Ben zeminin düzgün olması için sahneye 1 adet “V-Ray Plane” atadım. Eğer siz de isterseniz aynı uygulamayı yapabilirsiniz. Kendinize özel gerekli gördüğünüz ayarlar bittikten sonra kaplamanın nasıl çıktığını görmek için render alıyoruz. Umarım dersimiz etkili olmuştur.


64

65

ASLI DOĞAN


66

67

şeklimizi çiziyoruz. Daha rahat çalışabilmek için sağ alt köşede bulunan Maximize Viewport Toggle seçeneği tıklıyoruz ve şeklimizin ekranı kaplamasını sağlıyoruz. Bu şekilde daha rahat çizim yapabiliriz.

KÜBRA AKOVA

3D STUDIO MAX

Futbol Topu Yapımı 3D Studio Max programını kullanarak bir futbol topunu kolay yoldan modellemeye ne dersiniz? Hemen dersimize başlayalım. 1.) İlk olarak Geometry resminin altında bulunan menüden Extenden Primitives seçeneğini seçiyoruz. 2.) Daha sonra Hendra seçeneğine tıklıyoruz. 3.) Tıkladıktan sonra ekranımıza

4.) Şeklimize tıklayıp modify geometry şeklinin yanındaki mavi şekil’e tıklıyoruz. Ve Radius değerini 100,0 yapıyoruz.


68

5.) Daha sonra şekle tıklıyoruz ve üstteki menüden ekranda gördüğünüz şekle tıklıyoruz. Karşımıza Material Editör-01-Default isimli bir pencere geldi. Bazı durumlarda bu üstteki menüdeki şekle tıkladığımızda karşımıza Material Editör-01-Default isimli pencere gelmeyebilir. Bu durumlarda ekrana çizdiğimiz şekil seçiliyken “M” harfine basarsak pencere yine karşımıza gelir. Unutmamalıyız ki, ekrana çizdiğimiz şekil seçili olmalıdır.

6.) Buradan ekranda gördüğümüz şekle tıklıyoruz. Arkası sarı olarak gösterilmiş olan şekil. Şeklimizin rengi de soluyor gördüğünüz gibi. 7.) Şeklimizin rengi bu şekilde olacak.

69

8.) Daha sonra sol taraftaki Perspective özelliğine geliyoruz ve sağ tuşa tıklayıp Edges Face özelliğini seçiyoruz. 9.) Edges Face özelliğini seçtikten sonra resimlerin kenarlarında çizgiler görünecektir.

10.)Daha sonra şeklimiz seçiliyken Modify menüsüne geliyoruz. Sağ taraftaki beyaz okun yanındaki mavi renkli kutuya tıklıyoruz. 11.)Şeklimizin seçi olmasına çok dikkat etmeliyiz. Yine şekil seçiliyken altta bulunan Parametters bölümünde üçüncü yazıya tıklıyoruz. Dodez/lcos’a tıklıyoruz.


70

71

12.) Daha sonra hemen altında Family Parameters var. Oradan P yi 0,36 yapıyoruz.

13.) Daha sonra Modify menüsüne geliyoruz. Ve Editable Poly’yi seçiyoruz.

14.)Daha sonra altta bulunan Selection bölümünden ikinci şekil olan Edge özelliliği seçiyoruz. 15.)Sonra bütün şekli fareyle seçiyoruz. Bütün şekli seçtiğimize dikkat et-

meliyiz. Burada şekli seçtikten sonra şeklimizin kenarlarında kırmızı çizgiler oluşacaktır.

16.)Sonra sağ alta iniyoruz ve Edit Edges bölümünde Extrude bölümündeki siyah kutuya tıklıyoruz. Ekranımıza gelen Extrude Edges penceresinde Extrude Height’yi -0,3 ve Extrusion Base Width’yi ise 0,9 yapıyoruz. Şeklimiz bu şekilde oluyor.


72

73

17.)Daha sonra tekrar yukarıya çıkıyoruz. Ve bu sefer Selection menüsünden Polygon’u seçiyoruz.

Karşımıza Tessellate Selection penceresi geliyor. Tessellate Selection penceresinden Apply’yi seçip Ok diyoruz. Burada şeklimizdeki çizgilerin sıklaştığını görüyoruz.

18.) Polygon’a tıkladıktan sonra bütün şeklimizi fareyle boş yer kaymayacak şekilde seçiyoruz. Seçtikten sonra bütün şeklimiz kırmızı olacaktır.

20.) Daha sonra Modifiy’a geliyoruz. Ve Spherify özelliğini seçiyoruz. Parameters’den Percent özelliğini 75,0 yapıyoruz.

19.)Sonra sağ tarafta menülerin olduğu yerde biraz aşağıya iniyoruz. Ve Edit Geometry bölümünde Tessellate bölümünün yanındaki siyah kutuya tıklıyoruz.


74

75

21.)Sonra yine Modify’a tıklıyoruz. Ve TurboSmooth özelliğini seçiyoruz.

22.)Sonra sol tarafta Perspective’nin olduğu yere gelip sağ tıklayıp Edges Faces özelliğini kaldırıyoruz.

23.) Edges Faces özelliğini kaldırdıktan sonra topumuz bu şekli alıyor.

24.)Sonra tekrardan şekil seçiliyken sağ üstteki dört tane top olan resme tıklıyoruz. Ya da şekili seçip M harfine basıyoruz.Karşımıza Material Editor-01Default penceresi geliyor.

25.)Şekilde gördüğümüz Arch & Design (m) tıklıyoruz. Buradan Standart menüsünü seçiyoruz. Daha sonra Standart butonuna tıklıyoruz. Daha sonra Arch & Design (m) yazan yer Standart olucaktır. Tekrar Standart’a Multi/SubObject özelliğini seçiyoruz.


76

Karşımıza gelen Replace Material penceresinde Discard old material seçeneğini seçiyoruz. Ve OK diyoruz.

77


78

79

27.)İşte topumuzun son hali burada. 26.)Burada renkleri yapacağız. Ben topu yaparken iki renk kullanmak istediğim için Set Numberdan Number of Materials’i 2 yapıyorum. Ve OK diyorum. Pencere ekranda göründüğü gibi olacak. Ve buradan da renk ayarlarını yapıyorum. Sağ taraftaki gri kutuların üstüne tıklıyorum.Ve renkleri istediğim gibi seçiyorum.


80

81

BİLAL ÖZDEMİR


82

83

HAKKI ÖCAL

Cloud Computing:

Bulut Bilişimi ‘Cloud computing’(bulut bilişimi) kurumların ve bireylerin bilgi teknolojileri kullanımlarını nasıl değiştiriyor? Bulut bilişimi, sizi ve şirketinizi nasıl etkileyecek?

B

ahse girerim, şu anda bile e-posta kutunuzda silinmişsilinmemiş mesajlarınızın en az 10’unun başlığında “cloud” (bulut) kelimesi bulunuyor olmalı. Bing 23 milyon, Google 28 milyon sayfa endekslemiş “cloud computing” kelimeleriyle. Cloud Computing kavramını öğretmek için son bir yıl içinde 21 uluslararası konferans düzenlenmiş

bulunuyor. Aynı konuda ulusal veya bölgesel toplantıların sayısı bini geçiyor. Bu toplantıların çoğu paralı ve paralı olanların en ucuzu 100 dolar civarında! Ki ortada henüz Cloud Computing diye kullanılır bir şey yok! Ama olacak ve küçülen ekonomiler çağında, azalan IT harcamaları döneminde, siyasetçilerin “Bitti!”, ekono-

mistlerin “Henüz yeni başlıyor!” dedikleri ekonomik kriz ortamında, Cloud Computing, hayatımızı kurtaracak! Peki Cloud Computing nedir? Bu sorunun cevabını Moliere’in Türkçe’ye “Kibarlık Budalası” adıyla çevrilmiş ve defalarca sahnelenmiş olan Le Bourgeois Gentilhomme (Burjuva Beyefendi) isimli tiyatro eserinin kahramanı, aristokratlar gibi kibar olmaya çalışan görgüsüz yeni-zengin Mösyö Jourdain verebilir. Bu oyunun unutulmayan diyalogunda öğretmeni Jourdain’e, şiir dili olan “nazım” ile konuşma dili olan “nesir” arasındaki farkı anlatır. Bir türlü şiiri beceremeyen Jourdain sevinçle haykırır:

“Meğer ben hayatım boyunca nesir konuşuyormuşum!”

