POSTA212 - SAYI 19

Page 1

Dünya liderleri BM Genel Kurulu için toplandı

Erdoğan, “Hiç bir karar alamıyor” dedi ve sordu:

DÜNYANIN GÖZÜ NEW YORK’TA ■ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun yıllık genel görüşmeleri dünya liderlerinin katılımıyla 24 Eylül Salı günü başladı. Görüşmelerde en önemli gündem maddesi Suriye’deki iç savaş ve kimyasal silah stoklarının imhası oluşturuyor. » 8’DE

‘BM NEYE YARAR’

Protestoculara el salladı ve gülümsedi

PROTESTO ve HOŞGÖRÜ

■ Başbakan Erdoğan, BM’yi sert bir şekilde eleştirerek, “Hala BM Güvenlik Konseyi Suriye konusunda kararını veremiyor. 5 daimi üyenin dudakları arasına kilitlenmiş dünya adil bir dünya olamaz” dedi. » 8’DE

■ ABD’de bulunan Cumhurbaşkanı Gül, CNN önünde penguen kıyafeti giymiş NYC Gezi Platformu üyelerince protesto edildi. Gül, protestoculara gülümseyip el salladı. » 9’DA

CHP’NİN ABD GÜNDEMİ ‘ÖZGÜRLÜK’ ■ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdimuettiği raflarını da Twitter hesabından paylaştı.

» 9’DA

25 Eylül 2013 Çarşamba YIL 1 • SAYI 19

HAFTALIK ÜCRETSİZ

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

www.posta212.com

SEÇİM ANKETLERİ “ERDOĞAN ABD’YE KAFA KARIŞTIRIYOR SÖZ VERMİŞTİ” Yerel seçimler yaklaştıkça sıklaşan seçim anketleri seçmenin kafasını iyice karıştırıyor ■ Çünkü bütün anketlerde birbirinden farklı sonuçlar çıkıyor . Önümüzdeki yıl yapılacak yerel seçimler öncesi anketler birbiri ardına açıklanmaya başlandı. Ancak bu anketlerin birbirinden farklı sonuçlar ortaya koyması seçmenin kafasını karıştırıyor. Araştırma şirketleri ise bunun nedeni olarak anketlerde farklı yöntemlerin izlenmesini gösteriyor. » 11’DE

Türkiye ve Kürt sorunu konusunda Washington’da sözü dinlenen uzmanlardan biri olan ve CIA’ye yakın olduğu iddia edilen Henri Barkey, 1 Mart 2003 tezkeresinin perde arkasını anlattı ■ Posta 212’nin sorularını yanıtlayan Henri Barkey, ABD-Türkiye ilişkilerini değerlendirdiği söyleşide, AK Parti’nin İstanbul’da seçimlerini kaybedebileceğini söyledi ve “Herşey Mustafa Sarıgül’ün CHP adaylığına bağlı” dedi. Barkey ayrıca, “Bush yönetimi, meşhur 1 Mart tezkeresi öncesi parlamentoda olmayan Erdoğan’dan (Türk topraklarını Irak’a saldırı için kullanma) sözü aldığını da iddia etti. » 10’DA

DİLEK ESKİ BEZİRKAN - ÖZEL HABER

İLHAN TANIR - ÖZEL HABER

BAŞKAN TOPBAŞ NEW YORK’TA

AİHM’E REKOR TAZMİNAT ÖDENDİ ■ Türkiye’den, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne geçen 10 yıl içinde 50 binden fazla başvuru yapıldığı ve Türkiye’nin haksız görüldüğü davalar için 181 milyon lira tazminat oödediği açıklandı. » 12’DE

NEW YORK METROSUNDA KABLOSUZ İNTERNET KEYFİ BAŞLIYORI » 15’DE

ABD’YE YATIRIM DAHA DA ARTACAK

■ Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, geçen yıl Türk firmalarının ABD’ye yaptıkları yatırımın 655 milyon dolar olduğunu belirterek, 168 milyar dolar doğrudan yatırımı ülkesine çeken ABD’ye yapılan yatırımların çok düşük kaldığını söyledi. Bakan Çağlayan, Türk işadamlarına 31 Ekim’de Washington’da yapılacak SelectUSA 2013 Yatırım Zirvesi’ne katılmaları çağrısında da bulundu. » 5’TE

‘GİZEMLİ PARA’ ■ Merkez Bankası’nın ödemeler dengesi verilerine göre; 2013 yılı temmuz ayında ‘net hata noksan’ kaleminde 4 milyar 801 milyon dolarlık kaynağı belirsiz para girişi yaşandı. » 6’DA

TEKSAS’TAN LÖSEV’E BAĞIŞ

■ Teksas’ta yaptığı gönüllü çalışmalarla tanınan Kuzey Teksas Türk Amerikan DerneğI (TURANT) LÖSEV’e bağış için var gücüyle çalışıyor. TURANT bir süre önce de Mehmetçik Vakfı’na 5 bin dolar bağışta bulunmuştu. » 3’TE

■ BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un davetlisi olarak New York’ta bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, New York’un İstanbul’dan ekonomik olarak çok farklı olduğunu ama İstanbul’un 2700 yıl boyunca üç büyük imparatorluğun yönetim merkezi olmuş ve 8500 yıllık tarihinin bulunduğunu söyledi. » 9’DA

3 GÜNDE SATIŞ REKORU KIRDI ■ Amerikalı video oyun üreticisi Take-Two Interactive Software’in 5 yıllık çalışmanın ardından geçtiğimiz hafta piyasaya çıkan oyunu GTA V, üç günde 1 milyar dolar hasılatı aştı. » 16’DA

SİNEM SANİYE’YE INDIMUSIC’TEN ÖDÜL ■ Müzik yaşantısını Amerika’da sürdüren Türk müzisyen Sinem Saniye, Williamsburg Uluslararası Film ve Müzik Festivali kapsamında IndiMusic TV’nin ödülüne layık görüldü. » 3’TE

FED’DEN SÜRPRİZ KARAR

■ FED’in her ay yaptığı 85 milyar dolarlık bono alım programında 10 milyon dolarlık bir küçülme bekleniyordu ancak, ABD Merkez Bankası global piyasaların bu beklentisini boşa çıkardı. » 7’DE


2

Toplum Yaşam

25 Eylül 2013 Çarşamba

WASHINGTONLULARA BİR FİNCAN NEŞE İKRAMI

Mehveş Koçak mehveskocak@posta212.com

O müezzine işkence... GEZİ olaylarının en tartışmalı ismi camide içki içti iddiasını yalanlayan müezzin Fuat Yıldırım, sürüldü. Gezi olaylarında ısrarla cami de içki içildi diyen hükümete karşı, “Ben din adamıyım yalan söyleyeyem “ diyen o zavallı müezzine, fatura kesilmiş oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı, Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi Müezzini Fuat Yıldırım’ın mevzuat gereği tayin edildiğini açıklansa da bu işin şekli ve Türkçesi tayin değil, sürülmek anlamına gelir. Diyanet, cami cematinin huzursuzluğu ile başlatılan teftiş sürecinin selameti bakımından geçici bir görevlendirme olduğunu da söyleyerek durumun aslında normal olmadığını itiraf etmiş oldu. Nasıl bir araştırma ve teftiştir ki aylardır devam ediyor. Sanki dünyanın kanıtlanması gereken en önemli olayı. CIA, FBI suikastın arkasındaki düğümü çözmeye çalışıyor gizemi. Müezzinin, imamının yüzlerce kez ifadesinin alındığı yetmemiş, kamera kayıtları didik incelenmemiş, önüne gelenin camiye gidip denetleme yapmamış gibi “Teftiş süreci “ adı altına camideki din adamlarına psikolojik işkence yapılıyor. Neyi teftiş ediyorsunuz ? Ne bulmayı hayal ediyorsunuz ? O günden bu yana ne değişmiş olabilir ki, kayıtlar mı ? Üstelik açıklamada “Cami cemaatinin huzursuzluğu” bu teftişe neden olmuş .Kim bu cami cemaati ? Müezzini hedef haline getiren gözü dönmüş yandaşlar mı ? Yoksa o camiye gidip başını secdeye koyan müminler mi ? Gerçek bir müslüman zulüm yapmaz, yalana ortaklık etmez, huzursuzluk yerine huzurla ortaklık eder. Ama anlaşılan ülkenin çözüm bekleyen en önemli meselesi buymuş gibi sen hala içki olayını denetle, din adamlarına meydan oku, onları din hizmeti veren değil, kendi söylediklerini tasvip eden birer kukla haline getirmeye çalış. Bu mu adaletiniz, Allahın evinde bile huzursuzluk çıkarmak mı, hile fesat karıştırmak mı ? Teftiş bittikten sonra Müezzini de Silivriye göndirirlerse şaşırmayan.

Gezici Türk Kahvesi Gönüllüleri, 2’nci Türk Kültür Miras Ayı etkinlikleri kapsamında şehir sakinlerine Türk kahvesini tanıtıyor. ‘Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır’ sözüyle yola çıkan gönüllüler, Amerikalılar ile yakın dostluklar kuruyor (WASHINGTON -POSTA 212) Washington’da eylül ayında hayata geçirilen 2. Türk Kültür Mirası Ayı kutlamaları nedeniyle Gezici Türk Kahvesi Evi gönüllüleri, şehir sakinlerine hakiki Türk kahvesini ücretsiz tattırmak üzere şehri turlarken Türk ve Amerikan toplumları arasında güzel bir iletişim kurmayı da amaçlıyor.

15 BİN KİŞİYE TÜRK KAHVESİ Türk kahvesi kültürünün dünya çapında bilinirliğinin arttırılmasını amaçlayan ve kar amacı gütmeyen bir girişim olan Gezici Türk Kahvesi Evi (Turkish Coffee Truck®) Kurukahveci Mehmet Efendi’nin ana sponsoru olduğu proje sayesinde geçtiğimiz aylarda ABD ve Avrupa’da turlar gerçekleştiren gönüllü ekiple, şimdiye kadar 15.000’in üstünde kişiye kahve ikramında bulundu ve Türkiye’nin promosyonu için yepyeni bir tanıtım mecrası yaratmış oldu. Washington DC Amerikan Türk Derneği’nin (ATA-DC) Başkanı ve Gezici Türk Kahvesi Evi projesinin kurucusu Gizem Salcıgil White, “Bir fincan kahvenin 40 yıllık hatırı vardır derler. Dostlukları pekiştirmek ve yeni arkadaşlıklar kurmak için bir fincan kahve ikram etmek kültürümüze özgü bir gelenektir. Gönüllülerimiz iki toplum arasında sıcak ilişkilerin kurulması için kent sakinlerine özenle hazırlanmış kahveleri ikram ederken Türk kültürünü de Amerikalılarla birebir paylaşıyor. Amerikalılar Türk insanının misafirperverliğinden çok etkileniyor ve Türk kültürüne olan ilgileri artıyor”

SEATTLE TURKFEST EKİM’DE GELİYOR (SEATTLE – POSTA 212) Türk Festivali Turkfest, bu yıl 19-20 Ekim tarihlerinde ‘Tarihlerin Mozaiği’ temasıyla Seattle Center Armory’de düzenlenecek. Müzik ve dans performansları, sanat sergileri, çocuklara yönelik etkinliklerle festivalde ziyaretçiler hem modern Türkiye’den hem de Türkiye’nin zengin tarihinden izler bulacaklar. Festival çerçevesinde gerçekleşecek seminer ve çalıştaylarda Türkiye’nin tarih ve kültürü ele alınırken, düzenlenecek gösteriler ile Türk yemekleri ziyaretçilere ilk elden tanıtılacak. Festival, Washington Türk Amerikan Kültür Derneği (TACAWA) tarafından düzenleniyor.

TACCI’den sonbahara merhaba pikniği (NEW YORK - POSTA 212) Türk Amerikan Sanayi ve Ticaret Odası (TACCI), Central Park’ta düzenleyeceği piknikle sonbahara “Merhaba!” diyor. 29 Eylül tarihinde 13:00 ile 18:00 saatleri arasında Central Park’taki Heckscher Piknik Alanı’nda gerçekleşecek pikniğe Türk- Amerikan toplumundan bir çok kişinin katılması tahmin ediliyor. Pikniğe katılmayı arzu eden kişilere kendi örtülerini ve katlanan sandalyelerini getirmelerini tavsiye eden TACCI, isteyenlerin frizbi ve çeşitli oyunlar da getirebileceğini ekledi. Pikniğe katılım ücreti 25 dolar olarak açıklanırken, ücrete dahil olan menü şöyle belirlendi: çoban salatası, babağanüs, et veya vejetaryen döner, karpuz ve içecek. Pikniğe katılmak isteyenler ttps://www. eventbrite.com/event/5624190104 linkinden kayıt yaptırabilirler.

diye konuştu.

PAZAR GÜNÜ CAFÉ DİVAN’DA White, gönüllülerin bir yandan 500 yıllık zengin bir geçmişe dayanan Türk kahvesi kültürünü tanıtırken, bir yandan da kahve falı seminerlerinde Amerikalılara Türk kahvesinin nasıl yapılacağını ve geleneksel fincanlardan nasıl fal bakılacağını öğreteceklerini belirtti. White, kahve sohbetleriyle Türk ve Amerikan toplumlarını daha da yakınlaştırmayı umduklarını ifade etti. ATA-DC derneğinin Eylül ayında Washington’da hayata geçirdiği 2. Türk

Kültür Mirası Ayı’nın açılış resepsiyonu 9 Eylül tarihinde ABD Kongresinde Washington Belediye Başkanı Vincent Gray, Büyükelçi Namık Tan, ABD’li Kongre üyeleri ve seçkin konukların katılımı ile gerçekleşti. Meridian International Center, Cultural Tourism DC ve Goethe Institute ortaklığında düzenlenen kültür ayı çerçevesinde, Türk filmi gösterimleri, Türk Mutfağı Haftası, Türk Gençliği Caz Orkestrası konserleri ve bu yıl 29 Eylül’de 100’den fazla sanatçıyı ve 20.000’den fazla ziyaretçiyi bir araya getirecek 11. Geleneksel Türk Festivali bulunuyor.

TÜRKİYE ASTA’DA TEMSİL EDİLDİ (MIAMI – POSTA 212) 16 19 Eylül 2013 tarihleri arasında Miami’de gerçekleştirilen ASTA Trade Show Fuarı, turizm endüstrisinin devlerini bir araya getirdi. Fuarda bu yıl TC Kültür ve Turizm Bakanlığını temsilen New York Kültür ve Turizm Ataşeliği de yer aldı. Her yıl etkili konuşmacıların davet edildiği fuarda bu yıl onu konuğu, ABD

Eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’dı. ASTA Global Convention, seyahat endüstrisi üyelerini ve çalışanlarını bir araya getirerek endüstrideki en etkili satın alımcılarla buluşturuyor. Seyahat endüstrisinin en büyük kuruluşlarından olan ASTA’nın üyeleri ABD’deki satışların yüzde 80’ini elinde bulunduruyor.


Güncel Toplum

25 Eylül 2013 Çarşamba

Sinem Saniye’ye IndiMusic’ten ödül

Amerika’da müzik yapan Türk müzisyen Sinem Saniye, geçtiğimiz hafta Williamsburg Uluslararası Film ve Müzik Festivali kapsamında IndiMusic TV’nin ödülüne layık görüldü (NEW YORK – POSTA 212) 2007 yılında ABD’de “When I Don’t Sleep” adlı bir albüm çıkaran Sinem Saniye büyük ilgi görmüştü. Saniye, geçtiğimiz hafta New York’un ünlü Williamsburg Uluslararası Film ve Müzik Festivali kapsamında, IndiMusic TV tarafından ödüle layık görüldü. Saniye ödülünü IndiMusic CEO’su Chris Pati’nin elinden aldı. IndiMusic TV ABD’nin önemli müzik otoritelerinden biri olmasının yanı sıra internet üzerinden 700 bin aktif izleyiciye ulaşıyor. Sinem Saniye, IndiMusic TV’nin en çok ilgi gören, en çok tıklanan, en çok oy

alan, en çok talep gelen ve en çok videosu izlenen sanatçısı oldu. IndiMusic TV’nin CEO’su Chris Pati, Saniye’ye ödülünü verirken genç ve yetenekli müzisyenlere müzik kariyerlerinin ilk basamaklarında destek vermek istediklerini vurguladı. İkinci albümü için beste çalışmalarına devam eden Saniye, Grammy Ödüllü ünlü prodüktör Mikal Blue ile Los Angeles ve New York’ta üç parçanın kaydını tamamlamış bile. Bu kez ilk albümünden daha hareketli ve canlı şarkılar bestelediğini söyleyen Sinem Saniye “Umarım ABD’deki ve Türkiye’deki kitlenin yeni çalışmalarımı beğeneceğini umuyorum” diyor.

Ahmet Ertegün Bursu Önay Köse’ye verildi (NEW YORK - POSTA 212) Amerikan Türk Cemiyeti (American Turkish Society – ATS) tarafından 2007 yılından bu yana ATS’nin merhum başkanı ve Atlantic Records’un kurucusu ve ATS’nin Onursal Başkanı Ahmet Ertegün’ün anısına verdiği bursun bu yılki sahibi belli oldu. Julliard School’da eğitim alan Türk kökenli yetenekli müzisyenlere verilen Ertegün bursu bu yıl Onay Köse kazandı. Ankara’da Milli Piyango Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde “ ODTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği” bölümünden mezun olan genç yetenek Onay Köse, şu an Julliard School’da müzik eğitimi alıyor. “ Her ne kadar üniversitede metalurji ve malzeme mühendisliği bölümünde okusam da, benim hayalim bir opera sanatçısı olmaktı” diye belirten Onay Köse,

Ahmet Ertegün bursunu kazanmanın büyük bir onur olduğunu söyleyerek, hayalini gerçekleştirmesine yardımcı olan Amerikan Türk Cemiyeti’ne teşekkürlerini sundu.

Doğan Uluç doganuluc@aol.com

Türkevi yükseklik yarışına girecek mi? İLKİN Amerikan bayrağını taşıyan üniformalı askerler geldi, ardından kara, hava, deniz kuvvetleri temsilcisi birlikler geçtiler. Eteklik, kalpaklı giysileri içinde gayda’larını üfüren İskoç çalgıcıları takiben kadın, erkek, çocuklarıyla yüzlerce sivil ‘Ground Zero’ (Sıfır Noktası) da yerlerini aldılar. Saati gelince çanlar çalındı, isimler okundu, göz yaşları silindi, birbirini ilk kez gören aileler kucaklaşıp keder paylaştılar. Çocuklar itfaiye ve polis babalarının resimlerini taşıdılar. Yetişkinler ellerini açıp dua etiler. Üstünde ‘’ Asla Unutmayacağız.’’yazılı kartonları kaldırıp defalarca ‘Asla’ dediler. New York’lular Usame bin Ladin teroristlerinin intihar uçaklarıyla 3 bine yakın sivilin canını aldığı saldırının 12’inci yılında Kasım seçimlerine hazırlanan politikacılara konuşma frsatı vermedi. Tarihin en büyük terör gösterisinin yaşandığı 11 Eylül saldırısı, şehrin güney ucunda bir dizi otel inşaatına yeşil ışık yaktı. Dünyanın borsa, banka ve finans merkezinde otel odası sayısı saldırı eyleminden bir gün önce 1475 iken şimdi 4100 odaya yükseldi. Oysa minik Manhattan adasının ortasında oda sayısı 50 bini aşıyor. İkiz Kuleler’in erimesine yol açan saldırıyı takiben ‘Sıfır Noktası’nda yeniden yapılanma projesinde sekiz gökdelen bir diğeriyle prestij paylaşmaya hazırlanıyor.104 katlı ‘1 Dünya Ticaret Merkezi’ grubun en yüksek binası olacak. Beş yıl önce 11 milyar dolar bütçeyle ilk kazması vurulan projenin bütçesi şimdiden 15 milyar dolara yükseldi.

Moon and Stars bursunu kazananlar açıklandı (NEW YORK - POSTA 212) Amerikan Türk Cemiyeti’ne bağlı (American Turkish SocietyATS) ve “Moon and Stars Project” 2013 yaz döneminde burs alma hakkı kazanan Münire Bozdemir ve Nilbar Güreş’i tebrik etti. Ege Bölgesi ziyareti sırasında yerel halk hikayelerini ilgi çekici illüstrasyonlara dönüştürerek “Aegean Folk Tales” adlı kitabında toplamayı hedefleyen Münire

Bozdemir’in projesinin ilham kaynağı büyük annesinin anıları oldu. Kitabında anlatacağı halk hikayeleri sayesinde Türkiye’deki sosyal hayata, değerlere, ve Türk kültürüne yenilikçi bir perspektiften bakılmasının sağlanacağına inanan Bozdemir, şu dan Columbia Üniversitesi’nde “Yaratıcı Yazarlık” alanında yüksek lisans eğitimi alıyor. 2013 Moon and Stars bursunu kazanan bir diğer isim ise bir sonraki sergisi “Private Matters” ile sanatseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanan dünyaca ünlü sanatçı Nilbar Güreş. Güreş daha önceden Natalie Musteata’nın küratörlüğünde “UNREST: Revolt Against Reason” ve Miguel Amando’nun küratörlüğünde “The Walls That Divide Us” sergilerine de katılmıştı.

Yatırımcılar işlerin yavaş gitmesinden şikayetçi: ‘’New York’a yılda 52 milyon turist geliyor. Her keseye uygun otel istiyoruz. ‘’Erken yapılanma yeni otellerde konuklanma, lüks marka satımı ticaret kaybımız soluk verecek.’’diyorlar. Bu projenin de gösterdiği gibi New York giderek yüksek binalar şehrine dönüşüyor. Değişik ölçülerde bina sayısı bir milyonun üstünde. Gökdelen sınıfına girenler 6 bine yakın. Oysa bu sağlıklı sınıflandırma değil. Belediye 19’uncu yüzyıl sonunda bir genelgeyle 12 kat’ı aşkın yapıların ‘gökdelen’ sayılacağını kararlaştırmış. Oturduğum apartman dahi 36 katlı. Ama bana gökdelen gibi gelmiyor. Dışişleri Bakanlığı’mız geç kalınmış bir projeyi yeniden hayata geçirmek çabasında. Amaç B.M. karşısında en eski iki yabancı temsilcilik binasından biri olan ‘’Türkevi’’ni yıkarak yerine bir gökdelen dikmek. Türkiye’ye yakınlığı olan bir belediye başkanı yıllar önce 30 katı aşkın gökdelen inşasına izin vermişti. Tatsız söylentiler çıkınca Ankara projeyi askıya aldı. Türkevi dokuz katlı. Tüm resmi temsilciliklerimize ev sahipliği yapiyor. B.M. Temsilciliği dışında tüm kurumlar binanın içerden yıkıma başlamasıyla geçici olarak binayı terkettiler. İnşaatın bir kaç yıl sürmesi bekleniyor. Trump Tower, BM Genel Merkezi gibi gökdelenler arasında sivrilecek olan yeni Türkevi diğerleriyle yükseklik yarışına giremese dahi Türkiye dışında en değerli emlak olacağı kesin.

TEKSAS’TAN LÖSEV’E BAĞIŞ Teksas’ta yaptığı gönüllü çalışmalarla tanınan TURANT (Kuzey Teksas Türk Amerikan Derneği) LÖSEV’e bağış yapıyor. TURANT kısa süre önce de Mehmetçik Vakfı’na 5 bin dolar bağışta bulunmuştu dolarlık ilk yardımı federasyona ilettiklerini söyleyen Gürbüz, gelecekte yapacakları organizasyonlardan elde edecekleri gelirleri de yine LÖSEV’e bağışlamak istediklerini söyledi. Facebook’ta açtıkları Dallas FW Cooking Classes sayfasını da aktif şekilde kullanan vakfın yemek kitabı basımları da devam ediyor.

» 1000 ADET YEMEK TARİFİ KİTABI

(DENİZ AVŞAR / TEKSAS - POSTA212) TURANT Derneği başkanı Saduman Gürbüz’ün önderliğindeki 10 kişilik bir grup Türk, düzenledikleri bağış yemeklerinden elde ettikleri gelirleri LÖSEV’e bağışlıyor. Daha önce de Mehmetçik Vakfı’na 5 bin dolarlık yardım yapan dernek adına konuşan Gürbüz, LÖSEV Vakfı’na da yardım yapmayı çok anlamlı bulduklarını ve gerekli gördüklerini, bağışların da devam edeceğini belirtti.

» LÖSEV’E 600 DOLARLIK YARDIM LÖSEV için elde ettikleri 600

1000 adet yemek tarifi kitabının basımının tamamlandığını belirten Gürbüz, buradan gelecek gelirin de yine LÖSEV’e aktarılacağını belirtti. Kitaptaki yemek tarifleri hem İngilizce hem de Türkçe olarak yer alıyor. (“Sevgi ile Yapılan Türk Yemekleri” - “Turkish Cooking with Love”) Kitap aynı zamanda TADF’in ( Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu ) Web sitesinde ( http://www.tadf.org/index.php/ tr/2011-08-19-13-59-20/item/534yemek-kitabi-destek-bekliyor ) satışa sunulmuş durumda.

» 1 YIL GERİDE KALDI

TURANT Derneği’nin 1 yıl boyunca elde ettiği gelirleri Mehmetçik Vakfı’na aktardığını belirten Gürbüz, bundan sonraki dönemde de LÖSEV gibi çeşitli derneklere bağışta bulunmaya sürdüreceklerini ve gerekli görülen her türlü yardımı yapmaya hazır olduklarını söyledi.

