Ingilizce turkce sozluk reha sen

Page 1

İNGİLİZCE - TÜRKÇE / TÜRKÇE - İNGİLİZCE SÖZLÜK

REHA ŞEN

Web: http://rehasen.wordpress.com

Email: rehasen@yandex.com


2010

achievement

başarı

acid

ekşi acımsı

acknowledge

doğruluğu kabul etmek

acquire

edinmek elde etmek

across

öbür tarafına, karşıya

act

hareket etmek

action

yapılan iş, hareket, eylem

active

aktif,canlı

actively

aktiçe

activity

çalışma faliyet

actor

aktör

actual

gerçek hakiki

actually

gerçekten,hakikaten


adapt

adapte etmek,uydurmak

add

eklemek ilave etmek

addition

ek ,eklenti ,ilave

in addition to

üstelik ayrıca

additional

ek ilave

address

adres yazmak

adequate

yeterli yetecek kadar

adjective

sıfat

adjust

alışmak uymak

adjusment

uyma intibak

administration

yönetim

administrative

yönetimle ilgili

admiration

hayran olma

admire

hayran olmak

admission

giriş(ücreti)

admit

kabul etmek içeri bırakmak

adopt

evlat edinme

adult

yetişkin ergin

advance

ilerlemek gelişmek

in advance

önceden

advantage

avantaj üstünlük

advanture

macera serüven

adverb

zarf

advertise

ilan etmek bildirmek

advertisement

reklam ilan


advertising

ilancılık reklamcılık

advice

öğüt nasihat

advise

öğüt vermek nasihat etmek

adviser

danışman

affair

olay hadise

affect

etkilemek hasta etmek

affection

sevgi şevkat

afraid

korkmuş

after

......den/dan sonra

afternoon

öğleden sonra

afterwards

daha sonra ondan sonra

again

tekrar,yine, birdaha;bundan başka

against

karşı, muhalif,alehinde,aykırı

age

yaş,çag,devir,devre

agent

fail,amil,etkiliolan kimse veya sey,acenta,temsilcileri;vekil

aggressive

saldırgan,mütecaviz

aggressively

agresif

ago

evvel,önce

agree

razı olmak muvafakat etmek kabul etmek anlaşmak uyuşmak

agreement

anlaşma,muvafakat,ittifak,

agricultune

tarım,ziraatçiftçilik

agricultu ral

tarımsal,ziraai,çiflige ait

ahead

ileri,ileride,başta,önde

aid

yardım ,iane,yardım etmek.iane etmek


aim(v)

hedef dogru çevirmek nişan almak;niyet etmek

aim(n)

maksat,emel,niyet,amaç,hedef yönü

air

hava,nefes

aircraft

uçaklar,uçak,hava taşıtı

air part

havaalanı

alarm(n)

korku,dehşet,tehlike işareti

alarm(v)

tehlikeyi haber vermek,birden bire korkutmak

alcohol

alkol,ispirto,içki

alcoholic

alkolik,ispirtoya ait

alert

tetik,açıkgöz,atık uyanık,zeyrek,alarm işareti

alike (adj )

benzer,aynı

alive

sag;sevinçli;heycanlı haberdar ,uyanık,farkında

all (adv )

tamamen,bütün

all (det )

hep,hepsi

all (pron )

herkes,her şey,hepsi

allow

izin vermek; tastik etmek;teslim etmek;razı olmak

allowance

tahsisat,harçlık,aylık;bırakma;göz yunma

almost

hemen hemen;az daha takriben,yaklaşık olarak

alone

yalnız,tek başına

along (adv )

boyunca,müddatince

along (prep )

yanı sıra,yakın

aloud

yüksek sesle

alphabet

alfabe,unsurlar,esaslar

already

şimdiden,halen;zaten

also

da, dahi,hemen,hemde,yine,aynı zamanda,keza


alter

degiştirmek;başka türlü;olmak

alternative(n)

şık,iki şeyden biri,çare, iki şıktan biri

although

gerçi,her ne kadar,ise de,olmakla beraber,oldugu halde

always

daima,herzaman,her defa;evvelden beri

ambitrous

hılı;basamak istegi olan;büyük işler peşinde koşan

ambitron

hırs

among

arasına,arasında;içinde,sınıfında,zamanında

amount (n )

miktar,tutar

amount (v )

etmek,varmak

amuse

eglendirmek,avutmak

amusement

eglence

amusing (adj )

hoş,eglendirici

an

bir

analyse

analiz etmek, tahlil etmek, çözümlemek, incelemek

analysis

analiz,tahlil,çözümleme

ancestor

cet,ata,soy

ancient

eski,eski zamandan kalma,kadim;ata

and

ve,de,ile

anger (v )

darıltmak,kızdırmak,öfkelenmek

angle (n)

açı;görüş acısı,safha

angrily

öfkeyle,fena,hiddetle,kızgın bir şekilde

animal

hayvan,hayvanlara ait

ankle

ayak bilegi

anniversary

yıl dönemi,senedi deviye

announce

bildirmek,beyen etmek,haber vermek,ilan etmek


announcement

tebliği,ilan bildiri

annoy

başını ağırtmak,canını sıkmak,kızdırmak

annoyance

sıkıntı,üzüntü,rahatsızlık

annoying (adj)

sinirlendirici,can sıkıcı

annual (adj)

senelik,yıllık

another (det)

bir daha;exstra bir şey veya kişi

another (pron)

başka ,diğer, öbürü,ayrı,bir daha,bir tane daha,başka bir tane

answer(n)

cevap,karşılık

answer(v)

cevap vermek,halletmek,ihtiyacı karşılamak

anxiety

endişe,kuruntu korku,huzursuzluk

anxious

endişe,sıkıntılı,üzüntülü

any (det) any (pron)

hiç , daha, biraz

anyone

herhangi bir kimse

anything

bir şey,herhangi bir şey,her şey,hiçbir şey

anywhere

herhangi bir yere veya yerde,her yere,hiçbir yere

apart

ayrı bir tarafta,bir yana;parça parça;ayrı,farklı

apparatus

takım,aletler,cihaz,makine;politik bir örgütün bir kısmı

apparently

görünüşte,galiba;güya

appeal(n)

yalvarış,yakarış;daha yüksek makama baş vurmak

appeal(v)

başvurmak,yalvarmak,rica etmek

appear

gözükmek;belirmek,bizzat veya vekil vasıtasıyla mahkeme huzuruna çıkmak

appearance

görünüş dış görünüş

appetite

iştah

apple

elma


appliance

alet

application

uygulama,tatbik;itinaözen;ilaç;müraçat,dilekçe

apply

yaklaştırmak;uygulamak;tahsis etmek

appoint

atamak,tayin etmek,kararlaştırmak

appointment

atama:memuriye,hizmet,görev

appreciate

paha biçmek,kıymet,taktir etmek,degerlenmek

appreciation

takdir,degerlendirme,kıymet bilme

approach

yaklaşmak(fiil),yaklaşım tarzı

appropriate

ayırmak, kendine mal etmek

approval

onaylamak

approve

uygun bulmak

approimately

yaklaşık olarak

arch

kemer

architecture

mimarlık

area

alan

argue

tartışmak

argument

tartışma

arm

kol

armed

silahlı

armour

zırh

arms

silahlar

army

kara ordusu

around

etrafında

arrange

(eşyayı) (belirli bir şekilde) yerleştirmek:

arrangement

düzenleme


arrest

tutuklamak

arrival

varış

arrive

varmak

art

sanat

article

makale

artificial

yapay

artificially

yapay

artist

sanatçı

artistic

sanatkarane

ash

dişbudak ağacı.

ashamed

utanmak

aside

bir yana

ask

sormak

asleep

uykuda

aspect

görünüş

assemble

toplamak

assembly

toplantı

assert

öne sürmek.

assess

değer biçmek

assist

yardım etmek.

assistant

yardımcı

associate

ile görüşmek

association

ilişki

assume

farzetmek

astonish

hayret


astonishing

hayrette bırakan

asmosphere

atmosfer

atmospheric

atmosferik

atom

zerre

atomic

atomik

attach

takmak

attack

saldırmak,saldırı

attempt

denemek

attend

hazır bulunmak

attention

dikkat

attitude

tutum

attract attraction

cazibe

attractive

cazibeli

audience

cüret

author

yazar

authorıty

yetki

automatic

otomatik

automatically

otomatik olarak, otomatikman.

autumn

sonbahar

avaliable

heyelan

average

ortalama, vasati.

avoid

sakınmak

awake

uyanık

award


aware

farkında

awareness

farkında olma

away

yön

awkward

beceriksiz

baby

bebek

back

geri, arka

background

arka plan

backwards

geriye doğru, tersine, geri geri.

bacon

beykın, tuzlanmış veya tütsülenmiş domuz böğrü veya sırtı.

bacteria

bakteriye ait

bad tempered

aksi, huysuz, ters.

bad

kötü

block

blok, büyük parça.

blood

kan

blow

esmek

blue

mavi

board

kereste

boast

övünmek

boat

tekne

body

vücut

boil

kaynamak

bold

cesur

bomb

bomba

bone

kemik

book

kitp


boot border

kenar süsü

bored

sıkılmak

boring

sıkmak

born

doğum

borrow

kenar süsü

both

her ikisi

bottle

şişe

bottom

dip

bounce

cömert

boundary

sınır

bow

baş

bowels

bağırsaklar

bowl

kâse

box

kutu

boxer

yumrukoyuncusu

boxing

kutulamak

boy

erkek çocuk

brain

beyin

branch

dal

brass

pirinç

brave

cesur

bread

ekmek

breadth

genişlik

break

kırmak


breakfast

kahvaltı

breast

göğüs

breath

nefes

breathe

soluk almak

breathing

nefes nefese

breed

üremek

brick

tuğla

bridge

köprü

brief

kısa

briefly

kısaca

brightness

parlatmak

brilliant

parlak

bring

getirmek

broad

geniş

broadcast

yayımlamak

brother

kardeş

brown

kahverengi

brush

fırça

bubble

kabarcık

bucket

kova

build

inşa etmek

building

inşa etme

bullet

kurşun

bunch

salkım

burial

gömme


burn

yakmak,yanmak

bust

büst

bury

defnetmek

bus

otobüs

bush business

muşgul

busy

meşguliyet

but

ama

butter

tereyağı

button

tuş

buy

satın almak

buyer

müşteri

by

e göre

cable

kablo

cage

kafes

cake

kek

calculation

hesaplama

calf

dana

call

çağırma

calm n,v

sakin,sakinleştirmek

camera

kamera

camp n

konaklamak

campaign n

kanpanya

can n,v

ebilmek,kutu

canal

kanal


cancel

vazgeçmek

candidate

adaylık

candle

mum

cannot

yapamamak

canvas n

bez

cap n

üst limit

capable

kabiliyetli

capacity

kapasite

capital n

sermaye

capture v

ele gecirme

car

araba

card-game

iskambil

card n

kart

cardboard

karton

care n

bakım

care for

hoşlanmak

career n

meslek

careful

dikkatli

carefully

iyice

careless

dikkatsiz

carelessly

baştan savma

cargo

kargo

carpet n

halı

carriage

vagon, tasıma

carry

sürüklemek


carry out

tamamlamak

cart n

el arabası

carve

kesmek

case n

kutu

in case

eğer,şayet

in case of

vukuunda

cash n

nakit

cast n,v

atmak,atma

castle

kale

casual adj

gündelik

casually

hesapsı kitpsız

cat

kedi

catch n,v

ele gecirme,yakalama

category

kategori

cathedral

büyük kilise

cattle

sığır

cause n,v

sebep olmak,sebep

cave n

mağara

ceiling

azami fiat

celebrate celebration cell

hücre,pil

cement n

tutkal

cent central

merkezi


centre n,v

ortalamak merkez

century

asır

ceremonial

törensel

ceremony

törensel

certain

mutlak

certainly

kuşkusuz

certainty

kesinlik

certificate

belge

chain n

zincir

chair n

baskan

chalk n

tebeşir

challenge n,v

meydan okuma

chance n

talih

change n,v

değiştirmek

channel n

kanal

character

katrekter

characteristic

karekteristik

charge n,v

vazife

in charge of

..sorumlu olmak

charity

hayırsever

charm n

cazibe

charming adj

sevimli

chart n

harita

chase v

kovmak

cheap

ucuz


cheaply

ucuz kurtulmak

cheat v

dolandırmak

check n,v

cek

check n,v

engel olmak

cheek n

küstahlık

cheer v

alkışlamak

cheerful

neşeli,şen

cheese

peynir

chemical

kimyasal,kimya

chemistry

kimya,yapı

cheque

çek

chest

sandık,kasa,göğüs kafesi

chicken

tavuk,piliç

chief

baş,ana,en üst rütbeli

child,children

çoçuk,küçük

childhood

çoçukluk

chimney

baca,yanardağ azı

chin

çene

chocolate

çikolata

choice

secim,tercih

choose

tercih etmek,secmek

chop

kesmek,kırmak,doğramak

church

kilise

cigarette

sigara

cinema

sinema


circle

daire,çember

circuit

dolaşmak

circular

daire biçiminde,dairesel

circulate

dolaşmak,yayılmak

circulation

devretmek,devir

circumstance

koşul,durum

citizen

vatandaş

city

kent,şehir

civil

medeni,uygar

claim (n)

istek,talep

claim (v)

istemek,talep etmek

class

sınıf

classical

klasik

classify

sınıflara ayırmak, sınıflamak,

clause

madde, bent, hüküm, fıkra, şart.

clay

kil, balçık.

clean

temizlemek,temiz

clear

temiz

clearly

temizleme işi.

clergyman

papaz

clever

akıllı

client

müvekkil

cliff

uçurum, sarp kayalık.

climate

iklim, hava.

climb

tırmanmak


clock

saat

close

kapalı, kapatılmış

closely

yalnız sendika üyelerini çalıştıran fabrika.

cloth

kumaş, bez, örtü.

clothes

giysiler, elbiseler.

clothing

giyim eşyası, giysiler, elbiseler.

cloud

bulut

club

sopa, çomak; cop.

coach

fayton

coal

kömür

coast

sahil, deniz kıyısı.

coat

palto, ceket.

code

şifre

coffee

kahve

coin

madeni para.

cold

soğuk

collapse

çökmek

collar

yaka

collect

toplamak

collection

toplama

college

üniversite

colony

koloni

colour

renk

coloured

renklendirilmiş

colourful

renkli


colouring

renk

colourless

renksiz

column

mimarlık sütun

comb

tarak

combination

birleşme

combine

ticaret kartel

come

gelmek

comedy

komedi

comfort

rahatlık

comfortable

konforlu

comfortably

rahatça

comic

güldürücü

command

emir

commend

tavsiye etmek

commerce

ticaret

commercial

ticari

commission

kurul

commit

işlemek

committee

heyet

common

müşterek

commonly communicate

bildirmek

communication

iletişim

community

toplum

companion

refakatçi


company

refakatçi

compare

e benzemek

comparison

karşılaştırma

compensate

tazmin etmek

compensation

tazmin

complete

tam

competition

yarışma

competitive

rekabet edebilen

competitor

yarışmacı

complain

şikâyet etmek

complaint

şikâyet

complete

tamamlamak

competely

tamamen

complex

karmaşa

complicated

karmaşık

component compose

beste yapmak

composition

beste yapma

compound

içinde binalar bulunan etrafı duvarla çevrili arazi.

compromise

uzlaşma

compulsory

zorunlu

computer

bilgisayar

conceal

gizlemek, gizli tutmak, saklamak, örtmek.

concentrate

toplamak

conception

düşünce, fikir, görüş


concern

düşünce, fikir, görüş

concert

konser

conclusion

nihayet

concrete

somut

condemn

kınamak

condense

özetlemek

condition

şart

conduct

davranış

conference

toplantı

confess

itiraf etmek

confidence

güven

confident

emin

confidently

güvenle

confine

e kapatmak, -e hapsetmek

confirm

doğrulamak

conflict

anlaşmazlık

conform

uymak

confuse

kafasını karıştırmak, şaşırtmak

confusion

karışıklık

congress

Millet Meclisi, Kongre.

connect

bağlamak, birleştirmek; bağlanmak, birleşmek, bağlı olmak.

connection

bağlantı

conscience

vicdan

conscious

bilinçli

consciousness

bilinçsiz


consequence

sonuç

consider

göz önünde tutmak, dikkate almak

considerable

önemli, hatırı sayılır

consideration

itibar, saygınlık

consist

of -den meydana gelmek, -den oluşmak, -den ibaret olmak

consistent

tutarlı

consonant constant

değişmez

constantly

sürekli

constitute

oluşturmak, teşkil etmek

construct

polis, polis memuru

contact

temas, değme, dokunma

contain

kapsamak, içermek, içine almak

container

konteyner

contempt

küçük görme, hor görme.

