POSTA212 - SAYI 3

Page 1

3 Haziran 2013 Pazartesi YIL 1 • SAYI 3 HAFTALIK ÜCRETSİZ

A M E R İ K A’ D A K İ

Dünya’dan itidal çağrısı

TÜRKLERİN

GAZETESİ

www.posta212.com

TÜRKİYE AYAKTA...

İstanbul Taksim Gezi Parkı’nda geçtiğimiz hafta çevreci bir hareket olarak başlayan ve bir haftadır artarak devam eden eylemler, polisin uyguladığı şiddet karşısında iktidar karşıtı gösteriye dönüştü

■ Beyaz Saray, Taksim’deki olaylarla ilgili Türk yetkililere ‘itidal’ çağrısında bulundu. Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Laura Lucas, barışçıl halk gösterilerinin demokratik ifadenin bir parçası olduğunu belirtti.

■ Gezi Parkı’na eski Topçu Kışlası’nın inşa edilerek AVM’ye dönüştürülmesi projesine direnen İstanbul’lulara polis çok sert tepki gösterdi. Taksim ve çevresinde bir hafta içinde onbinlerce gaz bombası kullanıldı. Polis, beşinci günün sonunda Taksim Meydanı’nı terk etmek zorunda kaldı.

■ Beyaz Saray’ın resmi internet sitesinde Türkiye’deki olayları şikayet etmek için bir sayfa açıldı. Bu sayfada, İstanbul’da barışçıl göstercilere yapılan saldırıyı kınamak için başlatılan kampanyaya 72 saatte 10 bin imza toplandı.

■ Eylemler önce tüm Türkiye’ye daha sonra da tüm dünyaya yayıldı. Türkiye’deki medya organları olayları yeterince yansıtmaktan çekindi. Başta ABD ve Avrupa basını ise demokratik tepkilerin zor kullanılarak bastırılmak istenmesine çok sert tepki gösterdi.

■ Olayları sosyal medyadan takip eden Amerika’daki Türkler de pek çok şehirde bir araya geldi. Bunlardan en dikkat çekeni Wall Street’te gerçekleşti. Occupy hareketinin simgesi Zuccotti Park, 2 gün boyunca Türk göstericileri ağırladı.

BORSA’DA REKOR DÜŞÜŞ... DOLAR UÇUŞA GEÇTİ... OLAYLARDA İLK CAN KAYBI... YARALI SAYISI ARTIYOR... BİNLERCE GÖZALTI...

ABD’DE DOĞUM TURİZMİ ■ Amerikan Anayasası’nın ABD karasında doğan herkesi ABD vatandaşı olarak kabul eden hükmü, son yıllarda ilginç bir turizmin doğmasına neden oldu. Başta büyük eyaletler olmak üzere ABD’nin bazı bölgelerinde, doğum için ABD’ye gelenlere hizmet veren özel şirketler ve tesisler var. » 11’DE

FBI’dan çocuk pornosu tuzağı ■ Türk dizileri dünya ekranlarında ■ Türkler batıl inançlı çıktı ■ Facebook’un fenomeni bir köpek ■ Çin, Çin Mahallesi’ni vurdu ■ Kadınların tercihi değişti ■ “Türk erkekleri çok fazla anneci!” HEPSİ VE DAHA FAZLASI POSTA212 LIFE’DA

» SAYFA 8, 9, 10 VE 16’DA

ABD yolu çile dolu Amerika’ya gitmek isteyen Türklerin çilesi İstanbul’da havalimanında başlıyor. İstanbul’daki görevliler ‘kraldan çok kralcı’ davranıyor. Amerika’ya girişte ise ters ve kaba davranışlardan şikayet var ■ ABD’yi ziyaret eden Türkler havalimanlarında giderek yoğunlaşan biçimde yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve kötü muamele gördüklerini iddia ediyor. Uçağa biniş kartını almadan önce ve sonrasında Gözen elamanları yarım metrede bir kontrol noktası kurarak aynı evrakları tekrar tekrar istiyor. Yeşil Kart’ı olan Türkler bile havalimanlarında büyük zorluklarla karşılaşıyor. » 13’TE

ABD’DEKİ HASTANELER TEKNOLOJİNİN GERİSİNDE ■ ABD’de sağlık sektörü yeni teknolojileri değerlendirmek konusunda sınıfta kaldı. ABD’deki hastanelerde son teknoloji internet sistemleri olmadığı için uzun gecikmeler meydana geliyor. Bu gecikmelerin meydana getirdiği zarar da yıllık 8,3 milyar doları buluyor. » 2’DE

Wall Street’in nabzı POSTA212’de atıyor ■ Deneyimli Borsa Uzmanı Esen Ünal, New York Borsası ve finans piyasalarını her hafta sizler için değerlendiriyor. » 7’DE

İSVİÇRE’DE GİZLİ HESABI OLAN ABD’LİLER YANDI ■ İsviçre, bankalarındaki gizli hesaplarda para tutan Amerikan vatandaşlarının adlarının açıklanmasının yolunu açıyor. Bu karar, Amerikan hükümetinin vergi kaçıran zengin yatırımcıları bulmasına yardım etmeyi amaçlıyor. » 5’TE

Jodi içerde idam bekleyişinde, meraklılar...

Türkiye ekonomisi (3)

İstikrarlı büyüme yolunda

Euro’dan çıkmak da sanattır...

Petrol lobisi her iki yakaya uzanıyor

Ünlü Ayyaşlar...

DO⁄AN ULUÇ ■ 3’TE

PROF. DR. SEYFETT‹N GÜRSEL ■ 7’DE

SELİM ATALAY ■ 11’DE

HALDUN ARMA⁄AN ■ 12’DE

MEHVEŞ KOÇAK ■ 2’DE


2

Toplum Yaşam

3 Haziran 2013 Pazartesi

Mehveş Koçak mehveskocak@posta212.com

Ünlü Ayyaşlar

A

YYAŞ Arapçadan gelme bir sıfat olup ‘İçkiye düşkün’ anlamında gelmektedir. Kulağa kaba gelen bu tabir, antik çağdan başlamış günümüze kadar sanattan siyasete, bilimden spora kadar dünyanın kaderinde rol oynayan bir çok kişi için kullanılmış. İşte en bilindik ‘Ünlü Ayyaşlar’ Büyük İskender: Dünyanın en büyük askeri stratejisti ve antik çağın yenilmez imparatoru Büyük İskender’in biyografisini yazan ünlü tarihçi Prof. John Maxwell O’Brien, ‘Görünmez Düşman’ (Alexander the Great: The Invisible Enemy) adlı kitabında İskender’in içkiye olan düşkünlüğünden bahsediyor. Büyük çanaklarda şarap içen İskender’in ölümüne de bir çanak şarabın sebep olduğu iddia ediliyor. Kaynaklar, Büyük İskender’in şarabına karıştıralan kuvvetli bir zehir nedeniyle ya da alkol zehirlenmesi ile 32 yaşında öldüğünü belirtiyor. Vincent Van Gogh: Bugün dünyanın en pahalı resimlerini yapmış olan, Hollandalı efsane ressam Van Gogh, Abşent olarak bilinen ‘yeşil peri’ lakaplı alkol oranı yüksek bir içkiye bağımlıydı. Ruhsal sorunlar yaşayan ve hatta çıldırma noktasına gelen ünlü ressamın, alkol ile sakinleştiği belirtiliyor. Avrupa ülkelerinde yasaklanan Abşent, 1990’li yıllarda Van Gogh’un resminin yeraldığı şişelerde yeniden satılmaya başlandı. Büzz Aldrin; 1969 yılında Apollo 11 ile aya ikinci kez inen astronot unvanını alan Aldrin, tam bir içki bağımlısıydı. Aya gitmeden iki gün önce içkiyi bırakan Aldrin, yeryüzüne dönünce içkiye yeniden başladı. Aldrin, uzun süre alkol tedavisi gördü. Ernest Hemingway: Amerikan edebiyatının sembolü, yazar -gazeteci Hemingway, içkiliyken hatta kafası kıyakken yazdığı yazıları ile bilinir. Hemingway bu özelliğini eleştirenlere şu tavsiyede bulunmuş, “Sarhoş yazın, ayık düzenleyin”. Mohito adındak Küba kokteylini Amerika ve dünyada üne kavuşturan ise Hemingway’in ta kendisidir. George W. Bush: Amerika eski Başkanı George Bush, 1976 yılında alkollü araba kullanmaktan tutuklandı. 2000 yılında Amerika başkanlık seçimleri öncesinde patlak veren bu olay sonrası Bush, Yale Üniversitesi’nde okuduğu yıllarda içkiye bağımlı olduğunu itiraf etti. Bush, 2000 seçimlerinden Amerikan Başkanı olarak çıktı. Bush, alkolü bıraktığını söylese de elinden kadeh hiç eksik olmadı. Winston Churchill. İngiltere Eski Başbakanı Churchill, içkiyi sadece sevmekle kalmadı, sabah kahvaltısı dahil bütün öğünlerinde su gibi kullandı. İçkiye düşkünlüğü konusunda kendisi ile ilgili şakalar yapmaktan çekinmeyen Churchill, “Ben alkolün benden aldığının daha fazlasını ben alkolden aldım” sözü ile alkolün hayatındaki önemini anlattı. Diego Maradono: Futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi futbolcularından biri olan Arjantinli futbolcu Maradona, alkol bağımlısı olduğunu kabul etti. Bir süre alkol ve uyuşturcu tedavisi gören Maradona, teknik direktör olarak yoluna devam ediyor. Ted Keneddy : Amerika eski Başkanı John F. Kennedy’nin en küçük kardeşi T. Kennedy’nin başkan olmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Alkollüyken kullandığı arabanın köprüden uçması ve yanındaki bir kadının ölmesi, onun Amerika Başkanlığı yolunu tıkadı . Alkol tedavisi gören Kennedy, 2009 yılında hayatını kaybetti. Müzik dünyasından Frank Sinatra, Ray Charles, Jimmy Hendrix, Jim Morrison... Rusya eski Devlet Başkanı Boris Yeltsin... Ünlü yazarlar Edgar Allen Poe, Stephen King ve daha kimler yok ki... Üstelik bu saydıklarımın hepsinin alkol problemi tescillenmiş. Ne kendileri inkar etmiş ne de toplumdan saklama gereği duymuşlar. Yani ‘Ayyaş’ kelimesinin tam karşılığındaki isimler olmuşlar. Peki bir de alkol seven ünlüler var; içmeyi seven, elinde içki kadehi ile görünen... Onlar da mı ‘Ayyaş’? Eğer onlar da ‘Ayyaş’ kataogorisine giriyorsa, bu listeyi yazmaya sayfalar yetmez.

ABD’DE HASTANELER TEKNOLOJİNİN GERİSİNDE... ■ (NEW YORK-POSTA212) Ponemon Enstitüsü’nün 577 sağlık görevlisi üzerinde yaptığı araştırmadan Amerika’da sağlık sektörünün hasta bakımında internet hizmetlerinden ve gelişmiş cep telefonlarından yeterince yararlanmadığını ortaya koydu. Araştırmaya göre hastaneler verimsizlik nedeniyle uzayan bakım sürelerinden yılda 8,3 milyar dolar kaybediyor.

» YILLIK ZARAR BÜYÜK

Teknoloji güvenliği şirketi Imprivata’nın sponsorluğunda yapılan araştırma, sağlık sektörü çalışanlarının hasta bilgisi beklerken günde 46 dakika kaybettiklerini gösteriyor. Bu kaybın nedeni olarak çağrı cihazı kullanımı, geniş bant internet erişiminin olmaması, e-posta sistemindeki yetersizlikler ve kişisel cihazların kullanımının yasak olması gösteriliyor. Bu nedenle hastane başına yılda 900 bin dolar kaybedildiği tahmin ediliyor. Bu rakam ülke çapında 5,1 milyar dolara denk geliyor. Ayrıca hastanelerin taburcu etme sürecinde yaşadıkları gecikmeler de yılda 3,2 milyar dolar kayba neden oluyor.

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

Ege, gözünü Amerika’daki

zeytinyağı pazarına dikti Ünlü pop müzik sanatçısı Ege, ‘EgeoLive’ adını verdiği kendi zeytinyağı markasıyla ABD piyasasına girmeye hazırlanıyor. Geçen hafta New York’a gelen Ege, “İşim sadece zeytinyağı satmak değil, Anadolu’ya hakettiği saygıyı tekrar kazandırmak” diye konuştu Ünlü pop müzik sanatçısı Ege, "EgeoLive" adını verdiği kendi zeytinyağı markasıyla ABD piyasasına girmeye hazırlandığı aşamada, projesinin çıkış noktasını ve gelişmeleri Posta 212'ye anlattı. ■ EgeoLive Projesi'nin nasıl başladığını bize anlatır mısın? Zeyntinyağı, insanalık tarihinden beri var olan, üç kutsal kitapta, mitolojide ve yazılı en eski kitaplarda geçen tanrısal bir lütuf. Dünyada İspanyol ve İtalyan zeytinyağı çok ön planda ama zeyntinyağının ana vatanı Kuzey Ege ile Yunanistan. Bakmakla görmek arasındaki farkı çok iyi anladığım bir dönemde istedim ki, zeytinyağı tekrar hakettiği kıymetini bulsun. Anavatanına yakışır bir sunumla Türk zeytinyağını dünyaya tanıtmak istediğime karar verdim.

» “ANADOLU’YA HAKETTİĞİ SAYGIYI KAZANDIRMAK İSTİYORUM”

■ Projenizin başlangıç noktası olarak ABD’yi seçtiniz. Bundan ne gibi beklentileriniz var? ABD'de bu pazara girmenin zor oldunu düşünüyorum ama çok iyi yerlere geleceğimize inanıyorum. Gelecekte, zeytinyağımızı yanında Türkye'yi tanıtan küçük CD'lerle sunmayı istiyoruz. Çünkü Türkiye'nin imajı çok bilinir bir imaj değil. Dünya tarihine olan katkısı da maalesef çok bilinmiyor. Medeniyetin doğduğu topraklar Anadolu toprakları. Rönesans Dönemi’nden veya Yunan Medeniyeti’nden bahsediyorsak, Anadolu’nun katksını yadsıyamayız. Greklerin sahip çıktı filozofların yarısı Anadolu topraklarında hayatını sürdürmüş. O

yüzden ben Anadolu’ya hakettiği değeri tekrar kazandırmak ve insanların ilgisini çekmek için böyle bir proje başlattım. İşim sadece zeytinyağı satmak değil, Anadolu’ya hakettiği saygıyı tekrar kazandırmak.

» 30CM’LİK TANRIÇALAR

■ EgeoLive'i eşsiz kılan özellikleri nelerdir? İki yıl gibi bir süreçte, bir takım tasarımcılarla ve seramikçillerle beraber çalışarak 3 bin yıllık orjinal zeyntinyağı şişelerini yeniledik. Bunun dışında, mitolojide çok fazla zeytinyağı geçtiği için, antik tanrı ve tanrıçaları 30 cm'lik boyulata indirip, mermerle camın buluştuğu şişe formuna kavuşturduk. Bugün hakikaten bir insanın evinde olması isteyeceği bir arzu nesnesi haline getirdik. 19 ziraat mühendisi tarafından denetlenmekte olan EgeoLive, organik tarım yapan 925 çiftçimizden elde ediliyor. Avrupa Birliği, Amerika, Ja-

ponya, Avusturalya ve Kanada olmak üzere 5 farklı kitadan organik sertifikamız var. İzmir ilimizin Torbalı yöresine ait olan zeytinlerden üretilen EgeoLive'i, "İçinde anne şefkatinin bulunduğu bir lezzet" diye ifade ediyoruz. ■ EgeoLive zeytinyağını Türkiye'de nerelerde bulabiliriz? Türkiye'de şu anda Topkapı Müzesinde ve Efes Müzesi'nde varız. Haziran başı itibariyle, Duty Free'lerde de olacağız. Aynı zamanda, Türkiye'nin en şık otellerinden Les Ottaman'ın restoranında da kendi şişe formlarımız müşterilere sunuluyor.

» ‘DELİ’ DİYEN ŞİMDİ ‘DAHİ’ DİYOR

■ Şu ana kadar etrafınızdan nasıl tepkiler aldınız? Şişelerin hepsi el yapımı olduğu için, küçük bir aksaklık olduğunda çok bir büyük zaman ve enerji harcamak gerektiriyor. İlk başladığım zamanlarda “Deli misin?” diye soran ve dalga geçenler çoktu . Beni o zamanlar “deli” diye nitelendiren bir çok arkadaşım şimdi şişeleri gördüğünde “dahi”diyor. ■ Kültür Bakanlığı’ndan herhangi bir destek alıyor musunuz? Koleksiyonumuzu hazırlamadan harekete geçmek istemedik. Artık koleksiyonumuz hazır. Rahatlıkla görüşüp projemizi aktarabiliriz idye düşünüyorum. ■ Herhangi bir Amerikan şirketiyle ortak çalışmanız söz konusu mu?

Bu önümüzdeki günlerde belli olcacak.

» “ÇOK ŞANSLIYIM!”

■ EgeoLive" projesiyle Türkiye'deki diğer sanatçılara örnek olacağınızı düşünüyor musunuz? Şöhret dediğimiz şey insan Gmail'i gibi. Aldıkça alıyorsun var ama dışarı vermek çok zor. Bir noktada sıyrılıp, Ben yapacağımı yaptım ama bundan sonra insanlara nasıl faydalı olabilirim? demek başka bir mantık ve ruh. O yüzden benim amacım kimseye örnek olmak değil. Ben mutlu olduğum şeyleri yapmayı tercih ediyorum. Kendimi hayatta çok şanslı hissettim. Milyarlarca insan her sabah sevmediği bir insanına yanında uyanıp, sevmediği bir işe gider. Hayat böyle akıp gider onlar için. Benim için hobi olup tutkuya dönüşen bir şey, daha sonra meslek haline geldi. Bundan hem kariyer yaptım, hem de sevgi ve saygı gördüm. İnsnaların iyi bildiği bir marka haline geldim. Bu, insanın hayatta bir kere başına gelir ama benim ikinci defa başıma geliyor. Zeytinyağını çok seviyorum. Bir hobiydi, daha sonra tutkuya dönüştü, şimdi de mesleğe dönüşüyor. Hiç bir zaman müzikten para kazanmak gibi bir amacım olmadı. Bu beni başarıya götürdü. Bu işe de para kazanmak için girmedim. Benim için bir mesaj ve görevdi.

Connecticut 3. Geleneksel Halk Konseri ve Pikniği’ne olağanüstü ilgi Türk-Amerikan Giresunlular Derneği, New York Giresunlular Derneği ve SNETECA’nın (The Turkish American Cultural Society of New England) ortaklığıyla Madison’da “3. Halk Konseri ve Pikniği” düzenledi (POSTA212) Hammonasset Beach State Park’ta gerçekleşen pikniğe, T.C. Boston Başkonsolosu Burak Karartı, West Haven Belediye Başkanı John Picard, Türk-Amerikan Giresunlular Derneği Başkanı Cevdet Özdemir ve Yönetim Kurulu Üyeleri New York Giresunlular Derneği Başkanı Savaş Şahin, SNETECA Başkanı Hikmet Aslan, New Hoven Diyanet Camii Derneği Başkanı Haydar Elevli, West Haven Mevlana Camii Derneği Başkanı Ahmet Kangal, Massacushets Diyanet Camii Derneği Başkanı Ali Bölük, West Haven Turkish Cultural Center görevlileri ve Melahat Akkutlu Ortaokulu Müdürü İlter Aygün katıldı.

daha gür çıkması demektir” diye belirtti.

» UNUTULMAZ MÜZİK ZİYAFETİ Davet edilen West Haven Belediye başkanı Sayın John Picard ve diğer dernek başkanlarına TürkAmerikan Giresunlular Derneği’nin logosunun bulunduğu Kütahya Porselen tabağı hediye edildi. Protokol konuşmalarından sonra Sanatçı Gamze Ordulu, sahne alarak birbirinden güzel şarkıları söylemeye başladı. Daha sonra sahne alan sanatçı Ahu Güral da, katılımcılara unutulmayacak dakikalar yaşattı.

» “SİZLER İÇİN BURADAYIZ”

3.Halk Konseri ve Pikniği’nin ana sponsoru Saray Restoran’ın sahibi Halil Kuru, bir açılış konuşması yaparak, olumsuz hava şartlarına rağmen yoğun katılım olmasından dolayı duyduğu memnunuyeti dile getirdi ve protokole teşekkürlerini sundu. T.C.Boston Başkonsolosu Sayın Burak Karartı, Türk toplumuyla beraber olmaktan duyduğu memnunuyeti dile getirdi.”Bizim kapımız sizlere açık, sizler için buradayız” dedi. Bu tarz güzel etkinliklerde bir araya gelmenin önemini vurgulayan Karartı’ya günün hatırası olarak, başkan Özdemir tarafındanTürk-Amerikan Giresunlular Derneği’nin logolu porselen tabağı hediye edildi. Sayın Karartı, bu hediyenin makamının en güzel köşesinde duracağının sözünü verdi. Türk-Amerikan Giresunlular

Derneği Başkanı Cevdet Özdemir, ” Bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz halk konseri ve pikniğimiz gönül isterdi ki, güzel bir havada gerçekleşsin. Masalar ve alan dolsun” diyerek sözlerine başladı. Hava bize müsaade etseydi, buradaki kemençe sesini, horon sesini New York’tan,Giresun’dan, New Jersey’den dinleyecektik. Bizler, anavatandan uzakta, Amerika’da işinin, aşının, çocuklarının ve geleceğinin peşinde olan Giresun’lular olarak, birlik ve beraberlik içerisinde olmalıyız, olmak zorundayız.

» KEYİFLİ ANLAR YAŞANDI

T.C. Boston Başkonsolosumuz burada, aramızda. Bizim burada güçlü olmamız demek, Boston Başkonsolosu’muzun güçlenmesi

demek. Bizim burada başarılı olmamız demek, Giresun’un güçlenmesi, dolayısıyla Türkiye’nin güçlenmesi demektir. Sesimizin

Katılan misafirlere Saray Restoran tarafından hazırlanan et ve tavuk döner,pilav,salata,tatlıl ve çeşitli yemekler ikram edildi. Hava şartları sebebi ile bir çok faaliyetin iptal edilmesine rağmen, çocuklar için hazırlanan eğlenceye devam edildi. Elma yeme yarışması, çuval yarışması ve uçurtma yarışması yapan çocuklar ve büyükler, 3. Halk Konseri ve Pikniği’nden mutlu bir şekilde ayrıldılar.


Güncel Toplum

3 Haziran 2013 Pazartesi

3

TADF BAŞKANI ALİ ÇINAR TÜRK GÜNÜ İÇİN TEŞEKKÜR MESAJI YAYINLADI

SONBAHARDA sürprizlerimiz var!

Doğan Uluç doganuluc@aol.com

Jodi içerde idam bekleyişinde, meraklılar dışarda piknikte

A

Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu Başkanı Ali Çınar, 32’inci Türk Günü Yürüyüşü ve Festivali’nin ardından yayınladığı bir mesajla destek veren herkese teşekkürlerini sundu (NEW YORK-POSTA 212) Geçmiş yıllardan farklı olarak çok yoğun bir etkinlik takvimi oluşturduklarını ve bu çerçevede ülkemizin tanıtımına daha çok ağırlık verildiğini belirten Çınar, Federasyon’un yaz tatiline girmeden aralıksız çalışmalara devam edeceğini söyledi. Türk vatandaşlarını Eylül-Aralık ayları arasında sürpriz programların beklediğinin müjdesini veren Çınar, gelecek dönem başkanlık koltuğunu kazanacak adaya ve ekibe, yönetimi ‘alınlarının akıyla’ bırakacaklarının mesajını verdi. Türkiye’nin dışında yapılmış en büyük Türk festivali olan New York Türk Günü Yürüyüşü ve Festivali’nin ardından yayınladığı değerlendirme ve teşekkür mesajında Ali Çınar, TADF olarak bu çerçevede 1 ay içersinde düzenledikleri 20 etkinlik hakkında ilginç notlar aktardı.

» MARKOWITZ’DEN ÖZEL TEBRİK

New York Türk Günü Yürüyüşü ve Festivali kapsamında gerçekleşen BrooklynTürk

Festivalin’de Türkiye’den gelen gruplar ile yerel müzik gruplarının büyük bir coşkuyla Türkiye tanıtımına katkıda bulunduklarının altını çizen Çınar, Brooklyn Belediye Başkanı Marty Markowitz’in “ TADF’yi çok farklı seviyede ve büyük işler başardığı için” tebrik ettiğini belirtti.