Aynı hesapla belgelerimiz, muhasebe kayıtlarımız ve veritabanlarımız yerel ağlardan ağlar-arası-ağ’a (internete) taşındığından bu yana biz aslında Cloud Computing yapıyorduk, ama çoğunlukla bunun farkında değildik. Peki aşağı yukarı 30-40 yıldır yaptığımız bir iş şimdi nasıl olacak da bizi tabir yerinde ise “kurtaracak” sihirli uygulama oldu? Ya da “olacak”? Mösyö Jourdain’in günlük konuşması ile bir edebiyatçının nesir’i arasındaki fark gibi, bizim yapageldiğimiz online veya internettabanlı bilişim işlerimizle, Cloud Computing diye özetlenen “buluş” arasında ufak bir-iki fark var. Farklara geçmeden önce, şu CloudComputing teriminden kurtulalım, isterseniz. Doğrudan çeviri yaparsak “Bulut Bilişimi” olabilir; ama bu çevriye

anlam kazandırmak için İngilizce terimin nereden geldiğine bakabiliriz. Kaynaklar, “bulut” benzetmesinin, 1990’larda telli telefon ağlarının karmaşıklığına, veya enter-konnekte oluşuna işaret etmek için bir benzetme olarak kullanıldığını, bu tür telekom ağlarına “telekom bulutu” dendiğini yazıyorlar. Nitekim, IP şemasını açıklamak için kara tahtanın başına geçen hemen her öğretmen, tahtanın bir ucuna istemci bilgisayarı, öteki ucuna sunucu sistemi çizer, araya da bir bulut resmi yapardı! Çünkü IP ve TCP protokollerinin çalışma şeklini düşünürseniz, internette istemci ve sunucu bilgisayarların arasındaki bağlantının nasıl bir rota izlediğini resmetmenin tamamen imkansız olduğunu hatırlayacaksınız. Dolayısıyla, istemci ile sunucu arasındaki ilişkinin orta yerine çizilen bulut resmi, şu anlama geliyordu: “Her ne kadar bu noktadan şu noktaya nasıl gidildiğini tam olarak bilemesek de, bildiğimiz bir şey var ki, istemciden sunucuya sunucudan istemciye bulut gibi sınırları belirsiz bir ortamdan geçip giden ve dönüp gelen bir bağlantı vardır!” Gerçekten öyle idi; TCP ve IP protokolleri, bir noktadan ötekine gidip gelen bağlantının hiç bir zaman kesilmemesi ilkesine dayanıyordu (YouTube’u veya MySpace’i yasaklayabileceğini zanneden yürütme ve yargı erklerinin kulakları çınlasın!) ve bu ilkenin uygulanması, sunucu-istemi bağlantısının herhangi bir anda nereden geçtiğini bilmeyi imkansız—aslında, gerek-


84

85

siz—hale getiriyordu. Bize yeten bilgi, eğer herhangi iki nokta arasındaki bağlantı kesilecek olursa, redundant (gerekenden fazla) bağlantılardan bir diğerinin devreye gireceği ve mesajımızın bu bağlantı üzerinden akmaya devam edeceğinden ibaretti.

Virtualization sahnede

Cloud/bulut kelimesinin computing/bilişim ile birlikte kullanıldığı ilk bilimsel belge olarak, Operasyon Aştırmaları ve Yönetim Sistemleri (INFORMS) örgütünün 1997’de bir toplantısında Ramnath Chellappa’nın yaptığı “Intermediaries in Cloud-Computing: A New Computing Paradigm” (Bulutiçinde bilişimdeki aracılar: Yeni bir bilişim paradigması) başlıklı konuşma zikrediliyor. (bit.ly/pgMh3) Ramnath, bu konuşmasında özellikle e-ticaret bağlamında, istemci ile sunucu arasındaki birimlerin IP bulutunda nasıl birbiriyle etkileştiğini anlatıyordu. Bu konuşmada sözü edilen

“bilişim iletişimi” mevcut ağ mimarilerinden farklı olarak “Virtual Private Network” (VPN) (Sanal Özel Ağ) kavramına dayanıyordu. Standard internet bulutu ile yapılan “aktarma” ile yeni “bulut’ta/bulut’un içinde işlem” kavramı arasındaki fark ancak bu “özelleştirme” ile mümkün olabilecekti. Bunu daha iyi kavramak için Virtual ile Reel arasındaki farktan söz edelim biraz. Standart internet bulutundan geçen mesajınız—ki bu bir e-posta olabilir, bir dostunuza yolladığınız bir MP3 eklentisi olabilir, ya da Google Apps’te veya MS Office Apps Live’da oluşturduğunuz şirketinize ait en gizli bilgileri içeren bir hesap tablosu (spreadsheet) olabilir— diğer bütün TCP/IP varlıkları gibi, internette mevcut hemen hemen bütün sistemlerin üzerinden/içinden geçebilir. İyi veya kötü niyetli, isteyen herkes bu TCP paketlerinin içinde neler bu-

lunduğuna bakabilir. Bu kişiler eğer kafaya koyarlarsa, mini-mini binlerce parçaya bölünmüş olarak alınıp verilen bu TCP paketçiklerini bir araya getirerek, mesajınızın tümünü görebilir. TCP/IP’nin böyle bir yapısal güvenlik açığı var! Daha doğrusu “vardı” VPN icad edilinceye kadar. İnternet bulutu içindeki VPN’i, bir havuzun içinden geçen PVC boruya benzetebilirsiniz. Havuzun suyu PVC boru içindeki suya karışamayacağı ve havuzda bulunan bir kişinin borunun içinden ne geçtiğini bilemeyeceği gibi, internet bulutu da içinden geçen VPN’in içeriğini göremez ve bilemez! Ve bu sayede siz, hem kırılmaz-bozulmaz asla kesilmez internet ortamından yararlanmış olursunuz, hem de bunu (şu ana kadar ihlal edilememiş olan) bir gizlilik-özellik içinde yapabilirsiniz. Diyeceksiniz ki, “VPN, Uluslararası Elektrik ve Elektronik Mühendisleri Enstitüsü’nün (IEEE), TCP/IP kadar eski

Tunneling (IP ortamında tunel açma) önerisinin gerçekleştirilmesinden başka bir şey değil ve şu kadar yıldır biliniyor! Son bir yılın ürünü olan Cloud Computing ile ne alakası var?” Haklısınız, sanallaştırmanın VPN’de yer alan şekli belki Cloud Computing’e yol açmak için yeterli değildi; bunun sadece iletişim-aktarma ile sınırlı kalmaması ve internet ilişkisinin diğer ucundaki donanıma, yani Sunucu teknolojisine de sıçraması gerekiyordu. Virtualization yeniden sahnede Dot Com balonunu hatırlıyor musunuz? İnternette iş yapan firmaların, bir borsa oyuncusu veya yatırım sektörü olarak, 1’e 5000 kazandırdığı, 19982001 arasındaki Uluslararası Elektronik Lale Devri’ni? O sırada en çok duyduğunuz kısaltmalardan birisi ASP değil miydi? Hayır, MS’in etkileşmelidinamik Web uygulamaları yazmaya


86

imkan veren Active Server Pages (Etkileşmeli Server Sayfaları) teknolojisini değil Application Service Provider (Uygulama Hizmet Sunucusu) grubuna giren firmaları kastediyorum. Hani Dot Com balonu patladığında, bir gün önce hisse senedi sahiplerini milyoner ederken bir gecede ortadan kalkan firmalar vardı ya, onların yüzde 80’i ASP idi ve hemen hepsi VPN ile internet üzerinden hizmet sağlıyordu. Ama uluslararası ekonomi, bu kadar çok Dot Com firmasını sırtında taşıyacak kadar canlı değildi; ASP firmaları da mevcut ekonomik şartlara uygun bir iş modeli/fiyat çizelgesi sunamıyorlardı. Sunamıyorlardı, çünkü belki günün sadece bir saatinde etkin olan bulut-tabanlıbilgi-işlem için, 24 saat boyunca çalışan bir sunucu ve 24 saat boyunca çalışan bir VPN bağlantısı

87

sağlamak zorunda idiler; ve bundan 10 yıl önceki elektronik ticaret böyle bir yatırımı sırtında taşıyacak güçte değildi; ve internet reklamları henüz geçerli bir iş türü haline gelmemişti! O zamandan sonra sanırım sizin dünyanıza da Virtualization-sanallaştırma teknolojileri girdi. Çoğumuz sanallaştırma teknolojisi ile VMWare’in veya Microsoft’un masaüstü için geliştirdiği Virtual Machine programı ile tanıştık. Windows’a VMWare veya VirtualPC programını kuruyor, sonra bu program marifetiyle, sistemimize Linux yüklüyorduk! PC yerine Mac kullananlarımız ise Paralells’in VM’ini kurarak, MacOS’in içinde Windows çalıştırıyorlardı. Biraz daha fazla “geek” olanlarımız VM’in ilk uygulaması olarak, Java’nın içinde çalıştığı sanal ortamı veya özgün adıyla Java Virtual

Machine (JVM) kavramını hatırlayacaklardır. Biz küçük ve ölümlü BT’ciler VM’lerimizin kum havuzunda Linuxçuluk veya Windowsculuk oynarken ya da bir iki Java programını JVM içinde sakin sakin çalıştırırken, dış dünyada gerçekten büyük bir sanallaştırma fırtınası esiyordu. MS, VMWare, Parallels ve belki de onlardan daha büyük yatırımlarla Alcatel-Lucent, AMD, ARM, Boston Circuits, IBM, Intel, Sun Microsystems, HP, GE, Honeywell, Xerox ve daha niceleri, 35’den fazla sistem üzerinde çalışan 40’dan fazla sanallaştırma dili ve teknolojisi icad ediyorlardı. Şu anda bilinen bütün büyük ve iş dünyasının trilyonlarca dolarlık yatırım yaptığı işletim sistemleri sanal-makina-uyumlu hale getirilmiş bulunuyor. Sadece OS’ler mi? Bütün ciddî veritabanı sunucuları, sanal ma-

kinada çalışabilir hale getirildi. Bu ikinci yaşam döneminde sanallaştırma, kişisel PC veya Mac kullanıcıların masaüstü sistemlerine kurdukları VMWare, VirtualPC veya Parallels’den hiç farklı değil; fakat sağladıkları kazanç mukayese bile edilemez. Bu kazancı zihnimizde canlandırmaya çalışalım: Siz, Windows’unuzda Linux’u veya Mac’inizde Windows’u ihtiyacınız olduğunda ve istediğiniz zaman çalıştırabiliyorsunuz, değil mi? Şimdi bir Web sunucusu düşünün: Üzerinde hem sizin, hem de benim Web sitelerimiz bulunsun. Diyelim ki sizin Web sitenize şu anda hiç bir ziyaretçi gelmiyor; ama benim siteme ziyaretçiler geliyor. Web Sunucusu, bu anda sizin değil benim için çalışıyor, diyebilir miyiz? Deriz. Peki; siz şu anda Sunucu’daki payınız için (sitenize ev sahip-


88

89

lunduğuna göre, bir sunucunun sizin istemcilerinize hizmeti bitirip, benim istemcilerime dönmesi, hele internet gibi halâ kullanıcıların bir kesiminin ADSL, büyük kesiminin modemle en fazla 3G hızında bağlanabildikleri bir ortamda, farkedilemeyecek kadar hızlı gerçekleşecektir.

