POSTA212 - SAYI 35

Page 1

TADF yeni başkanını seçiyor Çınar: Bu bir veda değil

POSTA212 yazarları TADF başkanlık seçimlerini değerlendirdi

■ Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu 19 Ocak’ta yeni başkanı-

MEHVEŞ KOÇAK

AHMET BUĞDAYCI

nı seçmek için sandığa giderken görevini devredecek olan Başkan Ali Çınar, giderayak çok ağır sözlerle bombaladı: “Bana verilen sözsayfa ler yerine getirilmedi... TADF’nin başarısızlığını isteyenler var. TADF’yi şikayet eden hainler oldu...”

TÜRKİYE’DEN AMERİKA’YA... AYNI OYUN, AYNI HİKAYE

14-15

sayfa

15

AMERİKA’DAKİ TÜRKLERİN KADERİ

sayfa

14

HAFTALIK ÜCRETSİZ

Türk genci harikalar yarattı ■ Yeni teknolojileri sabırsız meraklıla-

rıyla buluşturan CES 2014 Teknoloji sayfa Fuarı’na bir Türk damgasını vurdu.

3

Türklerin Amazon’u TULUMBA

sayfa

4

■ ABD’nin en etkin e-ticaret sitesi Tulumba.com New York, Kaliforniya ve Teksas’ta ofisler açıyor.

A M E R İ K A’ D A K İ T Ü R K L E R İ N G A Z E T E S İ

INTERNETE BUYUK SANSUR Türkiye’deki Yürütme ile Yargı arasındaki çatışma internet ortamına da sıçradı. Gezi olaylarından bu yana özellikle sosyal medyadan şikayetçi olan iktidar sürpriz bir yasa teklifi hazırladı. Eğer teklif yasalaşırsa, internetteki herhangi bir site mahkeme kararı olmaksızın 4 saat içinde TİB tarafından kapatılabilecek. Bilişimciler ve STK’lar teklife çok sert tepki gösterdi

ABD ile ilişkilerimiz inişli çıkışlı

AK Parti - Cemaat kavgasında

■ Türk Kültür Vakfı Genel Direktörü Köknar: “Gerek Türkiye’de gerekse Amerika’da ilişkileri destekleyen bir taban yok”

www.posta212.com • YIL 1 • SAYI 35

sayfa

2

İlhan Tanır

sayfa

10

Yılmaz Polat

Türkiye tedirginliği

sayfa

10

WASHINGTON CEPHESİ

yasetteki etkileri ekonomiye de uzandı. sayfa Ekonomistler gelişmelerden tedirgin.

7

■ Türkiye’deki yolsuzluk ve devamındaki operasyonların yarattığı krizin bölge ülkesayfa lerine de yayılabileceğine dikkat çe11 ken CHP’li Aykut Erdoğdu uyarıyor.

8-9

Kongre üyelerine avanta Türkiye tatili sayfa

11

Washington’ın önemini artırdı

AB ve Amerika Türkiye’yi uyardı ■ Türkiye’deki Yürütme ve Yargı savaşına deği-

Kriz bölgeye yayılabilir

sayfa

AKP - Gülen çatışması sayfa

Sonunda bu da oldu... Fethullah Gülen’i de dinlemişler...

■ Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının si-

15 Ocak 2014 Çarşamba

nen ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Türk meslektaşı Davutoğlu’nu uyardı ve ekledi: “Umarım anlarsınız...” ABD’nin ardından bir başka uyarı da AB’den geldi. AB Komisyonu Üyesi Füle, Bakan Çavuşoğlu’na, “Zaman kaybediyorsunuz. Önce bize danışın” dedi. CIA’ya yakınlığı ile bilinen Türkiye Uzmanı Henri Barkey de, “ABD ‘yeter’ disayfa yebilir” uyarısında bulundu.

12

Freedom House: Türkiye’de demokrasinin altı oyuluyor

10

Türk bilim adamına büyük onur

sayfa

3

■ Genç Bilim İnsanları ve Mühendislik Başkanlık Kariyer Ödülü’nü kazanan Ahmet Yıldız’a ödülünü Başkan Obama verecek.

sayfa

11

Göçmenlik Reformu için dört neden 13

sayfa

Soğukların bilançosu ağır

sayfa

16


Toplum Yaşam

15 Ocak 2014 Çarşamba

ABD İLE İNİŞLİ ÇIKIŞLI İLİŞKİ ABD-Türkiye ilişkilerinin inişli çıkışlı olduğunu söyleyen Türk Kültür Vakfı Genel Direktörü Güler Köknar, “Her iki ülkede de ilişkileri destekleyen bir taban yok” diyor NEW YORK - POSTA212

A

Washington’da SESSİZ ÇIĞLIK

T

ürkiye’deki siyasi ve askeri tutuklulara ve tutukluluk sürelerinin uzunluğuna dikkat çekmek amacı ile yapılan Sessiz Çığlık protestoları Beyaz Saray önünde devam ediyor. Artık gelenek haline gelen bu protestolar için toplanan Washington ve çevresindeki Türkler, her ayın ikinci pazar günü, son yıllarda hapiste bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları başta olmak üzere, gazeteci, bilim adamları ve diğerleri için özgürlük istiyor. İlhan Tanır / WASHINGTONPOSTA212

BD’de Türk kültürünü tanıtım amacıyla kurulan, düzenlediği faaliyetler ve programlarla tüm dünyada ses getiren Türk Kültür Vakfı’nın (TCF) Genel Direktörü Güler Köknar POSTA212’nin sorularını yanıtladı. Koknar, Türkiye Amerika ilişkilerinin inişli çıkışlı olduğunu, ve her iki ülkede de bu ilişkiyi destekleyen kuvvetli bir tabanın olmadığını söyledi. ■ POSTA212 okurları için kendinizi tanıtabilir misiniz? Ne kadar süre ABD’de yaşadınız? Kariyerinizi şu anda bulunduğunuz noktaya getirmeye nasıl karar verdiniz? Amerika’daki Türk toplumu için 1991 yılından beri çalışmalar sürdürüyorum. Sekiz yıl Washington’da Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi’nin (ATAA) genel direktörlüğünü yürüttüm. Ondan önce T.C. Dışişleri Bakanlığı mensubuydum ve üç sene Houston’da Muavin Konsolos olarak görev yaptım. 2004 yılından bu yana Turkish Cultural Foundation’ın (Türk Kültür Vakfı-TCF-www.turkishculturalfoundation.org) direktörlüğü görevini üstlendim. Ayrıca, 2007 Şubat’ındaki kuruluşundan bu yana da, Turkish Coalition of America’nın başkan yardımcılığı görevini yürütüyorum. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İstanbul Alman Lisesi mezunuyum. BOSTON’DA KURULDU ■ Türk Kültür Vakfı’nın kuruluş hikayesini kısaca anlatabilir misiniz? TCF 2000 yılında Dr.Yalçın ve Dr.Serpil Ayaşlı tarafından Boston’da kuruldu ve kendilerinin yönetimi ve destekleri altında çalışmalarını sürdürmektedir. TCF’in amacı Türk kültürünü başta ABD olmak üzere yurtdışında tanıtmak, Türk insanının dünya uygarlığına yapmış olduğu katkılar konusundaki bilinci arttırıcı çalışma-

lar yapmak ve Türk Kültür mirasının gerek Türkiye’de, gerek Türkiye dışında korunmasına yönelik faaliyet göstermek. Vakfımız özgün projelerinin yanı sıra, misyonunu paylaşan ve bu yönde faaliyet gösteren kişi ve kuruluşlara destek vermektedir. ABD’Lİ ÖĞRETMENLERE SEMİNER ■ TCF’nin eğitim ve araştırma bazlı sağladığı burslar hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz? Bu projelerin asıl amacı nedir? TCF akademik alanda Türk kültürü ile ilgili araştırma ve yayınları artırmak için doktora ve doktora sonrası araştırma bursları vermiştir. 2014 yılı itibariyle 68 bilim insanı bu burslardan yararlanmıştır. Diğer yandan, TCF sadece burs yoluyla değil, özellikle ABD çapında yürütmekte olduğu “Spotlight on Turkey” adındaki öğretmen eğitim projesiyle Türkiye hakkında Amerikan okullarındaki bilgi düzeyinin artırılmasına katkı yapmaktadır. Bu program çerçevesinde, son 7 yıldır 3 binin üzerinde Amerikalı öğretmene Türkiye eğitim seminerleri verilmesine destek olunmuştur. Aynı program dahilinde, bu yaz Türkiye’ye getireceğimiz 55 öğretmenle birlikte 534 Amerikalı öğretmeni Türkiye eğitim gezilerinde 2 hafta süreyle ağırlamış olacağız. Her bir öğretmenin ulaştığı öğrenci

sayısını düşündüğünüzde bu yolla on binlerce Amerikalı öğrenciye ulaşmaktayız. Burslarımızın dışında da TCF özgün projeleriyle ve 3.kişi ve kuruluşlara verdiği proje bazındaki desteklerle Türk kültürü ve sanatı ile ilgili çalışmalara önemli destekler vermektedir. Tüm bu çalışmaların ortak amacı ise, Türk kültür mirasının daha iyi tanınması ve korunması ve bunun etrafından insanların bir araya getirilmesidir. ■ TCF’nin şu önümüzdeki dönemde yer alacak projelerinizden bahsedebilir misiniz? Daha önce burs yoluyla destek verdiğimiz, Türk kültürü ile ilgili akademik çalışmalara, 2014 yılı itibariyle yeni bir yön vermeye karar verdik ve çok yakın zamanda bir “yayın destek bursu” açıklayacağız. Bu burs ile Türk kültürü hakkında İngilizce yayınların ve bu sayede genel ilginin arttırılmasına katkı yapmayı ümit etmekteyiz. 2014 yılında ABD’deki Türkiye eğitim programımız, bu programda işbirliği yaptığımız World Affairs Councils of America’ya bağlı 11 yerel kuruluşla devam edecek. Bu yıl programı Dayton ve Kuzeybatı Ohio, Minnesota, Santa Fe, Salt Lake City, Washington, DÇ, Las Vegas, Missouri, Seattle, Washington ve Denver’daki WACA dernekleri ile kendi bölgelerinde uygulayacağız. Bu program altında 11 Tür-

kiye Öğretmen Eğitim Çalıştayı düzenlenecek ve bu çalıştaylara katılan öğretmenler arasından seçilecek 55 öğretmen Temmuz ve Ağustos aylarında 2 hafta süreyle Türkiye’deki eğitim gezilerine katılacaklardır. Dönüşlerinde öğretmenler kendi disiplinlerinde Türkiye ile ilgili ders programları oluşturacaklar ve ayrıca, TCF desteğiyle, çeşitli Türkiye’yi tanıtıcı programlar da düzenleyeceklerdir. Bunun yanı sıra, Türkiye ile ilgili çeşitli ders programlarına erişilebilecek, dünya çapında eğitimcilerin erişimine açık bir eğitim portalının de çalışmaları sürmekte olup, portalı 2014 yılında hizmete sunmayı öngörmekteyiz. Diğer yandan, İstanbul ofisimiz altında yürütülen TCF Yemek Sanatları Merkezi-YESAM (www.yemeksanatlari.org) ve Kültürel Miras ve Doğal Boya Laboratuvarı (www. tcfdatu.org) çalışmaları gelişerek devam edecek. TCF YESAM’ın ABD’de Türk yemek kültürünü tanıtıcı seminerler vermesi için de hazırlıklarımız sürmektedir. Ayrıca, 2012 yılında başlattığımız TCF Kültürel Değişim Bursu’nu sunmaya devam ederek, Türk kültür ve sanatı etrafında insanları Türkiye içinde ve dışında buluşturmaya destek olacağız. ■ Türkiye-ABD ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Her iki taraf için daha güçlü bağların kurulması

için ne gibi adımların atılması gerektiğine inanıyorsunuz? Türkiye-ABD ilişkileri ne yazık ki sürekli inişli çıkışlı bir seyir sürmektedir. Bunun temel nedenlerinden biri, ilişkileri iki ülkede de yeterince kuvvetli destekleyen bir “tabanın” olmaması. Vakfımızın gayelerinden biri de Türk-Amerikan ilişkilerini insandan-insana ilişkilerde yoğunlaştırmaktır. Özellikle meslek grupları, bilim insanları ve eğitimciler, gençler, sanatçılar ve kültür insanları arasında bağların kuvvetlenmesine, insan temelli ilişkilere önem vermekteyiz. İki toplumun çeşitli katmanlarının birbirini daha doğru anlaması, kalıcı, yaratıcı ve karşılıklı olarak yararlı ilişkilerin tesis edilmesiyle Türk-Amerikan ilişkilerinin derinlik kazanması mümkün olabilecektir.

Güler Köknar


Güncel &Toplum

15 Ocak 2014 Çarşamba

Ödülünü Başkan Obama verecek

Doğan Uluç doganuluc@aol.com

Teksaslı güzelin yakınlığını yanlış anladım

Amerika’nın en prestijli ödüllerinden biri olan Genç Bilim İnsanları ve Mühendislik Başkanlık Kariyer Ödülü’nü Yrd. Dç. Dr. Ahmet Yıldız kazandı. Yıldız’a ödülünü Başkan Obama verecek NEW YORK - POSTA212

B

aşarılı çalışmalarıyla Science Dergisi’ne kapak olan, ABD’de ve uluslararası alanda bugüne kadar çok sayıda ödüle layık görülen Yrd. Doç. Ahmet Yıldız, ABD içerisinde bütün branşlardaki genç bilim insanları için en prestijli ödül kabul edilen Genç Bilim İnsanları ve Mühendislik Başkanlık Kariyer Ödülü’nü kazandı. Ödülünü başkent Washington’da düzenlenecek törenle ABD Başkanı Barack Obama’nın elinden alacak olan Yıldız, Posta 212’nin sorularını yanıtladı. ■ POSTA212 okuyucuları için kendinizi tanıtabilir misiniz? Sakarya’da dünyaya geldim. Yedi çocuklu bir ailenin en küçük ferdiyim. Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nü bitirdikten sonra lisansüstü eğitimi için Amerika’ya geldim. 2001 yılında Illinois Üniversitesi UrabanChampaign Kampüsü Biyofizik Bölümü’nde doktora çalışmasına başladım. Burada yaptığımızı çalışmalar ses getirdi ve Science Dergisi tarafından ödüllendirildi. Master ve doktorayı üç seneden az bir sürede bitirerek mezun oldum. Daha sonra Kaliforniya Üni-

versitesi San Francisco’da doktora sonrası çalışmamı yaptım ve 2008’den itibaren Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Fizik ve Biyoloji bölümlerinde yardımcı doçent doktor olarak ise başladım. Halen kendi laboratuvarımda 7 doktora öğrencisi ve 3 post doktora araştırmacısı ile çalışmalarıma devam ediyorum. ■ Şu an sürdürdüğünüz çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Doktora sırasındaki çalışmamızda hücre içerisindeki yollar üzerinde yürüyen proteinlerin insanlar gibi sağ-sol-sağsol şekilde koordineli adımlar atarak hareket ettiklerini gözlemledik. Proteinler çok küçük olduklarından (yaklaşık 4-10 nanometre (nm), 1 nm metrenin milyarda birine eşit), mikroskopta direk gözlemlenemiyorlar. Adımlarını boyutu da sadece 8 nm olduğundan nasıl yürüdüklerini görebilmek için 1 nm çözünürlük elde etmek gerekiyor. Biz öncelikle proteinlerin ayaklarına ışık yayan boya molekülü yapıştırdık ve bu

boyaların pozisyonunu 1 nm çözünürlükle tayin edebilen bir teknik geliştirdik. Daha sonra boyaları proteinler yürürken takip ettik ve bu proteinlerin yürüme mekanizmasını çözmüş olduk. Şu anda kendi laboratuvarımda motor protein çalışmalarının yanında kromozomların ucunda “telomer” ismi verilen DNA dizinini inceliyorum. Telomerler kanser ve yaşlılık araştırmalarında önemli bir yer teşkil ediyor. Yaptığım araştırmalarla telomer DNA sının çeşitli tehlikelere karşı nasıl korunduğunu ve nasıl uzatıldığını anlamaya çalışıyorum. ■ Genç Bilim İnsanları ve Mühendislik Başkanı Kariyer Ödülü’nün sizce önemi nedir? En önemli yönü genç bilim insanlarının gayretlerinin Amerikan Başkanı tarafından takdir edilmesi ve ödüllendirilmesidir. Bu ödüle layık görüldüğüm için çok mutlu oldum ve bundan sonraki çalışmalarımda bana ciddi bir manevi destek sağlayacağına inanıyorum.

ses getiren çalışmalarım oldu, sanırım bu çalışmalardan dolayı ödüle layık görüldüm. ■ Barack Obama’nın elinden ödül alma konusunda neler hissediyorsunuz? Çok güzel bir duygu. Kendisi takdir ettiğim bir lider, tanışmaktan çok memnuniyet duyacağım. ■ Bu ödülün diğer Türk bilim insanlarını veya ABD’de eğitimlerini sürdüren öğrencileri teşvik edeceğini düşünüyor mu-

■ Bu ödüle layık görülmenizdeki en güçlü etkilerin ne olduğunu düşünüyorsunuz? Bu ödülü kişinin kariyeri boyunca yaptığı çalışmaların tümüne veriliyor. Benim motor proteinler ve mikroskop teknikleri üzerine yaptığım

CES 2014 Fuarı’na damga vuran Türk

Bütün dünyanın merakla beklediği teknoloji fuarı CES 2014 kapılarını açtı ve yeni teknolojileri meraklılarıyla buluşturdu. Ancak dünya devlerinin yarıştığı bu fuara bir Türk damgasını vurdu LAS VEGAS - POSTA212

D

ünyanın en büyük teknolojik fuarı olan CES 2014, 7 Ocak’ta kapılarını açtı. En büyük teknoloji markaları olarak bilinen Google, Microsoft, Apple, Samsung gibi markalarında boy gösterdiği CES 2014’e bu sene damga vuran bir Türk oldu. Uzun yıllardır Amerika’da yaşayan Mehmet Sarıçiçek geliştirdiği ödeme sistemi PulseWallet ile fuara katılan hemen herkesin büyük ilgisini çekti. DÜNYADAKİ EN GELİŞMİŞ POS Biometrik ödeme sistemi PulseWallet aynı zamanda dünyanın en gelişmiş POS sistemi olma özelliğini de taşıyor. Bir pos makinesin-

Mehmet Sarıçiçek

den daha çok her şeyi bir arada yapabileceğiniz komple bir satış ve ödeme sistemi. Fujitsu’nun desteğini de arkasına alan PulseWallet, üzerinde kullanılan Fujitsu marka biometrik okuyucu ile daha önceden eşleştirilmiş kredi kartınızla avuç içi izinizi okutarak ödeme yapmanızı sağlıyor. YÜZDE 99,99 DOĞRULUK CES 2014 fuarına damga vuran Mehmet Sarıçiçek PulseWallet kullanıcılarına biometrik ödeme de yüzde 99,99 doğruluk sunduğunu, ayrıca ikinci onaylama derecesi olan telefon numarasının girilmesi ile işlemin kusursuz bir güvenlik içinde gerçekleşmiş olduğunu söyledi.