» SENATODAN DESTEK ARTIYOR

Amerikan Senato ve Kongre üyelerinden tebrik yağmuru aldıklarının altını çizen Çınar, Başkan Obama’ya yakın olan Kongre üyelerinden Yvette Clarke’in 18 Mayıs 2013 tarihli kutlama mesajında “Şu andaki Federasyon yönetimin çok daha iyi tanınan ve saygı duyulan bir kuruluş haline geldğini” söylediğini, Amerikalı temsilcilerin TADF’ye güven ve desteklerinin her geçen gün arttığını vurguladı.

» ANKARA’DA TEBRİK ETTİ

Ankara’dan aldıkları tebik mesajları çerçevesinde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “ Bugün New York’ta sergilemiş olduğunuz

örnek dayanışmayı, önümüzdeki dönemde de devam ettireceğinize olan inancım tamdır” dediğini belirten Çınar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajında ise “Geleneksel hale gelmiş olan bu etkinlik, ABD’nin birçok bölgesinden Türklerin biraraya gelmesini sağlamakta ve kültürel zenginliğimizin ve değerlerimizin tanıtılmasına fırsat oluşturmaktadır. Önümüzdeki dönemde de bu anlayış içinde başarılı çalışmalarınızı devam ettireceğinize duyduğum inançla, bu anlamlı faaliyetin düzenlenmesine katkıda bulunan tüm kişi ve kuruluşları bir kez daha kutluyor, hepinizi kalbi duygularımla selamlıyorum” dediğini belirtti. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Her yıl Mayıs ayında ABD’nin farklı bölgelerinden New York’a gelerek Türk Günü Yürüyüşü’ne katılmanız ve burada bir bayram havası oluşturmanız, kendi değerlerinize sahip çıktığınızın bir göstergesidir” dediğini belirten Çınar, Washington Büyükelçisi Namık Tan’ın mesajında ise TADF’yi tebrik ede-

rek başarılarının devamını dilediğini söyledi.

» TADF’DEN TEŞEKKÜR

“Yaptığımız tüm etkinliklere gece gündüz demeden koşturan çalışma arkadaşlarıma, Yönetim Kurulu üyelerine,Federasyonumuza üye olan ve olmayan tüm Sivil Toplum Kuruluşu temsilcilerine,Türkiyeden gelen resmi heyet temsilcileri ve gösteri gruplarına , Amerikalı dostlarımıza,T.C New York Başkonsolosluğu ve Washington DC Büyükelçi temsilcilerine ,Mehmetçik Vakfı’na destek kampanyası başlatan Dallaslı gönüllü bayanlarımıza, bizlere destek veren sponsorlarımıza , Türk ve Amerikan medyasına ve yağmura rağmen bizleri yanlız bırakmayan vatandaşlarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz” diyen Çınar, “Amerika’nın en eski ve en köklü çatı kuruluşu olan Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun güven ve imajının çok daha iyi yerlere geldiği inancıyla, çalışmalarımız aralıksız devam edecektir” diye belirtti.

RİZONA’NIN güneşi kızgın mı kızgın. Mesa cezaevine yaklaşırken ısı giderek artıyor. Palmiye ağaçları yerini jilet keskinliğinde çelik tellere terketmiş, yaprak dahi kımıldamıyor. Minik şehir tarihi günler yaşıyor, yerli turistler arabayla çevrede merak turu yaptıktan sonra adres panoları önünde hatıra fotoğrafları çekiyorlar. Gözleri betonarme duvarlı hapishanede. Jodi Arias bahçeye çıkar mı heyecanı içindeler. Piknik yapmaya gelenler dahi var. Omuza düşen siyah saçları,desenli gözlükleriyle ilk okul hocasını andıran Jodi, beş yıldan sonra tekrar ağırceza mahkemesinde. Oysa masum yüzlü lokanta garsonu Jodi’ye kıyasla ‘Öldüren Cazibe’deki Glenn Close ‘sütten çıkma ak kaşık kadar’ temiz. Jodi aşırı tutku, kıskançlık hastalığından mustarip. 2008 Haziran’ında erkek arkadaşı Travis Alexander’ı öldürmek suçundan hapiste. Mayıs başında Maricopa Vilayet Mahkemesi savcısı Juan Martinez, juri karşısında 18 gün sorguya çektiği Jodi’nin cürmünü şöyle özetledi ‘’29 kere bıçakladı, kafasını gövdeden ayırdı. İki kaş arasından kurşunladı, ama maktul daha önce bıçak darbeleriyle ölmüştü.’’ 32 yaşındaki Jodi uzatmalı dostu Travis Alexander’dan ayrı yaşamasına rağmen peşini bırakmıyor, araba lastiklerini kesiyor, kadınlarla ilişki kurmasını önlüyordu. Haziran 2008’de önceden planladığı cinayeti gerçekleştirmiş, sevgilisinin evinde banyoda katletmişti. Tevkif edildiğinde polislere ‘’Katil benim. Ölmek istiyorum.’’diyen eski garson mahkemede ifade değiştirdi: ‘’Ben evde değildim...Maskeli iki adam eve baskın yaptı. Travis’i bıçakladılar...Travis bana çok kötü davranır, sürekli ırzıma geçerdi. Meşru müdafa için öldürdüm...’’şeklinde birbirine zıt beyanlarda bulundu. Büyükbabasının evinden çalınan 0.52’lik tabancanın Travis’i öldüren silah olduğu ortaya çıktı. Hapse düştüğünde eski garsona can tatlı geldi. Telefon arayanlara ‘’İdam cezası veremezler, çünkü masumum.’’mesajını gönderdi. Travis’in kanlar içinde resimlerini, Jodi’nin ayrıntılı seks kasetlerini erkek kardeşi kablolu TV’lere, tabloid skandal dergilerine satmaya başladı. Kardeşi Jodi’nin saçlarından tutamları, ‘Survive’ yazılı tişörtlerini de cezaevi yolunda hatıra eşyacılara yüksek fiyatla verdi. Juri 15 Mayıs’ta Jodi Arias’ın Travis Alexander’ı katili olduğu hükmüne vardığı gibi genç kadının idam cezasını hak ettiğini de bildirdi. Dava iki üyenin olumsuz oyu ile jürinin bölünmesine sebeb oldu. Juri 18 Temmuz’da Jodi’nin idam cezasının akıbetini tayin edecek. Amerika’lılar aşırı ihtiras suçlarının cürüme dönüşmesini ilgiyle takip ediyorlar. 1994’te yıldız futbolcu O.J. Simpson’ın eski eşi Nicole ile erkek arkadaşı Ron Goldman’ı bıçakla öldürme iddiasıyla yargılanması Amerikan hukuk tarihinde en fazla ilgi gören dava oldu. çekti. 134 gün TV’de yayınlanan dava sonunda O.J. beraat etti. 2007’de astronot Lisa Nowak’ın göz koyduğu ‘Discover’ uzay gemisi pilotu William Oefelein’in ayartmaya çalışan Colleen Shipman’ı kaçırma girişimi ağır cezada son buldu. Lorena Bobbitt 1993’de aşırı tutkularından bıktığı kocası John Wayne uyurken cinsel uzvunu kesip sokağa attı. Doktorlar sonra ameliyatla uzvu birleştirdiler. (*) hurriyet.com’daki yazısından alınmıştır.

BÜYÜKELÇİ TAN, SAN ANTONIO’DAKİ VATANDAŞLARIMIZLA BULUŞTU (SAN ANTONIO-POSTA 212 ) Washington Büyükelçisi Namık Tan, çeşitli temaslarda bulunmak üzere San Antonio’yu ziyaret etti. İncarnate Üniversitesi’nde gerçekleşen toplantıya Büyükelçi Namık Tan ve eşi Fügen Tan, Incarnate Üniversitesi Uluslarası Bölüm Başkan Yardımcısı Marcos Fragosa, San Antonio Belediyesi Uluslararası Bölüm Protokol Başkanı Sherry Dowlatshahi, Türk Amerikan Dernekleri Kurulu (ATAA) Mütevelli Heyeti Başkanı Başkanı Vehbi Aldıkaçtı ve ATAA Güneybatı Bölgesi Başkan Yardımcısı Sibel Pakdemirli’nin yanı sıra, 40 civarında vatandaşımız katıldı. Türk-Amerikan toplumu üyeleriyle Büyükelçi arasında geçen sohbet toplantısında Namık Tan, yaptığı çalışmalardan örnek vererek, Amerika’da yaşadığı deneyimleri katılımcılara aktardı. Amerika’da yaşayan Türklerin birbirleriyle olan farklılıklarını kabullenmesi gerektiğinin altını çizen Namık Tan, Türk-Amerikan toplumunun kendi kültürünü kaybetmeden ABD’nin kültürüne uyum sağlaması gerektiğine işaret etti. ABD’nin güçlü ve büyük bir devlet olduğunu vurgulayarak, ABD sisteminde yasaların güçlü bir şekilde işlediğini, değişik kültürlerin ise çok çabuk kabullenildiğini ekledi.

TACS-RI YENİ YÖNETİMİNİ SEÇTİ

TURANT GENÇLİK BAYRAMI VE ANNELER GÜNÜ PİKNİĞİ Düzenlenen piknikte Atatürk baskılı t-shirtler büyük ilgi gördü...

(TEXSAS-POSTA212) Northern Texas Türk Amerikan Derneği (TURANT), 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ve Anneler Günü münasebetiyle 26 Mayıs tarihinde bir piknik düzenledi. Irvıng şehrindeki Cottonwood Park’ta gerçekleşen 19 Mayıs ve Anneler Günü Pikniği ile ilgili TURANT Başkanı Mert Tezkol “Çok keyifli bir gün geçirdik. TURANT’ın başkanı olmaktan son derece gurur duyuyorum. Sonsuz

yardımları için Arzu On’a ve Yavuz Akıncı’ya özellikle çok tessekür ediyorum. Onlar olmadan hiç bir şey yapamazdık. Aynı zamanda sponsorlarımıza da teşekkürlerimi iletiyorum diye konuştu. Vatandaşlarımıza döner ikramının yapıldığı 19 Mayıs ve Anneler Günü Pikniği, sürpriz çekillişler eşliğinde devam etti. Katılımcılar bir sonraki etkinlik olan Babalar Günü kutlamasında bir araya gelmek üzere ayrıldı.

■ (RHODE ISLAND- POSTA 212) Rhode Island Türk Amerikan Kültür Derneği (TACS-RI) yeni yönetim kurulu, 26 Mayıs 2013 Pazar günü, Brown Üniversitesi’nde gerçekleşen Genel Kurul Toplantısı’nda yapılan seçimlerde oybirliği ile göreve getirildi. Yeni Yönetim Kurulu adına TACS-RI yeni dönem Başkanı, Dr. Aslıhan Tokgöz Onaran, 2013-2015 döneminde, tüm TACS-RI Türk/ Türk Amerikan topluluğu üyelerine ve Türk kültürü ile ilgilenen her kesime hitap eden etkinliklerini topluluk üyeleri ile paylaşacak olmaktan sevinç duyacağını ifade etti. Tamamen gönüllü olarak hizmet veren TACS-RI Yönetim Kurulu üyeleri şöyle: Başkan Yardımcısı: Mehmet Gökhan Yalçın, Mali İşler Sorumlusu: Zeynep Ekmen Vural, Sekreter: Ayşe Esra Şirin, Yönetim Kurulu Üyesi: Dr Özge Can Özcanlı,,Yönetim Kurulu Üyesi: Tülay Lawton,Yönetim Kurulu Üyesi: Dr. Peter Lawton.

DAĞITIM SORUNU İÇİN...

dagitim@posta212.com


4

Türkiye Gündem

3 Haziran 2013 Pazartesi

TSK’DA NELER OLUYOR? Geçtiğimiz hafta Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan 300 subay ve astsubay ya istifa etti ya da erken emeklilik dilekçesi verdi Türk Silahlı Kuvvetleri’nde son dönemde gerçekleşen istifa ve ayrılıklar tartışmalara ve soru önergelerine yol açarken, geçen hafta Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan 300 subay ve astsubayın bir kısmı erken emeklilik dilekçesi Verdi bir kısmı da istifa etti. İstifalarda mayıs ayında yapılan “şark tayininin” etkili olduğu öğrenildi.

doğu illerinde görev alacaklarını öğrenince erken emeklilik dilekçesi verdi. Bazı subay ve astsubaylar ise istifa etti. Önceki hafta cuma günü açıklanması beklenen yeni görev yerleri bu nedenle ertelendi İstifalar ve emeklilik dilekçeleri nedeniyle görevlendirmeler yeniden yapılarak yeni liste hazırlandı.

» AÇIKLAMA ERTELEDİ

» 44 BİN 945 KİŞİ AYRILDI

Mayıs ayında yeni görev yerleri belli olan ancak açıklanmayan bazı subay ve astsubaylar, doğu ve güney-

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, 1 Ocak 2005-7 Mart 2013 tarihleri arasında, TSK’dan kendi isteğiy-

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

PENTAGON: SURİYE’DE UÇUŞA YASAK BÖLGE PLANIMIZ YOK

le emekli olan ve istifa eden subay ve astsubay ile sözleşme yenilemeyen uzman erbaş sayısının 44 bin 945 olduğunu açıkladı. Yazılı soru önergesine cevap veren Bakan Yılmaz, “1 Ocak-2005-7 Mart 2013 tarihleri arasında TSK’dan kendi isteğiyle emekli olan veya istifa eden subay sayısı 8 bin 349, astsubay sayısı 23 bin 7 ve kendi isteğiyle sözleşme yenilemeyerek ayrılan uzman erbaş sayısı da 13 bin 589’dur” bilgisini verdi. (Kaynak: Habertürk)

Pentagon Sözcüsü Dave Lapan, Beyaz Saray’ın Pentagon’dan Suriye’de bir “uçuşa yasak bölge” için plan hazırlamasını istediği haberi üzerine yaptığı açıklamada “yeni bir planlama çabası yok” dedi.

Esad, İsrail’i açıkça, Türkiye’yi dolaylı OLARAK tehdit etti Hizbullah’ın resmi televizyonu olarak bilinen El Manar kanalına konuşan Suriye Devlet Başkanı Başşar Esad İsrail’e meydan okudu (NEW YORK-POSTA 212) Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed, Hizbulah’a yakınlığı ile bilinen Al Manar TV’ye röportaj veriyor. Esad, Suriye’de devam eden iç savaşın seyri hakkında bilgi verirken, direkt olarak ilk defa bir ülkeyi taraf olarak suçladı. Esad, Lübnan sınırında resmen İsrail’le savaştıklarını belirtip İsrail’i tehdit etti.

» ALEVİ DEVLETİ İDDİALARI yalan

Lübnan sınırına yakın El - Kuseyr şehrinde şiddetlenen çatışmalara değinen Esad, Suriye Ordusu’nun Şam ile deniz bağlantısı kurup olası bir Alevi Devleti kurulma planını açıkça reddetti. Bu iddaların asılsız olduğunu belirten Esad, çatışmaların El Kuseyr şehrinde yoğunlaşmasının sebebinin İsrail olduğunu öne sürdü

» ORTAK DÜŞMAN İSRAİL

Hizbullah’ın neden çatışmalara dahil olduğunu açıklayan Esad, İsrail’in Suriye’de ve Lübnan’da ajanlık yaparak muhaliflere karşı direnişi kırmaya çalıştığını ve hem Lübnan’a hem de Suriye’ye saldırılar

düzenlediğini belirtti. İsrail’in, Suriye’nin iletişim sistemlerini sabote etmeye çalıştığını hatırlatan Esad, Hizbullah ile aynı düşmana karşı savaştıklarını, bu yüzden Hizbullah’ın da savaşın içine çekilmek zorunda kaldığını söyledi.

» türkiye’yi işaret etti

Esad, Suriye ordusunun savaş nerde olursa olsun asla kaçmayacağını söyleyerek İsrail’e karşı mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti. İsrail’in herhangi bir saldırısı halinde aynı şekilde karşılık vereceklerini belirten Esad dolaylı yoldan Türkiye’yi de tehdit etti. Düşman’ın nereden gelirse gelsin savaşacaklarını yineleyen Esad, düşmanın kuzeyden gelmesi halinde de cevap vereceklerini kaydederek kuzey komşusu Türkiye’ye göndermede bulundu.

n (NEW YORK-ANKA) Obama Yönetiminin ABD Savunma Bakanlığı’ndan Türkiye’nin talep ettiği, Suriye’de bir “uçuşa yasak bölge”nin oluşturulması için plan hazırlamasını istediği yönündeki haber üzerine bir açıklama yapan Pentagon Sözcüsü Dave Lapan, “yeni bir planlama çabasının olmadığını” söyledi. Newsweek’in ortağı olduğu The Daily Beast sitesi, “İki yönetim yetkilisi, Daily Beast’a Beyaz Saray’ın Pentagon’dan Suriye içerisinde ABD ile Fransa ve İngiltere gibi ülkelerce uygulanacak bir uçuşa yasak bölge için plan hazırlamasını istediğini söylediler” dediği “özel” logolu haberin üzerine Pentagon’dan açıklama geldi. Pentagon Sözcüsü Dave Lapan, The Daily Beast sitesine gönderdiği açıklamada “Yapılmakta olan yeni bir planlama çabası yok. Genelkurmay ilgili komutanlar ile birlikte bir dizi olası askeri seçenekler için itidali planlama yapmayı sürdürüyor” dedi.

» GENELKURMAY KARŞI ÇIKIYOR

Newsweek ve Daily Beast yazarı Josh Rogin imzalı haberinde “Beyaz Saray, uçuşa yasak bölgenin yanısıra Suriye muhalefetinin bazı kısımlarını silahlandırma ve Suriye muhalefet konseyini resmen tanıma üzerinde düşünüyor” denilmişti. Bu arada, haberde Pazartesi günü Suriye’ye giderek muhaliflerle buluşan ABD Senatörü John McCain’ın geçen hafta Daily Beast sitesine Beyaz Saray’ın Suriye’de “uçuşa yasak bir bölge”yi uygulamaya kararlaştırmasına ilişkin kuşkularını ortaya koyarken “Pentagon ve Genelkurmay fikre karşı” dediği de aktarılmıştı. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı’nın sözcüsü Caitlin Hayden, Beyaz Saray’ın Suriye’de bir dizi olası eylemi değerlendirdiğini belirterek, “Başkan’ın geçen hafta söylediği gibi tüm seçenekler masada, ancak Amerikan kuvetlerini içeren bir senaryo pek olası değil” dedi,


Ekonomi Ticaret

3 Haziran 2013 Pazartesi

5

ABD’de kayıt dışı ekonomi 2 TRİLYON DOLARI BULDU

Amerika, uzun yıllardır nakit para kullanımını kaldırmakla övünüyordu. Ancak yapılan araştırmalar, Amerikalı’nın elinde halen 750 milyar dolar civarında nakit para olduğunu ortaya çıkardı. Kayıt dışı ekonomi de bu nakit paradan kaynaklanıyor

(NEW YORK-POSTA 212) ABD’de beyan edilmeyen gelirlerin oluşturduğu ekonomik büyüklüğün 2 trilyon dolara ulaştığı belirtildi. Wisconsin Üniversitesi Ekonomi Profesörü Edgar Feige’in yaptığı çalışmaya göre, bu kayıt dışı ekonominin önemli bir kısmı uyuşturucu baronlarına ya da çetelere, mafyalara ait değil. Aksine, bebek bakıcısı, berber, Web tasarımcısı, inşaat işçisi gibi bireysel ölçekli işlerden kaynaklanıyor. Ve her geçen gün kazancını kayıt dışına taşıyan Amerikalı sayısı da artıyor. Feige’e göre bu ekonomiyi tespit etmenin en iyi yolu nakit para

akışı. Feige’in araştırmaları, ABD’nin, modern ekonomistlerin bahsetmeyi çok sevdiği ‘nakip parayı ekonomiden çıkarmış toplum (cashless society)’ olmaktan çok uzak olduğunu ortaya koyuyor. Buna göre sokaktaki Amerikalı’nın elinde halen 750 milyar dolar civarında nakit para var. Bankaları kullanmayan Amerikalı sayısı da şaşırtıcı oranda

yüksek ve daha da artıyor. Feige’e göre bütün bu tablo, ABD’deki tuhaf ekonomik göstergelerin gizemini de açıklıyor. Çünkü, resmi rakamlara göre resmen iş sahibi Amerikalı sayısı düşmesine ve hane geliri halen 2007 yılı öncesinden düşük olmasına rağmen, kişisel tüketim miktarı, 2007 yılı öncesinden yüksek ve perakende satışları da mart ayındaki düşüş sayılmazsa sürekli yükselme

trendinde. ABD’deki mevcut perakende satış rakamlarının, yüzde 5-6 işsizlik oranı olan ekonomiye göre olduğuna dikkat çeken ekonomistler, bu tablonun en önemli nedeni olarak kayıt dışı ekonomiyi işaret ediyor. 1992 yılında vergi kaybının 80 milyar dolar olduğu belirtilirken vergi kaybının 2006 yılında 385 milyar dolara ulaştığı vurgulanıyor. Şimdi Amerikalı ekonomistler, ABD’nin de günün birinde, ‘vergi kaçırmanın milli spor olduğu’ Yunanistan gibi (Yunanistan’da kayıt dışı ekonomi GSH’nın yüzde 27’si büyüklüğünde) olup olmayacağını tartışıyor.

İsviçre gizli hesap sahibi ABD’lileri açıklayacak İsviçre, bankalarındaki gizli hesaplarda para tutan Amerikan vatandaşlarının adlarının açıklanmasının yolunu açıyor ■ İsviçre hükümeti, bankaların hesap sahiplerinin gizlilik haklarını güvence altına alan yasal düzenlemelere uymadan Amerikalı müşterilerinin adlarını açıklamalarına olanak tanıyacağını ancak bu uygulamanın hiçbir bankaya zorla yaptırılmayacağını bildirdi.

» VERGİ KAÇIRANLAR YANDI

Bu karar, Amerikan hükümetinin vergi kaçıran zengin yatırımcı vatandaşlarını bulmasına yardım etmeyi amaçlıyor. İşbirliği yapmayan bankalar, Amerikan hükümetinin vergi kaçıranlara yardım ettiği yönünde suçlamalara maruz kalacak. İsviçre hükümetinin Amerika ile vardığı anlaşmanın, önümüzdeki aylarda bu konuyu ele alacak parlamento tarafından da onaylanması gerekiyor. Amerika’yla uzun bir süredir banka hesaplarının gizliliğini koruyan yasalar konusunda pazarlıklar yürüttüğünü hatırlatan İsviçre Maliye Bakanı Eveline Widmer-Schlumpf, anlaşmanın “iyi ve pratik bir çözüm” olduğunu savundu. Ancak bazı İsviçreli milletvekilleri, hükümetlerinin Amerikan baskısına boyun eğdiği ve banka hesaplarındaki gizlilik ilkesinin bundan zarar göreceğini belirtiyor. (Kaynak Amerikanın Sesi Türkçe Haberler Servisi)

Fedex VE UPS’e 2,8 milyon dolarlık park cezası ■ (NEW YORK-POSTA212) Kargo şirketlerinin başı trafik cezalarıyla dertte. ABD’de en çok kullanılan kargo şirketleri Fedex ve UPS’in sadece 2013 yılının ilk üç ayında aldığı park cezası şimdiden 2,8 milyon doları buldu. Crain’s New York Business dergisi tarafından yapılan bir tespit, ünlü kargo şirketlerinin dev borçlarını ortaya koydu. Araştırma ayrıca, New Yorktaki tüm kargo firmalarının toplamda 10 milyonluk park cezası aldığını da ortaya çıkardı. 2013 yılı için yaklaşık 550 milyon dolar park cezası ödeyeceği tahmin edilen bu iki büyük firmayı, Verizon, USPS ve Time Warner Şirketleri gibi büyük firmalar takip ediyor.

Patent ihlali yapan Türk boya firmasına ABD’den yasak geldi

(NEW YORK - POSTA 212) ABD’in en çok satış yapan kimya şirketi Dow Chemical Co., İstanbul merkezli Organik Kimya’nın ürettiği boya malzemelerinin ithalatının durdurulması için ABD Ticaret Bakanlığı’na başvuruda bulundu. Dow, Organik Kimya’nın boyalarda kullanılan bir opak polimerin üretim tekniğinde patent ihlali yaptığını iddia etti.