3

HABER OLMAK İÇİN...

haber@posta212.com


4

Gündem

25 Eylül 2013 Çarşamba

BIDEN’IN YEĞENİ POLİSE SALDIRDI ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın yeğeni Caroline Biden, önce ev arkadaşı genç kız ile tartıştı. Şikayet üzerine gelen polislerle de münakaşa eden Biden, bir kadın polise hakaret edince de tutuklandı

(NEW YORK - POSTA 212) ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın 26 yaşındaki yeğeni Caroline Biden, Tribeca’da aylık 3 bin 500 dolara kiralanan bir evde Anne Marie Yacopetti isimli genç kız ile birilikte oturuyordu. Ancak Biden her ay ödemesi gereken 3 bin 500 doların yarısı olan kira bedelini 3 aydır ödemiyordu. Kira ödememe sorunu üzerine iki genç kız arasında önce ağız münakaşası sonra da itiş kakış başladı. Bunun üzerine olay yerine polis çağrıldı. Polisler kızları sakinleştirdi ve rapor tuttu. Ancak bu sırada Caroline Biden, kadın polisin yazdığı raporu okumak istedi. O sırada olay yerinde bulunan görgü tanıklarından biri, Biden’in yeğeninin “Raporu görmek istiyorum” dediğini, polis memuru ona raporu göstermediğinde ise avazı çıktığı kadar bağırdığını söyledi. Polis tarafından kelepçelenen genç kız, First Precinct Karakolu’na götürüldü. Bir polis memurunun koluna yapışan Biden, hücreye girmemek için de elinden geleni yaptı. Olayın tanıkları tarafından anlaşılması çok güç bir karaktere sahip olduğu söylenen genç kız, bir süre sonra hücrede nefes alamamaktan şikayetçi oldu. Yetkililer tarafından tekerlekli sandalyeye oturtularak ambulansla Beth Israel Medical Center’a götürüldü. Upper East Side’daki Higher Pictures adlı bir sanat galerisinde çalışan Caroline Biden’ın, ev arkadaşıı Anne Marie Yacopetti, genç kızın bir kaç aydır kirasını ödemediğini söyledi. Yacopetti’nin annesi Marjie, Caroline Biden’ın ne zaman canı isterse o zaman ödeme yaptığını iddia etti. Marjie, “Benim kızımın onun kirasını ödemesi çok kötü bir durum. Biz memur bir aileyiz” diyerek kızının para biriktirmek için Kaliforniya’ya taşındığını söyledi. Caroline Biden, 2009 yılında da tren bileti ücreti hakkında kavga çıkarttığı için bir Amtrak polisi tarafından göz altına alınmıştı. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, konu ile ilgili kendisine yöneltilen soruları cevapsız bıraktı.

OCCUPY WALL STREET EYLEMLERİNİN İKİNCİ YILI Occupy Wall Street hareketinin ikinci yıl dönümünde New York’taki Birleşmiş Milletler binası yakınında bir gösteri düzenlendi. Göstericiler, Wall Street finansal işlemlerinin vergilendirilmesi (Robin Hood Vergisi) için çağrıda bulundular (NEW YORK - POSTA 212) ABD’deki gelir adaletsizliğine başkaldırı niteliğini taşıyan Occupy Wall Street hareketinin ikinci yıl dönümünde New York’taki Birleşmiş Milletler binası yakınlarındaki New York Hisse Senedi Borsası (New York Stock Exchange) binasında bir gösteri düzenlendi. “Biz yüzde 99’uz!” sloganıyla dünyanın her yerinde sesini duyurmasına karşın, amaçlarının tam olarak ne olduğu konusundaki belirsizlikten dolayı eleştirilere maruz kalan Occupy Wall Street göstericileri geçtiğimiz salı günü gerçekleştirdikleri protestoların-

da Wall Street finansal işlemlerinin vergilendirilmesi (Robin Hood Vergisi) için çağrıda bulundular. Gösteriyi organize edenlerden Andrew Smith, benzer Robin Hood vergilerinin, Almanya ve Fransa dahil olmak üzere, 11 euro bölgesi ülkesinde uygulandığını söyledi. Smith, “Bu çeşit vergilendirilme küresel olarak kabul görmüş bir kar elde etme şekli haline geldi” diye konuştu.

» ÜÇ KİŞİ TUTUKLANDI

Birleşmiş Milletler binası yakınında toplanan grup, JPMorgan Chase &

» EKONOMİ’DE GÜVENSİZLİK HASTA EDİYOR

Sağlık reformu konusunda daha geniş çaplı çalışmalar yapılması gerektiğine inanan New Yorklu çocuk doktoru Steve Auerbach, “Eşitsizlik bizi hasta ediyor. Ekonomik güvensizlik hastalıklara neden oluyor” diye konuştu. Manhattan’ın aşağı yakasında yer alan Zuccoti Park’ta başlayan Occupy Wall Street gösterileri hızlı bir şekilde diğer eyaletlere de sıçramış, ülke çapında bir başkaldırı hareketine dönüşmüştü. 2011 yılının Kasım ayında, New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg New York’taki eylemcilerin Wall Steet’teki kamplarını boşaltmıştı.

TÜSİAD: AMERİKALILAR EVRİM GEÇİRİYOR (WASHINGTON D.C. – POSTA212) TÜSİAD Transatlantik Çalışma Grubu Başkanı İlkem Şahin geçtiğimiz hafta Washington’a gelerek, ABD ile Türkiye arasındaki transatlantik ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konusunda bir dizi temasta bulundu. TÜSİAD, ABD ile AB arasında Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı müzakerelerinin başladığı bu dönemde, Türkiye ile ABD arasında da paralel bir ortaklık kurma çalışmaları için uğraşı veriyor. Konuyla ilgili yakın zamanda Brookings Enstitüsü’nde çalışan Kemal Kirişçi bir rapor yayınlayarak, Türkiye’nin ABD ile bir paralel ortaklık anlaşmasının öneminin altını çizdi. İlkem Şahin, bu çerçevede Washington’a yaptığı ziyarette, ABD Ticaret Temsilciliği ve ABD Ticaret Bakanlığı yetkilileri, düşünce kuruluşları (Brookings, CSIS), BusinessEurope Washington Temsilcileri ve National Association of Manufacturers (NAM) ile görüştü. TÜSİAD Washington Temsilcisi Barış Ornarlı da, grubun Amerikan iş dünyası örgütleriyle temaslarının sürdürdüğünü ve Washington’da kamuoyu oluşturmanın gerekliliğinin altını çizdi. İlkem Şahin’e göre ise, Ocak - Şubat aylarında yapılan temaslarla kıyaslandığında Amerikalıların tutumunda da değişiklik görmeye başlandı. “Bir evrim dikkat çekiyor” diyen Şahin’e göre, daha önce ABD’deki muhataplar sürecin zorluğuna, kapasite sıkıntısına vurgu yaparken şimdi kamuoyu oluşturulmasının ve Kongre’nin ikna edilmesinin önemine işaret ediyorlar. Bu dönemde ABD’deki muhataplar önceliğin Avrupa Birliği ile müzakerelerin başarıyla tamamlanması olduğunda hemfikir. Ayrıca TÜSİAD yetkililerine göre, ABD’liler Türkiye’nin de durumunun farkındalar ve gelecek için hazırlanılması gerektiğini düşünmeye başladılar.

Co ve New York toplu taşıma sistemini yöneten Metropolitan Transportation Authority (MTA) merkez binasına kadar yürüdü. Gruptan ayrı olarak Manhattan’ın aşağı yakasında eylem yapan yüz kadar eylemciden maskeli üç kişi gözaltına alındı. 2011 yılında başlayan Occupy Wall Street gösterileri ile bağlantılı olarak şu ana kadar 2 bin 600 kişi gözaltına alındı. Salı günü gerçekleşen gösteride söz konusu başkaldırıya yeni katılanların yanı sıra, ilk günden beri destek verenlerin de olduğu göze çarptı.

FİNANSAL KRİZ 5 BİN İNTİHARA NEDEN OLDU Dünya ekonomik krizi 2008 yılında başladı. Kriz, 2009 yılında Avrupa ve Kuzey Amerika’daki intihar artışını tetikledi ve o yıl 5 bin kişi yaşamına son verdi (DENİZ AVŞAR / NEW YORK – POSTA 212) 2008 yılındaki finansal kriz ve resesyon sebebiyle oluşan stres, Avrupa ve Kuzey Amerika’da kaydedilen intihar sayılarında artışa sebep oldu. British Medical Journal tarafından yayımlanan bir araştırma 2009 yılında Avrupa ve Kuzey Amerika’da 54 ülke ve eyalette 5 bin kişinin yaşamına son verdiğini ortaya çıkardı. Avrupa Birliği’ne yeni üye olan Polonya, Macaristan ve Litvanya’da ortalama erkek intihar oranları yüzde 13,3 artarken, ABD ve Kanada’daki artış 2009 yılında yüzde 9’ olarak gerçekleşti. Sonuçlar intiharların özellikle daha önce işsizlik konusunda sorun yaşamayan ülkelerdeki erkeklerde yükseldiğini gösteriyor. Avrupa’da Genç İntiharları

Kuzey ve Güney Amerika’da intihar sayısındaki en çok artış 45-64 yaş arasındaki erkeklerde, Avrupa’da ise en çok 15-24 yaş arasındaki erkeklerde görülüyor. Peki ya kadınlar? Veriler kadınların intihar oranlarında küçük değişiklikler olduğunu söylüyor. Avrupa’daki oranlar pek bir değişiklik göstermezken, Amerika kıtasındaki kadın intihar oranlarında yalnızca yüzde 2,3’lük bir artış gözleniyor. Hong Kong, Oxford ve Bristol’da bulunan üniversitelerde ortak çalışan araştırmacılar, uluslararası intihar eğilimlerini incelemek amacıyla ilk kez böyle bir araştırma yürüttü. Sonuçlar, ekonominin kötü gittiği dönemlerde intihar sayılarının arttığına dair araştırma sonuçlarını destekliyor.


Ekonomi Ticaret

25 Eylül 2013 Çarşamba

5

JPMorgan Chase ABD ve İngiltere’ye ceza ödeyecek

ABD’YE YATIRIM ARTACAK

Yatırımcıları 31 Ekim’de Washington’da yapılacak SelectUSA 2013 Yatırımcı Zirvesi’ne katılmaya çağıran Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ‘’ Zirveye Katılın , yatırımları artırın ‘’ dedi DİLEK ESKİ BEZİRKAN (NEW YORK – POSTA 212) Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, geçen yıl Türk firmalarının ABD’ye yaptıkları yatırımın 655 milyon dolar olduğunu belirterek, 168 milyar dolar doğrudan yatırımı ülkesine çeken ABD’ye yapılan yatırımların çok düşük kaldığını söyledi. Ancak yatırımların sürekli artış gösterdiğini de vurgulayan Bakan Çağlayan, Türk işadamlarına Posta 212 aracılığıyla 31 Ekim’de Washington’da yapılacak SelectUSA 2013 Yatırım Zirvesi’ne katılmaları çağrısında bulundu. Türkiye, ABD ile olan ekonomik ilişkilerini her fırsatta artırma çabasında. Türk işadamlarına yatırım çağısı yapan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye’nin geçen yıl 655 milyon dolarlık yatırım yaptığını söyledi. Bakan Çağlayan, “ABD’deki yatırımlarımız, dünyadaki dış yatırımlarımız içerisinde yaklaşık olarak yüzde 0,22’lik bir yere sahiptir. Söz konusu yatırımların, 2012 yılı içerisinde 168 Milyar dolar doğrudan yatırımı ülkesine çekebilmiş. ABD pazarının büyüklüğü dikkate alındığında oldukça düşük seviyede seyrettiği değerlendirilse de, söz konusu yatırım rakamlarımızın sürekli bir artış içerisinde olduğu görülmektedir” dedi. Türkler’in ABD yatırımları ve artırılması yönünde izlenmesi gereken yol haritası konusunda da bilgi veren Bakan Çağlayan, POSTA 212’nin sorularını şöyle yanıtladı:

ri üretim şeklini almaktadır. ■ Yatırımların düşük seviyede olmasının nedenleri nedir? ABD, ülke büyüklüğü, federal sistemden kaynaklanan detaylı yasal düzenlemeler ağı, yatırım kararlarının alınması sürecinde hukuk ve vergi alanlarında detaylı bir çalışmanın zorunluluk arz etmesi ve bunun ortaya çıkardığı ekstra maliyetler, ülkeler arasındaki uzaklık farkı ve bunun yarattığı bilgi eksikliği ve lojistik zorluklar, pazarda yerli ve güçlü rakiplerin varlığı vb. nedeniyle firmalarımızın yatırım gerçekleştirmekte çekindikleri bir ülke durumundadır. Yatırımlarımızın düşük seviyede seyretmesinin en temel nedenleri arasında yukarıda belirtilen bu hususların yer aldığı değerlendirilmektedir. Türk işadamlarımızın ABD’ye yönelik olarak yatırım planlarında, yatırımın yapılacağı sektör

lendirilmektedir. Türk firmalarının ABD’deki faaliyetlerinin yoğunluk kazanmasına yönelik olarak, ABD’deki yatırım ortamı konusunda firmalarımızın farkındalıklarının artırılmasının büyük önemi haiz olduğunu düşünmekteyiz. ■ Sözünü ettiğiniz farkındalığın artırılmasında nasıl bir yol izlenecek? Söz konusu farkındalığın artırılmasında, ABD’deki birtakım kurum-kuruluşlardan da destek alınabileceği değerlendirilmektedir. Federal ölçekte kurulan SelectUSA isimli oluşum buna en önemli örneklerden bir tanesidir. SelectUŞA, firmaların yatırımlarla ilgili federal düzeydeki programlara ve hizmetlere kolaylıkla erişebilmesi ve eyaletlerdeki faaliyetlerin tamamlanması amacıyla oluşturulmuş bir sistem olup; yerli ve yabancı firmalar SelectUSA sitesinden ABD’de faaliyet göste-

DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDAN YATIRIMCILAR ZİRVE İÇİN ABD’YE GELİYOR Ekonomi Bakan Zafer Çağlayan’ın da katılması beklenen SelectUSA 2013 Yatırımcı Zirvesi’nin 31 Ekim-1 Kasım tarihleri arasında Washington DC’de yapılması öngörülüyor. Dünyanın dört bir yanından yatırımcının ağırlanacağı zirveye aynı zamanda ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, ABD Hazine Bakanı Jack Lew, ABD Ticaret Bakanı Penny Pritzker ve ABD Ticaret Termsilcisi Michael Froman’ın da katılacağı belirtiliyor. Zirvede, ABD’deki yatırım olanakları, Neden Amerika’ya yatitim yapılmalı gibi sorulara yanıt aranacak. Ayrıca zirveye katılanlar, yabancı ve yerli yatırımcılarla, üst düzey yöneticilerle görüşme imkanı bulurken, zirve kapsamında düzenlenecek panellerde en son yatırım eğilimleri, sektör analizleri, yatırım fırsatları ve programları gibi konularda bilgi sahibi olacaklar.

■ Türkiye’nin dış yatırımlarında ABD’nin payı nedir? Yeterli buluyor musunuz? ABD’deki yatırımlarımız, dünyadaki dış yatırımlarımız içerisinde yaklaşık olarak yüzde 0,22’lik bir yere sahiptir. Söz konusu yatırımların, 2012 yılı içerisinde 168 Milyar ABD doları doğrudan yatırımı ülkesine çekebilmiş ABD pazarının büyüklüğü dikkate alındığında oldukça düşük seviyede seyrettiği değerlendirilse de, söz konusu yatırım rakamlarımızın sürekli bir artış içerisinde olduğu görülmektedir.

ve eyalet seçimine ilişkin çalışmaların titizlikle yapılması büyük önem taşımakta olup; ABD’ye yatırım yapmayı planlayan firmalara yönelik teşvik ve yardım unsurlarının gerek federal gerekse eyalet düzeyinde bilinmesi ve yatırım kararının bu çerçevede alınması faydalı olacaktır.

■ Türkler’in ABD’deki yatırım miktarı ve sektörel dağılımı nedir? Bilindiği üzere ABD yabancı firmalara, yatırımlar bağlamında eyalet bazında çeşitli fırsatlar ve farklılaşan teşvikler sunan bir ülkedir. Bizim ise, halihazırda ABD’de faaliyet gösteren firmamız tarafından 2012 yılı itibarıyla kumulatif olarak 655 milyon dolar değerinde yatırım gerçekleştirilmiştir. Söz konusu firmalarımızın faaliyet alanları bölgeden bölgeye farklılıklar göstermektedir. Örnek vermek gerekirse, birtakım bölgelerde ofis, mağaza ve depo şekilde faaliyet gösterilirken, birtakım bölgelerde firmalarımızın faaliyetle-

■ Yatırımların artmasına yönelik öngörüleriniz nedir? Küresel ekonomideki gelişmeler ve ülkemizin giderek söz konusu ekonomiye entegrasyonunun artması, özel sektörümüzün yatırım olanakları başta olmak üzere üçüncü ülke ekonomilerine ilişkin daha çok bilgiye sahip hale gelmesini sağlamaktadır. Bu nedenle, ABD pazarının da, özellikle eyalet bazında sahip olduğu düzenlemelerdeki çeşitlilik nedeniyle, sahip olduğu belirsizlikler ortadan kalkmaya başlamaktadır. Bu nedenle, önümüzdeki dönemde de ABD’deki yatırımlarımızda artışın yaşanacağı değer-

ren firmalar için sunulan imkanlara ilişkin bilgilere ulaşabilmektedir. Örnek vermek gerekirse, firmalar, ABD’de faaliyet gösteren işletmeler için uygun olabilecek kredi, hibe, kredi garantileri ve vergisel teşvikler; sektörlerin rekabetçilik durumu ve ekonomik görünümleri; ABD’de firmaların faydalanabilecekleri avantajlara ilişkin bilgilere ve her bir eyaletin ilgili birimlerine erişebilmektedir. Diğer taraftan, firmalarımızın farkındalıklarının artırılması noktasında, uluslararası ölçekte düzenlenen yatırım forumları ve konferansları son derece fayda sağlamaktadır. ■ SelectUSA Yatırım Zirvesi nasıl bir katkı sağlayacak? SelectUSA tarafından da, 31 Ekim- 1 Kasım 2013 tarihlerinde Vashington’da ABD’deki yatırım fırsatlarının görüşüleceği “SelectUSA 2013 Yatırım Zirvesi” gerçekleştirilecektir. Söz konusu Zirve; katılımcılara yeni bağlantılar kurma fırsatının yanı sıra, potansiyel ya-

tırım ortakları ile birebir görüşmeler, en son yatırım eğilimleri hakkında sunumlar, paneller, yatırım fırsatları ve programları ile ilgili kısa oturumlar, ABD’de yatırım ile ilgili kaynaklar hakkında bilgi aktarımı ve kamu, yerel, bölgesel ekonomik gelişim kuruluşları ile görüşme olanakları sağlayacaktır. ABD’deki yatırım olanakları hakkında daha fazla bilgi edinmek ve mümkün ise, iş bağlantıları kurmak isteyen firmalarımızın mutlaka bu ve benzeri konferanslara katılım sağlamaları gerekmektedir. Söz konusu farkındalık düzeyi arttıkça firmalarımız görecektir ki, ABD, aslında yatırım ortamı ve teşvikleri açısından, 50 eyalette 50 farklı uygulamaya ev sahipliği yapmaktadır. ABD’de eyalet sisteminin varlığı, ülkemizdeki yatırım ortamı ile ABD’deki yatırım ortamı arasındaki en büyük farklılığı ortaya koymaktadır. ■ Türkiye’deki yatırım ortamı ile ABD’deki yatırım ortamı arasındaki farklılıklar nedir? Ülkemizde iş yapan firmalarımız, işlemlerini çoğunlukla tek bir merkezden yapmaktadır ve yatırım ortamı ile teşviklerine ilişkin ayrıntılı bilgileri tek bir adresten temin edebilmektedir. Ancak, ABD’de firmaların hukuki ve mali danışmanlık almaları en doğru yatırım kararını almaları açısından elzem görülmektedir. Diğer taraftan, ülkemizde yatırım yapan firmalar, “Yeni Teşvik Sistemi” bağlamında yerel ölçekte çeşitlilik arz etmekle birlikte merkezi bir yatırım sistemi çerçevesinde teşviklerden faydalanmaktadır. ABD’de ise, her bir eyalette uygulanan yatırım teşvikleri ve yatırım ortamı ile ilgili olarak, yerel idarelerle firma bazında doğrudan temas kurulması gerekmektedir. ■ Yatırımlara ilişkin yürütülen çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz? Son dönemde yurtdışında gerçekleştirilen yatırımlara büyük önem atfediyoruz. Yurtdışında Türk firmaları tarafından doğru ülkelerde stratejik sektörlere yönelik gerçekleştirilecek yatırımların, uzun vadede sürdürülebilir bir ihracat politikası, böylece sürdürülebilir ekonomik büyüme ve istikrarın temin edilmesi noktasında önemli katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir. Yurtdışında firmalarımız tarafından gerçekleştirilen yatırımların takibini yapıyoruz, yatırımlarla ilgili bilgi talep eden firmalarımıza gerekli yönlendirmelerde bulunulmakta, potansiyel arz eden ülkelere yönelik özel sektör temsilcilerinin katılımıyla genel ve/veya sektörel nitelikli heyet programları düzenlenmekte, firmalarımız tarafından iletilen sorunların çözümlenmesine destek olunmaya çalışılmakta ve uluslararası yatırım forumları ve benzeri yatırım etkinliklerine kamu ve özel sektör olarak iştirak edilmeye çalışılmaktadır.

Mısır’a ihracatımız 161 milyon dolar oldu! (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, başta Mısır ve Suriye olmak üzere ve Ortadoğu’da yaşanan siyasi gelişmelerin Türkiye’nin ihracatını önce düşürse de kısa sürede tekrar yükselişe geçtiğini söyledi (ZEYNEP ÖZ / İSTANBUL – POSTA 212 ) İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, Ortadoğu ve Türkiye’de yaşanan siyasi gelişmelerin ülke ekonomisine etkisini Posta 212 okuyucuları için değerlendirdi. Tüm dünyanın gözü Suriye ve Amerika’nın üzerindeyken, ABD’nin bir sonraki adımı-

nın Türk ekonomisini nasıl etkileyeceğini anlatan Akyüz “Suriye’deki gerginlik nedeniyle bu ülkeye ihracatımız yavaşlamıştı. Bölgedeki şiddetin sona ermesi en büyük dileğimiz. Bu bölgeyle ticaret yaparken, kimsenin zarar görmemesini istiyoruz” diye konuştu.

» GEZİ DEĞİL FED ETKİLEDİ

Murat Akyüz, Gezi olayları gündemde önemli bir yer işgal etse de Türkiye ekonomisini sarsacak kadar bir etkisi olmadığını ifade etti. Ekonomimizi asıl etkileyenin FED’in politika değişikliğine bağlı olarak ABD dolarının ani iniş çıkışları olduğunu söyleyeN AKYÜZ, “Döviz kurundaki değişimler bizleri gerek sektör, gerekse ekonomimiz açısından endişelendiriyor. Döviz kurlarının sürekliliğinin sağlanması, dengeli bir kur politikasının izlenmesi uzun vadede yapacağımız ihracata destek olacaktır” dedi.

» KUR İSTİKRARI LAZIM Murat Akyüz, kimya sektörünün ara mal ithalatının yüksekliğinden dolayı yüzde 80 oranında ithalata bağlı olduğunu ve dolayısıyla kur artışlarından en fazla etkilenen sektörlerden biri olduklarını ifade etti.

» OTOMOTİVİ GERİDE BIRAKTI

Akyüz, ağustos ayında, kimya sektörünün ilk kez otomotiv sektörü ihracatını geride bırakıp Türkiye’nin ihracat lideri olmasına dikkat çekerek, Türkiye’nin ihracatının yüzde 12,5’i kimyaya ait olduğunu ve yıl sonuna kadar bu rakamı yüzde 14’e kadar çıkarmayı planladıklarını söyledi.

» KAZANAN TÜRKİYE EKONOMİSİ

Ocak - ağustos döneminde ihracatımızın 11 milyar 556 milyon dolara yükseldiğini söyleyen Akyüz, diğer sektörlerle de aralarında

çok tatlı bir rekabetin olduğunu, hiç bir sektör eksiye düşmeden, sadece artı ivmelerle yarışmak istediklerini söylerken her şekilde kazananın Türkiye ekonomisi olduğunu vurguladı.

» EN ÇOK İHRACAT MISIR’A

Kimya sektörünün en fazla ihracat yaptığı ülkenin Mısır olduğunu belirten Akyüz, “Ocak - haziran döneminde yaşanan gelişmelerin etkisiyle kimya ihracatımız yüzde 7,2 oranında düştü. Temmuz ayında ise genel toparlanmanın etkisiyle Mısır’a olan ihracatımız yeniden yükselişe geçerek 161 milyon 990 bin dolar oldu” dedi.