AVUCUNUZDAKİ DAMARI OKUYOR Sarıçiçek Posta212 muhabirine yaptığı açıklamada şu şekilde konuştu : “Piyasadaki kredi kartı hırsızlarının ve sahtekarlarının n önüne geçme amaçlı bir kartsız ödeme sistemi oluşturduk. Bu sistemi “franchise”lar olsun , marketler olsun pos makinesi olarak sunuyoruz ve yavaş yavaş marketlere satıyoruz. Bizim için bu işin en önemli noktası güvenliği sağlamak. Dünyanın en güvenli biyometrik ölçüsü budur diyebiliriz. Mesela bir kafeye gidiyorsunuz diyelim, kredi kartınızla ödeme yapıyorsunuz. PulseWallet ödemenizi yaptıktan sonra size “Bir dahaki sefer için elinizi bağlamak ister misiniz?” diye soruyor. “Evet” diyerek elinizi bağladıktan sonra bu makinanın bulunduğu hiç bir yerde kredi kartınızı taşımanıza gerek kalmıyor. Avucunuzun içindeki damarı hiç bir dokunma olmadan okuyarak kaydeden bu cihazın mobil uygulamaları aracılığı ile de kuponlarınızı ve diğer kampanyaları takip edebiliyorsunuz.” CES 2014 Fuarı’nın çok yoğun geçtiğini belirten, Sarıçiçek “ Twitter çalkalanıyor. Çok yoğunuz. BBC’den geldiler ve yarım saatlik çekim yaptılar. Hem ürünümüzü tanıttılar hem de teknolojiyi anlattılar. Ekip olarak çok yorulduk” dedi. Sarıçiçek, PulseWallet’in şubat ayından itibaren marka olma yoluna giden küçük işletmelerde kullanılmaya başlayacağını söyledi.

sunuz? Elbette. İçimizden başarılı kişilerin çıkması ve bu kişilerin ödüllendirilmesi genç bilim insanlarımızı cesaretlendireceğine inanıyorum. Amerika da Türk bilim adamaları TASSA altında yılda bir kez bir araya gelip tanışabiliyorlar ve her enstitüde bir çok Türk araştırmacı var. Birbirimize yardım edip destek olarak Amerikan bilim komünitesinde çok daha iyi noktaları yakalayabiliriz diye düşünüyorum. ■ Sizin yolunuzda ilerlemek isteyen Türk gençlerine ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Doktoraya ilk başladığım yıllarda bu ülkede başarılı olmanın çok çalışmak, programlı ve düzenli olmak ve insanlarla yapıcı ilişkiler kurmaktan geçtiğini gözlemledim. Başarılı olmak için çekingenliği bir yana bırakıp, alanındaki en kaliteli isimlerle beraber çalışarak tüm potansiyelimizi ortaya koymamız lazım. Bu sayede başarının yakalanabileceğine inanıyorum.

NEW YORK son yılların en sert soğuklarını yaşıyor, kar dizleri aşmış. Pencereden yalnızca itfaiye ve polis arabalarını görüyorum. Lale desenli çay bardağını elime alıyorum. Belleğimdeki anı dosyasından bir yaprak çekiyorum. Karakışla cebelleşme niyetim yok. Artık anılarımlayım. KAPI İTİLEREK AÇILIYOR İlk uçakla İstanbul’a gelen Cihad Baban o dönemde Turizm ve Tanıtma Bakanı. Muhabirlikte çok şey öğrendiğim Cihad Bey barut gibi.‘’Utanmaz adam, uçkuruna sahip çıkamıyor. Dünyaya rezil olacağız’’ derken ateş kusuyordu. Bir yardımcısı beni odasına götürdüğünde‘olay’ı anlatıyor. Resmi davetli olarak Türkiye’ye gelen Amerikalı ‘’Tütün Güzeli’’ Kapadokya’da Bakanlık rehberinin cinsel tecavüzüne uğramış. Ziyaretini kısa kesip İstanbul’a kaçmış, bir Amerika’lı gazeteciye tecavüze uğradığını anlatmıştı. Tecavüz haberim Hürriyet’te de yayımlandı. Bakan Müsteşarı, Teksaslı güzele, rehberin sıcak yaklaşımını yanlış (!) anladığını söyleyerek olayı kapatmaya razı etmiş. Hilton’da düzenlenen bir basın toplantısında Müsteşar Nail bey kısa bir açıklamada ‘’Tecavüz gerçek dışıdır’’ dedi. ‘‘Yalan yazdığımı mı söylüyorsunuz?’’ Yanıt yok. ‘’Bakan Cihad bey de mi yalancı? Yanıma gelip oturdu. Çehresinden kan çekilmişti. Kolumu tuttu: ‘’Özürlü bir oğlum var, ekmeğimle oynamayın.’’ Ağzımdan tek kelime çıkmadı. Aradan kısa zaman geçti. İstanbul’a önemlikonuklar geliyor. Atatürk Havalimanı’na karşılamaya gittik. İsviçre yolcuları uçağa çağrıldı. Çıkış kapısı birden hareketlendi. Zevkli, giyimiyle dikkati çeken bir adam tekerlekli iskemlede sevimli bir çocuğu uçağa götürüyordu. Yürüme zorluğu çeken 10 yaşlarındakiçocuk gelip geçene gülücük dağıtıyordu. Refakatçileri arasında Anadolu Ajansı müdürünü görünce ‘’Bu Genel Müdür Nail Bey’in refakatçileri’’ dedim. Tekerleklideki çocuk ise özürlü oğluydu.’’ Kapıya az kala beni görüp durakladı. Birbirimize doğru yürüdük.’’Bakanlığımızın toplantıları için İsviçre’ye gidiyorum. Biz toplantıda iken oğlumu bir uzman doktor görecek. Lütfen haber yapmayın.’’ Yanı başımdaki fotomuhabirine ‘Resim istemez’ mesajı veriyorum. Bir kez daha içim burkuluyor, dokunsalar ağlayacağım. GÜLE GÜLE JIMMY Eskiyen yıla yolun açık olsun ama bizim tarafa uğrama umuduyla girdik. Geriye baktığım zaman 2013 çok daha iyi olabilirdi ama kısmet böyle imiş diyorum. Geleceğin neyi getirip götüreceğine ahkam kesmek harcımız değil, kafamıza tuğla düşmedi. Karşıdan geçerken Türk Evi’ne bakıyorum. Bina aynı bina, vitrindeki uçuk resimlere, tepedeki bayrağına kadar. Ama Jimmy yok artık etrafta. Türkiye’nin B.M. Daimi Temsilciliği’nde (Misyon ) aralıksız 64 yıl çalıştıktan sonra hayata gözlerini yumdu. Ofis işlerine, toplantı tutanaklarına, evrak-belge ulaşımına bakardı Misyon’da. James ‘Jimmy’ özel ofislere elini, kolunu sallayarak girer çıkardı. Burns 85 yaşında idi. Sigarası, içki, kumarı yoktu, evli değildi. Herkes Jimmy’yi, Jimmy herkesi tanırdı. BM’de güvenlikçilerin Genel Sekreter dışında kimliğine bakmadan içeri aldıkları ikinci kişi bizim Jimmy idi. Türk gazetecileriyle ilişkileri iyiydi. ‘En beğendiğin diplomat kim sorusuna hep aynı cevabı verirdi: ‘’Selim Sarper.’’ ‘’Toprağın bol olsun Jimmy.’’ Hurriyet.com.tr’den alınmıştır


Gündem

15 Ocak 2014 Çarşamba

Arzu Kaya

Uranlı @AKUranli

Lider olabilmek lider kalabilmek!

AMERİKAN eğitim sistemi içinde bir çocuğun okuldaki başarısı, ne kadar özgün olduğu ve ne kadar liderlik özellikleri taşıdığı dikkate alınarak değerlendirilir. Eminim, Amerikalı bir anne baba için en kıvanç verici övgülerden biri kendilerine çocuğunun doğal bir lider olduğunun söylenmesidir. Yani, öğretmen size “çocuğunuz doğuştan lider ruhlu derse” yaşadınız ama siz siz olun buna çok fazla güvenmeyin. Daniel Goleman, Harvard Business Review adlı dergide yayınlanan “Lider nasıl olunur?” adlı makalesinde liderleri diğerlerinden ayıran özelliklerin başında yüsek duygusal zekanın geldiğini söylüyor. Goleman’a göre kendini bilmenin, farkındalık hissinin, empatinin, sosyal yeteneğin ve azmin liderlik yete neklerinin kazanılmasındaki önemi büyük. Bir eğitimci olarak gençlerle çalışmaya başladığımda, benim de ilk farkettiğim, duygularını kontrol problemi çeken öğrencilerin öğrenme zorluğu yaşadığı, sosyal yaşamda bocaladığı ve liderlik rolünün gelişiminde dikkate değer sıkıntılarla karşı karşıya kaldıkları yönünde oldu. Yirmi yıllık eğitimcilik hayatımda öğrendim ki, lider doğulmuyor ancak azimle ve samimiyetle çalışarak iyi bir lider olunabiliyor. Eğer eğitimle ilgileniyorsanız size Linda Lantieri ve Daniel Goleman’ın birlikte yazdığı duygusal zekayı inşa etme ve içsel gelişimi güçlendirme tekniklerini anlattıkları “Building Emotional Intelligence: Techniques to Cultivate Inner Strength in Children” adlı kitaplarını okumanızı tavsiye ederim. Tabi, ne kadar çabalarsak çabalayalım bir başbakanın ya da çok milletli bir şirketin CEO’sunun ebveyni olma garantimiz yok. Ama üzerimize düşeni yaparsak en azından içimizde, çocuğumuzun karakterinin gelişimine olumlu katkılarda bulunarak iyi bir yetişkin olması için onu desteklediğimizi bilmenin iç huzuru olacak. Çocuğumuza kazandırmamız gereken ilk meziyet, makam, mevki ya da titre sahibi olmaksızın samimiyetle çevresindekilerin güvenini kazanarak onlara kendi arzularıyla liderlik edebilmek olmalı. Zaten bu tip bir vasfa sahip olduğunda makam ve mevkiyle ödüllendirilse de şımarmaz ve bulunduğu pozisyonun hakkını verir, görevlerinin gereğini yapar. Öyle sanıyorum ki 2013’ün son günlerinde hayata veda eden Güney Afrika’nın ilk siyahi başkanı Nelson Mandela ile bir kez daha iyi bir liderin toplum için önemini hatırlamış olduk. Mandela bizlere etkili bir liderin, halkının kaderini nasıl değiştirirebileceğini gösterdi ve tabi uzun ömürlü ve iyi inşa edilmiş bir liderlik için bulunması gereken en önemli özelliğin güçlü bir karakter olduğunu düşündürdü. Biliyorsunuz, Mandela bütün ömrü boyunca, hep böyle evrensel saygı ile kabul edilmiş değildi. Mesela, ABD eski Başkanı Ronald Reagan ve eski İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher tarafından Mandela’nın önderliğini üstlendiği “Afrika Ulusal Kongresi” adlı grup terörist olarak görülüyordu. Tam yirmi yedi yıl hapse mahkum edildi. Bir çok ‘benim’ diyen lider Mandela’nın yaşadıklarına tahammül edemezdi: Robben Adası’nda küçücük, pis kokulu bir beton hücrede 18 yıl geçirdi. Hasır üzerinde uyudu. Gardiyanlar tarafından kötü muamele gördü. Her gün taş kırmak için uzun saatler kızgın güneş altında güneş gözlüğü olmaksızın çalıştığı için gözleri kalıcı hasara uğradı. Annesi 1968 yılında öldüğünde izin verilmediği için cenazesine katılamadı. Ardından oğlunu kaybetti ama onun cenaze törenine katılmak için de izin alamadı. Daha sonra boşansa da, eski eşi Winnie’nin onu aldattığı ortaya çıktığı dönemde adete ahlaki lince uğratılmak istenen eşinin yanında durdu. Yine de, o yıpratıcı süreçte eşinden desteğini esirgemedi… Nihayet özverili çabası karşılık bulduğunda, kendisine terörist muamelesi yapan Reagan ve Thatcher’i affetti. Yıllarca süren tüm bu acılardan sonra, olağanüstü tarihi bir figür haline geldi. Bu sebeple onun mesih olduğunu iddia edenler bile var! Büyük bir lider olarak, Mandela hiç bir zaman iğneleyici davranmadı. Eski düşmanlarını kucakladı ama önünde eğilmelerine de izin vermedi. Uzlaşma, anlayış ve affediciliğin sesi oldu. Ne bir ordusu, ne siyası gücü vardı ama örnek hayatı ve fikirlerinin gücüyle ile yeni bir etik bakış açısı oluşturmayı başardı. Yılarca süren amansız mücadelenin ardından nihayet güç sahibi olduğunda ihtiyarlamış olmasına rağmen, Güney Afrika’nın ırkçı bir diktatörlükten gerçek demokrasiye geçişinde, her kesimden insanın güvenini kazanmayı başarabilmiş olması önemli rol onadı. Mandela bize özverili, samimi ve azimli insanlardan oluşan küçükcük bir grubun dünyayı değiştirebileceğinden asla şüphe etmememiz gerektiğini ispatladı. Gerçek bir liderin, intikam değil, birlik hedeflediğini ve kayıtsız şartsız “iktidar” yerine “uzlaşma” peşinde olması gerektiğini gösterdi. Liderler vizyonu gerçeğe çevirmek potansiyeline sahiptir. Mandela ile bir kez daha öğendik ki, liderlik için otorite değil, etkinlik; zayıflık değil, nezaket; zorbalık değil cesaret; kibirli olmak değil, kendinden emin olmak gerekiyor. Çocuklarımıza, başarılı bir lider olabilmek için güzel konuşmaktan ziyade, sıkı bir dinleyici olmak ve başkalarını anlamak yönünde samimi çaba göstermek gerektiğini öğretmeliyiz. Gerçek bir lider, etrafındakileri her zaman beraberinde tutabilmek için gücünü hafifçe kullanması gerektiğini bilmeli. Nasıl kendi gücüne güç katacağının değil, temsilcisi olduğu topluma nasıl en iyi hizmet edebileceğinin endişesini duymalı. Geleceğin liderleri, şüphesiz, kendilerini değil, toplumu güçlendirmek isteyenler olacak.

AMERİKA’YI FETHEDEN ‘TULUMBA’

Amerika’da en etkin e-ticaret sitesi olan Tulumba.com’un CEO’su Koray Yılmaz, New York, Kaliforniya ve Teksas eyaletlerinde ofisler açacaklarını belirterek, yatırım ortakları aradıklarını açıkladı NEW YORK - POSTA212

A

BD’de 10 yılda en büyük etnik online pazarı haline gelen e-ticaret sitesi Tulumba.com’un CEO’su Koray Yılmaz, New York, Kaliforniya ve Texas eyaletlerinde dükkan açmayı planladıklarını, bu konuda yatırım ortaklığı yapmak isteyen kişilerin kendileriyle temasa geçebileceklerini söyledi. ORHAN PAMUK NEDEN OLDU 1994 yılında ABD’de eğitimini tamamladıktan sonra bir telekomünikasyon şirketinde çalışmaya başlayan Koray Yılmaz, 2002 yılında Mustafa Atakay ve Ali Gürsel ile birlikte Tulumba.com’u kurdu. Yılmaz, şirketin kuruluş hika-

yesini şu şekilde anlatıyor “Mustafa arkadaşımız Orhan Pamuk’un bir kitabını bulamadığı için hayıflanırken aklımıza geldi bu girişim. Benzeri bir “mega store” girişimi olmadığı için biraz gözümüz kapalı olarak giriştik bu işe, ancak profesyonel ve uzun vadeli düşünce tarzı ile yaklaşınca başarılı olduk.”

“Felsefemiz mega store, yani yok yok” diyor.

GÜNDE 12 BİN ZİYARETÇİ Müşterilerinin gönlünde her zaman bir numara olduklarına ve hep öyle olacaklarına inandıklarını ifade eden Yılmaz, Tulumba. com’u günde yaklaşık 12 bin kişinin ziyaret ettiğine dikkat çekerek,

NEDEN TULUMBA? Yılmaz, şirketin isminin neden “Tulumba” olduğunu şu şekilde açıklıyor: “Pek çok faktör vardı. Birincisi, domain adı alınmamıştı. İkincisi, tulumba kelimesi yedi harften oluşuyor ve telefon numarası için uygun (1-866 TULUMBA). Üçüncü olarak, İngiliz alfabesinde olmayan karakterler yok, ve son olarak kolay akılda kalabilecek, ilginç bir isim diye düşündük.” Türk ürünlerinin yanı sıra, Tulumba.com’daki uluslararası ma-

ğaza (international store) bölümünde kitap, film, müzik ve gıda ürünleri sattıklarını belirten Yılmaz, “Bu konuda daha kapsamlı çalışma yapmak istiyoruz ancak güvenilir iş ortakları bulmakta zorluk çekiyoruz” diyor. Tulumba.com’un CEO’su Koray Yılmaz, önümüzdeki projelerinin arasında New Jersey, New York, Kaliforniya ve Teksas’ta satış ofisleri açmak olduğunu söylüyor. Bu konuda yatırım ortaklığı yapmak isteyen kişilerin kendileri ile iletişime geçebileceklerini belirtiyor. PEYNİR VE ÇAY REVAÇTA En çok kahve, peynir ve çay gibi Türk ürünlerinin ilgi gördüğünü söyleyen Yılmaz, en yoğun siparişi ise New York, New Jersey,

Kaliforniya, Illinois, Teksas ve Florida eyaletlerinden aldıklarını belirtiyor. AMAZON VE TULUMBA Yılmaz, son zamanlarda çeşitli platformlarda Tulumba.com ile amazon.com arasında benzetme yapılması hakkında ise şu şekilde konuşuyor: “Belki verdiğimiz servis olarak Amazon’dan üstünüz diyebilirim ancak bizim bir senede yaptığımız satışı onlar gün içinde öğle yemeğinden önce yapmış oluyor. Amazon gibi bir e-ticaret şirketi dünyada yok bundan sonra da olmayacak, Amazon istemediği sürece. Her halükarda “Turkish Amazon” lakabını sadece Türk ürünleri için hak ettiğimizi düşünüyorum.