Polimer, boyaları ve plastiği opak hale getirmekte kullanılan bir beyaz pigment olan titanyum dioksit yerin geçen bir çoğaltıcı. Kimya şirketleri, yüksek maliyetli titanyum dioksit yerine polimer kullanarak boyaları daha ucuza mal edebiliyorlar. Dow’un alt şirketi Rohm & Haas, boş pigmentlerdeki küçük hava boşluklarıyla ışığı dağıtan Ropaque adlı polimeri 1982

yılından beri üretiyor. Dow, Rohm & Haas’ın en yakın rakiplerinden olan Organik Kimya’nın ürettiği Orgawhite adlı polimerin, Ropaque ile çok benzer özellikler taşıdığını ileri sürüyor. Uluslararası Ticaret Merkezi (ITC) ABD patentlerini ihlal eden ürünlerin ithalatını engelleyebiliyor. Bu tür bir araştırmanın sonuçlanması ise 15 ila 18 ay alıyor

AP üyesi Emine Bozkurt: “AB-ABD anlaşması Türkiye’ye zarar vermemeli” Emine Bozkurt, “AB ile ABD arasındaki bir ticaret anlaşmasını destekliyorum, fakat bunun Türkiye’nin zararı pahasına gerçekleşmemesi gerekiyor” dedi (BRÜKSEL-ANKA) Avrupa Parlamentosu´nda (AP) bugün, Avrupa Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki ticaret ve yatırım anlaşması ile ilgili bir müzakere talimatı kabul edilirken AP Milletvekili Emine Bozkurt, anlaşmanın Gümrük Birliği’nden dolayı Türkiye üzerinde de etkileri olacağına dikkat çekti. Hollanda İşçi Partisi üyesi sosyal demokrat Emine Bozkurt, anlaşmayı desteklediğini belirterek, “Bunun Türkiye´nin zararı pahasına gerçekleşmemesi gerekiyor” uyarısında bulundu. AB ile ABD arasında müzakere edilecek olan anlaşmanın Gümrük Birliği´nden dolayı Türkiye üzerinde de etkileri ola-

cağını dile getirerek şunları söyledi: “AB, üçüncü ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları imzaladığında Gümrük Birliği´nden dolayı bu, ilgili üçüncü ülkelere Türkiye pazarına direk erişim sağlıyor. Halbuki aynı türden bir ticaret serbestisi Türkiye açısından üçüncü ülke için mümkün olmuyor ve Türkiye bu açıdan zarar görüyor. AB ile ABD arasındaki bir ticaret anlaşmasını destekliyorum, fakat bunun Türkiye´nin zararı pahasına gerçekleşmemesi gerekiyor.”

» ANLAŞMA EŞ ZAMANLI OLMALI

Emine Bozkurt, AB ile ABD arasındaki müzakereler sırasında, ABD ile Türkiye arasında da eşzamanlı şekilde bir ser-

best ticaret anlaşması oluşturmak üzere çalışmalara başlanmasının taşıdığı önemi vurgularken de şöyle konuştu: “Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın Amerika Birleşik Devletleri´ni ziyareti sırasında ABD ile Türkiye arasındaki ticaretin serbestleştirilmesi için ilk adım olan etki değerlendirme çalışmasını yapmak üzere bir komisyon kurma kararı alınmış olması çok sevindirici bir haber ve endişeleri azaltıyor. Şimdi önemli olan hazırlıkların ve sonrasında müzakerelerin sekteye uğramadan devam etmesi. Bu çalışmaların seyrini izliyeceğim ve Avrupa Parlamentosu´nda konunun takipçisi olacağım.”

EKONOMİ BAKANI ÇAĞLAYAN: İHRACATTA YÜZDE 8,6 BÜYÜDÜK Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, 2013 yılı mayıs ayı ihracatının yüzde 8,6 artarak 12 milyar 723 milyon dolar olduğunu açıkladı (ANKARA-ANKA) Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan mayıs ayı Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ihracat kayıt rakamlarını değerlendirdi. Mayıs ayı ihracatının TİM verilerine göre yüzde 8,6 artarak 12 milyar 723 milyon dolar olduğunu belirten Bakan Çağlayan, “Mayıs ayında sanayi ürünleri ihracatımız yüzde 6,3 artışla 10 milyar 437 milyon dolara, tarım ihracatımız yüzde 15,7 artarak 1 milyar 777 milyon dolara, madencilik ürünleri ihracatımız yüzde 41,2 oranında artarak 509 milyon dolara yükseldi” dedi.

Otomotiv sektörü yüzde 11,6 oranında artışla 1 milyar 846 milyon dolar ihracat gerçekleştirdiğini belirten Çağlayan şunları kaydetti:

» ŞAMPİYON OTOMOTİV SEKTÖRÜ

“Otomotiv en fazla ihracat yapılan sektör oldu. Kimyevi maddeler ihracatı yüzde 6,2 artarak 1 milyar 573 milyon dolara, hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı yüzde 6,8 oranında artarak 1 milyar 374 milyon dolara yükseldi. Çelik sektöründe ihracatımız yüzde 5,1 oranında gerilerken; elektrik, elektronik, makine ve bilişim sektöründe ihracatımız yüzde 1,7 düşüşle 1 milyar 31 milyon dolar oldu” diye konuştu.

İbrahim Çağlar İTO’nun yeni başkanı ■ (İSTANBUL-ANKA) İstanbul Ticaret Odası’nda (İTO) Meclis Üyelerinden 211’inin oyu ile İTO Yönetim Kurulu Başkanlığı’na İbrahim Çağlar seçildi. Seçime rakipsiz giren İTO Meclis Başkanı İbrahim Çağlar, 211 oy alarak yeni Yönetim Kurulu Başkanı oldu. İstanbul iş dünyasının gelecek dört yılına Çağlar ve ekibi yön verecek.

» 10 KİŞİLİK YENİ YÖNETİM KURULU

İTO eski Başkanı Murat Yalçıntaş TOBB delegesi olurken, eski yönetimden yalnızca Dursun Topçu, İbrahim Çağlar’ın oluşturduğu yönetimde görev aldı. İTO Başkanı İbrahim Çağlar, Yönetim Kurulu’nu yeni isimlerden oluşturdu. Çağlar’ın 10 kişilik yönetim kurulunda şu isimler yer aldı: Dursun Topçu, Gökhan Murat Kalsın, Hasan Erkesim, Hakan Orduhan, İlhan Soylu, Ebubekir Sıddık Koyuncu, Öznur Değirmenci, Öztürk Oran, Servet Samsama, Fahrettin Basiloğlu.

İSO’nun yeni başkanı Erdal Bahçıvan oldu ■ (İSTANBUL-ANKA) İstanbul Sanayi Odası’nda yönetim organları ve Meclis Başkanlığı seçimleri sonuçlandı. Son dönemde Meclis Başkanlığı görevini yürüten Erdal Bahçıvan, Yönetim Kurulu Başkanlığı seçimini kazandı. Bahçıvan’ın rakibi 14 yıldır Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüten Tanıl Küçük’tü. 104 Meclis Üyesi’nin oy kullandığı seçimde Bahçıvan’ın Yönetim Kurulu Başkan adayı olarak liderlik yaptığı listeye 61, Tanıl Küçük’ün listesine 43 oy çıktı.

» MECLİS BAŞKANI ZEYNEP BODUR OKYAY OLDU

Aynı gün yapılan Meclis Başkanlığı seçimini ise tek aday olarak seçime giren Zeynep Bodur Okyay kazandı. Okyay, İSO tarihinin ilk kadın Meclis Başkanı oldu. Aynı seçimde Meclis Başkan Yardımcılıklarına İsmail Gülle ile Hasan Büyükdede, Katip Üyeliğe de Serdar Urfalılar seçildi.

» “İSO NÖBETÇİ ECZANE GİBİ ÇALIŞACAK”

Bahçıvan, geçmiş dönemde İSO yönetiminde görev yapan üyelere ve eski başkan Tanıl Küçük’e teşekkür ederek, “İstanbul Sanayi Odası’nı, Türkiye’de sanayinin en güçlü lobisi haline getireceğiz. Sanayiyi düşündüreceğiz, sanayiyi konuşturacağız. İstanbul Sanayi Odası markası ile doğru iletişim noktalarını kullanarak sanayi algısını yükselteceğiz. Fikirlerle, projelerle sanayiyi düşündüreceğiz. Türk sanayisine uzun vadeli katkı yapacak projeler ortaya koyacağız. Günlük sorunlar ve konularda, İSO, nöbetçi eczane gibi davranmak zorunda. Sanayicinin günlük sorunlarına anında yanıt vereceğiz ve bu arada 4050 yıl vadeli projelerimiz de olacak” dedi.

» YENİ YÖNETİM KURULU ÜYELERİ

İSO’da Erdal Bahçıvan yönetim listesindeki asil üyeler, Mustafa Özkazanç, Nahit Kemalbay, Adnan Dalgakıran, Ali Ulvi Orhan, İrfan Özhamaratlı, Ali Eren, Sadık Saruhan, Sultan Tepe, Bekir Yelken, Mehmet Ata Ceylan oldu. Yedek üyeler ise Nurhan Kaya, Serdar Urfalılar, Adem Genç, Aydın Aslandağ, Selçuk Sadır, Rıdvan Mertöz, Vehbi Canpolat, Aynur Ayhan, Selim Dağbaşı, Erol Çetin olarak belirlendi.

ABONE OLMAK İÇİN...

abone@posta212.com


6

Ekonomi Para

3 Haziran 2013 Pazartesi

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

DOLARIN 400 YILLIK HİKAYESİ İlk dolar banknot ne zaman basıldı? Amerikan Gizli Servisi kalpazanlığı önlemek için mi kuruldu? ‘In God We Turst’ ibaresi ne zaman konuldu? İşte Amerikan Doları’nın hikayesi ve merak edilen ayrıntıları (NEW YORK-POSTA 212) Günümüzde Amerikan doları ile dünyayı yöneten Kuzey Amerika topraklarında kağıt para dönemi, 1600’lü yılların sonlarında İngiliz Kolonileri'nde askeri maliyetleri karşılamak içim basılan banknotlar ile başlamış. İlk banknot 1690 yılında Massachusetts Körfezi Kolonisi’nde basılarak dolaşıma çıkmış.Kağıt para çıkarma yöntemi diğer Kolonilerce de kısa sürede benimsenerek yaygınlaşmıştır.

notlar yüzde 30 küçültülür, farklı değerdeki paralar için standart desenler saptanır. Bu şekilde dolaşımda bulunan tasarım sayısı azaltılır ve standartlaştırma yapılır. Bu çalışma gerçek ve sahte banknotların birbirinden ayırt edilmesini kolaylaştırır.

» 1955’DE IN GOD TRUST ZORUNLU

» BENJAMIN'İN MATBAASINDA BASILDI

Para basma teknikleri biraz daha geliştirilerek 1739 yılında , Benjamin Franklin’in Philadelphia’daki matbaasında doğa manzaralı banknotlar basılmaya başlanır. Kabartma yaprak desenleri kullanılarak sahteciliğe karşı önlem alınır. Bu paralar, 1764 yılında İngiltere kolonilerin kağıt para basma çıkarmalarını tamamen yasaklayana kadar kullanılmıştır. Ekonomik sıkıntıların yaşandığı 1775 yılında Kıta Kongresi , Amerikan Özgürlük Savaşını finanse etmek amacıyla kağıt para basmaya başlar. Kıta parası tırtıklı İspanyol dolarına uygun olarak basılır. Yeterli karşılığı olmayan ve kolaylıkla taklit edilebilen bu banknotlar hızla değer kaybederek “Bir Continental bile etmez” deyimine kaynak olur. 1781 yılında ise yeni hükümetin mali operasyonlarına destek olmak amacıyla ABD Kongresi , Philadelphia’da bulunan The Bank of North America’yı ilk ulusal banka ilan eder. 1792’de kabul edilen Tedavüle Para Çıkarma Kanunu ile ABD Darphanesi kurulur ve federal para sistemi çerçevesinde her birinin değeri altın , gümüş veya bakır üzerin-

den saptanan farklı değerdeki madeni paraların basımına başlanır.

» 1791’DE MERKEZ BANKASI KURULDU

Dolar tarihindeki en büyük gelişmelerden bir diğeri ise 1785 yılında ABD Kongresi Doları ABD’nin para birimi olarak kabul edilmesiyle yaşanır. 1791 yılında ilk Merkez Bankası kurulur. ABD Kongresi “The Bank of the United States”i 20 yıllık bir süre için ABD Hazinesi’nin mali temsilcisi ilan eder. Bu banka hükümet adına merkez bankası görevini yerine getiren ilk bankadır ve 1811-1816 yılları arasındaki kopukluk dışında 1913 yılına kadar görev yapmıştır.

Federal hükümet ülke genelinde ilk kağıt parayı 1861 yılında dolaşıma çıkarır. İç Savaşı finanse etmekte zorlanan Kongre, ABD Hazinesi’ne faiz getirisi olmayan vadesiz banknot ihraç etme yetkisi verir. Bu banknotlara, renkleri dolayısıyla “yeşil” adı takılır. 1861 tarihinden bu yana dolaşıma çıkmış olan tüm ABD banknotları bugün hala geçerlidir ve üzerlerinde belirtilen değer karşılığında kabul edilir.

» GİZLİ SERVİS DENETİM İÇİN KURULdu

1862 yılında, ABD banknotlarına kalpazanlığa karşı caydırıcı nitelikler olarak, ince çizgili gravürler, karmaşık geometrik desen-

ler , Hazine Bakanlığı’nın mührü ve gravürlü imzalar eklenir. 1863 yılında, ABD Kongresi ulusal bankacılık sistemini kurması ve ulusal banknotların basımını denetlemesi için ABD Hazinesi’ne yetki verir. 1865’de, kalpazanlığı kontrol altına almak üzere Hazine Bakanlığı’na bağlı bir denetim kurumu olarak Amerikan Gizli Servisi kurulur. 1913’de çıkarılan Amerikan Merkez Bankası Kanunu , Amerikan Merkez Bankasını (Federal Reserve Bank) ülkenin merkez bankası ilan eder. Banka , Amerikan Merkez Bankası Banknotları (Federal Reserve Notes) adlı yeni bir parayı dolaşıma sunar. 1929‘da üretim maliyetini düşürmek amacıyla bank-

Herkesçe bilinen Tanrıya Güveniyoruz (In God We Trust) ibaresi tüm banknotlar üzerinde kullanımı 1955’te kanunla zorunlu kılınmıştır. İlk olarak bir dolarlık 1957 Serisi Gümüş Sertifikaların tedavüle çıkarılması sırasında görülmüş, Amerikan Merkez Bankası Banknotlarında ise 1963 Serisiyle başlayarak devam etmiştir. Gelişmiş kopya ve baskı makineleri kullanılarak sahte banknot üretimini önlemek amacıyla emniyet şeridi ve mikrobaskı yöntemleri kullanılmaya başlanır. Bu özellikler ilk olarak 1990 serisi 100 dolarlık banknotlarda kullanılır. 1993 Serisine kadar söz konusu özellikler 1 ve 2 dolarlık banknotlar hariç tüm banknotlarda kullanılır.

» İLK YENİ 100 DOLAR 1996’DA BASILDI

1996 yılında sahte banknot üretimini caydırmaya yönelik olarak alınan bir dizi önlem çerçevesinde Amerikan banknotlarının tasarımı 67 yıl sonra ilk kez önemli ölçüde değiştirilir. İlk yeni banknot 1996’da tedavüle çıkarılan 100 dolarlık banknottur. Bunu 1997’de 50 dolarlık, 1998’de 20 dolarlık ve 2000’de de 10 ve 5 dolarlık banknotlar izler. Gravür ve Baskı Dairesi sahte banknot üretimini önlemek amacıyla yedi ila on yılda bir tasarım değişikliğine gidileceğini ilan eder.

BORSADA DÜŞÜŞ HIZ KESTİ

ZENGİNLİĞİ İŞSİZLİĞE ÇARE OLAMADI

Geçen hafta ABD kaynaklı açıklama ve verilerle düşüş yaşanan borsada dün de düşüş devam ederken, doların tırmanışı Merkez Bankası Başkanı Başçı’nın müdahalesiyle hız kesti n ABD’nin parasal genişlemeyi erken sonlandıracağına ilişkin beklentiler dünya ve Türk piyasalarını etkilemeye devam ediyor. Bu etkiye Türkiye’nin dış ticaret açığı da eklenince dolar, faizdeki tırmanış ve borsadaki düşüş keskinleşti. Borsa İstanbul (BIST) 100 Endeksi, gün içinde yüzde 2’nin üzerinde kayıp yaşarken kapanışta gelen kısmi toparlanma ile yüzde 1.35 gerileyerek 85.990 puana indi. Döviz kurundaki tırmanış, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın sözlü müdahalesinin ardından hız kesti.

» HAFTALIK KAYIP YÜZDE 5.5

n (NEW YORK-POSTA 212) Her yıl yapılan “dünyanın en büyük zenginleri” sırlamasında mutlaka ilk üç arasına giren Warren Buffett’in kendi eyaletindeki işsizliğe bile tam manasıyla çare olamadığı ortaya çıktı. En zenginlerden biri olmanın yanı sıra Time dergisi tarafından “Dünyanın en etkili şahsiyetleri” arasında gösterilen Warren Buffett, Nebraska eyaletinin Omaha kentinde yaşıyor. Nüfus yoğunluğu Amerika’nın diğer eyaletlerine oranla daha düşük olan Omaha’da, buna rağmen işsizliğin halen kanayan bir yara olması ise devam eden bir endişe kaynağı. Bu konuya dikkat çekmek üzere bağımsız bir araştırma kuruluşuna rapor hazırlatan “Women’s Fund of Omaha” (Omaha Kadınlar Fonu) özellikle kadın işgücünün büyük bir işsizlik sorunu ile karşı karşıya olduğunu açıkladı. Sözkonusu rapora göre, sadece Warren Buffett’in kenti Omaha esas alındığında bile ürkütücü verilere ulaşmak mümkün. Omaha’da eyaletin belirlemiş olduğu yoksulluk sınırının çok altında yaşamını sürdürenlerin sayısı yaklaşık 100 bine ulaşıyor. Bunun yüzde 63’ünü tek başına kazanıp bütün evi geçindirmeye çalışan kadınlar oluşturuyor. Rapor tek başına hayat mücadelesi veren ve giderek derinleşen işsizlikle birlikte çocuklarına düzenli bir ev hayatı sunamayan kadınların oranının da yükselmekte olduğuna dikkat çekiyor. Buna göre, son bir yıl içinde Omaha’da doğum yapan kadınların yaklaşık yüzde 33’ü babanın evlenmek istememesi veya bir takım başka sebeplerle çocuğunu

AVRUPA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CLANCY

“Türkiye, ABD ile kendi serbest ticaret anlaşmasını oluşturmalı” Avrupa Komisyon Sözcüsü Clancy, Türkiye’nin, AB-ABD serbest ticaret anlaşmasına paralel olarak ABD ile kendi anlaşmasını oluşturması gerektiğini belirtirken Komisyon’un Ticaretten Sorumlu Üyesi De Gucht’ın bu konuda Türkiye’ye destek sağlanması yönünde talimat verdiğini söyledi (BRÜKSEL-ANKA) Türkiye’nin, bu yaz müzakereleri başlaması beklenen AB ile ABD arasındaki serbest ticaret anlaşmasına dahil olmak istediğine dikkat çekilirken Avrupa Komisyon Sözcüsü John Clancy, Türkiye’nin, AB-ABD anlaşmasına paralel olarak ABD ile kendi anlaşmasını oluşturması gerektiğini ifade etti. EUObserver’e konuşan John Clancy, Türkiye’nin ABD ile bir serbest ticaret anlaşmasını yapması gerektiğini belirttikten sonra Komisyon’un Ticaretten sorumlu Üyesi Karel De Gucht’ın bu konuda Türkiye’ye destek sağlanması yönünde talimat verdiğini söyledi. Clancy şöyle konuştu: “Komiser De Gucht, bu konuda Türk otoritelerine destek sağlanması için kendi dairesine talimat verdi. Bizim servisimiz bu konuyu, başmüzakereci dahil, üst düzey ve siyasi düzeyde ABD’li muhatapları-

na açtı.” John Clancy, ABD ticaretine ilişkin olarak AB ile Türkiye arasında “açık iletişim kanalları var ve olmaya devam edecek” sözlerini de ekledi. EUObserver, haberinde Türkiye’nin, AB’ye katılım sürecinin tamamlanmasının çok zaman alacağı kaygıları sürerken AB-ABD serbest ticaret anlaşmasına dahil olmak istediğini yazdı. Bu çerçevede haberde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Pazartesi günü Brüksel’de “Türkiye’nin imzalanmakta olan tüm serbest ticaret anlaşmalarının bir parçası olması gerektiğini düşünüyoruz, aksine Türkiye’ye karşı haksız rekabet yaratılır” dediği de aktarıldı. EUObserver, Davutoğlu’nun Türkiye’nin 17 yıldır Gümrük Birliği’nin bir parçası olduğuna da işaret ettiğine de dikkat çekti.

Komiser Karel De Gucht

Endeks gün içinde en düşük 84.867 puanı görürken, 85.000 olarak belirlenen önemli direnç noktasının da altına inmiş oldu. 22 Mayıs’da 93.398 ile rekor seviyesini gören endeks dün bir ay sonra ilk kez 85.000 seviyesinin altına indi. Geçen hafta cuma günü haftayı 91.016 puan ile kapatan BIST 100 Endeksi bir haftada 5000 bin puandan fazla kayıp yaşamış oldu. Dün endeksin 85.990 seviyesine gerileyen endekte bir haftada yüzde 5.5 kayıp yaşanmış oldu. Daha önce 86.000 bin seviyesinin önemli bir direnç noktası olarak görüldüğü endeks için yeni direnç noktası 84.00085.000 seviyesine çekildi.

» CARİ AÇIĞA DİKKAT!

Piyasalardaki hareketliliği tetikleyen ilk değerlendirme Goldman Sachs’ın Türkiye ile ilgili bültenini yayınlamasından sonra yaşandı. Bir süredir Türkiye ile ilgili olumlu değerlendirmelerde bulunan Goldman Sachs dünkü değerlendirmesinde ise, “Türkiye’nin kırılganlıkları uykuda” ifadesini kullandı. Raporda, Türkiye’nin büyük merkez bankalarının parasal genişleme politikalarından bir süredir önemli fayda sağladığı belirtilerek, söz konusu likiditenin olmaması halinde Türkiye’nin tasarruf seviyelerinin düşük olmasına bağlı olarak bunun zor olabileceği belirtildi. “Türkiye son 10 yıldır büyük dış dengesizlikler oluşturdu” denilen raporda Türkiye’nin cari açığına dikkat çekildi.

» AMERİKA’DA GERİLEDİ

ABD tahvili de yükselişte GEÇEN hafta FED Başkanı Ben Bernanke’nin konuşmasının ardından yükselişe geçen ABD 10 yıllık getirileri bu hafta yüzde 2.23 ile son bir yılın en yüksek seviyelerini gördü. ABD’de açıklanan GSYİH, işsizlik maaşı başvuruları ve konut verilerinin beklentilerin altında kalması ile FED’in varlık alımına devam etmesi gerekeceği yorumlarıyla, getiri yüzde 2.07’ye geriledi.


Ekonomi Finans

3 Haziran 2013 Pazartesi

7

Prof. Dr.