» HEDEF 20 MİLYAR DOLAR

2013 yılı için 20 milyar dolarlık bir ihracat hedefi belirlediklerini söyleyen Akyüz, “Olağanüstü gelişmeler yaşanmadığı takdirde kimya sektörümüz için özellikle yılın son çeyreğinden umutluyuz” dedi.

Amerika’nın en büyük bankası JPMorgan Chase, Amerikan ve İngiliz hükümetlerine 920 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etti. Banka, Londra şubesindeki karmaşık finans işlemleri güvenilir bir şekilde takip ve kontrolünü yapmadığı gerekçesiyle bu cezayı ödeyecek. Varılan anlaşmaya göre JPMorgan Chase, 920 milyon dolarlık cezanın 700 milyon dolarını üç Amerikan makamına; Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu ve Devlet Denetleme Dairesi’ne ödeyecek. 220 milyon doları ise İngiltere Mali Denetleme Kurumu alacak. İngiltere ve Amerika bankanın Londra şubesindeki karmaşık finans işlemleri güvenilir bir şekilde kontrol edemediği için geçen yıl 6,2 milyar dolarlık kayba neden olduğunu iddia ediyordu. Ayrıca, Londra’daki yöneticilerin bu kayıpları banka üst yönetimine ve ilgili devlet kurumlarına zamanında bildirmemesi de soruşturma kapsamında incelendi. JPMorgan Chase, her iki suçlamayı da kabul etti. Bankanın milyonlarca dolarlık ceza ödemesine neden olan finans işlemlerini Bruno Iksil isimli brokerın yaptığı biliniyor. Iksil’in yanlış kararları sonucu bankanın kayba uğraması sonrasında JPMorgan Chase’in borsadaki değeri de 51 milyarlık düşüş gösterdi. Dört üst düzey yönetici görevlerini bıraktı, Yönetim Kurulu Başkanı’nın maaşı da yarı yarıya kesildi. Amerikalı yetkililer, banka ile ilgili soruşturmayı hala devam ettiriyorlar. Banka hakkındaki soruşturmalardan biri de rüşvet iddialarıyla ilgili. JPMorgan Chase’in Çin’de iş yapabilmek için üst düzey Çinli yöneticilerin çocuklarını hak etmedikleri pozisyonlarda işe aldıkları iddia ediliyor.(VOA)

“FED, BAŞÇI’YI HAKLI ÇIKARTTI” (NEW YORK/LONDRA - ANKA) Liranın keskin düşüşü üzerine yapılan “faizleri artırın” çağrılarına haftalarca direnen TC Merkez Bankası’nın FED’in sıkışmayı erteleme kararı üzerine rahatladığı ve “akıllı” gözüktüğü yorumları yapılıyor. Batının önde gelen ekonomi gazeteleri, “FED’in açıklaması Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’yı haklı çıkarttı, en azından şimdilik” gibi ifadeleri kullanırken yine “sürdürülemez” denilen cari açığa dikkat çekerek Türkiye’nin “tehlikeden henüz uzaklaşmadığı” uyarısında da bulundu. Gazete şöyle devam etti: “Türkiye, piyasa dalgalanmalarına en kırılgan yükselen piyasalardan biri çünkü halen gayri safi milli hasılanın yüzde 7’siye eşit cari açığı finanse etmek için sermaye girişlerine bağımlı. İktisatçılar ise, yüzde 5’i aşan herhangi bir düzeyin sürdürülemez olduğunu söylüyorlar.”

» FT: TÜRKİYE RAHATLANDI

İngiliz ekonomi gazetesi Financial Times, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ABD Merkez Bankası’nın (FED) parasal teşviklerin mevcut düzeyde tutma kararına dikkat çekerek “Türkiye, FED’in sıkışmayı erteleme kararı üzerinde rahatlandı” yorumunu yaptı. Türkiye’yi, kısa vadeli sermaye girişlerine “en çok dayanan yükselen piyasalardan biri” olarak niteleyen gazete, yılın ilk yedi ayında ortaya çıkan 42 milyar dolarlık cari açığın sadece 6.8 milyar dolarının doğrudan yabancı yatırımla karşılandığına dikkat çekti. Nitekim FED’in kararının açıklanması üzerine son aylarda önemli gerilemeleri kaydeden lira ve borsanın yükseldiğini belirten gazete, Türkiye’nin ayrıca önümüzdeki 12 ayda 164 milyar dolarlık bir borcu ödemesi gerektiğine, bu borcun 140 milyar dolarlık kısmının da özel sektöre ait olduğuna dikkat çekti. FT, Türk yetkililerinin özel sektörün dış borcu konusunda “alarm” hissetmediklerini ifade ettiklerini ancak cari açığın GYYH’ya oranının yüzde 6’yı aşan bir düzeyden yüzde 4,5’e düşmesi gerektiğini de ifade ettiklerini anlattı. Gelecek yıl yerel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağı Türkiye’de bazı Bakanların mevcut büyüme düzeyinden duydukları memnuniyetsizliğini dile getirdiklerine işaret eden gazete, “Bazı analistler de daha kısa vadede ülkenin ekonomisinin (risklere) açık olmayı sürdürdüğünü söylüyorlar” dedi.


6

Ekonomi Para

25 Eylül 2013 Çarşamba

GİZEMLİ PARA

TÜRKİYE’YE KAYNAĞI BELİRSİZ TAM 4.8 MİLYAR DOLAR GİRDİ

Merkez Bankası, Türkiye’ye 2013 yılı Temmuz ayında ‘net hata noksan’ kaleminde 4 milyar 801 milyon dolarlık kaynağı belirsiz para girişi olduğunu açıkladı (ANKARA - ANKA) Merkez Bankası’nın açıkladığı ödemeler dengesi verilerine göre 2013 yılı Temmuz ayında ‘net hata noksan’ kaleminde 4 milyar 801 milyon dolarlık kaynağı belirsiz para girişi yaşandı. Temmuz ayındaki girişin etkisiyle, yılın ilk 7 ayı itibarıyla kaynağı belirsiz para girişi 182 milyon dolar oldu.

» GİTTİĞİ YER BELLİ DEĞİL

2012 yılı Temmuz ayında ise 172 mil-

yon dolar düzeyinde gizemli para çıkışı gerçekleşmişti. Bu arada 2013 yılı gerçekleşmeleri ele alındığında ocak ayında Türkiye’ye 134 milyon dolar kaynağı belirsiz para girişi olurken, şubat ayında 2 milyar 34 milyon dolar, mart ayında 1 milyar 741milyon dolar, nisan ayında 1 milyar 523 milyon düzeyinde kaynağı belirsiz para çıkışı gerçekleşmişti. Mayıs ayında Türkiye’ye giriş yapan gizemli para 2 milyar 662 milyon dolar dü-

zeyindeydi. haziran ayında ise 2 milyar 117 milyon dolar kaynağı belirsiz para çıkışı yaşandı. Temmuz ayında yaşanan 4 milyar 801 milyon dolarlık gizemli para girişinin etkisiyle birlikte yılın ilk 7 ayında net hata noksan kaleminde yaşanan çıkış 182 milyon dolar oldu. Geçen yıl 7 aylık dönemde 1 milyar 195 milyon dolar düzeyinde kaynağı belirsiz para girişi yaşanmıştı. Ödemeler dengesinde nereden geldiği ya da nereye gitti-

ği tam olarak ayırt edilemeyen girişin yer aldığı kalem olarak ifade edilen net hata noksan kaleminde, 2012 yılında 776 milyon dolar düzeyinde kaynağı belirsiz para girişi gerçekleşmişti.

TÜRKİYE EKONOMİSİ HAYALİ PARA CENNETİ Türkiye’ye temmuz ayında kaynağı belirsiz 4.8 milyar dolar girmişti. CHP’li Faik Öztrak, Türkiye’nin sahte para cenneti olduğunu belirterek, TBMM’ye konuya ilişkin soru önergesi verdi ve POSTA212’ye konuyla ilgili açıklamalarda bulundu

BARBAROS SAYILGAN

(ANKARA-POSTA 212) CHP Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, geçen temmuz ayında Türkiye’ye giren ve kaynağı belirsiz olan ÖZEL HABER 4.8 milyar dolar konusunda TBMM’ye soru önergesi verdi. Öztrak, Türkiye’nin sahte bir para cenneti olduğuna işaret ederek, “Bu kadar yüksek bir meblağ ne yastık altından çıkar ne de Suriye’den girebilir” dedi. Öztrak, “Genellikle ekonomide belli sıkıntılı dönemlerde net hata noksan kaleminde önemli hareketler görürüz. Ancak bu 4,8 milyar dolar ödeme istatistikleri yayınlanmasından bu yana kaydedilen en yüksek rakam” diye konuştu. Ekonomik sıkıntı dönemlerinde insanların yastık altındaki paralarını çıkarttığını, bunun kaynağı belirsiz para olarak gözükebildiğini kaydeden Öztrak, ikinci bir açıklamanın da içeriden finansal kaynak bulmakta zorlanan şirketlerin yurt dışındaki mevduatlarını kullanmaları olabileceğini söyledi. Öztrak, “İnsanlar Türk lirası döviz kar-

şısında kaybederken, yani 1 dolar karşısında elde ettikleri Türk lirası miktarı artarken elimizdeki paraları bozduralım da diyebilirler” diye konuştu.

bankaların ciddi şekilde para basarak kendi ülkelerindeki krizleri aşmaya çalıştıkları bir dönemde yönetti” diyen Öztrak, Türk lirasının aşırı değerlenmesi nedeniyle ilk » İSTİHDAM YARATMAYAN BÜYÜME defa Türkiye’de istihdam Öztrak “Suriye sınırı tam bir yaratmayan büyüme olguperfore sınır. Buradan da belirsuyla karşı karşıya kalındığıli döviz girişleri olmuştur. Bu dönı söyledi. viz girişleri Türk lirasına çevril22 Mayıs’ta ABD Merkez miştir. Yine de bunların hepsini Bankası Başkanı Bernanke’nin toplasanız bu kadar büyük bir ra“Artık eskisi kadar sisteme kamı izah etmez diye düşüpara vermeyeceğiz” sözünden nüyorum. Benim kendi en çok Türk ekonomisinin etkanaatim Türkiye’de kilendiğini ifade eden Öztrak özellikle bu veri kali“Borsamızın değer yitirmetesinde de sorunlar si bakımından birinci ololabilir. O çerçevede duk. Türk lirasının değer bu rakam bu kadar yitirmesi bakımında büyümüş olabilir dünyada bize benzediye düşünüyoyen ülkeler arasında rum” dedi. 4. olduk. Faizleri en “AK Parti iktidaçok yükselen G20 rı Türk ekonomisini CHP’nin Ekonomi ekonomisi olduk. Politikalarından dünyada döviz likiBu demek oluyor Sorumlu Genel ditesinin bol olduBaşkan Yardımcısı ki AK Parti iktidağu, dünyanın gelişmiş Faik Öztrak rı ekonomiyi iyi ülkelerindeki merkez yönetemedi” diye

EN SON 1998’DE REKOR KIRMIŞTI konuştu. Faik Öztrak şöyle devam etti: “Hükümet denetim kurumlarını ciddi şekilde kullanmak suretiyle hoşuna gitmeyen iş adamlarını baskı altına almıştır. Siz bir şirkete olağanüstü cezalar yazabiliyorsanız, Gezi Parkı’ndaki davranışları nedeniyle şirketlere kızıp onların üzerine bütün denetçilerinizi gönderiyorsanız hangi serbest piyasa ekonomisinden bahsedeceğiz? Türk ekonomisi insanları borçlandırmayla yaratılan sahte bir cennettir.”

TCMB verilerine göre cari açık, Temmuz ayında beklentilerin üzerine çıkarak 5.79 milyar dolar olurken, ocak-temmuz döneminde ise 42,1 milyar dolar olarak gerçekleşti. Temmuz ayında asıl sürprizi ise net hata noksan kalemi yaptı. Herhangi bir yere yazılamayan kaynağı belirsiz döviz hareketlerini temsil eden net hata noksan kalemi temmuzda 4.8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bir başka ifadeyle ekonomiye 4.8 milyar dolarlık kaynağı belirsiz bir para girişi oldu. Net hata noktasındaki bu rakam yeni tarihi zirve öldü. Net hata noksan en son Eylül 1998’de 4.5 milyar dolarla rekor kırmıştı.

YATIRIMLARDA ‘ARAP BAHARI’ ARAYIŞI Türkiye, 2 trilyon dolarlık dış ticarete sahip Arap Ligi ülkeleri ile siyasi ve ekonomik işbirliğinin geliştirilmesini hedefliyor. Arap ülkeleri ile daha fazla ticaret ve yatırımın yol haritası Mersin’de başlayan Türk-Arap Ekonomi Zirvesi’nde masaya yatırılıyor DİLEK ESKİ BEZİRKAN

“DOLARLARIN SATILIP LİRA ALINMASI GİBİ GÖRÜNÜYOR”

Türkiye, 2 trilyon dolarlık dış ticarete sahip Arap Ligi ülkeleri ile siyasi ve ekonomik işbirliğinin geliştirilmesini hedefliyor. Arap ülkeleri ile daha fazla ticaret ve yatırımın yol haritası Mersin’de başlayan Türk-Arap Ekonomi Zirvesi’nde masaya yatırılıyor. Türkiye. Tunus’ta 2010 yılında başlayan, değişim ve dönüşümü ifade eden ‘Arap Baharı’ sürecinde siyasi ve ekonomik kazançlarını artırmayı hedefliyor. 2 trilyon dolarlık dış ticarete sahip Arap Ligi üyesi ülkelerin ekonomi ve ticaret bakanları Mersin’de ağırlanıyor. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, bugüne kadar yapılan en kapsamlı toplantı olma özelliğine sahip Türk-Arap Ekonomi, Ticaret ve Yatırım Bakanları 1. Dönem Toplantısı’nda Ortadoğu ve Afrika’da yaşanan siyasi gelişmelerin bölge ve ülke ekonomilerine etkilerinin masaya yatırılacağını, dünyadaki gelişmeler ışığında sorunların aşılması ve işbirliğinin geliştirilmesini konuşacaklarını söyledi. Türkiye’nin, Arap ve Afrika ülkeleriyle ekonomik sorunların aşılması ve işbirliği yolunda “dev bir buluşmaya” ev sahipliğine hazırlandığını ifade eden Bakan Çağlayan, bu kapsamda dünyanın en etkili bölgesel kuruluşlarından olan Arap Ligi’ne üye Suudi Arabistan, Katar, Irak, Lübnan, Ürdün, Sudan, Cibuti, Tunus, Moritanya, Filistin, Oman ve Libya’nın Ekonomi, Ticaret ve Yatırım Bakanları ile biraraya geleceklerini kaydetti. Arap Ligi sekretaryasının da katılım sağlayacağı toplantıda Türkiye ile Arap ülkeleri arasında ticaret ve yatırımlar başta olmak üzere işbirliği alanları ve mevcut ilişkiler ele alınacağını vurlayan Bakan Çağlayan, şöyle konuştu; “Arap ülkeleri, yaklaşık 2,7 trilyon doları bulan Gayrisafi Milli Hasılaları, 2 trilyon doları aşan dış ticaretleri ve 400 milyona yak-

RAKAMLARLA TÜRK- ARAP ÜLKELERİ TİCARETİ ● Türk ve Arap ülkeleri arasındaki ticaret hac-

● Türk müteahhitlik sektörünün yurtdışında

mi 2002’de 5 milyar dolar iken, 2012’de 55 milyar dolara yükseldi. ● 2012 yılında Türkiye’nin gerçekleştirdiği 152,6 milyar dolarlık ihracatın 36,2 milyar doları Arap ülkelerine yapıldı. ● Türk frmalarının bölgedeki yatırımlarının tutarı 4 milyar dolar. ● 2013’ün ilk 7 ayında da bu ülkelere 20,7 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirildi. Bu ülkelerden 13,2 milyar dolarlık ithalat yapıldı.

2012 yılında üstlendikleri 26,6 milyar dolar tutarındaki projelerin yaklaşık 12,7 milyar dolarlık kısmı, yani yüzde 48’i Arap ülkelerinde gerçekleştirildi. ● 2012 yılı itibariyle müteahhitlik sektörünün Arap ülkelerinde üstlendikleri toplam proje bedeli 103,4 milyar dolardır. ● Arap ülkelerinin Türkiye’deki yatırımları 2013 yılının ilk 7 ayı itibariyle 8,8 milyar dolar seviyesine ulaştı.

laşan nüfusları ile dünyanın en önemli ekonomi merkezlerinden biri konumunda. 2012 yılı itibariyle bu ülkelerin toplam ihracatı 1,3 trilyon dolar ve ithalatı 775 milyar dolar olarak gerçekleşti. Jeo-stratejik konumları, enerji kaynakları, yatırım fonları ve insan güçleri ile tarih boyunca dünyanın çekim merkezleri arasında bulunan Arap ülkeleri, Türkiye için her zaman en önemli ekonomik ortaklar arasındadır. Arap ülkeleri ile Türkiye arasındaki ekonomik işbirliği özellikle son 10 yılda olağanüstü bir artış gösterdi. 2002 yılında Türkiye ve Arap ülkeleri arasında 5 milyar dolar olan ticaret hacmi, 2012 yılında 55 milyar dolar düzeyine ulaşarak, 10 yılda 11 kat artış

gösterdi. 2012 yılında Türkiye’nin gerçekleştirdiği 152,6 milyar dolarlık ihracatın yaklaşık yüzde 25’i (36,2 milyar doları) Arap ülkelerine yapıldı. Aynı yıl itibariyle Arap Ligi üyesi ülkelerden 19,3 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirildi. 2013 yılının ilk 7 ayında da bu ülkelere 20,7 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirildi ve bu ülkelerden de 13,2 milyar dolarlık ithalat yapıldı. Türk müteahhitlik sektörünün yurtdışında 2012 yılında üstlendikleri 26,6 milyar dolar tutarındaki projelerin yaklaşık 12,7 milyar dolarlık kısmı, yani yüzde 48’i Arap ülkelerinde gerçekleştirildi. 2012 yılı itibariyle müteahhitlik sektörümüzün Arap ülkelerinde üstlenmiş oldukları toplam proje bedeli ise 103,4 milyar dolardır.

Yine 2002 yılına kadar son derece cüzi olan Arap ülkelerinin Türkiye’deki yatırımları 2013 yılının ilk 7 ayı itibariyle 8,8 milyar dolar seviyesine ulaştı.

Standard Bank Gelişen Piyasalar Ekonomisti Timothy Ash, dolar mevduat hesaplarında azalma yaşanmamasına rağmen net hata noksan kaleminde rekor bir artış yaşandığını belirtti. Bankalardaki döviz hesaplarının Haziran’da 99.8 milyar dolarken bugün 109.2 milyar dolara çıktığını hatırlatan Ash, net hata noksan payını, “Tek açıklama dolarların satılıp lira alınması gibi gözüküyor. Ancak bunun bankalardaki döviz hesaplarına da ters etki yaratması gerekirdi. Döviz satıp TL alımının kaynağı başka bir yerde gözüküyor. Belki Suriyeli mülteciler TL almış olabilir. Bu açıklanamayan akışların ödemeler dengesine katkısı olmasaydı kimbilir TL nerede olurdu” diye yorumladı.

» TÜRKLER’İN YATIRIMI 4 MİLYAR DOLAR

SURİYELİ ZENGİNLERİN

Türk firmalarının da Irak, Libya ve Mısır başta olmak üzere tüm Arap Ligi ülkelerine yayılan yatırımlarına dikkati çeken Bakan Çağlayan, Türk firmaların Arap Ligi ülkelerindeki yatırımlarının 4 milyar dolar civarında ve artık gelişme yolundaki ülkeler ve özellikle Arap ülkelerinin, yeni ekonomik düzende en önemli destinasyonlar arasına girdiğini söyledi. Arap ülkelerindeki yatırım, müteahhitlik projeleri de durgunlaşan dünya ekonomisi içerisinde en önemli fırsatlar haline geldiğini belirten Bakan Çağlayan, şöyle devam etti: “Bu zirve ile Türkiye ile Arap Ligi ülkeleri arasında daha fazla ticaretin, daha fazla yatırımın yol haritasının oluşturulması söz konusudur. Toplantıda ülkeler arası ticarette engellerin kaldırılması, yatırım ve ticaretin arttırılması, uluslararası ekonomik örgütlerde işbirliği, gümrük ve dış ticarette standardizasyon alanlarında karşılıklı işbirliği gibi birçok konunun ele alınması ve bu konularda varılan uzlaşının bir ortak deklarasyonla kamuoyuna duyurulması planlanmaktadır.”

PARASI GELİYOR Temmuz ayındaki kaynağı belirsiz para konusunda çeşitli görüş-

ler yer alıyor. Güneydoğu’daki işadamlarına göre, paranın kaynağı Suriyeli zenginler. Bölge işadamlarına göre, Türkiye ve Suriye arasında çalışan dövizciler var. Bunlar bavulların içerisinde dövizleri taşıyorlar. Para giriş ve çıkışı bu şekilde gerçekleşirken, kayıtın da tutulmadığı savunuluyor. Ayrıca Suriyeli zenginlerin de güvenli liman olarak Dubai ve Türkiye’yi gördüklerini ve ellerindeki dövizleri Türkiye’ye getirerek bankalara yatırdıklarını da ileri sürüyorlar.


Finans

25 Eylül 2013 Çarşamba

7

FED’İN SÜRPRİZ KARARI FED’in her ay yaptığı 85 milyar dolarlık bono alım programında 10 milyon dolarlık bir küçülme bekleniyordu ancak, ABD Merkez Bankası global piyasaların bu beklentisini boşa çıkardı ABD Merkez Bankası Fed,eylül ayı toplantısında global piyasalardaki tüm beklentileri boşa çıkararak parasal genişleme programına devam dedi. Merkez Bankasi’nin her ay yapmış olduğu 85 milyar dolarlık bono alım programında 10 milyar dolarlık bir küçülme yapılması bekleniyordu. Ekonomide rayların yerine daha sağlam oturduğuna dair daha güçlü kanıtların oluşmasını beklediklerini söyleyen Fed,istihdam piyasasındaki şartların görmek istedikleri yerden uzak olduğunu da sözlerine ekledi. Açık Piyasa İşlemleri Komitesi (FOMC) son aylarda faiz oranlarının yükselmesiyle para piyasalarında başlayan sıkışıklığın ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkileyeceğinden çekindiklerini ileri sürdüler. Karar öncesinde oldukça sakin seyreden piyasalar,kararın açıklanmasından sonra global piyasalarda tüm varlıklar yükselişe geçti ve dolar çoğu para birimi karşısında değer kaybetti. ABD hisse senedi piyasalarında S&P 500 ile Dow Jones endeksleri tüm zamanların en yüksek seviyelerine ulaşarak rekor kırdılar. Türkiye’de BİST 100 endeksi yüzde 6 civarında değer kazandı. Altın ve petrol değer kazandı. Dolar/TL 1. 95 seviyelerine kadar geriledi. Fed başkanı Bernanke önlerinde herhangi bir takvimin olmadığını,herşeyin ekonomik verilere bağlı olduğunu söyleyerek eğer büyüme ve istihdam verileri tatmin edici olursa programdaki küçülmenin bu senenin sonunda başlıyabileceğini de sözlerine ekledi. Piyasaların bu tepki alımı bir yere kadar anlaşılabilir ancak Fed’in mayıs ayında sinyalini verdiği parasal genişleme programındaki küçülmeden en azından bu toplantıda neden vazgeçtiği oldukça önemli. Nede olsa faiz oranları da mayıs ayından beri yükselişteydi ve böyle bir kararı fiyatlandırmıştı. Cevap pek karmaşık değil. Çünkü Fed ekonominin oldukça yavaş büyümesinden ve istenen momentumu kazanamamasından rahatsız. Parasal genişleme programına erken nokta koymaktansa,risklerine katlanıp ultra gevşek para politikasına bir müddet daha devam etmeyi tercih etti. Ayrıca mayıs ayından beri yükselişte olan konut kredi faizlerinin (mortgage) emlak piyasalarına yaptığı olumsuz etkileri gördüler ve uzun dönemli faiz oranlarının bundan daha cok yükselmesini istememekteler.

Geçen haftaki yazımızda da belirttiğimiz gibi bu kadar gevşek para politikasının meyvelerinin sadece oldukça yavaş bir büyüme, istenenden çok daha düşük bir enflasyon oranı ve yüzESEN ÜNAL de 7. 3 gibi yüksek bir işsizlik esenun@gmail.com olması programın ne kadar başarısı ile ilgili soru işaretlerine neden olmakta. Hatırlatmakta fayda varki parasal genişleme programına son verilmesi yada ölçek olarak küçültülmesi Fed’in faiz oranlarını yükselteceği anlamına gelmiyor. Fed programı tamamen bitirse dahi faiz oranlarının yükselmeye başlaması bu şartlar altında 2015’ten önce mümkün görünmüyor. Fed piyasalarda yeni bir belirsizliğin kapılarını açmış durumda. Piyasalarla ve yatırımcılarla sorunsuz ve

WALL STREET RAPORU

şeffaf bir iletişim kurmaya çalışan Fed’in ne düşündüğünü ve niyetlerinin ne olduğunu anlamaya çalışmak son aylarda zor bir hal aldı. İki günlük toplantının ardından yapılan basın toplantısında da Fed Başkanı,haziran ayındaki yol haritasından uzaklaşmış gibi görünerek programın nasıl biteceğine dair soru işaretlerini çoğalttı. Aslında çarşamba günü kararın açıklanmasından sonra global piyasaların verdiği reaksiyon,Fed’in piyasalarla son zamanlardaki iletişiminin kopukluğuna işaret etmekte. Sonuç olarak Fed’in ekonominin zayıf performansından,işsizliğin hala yüksek olmasından endişeli. Buna karşılık ultra gevşek para politikasının ne zaman sona ereceğine dair kesin bir kararı ve hatta niyeti olmadığı anlaşılıyor. Fed’in kararı gelişmekte olan ülkelere rahat bir nefes aldırdı.