IT’ciler işsiz kalmayacak, çalıştıkları yer değişecek

liği yapan) Hosting firmasına ücret ödemeli misiniz? Hayır, çünkü sunucu, sizin değil benim sayfalarımı sunuyor internete. Bu düşünceyi geliştirin: bugün hemen her Web sitesinin arkasında bir devasa veritabanı sunucusu var. Sizin veya benim sitemize gelen-giden yokken dahi, Web sunucusu, veritabanı sunucusu ile gerçek zamanlı bir bağlantıyı devam ettirmek zorunda. Şimdi bu sunucunun çalıştığı bilgisayarın ve onu internete bağlayan sistemlerin (güvenlik sistemlerinin, Firewall’ları çalıştıran bilgisayarların, hepsini internete bağlı tutan Router’ların) kullandığı elektriği düşünün! Bunların yer aldığı Server Farm (sunucu çiftliği) denilen binaların ısıtılmasını, soğutulmasını, güvenliğini düşünün! Bu rakamları milyonlarla,

milyarlarla çarpın. Bunların üzerine soğutma sistemlerinden atmosfere karışan ve ozon tabakasını delen, sera etkisi denilen atmosfer bozulmasına yol açan gazları ekleyin. Bunca masraf yerine acaba bir sunucunun üzerine yüzlerce belki de binlerce Web sitesi kurulmuş olsa? Veritabanı sunucuları, sadece bir başka sunucu kendisinden hizmet istediği an bu sunucuya hizmet sunsa? VPN bağlantısı 24X7 değil sadece bir talep anında kurulsa ve talep bittiği anda kesilse? Bundan 20 yıl, hatta 10 yıl önce böyle bir “aç-kapa” veya “devreye girdevreden çık” işlemi belki kolayca mümkün olmazdı; çünkü CPU’lar tek çekirdekliydi ve hızları düşüktü. Şimdi tabir yerinde ise en kötü sunucuda 8 çekirdekli 3 GHz hızında iki işlemci bu-

Bugüne kadar veritabanlarımıza, veri depolarımıza paranoya derecesine varan bir kıskançlıkla sahip çıktık. Veritabanlarımızın bulunduğu sunucuların bulunduğu binalara girip çıkanı bile bize bildiren güvenlik sistemlerimiz var! Sizin yoksa tanıdığız firmalara veritabanı sunucusunun bulunduğu depoların klima kontrol sistemlerine her yıl ne kadar para harcadıklarını sorabilirsiniz. Yeni donanım ve platform sanallaştırma teknolojileri sayesinde, veritabanlarımız yüzlerce başka müşterinin veritabanı ile aynı donanım ve platform üzerinde üstelik de daha güvenli bir şekilde barınabilir. Uzmanlar, veritabanlarının yedeklerden yeniden kurulmasında dünya ortalamasının iki ay olduğunu, hemen hemen hiç bir firmanın iki aydan daha eski verilerle veritabanını yeniden kurmadığını söylüyorlar.

Sizin yoksa olanlara sorun; ellerinde kaç yıllık veritabanı yedeği var? Bu yedeklerin bir depoda barındırılması bile belirli bir yatırım ve harcama ile mümkün olmuyor mu? Telecom Trends International şirketi, bu tür hizmet sağlayacak çokmüşterili donanım/patform/yazılım sunucularının cirosunun su yıl 10 milyar dolar civarında olduğunu, 2015 yılında bu rakamın 40 milyar dolara ulaşacağını tahmin ediyor. Bu, firmaların IT bütçesinde ciddî bir tasarruf demek. Aynı zamanda IT kadrolarının firmaların IT bölümünden, Cloud hizmeti veren kurumlara kayacağının da işareti. Cloud modeline geçişin önündeki en büyük engellerin, firmaların alışkanlıkları ve personel sistemlerindeki değişikliğin sebep olacağı çalkantının şimdiden ortaya çıkarttığı korkular ol-


90

duğu görülüyor. IT uygulamalarındaki alışkanlıklar, mevcut iş modellerimizin, başka bir türlüsünün olamayacağı varsayımından kaynaklandığını biliyoruz. “Ya Cloud firması iflas ederse?” sorusu, kurumların cevap aradığı en büyük soru. Bunun için Cloud Computing’e geçişte danışmanlık hizmeti veren bir çok uzman, mevcut sisteminizi çözüp dağıtmadan önce, seçtiğiniz Cloud firmasının size geçerli bir “çıkış stratejisi” sunmasında israr etmenizi öğütlüyor. Bu konuda sormanız gereken soruların başında “Veritabanımı geri alabilir miyim? Nasıl alabilirim?” Eğer siteniz veya online uygulamanız elektronik ticareti konu alıyorsa, sormanız gereken ikinci ciddî soru, hizmet olarak edineceğiniz yazılımın, genel muhasebe ve müşteri ilişkileri uygulamalarınıza nasıl entegre edi-

91

leceği olmalı. Eğer hizmet firması size ucuz hatta ücretsiz bir entegrasyon planı sunmuyorsa, böyle bir garantiyi alıncaya kadar, mevcut hosted (bir firmanın evsahipliğinde) veya in-house (kurum içinde) bulunan sistemlerinizden vaz geçmemelisiniz. Geçiş için karar vermekte güçlük çekiyorsanız, belki ilk adım olarak sadece yedek alma işlerinizi Cloud firmalarına vermelisiniz. Veri yedeklerinizin bugüne kadar yol açtığı yatırım ve masrafın onda biri gibi bir maliyetle ve mevcut sistemleriniz kadar güvenilir bir şekilde tutulabildiğini görünce, diğer sistemlerinizi de Cloud’a atmakta güçlük çekmeyebilirsiniz. Şu anda firmanızın bir e-ticaret Web sitesi varsa, bu sitenin güncellenmesinde nasıl bir uygulama programı kullanıyorsunuz? Muhtemelen ya IE veya Firefox’tan başka bir programa ihtiyacınız var mı? Aynı modeli, Ofis programlarına uyguladığınızı düşünün. Yani yazılarınızı, Power Point slaytlarınızı, Excel tablolarınızı, Access verilerinizi online, sadece Browser kullanarak oluşturduğunuzu ve düzenlediğinizi düşünün. Başka bir deyişle her güncellendiğinde firmanıza şu kadar bin dolara mal olan ofis otomasyon programı yerine, bir Cloud firmasının size aynı hizmeti, sadece

kullanıldığı oranda ücretlendirilen bir şekilde, online sunduğunu getirin gözününüzün önüne. Ve tasarruf edeceğiniz miktarı hayal edin! Özellikle ofis otomasyonu için gerekli bilgisayar donanımının maliyeti her geçen gün artıyor. Her yeni kuşak bilgisayar, daha hızlı CPU ve daha çok RAM ile, daha büyük bir faturayla karşınıza çıkıyor. Oysa ofis programlarının bulutta durduğunu ve buluttan kullanıldığında, ihtiyacınız olan donanım/yazılım sadece iyi bir browser ile ona imkan veren bir CPU ve hızlı bir internet bağlantısı demektir. Bu kavramı daha da ileri götüren bazı Bulut girişimcileri, bir ofis ortamında personelin kullandığı masaüstü sistemlerinin de sanallaştırılmasını ve Bulut’ta tutulmasını sağladı bile! Personelin bilgisayarını bozamadığı, herhangi bir arıza halinde, “işletim sistemi ve masaüstünün Bulut’tan yeniden indirildiği” bir ofis gözünüzün önüne geliyor

mu? Bu, “Sıfır teknik-destek masrafı” demek değil mi? Personele vereceğiniz bütün teknik talimat şundan ibaret: “Bilgisayarın çalışmadığı zaman kapat, yeniden aç!” Evet sabit disk fiyatları hızla düşüyor; ama sabit diskinizin içindeki bütün bilgilerle bir kentte ve kapalı bir bilgisayarda, sizin de başka bir kentte bulunduğunuzu düşünürsek,ne kadar ucuz olursa olsun, 10 terabyte’lık HD’iniz olsa ne değeri var? Oysa bütün kişisel bilgilerinizin, HD’lerin fiyatının onda biri oranında bir yıllık ücretle, online olduğunu düşünün? Bu, siz nerede iseniz bütün HD’iniz orada demek değil midir? Böyle bir kolaylığa fiyat biçebilir misiniz?

Bulutta bilişim hepimizi kurtaracak derken, durumu abartmış sayılır mıyım?


92

93

HÜSEYİN DALKILIÇ


94

95

kullanıc adı, şifre oluşturun. Ardından indirdiğiniz Wordpress dosyalarının içinde yer alan wpconfig-samples.php dosyasını Not Defteri veya Dreamweaver gibi bir programla açıp aşağıda belirttiğimiz gerekli yerleri dolduralım. Aşağıda renkli olarak belirttiğimiz yerleri biraz önce panelinizde oluşturduğunuz bilgileri yazacaksınız.

OKAN CERİT

WORDPRESS

Yeni Başlayanlar İçin

// ** MySQL ayarları - Bu bilgileri sunucunuzdan alabilirsiniz ** // /** WordPress için kullanılacak veritabanının adı */ define(‘DB_NAME’, ‘veritabaniisminiz’); /** MySQL veritabanı kullanıcısı

WordPress Kurulum

*/

Geçen sayıda Wordpres için bazı gerekli eklentiler hakkında bilgi vermiştik; bu derste ise kurulum ayarları ve SEO’su hakkında bilgi vereceğiz.

/** MySQL veritabanı parolası */ define(‘DB_PASSWORD’, ‘parolaniz’);

Google + SEO + Wordpress

Bu yazıda sizlere, Joomla ve Drupal gibi bir kaç web sisteminden sonra dünyada en çok kullanılabilen ve açık kaynak kodu ile geliştirilmeye her an müsait bir sistem olan Wordpress’in kurulumu ve buna uygun eklentileri hakkında bildiğim kadarı ile yardımcı olmaya çalışacağım. Eminim bir çok açıdan yararlı olacaktır.