Seyfettin Gürsel Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi • twitter@seyfettingursel

ESEN ÜNAL

Türkiye ekonomisi (3) İstikrarlı büyüme yolunda

esenun@gmail.com

WALL STREET RAPORU

E

OECD ekonomik büyüme tahminlerini düşürdü

Dünya Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD, yayınladığı raporda, dünya ekonomisinin bu yıl yüzde 3.1 büyüyeceği tahmininde bulundu. Raporda, ABD’nin ve yılın ikinci yarısından itibaren Japonya’nın ekonomik büyümede başı çekeceği ileri sürüldü

M

ERKEZİ Paris’te bulunan Dünya Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD her yıl yayınladığı ekonomik görünüm raporunda global büyümenin bir önceki raporunda öngördüğü rakamlardan biraz daha yavaş gerçekleşeceğini söyledi.Dünya ekonomisinin bu sene yüzde 3.1 büyüyeceğini tahmin eden OECD, ekonomik büyümenin 2014 yılında biraz daha ivme kazanarak yüzde 4 olacağanı belirtti.Bundan önceki raporunda 2013 ve 2014 büyüme tahmini sırasıyla yüzde 3.4 ve 4.2 idi. Gelişmiş ülkeler arasında ABD’nin ve yılın ikinci yarısından itibaren Japonya’nın ekonomik büyümede başı çekeceği belirtilen raporda Avrupa’nın bu sene de küçüleceği belirtildi.OECD ABD’nin 2013’te yüzde 1.9 gelecek yıl ise yüzde 2.8 büyüyeceği tahmininde bulundu.Resesyondan çıkamayan Euro bölgesinde ise 2013’ün bir başka daralma yılı olacağı belirtiliyor. Euro bölgesinin en iyi tahminle gelecek yıl büyümeye başlayacağı tahmin edilmektedir. OECD’ye göre Euro bölgesini tehdit eden risk unsurlarının yavaş yavaş kaybolmaya başladığı ancak ekonomiyi 18 aydır kesintisiz devam eden ekonomik küçülme trendinden çıkarmak için daha radikal kararların alınması gerektiğini söyledi.Ekonomisini canlandırmaya çalışan bir başka gelişmiş ülke Japonya para politikalarında aldığı radikal kararlar sayesinde bu sene yüzde 1.6 büyüme hedefine ulaşabilecek.Çin ile ilgili biraz daha karamsar bir tablo çizen OECD bu seneki büyüme oranını revize ederek yüzde 8.5’tan yüzde 7.8 ‘ye indirdi.

» GEÇEN HAFTA NELER OLDU?

• Euro bölgesinde ekonomik güven endeksi beklentilerin üzerinde gerçekleşti.17 ülkenin oluşturduğu blokta endeks 89.4 olarak gerçekleşti.Avrupa Komisyo-

nu’nun tahminlerine göre euro bölgesindeki ekonomik daralma bu senenin ikinci yarısından itibaren yerini büyümeye bırakacak. • ABD ekonomisi 2013 yılının ilk çeyreğinde yıllık bazda yüzde 2.4 büyüdü. Ekonomistler bu oranın yüzde 2.5 olacağı tahmininde bulunuyorlardı.Bu yılın başında ücretlilerden kesilen bordro vergilerinin artırılması ve hükümetin mart ayından itibaren harcamalarını kısması gözönüne alındığında bu büyüme rakamı hiç de küçümsenecek bir oran değil.Ancak vergi artışı ve harcama kesintileri kombinasyonunun ekonomi üzerindeki etkilerini tam olarak görmek için ikinci hatta üçüncü çeyrek büyüme rakamlarını beklemek gerekiyor.ABD merkez bankası FED’in uyguladığı çok düşük faiz politikası sayesinde tüketici harcamaları ekonominin en canlı noktasını oluşturuyor. • ABD de tüketici güven endeksi mayıs ayında 7.2 puan birden artarak 76.2’ye ulaştı.Bu aynı zamanda ekonominin resesyondan çıktıktan sonra ulaştığı en yüksek oran.Beklentiler ise endeksin 71 civarında olması yönündeydi. • ABD’de ev fiyatları mart ayında geçen seneye oranla yüzde 10.9’lük bir artış gösterdi. S&P/Case-Schiller endeksine göre bu oran ayrıca 2006 yılından beri gerçekleşen en büyük yıllık artış oldu. • ABD’de ikinci el konut satışları hayal kırıklığı yarattı. Mart ayında yüzde 1.5 artış kaydeden ikinci el satışlar nisan ayında ise sadece yüzde 0.3’lük bir artış gösterdi. • ABD Ticaret Bakanlığı’nın bildirdiğine göre ABD’de tüketim harcamaları nisan ayında yüzde 0.2’lik bir düşüş göstererek hayal kırıklığı yarattı. Beklentiler bu oranın yüzde 0.1 oranında artacağı yönünde idi. Bu aynı zamanda son bir senedeki ilk düşüş olarak kayıtlara geçti.Tüketim harcamalarının düşmesinin ardından ekonominin yavaşlayacağı sonucunu çıkar-

» KATI MALİ POLİTİKALAR

Avrupa Birliği, aralarında İspanya ve Fransa’nında bulunduğu bazı ülkelere bütçe açıklarını düşürmeleri için yapmaları gere-

Cuma Kapanış 85,990 15,115 1631 3456 84.33 1392 1.875 2.429 100.12

Günlük Değişim -1180 -209 -24 -35 -0.94 -20 -0.017 -2.04

Haftalık Değişim -5026 -190 -20 -4 1.607 6.2 0.025 0.042 -2.45

Haftalık Yüzde -5.52 -1.23 -1.14 -0.09 1.94 0.45 1.35 1.76 -2.4

ken reformlar için zaman tanıyacağını açıkladı. Avrupa Birliği Komisyonu, birliğe bağlı ülkelerin ekonomilerindeki rekabet gücünü artırmak için yapısal reformlara ve işgücü piyasalarında düzenlemelere odaklanması gerektiğini söylüyor. Komisyon başkanı Jose Manuel Barroso büyümeyi tekrar başlatıp rekor seviyedeki işsizlikle mücadele etmek için reformlara hız verilmesi gerektiğini vurguladı.Yapılması gerekenlerin hiç vakit kaybedilmeden yapılması aksi taktirde maliyetin çok daha büyük olacağını sözlerine ekledi. Birliğe bağlı ülkelerin yüksek bütçe açıkları yüzünden başlayan kriz (Avrupa Birliği kurallarına göre euro bölgesine bağlı ekonomilerin bütçte açıkları gayrisafi milli hasılanın yüzde 3’ünü geçemez) 2009 yılı sonundan beri bölge ekonomisini ağır bir resesyon altında ezmektedir. Hükümetler bütçe açıklarını kapatmak için harcamaları kısıp vergileri artırma yoluna gittiler ve bunun en iyi reçete olacağını, sorunların çözülmesi yeterli olacağını dünyaya ilan ettiler.

» REKOR SEVİYEDEKİ İŞSİZLİK

( İspanya,Yunanistan,Portekiz ve İtalya çok ciddi bir işsizlik krizi içindedir.Özellikle genç işsizlik endişe verici boyutlara ulaştı)18 aydır kesintisiz devam eden ekonomik küçülme,halkların fakirleşmesi,Avrupa Birliğine olan desteğin düşmesi ve sosyal hayattaki rahatsızlıklar.Yunanistan, Fransa ve İtalya’da yapılan genel seçimlerde kemer sıkma politikalarını şiddetli bir şekilde eleştiren partilerin başarıları da bölgedeki politik iklimi yansıtmak için bir başka örnek. Ancak son zamanlar-

da, yapılanların eksik, bazı durumlarda aşırıya kaçıldığı, daha farklı yöntemlere, politikalara ihtiyaç olduğu konularında sesler yükselmeye başladı. Katı bir şekilde uygulanması istenen mali politikalar çok ciddi ekonomik yaralar açtı. Basit ekonomik gerçekler gözardı edildi. Ekonomik büyüme küçüldükçe doğal olarak vergi gelirleri azaldı ve bütçe açıklarını kapatmak imkansızlaştı.Daha önce belirtiğimiz gibi ülkelere bütçe hedeflerine ulaşmak için zaman veriliyor. Çünkü kriz ortamında bu hedeflere ulaşmadaki zorlukların farkına yeni varıyorlar. Bono piyasalarında geçen yıllarda yaşanan paniklerin yerini daha sakin bir ortamın alması Avrupa Merkez Bankası’na (ECB) ve politika yapıcılarına biraz daha rahat nefes alma ortamını hazırladı. OECD’de son ekonomik görünüm raporunda Euro bölgesinin alışıldık ve tıkanmış politikalarının yerine daha radikal kararlar alıp uygulaması gerektiğini söylemektedir. Avrupa Birliği Başkanı Barroso nisan ayında kemer sıkma uygulamalarının politik olarak bir sınırı olduğunu söyleyerek yumuşamaya gidilmesi konusunda sinyal vermişti. Uygulanan politikaları temelde doğru bulduğunu ancak limitlerine ulaşıldığını söyleyen Barroso uygulanacak politikaların en azından politik ve sosyal desteğe ihtiyacı olduğunu belirtmişti. Şunu rahatlıkla söyliyebiliriz ki bu politika değişikliği aslında Avrupa Birliği’nin sıkı mali politikalara odaklanıp bunun doğuracağı sonuçları görememeleri konusunda yaptıkları hatanın itiraf edilmesidir.

GELECEK HAFTANIN ÖNEMLİ EKONOMİK TAKVİMİ Tarih 3 Haziran 2013

4 Haziran 2013

PİYASA ÖZETİ BIST 100 DOW JONES S&P 500 NASDAQ ALTIN (TL/GR) ALTIN (ONS/$) DOLAR/TL EURO/TL BRENT PETROL

mak doğru olmaz.Ancak ekonominin FED’in her ay yaptığı 85 Milyar dolarlık bono alımlarını yavaşlatacak kadar güçlü olmadığını söyleyebiliriz. • Petrol ihraç eden ülkeler teşkilatı OPEC Viyana’da yaptığı toplantıda üretim kotasını değiştirmeden günlük 30 milyon varilde bırakma kararı aldı. 12 ülkenin oluşturduğu OPEC son üç toplantısında üretim miktarını değiştirmeden aynı bırakıyor. Dünya petrol ihtiyacının yüzde 40’nı üreten OPEC mevcut fiyatlarında hem üreticiler hem de tüketiciler açısından kabul edilebilir bir seviyede olduğunu belirtiyorlar. Resmi olarak OPEC’in hedeflediği bir fiyat seviyesi bulunmamakla birlikte birçok üretici için 100 dolar ideal bir seviye oluşturmakta. Dünya’da üretilen petrolün yarısından fazlasının fiyatlandırılmasında baz olarak kullanılan Brent petrol haftayı 100 dolardan bitirdi. • Michigan Üniversitesi tüketici güven endeksi mayıs ayında 84.5’e yükselerek son altı yılın en yüksek seviyesine ulaştı.Yükselen emlak fiyatları ve yıl basindan bu yana oldukca iyi bir performans gösteren hisse senetleri, tüketicilerdeki iyimserliği artırmada en yüksek rolü oynayan iki faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. • Çin imalat satın alım yöneticileri endeksi mayıs ayı içinde beklentilerin üzerinde 50.8 olarak gerçekleşti.Ekonomistlerin beklentisi 50.1 idi.

5 Haziran 2013

6 Haziran 2013

7 Haziran 2013

Ülke TRY TRY ABD EURO ABD EURO ABD ABD EURO EURO UK ABD EURO EURO ABD ABD EURO

Konu Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ISM İmalat Endeksi PMI İmalat Endeksi Ticaret Dengesi Üretici Fiyat Endeksi (PPİ,aylık) ADP Tarım Dışı İstihdam Fabrika Siparişleri GDP (çeyrek) Perakende Satışlar Faiz Oranı Açıklaması İşsizlik başvuruları Faiz Oranı Açıklaması Alman Fabrika Siparişleri (Aylık) Tarım Dışı İstihdam İşsizlik Oranı Almanya Endüstriyel Üretim (Aylık)

Beklenti 50.90 $-41 B -0.3% 157K 1.5% -0.2% -0.1% 0.50 347 K 0.50 -1.0% 164K 7.5% -0.2

Önceki 1.70 6.10 50.70 47.80 $-38.8 B -0.2% 119 K -4.9% -0.2% -0.1% 0.50 0.50 2.2% 165K 7.5% 1.20

KONOMİ yönetimi 2013 yılından itibaren daha yüksek (yüzde 4-5) ama aynı zamanda uzun soluklu, teknik ifadeyle sürdürülebilir bir büyüme rejimini yerleştirme çabasına girişti. Bu amaca ulaşabilmek için doğru iktisat politikalarını sürdürürken, aynı zamanda orta ve uzun vadede Türkiye sanayini üretim maliyetleri ve verimlilik yönünden daha rekabetçi kılacak yapısal reformların da zaman kaybetmeden devreye girmesi gerekiyor. İstikrarlı büyümenin temelini mali disiplin oluşturuyor. Kuşkusuz Ak Parti’nin en büyük ekonomik başarısı, krizlerle, çalkantılarla, siyasal istikrarsızlıklarla dolu 40 yılın ardından Türkiye’yi bütçe disiplini ile yeniden buluşturması oldu. Bir yandan tek parti iktidarının istikrar etkisi, diğer yandan Ak Parti iktidarının mali disiplinin erdemlerine olan inancı bu buluşmada belirleyici oldu. Bütçe açıkları yüzde 2 gibi son derece düşük düzeylere gerilerken, kamu borcunun yükü de büyük ölçüde hafifledi. Bu sayede devletin ödediği aşırı yüksek reel faizler adım adım düşerek günümüzde yüzde 0 civarına geriledi. 2003 yılında Ak Parti iktidara geldiğinde bütçenin yüzde 70’nin faiz giderlerine tahsis edilmek zorunda kalındığını hatırlatmakta yarar var. Devletin giderek daha az faiz ödemesinin son derece olumlu sonuçları oldu. Daha düşük bütçe açıkları mümkün hale gelirken, aynı zamanda eğitime, sağlığa, alt yapıya giderek daha yüksek miktarda kamu kaynağı ayrılabildi. Eğitim ve sağlık harcamalarının artan milli gelir içindeki payları hızla arttı. Daha önce sağlık sigortasından yoksun milyonlarca vatandaş sağlık güvencesine kavuştu. Ulaşım ağı daha kaliteli ve etkin hale getirildi. Faizlerin düşmesinin bir diğer sonucu da gelir eşitsizliğini azaltması oldu. Faiz ödemelerinin büyük bölümü sınırlı sayıda zengin rantiyeye gelir aktarırken gelir eşitsizliği de artıyordu. Faiz ödemeleri azaldıkça gelir eşitsizliği de azaldı. Yaklaşan seçim maratonuna rağmen (Mart 2014’te, yerel seçimler, Temmuz 2014’de cumhurbaşkanlığı seçimleri, Haziran 2015’te de genel seçimler yapılacak) Hükümet’in bütçe disiplinine sadık kalmakta kararlı olması istikrarlı büyüme açısından çok önemli. 2013 yılının ilk aylarının düşük bütçe açıkları bu kararlılığı doğruluyor. Mali disiplinin yanı sıra para politikasının da sürdürülebilir büyüme ile uyumlu olması gerekiyor. Yukarıda kısaca açıklanan yeni para politikası çerçevesinde Merkez Bankası’nın kazandığı deneyim bu bakımdan hayli önemli. Bir yandan, Türk Lirasının aşırı değerlenmesi engellenerek reel döviz kurunun rekabetçi bir düzeyde istikrara kavuşturulması gerekiyor. Diğer yandan ise, enflasyonun yüzde 5 hedefine adım adım yaklaştırılması, bu yapılırken de para politikası dizginlerinin iç talebi ne aşırı arttıracak ne de fazla boğacak gerginlikte tutulması gerekiyor. Merkez Bankası yönetiminin zor bir görevle karşı karşıya olduğu aşikar. Geliştirdiği yeni para politikasının ve kazandığı deneyimin bu zor görevin başarılmasına olumlu katkı yapacağına kuşku yok. Ancak tek başına zorlukların üstesinden gelmesi mümkün değil. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın özet tarifiyle Türkiye ekonomisinde ideal bileşim 5+5+5; Bu basit formül şu anlama geliyor: Yüzde 5 büyüme, yüzde 5 enflasyon ve yüzde 5 cari açık oranı. Halen enflasyon oranı yüzde 6 civarında. Merkez Bankası 2013 sonunda yüzde 5’e yaklaşacağını tahmin ediyor. Enflasyon ideal düzeyinden fazla uzakta değil. Buna karşılık büyüme oranı yüzde 5’in bir hayli altında görülüyor. İç talepte canlanma var ama yeterli değil. Daha yüksek bir iç talep mümkün. Ancak salt iç talebe dayalı büyüme yüzde 6 düzeyine kadar gerileyen cari açık oranını kaçınılmaz olarak yükseltecektir. Bu koşullar altında köklü yapısal reformların devreye girmesi şart. Elektrik piyasasında üretimi ve dağıtımı rekabete açan yeni bir yasa Mart sonunda parlamentodan geçti. Vergiyi tabana yayan ve etkinleştiren yasa ise hazır ama bekletiliyor. İşgücü piyasası reformları da öyle. Örneğin, çok az sayıda ücretli çalışanın yararlanabildiği, ama buna karşılık kayıt dışılığı teşvik eden ve istihdamı kısıtlayan mevcut kıdem tazminatı sisteminde köklü düzenlemeler getiren yasa çıkmak üzereyken ertelendi. Daha pek çok alanda üretim maliyetlerinde tasarruf sağlayacak aynı zamanda da orta ve uzun vadede verimliliği artıracak eğitim reformu gibi reform projeleri halen gündemde değil. Bu reformlar yapılmaksızın yüzde 5 civarında sürdürülebilir ve istikrarlı bir büyümenin gerçeklemesi olanaksız. Halen Ak Parti iktidarı mesaisinin ve enerjisinin büyük bölümünü kangren hale gelmiş, toplumsal maliyeti bir yana, ciddi miktarda ekonomik kaynağın da heba olmasına yol açan Kürt sorunun çözümü için harcıyor. Terörün bitirilerek Kürt soruna demokratik mecra içinde çözüm aranması Türkiye’yi çok önemli bir ayak bağından kurtaracağına kuşku yok. Ekonomi açısından ise en büyük katkısı, Hükümet’e ekonominin acilen ihtiyaç duyduğu reformlara odaklanma fırsatını vermesi olacaktır.

SERİ İLAN seriilan@posta212.com VERMEK İÇİN...


8

Güncel

3 Haziran 2013 Pazartesi

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

Taksim ‘GAZ’a geldi KIRMIZILI KADIN SEMBOL OLDU

Öğle saatlerinde yıkım ekiplerinin çalış malarına devam etmek istemesi üzerine protestocular ile zabı ta arasında arbede yaşandı. Olay yerine gelen Çevik Kuvvet ekip leri, iş makinelerinin önüne geçerek yıkımı durdurmak isteyen protestoculara biber gazıyla müdahale etti. Polisin gaz ve suyu karş ısında dimdik duran kırmızılı kadın, Gezi Parkı eyleminin en önem li sembollerinden oldu.

Herşey Taksim’deki Gezi Parkı’na 73 yıl önce kalıntıları yıkılan Topçu Kışlası’nın yeniden inşa edilmek istenmesiyle başladı. Parka iş makinelerinin girmesini engellemek isteyen bir kaç çevrecinin sosyal medya üzerinden yaptığı yardım isteği ‘büyük isyan’ın başlangıcı oldu

İş makinaları yıktı

■ Yol inşaatı gerekçesiyle ağaçların yıkılmasını protesto eden Taksim Bileşenleri Platformundan yaklaşık 500 kişilik grup park içine çadır kurdu. Sabaha kadar nöbet tutan gruba yine Sırrı Süreyya Önder eşlik etti. Polis saat 05.00’te çadırda nöbet tutanlara müdahale etti. Bu sırada iş makineleri yeniden çalışmaya başladı ve Asker Ocağı yönündeki bir bölümü yıktı.

27 MAYIS PAZARTESİ: DUVAR YIKILDI, DİRENİŞ BAŞLADI Topçu Kışlası inşasıyla gündeme gelen Taksim Gezi Parkı’nın Asker Ocağı Caddesi’ne bakan duvarının 3 metrelik bölümü yayalaştırma projesi yürüten Kalyon İnşaat tarafından saat 22.00 sıralarında yıkıldı. 5 ağaç yerinden sökül-

GEZİ PARKI’NDA BAŞLADI DÜNYAYA YAYILDI

dü. Durumu gören Taksim Dayanışma Bileşenleri Platformu üyeleri iş makinesinin önüne geçerek yıkımı durdurdu. Platform içinde Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği’ne bağlı odalar başta olmak üzere aralarında Antikapitalist Müslümanların da olduğu çok sayıda dernek ve oluşum bulunuyor.

»SOSYAL MEDYADAN DESTEK

Gezi Parkı’nın Taksim Yayalaştır-

KILIÇDAROĞLU DA DESTEK VERDİ

ERDOĞAN: KARAR VERDİK YAPACAĞIZ

■ Parkın sürpriz ziyaretçilerinden biri de CHP

Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Eylemcilere destek veren Kılıçdaroğlu, CHP’li vekillerin de her gün nöbet tutacağını açıkladı. Gece nöbetine bu kez sinema ve tiyatro oyuncuları, müzisyenler başta olmak üzere çok sayıda sanatçı katıldı. Parkın yıkımını engellemek için nöbet tutan eylemciler, ikinci kez uykularından 05.00’te polis gazı ve tazyikli suyla uyandılar. İş makineleri yıkımı yarım kalan duvarın tamamını yıkarken, çadırlar sivil kıyafetle, ellerinde telsizler, mavi yelekli kişiler tarafından yakıldı. Parka sabah saatlerinde ilk gelenlerden biri de yine BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder oldu. Parka gelerek, yıkımın yapıldığı alanda hafriyatın üzerine oturan Önder’i, Emniyet Müdürü ikna etmeye çalıştı. Ama bu çaba boşaydı. Parkı terk eden polisler ve iş makineleri oldu. Önder, Twitter üzerinden ‘milletvekili arkadaşlar da buraya gelsin, korkumdan gidemiyorum. Panele katılacağım ayrılamıyorum’ yazdı.

Başbakan Erdoğan: Eylemciler çapulcu ■ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, pazar günü yaptığı konuşmada. AKM’yi yıkıp, Taksim’e cami de yapılacağını açıkladı. Erdoğan ‘Bunun iznini CHP’den ya da bir kaç çapulcudan alacak değilim’ dedi. Pazar günü özellikle İzmir ve Ankara’da göstericileri çok sert müdahele edilirken, Taksim Gezi Parkı’nda toplanan 10 binlerce kişiye müdahale edilmedi. Pazartesi günü de gazetemiz baskıya verilirken eylemler hâlâ sürüyordu...

FINANCIAL TIMES’DAN ‘ÇAPULCU’ GÖNDERMESİ ■ Ekonomi gazetesi Financial Times, “Türkiye’nin başlıca borsası, ülkedeki yılların en büyük gösterileri ve kökleri İslam’da olan hükümet ile laik orta sınıf Türkler arasındaki gerilimler büyürken Pazartesi günü yüzde 6’lık düşüş ile açtı” dedi. Liranın zayıfladığını, tahvil faizlerinin arttığına işaret eden gazete, şu savları da dile getirdi: “Piyasa oynaklığı, İstanbul’daki Taksim Meydanı’nın işgal edilmesinin ardından Erdoğan’ın Pazar günü TV’deki çeşitli açıklamalarında protestocuları ‘çapulcu’ olarak nitelemesinden sonra geldi.

ma Projesine dahil olmadığını savunan 50 kişilik bir grup aktivist, parkın içine çadır kurarak sabaha kadar nöbet tuttu. Sosyal medya üzerinden herkesi destek vermeye çağırdı. Sabah saatlerinde çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri 2 Numaralı Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’na giderek yıkımın durdurulması için dilekçe verirken; parktaki kalabalık çevrede yaşayan gönüllülerin katılımıyla artmaya başladı.

■ İstanbul’un fethinin yıldönümünde Cumhurbaşkanı Gül, Başba-

kan Erdoğan ve çok sayıda bakanla Üçüncü Köprü’nün temeli atıldı. Yavuz Sultan Selim, adı verilen köprünün açılışında BaşbakanErdoğan, eylemcileri eleştirdi: “Taksim Gezi Parkı şöyle olmuş, böyle olmuş, orada gelip gösteri yapacaklar,şudur, budur vesaire. Ne yaparsanız yapın. Biz karar verdik, verdiğimiz gibi işleyeceğiz. Tarihe saygınız varsa, orayı araştırın. Biz orada tarihi yeniden ihya edeceğiz. İktidarımızda 2.5 milyar ağaç diktik. Çevreciyiz, bu adımları atıyoruz.” Başbakanın bu konuşmasından sonra vatandaşlar akın akın Taksim’e gitmeye başladı. Polisin gazla, tazyikli suyla yaptığı müdahalelere rağmen, katılımcıların sayısı akşam saatlerinde daha da arttı.