Gelecek Haftanın Önemli Ekonomik Takvimi Tarih 23/9/2013 24/9/2013 25/9/2013 26/9/2013 27/9/2013 28/9/2013

Ülke ABD Euro Euro Euro Euro Euro ABD ABD ABD ABD Euro Kanada Euro ABD ABD Euro ABD ABD ABD ABD İngiltere Euro Euro ABD Çin Japonya Japonya

Konu Satınalma müdürleri imalat endeksi(PMI) Euro bölgesi PMI endeksi Fransa satınalma müdürleri imalat endeksi(PMI) Fransa servis sektörü PMI Almanya satınalma müdürleri imalat endeksi(PMI) Almanya servis sektörü PMI S&P Case-Shiller konut fiyatları endeksi (Aylık) S&P Case-Shiller konut fiyatları endeksi(Yıllık) Richmond Fed imalat endeksi Tüketici güven endeksi Almanya İfo iş anketi Kanada Perakende satışlar(Aylık) İtalya tüketici güven endeksi Yeni ev satışları Dayanıklı tüketim malları siparişleri(Aylık) İtalya perakende satışlar İşsizlik başvuruları Kansas City Fed imalat endeksi Gayrisafi milli hasıla (Çeyrek) Beklemedeki Konut satışları (Aylık) Gayrisafi milli hasıla(Yıllık) Fransa Gayrisafi milli hasıla (çeyrek) Almanya tüketici fiyat endeksi (Yıllık) Tüketici beklentileri endeksi Satın alma müdürleri imalat endeksi Satın alma müdürleri imalat endeksi Sanayi üretimi

Beklenti % 54.00 51.80 50.00 49.20 52.20 53.20 0.80 12.4 10.50 80.00 108.20 1.00 98.50 425000 -0.50 330000 9 2.7 -1.00 1.50 1.00 1.50 78 50.9

Önceki % 53.90 51.70 49.70 47.70 52.00 52.40 0.9 12.1 14.00 81.50 107.50 -0.6 98.30 394000 -7.30 -3.00 309000 8 2.5 -1.30 1.50 1.30 1.50 76.8 50.1

ABD Merkez Bankası Fed’in çarşamba günkü sürpriz kararından sonra aralarında Türkiye’ninde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında perşembe günü bayram havası vardı. Hisse senetleri,bono ve kurlar kayda değer şekilde prim yaptılar. Resmen bahar havasi! Türkiye’de hisse senetleri yüzde 6 civarında yükselirken borçlanma maliyetleri düştü ve neticesinde bono fiyatlarıda yükselmeye devam etti. Fed’in parasal genişleme programında herhangi bir değişikliğe gitmemesi, ekonomik problemlerin bir müddet daha gözardı edilmesine yarayacak. Hatırlanacağı üzere mayıs

ayından beri gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında sıcak para çıkışı yaşanmakta,hisse senetleri oldukça ağır darbeler aldılar ve para birimleri dolara karşı rekor seviyelere düştü. Fed’in programda yapacağı değişik niyeti faiz oranlarını yükselmesine sebep olmuş ve cari açıklarını finanse etmek için dışarıdan borçlanma zorunda olan bu ülkeler kendilerini oldukça zor bir durumun içinde bulmuştu. Türkiye’de dolar TL karşısında rekor seviyelere çıkmıştı. Şimdi “zaman kazanma” fırsatını yakalamış olan piyasalar rahat nefes almış gibi görünüyor. Son yıllarda gevşek para politikalarının yarattığı likidite bazı ülkelerde tüketici kredilerinin tehlikeli boyutlara gelmesine neden oldu. Ucuz kredinin cazibesine kapılan tüketicilerin borçlanması gelişmekte olan ülkelerin bazılarında gayrisafi milli hasılanın yüzde 80’ine gelmiş bulunmakta. Sıkı para politikasının uygulanmaya başlanması bu ülkelerde birçok hanehalkının ve işletmenin borcunu ödeyememesi riskini ve iflasları artıracak. Fed’in programa olduğu gibi devam etmesi en azından bazı ülkelere yapısal reformlara başlanması fırsatını sunmakta. Türkiye gibi aşırı likidite,tüketici borçlanmaları ve ithalat sayesinde büyüyen ekonomiyi “mucize” zannedenler en azından uyanma fırsatını yakalamış durumda. Ancak karar alıcılarda yapılması gerekenleri yapacak kadar irade var mı,sanmıyorum. Piyasaların şimdilik rahat nefes almış modunda olabilir. Ancak Fed bir sonraki toplantısında programda yapılacak küçülme miktarını yukarı çekerse ne olacak?Mesela piyasaların bu toplantı için bekledikleri 10 milyar dolarlık bir küçülmenin yerini 15 hatta 20 milyar dolarlık bir kesintiye bırakırsa geçtiğimiz haftaki bayram havası pek uzun sürmeyecek. Hisse senetlerine ve para birimlerine gelecek olan satış baskısının tekrar yaşanma olasılığı büyük. Şimdilik tadını çıkarın.

PİYASA ÖZETİ BIST 100 DOW JONES S&P 500 NASDAQ ALTIN (TL/GR) ALTIN (ONS/$) DOLAR/TL EURO/TL BRENT PETROL LIGHT CRUDE WTI

Cuma Günlük Haftalık Haftalık Yılbaşından Kapanış Değişim Değişim Değişim % Bugüne % 77,863 -1603 3604 4.85 -14 15,451 -185 75 0.5 17.91 1710 -12.43 21.93 1.31 19.89 3775 -14.66 52.55 1.4 25 84.5 -0.65 -1.5 -1.75 -15.5 1332.5 -36.8 23.9 1.95 -21 1.98 -0.0015 -0.0514 -2.5 10.4 2.68 0.001 -0.016 -0.6 16.25 109.22 0.46 -2.48 -2.18 3.78 104.75 -1.11 -2.76 -2.57 12.06


8

Güncel

25 Eylül 2013 Çarşamba

Ahmet Buğdaycı ahmetbug@gmail.com

Esad gitmedi, El Kaide geldi SURİYE’DE işler karışıyor. Esad’ın Putin’in önerisinin üstüne atlayarak kimyasal silahlarını teslim edeceğini açıklaması Suriye rejimine derin bir nefes aldırdı. Şimdilik ABD, askeri müdahaleyi askıya almış olsa da, gelişmeler her an yön değiştiriyor, zig zaklar çizerek ilerliyor. Esad’ın hemen devrileceği varsayımı üzerine başlayan bu süreçte rejimin dirençli çıkması ve Batı’nın müdahaleye isteksiz bakması ise Türkiye’yi giderek yalnızlaştırıyor. Başlangıçta muhaliflere gizli destek veren ABD ve Batı, ciddi bir finansal ve lojistik desteğe sahip El-Kaide’nin iç savaşta liderliği ele geçireceğini hesaplayamadı. Bu dehşet verici olasılık reel bir hale gelince de müdahale fikri şimdilik bir kenara bırakıldı. AKP iktidarının muhaliflere silah ve lojistik yardımı yaptığı iddiaları ayyuka çıkınca, Türkiye, Rusya, İran gibi ülkelerin yanı sıra Batı tarafından da sorgulanır oldu. ABD basınında son bir yıldır tüm dünyadan İslamcı teröristlerin Türkiye-Suriye sınırında yoğunlaşmakta olduğu ve ABD istihbaratının durumu kaygıyla izlediği üzerine haberleri dikkat verici bir sıklıkla gündeme geliyordu. Evet, El-Kaide bir yılı aşkın bir süredir tüm dünyadan militanlarını Suriye’de topluyor. Geçiş noktaları ise Türkiye. Suriye’de kafa kesen, cihatçı güçlerin çoğunluğu Türkiye sınırından elin kolunu sallayarak geçti, geçiyor. Türkiye açısından en önemli gelişme ise Özgür Suriye Ordusu ile savaşan El Kaide’nin Irak kolu, Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Türkiye sınırına 5 km mesafedeki El Azez kasabasını eline geçirmesi oldu. Böylece Türkiye El Kaide’nin en kanlı örgütü ile sınırdaş oldu. Tüm dünyadan El Kaideci radikal islamcı teröristlerin cirit attığı çoğunlukla muğlak bir sınırda, her an her yere yönelebilecek sınırsız bir şiddetle yüklü bir saatli bombanın tiktaklarını artık Türkiye daha yakından hissediyor. İki yıl önce başlayan iç savaşta Türkiye Suriye’li muhaliflere verdiği desteğin bir bumerang gibi geri dönerek kendisini vurma olasılığıyla karşı karşıya artık. Suriye içinde ise ÖSO’nun başını çektiği muhalefet zamanla kendi içinde yalnız kalıyor, silah ve cephane sıkıntısı yaşıyor. Bu durumu fırsat bilen, El-Kaideciler, geniş finansman kaynaklarının verdiği güçle muhalefet içinde askeri gücü ellerine geçiriyor. Her geçen gün Esad’a karşı direniş gösteren, asıl ayaklanmayı başlatan ÖSO mevzilerini El-Kaide’ye bırakıyor. Muhalefetin demokrasi, özgürlük sloganları ile başlattığı savaş, Kaidecilerle, tüm Nusayri’lerin katlinin vacip olduğu bir “mezhep savaşına” dönüyor. Şimdi Nusayriler ve ÖSO, Türkiye’nin kısa sürede Esad’ı devirmek için yaptığı tarihi yanlışa dikkat çekiyorlar . El-Kaide’nin barbarlığı, Esad’a karşı olan Suriyelileri bile muhalefete desteklerini çekmesiyle sonuçlanıyor, böylece umulanın tam aksine rejim güçleniyor. Diğer yandan sorun içimize sıçrıyor, özellikle Hatay’da Nusayri/Sunni mezhep gerginliği tehlikeli bir biçimde tırmanıyor . Erdoğan’ın Obama ile buluşmasından hemen önce patlayan Reyhanlı olayı hala karanlıkta kalmaya devam ediyor. Pek çok Batılı yorumcu, ABD ve Avrupa’nın radikal İslamcı Nusra’yı terör örgütü kapsamına alarak süreçten tasfiye kararı almasının, hatta ÖSO’nun bile Nusra’yla ilişkisi olmadığını açıklamasına karşı, Reyhanlı’nın El Kaide’nin Ankara’ya karşı bir uyarısı olabileceği üzerinde duruyor. Suriye’deki iç savaş, bir mezhep savaşına dönüşme sinyallerini verirken, bunun Türkiye’deki yansıttığı gerilimi güney sınırımızda, Hatay’da izlemek mümkün. Arap Aleviliği olarak tanımlanan Nusayri mezhebine mensup Hataylılar’ın yaşadıkları giderek bir büyüyecek bir sorunun tohumlarını atıyor. Yerel kaynaklara göre, kentte çoğu silahlı, radikal sunni mültecilerle Nusayri Hataylılar adeta her an patlama ihtimali olan bir barut fıçısının üstünde dans ediyorlar. Kentte hükümet karşıtı yoğun gösteriler yapılıyor. Gezi direnişi olarak sunulan eylemlerin çapı konusunda net bir bilgiye sahip olmak mümkün değil. Ölüm haberlerinin ağırlıklı Hatay’dan gelmesi de tesadüf değil. Yerel kaynaklar, silahlı mültecilerin sınırdan sürekli giriş çıkış yaptıkları, “din düşmanı” saydıkları Hataylılar üzerinde büyük bir baskı kurdukları, kentte ekonomik hayatın durma noktasına geldiğini bildiriyor. Hataylılar, kamplarda kalanın üç katı kadar kayıtlı olmayan mültecinin evlerde kaldığını, bu silahlı güçlerin mültecilerden çok silahlı savaşçılara benzediğini, hastanelerde çatışmalarda yaralanan Suriyeli muhaliflere öncelik tanındığını, polisin mültecilerin yanında yer aldığını söylüyor. Ayrıca, ana akım medyada büyük bir sansür uygulandığı, dolayısıyla kendi seslerini duyuramadıkları yerel kaynaklardan ifade ediliyor. Aynen Suriye’de olduğu gibi birbirine düşman iki kesim, kentin içinde her türlü kışkırtmaya açık bir şekilde yaşıyor. Esad devrilse, mültecilerin kendilerinden intikam alacağı, devrilmese, bu sefer Kaideciler Suriye’ye gidemeyeceği için, kentte onların varlıklarını tehdit eden bir kalıcılık kazanması olasılığı Hatay’ın üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanıyor. Bu iddiaların onda biri bile doğru olsa Türkiye kendi topraklarında, sonuçları çok ağır olabilecek din temelli bir gerilimi yaşıyor demektir. Zaten Türkiye şimdiden, Hizbullah, İran, Irak, Suriye’nin en büyük düşmanı haline gelmişken, tüm bölge Şii-Nusayri/ Sunni mezhep savaşı batağına doğru giderken, El-Kaide’nin muhalefeti sindirip liderlik bayrağını eline alıp sınır komşumuz haline gelmesi ve Alevi-Nusayri nüfüsun kendini sinmiş, dışlanmış hissetmesi, meselenin ne denli tehlikeli bir biçimde dallanıp budaklanabileceğini, Suriye’nin bir anda iç meselemiz haline geldiğini gösteriyor. Diğer yandan müdahele gerçekleşse bile bu sadece bölgede El-Kaide’nin güçlenmesine hizmet edecek. Esad gitse bile El-Kaidecileri Türkiye’nin sınırında, -hatta içinde-miras bırakacak.

DÜNYA LİDERLERİ TOPLANDI Dünya liderleri 68’inci Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için New York’ta toplandı. Türkiye’yi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün temsil ettiği BM Genel Kurulu’na 83 ülkenin devlet başkanı, 68 ülkenin başbakan ve dışişleri bakanı katılıyor (BİRLEŞMİŞ MİLLETLER - POSTA 212) 68. Dönem Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun yıllık genel görüşmeleri dünya liderlerinin katılımıyla 24 Eylül Salı günü başladı. Genel görüşmelerde bu yıl en önemli gündem maddesi Suriye’deki iç savaş, bu ülkenin kimyasal stoklarının imhası için izlenecek yol ve İran’ın nükleer programı. Türkiye’yi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün temsil ettiği BM Genel Kurulu’na 83 ülkenin devlet başkanı, 68 ülkenin başbakan ve dışişleri bakanı katılıyor. Suriye’de 2,5 yılı aşkın süredir devam eden iç savaş, BM’nin kimyasal silah kullanıldığını teyit eden raporu ve Rusya ile ABD arasında Suriye’nin kimyasal silahlarının imha edilmesine ilişkin varılan anlaşma liderlerin önemli gündem maddeleri arasında. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Genel Kurul görüşmelerinin içeriğine ilişkin yaptığı açıklamada, BM üyesi ülkelere Suriye sorununa çözüm bulmaları ve halkın acılarını dindirmeleri için “güçlü bir çağrı” yapacağını söyledi. Ban, Afganistan’daki durum, Mısır, Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Büyük Göller Bölgesi ve Ortadoğu barış sürecinin de gündemde yer alacak önemli diplomatik konular olduğunu belirtti. Siyasi konuların yanında çevre ve insani konuların da üst düzey toplantılarla ele alınacağını ifade eden Ban, bu konular arasında sürdürülebilir kalkınma, sağlık, iklim değişikliği, açlık, insan hakları, özgürlük, refah, binyıl kalkınma hedefleri gibi konuların yer alacağını açıkladı. Ban, üst düzey toplantılar arasında “Herkes için saygın bir yaşam” ile “Engelliler ve kalkınma” temalı programlar olacağını, BM, AB, ABD ve Rusya’dan oluşan Ortadoğu dörtlüsünün de İsrail-Filistin müzakerelerini görüşeceklerini kaydetti.

» TÜRKİYE’NİN TRAFİĞİ YOĞUN

Bu yıl yoğun bir diplomasi trafiği gerçekleştiren Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye’nin

cak İran’ın nükleer programına ilişkin müzakerelerde nasıl bir hava oluşacağı da merakla beklenen konular arasında. Obama’nın da Ruhani ile bir ikili görüşme yapması gündemde. Gerçekleşirse bu ABD ile İran arasında 1979 devriminden beri yapılan en üst düzey görüşme olacak.

» FİLİSTİN GÖZLEMCİ “DEVLET”

DAVUTOĞLU - KERRY ZİRVESİ

(NEW YORK – POSTA 212 ) BM’deki ilk resmi temasını ABD’li mevkidaşı John Kerry ile yapan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bir saatten fazla süren görüşmede, Suriye konusun-

BM güvenlik Konseyi ve NATO üyelerine geçtiğimiz pazartesi günü gerçekleşen Suriye helikopterinin düşürülmesi olayı ile ilgili ayrıntılı bilgi vereceğini açıkladı. Genel Kurul’da Cumhurbaşkanı Gül’e eşlik eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun gündeminde de ağırlıklı olarak Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’ne adaylığı ve Suriye’deki gelişmeler yer alıyor. Davutoğlu’nun ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile yaptığı ikili görüşmede de Suriye’nin kimyasal silahları teslim etmesi ile ilgili süreç ve bunun gerçekleşmemesi durumunda atılacak adımlar masaya yatırıldı. Heyette yer alan Aile ve Sosyal Politikalar

da Paris’te başlayan BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ABD, İngiltere ve Fransa ile Türkiye’den oluşan P3+1 toplantılarından sonraki süreçle ilgili bilgi alışverişinde bulundu.

Bakanı Fatma Şahin de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun Engelliler İçin Binyıl Kalkınma Hedefleri ve diğer Uluslararası Kalkınma Hedefleri toplantısına katıldı.

» ABD-İRAN ARASINDA BUZLAR ERİYOR MU? BM Genel Kurulu sırasında en fazla ilgi çekmesi beklenen liderler arasında İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani bulunuyor. Ruhani’nin ilk genel kurul konuşmasında ne tür mesajlar vereceği merak ediliyor. Ruhani’nin ılımlı açıklamaları ve Genel Kurul öncesi siyasi mahkumların bir kısmının serbest bırakılması olumlu karşılanırken, New York’taki diplomatik temaslar arasında yer ala-

68. Genel Kurul toplantısı Filistin için de sembolik öneme sahip. Daha önceki toplantılara “gözlemci kuruluş” olarak katılan Filistin, bu yılki toplantıda Genel Kurul oylamasıyla elde ettiği ”Üye olmayan gözlemci devlet” statüsüyle yer alıyor. BM Genel Kurul Genel Görüşmeleri sırasında sosyal etkinlikler de gerçekleştiriliyor. Kadına şiddetin engellenmesi için düzenlenecek futbol maçı ve Central Park’ta düzenlenecek Küresel Vatandaşlık Festivali bu etkinliklerden ikisi. Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales, Makedonya Dışişleri Bakanı Nikola Poposki ve Norveç’in kadın milletvekillerinden Lene Vågslid, bazı ülkelerin BM daimi temsilcileri ve üst düzey yetkilileri, futbol maçında “kadına şiddete son” mesajı verecekler.

» NEW YORK’TA ZİRVE HAREKETLİLİĞİ

New York, BM Genel Kurulu dolayısıyla 193 ülkeden devlet adamları, diplomatlar, gazeteciler, akademisyenler ve farklı sektörden çok sayıda üst düzey misafiri ağırlıyor. BM Zirvesi nedeniyle New York’ta güvenlik önlemlerinin son derece artırıldığı görülürken, BM Genel Merkezi binasının çevresinde bazı sokaklar, yaya ve araç trafiğine kapatıldı. 24 Eylül’de başlayacak Genel Kurul Genel Görüşmeleri, Genel Kurul’un bilinen kubbeli binası tadilata alındığı için NLB adı verilen ek binadaki salonda gerçekleştiriliyor. Konuşmaların yapılacağı salon küçük olduğu için salona sadece kameramanlar ve foto muhabirlerinin bir kısmı alınıyor. Haberciler ise toplantıları basın için oluşturulan salondan takip edebiliyor.

ERDOĞAN: BM NEYE YARAR Başbakan Erdoğan, katıldığı bir fuar açılışında Birleşmiş Milletler’i eleştirdi ve “Bu kuruluş ne işe yarar? Hiç bir karar alamıyor” dedi (ISTANBUL – POSTA 212 ) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan , geçtiğimiz hafta Lütfi Kırdar Uluslarası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen Asya Pasifik Perakende Kongresi ve Fuarı’nın açılışında yaptığı konuşmada Birleşmiş Milletleri eleştirdi.

» DÜNYA 5’TEN BÜYÜKTÜR

Başbakan Erdoğan, “Hala BM güvenlik konseyi Suriye konusunda kararını veremiyor. BM neye yarar. 196 üyesi var. Peki görevini yapabiliyor mu? Maalesef yapamıyor. Ama 5 tane daimi üyenin dudakları arasına kilitlenmiş olan bir dünya adil bir dünya olamaz. 5 tane. Ama şimdi ben

diyorum ki bizim gençlerimiz şimdi güzel bir kampanya başlattılar. Dünya 5’ten büyüktür. 5’ten büyük olan dünya artık görevini yapması lazım” diye konuştu.

» DÜNYA SESSİZ KALDI

Belli kişilerin egemen olduğu bir BM güvenlik konseyinin huzura destek sağlamasının mümkün olmadığını belirten Başbakan Erdoğan, “Haklı ve haksızı hep birlikte söylemek zorundayız. Mısır’da 70 yıldan sonra bakıyorsunuz yüzde 52 ile iş başına getirdiği bir cumhurbaşkanını kendi milli savunma bakanı yaptığı kişi askeri darbe ile indiriyor. Nerede dünya? Hani demokrasi diyordunuz. Hani halkın iradesine saygı duyuyordunuz. Kimseni buna saygısı yok” diye konuştu.

BM GENEL KURULU NEW YORK TRAFİĞİNİ FELÇ ETTİ (NEW YORK- POSTA 212) New York`ta 68. Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantısı`nda alınan geniş güvenlik önlemleri Manhattan`da trafiği altüst etti. Yoğun güvenlik önlemleri nedeniyle Manhattan adasının doğu kıyısında bulunan Birleşmiş Milletler Binasının çevresinde polis adeta kuş

uçurtmuyor. Sadece motorlu araçların değil, bisikletler ve yayaların da binanın bulunduğu bölgeden geçişine izin verilmiyor. Yetkililer, Birleşmiş Milletler Binası`na yakın işyeri olan New York`luların 2 hafta boyunca araçlarını kullanmak yerine metroyu tercih etmelerini öneriyor.

TÜRKLER BM’YE GÜVENMİYOR Birleşmiş Milletler ABD’den, özellikle de Demokratlardan büyük destek görüyor. Ancak Türkiye’de organizasyona duyulan güven oldukça azaldı (NEW YORK – POSTA 212) BM’nin 68. Genel Kurulu toplanırken, uluslararası organizasyon dünya kamuoyunda olumlu bir imaj çizmeye devam ediyor. PEW’ın anket yaptığı 39 ülkenin, daimi üye İngiltere, Fransa ve ABD’nin de dahil olduğu 22’sinde BM için açık ara olumlu görüşler ortaya çıktı. Rusya ve Çin’de olumlu ve olumsuz görüşler daha dengeli. Ancak İsrail, Filistin, Ürdün, Yunanistan ve Türkiye’de BM’ye dair görüşler büyük ölçüde olumsuz.

39 ülkede ankete katılanların ortalama yüzde 58’i BM ile ilgili olumlu görüşlere sahip, yüzde 27’si ise olumsuz. Örgüte en çok desteği yüzde 84 ile Güney Koreliler veriyor (BM Başkanı Ban Ki-moon Güney Koreli). Endonezyalıların ve Filipinlilerin de onda sekizi örgütü onaylıyor. Afrika, Avrupa ve Güney Amerika’nın çoğunluğunda da görüşler olumlu. ABD’de halkın onda altısı onay veriyor. Ancak görüşler arasında partilere göre bir ayrım var: Demok-

ratların büyük bölümü BM’yi onaylarken, Cumhuriyetçiler örgüte karşı.

» TÜRKİYE’DE YÜZDE 58 OLUMSUZ

Ayrıca tüm ülkelerde gençlerin BM’ye karşı yaşlılardan, yüksek eğitimlilerin eğitimsizlerden daha olumlu görüşlere sahip olduğu ortaya çıkıyor. BM hakkında çoğunluğun olumsuz görüş beyan ettiği yalnızca beş ülke var ve bunlardan biri de Türkiye. Türkiye’de BM hakkında

yüzde 56 olumsuz düşünürken, bu oran Yunanistan’da yüzde 58, Ürdün’de yüzde 61, Filistin’de yüzde 69 ve İsrail’de yüzde 70. Araştırmanın yazarları, BM’ye yaklaşımda yaş ve eğitim seviyesine göre en büyük farkların görüldüğü ülkeler arasında da Türkiye’yi anıyorlar. Türkiye’de üniversite mezunu olmayan halkın yüzde 21’i, üniversite mezunlarının ise yüzde 45’i BM hakkında olumlu görüşlere sahip.