Kurulum

Wordpress kurulumu yapmak için ilk önce Wordpress’in resmi Türkçe sitesi olan http://tr.wordpress.org adresinden kurulum dosyasını indirelim. İndirdikren sonra rar klasöründen çıkartın, “wordpress” olarak açılacaktır. Hostunuzda öncelikle bir veri tabanı oluşturmanız gerekiyor. Örneğin Cpanel kullanıyor iseniz, db adı, db

define(‘DB_USER’, ‘kullaniciadiniz’);

Bu dosyanın ismini wp-config.php olarak değiştirmeniz gerekiyor. Düzenlemeyi tamamladıktan sonra az önce RAR’dan çıkardığınız wordpress klasöründeki tüm dosyaları seçip FTP’nizde ana dizine atın. Sonra tarayıcınıza sitenizin adını yazarak kurulum aşamasına geçebiliriz. Bundan sonrası çok basit, sistem sizden bir kullanıcı adı ve şifre isteyecektir, o kadar. Artık siteniz hazır!

Kalıcı Bağlantı Ayarı

Wordpress sistemimizi kurduk, sitemizin uzantısını “.html” ya da “konu ismi.html” olarak değiştirmek istiyoruz. Bunun için kalıcı bağlantı ayarlarını yapmamız gerekiyor. Kontrol paneline girdikten sonra, Ayarlar kısmından Kalıcı Bağlantılar’ı seçiyoruz. Varsayılan ayar sayfalara bir numara verecek şekilde yapılandırılmıştır. Ancak özel yapı kullanmak daha avantajlı. Artık hemen hemen her wp blogu şu iki ayardan birini kullanıyor: Ya /%category%/%postname% ya da sadece /%postname%. Ben ise tüm bu fonksiyonların tam olarak neye karşılık geldiğini anlatacağım:

%year% Yazının yazıldığı yıl,


96

%monthnum% Yazının yazıldığı ay, %day% Yazının yazıldığı gün, %hour% Yazının yazıldığı saat, %minute% Yazının yazıldığı dakika, %second% Yazının yazıldığı saniye, %postname% Yazını ismi, mesela

Merhaba Dünya %post_id% Yazının id numarası, %category% Yazının yazıldığı kategori, mesela Geneli %author% Yazıyı yazan kullanıcı,

Bu seçenekleri kullanma şekli ise / fonksiyon1/fonksiyon2 şeklindedir. Bu şekilde ayarladıktan sonra, artık bağlantılarımız belirlediğimiz şekilde görünecektir. Wordpress’imizi başarılı bir şekilde kurduk sayılır. Şimdi isterseniz, eklentilere bir göz atalım.

97

Eklentileri Kurmak Wordpress eklentilerini kurmak son derece kolaydır. Yapmanız gereken kurmak istediğiniz eklentiyi indirdikten sonra FTP programınızı kullanarak WP-Content > Plugins klasörü içine atmaktır. Daha sonra WP Admin kontrol panelinden ilgili eklentiyi Etkinleştir diyerek aktif hale getirebilirsiniz. Eklentiniz etkinleştikten sonra menüleriniz arasında o eklentinin ayarlar linki eklenecektir. Oradan gerekli ayarlamalarınızı yapabilirsiniz.

Google-sitemap-generator:

Yazdığınız Kelimeleri Sitemap.xml’ye otomatik olarak göndermeye yarayan ve Google için gerekli bir eklentidir.

Seo-automatic-links: Girdiğimiz

konular içerisinde bağlantı oluşturur, site içerisinde dolaşmayı ve sitenizde ziyaretçinin daha fazla kalmasını sağlayan bir eklentidir.

Sociable: Sosyal paylaşım ağları

Önemli Bazı Eklentiler All-in-one-seo-pack:

title (başlık), keyword (anahtar kelime), description (açıklama) gibi fonksiyolarını doldurmak için kulanılır. Oldukça kullanışlı bir eklentidir.

Sitemizin

için gereklidir. Sitemize eklediğimiz konuları hemen hemen 100 kadar sosyal paylaşım ağları ile paylaşmayı kolaylaştıran bir eklentidir.

Twitter Eklentileri: twshot-for-

wordpress, wordpress-twitterbot isimli bu eklentiler dünyaca ünlü sosyal paylaşım ağı olan Twitter eklentileridir. Bloğunuzda yazdığınız yazıların hemen hemen tümünü Twitter’da otomatikman yayınlamaya yaramaktadır. Eklentiyi kurduktan sonra, Genel ayarlardan aktif hale getirmek için www.twitter.com a üye olup, kullanıcı adı ve şifrenizi girmeniz gerektiğini unutmayın.

WP-auto-tagger: Bu eklenti blogunuzda otomatik olarak etiket girmektedir. Etiketleri kendi seçer ve kelime içeriğine göre girer. Oldukça kullanışlıdır.

WP-onlywire-auto-poster: Yine

bir sosyal paylaşım ağı eklentisidir. Gayet kullanışlıdır. Bu eklenti sayesinde, siteniz yeni ise daha hızlı indeks almaktadır. Bu eklentiyi kurduktan sonra www.onlywire.com adresine üye olup kullanıcı adı ve şifreniz ile eklentiyi aktif hale getirmelisiniz.

Wordpress

Ping

Servisleri:

Wordpress eklentileri gibi Wordpress ping servisleri de önemlidir. Genel Ayarlar > Yazı Ayarları > Ping Servisleri bölümünden Wordpress ping servislerini eklediginizde yazdığınız bütün konuları ping’leyip Google tarafından hızlı bir şekilde index almasını sağlamaktadır. Gayet kullanışlıdır.

Mevcut Servisler Wordpress’te biz kullanıcılara sunulan bazı kolaylıklara bir göz atalım isterseniz.

Otomatik More Eklentisi: Bu ek-

lenti yazdığınız konularda hangi sa-


98

99

tırdan sonra kesip devamı.. denilince okunabileceğini ayarlamak içindir. Bu eklenti ana sayfada, yazıların daha düzenli ve güzel görünmesini sağlamaktadır. Yazı editörünün içinde yer alır.

Resim Boyutlandırıcı: Bu özel-

lik sayesinde, blogunuza eklediğiniz resimlerin tümünü büyük küçük fark etmeden, ayarlayabilirsiniz. Resimlerle ilgili daha pek çok özelliği resim ekleme kısmını inceleyerek keşfedebilirsiniz.

Küçük Bir Tüyo Wordpress hakkında ufak bir tüyo vermek istiyorum: Wordpress sitemizi yayınladıktan ve bütün SEO ayarlarını yaptıktan sonra konu girdiğimizde sağdaki menüden “Yayımla” deriz. “Yayımla” derken hemen yanında “Düzenle” çıkacaktır. Ona bastığımız-

da tarih belirtir. Oradaki zaman ayarını her konu girerken 15 dakika ile 30 dakika arasında zaman aralığı vermek çok faydalıdır. Örneğin, 12:30, 12:45, 13:10 gibi her girdigimiz konuda bu şekilde ayarlarsak büyük fayda görebiliriz.

Ne İşe Yarıyor?

Normalde bir seferde 10, 20, hatta 30 konu girebilme kapasitesine sahibiz. Yalnız, Google botları güncel sitelerden hoşlandığı için her dakika ve her saat başı yenilenen sitelerde dolaşmaktadır. Bir server’da 50 tane konu girersek, o bot gelip belirli bir süre sonra çıkacaktır. Bu şekilde ben her dakika Google bot’un siteden çıkmamasını sağladım. Herhangi bir sorunda www.sanalkurs.net’deki Forum bölümümüzdeki Wordpress kategorisine sorularınızı bırakırsanız yardımcı olmaya çalışırım. Hepinize kolay gelsin.

SAMET SALKIM


100

101


102

103

rinin de ayrılmaz bir parçasıdır.

Yazılım Geliştiriciler Java’yı Nereden ve Nasıl Öğrenebilir?

KEVSER GÜRBÜZ

PROGRAMLAMA

Java Nedir, Ne İşe Yarar? Bu yazıda Java diline bir giriş yapacağız ve Java hakkında az çok temel bir bilgi vermeyi hedefliyorum. Çünkü bir dile başlamadan önce o dille neler yapılabileceğini bilmek önemlidir. Öncelikle Merhaba, Üniversitede java öğrenirken, yabancı kaynaklardan programlama dillerini öğrenmeye çalışmanın ne kadar zor olduğunu bilirim. Bu yüzden ders verdiğim bir öğrencim, online yazılım dersi çalışırken yeterince Türkçe kaynağın olmadığını, var olanların ise yeterince açık ve anlaşılır olmadığından bahsetti. Ben de aynı sıkıntıyı çektiğim için ilgilenenlere faydalı olabilmesi ümidiyle bu

yazıyı hazırladım. Umarım Java‘yla var olan bazı sıkıntılarınızı giderir ;) Java yazılımı online oyun oynamanızı, dünyanın dört bir yanındaki insanlarla sohbet etmenizi, konut kredinizin faizini hesaplamanızı, resimleri üç boyutlu olarak görüntülemenizi ve daha pek çok şey yapmanızı sağlar. Ayrıca, şirketlerin bilgi işlem sistemlerinin temeli olan intranet uygulamalarının ve diğer e-iş çözümle-

Günümüzde, üniversite ve yüksekokulların çoğunda Java platformu için programlama kursları düzenleniyor. Yazılım geliştiriciler ayrıca Sun’ın java.sun.com web sitesini inceleyerek, Java teknolojisi konulu haber bültenlerine abone olarak, Java Eğitim Programlarına ve Yeni Başlayanlar İçin Java Programlama Merkezine katılarak ve Web ortamında, sanal ya da eğitmenler gözetimindeki kurslara yazılarak Java programlama becerilerini geliştirebilirler. Yazılımcılar ilk kodlarını oluştururken “hello world” komutuyla ilk satırlarını ekrana yazdırırlar. Bunun için bizim de ilk oluşturacağımız java kodu’muz “hello world” olacaktır.

public class MerhabaDunya{ public static void main(String[] args) { System.out.println(“Java Dunyasina ilk adimimi attim galiba...”); } public void Deneme() { System.out.println (“JavaDunyam

...”); } } İşte bu kadar :)) Şimdi sıra tek tek açıklamaya geldi.. İlk satırımızda MerhabaDunya diyerek ilk class’mızı oluşturuyoruz, alacağımız çıktı bir cümle olacağı için argumantlarımızı String olarak tanımlıyoruz. Daha sonra sistemde neyin yazmasını istiyorsak o cümlemizi tırnak işareti içersinde yazıp “System.out. Println” adlı komutun içersine yazdırıyoruz.. Çalıştırdığımız takdirde ilk ekranda görülecek olan komut satırı, “java dünyasına adımımı attim galiba” olan satır.. İkinci görülecek olan satır ise “javaDunyam”.. Bir dahaki dersimizde diziler ve thread kavramını göreceğiz. Şimdilik hoşçakalınız ;)


104

105


106

107

ALİ DEMİR

Arayüz Tasarımı Bu yazıda arayüz tasarımı hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra kolay bir arayüz çalışması yapacağız.