2 KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ İstanbul Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde otoyola çıkarak eylem yapan yaklaşık 10 bin kişinin arasına dalan taksi askere gitmeye hazırlanan Mehmet Ayvataş isimli eylemcinin ölümüne neden oldu.

Gazetemiz baskıya girdiği saatlerde ise, polisin Antakya Armutlu’da 22 yaşındaki CHP Gençlik Kolları üyesi Abdullah Cömert’i alnından kurşun ile vurarak öldürdüğü öne sürüldü.

SOSYAL MEDYA ETKİLİ OLDU ■ Taksim eylemine televizyonların ilgi göster-

memesine rağmen; hem eylemciler hem de Türkiye ve dünya genelinde vatandaşlar sosyal medya üzerinden haberleştiler. Özellikle facebook ve Twittert üzerinden video, fotoğraf ve bilgi paylaşımı yapılırken; polis müdahalesine karşı alınacak önlemler, doktor ve avukatların iletişim bilgileri; internet erişimi için eylem bölgesindeki cafe ve restoranların internet şifreleri on binlerce kişi tarafından paylaşıldı. Eylemcilerin, gün geçtikçe azalmak yerine artarak devam etmesi, polisin şiddetini daha da artırdı. Biber gazı ve tazyikli suya bu kez plastik mermilerin eklenmesi üzerine yüzlerce yaralı hastanelere kaldırıldı. Yoğun bakıma alınan 10’un üzerinde yaralı olduğu belirtilirken, ‘infial’ yaratmamak için ölenlerin açıklanmadığı iddiaları gün boyu sosyal medyada konuşuldu. Hastaneye kaldırılanlar arasında BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, gazeteci Ahmet Şık gibi isimler de vardı.

5 Haziran’da genel grev ■ Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK), Birleşik Kamu İş Konfederasyona bağlı sendikalar 5 Haziran’da genel greve gidiyor. Grev Türkiye genelini kapsayacak ve o gün hayat duracak.

BORSA DÜŞTÜ DOLAR FIRLADI

Taksim Gezi Parkı civarında başlayan protestoların İstanbul diğer bölgelerine de yayılması ve gerginliğin aradan geçen zamana rağmen azalmaması borsada Mart 2003’den bu yana görülen en keskin düşüşü getirdi. Borsa İstanbul 100 endeksi,günü yüzde 10,47 düşüşle kapatırken, dolar ve faiz yükselişe geçti. Borsa İstanbul 100 (BIST 100) endeksi, günü cuma günü kapanışına göre 9.006,35 puanlık düşüşle 76.983,66 puandan tamamladı. Hisse senetleri Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin toplam piyasa değeri cuma günü kapanış değerlerine göre yaklaşık 63 milyar lira geriledi. Borsa İstanbul’da işlem gören hisse senetleri ortalama yüzde 10,47 oranında değer kaybederken böylece 17 Mart 2003 tarihinden beri gerçekleşen en yüksek oranlı düşüşü gerçekleştirmiş oldu. BIST 100 endeksi 17 Mart 2003 tarihinde yüzde 10,57 oranında değer kaybetmişti. Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin toplam piyasa değeri cuma günü kapanış fiyatlarına göre 614 milyar lirayken haftanın ilk günü düşüşle 551 milyar liraya kadar geriledi.

» DOLAR -FAİZ

Dolar kuru da son 1.5 yılın zirvesi olan 1.90 TL’yi gördü. Dolar 1,9010 liradan, avro 2,4730 liradan haftaya başladı. Gösterge faiz ise 24 baz puanlık artışla güne yüzde 6,31’den başladı.

MAHKEME YÜRÜTMEYİ DURDURDU İstanbul 6. İdare Mahkemesi, sürpriz bir kararla Topçu Kışlası’yla ilgili yürütmeyi durdurma kararı verdi. Ancak bu karar polis müdahalesi ve eylemlerin büyümesine engel olamadı. Ne polis çekildi ne de eylemciler! Aksine olaylar Taksim sınırlarını aştı. İstanbul’un çeşitli semtlerinin yanı sıra, Ankara, İzmir, Eskişehir, Konya, Afyon gibi onlarca ilin ardından; Amsterdam, Paris, New York gibi yabancı şehirlerde de Gezi Parkı’na destek eylemleri başladı. Türkilye’nin Tahrir’ine” benzetilirken, yabancı medyada “Türkiye’ye bahar geldi” yorumları dikkat çekti.

»PADİŞAH DA PARKTAYDI

Eylemin demirbaş isimleri arasında oyuncu Mehmet Ali Alabora yer alırken, Cuma günü gelenler içinde Muhteşem Yüzyıl dizisinin başrol oyuncusu Halit Ergenç dikkat çekti. Polisin eylemcilere yönelik şiddeti sabaha kadar devam ederken; rakip takım taraftarları arasındaki dayanışma dikkat çekti. Cumhuriyet Caddesi’ndeki göstericiler polis şiddetini halaylar çekerek protesto ettiler. Bu sırada Kadıköy’den gelen binlerce kişi, Boğaz Köprüsünü yürüyerek geçerek Beşiktaş’tan Taksim’e girmek istedi. Ancak polis bu gruba da sert müdahalede bulundu. İstiklal Caddesi’nde toplanan eylemcilerin Taksim Meydanı’na geçişine izin verilmedi. 10.30 sularında Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaraylı taraftarlara polis müdahale etti. Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından meydana ulaşmak isteyenlere yapılan gazlı müdahale, hastanedeki hastaların da gazdan etkilenmesine neden oldu. Polisin müdahale ettiği gruplardan biri de besmele çekip, tekbir getiren ülkücüler oldu.

» BAŞKENT DE GERGİNDİ!

Gezi Park eylemine dün Kuğulupark ile destek veren Ankaralılar da polis gazından nasibini aldı. Ancak gaza rağmen Başkentliler, bugün Kızılay’da buluşarak Başbakanlığa yürümek istedi. Bunu engellemek isteyen polis, Kızılay’a girişleri durdurdu; metro çıkışlarını kapattı. Hatta Başbakanlık girişini engellemek için askerden yardım istedi.


Güncel

9

3 Haziran 2013 Pazartesi

New York’ta yaşayan Türk vatandaşları sosyal medya üzerinden haberleşerek Wall Street eylemcilerinin bulunduğu alanda toplandı. New York’lu Türkler Taksim Gezi Parkı’nda direnenlere “Yalnız Değilsiniz” mesajını gönderdi.

NYT: İmaj lekelendi ■ GEZİ Park olaylarına sayfalarında geniş yer veren yabancı gazetelerden New York Times, “Genişleyen kaos ve yarattığı görüntüler, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dikkatle geliştirdiği, Türkiye’nin bölgesel kudret simsarı imajını lekelemekle tehdit ediyor” uyarısında bulundu. New York Times (NYT) Gazetesi, Gezi Parkı olaylarına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği tepkiyi pazartesi günü de başyazısına taşıdı. New York Times Editoryal Kurul imzasıyla ile yayımlanan başyazısında tutumunu eleştirdiği Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Yardımcısı ve İstanbul Belediye Başkanı“ gibi partisinin başka üyelerine “kulak asarak” yaklaşımını değiştirmesini istedi.

ÇAPULCULAR SUÇLAMASI NYT Editoryal Kurul, “İstanbul ve Türkiye’nin diğer kentlerinde üç günlük şiddetli protestolar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 yıllık iktidarına en ciddi meydan okumayı oluşturuyor” sözleriyle girdiği “Türkiye’deki Protestolar” başlıklı yazısında “On binlerce insanın sokağa dökülmesini tetikleyen meşru kaygıları ele almak yerine Erdoğan’ın eğilimi, şikayetlere orantısız güçle yanıt vermektir” yorumunu yaptı. Başbakan Erdoğan’ın hafta sonunda “meydan okuyan” açıklamalarında protestocuları “aşırı” ve “çapulcu” olarak nitelediğini ve eleştirenlere, 1 milyon kişiyi sokağa çıkartabileceği uyarısında bulunduğunu kaydetti.

Beyaz Saray’dan İTİDAL ÇAĞRISI! Amerika, Türkiye’deki olaylarla ilgili hükümete itidal çağrısı yaptı. Ayrıca Beyaz Saray’ın resmi internet sitesinde Türkiye’deki şiddet olaylarını şikayet etmek için bir bölüm açıldı (WASHINGTON-POSTA 212) Beyaz Saray, Türkiye’deki “Gezi Parkı” protestolarıyla ilgili açıklama yaptı. Beyaz Saray, Cuma günkü “itidal çağrısını” yineledi ve demokratik hakları güvence altına alınmasını istedi. Beyaz Saray, pazartesi günü yeni bir açıklama yaptı. Beyaz Saray, “Türkiye’nin uzun dönem istikrarı, güvenliği ve refahının ifade, toplantı ve yürüyüş gibi temel haklarının güvence altına alınmasında olduğunu” belirtti. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Laura Lucas, “Barışçıl gösteriler demokratik bir ifadedir. Güvenlik güçlerinin itidalli davranmasını bekliyoruz” dedi. Lucas önceki gün yaptığı açıklamada da barışçıl halk gösterilerinin demokratik ifadenin bir parçası olduğunu belirtmişti. Beyaz Saray yetkilisi, “Kamu otoritelerinin sorumlu ve itidalli davranmalarını bekliyoruz” diye konuşmuştu.

OBAMA’YA ŞİKAYET

Ünlü Türk basketbolcu Mehmet Okur, Los Angelas’ta yaşayan Türklerin düzenlediği Taksim Gezi Parkı eylemcilerine destek protestosuna katıldı.

İÇKİ YASAĞI ŞİKAYETLERİ... Yazıda Gezi Parkının bir alışveriş merkezine dönüştürme planlarına karşı başlayan ancak hızla yayılan protestoların Başbakan Erdoğan’ın “artan otoriter yöntemleri ve içki satışına sınırlamaları dahil muhafazakar İslam’ı empoze etmesine yönelik başka şikayetlerini dahil ettiğini” belirttikten sonra bazı Türklerin de Erdoğan’ın Suriyeli isyancılara desteğinin Türkiye’yi savaşa sürüklemesinden endişilendiği kaydedildi.

Beyaz Saray’ın resmi internet sitesinde Türkiye’deki olayları şikayet etmek için bir sayfa açıldı. Bu sayfada, İstanbul’da barışçıl göstercilere yapılan saldırıyı kınamak için imza kampanyası başlatıldı. Sayfada 24 saat içinde 6 bin imza toplandı. Yapılan şikayetler arasında polisin barışçıl göstericileri dövmesi, gaz sıkması ve şiddet uygulaması başta geliyor. CHP İstanbul 3. Bölge Milletvekili Sabahat Akkiraz New York’ta Zuccotti Park’ta protestoculara destek verdi.

Bakan John Kerry: Aşırı güç haberleri endişelendiriyor ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Gezi Parkı eylemlerine ilişkin bir açıklamada bulundu (WASHINGTON-POSTA212) ABD'den Taksim Gezi Parkı eylemlerine ilişkin üçüncü açıklama Dışişleri Bakanı John Kerry'den geldi Dışişleri Bakanı Kerry, Gezi Parkı protestolarına müdahale eden polislerin aşırı güç kullandığı yönündeki haberlerden dolayı ABD'nin kaygılı olduğunu belirterek Türkiye'deki tüm taraflara provokasyondan kaçınma çağrısı yaptı.. Kerry, ABD'nin Türkiye'de aşırı güç kullanımı olduğu yönündeki haberlerden dolayı kaygılı olduğunu belirtti. Kerry, tüm taraflara provokatif eylemlerden kaçınmaları için çağrı yaparken, güç kullanımıyla ilgili kapsamlı bir soruşturma yapılacağını ümit ettiğini de söyledi. ABD Dışişleri Bakanı, "ABD barışçıl gösteriler de dahil ifade özgürlüğü hakkını savunmaktadır" dedi.

New York’ta Zuccotti Park’ta toplanan Türkler ellerinde Türk bayraklarıyla Gezi Parkı’nda direnenlere destek verdi.

AB ADAYLIĞI VE TURİZM ZARAR GÖRÜR Gazete “Kargaşa’nın sürmesi durumunda Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylığına ve ülkenin turizm destinasyonu olarak çekiciliğine zarar verebileceğinin” altını çizdi. Gazete başyazısını şu uyarılar ile noktaladı:

DIŞ BASIN... TEPKİLER... DIŞ BASIN... TEPKİLER... DIŞ BASIN... TEPKİLER... DIŞ BASIN... TEPKİLER... OBSERVER: “MEYDAN OKUMA” The Observer, “Hafta sonunda İstanbul’un bazı kısımları bir savaş bölgesine dönüşürken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 10 yıllık iktidarının en büyük meydan okumasıyla karşı karşıya” görüşünü dile getirdiği haberinde Erdoğan hükümetinden "duyulan hayal kırıklığının bir düzine kente yayıldığını", protestoların "hızla ulusal bir öfkeye dönüştüğünü" yazdı. BBC: “BİNLERCE GÖZALTI” BBC, Gezi Parkı gösterileri için “yıllarca Türkiye’de yapılan hükümet karşıtı en uzun” eylem nitelemesini yaptığı haberinde binlerce kişinin gözaltına alındığına dikkat çekti. Haberde “Birçok insan, kişisel özgürlüklerinin bazılarını geri almak istediğine inandıkları hükümetten bıktı” yorumu da yapıldı. TİME: “HAYAL KIRIKLIĞI” Türkiye’deki Gezi Parkı gösterileri okuyucularına yansıtan ABD’li Time Dergisi, protesto

gösterilerinin, başka kentlere yayıldığına dikkat çekerken eylemlerin, hükümetten duyulan “yaygın hayal kırıklığını ve öfkeyi kanalize ettiği” yorumunu yaptı. Time Dergisi, sitesinde İstanbul’daki bir parkta bir alışveriş inşa edilmesini protesto eden aktivistlerin polis tarafından “şiddetli biçimde dağıtıldığını” belirttikten sonra “Bu hareke, Türkiye’nin en büyük kentinin yanı sına başka yerlerde de gösterileri tetikledi ve şimdi Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hükümetinin yönetiminden duyulan yaygın hayal kırıklığını ve öfkeyi kanalize ediyor” dedi. REUTERS: Türkiye’de çatışmalar yer yer pazar günü de sürüyor. Ancak protestocular pes etmiyor. İstanbul ve Ankara’da pazar sabah erken saatlerde protestocular ateşler yakıp polisle çatıştı. EL CEZİRE: Türkiye’de toplu protestolar devam ediyor. İstanbul’da yapılacak bir projeyle ilgili tepki Erdoğan hükümetine karşı öfkeyi açığa çıkarırken ülkede iki gündür kargaşa yaşanıyor.

GUARDIAN: Türkiye’de protestolar hala dinmedi. Başbakan’ın “taşkınlık yapan radikaller” olarak tanımladığı protestocuları dağıtmak için polis tazyikli su ve biber gazı kullandı. WALL STREET JOURNAL: Türkiye’de protestolar genişliyor, çevik kuvvet geri çekiliyor.Türkiye’de hükümet karşıtı gösterilerin kapsamı genişlerken 100 binden fazla protestocu ülke genelinde sokaklara dökülmesiyle Başbakan Erdoğan çevik kuvveti İstanbul’un simgesi Taksim Meydanı’ndan çekmek zorunda kaldı. WASHINGTON POST: Binlerce hükümet karşıtı protestocu polisle çatıştı. Görüntüler Arap Baharı’nı hatırlattı. Protestolar pazar günü de sürüyordu. HUFFINGTON POST: İstanbul’da protestoların boyutu büyüyor. Polis İstanbul’da “Occupy Gezi” (Gezi’yi İşgal Et) protestocılarının üzerine hala biber gazı ve tazyikli su sıkıyor. FINANCIAL TIMES:Türkiye’nin başbakanı dün

İstanbul’un merkezindeki meydanda bulunan güvenlik güçlerine çekilme emri vererek protestoculara boyun eğerken biber gazı kullanımını “aşırı” olarak nitelendirdi. SUNDAY TELEGRAPH: Türk polisinin İstanbul’da göstericilerle çatışması sonucu şiddet olayları yaşandı. Türk polisi, İstanbul’da başlayan ve diğer şehirlere yayılan hükümet karşıtı gösterilerde protestocu gruplarına karşı göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su kullandı. CORRIERE DELLA SERA: Türkiye’de büyük çatışmalar yaşandı sadece İstanbul’da 1000 kişi yaralandı. İsyancılar, “Faşizme dur diyelim. Hükümet istifa etsin. Tayyip biz buradayız sen neredesin?” sloganları atarak Gezi Parkı’nın ağaçlarını korumaya çalıştılar. Cumhurbaşkanı Gül’ün sayesinde polis sert eylemlerine son verdi. Türkiye kaynayan bir tencere haline geldi. Bu aşamada 2014’te yapılacak üç oylama ile Türkiye sayfa çevirebilir.

ABD Basını: ‘Orantısız güç’ ■ NEW YORK TIMES: Protestolar Türkiye geneline yayılırken polis geri çekildi. Başbakan Tayyip Erdoğan hükümetine karşı protestolar Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’un dört bir yanında sürerken başkent Ankara dahil diğer şehirlere de yayıldı. ■ CNN: Polisin ağır müdahalesi hükümet karşıtı ayaklanmaları tetikledi. Neredeyse iki gün boyunca göz yaşartıcı gaz, panzerler ve biber gazıyla savaştıktan sonra Türk polisi cumartesi günü öğleden sonra Taksim Meydanı’ndan çekilip binlerce göstericinin alana akmasına izin verdi. Ancak polis daha sonra yine göstericilere müdahale etti.


10

Güncel

3 Haziran 2013 Pazartesi

A M E R İ K A’ D A K İ

Vatandaş Nasrallah’ın sözleri neyin habercisi?

İHH, ABD Harp Okulu ders kitabında terör örgütleri listesinde

H

K

ISA adı İHH olan İnsani Yardım Vakfı, ABD Askeri Akademileri için hazırlanan ders kitabında dünyadaki İslamcı terör örgütleri arasında gösteriliyor. New York’taki ünlü Kara Harp Okulu West Point dahil ABD Askeri Okulları için hazırlanan “Terrorism&Political İslam” başlıklı ders kitabında, İHH terörle bağlantılı siyasi İslamcı örgütler arasında yer alıyor. Kitapta İHH’nın radikal İslamcı gruplarla olan bağlantısı anlatılıyor. Mavi Marmara gemisi olayıyla gündeme gelen İnsani Yardım Vakfı, 1995 yılında İstanbul’da kuruldu. 26 ülkede terör ve İslamcı siyasi gruplarla ilgili bilgileri içeren kitabın Türkiye bölümünde İnsani Yardım Vakfı’na geniş yer ayrılıyor. Kitabın kapağında “Terörizmle Mücadele Merkezi” başlıklı bir resmi damga da bulunuyor. Mavi Marmara gemisiyle 31 Mayıs 2010’da Gazze’ye insani yardım götürürken İsrail askerleri tarafından durdurulan ve 9 kişinin öldürüldüğü seferi Başbakan Erdoğan’ın teşvik ve desteğiyle İHH Vakfı düzenledi. Kitapta, İHH’nın Hamas, El Kaide, İslah (Yemen) ve I’tilaf al-Khayr örgütleriyle ilişkisi bulunduğu anlatılıyor. Vakfın Avrupa’da da faaliyet gösterdiği kaydediliyor, radikal örgütlere lojistik ve mali destek sağladığı kaydediliyor. Bülent Fehmi Yıldırım tarafından kurulan Vakfın Gazze temsilcisinin Muhammed Kaya, Batı Şeria temsilcisinin de İzzet Şahin olduğu belirtiliyor. Vakfın taktikleri anlatılırken, Mavi Marmara olayına geniş yer veriliyor. Kitapta İHH’nın Afganistan, Bosna ve Çeçenistan’daki faaliyetleri de anlatılıyor. Kitapta Mavi Marmara’ya destek veren Başbakan Erdoğan’ı rahatsız edecek kadar iddia yer alıyor. İHH’nın insani yardım adı altında Gazze’ye silah sevkiyatı yaptığı, Kanada ve ABD’deki bazı terör olaylarına da adının karıştığı öne sürülüyor. Ayrıca, 2008 yılında Gazze, 2009 yılında Batı Şeria’daki çalışmaları da anlatılıyor. Kitabın Türkiye bölümünde öteki terör örgütünün PKK olduğu yazıyor. PKK’ya destek veren örgütler sıralanırken, İslamcı örgütlerle işbirliği yaptığı bilgisine de yer veriliyor. (Yurt Gazetesi’nden alınmıştır)

Başbakan’ı kızdırdı 100 bin takipçisi oldu Başbakan Erdoğan, gazeteci Birsen Altaylı’nın Gezi Parkı protestolarıyla ilgili sorusuna kızdı. Ancak gazeteci Altaylı, bu sorusundan sonra sosyal medyada izlenme rekoru kırdı TWITTER’DA TAKİPÇİ SAYISI PATLAMA YAPTI

TENCERE TAVA HEP AYNI HAVA

Erdoğan’a soru soran Reuters muhabiri kahraman ilan edildi

Erdoğan: Bizi ancak millet alaşağı eder

illerde bu ideolojik yapıların uzantıları vardır. Onları ayağa kaldırmış olabilir. Sizin şunu görmeniz lazım. Bu ülkede ne yapılmadı da böyle bir adımı attılar? CHP yok, peki başka kim var. Tespiti yapabildiniz mi? Onların ideolojisi yok mu? Bizim evlerinde zorla tuttuğumuz yüzde 50 var. ‘Aman sakin olun’ diyoruz. Biz eğiBirsen Altaylı timde yaptığımız yeniliklerle mi eleştiriyoruz. Oralarda » ‘‘YÜZDE 50’Yİ ZOR TUTUYORUZ’’ hiç öyle bir pankart gördünüz mü? Siz işte buradan Reuters’ı böyle bilgilenAltaylı, Başbakan Erdoğan’a “Gezi diriyorsunuz. Böyle mesaj gönderiyorparkı olayları dış basında da büyük sunuz” diye cevap verdi. yankı uyandırdı. Muhalif güç olarak Diğer gazeteciler ise Erdoğan’ı kıztanımlandı. Sizin de küçümsediğiniz dıracak gerçeklerle ilgili soruları sorve olayların daha fazla arttığına dair madılar. Erdoğan’ın basın toplantısı söylentiler var. Aşırı güç kullandığını bittikten sonra Birsen Altaylı’nın bin düşündüğünüz polis için alınmış bir olan Tiwetter takipçisi 100 bine çıktı. önlem var mı?” diye sordu. Başbakan soruya, “Yumuşatıcı ifa- Altaylı yarım günde 95 bin yeni takipçi kazandı ve Başbakan’a korkmadan deler ne olabilir, bana öğretirseniz ‘Gezi Parkı’ olaylarını sorduğu için de ben öyle konuşurum. Bütün toplum sosyal medyada kahraman ilan edildi. demeyin buna aklım yatmaz. Bütün

Afrika gezisine çıkan Başbakan Erdoğan’ın, havalimanında yaptığı toplantıda gergin anlar yaşandı. Reuters muhabirinin sorusu Erdoğan’ı çok sinirlendirdi... “Eğer biz hakikaten antidemokratik bir uygulama yapıyorsak bu ülkede, milletim bizi alaşağı eder” diye konuşan Erdoğan şöyle devam etti: » ‘REKLAM İPTALLERİ KIZDIRDI’ “Tencere tava hep aynı hava… Biz bunları çok gördük. Yabancı menşeili ve Türkiye’den de bazı firmaların, televizyonlara ve gazetelere verdiği reklamları, rezervasyonları iptal etmesini kesinlikle doğru bulmuyorum. Yerli ve yabancı firmalar bunu, bu olaylarla bağlantılı olarak yapıyorlarsa, bunun bedelini onlar da çok ağır olarak öderler.” » ‘BİR DUBLE İÇEN ALKOLİKTİR’ Habertürk TV’de Fatih Altaylı’nın programına katılan Erdoğan, “Bir duble içen de alkoliktir” demişti. Havalimanındaki konuşmasında yine alkole değinen Erdoğan, “Alkol yasağı diyorsunuz. Alkol yasağı yok düzenlemesi yok. Gelişmiş ülkelerde neyse o. Biz bu uygulamaları yapıyoruz ve yapacağız. Biz ulaşımda trafik kazalarını nasıl minimize ederiz. Buna karşı tedbir almak görevimiz…” dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kuzey Afrika gezisi öncesinde Reuters muhabiri Birsen Altaylı’nın sorusu ve Erdoğan’ın bu soruya verdiği sert cevap gündemin ilk sırasına yerleşti. Reuters Muhabiri Birsen Altaylı, Başbakan Erdoğan’ın Kuzey Afrika gezisi öncesi düzenlediği basın toplantısında ‘Gezi Parkı’ olaylarına ilişkin soru sorabilen tek gazetici oldu.