Güncel

25 Eylül 2013 Çarşamba

PROTESTOYA HOŞGÖRÜ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, röportaj vermek üzere CNN binasına gittiği sırada Gezi olayları nedeniyle protesto edildi. Gül protestoculara tepki göstermek yerine gülümsedi ve el salladı (NEW YORK – POSTA 212) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül New York’ta bulunduğu CNN binasının önünde penguen kıyafeti giyen NYC Gezi Platformu tarafından protesto edildi. Abdullah Gül’ün Ferid Zekeriya’ya röportaj vermek üzere CNN’de bulunduğu sırada Platform üyeleri Gezi sürecindeki devlet terörünü protesto etmek için binanın önünde toplandılar. Türkiye medyasının süreçte uyguladığı otosansürü de protesto eden penguen kostümlü

göstericiler “katil devlet hesap verecek”, “her yer Taksim her yer direniş” , “We want democracy” sloganları attılar. Abdullah Gül, binadan çıktığı sırada “katil devlet” diye bağıran protestoculara gülümseyerek el salladı.

Barbaros Sayılgan barbarossayilgan@posta212.com

BULUT BAŞBAKAN Erdoğan’ın çiçeği burnunda Başdanışmanı Yiğit Bulut, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Kocaeli Şubesince düzenlenen “Darbeden Demokrasiye” konulu konferansta konuşmuş. Bu konuşma aynı danışmanlığını yaptığı başbakanın vizyonunun bir yansıması olarak da görülebilir. Bakın ne diyor Bulut: “Avrupa’da üretim yüzde 2,1 düşerken, Türkiye’deki üretimin yüzde 5 büyüdü… Böyle bir ülkede sokakları yakıyorlar. Demek ki çok rahat olmak da iyi değilmiş. Ben bunu anlıyorum.” Bulut’a göre ekonomi büyüdükçe hep beraber mutlu olmalı ve AK Parti hükümetine şükranlarımızı sunmalıyız. Ne de olsa hak, hukuk temelli yaklaşımları, muhalif olmayı, itiraz etmeyi, demokratik hakları, insan haklarını geride bırakacak kadar değerli bir şey şu sürekli cilalanarak önümüze konulan ve bir türlü vatandaşın kesesine yansımayan, çok kıymetli AK Parti’nin yine ondan kıymetli ekonomik başarısı. Üstelik bir de çok rahat olmak da iyi değilmiş buyurmuş Bulut. Rahat olduğumuz fikrine varmış, ne de olsa bizim ekonomi bal-kaymak. Bu cümlelerden Bulut’un bir sığlık denizinde dolaştığını anlıyoruz.

KADİR TOPBAŞ DA NEW YORK’TA BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un özel davetlisi olarak New York’ta bulunan Kadir Topbaş Posta 212’ye özel açıklamalarda bulundu

(BARBAROS SAYILGAN / NEW YORK – POSTA 212) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Birleşmiş Milletler 68. Genel Kurul çalışmaları kapsamında geldiği New York’ta İstanbul’u temsil etmenin gurur verici olduğunu söyledi. New York’un İstanbul’dan ekonomik olarak çok farklı olduğunu, burada dünyanın ekonomik nabzının attığını söyleyen Topbaş, “Ama İstanbul da geçmiş 2700 yıl dünyada üç büyük imparatorluğun yönetim merkezi olmuş ve 8500 yıllık tarihi var. Amerika’nın tarihi çok daha yeni tabi ki. Fatih Camii yapıldığında Amerika kıtası henüz keşfedilmemişti” dedi.

9

» TÜRK AMERİKAN TOPLUMUNA MESAJ “ABD’de yaşayan Türkiye vatandaşlarının buradaki lobileri bizim çalışmalarımıza güç katacaktır” diyen Topbaş, “Yalnız İstanbul’u ihmal etmesinler, gelsinler, zaman zaman misafir de getirsinler. New Yorkluları getirsinler, işadamlarını getirsinler. Bugün öğle yemeğinde tanıştığımız işadamları arasında İstanbul’a birkaç kez gelenler vardı ve hayranlıklarını gizleyemiyorlardı,” diye konuştu. Topbaş, TürkAmerikan toplumunun Kurban Bayramlarını şimdiden tebrik etti ve herkese sağlık, sıhhat ve afiyet diledi.

Yiğit Bulut şöyle devam ediyor: “Başkanlık Sistemi’ne geçebilirsek başkan her zaman yerleşik düzenden güçlü olacak. Bütün korkuları bu.” Bugüne kadar Erdoğan’ın üslubuna, kendini eleştirenlere karşı yaptıklarına, söylediklerine ya da geri plandan verdiği emirlerle olanlardan zaten olsa olsa çiçeği burnunda Bulut ve AK Parti şürekâsı korkmaz. Ama görünen köy kılavuz istemez. İnsanlar Erdoğan’dan korkuyorlar. Bence başta Erdoğan olmak üzere AK Parti bunun hakkında bir düşünsün. Yine Başdanışman Bulut, AK Parti’nin iktidara geldiğinden beri sürekli ortaya attığı ve içini bir türlü dolduramadığı ve neticelendirmek için göstermelik bir çabanın ötesine geçmediği açılımlar, süreçler hakkında da şöyle diyor: “Çözüm süreci sadece anayasanın değiştirilmesi, şunların, bunların yapılması değil, çözüm süreci bir tez tanımlama sürecidir.” Tez tanımlama süreci de neymiş yahu diye sorarlar adama? Bir onu da anlatıverin de anlayalım. Bir zamanlar başka telden çalıp oynayan Bulut baktı ki bu aşı tutmuyor, biraz da bu telden çalıp oynayayım da bakalım ne kazanabilirim derdine düşmüş. Zira biraz daha Erdoğan’ı över, biat eder, göklere çıkarırsa belki de bir bakanlık kapıverir gelecekte, ne dersiniz…

CHP’den ABD’ye özgürlük ziyareti CHP’nin iki farklı heyetle ABD’ye yaptığı ziyaretler başladı. Türkiye’nin Washington eski Büyükelçisi ve Dışişleri Komisyonu üyesi, Adana Milletvekili Faruk Loğoğlu’nun liderliğini yaptığı heyetin Washington programında, ABD yönetimi, Kongre ve düşünce kuruluşlarından oluşan bir ziyaret takvimi yeralıyor (İLHAN TANIR - WASHINGTON / POSTA212) Heyette, Faruk Loğoğlu’nun yanısıra CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Umut Oran, Bursa Milletvekili ve AB-Türkiye Meclis Komite Üyesi Aykan Erdemir, CHP İstanbul Milletvekilleri Faik Tunay, Ayşe Eser Danışoğlu ve Sedef Küçük de bulunuyor. CHP, Washington’daki ilk ziyaretini Senatör John McCain’e yaptı. Pazartesi günü CHP heyeti ayrıca Obama yönetimine en yakın düşünce kuruluşu olarak bilinen Center for American Progress (CAP) ile Brookings Enstitüsü’nde toplantılara katılarak, CHP’nin dış ve iç politika vizyonlarını anlattılar. CAP’deki toplantıda Loğoğlu, CHP heyetinin ABD gezisinde medya, akademi ve politikada özgürlük taleplerini konuşmanın birinci gündem maddeleri olduğunun altını çizdi. Bunun için San Francisco’da medya ayağı ile ilgili olarak, Boston’da akademi ve Washington’da da politik özgürlüklere dayalı etkinliklere ve konuşmalara ağırlık verileceğini anlattı. Loğoğlu, CAP’de yaptığı konuşmada, CHP’nin yakın zamanlarda Bağdat ve Kahire’ye yaptığı ziyaretlerin de üzerinde durdu. Bu ziyaretlerde Türkiye’nin sadece iktidarın görüşlerinden ibaret olmadığının anlatıldığını kaydetti. Bu ziyaretlerde CHP heyetinin özellikle, Türkiye’nin diğer ülkelerin içişlerine karışmasından duyulan rahatsızlığın iletildiğini, iktidarın Mısır’da Müslüman Kardeşlerle olan yakın bağlarından şikayet edildiğini

söyledi. CHP’nin ise bölgedeki anlaşmazlıkların barış yoluyla çözülmesinden yana olduğunu yaptıkları ziyarette muhataplarına aktardıklarını ifade etti. CHP heyeti, ziyaretlerinin ilk günü akşamı, Washington’da geçtiğimiz haftalarda açılan temsilciliklerinde vatandaşlarla biraraya geldi. Burada milletvekilleri, CHP’nin ABD temsilcisi Yurter Özcan ile birlikte vatandaşların sorularını cevaplandırdı. CHP heyeti Salı günü ise Beyaz Saray, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlıklarında görüşmeler yapacak. Beyaz Saray Milli Güvenlik Konseyi’nde Türkiye masasına bakan Christina Bobrow, Dışişleri Bakanlığında Güneydoğu Avrupa işlerina bakan Vivian Walker ve Savunma Bakanlığında ise Savunma Bakanlığı yardımcısı sekreteri ve NATO politikasından sorumlu Jim Townsend ile de görüşmeler yapılacak. Loloğlu ile Oran, Salı akşamı Washington’dan New York’a geçerek, burada Sosyalist Enternasyonel’in toplantısına katılacaklar.

» BM RAPORUNDAN İKNA OLMADIK

Loloğlu yaptığı konuşma sonrasında, hazır bulunan milletvekilleri ile birlikte dinleyecilerin sorularını cevaplandırdı. BM Kimyasal Raporu sonrası, Esad rejiminin kimyasal silahları kullandığından emin olmadıklarını söyleyen Loloğlu, bölgede ise kitlesel imha silahlarına karşı olduklarını hatırlattı. ABD-Türkiye ilişkilerini ortak stratejik çıkarlara dayalı olarak niteleyen Loloğlu, Türkiye ile İsrail arasında-

ki ilişkilerin kötülüğünün bu ikili ilişkilere oldukça büyük bir negatif etki yaptığını ve Ankara’nın son zamanlarda İsrail’i Mısır’daki darbeden dolayı sorumlu tutmasının da Washington’da not edildiğini ifade etti

» KILIÇDAROĞLU DA GELECEK

Uzun süredir beklenen genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Washington ziyaretinin Kasım ayının ortalarında yapılmasını beklediklerini ifade eden Loloğlu, heyetin Washington ayağının önemli amaçlarından birinin, Kılıçdaroğlu’nun gezisine hazırlık yapmak olduğunu da ekledi. Loloğlu da Oran’ın söylediklerine paralel olarak şunları söyledi: ‘’Washington Türkiye’deki gelişmeleri çok yakından izliyor. Değişik alanlarda ve boyutlarda sıkıntılar olduğunu hissediyoruz ve hissettiyorlar. Bunlar sa-

dece dışpolitika bağlamında değil, içerde özgürlükler bağlamında, insan hakları bağlamında olan sıkıntılar giderek ABD’yi daha çok rahatsız ediyor. Bir de İsrail ile ilişkilerdeki sıkıntılar, ABD yönetiminin dikkatini çeken konulardan biri.’’

» ‘İLIŞKILERDE YÖNETILEMEZLIK VAR’

Loloğlu, McCain ile yapılan görüşmenin oldukça kapsamlı olduğunu ve genel başkan geldiğinde, McCain’in, kendisi ile bir grup senatörü, Kılıçdaroğlu ile görüştüreceğini söylediğini iletti. Loloğlu ayrıca McCain’in özellikle Türkiye’deki demokrasi sıkıntılarını dile getirdiğini ve bunun yanısıra Suriye konusunu görüştüklerini söyledi. CHP, resmi temasları dışında, Amerikan-Musevi lobisinin en güçlüsü olarak bilinen AIPAC’dan Raphael

Umut Oran ise basın mensupları ile yapılan kısa bir toplantıda, Washington ziyaretlerinde ilk kez, ABD’nin Türkiye’de olanları farkettiğini ve Türkiye’nin Erdoğan’dan daha iyi bir lidere ihtiyaç duyduğunun, Washington’daki muhataplarınca da iletildiğini söyledi. Umut Oran, ziyaretlerinin ilk gününde aldıkları izlenimin, ‘’dış politikadaki ortak nokta, ABD-Türkiye ilişkilerinde de var, o da yönetilemeyen bir süreç hale gelmiş. Türkiye, Erdoğan’dan daha iyisini hakediyor’’

» MCCAIN İLE TOPLANTI

Danziger ile de bir görüşme yapacak. AKP’nin, Gezi protestolarının planlayıcılarından olmakla suçladığı Musevi lobilerinin CHP heyeti ile görüşmesi, gezinin önemli bir başka ayağı olacak.


10

Güncel

25 Eylül 2013 Çarşamba

‘TÜRKİYE’DE GARİP ŞEYLER OLUYOR’ Lehigh Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Henri Barkey, Türkiye ve Kürt sorunu konusunda Washington’da sözü dinlenen uzmanlardan biri. CIA ile de ilişkili olduğu ileri sürülen ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Ortadoğu ve Türkiye alanında analist olarak görev yapmış olan Barkey ile Türkiye’nin bugünü,10 yıl öncesinin Erdoğan’ını konuştuk.

İLHAN TANIR WASHINGTON

■ İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin Batı’ya Açılımını nasıl buluyorsunuz? Öncelikle, Ruhani Batı eleştirilere rağmen ambargoların ile ilişkileri İran’a karşı düzeltebilir… ölümcül bir etkisi ABD’nin olduğunu gösteriTürkiye’ye yor. İran’ın Ruhani ihtiyaç lideri Hamaney kalmayabilir. dahi Batı ile anlaşmaya açık olduğu sinyalini veriyor çünkü o da rejiminin tehlikede olduğunun farkında. Ruhani’nin Batılı yetkili ve kamuoyundan aldığı pozitif karşılığı gördüğümüzde, İran’ın Batı ile ilişkileri düzeltebileceğini görüyoruz, her ne kadar bu beklentilerden daha uzun sürebilecek olsa bile.

ini daha çarpıcı yapmaya çalışıyor. ■ Gireceğimiz seçim döneminde Erdoğan’ın şansını nasıl görüyorsunuz? İstanbul seçimleri kaybedebileceği tek seçim bence. Mustafa Sarıgül’ün CHP adaylığına bağlı herşey. Sarıgül’den başka hiçkimseden endişelenmesine gerek yok. Bence temelde, Kürd açılımının İstanbul Belediyesi seçimleriyle de çok alakası var. İstanbul’daki Kürtlerin çoğu AKP’ye oy verdi. Ama Sarıgül o oyları toplamak için çok çalışıyor. Eğer Erdoğan, demokratik açılımlarla ilgili çok ciddi ve büyük adımlar atmazsa, AK Parti İstanbul seçimlerini kaybedebilir. Herşey Mustafa Sarıgül’ün CHP adaylığına bağlı.

Açıkçası Erdoğan’ın çok daha sofistike olduğunu sanırdım. Ankara, bu çağda ve Deli komplo teknolojide teorilerine inanan söylenenve başbakan başdanışmanlığına lerin anında getirilen Yiğit Bulut görünür olayı kötü bir şaka! olduğunu ve başka yerlerde fark edileceğini bilmiyor mu? Örneğin, Lufthansa ve telekinesis gibi deli komplo teorilerine inanan başbakan başdanışmanlığına getirilen Yiğit Bulut olayı. Bulut kötü bir şaka! Ama daha önemlisi bu başbakan hakkında ne anlatıyor? Erdoğan’ın böyle şeylerin önemini anlayamaması bana şoke edici görünüyor. Evet ABD’nin de, başka ülkeler gibi kör noktaları var. Ama biz gözlemsel (empirical) bir toplumuz ve herşeyi

Barkey ayrıca,Türkiye içi dengelerini ve bölgesel dış politika konuları yanında, ABD-Türkiye ilişkilerini değerlendirdi. Barkey, AK Parti’nin İstanbul’da seçimlerini kaybedebileceğini söyledi ve herşey Mustafa Sarıgül’ün CHP adaylığına bağlı” dedi. Barkey, “ Bush yönetimi, meşhur 1 Mart tezkeresi öncesi parlamentoda olmayan Erdoğan’dan (Türk topraklarını Irak’a saldırı için kullanma) sözü aldığını da iddia etti .

düşündüğünde dahi Erdoğan’ı aramadığı görüldüğünde, aradaki farklılığın şoke eden tarafı farkedilir. ■ İki liderin konuşmaması ne demek? Sanıyorum ABD yönetimi kendisine bir mesaj gönderiyor. Türkiye oldukça önemli bir ülke ve ABD, Türkiye ile konuşmaya devam edecektir. Kerry ve Davutoğlu’nun sürekli görüştüğünü görüyoruz. ABD yönetimleri, kim Ankara’da yönetimdeyse onunla görüşmeye devam edecektir. Erdoğan da Türkiye’nin meşru lideridir ve konuşulmaya devam edecektir. Ama, o yakın Obama-Erdoğan ilişkisi bugün ortadan kaybolmuştur. ■ Birçokları ABD’nin Erdoğan’dan vazgeçtiğine inanıyor.. ABD’nin Erdoğan’ı değiştirmeye karar verdiğine inananlar, Yiğit Bulut

Lehigh Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Henri Barkey, Washington’da Türkiye ve Kürt sorunu dendiğinde ilk akla gelen isimlerden. ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Ortadoğu, Türkiye ve istihbarat konularında analist olarak görev yapmış olan Barkey, Türkiye’de, özellikle Amerikan Milli İstihbarat başkan yardımcılığı da yapmış olan Graham Fuller’le birlikte yazdığı “Türkiye’nin Kürt Sorunu” başlıklı kitabıyla tanınıyor.

Gezi protestolarının ardından Erdoğan’ın güvenilirliği azaldı.

■ Ankara’nın bahsettiğiniz retoriğini birçokları eleştiriyor. Bu seçim döneminde değişir mi? Bu sadece Erdoğan seçim yılı ile değişti. ilgili değil, başka Eleştiriyi kabul faktörler de var. etmeyen Birincisi, Erdoğan değişti. 2002 hata yaptığını veya 2005’lerdeki düşünmeyen Erdoğan değil. Sadbirisi. ece ‘evet efendimci erkeklerle’ etrafı sarılı, eleştiriyi kabul etmeyen, daha da önemlisi kendisinin hata yaptığını düşünmeyen birisi. Örneğin Olimpiyatlarda İstanbul, açık ara favori kent idi, sembolik öneminden dolayı. Ama Erdoğan, hazır bir zaferden yenilgi çıkarmayı başardı. Bu ve diğer dış politika yenilgilerinden dolayı savunma hattında, her ne kadar içerdeki siyasi pozisyonu sağlam olsa da. Ve savunmada olduğu müddetçe de, söylemler-

Birçokları Erdoğan’ın, 2002 yılında başkan Bush tarafından, daha başbakan olmadan kabülünü ve o zamanlar birinci sınıf karşılanmasını, diğer başka üst düzey ABD yetkilileri ile görüşmesini, ABD’nin Erdoğan’ı desteklediği şekilde algıladılar Evet, normaldışı şartlarda, normaldışı bir görüşme idi. Öncelikle Gül başbakan olsa da, Erdoğan’ın ülkenin gerçek lideri olduğu açıktı. İkincisi, ABD Irak ile savaşa gitmeye hazırlanıyordu ve Türkiye’nin topraklarını kullanmaya ihtiyacı vardı. Eğer Türkiye’yle böyle bir anlaşma yapmak istiyorsanız kime gideceksiniz? Tabi ki, ülkedeki en önemli kişiye -ki o da Erdoğan, o sırada parlamento’da dahi olmasa bile. Bush yönetiminin nazarından bakıldığında, söylenebilir ki, Irak

Henri Barkey Kimdir?

■ Böyle bir yakınlaşmanın Türkiye’ye Etkisi Ne olur? İlk olarak ABD, belki zenginleştirilmiş uranyumun Türkiye’de saklanması dışında, İran ile yapacağı bir anlaşma için Türkiye’ye ihtiyacı çok daha azalacak. Özellikle Gezi protestolarının ardından Türkiye’den gelen resmi tepkilerden ve suçlama oyunlarından sonra, Erdoğan ve hükümetinin güvenilirliği oldukça azaldı zaten. Dolasıyla kimse Erdoğan’dan Tahran’a uçma gibi misyonlar talep etmeyecek ve bu anlamda Türkiye kaybediyor. Bununla birlikte tümüyle de bir kayıp değil Türkiye için. Ruhani muhtemel ki bölgedeki Sunni-Şia mezhepsel çatışmaların artmasından bir kazanç sağlamadığını düşünüyor. Bununla birlikte, Ruhani için İran’ın politikalarını tümüyle değiştirmek de, özellikle Tahran’daki hassas dengeleri düşündüğümüzde kolay olmayacak. İran’da, Batı veya Sunnilerle mücadele etmekten kariyer sahibi olmuş ciddi sayıda bir ekip var ve bunlar mücadelenin devamı için uğraşacak. Eğer Ruhani, Sunni karşıtı propagandayı azaltırsa, bölgesel tansiyonun azalmasına yardım edebilir ve hatta Esad’ın düşmesine dahi izin verebilir. Ama bunun için şimdilik çok erken. Mezhepsel tansiyonarın azaltılması belki bir yılı bulabilir ama bu Türkiye’nin uzun dönemli çıkarlarına uygun olacaktır böyle bir gelişme.

Türklerin kendileri seçecektir.

Sarıgül’e büyük bir fırsat doğacak. ■ Demokratik Paketten beklentiniz? Erdoğan şu an sıkışmış durumda. Anadilde eğitim ve yüzde 10 seçim barajını kaldırmak gibi gerekli olduğu açıkça görülen büyük reformlar yapmak arzusunda değil. Eğer yapmazsa da, barış sürecine büyük zarar verecek. Kürt sürecinin çökeceğine inanmıyorum, çünkü çok önemli bir süreç bu. Ama ülkedeki, özellikle de Kürtlerin ruh hali kesinlikle değişecek. Bunun İstanbul seçimleri için önemli etki yapacağını sanıyorum. Erdoğan ve ekibi çok dar bir demokrasi anlayışına sahip.

■ Erdoğan’ın dediği bir uluslararası komplo yok mu yükselen Türkiye’ye karşı? Gezi prostoları esnasındaki bu aptal retorik Türkiye’ye Washington’da, Avrupa’da ve kesinlikle Olimpiyat sürecinde büyük zararlar verdi. Erdoğan, demokrasinin sandıktan ibaret olduğunu söylüyor. Bu kısmen doğru. Ama ayrıca hukukun üstünlüğü, muhalefetle barışçıl bir şekilde ilgilenmek gibi şeyler de var. Bir toplumda her zaman için muhalefet olacaktır. Muhalefet yoksa demokrasi de yoktur. Erdoğan ve ekibinin çok dar bir demokrasi anlayışına sahip olduğunu görüyoruz.

değerlendiriyoruz. Bulut’un işe alınması bir data noktası ki Türkiye’de gerçekten de çok garip şeylerin olduğunu gösterdi. Beşir Atalay gibi ağır toplar dahi Türkiye’ye zarar verdi (Gezi sürecinde). Obama veya Merkel olduğunuzu, bu komplo teorilerine inanan Erdoğan’la görüştüğünüzü düşünün. Ne düşünürsünüz muhatabanız hakkında? ■ Görüldüğü kadarıyla Obama ve Erdoğan artık pek konuşmuyor? Öyle görünüyor. Gezi protestolarından sonra iki kez görüştüler ve ikisini de Erdoğan istedi. Geçmişte ne sıklıkta görüştüklerini düşündüğümüzde ve geçen haftalarda ABD’nin Suriye’yi saldırmayı

ve komplo teorilerinden farksız. Birçokları, CHP de dahil olmak üzere, ABD’nin Erdoğan’ı başbakan olarak seçtiğine inanıyor. Bu teorilere inananlar, sandıklara gidip, demokrasiye inanarak oy veren Türk halkına karşı Bush yönetimi, esaslı bir şekilde saygısızlıklarını meşhur 1 Mart tezkeresi ortaya koyuyorlar. Bu türlü öncesi parlamentoda yaklaşımlara sahip olanların olmayan boşuna seçim Erdoğan’dan kazanamadıkları (Türk ortada. Şunu topraklarını söyleyebilirim ki Irak’a saldırı ABD kimseye aliçin kullanma) ternatif aramıyor. sözü aldı. Kendi liderlerini

1 Mart Tezkeresi 1 Mart tezkeresi, ABD’nin Irak İşgali öncesinde AK Parti hükümeti tarafından 25 Şubat 2003’de TBMM’ye sunuldu. Tezkere, Amerikan askerlerinin Türkiye topraklarını kullanarak, Irak işgalinde, Türkiye’nin güneydoğusundan Irak’ın kuzeyine, ikinci cephe açmasına yetki vermeyi öngörüyordu. TBMM’de yapılan oylamaya 533 milletvekili katılmış, 250 ret, 264 kabul, 19 çekimser oy kullanılmıştı. Ancak, Anayasa’nın 96. maddesinde öngörülen 268 salt çoğunluğa ulaşılamadığı için, TBMM’de evet oyları fazla geldiği halde, 4 milletvekili eksikliği nedeniyle, tezkere kabul edilmemiş sayıldı. Barkey, o günlerin yakın tanığı olarak, Erdoğan’ın, Meclis’in 2003 Mart’da reddettiği bu tezkerenin kabul edileceği yönünde, 5 ay önceki Washington ziyaretinde, ABD yönetimine söz verdiğini ifade etti.

savaşına gidilirken, yaptıkları az sayıdaki zeki işlerden biri olmuştur Erdoğan görüşmesi. Erdoğan’dan aldıkları, (Türk topraklarını Irak’a saldırmak için kullanma) destek sözü olmuştur. Bu gerçekten de büyük bir sürprizdi: Türkler, Amerikan ordularını, başka bir ülkeyle savaşmak üzere çapraz geçiş izni veriyorlardı. Düşündüğün zaman, (Amerikalıların Türk topraklarından ordu geçirme) talebinin cüretkarlığı ve (Erdoğan tarafından) kabulünün cüretkarlığı akılları baştan alıcı bir durum. Böyle bir talebi Erdoğan’dan başka kimse kabul edemezdi. Dolayısıyla, (ABD) doğru adrese gitti. Eğer Türk parlemantosundaki birkaç milletvekili (1 Mart tezkeresi esnasında) çay içmeye gitmek yerine Meclis’te kalsalardı, bugün çok farklı bir tarihe sahip olmuş olurduk. Hatırlanırsa, AKP Meclis’de yeterli oya sahipti ama daha önce böyle bir tecrübeye sahip olmadığı için süreci yanlış yönetti. Ve aslında parlemanto pozitif şekilde oyladı ama teknik bir durumdan dolayı tezkere reddedilmiş sayıldı. Yani, Türkiye Meclisinin ABD’ye hayır dediği de doğru değildir. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) her zaman için Türkiye’de çok ilgi gördü ve olduğuna inanıldı. Hayatım boyunca BOP’un tartışıldığı tek yerin Türk basını olduğunu gördüm. Başka hiçkimse

bundan konuşmaz. Bir tek Amerikan yetkilisinin buna referans verdiğini göremezsiniz. İlk kez buna referans edildiğinde ise bunun retorik bir argüman olarak kullanıldığı görülür. Türkiye’nin Ortadoğu’ya model olmasını ABD istemiş midir? Evet, ama bu Bush yönetimine özgü birşey değildir. ABD her zaman için Türkiye’nin bir model olmasını istemiştir. Türkiye’nin laik yapısı ve İslam ve demokrasinin iktidara barışçıl, demokratik ve ehil şekilde gelmesi dolayısıyla, insanlar bölgenin Türkiye’den öğrenmesini istemiştir. Akademiden birisi olarak söyleyebilirim ki, bu konu hakkında bir tek bilimsel makaleye rastlayamazsınız. Eğer bu kadar önemli bir konu ise, bilimadamları bunun üzerinde yazı ve incelemeler kaleme alırlar. Sadece bunu bazı çılgın Türk basınında görürsünüz. BOP diye bir şey yok… BOP’un tartışıldığı tek yer Türk basını. Bir tek Amerikalı yetkilinin buna referans verdiğini göremezsiniz.