contents

memnuniyet, rahatlık, gönül hoşluğu

contest

yarışmak

continent

Avrupa kıtası, Avrupa

continually

sürekli, devamlı, sık sık, boyuna, habire.

continue

devam etmek, sürmek.

continuous

sürekli, devamlı, aralıksız.

continuously

sürekli, devamlı, durmadan, aralıksız.

contract

sözleşme, mukavele, kontrat, aki

contrary

aksi, ters

contrast

karşıtlık, zıtlık


contribute

bağışlamak

contribution

yardım, bağış, katkı

control

n. kontrol, güç, otorite,

convenient

adj. kullanışlı, uygun, pratik, elverişli, yakın

convention

n. toplantı, kongre, toplama, toplanma, düzen, adet

conventional

adj. geleneksel, konvensiyonel, atomik olmayan, basmakalıp, beylik

conversation

n. konuşma, görüşme, söyleşi, sohbet; cinsel birleşme

convert

n. din değiştiren kimse, inancı değişen kimse, dönme

convince

v. ikna etmek, inandırmak

convincing

adj. tatmin edici, inandırıcı, ikna edici

cook

aşçı

cooking

n. yemek pişirme, aşçılık

cool

n. serinlik, serin yer; soğukkanlılık

copper

n. bakır, bakır para, bakır kap; çamaşır kazanı; polis; aynasız

copy

kopyalamak

cord

n. bağ, ip, kordon, sicim, şerit, fitil, fitilli kadife, fitilli kadife giysi, odun tartı birimi

corn

n. ekin; mısır; tahıl; buğday [İng.]; yulaf (İrlan., Iskoç.), tahıl tanesi; mısır viskisi; nasır

corner

köşe,

corporation

n. tüzel kişi; kurum, şirket, dernek, belediye yetkilileri; şiş göbek

correct

v. düzeltmek; doğrulamak; haddini bildirmek; cezalandırmak

correspond

v. haberleşmek; karşılığı olmak; yazışmak, mektuplaşmak; uymak, yaramak, benzem

cosmetic

adj. kozmetik, güzellik, estetik, plastik; yüzeysel

cost

n. masraf, paha, maliyet, fiyat; zarar

costume

n. giysi, kostüm, kıyafet, elbise, tayyör; sahne elbisesi; mayo

cotton

n. pamuk, pamuklu dokuma, pamuk ipliği, koton


cough

n. öksürük, öksürme

council

n. meclis, kurul, divan, yönetim kurulu, konsey

count

n. sayma, sayı; hesap, hesaba katma, önemseme; dava maddesi, iddialar; kont

counter

n. sayaç; tezgâh; gişe; fiş; karşılık, karşı şey; çene altı ile omuz arası; kontuar

country

ülke,

countryside

n. kırsal bölge, kırsal yöre halkı

county

n. ilçe, il, vilâyet, eyaletteki yerel yönetim bölgesi, idari bölge; kontluk, kont

couple

n. çift, iki, eş, karı koca

courage

n. cesaret, yüreklilik, yiğitlik, medeni cesaret

course

n. yön, gidişat, tabak, akış, seyir, süreç; pist, rota; dizi, sıralama, kur

court

n. mahkeme; avlu, dar sokak; kort, oyun alanı; saray, konak, saray halkı; oturum, cel

cover

n. örtü; kapak, kap, kaplık, paket; zarf, kılıf; kuver; av yeri; sığınak, bahane

covering

n. kabuk; örtü; kaplama, kapama, tabaka; koruma, sığınak

cow

n. inek, büyük hayvan (dişi)

coward

n. korkak, ödlek kimse (Argo)

crack

n. çatlak, şiddetle vurma

crash

n. gürültü, çatırtı; parçalanma; kaza; iflas; yoğun kurs

crawl

n. ağır gidiş, yavaş ilerleme; krol yüzme

crazy

adj. çıldırmış, çılgın, deli, mecnun; derme çatma; salak, aptalca; karmaşık

cream

n. kaymak, krema, krem; en iyi kısım; öz; krem rengi, bej

create

v. yaratmak, oluşturmak, yapmak, neden olmak; meydana getirmek; yetki vermek, a

creative

adj. yaratıcı, neden olan, oluşturan

creature

n. yaratık, varlık, kul; alet olan kimse

credit

n. güven, itibar, inanma; kredi, vade; hesaptaki para miktarı; alacak; emniyet; saygın

creep

n. emekleme, sürünme, kayma; yayılma, sızıntı; yuva, sığınak; toprak kayması; ürper


crew

n. ekip; izci grubu, sürü; tayfa, mürettebat

cricket

n. cırcırböceği; kriket

crime

n. suç, cinayet; sabıka; yüz karası; aptallık; cinayet romanı

criminal

n. suçlu, sabıkalı

crisis

n. buhran, kriz, bunalım; dönüm noktası

crisp

v. gevrekleştirmek, dalgalandırmak, gevrekleşmek, kıvrılmak, kıvırmak

critical

adj. kritik, hassas, ciddi; eleştirici, titiz

criticism

n. eleştiri, tenkit, kınama

criticize

v. eleştirmek, kritiğini yapmak, tenkit etmek, kusur bulmak

crop

n. ekin, ürün, mahsul, verim; ekip biçme; işleme; hasat; kalabalık; kursak; kısa kesilm

cross

n. artı işareti, haç, çapraz; dert; melez; hile; dörtyol ağzı

crowd

n. kalabalık, cemaat, çokluk, izdiham, sürü, topluluk; arkadaş grubu, yığın

crown

n. taç, çelenk; hükümdarlık, taht, tepe; zirve, beş şilin

cruel

adj. acımasız, gaddarca, gaddar, hissiz, merhametsiz, zalim, korkunç; zor

crush

n. ezme, baskı; kalabalık; meyve suyu; aşk; tutku

cry

n. ağlama, çığlık, feryat, haykırış, nida, nara; ses, seslenme; yalvarma; slogan

crystal

n. kristal, billur, kesme cam, kristal eşya; saat camı

cultivate

v. işlemek; ekip biçmek, yetiştirmek; ilerletmek, geliştirmek; kendini adamak, gayret

cultural

adj. kültürel; ziraat

culture

n. kültür, medeniyet, medenilik; üretme, yetiştirme, ekim; bakteri kültürü

cup

n. fincan, bardak, kupa, kâse

cupboard

n. dolap, yüklük; büfe

cure

n. tedavi, şifa, ilaç; çare, derman; reçete; kür; papazlık; imamlık

curiosity

n. merak, ilgi, ilginç şey, tuhaf tip; antika

current

n. akım, akıntı, cereyan; eğilim


curse

n. lanet, beddua, küfretme, küfür, afaroz, belâ

curtain

n. perde; perde kapanış sözü; alkışlarla tekrar sahneye çağırma; bölme

curve

n. eğri, kıvrım, kavisli şey, kavis, dönemeç, viraj

cushion

n. minder, yastık; zararı azaltacak önlem; bant (bilardo); tampon

custom

n. gelenek, görenek, adet, alışkanlık, töre, örf ve adetler hukuku; müşterisi olma; alış

customer

n. müşteri, alıcı; tip, herif

cut

kesik;kesmek

cycle

devir ;dolaşım

daily

günlük;her gün

damage

zarar,hasar;zarar vermek

damp

nem,rutubet

dance

dans;dans etmek

dancer

dansçı

danger

tehlike

dangerous

tehlikeli

dare

cesaret etmek,meydan okumak

dark

karanlık;koyu

darkness

karanlık

data

veri,bilgi

date

tarih,zaman

daughter

kız

dawn

şafak,tan

day

gün

dead

ölü,ölmüş

deal

iş,anlaşma


deal with

ile ilgilenmek

dealing

ilişki,temas

death

ölüm,son

debate

tartışma,görüşme

debt

borç,alacak,borçlu olma

decay

bozulma;bozmak,çürümek

deceitful

hilekar,yalancı

deceive

aldatmak

deception

aldatma,hile

decide

karar vermek

decimal

ondalık,ondalık sayı

decision

karar,hüküm

declaration

bildiri,demeç

declare

ilan etmek,bildirmek

decorate

süslemek,dekore etmek

decoration

dekorasyon,süsleme

decrease

azalmak,azaltmak

deed

iş,hareket,eylem;senet

deep

derin;anlaşılmaz,karmaşık

deeply

çok,derinden,içten,

deer

geyik,karaca

defeat

yenilgi;yenmek

defence

savunma

defend

savunmak,korumak

defensive

savunucu,koruyucu


define

tanımlamak,betimlemek

definite

açık,kesin

definitely

kesinlikle

degree

derece

delay

gecikme;gecikmek,ertelemek

deliberate

kasıtlı

deliberately

kasten,bile bile

delicate

narin, hassas,zarif,nazik

delight

zevk;zevk vermek,memnun etmek

delightful

zevkli,hoş

deliver

teslim etmek,dağıtmak

delivery

teslim,servis,dağıtım

demand

talep;talep etmek,istemek

demonstrate

göstermek

deny

inkar etmek

depart

ayrılmak,gitmek

department

bölüm,daire

departure

hareket,gidiş,kalkış

depend

güvenmek

dependent

bağlı, muhtaç

deposit

koymak,bırakmak

depress

üzmek,keyfini kaçırmak

depressed

keyifsiz,morali bozuk,üzgün

depressing

moral bozucu,acıklı

depression

depresyon


depth

derinlik

descend

inmek,alçalmak

describe

tanımlamak,betimlemek

description

tanımlama,betimleme

desert

terketmek,bırakıp gitmek;çöl

deserve

hak etmek;layık olmak

design

tasarım;tasarlamak

desirable

istenilir,arzu edilir,hoş

desire

dilek,istek;arzu etmek

desk

sıra

despair

umutsuzluk

despite

...e rağmen,…e karşın

destination

gidecek yer

destiny

kader

destroy

yok etmek,mahvetmek

destruction

yok etme,yıkma

destructive

yıkıcı

detach

ayırmak,sökmek

Detail

ayrıntı,teferruat

detect

farkına varmak

Determination

azim,kararlılık

Determine

saptamak,belirlemek

Determined

azimli,kararlı

Develop

gelişmek

Development

gelişme,ilerleme


Device

aygıt,cihaz

Devil

şeytan,kötü ruhlu biri

Devote

adamak, vermek

Diagram

diyagram, şekil

Diamond

elmas

Dictionary

sözlük

Die

ölmek

Diet

diyet,rejim

Differ

farklı olmak

Difference

fark,farklılık

Different

farklı,degişik

Differently

başka türlü

Diffucult

güç,zor

Diffuculty

güçlük,zorluk

Dig

kazmak,bellemek

Dignity

agırbaşlılık,vakar

Dimension

boyut

Dinner

akşam yemegi

Dip

daldırmak,bandırmak

Direct

direkt,dosdogru

Direction

yön,doğrultu

Directly

hemen,derhal

Director

yönetici,müdür

Dirt

kir,pislik

Dirty

kirli,pis


Disadvantage

dezavantaj

Disagree

farklı düşünmek,uyuşamamak

Disagreement

atışma,münakaşa

Dissappear

gözden kaybolmak

Disappoint

hayal kırıklıgına ugramak

Disappointed

hayal kırıklıgına ugramak

Disapproval

begenmeyiş,onaylamama

Disapprove

begenmemek,onaylamamak

Disaster

felaket,afet

Disc

disk

Discharge

boşaltmak,akıtmak

Discipline

disiplin,düzen

Discomfort

rahatsızlık,sıkıntı

Discourage

cesaretini kırmak

Discover

keşfetmek,ortaya çıkarmak

Discovery

keşif seyahati

Discuss

tartışmak,görüşmek

Discussion

tartışma,görüşme

Disease

hastalık

Disguise

([birinin] kılıgına bürünmek

Disgust

iğrendirmek

Disgusting

iğrenç

Dishonest

namussuz,sahtekar

Dishonestly

namussuzca

Dislike

hoşlanmamak,sevmemek


Dismiss

bırakmak,göndermek

Disorder

karışıklık, düzensizlik

Display

göstermek,sergilemek

Dispose

elden çıkarmak

Dispute

tartışmak

dispute

tartışma,çekişme

Dissolve

eritmek,çözmek

Distance

uzaklık,ara

Distant

uzak,uzakta

Distil

damıtmak

Distinct

belirgin,açık

Distinction

farklılık,başkalık

Distinctive

ayırıcı,karekteristik

Distincly

farklı bi şekilde

Distinguished

saygın,seçkin

Distort

biçimini bozmak,egip bükmek

Distract

dikkatini dağıtmak

Distress

acı,ıstırap,elem

Distribute

dagıtmak,bölüştürmek

Distribution

dagıtma,dagıtım

District

bölge,mıntıka

Disturb

rahatsız etmek

Disturbance

karışıklık,kargaşa

Disturbing

üzücü,rahatsız edici

Ditch

hendek


Divide

bölmek,ayırmak

Division

bölme,paylaştırma

Do

yapmak,etmek

doctor

doktor, hekim

document

döküman, belge

dog

köpek, erkek kurt

dollar

dolar, 100 sent karşılığı olan Amerikan para birimi

domestic

eve ait, evcimen, ev işlerine bağlı

dominant

hakim, egemen, nüfuzlu, baskın

door

kapı

dot

nokta, benek

double

çift, iki kat, ikili, çifte, iki kişilik

doubt

şüphe, kuşku, tereddüd

doubtful

kuşkulu, şüpheli, kuşku duyan

down

aşağı

downward

aşağıya doğru olan, düşen, azalan

downwards

aşağıya doğru, aşağıya

drag

tırmık, trol, tarak, kızak, el arabası, direnç

drain

pis su borusu, boru, kanal, lağım, kanalizasyon

drama

drama, dram, sahne için yazılmış oyun

dramatic

tiyatroya ait, heyecanlı, çarpıcı, etkileyici

draw

çekme, çekiş, resmetmek

drawer

çekmece, göz.

drawing

çizim, çizme, resim

dream

rüya, düş, hayal


dress

elbise, entari

drink

içmek

drive

sürmek, araba gezintisi

drop

damla, az miktar, şeker, azalma, düşme

drug

ilaç, uyuşturucu madde

drum

davul, bidon, tamtam

drunk

sarhoş, kafayı bulmuş, mest

dry

kuru, kurumuş, sek

duck

ördek, sevgili, acayip tip, sakat tip, suda işleyebilen kamyon, branda bezi

due

vadesi dolmuş, zamanı gelmiş

dull

fersiz, kalın kafalı, kör, mat, sersem

during

iken, esnasında, boyunca

dust

çöl, kurumuş toprak, toz

dye

boya, boyama, saç boyası

each

her, her bir

eager

hevesli, gayretli, istekli

eagerly

hevesle, can atarak

eagerness

can atma, şevk, heves

ear

kulak, duyma yeteneği

early

erken, başlangıç, ilk, eski

earn

kazanmak, hak etmek

earth

yeryüzü, toprak, kara

ease

rahat, huzur, refah, içi rahat olma

easily

kolayca, kolaylıkla, şüphesiz

east

doğu, doğudaki, doğuya doğru olan


eastern

doğu, doğuya ait

easy

kolay basiy

eat

yemek, içmek (çorba), kemirmek

eccentric

eksantrik, dış merkezli, ekseni merkezden geçmeyen

economic

ekonomik, iktisadi, hesaplı

economy

ekonomi, iktisat, tasarruf, idare, örgüt

edge

keskin kenar, ağız, kıyı, keskinlik

edible

yenir, yenilebilir, yemeklik

educate

eğitmek, terbiye etmek, yetiştirmek

education

eğitim, terbiye, öğretim, öğrenim

educational

eğitici, eğitsel, eğitimle ilgili

effect

etki, tesir, netice, sonuç, izlenim

effective

etkili, etkileyici, tesirli, etkin

effectively

etkin biçimde, etkileyici, geçerli olarak

efficiency

etkinlik, işgüzarlık, yeterlik

effort

çaba, gayret, girişim, deneme

egg

yumurta, bomba, torpido

eight

sekiz

either

her iki, her bir

elaborate

özenli, dikkatle hazırlanmış, ayrıntılı

elastic

elastik, esnek, uyumlu

elbow

dirsek, dönemeç, dirsek biçiminde eğim

elect

seçmek, atamak, görevlendirmek

election

seçim

electric

elektrik, elektro, elektrikli


electrical

elektrik, elektro, elektrikli

electricity

elektrik, elektrik akımı

elektronic

elektronik

elegant

şık, zarif, hoş, kibar, zekice

element

eleman, unsur, öğe, element

elephant

fil

eleven

onbir

else

başka, ayrıca, ilaveten

elsewhere

başka yerde

embarrass v.