Türk – Amerikalı Hukukçular Konferansı Türk-Amerikalı Hukukçular Konferansı (TALC), 31 Ocak 2014 Cuma günü New York Law School’da gerçekleştirilecek NEW YORK - POSTA212

T

ürk-Amerikalı hukukçuları bir araya getirecek olan konferans hukukçular arasındaki iletişim ağını güçlendirmeyi, mesleki dayanışma ortamı yaratmanın yanı sıra TürkAmerikalı hukukçuları bir kurumsal yapı altında birleştirmeyi amaçlıyor. Türk-Amerikalı gönüllü hukukçuların katkılarıyla hayata geçen konferansa Yurt Dışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı, New York Başkonsolosluğu ve Amerika’nın öndegelen Türk dernekleri desteklerini esirgemedi. New York Law School’da sabah saat 08:30’da kayıtla başlayacak olan konferans, konuşmacıların katılımıylazenginleşecek. Daha sonra düzenlenecek üç panelde de, önde gelen Türk-Amerikalı hukukçular sorunları ve önerileri dile getirecek. Öğle yemeği programından sonra ise, “think

tank” tartışma ortamı, öğrenciler için “prelaw” seminer, networking toplantısıyla gün boyunca devam edecek ve 17.00 - 19:00 saatleri arasında verilecek bir resepsiyonla sona erecek. Yapılan açıklamada, konferansa ön kayıtın zorunlu olduğu ve katı-

lımcı kontenjanının sınırlı olduğu belirtildi. Açıklamada ayrıca, ilgilenen katılımcıların en kısa sürede TALC websitesini ziyaret ederek (http://talconference.com) kayıt yaptırmalarının gerektiği de ifade edildi.

“ABD’deki Türkler Hoşnutsuz” Ohio merkezli Türk Amerikan Derneği (TAACO) Başkanı Uğur Özer, Türkiye’nin gidişatından genel bir hoşnutsuzluk olduğunu ve gelişen olayları kaygıyla izlediklerini söyledi COLUMBUS - POSTA212

Y

aklaşık 40 yıl önce Columbus civarında yaşayan Türkler arasında bir birlik sağlayarak Türk kültürünü ABD’de canlı tutmak amacıyla kurulan Ohio merkezli Türk Amerikan Derneği (TAACO) Başkanı Uğur Özer, kısıtlı imkanlara rağmen gerçekleştirdikleri faaliyetleri anlattı. Özer, ABD’deki Türkler arasında Türkiye’nin gidişatı konusunda genel bir hoşnutsuzluk olduğunu söyledi. SİYASETTEN UZAK DURDUK TAACO Başkanı Uğur Özer, siyasetten uzak durarak, Columbus civarındaki Türkleri bir araya getirmek ve ulaşabildikleri kadar aileye ulaşarak Türk kültürünü canlı tutmak ve özellikle çocukların ve gençlerin hep birlikte Türk bayramlarını kutlayabileceği ortamlar yaratmak amacıyla faaliyetler gerçekleştirdiklerini söyledi. Özer, üyelerinin ödedikleri küçük miktarda aidatlar ve hayırsever kişilerin bağışları ve çeşitli ödeneklerle 40 senedir ayakta duran TAACO Derneği olarak, böl-

geye eğitim almak için gelen öğrencilere ve çalışmalarını sürdüren akademisyenlere ellerinden geldiğince bilgi yardımında bulunduklarını belirtti. ÇOCUKLARIMIZ ÖNCELİĞİMİZ Kısıtlı imkânlarına rağmen güzel işler başardıklarını dile getiren Özer, “Her hafta Türkçe dersleri veriyoruz. Bu sene iki yaş grubumuz var. Derslerimiz kış sezonuyla başlıyor ve nisan ayının sonuna kadar devam ediyor. Nisan ayında öğrencilerimiz tarafından verilen çok güzel bir konserle eğitim dönemimizi sonlandırıyoruz. Ayrıca, mayıs ayında da çocuklarımız için çeşitli etkinlikler düzenliyoruz. Örneğin, geçtiğimiz sene bir futbol okulu kurduk. Öğrencilerimiz büyük keyif aldılar ” dedi. FAZLA KİŞİYE ULAŞMALIYIZ Columbus bölgesinde yaşayan Türkler’in, ABD’nin diğer bölgelerinde yaşayanlara oranla sayıca az olmaları nedeniyle birbirine daha bağlı olduklarını düşünen Özer, “Yine de ulaşamadığımız kişi sayısı-

nın ulaşabildiklerimizden daha fazla olduğunu söyleyebilirim” dedi. GENEL BİR HOŞNUTSUZLUK VAR 40 yıllık TAACO derneğinin hiç bir siyasi olaya karışmadığının , tamamen kültürel bir dernek olduğunun altını çizen Özer, dernek başkanı olarak Türkiye’nin izlediği politikalar çerçevesinde kişilerin nabzını tuttuğunu dile getirdi. “Gezi olayları sırasında bir çok üyemizin Türkiye’nin gidişatından rahatsızlık duyduğunu ve olanları kaygıyla izlediğini biliyorum. Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA) üyesiyiz. ATAA tarafından organize edilen telekonferansa katıldım. Çoğunlukla dernek başkanları, olanları kaygıyla izlediğinden bahsetti. Benim üyelerim de aynı paralellik içerisindeydi. Yine de TAACO’yu mümkün olduğunca siyasete bulaştırmamaya çalıştık. İnsanların siyasi düşüncesi ne olursa olsun, biz herkese ulaşmak istiyoruz. Fakat şu da bir gerçektir ki, Türkiye’nin gidişatı konusunda genel bir hoşnutsuzluk var” dedi.


Gündem

15 Ocak 2014 Çarşamba

NSA’da REFORM (WASHINGTON - AA) Beyaz Saray, Obama’nın NSA’in gözetleme programlarıyla ilgili bir süredir yürütülen gözden geçirme çalışmasının sonuçlarını 17 Ocak’ta açıklayacağını bildirdi. Konuşmanın nerede yapılacağına ilişkin bilgi verilmedi. Obama yönetimi, NSA’in eski sistem analisti Edward Snowden’in ortaya çıkardığı “izleme skandalı”nın ülkede ve dünyada yarattığı tepkilerin ardından, NSA’in işleyişinde bazı değişikliklere gidilmesi konusunda bir süredir çalışma yürütüyor. Başkan Obama bu kapsamda, Kongre üyeleri, istihbarat yetkilileri, teknoloji şirketleri, özel hayat ve sivil haklar üzerinde çalışan sivil toplum kuruluşları gibi çevrelerin görüşlerini dinliyor. Obama’nın, kendi isteğiyle oluşturulan bağımsız denetleme komisyonunun NSA’in yetkilerinde geniş çaplı değişiklikler öneren 40’ı aşkın tavsiyesini içeren raporunu da dikkate alacağı belirtiliyor.

Hava Kuvvetleri’nde uyuşturucu skandalı (NEW YORK-POSTA212) ABD Hava Kuvvetleri mensubu 10 subay hakkında, yasadışı uyuşturucu bulundurmaktan soruşturma açıldı. Uyuşturucu bulunduran subayların nükleer roket fırlatma kontrolünden sorumlu oldukları açıklandı. BBC’nin haberine göre, haklarında uyuşturucu bulunmaktan soruşturma açılanlar, ABD ve İngiltere’deki üslerde görevli 9 teğmen ve bir yüzbaşı. Haberde, soruşturma adı geçen söz konusu subaylardan 2’sinin, Malmstrom’daki hava Üssü’nde nükleer roket fırlatma kontrolünden sorumlu personel olduğu belirtildi. ABD Hava Kuvvetleri’nin, söz konusu 2 subayın güvenlik izinlerini askıya aldığı, soruşturmanın önce Kaliforniya’daki Edwards Hava Üssü’nde görevli 2 subay hakkında yapıldığı, sonradan genişletildiği ifade edildi. Soruşturulan subayların görev yaptığı üsler, Malmstrom, Vandenberg, FE Warren, Schreiver ve İngiltere’deki Kraliyet Hava Gücü Lakenheath olarak sıralandı. Malmstrom Hava Üssü’nün, 420 nükleer kıtalararası balistik füzeye, Schreiver Üssü’nün de Balistik Füze Savunma Örgütü’ne ev sahipliği yaptığı biliniyor.

New York’ta yolsuzluk

OPERASYONU New York’ta sosyal yardım dolandırıcılığı iddiasıyla gözaltına alınan onlarca polis ve itfaiyeci arasında, 11 Eylül saldırılarında yardım çalışmalarına katılan polis ve itfaiyeciler de var

M

anhattan Savcılığı’nın yürüttüğü bir sosyal yardım dolandırıcılığı operasyonu kapsamında 72 polis, 8 itfaiyeci ve 5 cezaevi görevlisi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların bazılarının 11 Eylül 2001 saldırılarında görev yaparken sakatlandıklarına dair sahte başvurularda bulundukları ileri sürülüyor.

UTANMAZLAR BBC Türkçe’nin yansıttığı habere göre, soruşturmayla resmi

kuruluşlara milyonlarca dolara malolan yolsuzlukların ortaya çıkarıldığı kaydedildi. Manhattan Bölge Savcısı Cyrus Vance, “Utanmazlık şok edici boyutlarda” diye konuştu. Savcı Vance, “Gözaltına alınanların bir çoğu 11 Eylül’deki çalışmaları nedeniyle psikolojik rahatsızlıklar geçirdiklerini söyleyerek sosyal yardım sahtekarlığı yapmış. Böyleleri kendi canları ve güvenliklerini tehlikeye atarak kente hizmet edenlerin itibarını da lekeliyorlar” diye konuştu.

34

Nita Lowey

milyon dolar

FOTOĞRAFLAR DELİL OLDU Aralarında emekli bir polis memuru ve New York polis teşkilatı içinde engellilere danışmanlık yapan bir görevlinin de bulunduğu dört kişi geçen salı günü “büyük hırsızlık” suçlamasıyla mahkemeye çıkarıldı. Operasyonun elebaşları olmakla suçlanan dört kişi 1 milyon dolara varan kefaletle serbest bırakıldılar. Yargı önüne çıkarılan kişiler eski polis ve itfaiye görevlilerine sosyal yardım alabilmek için nasıl sahte psikolojik sorunlar öne

28

Carolyn Maloney

milyon dolar

Steve Israel

Borcu servetinden fazla

sürebilecekleri, yapılan testlerde engelli çıkabilmek için neler yapmaları gerektiği konusunda yol göstermek ve karşılığında on binlerce dolar almakla suçlanıyorlar. Emekli bir polis memurunun doktorlara, panik atak geçirdiğini, evden çıkamadığını söyledikten sonra sosyal medyaya jetski yaparken çekilmiş fotoğraflarını koymuş. İnsanlarla ilişki kuramadığını söyleyerek sosyal yardım talep eden birinin ise, bir sokak festivalinde tezgah açıp satış yaptığı tespit edilmiş. (ANKA)

Nydia Velazque

Borcu servetinden fazla

MACY’S’ ta büyük TENSİKAT

Manhattan Bölge Savcısı Cyrus Vance

Jerrold Nadler

Borcu servetinden fazla

ABD’yi milyonerler yönetiyor Amerika’da Temsilciler Meclisi ve Senato’yu oluşturan 534 üyenin 268’inin ortalama mal varlıkları 1 milyon dolar ve üstü. Senatörlerin sahip olduğu mal varlıkları ise 2,7 milyon dolar NEW YORK - POSTA212

Ş

imdiki ABD Kongresi belki de tarihinin hem en üretken hem de en zengin kongresi olabilir. Araştırmalar, Temsilciler Meclisi ve Senato’yu oluşturan 534 üyenin 268’inin 2012 yılında beyan ettikleri ortalama mal varlığının 1 milyon dolar ya da daha faz-

la olduğu gösteriyor. Ancak, New Yorklu üyelerin diğer eyaletlerin üyeleri le karşılaştırıldığında daha “fakir” olduğu belirtiliyor. Kar amacı gütmeyen Center for Responsive Politics adlı araştırma kuruluşuna göre, sadece beyan ettikleri mal varlıkları göz önünde bulundurulduğunda servetleri kesin olarak bilinemeyen üyelerin

varlıklarının ortalama değeri yaklaşık 1.01 milyon dolar. Senatörlerin sahip olduğu mal varlığı ise yaklaşık 2.7 milyon dolar.

SERVETİ 34 MİLYON DOLAR

Bu milyonerler kulübünün gerçek üyesi olan birkaç üye dışında New Yorklu üyelerin servetleri

ise görece daha düşük. 34 milyon dolarlık servete sahip Nita Lowey (Westchester) ve 28 milyon dolar mal varlığı beyanında bulunan Carolyn Maloney (Manhattan) kongrenin en zenginleri arasında yer alıyor.

SIFIR DOLAR OLAN DA VAR

Fakat New Yorklu temsilcilerin

çoğunluğu diğer meslektaşlarıyla kıyaslandığında daha fakirler. Nydia Velazque (Brooklyn), Jerrold Nadler (Manhattan) ve Steve Israel (Los Angelas), borçları servetlerinden daha fazla olan 23 meclis üyesi arasında yer alıyor. Gregory Meeks (Queens) net mal varlığını 0 dolar olarak beyan etti.

0

Gregory Meeks

dolar

(NEW YORK-POSTA 212) ABD’nin dev perakende zincirlerinden Macy’s, 2 bin 500 çalışanını işten çıkaracağını açıkladı. Macy’s mağazasının bu kararı, yılın en yoğun alışveriş günlerinin yaşandığı tatil sezonunun ardından geldi. Kar oranını korumak amacıyla içinde oldukları yeniden yapılanma sürecinin bir parçası olarak bu kararı aldıklarını belirten Macy’s yetkilileri, işten çıkarmaların 2014 yılında şirket için 100 milyon dolar kar sağlayacağını söyledi. Mağaza, online operasyonlar ve yeni mağazalara yapacağı yatırımlar ile çalışan sayısının 175 binde kalacağını açıkladı. Macy’s, işten çıkarmaların yanı sıra bazı çalışanlarını yeniden atamayı ya da transfer etmeyi de planlıyor. The Cincinnati merkezli şirket ayrıca, beklentilerin altında performans gösteren 5 mağazasını da kapatmayı düşünüyor. Ekonomik toparlanma süresince rakipleri arasında dikkat çeken ve yerel pazarlarda uyguladığı stratejilerle kar sağlayan Macy’s, yoğun geçen kasım ve aralık aylarında bir önceki yıla göre satışlarını yüzde 4.3 oranında artırdı.

İş arkadaşını öldüren mahkum idam edildi (McALESTER - AA) ABD’nin Oklahoma eyaletinde 19 yıl önce Michael Lee Wilson (38) ile üç arkadaşı 25 Şubat 1995’te aynı yerde çalışan Richard Yost’u döverek öldürmüştü. Yost’u, beyzbol sopası ile öldüresiye döven, daha sonra kasadaki parayı çalan Wilson ile arkadaşları, marketteki güvenlik kameralarının kayıtlarından belirlenmişti. Yost’u öldürenlerden Darwin Brown, Ocak 2009’ta ve Billy Don Alverson da Ocak 2011’te idam edilmişti. Cinayetin işlendiği tarihte 16 yaşında olan Richard Harjo ise ömür boyu hapse mahkum edilmişti. Oklahoma Af Kurulu, Wilson’un idam cezasının ömür boyu hapse çevrilmesi için yaptığı başvuruyu reddetmişti.


Ekonomi

15 Ocak 2014 Çarşamba

Selim Atalay twitter@SelimAtalayNY

Asıl fırtınada yelken tamiri yapacaksın

ÜLKENİN taşına toprağına yatırım yapan, fabrika kuran, doğrudan yatırım yapan yabancı sermaye, normalde her ülkede makbuldür. El üzerinde tutulur... Anormal olan ise evsahibi ülkenin yabancı sermayeyi yolunacak kaz gibi görmesidir. Bir-iki yolunan kaz ilk fırsatta kaçar, başkası da bu olayı örnek görür ve geleceği varsa da gelmez... Hele ülke büyümeye muhtaç ve iş-aş yaratılması için sermaye arıyorsa ve buna rağmen yabancı sermayeye kötü davranıyorsa, kendi bindiği dalı keser... Evsahibi ülkenin hukuku taraf tutar, kendinden olanı korur, yabancının hakkını korumazsa, yine bindiği dalı keser. Evsahibi ülkenin işçisi yabancı patrona enayi muamelesi yaparsa, yine bindiği dalı keser. Tabii ki Fransa’dan söz ediyoruz... Amerikan Goodyear lastik şirketi bir tarihte hata yapıp Fransa’da fabrika kurmuş... Hatayı da 5 yıl önce fark etmiş, çıkmak istemiş ama 5 yıldır çıkamamış. Bu fabrika geçen yıl da hikaye olmuştu, yazmıştık. Fransa hükümetin bakanı fabrikayı bir başka Amerikan şirketinin almasını istemiş, Amerikalı şirket patronu da ‘Siz bizi enayi mi sandınız. Bu tembel işçiler ve yüksek ücretle üretim mi olur? Gider Bangladeş ya da Çin’de fabrika alırım, orada üretip Fransa’ya ihraç ederim’ deyip ortalığı ateşe vermişti. Amerikalı patron, fabrikada 1175 adet kendisine işçi denen, ama sabah binaya gelip çalışıyormuş gibi yapan Fransız nüfus olduğunu da söylemişti. Fabrikada bordroda olanların sayısı da 1175... Aradan aylar geçti, sonunda şirket, alıcı olmadığı için fabrikayı kapatma ve herkesi çıkartma hakkına kavuştu. Beş yıldır buna uğraşıyorlardı. Ama önceki gün işçiler ayaklandılar ve şirketin iki yöneticisinini rehin aldılar. Yöneticiler fabrikada tutsak alındı, barikatlar kuruldu... İşten çıkartılacaklara yüksek tazminat karşılığında serbest kalacakları ilan edildi... Meğer bu yönetici rehin alma olayı Fransa’nın milli sporuymuş. Yabancı şirketlerde sık yapılırmış... Fransız medyası ve kamuoyu keyifle durumu izliyor. Gerçi bu eylemin kanunda cezası varmış: 5 yıl hapis, 75 bin Euro para cezası... Ama eylem bir haftadan az sürerse pek kovuşturulmazmış. Polis de -durumu daha tırmandırmamak için- müdahale etmezmiş... Hem işçiler de yöneticilere iyi davranıp, dışarıdan yemek getirtirlermiş. Ayrıca da zaten zavallılar işsiz kalacağı için, durumları hoş görülürmüş, müş, müş, müş... Başka ülkede Fransız yöneticiler benzer durumda rehin alınsa aynı havanın olmayacağı kesin. Ayrıca baskı altındaki tutsak yöneticilerin taahhütlerinin hukuki geçerliği yok. Yöneticilerin keyif için orada kalmadıkları kesin. Zaten -Bize iyi davranıyor olabilirler, ama özgür değiliz- diyorlar. İyi davranma denilen de: Adamlara işkence yapıp dövmüyorlar, yoksa hakaret ve sözlü taciz diz boyu... Neyse ki bu acayiplik, başladıktan iki gün sonra 12 polisin fabrikaya gelip işçilerle konuşmasıyla sona erdi. Polis eylemin elebaşlarıyla görüştü, sonra iki polis binaya girip iki yöneticiyi aldı, arabaya bindirip götürdü. Eylemcilerin büyük öfkeyle anlattıklarına göre: Polisler -Ya bu adamları şimdi bırakırsınız, ya da Paris’ten onlarca polis ve panzer gelir, zorla fabrikaya gireriz, çatışma çıkarsa da hepinizi önce sopalayıp, sonra da hapse atarız- demiş... Bu samimi sohbetin ardından yöneticiler olaysız bırakıldı. Sonuç, bütün olay akla ziyan unsurlarla dolu. İşletme kârlı olsa, kapanmaz. İşletmenin kârlı olmasından işveren kadar işçi de sorumlu. Amerikalı alıcı adayı fabrikaya gelip işçilerin sohbetle zaman geçirdiğini fark edip, -Ne iş?- diye sorunca... -Eeee burası Fransa!- cevabı almıştı. Fransız işçilerin verimli çalışmadığını, lütfen çalıştığını herkes biliyor. Yöneticiyi tutsak almak ise hepten acayiplik. Başka bir ortamda olsa keskin nişancılarla polis operasyon yapar. Genelde ise imalat 3200 sayfa iş hukuku mevzuatı olan Fransa’dan, 10 kişinin yapacağı işi sendika zoruyla 25 kişinin yaptığı İtalya’dan, daha esnek koşuların ve düşük ücretin olduğu Asya’ya kayıyor. Son dönemde dünya para piyasalarında ve borsalarda başlayan çalkantı, reel ekonomileri de ilgilendiriyor. Borsa ve kur hareketi ötesinde üretim meselesi sürüyor. Otomobil lastiği her zaman her yerde lazım. Yabancı sermaye böyle kısa dönem çalkantıya bakmaz, ülkelerin orta dönem ekonomik gücüne, iyi evsahibi olup olmadığına, mevzuatına, ihracat altyapısına ve coğrafyasına bakar. Aklı erenler, bu çalkantı döneminde de gelişen piyasaların reformla, mevzuat esnekliğiyle küresel rekabete girip doğrudan yatırım çekebileceğini söylüyor. Zaman, çalkantı zamanında da reform yapma zamanıdır. (Stargazetesi.com’ dan alınmıştır)