■ Gülen Hareketi ile AKP hükümeti arasındaki mücadele izlenimini nasıl yorumluyorsunuz? Bu uzaklıktan kesin bir resim sahibi olmak güç. Açıkça görülüyor ki hem hareket hem de Erdoğan, sahip oldukları gücü çok fazlaca kullanma yoluna gittiler. Erdoğan ile Gülen, bir şekilde bir güç mücadelesine girdiler. Gülen hareketi, Erdoğan’ın giderek artan otoriter yaklaşımlarının kendi aleyhine kullanabileceğini görüyor. Hareket ayrıca, devletin çok fazla güce sahip olmasından her zaman endişe eden bir geçmişe sahip. Bunu, onların askeriyeye karşı yaklaşımlarında da görebilirsiniz. Neden Askeriyeyi sevmiyorlar? Çünkü Askeriye hesap sorulamaz bir güç kaynağına sahipti ve harekete karşı farklı şeyler yapmaya karar veriyor, hareketin ise buna karşı koyacak aletlere ulaşımı yoktu. Bundan dolayı, Gülen Hareketi Askerin, savaşan güç olarak değil ama siyasi olarak zayıflamasını istiyor. Subayların ceza almaları da bir anlamda, yeniden ülkeyi yönetmeyi hayal etmemelerinden emin olmak içindi. Ve şimdi Gülen hareketi Erdoğan’a bakıyor ve Erdoğan’ın çok güçlü hale geldiğini görerek, dengelenmesi gerektiğine inanıyor. Eğer, ortada bir muhalefet partisi olmuş olsa idi, Gülen hareketinin bu şekilde hükümete karşı gelmesi beklenemezdi. Bir anlamda, bunlardan ötürü, Hizmet Hareketi, de facto bir muhalefete dönüştü. Bundan dolayı da Erdoğan hareketi bir anda bir tehdit olarak görmeye ve saldırmaya başladı. Bu durum, Türkiye’deki doğal olmayan demokratik sürecin bir sonucu. Evet, Türkiye eskiye göre çok daha demokratik ama bu normalleşmiş bir demokrasi değil halen. Çünkü normal demokrasilerde, 12 yıllık aynı parti iktidarından sonra, seçimleri kazanma umuduna sahip bir muhalefet ortaya çıkar. Muhalefetin umutsuz olduğu bu doğal olmayan halde, Hizmet Hareketi hükümeti dengelemeye çalışmakta ki, bunu yapması gereken muhale ya fet partileri olmalıydı. Gülen Hareketi ve Erdoğan güç mücadelesine girdi. Gülen hareketi, Erdoğan’ın otoriterliğini kendi aleyhine kullanabileceğini görüyor.


A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

Güncel

GAZETESİ

İlhan Tanır @Washingtonpoint

GÜL’ÜN BALANS AYARI CHP’NİN ABD MESAJLARI SİZ bu satırları okuduğunuzda CHP heyeti Washington gezisinin sonuna gelmiş olacak. AKP hükümetinin, özellikle 2013 yılındaki dış politika hatalarından sonra, CHP alternatif bir vizyon ortaya koyabildi mi? Şimdiye kadar hayır. CHP’nin, Bağdat ve Kahire ziyaretlerinde tam olarak ne yapmak istediği, dış politika vizyonlarında hangi parçayı tamamladığı tam olarak anlatılamadı. CHP’nin dış politika vizyonunu dış dünyaya anlatma kabiliyeti de oldukça sınırlıydı şimdiye kadar. AKP’nin Washington’da gözden düştüğü son aylardan sonra bir atak yapabilecek mi, göreceğiz. Örneğin, Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun en önemli konusu olan Suriye krizinde, CHP’nin yıllardır öne sürdüğü tek bir farklı politika, bir barış konferansının yapılması fikri. Tabi bu barış konferansının, Cenevre’de ilki 2012’nin Haziran’ında yapılmış, ikincisinin organizesi için de ABD ve Rusya’nın gayret ettiği ‘Cenevre 2’ konferansından ne gibi bir farkı olduğu belli değil. CHP’nin ABD ile ilişkileri ise daha enteresan ve gözle görülür bir ısınma olmadığı açık. Öncelikle, genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu, 3 yıllık başkanlığı esnasında, ABD’ye henüz gelmiş değil. Avrupa ülkelerine birçok gezi düzenlemiş olan, hatta Çin’in başkentini dahi ziyaret eden Kılıçdaroğlu’nun vizyonunu, Amerikalılar henüz birinci ağızdan dinleyemedi. Dış politika ekibi olarak ise, CHP daha önce 2 kez daha Washington’u ziyaret etmişti. Bu hafta CHP Washington’a üçüncü kez bir heyet göndermiş olacak. Türkiye’nin Washington eski Büyükelçisi ve Dışişleri Komisyonu üyesi, Adana Milletvekili Faruk Loğoğlu, CHP Genel başkan yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Umut Oran, Bursa Milletvekili ve ABTürkiye Meclis Komite Üyesi Aykan Erdemir, CHP İstanbul Milletvekilleri Faik Tunay, Ayse Eser Danisoglu ve Sedef Kucuk heyette olacak. Gezi protestolarından sonra Washington’da çok ciddi bir imaj krizi yaşayan AKP’nin bu günlerinde organize edilen CHP’nin Washington’ı ziyareti hiç şüphesiz zeki bir açılım. CHP, Washington temsilciliğini de yakın zamanda açmıştı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kasım ayında Washington’ı ziyaret etmesinin beklendiği bir süreçte, CHP heyeti bu geziye hazırlık yapacak, suyu test edecek. Heyetin, Obama’ya en yakın düşünce kuruluşu olarak bilinen Center for American Progress’de (CAP) kapalı bir toplantı yapacak olması dikkate değer. CAP, uzun yıllar AKP’nin reformist hamlelerini desteklemiş olmasıyla bilinen, Gezi sürecinden beri ise AKP ve Erdoğan’ı sert şekilde eleştiren analizlerle dikkat çekiyor. Washington’da, Başbakan Erdoğan’ın isminin otoriterlik kelimesiyle bolca yanyana geldiği, baş alıcı komplo teorilerinin uçuşup, bu komplo teorilerinin en çılgınlarını icat etmesiyle meşhur olanların başdanışmanlık kaftanını giydiği bir yönetim olarak hatırlanıyor AKP hükümeti. Barışçıl protestoculara verdiği sert karşılık ve suçlamalarıyla, bölgedeki ülkelere ve Batı’ya, Mısır’daki darbe sonrası sabah, akşam demokrasi fırçası atan bir ülke imajına sahip bir ülke Türkiye. Bu açıdan, cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün mezhepçilği ilkellik olarak tanımladığı, İran’ın yeni yönetiminin dünyaya açılışını destekleyici ve Suriye’nin kimyasal silahlarla ilgili yaptığı anlaşmanın önemini vurgulayan açıklamaları bir anlamda bir balans ayarı niteliğinde. Acil bir şekilde birleştrici, alçak gönüllü ve kendi işine yoğunlaşan bir hükümet dış politikasının, Gül’ün söylediklerinden öğreneceği çok. 15 Mayıs’daki Başbakanlık ziyaretinden bu yana Washington’a heyet göndermeyen AKP’nin, Ekim ayında Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ı göndermesi bekleniyor. Washington’a gelmeyi planlayan AKP temsilcilerinin, Gezi protestolarının arkasında olduğu iddia edilen faiz ve Yahudi lobi planlarından, neden Türkiye’nin bütün dünya özgürlük indexlerinde geriye düşmeye devam etmesine kadar muhataplarına akıl muvacahesinde, ayakları yere basan açıklamalar yapmaları gerekecek. Bu cevapları şimdiden ben de çok merak ediyorum. Aynı şekilde CHP’nin Washington’a vereceği mesajlar da dikkatle dinlenecek. Son üç haftada, Washington kulislerinde Mustafa Sarıgül’ün İstanbul belediye başkanlığı adaylığının öneminden bahsediliyor. Washington’da yapılan bir başka kapalı toplantı da, Sarıgül’ün İstanbul adaylığı ve bunun getireceği rüzgarın, genel seçimlere olası etkileri uzunca tartışıldı. Henri Barkey’in bu hafta bahsettiği gibi, ABD’nin Erdoğan’ın biletini kestiği hakkındaki söylentilerin, Gezi protestolarını yabancı mihraklara bağlayan komplo teorilerinden çok da büyük bir farkı yok. Bununla birlikte, Obama’nın G20’de görüşme yapmadığı, Suriye’ye vurmaya hazırlandığı 10 gün içinde, olası saldırının en ciddi şekilde etkileyeceği ülkenin lideri konumundaki Erdoğan’a bir telefonla dahi danışmaya ihtiyaç görmediği de açık. ABD’nin Suriye’ye olası müdahalesini en çok destekleyen bir ülke lideri olmasına rağmen, mesajlarındaki balansı ayarlamayan Erdoğan görüşülmeye gerek görülmedi, çünkü Gezi protestoları başladığından beri süregiden performansı Obama’ya bir sorumluluk (liability) gibi görünmeye başladı. CHP’nin Washington’daki bu fırsatı bir muhalefet partisi olarak değerlendirip, değerlendiremeyeceği merak konusu.

25 Eylül 2013 Çarşamba

11

SEÇİM ANKETLERİ KAFA KARIŞTIRIYOR

Seçim anketlerinin farklı sonuçlar vermesi seçmenin kafasını karıştırırken, araştırma şirketleri bunun nedeni olarak anketlerde farklı yöntemlerin izlenmesini ve bazı şirketlerin siyasi baskı nedeniyle bağımsız davranamamasını gösteriyor ları için devlet her türlü kolaylığı sağlamaktadır. Türkiye’deki siyasi iradenin araştırma şirketlerine baskısı, ABD’nin kendi bünyesindeki araştırma firmalarına gösterdiği baskı, tolerans ve kolaylık oranındadır. Biz çalışmamızda yüz yüze anket kadar telefonla anketi de aynı zamanda yapıyoruz. Böylece anketör karşısında uzun uzun sorulara cevap vermek istemeyen özellikle bayan deneklerin de kırsal kesimlerin de nabzını tutuyoruz. Bugüne kadar seçim anket ilişkisinde yüzde 1 yanılma payını baz alan çalışmalar gerçekleştirdik ki bu da seçmen sayısı 52 milyon olan bir ülke de sanırım çok iyi bir başarıdır. Yönlendirme konusuna gelince MAK Danışmanlık olarak bu anlamda çok titiz çalışmalar yapıyoruz. Özellikle geri dönüşümle saha çalışmalarında emniyeti güveni önemsiyoruz. Sonuçları müşterilerimizle paylaştığımız gibi müşterilerimizin izni dahilinde kamuoyuyla da paylaşıyoruz.”

DİLEK ESKİ BEZİRKAN (NEW YORK – POSTA 212) Her seçim öncesi anketler kamuoyu ile paylaşılır. Önümüzdeki yıl yapılacak yerel seçimler öncesi anketler de birbiri ardına açıklanmaya başladı bile. Ancak açıklanan anketlerin birbirinden farklı sonuçlar ortaya koyması seçmenin kafasını karıştırıyor. Araştırma şirketleri bunun nedeni olarak anketlerde farklı yöntemlerin izlenmesini gösteriyor. Bazı kamuoyu şirketleri ise sonuçlarda siyasi baskı ve yönlendirmelerin etkili olduğunu savunuyorlar. Taksim Gezi Parkı eylemleri sürecinde 2011 genel seçimlerde yüzde 49,8 oy alan AK Parti'nin oy oranı Metropoll'un yaptığı araştırmada yüzde 35,3'e kadar gerilerken, aynı araştırmada CHP'nin yüzde 22,7, MHP'nin yüzde 14,5, BDP'nin ise yüzde 6,2 oy aldığı görülüyor. Sonar'ın aynı ay yaptığı araştırmada AK Parti yüzde 44,66, CHP yüzde 28,14 ve MHP yüzde 16,07 oy oranına sahip. MAK Danışmanlık'ın ağustos ayındaki araştırmasına göre ise, AK Parti yüzde 51,5, CHP yüzde 23,3, MHP yüzde 12,4 ve BDP yüzde 6,4 oy almış durumda. Gezici Araştırma Şirketi'nin ağustos ayında yaptığı anketin sonuçları ise hayli ilginç: AK Parti yüzde 41,2, CHP yüzde 26,4, MHP yüzde 20,2 ve BDP yüzde 9,7 olarak görülüyor. Yine aynı araştırmanın yerel seçimlere ilişkin sonuçlarında ise AK Parti'nin yüzde 34, CHP'nin yüzde 25,1 oy alıyor görünmesi ‘CHP arayı kapatıyor' yorumlarına neden oldu. Öte yandan AK Parti'nin oy oranlarındaki gerilemenin nedenleri arasında Taksim Gezi Parkı olayları sırasında eylem yapan vatandaşlara şiddet uygulanması, PKK'ya taviz verildiği algısı, içki yasağı ve Suriye'ye yönelik izlenen politika gösterildi.

» GEZİCİ: BASKIYI BAZEN HİSSEDİYORUM

mamaktadır ve bu tercihini de gazete ilanlarıyla 2009’dan beri ilan etmektedir” diye konuştu. Konda olarak ne iktidar ne yerel ne de kamu otoritesinden bir baskı hissettiklerini kaydeden Ağırdır, “Konda her ay toplumsal ve kültürel yapıya dair ve siyasi gündeme dair araştırmalar yapıyor ve raporları yalnızca abone olan şirketlere veriyor. Aboneler de biz de bu raporları ve sonuçları yayınlamayız. Yine o nedenle ortalıkta zaman zaman Konda rakamı diye dolaşan bilgilerin hiç birisi bize ait değil, spekülasyon ve uydurmadır. Konda yalnızca seçimlerden 3 gün önce bulgularını kamuoyu ile paylaşır. Onun dışındaki açıklamalar bize ait değildir” dedi.

» METROPOLL'ÜN ARAŞTIRMASINDA » “KONDA SİYASİ PARTİLERE DOĞRUDAN “MÜDAHALE” SONUCU

ARAŞTIRMA YAPMAZ”

Konda Araştırma ve Danışmanlık Genel Müdürü Bekir Ağırdır, seçim anketleri sonucunda seçmenin yönlendirildiği konusunda bugüne kadar ortaya konan bir bulgu olmadığını belirterek, ancak özellikle medya ve siyasi yöneticilerin bu düşüncede olduklarını ifade etti. Bu düşünceden yola çıkarak bu yöneticilerin manipülasyon amaçlı araştırma ve haber yapmak istediklerini kaydeden Ağırdır, “O nedenle güvenilir şirket olma meselesi bu manipülasyon amaçlı araştırma ve haberlere destek ve araç olan şirket var mı yok mu meselesi ki o anlamda böyle şirket ve araştırmacılar vardır. Web sitesi olamayan, seçimler öncesi ortaya çıkan, adresi bile belli olmayan, sükseli isimleri olan bazı şirketler vardır. Seçim sonrası da yok olurlar zaten. Bu karmaşa ve yanlış tartışma zemini nedeniyle 2009’dan beri Konda herhangi bir partiye veya adaya doğrudan araştırma yap-

Metropoll Stratejik ve Sosyal Araştırma Şirketi'nin ağustos ayında açıkladığı ve “Hükümetin TV ve gazetelere müdahale ettiğini düşünüyor musunuz” sorusuna yüzde 55,8'lik kısmın “evet düşünüyorum” diye yanıt verdiği araştırma, anketlerin bağımsızlığı ile ilgili tartışmaları destekler nitelikte. Metropoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalardan Demet Duygu, tüm kurumlarda olduğu gibi araştırma şirketleri arasında da bağımsız olanlar ya da olmayanlar ile güvenirlilikleri tartışılan şirketlerin olmasının normal olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Bağımsız araştırma kurumlarının kamuoyu ile paylaşacağı konularda dikkatli olması beklenecek bir durumdur. Araştırma sonuçları arasında farklılıklar, bir art niyet yoksa yöntem ile ilgili olabilir. Buna bir örnek verecek olursak araştırmada kararsız, cevapsız ve protest tavrı gösteren deneklerin

sayıları farklı araştırma şirketleri tarafından farklı şekilde değerlendirilmektedir. Bu da kamuoyuna verilen sonuçları değiştirmektedir.”

» MAK: BASKI YOK, DEVLET KOLAYLIK SAĞLIYOR

Geçen ay yaptıkları ankette AK Parti'nin oy oranını yüzde 51,5., CHP'nin ise yüzde 23,3 olduğunu anlatan MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat, dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de araştırma firmalarının yanlış yada hataları olabileceğini ifade etti. Türkiye’deki siyasi iktidarın özellikle son yıllarda araştırma firmalarına bağımsız iradeli çalışmada büyük kolaylıklar sağladığını savunan Kulat, şöyle devam etti: “Biz hem kendi firmamız üzerinde hem de rakip firmalar üzerinde bir baskıya şahit olmadığımız gibi tam tersi bu tür araştırma firmalarının çalışmalarının başarılı sonuç-

Türkiye'de güvenilir araştırma şirketlerin sayısının 6-7 tane olduğunu belirten Gezici Araştırma'nın Başkanı Murat Gezici de, güvenilir şirketlerin yaptıkları anketlerin sonuçlarının birbirine yakın olduğunu dile getirdi. Zaman zaman siyasi baskı hissettiklerini ve bunun kendilerini korkuttuğunu da vurgulayan Gezici, şu açıklamalarda bulundu: “1980 yılında Amerika'da araştırma sektörü güvenilir ve ciddiye alınır bir duruma geldi. 1980’lerin sonuna doğru ülkemizde Özal döneminde Amerikalı araştırmacılar Türkiye’de hizmet vermeye başladı. Özal, araştırmalara büyük önem veriyordu ve halkın beklentisi doğrultusunda çalışmalar yapıyor ve başarıya hızla yaklaşıyordu. Haftalık basın toplantılarını hazırlarken bu araştırmaları referans alıyordu. 1990’ların başından itibaren ise halkın anketi araç konvoylarıydı, hangi partinin kaç tane konvoyu varsa halk oraya yönleniyordu. Son iki yıldır kamuoyu firmaları, yerel seçim sonuçlarını yayınlamıyor, sadece genel seçim anketi yayımlıyorlar. Bu anketlerin yayınlanmasının özel amacı olduğunu düşünüyorum. Anketler kamuoyunu çok etkiler hale geldi. Bakın anketlere oylarımız bu, olay oldu fakat bizim oyumuz bu gibi referanslar veriliyor. Halk anketlere önem veriyor ve kabul görüyor. Özellikle kanaat önderleri ve köşe yazarlarını anket sonuçlarını takip eder hale gelmiş ve etkilenir halde görünmektedir.”

YİYECEK YARDIMINA KISITLAMA GETİRİLDİ ABD’de düşük gelirli veya hiç geliri olmayanlara yapılan ‘Gıda Yardımı’nda (Food Stamps) bazı kesintiler içeren tasarı Temsilciler Meclisi’nden geçti. Yeni tasarı, Cumhuriyetçi Parti üyelerinin mühalefetiyle 210’a karşı 217 oyla kabul edildi. Bütçeye yıllık yaklaşık 80 milyar dolar yük olan yardım programıyla ilgili tasarı Demokrat Parti üyeleri tarafından destekleniyor. Hazırlanan tasarıya göre, önümüzdeki 10 yıl içinde yapılacak Gıda Yardımı’nda 40 milyar dolarlık kesinti yapılması isteniyor. Temsilciler Meclisi Ço-

ğunluk Lideri Eric Cantor tarafından hazırlanan tasarı, yetişkin çocuğu olmayan 18 - 50 yaş arasındaki ihtiyaç sahiplerinin iş bulması veya iş eğitim programına katılması şartını getiriyor. Meclis Başkanı John Boehner, kabul edilen tasarının Amerikalıları, yardım bekleme yerine çalışmaya teşvik edeceğini belirtti. Tasarıda planan kesintilere rağmen yardım programının ABD bütçesine önümüzdeki 10 yıl içinde 700 milyar dolar yük olması tahmin ediliyor.Sözkonusu tasarı Başkan Barack Obama tarafından imzalanırsa, yasallaşacak.(CHA)


12

Güncel

25 Eylül 2013 Çarşamba

AİHM’E REKOR TAZMİNAT ÖDENDİ

212’NİN İKİ YAKASI

Haldun Armağan info@haldunarmagan.com

UÇAK YOLCULUĞU ZAHMETSİZ OLDU AMERİKA’DA güvenlik konusunun bir paranoya vakası haline gelmesiyle dalga geçen bir komedi filminde filmin kahramanı parası olmasına rağmen şehirlerarası yolculukları uçak yerine otobüsle yapmasının gerekçesini kız arkadaşına şöyle açıklıyordu: “Ne zaman istesem yola çıkıyor, son dakikada bile yetişiyor ve istediğim her türlü bombayı da taşıyabiliyorum!” Yapılan bütün araştırmalar yolculuk için uçağı tercih edenlerin sayısının arttığını; ancak uçak içinde yerini alana kadar devam eden bitmek bilmeyen süreçteki güvenlik aramaları ve uygulamaların yolcuların en çok yakındığı konuların başında geldiğini gösteriyor. Yapılan kontrollerin normal seviyeye inmesi ve yaratılan “toplama kampı” atmosferinin terkedilmesi ise hemen herkesin ortak talebi olmaya devam ediyor. Buradaki ince noktayı gözden kaçırarak “güvenlik önlemleri hepimizin iyiliğine” itirazını dile getirmeye hazırlananlar için bir noktayı açıklığa kavuşturalım: Kimse güvenlik önlemleri alınmasın veya ihmal edilsin peşinde değil; istenen tek şey güvenlik gerekçesiyle yapılanların “makul ve mantıklı” bir çerçeveye oturtulması. Biletinizi ve uçuş kartınızı aldınız; ayakkabılar, bilgisayar, çantalar ve giysilerin aranmasından geçtiniz. Ama bitmedi; daha sırada radyasyon yağmuruna tutulmak var! “Body scan” cihazından geçip röntgeninizi çektirdiniz. Elinizdeki pet şişe su ve çantada unuttuğunuz krem çoktan çöp tenekesini boyladı. Güvenlik çizgisinden bir sonraki aşamada aynı pet şişeyi havaalanı içindeki satış yerinden 5 kat daha pahalı satın almaya hazırlıklı olun. Bütün bu saydıklarım ve daha fazlasını her uçak yolculuğunda yaşıyoruz; ama kanıksadığımız söylenemez. Sırf bu telaşelerden ve gerginlikten uzak durmak için tren ve otobüs seçeneklerini kullanan pek çok tanıdığım var. Valiziniz elinizde hiçbir arama-tarama işleminden geçmeden doğrudan uçağın merdivenlerine alındığınız; üstelik uçak içinde yorgunluk ikramıyla gönlünüzün alındığı bir yolculuk önersem, ne dersiniz? Her ne kadar 1960’ların PAN AM uçaklarında firstclass yolculara yapılan özel muamele gibi görünse de, bu söylediklerimi 2013 yılında yaşayabilir; uçak yolculuğunu telaşe ve gerginlikten ziyade bitmesi arzu edilmeyen bir keyfe dönüştürebilirsiniz. Nasıl mı? Uçak yolculuğuna bir servet harcamayı göze alarak. International Herald Tribune tarafından yapılan araştırmada özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde Transport Security Authority elemanlarının yarattığı tansiyonu yaşamak istemeyenlerin sayısının hızla arttığını ve özel jetlerle başlayan “ayrıcalıklı yolcu tarifesinin” gelen talep üzerine şimdiden büyük uçakları dolduracak kapasiteye dönüştüğünü ve bu alanda hizmet veren firmalardaki sayısal artışa dikkat çekiyor.