Nedir bu arayüz? Genel anlamda belirtmek gerekirse, bir sistem ile onun kullanıcısı arasındaki etkileşime aracılık eden yüzeye veya ortama arayüz denir. Ama adından anlaşıldığı gibi kullanıcıyla programların, yazılımların etkileşimini sağlar. Web arayüzü ise genel olarak kullanıcıya sunulan sitenin görselliğini ifade eder.

Arayüz Tasarımı? Arayüz tasarımı ise yukarda anlattığım görseli tasarlamaktır. Nerde yapılır? Nasıl yapılır? Bu dersimizde bunlardan bahsedeceğim. Genel olarak arayüzü tasarımı için kullanılan programları şu şekilde sıralayabiliriz: Photoshop, Fireworks, Illustrator, Flash. Bu programlar kullanılarak arayüz

tasarımı yapılmaktadır. Bu yazıda aynı zamanda sizler için çok basit bir arayüz tasarlayacağım. Bunu yaparak çalışma methodlarını, kendi methodumu, yani kısaca bir arayüz tasarım haritasını sizlerle paylaşacağım. Arayüz tasarımına başlarken ilk önce hangi programı kullanacağımızı, ne tür bir site yapacağımızı seçmemiz gerekir. Ben program olarak en çok tercih edilen Photoshop’u kullanacağım. Tasarım sürecinden sonraki süreç siteyi faaliyete geçirmektir: Site CSS’e dökülebilir, Flash olarak yapılabilir, CMS (İçerik Yönetim Sistemi) sistemi giydirilebilir. Wordpress gibi hazır CMS sistemlerine entegre de edilebilir. Ama genelde işin bu kısmıyla arayüz tasarımcısı ilgilenmez, bu iş arayüz geliştiricilerin işidir. Şimdi dilerseniz bir arayüz tasarlayalım. Bu arayüz kullanıcıya sunacağımız görsel bir çalışmadır. Onun için renklerin ve tasarımın doğru seçilmesi çok önemlidir.

Başlayalım Arayüz tasarımına başladığınızda ilk olarak firma, ürün ve proje hakkında içerikleri, bölümleri not ederim, bir menü haritası çıkarırım. Kafamda bir şeyler çizmeye, tasarlamaya başlarım... Bunu yapmamın nedeni ise site iskeletinin kafamda oturması ve

tasarıma daha rahat aktarabilmemdir. Ben rahat tasarlamak için bununla kalmam, eskiz defterim vardır. Bu genelde çoğu tasarımcının vazgeçemediği bir alışkanlığıdır.

Ne Yapacağız Eskiz Defterini? Kafamdaki tasarımı eskiz defterine dökerim, çizerim, karalarım. Tasarımı eskiz defterine döktükten sonra üstünde gerekli düzeltmeler yaparak ve ölçülere karar vererek eskizi tamamlarım. Tüm bunları çizim yeteneğim sıfır olmasına karşılık yaparım. Çünkü bunu gerçekleştirince tasarıma ve koda çok rahat aktarabiliyorsunuz. Aklınıza gelen bir detayı unutmazsınız. Eskiz defterine aktardığımda önümde bir harita oluyor ve ona baka baka ve aynı zamanda geliştirerek tasarıma aktarabiliyorum. Yüzde yüz aynı olmasını beklemiyorum, fakat bu durum, programda yapmış olduğum tasarımı hem daha kolay, hem daha başarılı kılıyor.

Tasarım Süreci Sıra geldi tasarımı aktarmaya. Ben program olarak Photoshop’u kullandığım için tasarımlarım .psd uzantılı olacak. Kullandığım sayfa ölçüsü ise 1024x900 pixel. İşte bu noktada tasarıma renk seçiyorum. Genelde firmanın, şirketin veya ürünün kurumsal renkleri kullanılır. Ben de Sanalkurs.net’in renk-


108

lerini kullanacağım. Renklerimi belirledikten sonra başlıyorum tasarıma. Arkaplan rengimi uyguluyorum.

Üst kısma geçiyorum:

109

Üst kısmı bitirdikten sonra, içerik ve footer kısmını tasarlıyoruz. Tasarımı o kadar detaylı olmasına gerek yok. Basit bir tasarım işimizi görür. Tasarımımızın son halini aşağıda görebilirsiniz. Sizin yapmanız gereken kendinize özgü tasarımlar hayal etmek olmalı.. Hayal gücünüzü zorlamalısınız. Eskiz ve not defteri kullanmakla inan ki daha başarılı olacaksınız.. Bu makalemde basit olarak arayüz tasarımını göstermek istedim. Buradan sonraki aşamayı yukarıda biraz bahsettim. Artık nasıl bir sistem uygulayacağınız tercihinize bağlı. Bir dahaki makalemizde detaylı olarak arayüz tasarımını ve kodlama işlemlerini anlatacağım.. İyi çalışmalar...

COŞKUN PINARBAŞI


110

111

MUSTAFA ÜLKÜ


112

113

ürün katalogları vb. öne çıkmaya başlamıştır. 1891-1896 arasında William Morris tasarladığı kitaplarla zamanına göre çok başarılı grafik tasarımı işler üretmiştir. Bu dönemler tasarımın sanattan ayrılmaya başladığı dönemlerdir. 1919’da Almanya’nın kurulan Bauhaus Okulu sanat ve tasarım alanında birçok yeniliğin öncüsü oldu.

İLKNUR AKPINAR

Web Tasarımın Tarihi

ARAŞTIRMA - İNCELEME

Dünden Bugüne

Web Tasarımı Web Tasarımı nedir? Türkiye’de web tasarımının durumu nasıl? Web Tasarımı için nelere dikkat edilmeli? Hangi programları kullanmak gerekiyor? Tasarımın Tarihi Tasarımın tarihi, MÖ 14.000’lerde yapılmış mağara resimlerine ve M.S. 4. yy’da yazının başlamasına dayandırılabilir. O dönemlerde entelektüel düşünce din etrafında olduğundan, ilk basılan kitaplar dinî kitaplardır.

Basılı yayınlar için harf ve metin dizimi, erken dönem tasarım pratikleridir. Asıl çıkış noktası ise; sanayileşme ve modern yaşama geçiş ile, özellikle de fotoğrafın keşfi sonrasında başlamıştır. Çünkü resim sanatı farklı bir yöne ilerlemeye başlamış grafik, afiş,

Tim Berners-Lee 1989’da HTML işaretleme dilini geliştirerek Dünya Çapında Ağ (www) olarak da tanımlanan bilgi paylaşım sistemini kurmuş olan bilgisayar profesörüdür. Web`in babası kabul edilir. Aynı zamanda ilk ağ tarayıcısı yazılımını, 1990 yılında geliştirmiştir. 1994 yılında ağ ile ilgili standartları dünya çapında belirleyecek açık bir kurum olan W3C`yi kurmuştur ve halen de başkanlığını yapmaktadır.

Web Tasarım Nedir? • Web tasarımı, web sitesinin görsel ve kodsal kısımlarının oluşturulması işidir. • Web sitesi günümüzün medyası olan internet yayıncılığı üzerinde yer alan size ait firmanız için veya şahsınız için özel olarak hazırlanmış bir iletişim panosudur. Sizi veya firmanı-

zı web üzerinde temsilen yayınlanır. • Bildiğiniz gibi internet (web), radyo ve relevizyon benzeri bir medya sayılmaktadır. Etkinlik açısındansa diğerlerinden daha çok ön plana çıkmaktadır. • Bir web sitesi sayesinde, firmanızın veya sizin tanıtımınız, bilgilerinizin sunulmasını çok daha büyük kitlelere (tüm dünyaya) en ekonomik biçim yapılır.

Web Tasarımı ve Türkiye Türkiye’de Web Tasarımı ve Web Programlama sektörü gün geçtikçe daha da büyüyor ve bu sektöre ilgi gitgide artıyor. Buna rağmen web tasarımı ve Türkiye kelimeleri bir araya geldiğinde ortaya bir karmaşa çıkıyor. Maalesef Türkiye henüz web tasarımı ve web programlama konularında bir birliğe, bir kurumsallaşmaya gitmiş değil.


114

Türkiye’de web tasarımı yapan firma ve kişilerin profiline bakıldığında grafik tasarımcılarından çok bu işe hobi olarak başlamış, ama kısa sürede kendini çok iyi bir webmaster zanneden amatörlerden oluşmaktadır. Tam siteye yeni eklentiler ekleneceği ya da güncelleme yapılacağı sırada askere giden webmasterlar, alan adını kendi üzerine alıp daha sonradan firmaya zorluk çıkaran uyanıklar, hazır script ve ya sitelerden web sitesi oluşturup programda veya tasarımda bir değişiklik istenince kitlenen sözde web programcıları yüzünden piyasa da maalesef web tasarım firmalarına karşı bir güvensizlik oluşmaktadır.