V. utandırmak

embarrassing adj.

utanç verici sıf.

embarrassed adj.

utandım sıf.

embarrassment n.

utanç n.

emerge v.

V. ortaya

emergency n.

acil n.

emotion n.

duygu n.

emotıonal

duygusal sıf.

emotionally adv.

duygusal adv.

emphasis n.

vurgu n.

emphasize (BrE also ise) v.

(BRE da vurgulamak-ise) V.

empire n.

imparatorluk n.

employ v.

V. istihdam

unemployed adj.

işsiz sıf.

employee n.

Bir i.

employer n.

İşveren n.


employment n.

istihdam n.

unemployment n.

işsizlik n.

empty adj., v.

boş sıf., v.

enable v.

V. izin

encounter v., n.

V. karşılaşırsanız, n.

encourage v.

V. teşvik

encouragement n.

cesaret i.

end n., v.

V. sonuna N.,

in the end

sonunda

ending n.

n. biten

enemy n.

düşman n.

energy n.

enerji n.

engage v.

V. meşgul

engaged adj.

meşgul sıf.

engine n.

motor n.

engineer n.

mühendis n.

engineering n.

mühendislik n.

enjoy v.

V. enjoy

enjoyable adj.

eğlenceli sıf.

enjoyment n.

keyfi n.

enormous adj.

muazzam sıf.

enough det., pron., adv.

yeterli det., pron., adv.

enquiry ADI Soruşturma (ayrıca soruşturma özellikle) n. (also inquiry especially in ensure v.

V. sağlamak

enter v.

V. girin


entertain v.

V. entertain

entertaining adj.

eğlenceli sıf.

entertainer n.

ağırlayan n.

entertainment n.

entertainment n.

enthusiasm n.

coşku n.

enthusiastic adj.

hevesli sıf.

entire adj.

Tüm sıf.

entirely adv.

tamamen adv.

entitle v.

V. hak

entrance n.

giriş n.

entry n.

giriş n.

envelope n.

zarf n.

environment n.

çevre n.

environmental adj.

çevre sıf.

equal adj., n., v.

eşit sıf., n., v.

equally adv.

eşit adv.

equipment n.

donanımları n.

equivalent adj., n.

eşdeğer sıf., n.

error n.

hata n.

escape v., n.

, n. V. kaçış

especially adv.

Özellikle Av.

essay n.

kompozisyon n.

essential adj., n.

temel sıf., n.

essentially adv.

aslında Av.

establish v.

V. kurmak


estate n.

Stationwagon n.

estimate n., v.

V. tahmin N.,

euro

euro n.

even adv., adj.

Hatta zarf., sıf.

evening n.

akşam i.

event n.

olay n.

eventually adv.

sonunda Av.

ever adv.

ever adv.

every det.

her det.

everyone (also everybody) pron.

herkes (ayrıca herkes) pron.

everything pron.

her şeyi pron.

everywhere adv.

her yerde adv.

evidence n.

kanıt n.

evil adj., n.

kötü sıf., n.

ex- prefix

ölü, eski

exact adj.

tam sıf.

exactly adv.

Tam zarf.

exaggerate v.

V. abartmak

exaggerated adj.

abartılı sıf.

exam n.

sınav n.

examination n.

muayene n.

examine v.

V. incelemek

example n.

Örneğin n.

excellent adj.

mükemmel sıf.

except prep., conj.

hazırlık hariç., conj.


exception n.

istisna n.

excess

aşırı,aşırıya kaçma,ilave,taşkınlık

excessive adj

aşırı azgın fahiş,fazla

excessively adv

aşırı,fazlaca,çok fazla

exchange n

degiş tokuş ,trampa,değiştirme,takas

exchange v

degiş tokuş etmek,bozdurmak,almak

excite

heyecanlandırmak,telaşlandırmak,azdırmak,tahrik etmek,uyarmak

excited adj

heyecanlı,çoşkulu,heyecanlanmış,hararetli,uyarılmış

excitement

heyecan

exciting adj

heyecan verici

exclude

dışlamak, -from in dışında bırakmak

exclusive adj

ancak özel seçilmiş bazı kişilere açık olan

exclusively

özellikle sadece yalnız

excuse n

özür ,mazeret

excuse v

affetmek,mazur görmek

execute

idam etmek ,uygulamak yerine getirmek,infaz etmek

exercise

uygulama yerine getirme ,kullanma,alıştırma,egzersiz,yapmak

exhibition

sergi,(bir duygu ,niteligi) göstermek,ibraz etmek

exist

var olmak ,mevcut olmak

existence

varlık var oluş ,hayat yaşam

expand

genişletmek genişlemek ,büyütmek büyümek

expect

beklemek,düşünmek,zannetmek,sanmak

expenditure

masraf harcama gider

expense

masraf

expensive

pahalı masraflı


experience n

deneyim tecrübe

experience v

(bizzat) yaşamak,başından geçmek,(sıkıntı) çekmek

experiment n

deney ,tecrübe ,deneme,deney yapmak

expert adj

uzman,usta,bilirkişi,ihtisas

expert n

eksper,uzman,usta,bilirkişi,üstad,erbab

explain

anlatmak,açıklamak,izah etmek açıklama bulunmak

explanation

açıklama,izahat;izah

explode

patlatmak patlamak,yanlış oldugunu göstermek

exploit v

sömürmek istismar etmak

explore

(keşifte bulunmak amacıyla) dolaşmak;araştırmak incelemek

explosion

patlatmak,infilak etmek

explosive adj

patlayıcı,

explosive n

hakkında şiddetli tartışmalar yapılan konu,patlayıcı madde

export n

ihraç,ihracat,dışsatım, ihraç malı

expose

maruz bırakmak, etkisine açık bırakamak,sergilemek teşhir etmek

exposure

maruz bırakmak,maruz kalmak,sergilemek,herkese duyurmak

express v

ifade etmek anlatmak açıklamak belli etmek

expression

ifade,söz anlatım eda ifade etmek yüz ifadesi ibare

extend

genişletmek,yaymak,uzatmak, devam ettirmek,genişlemek

extent

uzunluk genişlik,yükseklik alan boyut kapsam derece ölçü

external

diş hariç yüzeysel

extinct

nesli tükenmiş

extra adj

ek fazla üstün olaganüstü, ilave edilen ilave

extract n

özet öz ruh esans

extract v

çıkarmak söyletmek itiraf ettirmek


extraordinary

olaganüstü ,fevkalade

extreme adj

uçta olan ,son derece

extreme n

aşırı ,çok,uç sınır

extremely

aşırı derecede

eye

göz

fabric

kumaş bez dokuma ,yapı bünye doku

face n

yüz sima önyüz

face v

karşılamak karşısında olmak (bir duruma ) dayanmak

fact

gerçek

factor

faktör etken etmen ;mat çarpan tambölen

factory

fabrika

fade

solmak rengi atmak ;soldurmak

fail v

başaramamak becerememek boşa çıkarmak

failure

başarısızlık,beceremeyiş,ihmal yapmayış,iflas

faint adj

donuk ,zayıf, belirsiz

fair adj

adil

fairly

adaletli adil bir şekilde oldukça adeta

fairy

peri perilere ait peri gibi

faith

inanç itikat iman din güven itimat

faithful

sadık vefekar

fall v

düşmek inmek dökülmek yıkılmak devrilmek

falsely

sahte yalan bir şekilde

fame

ün şöhret nam

familiar

iyi bilinen bildik iyi tanınan samimi teklifsiz iyi arkadaş

family

aile akrabalar çoluk çoçuk


famous

ünlü meşhur tanınmış

fan n

yelpaze vantilatör körük yaba pa pervane hayran taraftar

far adj

uzak ırak öbür öteki mesafe katetmiş

far adv

büyük farkla uzak uzaga uzakta

fare n

yol parası yolcu gıda yiyecek

farm n

çiftlik çiftlik evi

farmer

ücret çiftçi

farming

tarım çiftçilik

fascinating adj,

büyüleyici çekici etkileyici

fashion n

moda adet tarz üslup biçim yüksk tabaka

fascionable

modaya uygun şık kibar moda

fast adj

çabuk hızla rengi atmaz solmaz

fast adv

hızla çabuçak süratle sık sık defalarca hızlı

fasten

baglamak kopçalamak tutturmak iliştirmek kilitlemek

fastening

bag baglama tutturma baglanma

fat adj

şişman şişko kilolu tombul yaglı besili

fat n

içyagı yag

fate

kader kısmet alın yazısı talih ecel felaket son felek

father

baba (n)

fault

hata,yanlış (n)

favour

iyilik (n)

favourable

iyiniyetli (n)

favourably

uygun olarak (n)

favourite

favori (adj)

fear

korku (n)

iyilik etmek (v)

kormak (v)


feather

tüy (n)

feature

yüz hattı (n)

feed

beslemek (n)

feel

hissetmek (n)

feeling

dokunma hissi (n)

fellow

arkadaş (n)

female

kadın (n)

fence

çit (n)

festival

bayram (n)

fever

ateş,hararet (n)

few

az,kıt (adj)

fiction

düş,hayal (n)

field

alan,tarla (n)

fierce

kızgın,sert (n)

fiercely

kızışmak,cayır cayır

fifth

beşinci (n)

fight

kavga (n)

figure

şekil (n)

file

dosya(n)

fill

doldurmak (v)

filling

dolgu (n)

film

film (n)

final

sonuç (adj)

finally

sonunda (n)

financial

finansal,mali (n)

dişi (adj)

dövüşmek (v)

film çekmek (v)


financially

finansal olarak,mali bakımdan

find

bulmak (v)

find out

bulup çıkarmak (v)

fine

iyi (adj)

finely

incelik (n)

finger

parmak (n)

fingernail

tırnak (n)

finish

bitiş (n)

fire

ateş,alev(n) yakmak,işten atmak (v)

fireplace

şömine (n)

firm

firma (n)

firmly

sıkıca (n)

first

başta(adv)

fish

balık (n)

fit

uygun olma (n) uydurmak (v) uygun,yerinde (adj)

fitting

uygun,layık (adj)

five

beş (n)

fix

bağlamak,takmak (v)

flag

bayrak,sancak (n)

flame

alev,hiddet (n)

flash

ışıltı,parlama (n)

flat

düz şey,kat,apartman dairesi (n) düz,yassı (v)

flavour

tat (n)

fleet

filo (n)

flesh

et,vücut (n)

bitirmek (v)

sert,katı (adj)

ilk (adj) tutmak,avlamak (v)

ışık tutmak (v)

tat vermek (v)


flexible

elastik (n)

flight

uçuş (n)

float

yüzen şey,sal (v)

flood

sel (n)

floor

taban,zemin (n)

flour

un (n)

flow

akış (n)

flower

çiçek (n)

fluid

sıvı,akıcı madde (n)

fly

sinek (n)

fold

kat (n)

follow

takip etmek (n)

follower

taraftar (n)

fond

düşkün (n)

food

yemek (n)

fool

aptal,enayi (n)

foolish

aptal,sersem (n)

foolishly

aptalca (n)

foot

ayak (n)

football

futbol (n)

for

için,göre (n)

forbid

yasaklamak (v)

force

kuvvet,güç (n)

forceful

kuvvetli (n)

forcefully

kuvvelice

basmak (v)

akıcı olmak (v)

uçmak (v) katlamak (v)

zorlamak (v)


forecast

tahmin etmek (v)

forehead

alın (n)

foreign

yabancı (n)

forest

orman (n)

forget

unutmak (v)

forgive

bağışlamak,affetmek

fork

çatal

form

biçim/ biçimlendirmek

formal

resmi,biçimsel

formally

resmen

formation

oluşum

former

önceki,ilk,evvelki

formerly

eskiden,önceden

fort

kale

fortunate

şanslı,talihli

fortune

şans,talih

forward

küstah,şımarık/ön,öndeki

forwards

ileride

found

kurmak,inşa etmek

foundation

kuruluş,tesis

four

dört

fourth

dördüncü

fox

tilki

fraction

küçük parça,bölüm,kesim

frame

çerçeve,gövde,iskelet


framework

çatı,iskelet,kafes

frank

açık sözlü,içten,samimi

free

parasız,bedava/özgür/serbest bırakmak

freedom

özgürlük,bağımsızlık

freely

çekinmeden,rahatça,seve seve

freeze

donmak,döndürmek

frequent

yaygın,sık sık olan

frequently

sık sık

fresh

taze,körpe

friend

arkadaş,dost

friendly

dostça,arkadaşça

friendship

dostluk,arkadaşlık

frighten

korkutmak,ürkütmek

frightening

korkutucu

from

_dan beri,itibaren

front

ön,ön taraf/yüz taraf

frost

ayaz,don,kırağı

fruit

meyve

fry

(yağda)kızartmak,kızarmak

fuel

yakıt,yakacak

fulfil

yerine getirmek,yapmak

full-time

tamamen dolu olmak

full

dolu

fully

tamamen,tam olarak

fun

neşe,eğlence


function

görev,iş,fonksiyon

fund

sermaye,para,stok,birikim

fundamental

esas,ana,temel

funeral

cenaze töreni

funny

komik/acayip,tuhaf,garip

fur

kürk,post

furniture

mobilya

further

ayrıca,üstelik/daha fazla

furthest

en uzak

fuss

gürültü,patırtı,yaygara

future

gelecek,istikbal

gain

kazanmak,elde etmek

gallery

galeri

gamble

kumar oynamak

game

oyun/parti/av/hile,dolap,plan/maç

gang

ekip,takım,grup

gap

boşluk,aralık,yarık

garden

bahçe

garment

giyim eşyası,giysi

gas

gaz

gate

kapı,bahçe kapısı

gather

toplamak,toplanmak

gathering

toplantı

gear

vites dişli

general

genel,umumi


generally

genellikle

generation

üretme,üretim

generous

cömert,eli açık

generously

cömertçe

gentle

kibar,nazik

gently

tatlılıkla,nazik.bir şekilde

genuine

gerçek,hakiki

gesture

jest,el,kol veya baş hareketi

get

almak,elde etmek

ghost

hayalet,hortlak

gift

hediye,armağan veya yetenek,kabiliyet

girl

kız,kadın

give

vermek,sunmak

glad

memnun,mutlu

glass

cam

glove

eldiven

glow v

kızdırmak

glue n

tutkal

go v.

gitmek

goal n.

hedef

goat n.

keçi

god n.

tanrı

gold n.

altın

golden adj.

altından yapılmış

golf n

golf oyunu


good adj.

iyi

goods n.

mal,eşya

goodbye , n.

Hoşça kal

goodness n

besleyici değer

gossip

dedikodu yapmak

govern v.

yönetmek

government n.

Hükümet

graceful adj

incelikle

grade n., v.

sınıf

gradual adj.

kademeli

gradually adv.

yavaş yavaş

grain n.

tahıl

grammar n.

dilbilgisi

grand adj.

büyük,önemli

grandfather n.

dede

grandmother n.

büyükanne

grass n.

çim

grateful adj.

minnettar

gratitude n

minnettarlık

grave n

mezar

great adj.

büyük

greatly adv.

büyük

greedy adj

açgözlü

green adj., n.

yeşil

greet v

karşılamak


greeting n

karşılama

grey adj

gri

grief n

acı,üzüntü

grind v

öğütmek,ezmek

grip v

tutmak,yakalamak

ground n.

zemin

group n.

grup

grow v.

büyümek

growth n.

büyüme

guarantee n.

garanti

guard v.

korumak

guess v.

tahmin etmek

guest n.

konuk,misafir

guidance n

yol gösterme,rehberlik

guide, v.

kılavuzluk etmek

guilt n

kabahat

guilty adj.

suçlu

gun n.

silah

habit n.

alışkanlık

habitually adv

alışıldığı şekilde

hair n.

saç

hairy adj

tüylü

half n

yarısı

hall n.

salonu n.

hammer n.

çekiç


hand n.

el

handle n.

kol,tutacak

hang v.

asmak

happen v.

cereyan etmek

happily adv.

mutluca,mutlulukla

happiness n.

mutluluk

happy adj.

mutlu

harbour n

liman

hard adj.

zor

harden v

sağlamlaştırmak

hardly adv.

zorla

hardship n

zorluk,güçlük

harm v.

zarar vermek

harmful adj.

zararlı

harmless adj.

zararsız

harmony n

uyum ,ahenk

harsh adj

sert,kaba

harshly adv

sertçe,kabaca

hat n.