Türkiye’den, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne geçen 10 yıl içinde 50 binden fazla başvuru yapılmış ve Türkiye haksız görüldüğü davalar için 181 milyon lira tazminat ödemiş (BARBAROS SAYILGAN / ANKARA – POSTA 212) Dışişleri Bakanlığı, İnsan Haklarından Sorumlu CHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun 2002-2012 döneminde AİHM’de Türkiye aleyhine açılan davalara ilişkin sorusunu yanıtladı. Bakanlık yanıtına göre, 10 yılda AİHM’ye Türkiye aleyhine 50 bin 249 başvuru yapıldı. AİHM, Türkiye hakkında, toplam 180 milyon, 941 bin 526 lira, 69 kuruşluk tazminata hükmetti.

» İHLALDE LİDERLİK BİZDE

Posta 212’nin konuyla ilgili ulaştığı Sezgin Tanrıkulu, “Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf olduğundan bu yana ihlal alanında, son bir yıl hariç olmak üzere, liderliği kimseye bırakmamış. Son bir iki yıldır Rusya’yla ortak bir liderlik var. AK Parti iktidarı döneminde de başvuru sayılarına ve tazminat miktarlarına bakarsak ihlallerin azalmadığını, başvuruların arttığını görüyoruz. Bütün mevzuat değişikliklerine rağmen ki, bana göre yetersiz değişikliklerdir bunlar sonuçta bir insan hakları ihlali zihniyetini ve algısını devletin kurumlarında ve personelde yaratamamışız ve çok büyük tazminatlar ödenmiş,” yorumunu yaptı.

» İHLAL EDENLER YARGILANMADI

Türkiye’nin bu tazminatların geri dönüşümü noktasında da etkin tutum almadığını, ihlale sebebiyet verenler hakkında davalar açmadığını belirten Tanrıkulu “Bu hükümet her ne kadar işkence, insan haklarına saygılıyız falan diyorsa da AİHM’nin tablosu bunun böyle olmadığını ortaya koyuyor. Ayrıca başka göstergeler de var. İşkence Önleme Komitesinin raporları, Uluslararası Af Örgütünün Türkiye ile ilgili son zamanlardaki raporları, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün Türkiye ile ilgili raporlarında da İnsan Hakları alanında geriye gittiğimizi gözlemliyoruz” dedi.

» BAŞVURULAR YAYGINLAŞTI “Türkiye’de 1990 yılların sonuna kadar AİHM’ne başvurmak büyük bir cesaret işiydi. Ve o cesareti sadece Türkiye’nin Güneydoğu’sunda yaşayan Kürtler gösteriyordu. Şimdi bu yaygınlaştı. İşkence, yaşam hakkı, mülkiyet hakkı, özel yaşama müdahale gibi yaygın insan hakları ihlalleri Türkiye genelinde yapılan baskıları gösteriyor. İnsan Hakları ihlalleri sadece bir bölge sorunu değil,” diye konuşan Tanrıkulu, Türkiye’de son zamanlarda orantısız güç kullanımı nedeniyle ölümlerin arttığına dikkati çekti.

» BAŞVURU HAKKI ENGELLENDİ

Tanrıkulu, “1990’lı yıllarda AİHM’nin

birçok kararında başvuru yapan avukatları ve başvurucuların özel baskı gördüğü, bu nedenle de başvuru hakkının engellendiği hakkında özel ihlal kararları var. Bu benim söylemim değil, Türkiye başvuru hakkını engellediği için tarihinin en ağır tazminat cezasını ödemiştir” diye konuştu. Geçtiğimiz iki ay içerisinde AİHM’nin Türkiye’deki uygulamaları, Gezi Parkı çerçevesinde gerçekleşen polis şiddetini, orantısız güç kullanımını dikkate alarak Türkiye ile dört tane önemli karar verdiğini söyleyen Tanrıkulu, bu kararların verilme tarihi ve gerekçelerinin tesadüfi olmadığını söyledi.

» DÜNYA İLE MAKAS AZALMADI

Tanrıkulu, “Artık Türkiye de dünya da 30

yıl önceki gibi değil. Bizim yurttaşlarımız da insan hakkı ihlalleri konusunda 30 yıl önceki gibi değil. Tabi ki bir gelişme var ve bu gelişmeyi kimse inkar edemez. Ama AİHM’nin kararlarına baktığımızda dünyanın ve Türkiye’nin geldiği nokta ile ihlaller arasındaki makas azalmamış. Azalması lazım, eğer azalmıyorsa başka bir sorun vardır. 30 yıl önce soğuk savaş vardı. İnsan hakları ihlalleri bu kadar sorgulanamıyordu. Türkiye’nin taraf olmadığı mekanizmalar vardı. 2013 yılında halen orantısız güç kullanımından, en temel insan hakkı olan ifade özgürlüğünden, toplantı ve gösteri hakkından dolayı ağır ihlal kararları alıyorsa bunda bir sorun var demektir. Bir tane bile alıyorsak sorun var demektir” dedi.

KIZLARIMIZ SURİYE’YE SEKS CİHADINA GÖNDERİLİYOR’

Suriye’de seks cihadı

New Jersey eyaleti, New York’a yakınlığından ötürü zenginlerin ya da özel uçak yolculuğuna para harcamayı göze alanların gözdesi durumunda. Örneğin Teterboro havaalanının neredeyse diğer havalimanları kadar yoğun olduğu belirtiliyor. Bir başka deyişle karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Sistem bir yandan güvenlik güvenlik diye başımızın etini yiyor; öbür taraftan parayı bastıranın elini kollunu sallayarak uçak yolculuğu yapmasına da imkan tanıyor. Önemli bir konuyu çok aşırı boyuta taşıyarak gereksiz yere abartmak, diğer yandan hiç ilgilenmeyip, tamamen savsaklamayı tarif etmek için kullanılan “ifratla tefrit arasında kalmak” diye bir söz vardır. Mevcut durumu ne güzel açıklıyor değil mi? Bu işin makul bir ortası olmayacak mı?

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

YIL: 1 SAYI: 19

25 Eylül 2013 Çarşamba

SAHİBİ POSTA 212 PUPLISHING LLC ADINA

EKMEL ANDA

MEDYA GRUP BAŞKANI

CAN KAMİLOĞLU GENEL YAYIN YÖNETMENİ

fuhuş” olarak nitelendirmişti. Ağustos ayında da, kamu güvenlik hizmetinin başındaki isim Mustafa bin Ömer, ülkenin doğusunda El Kaide bağlantılı bir “seks cihadı” hücresini çökerttiklerini açıklamıştı. Ceddo, Mart ayından bu yana Tunus-Suriye arasında cihadcı ağı kurduğu şüphesiyle 6 bin kişiye seyahat yasağı koyduklarını, 86 kişiyi de tutukladıklarını bildirdi. Ceddo, “Gençlerimiz cephede görevlendiriliyor ve Suriye köylerine nasıl saldıracaklarını ve onları nasıl yağmayalayacaklarını öğreniyor” dedi.

Wall Street Journal, Türkiye’de “aşırı güç” kullanan polislerden hesap sormak için “şimdiye kadar en büyük adımın atıldığını” yazdı

YILMAZ SOYTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

YAYIN DANIŞMANI

HABER KOORDİNATÖRÜ

AHMET BUĞDAYCI

HALDUN ARMAĞAN

EDİTÖRLER ESİN EŞKİNAT – MEHVEŞ KOÇAK – ADNAN ONARAN ESEN ÜNAL – DİLEK ESKİ BEZİRKAN – EMRE EMİRGİL (WEB) WASHINGTON TEMSİLCİSİ İLHAN TANIR SAYFA TASARIM ERDAL ÖZBEK – SERHAN AYDEMİR – AYÇA KARATAŞ İDARİ MÜDÜR

REKLAM GRUP DİREKTÖRÜ

REKLAM MÜDÜRÜ

MEHVEŞ SÖNMEZ

DİLEK BİTNEL

DUYGU CANİKLİGİL

REKLAM VE MÜŞTERİ TEMSİLCİLERİ

HİLAL PORSUK - ÖZGE ŞEKER – ARZU ÇAKIRCA - SURHAN ÜNAL ADRES 31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 718 732 08 57 – 347 730 42 36 ABONE SERVİSİ REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

POLİSTEN “HESAP SORMA” GİRİŞİMİ YABANCI BASINDA

(NEW YORK – POSTA 212) El Arabiya gazetesinin aktardığına göre Tunus İçişleri Bakanı Lütfü bin Ceddo, Tunuslu genç kızların 20, 30 veya 100 cihatçı militan arasında “seks cihadı” için “takas” edildiğini ve çoğunlukla ülkelerine hamile olarak geri döndüklerini söyledi. Ceddo, bu konu hakkında sessiz kaldıkları için de kendilerini suçladı. Geçtiğimiz Nisan ayında da, dönemin Tunus Müftüsü Şeyh Osman Battıh, 13 Tunuslu genç kızın “kandırılarak” Suriye ‘deki militanlara “seks hizmeti” vermek için bu ülkeye gittiklerini söylemişti. Battıh bunu, “bir tür

abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR

(NEW YORK - ANKA) Türkiye’de haziran ayında yapılan gösteriler sırasında “aşırı güç” kullanmakla suçlanan 160 polis hakkında şimdiye kadar “en kapsamlı” iç soruşturmanın açıldığının bildirildiğine, ancak insan hakları aktivistlerinin ve muhalefet liderlerinin soruşturmayı “sembolik” olarak eleştirdiklerine dikkat çekiliyor. Başlatılan soruşturmayı duyuran Wall Street Journal Gazetesi, polise, Gezi gösterileri sırasında aşırı miktarda göz yaşartıcı gaz kullanmak, kısa mesafeden protestoculara doğrudan gaz sıkmak ve göstericileri plastik mermi ile yaralamak gibi suçlamaların yöneltildiğini,

olaylar sırasında da biri polis beş kişinin öldürüldüğünü, binlerce kişinin gözaltına alındığını anlattı.

» BAŞBAKAN’DAN ÖVGÜ

ABD’li gazete, şimdiye kadar Türk hükümetinin polisin tutumunu savunduğunu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da polisi övdü-

ğünü anımsattıktan sonra ülke çapındaki gösterileri “bastırmada” on binlerce polis yer alsa da şimdiye kadar az sayıda polisin disiplin cezalarıyla karşı karşıya kaldığını belirtti. İnsan Haklarını İzleme Örgütü’nün ise, 2008 yılından bu yana Türkiye’de polise yönelik şikayetleri ele almak üzere ‘bağımsız bir birim’in kurulmasını talep ettiğinin anımsatıldığı haberde örgüte dayanarak Türk Hükümetinin “demokratikleşme paketi”nde bu yönde bir mekanizmayı getirmeye hazırlandığı ancak bu birimin İçişleri Bakanlığı’na bağlı olacağı için “bağımsız bir birim” kriterini karşılamayacağı savunuldu.

Elif de katliam kurbanı Kenya’nın başkenti Nairobi’de 68 kişinin ölümüne yol açan Westgate Alışveriş Merkezi saldırısında hayatını kaybedenler arasında Hollanda doğumlu Türk asıllı Elif Yavuz ve sevgilisi, ödüllü mimar Ross Langdon da bulunuyor. El Şebab militanlarının düzenlediği saldırıda ölen Yavuz’un sekiz aylık hamile olduğu öğrenildi. Ülkede 3 gündür devam eden krizde militanlar halen rehinelerle birlikte alışveriş merkezinin içinde ve operasyonlar devam ediyor. Nairobi’ye buradaki hastaneleri ziyaret amaçlı gelen Harvard Üniversitesi mezunu Elif Yavuz sıtma uzmanıydı. Aynı zamanda halk sağlığı uz-

manı olan Dr. Yavuz’un, Bill ve Melinda Gates Vakfı’nın Kenya’daki faaliyetleri için çalıştığı ve geçtiğimiz günlerde eski ABD başkanı Bill Clinton ile buluştuğu öğrenildi. Bir mimarlık firmasının yöneticiliğini yapan Dr Yavuz’un 33 yaşındaki sevgilisi Ross Langdon ise Afrika genelinde yürütülen bir projede çalışıyordu. Dört yıldır Afrika’da çalışan İngiltere ve Avustralya vatandaşı Langdon, Kenya’daki bir AIDS hastanesinin tasarımını yaparak kamu yararına hizmette bulunmuştu. Çiftin sosyal medya hesaplarında arkadaşları tarafından üzüntülerini belirten mesajlar yayınladı.


Göçmenlik

25 Eylül 2013 Çarşamba

13

GÖÇMENLER ‘B’ PLANINA GEÇTİ

Göçmen hakları örgütleri, Göçmenlik Reformu’nun Kongre’den geçmemesi üzerine taktik değiştirdi. Yeni hedef, başkan Obama’nın yetkisini kullanarak sınır dışı etme uygulamasını durdurması. Ancak bu taktik, uzun vadeli bir reform olasılığına zarar verebilir

(WASHINGTON D.C.-POSTA 212) Çok sayıda göçmen hakları örgütü, Başkan’dan Kongre’yi atlayıp kendi yetkisini kullanarak belgesiz göçmenleri yasal hale getirmesini talep etmeye başladılar. Örgütler, Ekim ayına kadar Kongre’den anlamlı bir tasarı çıkmazsa, Obama’ya ortak çağrı yapma kararı verdiler. Geçtiğimiz hafta da Obama’nın tüm sınır dışı etme uygulamalarını derhal durdurmasını isteyen yedi belgesiz göçmen kendilerini Beyaz Saray’ın parmaklıklarına zincirledi. Gözaltına alınan göçmenler para cezası karşılığında serbest bırakıldılar.

konusunda işlerini zorlaştırdığını söylüyorlar. Demokratlarsa bu girişimi anlasalar da, işe yaramayacağını düşünüyorlar. Senato’dan geçen tasarıyı hazırlayan sekiz senatörden biri olan Lindsey Graham, Politico dergisine verdiği demeçte bunun “kötü ve aptalca bir fikir” olduğunu açıkladı. Cumhuriyetçi Raul Labrador da Obama’nın tek başına hareket etmesinin Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçileri ayaklandırma riskini getireceğini ve Başkan’ın bu yıl sonuna kadar masasına bir tasarı gelmemesi halinde bile bunu göze alamayacağını düşünüyor ve “Kanunları kendi başına koymaya kalkışırsa Kongre’de savaş çıkar” diyor.

»SESLER YÜKSELMEYE BAŞLADI

Başkan’ın yetkisini kullanarak belgesiz göçmenlere yasal statü kazandırması ihtimali, Göçmenlik Reformu Senato’dan geçip Kongre’nin önüne geldiğinden beri arka planda tartışılan, ancak yüksek sesle dile getirilmeyen bir olasılıktı. Geçtiğimiz Ağustos ayında Senatör Marco Rubio da reformun Temsilciler Meclisi’nden geçmemesi halinde Obama’nın başkanlık emriyle harekete geçeceği konusunda Cumhuriyetçi meclis üyelerini uyarmıştı.

»İŞ YENİ BAŞKANA KALACAK

Göçmenlik reformu yanlılarının B planı, Obama’nın başkanlık emriyle bugün

Gallup’un araştırması, gelişmiş ekonomilerde göçmenlerin girişimci ruha sahip olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, göçmenler risk almaktan çekinmiyorlar ancak ortak bulmakta zorlanıyorlar

»OBAMA: “OPSİYONLAR ARASINDA DEĞİL”

ülkede bulunan 11 milyon belgesiz göçmene çalışma izni vermesi ve onlara daha büyük haklar verecek bir reformun geçirilmesi için bir sonraki başkanın Demokrat olmasını ummaktan ibaret. Göçmenlik Reformu’nun Senato’dan çıktığı haliyle Kongre’de takılmasının ve Suriye gibi öncelikli konular varken masaya gelmeyeceğinin anlaşılmasının ardından, örgütler ‘B Planı’nı daha yüksek sesle dile getirmeye ve Obama’ya baskı yap-

maya başladı. Hukuk uzmanlarına göre Başkanlık Emri’nin ülkedeki 11 milyon göçmenin tamamının statüsü değiştirmesi çok zor. Ayrıca Obama’nın yalnızca sınır dışı edilmelerini engellemeye hakkı bulunuyor, ancak kendi başına bu göçmenlere yasal statü veremiyor. Reform yanlısı Cumhuriyetçiler de başkanlık emri konusundaki giderek artan baskıların, partilileri reforma ikna etmek

Obama da geçtiğimiz hafta Telemundo’ya verdiği röportaj sırasında bunun “hukuken savunulması çok zor” bir adım olacağını, dolayısıyla “opsiyonlar arasında bulunmadığını” söyledi. Yine de bu taktiği onaylayan demokratlar var. Demokrat Arizona Temsilcisi Raul Grijalva, Kongre’den reform çıkmaması halinde Obama’nın başkanlık yetkisini “kesinlikle” kullanmasından yana. Grijalva’ya göre örgütlerin Beyaz Saray üzerindeki baskıyı artırmasının da Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçilerin hiçbir şey yapmadıklarını daha da görünür hale getirecek.

OBAMA’DAN KADEMELİ YAKLAŞIMA ONAY ABD Başkanı Obama, Temsilciler Meclisi’nin Göçmenlik Reformu’nu kademeli biçimde geçirme yaklaşımına yeşil ışık yaktı. Obama “Şimdi herkes Senato’dan geçen tasarının Meclis gündemine gelmesine odaklanmalı” dedi

Göçmenlik yasasına Facebook’tan destek (WASHINGTON D.C. – POSTA 212) Facebook CEO’su Mark Zuckerberg Göçmenlik Reformu için lobi yapmak üzere Washington DC’yi ziyaret ederek iki partiden Kongre üyeleri ve Senato liderleri ile görüştü. Zuckerberg’in ziyareti, daha güçlü sınır güvenliğini öngören ve ülkedeki yasadışı göçmenlere vatandaşlık yolunu açan reformun demokratların çoğunlukta olduğu Senato’dan geçip, Cumhuriyetçile-

GÖÇMENLER GİRİŞİMCİ OLUYOR

rin ağırlıkta olduğu Kongre’de tıkanmasının ardından gelmesi dikkati çekti. Konuyla ilgili en aktif örgütlerden biri olan FWD.us’ı kuran Zuckerberg konuyla ilgili bir açıklama yapmadı, ancak görüştüğü Demokrat New York Senatörü Chuck Schumer, Zuckerberg’in konuyla ilgilenmesini memnuniyetle karşıladığını ve ondan olabildiğince çok Cumhuriyetçi ile görüşmesini istediğini açıkladı.

(WASHINGTON D.C.- POSTA 212) Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner (Cumhuriyetçi-Ohio) Göçmenlik reformu konusunda partisinin görüşüne saygı gösterdiğini söyleyerek, Temsilciler Meclisi’nin Senato’nun tasarısını dikkate almayacağını ve düzenlemelerin “kademeli biçimde” geçirileceğinin sinyalini verdi. ABD Başkanı Barack Obama ise İspanyolca yayın yapan bir televizyon kanalına verdiği demeçte, belgesiz göçmenlere vatandaşlık yolunun açılması, göçmenlik

hukukunun düzenlenmesi, sınır güvenliğinin yükseltilmesi ve işverenlerin yasadışı işe alım yapmamasının sağlanması gibi “temel meseleleri” çözmesi halinde

kademeli düzenlemelerin de kabul edilebilir olduğunu söyledi. Obama, kademeli bir geçişe olumlu yaklaşacaklarının sinyalini daha önce de vermişti. Obama “Şimdi herkes Senato’dan geçen tasarının Meclis gündemine gelmesine odaklanmalı” diye konuştu. “Ortada oy yok değil. Oy var. Şu anda reformu engelleyen tek şey, John Boehner’in bunu gündeme almaması. Neden bekliyor?” diyen Obama, göçmenlikle ilgili sözünü ettiği temel öğeler Kongre’den geçtiği sürece bunun nasıl yapıldığıyla ilgilenmediğini de sözlerine ekledi.

(WASHINGTON – POSTA 212) Gelişmiş ekonomilerde yaşayan göçmenler, göçmen olmayanlardan daha girişimci oluyor. Gallup’un araştırması, gelişmiş ekonomilerdeki göçmenlerin, girişimcileri diğerlerinden ayıran nitelikler bakımından daha önde olduğunu gösterdi. Söz konusu nitelikler işler kötü gittiğinde bile iyimser olmak, asla vazgeçmemek ve risk almaya istekli olmak. Gelişmekte olan ve az gelişmiş ekonomilerde ise göçmenlerle göçmen olmayanlar arasında daha az fark var. Araştırma 2009-2011 yılları arasında 150 ülkede 25 bin birinci nesil göçmen ve 442 bin yerli halk üzerinde yapıldı.

»ORTAK BULMAK ZOR

Gelişmiş ekonomilerde kendi işine sahip göçmen oranı yüksek. Kendi işine sahip olmayan göçmenlerinse bu yönde bir plan yapma ihtimali yerli halktan daha yüksek. Daha az gelişmiş ekonomilerde ise bu ihtimal, yerli halkınkinden biraz daha düşük. Gelişmiş ekonomilerde yaşayan göçmenlerse bürokratik işlemlerin kolaylığı, piyasaya duyulan güven ve hükümetin destekleri konusunda yerli halktan çok daha iyimser. Ancak bu göçmenlerin en büyük sorunu girişimlerine bir ortak bulmak.

HABER OLMAK İÇİN...

haber@posta212.com


14

Eğitim

25 Eylül 2013 Çarşamba

Zombilerden kaçış 101 Online dersleri merak ediyor ve denemek istiyorsanız, size sıra dışı bir öneri: Kaliforniya Üniversitesi, Irvine AMC’nin ünlü dizisi ‘The Walking Dead’e dayalı bir online ders açıyor (KALİFORNİYA – POSTA 212) Kaliforniya Üniversitesi herkese açık online derslerine bir yenisini ekledi: ‘Toplum, Bilim, Hayatta Kalma: AMC’nin Walking Dead Dizisi’nden Dersler’, televizyon dizisinde işlenen hayatta kalma içgüdüsü, liderlik hatta felaket sonrası beslenme gibi temaların üzerinde duruyor. Ders ne yazık ki kredi kazandırmıyor ama online eğitim formatıyla tanışma ve bu pop kültür fenomenine yeni bir açıdan bakma fırsatı sunuyor. Ekim ayında başlayacak derslere kayıt devam ediyor.

ABD’NİN EN PAHALI LİSELERİ

Business Insider Dergisi ABD’nin en pahalı özel liselerinin sıralamasını yaptı. Okulların yıllık ücretleri 42-45 bin dolar civarında. İşte, bazılarının yıllık ücreti Harvard Üniversitesi’nden bile yüksek olan en pahalı liseler: THE LAWRENCEVILLE SCHOOL Yeri: Lawrenceville, N.J. Yıllık ücreti: 44 bin 885 dolar. Yıllık kayıt hacmi: 816 Öğrenciler bu okulun yurtlarında barınıyor. Yani yatılı öğrenim görüyorlar. Ders notu yükselen öğrenciler kampüs içinde daha özgür ve bağımsız hareket edebiliyor.

Amerika’da dil eğitimi İngilizceyi Amerika’da öğrenmeye karar verdiniz. Peki hangi tür bir programın size uygun olduğunu biliyor musunuz? (NEW YORK – POSTA 212) Amerika’daki dil okulları, öğrencilerin ihtiyaçlarına ve türlerine göre farklı kategorilere ayrılıyor. Yoğun Programlar: Bu programlar zamanı olmayan ve dil sorununu kısa sürede çözmek isteyen kişilere yöneliktir. Genellikle haftada 25 ile 30 saat uygulanan bu programlarda sık sık yeni kur açılır. Bu programlar, üniversiteler ve bağımsız İngilizce dil okulları tarafından verilir. Tüm günü okulda geçiren öğrenciler akşamları ve hafta sonları da özel gezilere katılarak dillerini geliştirme fırsatı bulurlar. TOEFL’a Hazırlık Programları: İngilizce eğitim veren herhangi bir üniversitede okumak isteyenlerin TOEFL sınavından belirli bir puan alması gerekir. Bu dil programları da bunu sağlamaya yöneliktir. Yine genellikle haftada 25-30 saat olan bu programlara İngilizcesi en az orta ve üzeri olan öğrenciler katılabilirler Özel Amaçlı Programlar: Bu programlar, iş İngilizcesi, telaffuz ya da konuşma gibi farklı ihtiyaçlara yönelik olarak sunulur. “English for Special Purpose” olarak adlandırılan bu programlara daha çok meslek sahibi profesyoneller ilgi gösterir. Bu programlara katılmak için de en az orta düzeyde İngilizce bilgisi gerekmektedir. Sınıflarında çok az sayıda öğrencinin bulunduğu bu programlar da haftada 25-30 saat arasında değişir. Tatil Programları: Özellikle yaz aylarında düzenlenen bu programlarda farklı uluslardan öğrenciler katılır. Programlar genellikle 2 hafta-10 hafta arası sürer. Yaz okulu tarzındaki bu programlarda öğrenciler dil derslerinin yanı sıra spor aktivitelerine, kültürel etkinliklere ve gezilere katılır.