İşte Gezi Parkı olayındaki 1) Bülent Arınç'ın oğlu gezi parkına açılacak olan AVM'ye ortak. 2) Panzerle ezilen genç resmi: En çok tepki çeken fotoğraflardan. Olayın aslı Yabancı bir ülkede bot motorundan yaralanan bir kişi. 3) Sosyal medyalara erişim engellendi: Bu cumartesi günü çıkan bir yalandı. Hatta en ufak bir facebook twitter kesintisinde herkes galeyana geldi. 4) Binlerce polis istifa etti: Gelen sayılar abartıydı. Gerçek sayılar en fazla 3-5. İstanbul Emniyet Müdürü görevden alındı. 5) Polisin gerçek mermi kullanması: Böyle bir durum olursa ismi katliam diye adlandırılır ki mümkün değildir. Fakat plastik mermi kullanıldığı gerçektir. 6) Köpeğe biber gazı sıkan polis: Bu foto daha öncede vardı şu günlerde çok paylaşıldı. Fotoğraftaki kişiler italyan polisi. Provakatörlerimiz tarafından fotomontajlanmış. 7) Çarşı grubunun bir tomayı ele geçirmesi: Habere göre çarşı grubu tomayı ele geçirip polisleri kovalamış. Bu da yalan haberlerden biriydi. 8) Polislerin ilaçlı suyla göstericileri bayıltması: Bu gerçekten gülünecek bir haberdi. Fakat paylaşım sayısı on binleri geçti. 9) Haber kanallarının fake hesabı: Birçok haber kanalının fake hesabı açıldı. Pravoke edici söylemleri anında yayıldı. Takipçileri 300'ü geçmezken sayıları 10 binlere ulaştı.

GAZETESİ

Yılmaz Polat

Aydoğan

İZBULLAH lideri Nasrallah, Suriye iç savaşı konusundaki sessizliğini bozarak bundan böyle Suriye’deki iç savaşın tarafı olduklarının net bir şekilde altını çizdi. “Biz kimseden sahada bize yardım etmesini istemiyoruz. Biz bu savaşın ehliyiz ve zaferi de kazanacağız. Sabır ve fedakarlıkla bu süreci aşacağız, bu savaş bizimdir, tıpkı Temmuz savaşı başlarındaki size zafer vaat ettiğim gibi bugün de yeniden size zafer vaat ediyorum.” Nasrallah’ın bu denli sert ve kesin ifadelerle Suriye’de tutum almasının Ortadoğu’daki ‘güvenlik denklemi’ ile yakından ilişkisi bulunuyor. Bilindiği gibi, Hizbullah Lübnan’daki en etkili güç. Gücünü İsrail ile savaş kabiliyetinden alıyor. Nitekim Hizbullah 2006 Temmuz savaşında İsrail’e büyük kayıplar verdirdi. Bu yüzden bugün İsrail’i bölgede en çok tedirgin eden grupların başında hala Hizbullah gelmektedir. Hizbullah ise savaş kabiliyetini İran’ın gönderdiği yüksek donanımlı silahlardan almaktadır. Bu silahların başında El Fetih füzeleri, AT-3 güdümlü anti-tank füzeleri, Fecr-4; Fecr- 5 gibi uzun menzilli roketler bulunuyor. İran ise bu silahları şu ana dek Suriye üzerinden, Esed rejiminin sağladığı transit yol üzerinden Hizbullah’a ulaştırıyordu. Nitekim İsrail gerek ocak ayında gerekse de geçen ay Suriye’ye yönelik gerçekleştirdiği hava saldırısında aslında bu yol üzerindeki Hizbullah’a gitmekte olan İran silahlarını hedef aldı. Yani İsrail’in saldırısı Suriye’deki muhaliflere destek amaçlı falan değil kendi varlığına tehdit olarak gördüğü Hizbullah’a yönelikti. İsrail’in Gazze’deki en büyük düşmanı Hamas’ın eğitilmesi ve silahlandırılmasında Hizbullah’ın büyük desteği olduğu da sır değil. Konu İsrail olunca, Hizbullah’ın Şii-Sünni ayrımı gözetmeksizin İsrail karşıtı çıkarların karşısında tutum aldığı biliniyor. Dolayısıyla Suriye’deki Esed rejiminin düşmesi, Hizbullah’ın İsrail ile savaş kabiliyetinin zayıflaması demek. Bu da yakın gelecekte tekerrür edecek olası bir İsrail-Hizbullah savaşında Hizbullah’ın İsrail karşısında kolay bir hedef haline gelmesi demek. Nitekim İsrail, Suriye’deki iç savaşı fırsat bilip Suriye’deki İran-Hizbullah silahlarını rahatlıkla hedef alabilmiştir. Hizbullah’a giden silah yardımı kesilirse, İsrail’e 2006’da ciddi kayıplar verdiren Hizbullah’ın gerilemesi ve zaman içinde bitme noktasına gelmesi söz konusu olabilecektir. Yani Esed düşerse, Hizbullah düşecek, Hizbullah düşerse, İran Lübnan’daki etkisini ve bölgedeki en önemli iki oyuncusunu kaybedecektir. Aslında dikkatli bir gözle bakıldığında Suriye’de yaşaşan iç savaş uzunca bir süredir bir mezhep savaşına dönüşme eğilimi göstermekteydi. Nasrallah’ın bu çıkışı bu süreci daha da tetikleyici bir faktördür. Bu gelişmeler, bölgedeki hiç bir Müslüman ülkenin milli çıkarlarıyla uyumlu değildir. Dolayısıyla, Türkiye, zaten Suriye’nin mahfına sebep olmuş olan bir iç savaşın bölgeye sıçramaması için Suriye politikasını ve güvenlik denklemini yeniden gözden geçirmeli ve kurmalıdır. Suriye için vakit çok geçse de, bölgenin bir yangın yerine dönmemesi için hala vakit var. (Samanyolu Haber’den alınmıştır.)

TÜRKLERİN

15 yanlış haber

10) Eylem 48 saat daha devam ederse Anayasa Mahkemesi hükümeti düşürülebilir: Hiç bir ülkede böyle bir yasa mümkün değildir. Eylemin daha uzun sürmesi için uydurulmuştur. 11) Eylemlerde Portakal Gazı Kullanıldı: Portakal gazı birleşmiş milletler tarafından yasaklanmış zararları büyük bir kimyasal silahtır. Topluma müdahale için böyle bir gazı kullanmak intihardır, kimse göze alamaz. CNN tarafından doğrulandı diyenler vardı. Ireport olarak CNN'in sitesinde yayınlandı fakat. Ireport'lar normal kişiler tarafından yayınlanır. 12) Beyaz Show: Beyaz eyleme gittiği için kanal tarafından sözleşmesi iptal edilerek tümden yayından kaldırıldı. Beyaz show sadece bu haftalığına iptal edilmiştir. Millet kan ağlarken programı yapması düşünülemezdi zaten. 13) Eylemcilerin köprüden geçiş fotoğrafı yerine 2012 maraton fotoğrafının paylaşılması. 14) CNN International'ın; CNN Türk'ün duyarsız kalıp direniş haberlerini vermediği için isim hakkını fesh etmesi: Resmi hiç bir yerde böyle bir açıklama yok. 15) Eylemciler Başörtülü Bayanlara Saldırdı: Bu da yayılan haberlerarasındaydı. Fakat provakatörler her iki tarafıda karıştırmaya çalışıyor. Hükümet yanlılarının da arasındalar. Kaldı ki; direnişçiler arasında azımsanamayacak kadar başörtülü kişi vardı ve hiç bir sorun yaşanmadı.

‘Demokrasi sadece seçim demek değil’ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Taksim Gezi Parkı’ndaki eylemin ardından Türkiye genelinde tırmanan gösterilerle ilgili önemli açıklamada bulundu. Demokrasinin sadece seçim demek olmadığını belirte Gül, “İyi niyetli olarak verilen mesajların hepsi alınmıştır. Bunların muhakkakki günü geldiğinde gereği de yapılacaktır. Barışçı gösteriler de tabiki demekrosinin bir parçasıdır “ dedi.

İşte Gezi Parkı olayındaki

15 doğru haber

TWITTER’IN DOĞRU VE YANLIŞLARI Gezi Parkı direnişi sosyal medyada başladı. Meydandaki kalabalık Twitter sayesinde örgütlendi ve daha da büyüdü. Direniş simgesi olan Twitter’a direnişe gölge düşüren pek çok bilgi kirliliği de yaşandı. Fatih Çipil isimli bir kullanıcı kişisel blog’unda yaşanan bu bilgi kirliliğini deşifre etti ve sosyal medyada dolaşan 17 yalan haberi açıklığa kavuşturdu. Öte yandan Başbakan Erdoğan, Taksim Gezi Parkı olaylarında etkin rol oynanmasını sağlayan Twitter için “Başımızda Twitter denen bir bela var” dedi. Başbakan Erdoğan’ın bu sözleri büyük tepki gördü.

1) Hayvanlar gazdan etkilendi: İnsanları zehirleyen gazdan hayvanlar da nasibini aldı. 2) Binlerce biber gazı kapsülü atıldı: Polisin en çok biber gazı kullandığı eylemlerdendi. O kadar çoktu ki Taksim’de attığınız her adım biber gazı kapsüllerine çarpar olmuştu. Ayrıca tüm bu gazların tahmini maliyeti: 21 Milyon TL (Kesin Değil) 3) İstiklal Caddesi en kalabalık gününü yaşadı: Bizim milletin hakkını aramayı gezmekten daha çok sevdiğini gösteren bir fotoğraftı. 4) Asker Maske Dağıttı: Resmi olarak verilen bir emirle değil. Vicdani verilen bir kararla asker bazı eylemcilere maske dağıttı. 5) Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş taraftarları omuz omuza direndi. 6)Anonymous hükümet istifa edene kadar, devlet sitelerini hack’leyeceğini duyurdu. 7) Polis gaz kapsüllerini dikkatsiz attı. 8) Ankarada Panzer Ezdi: Eylemci yaralandı. Bahsedildiği gibi ölüm yok. 9) Siyasi Partilere Tavır Sertti: Halkın direnişini sahiplenmeye çalışan partilere tepkiler sertti. bubirsivildirenis hashtag’i ile dünya tt listesine girildi. 10) Son zamanların en büyük birlik beraberli-

ğiydi: Twitter’da onlarca kalacak yer adresleri ve gönüllü doktor, sıhhiye, avukat numaraları paylaşıldı. 11) Eylem her yerdeydi: Türkiye’de ki onlarca şehirde eylemler düzenlendi. Dahası tüm dünyadan destek mesajları geldi. Eylem yerine uzak mevkilerde akşamları ve geceleri tencere tava sesleriyle destek verildi. 12) Ankarada havaya ateş eden polis: Ankarada eylemcilerin ortasında kalan polis panikleyerek havaya ateş etti. Verilen bir emir değildi. 13) Ağırlaştırılmış Biber Gazı Kullanıldı: (Turuncu Renkli) Biber gazının daha ağırı olan kusturan biber gazı kullanıldı. Eylemcilerin birçoğu portakal gazı sandı. 14) Boğaz köprüsü yürüyerek geçildi Maratonlarda rastladığımız bu durum tarihe geçti. 15) İnternet erişimi kesildi: Belirtmek gerekir ki ufak bir yavaşlama söz konusu. Ayrıca Taksim’de 3G bağlantısının kesildiği doğru.


Göçmenlik

ÇOCUĞUNUN ABD VATANDAŞI OLMASINI İSTEYEN ANNELER YENİ BİR TURİZM TÜRÜNÜN DOĞMASINA NEDEN OLDU

Doğum Turizmi

Amerika yasaları ülkede doğan her çocuğa vatandaşlık hakkı tanıyor. Bu haktan yararlanmak isteyen değişik ülkelerin vatandaşları da doğumlarını ABD’de yapıyor. ABD’de doğum yapan yabancı kadın sayısı son yıllarda olağanüstü artınca, yeni bir turizm türü de doğdu. Bazı şirketler 15 bin ile 50 bin dolar arası ücret karşılığı Türkiye veya Çin gibi ülkelerden doğum öncesi anneleri alıp ABD’ye getiriyor. Amaç doğacak çocuğun ABD vatandaşı olması… (NEW YORK-POSTA212) Amerikan Anayasası’nın ABD karasında doğan herkesi ABD vatandaşı olarak kabul eden hükmü, son yıllarda ilginç bir turizmin de doğuşuna yol açıyor: Doğum turizmi. Dünyanın değişik ülkelerinden özellikle gelir durumu yüksek anneler, doğuma yakın bir zamanda ABD’ye gelmekte ve doğumlarını ABD’de gerçekleştirmekte. Böylece yeni doğan bebekleri otomatik olarak ABD vatandaşlığı kazanmakta. Her turizm dalı gibi doğum turizmi de kendi hizmet sektörünü üretmeye başlamış. Başta California olmak üzere ABD’nin bazı bölgelerinde, doğum için ABD’ye gelenlere hizmet veren özel şirketler ve tesisler var.

» 12 BİN TÜRK ÇOCUK DOĞDU

Örneğin California merkezli bir Çin şirketi, anne adayından doğum hizmeti karşılığında, alışveriş ve manzara gezintileri de dahil 14 bin 500 dolar tahsil ediyor. Çocuğun resmi işlemlerine kadar her şey şirket tarafından organize ediliyor. Şirketin sahibi Robert Zhou, firmasının her yıl yüzlerce hamile müşterisine hizmet verdiğini anlatıyor.

Zhou’ya göre, annelerin çocuklarının ABD vatandaşı olmasını istemelerindeki en önemli faktör, ‘devlet eğitimi’nin vatandaşlara ücretsiz olması. Doğumla ABD vatandaşlığı kazanan bebekler, 21 yaşına geldiklerinde, anne ve babalarına sponsor olarak ABD vatandaşlığı kazandırabiliyor. Ayrıca doğuştan vatandaşlık, günün birinde ABD başkanlığına veya başkan yardımcılığına aday olmak imkanı da veriyor. ABD’ye doğum için gelmek yasadışı değil. Doğum turizminden en çok yararlanan ülkeler genellikle Uzak doğu ülkelerinin vatandaşları. Türkler de son yıllarda bu fırsattan en çok yararlananlar arasında yer alıyor. 2003 yılından beri yaklaşık 12 bin Türk çocuğu doğumla ABD vatandaşlığı kazandı. ABD’de sayılarının 12 milyonu bulduğu belirtilen yasal statüsü olmayan göçmenlerin de her yıl dünyaya getirdikleri yaklaşık 400 bin çocuk otomatik olarak ABD vatandaşlığı kazanıyor. Göçmen karşıtı yaklaşımlarıyla bilinen Göçmen Çalışmaları Enstitüsü’nün verile-

rine göre ABD’de ‘doğum turizmi’ çerçevesinde gelen anne sayısı yıllık 40 bin civarında. Öte yandan, ül-

kede öğrenci, işçi, turist gibi geçici statülerde bulunurken doğum yapan yabancı anne sayısının yıllık

200 bini bulduğu tahmin ediliyor. ABD’deki yıllık toplam doğum sayısı ise 4.3 milyon civarında.

Göçmenlerin yüzde 74’ü iş sahibi ABD’de son günlerde yapılan bir çalışma, göçmenlerin yüzde 74’ünün iş sahibi olduğunu ortaya çıkardı (NEW YORK-POSTA 212) Amerika İş İstatistikleri Bürosu'nun, göçmen nüfusun Amerikalılardan daha fazla iş imkanına sahip olduğunu ortaya çıkaran çalışması büyük ilgi gördü. 16 yaşın üzerindeki göçmen erkeklerin yüzde 74'ünün, göçmen kadınların ise yüzde 50'sinin iş sahibi olduğunu belirleyen Amerika İş İstatistikleri Bürosu'nun Nisan 2013 verileri, ABD doğumlu erkeklerin yüzde 63'ünün, kadınların ise sadece yüzde 54'ünün iş sahibi

11

3 Haziran 2013 Pazartesi

olduğunu ortaya çıkardı. Göçmen erkeklerin Amerikalı erkeklerden, göçmen kadınların ise Amerikalı kadınlardan daha çok iş fırsatına sahip olduğu gerçeği, Başkan Barack Obama'nın yabancı işçilere ve kaçaklara çalışma hakkı verme adımlarının ilk sonuçları olara yorumlandı. Nisan 2013'te güncellenenn son verilere göre, ABD'de 19.3 milyon göçmen kadın ve 18.5 milyon göçmen erkek yaşıyor.

Selim Atalay twitter@SelimAtalayNY

Euro’dan çıkmak da sanattır...

H

ANİ bir zamanlar zengin ve gururlu bir Maastricht Kriterleri vardı... Kutsal Euro’ya kabul edilmek için uyulması mutlak olan kurallar... 8u kurallara uymayan, euroyu rüyasında bile göremezdi... Sonra Euro Bölgesinde kriz oldu, lop patladı ve AB Önceki gün bu kutsal kriterlerden en önemlisini gevşetme kararı aldı. Euronun 5 şartından bir tanesi: Bir devletin bütçe açığı, milli gelirinin yüzde üçünden zinhar fazla olmayacak- idi. Bu şart zaten çiğnenmişti. Fransa dahil seçme üyeler için -geçici olarak- gevşetildi. Aslında kemer zaten son deliğe dek sıkılmış, ekonomi durgunlukta. İşsizlik tırmanıyor Ayakta pantalon kalmamış, kemer sıkılıyor Bu ülkelerin bankalarının İç ekonomiye kredi verme yolları tıkalı. İşsizlik artıyor. Bu ülkelerden reform yoluyla bu tıkanıklığı aşmaları isteniyor Yani eli, ayağı bağlı adama -koş, kaç kurtul- diyorlar Koşamaz. Yani oyalama sürüyor Krizdeki Euro ülkeleri iki tür Biri. İtalya gibi birşeyler yaparmış gibi yapanlar Önce vergileri artırdılar sonra seçim oldu, zar zor hükümet kuruldu. Yeni hükümetin ilk icraatı, 8 milyar Euro’luk yeni vergileri iptal etmek oldu. Kemer orada zaten bitti. İkinci tür ülkeler ise daha gariban. Mesela Portekiz. Erken krize yakalandılar milli gelirin üçte biri olan 87 milyar euroluk kurtarma paketi karşılığında bütün şartları kabul ettiler. Cansiperane bu yükümlülükleri yerine getiriyorlar Ama Portekiz ekonomisi üçüncü daralma yılında. İşsizlik yüzdel8.. Gençlerde, 25 yaş altındakilerin işsizlik oranı yüzde 43. MaastrichVin yüzde 3 şartını zaten çoktan aşmışlardı. Portekiz’in krizi ağır seyrediyor. Sosyal etki sokaklarda görülmeye başladı. Alışveriş merkezleri boş, kiralık - satılık binlerce boş dükkan, küçük işletmeler iflas ediyor Bir zamanlar restoran ve kafe cenneti olan ülkede bu işletmeler kapanıyor. Gelişen bir sektör var: Altın-ziynet rehine karşılığı kredi sektörü ya da tefecilik...Marketlerden artık lüks mallar değil, pirinç -konserve temel gıda malları çalınıyor Portekiz’deki bu trajedinin ortasında bir profesör Joao Ferreira do Amaral kitap yazdı. Adı: ‘Euro’dan Neden Çıkmalıyız...’ Ve kitap çok satmaya başlayınca, medyanın ilgisini çekti. Başka Euro mağduru ülkelerde siyasi hareketler siyasi partiler -Euro’dan çıkalım- derken, Portekiz’de durum halen aydın tepkisi düzeyinde. Şimdilik sokağa çıkmıyorlar, kitap yazıyorlar Profesör do Amaral diyor ki, -1581’de İspanya’ya teslim olduk, 1992’de de Avrupa Komisyonuna teslim olduk. İspanya işi savaş sonucuydu, 1992 teslimiyeti gönüllü oldu. 2008 krizinden beri Avrupa Komisyonu Almanya gölgesinde bizi yönetiyor. Ve de başımızda Euro denen gizli Alman markı varDo Amaral, çarenin Euro’dan çıkış olduğum söylüyor O da büyük sorunlar getirecek, ama ulusal bir para ve sert devalüasyonlarle bedel Ödeyip, ekonominin yolunu bulması İhtimali var. Euro İle Öyle bir yol yok. Portekiz’de durum ilginç, çünkü henüz siyasi bir tepki hareketi yok, ama İtalya benzeri bir palyaçonun siyasi parti kurup olayı tetiklemesi an meselesi. Ekim’de yerel seçim var. Ekonomik kriz ortamında seçim olunca, sandıktan yalnızca sürpriz ve aşırılık çıkıyor Profesörün ‘Euro’dan Çıkalım’ kitabı çok satıyor, ama 10 milyonluk ülkede yalnızca 7 bin tane satmış. Üstelik 128 sayfa... Mesaj zaten kapakta veriliyorsa, 128 sayfa gereksiz uzun. İçeriği kısa tutmakta fayda var Onun yerine tek sayfaya iki satır aralıklı, iri puntolu ateşli bir bildiri bizce daha başarılı sonuç alır.. Başlıkta Euro’dan Neden Çıkmalıyız’ yerine ‘Euro’dan Çıkmalıyız’ yakışıklı durur Sonra ilk cümlede etkileyici giriş şart... Mesela: Kahraman. Cefakar ve Fedakar Portekiz Halkı!... Bu girişten sonra, Sen ne çektin be Portekiz.... iyi gider. Arada İster İspanya’ya çak. ister Almanya’ya... Sonra sık sık, Euro’dan çıkmalıyız... Euro çare değildir... Euro saadet getirmez... gibi mesaj tekrarı.... Bitiş cümlesi de -Zincirlerinizden ve sefaletinizden başka kaybedecek birşeyiniz yoktur- şeklinde olabilir... Tabii bu ateşli demagojide dozu da kaçırmamak gerekir. Çünkü Euro’dan çıktıktan sonra gidilecek yer, IMF olacak.