şapka

hate v.

nefret etmek

hatred n.

nefret

have v

sahip olmak

he pron.

o

Head-dress n.

baş örtüsü

head n.

baş


heal v.

iyileşmek

health n.

sağlık

healthy adj.

sağlıklı

heap

yığın,küme

hear

işitmek,duymak

hearing

işit

heart

çekirdek

heat

ısı,kızışma

heating

ısıtıcı,ısıtma

heaven

cennet

heavily

ağır bir şekilde

heavy

ağırlık

hedge

sık ağaçlardan/çalılardan oluşan çit

heel

topuk,ökçe

height

yükseklik

hell

cehennem

help

ırgat,yardım etmek

helpful

faydalı,yararlı

helpless

aciz;savunmasız

hen

tavuk

her

zamir;ona,ondan,onun

here

burada

herself

kendi,kendisi

hesitate

tereddüt etmek

hide

sakla


high-pitched

çok tiz

high-ranking

yüksek rütbeli

highly

pek çok,son derece

hill

tepe

him

onu,ona

himself

kendisi,bizzat

hip

kalça

hire

kiralamak

his

onunki,onun

historical

tarihsel

history

tarih

hit

isabet-isabet ettirmek

hockey

hokey

hold

tutmak

holder

içine bir şey konulan nesne

hole

delik,boşluk

holiday

tatil

hollow

oyuk oymak

holy

kutsal,mukaddes

home

ev-vatan,memleket

honest

dürüst,namuslu

honestly

sahiden-gerçekten

honesty

dürüstlük,namus

honey

bal

honour

şereflendirmek


honourable

şerefli

hook

kanca,çengel

hope

umut-ümit etmek

hopeful

ümit verici

horizon

ufuk,çevren

horn

boynuz

horror

dehşet,yılgı

horse-racing

at yarışı

horse

at

hospital

hastane

host

hancı

hostility

düşmanlık

hot casting

sıcak/soğuk odalı basınçlı döküm makineleri

hot

sıcak,kızgın

hotel

otel

hour

saat

house

ev

household

ev halkı

how

nasıl

however

ne kadar-bununla birlikte

huge

kocaman

human

insan

humorous

gülünç,komik

humour

mizah,güldürü

hundred

yüz rakamı


hunger

aç kalmak

hungry

acıkmış

hunt

avlanmak

hurry

acele

hurt

zarar vermek

husband

koca

hut

baraka

ice-cream

üstüne soda dökülmüş dondurma

ice

buz

idea

fikir,düşünce

ideal

ideal

identify

kimin olduğunu tespit etmek

identity

kimlik,hüviyet

if

şart

ignorant

cahil , habersiz

ignore

aldırmamak, önem vermemek

ill

fena , kötü ,hasta

illegal

yasaya aykırı, yasa dışı

illegally illness

rahatsızlık , hastalık

illusion

aldatıcı görünüş , hayal ,düş

illustrate

resimlerle süslemek, örneklerle açıklamak

illustration

resim, misal , örnek

image

resim, tasvir, heykel

imaginary

hayali , düşsel


imagination

imgelem , hayal gücü, tasavvur

imaginative

hayal gücü kuvvetli, hayali

imagine

tasavvur etmek , hayal etmek

immediate

derhal ,acil , yakın ,şimdiki

immediately impact

çarpma , çarpışma , vuruş

implement

alet

imply

anlamına gelmek, -e delalet etmek

import

ithal, anlam , önem

importance

önem , ehemmiyet

important

önemli

impossible

olanaksız , imkansız

impress

zorla askere almak, (mallara)el koymak

impression

etki , izlenim , intiba

impressive

etkileyici

improve

geliştirmek , iyileşmek

improvement

iyileşme , ilerleme

impulse

itme, itici güç

in

içinde,-de , -da(prep)

inability

güçsüzlük , yetersizlik

inadequate

yetersiz

inch

çok küçük miktar , zerre

incident

olması beklenen, ait , özgü

include

katmak ,-in içine katmak, dahil etmek

income

kazanç , gelir


increase

artış

increasingly

gittikçe daha çok , giderek

independence

bağımsızlık

independent

bağımsız , serbest

independently indicate

göstermek , bildirmek

indication

işaret

indirect

dolaylı , dürüst olmayan

indirectly

dolaylı olarak(adv)

individual

bireysel, kişisel

indoors

ev içinde

industrial

endüstriyel

industry

endüstri ,sanayi

inevitable

kaçınılmaz , olması muhakkak

infect

bulaştırmak , bozmak

infection

bulaşma , bulaştırma , hastalık

infectious

bulaşıcı , başkalarına geçen

inferior

aşağı , alt

inflict

(dayak) atmak, (yumruk) vurmak

influence

tesir, etki, söz geçirmek

influential

etkili

inform

haber vermek , bilgi vermek

informal

resmi olmayan , konuşma diline ait

information

haber, bilgi , danışma

ingredient

ecza ,harç


inhabitant

oturan , sakin, hayvan veya insanın yaşadığı yer

inherit

miras olarak almak, -den almak

injure

incitmek , yaralamak

injury

zarar , hasar ,haksızlık

ink

mürekkep

inner

iç , dahili , ruhsal

innocent

suçsuz, masum

inquiry

soruşturma , tahkikat

insect

böcek

insert

gazete ilavesi

inside

iç , dahili , içteki

insincere

samimi olmayan , iki yüzlü ,riyakar

insist

ısrar etmek , üzerinde durmak

inspect

denetlemek , kontrol etmek

inspection

denetleme , teftiş

instance

örnek, kez , kere

instead

onun yerine

instinct

içgüdü, yetenek(noun)

institution

kuruluş , dernek , kurum

instrument

alet , çalgı , saz , enstrüman

insult

hakaret , onurunu kırmak

insulting

onur kırıcı

insurance

sigorta primi , sigorta bedeli

intellectual

aydın

intelligence n.

zeka


intelligent

akıllı sıf.

intend

niyet n.

intense

yoğun,şiddetli

intensity

yoğunluk

intended

niyetli

intention

ilgi dikkat

interest

ilgi

interested

ilgili,alakalı

interesting

ilginç sıf.

interfere

engel olmak,karışmak

internal

İç N., sıf.

international

uluslararası sıf.

internet

Internet n.

interpret

V. yorumlamak

interpratation

yorumlanması n.

interruption

V. kesme

interruption

kesinti n.

interval

aralığı n.

into

hazırlık içine.

introduce

V. tanıtmak

invent

V. icat

invention

buluş n.

invest

V. yatırım

invesgate

V. araştırmak

investigation

soruşturma n.


investment

yatırım n.

invitation

davet n.

invite

V. davet

involve

V. dahil

inward

dahili,içeriye doğru

iron

V. demir N.,

irrelevant

yersiz ,münasbetsiz

irritate

kızdırmak

irritating

sıf rahatsız edici.

island

ada

isolate

ayırmak

issue

V. sorunu N.,

it

o pron., det.

its

onun det.

item

öğe n.

itself

kendisi

jacket

ceket n.

jam

reçel

jealous

kıskanç

jelly

jöle n.

jet

uçmak

jewel

değerli taş

jewellery

takı (BRE) (name mücevher) n.

job

iş i.

join

V. katılmak


joint

ortak sıf., n.

joke

V. şaka N.,

journalist

gazeteci n.

journey

yolculuk n.

joy

sevinç n.

judge

V. yargıç N.,

judgement

yargı

juice

meyve suyu

jump

zıplamak

just

Sadece adv.

justice

adalet n.

justify

V. haklı

keen

keskin sıf.

keep

V. tutmak

key

anahtar N., sıf.

kick

tekme

kill

V. öldürmek

killing

i. öldürme

kilogram

kilogram

kind

tür N., sıf.

kindness

iyilik n.

king

kral n.

kiss

öpmek

kitchen

mutfak n.

knee

bacak


knife

bıçak n.

know

bilmek

label

etiket,yafta

labour

çalışma,emek

lace

dantel,oya,şerit,bağcık

lack

eksiklik,noksan,yokluk

ladder

merdiven,basamak

lake

göl,koyu kırmızı boya,

lamp

lamba,ampul

land

kara,toprak,memleket,ülke,arazi

landing

karaya çıkma,iniş,indirme,

language

dil,lisan,mesleki dil

large

geniş,büyük,iri

last

sonuncu kimse,ölüm,son

late

geç,gecikmiş

laugh

gülme,güllüş,kahkaha,komik

laughter

gülme,güllüş,kahkaha

launch

savaş gemisi filikası,

lavatory

tuvalet

law-making

hukuku uygulamak,

law

hukuk,yasa,kanun,kural,ilke

lawcourt

mahkeme salonu

lawn

çimen,çim,çimenlik,patiska

lawyer

avukat,hukukçu

lay

konum,mevki,durum,


layer

tabaka,katman,kat,topçu

lazy

tembel,ağır,uyuşuk

lead

kurşun,iskandil,kurşun levha

leader

lider,önder,önayak

leaf

yaprak,sayfa,

lean

eğilme,dayanma,meyil

learn

öğrenmek,haber almak

learning

öğrenme,bilgi,bilim,ilim

least

en az derece

leather

deri,meşin,

leave

müsaade,izin,ruhsat,veda

leave out

atlamak,unutmak,ihmal etmek,

lecture

konferans,ders,uzun öğüt,uyarı

left

müsaade,izin,ruhsat,veda

leg

bacak,but,ayak(masa vb.)

legal

yasal,hukuk,kanuni

legally

yasal,hukuk,kanuni

lend

ödünç vermek

length

uzunluk,boy,süre

less

eksik,daha az şey

lesson

ders,ibret

let

kiraya verme,

letter

harf,mektup,evrak

level

seviye,düzey,düzlük,

library

kütübhane,kitaplık,çalışma odası


licence

lisans,ruhsat,ehliyet,

lid

kapak,göz kapağı

lie

yalan,yanlış,

life

hayat,can,yaşam,ömür

lift

kaldırma,teleferik,yükseltme

limb

kol,bacak,dal

limit

kısıtlamak

line

çizgi hiza

link

halka bağlantı

lion

aslan başarılı ve aranan cesur

lip

dudak kenar ağız

liquid

sıvı likit madde

list

liste ,liste yapmak

listen

dinlemek

literary

edebi,edebiyatla ilgili

literature

yazın yazılı eser litaratür

liveliness

canlılık parlaklık

lively

canlı hayat dolu

load

yük sorumluluk

loan

ödünç verilen şey

local

sakin yöre sakini

lodging

iskan pansiyon kalınacak yer

log

kütük tomruk parakete

logic

mantık

logical

mantıksal mantıklı


lonely

yalnız,yalnızlık

long

uzun,uzun süren

look

bakmak,görünmek

look after

e bakmak,ilgilenmek

loop

ilmik,düğüm

loose(adj)

gevşek,çözük

loose-fitting loosely

gevşek bir biçimde

lord(n)

Rab,Allah

lorry lose

kaybetmek,yitirmek

loss

zarar,ziyan

lot

arsa,grup,kısmet

a lot

çok

a lots

pek çok

loud(adj,adv)

yüksek ses,gürültü

loudly

yüksek sesle,gürültüyle

love(n,v)

aşk,sevmek

lover

aşık,sevgili,yar,dost

low(adj,adv)

böğürmek,aşağı,alçak

lower(v)

indirmek,inmek

loyal

sadık,vefalı

loyalty

bağlılık,vefa,sadakat

luck

talih,şans,baht

lucky

şanslı,talihli


lump(n)

parça,topak,yumru

lunch(n)

öğle yemeği

lung

akciğer,ciğer

machine

makine,motorlu araç

machinery

makineler,sistem,düzenek

mad

deli,çılgın

madness

delilik

magazine

dergi,magazin

magic(adj,n)

sihirbazlık,sihir,büyü

magical

fevkalade,çok güzel,sihirli

magistrate

sulh yargıcı

magnificent

görkemli,ihtişamlı,fevkalade

mail(n)

zırh,posta

main(adj)

asıl,esas,başlıca

mainly

başlıca,en çok

maintain

sürdürmek,devam ettirmek,korumak

major(adj)

daha büyük,daha önemli

majority

çoğunluk,oy çoğunluğu

make(v)

yapmak,etmek

making(n)

yapma,etme,yapı

male(adj,n)

erkek

man(n)

adam,erkek,insan

manage

yönetmek,idare etmek

management

yönetim,idare

manager

yönetmen,müdür


manner

tarz,yol,usul

manufacture(n,v)

imal,yapım,imal etmek

many

çok,bir hayli

map(n)

harita,plan

marble

mermer,bilye,misket

march(n,v)

mart ayı,yürüyüş yapmak

margin

kenar,sınır

mark(n,v)

işaret,marka,işaretlemek

market(n)

pazar,çarşı

marking(n)

pazarlama

marriage

evlenme,evlenme töreni

marry

evlenmek

mass(n)

kütle,kitle,parça

mat(n)

hasır,paspas

match(n,v)

eş,benzer,kibrit,karşılaştırmak

material(n)

malzeme,maddi

matter(n,v)

mesele konu,önemli olmak

mature(adj)

olgun,ergin

maximum(adj)

maksimum,azami

may(v)

ebilmek

me

beni,bana

meal

yemek,öğün

meaning(n)

anlam,mana

means(n)

adi,aşağı,bayağı

measure(n,v)

ölçü,miktar,ölçmek


measurement

ölçü,ölçüm

meat

et

mechanical

meknanik,makineye ait

mechanism

mekanizma,işleyiş

medical(adj)

tıbbi,tıbba ait

medicine

ila.,tıp.hekimlik

medieval

ortaçağa ait

medium(adj,n)

orta,çevre

meet(v)

rastlamak,karşılaşmak

meeting(n)

toplantı

melt

eritmek,erimek

member

üye,aza,organ

membership

üyelik,üyeler

memory

bellek

mend

tamir

mental

akıl

mentally

zihinsel

mention

anma

mess

karışıklık

message

mesaj

messenger

haberci

metal

metal

metallic

Metalik

method

yöntemi

metre

metre


metric

metrik

middle

orta

midnight

gece yarısı

might

olabilir

mild

hafif

mile

mile

military

askeri

milk

süt

mill

değirmen

million

milyon

mind

akıl

mine

benimki

mineral

Mineral

minister

bakan

minor

küçük

minute

dakika

mirror

ayna

miserable

sefil

miss

özlemek

missile

füze

mist

sis

mistake

karıştırmak

mix

mix

mixture

karışım

mock

sahte


model

Model

moderate

orta

modern

Modern

modest

mütevazı

moment

an

money

para

monk

keşiş

monkey

maymun

month

ay

mood

mizaç

moon

ay

moral

ahlaki

morally

ahlaki

more

daha fazla

morning

sabah

most

çoğu

mostly

Çoğunlukla

mother

anne

motion

hareket

motor

motor

motorist

motosiklet

mould

kalıp

mountain

dağ

mouse

fare

mouth

ağız


movable

hareketli

move

taşınmak

movement

hareket

much

fazla

mud

çamur

multiply

çarpmak

murder

cinayet

muscle

kas

museum

müze

music

müzik

musical

Müzik

musician

müzisyen

must

zorunlu

mutual

karşılıklı

my

benim

myself

kendim

mysterious

gizemli

mystery

gizem

myth

mit

nail

çivi

naked

çıplak

name

ad

narrow

dar

nation

ulus

native

a person who was born in a particular country or area


natural

produced by the nature

naturalist

expert in natural history

nature

all the plants, animals and things that exist in the universe

naught

not at all..

nausea

feeling of sickness

nautical

sailors or seamanship

naval

of a navy

navy

country's warships.

nay

declaring something to be untrue

nearsighted

myopic, short sight

nebula

cloud of gas or dust in space

necessary

to do smt that it is needed.

necessitate

make necessary

neck

the part of the body

necromancer

magician, person skilled in magic

need

to require sth/sb because they are essential

needy

person who don't earn enough money to live well

negative

lacking enthusiasm or hope

neighbour

a person who lives next to you or near you

negate

disprove, show to be wrong

neglect

fail to care for or do

negotiator

who hold a discussion so as to reach agreement

negro

member of the black skinned race that originated in Africa

neigh

horses's long high cry

neither

used to show that a negative statement is true of two things


nervous

anxious about sth or afraid of sth

nest

hollow place that a bird makes or chooses for laying its eggs in

network

cross each other and are connected to each other

neurology

study of nerve systems

neutral

not supporting either side in a conflict

never

at no time

newfangled

objectionaly new in method or style

news

new information about sth that has happened recently

newspaper

printed daily or weekly publication containing news report

nibble

take small quick or gentle bites

nice

pleasant,satisfactory,fine

night

the time between one day and the next when it is dark

nightfall

onset of night

nightmare

frightening drream

nihilism

refection of all religious and moral principles

nimble

able to move quickly

ninny

foolish person

nirvana

state of perfect bliss achived by the soul.(in buddhism)