BIRCH WATHEN LENOX SCHOOL Yeri: New York, N.Y. Yıllık ücreti: 43 bin 497 dolar. Yıllık kayıt hacmi: 575 Birch Wathen Lenox School iki yıl önce bilimsel bir girişim başlatarak, “Bilim Eğitiminde Kadınlar” başlıklı seminer programları düzenliyor.

RIVERDALE COUNTRY SCHOOL

SALISBURY SCHOOL

Yeri: Bronx, N.Y. Yıllık ücreti: 43 bin dolar. Yıllık kayıt hacmi: bin 50 Riverdale Country School, New York Şehri’ndeki en geniş kampüs arazisine sahip.

Yeri: Salisbury, Conn. Yıllık ücreti: 42 bin 550 dolar Yıllık kayıt hacmi: 309 Salisbury öğrencileri, haftada iki kere sıcak bir ortamda fakülte üyeleriyle akşam yemeğinde buluşuyor.

THE HOTCHKISS SCHOOL

LAWRENCE ACADEMY

Yeri: Lakeville, Conn. Yıllık ücreti: 42 bin 445 dolar Yıllık kayıt hacmi: 600 The Hotchkiss School, Fransa, İtalya, Çin, İspanya ve Güney Afrika’dan kampüs dışı eğitime de olanak sağlıyor.

Yeri: Groton, Mass. Yıllık ücreti: 42 bin 280 dolar Yıllık kayıt hacmi: 399 Massachusetts’in harika manzarasının yanı sıra, Lawrence Academy, öğrencileri için son teknoloji bilim ve dil laboratuvarları sunuyor.

CONCORD ACADEMY

BERKSHIRE SCHOOL

Yeri: Concord, Mass. Yıllık ücreti: 42 bin 200 dolar Yıllık kayıt hacmi: 381 Concord Academy, Amerikan üniversitelerine başvurmak için girilmesi gereken SAT sınavında öğrencilerinin büyük başarılar yakalamasıyla ünlü bir okul.

Yeri: Sheffield, Mass. Yıllık ücreti: 42 bin 150 dolar Yıllık kayıt hacmi: 391 Berkshire’ın geniş arazisindeki güneş tesisatları okulun elektrik ihtiyacının yüzde 40’ını karşılarken, okul öğrencilerine de bir enerji laboratuvarı sağlıyor.

GEZİCİ SERGİ ÇOCUKLARA NEHİRLERİ TANITIYOR Bronx Çocuk Müzesi’nin otobüsünde açılan interaktif “River on the Go” sergisi çocuklara Harlem ve Bronx nehirlerini anlatıyor (NEW YORK – POSTA 212) Bronx Çocuk Müzesi’nin ikinci interaktif gezici sergisi başladı. Müzenin göz alıcı mor otobüsünde yer alan sergide Bronx ve Harlem nehirlerinin üç boyutlu interaktif görüntüleri yer alıyor. “River on the Go” adlı sergi, çocuklara suyu, nehirleri ve üzerindeki köprüleri tanıtıyor. Sergi, New York’un en eski köprüsü olan, 40 yıldır kapalı duran ve 2014’te yeniden açılması planlanan High Bridge’i de tanıtıyor. Bronx Çocuk Müzesi’nin Genel Müdürü Carla Precht, “Çocuklara Bronx’taki müthiş insanları ve mekanları öğretmek için hiçbir zaman erken değil. Ne kadar çok şey öğrenirlerse, bildiklerinden o kadar ilham alıyorlar” diyor. “River on the

Go” gezici sergisinin temel amacı çocukların doğayla ilişki kurmasını sağlamak, onlara suyun nereden geldiğini öğretmek ve onlara çevre bilincini aşılamak.” River on the Go’nun içinde yer aldığı mor otobüs müzeye 2010 yılında 18 yaşındayken intihar eden Sarah Malawista’nın hatırasını yaşatmak için ailesi tarafından bağışlanmış. Bütçe kesintileri nedeniyle okulların yaratıcı sanat programlarını durdurduğu bir dönemde çocukları sanatla tanıştıracak bir “sanat otobüsü” yaratmak, Sarah Malawista’nın fikriymiş. Sergiye katılmak isteyen okullar bronxchildrensmuseum.org adresinden rezervasyon yaptırabilirler.


Güncel

25 Eylül 2013 Çarşamba

15

STARBUCKS’TAN SİLAHSIZLANMA HAMLESİ

NEW YORK METROSUNDA KABLOSUZ İNTERNET KEYFİ New York metro yetkilileri, yolcuların trende bulundukları sırasında kesintisiz internet kullanabilmelerini sağlamak amacıyla çalışma başlattı. Seyahat sırasında internetin yanı sıra cep telefonları da kullanılabilecek

(NEW YORK - POSTA 212) New York toplu taşıma sistemini yöneten Metropolitan Transportation Authority (MTA) yolcuların trende bulundukları süre içerisinde cep telefonu bağlantılarının kesilmemesi ve internete girebilmeleri için çalışmalar yapıyor. Salı günü gerçekleşen bir forumda konuşma yapan MTA Başkanı Thomas F. Prendergast, trenlere kablosuz internet ve cep telefonu bağlantısı kurmayı istediklerini söyledi. Sayıları giderek artan genç nüfusun talebi üzerine böyle bir girişim başlattıklarını söyleyen Prendergast, trenlerde kablosuz internetin olmasının ve cep telefonlarının çekmesinin lüks değil, bir ihtiyaç olduğunun altını çizdi. Bu plan ile ilgili herhangi bir takvimlerinin olmadığını da belirten MTA Başkanı, projenin ne şekilde finanse edileceği hakkında bir açıklama yapmadı. New York’ta şu anda yaklaşık on tane yer altındaki metro durağında yolculara kablosuz internet ve cep telefonu servisi sağla-

nıyor. Transit Wireless şirketi tarafından finanse edilen bu program yaklaşık olarak 200 milyon dolara mal oldu. MTA ayrıca, Metro-North Railroad ve Long Island Rail Road’a da kablosuz internet servisi sağlamayı planladığını söylerken, bir temsilci şimdiden potansiyel kablosuz internet sağlayıcılarından biriyle görüşme içerisinde olduklarını söyledi. MTA Başkanı Prendergast metrolarda kablosuz internet sağlanmasının mantıksal bir gelişim olduğunu belirtirken, “Kablosuz internet sağladığınız alanı her genişlettiğinizde, onlar sizden bir sonraki adımı atmanızı istiyorlar” diye ekledi. New York halkı bu haberi büyük bir sevinçle karşılarken, konuya endişeli yaklaşanlar da oldu. Brooklyn’in Willamsburg bölgesinde yaşayan 27 yaşındaki Kyle Henry, telefonu kapatmak istediğinde karşısındaki kişiye metroya bindiğini söylediğini, metroda cep telefonun çalışması durumunda artık bu tür bahaneler öne süremeyeceğini söyledi.

Son aylarda istemeden bireysel silahlanma tartışmalarının merkezine yerleşen Starbucks’ın CEO’su Howard Shultz, Washington donanma üssü saldırısının hemen ardından bir açık mektup yazarak ABD’deki müşterilerden dükkanlarına girerken silahlarını evlerinde bırakmalarını rica etti (SEATTLE-POSTA 212) Starbucks’ın CEO’su Howard Shultz, silah karşıtlarının artan baskıları üzerine 18 Eylül’den itibaren dükkanlarına gelen müşterilerin silah taşımamasını istedi. Seattle merkezli şirketin ünlü CEO’su yazdığı mektupta bunun bir ‘yasak’ değil, ‘saygılı bir rica’ olduğunu dile getirdi. Starbucks, bugüne kadar silah taşımanın serbest olduğu eyaletlerde müşterilerin dükkana silahla girmesine izin veriyordu. Ancak Starbucks dükkanlarının ABD’deki ‘open carry’ yani ‘açıktan silah taşıma’ tartışmalarında silahlanma yanlılarının toplanma yeri haline dönüşmesinden rahatsızdı. Geçtiğimiz 28 Temmuz’da Starbucks’ın bir şubesinde silahları ve tüfekleriyle bir toplantı düzenleyen silahlanma yanlıları, 9 Ağustos’ta ‘Starbucks Appreciation Day’ düzenlemişler ve anayasal haklarına saygı gösteren Starbucks’ta silahlarıyla çektirdikleri fotoğrafları sosyal medyadan paylaşmışlardı. Kendisini istemeden böyle bir tartışmanın tarafı olarak bulan Starbucks, silahlanma tartışmasının kahve dükkanlarında değil, kanun yapan mercilerde yürütülmesi gerektiğini açıkladı. Shultz mektubunda “Lütfen Starbucks dükkanlarında herkesin kendini rahat hissetmesi lazım. Buna saygı duyun. Dükkanlarımızda bir silahın varlığı birçok müşterimiz için üzücü ve rahatsız edici oluyor” dedi.

Clintonlardan destek geldi ABD’nin Eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve Devlet Başkanı Bill Clinton, New York belediye başkanlığı yarısında adaylardan Bill de Blasio’yu desteklediklerini açıkladılar (NEW YORK - POSTA 212) ABD’nin Eski Dışişleri bakanı Hillary Clinton ve Devlet Başkanı Bill Clinton, sözcüleri aralığıyla yaptığı açıklamada, New York belediye başkanlığı yarısında Bill de Blasio’yu desteklediklerini bildirdiler. De Blasio, Bill Clinton’un 2000 yılındaki kampanyasını yönetmişti. New York Valisi Andrew Cuomo’nun New York Belediye Binası’nda-

ki bir etkinlik esnasında, de Blasio’yu desteklediğini belli ettikten iki gün sonra Clinton ailesinden de destek gecikmedi. Cuomo, Clinton yönetimi altında de Blasio ile birlikte çalışmıştı. Weschester County’de yaşayan Clintonların de Blasio’nun belediye başkanlık kampanyasında yanında görünmek ve seçim çalışmalarına katılmak gibi bir planlarının olmadığı açıklanırken,

de Blasio ile olan dostluk bağlarına rağmen, şu ana kadar kendisini açık açık desteklediğini belirten bir duyuru yapmamaları dikkat çekti. Clinton ailesi de Blasio’ya destek vermek için geçtiğimiz hafta Demokrat Parti adayları arasındaki ön seçim yarışının tamamlanmasını ve de Blasio’nun yüzde 40,88 oy aldığı sonucun açıklanmasını bekledi.

New York’ta fakirlik artıyor Amerikan Nüfus Bürosu (US Census Bureau), New York’taki fakirlik oranın ve gelir dağılımındaki uçurumun giderek arttığını açıkladı. Yapılan araştırmalar sonucu New York’ta 2012’de fakirlik oranının yüzde 21.2’ye yükseldiği belirlendi (NEW YORK - POSTA 212) Amerikan Nüfus Bürosu (US Census Bureau), New York’taki fakirlik oranın ve gelir dağılımındaki uçurumun giderek arttığını açıkladı. New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg idaresi şehrin diğerlerine göre çok daha iyi durumda olduğunu söylese de, 2011 yılında New York’ta yüzde 20.9 olan fakirlik oranı 2012 yılına gelindiğinde yüzde 21.2’ye yükseldi. Oran düşük görünse de, ülkede genel olarak fakirliğin düştüğü bir dönemde bu sonucun alınması New York açısından dikkat çekici. Sağlık ve Sosyal Hizmetler Temsilcisi Linda I. Gibbs, “Ulusal ekonomik durgunluk ülkenin her yerinde fakirlik oranını arttırdı. Fakat diğer şehirler New York şehrinde oranla çok daha büyük bir fakirlik oranıyla karşı karşıya kaldılar. Çünkü biz bu ülkede iş fırsatları yaratan ve fakirlik döngüsünü kırmaya çalışan bir ulusal lider haline geldik” şeklinde konuşurken, “2012 yılında, ekonomik durgunluktan dolayı fakirlik oranın artışında biz azalma yaşandı, yine de bu anlamda zorluk yaşayanlara yeni iş fırsatları sağlamak amacıyla daha çok çalışmamız lazım” dedi.

» AİLE BAŞINA ORTALAMA GELİR DÜŞTÜ

New York şehrinde aile başına düşen gelir 2008 yılında 54,695 dolarken, 3 yıl içinde $50,657 dolara düştü. Aynı zamanda 2011 yılında ülkedeki 10 büyük şehirden altısı yüksek fakirlik oranına sahipti. Şimdi bu şehirlerden dördünde fakirlik düşüyor. New York’ta ise fakirlik hala yükselişte.

GELİR UÇURUMU ŞAMPİYONU MANHATTAN

Amerikan Nüfus Bürosu’nun açıkladığı diğer ilginç bilgiler şunlar: l Zenci ve Hispanik kökenli New Yorklular diğerlerine göre daha fakir. l 17 yaş altı gençler genel olarak fakirlik sınırının yüzde 31 altında. l Annelerin yüzde 32’si çocuğunu tek başına büyütüyor. l New Yorkluların yüzde 19’u 65 yaşın üstünde. l Halkın yüzde 14’ünün ve 18 yaşın altındaki kişilerin yüzde 4’ünün sağlık sigortası yok. l Ev sahiplerinin yüzde 50’si ve kiracıların yüzde 54’ü gelirlerinin yüzde 30’unu konaklama için kullanıyor. l Ülke genelinde gelir uçurumun en yüksek olduğu yer Manhattan.


ÜÇ GÜNDE SATIŞ REKORU KIRDI Dünyada milyonlarca meraklısı olan Grand Theft Auto adlı bilgisayar oyununun beşinci versiyonu olan “GTA V” üç günde satış rekoru kırdı

(NEW YORK – POSTA212) Amerikalı video oyun üreticisi Take-Two Interactive Software 5 yıllık çalışmanın ardından geçtiğimiz hafta piyasaya çıkan oyun üç günde 1 milyar dolar hasılatı aştığını açıkladı. Şirketten yapılan açıklamada “bu rakam, GTA V’i dünyanın en kısa sürede en yüksek hasılata ulaşan eğlence ürünü haline getirdi” denildi.

» 270 MİLYON DOLARA MAL OLDU

GTA V, Take-Two’nun oyun birimi Rockstar tarafından 270 milyon dolarlık dev bir bütçe ile hazırlandı. Bugüne kadarki versiyonları dünyada 114 milyon adet satan

GTA, yeraltı dünyasının bir simülasyonu. Oyunun teması gereği başarılı olmak için yeraltı dünyasına girmek ve bol bol suç işlemek gerekiyor. GTA V, önceki versiyonlarında olduğu gibi, uyuşturucu, alkol ve seks içerdiği için 18 yaşından küçüklere tavsiye edilmiyor. GTA 4 yayınlandığı nisan 2008’de, ilk haftasında 3.6 milyon adet dağıtılmış ve 310 milyon dolarlık bir kazanç sağlamıştı. Oyun ilk ayında ise 11 milyon adede ulaşmış ve 900 milyon dolarlık bir getiriyle ilk ayını sonlandırmıştı. GTA 4 bugüne kadar 25 milyon adet sattı.

25 Eylül 2013 Çarşamba YIL 1 • SAYI 19

HAFTALIK ÜCRETSİZ

Chiquita Kolombiyalılara karşı Daha önce Kolombiya’da sağcı Paramilislere şantaj karşılığı milyarlarca dolar ödediğini kabul eden ABD’li ünlü Chiquita Muz Şirketi, şimdi de iç savaşta yakınlarını kaybedenlerin tazminat davalarından kurtulmaya çalışıyor. Şirket mahkemeden davaları engellemesini istedi

Dünya’daki altın uzaydan mı geldi? (FLORIDA - POSTA 212) 2007 yılında Kolombiya’da teröristlere para ödediğini itiraf eden ABD’nin ünlü Chiquita Muz Şirketi milyarlarca doları bulabilecek tazminat davalarıyla yüz yüze. Şirket, Federal Temyiz Mahkemesi’nden, yakınlarını Kolombiya’da on yıllarca devam eden iç savaşta kaybeden Kolombiyalıların açtığı davaları engellemesini istedi.

» TOPLAM ÖDEME 1,7 MİLYAR

Uzun zamandır Kolombiya’da devasa muz çiftlikleri bulunan Chiquita, sağcı Paramilislere yedi yıl içinde 1,7 milyar dolardan fazla para ödediği suçlamalarını kabul etmiş ancak kendilerine şantaj yapıldığını, bu parayı ödemezlerse tesislerine saldırı düzenleneceğini iddia etmişlerdi. Suçlamaları kabul eden Kuzey Carolina merkezli şirket, 25 milyon dolar ceza ödemişti. Şimdi Kolombiyalıların açtıkları ve West Palm Beach’te federal yargıç önünde ön duruşması yapılan tazminat davaları, Paramilislerin öldürdüğü binlerce Kolombiyalı’dan Chiquita şirketini sorumlu tutuyor. Konuyla ilgili birkaç davayı Kolombiyalı davacıların kazanmasının ardından Chiquita harekete geçti. Şirket şimdi 11. ABD Temyiz

Mahkemesi’nden, her bir cinayetle tek tek ilişkilendirilmelerinin

mümkün olmadığı gerekçesiyle davaları reddetmesini istiyor. Chiquita’nın avukatları, şirketin Paramilislere yaptığı ödemelerin, şirketin bu cinayetleri bildiğini ve desteklediğini göstermediğini iddia ediyor. Chiquita ayrıca geçtiğimiz nisan ayında Kiobel ve Royal Dutch Petroleum görülen ve yabancıların insan hakları ihlalleri için ABD mahkemelerine başvurmalarına yeni sınırlamalar getiren davayı örnek göstererek Kolombiya’dan açılan davaların reddedilmesini istiyor. Davacıların avukatları ise Chiquita’nın Paramilislerin cinayet işlediğini bildiğini, ayrıntıları bilmeme-

lerinin sorumluluktan kaçmaları anlamına gelemeyeceğini savunuyorlar. Ayrıca Chiquita’nın Kiobel’den farklı olarak ABD merkezli bir şirket olduğunu, Paramilislere para ödenmesi kararının da ABD’de verildiğini söylüyorlar. Kolombiyalı aileleri temsil eden Paul Wolf, “Bu mantıksız, çünkü bu ölüm emrini veren ama kurbanların isimlerini bilmeyen insanların değil, yalnızca tetiği çekenlerin sorumlu tutulması anlamına gelir” diyor. ABD’nin en büyük muz satıcısı olan Chiquita, Kolombiya’daki tesislerini 1899 yılında kurdu. Şirket Kolombiya’daki yan kuruluşu Banadex’i 2004 yılında elden çıkarttı. Kolombiyalıların açtığı davalar 2008 yılında Florida’da birleştirilmişti. 11. Temyiz Mahkemesi’nin kararının aylar alacak olması, davacıların bir sonuca varmak için daha uzun yıllar bekleyeceği anlamına geliyor.

Altının uzaydan geldiği görüşü bir bilim-kurgu senaryosu gibi gelebilir kulağa. Ancak bu, yeryüzü bilimleri platformunda oldukça yerleşik bir inanış. Peki, bu teori nereden çıktı ve sağlam temellere oturuyor mu?

(NEW YORK – POSTA 212) Amerika’nın yerli kabileleri, nehirlerin dibinde parıldayan ya da kayalara gömülü şekilde buldukları bu büyüleyici sarı metalin güneş tanrısının gücünü taşıdığına, altından yapılmış savaş giysilerinin kendilerini kötülüklerden koruyacağına inanıyordu. Yerliler için büyük bir yanılgıydı bu. Alışılmadık şekilde yumuşak bir metal olan altın, İspanyolların kullandığı çelik karşısında fazla bir koruma sağlayamadı bu kabilelere. Ancak Amerikan yerlileri, altının başka bir dünyadan geldiğine inanmakta pek de haksız olmayabilirler. Bilim yazarı John Emsley “Neden dünyada yüzeyde altın parçaları buluyoruz? Bunun nedeni, altının, dünyaya meteorlar vasıtasıyla uzaydan gelmiş olması” diyor.

» 1000 TONDA 1,3 GRAM ALTIN

Bu teori son 10-20 yıldır, bilim adamlarının, dünyadaki altın miktarını açıklamak için tercih ettikleri yöntem oldu. Yeryüzünün kabuğunda her bin ton madde içinde sadece 1,3 gram altın bulunduğu doğru. Ancak bu oran, bu gezegenin oluşmasıyla ilgili kabul edilmiş model için hâlâ oldukça yüksek. Bundan dört buçuk milyar yıl önceki doğumunun ardından Dünya’nın yüzeyi yanardağlar ve erimiş kayalarla kaplıydı. Bunun ardından geçen on milyonlarca yıllık dönem içinde, bu eriyik madde içindeki demir, dış katmandan sızarak dünyanın merkezine çöktü. O dönemde, altının da demirle birlikte çökmesi gerekiyordu. Ancak bu olmadı ve bilim adamları, bu gizeme bir açıklama getirmek için ‘me-

teor yağmuru’ açıklamasını destekledi. Londra’daki Imperial College’dan yerbilimci Matthias Willbold “Teoriye göre, Dünya, oluşumunun ardından, bir miktar altın taşıyan meteorların yağmuruna maruz kaldı. Bu, altının, yer kabuğu ile Dünyanın merkezi arasında kalan katmana ve yer kabuğuna dağılmasına neden oldu” diyor. Willbold, bu teorinin, bilim adamlarının bundan 3,8 milyar yıl önce meydana gelen meteor yağmuru konusundaki çalışmalarının bulgularıyla örtüştüğünü belirtiyor.

» YAŞAMIN YAPI TAŞLARI

Bu teori, Dünya’nın oluşumunda gözlenen diğer bazı farklılıkları açıklamaya da yardımcı oluyor. Yaşam için gerekli olan karbon, nitrojen, su ve amino asitlerin de bazı meteorlarla Dünya’ya geldiği düşünülüyor. Bundan iki yıl önce Matthias Willbold ve Bristol ve Oxford üniversitelerinden bir grup bilim adamı, Grönland’daki bazı kayalar üzerinde araştırmalar yaptılar. Bu kayalar, yaklaşık 600 milyon yıl önce, yer kabuğunun meteor yağmuruna karşı korumalı kalmış bir bölgesine ait. Araştırma ekibi, 4,4 milyar yıllık bu kayalarda altın değil tungsten ya da volfram aradı. Volfram, altınla benzerlikler gösterse de farklı şekillerde ve farklı izotoplar şeklinde bulunabiliyor. Bu özelliği de bilim adamlarına, daha fazla tarihsel bilgiye ulaşma olanağı sağlıyor. Willbold, elde ettikleri verilerin, Dünya’nın oluşumu sırasındaki meteor yağmuru tezini doğruladığını belirtiyor.

Ancak bu teoriyi yalanlayan başka çalışmalar da yapılıyor.

» ALTERNATİF GÖRÜŞLER

Kimi bilim adamları, 1970’lerde yapılan ve hem Ay hem de Dünya’daki bazı kayaları, meteor hareketlerini ve meteorların yapısını inceleyen çalışmaların eksik ve yanıltıcı olduğunu düşünüyor. Florida Eyalet Üniversitesi’nden Münir Humayun, “Bilinen hiçbir meteorun yapısı, Dünya’nın oluşumu sırasında meydana geldiği söylenen meteor yağmurundaki gök taşlarıyla benzerlik taşımıyor” dedi. Humayun, yeryüzündeki altının başından beri burada olduğuna inanan bir başka grup bilim adamı arasında. Bu teori, altının büyük bir bölümünün demirle birleşerek yeryüzünün merkezine yerleştiğini, muhtemelen yüzde 0,2’lik bir miktarın da 700 kilometre derinlikte magmanın içine karıştığını savunuyor. Altının daha sonra, volkanik hareketlilikle yerkabuğuna kadar ulaştığı belirtiliyor. NASA’da görev yapan Kevin Righter ve Lisa Danielson’un deneyleri, altının eriyerek yerkabuğuna karışmasının yüksek basınç ve sıcaklıkla arttığını ortay koyuyor. Ancak bu deneyleri tüm metallerde ve tüm sıcaklık derecelerinde tekrarlamak mümkün olmadığı için bu görüş şimdilik sadece bir hipotez olarak kalıyor. Humayun, altının yeryüzüne meteorlarla geldiği yolundaki görüşün bu kadar destek bulmasının sebebinin, yaşam şartlarını oluşturan diğer yapı taşlarının da bu teoriyle ilişkilendirilmiş olmasına bağlıyor. (BBC Türkçe)


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.