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

3 Haziran 2013 Pazartesi

YIL: 1 SAYI: 3

SAHİBİ POSTA 212 PUPLISHING LLC ADINA

EKMEL ANDA

MEDYA GRUP BAŞKANI

CAN KAMİLOĞLU GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

HABER KOORDİNATÖRÜ HALDUN ARMAĞAN

GÖRSEL YÖNETMEN SÜLEYMAN PEROL

EDİTÖRLER MEHVEŞ KOÇAK ADNAN ONARAN ESEN ÜNAL ARDA SAYINER BİNGÜL SEVİMLİ TUFAN SEVİMLİ WEB EMRE EMİRGİL İDARİ MÜDÜR MEHVEŞ SÖNMEZ REKLAM VE PAZARLAMA MÜDÜRÜ SURHAN ÜNAL ADRES 31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 718 732 08 57 ABONE SERVİSİ REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR


12

Dünya

3 Haziran 2013 Pazartesi

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

PEW: “BÖLGE HALKLARI BATI’NIN SURİYELİ MUHALİFLERİ SİLAHLANDIRMASINA KARŞI”

212’NİN İKİ YAKASI

Haldun Armağan haldunarmagan@posta212.com

Petrol lobisi her iki yakaya uzanıyor

H

ER ne kadar çoğu Amerikalı farkında olmasa da, yakın tarihte Kaliforniya eyaleti petrol bağımlığını sona erdirmek için “egzoz gazı salınımını sıfırlama” kararı almış ve ABD’de bugüne dek düşünülen en gerçekçi ve mantıklı çevreci tedbirlerden birini tüm eyaleti kapsayacak şekilde uygulamaya koymuştu. Ancak elektrik enerjisinin petrol tüketimine alternatif olabilmesi ihtimali bile birilerini huzursuz etmeye yetti: Önce petrol lobisi, arkasından Washington’un baskısı sonucu Kaliforniya eyaletine resmen geri adım attırıldı. Amerika’nın enerjide dışa bağımlılığını azaltma konusunda kararlı olduğunu ifade eden kaç başkan geldi geçti bilmem hatırlıyor musunuz? Yanıtını hemen vereyim: Hepsi ve de hiçbiri. Seçildikten sonra başkanların ilgilendiği öncelikli dosyaların başında enerji politikası geliyor. Zaten Amerikan tarzı hayatın olmazsa olmazı enerji tüketimi ve petrol bağımlılığı. Dolayısıyla bu süreç içinde elektrik enerjisinden, rüzgara, hidrojene ya da petrol bazlı olmayan kaynakları kapsayacak bir dizi olası alternatifin ve enerjide kavramsal değişikliğin uygulanmasından vazgeçtik, hiç değilse kamuoyu önünde ciddiyetle tartışılması beklenir. Ancak bırakın Beyaz Saray’ın ilk dört yıllık dönemini, daha ilk altı ayında adeta cinler periler devreye giriyor ve değişen birşey olmuyor. Oysa, Amerika’nın enerjide dışa bağımlılığı ve dünyadaki petrol üretiminin en az %25’ini tek başına tüketiyor olması gerçeği karşısında uzun vadeli alternatif önlemlerin kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanıyor. Bu çağrıyı yapanlar arasında enerji konusunun uzmanları ve küresel ısınmanın ciddiyetini gören çevreciler kadar, meseleye Amerika’nın uzun vadeli ulusal çıkarları penceresinden bilimsel gerçeklik içinde bakabilen politikacılar var. İşte bu noktada Washington’dan çok çelişkili ve bir o kadar umut kırıcı resim kareleri gelmeye başlıyor. Örnekler çok ama ilk anda aklıma gelenleri sıralayabilirim. ★★★ Başkan Jimmy Carter’ın alternatif enerjiye olan ilgisini ve güneş enerjisinin önemini vurgulamak için Beyaz Saray’ın çatısına yerleştirdiği güneş panellerini, göreve başladığı ilk günlerde alelacele söktüren başkan Ronald Reagan, daha sonra televizyonlardan halka verdiği mesajda enerjide dışa bağımlıktan yakınıp, “petrolü ucuzlatmanın” yollarını aradığını müjdeliyor! Aküyle çalışan EV1 (Electrical Vehicle 1) projesini ortadan kaldırmak için elinden geleni ardına koymayan benzin motorlu araba üreticileri ve petrolcülerle elele veren Washington birdenbire “hidrojenle çalışan araba” projesine federal bütçeden astronomik miktarda destek sağlama kararı alıyor! Meselenin özünden hareket edersek, belirli bir parti liderinin uyguladığı doğru veya yanlış kararlardan sözetmek haksızlık olur. Çünkü her nasılsa perde arkasındaki müthiş güç lobisinin sözü hep muteber. Böylece iktidara kim gelirse gelsin sonuçta izlenen yol onların dediği şekilden başkası olmuyor; oldurulmuyor. Dünyada hızla azalmaya başlayan petrol kaynaklarına karşı seçenek yaratmak gerekçesiyle belli projelere halkın vergilerinden kaynak aktarılması ise maalesef her zaman göründüğü kadar masum olmayabiliyor. Örneğin son zamanlarda sıkça konuşulan hidrojenle çalışan araba planını inceleyen Amerikalı bilim adamları bunun sadece halkın gözünü boyamaya yönelik bir oyalamaca olduğunu söylüyor. Petrol lobisi yerine onların söylediklerine kulak verince, çok ciddi ve yabana atılmayacak savları olduğu ortaya çıkıyor: Hidrojen gibi son derece pahalı bir enerji kaynağı nasıl alternatif olabilir? Her aile başına en az 3 araba düşen Amerikan toplumunda, muhtemel satış rakamı 1 milyon dolarla ifade edilen bir arabaya insanların akın akın koşacağını varsaymak gerçekçi olabilir mi? Eğer politikacılar ve otomotiv endüstrisi samimi ise bundan 10 yıl önce sorunsuz çalışan ve kendi kendini amorti eden, üstelik fiyatı cep yakmayan, çevre dostu akülü araba projesi neden göz göre yok edildi? ★★★ Uzmanlar haklı olarak bu soruyu soruyor ve ekliyor: Kaliforniya’nın tüketici dostu alternatif enerji kaynaklı planına tam anlamıyla köstek olan Washington, nasıl oluyor da ekonomik gerçekliği bulunmayan, hatta tam manasıyla hayata geçirilmesi bir dizi “mucize” gerektiren hidrojen enerjili araba projesine milyon dolarları gözünü kırpmadan teslim edebiliyor? “Denedik ama olmadı” mazeretinin altyapısını hazırlayanlar ve bundan hareketle petrolü stratejik çıkarların en tepesine koymaya devam etmek isteyenler olabilir mi, ne dersiniz? Bu yakadan geçelim diğer yakaya: Üçüncü köprünün herşeyden önce çevrecilik anlamında intiharla eşdeğer olduğu söyleniyordu; ne oldu da medyamız dahil herkes biranda 700 bine yakın ağacı yokedecek karayollarına sevdalanıverdi, bir bilen var mı acaba? Nasıl oldu da, Kaliforniya eyaleti göz göre göre insan sağlığını doğrudan tehdit eden ve ölüme sebebiyet verecek seviyeye ulaşan egzoz kaynaklı hava kirliliğine razı olup, uygulamada başarıya ulaşmış alternatif enerji stratejisinden çark etti? Sorular pek çok ve hepsine biranda değinmek mümkün değil; konuya yeniden dönmek üzere...

SERİ İLAN seriilan@posta212.com VERMEK İÇİN...

ORTADOĞU HUZURSUZ Pew Araştırma şirketinin verilerine göre, Türkiye, Mısır, Tunus, Lübnan ve Filistin topraklarında kamuoyunun Batı’nın Suriye’deki isyancılara silah ve askeri malzemeyi göndermesine karşı çıkıyor. Türkiye’de destekleyenlerin oranı yüzde 22’de kalırken karşı çıkarlar oranı yüzde 68’i buluyor (WASHINGTON-ANKA) Avrupa Birliği ülkelerinin Suriyeli muhaliflere yönelik silah ambargosununu kaldırmasının yankıları sürerken, ABD’li Pew araştırma şirketi, Türkiye dahil, bölge ülkelerinin çoğunda kamuoyunun Batılı ülkelerin isyancılara silah göndermesine karşı olduğuna dikkat çekti. Pew tarafından “Bölgede ülkelerin çoğu, Batı’nın Suriyeli isyancılara askeri yardıma karşı” başlığı ile yayımlanan bir değerlendirmede Türkiye, Ürdün, Mısır, Tunus, Lübnan ve Filistin topraklarında kamuoyunun Batılı hükümetlerin Suriye’deki hükümet karşıtı gruplara silah ve askeri malzemeyi göndermesine

karşı çıktığına dikkat çekildi. Değerlendirmede Pew’un mart ayında gerçekleştirilen bir anketin sonuçlarına da yer verildi. Söz konusu altı ülkeden sadece Ürdün’de Batılı ülkelerin isyancılara silah göndermesinden yana bir çoğunluk bulunuyor. Ürdün’de yüzde 53 olan silah yardımını destekleyenler oranı Türkiye’de yüzde 22, Mısır’da yüzde 33, Tunus’ta yüzde 32, Filistin’de yüzde 31, Lübnan’da ise yüzde 18’de kalıyor. Bu arada, Türkiye’de yüzde 63’ü bulan karşı çıkanlar oranı, en yüksek düzeye yüzde 80 ile Lübnan’da ulaşıyor. Pew anketi sırasında bölge halklarına sorulan soru ve buna verilen yanıtlar şöyle:

BATILI ÜLKELERİN SURİYE’DEKİ HÜKÜMET KARŞITI GRUPLARA SİLAH GÖNDERMESİNİ DESTEKLİYOR MUSUNUZ?

53

44

ÜRDÜN

33

59

MISIR

■ DESTEKLİYOR (%)

32

60

TUNUS

31

63

22

68

FİLİSTİN TÜRKİYE TOPRAKLARI

18

80

LÜBNAN

■ KARŞI ÇIKIYOR (%)

Coca-Cola Arapları kızdırdı

Coca-Cola, İsrail ve Avrupa’da düzenlediği ‘Cola Paylaş’ kampanyası kapsamında, her ülkede en çok kullanılan isimleri Cola şişelerinin üzerine basarak satışa sundu. Kıyamet de bundan sonra koptu…

(NEW YORK-POSTA 212 ) Mayıs ayı başında başlayan kampanya için şirket İsrail’de de en çok kullanılan 150 ismi belirleyerek Coca-Cola, Light Cola ve Cola Zero şişelerine bastı. Ancak şirketin Cola-Cola’yı kişiselleştirerek yeni müşteriler çekmek için yaptığı bu basit kampanya, kültürel kimliğin dine ve etnik kökene bağlı olduğu İsrail’de hassas kimlik politikalarına çarptı. Hafta başında Arap asıllı bir İsrail vatandaşı, şirkete ayrımcılık yaptığı iddiasıyla dava açtı. İsrail’de 1,5 milyon Arap yaşamasına rağmen, şirket ülkede tek bir Müslüman ismi bile seçmemişti.

Ülkedeki göçmen Ruslar ve diğer azınlıklar da kampanyaya tepki gösterdi. Coca-Cola’nın sözcüsü Kate Hartman konuyla ilgili bir açıklama yaparak şirketin “kampanyaya katılmak isteyen herkese farklı fırsatlar sunduğunu” söyledi. Hartman “Kampanya dijital kanaldan da yayılıyor ve böylece herkes ismini ya da sevdiklerinin ismini bir şişenin üzerine yazdırtabiliyor” dedi. İsveç’te ise Muhammed popüler bir isim olmasına rağmen, Coca-Cola Müslüman cemaatinin istekleri doğrultusunda ismi kampanyanın dışında bıraktı.


Politika Güncel

3 Haziran 2013 Pazartesi

Skandal mı? Ne skandalı? Obama yönetiminin mayıs ortasından beri patlayan skandallarla sarsılacağını umanlar, geçtiğimiz hafta yayınlanan bir anketle hayal kırıklığına uğradı. Üçlü skandalların ardından Obama’ya halkın desteği düşmemiş, hatta yükselmişti anlaşılırsa ki bu çok olası görünüyor, Başkan’ın dürüstlüğüne olan inanç sarsılacaktır.” Gerçekten de IRS konusunu Beyaz Saray’da üst yönetimin bildiği ortaya çıktı, ama Obama’nın konudan haberdar olmadığı iddia edildi. Cumhuriyetçi anketör Bill McInturff, National Journal’a yaptığı yorumda bunu inandırıcı bulduğunu, insanların Başkan’a kötü haber vermek istemediklerini söylüyordu: “İnsanlar Obama’nın her şeyi bilemeyeceğini söylüyorlar. Bilmesini de beklemiyorlar. Kimse her şeyi bilemez.”

» GÜNDEMİ DEĞİŞTİRDİ

ESİN EŞKİNAT

Geçtiğimiz hafta başından Obama yönetimi üst üste gelen bir dizi skandalla sarsıldı. Associated Press’e kayıtlı en az 20 telefon hattının Adalet Bakanlığı’nca dinlendiği ortaya çıktı. Ardından Amerikan İç Gelir İdaresi IRS’in Obama’ya muhalefet eden gruplara 2010’da kasıtlı olarak vergi ayrımcılığı yaptığı ortaya atıldı. Bingazi’de büyükelçi ve 4 Amerikalı’nın öldürüldüğü olayda CIA, FBI ve Dışişleri arasındaki yazışmalarda kurumlar arası anlaşmazlık olduğu anlaşıldı. Obama, Başbakan Erdoğan’ın ziyareti sırasında düzenlediği basın toplantısında da bu konular nedeniyle sıkıntılıydı. Ancak basında çıkan tüm skandal haberlerine karşın, hafta başında CNN’in anketi, halkın yüzde 53’ünün Obama’nın arkasında olduğunu gösteriyordu. CNN’in nisan ayı başında yaptırdığı bir önceki ankette bu oran yüzde 51’di. Aynı dönemde Gallup’un anketinden de Başkan’a destek önemsiz bir oranda da olsa artmış görünüyordu. Peki neden üç skandal bile Obama’ya desteği düşürmedi? Bu konuda basında birkaç teori öne çıkıyor.

» HALK ÖNEM VERMİYOR

Birinci teori, halkın skandallara Cumhuriyetçilerin düşündüğü kadar önem vermemesi. The Week’ten Paul Brandus, bu konuların

HABER-ANALİZ

istihdamın arması kadar önem taşımadığı görüşünde. Brandus Cumhuriyetçilerinse ekonomideki iyileşmeyi gölgede bırakmak için “bu tür skandallardan faydalanmaya takıldıklarını” söylüyor: “Bingazi olayı, Cincinati’de birkaç Gelir İdaresi çalışanının üstelik Bush döneminde atanmışlar) davranışları ya da Adalet Bakanlığı’nın Associated Press’i (Cumhuriyetçiler, sızdırmaların araştırılmasını istemesi üzerine) dinlemesi şüphesiz ki önem taşıyor. Ama Amerikalıların önünde daha önemli bir iş var.” Beyaz Saray danışmanı Dan

Pfeiffer da katıldığı televizyon programlarında yönetimi benzer bir yaklaşımla savunuyordu. “Cumhuriyetçiler siyasal bir fayda elde etmeye çalışıyorlar” diyen Pfifer, IRS’te önemli bir sorun olsa da, Cumhuriyetçilerin elinde olumlu bir gündem olmadığında her zaman yaptıkları gibi “Washington’a zarf atmaya” çalıştıklarını söyledi. Demokrat anketör Geoff Garin de USA Today’e “bir kaşık suda fırtına koptuğunu” söylerken, belki Obama’ya oy verenlerin hislerini yansıtıyordu. Obama’nın skandallardan neden zarar görmediğine dair bir

başka teori de, hiçbirinin içinde doğrudan yer almamış olması. Associated Press’ten David Espo’ya göre bugüne kadar skandalların Oval Ofis’ çevresinden kaynaklandığına dair bir kanıtın ortaya çıkmamış olması, yönetimin hasar kontrol çalışmalarıyla bir araya geldiğinde Obama’yı destek kaybından koruyor. En azından şimdilik.

» İNANÇ SARSILACAK

American Thinker’dan Rick Moran, yeni bilgiler ortaya çıkarsa Obama’nın bu kadar şanslı olamayacağının düşünüyor. “Örneğin, Obama’nın IRS skandalından, ortaya çıkmadan önce haberdar olduğu

Obama, Perşembe günü terörizm ve Guantanamo üzerinde ustalıkla durarak gündemi bir anda değiştirdi. Zaten Oklahoma’daki kasırga da Obama’yı skandalların merkezindeki adam olmaktan çıkartıp, şefkatli başkana dönüştürmüştü bile. “Moore halkı, ülkelerinin her zaman yanlarında olduğunu bilmelidir” demesi, Sandy Kasırgası sonrasındaki tavrını hatırlatıyordu. New York ve New Jersey’yi vuran Sandy kasırgasından sonra Da Obama’ya verilen destek yükselmişti. Oklahoma’nın da aynı sonucu verip vermeyeceği bilinmez, ama başkanlığının beşinci yılında Obama’ya verilen destek şaşırtıcı. Çünkü George W. Bush’a ikinci döneminin büyük bölümünde verilen destek yüzde 30’un üzerine çıkamamıştı.

Obama’nın mezuniyet gecesi FOTOĞRAFLARI YAYINLANDI (WASHINGTON-POSTA 212) Dünyanın en saygın dergilerinden TIME, ABD Başkanı Barack Obama’nın lise mezuniyetindeki damı olan Kelli Allman ile çektirdiği fotoğrafları yayınladı. Başkan Obama’nın 17 yaşındayken çektirdiği bu fotoğraflar ABD’de ve dünyada çok ses getirdi. Hawaii’deki Punahou Lisesi’nin mezuniyet balosunun ardından Kelli Allman ve Megan Hughes kavalyeleri Barack Obama ve Greg Orme ile hatıra fotoğrafı çektirdiler. TIME Dergisi’ne konuşan Allman, Greg Orme ile Obama’nın o zamanlar iki kardeş kadar yakın olduğunu söyledi.

Kavalyesi Obama ve diğer iki arkadaşıyla mezuniyet balosunun ardından ailesinini yaşadığı eve gittiklerini anlatan Allman, “Hep beraber şampanya içip dansettik ve sonrasında after-party’ye gittik” diye konuştu. “Gerçekten çok keyifli zamanlardı. Hepimiz kahkahalar atıyorduk” dedi. ABD Başkanı Barack Obama’nın 17 yaşında çektirdiği fotoğrafları yayınlayan TIME Dergisi, konu ile ilgili “ Milyonlarca Amerikalı genç de bu sene mezinyet balosuna gidecek. Muhtemelen onların fotoğrafları eski günlerdeki gibi ayakkabı kutularının yerine Facebook’ta muhazafa edile-

cek. Ama yine de, o fotoğraflardaki pastel renkli elbiseli bir genç kızın veya spor ceketle poz veren ince uzun erkeğin gelecekte bir dünya lideri olacağını düşünmek çok keyifli olacak” diye yorum yaptı.

ABD’DE HAVALİMANI EZİYETİ ABD’yi ziyaret eden Türkleri İstanbul’dan başlayan büyük bir ‘çile’ bekliyor. Türkler havalimanlarında giderek yoğunlaşan yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve kötü muameleden dertli. Yeşil Kart sahibi Türkler bile büyük zorluklarla karşılaşıyor (HABER MERKEZİ-POSTA212) Son zamanlarda ABD’yi ziyaret eden Türkler giderek yoğunlaşan biçimde yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve kötü muamele gördüklerini iddia ediyor. Olumsuzlukların daha uçağa binmeden, pasaport ve vize kontrolü sırasında başladığını belirten Türk ziyaretçiler, İstanbul’daki görevlilerin “kraldan çok kralcı” davranmasından, Amerika’ya girişte ise memurların Türkiye’den gelenlerin pasaportlarına yönelik ters ve kaba davranışlarından şikayet ediyor.

» TACİZ VE KÖTÜ MUAMELE

POSTA 212’nin New York JFK havaalanında Türk Hava Yolları bagajlarına dadanan “fareleri” ortaya çıkaran manşetinden sonra gazetemizi arayan Türklerin çoğu son zamanlarda yaşanan problemlerin sadece THY bagajlarından eşya çalan havayolu çalışanları olayı ile

sınırlı olmadığını belirterek, ülkeye giriş işlemleri adı altında İstanbul’dan başlayarak taciz ve kötü muamele yaşadıklarını anlattı.

ile tacize varan negatif tavırlara hazır olması gerekiyor.

» 3 SAAT SORGU

» AYRIMCILIK İDDİASI

Amerika Birleşik Devletleri’nin temelini dünyanın dört bir yanından gelen “yabancıların” oluşturması gerçeği, belli ülke vatandaşlarına ayrımcılık yapılması gerçeğini değiştirmiyor. Yolcuların ifade ettiğine göre, Türk ziyaretçilerin en gözde seyahat noktası olduğu için, New York’a günlük sefer sayısını üçe çıkaran Türk Hava Yollarının yolcuları biniş kartını aldıktan sonra, Gözen Güvenlik şirketi elemanlarıyla sayısız kez muhatap olmak zorunda bırakılıyor. Biniş kartını almadan önce ve sonrasında vize, Green Card ve ilgili bütün bilgiler iki kez kontrol edildiği halde, uçak koltuğuna oturuncaya dek hemen her yarım metrede bir kontrol nok-

tası kuran Gözen elemanları, yolcudan aynı pasaportu, aynı biniş kartını yaklaşık altı kez daha göstermesini ve aynı sorulara sabırla aynı cevapları vermesini istiyor. Gümrüklü alana girildikten sonra bütün ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de işlemlerin sona erdiğini ve sadece biniş kartı ile pasaportun uçak kapısında son bir kez daha kontrol edildiğini hatırlatan yolcular, Amerika için yapılan bu ekstra

işlemleri “işgüzarlık” ve “psikolojik eziyet” olarak tanımlıyor.

» PSİKOLOJİK EZİYET

Türklerin yaşadıklarına göre, THY uçağı New York, Chicago, Washington DC veya Amerika’nın diğer noktalardan herhangi birine indikten sonra başka tür bir eziyet başlıyor. İster vizeyle, isterse yasal oturum izni olan Green Card’la pasaport kontrolüne gelen Türk vatandaşının bir takım ahret soruları

Yasal oturum izni ile Amerikalı pasaport memurunun karşısına gelen bir Türk, “çantanı açıp Türkiye’ye dönüş bileti bulursam içeri almam” tehdidiyle karşılaştığını anlatırken, bir diğeri kanser ameliyatı nedeniyle bir yıldan beri Türkiye’de olduğunu doktor raporuyla belgelemesine karşılık, yaklaşık üç saat bir tür nezarethane olan “bekleme odasında” sorgulandığını söylüyor. Türk yolcuların ortak kanısı özellikle Boston’da yaşanan terör olaylarından sonra, Müslümanlara yönelik önyargı ve negatif ayrımcılığın hortladığı yönünde. Amerikalı memurların görevlerini tarafsız yapmak yerine, bir takım önyargılarla hareket edip mesleki etik kuralları bir kenara bıraktığı endişesi giderek yaygınlaşıyor.

13

Yrd. Doç. Dr.