Noah

messenger of God (Nuh)

nobility

titled people, excellence

noble

aristocratic, of excellent character

Nobody

a person who has no importance or influence

nod

incline the head, indicate agreement thus

node

point on a stem where a leaf

noise

a sound, especially when it is loud


north

the direction that is on your left when you watch the sun rise

northern

located in the north or facing north

northerner

native of the north

nostalgia

sentimental memory of or longing for things in the past

nosy

inquisitive

note

a short piece of writing to help you remember sth

noticeable

easy to see or notice

novel

noun a story long enough to fill a complete book

November

the 11th month of the year

nuclear

using, producing or resulting from nuclear energy

nurse

a person whose job is to take care of sick or injured people

nut

a small hard fruit with a very hard shell that grows on some trees

nutrition

food,nourishment

obdurate

not easly persuaded or influenced, stubborn

obeisance

bor or curtsy

obey

verb to do what you are told or expected to do

object

a thing that can be seen and touched, but is not alive

objective

something that you are trying to achieve

objectively

the situation is not too bad

oblique

slanting , indirect

observance

keeping of a law, custom, festival

observation

especially to learn sth

observe

to see or notice sb/sth

obtain

to get sth, especially by making an effort

occasion

a particular time when sth happens


occupy

to fill or use a space, an area or an amount of time

occur

to happen, to exist or be found somewhere

ocean

the mass of salt water that covers most of the earth’s surface

October

the 10th month of the year,

odd

strange or unusual

of

nin: -nin, ın: -ın, den: -den, li: -li, yüzünden

off advşprep

den: -den, dan: -dan, dışında, haricinde, izinli, olası

offence

suç, saldırı, tecâvüz, gücenme, kâlbini kırma, kırılma

offend

incitmek, kırmak, rencide etmek, gücendirmek, hoşgelmemek, küstürmek, suç işlem

offender

suçlu, kabahatli

offensive

saldıran, saldırgan, hakaret eden, iğrenç, kötü, pis

offer

teklif, öneri, sunum, arz, satış: satışa çıkarma, adak, bağış,

offering

teklif, sunuş, adak, kurban, bağış, kilisede toplanan para

office

büro

officer

subay, memur, polis memuru

official

resmi, devlet

officially

resmi olarak, resmen

often

sıkça, sık sık, çoğu kez

oil

yağ, sıvı yağ, petrol, yağlıboya, yağcılık yapma, gaz

oily

yağlı, çok yağlı, yağcı, yaltakçı

old

bayat, eski, köhne, eskiden kalma, yaşlı, ihtiyar, kart, tecrübeli, eskimiş, pişkin, öncek

old-fashioned

eski moda, modası geçmiş, eski kafalı, sitemli

omit

atlamak, çıkarmak, ihmal etmek, unutmak, savsaklamak

on

To let go; to leave unmentioned; not to insert or name; to drop

once

To let go; to leave unmentioned; not to insert or name; to drop


one

tek, aynı

oneself

kendine, kendisi, kendi, kendi kendini, kendini

onion

soğan, kafa

only

tek, biricik, ancak, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı

onto

üstüne, üzerine, e: -e

open

açık, serbest, geniş, dürüst, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan (ses)

opening

açılış, açış, ilk, başlangıç

openly

uluorta, açık olarak, açık açık, alenen, apaçık, açıkça, ele güne karşı

opera

opera; opera müziği; opera binası. opera glasses opera dürbünü. opera hat erkeklere

operate

çalışmak, işlemek, etki etmek, işletmek, etkilemek, ameliyat etmek, borsada işlem ya

oparetion

cerrahi müdahale, operasyon, ameliyat, etkinlik, işleyiş, işletme, iş, işlem, çalıştırma,

opinıon

düşünce, fikir, görüş, kanı, kanaat, önemseme, inanç, takdir

opponent

karşı, karşıt, zıt

opportunity

fırsat, uygun durum, şans

oppose

karşısına koymak, engel olmak, karşı gelmek, muhalefet etmek, karşı çıkmak, kafa tu

opposite

karşı, karşıt, karşı olan, muhalif, aleyhinde, ters, aksi, zıt, zıt anlamlı

opposition

karşıtlık, başkaldırma, karşı koyma, zıtlık, düşmanlık, muhalefet, rekabet, karşısav

or

veya, ya da, yahut, yoksa

orange

turuncu, portakal

order

düzen, tertip, asayiş, sıra, dizi, tabaka, usul, yöntem, çalışır durum, emir, buyruk, öde

ordinary

{A} bayağı, sıradan, alelâde, tipik, olağan, normal, alışılagelmiş, adi

ore

{N} maden filizi, cevher, maden, filiz [kim.]

organ

organ, uzuv, alet, araç, org, örgüt, kuruluş

organization

organizasyon, örgüt, örgütlenme, bünye, organizma

organize

organize etmek, düzenlemek, kurmak, örgütlemek, organize olmak


origin

kök, kaynak, asıl, doğuş, köken, menşe, başlangıç, başlangıç noktası, nereden

original

orijinal, asıl, esas, ilk, gerçek, özgün, yaratıcı, el değmemiş

originaly

aslen, aslında, orijinal olarak

originate

kaynaklanmak, meydana gelmek, çıkmak, esinlenmek, örnek alınmak, icat etmek, ya

ornament

süs, takı, aksesuar, süsleme, övünç kaynağı, gurur kaynağı

ornamental

süsleyici, dekoratif, süs

other

başkası, diğer, öteki

otherwise

yoksa, bunun dışında, başka, başka türlü, farklı, başkaca, ayrıca, diğer taraftan, başka

ought

zerre kadar, hiç

our

bizim

ours

bizimki, bizim, bizimkiler

ourselves

kendimiz, kendimizi, kendimize, bizler

out

dış, dışarıdaki, uzaktaki, modası geçmiş, olanaksız, işe yaramaz, muhalefet

out of

dışarı: -den dışarı, den: -den, den: -den dolayı, dolayı, dışında, haricinde, siz: -siz, yok

outcome

sonuç, son

outdoor

açık havada, dışarıda, açık, açık hava

outer

dış, dışarıdaki, harici

outline

ana hat, iskelet, dış çizgi, kontur, taslak, özet

outside

dış, dışarıda, harici, dışarıdaki, dış kaynaklı, en çok, maksimum

outstanding

göze çarpan, seçkin, kalburüstü, ödenmemiş, tamamlanmamış, askıda, yerine getiril

outward

dış, dışa doğru olan, dışarıya giden, görünen

outwards

dışa doğru, dışarıya, görünüşte

oven

fırın, ocak

over

fazla, çok, aşırı, yüksek, üstün, üstünde, üzerinde

overcome

hakkından gelmek, başa çıkmak, üstesinden gelmek, halletmek, başarmak, atlatmak,


owe

borçlu olmak, minnettar olmak, duymak

own

sahip olmak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, tanımak, teslim etmek

owner

kiraya veren, sahip, mal sahibi

ownership

sahiplik, iyelik, mülkiyet

oxygen

oksijen

pace

adım, yürüyüş, uygun adım yürüyüş, hız

pack

paketlemek, sarmak, ambalajlamak, yığmak, istiflemek, tıka basa doldurmak, toplam

packet

paket, bohça, çıkın, bir yığın para, sorun, ceza alma, yaralanma

pad

yastık (küçük) , keçe, ped, altlık, sümen, ıstampa, bloknot, ayak izi (hayvan) , rampa,

page

sayfa, komi, içoğlanı, peyk, şövalye eğitimi alan çocuk

pain

ağrı, acı, azap, elem, dert, ızdırap, sancı, sızı, eziyet, emek, zahmet, ceza

painful

acıtan, ağrıtan, eziyetli, üzücü, acı, yorucu, zahmetli, can sıkıcı

painting

tablo, resim, ressamlık, boyama

pair

çift, eş, iki parçadan oluşan şey, arabanın iki atı

pale

sararmış, soluk, solgun, benzi atmış, renksiz, uçuk, açık, sarı

palm

avuç içi, aya, palmiye, hurma dalı, zafer simgesi

pan n

terazi,kefe,tava

panel

panel

paper n

kağıt,evrak

paragraph

paragraf

parallel adj

paralel,koşut

parcel n

parsel

parent

esas,temel

park n,v

(n)park,(v)park etmek

parliament

parlamento,meclis


part n

parça,yedek parça

partial

kısmi,taraflı,düşkün

partially

kısmen,taraflı olarak

participate

katılmak

particular adj

özel,özgü,detaylı

particularly

özellikle

partly

kısmen,taraflı olarak

partner n

partner,eş

party n

parti

pass n,v

(n)testte,sınavda başarı (v)geçmek

passage

geçit,pasaj,yolculuk

passenger

yolcu

passing n

geçiş,geçirme

passion

tutku,aşk

passionate

tutkulu,ihtiraslı

past adj,n,prep

(adj)eski,(n)geçmiş,önceki,(prep)geçe,geçkin,öte

pastry

pasta

patch n

yama

path

patika,yol

patience

sabır

patient adj,n

(adj)sabırlı,hoşgörülü,(n)hasta

patiently

sabırla

pattern n

örnek,numune,kalıp

pause n

durma,mola,ara verme

pay n,v

(n)ödeme,maaş,(v)ödemek,karşılığını vermek


payment

ödeme

peace

barış,huzur

peaceful

sakin,huzurlu

pen n

kalem

penalty

ceza,penaltı

pence

peni,sent

pencil n

kurşunkalem

penetrate

içine girmek

penny

peni,sent,kuruş

people n

insan

pepper n

biber

per

vasıtasıyla

perfect adj

mükemmel,kusursuz

perfectly

kusursuzca

perform

oynamak,yapmak

performance

performans,başarım gücü

performer

sanatçı,oyuncu

perhaps

belki

period

periyot,dönem

permanent

daimi,devamlı,kalıcı

permanently

daimi olarak,kalıcı olarak

permission

izin,müsaade,ruhsat

permit v

izin,müsaade,ruhsat

person

şahıs,kişi

personal

kişisel,şahsi


personality

kişilik

personally

şahsen,kişisel olarak

persuade

kandırmak

pet n

evcil hayvan

petrol

benzin

philosophy

filozofi,felsefe

photograph n,v

(n)fotoğraf,(v)fotoğrafını çekmek

photographer

fotoğrafçı

photographic

fotoğrafla ilgili

photography

fotoğrafcılık

phrase n

deyim

physical

fiziksel,muayene

piano

piyano

pick v

toplamak,koparmak

picture n

resim,tablo,görüntü

pie

karışıklık çıkarmak;tart,turta

piece n

parça,tane

pig n

domuz,hamdemir

pile n,v

(n)yığın,pil,güzel yapı; (v)yığmak,istif etmek,stok yapmak

pillar

direk,sütun,destek

pilot n

pilot,kılavuz

pin n,v

(n)mil,akort anahtarı,iğne,mandal

pink adj

pembe

pipe n

boru,pipo


pitch n

eğim,derece,vida adımı,basamak

pity n

merhamet,acıma

place

yer

plain

kolay anlaşılır

plan

plan,kroki

plane

uçak,düzlem

planet

gezegen

planning

planlama

plant

bitki

plastic

plastik

plate

levha plaka

platform

kürsü

play

oynamak

player

oyuncu

playful

şen şakacı

pleasant

hoş tatlı

pleasantly

hoşça

please

mutlu etmek, lütfen

pleased

memnun,hoş

pleasing

hoş,tatlı

pleasure

zevk,keyif,eğlence

plenty

bolluk,çokluk

plot

arsa,işaretlemek

plug

tıkaç,reklam

pocket

paket,çanta


poem

şiir

poet

şair,ozan

poetry

şiirsel,şiir sanatı

point

nokta,derece,puan

pointed

sivri uçlu,anlamlı

poison

zehir

poisonous

zehirli,kötü

pole

direk,kutup

police

polis

policy

siyaset,poliçe

polish

cila,parlak,kibarlık polonyalı

polite

nazik,kibar

politely

kibarca, nazikçe

politics

siyaset,politika

political

siyasal,politik

politically

politik tarzda

politician

politikacı

pool

göl,su birikintisi

poor

fakir,yetersiz

pop

patlamak,yerinden fırlamak

popular

sevilen,gözde

popularity

sevilme,rağbet

population

nüfus,halk

port

liman,liman kenti

portion

parça,bölüm,pay


portrait

insan resmi,portre

portray

resmetmek,tasvir etmek

position

durum,konum

positive

mutlak,kesin,olumlu

positively

olumlu şekilde

possess

sahip olmak,etkilemek

possession

sahiplik,hüküm

possibility

olanak,imkan

possible

olanaklı,muhtemel

possibly

belki,imkan dahilinde

post

posta,iş,ilan etmek

pot

kap,saksı,ot

potato

patates

pound

ing. Lirası,ezmek,dövmek

pour

dökmek,akıtmak

poverty

yoksulluk

powder

toz,barut

power

güç,erk

powerful

güçlü,etkili

practical

uygulamalı,kullanışlı

practice

pratik,idman

practise

pratik yapmak,denemek

praise

övme,övgü,şükran

pray

dua etmek,yakarmak

prayer

dua,yakarış,dua eden


precious

kıymetli,değerli

predict

önceden bildirmek

prefer

tercih etmek,sunmak

preference

tercih,öncelik hakkı

pregnant

hamile,verimli

prejudice

önyargı,zarar vermek

preliminary

başlangıç,giriş

preparation

hazırlık,hazırlanma

prepare

hazırlamak

presence

varlık,huzur,hazır bulunma

present

armağan,sunmak

preserve

korumak,saklamak

president

başkan,rektör

press

basın(is),sıkıştırmak(fi)

pressure

basınç, tazyik

pretend

rolüne girmek, olmak

pretty

sevimli, güzel, hoş

prevent

önlemek, engellemek, mâni olmak

previous

önceki, evvelki

price

fiyat, eder, paha

prickly

dikenli.

pride

gurur, kıvanç, iftihar, övünç

priest

papaz.

primary

ilk, birinci, birincil

primitive

ilkel


prince

prens

princess

prenses

principal

baş, ana, başlıca, en önemli, belli başlı.

principle

prensip, ilke

print(verb)

basmak, tab etmek

print(noun)

baskı,çıktı

printing

basma, tab, tabetme,baskı

prison

hapishane, cezaevi.

prisoner

tutuklu, mahkûm, mahpus

private

özel, hususi, kişisel

privately

kişiye mahsus

privilege

ayrıcalık, imtiyaz

prize

ödül, mükâfat

probable

muhtemel, olası

probably

herhalde, büyük bir ihtimalle/olasılıkla

problem

sorun, mesele, problem

procedure

yol, yöntem, metot, prosedür

proceed

e geçmek; -e gitmek; ilerlemek.

proceedings

olan bitenler, olup bitenler.

process(noun)

yöntem, metot, yol,süreç

process(verb)

işlem; tretman

procession

alay; dizi, sıra

produce(noun)

ürün,genellikle tarla mahsülü

produce(verb)

üretmek, yapmak

product

1. ürün. 2. sonuç, netice


production

üretim; imalat. 2. ürün

profession

meslek; sanat; işkolu

professional

1. mesleğe ait, mesleki. 2. profesyonel

profit

kazanç,yarar,fayda

profitable

kârlı, kazançlı,faydalı

programme

program, izlence

progress

1. ilerlemek. 2. (hasta) iyiye doğru gitmek

project(noun)

proje, iş; plan, tasarı.

project(verb)

planlamak; tasarlamak.

prolong

uzatmak, devam ettirmek, sürdürmek

prominent

önde gelen, ünlü, önemli

promise(noun)

söz, vaat

promise(verb)

söz vermek, vaat etmek, vadetmek

promising

umut verici,gelecek için bir şeyler vadeden.

promote

terfi ettirmek

promotion

terfi

pronoun

zamir, adıl

pronounce

telaffuz etmek, söylemek

pronunciation

telaffuz, söyleniş

proof(noun)

delil, kanıt

proper

uygun, münasip, yakışır

properly

esaslı bir şekilde

property

mal mülk

proportion

oran, orantı, nispet

proposal

öneri, teklif.


propose

önermek, teklif etmek

prostitute

fahişe, orospu.