ÇİN ZİRVEYE OTURDU Çin dış ticaret hacminde ABD’yi geçerek ilk kez zirveye oturdu. 2013’de Çin ihracat ve ithalat toplamı 4,16 trilyon doları buldu. Amerika Birleşik Devletleri ise 11 aylık dış ticaret rakamlarına göre 3.57 trilyon dolarda kaldı NEW YORK - POSTA212

D

ünya Ticaret Örgütü rakamlarına göre 2012’de sadece 15 milyar dolar farkla ABD’nin ardından ikinci sırada kalan Çin, 2013’de ABD’yi geçerek zirveye oturdu. ABD’nin 2013 yılı toplam rakamı şubat ayında açıklanacak. Ancak ABD’nin Çin’i yakalaması için aralık ayında 590 milyar dolarlık dış ticaret hacmi-

u dönemde işsizlik oranı ise Ekim 2008’den bu yana en düşük oran olan yüzde 6,7’ye indi. İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Müdürü Manukyan, verilere ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Gerilemede mevsim koşulları önemli bir faktör olduğundan ocak veya şubat ayında aşırı yüksek bir rakamla ortalama düzelecektir” dedi. ABD Çalışma Bakanlığı, ABD ekonomisine ilişkin önemli sinyaller vermesi bakımından uluslararası piyasaların en fazla önem verdiği verilerin başında gelen tarım dışı istihdam verilerini açıkladı. Buna göre aralık ayında 74 bin yeni iş alanı yaratıldı ve işsizlik oranı yüzde 7,0’den yüzde 6,7’ye geriledi. Beklentiler, yeni istihdam alanında 200 bin artış, işsizlik oranının ise yüzde 7 olması yönündeydi. İstihdam, özellikle

trilyon dolar olarak gerçekleşti. 260 milyar dolarlık ticaret fazlası ile Çin 2013’te ticaret fazlasını yüzde 12.8 artırdı. Çin dış ticaretinde imalatın ağırlığı dikkat çekerken, hizmet ticaretinde ABD’nin açık ara liderliği devam ediyor. Çin’in hizmet sektörü ithalat ve ihracatı 471 milyar dolara ulaşırken ABD’nin 1.07 trilyon doları buluyor.

Her zaman iyi bir yatırım aracı olarak görülen altın, geçtiğimiz yıl bu güveni boşa çıkardı. 2013’te yüzde 23’lük bir düşüş yaşayan altın 2014 için de pek umut vermiyor. Yoksa altının parıltısı sönüyor mu eçtiğimiz 12 yıl boyunca hiç değer kaybetmeyen altında geçen yıl yüzde 28 düşüş yaşandı. Altın yılı bin 200 doların hemen üzerinde kapattı ve bu yıl için de beklentiler olumlu değil.

dolardan kapatmıştı. Geçen yılı yüzde 28 düşüşle kapatan altında 12 yıldır devam eden yıllık yüksek seviyede kapanış serisi de sona ermişti. Altın ayrıca geçen yılki performansı ile yaklaşık son 30 yılın da en kötü performansını sergiledi.

DAHA DA KÖTÜ OLACAK Uluslararası finans ve yatırım uzmanı Jim Rogers, yakın zamanda yükseliş kaydeden altın fiyatlarının önümüzdeki dönemde artmayacağı öngörüsünde bulunurken, Bank of America Merrill Lynch ise 2014 yılı altın fiyatı tahminini yüzde 11 düşürerek 1.150 dolara çekti ve durumun daha da kötüleşebileceği uyarısında bulundu. 12 yıl boyunca hiçbir yılı değer kaybıyla tamamlamayan ve 2013 yılına 1675,30 dolar seviyesinden başlayan altının ons fiyatı yıl boyunca düşüş trendinde hareket ettikten sonra yılı 1.205,88

2014’TE YÜKSELİŞ YOK Büyük bir savaş ya da çok garip bir şey olmadıkça 2014 yılında yeni bir yükseliş görülmeyeceğini kaydeden Rogers, “Bu yüzden bu yıl veya gelecek yıl büyük bir satın alma fırsatı olabilir” dedi. Rogers, altın piyasasını etkileyen faktörleri Hintli politikacılar, altın piyasasının 12 yıldır düşüş göstermeyen olağandışı iyimserliği, çok fazla spekülatör ve bir çok kaldıraç olarak sıraladı.

NEW YORK - POSTA212

G

Amerika’da geçtiğimiz aralık ayında tarım dışı istihdam 74 bin arttı, 200 bin olan beklentilerin altında kaldı

B

TİCARET HACMİ 4 KAT ARTTI Dünya Ticaret Örgütü rakamlarına göre 2012’de Çin sadece 15 milyar dolar farkla ABD’nin ardından ikinci sırada kalmıştı. Bu rakam Çin’in günlük ticaret rakamının yarısını oluşturuyordu.

Çin’in son yıllarda ticaret rakamlarına bakıldığında geçtiğimiz 30 yıl içinde 4 yılda bir bir önceki ticaret hacmini iki katına çıkardığı görülüyor. Çin’in dış ticaret hacminde liderliği yakalamasıyla bir köşetaşı daha yakalanmış oldu. Çin, 2009’da dünyanın en büyük ihracatçı ülkesi olmuştu. Çin’in ihracatı 2013’te 2.21 trilyon doları buldu. İthalatı ise 1.95

Altın fiyatları umut vermiyor

ABD’de tarım dışı istihdam beklentileri karşılamadı NEW YORK - POSTA212

ne ulaşması gerekiyor. Bu rakama ulaşması imkansız olduğundan ekonomistler Çin’in ilk kez elde ettiği liderliğini ilan etti.

perakende ve toptan ticaret sektörlerinde artarken bilgi teknolojileri alanında azaldı. Geri kalan sektörlerde, kısmen aralık ayında görülen elverişsiz hava koşullarının da etkisiyle yeni istihdamın zayıf olduğu gözlemlendi. Fiyatlama bazında resmin değişmediğini kaydeden Manukyan, “Genelde 197 bin, özelde 200 bin ve işsizlik oranında yüzde 7,0 beklenen tarım dışı istihdam verişi sırası ile 74 bin, 87 bin ve yüzde 6,7 olarak geldi. Katılım oranı ise siyasi kriz sonrası kasım ayında toparlanma göstererek yüzde 63,0’a yükselmişti. Tekrar yüzde 62,8’e gerilemiş ve işsizlik oranını da peşinden sürüklemiş. + 38 bin revizyon var. Household anketi 143 bin artış göstermiş. Gerilemede mevsim koşulları önemli bir faktör olduğundan Ocak (ki soğuk hava etkisi sürebilir) veya Şubat ayında aşırı yüksek bir rakamla ortalama düzelecektir” diye konuştu.

ALIM İLGİSİ AZALDI Son yıllarda yatırımcıların altın fiyatlarını belirleyen güçlü bir faktör olduğunu belirten Bank of America Merrill Lynch Stratejisti Michael Widmer ise, altın fiyatlarında kendisini en çok endişelen-

direnin alım ilgisinin azalması olduğunu ifade etti. Widmer, “Eğer yatırımcılar altın satışına son verirse fiyatlar 1.200 ons civarında stabilize olur. Ancak bu bizim baz senaryomuz değil. Daha olası senaryo yatırımcıların altında aldıkları riskleri azaltmaya devam edecekleri yönünde. Bizim modellerimiz bu durumun altın fiyatlarını bin dolara kadar çekebileceğini gösteriyor” diye konuştu. Widmer, Hindis-

tan ve Çin’deki fiziksel altın talebinin dahi fiyatların düşmesini önlemeye yeterli olmayacağını da vurguladı.

GÜMÜŞ DE DÜŞÜYOR Bu arada gümüş de Bank of America Merrill Lynch’in tahminlerini düşürdüğü bir diğer değerli metal oldu. 2013 yılını yüzde 36 düşüşle kapatan gümüş için yatırım bankası 2014 yılında fiyatların yüzde 21 düşüşle 18,38 dolara kadar gerileyebileceği tahmininde bulundu. Altın fiyatlarında tahminde bulunan diğer kuruluşlarda çok umutlu açıklamalarda bulunmadılar. MKS Group ve HSBC de altın fiyatları ile ilgili tahminlerini düşürürken Barclays’ten Şüki Cooper altın fiyatlarının bu yıl 1.050 dolar kadar gerileyeceği tahmininde bulundu. Blog yazarı Robert Bonomo ise altın fiyatlarının bu yıl 960 doların altına gerileyeceğini öngörüsünde bulundu.

Dünyayı etkileyecek 5 BÜYÜK DEĞİŞİM Amerikalı bankacılık devi Morgan Stanley, 2014’de Avrupa’dan Çin’e, Japonya’dan ABD’ye kadar dünyayı etkileyecek beş büyük değişimi sıraladı NEW YORK - POSTA212

M

organ Stanley’in Küresel Baş Ekonomisti Joachim Fels, kaleme aldığı bültende dünya ekonomisinin bu yıl geçireceği 5 büyük değişime dikkat çekti. Fels, bu veriler ışığında dünya ekonomisinin 2014’te beş büyük değişim geçireceğini belirterek, bunları şöyle sıraladı:

1

FED AZALTIMI YÖNETMELİ “FED, yeni Başkan Janet Yellen önderliğinde geri çekilmeyi yöneterek faiz oranlarına dair güvenilir bir rehberlik sağlamalı. Banka 2013 yazında piyasaların ‘Geri çekilme, sıkılaştırma demek değildir’ açıkla-

masının gözardı edilmesinin ardından meydana gelen tatsız olayların tekrarını önlemeli.”

2

JAPONYA İÇİN 2014 SIKINTILI GEÇECEK “Bu yıl, Japonya’nın GSYH büyümesi için zor bir yıl olacak. Büyük şirketlere uygulanan vergi indirimlerinin, tüketici ürünlerindeki vergi artışının neden olduğu daralmayı dengelemesi zor görünüyor. Buna ek olarak, büyümeyi desteklemesi öngörülen yapısal reformlarda ciddi bir ilerleme beklenmiyor. Japonya Merkez Bankası’nın yıl içinde varlık alımlarını artırarak FED benzeri ileriye dönük rehberlik sağlamasını bekliyoruz.”

biliyor. Yine de, gelişen piyasa politika yapıcıları ya reform yapmaktan kaçındı, yanlış yollara girdi ya da kısa dönem zorluklarla karşılaştı. 2014 yılında atmosferin birkaç gelişen piyasa için zorlayıcı olması bekleniyor.”

3

AVRUPA BANKACILIĞI TEMİZLEMEYE ÇALIŞACAK “Avrupa Merkez Bankası yılın dördüncü çeyreğinde Euro Bölgesi’ndeki tüm bankaları denetler konuma gelecek. Bunun öncesinde bankalara yönelik yapılacak varlık kalitesi incelemeleri ve stres testlerinin bankacılık sistemini bütünleştirip temizlemesi bekleniyor.”

4

GELİŞEN PİYASALARDA YAPISAL REFORM İHTİYAÇ “Yatırımcılar ve politika yapıcılar ilerlemenin tek yolunun döngüsel tepkiler vermek yerine yapısal reformlar yapmaktan geçtiğini

5

ÇİN REFORM GÜDÜMLÜ BÜYÜMEYE GEÇMELİ “Çin kredi ve devlet destekli büyümeden reform destekli büyümeye geçmek durumunda kalacak. Mali liberalleşme ile bireysel ve toplumsal özgürlüklerin artırılması, kaynakların dağılım kalitesini tüketim temelli büyümenin başaramayacağı şekilde iyileştirebilir.”


Ekonomi

15 Ocak 2014 Çarşamba

Ekonomistler tedirgin 17 Aralık’ta başlayan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının siyasetteki etkileri ekonomiye de uzandı. Türkiye ekonomisinin istikrarlı büyüyen bir ekonomi olduğu algısı giderek daha çok yara alıyor NEW YORK

E

konomik dengelerin yerinden oynadığı ve özellikle döviz piyasalarında çalkantının hâkim olduğu Türkiye, 2013’te yükselen piyasa ekonomileri içinde para birimi en çok değer kaybeden ve dış açığı büyüyen ekonomilerden biri olmuştu. Siyasi tansiyonun yükseldiği son dönemde ise TL, dolar karşısında yüzde 7’nin üzerinde değer kaybetti. Gelinen noktada, yatırım ve tüketim kararlarının güven ortamına doğrudan bağlı olduğu, cari işlemler açığı yüksek, finansmanı yabancı sermaye girişine bağlı olan Türkiye’de, mevcut siyasi risk yatırımcıları da korkutuyor. Piyasadaki düşüşler kısa süreli olsa da, altında yatan nedenlerin etkisinin uzun sürebileceği endişesi dile getiriliyor. Ekonomi yönetimi ise türbülansın geçici olduğunu savunuyor. Son olarak Japonya’da konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Cari açığı Türkiye ekonomisini tedirgin edecek noktaya getirmedik, yatırımları sağlıklı sürdürdük. 3-5 yıl içinde cari açık tamamıyla Türkiye için bir tehlike olmaktan çıkacaktır” dedi. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da, “Türkiye’nin siyasi ve ekonomik erozyona uğramasına izin vermeyiz” sözleriyle güven mesajı verdi. Ancak aynı fikirde olmayanlar da var.

FITCH TEMKİNLİ Kısa süre önce kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, yaşananların henüz kredi notunda bir değişikliği gerektirmediği değerlendirmesinde bulunurken, “Ne var ki süregelen sıkıntıların devamı olabilir ve bu da ekonomik istikrarı tehlikeye sokabilir” uyarısında bulundu. Üç büyük kredi derecelendirme kuruluşundan bir diğeri Moody’s ise iç siyasetin Türkiye için belirgin risk oluşturduğuna katılarak, Türkiye’nin BAA3 olan kredi notu ve durağan not görünümünün bu riskleri barındırdığını açıklaması yaptı. “Siyasi riskin azalması, başka iyileşmeler olmadığı sürece, kredi notunda yukarı yönlü hareketi tetiklemek için yeterli değil” ifadesini kullanan kurum, “Kamu maliyesindeki iyileşmenin belirgin şekilde tersine dönmesi veya sermaye akışlarının ani ve kalıcı şekilde durması kredi notunda aşağı yönlü risk oluşturur” ifadesiyle risklerin altını çizdi.

makro açıdan büyüme veya enflasyondan birinden feragat etmek zorunda kalınan bir süreçte olunduğuna işaret ediyor.

açıdan benzer ülkelerle karşılaştırıldığında, son beş yıldır süren bol ve ucuz likidite döneminin sonuna gelindiği 2013’ün ikinci yarısından itibaren en kırılgan ülkelerden biri olarak gösteriliyor. “Kırılgan Beşli” (Fragile Five) olarak adlandırılan grupta başta cari

KIRILGAN BEŞLİ Türkiye ekonomisi, iktisadi

açık olmak üzere yapısal sorunlarıyla öne çıkan Türkiye, Hindistan, Brezilya, Endonezya ve Güney Afrika yer alıyor. Bu ülkeler arasında ABD Merkez Bankası FED’in tahvil alımlarının azaltılacağı kararına en çok tepki veren ülke, siyasi krizin de etkisiyle Türkiye oldu. Analistler, oluşan siyasi belirsizlik ortamında tahmin yapmakta zorlanıyor. Buna karşılık, gelişmelerin yarattığı siyasi gerginlik ortamı ve riskin devamı halinde uzun vadeli beklentilerin bozulacağını dile getirmekten de çekinmiyorlar.

10 YILLIK CARİ AÇIK Yaşar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Erinç Yeldan, “2013’te patlak veren siyasi gerginlik, sadece krizi tetikleyen

bir unsur, krizi yaratan önkoşullar ise ekonomi idaresinin on yıllık birikiminde” diyor. Erdan, “On yıllık cari işlemler açığı bilançosu, bir yandan dış kırılganlığın ve finansal istikrarsızlığın, diğer yandan da ulusal sanayide yaşanmakta olan göreceli üretim kayıplarının ve süregelen yüksek işsizliğin ana nedeni” değerlendirmesini yapıyor.