Burak Küntay

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi

Erdoğan’ın ABD ziyareti sonrası (1)

U

ZUN zamandır beklenen önemli görüşme 16 Mayıs tarihinde gerçekleşti. ABD Başkanı Obama ikinci kez seçilişinden sonra yaptığı ilk deniz aşırı ziyaretinden, yani İsrail’den dönerken havaalanında kendisini uğurlamak için gelen İsrail Başbakanı Netenyahu ile Başbakan Erdoğan’ı görüştürmüş ve ikilinin normalleşme sürecindeki ilk adımlarına tanıklık ettikten sonra Başbakan Erdoğan’ı ABDye davet etmişti. ABDye kalabalık bir heyetle gelen Basbakan Erdoğan, bu ziyaretinde resmi görüşmelerde bulunmuş ve ABD’nin önemli sayılan düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nde ve SETA da konuşma yapmıştır. Birçok açıdan bakıldığında Türk hükümetinin ABD’ye yaptığı son zamanlardaki en geniş kapsamli ziyaretlerden biriydi. Ancak ABD basının Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı Obaman’ın Rose Garden’da yaptıkları basın toplantısında sadece ABD Başkanı Obama’nın konuştuğu anları Beyaz Saray’a bağlanıp canlı yayınlamaları ve söz sırası Başbakan Erdoğana geldiği zaman çeviri yapmak yerine, Beyaz Saray’dan canlı olarak yayınladıkları yayını kesip diğer haber akışlarını yayınlamaları büyük bir skandal olarak hafızalarımıza kazındı. Tabiki bu sureci birazda talihsiz bir döneme denk gelmesine de bağlayabiliriz. ABD de iRS ve Telefon dinleme skandallarının patladığı bir dönemde ABD kamuoyunun aklının ne Tükiye’de ne de Suriye’de olduğunu söylemek çokta mümkün değildi. Nitekim soru soran iki ABD’li gazetecide iç politika sorusu sorması bunun diğer bir göstergesi oldu. Bunlar bir kenara Türk-Amerikan ilişkilerinde liderlerin görüşmeleri hep çok konuşulur. Ne oldu, ne olacak soruları sorulur ama tarih boyu ikili görüşmeler ve neticesindeki basın toplantılarında bizleri şaşırtan bir şey olmamıştır. Çünkü genelde bu toplantıların öncesinde zaten konuşmalar başlamış ve bitmiştir. Resmi buluşma işin görünür kısmıdır. Washington’u bilenler görüşmelerdeki detayların basın toplantısının ötesinde Dışişleri, Pentagon, Beyaz Saray ve think-tanklerden daha net alınacağını bilirler. Görünenin ötesini ve görünmeyeni daha net anlayabilirler. Tüm beklentilerin ve konuşmaların ışığında bir Erdoğan-Obama görüşmesi de bu şekilde başladı. Konuşulmasını beklediğimiz konular masaya yatırıldı. İsrail’in özüründen Suriye’ye Arap Baharı’ndan, Irak’a dair birçok konu masaya yatırıldı. Ancak daha evvelki yazımda da ifade ettiğim gibi esas öne çıkan iki konu vardı: Biri Suriye, bir diğeri Başbakan Erdoğan’ın Gazze ziyareti. Bu ziyarette şuphesiz bir ilkde, Obama’nın ev sahipliğinde gerçekleşen, Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve MİT Müsteşarı Fidan’ın katıldığı yemekte yapıldı. Böyle bir akşam yemeğinin bir benzerine önceden rastlanmamıştı. Ilk kez bir MİT musteşari bu noktada bir gorüşmeye bizzat katılmıştı. Ziyaretin sonuçları tam da netleşmeden Türkiye beklediğini bulamadı ya da Türkiye istediğini alamadı demek bence doğru olmaz. Evet; genel olarak, iki müttefik ülke olan Türkiye ve ABD arasındaki politikaların genel hatlarında bir benzerlik olduğu söylenirken detaylara girildiğinde farklılıklar olduğu aşikârdır; ama iki ülkenin de birbirine ihtiyacı olduğu bu zamanlarda ortak bir zemin bulamaması bence olası değil. Yani kısaca, Başbakan Erdoğan eve eli boş dönüyor olamaz. Ama tabii gerçeklerden de ayrılmamız gerek. Suriye konusunda Türkiye’nin bilhassa Reyhanlı sonrası ABD’den sürece daha büyük destek isteyeceği sürpriz değildi. Asıl önemli nokta ABD’nin bu konuya yaklaşımında bir değişiklik olup olmadığı idi. ABD Başkanı Obama’nın konuşmasını dinlediğinizde, Esad’ın gitmesine en az Türkiye kadar istekli olduğunu düşünüyorsunuz. Ancak konuşmanın satır aralarını okuyup, DCde farklı temaslarda bulununca görüyorsunuz ki bu süreçte ABD sözlü olarak sonsuz destek sağlamakla beraber fiiliyatta hiç de hareket edecek gibi durmuyor. ABD’nin Suriye konusunda ilk günlerdeki hevesi yok. Bunun sebebi aslında net. Esad sonrası nasıl bir rejim, nasıl bir iktidar ve bugün için nasıl bir muhalefet konusunda ABD dış politika yapıcıları net değil. Dolayısıyla gelen gideni aratır dedirtmek istemiyorlar. Irak’da Saddam sonrasında yaşanan kargaşayı yaşamak istemiyorlar. Bu belirsizlik sürecinde de doğal olarak Rusya, İran ve Çin’i karşısına alacak büyüklükte bir hamle yapmak için yeterli güven içinde değiller. Muhtemel bir müdahalenin Esad sonrası oluşacak bir rejimde büyük ölçüde Batı karşıtı olma ihtimali ABD’yi bu süreçte geride tutuyor. İşte bu yüzden kimse ABD’den Suriye konusunda büyük bir destek beklemesin. Amerika’nın Suriye politikasının değişmesi ancak ve ancak iç dinamikler ile olabilir. Bu ne demektir? Eğer Amerikan halkı Suriye’de yaşananlar konusunda hükümet üzerinde bir baskı unsuru oluşturursa, bir ihtimal. Bu da, açık söylüyorum çok olası değil.

SERİ İLAN seriilan@posta212.com VERMEK İÇİN...


14

Toplum

3 Haziran 2013 Pazartesi

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

BU OKULLARDAN MEZUN OLABİLİRSENİZ ÇOK ŞANSLISINIZ! ABD’de mezun olmanın en zor olduğu üniversitelerin sıralamasını yapıldı. İşte mezun olabilmenin ‘şans’ olarak görüldüğü 11 okul (NEW YORK-POSTA 212) 4 yıl yerine 6 yılda mezun olabilmenin bile büyük bir şans olarak görüldüğü bu üniversiterde, 25 kişiden sadece 1 kişi mezun olabiliyor. Mezun olunmanın en zor olduğu 11 üniversite sıralaması şöyle: Southern UnIversIty at New Orleans, LouIsIana

Mezuniyet Oranı Öğrenci sayısı Öğrencilerin kabul edilme oranı

4% 2,590 48.4%

UnIversIty of the DIstrIct of ColumbIa, WashIngton D.C

Mezuniyet Oranı Öğrenci sayısı Öğrencilerin kabul edilme oranı

7.7% 5,311 63.2%

Kent State UnIversIty-East LIverpool, East LIverpool OhIo

BAU yabancı öğrencilerin

ÇEKİM MERKEZİ OLDU

Merkezi İstanbul’da bulunan Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) tüm dünyadan yabancı öğrencilerin üssü oldu (ISTANBUL – POSTA212 ) Avrupa’dan Amerika’ya, Ortadoğu ülkelerinden Kafkasya’ya kadar geniş bir coğrafyadan öğrencilerin lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi almak için geldiği BAU’da yaklaşık bin kadar yabancı öğrenci okuyor. Türkiye’de her geçen gün yabancı öğrenci sayısı artığına dikkat çeken BAU Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel, “Biz de BAU olarak bu durumun lokomo-

tiflerinden biriyiz. Yurtdışı çalışmalarımız da devlet tarafından destek görmeye başladı, bu olumlu bir gelişme” dedi. Yücel “ Rakamlar, son beş yılda Türkiye’de yabancı öğrenci sayısının yüzde 60 oranında arttığını ortaya koyuyor. Türkiye'deki üniversitelerde, 150 ülkeden 26 bini aşkın yabancı uyruklu öğrenci öğrenim görüyor” diye konuştu. Her yabancı uyruklu öğrencinin Tür-

kiye’ye ortalama 30 bin dolar bıraktığını ifade eden Enver Yücel, “Bu rakamı her yıl gelen öğrenci sayısıyla çarptığımızda ülke ekonomisine sağladığı katkı ortaya çıkar. Eğitimin bir sektör olarak destek görmesiyle bu rakamların ve oranların çok daha yukarıya çıkacağını düşünüyorum. Üniversite olarak bu konuda üzerimize düşen ne varsa yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz” dedi.

ABD’de Eğitim Fuarı’na Türkiye’den 14 üniversite katıldı (NEW YORK-POSTA 212 ) Missouri Eyaleti’nin St. Louis şehrinde 28-31 Mayıs 2013 tarihlerinde düzenlenen olan 65inci NAFSA Eğitim Fuarına ülkemizden 14 üniversite katıldı. www.turkishlifenews.us internet sitesinin haberine göre YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya ve YÖK Yürütme Kurulu üyelerinin de katıldığı fuarın ilk gününde, YÖK Başkanı Türk üniversitelerinin temsilcileriyle görüş alışverişinde bulundu. Ekonomi Bakanlığı’nın da temsil edildiği fuarda Şikago Ticaret Ataşesi Sevtap Akgüloğlu üniversitelerimizin standlarını ziyaret etti. Uluslararası eğitim alanında görev yapan 8 binden fazla profesyoneli çalışma grupları, çeşitli oturumlar ve özel etkinlikler kapsamında bir araya getiren NAFSA Fuarı sektörün en büyük etkinliklerinden biri olup Türkiye’nin her geçen yıl artan bir sayı ile katılımı ülkemiz üniversitelerine yönelik görünürlük ve farkındalığın arttırılması noktasında büyük önem taşıyor.

Mezuniyet Oranı Öğrenci sayısı Öğrencilerin kabul edilme oranı

8.9% 1,371 88.7%

Rogers State UnIversIty, Claremore, Oklahoma

Mezuniyet Oranı Öğrenci sayısı Öğrencilerin kabul edilme oranı

11.5% 4,486 50.4%

Texas Southern UnIversIty, Houston, Texas

Mezuniyet Oranı Öğrenci sayısı Öğrencilerin kabul edilme oranı

13.3% 6,964 36.4%

OhIo UnIversIty Southern CampUs, Ironton, OhIo

Mezuniyet Oranı Öğrenci sayısı Öğrencilerin kabul edilme oranı

13.7% 2,199 85.1%

Kent State UnIversIty-TuSCarawas, OhIo

Mezuniyet Oranı Öğrenci sayısı Öğrencilerin kabul edilme oranı

113.9% 2,774 88.7%

Purdue UnIversIty North Central, IndIana

Mezuniyet Oranı Öğrenci sayısı Öğrencilerin kabul edilme oranı

14% 4,542 87.1%

Cameron UnIversIty, Lawton, Oklahoma

Mezuniyet Oranı Öğrenci sayısı Öğrencilerin kabul edilme oranı

14.1% 5,860 99.7%

OhIo UnIversIty at ChIllICothe

Mezuniyet Oranı Öğrenci sayısı Öğrencilerin kabul edilme oranı

15.6% 2,558 85.1%

CoppIn State UnIversIty, BaltImore, Maryland

Mezuniyet Oranı Öğrenci sayısı Öğrencilerin kabul edilme oranı

16.3% 3,298 58.7%


Toplum

3 Haziran 2013 Pazartesi

15

GENÇLER İŞ FIRSATLARI İÇİN büyük şehirleri terk ediyor Amerika’da gençler, ekonomik krizden bu yana New York, Şikago gibi büyük kentlerde iş bulamıyor. Gençler hem yaşam daha kolay olduğu için hem de iş bulma umuduyla daha küçük eyaletlere taşınıyor (NEW YORK-POSTA 212) The Metropolitan Revolution (Metropolitan Devrimi) adlı kitap daha çıkmadan ABD basınında büyük yankı buldu. Amerika’daki gençlerin ailelerinden ayrıldıktan sonra nasıl hayatlarını kurduklarını anlatan kitabın en ilgi çekici yönü ise, gençlerin daha iyi iş fırsatları için New York veya Şikago gibi büyük şehirlerden ayrılmaya başladığı iddia etmesiydi. En son yapılan nüfus sayımı-

na göre, genç nüfus önceki senelere oranla artık çok daha fazla yer değiştirmeye meyilli. Özellikle, söz konusu iş fırsatları olunca, gençler gözünü kırpmadan başka bir eyalete taşınmakta bir sakınca görmüyor. Bu kapsamda, gençlere, Houston, Denver, Dallas gibi muhasebe veya güneş enerjisi alanındaki iş imkanları sayısının arttığı şehirler daha çekici geliyor. Bu da, Amerika’nın güç merkezlerinden, çevreye bir kaymaya sebep oluyor.

Gençlerin 2009 ile 2011 yılları arasında en çok göç ettiği şehirler ve sayıları şöyle : Washington, D.C. Houston Denver Portland, Ore. Austin, Texas Dallas Riverside, Calif. Seattle San Antonio Charlotte, N.C.

10,337 10,306 9,457 8,249 7,774 6,714 6,229 4,478 3,796 2,835

TÜRKİYE EN FAZLA TURİSTİN ZİYARET ETTİĞİ ALTINCI ÜLKE İşte en fazla turist çeken ilk 30 ülke Ülke Fransa ABD Çin İspanya İtalya Türkiye İngiltere Almanya Rusya Fed. Malezya Meksika Avusturya Hong Kong Ukrayna Tayland Suudi Arabistan Yunanistan Kanada Polonya Macao SAR, Çin Hollanda Singapur Macaristan Hırvatistan Güney Kore Mısır Fas Çek Cumhuriyeti İsviçre Güney Afrika

2008 2011 79,218,000 81,411,000 57,942,000 62,711,000 53,049,000 57,581,000 57,192,000 56,694,000 42,734,000 46,119,000 29,637,000 34,038,000 30,142,000 29,306,000 24,884,000 28,374,000 23,676,000 24,932,000 22,052,000 24,714,000 22,931,000 23,403,000 21,935,000 23,012,000 17,319,000 22,316,000 25,449,000 21,415,000 14,584,000 19,230,000 14,757,000 17,498,000 15,939,000 16,427,000 17,142,000 16,014,000 12,960,000 13,350,000 10,610,000 12,925,000 10,104,000 11,300,000 7,778,000 10,390,000 8,814,000 10,250,000 8,665,000 9,927,000 6,891,000 9,795,000 12,296,000 9,497,000 7,879,000 9,342,000 10,119,000 8,775,000 8,608,000 8,534,000 9,592,000 8,339,000 Kaynak Amerikabulteni.com

Dünyanın en fazla turist çeken 30 ülkesi açıklandı. Turistlerin en fazla ilgi gösterdiği ilk ülke Fransa. Türkiye ise 35 milyon civarındaki turist ile dünyanın en fazla turist çeken altıncı ülkesi. Dünyada turistlerin en fazla ilgi duyduğu ilk 10 ülke arasında ABD, Çin ve Malezya var (WASHINGTON- POSTA 212 Dünya bankası dünyanın en fazla turist çeken ülkelerini açıkladı. Buna göre dünyada turistlerin en fazla ilgi gösterdiği ülke Fransa. Fransa’yı 2011 yılında 81 milyonu aşkın turist ziyaret etti. Türkiye ise 35 milyon civarındaki turist ile dünyanın en fazla turist çeken altıncı ülkesi oldu. Dünya bankası listesine göre Fransa’dan sonra en fazla turist çeken iki ülke ise 62 milyonu aşkın turist ile ABD ve 57 milyonu aşkın turist ile Çin oldu. Liste, dünyada turistlerin en fazla ilgi duyduğu kıtanın Avrupa olduğunu da gösterdi. ABD, Çin ve Malezya dışında ilk 10’daki 7 ülke de Avrupa kıtasından.

10 GÜNDE DİL ÖĞRENİN ■ (ESİN EŞKİNAT/NEW YORK-POSTA 212) Yeni bir dil öğrenmeyi kim istemez ki? Yabancı ülkelere seyahat ederek yeni kültürlerle tanışmanızı sağlıyor, işinizde ilerlemenize yardımcı oluyor. Yakın zamanda yapılan araştırmalar, dil öğrenmenin beynin planlama, problem çözme ve çeşitli zihinsel beceri gerektiren görevleri yerine getirmesini sağlayan fonksiyonlarını geliştirebileceğini gösteriyor. Bu fonksiyonlar arasında odaklanma, dikkati bilinçli biçimde yönlendirme ve bilgileri akılda tutma bulunuyor. Geliştirilen yeni yöntemlerle dil öğrenmek her geçen gün kolaylaşıyor. Bu yeni yöntemler arasında öne çıkan Pimsleur Yöntemi, insanların 10 günde yeni bir dil konuşmaya başlayabileceklerini iddia ediyor. Yöntemi satın alan kurumlar arasında FBI da bulunuyor.

» PİMSLEUR YÖNTEMİ NEDİR?

Pimsleur Yöntemi her ders, dilin en çok kullanılan kelimelerini öğreterek insanların en kısa sürede o dili konuşmaya başlamasını amaçlıyor. Bu yöntemde kaç kelime bildiğiniz değil, hangi kelimeleri bildiğiniz önem taşıyor. Pimsleur Yöntemi’nin tüm dersleri dille ilgili malzemelerin zihninizde yer etmesini sağlayacak biçimde, bilimsel olarak düzenlenmiş. Dili okuma ya da yazma yapmadan, yalnızca dersleri dinleyerek ve tekrar ederek öğreniyorsunuz. Pimsleur Yöntemi yüzde yüz öğrenme garantisi veriyor ve 10 günde o dili konuşmaya başlayamayanlara parasını iade ediyor. Normalde 29,95 dolara satılan program, web sitesinden 9,95’e satın alınabiliyor.


3 Haziran 2013 Pazartesi YIL 1 • SAYI 3 HAFTALIK ÜCRETSİZ

ABD’DEKİ TÜRKLER:

‘YANLIZ

DEĞİLSİNİZ’ İstanbul Gezi Parkı olaylarını sosyal medyadan takip eden Amerika’daki Türkler, bir çok şehirde toplandı. Bunlardan en dikkat çekeni New Yok Wall Street’te gerçekleşti. Wall Street işgalcilerine ev sahipliği yapan Zuccotti Park, bu defa Türk göstericileri ağırladı. Yaklaşık iki bin kadar göstericinin katıldığı İstanbul Gezi Parkı Destek Gösterisi’nde sloganlar İngilizce ve Türkçe atıldı. Göstericiler, iki gün boyunca eyleme devam etti.

WALL STREET’İN İŞGALCİLERİ YERLERİNİ TÜRK EYLEMCİLERE VERDİ (MEHVEŞ KOÇAK-POSTA212) Eylül 2011’de “Wall Street’i İşgal Et “ sloganı ile New York’ta, ABD’nin finansal kalbi Wall Street’te başlayan eylem, bugün hala devam etmektedir. Gökdelenlerin arasındaki Zuccoti Park’ta nöbetleşe duran eylemciler parkı Türk göstericilere verdi. Polis kontrolünde olan park, Cumartesi günü sabah saatlerinden itibaren Türk eylemcilere açıldı. Wall Street eylemcileri daha sonra , Türk göstericilere kendi bayrakları ile destek oldu, alkışlarla sloganlara eşlik etti. DAVID INSREDER WALL STREET İŞGALCİSİ Üzerine “I Love Turkey” Seni Seviyorum Türkiye yazılı tişört giyen Wall Street işgalcisi, Türk göstericilere neden destek olduklarını şöyle ifade etti: “Biz demokrasi ve insan haklarını için her zaman eylemcilerin yanında oluruz. Öğrendik ki İstanbul’da yapılacak bir alışveriş merkezi için bir kaç ağaç kesilmesini protesto eden gruba karşı şiddet uygulanmış. Özgürlük isteyen insanlara kötü muamele yapılmış. Biz de izledik, gördük şiddet çok utanç verici. Türk göstericilerin sonuna kadar arkasındayız.” GOMMEZ NELSON WALL STREET İŞGALCİSİ “Türkiye’de demokratik mücadele verenler için buradayım, halkın elinden alınıp özel birilerinin hizmetine verilecek bir yer için buradayım . Onlar bu kavgada yanlız değil, bunu göstermek için buradayım. Bir çok Türkü görmek beni çok mutlu etti. Türklerle ilk defa tanışıyorum daha önce görmedim.”

WASHINGTON

JANATHON DIVUOR WALL STREET İŞGALCİSİ “Buradayım çünkü aynı haklar için mücadele veriyoruz, aynı şeylerin kavgasını veriyoruz. Bizim yaptığımız Wall Street işgalleri Amerikan medyasında yer almıyor, bu anlamda Türkiye’yi çok iyi anlıyoruz. Aynı sıkıntıları çekiyoruz. Başkasına gelen zarar, bir gün sana da gelecek. O yüzden buradayım.”

MIAMI

■ (NEW YORK-POSTA 212) New York'tan Gezi Parkı'na Destek Gösterisi'nin mimarlarından Hakan Topal, New York'ta yaşayan Türkleri nasıl bir araya getirdiklerini anlattı: "Türkiye'deki haberleri aldık. Occuppy Wall Street'den arkadaşlarımız daha önceden bu parkta işgal yapmışlardı. Biz de, internet üzerinden anket yaparak eylemi burada gerçekleştirmeye karar verdik. Onlarda iletişime geçtik ve programlarından saat 12.00 ile 18.00 arasını bize ayırdılar" dedi.

» SOSYAL MEDYADA ÖRGÜTLENDİK

MINNESOTA

CHRISTIAN COLMAN Benim erkek arkadaşım İstanbul’da büyüdü. Biliyorum ki orda olanlar sadece İstanbul’da yaşananlar değil, demokrasiye karşı verilen büyük bir mücadele. Bununla birlikte Türk medyasının da olayları vermediğini öğrendik. O yüzden buradayım destek olacağım. SALLY AFFIS “Türk arkadaşlarıma destek olmak için buradayım. İnternetten olanları gördüm. Geçekten çok ilginç, onbinler sokaklarda ve medya bu olayları göstermiyor bu çok acı.”

ARIZONA

Hakan Topal ile birlikte organizasyonun ilk dakikalarından beri birlikte hareket eden Aslı Bülbül, 3-4 kişi arasındaki mesajlaşmanın nasıl binlerce kişiyi örgütleyen bir eyleme dönüştüğünü şöyle açıkladı: "Saatlerinde Facebook'a "New York'taki Türkler neredesiniz? Neden bu kadar sessizsiniz?" tarzında bir ileti yazdım. Bunun üzerine Hakan Topal bana ulaşarak bir sayfa açtığını söyledi. İlk başta 10-15 kişinin ilgi gösterdiği etkinlik sayfasına, daha sonra binler akın etmeye başladı. Hep beraber Hakan'ın ofisinde buluştuk." Eyleme hazırlanırken provokasyona sebep olacak afişlerin hazırlanmamasına çok dikkat ettiklerini belirten Bülbül, "Bu barışçı bir etkinlik, partileştirmeyelim. Eskiye dönmeden, yeni bir çözüm istiyoruz. Türkiye'deki halk da bunun için sokaklarda. Bunu unutmamalıyız, unutursak da birbirimize hatırlatmalıyız" diye kaydetti. Türkiye'deki vatandaşlarımız direndikçe destek vermeye devam edeceklerinin altını çizen Aslı Bülbül, "Dünya basınının sessiz kalması imkansız, umarım Türk basını da sesini çıkarmaya başlar" diye belirtti.

PENNSYLVANIA

DENVER

‘İŞİMİZİ YAPAMAZ OLMUŞTUK’ Ünlü fotoğrafçı Nihat Odabaşı, çekimler için bulunduğu New York’ta Taksim Gezi Parkı Eylemi’ne katılanlar arasındaydı. Odabaşı Türkiye’deki olayları şöyle değerlendirdi: “Şu anda yaşanalar gerçekten çok acı ama aynı zamanda etkileyici, gezi parkından yola çıkılarak başlanan şey çok etkileyici. İnsanlar artık özgürlüklerini istiyorlar. insanlara yavaş yavaş dayatılan nedenlerden, yavaş yavaş yasaklananlardan kaynaklanıyor” dedi. Odabaşı polisin acımasızca davrandığını dile getirirken, medyanın bir şey söylememesini hükümetin sessiz kalmasından utanç duyduğunu belirtti. Odabaşı, sanatçı olarak son yıllarda yaşadığı baskıları şöyle dile getirdi “Baskı olmaz mı! Fotoğraf çekerken, klip çekerken aman bu sahneyi yapmayalım, mayo markası çekerken bu nasıl çıkacak diye düşünüyoruz. Zaten yaşadım çektik çıkmadı. İçki varsa mekanda o da görüntüye çıkmıyor. Bir bira

BİNLERCE KİŞİ GELDİ...

Yazarımız Mehveş Koçak, ünlü fotoğraf sanatçısı Nihat Odabaşı ile Gezi gerginliğini konuştu.

markası festivale sponsor olacak, sonra orda bira içilmeyecek bu nasıl olacak ? “ Nihat Odabaşı, sözlerine şöyle devam etti. “Ben sadece bir mayo fotoğrafçısıyım hadi benim ki yayınlanmasın sözlerini söyleyen insanlar, gazeteciler ne olacak ? Ülkesi hakkında bir şeyler söyleyip içerde olan gazeteciler ne olacak, bu korku ile aydınlık olmaz. bunlar başka şeylerin habercisi” dedi. Odabaşı sessiz kalan sanatçılar içinde “Önemli olan tweet atmak değil kalbinle orda olmak, bunu gerçekten göstermek.

» "BASIN BİZİ DE GÖRMÜYOR" LOS ANGELAS

CLEVELAND

HOUSTON SEATLE

KANADA

New York'tan Gezi Parkı'na Destek Gösterisi’ni takip etmek için gelen The Pella Report muhabiri Michael Pellagattı, Türklerin direnişi ile Occupy Wall Street eylemcileri arasında büyük benzerlikler olduğunu söyledi. "İki olayda da gerçekler engelleniyor, Türk medyası insanların hiç bir şeyden haberdar olmasını istemiyor. Bu çok utanç verici bir durum" diye konuştu. National Press'ten gelen Steev O'byrnen ise, "Burada aynı tarz olaylar olduğunda, Amerikan medyası da sessiz kalıyor. Biz de, gerçekleri BBC ve El Cezire gibi uluslararası kanallardan takip etmek zorunda kalıyoruz" dedi.

AMERİKAN POLİSİ İZLEDİ... Wall Street Zuccotti Park’ta toplanan Türkler, yasal izin almadığı halde gösteri yaptı. Çok az sayıda polisin görev yaptığı gösteride, Amerikan polisi izin kağıdı olmadan da göstericilere parkın barikatlarını açtı. Wall Street işgalcilerine geçmişte müdahale eden polis, Türklere megafon kullanmadan eylem yapabileceklerini söyledi.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.