Profesyonel bir web sitesi hazırlamak için hangi yöntemler izlenmeli? • Web tasarımıyla uğraşıyorsanız mutlaka tasarımınızı mükemmelleş-

115

tirmek için çalışırsınız; haklısınız da, bir sitenin tasarımı ne kadar güzel olursa sitenin başarısı da o derecede artar. • Web Tasarımı derken ilk olarak aklımıza bir web sitesinin görsel olarak gözümüze görünen kısmı gelir. Halbuki iş sadece bundan ibaret değildir. • Sitenin görselliği kadar işlevselliği ve kodlaması da önemlidir. Yaptığımız sitenin tasarımının kullanıcıyı tatmin etmesi ve kodlaması ile olabildiğince uyumlu olmalıdır. • Web sitesi tasarımı yapmaya başlarken ilk önce algoritma oluşturmak sizin yararınıza olacaktır. • Tasarımlarınızda estetik ve görselliğe dikkat edin. • Mesela bir oyun sitesi tasarımı yapıyorsanız tasarımın olabildiğince renkli ve görselliğinin çok iyi olması

gerekir. • Web tasarımı özgün ve size ait olmalıdır. İnternet milyonlarca web sitesinin olduğu bir platform. • Bugün internetin önde gelen sitelerinin tamamını incelediğinizde özgünlükten asla ödün vermediklerinin görürsünüz. , • Arama motorlarında üst sıralarda yer almak içinde özgün metinler yayınlamalısınız. • Müşteriniz web sitenizde dolaşırken, çalışmayan sayfalar, hatalı metinler, kötü tasarım ve anlaşılmayan bir kurguyla karşılaşırsa sizinle ilgili ilk izlenimi pek de iyi olmayacaktır. • Web sitesi yapılırken hiçbir şey bilmeyen bir insan baz alınarak yapılmalıdır. Siteye giren herhangi biri kolayca aradığı bilgilere ulaşabilmelidir. • Yapılan web tasarımının hızlı yüklenmesi aynı zamanda onun iyi bir şekilde kodlandığını gösterir. • Hız konusunda en önemli unsurlardan biri de web sunucunun güçlü bir server’a sahip olmasıdır. • Esas olan, kullanıcıya ürün ve hizmeti en kısa yolla ulaştırmaktır. Bu nedenle sitenin hızını düşürecek abartılı animasyonlar, bekle-

me süreçleri, video ve ses objeleri, kullanımı zor menüler tercih edilmemelidir. • Arama motorlarının mantığını bilmek ve bu mantığa göre web sayfası tasarlamak günümüzde en önemli kriterlerden biridir. Profesyonel bir web sitesinde yer alan her sayfa arama motorları tarafından indekslenebilir yapıda oluşturulmalıdır. • Web sitenizden en iyi etkileşimi sağlayarak hedeflediğiniz kitleye ulaşabilirsiniz ve bunun için çok ekonomik bir yol izlemiş olursunuz.


116

117

yerleştirilebilir .

HTML İle Neler Yapılamaz? • Veriler işlenemez , • Veritabanı ile ilgili işlemler gerçekleştirilemez , • Dosyadan veri okunamaz, • Tarihe bağlı işlemler gerçekleştirilemez , • Mail gönderilemez .

CSS HTML

Domain (Alan Adı) Nedir? Domain (alan adı) web sitenizin internet üzerindeki adı ve adresidir. Mesela en çok kullandığımız alan adı şüphesiz ki GOOGLE’dur ve bu web sitesinin domaini (alan adı) google. com’dur. Domainler, IP adresi diye tabir edilen, bilgisayarların birbirini görmesini sağlayan numerik sisteminin daha kolaylaştırılmış halidir.

Hosting (Barındırma) Nedir? Hosting, bir ya da daha fazla web sayfasının ilgili tüm materyallerinin barındırılması, yayınlanması ve ko-

runmasını sağlama işine verilen global bir isimdir. Müstakil bir ev yaptırmak istiyorsunuz, bunu gerçekleştirebilmek için sahip olmanız gereken şeyler vardır; • Arsa • İnşaat ruhsatı • İnşaat malzemeleri (demir, tuğla, boya vs.) Bu örnekten yola çıkarsak, İnşaat ruhsatınız: Alan adı (domain), İnşaatı gerçekleştirebilmek için ihtiyacınız olan malzeme: Web sayfanız Arsanız: Hosting‘dir.

HTML (Hyper Text Markup Language) kişisel, kurumsal veya kitlelere hitap eden web siteleri oluşturmamızı sağlayan betik bir dildir. HTML dosyalarının aktarımı için HTTP kullanılmaktadır. HTML dosyaları sunucu bilgisayarın sabit diskinde html ya da htm uzantısı ile saklanır. HTML ile tasarladığımız web siteleri ilk bakıldığında pek bir anlam ifade etmeyebilir. Tasarladığımız sayfalar İnternet Explorer, Firefox, Opera gibi web browserlar ile yorumlanır ve bizim görsel olarak sayfayı anlamamızı sağlarlar.

HTML İle Neler Yapılabilir? • Tablolar oluşturulabilir, • Listeler yapılabilir , • Yazılar üzerinde değişik formatlar uygulanabilir , • Resimler sayfaya istenildiği gibi

HTML bize metin biçimlendirme alanında çok geniş olanaklar sunar. CSS, (Stil şablonları) ise bunu bir adım daha öteye götürür, bize sayfalarımız için global şablonlar hazırlama imkanı verdiği gibi, tek bir harfin stilini; yani renk, font, büyüklük gibi özelliklerini değiştirmek için de kullanılabilir. Bu tekniğin en önemli özelliği kullanımındaki bu esnekliğidir. CSS kodları HTML kodlarının içine yazılırlar. Türüne göre body veya head


118

119

bölümlerinde yer alabilirler. Bunların dışında harici CSS dosyaları oluşturulup bunlar gerektiğinde HTML belgesi içerisinde çağırılabilirler.

JAVASCRIPT Javascript Netscape firması tarafından geliştirilmiş olan bir script dilidir. Web sayfalarında gördüğünüz açılır menüler, bazı animasyonlar, hesaplamalar vb. pek çok şey Javascript ile yapılır. Abartmadan kullanıldığında Javascript şu anda web teknikleri içinde yer alan en önemli ve faydalı bir şeydir desek abartmış olmayız. JavaScript’in çalışması için tarayıcının onu desteklemesi ve tarayıcının buna izin vermesi gerekiyor. Eğer tarayıcınızda Javascript kullanımını kapadı iseniz bütün bu etkileşimli web tekniklerinden dışarıda kalıyorsunuz. İçinizi rahatlatmak için bir not: JavaScript’in yapamadığı en önemli şey nedir biliyor musunuz? Bilgisayarınıza müdahale edemez. Yani dosya silemez, yazamaz vb. Bu da güvenlik için düşünülmüş bir şeydir. Daha iyisi başarısız olduğunda Javascript sistemi çökertmez.

ASP ASP, Microsoft tarafından 1996 yılında gelistirilmiştir. ASP, Active Server Pages (Aktif sunucu sayfaları) ifadelerinin kısaltılmış biçimidir. ASP tek başına bir programlama dili de-

gildir.Özellikle web sunucusu ile çalışan bir tekniktir. ASP sayesinde veri tabanı uygulamaları ve elektronik ticaret siteleri kolayca yaratılabilir. İnternet Explorer, Mozilla Firefox, Google Chrome, Opera gibi browserlarda aynen çalışacaktır. ASP içerisinde Vbscript ve Javascript denilen scripting dilleri kullanılabilir. Bu da ASP’yi daha cazip hale getiren özelliklerden birisidir. Eğer daha önce javacript veya Vbscript dilini biliyorsaniz, ASP ögrenmek sizin için tahmininizden de kolay olacaktır.

ASP.Net Microsoft tarafından pazarlanan bir web uygulaması teknolojisidir. Özdevinimli web sayfaları, XML tabanlı web hizmetleri elde edilmesini sağlar. Her ne kadar isim benzerliği olsa da ASP.NET, ASP’ye oranla çok ciddi bir değişim geçirmiştir. ASP.NET kodu ortak dil çalışma zamanı alt yapısına dayalı çalışır. ASP.NET belgeleri ASPX yapısını

kullanırlar. ASPX belgesi, özdevinimsiz (statik) HTML veya XHTML tabanlı, web sayfasında belirecek olan içeriğin yanı sıra, sunucu tarafından çalıştırılacak olan özdevinimli kodu da iki ayraç arasında tutar Bu her ne kadar sıkça kullanılan bir durum olsa da, genelde uzmanlarca tavsiye edilmez. Onun yerine, içerik ve kodun ayrılması önerilir. Kullanılan dile göre, sunucu tarafından çalıştırılacak kodu içeren belge Sayfam.aspx.cs (C#) veya Sayfam.aspx.vb (VB.NET) olarak adlandırılabilir. ASP.NET’in kullandığı diğer belge türleri arasında ascx, asmx, ashx, master, sitemap, skin ve config sayılabilirler.

PHP PHP programlama dilinin, 1994 yılında Rasmus Lerdorf tarafından. 1995 yılı başlarında ise PHPPersonel Home Page Tools adı altında iki sürümü piyasaya çıkarıldı.