HASTA OLUNCA… Garanti Yatırım Başekonomisti Gizem Öztok Altınsaç da, “Ekonominin bazı yönleri güçlüyken gelen para, tampon etkisi yaratır, önlemleri alırsınız. Ama hasta olduğunuz bir ortamda yeni önlem alarak bozulmayı düzeltmek ile Türkiye’nin dinamiklerini ileri taşımak ayrı şeyler” uyarısında bulunuyor. Altınsaç,

DEĞİŞİMLE BAŞA ÇIKABİLİR Mart 2012’de Türkiye pazarına giriş yapan Rus finansal kurumu Renaissance Capital’in başekonomisti Charles Robertson, “Yabancı yatırımcılar, 10 yıllık AKP iktidarı sonrası görüşlerini yeniden gözden geçiriyorlar. Mali politika konusunda daha endişe söz konusu, ama yargı bağımsızlığı ve yükselen siyasi tansiyon nedeniyle büyük endişeler var. Fakat Türkiye 10-20 yıl öncesinden daha istikrarlı görünüyor, değişimle başa çıkabilir. Yine de faizler ve para birimi, kırılgan ülkelerden biri olan Türkiye’de baskı altında kalmaya devam edecek” diyor. Uluslararası kredi derecelendirme şirketi Euler Hermes’in Başekonomisti Ludovic Subran da iyimser seslerden. Döviz borcu olan şirketlerin sermaye çıkışlarını ve TL’deki değer kaybını hissedeceği uyarısında bulunsa da, değerlendirmelerinde iyimser duruş sergiliyor: “Volatilite ve dış şoklara karşı kırılganlık devam ediyor. Fakat Türkiye ilk kez bu durumla karşı karşıya değil; yavaş ama doğru yolda ilerliyor. TL’nin değerinin düşmesiyle rekabet gücü de artabilir.” Kıvanç Özvardar - Deutsche Welle Türkçe

THY, 48.3 milyon yolcuyu

uçurdu

THY’nin geçtiğimiz yıl toplam yolcu sayısı, bir önceki yıla oranla yüzde 23,6 arttı. Dış Hatlar Business/Comfort Class yolcu sayısı da yine aynı dönemlere göre yüzde 23,1 artış gösterdi NEW YORK - POSTA212

T

ürk Hava Yolları (THY), toplam yolcu sayısının 2013 yılında geçen yıla göre yüzde 23,6 artışla 48,3 milyona ulaştığını duyurdu. THY’nin, Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) yer alan açıklamasında, Ocak-Ara-

lık 2012 döneminde 39 milyon olan toplam yolcu sayısının, 2013 yılının aynı döneminde yüzde 23,6 artışla 48,3 milyona çıktığı belirtildi. Yolcu sayısındaki artışın iç hatlarda yüzde 26,1, dış hatlarda ise yüzde 21,9 seviyesinde olduğu ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

“Dış Hatlar Business/Comfort Class yolcu sayısı ve Dıştan Dışa Transfer Yolcu sayılarında da Ocak-Aralık 2012 dönemine kıyasla yüzde 23,1 ve yüzde 29,2 artış sağlandı. Yolcu doluluk oranı 1,4 puan artışla yüzde 79,0 olarak gerçekleşti. Toplam arz edilen koltuk km (AKK), Ocak-Aralık

2012 döneminde 96,1 milyar iken 2013 yılının aynı döneminde yüzde 21,1 artarak 116,4 milyara ulaşmıştı. AKK artışı iç hat uçuşlarda yüzde 28,5, dış hat uçuşlarda yüzde 20,1 oranında. Konma sayısı, Ocak-Aralık 2012 döneminde 302.416 iken 2013 yılının aynı döneminde

ABD’de işsizlik sigortası başvurusu 330 bine indi ABD’de 4 Ocak tarihiyle biten haftada işsizlik sigortası başvuruları bir önceki haftaya kıyasla 15 bin azalarak 330 bine indi NEW YORK - POSTA212

A

BD’de Çalışma Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre ilk defa işsizlik sigortasına başvuran kişi sayısı iniş eğilimini korudu. Geride bıraktığımız hafta işsizlik sigortasına başvuranların sayısı ekono-

mistlerin 335 binlik beklentisinin biraz altına inerek 330 bin olarak gerçekleşti. Bu rakamlar son bir ayın en düşük değeri olarak dikkat çekiyor. Önceki haftanın verileri de 339 binden 345 bine revize edildi. Çalışma Bakanlığı’nın verileri-

ne göre son 4 haftalık ortalama da 9,750 azalarak 349 bin düzeyinde gerçekleşti. Öte yandan, işgücü piyasasında son 2 ayda kaydedilen olumlu gelişmeler sonucu ABD’de işsizlik oranı kasım ayında yüzde 7’ye inmişti.

yüzde 22,2 artışla 369.572’ye; uçulan nokta sayısı, Ocak-Aralık 2012 döneminde 217 iken 2013 yılının aynı döneminde 12 artışla 243’e; kargo-posta, OcakAralık 2012 döneminde 470.636 ton iken 2013 yılının aynı döneminde yüzde 20,1 artışla 565.338 tona yükseldi.”

NASDAQ kapanış gongunu Chobani CEO’su Ulukaya çaldı Ağustos 2005’te Kraft Foods’a ait New Berlin, NY’daki fabrikayı alarak yola koyulan ve 1 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşan Chobani’nin sahibi Hamdi Ulukaya, Nasdaq’ın 8 Ocak’taki kapanış gongunu çaldı. Chobani, Nasdaq tarafindan organize edilen ‘’Fit Week’’ kapsaTURK mında kapanışta yer aldı. Hafta AVENUE boyunca Amerikalılara sağlıklı yaşam sitili sunan firmalar kapanış gongunu çalacak. Chobani’nin New York çalışanlarının da yer aldığı tören öncesinde bir konuşma yapan Nasdaq OMX Kuzey Amerika ve Asya Pasifik Bölgesi’nden sorumlu Global Corporate Client Group Başkan Yardımcısı Nelson Griggs, Chobani’nin başarısını yakından takip ettiklerini ve Türkiye’den peynir işi yapan bir ailede büom rica.c fame @cmlzyrtcemil@turko yüyen Ulukaya’nın, kısa sürede yoğurt pazarında lider duruma geldiğini söyledi. Çalışanların alkışları arasında kürsüye gelen Chobani Kurucu ve CEO’su Hamdi Ulukaya, sağlıklı ve iyi yoğurt yemenin herkesin hakkı olduğu felsefesinden hareket ettiklerini, Amerikan Olimpiyat Takımı’nın da ralarında bulunduğu milyonlarca insanın Chobani tercih ettiğini söyledi. 5 kişi ile başlayan Chobani’nin bugün 3 bin kişilik çalışan sayısına ulaştığını vurgulayan Ulukaya, Nasdaq’ın kapanış gongunu çalmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi. Griggs, Ulukaya’ya günün anısına bir plaket verdi. Kapanış anı Times Square’deki Nasdaq’ın dev billboardından da Times Meydanı’na canlı yayınla verildi. Ulukaya, çalışanlarla birlikte fotoğraf çektirmesinin ardından tören sona erdi. Nasdaq’ın kapanış gongunu Türkiye’den 15 Nisan 2013’te New York’u ziyarete gelen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu yapmıştı. Toplantıyı izleyen tek Türk basın kurumu ise Turk Avenue oldu. Ulukaya, tören sonrası Turk Avenue Genel Yayın Yönetmeni ve POSTA212 yazarı Cemil Özyurt’la bir süre sohbet etti.

Cemil Özyurt




Gündem

15 Ocak 2014 Çarşamba

CEMAAT’E YAKIN RETHINK ENSTİTÜSÜ VE HÜKÜMETİN KURDUĞU SETA DC YETKİLİLERİ POSTA212’YE KONUŞTU Yılmaz Polat Erdoğan, Gülen’e karşı Washington cephesini açıyor YOLSUZLUK ve Rüşvet Operasyonu’ndan sonra yapılan jet atamalardan Washington Büyükelçisi de nasibini aldı. Büyükelçi Namık Tan merkeze çekildi, yerine Tokyo Büyükelçisi Serdar Kılıç atandı. Washington, Başbakan Erdoğan için çok önemli bir başkent. Erdoğan - Gülen çatışmasından sonra daha da önem kazandı. 3 yıldır Washington’da görev yapan Büyükelçi Tan’ın süresi dolduğu için yapılan atamanın normal olduğu yolundaki gerekçe, meşru gibi görünse de, inandırıcı değil. Büyükelçi Kılıç Japonya’da henüz bir yılını bile doldurmadı. MGK Genel Sekreterliği yaptı. Erdoğan’ın özel doktoru Sinan Kılıç’ın kardeşi. AKP Samsun Milletvekili ve Başbakan’ın özel kalem müdürü Çağatay Kılıç’ın amcası. Zamanlama ve Erdoğan’a yakın bir isim olan Büyükelçi Kılıç’ın bizzat Erdoğan tarafından belirlenmesi, atamanın Pensilvanya’da oturan Fethullah Gülen ve ABD’deki Cemaat örgütlerine karşı mücadele başlatacağını gösteriyor. Erdoğan Hükümeti’nin dış politikaları Washington’da yerlerde sürünüyor. Namık Tan uzun süredir zor durumda. Yönetim ve Kongre’yle diyalog kopmuş durumda. Tan, tüm gayretine rağmen, AKP Hükümeti’nin İsrail’le kopan ilişkileri tamir edemeyince, aylardır konutta periyodik olarak caz konserleri düzenledi. Bu arada, Cemaat kurumlarının temsilcileriyle iyi ilişkiler içinde oldu. Onların düşünce kuruluşlarında konuşmalar yaptı. Cemaat’in özellikle Washington’da lobi yapan çok etkili kuruluşları var. 38 eyalette, 162 tane dernek faaliyet gösteriyor. 25 eyalette, 135 sözleşmeli okul açtı. 16 eyalette, 130 civarında çeşitli dallarda işyerleri var. Washington’da Gülen’e karşı başlatılacak mücadelede iki müşavirin tutumu belirleyici olacak. Büyükelçilik Adalet Bakanlığı Müşaviri Yüksel Erdoğan ve Emniyet Müşaviri Halil Yılmaz’la ilgili Ankara’nın stratejisi henüz belli değil. Yüksel Erdoğan, Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdür Yardımcılığı’ndan 2012 yılında Washington’a atandı. Birinci Sınıf Emniyet Müdürü olan Halil Yılmaz atanalı ise henüz bir yıl dolmadı. İki müşavir Ankara’da ‘Yargı’ ve ‘Emniyet’te yaşanan fırtınadan şu anda etkilenmiş görünmüyor. Ancak bu durum her an değişebilir. İki müşavir kalabilir de, geri çekilebilir de. Yurt Gazetesi’nden alınmıştır

Fethullah Gülen’i de

DİNLEMİŞLER NEW YORK - POSTA212

F

ethullah Gülen'in birçok önemli kişi ile yaptığı görüşme, soundcloud.com adlı sitede yayınlandı. Odatv'de yer alan habere göre, Türkiye’de vergi denetimine uğrayan bazı işadamları için Gülen, "Bir şey yapamazlar" diyor ve temaslarla ilgili "büyük patron bilmesin" ifadesini kullanıyor.

THY VE GÜLERCE'NİN YAZISI Telefon kayıtlarından "FG THY Para Çekmesi" adı ile yüklenende; arayan kişi ile Fethullah Gülen arasındaki konuşmada; Cemaat'in bankası olduğu ileri sürülen Bank Asya konuşuluyor. THY'nin paralarını çekmesinden endişeleniliyor. Arayan kişi, Zaman yazarı Hüseyin Gülerce'nin 24 Aralık 2013 tarihli yazısını da Gülen'e soruyor. Zaman yazarı Gülerce, söz konusu yazısında hükümete ateşkes için "3 şart" koşmuştu. Telefonun ucundaki kişi Gülen'e "Hüseyin Gülerce'nin yazısından haberi olup olmadığını" soruyor. Gülen "Önemli değil, haberim yok." diyor. "BOŞBAKAN" Soundcloud sitesine yüklenen ses kayıtlarından bir diğeri yine Bank Asya ile ilgili. Telefonda Başbakan Erdoğan'ın Cemaat'in kurumlarından Bank Asya'yı bitirme planına dair önlem alınması konuşuluyor. "Aralık 2013 FG Bank Asya Talimatı/ BDDK'da adamlarımız var" başlığıyla sızdırılan konuşmada O. adlı biri Başbakan Erdoğan için "Boşbakan" diyor. Konuşmada Fethullah Gülen'in "10 büyük işadamının 300 Milyon TL kadar mevduatı Bank Asya'ya getirmesi" önerisi anlatılıyor.

Washington’da AK Parti

CEMAAT TARTIŞMASI İLHAN TANIR WASHINGTON

◗ Türkiye'de neler oluyor? İktidar partisindeki bir takım kimselere, işadamlarına ve uluslararası bazı figürlere karşı çok ciddi bir rüşvet ve yolsuzluk dosyası var ve bununla ilgili olarak yapılması gereken, yargının yapması gereken şeyler var. Ve buna karşılık da bu süreci önlemek için hükümetten gelen reaksiyonlar var. Yargının gücünü ve etkisini azaltmak, bu davaları engellemek adına. Bana göre gerisi dipnottur. ◗ İktidar partisi üyeleri yolsuzluk iddialarının zamanlamasına dikkat çekiyor Soruşturma ekim ayında bitmiş. Bu biraz teknik bir konu, bilemeyeceğim. Delillerin karartılmasından korktuklarından dolayı da bu zamanda (17 Aralık) yapılmış. Bunun dışında zaten ‘zamanlama manidar’ diye bir moda çıktı herşeye karşı. Sonuçta seçimden 4 veya 8 ay önce olsa da zamanlaması o şekilde görülecekti. Eğer seçimlerden bir hafta önce olsa daha siyasi de görülebilirdi. ◗ Yargı darbesi suçlamalarına ne diyorsunuz? Yargı darbesi diye birşey sözkonusu değil. AKP’nin kapatılma davasında gerçekten de bir tür yargı darbesi vardı, onda şüphe yok. Başka mekanizmalardan sonra devreye sokulmuştu o ve sonunda iş Anayasa Mahkemesi’ne geldi. Doğrudan iktidar partisini kapatma davası gibi son derece saçma bir girişimde bulunuldu. Burada ise delillerle desteklenmiş bir yolsuzluk ve rüşvet soruşturması var. Rüşvet ve yolsuzluklara aslında Türkiye yabancı değil. Sadece AKP'nin daha önce böyle bir suçlamayla karşı karşıya kalmamasından dolayı farklı. Ondan dolayı da bu gelişmeleri, demokratik olmayan bir girişim olarak görmemek lazım. Suçlular ortaya çıkarılsa Türk demokrasisine faydası olur. Ortada bir örtbas etme çabası var, belki panik olarak gerçekleşiyor, ‘kumpas’ diye adlandırılıyor.. ◗ Parelel devlet veya devlet içindeki devlet yok mu? Böyle bir argüman geçerli değil. Yolsuzluk ve rüşvet çabalarını örtbas etme çabası olarak görüyorum bu tür söylemleri. Böyle bir paralel devlet vardı da neden hiçbir şey yapılmadı şimdiye kadar. Yapılmadı da işte bam teline dokunan bir olay karşısında mı paralel devlet ortaya çıktı? İkincisi: ortada birkaç tane savcının açtığı soruşturmadan bahsediyoruz. Gözaltına alınan sanıklardan bahsediyoruz. Bunu sistematik, yargının içinde polisle ortak yapılan birşey olarak görmek akıl işi değil. HSYK ve yargı kendilerini savunuyorlar çünkü bir taarruz var. Şimdilerde hangi soruşturmayı açarsanız paralel devletin bir üyesi olarak suçlanıyorsunuz zaten. ◗ AKP’nin bu şekilde bazılarına göre ‘parayonak’ şekilde bu dosyalara yaklaşımının nedeni ne olabilir? Washington'da da en çok sorulan soru da bu. İki nedeni olabilir. Birincisi; fiilen durdurulmuş olan ikinci dalganın getireceği çok şeyler olabilir, o iddialar çok ciddi çünkü. Ondan korkuluyor olabilir. Savunulamayacak eylemler, durumlar sözkonusu olabilir. İkincisi de, Gezi’de de gösterilen tepki benzerdi. Çapulcu vs. Devlet içinde nasıl bir yapılanma ortaya çıkmışsa, sosyal muhalefete hoşgörüsü olmayan bir yapıdan bahsediyoruz. Soruşturma vs normal şeyler olarak kabul edilir demokrasilerde. Ama Türkiye'de kişisel olarak algılanıyor, hatta darbe olarak algılanıyor. ◗ Bütün bu olanlar Türkiye ile ABD arasındaki ilişkileri nasıl etkiliyor? İlişkilerde aşağıya doğru bir eğri mevcuttu zaten Gezi'den itibaren. Daha sonra şiddeti artan bir eğrilme süreci var. Washington’da hoşnutsuzluk, şaşkınlık ve bazen kızgınlık var. Eylül-Ekim aylarında ortaya çıkan Çin füzesi durumlarından dolayı da bir hoşnutsuzluk var. Şimdilerde ABD Büyükelçisine karşı yapılan linç girişimi de Amerikalıları şoke etti. Bu tür şeyler, iddialar bir takım Arap ülkelerinde, geri ülkelerde meydana geliyordu. Tepkinin şiddeti çok yüksek oldu. O süreç içinde, Türkiye-Washington hattında, Türkiye dostu olarak kalmaya çalışan kimseleri de Türkiye kaybetmiş oldu. ABD Dışişlerinin son açıklaması, ABD’nin Türkiye’deki yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı gibi konularda biraz daha aktif olacağını gösteriyor. Herşeye rağmen seçim sonuçlarını bekleyip, ona göre pozisyon alırlar diye bekliyorum. ◗ Gülen’in ABD’de yaşaması veya Hizmet’in yurtdışı ve özellikle Batı’daki kurumlarının çokluğundan dolayı, Cemaat’in Uluslarararası bir planın Türkiye’deki piyonu olma iddiaları var?

Fevzi Bilgin, Washington’da yakın zamanda açılan Rethink Enstitüsü adlı düşünce kuruluşunun direktörü. Rethink, Gülen Hareketi’ne yakınlığıyla bilinen bir düşünce kuruluşu. Yakın zamanda gerek dershaneler gerekse yolsuzluk konusu olsun yayınladığı raporlarla dikkat çekiyor. Bilgin, Türkiye’deki krizi ve ABD-Türkiye ilişkilerine olan etkilerini anlattı.

Kadir Üstün, Washington’daki SETA DC düşünce kuruluşunda Araştırma Bölümü Direktörü. SETA DC, AK Parti hükümetinin beyni olarak kabul edilen bir kuruluş. Hükümetin iç-dış politikaları hakkında analizler yayınlıyor. SETA DC, gerek Gezi protestoları gerekse son yolsuzluk operasyonlarında sessiz kalmayı tercih etti. Kadir Üstün, 17 Aralık süreci ile ilgili ilk kez konuştu.