protect

korumak, muhafaza etmek

protection

koruma, muhafaza

protective

koruyucu.

protest(noun)

protesto, karşı çıkma; itiraz

protest(verb)

protesto etmek, karşı çıkmak

proud

gururlu, mağrur

prove

ispatlamak, kanıtlamak

provide

sağlamak, temin etmek

province

vilayet; eyalet

provoke

kışkırtmak, tahrik etmek, dürtmek

pub

kısaca public

public(adj)

halk, ahali, kamu, umumi

public(noun)

açık ,aleni

publication

yayımlama, yayım

publicity

umuma açık olma

publicly

alenen, açıkça, herkesin önünde

publish

yayımlamak; yayımlatmak

pull(noun)

dayanıklılık

pull(verb)

çekmek

pump(noun)

pompa

pump(verb)

pompalamak

punch

zımba, delgi, matkap

punish

cezalandırmak


punishment

ceza

pupil

öğrenci

pure

saf, arı; som, has

purple

mor; lila; eflatun; erguvani

purpose

niyet, maksat, amaç

pursue

kovalamak, peşine düşmek, izlemek

push(noun)

kampanya

push(verb)

itmek, dürtmek

put

1. to place something in a certain position or situation 2.to present a suggestion ,qu

qualification

1. a skill that you have or an exam that you have passed that makes you suitable to

qualified

adj. 1. a qualified angineer

qualify

1.to make or become suitable for something 2. to show taht you are sutable for a jo

quality

1.how good something. 2. something that you notice about a thing or person

quantity

1.n an amount ,especially a large amount.

quarrel

n an angry disagreement or argument

quarter

1n one of four equal parts of something 2. a disctrict or part of a town

queen

1 a women who rules a country 2. the wife of aking 3 a playing card wıth a picture o

question

1. somethind taht is said ,written.2 a problem of a matter.3 a problem in a school ex

quick

adj. 1 done etc in a short time

quickly

adv

quiet

1 adj making a little noise or no noise

quietly

adj

quite

adv1 completely2 fairly rather

quote

v1 to repeat the exact words of a person as they were said or written 2,to name a p

rabbit

n a small long-eared animal


race

n a competititon to find who or which is the fastest .2 v to go quickly

racing

n the sports of racing animalsor vehicles

radio

n a device for the sending or receving of human speech,music

rail

1.bar of metal wood etc used in fences etc or forhanging things on.2 a long bar of st

railway

n. Atrack with two parallel steel railson which trains run

rain

1 n water falling from the clouds in drops

raise

1 v to move or lift something to a high position.2 to make higher .

range

1 n a selection a variety, 2 the distance over which an object can be send or thorwn

rank

1 n a line or row 2. aperson's position according to importance

rapid

adj 1quick fast

rapidly

adv

rare

adj 1. not found very often unususal 2. not cooked for very long

rarely

adv not often

rat

n a small animal with along tail like a mouse but larger

rate

1.n. The number of occasions within a certain period of time when something happe

rather

adv 1.to certain extent slightly a little 2. more willinglyprefarbly 3. more exactly mor

raw

adj 1 not cooked 2. in the natural state

ray

n 1. a narrow beam of light heat .etc 2. a small amount

reach

v 1.to arrive at a place.2. to touch or get hold of something 3.to make contact with s

react

v 1.to behave in a certain way as a result of something.

reaction

n1. the way aperson reacts to something 2. a procces of change that occurs when tw

read

v 1. to look at and understand words or s覺gnals 2. to learn something by readign . 3.

reader

n1. aperson who reads2. a person who reads a particular newspaper .3. a reading bo

readily

adv 1.willingly

reading

n 1.the ability to read 2. the figure


ready

adj 1. prepared 2. willing

real

adj 1 actually existing 2.not artificial

realistic

adj. 1. showing or seeingthings as they really are.

reality

n that whish is real and not imaginary

realize

v 1to know to understand.2 to make real

really

adv1 infact actually 2 very 3 used to express suprise

reason

n 1.the cause of or explanation for an event or happening 2. the power of your mind

reasonable

adj 1sensible 2. willing to listen to argument acting with good sense

reasoning

n the process of thing taht helps you to reach a decision or conclusion

receive

v 1. to get or be given 2. to welcome or greetsomeone 3. to respond something that

recent

adj happening done

recently

adv

recognize

v 1 to see hear 2.to admit

recommend

v 1. to advise 2. to suggest as being particularly good

record

n 1. a written report of events 2. a round flat piece of plastic on which music 3.the b

record覺ng

n something recorded on tape

recover

v 1.to become well again 2.to get back

recovery

n

red

n 1.the colour of blood adj 2.red cheeks

reduce

v.1.to make less smaller 2. to lose weight 3. to put into a bad state

reduction

n price reductions

refer

v 1. to talk or write about something 2. to concern to mean 3. to pass on to someon

refined

adj 1. that has been refined 2 having good manners and being very formal

reflect

v 1. to send back l覺ght heat 2. to think carefully

reform

v. 1. to improve 2. to give up bad habits


refusal

n the act of refusing

refuse

v 1.not to do what you have been asked or are expected to do

regain

v to get backagain

regard

v 1. to consider to be 2 to thinhg someone or something as beıng very good

regardless

adj not thinking or caring about costs

regiment

n a group of soldiers commanded by a colonel

region

n 1. a part of country 2. an area of the body

register

n abook containing a written list 2.to wrıte your name 3. to show a fıgure

regret

v to be sorry about

regular

adj usual permanent lasting

regulary

adv he comes regulary

regulate

v 1. to control 2. to adjust a piece of machinery

regulation

n a rule or instruction

reject

v to refuse to accept

rejection

n

relate

v 1.to tell a story 2. to be about

related

adj. Belonging to the same family

relation

n someone who belongs to your famıly either by birth or because of marriage 2. a co

in relation to

compared with

relationship

n. ilişki, ilgi, bağ, akrabalık, alâka, yakınlık

relative

adj. ilgili, göreceli, izafi, karşılaştırmalı, bağıl, bağıntılı

relax

v. gevşemek, dinlenmek, yumuşamak, gevşetmek, rahatlamak, rahatlatmak, yumuşa

release

n. bırakma, kurtuluş, serbest bırakma, serbest kalma, azat, muaf tutma, muafiyet, sa

release

v. serbest bırakmak, salıvermek, koyvermek, salmak, muaf tutmak, affetmek, göster

relevant

adj. konu ile ilgili, alâkalı, uygun, amaca uygun


reliable

adj. güvenilir, emin, inanılır, güvenli, emniyetli

relief

n. rahatlama, sıkıntıdan kurtulma, kurtarma, rahatlatma, çare, yardım, destek, ara ve

relieve

v. rahatlatmak, dindirmek, hafifletmek, kurtarmak, teselli vermek, avutmak, içini rah

religion

n. inanç, din, iman, dindarlık, diyanet, tarikat, mezhep, kutsal görev, onur meselesi

religious

adj. dindar, inançlı, sofu, dinsel, dini, din, tarikata ait, diyanet, derin

reluctance

n. isteksizlik, gönülsüzlük, direnç, ağırdan alma

rely on

güvenmek, itimat etmek, bel bağlamak, dayanmak

remain

v. kalmak, durmak, geriye kalmak, aynen kalmak, sürdürmek, artmak

remains

n. izler

remark

n. yorum, düşünce, ihtar, uyarı, dikkat

remarkable

adj. dikkate değer, dikkat çekici, göze çarpan, klas, olağanüstü, fevkalade, kayda değ

remember:

v. hatırlamak, anımsamak, hatırda tutmak, anmak, düşünmek, yâdetmek, aklında tut

remind:

v. hatırlatmak, andırmak, benzemek, aklına getirmek

remote

adj. uzak, çok eski, çok uzak, küçük, sapa, ücra, mesafeli, dolaylı, soğuk (davranış), en

removal

n. giderme, uzaklaştırma, taşıma, nakil, yer değiştirme, görevden alınma, halletme, o

remove

n. uzaklaştırma, uzaklaşma, mesafe, uzaklık, derece, kademe, taşınma, sonra gelen y

renew

v. yenilemek, bakım yapmak, tekrarlamak, yinelemek, tazelemek, uzatmak

rent

n. kira, kira bedeli, yırtık, yarık, gedik, parçalanma, bölünme, fikir ayrılığı, dargınlık, b

rent

v. kiralamak, kiraya vermek, kiraya verilmek, kira getirmek

repair:

tamir, tamirat, onarım, durum, hal, sığınak, barınak

repeat

v. tekrarlamak, tekrar etmek, yinelemek, ezberden okumak, yinelenmek, ağzına gelm

repeatedly

adv. tekrar tekrar, defalarca, durmadan, aralıksız olarak

replace

v. yerine koymak, değiştirmek, yenisiyle değiştirmek, yerine geçmek, yerini almak, ye

representation

n. temsil, temsilcilik, vekillik, oyun, piyes, simge, sembol, işaret, beyan, fikir belirtme

reproduce

v. yeniden üretmek, yenisini yapmak, çoğaltmak, türetmek, kopyasını çıkarmak, repr


request

n. dilek, rica, arzu, istek, istem, talep, dilekçe

request

v. rica etmek, istemek, resmen istemek, talep etmek, ricada bulunmak

require

v. istemek, gerektirmek, icap etmek, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, eksik o

requirement

n. ihtiyaç, istek, gerek, icap, koşul, gereklilik, gereksinim, lüzum

rescue

n. kurtarma, hayat kurtarma, imdat, yardım

research

n. araştırma, inceleme, arama, arama çalışmaları, etüt

resemble

v. benzemek

reserve

n. yedek, stok, ihtiyat, fon, korumaya alınmış arazi, ön koşul, şart, rezerv, kaynak, çe

resistance

n. direnç, direnme, metanet, dayanma, dayanıklılık, karşı koyma, mukavemet, dayan

resolve

n. karar, azim, niyet, önerge, yasa teklifi

resort

n. dinlenme yeri, mesire, tatil yeri, başvurma, yardımına başvurulacak kimse, çare, u

resource:

n. kaynak, çare, vasıta, yardımına başvurulacak kimse, beceri, çözüm bulma yeteneğ

respect

n. saygı, hürmet, riayet, uyma, hatır, ayrıcalık gözetme, bakım, ilgi, alâka

respect

v. saygı göstermek, saymak, hürmet etmek, ilgili bulunmak, uymak, riâyet etmek

respectable

adj. hatırı sayılır, hürmetli, kayda değer, önemli, namuslu, temiz, kıyafeti düzgün, de

respond

v. cevap vermek, yanıtlamak, cevap yazmak, karşılık vermek, etkilenmek, ses vermek

response:

n. cevap, yanıt, tepki, yansıma, karşılık, ses verme (motor), etkilenme, cemaatin pap

responsibility

n. sorumluluk, mesuliyet, yükümlülük, güvenilirlik, sağlamlık, ödeme gücü, temyiz gü

responsible

adj. sorumlu, mesul, sorumluluk sahibi, güvenilir, emin, sağlam, sorumluluk gerektir

rest

n. dinlenme, geri, uyku, hareketsizlik, rahat, ölüm, dinlenme yeri, misafirhane, meza

rest

v. dinlenmek, mola vermek, uyumak, istirahat etmek, uzanmak, yatmak, ebedi istira

restaurant

n. restoran, lokanta

restore

v. restore etmek, yenileştirmek, eski haline getirmek, onarmak, görevine iade etmek

restrain

v. alıkoymak, engellemek, tutmak, baskı altında tutmak, bastırmak, frenlemek, dizgin

restraint:

n. tutma, baskı, kısıtlama, engel, sınırlama, tahdit


restrict

v. sınırlamak, kısıtlamak, tahdit etmek, sınırlama getirmek

restriction:

n. kısıtlama, sınırlama, tahdit, yasak, kayıt

retire:

. çekilmek, inzivaya çekilmek, emekli olmak, ayrılmak (iş), uzaklaşmak, emekliye ayırm

reveal

v. belli etmek, açığa vurmak, gözler önüne sermek, meydana çıkarmak, ifşa etmek, e

revenge

n. hınç, öç, intikam, rövanş, hesaplaşma, acısını çıkarma, intikam hırsı, kin, öç alma is

reverse

v. tersine çevirmek, tersini çevirmek, tersyüz etmek, döndürmek, bozmak, iptal etme

review

n. yeniden inceleme, eleştiri yazısı, revizyon, eleştiri, kritik, dergi, teftiş, denetim, ge

revive

v. yeniden canlandırmak, canlandırmak, diriltmek, hayata döndürmek, neşelendirme

revolution:

n. devir, devrim, ihtilal, deveran, köklü değişiklik, gezegenin güneş etrafında dönmes

revolve

v. dönmek, devir yapmak, devretmek, etrafında dönmek, döndürmek, düşünüp taşın

reward:

n. ödül, mükâfat, hizmet karşılığı kazanılan şey, karşılık

rhythm

n. ritim, ahenk, uyum, vezin, nabız atışı, ritm

rice

n. pilav, pirinç

ride

n. binme, gezinti, dolaşma, gezinti yolu

ride

v. binmek (at veya bisiklet), arabayla gezmek, arabaya binmek (sürmeden), süzülmek

rider

n. binici, atlı, bisikletçi, bisikletli, ek parça, oynak parça, destek, ilave

ridge:

n. sırt, yükselti, tepe, dağ sırası, dağ silsilesi, çıkıntı, çapalanmış düz sıra, kabarık çizg

ridiculous

adj. gülünç, komik, anlamsız, rezalet

right

n. doğruluk, gerçek, hak, düzen, sağ, sağ taraf

right

v. düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, derley

right

adv. doğru, düzgün, yolunda, sağa, sağda, sağdan, dosdoğru, doğrudan doğruya, tam

rigid

katı

ring

halka

ripe

olgun

rise

yükselmek


risk

riski

risky

riskli

ritual

ritüel

rival

rakip

river

nehir

road

yol

rob

rob

role

rol

roll

rulo

romantic

romantik

roof

çatı

room

oda

root

kök

rope

halat

rose

gül

rot

rot

rough

kaba

roughly

kabaca

Round

Round

route

rota

routine

rutin

row

sıra

royal

kraliyet

rub

ovmak

rudely

terbiyesizce


ruin

harabe

rubber

kauçuk

rubbish

çöp

rude

kaba

rule

kural

ruler

cetvel

rumour

söylenti

run

çalıştırmak

runner

runner

rural

kırsal

rush

acele

sacred

kutsal

Sacrifice

Kurban

sad

üzücü

sadness

üzüntü

safe

güvenli

safely

güvenle

safety

emniyet

sail

yelken

sailor

denizci

saint

aziz

sake

aşkına

salary

maaş

sale

Satılık

salt

tuz


salty

tuzlu

same

aynı

sample

örnek

sand

kum

sandwich

sandviç

satisfaction

memnuniyeti

satisfactory

tatminkar

satisfy

tatmin

sauce

sos

save

kaydetmek

say

söylemek

scale

ölçek

scatter

scatter

scene

sahne

scenery

sahne

scheme

şeması

school

okul

science

bilim

scientific

bilimsel

scientist

bilim adamı

scope

kapsam

score

puanı

scrap

hurda

scrape

scrape

scratch

karalama


screen

ekran

screw

vida

Sea bird

deniz kuşu

Sea-fish

Deniz-balık

sea

deniz

seal n., v.

V. mühür N., Fok

search n., v.

V. arama N.,

season n.

sezon n.

seat n.

koltuk n.

second det., ordinal nu mber, adv., n.

ikinci det., sıra numarası, adv., n.

secondary adj.

İkinci sıf.

secret adj., n.

gizli sıf., n.

secretly adv.

gizlice adv.

secretary n.

sekreter n.

section n.

bölüm n.

sector n.

sektör n.

secure adj., v.

güvenli sıf., v.

security n.

güvenlik n.

see v.

V. görmek

seed n.

tohum n.

seek v.

V. aramak

seem linking v.

V. görünmek

select v.

V. seçin

selection n.

seçim n.

self n.

Kendi n.


sell v.

V. satmak

send v.

V. göndermek

senior adj., n.

yaşlı sıf.

sense n.

Sense n.

sensible adj.

mantıklı sıf.

sensitive adj.

duyarlı sıf.

sentence n.

ceza, cümle n.

separate adj., v.

ayrı sıf., v.

separated adj.

ayrılmış sıf.

separately adv.

ayrı ayrı zarf.

separation n.

ayırma n.

September n. (abbr. Sept Eylül n. (abbr. Eylül) .) series n.

seri n.

serious adj.

ciddi sıf.

seriously adv.

ciddiye adv.

servant n.

hizmetçi n.

serve v.