İlk sürümde sadece sayaç, misafir defteri ve buna benzer basit işlemler gerçekleşebiliyordu. 1995 yılının ortalarına doğru, PHP’nin ana mekanizması yeniden yazıldı. İçerisine Rasmus Lerdof’un yazmış olduğu başka bir paket olan FI, MySQL desteği ve HTML form yorumlayıcı yerleştirildi. Sonunda yeni çıkan pakete PHP/FI sürüm 2 adı verildi. 1997 yılının ortalarında ise PHP’nin ana mekanizması Andi Gutmans tarafından yeniden kodlandı ve yeni pakete PHP sürüm 3 (PHP3) adı verildi. Günümüzde PHP dili milyonlarca web sayfası tarafından kullanılmaktadır. PHP, HTML içerisine sıkıştırılmış, sunucu tarafında çalışan, C tipinde bir script yazılım dilidir. PHP’nin en güçlü ve en önemli özelliği Oracle,


120

121

• Küçük çaplı gif animasyon uygulamaları yapabiliriz.

receğiniz web alanına ait dizini tanımlamada bir yığın FTP işlemi ile uğraşmadan kendi dizin yapısıyla sitenizi yayımlayabilirsiniz. Frontpage’den sonra birçok değişikliklere sahne olan Expression Web ile neler yapılabileceğini Sanalkurs. net’te bu programla ilgili bölümden öğrenebilirsiniz. Adabas D, Sybase, FilePro, mSQL, Velocis, MySQL, Informix, Solid, dBase, ODBC, Unix dbm ve PostgreSQL veri tabanlarına hızlı ve güvenli erişebilmesidir .

Expression Web (Frontpage) Herkesin çok iyi bildiği Microsoft FrontPage, artık yerini Expression Web programına bırakmıştır. Expression Web, Web sayfası ve Web sitesi oluşturmak için geliştirilmiş bir programdır. Microsoft’un kendisine aittir. Expression Web’i önemli kılan birkaç özellik ise; • Basit bir doküman dosyası hazırlar gibi web sitenizi hazırlayabilir, sitenize ait sayfaları şema halinde oluşturup şemaya göre sitenizi düzgün temellere oturtabilirsiniz. • Sitenizi oluştururken yerleşti-

Dreamweaver Macromedia şirketi tarafından geliştirilen, Adobe’nin Macromedia’yı satın almasından sonra Adobe Dreamweaver adını alan yazılım, bir ağ sayfası geliştirme aracıdır. Server Behaviors Dreamweaver ile sunucu taraflı projeler geliştirme imkânı sağlayan kullanıcı dostu bir ara yüzü de bünyesinde barındırmaktadır. Dreamweaver’da; • Kayıt giriş • Güncelleme ve silme gibi veritabanı işlemlerinden, • Üyelik sistemi ve kullanıcı yöne-

timi gibi birçok işlemi yapabilmek mümkün. • Üstelik herhangi bir programlama bilgisine de ihtiyacınız olmadan bu tür projeler geliştirebilmeniz de mümkündür. • Dreamwaver’da kullanılabilecek web programlama dilleri şunlardır: HTML, PHP, ASP (VB script ve Javascript, ASP.NET, Javascript, CSS, XLS, XML, Action Script, Java vs.

Photoshop Photoshop grafiklerinizi ve fotoğraflarınızı şekillendirebileceğiniz ve düzenleyebileceğiniz bir resim editörüdür. Photoshop ile: • Web sitesi oluşturabiliriz, • Web sitemize link verebiliriz, • Fotoğraflarımızı istediğimiz şekilde düzenleyebiliriz,

Niçin Photoshop Kullanmalıyız? İnternet dünyasında milyonlarca tanıtım, site, duyuru vs. gibi bir çok temeli tasarıma dayanan planlar veya projeler hazırlanmaktadır. Bunların amacı, insanların dikkatini çekmektir. Dikkat çekmek ise güzel bir tasarım ve insanları gözlerini kamaştıracak türden şekiller olmalıdır. Bunlar için de günümüzde grafik tasarımlı programlar kullanılmaktadır. Photoshop, kullanımının daha kolay ve özelliklerinin daha fazla olmasıyla en çok tercih edilen grafik düzenleme programıdır diyebiliriz.

Flash: Flash; ilk olarak Macromedia firmasının çıkarmış olduğu, hareketli animasyonlar yapabildiğiniz, tasarımcıların bir numaralı gözdesi olan


122

p ro g r a m d ı r. Sonradan yine Adobe tarafından satın alınarak geliştirilmiştir. ActionScript desteğinin güçlendirilmesi ile de son derece ciddi bir kimlik kazanmıştır. Flash ile: • Tamamen animasyonlu bir flash web sitesi yapabiliriz, • Web sitelerimiz için hareketli animasyonlar, • Logo, banner vb. tasarımlar • Ziyaretçi defteri, • İletişim formu, • Çeşitli kullanıcı arabirimleri vs.

Freehand Macromedia Freehand olarak piyasaya sunulan program MX (v.11) sürümü ile birlikte Adobe tarafından

123

satın alınmış ve Adobe içinde muadili olan programlar (InDesing, Illustrator) olduğu için geliştirilmesi durdurulmuştur. Vektörel çizim üzerine geliştirilmiş bir masaüstü çizim uygulamasıdır. Türkiye’de halen yaygın şekilde kullanılmaktadır. Freehand ile vektörel grafikler oluşturmak oldukça kolaydır.

Fireworks Fireworks programı daha çok internette web tasarımı yapmaya, grafik sayfaları ve animasyonlar hazırlamaya imkân veren gelişmiş bir grafik programıdır. Sadece web için kullanılyor olması onu Photoshop’tan ayırır. Photoshop gibi gelişmiş özellikler içermez, ama web tasarımı konusunda birçok seçenek sunar. Açılır pop-up menüler, animasyonlar, güçlü efektler ve bunun gibi bir çok imkânlarla estetik web sayfaları hazırlayabilirsiniz. Fireworks programının artı bir özelliği de Adobe’nin tüm programlarıyla uyum içinde çalışmasıdır.

Fireworks ile: • Bir web sayfasını tamamen grafik tabanlı hazırlayabileceğiniz gibi, tek başına küçük bannerlar, hareketli resimler de yapabilirsiniz. • Ekstra özellikleri olduğu gibi mutlaka Photoshop kullanmak isteyeceğiniz negatif yönleri de vardır. • Kısaca; Fireworks, her açıdan son sürümünde eklenen gelişmiş özellikleri ile bir web tasarımcısına ihtiyacı olan her şeyi sunuyor diyebiliriz.

Ajax Ajax anlam olarak Javascript ve XML’in farklı zamanlarda kullanması anlamına geliyor. Özetle sayfanız yüklendikten sonra sayfanızın hala veri alıyor ya da gönderiyor olmasıdır. Ajax, 2005 yılında Google’ın önerisi üzerine popülerleşmiştir. Ajax yeni bir dili programlama değildir, mevcut dilin farklı şekillerde kullanılmasıdır. Ajax, javascript ile yazılır ve ASP, PHP, ColdFusion gibi diğer diller ile zengin ve aktif olarak kullanılabilir.

FTP FTP’nin açılımı File Transfer Protocol’dür. Örneğin bir bilgisayar firması yeni donanım sürücülerini, bedava yazılımlarını kullanıcılara FTP sunucusu üzerinden iletebilir. Çoğu FTP sunucusu hat kesintisi gibi durumlarda yarıda kalan dosyaları kaldığı yerden indirmeyi destekler. Örneğin bedava Web alanı veren bir siteden bir alan aldınız; hazırladığınız Web sayfalarını oluşturan dosyaları bu alana göndermek istiyorsunuz. Bu işlemi, size verilen kullanıcı ismi ve şifrenizi kullanarak ilgili FTP sunucusuna gönderebilirsiniz. FTP sunucuları PC’nizde olduğu gibi klasörler şeklinde düzenlenmiştir ve herkesin kullanımına açık olan klasörler genelde pub adlı klasör altında bulunur. Gelişmiş özelliklere sahip bir FTP programının adını vermek gerekirse, CuteFTP ve Filezilla yı örnek gösterebiliriz.


124

125

HÜSEYİN DALKILIÇ


126

127

ERTUĞRUL HASKAN

Test Edin:

Sitenizin Açılış Hızı Bir web siteniz var. Sitenizin Google’da indekslenmesi için de her şeyi yerine getirdiğinizi düşünüyorsunuz. Ancak sitenizin açılış hızını hiç test ettiniz mi? Arama motorları, özellikle de Google, kullanıcıyı düşünen sayfaları sever. Eğer bir site hızlı açılırsa son kullanıcı bu durumdan hoşnuttur. Son kullanıcı mutluysa Google da sizi mutlu eder. Yapılan araştırmalara göre web sitenizi ziyaret eden kişiler sayfanızın açılmasını sadece 4 saniye bekliyor.

Eğer 4 saniyede açılırsa sitenize bakıyor. İlk bakışta görünüm etkileyiciyse sayfanızda bir süre kalıyor, eğer sitenizin görünümü etkileyici değilse aradığı bilgiye ulaşıp ulaşamadığına bakıyor. Yani, sitenizin görünümü güzelse birkaç saniye sitenizde duruyor. Aradığı bilgiye ulaştığında da sitenizde

kaldığı süre uzuyor. Demek ki, burada kullanıcıyı sitenizde tutmak için 3 önemli faktör var demektir: # Sitenizin açılış hızı # Sitenizin tasarımı # Sitenizin içeriği 2. ve 3. seçenekleri size bırakıyorum. Artık tasarımı ve içeriği bir şekilde halletmiş olabilirsiniz. 1.’yi, yani sitenizin açılış hızını öğrenmek için de bu konuda hizmet veren şu siteyi kullanabilirsiniz:

http://tools.pingdom.com/

Sitenizin adresini girerek sayfanızın açılış hızını test edin. Eğer 4 saniyeden fazlaysa sürdüyse bunu düşürmeye çalışın. Bunun için de sayfanızda çok yüksek boyutlu resimler bulundurmamaya, sayfanızdaki yazıları çok uzatmadan alt sayfalara bölmeye çalışın. Ayrıca CSS ve JS dosyalarını harici dosyalarda tutarak ve sayfanıza import ederek alın ve her açılışta tekrar tekrar kodların yüklenmesini engelleyin. Etkisi olacaktır. Bir not daha, SEO’lar için özellikle söylüyorum: Google, arama sonuçlarını listelerken sayfa açılış hızını da gözönünde tutuyor.