Hizmet Hareketi siyasal aktör olarak Türkiye iç-dış politikasına beğendiği-beğenmediği konularda tesir etmeye çalışıyor gibi bir düşünceye kategorik olarak karşıyım. Hizmet Hareketi siyasal aktör değil. Sivil toplumun, kamusal alanlarda fikirlerini belirtmesinden normal bir şey olamaz. Bu yaklaşım da Türkiye'deki demokratik anlayışın olgun olmamasından kaynaklanıyor. Batı'da bulunmak veya bulunmamak meselesi değil. Bu tür sorunlar son iki yılda ortaya çıkan sorunlar, neden daha önceden yoktu? Hizmet'in Türkiye'nin yumuşak gücünü artırıcı işlev gördüğünü söyleyen iktidar, bu durumdan hoşnuttu, desteğini esirgemiyordu. Gelip birçok Hizmet organizasyonlarında konuşma yapıyordu. Türkiye’de işlerin son iki yılda yanlış gittiğini ise sadece Hizmet değil herkes söylüyor. Hem stratejik tecrübe olarak Türkiye'nin hazır olmadığı ortaya çıktı. Suriye krizi özellikle öne çıktı bu konuda. Hizmet Hareketi’nin ifade ettiği konular Türkiye’nin yalnızlaşmaması, demokratik kriterlerden kopmaması, uluslararası toplum tarafından örnek gösterilmesine yönelik şeyler. Hizmet Hareketi Milli Güvenlik meselerine, kamusal politikalara karşı birşey söylemiyor. Hükümetin seçimle geldiğini tartışmıyor, saygı gösteriliyor. ◗ Gülen ile Erdoğan arasındaki kavga nasıl sonuçlanır? Bu krizdir, kavga değil. Cemaat-AKP kavgası demek işleri yolundan çıkarıyor. Yolsuzluk ve buna karşı gösterilen bir reaksiyondur olan. Gerisi dipnot, aksesuardır. Türkiye’de olan yolsuzluk iddiaları bir siyasal krize yol açtı. Yargının bağımsızlığını ortadan kaldırmaya yönelik şeyler oluyor. Çok da demokratik olmayan 1982 Anayasamızı dahi daha da aşağıya çeken durumlar yaşanıyor. Çıkarılmaya çalışılan yasaların bundan sonra Anayasa Mahkemesi’ne gelmesi, Cumhurbaşkanının vetosu veya onayı, hepsi olay çıkaracak, kriz çıkaracak şeyler. Çok hızlı ilerliyor gündem. Bir de seçim var tabi önümüzde. Bir gelecek tasarlamak, tahmin etmek güç. Türkiye ne zaman eski günlerine dönecek bilmek güç. Son 2 yılda demokratik olmayan bir yapılanma olmuş (hükümet-devlet içinde) Bunun kolaylıkla izalesi mümkün olmayabilir. Seçimler kararlı bir sonuç ortaya koymayabilir. Statüko devam edebilir. Veya Hükümet bir gün demokratik tepkilere boyun eğerek demokratik olarak hareket eder.

◗ Türkiye’de neler oluyor? ASKERLER MAĞDUR EDİLDİ Türkiye’de yargıda ciddi bir problem var. Bu, bugün ortaya çıkmış birşey değil. Yargıdaki bazı grupların siyasi amaçlarla kullanıldığını görüyoruz ve hükümet de buna karşı önlemler alıyor. Bu önlemlerin hukuki olması önemli. 17 Aralık bağlamında olanlar, AKP ile Gülen Hareketi arasında bir güç mücadelesi olarak tanımlanıyor, savcı-polis-hakimin hukukun dışına çıkarak siyasi bir operasyon yaptıkları fikri var. Kanaatim, rüşvet, yolsuzluk haksız kazancın üzerine sonuna kadar gidilmeli. Aynı zamanda operasyonlar hukukun dahilinde yapılmalı, ama böyle olmadı Türkiye’de. Ona karşılık da hükümet görevden aldı polisleri, HSYK da savcıları. Öteden beri varolan bazı çarpıklıklar gün yüzüne çıktı. Hükümet de sorumlu geçmişte yaptığı bazı şeylerden. Örneğin Özel Yetkili Mahkemeler askerler ve diğerlerine karşı hukuksuzluklar yapıldı, herkes de destekledi. ◗ Hukuksuz işler yapıldı derken.. Dosyaların bekletilip, birleştirilmesi, siyasi etki yaratmanın amaçlandığını gösteriyor. Amirlerine haber vermemesi, uzun süredir devam ettiği bir soruşturmayı sadece kendi networkleri içerisinde gizli tutarak yaptıkları görüldü. Rüşvet vs. suçlara karşı suçüstü yapılmak yerine siyasi olarak uygun zamanın beklenildiğini görüyoruz. Delillerin basına sızdırılması da, hükümeti utandırmak için, zor durumda bırakmak için yapıldığı bariz. ◗ Zamanlama manidar mı diyorsunuz yani? OPERASYON SİYASİ AMAÇLI Hemen dershane tartışmalarının arkasından gelmesi ve yerel seçimler öncesinde olması bu operasyonların seçimi etkileme amacıyla yapıldığını gösteriyor. Belki operasyon seçime daha yakın planlanıyordu ama birileri operasyondan haberdar olmuş olabilir ve bu yüzden erken harekete geçmiş olabilirler. Sonuçta bunlar spekülasyon tabi ama 3 farklı dosyanın birleştirilmesi ve operasyonu yapan kimselerin, yargı üyelerinin (Gülen hareketine) sempatilerinin bilinmesi olayın siyasi amaçlı yapıldığına işaret ediyor. ◗ Darbe yapıldığı iddialarına katılıyorsunuz yani? YARGI DARBESİ Darbenin başka bir tanımı var, ama burada bir benzetme sözkonusu. Hükümeti zor durumda bırakmak ve indirmek amacı varsa, ki

öyle olduğu görülüyor, bir yargı darbesinden bahsedilebilir. Bunun bariz bazı networkler tarafından yapıldığı belli. Yargıda reform yapmaya çalışan bir hükümet var. 2010’dan beri Avrupa İnsan Hakları Mahkesinde Türkiye ile ilgili dosyalar rekora koşuyor, bunları azaltmak için bir çalışma vardı zaten. Kürtlerle ilgili iyileştirmeler için de çalışmalar vardı. Yargı belki de dış dünyaya en kapalı kurumlardan birisi Türkiye’de. Bundan dolayı, bu kurumların içindeki bazı grupların fazlaca güçlendiğini görüyoruz. Dünyanın her yerinde bu tür odaklar güçlenir ancak bu gücün siyasi güç mücadelesinde kullanılması herhangi bir devletin kabul edebileceği bir şey değildir. Aynı zamanda hükümetin de hukukun içinde kalması gerekir. Bunu da yapmaya çalışıyorlar. Meclis kanalıyla. ◗ Bu yapılan HSYK değişikliklerin Türkiye’de ‘Güçler Ayrılığı’nı bitirdiğini söyleyen kimseler çok.. YARGIYA SİVİL DENETLEME Güçler ayrılığının güçlendirilmesi gerekiyor Türkiye’de. Sistemde zaten Yasamayla Yürütmenin iç içe olması durumu var. Yargıda da HSYK’nın tabanı genişletildi ancak halen sadece Yargının kendi içinden seçtiği üyelerden oluşuyor. Bunun üzerinde bir sivil denetleme gerekiyor. Ama şunu hatırlamak lazım, güç sahibinin (AKP Hükümeti) teklifleri maximalist olur ve bu teklif görüşülecek ve daha demokratik bir şekil alacaktır diye düşünüyorum. Yargının yürütmenin altına çekilmesini isteyen yok ama sivil bir denetleme gerekiyor. ABD’de bu böyle, Anayasa Mahkemesi üyeleri vs. (Başkanca aday gösterliyor, yasama’dan onay alıyor.) ◗ Yolsuzluk Dosyaların arkasında Uluslararası Komplo var iddiaları? Kimin ne amaçla yaptığı halen belli değil. Sahiplenen Gülen Cemaati var ama. Dışarıya bir mesaj gönderilmeye çalışıldığı açık. Halkbankası’nda olanların yasal olduğunu Bakan Ali Babacan açıkladı. Halkbankası’nın bu şekilde gündeme getirilmesi bana göre dış dünyaya verilmiş bir mesaj. ABD ile Türkiye arasında belli bir anlayış vardı halbuki bu konuda. ABD’de Halkbankası’nın üstüne giden kimseler de Obama yönetimine fazla yakın kimseler değil. Dışarıya bir mesaj veriliyor ama bu dış komplo ise bunun delillerini görmek lazım. ◗ Türkiye-ABD ilişkileri nasıl etkileniyor bu durumlardan? İLİŞKİLERE ZARAR VERMEZ ABD bu konunun detaylarına girmeden ilkelerini söyledi, yargıda şeffaflık, bağımsızlık vs gibi. Türkiye de demokratik bir ülke olarak bunları savunmalı zaten. ABD tarafından belli bir rahatsızlığa neden oluyor tabi bazı şeyler ama ABD hükümetinin de Türkiye’deki gazetelerin yazdıklarına spesifik olarak cevap vermesini beklememek lazım. Olanların ilişkilere bir zarar vereceğini sanmam. Son yıllarda iki ülke birçok stratejik konuyu tartışır hale gelmişti. Ama Gezi sonrasında dış basında ve analistler de odak değiştiriyor bu gelişmeler karşısında tabi. Bu durum da Türkiye-ABD ilişkileri için çok da iyi değil. ABD Türkiye’yle ilgili daha çok büyük resme bakıyor. ◗ Bu kavganın nasıl sonlanacağını bekliyorsun? CİDDİ PROBLEM DEĞİL Muhtemelen seçimlere kadar yargıdaki değişikler, Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı vs gibi kurumlarda böyle gidip-gelmeler olacaktır. Yerel seçimlerden sonra ise yeni bir hava oluşur. AK Parti için ciddi bir problem gözükmüyor. 17 Aralık’ın etkisinin oylarda çok büyük olmadığı ve belki %1 gibi etkiler yaptığını görüyoruz. Bir sürü bakan değişimi oldu. Bir kırılma olacağını düşünmüyorum. ◗ Washington’da Türkiye’de Olanlar Nasıl değerlendiriliyor sence? Genelde güç mücadelesi bağlamında tartışılıyor. Yolsuzluk da tartışılıyor ama siyasi mücadele bağlamında soruluyor. AKP’nin geleceği, Gülen Hareketi, Erdoğan’ın gelecek planları gibi konular bolca soruluyor. Bu da normal tabi. Bazı Amerikalı arkadaşlar da belirsizlik, istikrarsızlık olacak mı diye soruyorlar. ◗ Türkiye giderek izole oluyor, kendi içine kapanmıyor mu? Seçim senesi içine kapanma olması normal. Öyle bir trend bu olaylardan önce başlamıştı. Ama diğer taraftan da gerek İran ve gerekse Irak’la daha iyiye gidiyor ilişkiler. Irak’da Maliki’nin durumu iyi değil tabi ama ilişkilerde iyileşmeler var. O anlamda Türkiye’nin örneğin Suriye’deki durumdan dolayı büyük insiyatif alma iştahı ve isteği yok. Bundan sonra sınır güvenliği, El-Kaide tehdidine karşı korunma gibi konular ileri çıkar. Türkiye’nin bölgede izole olduğuna inanmıyorum.


Güncel

15 Ocak 2014 Çarşamba

KONGRE ÜYELERİNE

AVANTA TÜRKİYE TATİLİ Washington’daki lobi kuruluşlarının Kongre üyelerinin seyahat masraflarını karşılaması yasaya göre suç. Ancak yasada boşluklar bulan lobiciler, Kongre üyelerini Türkiye’ye götürmek için uğraş veriyor

KONGRE ÜYELERİ HANGİ ÜLKELERE UÇUYOR? (2013 itibarıyla, Kongre üyelerinin özel olarak finanse edilen seyahatleri Ülke

İsrail 142 1,910 Türkiye 87 640 Hindistan 31 396 Etopya 23 318 262 Azerbeycan 36 Almanya 26 233 İrlanda 14 195 112 Güney Sudan 9 Tayvan 7 107

AHMET BUĞDAYCI NEW YORK

W

ashington’da lobicilerin sokağı olarak tanınan ünlü K Street’de Türkiye için çalışan lobiciler daha sık görülüyor. Son dönemdeki en popüler lobicilik hareketi de Kongre üyelerini, Türkiye’ye seyahat etmeye ya da tatillerini Türkiye’de geçirmeye ikna etmeye yönelik. Dennis Hastert ve Dick Gephart adlı iki lobici, şu anda Türkiye’nin

Konge üyelerini Türkiye’ye çekmeye yönelik yıllık 1.4 milyon dolarlık lobi projesi üzerinde çalışıyor. Hastert ve Gephart geçtiğimiz mayıs ayında sekiz Konge üyesini tüm masraflarını ödeyerek Türkiye’ye götürüp bu konudaki ilk adımını atmış. BÜTÇESİ 1.4 MİLYON DOLAR Diğer yandan politikacıların belirli çıkarlara yönelik olarak lobi grupları tarafından seyahatlere götürülmesi yasalara göre suç. Bu yasalara göre, lo-

bicilerin politikacılara bir sandviç bile satın alması yasak. Hatta 2077 yılında Jack Abromoff adlı bir lobici kuralları çiğnediği için hapse atılmıştı. YASADAKİ BOŞLUKLAR... O zamandan bu yana, seyahatlerle Konge üyeleri arasındaki bağlantıyı kırmaya yönelik yasal adımlar atılmasına rağmen her şey eskiden olduğu gibi devam ediyor, pratikte lobi kuruluşlarının çalışanlarının yolculuklarda politikacılara eskortluk bile

yaptığı gözleniyor. Ancak eğer bu seyahatin masrafları gidilen ülke tarafından ödenirse, o zaman yasa dışı olmaktan çıkılıyor. Türkiye için çalışan lobi firması da, masrafları Türk hükümet tarafından ödendiği için yasal çerçeve içinde kalıyor. Lobicilerin yasanın etrafında dolaşmasının diğer bir yolu da kar amacı olmayan şirketleri kullanmak. Aslında bir ofisi bile olmayan bu tür kuruluşlarla anlaşılarak, kağıt üzerindeki bu kuruluşların politikacıla-

rın seyahat masraflarını ödediği gösteriliyor. Bu yüzden pek çok büyük şirket bu tür kuruluşlar üzerinden harcamaları yaparak lobi faaliyetlerini gerçekleştiriyorlar. EN ÇOK TÜRKİYE FAYDALANIYOR Yasalardaki bu boşluklar, Kongre üyelerinin giderek artan bir sıklıkta dünyanın her tarafına eşleri ve aileleriyle birlikte business class’da uçabilmesini mümkün kılıyor! Bazı seyahatlerin masrafları, 25 bin doların

KRİZ BÖLGEYE YAYILABİLİR

CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, Türkiye’deki yolsuzluk ve arkasından gelen operasyonların yarattığı krizin bölge ülkelerine de yayılabileceğine dikkat çekti

T

ilişkin paral devlet iddialarını nasıl değerlendiriyorunuz. Cemaat ne kadar samimidir sizce? Bu samimiyet hepimizin aklında bir soru işaretidir. Sonuçta biz bu operasyonları yapanları da tanıyoruz. Hırsızlığı yapan da bunu yargılayanlar da, dış bağlantıları da tehlikedir.

ANKARA - POSTA212

ürkiye’deki yolsuzluk skandalı ve arkasından gelen hükümet operasyonları tüm dünyanın gündemine oturdu. Yolsuzlukla ilgili soruşturmalar ilerledikçe, gözler son 10 yıldaki ekonomik gelişmenin motoru olan inşaat sektörü ve mega projelerin sahiplerine çevrilmeye başlandı. CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, uzun süredir kapsamlı yolsuzluk iddiaları üzerine odaklanan bir isim. Hazine Müsteşarlığı’nda Hazine Başkontrolörü olarak da görev yapan Erdoğdu POSTA212’nin sorularını şöyle cevapladı: YOLSUZLUK ÖRGÜTLÜ n Yolsuzluk sürecinde inşaat, enerji ağırlıklı ekonomik modelin rolü öne çıkıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’deki yolsuzluk süreci uygulanan ekonomik sistem üzerinde dönmüştür. Ama inşaat bunun asıl kaba tarafıdır. Asıl olarak enerji, büyük özellleştirme projeleri, bankacılık, hepsi örgütlü bir sistemin parçasıdır. n Bu süreç sizce nasıl başladı, kökeni nedir? Türkiye’de her zaman yolsuzluk vardı. Ama hiçbir dönemde bu kadar örgütlü, bu kadar kurumsal yapıyı kapsayacak boyutta olmamıştı. Şu an itibarıyla erkleri kullananlar, köşe başlarını tutanlar bu yolsuzluk düzeninin bir parçasıdır. Daha 2002’de parti programı bunlara göre yapılmıştı. Önce yasaları değiştirdiler, yargıdaki muhalifleri tasfiye ettiler. Yasal değişiklerle, sistemi bu ortama hazırladılar. Sonra komple ülke ekonomisi yağmalanmaya başlandı.