V. hizmet

service n.

servis n.

session n.

oturum n.

set n., v.

ayarlamak N., V.

settle v.

V. yerleşmek

several det., pron.

birkaç det., pron.

severe adj.

şiddetli sıf.

severely adv.

ciddi zarf.

sew v.

V. dikmek


sewing n.

dikiş n.

sex n.

cinsiyet n,seks n.

sexual adj.

cinsel sıf.

sexually adv.

cinsel adv.

shade n.

gölge n.

shadow n.

gölge n.

shake v., n.

titretmek f.

shall modal v.

meli, malı

shallow adj.

sığ sıf.

shame n.

ayıp n.

shape n., v.

V. şekli N.,

shaped adj.

şeklinde sıf.

share v., n.

v. pay, n.

sharp adj.

keskin sıf.

sharply adv.

keskin adv.

shave v.

V. tıraş

she pron.

O

sheep n.

koyun n.

sheet n.

yaprak n.

shelf n.

raf n.

shell n.

kabuk n.

shelter n., v.

V. sığınak N.,

shift v., n.

v. shift, n.

shine v.

v. shine

shiny adj.

parlak sıf.


ship n.

gemi n.

shirt n.

gömlek n.

shock n., v.

şok

shocking adj.

şok sıf.

shocked adj.

şok sıf.

shoe n.

ayakkabı n.

shoot v.

v. shoot

shooting n.

atış

shop n., v.

mağaza i.

shopping n.

alışveriş n.

short adj.

kısa sıf.

shortly adv.

süre zarf.

shot n.

şut

should modal v.

olursa, malı

shoulder n.

omuz n.

shout v., n.

bağırmak f.

show v., n.

gösteri

Shower(n)

Duş,sağanak

Shrink(v)

Küçülmek,çekmek

Shut(v)

Kapamak,kapanmak

Shy(adj)

Utangaç

Sick(adj)

Hasta

Side(n)

Taraf,kenar

Sight(n)

Manzara,görünüm

Sign(n,v)

İşaret(n),imzalamak(v)


Signal(n,v)

İşaret,sinyal

Signature

İmza

Silence(n)

Sessizlik

Silent

sessiz

Silk

İpek

Silly(adj.)

Aptal,saçma,gülünç

Silver(n)

Gümüş

Similar

Benzer

Similary

Benzer seçim

Simple

Basit,yalın

Since

-den beri

Sincere

Samimi,içten

Sing

Şarkı söylemek

Singer

Şarkıcı

Single

Tek,yalnız

Sink

Batmak

Sister

Kız kardeş

Sit(v)

Oturmak

Site

Yer

Situation

Konum,yer

Six

Altı

Sixth

Altıncı

Size(n)

Hacim,beden

Sketeh(n)

Kroki,taslak

Skill

Beceri,ustalık


Skilled

Hünerli

Skin

Deri, cilt

Skirt

Etek

Sky

Gök,gökyüzü

Slave

Köle

Sleep

Uyumak

Sleeve

Elbise kolu

Slice(n)

Dilim

Slide

Kaymak,kaydırmak

Slight

Hafif,önemsiz

Slip

Hata, yanlışlık

Slope

Yokuş, bayır

Slow

Yavaş

Slowly

Yavaşça

Small

Küçük

Smart

Zeki

Smell

Koklamak

Smile

Gülümsemek

Smoke

Sigara,sigara içmek

Smooth

Düz,pürüzsüz

Smoothly

Pürüzsüzce

Snake

Yılan

Snow

Kar yağmak.

So

Öyle,böyle,bu yüzden,pek,çok

Soak

Sırılsıklam etmek.


Soap

Sabun

Social

Toplumsal

Society

Sosyete

Sock

Kısa çorap

Soft

Yumuşak

Softer

Yumuşatmak

Soil

Toprak

Soldier

Asker

Sole

Dil balığı

Solid

Katı

Solution

Çözüm

Some

Bazı,kimi,birkaç

Somebody

Bazısı, kimisi

Somehow

Her nasılsa, nasıl olsa

Something

Birşey

sometimes adv.

bazen zarf.

somewhat adv.

biraz adv.

somewhere adv.

bir yere zarf.

son n.

oğlu i.

song n.

song n.

soon adv.

Yakında adv.

as soon as

hemen

sore adj.

boğaz sıf.

sorry adj.

üzgünüm sıf.

sort n., v.

V. sıralama N.,


soul n.

ruh

sound n., v.

ses N., V.

soup n.

çorba n.

sour adj.

ekşi sıf.

source n.

kaynak n.

south n., adj., adv.

Güney N., sıf., adv.

southern adj.

güney sıf.

space n.

uzay n.

spare adj., n.

Yedek sıf., n.

speak v.

V. speak

spoken adj.

sözlü sıf.

speaker n.

hoparlör n.

special adj.

özel sıf.

specially adv.

özel zarf.

specialist n.

uzman n.

specific adj.

Belirli sıf.

specifically adv.

Özellikle Av.

speech n.

konuşma n.

speed n.

hız n.

spell v., n.

, n. V. büyü

spelling n.

n. yazım

spend v.

V. harcamak

spice n.

baharat n.

spicy adj.

baharatlı sıf.

spider n.

örümcek n.


spin v.

v. spin

spirit n.

ruhu n.

spiritual adj.

manevi sıf.

spite n.: in spite of

rağmen N.: rağmen in

split v., n.

v. split, n.

spoil v.

V. yağma

spoken

konuşulmuş

spoon n.

kaşık n.

sport n.

spor n.

spot n.

Spot n.

spray n., v.

V. sprey N.,

spread v.

V. yayıldı

spring n.

yay n.

square adj., n.

kare sıf., n.

squeeze v., n.

V. sıkmak, n.

stable adj., n.

istikrarlı sıf., n.

staff n.

personel n.

stage n.

etap i.

stair n.

merdiven n.

stamp n., v.

V. damga N.,

stand v., n.

V. standı, n.

stand up

stand up

standard n., adj.

standart N., sıf.

star n., v.

V. star N.,

stare v., n.

, n. V. stare


start v., n.

V. başlatmak, f.

state n., adj., v.

devlet N., sıf., v.

statement n.

Açıklama n.

station n.

istasyonu n.

statue n.

heykeli n.

status n.

durumu n.

stay v., n.

, n. V. kalmak

steady adj.

sabit sıf.

steadily adv.

sürekli adv.

unsteady adj.

kararsız sıf.

steal v.

V. çalmak

steam n.

buhar n.

steel n.

çelik n.

steep adj.

dik sıf.

steeply adv.

dik adv.

steer v.

V. yönlendirmek

step n., v.

V. adım N.,

stick v., n.

, n. V. sopa

stick out

diretmek

sticky adj.

yapışkan sıf.

stiff adj.

sert sıf.

stiffly adv.

sertçe

still adv., adj.

hala zarf., sıf.

sting v., n.

batmak

stir v.

V. heyecan


stock n.

stok n.

stomach n.

mide n.

stone n.

taş n.

stop v., n.

, n. V. durdurmak

store n., v.

V. mağaza N.,

storm

fırtına,kasırga

story

hikaye,öykü

straight

düzgün,düz,direkt

strain

zorlanma,germe,anlam,özellik,soy,karakter,yapı,belirti

strand

kenar,kıyı,sahil,halatın bir kolu,iplik teli

strange

acayip, garip, tuhaf, yabancı, bilinmeyen, acemi

strangely

garip biçimde

stranger

yabancı, işin yabancısı, acemi

strap

kayış, kemer, tasma, şerit, bant

straw

hasır, saman

stream

akarsu, çay, dere, akıntı, nehir, sel, akım

street

sokak,cadde

strength strengthen stress stretch strict strictly strike striking

güç, kuvvet, derman, dayanma gücü, dayanıklılık, direnç, sertlik güçlendirmek, kuvvetlendirmek, sağlamlaştırmak, desteklemek, yükseltmek, takviye etmek tres, gerginlik, gerilme, vurgu, vurgulama, tonlama, önem, basınç, baskı germek, esnetmek, uzatmak, sermek, yaymak, çekmek sert, katı, sıkı, müsamahasız, otoriter, hoşgörüsüz, tam, mutlâk, harfi harfine katı bir biçimde, sert bir biçimde, doğrusu, açıkçası, tam olarak, tam anlamıyla, kesinlikle vurmak, çarpmak, isabet etmek, indirmek, çakmak, işlemek çarpıcı, dikkat çekici, şaşırtıcı, göz alıcı, vuran, çarpan, grevdeki, grev yapan


string strip strong strongly

ip, kordon, sicim, bağ, bağcık, kiriş, tel, lif ,koşul ,şart dilim, soyunma, striptiz, pist, bant, çubuk, uzun ve dar parça, forma, şerit güçlü, ağır, demir gibi, kuvvetli, sağlam, sert, şiddetli, keskin kuvvetle, sertçe, şiddetle, kuvvetlice, fazlasıyla, çok, son derece

structure

yapı, bünye, bina

struggle

boğuşmak, savaşmak, mücâdele etmek, çabalamak, çalışmak, çırpınmak, debelenmek,

student

öğrenci, stajyer, araştırıcı, gözlemci

study stuff stupid style subject submit substance substitute succeed

eğitimini görmek, okumak, öğrenmek, çalışmak, çalışma yapmak, araştırmak, incelemek, doldurmak, içini doldurmak, tıkamak, sürmek, tıkmak, tıkıştırmak aptal, beyinsiz, kafasız, sersem, salak, saçma, aptalca şıklık, stil, tarz, teknik, biçim, moda, çeşit, tip, ünvan mecbur etmek, boyun eğdirmek, maruz bırakmak, etmek, çektirmek sunmak, ibraz etmek, arzetmek, önermek, öne sürmek, boyun eğmek, itaat etmek, kendini madde, özlülük, cisim, öz, esas, içerik, ana fikir, asıl mesele, servet, zenginlik, sağlamlık, güçlülük vekil, temsilci, yerine geçen kimse, yedek oyuncu, bedel, başka sözcüğün yerine geçen sözcük başarıya ulaşmak, başarılı olmak, başarmak, yerine geçmek, varisi olmak, sonra gelmek

success

başarı, başarılı kimse, sonuç, sükse

successful

başarılı

successfully

başarılı olarak ,başarılı bir şekilde

succession

birbirini izleme, üst üste olma, ardışık olma, sıra, silsile, veraset, intikal, yerine geçme, vekâlet

successive

üst üste olan, peşpeşe, ardışık

such

bunun gibi, böyle, şöyle, öyle.

sudden

ani, beklenmedik, ansızın olan, umulmadık

suddenly

birdenbire, pat diye, aniden, ansızın, birden

suffer

acı çekmek, çekmek, zarar görmek, katlanmak, cezasını çekmek, acısını çekmek, kıvranmak, zayiat


suffering

acı, cefa, kıvranma, elem, ızdırap, dert, çile

sufficient

yeterli, kâfi, yeter, nitelikli, elverişli

sugar suggest suggestion suit

şeker, tatlı söz, kompliman, iltifat, para, şekerim, tatlım önermek, teklif etmek, akla getirmek, tavsiye etmek, fikir vermek, telkin etmek, aşılamak, teklif, öneri, fikir, telkin etme, tavsiye, önerme, ima, hatırlatma, telkin, iz, az miktar uydurmak, uygun düşmek, uymak, yakışmak, uygun olmak, iyi gelmek, iyi gitmek, yaramak,

suitable

uyan, uygun, münasip, yerinde, elverişli

sum

toplam, tutar, adet, yekun, meblağ, miktar, özet, sonuç, netice, hesap, matematik problemi, öz,

summary

özetlenmiş, özlü, kısa, seri, kestirme

summer summon

yaz, gençlik çağı, hayatın baharı, refah dönemi, taban kirişi, kapı üstü kirişi, pencere üstü kirişi çağırmak, çağırtmak, çağrı yapmak, gelmesini emretmek, celp etmek, toplamak

sun

güneş ışığı, güneş, gün

sunlight

güneş ışığı

superior supervise supply support supporter suppose suppress supreme sure

üstteki, üst, üstün, yüksek, ilgisiz, üstünlük taslayan, kibirli, asil, satırın üstüne basılmış yönetmek, idare etmek, denetlemek, gözetmek, nezaret etmek, bakmak karşılamak, sağlamak, gidermek, ihtiyacı karşılamak, tedarik etmek desteklemek, para yardımı yapmak, dayamak, destek olmak, güç vermek, para sağlamak, destek, destek olan kimse, destekçi, lehdar, sponsor, taraftar, yardımcı, korse, arka, bileklik, farzetmek, varsaymak, düşünmek, sanmak, zannetmek, tahmin etmek, saymak, olduğuna bastırmak, zaptetmek, durdurmak, dindirmek, önlemek, örtbas etmek, hasıraltı etmek, ortadan en yüksek, en üstün, yüce, son, en son, azami, kritik emin, kesin, şüphesiz, muhakkak, güvenilir, sağlam, sıkı

surely

elbette, muhakkak, emin olarak, güvenlice

surface

yüzey, dış görünüş, kanat (uçak)

surprise

sürpriz yapmak, şaşırtmak, hayret ettirmek, oyuna getirmek


surprised

şaşırmış

surprising

şaşırtıcı, hayret verici

surround

etrafını çevirmek, sarmak, etrafını sarmak, kuşatmak, çevirmek, çevrelemek

surroundings

dolay, muhit, çevre, etraf, etraftakiler, çevre halkı

survey survive suspect suspend suspicion suspicious swallow swear

bakmak, incelemek, araştırmak, yoklamak, ölçmek, muayene etmek, harita çizimi için ölçmek hayatta kalmak, sağ kalmak, kalmak, geriye kalmak, daha uzun yaşamak, yadigâr kalmak, şüphe etmek, kuşkulanmak, şüphelenmek, hakkında kötü düşünmek, güvenmemek asmak, askıya almak, ara vermek, ertelemek, durdurmak, uzaklaştırma vermek, görevden şüphe, kuşku, işkil, vehim, şüphelenme, belli belirsiz şey, iz, az miktar, damla şüpheli, kuşkucu, kuşkulu, güvenilmez, şüphelenen, şüpheci yutmak, ezberlemek, inanmak, zaptetmek, belli etmemek, bastırmak, içine çekmek, sineye kalaylamak, yemin etmek, ant içmek, küfretmek, sövmek, sövüp saymak, lânet okuma, yeminle

sweat

ter, terleme, zor iş, angarya

these

bunlar

they

onlar

thick

kalınlık

thickly

kalınca

thickness

sıklık

thief

hırsız

thin

ince,zayıf

thing

şey,kimse

think third

üçte bir

thirst

susuzluk

thirsty

susamış


this

bu kadar,böyle

thorough

tam,eksiksiz

thoroughly

tamamen

those

onlar,şunlar

though

gerçi, karşın

thought

düşünce, fikir

thousand

bin

thread

iplik, tel

threat

korkutma, tehdit

threaten

gözdağı vermek

three

üç, üçlü

throat

boğaz, gırtlak

through

baştan sona

throughout

boyunca

throw

atış

thumb

başparmak

thunder

gökgürültüsü

thus

böyle, böylece

ticket

bilet, fiş

tide

gelgit, cereyan

tidy

çöp sepeti

tie

bağ, kravat

tight

sıkı, gergin

tighten

sıkmak, germek

tightly

sıkıca


time

zaman, aralık

tin

kalay,teneke

tiny

ufak çocuk

tip

bahşiş vermek

tire

tekerlek

tired

yorgun

tissue

doku, ince kumaş

title

başlık, isim

to

e doğru,-ye,-ya

tobacco

tütün

today

bugün

toe

ayak parmağı

together

kuyruk

toilet

tuvalet, hela

tolerate

hoşgörmek

tomorrow

yarın

ton

ton,moda,şıklık

tone

tarz vermek

tongue

dil,lisan

tonight

bu gece, bu akşam

too

de, dahi,çok

tool

alet, araç

tooth

diş, tırtık

top

kapamak,geçmek

topic

konu, mesele


total

toplam,tutar

totally

bütünüyle

touch

dokunmak

tough

sert kimse

tour

gezi,tur

tourist

turist

towards

karşı, -e doğru

towel

havlu ile kurulamak

tower

yükselmek

town

kent

toy

oynamak

trace

ipucu,işaret

track

iz, hat, yol

trade

ticaret yapmak

trader

tüccar,tacir

trading

alışveriş, iş hacmi

tradition

gelenek, adet

traditional

geleneksel

traditionally traffic

değiş tokuş etmek

trail

yol

train n., v.

V. tren N.,

training n.

eğitim n.

transfer v., n.