128

129

SONER DEMİRSOY


130

131

mizletiyoruz. - Bilgisayarımıza uygun 1 adet güç kaynağı (UPS) alıyoruz ve bilgisayarımıza sabit bir voltaj girişini sağlıyoruz. - Bilgisayarımızı virüs taramasından geçiriyoruz. - CCleaner ve Combofix programları ile gereksiz dosyaları, yazılımları, solucanları yok ediyoruz. - Başlat /Çalıştır / chkdsk ile sistemimizi gözden geçiyoruz.

BİLAL ÖZDEMİR

Sorun: Bilgisayarım çok yavaş çalışıyor.

DONANIM

En Sık Karşılaşılan

Donanım Hataları Bu sayımızda sizlere son zamanlarda karşımıza çok sık gelmeye başlayan bazı bilgisayar hatalarından ve bunlardan kurtulmanın /önlemenin yollarını aktaracağım. Son zamanlarda en çok rastlanan sorunlar gördüğüm kadarıyla şunlar:

Sorun: Bilgisayarların kitlenmesi,

me sorunu, çalışırken hard diskten ses gelme ile karşılaşmaktayız.

Yapmanız gerekenler:

kendi kendine resetlenmesi, donma-

- Öncelikle bilgisayarımızın kasa-

lar, bazen 2-3 seferde anca açılabil-

sını tozlardan temizliyoruz ya da te-

Yapmanız gerekenler: - Bilgisayarınızdan gereksiz yazılımları ve kullanmadığınız programları kaldırın, - İşletim sisteminizi güncelleyin, - Antivirüs programlarınızı güncelleyin ve sisteminize uygun bir yazılım kullanının

Sorun: Bilgisayarımın hard diskinden sesler geliyor.

Yapmanız gerekenler: - Bilgisayarınızın kasasını tozlardan temizleyin - UPS cihazı kullanın

- BİR AN ÖNCE BİLGİLERİNİZİ HARİCİ BİR HARD DİSKE YEDEKLEYİN!

Sorun: Yeni bilgisayar topladığınız zaman oluşabilecek muhtemel arızalar ve hatalara bir göz atalım.

Yapmanız gerekenler: - Monitör kablolarını kontrol ediniz. - Monitöre güç geliyor ise anakart üzerinde (onboard) ekran kartı kullanmıyorsanız, ekran kartınızı yuvasına iyice oturduğunu kontrol ediniz. Bunları kontrol ettiniz, fakat sorun hâla devam mı ediyor? - Harddisk ve DVD-Rom’a giden IDE kablonuzu kontrol edin. - Tek kablo üzerinden gidiyorsanız, hard diskinizin ve DVD-Rom’unuzun jumper ayarlarının ikisinin de master, slave, cable select olmamasına dikkat edin. - Eğer yine de çalışmıyor ise, bilgisayarı toplarken anakart üzerinde statik elektrik bırakmadığınızdan emin olun. - Eğer yine de çözüm bulamazsanız teknik yardım alınız.


132

133

MUSTAFA SÜNER


134

135

saat, 10 saat, 1 gün, 1 ay gibi sürelerle sınırlandırmayın. O işi başarıncaya kadar sabredin. Emin olun geriye dönüp baktığınızda birşeyleri başarmanının mutluluğunu yoğun bir şekilde hissedeceksiniz. REMZİ BAŞKAYA

3- Okuyun. Bol miktarda okuyun

Eğer Öğrenmek İstiyorsanız... Herşeyi bilmek isteriz ama en büyük sorunlarımızdan biri nasıl öğreneceğimizi bilmemektir. Bu yazıda öğrenmek istediklerinizle ilgili temel ipuçlarını bulacaksınız. 1 - Merak edin ve merakınız kaybolmadan araştırın. İyi bir prog-

ve ne kadar çok araştırırsanız o kadar çok öğrenirsiniz.

ramcı olmanın şartı merak etmek ve araştırmalarınız sonucunda merakını

2- Sabırlı olun. Merak ettiklerini-

dindirebilmektir. Ne kadar çok merak

zi öğrenirken ve öğrendikten sonra

ederseniz o kadar çok araştırırsınız

uygularken sabırlı olun. Sabrınızı 1

ama bulduğunuz herşeyi okumaktan kaçının. İnternette yer alan dökümanların büyük bir çoğunluğu kitaplara göre daha düzensiz ve alakasız hazırlanmış olurlar. Bir konu hakkında sıfırdan birşeyler öğreneceksiniz mutlaka iyi bir kitaba başvurun. Yoksa konstrantre kayıplarının yanı sıra sizi hedefinizden uzaklaştıran bilgi-

lerle donatılabilirsiniz.

4- Kitabınızı yanınızda taşıyın. Bir konuyu öğrenirken, günlük işlerinizde kitabınızı yanınızdan ayırmamınızı şiddetle tavsiye ederim. Metro, otobüs gibi toplu taşıma araçlarında kitabınızı açıp öğreneceğiniz 10 - 15 dakikalık bilginin hafızanızda ne kadarda kalıcı olduğuna şahitlik edeceksiniz. Ayrıca siz bu okumadan sonra otobüsünüzden inip günlük işlerinizi hallederken, beyniniz, siz farkında olmadan arka planda çözemediğiniz problemlerle uğraştığını görecek, bir dahaki sefere kitabı elinize aldığınızda o problemin ne ka-


136

darda basit olduğunu anlayacaksınız!

5- Not alın, karalayın. Bir proje yaparken, yada kitap okurken sayfanın önemli yerlerini çizmek yada sayfanın üzerindeki boşluklara küçük notlar almak öğrenme hızınızı arttırır.

6- Hazır bilgilerden kaçının. Araştırmalarınız sonucunda ulaştığınız hazır bilgilerden kaçının. Programlarınızda kesinlikle başkası tarafından yapılan hazır çözümleri uygulamayın. Çünkü Bilgiye ulaşarak öğrenilmez, öğretici olan bilgiye ulaşılırken çekilen sıkıntıdır. Kısacası, hafızanıza yerleşecek olan bilginin kalitesi, çektiğiniz zahmet ile orantılıdır.

7- Derleyici olarak Not Defteri’ni kullanın! Özellikle yeni bir programlama dili öğreniyorsanız, önünüzde sadece not defteri açık olsun ve kodlarınızı burada yazarak

137

zın. Programcıların gönüllü

çalıştırın. Bu yöntemle kodlara karşı farkındalığınız artacak ayrıca extra bir çaba sarf etmeden kodların zihninize otomatik olarak yerleştiğini göreceksiniz.

8- Öğrenmeyi zamana yayın. 1 gün boyunca 10 saat çalışmak yerine 2 gün 5’er saat çalışmak daha verimlidir.

9- Önce tasarlayın. Kod yazılarak ulaşılacak hedefi önce kafanızda ve kağıt üzerinde tasarlayın. Sorunlarıkafanızda çözdükten sonra bilgisayarda sadece koda dökme işi kalacaktır. Bu iş ise genellikle program geliştirmenin en kolay aşamasıdır. (Bu yöntemi alışkanlık haline getirmeniz durumunda algoritma ve programlam yazabilme seviyenizde kısa sürece ciddi ilerlemeler kaydedebilirsiniz.)

10- Başkalarının kodlarını inceleyin ve daha iyisini yazın! Olaylara başkalarının bakış açılarıyla yaklaşabilmek gerçekten zordur. Programcılıkta başkalarının yazdığı kodları okuyarak anlamak, hatalarını bulmak hatta oturup daha iyisini yazmak

zor ve bir o kadar da faydalı bir iştir. Internetten veya kitaplardan bulacağınız kodları önce anlamak sonra onu geliştirip daha iyisini yazmak programcılık becerinize ciddi katkılarda bulunacaktır. Benzer şekilde, okuduğunuz programla kitaplarındaki hata ve eksikleri bularak yazara mail ile bildirmek, hem kendinize hemde yazara ciddi yarar sağlar:)

11- Başkalarına yardımcı olun. Başkarının programlama kısmında çektiği sıkıntılara yardımcı olmak, hem bilginize bilgi katacak, hem de zaten bildiklerinizi taze tutarak lazım olduğunda kolayca hatırlamanıza yardımcı olacaktır.

12- Blog tutun veya makale ya-

işlerinden bir tanesi de blog tutup bilgilerini başkalarının hizmetine sunmasıdır. Bu işten kendi çıkarınızın olmayacağını düşünüyorsanız kesinlikle yanılıyorsunuz demektir. Çünkü en iyi bildiğiniz konuda bile basit bir döküman hazırlamak kolay bir iş değildir ve çeşitli yardımcı referanslara ihtiyaç duyulur. Bir konu da eğitici döküman hazırlamak o konudaki kendi eksikliklerinizin farkına varmanızı sağlar. Alanında iyi ve ün yapmış programcıların bu konuda ne kadar hassas olduklarını bir kaç Google araması ile görebilirsiniz.

13- Öğrenmenin en iyi yolu, öğretmektir. İnsanlara yardımcı olarak hem kendi eğitminize ciddi katkı sağlamış olursunuz hemde Peygamberimizin (SAV) öldükten sonra “Geride faydanılacak ilim bırakan kimselerin amel defteri kapanmaz” hadisinde belirttiği insanlardan olabiliriz.

14- Örnek alın ve takip edin. Alanlarında gerçekten başarılı bulduğunuz kişileri örnek almak, onların yaptığı projeleri takip etmek, bloglarını okumak hem mesleki motivasyonuzu taze tutar, hem de ufkunuzu gelişletir.


138

139



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.