Seyahat Harcama sayısı (bin dolar)

n Bu krizin yayılma tehlikesi nedir? Ekonomik ve toplumsal bir krizin giriş fazındayız. Bunun faturası ülkemizdeki yoksul insanlara kesilecek. Bu da iç karışıkları artıracak bir dinamik. Ayrıca bu durum sadece Türkiye’yi ilgilendirmiyor. Bu kriz Türkiye’den bölgeye, hatta dünyaya yayılabilir. Irak, İran, Suriye’nin, Yunanistan’ın durumu ortada. Türkiye’deki sorun herkesin başını artıracaktır. FATURA YOKSULLARA n Yolsuzluk iddialarının boyutu nedir.? Eskiden yolsuzluğu ağırlıklı olarak küçük memurlar yapardı, Trafik cezası keserken, vergi, tapu dairelerinde memurlar rüşvet alırdı. Şimdi ise yolsuzluk düzenini en üsttekiler planlıyor, devlet memurlarına sadece belge imzalatıp suç ortağı haline getiriyorlar. Pek çok

mekanizmayı ortadan kaldıran, tek elden dağıtan tek adam sistemine bakmak lazım. Yani diktatörlük olmadan böyle bir yolsuzluk düzenini ülkeye kabul ettiremezsiniz. n Hem Batı’dan hem Körfez ülkelerinden gelen sıcak paranın bu süreçteki rolü nedir? Bizim gibi ülkelerde her zaman fon ihtiyacı olur. Bu da en sağlıklı şekilde uzun vadeli finansmanla sağlanır. Ama yolsuzlukların olduğu bir yerde, fon akışı gri parayla finanse edildi. Ya da Batı’dan gelen vur kaç parayla finanse edildi. Dolayısıyla komple bir küresel eleştiri yapılması lazım. Yunanistan’da yolsuzluk batağına batmış bir sistem yıllarca finanse edilirken küresel sistem neredeydi. Herkes gözünü kulağını kapatmayı tercih ettti. Şimdi faturayı Yunan halkı acı bir şekilde ödüyor. İspanya, İtalya da aynı durumda.

n Peki diğer yandan bu yolsuzluk operasyonları için yurtdışından düğmeye basıldığı iddiasına ne diyorsunuz? Hükümetin tek yaptığı şey komplo iddialarını seslendirmek. Ama kendi iddialarını halka kabul ettiriyorlar, çünkü kara parayla medyayı ele geçirdiler. Şu anda muhalifler halka sesini duyuramıyor. Medya ne yazık ki devletle iş gören ihale baronlarına aittir. n Yakın geleceği nasıl görüyorsunuz? Olup bitenler ekonomik ve sosyal krize doğru gidebilir. Bunun sonucunda Türkiye demokratik yapıdan iyice uzaklaşıp gerici, faşizan bir yapının eline düşebilir. Burdan çıkışın tek yolu Türkiye’nin demokratik, hukuk yapısını restore edici 10-15 yıllık bir reform sürecine girmesidir . n Bu operasyonlarda Cemaat’e

n Sizin duruşunuz nedir bu noktada? Tükiye bu sorunda tek başına terkedilmemeli. Ama bu noktada onurlu bir duruş sergilemeliyiz. Biz hiç bir zaman bizim ülkemizde iktidar belirlenmesini hoş karşılamadık. Hiçbir devletin, hele bu bu şekilde gizli operasyon olarak başka bir devletin içişlerine karışmasını etik ve siyasi olarak olarak doğru bulmuyoruz. HÜKÜMET SORUMLU n Yani gizli bir operasyonla Türkiye’nin içişlerine karışıldığını mı düşünüyorsunuz? Öyle şüphelerimiz var bizim. Ama şunu söylemek zorundayız: Varsa öyle bir durum bu hükümetin sorumluluğudur. Tabii Suriye’de olup bitenler bizi ve dünyayı da ilgilendirir. Şu anda Türkiye ağzına kadar İslamcı radikal terörsitlerle dolu. n Bunun bir tür askeri darbeye kadar gitme tehlikesi var mı? Umarım ki gitmez. Darbeler kimseye hayır getirmemiştir. Ama darbeyi her zaman apoletliler yapmaz. Şu anda iktidar yargıyı yok ederek sivil bir darbe yürütmektedir. Hükümet demokratik yollarla iktidarı bırakıp gitmeyi içselleştirmiş değil. İktidarlarını kaybetme tehlikesiyle her şeyi göze alabilirler.

üzerine çıkabiliyor. Lobi sektörünü yakından izleyen gözlemciler yasalardaki boşlukların en çok İsrail ve Türkiye tarafından kullanıldığını ortaya seriyor. Hatta Federal kayıtlara göre Hasted, Gephart, Robert Mangas, Janice O’Connell ve adı açıklanmayan başka bir lobici, bazı Kongre üyelerinin Türkiye’deki toplantısına bile katıldı. Lobicilerin politikacıların Türk Hava Yolları ile yapılan uçuşlarda check-in işlemlerini bile üstlendikleri belirtiliyor.

Demokrasinin altı oyuluyor Freedom House adlı kuruluş “Türkiye’deki yargı reform” demokrasinin altını oyuyor yorumunda bulundu. Kuruluş, AK Parti hükümetinin HSKY’ya yönelik yaptığı çalışmaya da sert tepki gösterdi

SEZAİ KALAYCI NEW YORK - ZAMAN

Dünya genelindeki demokratik gelişmeleri takip eden Freedom House, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) Adalet Bakanlığı’na bağlanması yolunda hükümetin yaptığı yasal çalışmaya sert tepki gösterdi. Washington D.C. merkezli kuruluş yaptığı yazılı açıklamada, AK Parti Hükümeti’nin HSYK’ya yönelik yaptığı çalışma için, ‘‘Türkiye’deki yargı 'reformu' demokrasinin altını oyuyor.’’ ifadelerini kullandı. Açıklamada, AK Parti hükümetinin yargı sisteminde yapmayı istediği değişiklikle ortaya çıkan yolsuzluğun ve soruşturmanın önünü kesmeye çalıştığı ifade edildi. Freedom House hükümetin izlediği bu politikanın Türk demokrasisine zarar verdiğinin altını çizdi. Hükümetin Meclis’e gönderdiği yasa teklifi ile HSYK’yı direkt kendisine bağlamaya çalıştığını belirten Freedom House, bu kurumun yapısının Avrupa Birliği mevzuatına uyarlamak için yapılan reform ile hayata geçirildiğine dikkat çekti. Meclis’in hükümet tarafından verilen tasarıyı geri çevirmesi gerektiğini belirten Freedom House Başkanı David J. Kramer, ‘‘Yargının bağımsızlığı için yargı 'reformu' paketi parlementoda kabul edilmemeli. Eğer Meclis paketin geçmesine izin verirse Cumhurbaşkanı Abdullah Gül veto hakkını kullanmalı ve bu teklif yasaya dönüşmemeli’’ diye konuştu. Meclis’teki tasarının hayata geçirilmemesi gerektiğini yineleyen Kramer, ‘Aksi halde bu adım güçler dengesinin bozulması yolunda hükümetin tehlikeli şekilde bir adım daha ileri gitmesini sağlamış olacaktır’’ diye konuştu. Açıklamada, HSYK’nın yapısının Avrupa Birliği müktesebatına uyum için 2010’da AK Parti’nin de desteği ile hayata geçirildiği hatırlatıldı. Teklifin hayata geçmesi durumunda HSYK’nın Adalet Bakanlığı’na bağlanacağı ve yargının tamamen hükümetin kontrolüne geçeceğine vurgu yapıldı. Türk Anayasası’nda yargının bağımsızlığının Anayasa’nın 138. maddesi ile garanti altına alındığı belirtilen açıklamada, mevcut HSYK seçimleri hakkında da kısa bir bilgi verildi.


Gündem

15 Ocak 2014 Çarşamba

ABD ‘YETER’ DİYEBİLİR Amerika ve Avrupa Birliği uyardı (DUYGU GÜVENÇ-ANKARA POSTA212) 17 Aralık yolsuzluk operasyonuna karşı hükümetin başta HSYK’nin yapısını değiştiren düzenleme olmak üzere attığı adımlara karşı AB ve ABD’den eşzamanlı uyarılar geldi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Paris’te Suriye’nin dostları Çekirdek Grubu Toplantısı sırasında biraraya geldi. Toplantıdan sonra Davutoğlu ve Kerry, birlikte açıklamalarda bulundu.

“UMARIM DAVUTOĞLU ANLAR” İlk konuşmayı Davutoğlu yaptı ve ikili görüşmede, Suriye, İran, Irak ve Kıbrıs konularını ele aldıklarını söyledi. Ardından sözü Kerry aldı. Türkiye ile ilişkilerin rayına oturtulması için çaba harcadıklarını belirten Kerry, “Biz aynı zamanda hukukun üstünlüğü ve demokrasiye olan taahhütlerimizi ve iki ülkenin diğerinin siyasi sürecine saygısını konuştuk. Ve bakanın anladığına inanıyorum ve açıkça belirttim; ABD’nin Türkiye’nin içişlerine ve seçim sürecine bulaşma veya müdahil olma veya dahil olmaktan kesinlikle çıkarı yoktur. Ve sanırım dışişleri bakanı bunu anlar” dedi. Kerry ardından da ABD’yi ve bazı ABD’lileri hedef alan hükümet kaynaklı açıklamalara gönderme yaparak “İki ülkenin insanlarının güçlü ilişkilere sahip olunduğunu”anlamasına önem verdiklerini belirtti.

“ZAMAN KAYBEDİYORSUNUZ” AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle de önceki gün AB Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu arayarak başta HSYK ve internetteki düzenlemeler konusunda, “Zaman kaybediyorsunuz. Adaylık sürecinde geri düşüyorsunuz. Bu tür adımlar sürecin kalitesini de gölgeliyor. Bu önerimiz yaptığınız tüm düzenlemeler için geçerli, ister hukuk alanında, ister sosyal alanda olsun. AB ile müzakere sürecinin mantığı, AB ile uyumlu yasalara sahip olmaktır.Türkiye’de yasal bir düzenleme yapmadan önce bize danışın” dedi. AB kaynaklarının hem Ankara’daki Delegasyon aracılığıyla, hem de Brüksel’deki Türkiye Daimi Temsilciliği nezdinde HSYK, yargıya yönelik düzenlemeler, internet yasası konusunda uyarılarını sık sık tekrarladığı öğrenildi. AB’li kaynakların AKP’nin savunduğu ‘yargı darbesi’ tezine ise inanmadığı öğrenildi. Türk kaynakların da bu görüşmelerde,“Atılan adımlar hukukun üstünlüğünü sağlamak adına”savunmasını yaptığı belirtildi. Dışişleri’nden bir yetkili, AB’nin Türkiye ile müzakereleri bu aşamada askıya almasına gerek olmadığını belirterek, müzakere sürecinin zaten ilerlemediğini söyledi.

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

CIA’ya yakınlığı ile bilinen Türkiye Uzmanı Henri Barkey, son siyasi krizle ilgili komplo iddialarının devam etmesi durumunda Ankara-Washington arasındaki ilişkilerde gergin dönemler yaşanabileceğini savunarak Washington’un bir noktada ‘artık yeter’ diyebileceğini öne sürüyor WASHINGTON - ANKA

A

BD’deki Lehigh Üniversitesi Öğretim Üyesi Türkiye Uzmanı Henri Barkey, Türkiye’de yaşanan krizden ‘dış güçlerin’ sorumlu tutulmasına devam edilmesi halinde Washington ile Ankara arasındaki ilişkilerin daha da gerginleşebileceği, Washington’un bir noktada ‘artık yeter’ diyebileceği iddiasında bulundu. Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Henri Barkey, hükümetin ve hükümete yakın kesimlerin, 17 Aralık’ta başlayan rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının ardından ortaya çıkan siyasi krizde, dış güçlerin, özellikle Amerika’nın ya da İsrail’in parmağı olduğu yönündeki suçlamalarına işaret etti. Barkey’ye göre, bunlar hiçbir şekilde kanıtlanamaz iddialar ve bu iddiaların devam etmesi durumunda kriz daha da büyüyebilir, Washington da bir noktada ‘artık yeter’ diyebilir.

rulması gerekiyor. Bunu da yapmanın tek yolu birbirine saldırmaktan değil, anayasal reformdan geçer” görüşünü diye getiriyor.

YABANCILARA VE YAHUDİLERE DÜŞMAN Bu arada, Lehigh Üniversitesi

“Erdoğan’a sadık olduğunuzu göstermenin yolu bir komplo teorisi olduğunu iddia etmekten geçiyor” görüşünü de öne süren Barkey, hükümet-yargı kavgasını ‘mini darbe var’ sözleriyle yorumlayan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ı eleştirdi, Babacan’ın gerçekte inanmadığı bir iddiayı ‘mini’ ifadesiyle süsleyerek Başbakan’ın tepkisini çekmekten kaçındığını öne sürdü.

İKİ ADIM İLERİ, İKİ ADIM GERİ

Henri Barkey, Türk demokrasisi için ‘İki adım ileri, iki adım geri’ nitelemesini yaparken özellikle askerlerin, siyasetten çektirilmesini Türkiye’nin başarı hanesine yazmakla birlikte “Askerler artık o kadar güçlü değil, ama artık Başbakan ve tek bir parti, gereğinden fazla güçlendi. Bir şekilde toplum içinde bir denge oluştu-

ABD HEP YARDIM ETTİ

Henri Barkey, “Amerika, Türkiye’nin en büyük müttefiki ve Türk hükümetine çok yardımı dokundu. Bunun ardından hükümet, kendi yandaşlarını Amerika aleyhine döndürdü ve her türlü korkunç şeylerle suçladı. Bu söylediklerini destekleyemezler, çünkü hiçbir kanıta dayanmıyor” diye konuştu.

ABD’Lİ PROF. HENRİ BARKEY

AKP OYLARI YÜZDE 42’YE DÜŞERSE

Yaşananların, ilişkilerin gerilemesine giden sürecin daha başlan-

EKMEL ANDA

MEDYA GRUP BAŞKANI

CAN KAMİLOĞLU GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

YAYIN DANIŞMANI

HABER KOORDİNATÖRÜ

AHMET BUĞDAYCI

HALDUN ARMAĞAN

EDİTÖRLER MEHVEŞ KOÇAK – ADNAN ONARAN - DİLEK ESKİ BEZİRKAN AYSEL TAPAN - DEMET DEMİRKAYA - EMRE EMİRGİL (WEB) WASHINGTON TEMSİLCİLİĞİ İLHAN TANIR ANKARA TEMSİLCİLİĞİ DUYGU GÜVENÇ SAYFA TASARIM ERDAL ÖZBEK – TUNCAY TAPAR - SERHAN AYDEMİR - ERTAN BEZEN İDARİ MÜDÜR

MEHVEŞ SÖNMEZ ADRES 31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101

Brookings Enstitüsü Türkiye uzmanı Ömer Taşpınar, “Amerika’nın gözünde Erdoğan’ın bir lider olarak güvenilirliği oldukça azalmış durumda” görüşünü savunurken Gezi’den itibaren Türk-Amerikan ilişkilerinin “kimya, kalite, düzeyinin radikal bir şekilde değiştiğini” öne sürdü WASHINGTON

A

BD’de yönetimdeki demokratlara yakınlığı ile bilinen Brookings Enstitüsü Türkiye uzmanı Ömer Taşpınar, HükümetGülen kavgasının Türk-Amerikan ilişkilerine yansımasını değerlendirirken Gezi olaylarından itibaren Türk-Amerikan ilişkilerinin “kimya, kalite, düzeyi radikal bir şekilde değiştiğini” savundu. Amerika’nın Sesi’ne konuşan Ömer Taşpınar, Türkiye’de yolsuzluk soruşturması ile ilgili olarak dile getirilen komplo iddiaları için komplo teorilerinin çocukluktan bu yana “beyinleri kazındığını” söyledi.

TELEFON 718 732 08 57 – 347 730 42 36 abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

TÜRKİYE TEMSİLCİLİĞİ ADRES: Hacı İzzet Paşa Yokuşu Rota 2 Apt. 15/2 34427 Kabataş/Beyoğlu-İstanbul TELEFON +90 212 244 35 35 Fax: + 90 212 244 35 38 e-mail: nese@sria.com.tr POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR

Henri J. Barkey kimdir? LEHIGH Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı İstanbul’da doğup büyüdü. Doktorasını Pennsylvania Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde tamamladı. 19982000 yılları arasında Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın Politika Planlama Bölümü’nde Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs, Irak ve istihbarat alanlarında direkt dışişleri bakanına bağlı çalıştı. Ortadoğu ve Türkiye uzmanı Barkey, eski CIA görevlisi Graham Fuller’la ‘Kürt Sorunu’ adlı kitabı yazdı. Makaleleri Los Angeles Times, The International Herald Tribune gibi gazetelerde yayımlanan Barkey, News Hour, CNBC, ABC News and NPR gibi televizyonlarda siyaset yorumculuğu yapıyor. Barkey, CIA’in üst düzey yöneticilerinden Graham Füller’le birlikte yazdığı Türkiye’nin Kürt Sorunu (Turkey’s Kurdish Question) adlı kitapla Türkiye’de pek çok kesimin dikkatini çekmişti. ABD’nin Princeton, Columbia, Pennsylvania ve New York Devlet Üniversitesi gibi öndde gelen okullarında dersler de vermiş olan Barkey, Newsweek, Washington Post ve Wall Street Journal gibi medya kuruluşlarında yazılar yayınlıyor.

Türk-Amerikan ilişkileri radikal biçimde değişti

YIL: 1 SAYI: 35

SAHİBİ POSTA 212 PUBLISHING LLC ADINA

Öğretim Üyesi Henri Barkey, hafta içinde Washington’daki Wilson Center adlı düşünce kuruluşunda katıldığı, Türkiye’deki siyasi krizle ilgili toplantıda, son dönemde Türk televizyonlarını ve gazetelerini çok sık izlediğini, kesintisiz bir şekilde “yabancı düşmanı, Yahudi düşmanı ve Batı düşmanı” yayınların yapıldığını ve bu konuların konuşulduğunu söyledi.

BABACAN’I ELEŞTİRDİ

GAZETESİ

15 Ocak 2014 Çarşamba

ABONE SERVİSİ REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

gıcı olduğunu söyleyen Barkey’e göre 30 Mart’ta yapılacak yerel seçimler, Türkiye siyasetinde çok önemli bir gösterge olacak. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin oylarının yüzde 42 civarına düşmesinin, Türkiye’de daha aktif bir muhalefet oluşmasına neden olabileceği öngörüsünde bulunan Barkey, iktidar partisinin yerel seçimlerde kaybedebileceği az miktarda oyun bile, CHP ve MHP gibi muhalefet partilerini daha da cesaretlendireceğini düşünüyor.

SORUNLU LİDER GÖRÜNÜMÜ Ömer Taşpınar’a göre Gezi Parkı olaylarından itibaren Türk-Amerikan ilişkilerinin “kimyası, kalitesi, düzeyi radikal bir şekilde” değişti. National War College öğretim üyesi de olan Taşpınar, “Amerika’nın gözünde Erdoğan’ın bir lider olarak güvenilirliği oldukça azalmış durumda” diye düşünü-

yor. Gezi olaylarına verdiği tepki, Mısır’daki askeri darbeyi İsrail’e bağlaması ve son olaylarda Amerikan Büyükelçisi’ne, İsrail ve ABD’ye karşın kullandığı söylem nedeniyle Başbakan Erdoğan’ın Beyaz Saray’da ve Başkan Barack Obama’nın gözünde “sorunlu bir lider” haline geldiğini savunan Taşpınar, şu savları da dile getirdi: “Türkiye’nin, bana göre Amerika’nın gözünde, özellikle Beyaz Saray’ın gözünde, artık gittikçe öngörülmesi zor, ne diyeceğini tahmin edilmesi zor bir liderle yönetildiği ve bu liderin, Tayyip Erdoğan’ın bir bakıma, biraz serseri mayın gibi nereye gideceğinin belli olmadığı yönünde bir algılama oluşmuş durumda. Bu da ilişkilere negatif olarak yansıyor.”