V. transferi, n.

transform v.

V. dönüşümü


translate v.

V. çevirmek

translation n.

Çeviri n.

transparent adj.

şeffaf sıf.

transport n. (BrE) (NAmE ulaşım n. (BRE) (name ulaşım) transportation) transport v. (BrE, NAmE)

ulaşım V. (BRE, name)

trap n., v.

V. tuzak N.,

travel v., n.

V. seyahat, n.

traveller (BrE) (NAmE traveler) n.

gezgin (BRE) (name seyahat) n.

treat v.

V. tedavi

treatment n.

tedavi n.

tree n.

Ağaç n.

trend n.

eğilim n.

trial n.

deneme n.

triangle n.

üçgen n.

trick n., v.

hile, numara

trip n., v.

gezi

tropical adj.

tropikal sıf.

trouble n.

sorun n.

trousers n. (especially BrE) truck n. (especially NAmE)

pantolon n. (özellikle BRE) kamyon n. (özellikle ADI)

true adj.

gerçek sıf.

truly adv.

gerçekten adv.

trust n., v.

V. güven N.,

truth n.

gerçeği n.

try v.

V. deneyin


tube n.

tüp n.

Tuesday n. (abbr. Tue., Tues.)

Salı n. (abbr. Sal., Salı.)

tune n., v.

V. tune N.,

tunnel n.

tünel n.

turn v., n.

, n. V. açmak

TV television

TV televizyon

twice adv.

iki kez Av.

twin n., adj.

ikiz N., sıf.

twist v., n.

V. büküm, n.

twisted adj.

bükülmüş sıf.

type n., v.

V. type n,

typical adj.

tipik sıf.

typically adv.

genellikle zarf.

tyre n.

lastik n.

ugly adj.

çirkin sıf.

ultimate adj.

son sıf.

ultimately adv.

sonuçta adv.

umbrella n.

şemsiye n.

unable

yapamaz

unacceptable

kabul edilemez

uncertain

belirsiz

uncle n.

amcası i.

uncomfortable

rahatsız

unconscious

bilinçdışı

uncontrolled

kontrolsüz


under prep.,

hazırlık altında.,

underground adj., adv.

yeraltı sıf., adv.

underneath prep., adv.

hazırlık altında., adv.

understand v.

V. anlamak

understanding n.

anlayış n.

underwater adj., adv.

sualtı sıf., adv.

underwear n.

iç çamaşırı n.

undo

geri

unemployed

işsiz

unemployment

işsizlik

unexpected,

, beklenmedik

unfair,

, haksız

unfortunate adj.

talihsiz sıf.

unfortunately adv.

maalesef adv.

unfriendly

unfriendly

unhappiness

mutsuzluk

unhappy

mutsuz

uniform n., adj.

üniforma N., sıf.

unimportant

önemsiz

union n.

sendika n.

unique adj.

eşsiz sıf.

unit n.

birim i.

unite v.

V. birleştirmek

united adj.

birleşik sıf.

universe n.

evren n.


university n.

üniversite n.

unkind

unkind

unknown

bilinmeyen

unless conj.

sürece.

unlike

aksine

unlikely

olası

unload

boşaltmak

unlucky

şanssız

unnecessary

gereksiz

unpleasant

berbat,iğrenç

unreasonable

mantıksız

unsuitable

uygun olmayan

untidy

dağınık ,düzensiz

until

olan zaman boyunca,-e/a kadar

unusual

görülmedik ,alışılmamış

unusully

olmadık şekilde, alışılmamış

unwilling

isteksiz

unwillingly

isteksizce

up

yukarı

upon

üzerine ,üzerinde

upper

artış

upright

dik ,dik duran

upset

devirmek ,devrilmek

upstairs

yukarıda,yukarıya

upward

yukarıya doğru


upwards

yukarı

urge

ısrarla istemek

urgent

acil,ivedi

us use

kullanmak

useful

faydalı

useless

faydasız

usher

yer gösterici

usual

alışılmış,herzamanki

usually

genellikle

vacuum

boşluk

valid

mantıklı

valley

vadi

valuable

kıymetli

value

önem,değer

van

kamyonet

variation

değişim

variety

çeşitlilik

various

ayrı,farklı

vary

değiştirmek

vegetable

sebze

vehicle

taşıt

vein

toplar damar

verb

kelime

verse

kıta


version

kişisel anlatış

very

çok

victory

zafer

view

manzara

vigorous

canlı bir dans

vigour

canlılık,şevk

village

köy

violence

zor ,şiddet

violent

şiddetli,sert

virgin

bakire

visible

görülebilir

visit

ziyaret etmek

visitor

zitaretçi

vivid

canlı, parlak

voice

ses,insan sesi

volume

ses düzeyi

vote

oy,rey

vowel

ünlü harf

voyage

deniz yolculuğu

wage

ücret

waist

bel

wake

uyanmak

walk

yürümek

wall

duvar


wander

başıboş dolaşmak

want

istemek

war

savaş

warm

ılık

warmth

sıcaklık,ılıklık

warn

uyarmak

wash

yıkamak

waste

israf

watch

saat

water

su

wave

dalga

wax (n)

mum

way

yol-yön,taraf

we(pron)

biz

weak

zayıf,güçsüz

weakness

zayıflık,zaaf

wealth

zenginlik,servet

wealthy

zengin,servet sahibi

weapon

silah

wear

1.giymek/(takı)takmak/göstermek 2.giysi,elbise

weather

hava,hava durumu

weave

dokumak,örmek

wedding

nikah,düğün

week

hafta


weigh

tartmak

weight

ağırlık/tartı/yük,sıkıntı

welcome

hoş karşılamak/(misafiri)nezaketle karşılamak

welfare

refah,sağlık,mutluluk içinde yaşama/yoksullara yardım

well//as well as

kuyu/iyi,yolunda/iyice/hayli/elverişli///…kadar iyi/hem..hem de

well-known

ünlü,meşhur

west

batı,batıya doğru

western

batı,batıya ait

wet

ıslak/yağmurlu

what

Ne(zamir)/şaşkınlık belirtir/ne,hangi(sıfat)

whatever

her ne,ne(zamir)

wheat

buğday

wheel

tekerlek/direksiyon

when

ne zaman/-diğinde,-diği zaman

whenever

ne zaman…ise/her…diğinde

where

nerede,nereye,nereden

wherever

bağlaç_zarf olarak kullanılan yan cümlenin başında bulunur.

whether

(bağlaç)-mek veya -memek

which

hangi(sıfat)

whichever

hangisi….ise

while

müddet,süre/-iken,-ken

whip

kamçılamak,kırbaçlamak/kırbaç,kamçı

whistle

düdük çalmak,ıslık çalmak/düdük,düdük sesi

white

beyaz,ak/beyaz ırktan olan kimse

who

kim?(zamir)


whoever

her kim…ise

whole

tam,bütün tüm

whom

kimi ,kime ,kimden, kimde

whose

kimin

why

niye,niçin

wicked

kötü ruhlu,ruhunda kötülük besleyen/çok kötü,fena(şey)

wickedness

kötülük,günahkarlık

wicket

küçük kapı, gişe kapısı, yarım kapı

wide

geniş,engin

widely

adv. enli, adamakıllı, geniş ölçüde, iyice

widespread

yaygın

widow

dul kadın

width

genişlik,en

wife

wild

vahşi

wildly

çılgınca

will

irade,vasiyet/vasiyet etmek,iradesini kullanmak,dilemek

willing

istekli,hevesli,rıza gösteren

willingly

isteyerek(zamir)

willingness

isteklilik

win

kazanmak

wind

rüzgâr, esinti,

wind

sarmak, dolamak

window

pencere

wine

şarap


wing

kanat, kulis

winner

kazanan kimse

winter

kış

wipe

bez vs. ile silmek

wire

tel, telgraf, telefon

wisdom

akıl, hikmet, bilgelik

wise

akıllı, bilge

wish

istemek, arzu

with

ile, beraber

withdraw

geri çekmek

within

içerde

without

dışarda

witness

tanık, şahit

woman

kadın

wonder

mucize, şaşılacak şey

wonderful

harikulade, harika

wood

odun, kereste

wooden

tahta, ahşap

wool

yün, yapağı

woollen

yünlü, yünden yapılmış

word

kelime, sözcük

work

iş,güç, meşguliyet

worker

işçi, çalışan kimse

world

dünya, evren

worm

solucan, kurt


worry

üzüntü, canını sıkmak

worse

daha fena, daha kötü

worship

ibadet, tapma

worst

en fena, en kötü

worth

değer, kıymet

worthless

değersiz

worthy

layık, değer

would

keşke

wound

yara

wrap

sarmak, dolamak

wrist

bilek

write

yazmak, kaleme almak

writer

yazar

writing

yazı yazma, edebi eser

wrong

doğru olmayan, yanlış

wrongdoing

haksızlık, kabahat

wrongly

yanlış şekilde

yard

yarda

year

yıl

yellow

sarı

yes

evet

yesterday

dün

yet

henüz, şimdiye kadar

yield

verim, ürün, kazanç

you

sen, siz


young

genç

your

senin, sizin

yours

seninki, sizinki

yourself

kendin, kendiniz

youth

gençlik, genç adam

zero

sıfır








zuruna 癟覺kmak



















ysi, odun tart覺 birimi

nesi; m覺s覺r viskisi; nas覺r

mak, yaramak, benzemek


esi, iddialar; kont arası; kontuar

; kontluk, kont

aray halkı; oturum, celse; hükümdarlık, saltanat, kur, toplantı

ınak, bahane

a; karmaşık

tirmek; yetki vermek, atamak

alacak; emniyet; saygınlık, beğeni; kazanç toprak kayması; ürperti, ürperme; yaltakçı; sevilmeyen kimse


alık; kursak; kısa kesilmiş saç

grubu, yığın

orkunç; zor

alvarma; slogan

kendini adamak, gayret etmek; kazanmaya çalışmak

kteri kültürü


uku; müşterisi olma; alışveriş









branda bezi












































k, küstürmek, suç işlemek, saldırmak, kırılmak

i, eskimiş, pişkin, önceki, harika


kısık olmayan (ses)

nü. opera hat erkeklere mahsus katlanabilen silindir şapka. opera house opera binası. comic opera operakomik. grand ope

etmek, borsada işlem yapmak, spekülasyon yapmak, kullanmak, çalıştırmak

me, iş, işlem, çalıştırma, kullanma, hüküm, yürürlük, tatbikat, harekât

ek, karşı çıkmak, kafa tutmak, karşı olmak, itiraz etmek, başkaldırmak

et, rekabet, karşısav

urum, emir, buyruk, ödeme emri, sipariş, basamak, hane, sınıf, rütbe, nişan, mezhep, tarikat, paso


oktası, nereden

alınmak, icat etmek, yaratmak, neden olmak

ca, diğer taraftan, başka konuyla

z, muhalefet

, haricinde, siz: -siz, yoksun, hakkında

ış, askıda, yerine getirilmemiş

ek, başarmak, atlatmak, zayıf düşürmek


k, teslim etmek

asa doldurmak, toplamak, toparlanmak, eşyalarını toplamak, bavul hazırlamak, defetmek, defolup gitmek, vurmak

ak izi (hayvan) , rampa, haraç

hmet, ceza












resent a suggestion ,question etc. 3.to express in 4. to write somethingwords

makes you suitable to do a job etc.

you are sutable for a job thing or person

ng card w覺th a picture of a queeen on it.4. an important chess-piece problem in a school exerrcise,exam

r written 2,to name a price


gs on.2 a long bar of steel that forms the track on which trains etc run

can be send or thorwn ; the distance over which a sound can be heard 3, the amount between certain l覺m覺ts.

when something happens 2. the number or amount of something inrelation to a total 3. the speed with which something h

bly 3. more exactly more correctly

.to make contact with someone.

nge that occurs when two or more sustances are put together

mething by readign . 3.to study a subject at auniversity

wspaper .3. a reading book


the power of your mind to think

espond something that you are told

on which music 3.the best performance so far 4.the collected facts of from the past are known about something

3. to pass on to someone else for a dec覺s覺on

g very formal


eıng very good

how a fıgure

ause of marriage 2. a connection between facts.

k, rahatlatmak, yumuşatmak

uaf tutma, muafiyet, salıverme, yayın izni, davadan vazgeçme

tmak, affetmek, gösterime sokmak, yayın izni vermek, bırakmak


e, yardım, destek, ara verme, nöbet değiştirme, nöbeti alan kimse, hafifletme, kabartma, rölyef

mek, avutmak, içini rahatlatmak, nöbeti devralmak, yardım yapmak, sadaka vermek görev, onur meselesi

ü, fevkalade, kayda değer

k, yâdetmek, aklında tutmak, ihmal

ylı, soğuk (davranış), endirekt

den alınma, halletme, ortadan kaldırma taşınma, sonra gelen yemek [brit.], üst sınıfa geçmeden önceki ara sınıf [brit.]

mek, uzatmak

fikir ayrılığı, dargınlık, bozuşma

yinelenmek, ağzına gelmek, aralıksız ateş etmek (tüfek)

eçmek, yerini almak, yerini tutmak, geri ödemek, yerine bakmak, vekâlet etmek, ahizeyi yerine koymak

et, beyan, fikir belirtme, sitem, ibraz, sunma, tasarım

opyasını çıkarmak, reprodüksiyon yapmak, çoğalmak


, ihtiyacı olmak, eksik olmak, zorunlu tutmak

şart, rezerv, kaynak, çekingenlik

ma, mukavemet, dayanma gücü, karşı çıkma, karşı gelme, tahammül, rezistans

urulacak kimse, çare, uğrak, sık sık gidilen yer, ikinci adres çözüm bulma yeteneği, oyalayıcı şey, uğraş

m, ilgi, alâka

ymak, riâyet etmek

miz, kıyafeti düzgün, derli toplu, saygın, saygıdeğer, ekonomik bakımdan güçlü

etkilenmek, ses vermek (motor)

kilenme, cemaatin papazdan sonra tekrarladığı ilâhi

ödeme gücü, temyiz gücü

m, sorumluluk gerektiren

yeri, misafirhane, mezar, destek, dayanak, kalan, es, durak, artık, kalıntı, gerisi, bakiye, ihtiyat akçesi [brit.]

ak, yatmak, ebedi istirahatte olmak, dayanmak, yaslanmak, durmak, dinlendirmek, dikmek (bakış), dayamak, koymak, çıkarm

ak, görevine iade etmek, geri vermek, iade etmek, kavuşturmak, yeniden tahta geçirmek

rmak, frenlemek, dizginlemek, hapsetmek, sınırlamak, kısıtlamak


klaşmak, emekliye ayırmak, geri çekilmek, geri çekmek, tedavülden kaldırmak, emekli etmek, ödemek (senet), yatmaya gitm

çıkarmak, ifşa etmek, esin vermek, ilham vermek, vahiy etmek

am hırsı, kin, öç alma isteği

mek, bozmak, iptal etmek, geriye doğru döndürmek, ters yönde dönmek, geri çevirmek

ergi, teftiş, denetim, geçit töreni, araştırma, tekrar (ders), revü

ndürmek, neşelendirmek, ihya etmek, gündeme getirmek, yeniden oluşturmak, uyandırmak (his), yeniden sahnelemek, tekr

üneş etrafında dönmesi

ndürmek, düşünüp taşınmak

k (sürmeden), süzülmek, kayar gibi görünmek (ay, bulut vb), yüzmek, havada kalmak, karara bağlanmamış olmak, sürüklenm

ış düz sıra, kabarık çizgi (toprak, deniz)

ak, telâfi etmek, derleyip toplamak, çeki düzen vermek, itibarını iade etmek

doğrudan doğruya, tam olarak, tam, gayet, cidden

















































































































era operakomik. grand opera ciddi konulu birtĂźr opera. operatic



lup gitmek, vurmak













certain l覺m覺ts.

eed with which something happens or is done 4. the level of pay


about something




ş), dayamak, koymak, çıkarmak, gömülü olmak, olmaya devam etmek, aynen kalmak


demek (senet), yatmaya gitmek, uyumaya gitmek, yatağa yatmak

), yeniden sahnelemek, tekrar yayınlamak, tasfiye etmek [met.], hayata dönmek, canlanmak, dirilmek, ayılmak, uyanmak (d

ğlanmamış olmak, sürüklenmek, üst üste binmek, taşımak (omuzunda vb), kullanmak, geçmek (yol), gırgıra almak, binmek, s




































































































































rilmek, ayılmak, uyanmak (duygu)

yol), gırgıra almak, binmek, sataşmak, kafa bulmak


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.