DEMOKRATİKLEŞMEYE ZARAR Buna karşın Taşpınar, Amerika’nın sonuçta Türkiye’nin önündeki sorunları çözmesi, daha iyi

bir demokrasi haline gelmesi, Avrupa Birliği’yle bütünleşmesi ve istikrarlı hale gelmesini istediğini belirtiyor. Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetiyle Gülen hareketi arasındaki iki kutuplu çatışmanın gitgide bir iktidar mücadelesine döndüğü uyarısında bulunan Taşpınar, bunun Türkiye’deki demokratikleşme sürecine zarar verdiğine inanıyor. Türkiye’deki “muhalefetin güçsüzlüğü”nden dolayı Başbakan Erdoğan’ın “otoriter yapısı”na en ciddi muhalefetin Gülen cemaatinden geldiğini kaydeden Taşpınar, ancak Gülen hareketinin de “ne kadar demokratik olduğu” konusunda soru işaretleri bulunduğunu da söylüyor. (ANKA)


Göçmenlik

15 Ocak 2014 Çarşamba

REFORM İÇİN KİM NE DİYOR? WASHINGTON

K

Göçmenlik Yasası’nın çıkması için

4 NEDEN

Geçtiğimiz yıl Kongre’de takılan Göçmenlik Reformu bu yıl da Amerika’nın en önemli gündem maddelerinden biri olacak. Uzmanlara göre yasanın geçmesinde dört faktör rol oynayacak NEW YORK - POSTA212

G

öçmenlik Yasası 2014’te de Amerika’nın en kritik konusu olacak. Seçimler yaklaşırken Latinoların oyunu alabilmek bu devasa sorunun çözümüne bağlı. 2013’te Temsilciler Meclisi’nin Obamacare, bütçe krizi ve hükümet kapanması olaylarında bölünmesi göçmenlik reformunu ikinci plana atmıştı. Ancak uzmanlar şu dört nedene bağlı olarak 2014’te yasanın geçeceğini söylüyor:

1

CUMHURİYETÇİ DESTEĞİ: Cumhuriyetçiler reformun yasalaşmasında sürekli engel çıkardı. Geçen yıl yasanın Kongre’de tıkanmasının nedeni de yine GOP oldu. Ancak giderek artan bir şekilde GOP üyeleri, Latin oylarının öneminin farkına varıyor ve göçmenlik reformunun yasalaşmasının Hispaniklerin oylarını alabilmenin en garantili yolu olduğunu kavrıyor. Geçtiğimiz yıl Latin kökenliler arasında yapılan bir araştırma, bu kesimin yüzde 70’inin Cumhuriyet-

çilerin göçmenlik reformundaki tutumundan rahatsız olduğunu gösteriyor. Araştırmaya göre, Latinlerin yüzde 40’ı eğer yasanın geçmesini desteklerlerse Cumhuriyetçi adaylara oy verebileceklerini belirtiyor. Göçmenlik uzmanlarına göre Mart 2014 ayında parti adaylarının belirlenmesi seçimi, reform süreci için kritik bir aşama. Bu aşama geçilince adaylar sağdan gelecek tepkilerden korkmadan göçmenlik yasasını daha yüksek sesle destekleyebilecek.

2

VATANDAŞLIK HAKLARININ YASALLAŞMASI: Reform Kongre’de takılırken, Cumhuriyetçilerin yasal dökümanları olmayan göçmenlerin vatandaşlık haklarını alabilmesine giden sürece ilişkin yasal düzenlemeleri destekleyebileceği bildiriliyor.

Cumhuriyetçilerin bu tavrı ise göçmenlik reformuyla daha kapsamlı bir çerçeve öneren Obama’yı taviz vermeye zorlayabilir ve göçmenler pratikte kendilerini rahat ettirecek haklarına kavuşabilir.

3

AKTİVİTİSTLER KAMUOYUNU ETKiLEYECEK: Geçtiğimiz yıl Amerika göçmenlik destekçilerinin çok canlı gösterilerine sahne oldu. Beyaz Saray’ın dışında gerçekleştirlen açlık grevi ise Başkan ve First Lady dahil, her iki partiden Kongre üyelerinin desteğini aldı. Göçmenlik reformu aktivistleri, protestolarla, yürüyüşlerle,

apsamlı bir göçmenlik yasası geçen yıl Senato’dan geçmişti. Ancak Temsilciler Meclisi’nde takılmıştı. Göçmenlik reformunun görüşülmesini isteyen eylemciler ise açlık grevini sürdürüyor. Göçmenlik yasasına karşı değerlendirmelerde bulunan Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner’in görüşleri şöyle: “Göçmenlik reformunun bu kez işe yarayacağından emin olmak için sorunları teker teker ele almamız gerekiyor. Bu şekilde Amerikan kamuoyu göçmenlik refomuna ilişkin sorunları derinlemesine ve tedbirli bir şekilde ele aldığımızı görmüş olur.” Bazı uzmanlar, John Boehner’ın göçmenlik reformunu kasım ayındaki ara seçimlerden önce, mayıs ya da haziran ayında gündeme taşıyabileceğini söylüyor. Ancak çoğu uzmana göre göçmenlik reformu Boehner için siyasi riskler taşıyor. Brookings Enstitüsü’nden Thomas Mann’a göre ise durum belirsiz. Mann, “John Boehner’ın Demokrat Partililer’in desteğini kazanmak için bazı adımlar atıp atmayacağı henüz net değil. Bu adımları atarsa kendi muhafazakar tabanını kaybedebilir. Hiçbir şeyin garantisi yok” diyor. Bazı uzmanlar da John Boehner’ın kilit konularda Cumhuriyetçi Parti’nin aşırı muhafazakar kanadı Çay Partisi tarafından kısıtlandığı görüşünde. Bu uzmanlara göre, Boehner, Kongre’nin bu çalışma döneminde daha etkin olacak. Ancak son derece muhafazakar bir tabanı var. Bunlar

sadece Çay Partisi üyeleri değil. Obama başkanlık koltuğuna oturduğundan bu yana Cumhuriyetçi Parti sağa daha çok kaydı.” Diğer uzmanlarsa Washington’un göçmenlik reformu konusunda yeterli adım atmamasının başka nedenlerini gündeme getiriyor. American Üniversitesi’nden Profesör James Thurber iki partiyi de çıkmazdan sorumlu tutuyor ve ”Ben Başkan Obama’nın gerekli ortaklıkları oluşturamadığını düşünüyorum. Ancak Temsilciler Meclisi’nin mevcut yapısı yüzünden bu ilişkileri oluşturmak çok zor. Cumhuriyetçiler de suçlu çünkü Demokratlarla işbirliği yapmak istemiyorlar. Birçoğu ideolojileri doğrultusunda davranıyor” diyor. Kongre yeni yasama yılında şubat sonunda, borçlanma limitini yükseltme zamanı geldiğinde yeni ve zor bir sınav verecek. Başkan Obama yılın son basın toplantısında Kongre’deki Cumhuriyetçi Partililer’i, hükümet harcamalarında daha fazla kesinti yapmak için borç tavanı konusunu kullanmamaları konusunda uyardı. Obama, “Borç tavanını yükseltmenin amacı, zaten mevcut olan faturaları ödemektir. Bu konu bir müzakere aracı değildir, baskı aracı olarak da kullanılamaz. Borç tavanını yükseltmek Kongre’nin görevidir” dedi. Uzmanların çoğu geçen yıl ekim ayında hükümetin kısmen kapanmasına yol açan riskli düellonun tekrarlanmasının hem ekonomiye hem de ara seçimlerde her iki partiye zarar vereceği uyarısında bulunuyor. (VOA)

Küba ve ABD’nin gündemi: GÖÇ

toplantılarla 2014’te seslerini duyurmaya devam edeceği sözünü veriyor.

4

LİDERLER YUMUŞUYOR: Reformun tıkanmasında Meclis sözcüsü Boehner’in Senato’dan gelen yasayı görüşmeyi dahi reddeden katı tutumu rol oynamıştı. Ancak yılın sonuna doğru toplumdan gelen baskılar üzerine Cumhuriyetçilerin hissedilir derecede tonlarını değiştirmeye başladığı görülüyor. Boehner’in göçmenlik yasası üzerinde çalışmak üzere bir yardımcısını görevlendirmeye başlaması katı parti yandaşlığından daha objektif bir tavra geçişi gösteriyor.

Amerika ile Küba arasında 1994-1995 yıllarında göç konularını düzene sokan bir anlaşma imzalanmıştı. Ancak bu anlaşma ile ilgili görüşmeler yapılamamıştı. Bu anlaşmanın hayata geçirilmesi için geçen hafta ABD ve Kübalı yetkililer Havana’da biraraya geldi WASHINGTON

A

merika Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada “Amerika ile Küba arasında 1994 ve 1995 yıllarında göç konularına dair imzalanan anlaşmaların hayata geçirilmesi geçtiğimiz hafta Havana’da görüşüldü” denildi. Havana görüşmesi, 2011 Ocak ayından beri ikinci görüşme oldu. “İki hükümet, ABD ve Küba arasında güvenli, yasal ve düzenli göçü destekleme sorumluluğunu üstlendi” ifadesini kullanan Dışişleri

Bakanlığı,“Görüşmede, göç olayına ilişkin ABD açısından öncelik teşkil eden konular ve ayrıca havacılıkta güvenlik, arama-kurtarma ve diplomatik belge güvenliği alanlarında işbirliği konuları ele alındı” açıklamasında bulundu. Amerikan heyeti görüşmelerde, Küba yönetimi tarafından 2009 aralık ayında gözaltına alınan vatandaşları Alan Gross’un serbest bırakılması konusunu da dile getirdi. Gross, 2011 yılında devlete karşı yıkıcılık suçundan 15 yıl hapse mahkûm edilmişti. (Kaynak Rusya’nın Sesi Radyosu)




İsveç Prensesi de Grip salgını 22 can aldı ABD’de doğuracak NEW YORK - POSTA212

Kral 16. Carl Gustaf’in de onay vermesiyle İsveç Prensesi Madeleine, şubat ayında dünyaya gelmesi beklenen bebeğini, New York kentinde doğuracak. İsveçli hukukçular, anayasal anlamda da buna bir engel olmadığını belirttiler. Amerika’da dün-

yaya gelecek olan bebek otomatik olarak ABD vatandaşı olacak. Bebeğin Isveç tahtına 5. sıradan varis olduğuna dikkat çekiliyor. Konu ile ilgili bir değerlendirme yapan Kraliyet ailesi uzmanı gazeteci-yazar Roger Lundgren, “Bugün global bir dünyada yaşıyoruz ve bu küreselleşen dünyada sürekli yeni tecrübelerle karşılaşıyoruz. Bu bebek de uluslararası bir çocuk olacak” diye konuştu.

(NEW YORK-POSTA 212) ABD’de dondurucu soğuklar nedeniyle grip salgını hızla yayılmaya devam ediyor. Ekim ayından sonra etkili olmaya başlayan grip salgınında 22 kişi hayatını kaybetti. Uzmanlar, özellikle gençlerin tehlike altında olduğu uyarısında bulunuyor. ABD genelinde 35 eyalete yayılan salgının şubat ayında etkisinin artırması bekleniyor. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), ekim ayından itibaren 2 bin 700 kişinin grip şikayetinden dolayı hastaneye başvurduğunu belirtti. Şikayetlerin yarısı kutup soğuklarının etkili olduğu haftada yaşandı. Geçen yıla göre grip nedeniyle hastaneye başvuran kişilerin sayısı yüzde 34’oranında arttı. Verilere göre her 100 bin kişide yaklaşık 9.7 kişi grip olduğunda hastaneye gitmek zorunda kalıyor.

Dünyanın en güvenli havayolları belirlendi

(NEW YORK-POSTA212) Dünyanın en güvenli havayolları işletmecisi olarak Avustralya’nın Qantas şirketi seçildi. Liste, 2013 yılında 448 şirketin katılımıyla yapılan yoklama sonuçlarına göre belirlendi. Kuyruklarında yer alan şekilden dolayı “Uçan Kanguru” olarak anılan Avustralya havayollarına ait uçaklar, 1951 yılından beri kaza yapmadı. Listede en güvenli ilk on grubuna: Air New Zealand, All Nippon Airways, Cathay Pacific Airways, Emirates, Etihad Airways, Eva Air, Royal Jordanian, Singapore Airlines ve Virgin Atlantic şirketleri girdi.

15 Ocak 2014 Çarşamba YIL 1 • SAYI 35 HAFTALIK ÜCRETSİZ

www.posta212.com

KUTUP SOĞUKLARININ AĞIR BİLANÇOSU ABD’nin kuzey doğusunu ‘kutup soğuğu’ çok fena vurdu. Kimi zaman -50 dereceye varan soğuklar, başta büyük kentler olmak üzere yaşamı adeta felç etti

A

NEW YORK - POSTA212

BD’nin kuzeydoğusunu vuran kutup girdabının bilançosu ağır oldu. Eksi 50 dereceyi bulan soğuk hava ve kar fırtınaları nedeniyle 21 kişi donarak ya da kazalarda hayatını kaybetti. Yaklaşık 20 bine yakın uçuş iptal edildi ve bazı yolcular günlerce havaalanlarında mahsur kaldı.

1.4 MİLYAR DOLARLI ZARAR 75 bin uçak seferi de gecikmeli olarak yapılabildi. Amerikan Ulaştırma Bakanlığı, kar fırtınasının

ABD’DE ŞEHİR SUYUNDA KİMYASAL

ATIK PANİĞİ

West Virginia'da şebeke suyuna kimyasal atık karışması üzerine yaklaşık 300 bin kişinin yaşadığı bölgede ilan edilen olağanüstü halin yakında kaldırılacağı açıklandı (NEW YORK - AA) ABD’nin West Virginia eyaletinde şehir suyuna kimyasal atık karışması üzerine, yaklaşık 300 bin kişinin yaşadığı bölgede ilan edilen olağanüstü halin yakında kaldırılacağı belirtildi. West Virginia Valisi Earl Ray Tomblin ve West Virginia Amerikan Su Şirketi yetkilileri, eyaletin şehir suyu ihtiyacının karşılandığı Elk Nehri’ne bölgedeki kömür arıtma tesisinden kimyasal akıntının karışmasıyla ilgili yürütülen çalışmaların son aşamaya geldiğini, kurumlararası su kalite ekibinin testleri neticesinde musluk suyunun kullanılabileceği bölgeleri yakında duyuracaklarını açıkladı. Eyaletin 9 bölgesinde 5 gündür devam eden yasak kaldırıldıktan sonra, vatandaşların evlerinde atığa maruz kalan bölgeleri nasıl temizleyeceklerini anlatan talimatnameler yayınlanacağı ifade edildi. Söz konusu süreçte yaşanan gereksiz su tüketimine karşılık abonelerin faturalarına kredi yüklemesi yapılacağı bildirildi. Geçen perşembe ortaya çıkan olay sonrasında yetkililer, ‘Şebeke suyunu tuvalet sifonu harici hiçbir amaçla kullanmayın’ uyarısında bulunmuştu. Büyük paniğe neden olay sonrasında hastanelere binin üzerinde acil yardım telefonu gelmiş, 200’e yakın kişi hastanelere başvurmuştu. Söz konusu sızıntı nedeniyle yaklaşık 70 hayvanda da zehirlenme belirtileri rapor edilmişti. Marketlerin su stoklarının kısa sürede tükenmesi sonucu bölgeye su tankerleri gönderilmiş, bölge sakinleri uzun süre su kuyruklarında beklemek zorunda kalmıştı.

verdiği zararın 1.4 milyar dolar olduğunu açıkladı. Kara ve deniz yolu ulaşımını vuran soğuk hava sisteminden tren ve şehir içi metro seferlerinde aksamalar yaşandı.

190 MİLYONU VURDU ABD’de yaklaşık 190 milyon kişinin yaşadığı büyük bir alanı etkisi altına alan fırtına, çok sayıda okul ve iş yerinin tatil edilmesine neden oldu. Yaşanan kesintiler on binlerce aboneyi elektriksiz bıraktı. Ayrıca, dünyaca ünlü Niagara Şelalesi, kutup soğukları nedeniyle kısmen buz tuttu.

Sevgilisine kızdı 7 kediyi öldürdü

Ferrari kullanmayı öğrenmek 14 bin dolar

İ

talyan süper spor otomobil üretici Ferrari, Amerika’daki ilk sürüş okulunu hizmete açtı. Sadece seçkin Ferrari müşterilerine hizmet veren bu okulda iki günlük eğitimin bedeliyse, yaklaşık 14 bin dolara ulaşıyor.

Texas eyaletinin Austin kentinde yapımı tamamlanan Formula 1 pisti, şu sıralar motor sesleriyle inliyor. Bunun nedeni de, Ferrari sahiplerinin katıldığı kurslar. Her dönemde sadece 18 kişinin alındığı ve kursiyerlerini seçkin Ferrari sa-

hiplerinin oluşturduğu kursta doğru direksiyon tutuştan, araca nasıl daha iyi hakimiyet sağlanacağına, hız yaparken nelere dikkat edileceğine kadar pek çok konuda uygulamalı eğitimler veriliyor. Söz konusu kursta, arala-

rında ABD fiyatı 315 bin dolar olan F12 Berlinetta, 233 bin dolarlık F458 Italia ve 200 bin dolarlık California modelleri kullanılırken, toplam filonun değeri 3.7 milyon doları buluyor. Kursiyerler sınıflarda aldıkları teorik bilgilerin ardından

piste çıkarak manevra, viraj dönme, performanslı sürüş gibi etapları geçiyorlar. Tüm bunlar sonrasında kursiyerler, pistin düzlüklerinde saatte 232 kilometre hıza kadar çıkabiliyor. (Milliyet.com.tr)

(NEW YORK - AA) ABD’de, birlikte yaşadığı kız arkadaşının ailesine ait 7 kediyi telef ettiği öne sürülen 20 yaşındaki genç tutuklandı. Connecticut eyaletinin Widsor Locks kenti polisi, adı açıklanmayan bir ailenin uzun süre beslediği 7 kedinin şüpheli şekilde telef olması üzerine başlattığı ve 6 ay süren soruşturma sonunda ailenin yanında yaşayan Timothy Olschafskie adlı genci tutukladı. Soruşturma kapsamında otopside, kedilerin birçok kemiğinde kırıklar olduğu ve telef olmalarına travma, kesikler ve iç kanamaların sebebiyet verdiği tespit edildi. Kedilerin telef olmasını şüpheli bulan veterinerin başvurusu üzerine başlayan soruşturma sonunda ise kız arkadaşının ailesiyle yaşayan Olschafskie’nin aynı evdeki kedileri aralıklarla telef ettiği belirlendi. Davanın görüldüğü Enfield Mahkemesi, tutuklu yargılanmasına karar verdiği Timothy Olschafskie’nin kefalet ücretini 150 bin dolar olarak saptadı. Zanlı Olschafskie, 30 Ocak’ta yeniden hakim karşısına çıkacak.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.